jesdergi
1
ÖNSÖZ
JESDER’DEN MESAJ UFUK ŞENTÜRK
Yönetim Kurulu Başkanı
Dergimizin bu sayısını “Jeotermal Projelerin Finansmanı” konusunun tartışılmasına ve derlenmesine ayırdık, Jeotermal kaynak kullanılarak yapılan tüm yatırımların ülke ekonomisine katkı sağlaması tüm yatırımcılarımızın yegane amacıdır. Bu amaca ulaşmanın ne kadar riskli ve maliyetli olduğu malumunuzdur. Bu çerçevede gerek yatırımcılarımız, gerek finans kuruluşları gerekse kamu kurumlarımızın, yerli, milli ve yenilenebilir enerji kaynağımızın ülke ekonomimize ve temiz bir çevreye katkı sağlaması için riski paylaşması gerekmektedir. Yatırımcılarımız; 4000 MWe JES santrali yatırımını kendilerine hedef olarak belirlemişlerdir. Bu hedef doğrultusunda; Jeotermal kaynaklardan elektrik üretimi, ülke ekonomimize en fazla katma değeri sağlayan yenilenebilir enerji yatırımıdır. Bu nedenle Dünya Bankası’nın, Türkiye Kalkınma Bankası’nın özel banka ve finans kuruluşlarının bu sektöre yatırım finansmanı sağlarken, kredi vadelerini 10 yılın üzerinde tutmaları, yatırım dönemlerinin geri ödemesiz ve düşük faiz ile sağlanması elektrik yatırımlarının hızlanmasına ve artmasına katkı sağlayacaktır. Elektrik yatırımlarının yanı sıra; Jeotermal kaynaklar ile konut ısıtması yatırımları da göz ardı edilmemelidir. Özellikle yerel yönetimler tarafından gerçekleştirilen bu yatırımlar; İller Bankası aracılığı 2
ile uzun vadeli ve düşük faizli kredilerle mutlaka desteklenmelidir. Modern tarım konusunda, son yıllarda ülke ekonomimiz açısından modern tarımsal yatırımların ihtiyacı her geçen gün artmaktadır. Jeotermal ısıtmalı seralardan elde edilen ürün miktarının ekili tarlalardan elde edilen miktarın 6-7 katı olduğu unutulmamalı ve bu sektör Tarım Bakanlığımızın uygulayacağı destek programları ile güçlendirilmelidir. Jeotermal ısıtmalı modern sera yatırımları için uzun vadeli finansman olanağı sağlanırken, yatırım kredilerinin faizleri de Tarım Bakanlığınca sübvanse edilmeli ve özellikle 10 dönümden büyük sera yatırımlarına hibe miktarları artırılmalıdır. Tüm bu yatırımların yapılabilmesi için olmazsa olmazlar arasında yer alan YEKDEM destek mekanizmasının 2020 sonrası devamlılığı hususunda yaşanan belirsizliğin bir an önce giderilmesi ve sondajlarda kullanılan akaryakıt için ÖTV ve KDV istisnasının bir an önce sağlanması, bu yatırımları hızlandıracak, çevre sağlığına ve ülke ekonomimize katkılarını artıracaktır. JESDERGİ 2.sayısının, diğer tüm sayılarda olduğu gibi, ilgililer için bir kaynak olabilmesini umut ediyorum. Emeği geçen ve katkı sağlayan tüm paydaş ve arkadaşlarımıza teşekkür ve saygılarımı sunarım.
jesdergi
3
EDİTÖR
EDİTÖR’ÜN MESAJI CANNUR BOZKURT
Armoni Jeotermal Enerji Danışmanlığı JMO İzmir Şube Yönetim Kurulu Üyesi
Jeotermal kaynaklardan elde edilen enerjinin, özellikle baz-yük santraller ile üretilen elektriğin, enerji sistemlerinin geleceğinin önemli bir bileşeni olduğu hemen hemen tüm devletler tarafından kabul edilmekte ve jeotermalin değerlendirilmesine yönelik teşvik mekanzimaları belirlenmektedir. Ancak, jeotermal kaynaklı projelere yatırım yapmanın birçok riskli bileşeni bulunmakta ve söz konusu yatırımlar gerek finans kurumları gerekse kamu tarafından hak ettiği desteği bulamamaktadır. “Jeotermal kaynağın keşfi”, “keşfedilen rezervuarın sürdürülebilir bir şekilde yönetilmesi” ve “projenin ekonomik olarak uygulanabilir olması” hızla akla gelen riskler olarak sıralayacak olursak, yatırımcının, projenin riski en yüksek olan arama ve hatta geliştirme aşamasını öz sermaye kullanımı ile aşmaya çalıştığını görmekteyiz. Başka bir deyişle, işletme öncesi arama ve geliştrime olarak temel iki fazda ele alabileceğimiz jeotermal yatırımlar ne yazık ki, değerlerine karşılık gelen gerek finansal gerek sigorta mekanizmaları çerçevesinde korumacı bir çerçeve 4
destek bulamamaktadır. Yatırımcıların öz-sermayeleri ile “risksiz” bir noktaya taşınan projeleri, ancak bu aşamadan sonra finans kurumları tarafından görünür olabilmektedir. Geleceğin enerji sistemleri modellerinin yerli kaynakların değerlendirilmesi üzerine kurulduğu günlerde, bu gerçek de değişmek zorundadır. Bu değişimin ilk adımlarını Dünya Bankası ile beraber Türkiye Kalkınma Bankası’nın oluşturduğu Risk Paylaşım Mekanizması’nda (RPM) görmekteyiz. RPM’in yanı sıra JESDER’in de katılımcısı olduğu GEORISK Avrupa Birliği projesi, jeotermal projeler için gerekli finansı sağlamak adına metodolojiler ve sigorta mekanizmalarına odaklanan bir çalışma ekibi oluşturmuş bulunmaktadır. Ekibin hedefi, jeotermal kaynak ve teknik olarak sondaj gibi riskleri yatırımcı adına hafifletmek amacıyla kamu/özel finansman kuruluşları ile mevcut yatırımcıların bugüne dek tecrübe ettiği en iyi örnekleri paylaşarak, çözümleri çeşitlendirebilecek öneriler sunmak olacaktır.
jesdergi
5
MAKALE
içindekiler Makaleler
08 10
14
GT’2018 ile tüm jeotermal sektörü biraraya geldi
Jeotermal Enerji Projelerinin Finansmanında Kamusal Otoritenin Önemi
16
Enhanced Geothermal System Sondaj Uygulama Örneği Pohang Egs Projesi Güney Kore HAKAN OKTAY AYDINLI
EBRD ve CTF aracılığı ile PLUTO Programı
jesdergi
6
JESDER adına İmtiyaz Sahibi Ufuk ŞENTÜRK
Grafik Birsen BAĞARDI KÖSEOĞLU
Basım Tarihi Temmuz 2018
Sorumlu Yazı İşleri Müdürü ve Cannur BOZKURT
Baskı DİLEK MATBAASI DİJİTAL BASKI SİS. iNŞ. İTH. İHR. SAN. ve TİC. LTD. ŞTİ Merkez Ofis: Ata Cad. No:69/A Balçova -İZMİR • 0 232 277 69 86 www.dilekmatbaasi.com
Yayın Türü Süreli Yayın / Üç ayda bir
Dergide yer alan yazıların hukuki sorumluluğu yazarına aittir.
ISSN 2602-4519
jesdergi
18 25
26
JESDER ve Avrupa Birliği Projeleri
Dünya Bankası Kaynaklı Jeotermal Geliştirme Projesi Risk Paylaşım Mekanizması Tanıtımı 5 Temmuz 2018 tarihinde İzmir’de gerçekleştirilecektir
34
Jeotermal kaynaklı yatırımların İncir üretimine etkisinin belirlenmesine yönelik bir değerlendirme HÜLYA KALENDER BESKAN
Küresel enerjinin geleceği neden “Yerli”?
JESDER - Jeotermal Elektrik Santral Yatırımcıları Derneği 1203/11 Sokak No:3 D:4/409 35110 Yenişehir / İzmir - TÜRKİYE + 90 (232) 457 77 22
+ 90 (0232) 457 43 77
info@jesder.org 7
HABER
GT’2018 ile tüm jeotermal sektörü biraraya geldi
JESDER (Jeotermal Elektrik Santral Yatırımcıları Derneği) tarafından 11-12 Nisan’da Ankara Bilkent Otel’de gerçekleştirilen GT’2018 Türkiye Jeotermal Çalıştay ve Kongresi tüm sektör paydaşlarını bir araya getirdi. JESDER Başkanı Ufuk Şentürk Çalıştay ve Kongre’nin hedefini “... arz güvenliği olan dünyanın en temiz enerji kaynaklarından yerli ve milli enerji kaynağımız jeotermal enerjimizin önemini bir kez daha vurgulamak ve ülkemizi yerli ve yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımı konusunda bir adım daha ileri taşıyarak gerek enerji arz güvenliğinin sağlanması gerekse enerji kaynağı ithalatının azaltılmasına katkı sağlamak ümidiyle toplanmış bulunmaktayız” sözleri ile açıkladı. Yenilenebilir Enerji Genel Müdürü Dr. Oğuz Can ise açılış konuşma8
sında Türkiye’nin özellikle son yıllarda önemli gelişmeler kaydettiğini belirterek “Dünya 4’üncüsü olmamız ve kurulu gücümüzün 2019 ve 2023 hedeflermizin önünde olması –ki bu açıdan
baktığımızda jeotermal; biyokütle, rüzgar ve güneş enerjisi açısından stratejik plan çerçevesinde hedeflerine ilk ulaşan yenilenebilir kaynağımız- son derece memnuniyet verici” olduğunu belirtti. Finansman sektöründe, jeotermalin belli bir konfor alanından dışarı çıkmasını beklediklerini de belirten Can “Finansman açısından baktığınızda belki yine hepimize düşen, ulusal ve uluslararası nokta da konuşmalarımızı müzakerelerimizi birbirimizi anlamadaki, maliyetleri aşağı çekme noktasında da çabalarımızı hep birlikte ortaya koymalıyız” dedi. 2020 sonrası destek mekanizmasına yönelik olarak yatırımcı ile aynı şekilde düşündüklerini belirten Can bir mühendislik ve finansal fizibilite hesabı yaptıklarını belirtti. “2020 sonrasında daha yalın olmakla birlikte yerli aksam
jesdergi
ile ilgili desteklerin devam edeceği” bir planlama içerisinde olduklarını da belirten Can “teknik olarak yapılabilir ve ekonomik olarak uygulanabilir bir hedefimiz olması gerekir diye düşünüyorum” diyerek konuşmasını tamamladı. YEKDEM’in 2020 sonrası yatırımlar için ne kadar önemli olduğunun belirtildiği çalıştayda, sektörün sorunları ve bunları aşmak için gerçekleştirilebilecek önerilere dair fikir alış-verişlerinde bulunuldu. Kongre de sektör paydalşarını gerek teknik gerek mevcut gelişmeler açısından güncelleyen zengin bir içeriğe sahipti. Finans oturumu, JKBB (Jeotermal Kaynaklı Belediyeler Birliği) özel oturumu rezervuar yönetimi ve sondaja ilişkin teknik oturumlar yoğun ilgi gördü. 9
HABER
Jeotermal Enerji Projelerinin Finansmanında Kamusal Otoritenin Önemi Jeotermal enerjinin Avrupa’da yenilenebilir bir enerji kaynağı olarak elektrik ve ısı tedarik etmek için muazzam bir potansiyeli var. Genişletmek için, jeotermal enerji endüstrisinin yerinde olması gereken doğru çerçeveye ihtiyacı vardır. Jeotermal sektör için faydalı olduğu kanıtlanmış, gelişmesine ve önemli maliyet azaltılmasına neden olan birçok uygulama mevcuttur. Bununla birlikte, jeotermal teknolojiler olgunluk seviyelerinin ilk basamaklarında, hatta bazıları hala deneme aşamasında kalmaktadır. Her ne kadar rekabet edebilirliğe doğru ilerleyen bir teknolojiye sahip ve üretilen elektriğin ve ısının çok ötesinde bir değer sağlayabilen bir teknoloji olmasına rağmen, jeotermalin desteklendiğini belirtmek için çok erken. Bununla birlikte, jeotermal enerjinin potansiyelini en verimli şekilde kullanmak adına doğru pazar ve teknoloji olgunluğu açısından doğru çerçevenin belirlenmesi zorunludur. Mali teşvik programlarının öncelikli amacı piyasa başarısızlıklarını ve haksız rekabeti telafi etmektir. Ayrıca, bir yatırımın başlangıç aşamasını katalize 10
eden ve böylece teknolojinin öğrenme eğrisi boyunca ilerlemesine izin veren güvenli bir yatırım ortamı yaratarak gelişen teknolojinin uygulanmasını desteklemeyi amaçlarlar. Bu nedenle destek programlarının geçici olması ve uygulanan teknoloji olgunluğa eriştiğinde, başka bir deyişle açık Pazar uygulamalarında tam rekabet gücüne ulaştığında sonlanmalıdır. Ancak günümüzde, Avrupadaki elektrik ve ısı sektörlerindeki piyasa koşulları, maliyet düşürme ve risklerin, santral yapan firmalar ve operatörler tarafından değil, tüketiciler tarafından karşılanması beklentisi ile, jeotermalin tarihsel olarak korunan, tekelci pazar yapıları altında geliştirilen geleneksel teknolojilerle tam olarak rekabet etmesini engellemektedir. İç pazar hala mükemmel ve şeffaf olmaktan uzak. İlk olarak, birçok ülkede elektrik ve gaz fiyatları elektrik ve / veya ısı üretiminin tüm maliyetlerini yansıtmayacak şekilde düzenlenmektedir. Böylece fosil yakıt ve nükleere dayalı sektörler hala birçok sübvansiyon almaktadır. Jeotermal enerji için hangi tip destek çerçeveleri uygundur?
Elbette bu sorunun basit bir cevabı bulunmamaktadır. Nitekim destek çerçevesi pazarın ve teknolojilerin olgunluğuna göre şekillendirilmelidir. Çok erken uygulanan bir destek ya da piyasa koşullarına gereğinden erken maruz kalan bir uygulama, özellikle “dur ve git” etkileriyle piyasa uygulamasına olumsuz etkide bulunabilir. Bir destek planı tasarlarken, politika yapıcılar, LCoE’nin (Seviyelendirilmiş Enerji Maliyeti) ötesine geçen ve sistem maliyetlerini ve tüm dışsallıkları içeren bütünsel bir yaklaşım benimsemelidir. Alternatif olarak, genel elektrik sistemine sağladığı faydalar için (elektriğe ek olarak ısı tedariğinin ötesinde) jeotermal için bir bonus sunma şansı vardır: esneklik ve / veya temel yük üretimi. Jeotermal enerji, önemli miktarda bir ilk yatırım ihtiyacına ve “jeolojik risk” olarak adlandırılan kaynağın mevcudiyetine - miktarına ve sürekliliğine - ilişkin belirsizliğin çokluğu ile karakterize edilen bir enerji kaynağıdır. İlk kuyu açılmadan önce, kurulabilecek olası elektriksel veya termal kapasiteyi doğrudan etkileyen jeotermal kaynaktan
jesdergi
Şekil 1. Jeotermal proje kümülatif yatırımına karşı jeolojik risk profile (GEOELEC)
elde edilebilecek sıcak ve debi değerine ilişkin bir garanti yokur. Bu özgüllüğünden ve gerekli harcamaların büyük bir kısmının erken dönemde gerçekleşmesi zorunluluğu nedeni ile jeotermal projelerin maliyet riskini minimize etmenin anahtarı, sermaye maliyetini düşürmeyi minimize etmektir. Jeotermal enerji için özel olarak, jeolojik risk konusunda, farklı pazar olgunluğuna göre uygun birçok format bulunmaktadır. Yatırım desteği sağlanması açısından, yeni teknolojik uygulamalarda ya da yeni bir kaynak geliştirirken - az sayıda gözlenen verinin mevcut olduğu durum-
larda - hibe türü destek mekanizması, projelerin başarı şansını en uygun hale getirmek için en uygulanabilir olandır. Teknolojiler olgunlaştığında ya da jeolojik koşullar hakkında daha fazla bilgi eidinildiğinde, destek çerçevesi, geri ödenebilir hibeler, kamu sigortası planı veya özel sigorta uygulamaları yönünde değişiklik gösterebilir (Şekil-2). Jeolojik riske özgü konunun ötesinde, diğer yenilenebilir enerji kaynaklarında da olduğu gibi jeotermal enerjinin yerleşik fosil yakıt kullanım jenerasyonuna karşı yenilikçi jeotermal teknolojilerin geliştiği bir ortam oluşuncaya dek uygun bir detsek
Şekil 2. Pazar olgunluğu bazında Jeotermal projeler için uygun yatırım destek çerçevesi (EGEC)
mekanizmasına ihtiyacı vardır. Piyasaların henüz yeterli seviyede olgun olmadığı durumlarda, gerek deneme gerekse başlangıç seviyesinde ticari projeler için alım garantileri (Feed-in-tarriff) teknolojilerin ve üretimlerin artabilmesi için çok büyük önem taşımaktadır. Gelir üzerinde daha fazla öngörülebilirlik sağlamak, sabit alım garantisi ile sağlanan destek ile yeni jeotermal tesisler için sermaye maliyetini azaltır; bu da, kaynağın geliştirilmesine yönelik uzmanlığa ve teknolojiyi daha da geliştirmek için gerekli endüstriyel kapasiteye katkıda bulunur. Jeotermal sektör bir kez yeterli bir olgunluğa eriştiğinde, piyasa fiyatlandırma mekanizmasına yönelik çeşitli destek programları keşfedilebilir. Bununla birlikte, destek çerçevesindeki bu değişiklikler, sektörün gelişmesini yeterli olgunluğa ulaşmadan piyasaya açarak tehlikeye atmamak için dikkatli bir şekilde tanıtılmalıdır. Avrupa Birliği’nde 2020 sonrası yenilenebilir enerji destek programları çerçevesi için ilginç bir temel oluşturulmaktadır. Dayanklardan biri belirli bir santral için verilen desteklerde geriye dönük değişimin önlenmesidir. Bu hüküm, yatırımcıların faaliyet gösterdikleri yasal çerçevenin istikrarı konusunda yeterli kesinlik sağlamak için gereklidir. Gerçekten de, İspanya veya İtalya’da yenilenebilir elektriğe yönelik desteğin geriye dönük olarak iptali, bu iki ülkede piyasalar üzerinde dramatik bir etki yarattı, yeni yatırımları durdurdu ve güçlü bir yenilenebilir sanayi ekosistemi ve teknoloji inovasyonunun büyümesini önledi. Bu geriye dönük olmayan destekler jeotermal santraller için de son derece önemlidir. AB birliği bakışı açısından YEK destek mekanizmasının 11
HABER
Şekil 3. Sağlıklı jeotermal piyasa olgunlaşma süreci için doğru destek programları (EGEC)
bir diğer ana hükmü ise, sektörde yeni yatırımların devamı ve bunları planlamak için daha fazla şeffaflık sağlamak adına - projelerin, genellikle sürecin başlangıcından itibaren uzun yıllar süren inşa ve araştırma gerekliliği öngörüsü ile- destek planlarında yapılacak herhangi bir değişiklikten önce bildirimde bulunulması gerekli asgari bir sürenin uygulamaya konulmasıdır. Son olarak, mekanizma yenilikçi teknoloji için alım garantisi (Feed-in-tarriff) verilmesi olasılığını koruyor ve daha çok AB ülkelerine destek verirken teknolojiler arasında ayrım yapma olanağı sağlıyor. Bu hükümler, genellikle gelişme sürecinin erken evrelerinde bulunan jeotermal teknolojileri için büyük önem taşımaktadır ve jeotermal enerji, tüm elektrik üretiminde birçok ortak yarar ve esnek bir üretim sağlayabildiğinden diğer kaynaklar ile karşılaştırılmamalıdır. Buna ek olarak aynı zamanda kentler ve işletmeler 12
tarafından kullanılabilecek ısı da sağlamaktadır. Sonuç olarak, yenilikçi jeotermal teknolojilerin olgunluk düzeyi ve şimdiye kadar alınan ihmal edilebilir destek göz önüne
alındığında, daha piyasa tabanlı mekanizmalara ihtiyaç duyulduğu veya hatta jeotermal için aşamalı olarak finansal destek mekanizmalarının oluşturulması gerekliliği görülmektedir.
EGEC Kimdir? Avrupa Jeotermal Enerji Konseyi olan EGEC, 1998’de Avrupa jeotermal endüstrisini teşvik etmek ve politikasını şekillendirmek, iş koşullarını iyileştirmek ve AR-GE çalışmalarının artmasına destek olarak hem Avrupa’da hem de dünyada jeotermal kaynaklı projelerin ve teknolojilerinin gelişimini sağlamak amacıyla kurulmuş, kar amacı gütmeyen uluslararası bir kuruluştur.
Brüksel merkezli olan EGEC, üyeleri ile politika, pazar bilgisi ve iletişim konularında çalışarak, endüstri ve Avrupa kurumları arasındaki bağlantıyı sağlamaktadır. Kamu kurumlarından, tedarikçilere, Üniversitelerden yatırımcılara dek uzanan bir yelpaze ile 28 ülkeden 120’den fazla üyesi bulunan EGEC tüm jeotermal sektörü birleştiren ve temsil eden benzersiz bir ağ haline gelmiştir.
jesdergi
Kullanılmayan petrol kuyularının jeotermal kaynak olarak değerlendirilmesi
Macaristan, Makedonya, ABD ve Kanada gibi birçok ülkede gerçekleştirilen çalışmalara paralel olarak JESDER, Petrol İşleri Genel Müdürlüğü’ne (PİGM) bir dilekçe ile başvurarak, kullanılmayan petrol kuyularına ilişkin bir envnter çalışması yapılması talebinde bulundu. Gerek kaynak gerekse teknik nedenerle artık üretim amaçlı kullanılmayan petrol ve doğal gaz kuyularından jeotermal ısı elde edilebileceğini ve bu ısı aracılığı ile jeotermal seracılık, kent ısıtmacılığı ve elektrik üretimi gibi birçok alanda fayda yaratmanın mümkün olabileceği dile getirildi. Enerjide dışa bağımlılığın azaltılması ve ülkenin döviz rezervine katkıda bulunulması hedefi ile, “Başarılarımızın ardında, özveri ile çalışan yatırımcılarımız ile devletimizin desteği yatmaktadır. Bu
destek ve özveri ile birlikte, dünya kurulu güç sıralamasında 4.sıraya yükselmiş bulunmaktayız. Dolayısıyla JESDER olarak kurumunuzla birlikte bir bir envanter çalışması yapmak istemekteyiz.” sözleri ile kurumun desteklerini beklediklerini belirttiler. Konuya ilişkin birçok akademik çalışma da bulunmaktadır. Adelina P.Davis, ve Efstathios E. Michaelides(*) tarafından terk edilmiş petrol kuyularından ikincil bir sıvıyı enjekte ederek jeotermal enerji üretiminin belirlenmesi için bir simülasyon yapılmıştır. Analiz, yerel jeotermal gradyanları ve tipik kuyu derinliklerini ve boru çaplarını dikkate alırken, izobütan, ikincil akışkan olarak seçilmiştir. Sistemin, kuyu tabanının sıcaklığına ve enjeksiyon basıncına bağlı olan maksimum bir güce ulaşabildiği gözlenmek-
tedir. Genel olarak Güney Teksas bölgesinde tipik olan kuyulardan, bu yöntemle 2–3 MW’lık elektrik enerjisi üretilebileceği öngörülmektedir. Yine ABD’de gerçekleştriilen bir başka çalışma(**) terkedilmiş petrol ve gaz kuyuları içindeki derin kuyu eşanjörleri uygulamalarının fizibilitesi matematiksel bir model ile gösterilmiştir ve tahminler, sıcaklık gradyanları >7 °C/100 m olan bölgelerde 1000 m derinlikteki kuyular için >40 ° C’lik çıkış sıvıları elde edilebileceğini ortaya koymuştur. Mevcut olarak delinmiş ve atıl durumda olan bu kuyuların ısıl değerlerinin kazandırılması örnek bir çalışma niteliği taşımatadır. *Elsevier: Volume 34, Sayı 7, Temmuz 2009, Sayfalar 866-872 **Elsevier: Volume 112, November 2017, Pages 388-397 13
MAKALE
HAKAN OKTAY AYDINLI hakan@pmproje.net / hakanoktayaydinli@hotmail.com
ENHANCED GEOTHERMAL SYSTEM SONDAJ UYGULAMA ÖRNEĞİ POHANG EGS PROJESİ GÜNEY KORE Kısaca EGS olarak bilinen Enhanced Geothermal System, konvansiyonel jeotermal uygulamalarından farklı olarak yeraltında bir jeotermal akışkan ihtiva etmeyen kayaç yapısı içerisinde, yüzeyden basılan akışkanın hareketi ve sıcak kayaçla teması ile kayacın enerjsini alması ve ısınarak yüzeye dönmesi esasına göre çalışır. EGS’de temel amaç sıcak kayaca mümkün olduğunca yakın noktaya kadar sondaj yapılması ve rezervuar oluşturacak kesitin permiabiletisinin olmamasıdır. Kuyular arası iletişimin yer altında sağlanması için hidrolik çatlatma yapılmaktadır. Rezervuar testleri ve hidrolik çatlatma EGS projeleri için çok önemli yer tutmaktadır. EGS teknolojisinin konvansiyonel jeotermal yötemleri ile karşılaştırıldığında bazı avantajları ve dezavantajları bulunmaktadır. Avantajları: CO2 emisyon problemini ortadan kaldırması,Daha küçük bir uygulama alanı kaplayarak arazi maliyetlerinin düşürülmesi, Kapalı döngü içerisinde gerçekleştirildiği için pozitif çevresel etki oluşturması. Dezavantajları: Sismik tetikleme olması ihtimali, Konvansiyonel sondajlara kıyasla daha derin sondajlar ve maliyetlerin artma14
sı, Hidrolik çatlatma gerekliliği ve maliyeti. Dünya üzerinde Avustralya, Amerika, Fransa ve Almanya gibi ülkelerde EGS uygulamaları yapılmıştır. Bu makalede Güney Kore’de Sondaj Müdürü olarak dahil olduğum bir EGS projesi ile ilgili kısa bilgiler vereceğim. Güney Kore devletinin teşviki ile AR-GE amaçlı olarak 2010 yılı Aralık ayında başlayan Pohang EGS projesinde özel şirket ve devlet kurumlarının katılımıyla bir konsorsiyum oluşturulmuştur. Oluşturulan bu yapı haftalık ve aylık gelişim toplantıları ile projedeki teknik ve finansal eksiklikleri gidermeyi hedeflemiştir.Projeden elde edilen know how ın komşu ülkelerdeki EGS yatırımlarını da yönlendirmesi amaçlanmıştır. 2013 yılında Daegu’da gerçekleştirilen 22. Dünya Enerji Kongresinde diğer ülkelerle iş birliği ve bilgilendirme toplantıları yapılmıştır. İki aşamalı bir plan dahilinde başlayan projede 2010-2012 yılları arasında termal gradyanı saptamak için ortalama 2500 m derinlikte 2 adet karot sondajı gerçekleştirilmiştir. Projenin ilk amacı bir adet üretim bir adet enjeksiyon kuyusu kazarak 1,8
MW lık ilk pilot EGS santralini kurmaktır. Enjeksiyon kuyusundan ortalama 25-30 C de basılan su yer altında, gerçek dikey derinlik olarak ortalama 4000-4500 metre derinlikte rezervuara girerek, yatayda 500-4000 m arası bir mesafede ısınarak üretim kuyusundan tekrar yüzeye dönecek şekilde tasarlanmıştır. Beklenen rezervuar sıcaklığı 180 C olup akışkanın 130 C ile yukarı çıkması hedeflenmektedir. Rezervuar kayaç olarak, 2400 m den sonra granodiorit görülmüştür ve kuyu sonuna kadar granodiorit sondajı yapılmıştır. Kore yarımadasının o tarihe kadar ki en derin sondajı olan Pohang -1 kuyusu başarılı bir çalışmanın ardından 4127 m de sonlandırılmıştır. Ülkemizde bu ve benzeri jeotermal faaliyetlerde çözüm ortağı olmak adına, 2013 yılında bir proje firması olarak kurulan PM PROJE hem geleneksel hem de EGS uygulamalarını kapsayacak şekilde jeotermal alanında sondaj danışmanlığı hizmetinin yanında santral kurulumu sürecinde FEED (Ön Mühendislik), borulama ve ekipmanların dizaynı, stress analizlerinin yapılması, PID ve PFD lerin hazırlanması ve santral sahasının 3D çizimlerin yapılması gibi hizmetler de vermektedir.
jesdergi
15
HABER
EBRD ve CTF aracılığı ile PLUTO Programı Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası (EBRD) ve Temiz Teknoloji Fonu (CTF) tarafından sağlanan 125 Milyon USD’lık finansal kaynak Türkiye’nin önemli jeotermal enerji potansiyelinden istifade etmek için PLUTO Programı (Private Sector Early Stage Geothermal Development Framework) altında, 2016 yılı itibariyle kullanıma sunulmuştur. Jeotermal enerji projeleri; özellikle ilk aşamalarda yüksek yatırım maliyetleri, proje geliştirme riskleri ve sondaj ile kaynağı doğrulama gerekliliği sebeplerinden dolayı proje finansmanına erişim zorluğu yaşamaktadır. 125 milyon Dolarlık PLUTO Programı, bahsi geçen erken
16
evre arama faaliyetleri ile ilişkili riskleri azaltmak için özel sektör proje geliştiricilerine finansman ve danışmanlık sağlayacaktır. PLUTO programı, EBRD’nin sağladığı 100 milyon Dolar ile İklim Yatırım Fonu (CIF)’nun çok taraflı kalkınma bankaları tarafından tasarlanan ve geliştirilen Temiz Teknoloji Fonu’undan (CTF) alınan 25 milyon Dolar’lık kaynağı birleştirmektedir. Program, çok taraflı kalkınma bankalarının dünyada jeotermal enerji üretiminin arttırılması yönünde yürüttüğü kampanyanın bir parçasıdır. PLUTO Programı, iki evreden oluşmaktadır. Birinci evre
kapsamında jeotermal arama faaliyetleri finansmanı CTF fonundan karşılanacaktır. Arama çalışmaları başarılı olduğu takdirde, ikinci evrede, EBRD fonundan sondajın son aşamaları ve santral inşaatı için finansman sağlanacaktır. Aynı zamanda PLUTO Programı altında değerlendirilen projeler, uluslararası danışman ekibinden seçilen uzmanlar tarafından sağlanan teknik destek imkanından da ücretsiz olarak faydalanmaktadır. Aşağıdaki şemada gösterildiği gibi yüzey çalışmaları tamamlanmış ve sondaj aşamasına gelmiş projeler, PLUTO Programı kapsamında değerlendirile-
jesdergi
bilir ve erken evre CTF finansmanından yaralanabilirler. Test ve derin sondajlar sonrasında kaynağın doğrulanması ile yapılacak santral inşaatı için ise EBRD fonu devreye girecektir. Program iş akış metodolojisi aşağıdaki diyagram ile özetlenmiştir. Erken evre, Faz 1, için CTF fonuna ek olarak Sponsor şirketin öz kaynak oranının en az 50:50 oranında olması beklenmektedir. Sondaj faaliyetlerinin başarısız olması durumunda, Sponsor kullandığı imtiyazlı CTF fonunu geri ödeyecektir. Başarılı olan sondaj faaliyetleri sonucu ise santral inşaatı aşamasına
gelen proje, Faz 2, EBRD fonuna ek olarak diğer yerel bankalar ile yapılabilecek sendikasyon ile proje finansmanından yararlanabilecektir. Program çerçevesinde, Güney Yıldızı Petrol Arama Sondaj A.Ş. iştiraki olan Prosin Enerji, şimdiye kadar geliştirilmemiş olan Bergama-Dikili Graben’inde bulunan ruhsat sahasında yapacağı arama ve sondaj faaliyetleri için finansman almaya hak kazanmıştır. PLUTO Programı ile yenilenebilir enerji üretimine yılda 400 GWh ekleyerek toplamda asgari 60
MW kapasiteye varan, en az beş yeni jeotermal enerji santrali finansmanının gerçekleştirilmesi amaçlanmaktadır. Böylece, Türkiye’nin jeotermal enerji kurulu gücünü arttırarak ülkenin yenilenebilir enerji hedeflerine erişmesine önemli katkıda bulunacaktır.
PLUTO Programı ile ilgili daha fazla bilgi için: Deniz Yurtsever PLUTO Program Koordinatörü deniz.yurtsever@plutogeo.org 17
HABER
JESDER ve Avrupa Birliği Projeleri
Türkiye’nin jeotermal kaynaklarının değerlendirilmesi konusunda uluslararası çalışmaları da takip eden JESDER’in katılımcısı olduğu iki Avrupa Birliği (AB) projesi daha onaylandı. Onaylanan projeler ile toplam proje sayısı üçe çıkan JESDER, yerli ve milli kaynağın kamu
yararı da gözetilerek en verimli şekilde değerlendirilmesi konusunda çalışmalarına hız vermiş oldu. GeoEnergy Europe Şubat ayında başlamış olan ve iki yıl sürecek olan GeoEnergy Europe Projesi’nin ilerleme toplantısı Fransa’nın Pau
kentinde yapıldı. Katılımcılara ilişkin gelişmiş bir veri tabanı üzerinde çalışılan toplantıda sektöre ilişkin FÜTZ (Fırsatlar – Üstünlükler – Tehditler – Zayıflıklar; İngilizce’de SWOT) analizi oluşturuldu. Toplantı öncesi GeoEnergy Days’e katılan proje katılımcıları, sektöre yönelik sunulan yenilikçi hizmetler ve tedarikçiler konusunda bilgi sahibi oldu. GEORISK 30 ay sürmesi öngörülen ve Haziran ortasında onaylanan GEORISK projesinin amacı jeotermal kaynaklı uyugulama projelerinin geliştirilmesinde finansal destek çözümleri üretmek ve yatırımcıların risklerini paylaşarak, yatırımı teşvik edecek sigorta mekanizmaları oluşturmaktır. Projenin ikincil hedefi jeotermal paydaşlar ve GEORISK hedef grupları arasında köprü kurmaktır:
18
jesdergi
a) Avrupa, ulusal, bölgesel ve yerel yönetimlerden ve üçüncü ülkelerden gelen politika ve karar vericiler, b) Kamu ve özel mali kuruluşlar, c) Jeotermal paydaşlar, özellikle kamu ve özel sektör yatırımcıları, d) Medya ve basın e) Enerji müşterileri. Toplam bütçesi yaklaşık 2.2 milyon Euro olan ve 15 katılımcı ile yürütülecek olan Projenin Türkiye koordinatörlüğünü TÜBİAK yapacaktır. GEORISK AB Projesi Katılımcıları: Ülke
Deneyim ve Çalışma Alanı
Katılımcı Organizasyonun Adı
Belçika
Endüstri (Koordinatör)
EGEC - Avrupa Jeotermal Enerji Konseyi
Fransa
Bilim İnsanları
AFPG - Fransız Jeotermal Profesyoneller Derneği BRGM - Jeoloji ve Madencilik araştırma Ofisi
Türkiye
Proje geliştriciler, yatırımcılar Bilim İnsanları Finans Kurumları
JESDER TÜBİTAK TKB - Türkiye Kalkınma Bankası
Macaristan
Proje geliştriciler, yatırımcılar Bilim İnsanları
Geothermal Express Ltd. MBFSZ - Macaristan Jeoloji ve Madencilik araştırma Merkezi
Polonya
Bilim İnsanları
IGSMIE PAN - Polonya Bilimler Akademisi, Maden Kaynakları ve Enerji Enstitüsü
İspanya
Proje geliştriciler, yatırımcılar Finans Kurumları
PPC Renewables S.A. - Yenilenebilir Enerji Kaynakları için Anonim Yönetim Şirketi CRES - Yenilenebilir Enerji Kaynakları ve Tasarruf Sağlama Merkezi
İsviçre
Kamusal çevre ve yönetmelik oluşturan makamlar Proje geliştriciler, yatırımcılar
Çevre Ulaştırma ve Enerji için Federal Departman Jeotermal Enerji Derneği
Almanya
Kamusal çevre ve yönetmelik oluşturan makamlar Proje geliştriciler, yatırımcılar
Federal Jeotermal Derneği GEC-CO Küresel Mühendislik ve Danışmanlık Şirketi 19
HABER
GEOENVI Projenin amacı jeotermal kaynakların kullanımı sırasında oluşan çevresel etkileri minimize etmek ve kaynağın olumlu yönleri üzerinden bir kamu farkındalığı oluşturmaktır. 30 ay sürmesi öngörülen Projenin anahtar hedefleri kısaca aşağıdaki gibi özetlenebilir: • Jeotermal kaynaklardan yararlanırken ortaya çıkan çevresel etkilere yönelik geliştirilen teknolojilerin kullanımını kolay-
laştırmak ve yenilenebilir enerjinin son enerji tüketimindeki payını arttırmak; • Kamunun katılımı ve ÇED çalışmalarının yanı sıra geliştirilen projeler için önemli ve ölçülebilir maliyet azaltımına öncülük etmek; • Özellikle ulusal, bölgesel ve yerel düzeyde daha bilinçli politika, pazar desteği ve finansal destek mekanizmaları geliştirerek, jeotermal enerji kaynaklı tesisler için daha düşük maliyetli destek planları ve daha
düşük finansman maliyetleri sağlanmasına yönelik çalışmalar yapmak; • Kamuyu jeotermal kaynağın olumlu yönleri konusunda bilinçlendiren projeler geliştirmek. Toplam bütçesi yaklaşık 2.5 milyon Euro olan projenin 9 ülkeden 17 katılımcısı vardır. Türkiye’den JESDER, Çevre Bakanlığı ve 9 Eylül Üniversitesi’nin katılımcı olduğu projenin Türkiye koordinatörlüğünü 9 Eylül Üniversitesi yapacaktır.
Ülke
Deneyim ve Çalışma Alanı
Katılımcı Organizasyonun Adı
Belçika
Endüstri (Koordinatör)
EGEC - Avrupa Jeotermal Enerji Konseyi
İtalya
Kamusal çevre ve yönetmelik oluşturucu makamlar Proje geliştiriciler ve yatırımcılar Bilim insanları
ARPAT Rete Geotermica, Enel Green Power, COSVIG CSGI, CNR
Fransa
Kamusal çevre ve yönetmelik oluşturucu makamlar Proje geliştiriciler ve yatırımcılar Bilim insanları
BRGM - Jeoloji ve Madencilik araştırma Ofisi ES-Géothermie Paris Mines Tech
Macaristan
Kamusal çevre ve yönetmelik oluşturucu makamlar
MFGI-Macaristan Jeoloji ve Jeofizik Enstitüsü, OVF - Su Yönetimi Genel Müdürlüğü
İzlanda
Kamusal çevre ve yönetmelik oluşturucu makamla Proje geliştiriciler ve yatırımcılar Bilim insanları
Orkustofnun Hs ORKA ISOR, GEORG
Belçika
Kamusal çevre ve yönetmelik oluşturucu makamlar Proje geliştiriciler ve yatırımcılar Bilim insanları
Enerji Ajansı VITO VITO, KUL
Türkiye
Kamusal çevre ve yönetmelik oluşturucu makamlar Proje geliştiriciler ve yatırımcılar Bilim insanları
Çevre Bakanlığı JESDER Dokuz Eylül Üniversitesi
20
jesdergi
21
MAKALE
TUĞÇE YARGICI Hidrojeoloji Mühendisi, MSc WING (Women in Geothermal)
Jeotermal dünyasında kadın çalışanlarla ilgili bazı mitler ve çözüm önerileri Toplumsal cinsiyet eşitsizliği, ekonomik ve kültürel bir yara olarak kanamaya devam ederken, çözüm yolunda Gandhi’nin söylediği o muhteşem sözü akıllara getirmekten başka çare görünmüyor. “Dünyada görmek istediğin değişimin kendisi ol!”. WING (Women in Geothermal/ Jeotermalde Kadınlar) olarak, jeotermal sektöründe var etmeye çalıştığımız bu “değişim” mesajımızın temelinde; önce kadın çalışanlarla alakalı önyargıların yıkılması, sonrasında ise davranış kalıplarını değiştirmek yer alıyor. Kadınların iş dünyasında var olmasına ilişkin önyargılı söylemler ve davranış kalıpları, ilk olarak, jeotermal sektörü gibi erkek egemen bir sektörde doğmamıştır elbet. Savaş meydanında komuta ettiği birliklerle tarihe geçen Kastamonu’lu Şerife bacı, Hindistan’ı yöneten Raziye Sultan, Hitit Kraliçesi Puduhepa, Kültepeli Asur Kadınları, Google üst düzey yöneticisi ve sonrasında Yahoo CEO’su olan Marissa Mayer, dünya tarihinde, kadınların esasen “hükmedilen” değil, erkekle “paylaşımcı” bir konumda yer aldığını ispatlar nitelikte. Buna rağmen, eril dille yazılmış olduğunu gözlemleyebileceğimiz tarih, kadını çoğu zaman “Ano22
nim” tutuyor belgelerinde. İçinde bulunduğumuz yüzyılda ise kadın, artık “Anonim” etiketinden sıyrılıp, iş hayatında kendi kimliğini bulmaya başlamıştır. nice farklı alanlarda çalışan ve üreten kadın örneğine rağmen,
“modern hayat” içinde kadına yakıştırılan roller yine de, belirli iş kolları ve sektörler altında sabit tutulmaya çalışılmakta, jeotermal sektöründeki kadınlar da bu durumdan nasibini almaktadır. Normal olarak tüm mental ve fiziksel güçlerini, ellerindeki işe aktarması beklenen kadın çalışanlar, maalesef ki enerjilerini ve kabiliyetlerinin bir kısmını tabir-i caizse sektörde yaygın olan bazı mitlerle mücadele etmeye adıyorlar. Bu mitler, elbette ki çalışanlar tarafından iletilen gözlemlere dayalıdır. Kimi dillendirilmekte, kimi ise eylemlerle hayata geçirilmektedir. Sektörde var olan mitlerden en dikkat çe-
jesdergi
kenleri ve çözüm önerilerini aşağıdaki gibi sıralayabiliriz: “Kadın çalışanlar arazide çalışamazlar ve teknik roller kadınlara uygun değildir”: Jeotermal sektöründe, iş yoğunluğu proje ömrünün büyük bir kısmında arazi ve şantiyede yoğunlaşmaktadır. Günümüzde bu işlerin içerisinde
yer alan kadın çalışanlar, oldukça azınlıkta olup, özellikle teknik roller söz konusu olduğunda yok denecek kadar az sayıya inmektedir. Bu miti destekleyen önyargı kalıpları genellikle “kadınların şantiye ve arazide çalışmak istemiyor oldukları” ve “fiziksel ve mental dayanıklılıklarının olmayışları” gibi düşüncelerdir. Bu
önyargı kalıplarını yıkmak için, “iş tanımı” kavramının ve “koşulların” netleştirilmesi gereklidir. Şayet netleştirilen iş tanımında, arazi ve şantiye var ise, bu durumun kadın ya da erkek çalışana belirtilmesi gereklidir. Pozisyonla ilgili mülakat söz konusuysa, adayların cinsiyete göre değil, görev ve teknik rolün gerektirdiği yetkinliğe göre değerlendirilmesi, ayrıca kadın ve erkeklere eşit şans verilmesi gereklidir. Arazide ve şantiyede çalışma tercihi, cinsiyet kaynaklı olmaktan ziyade, kişilerin kariyer ve yaşam tercihlerine bağlı olan bir husustur. Bu tespiti destekleyen kariyeriyle, WING üyesi petrol mühendisi Selin Pedrosa’nın hikayesini önümüzdeki günlerde okuma fırsatı bulacaksınız. Bu bağlamda, bazı iş ilanlarında karşılaştığımız, adaylarda aranan “erkek olma” kriterinin ilanlardan çıkarılmasıyla, cinsiyetin yetkinlik olarak gösterilmesinin önüne geçilme23
MAKALE
lidir. Böylece cinsiyet eşitsizliği ile mücadele açısından somut bir adım atılmış olacaktır. “Kadın çalışanlar riskli bir işin altından kalkamazlar ve liderlik pozisyonları kadınlar için uygun değildir”: Bildiğiniz üzere jeotermal, özellikle keşif döneminde oldukça risk taşıyan bir alandır. Jeotermal proje döneminin finansal ve teknik riskleri ile birlikte zaman baskısı yadsınamaz gerçeklerdir. İtiraf edilmelidir ki; bugün sektörün bazı temel sorunlarını aşmakta halen yavaş kalmaktayız. Proje geleceği açısından önemli ve mihenk taşı kararları, kadınların duygusal yapısı sebebiyle alamayacağı ya da bu riskli işlerden kaçınabileceği ile alakalı bir mitin söz konusu olduğu söylenebilir. Bu mitin ortadan kaldırılması ile ilgili çözüm ilhamı, jeotermalin anavatanı diyebileceğimiz İzlanda’dan, iki kadın tarafından kurulan Audir Capital isimli finans şirketinden
24
geliyor. Şirketin kurucu ortaklarından Halla Tómasdóttir, TED konuşmasında, ülkesinde finans sektörünün erkeklerin elinde olmasından kaynaklanan “aynıcılığın” riske ve ekonomik krize sürüklenmede, ana sebeplerden bir tanesi olduğunu anlatıyor. Kadın değerlerinin hakim olduğu şirketlerindeki normların dışında denebilecek bakış açıları ile bu krizin içinde nasıl pozitif değişimlere sebep olduklarından bahsediyor. Bu kadın bakış açısı ve kadın liderliği, kadınların erkeklerden daha iyi olması ile ilgili açıklanamaz elbette. Bu durum, kadınların masaya farklı bakış açıları ve değerler getirmeleriyle ilgilidir. Riskli durumlarda daha az ¨sürü¨ davranışı sergilenmektedir ve kadınların getirdiği bakış açıları ve değerler, uzun dönemde farklı sonuçlara sebep olacaktır. Kadın liderlerin ve kadın karar verici bakış açısının, jeotermal dünyasında süregelen aynı
sorunlara çözüm yolunda pozitif katkıda bulunacağı öngörülmektedir. Yukarıda bahsettiğimiz mitler ve çözüm önerileri ancak ve ancak, şimdi ve şu anda sektördeki karar vericilerin bakış açılarını değiştirmeleri ve değişimi kendilerinde başlatmaları ile mümkün olabilecektir. Bizler WING olarak, geçmişten gelen mitler yıkıldığında ve rasyonel bakış açısı hakim olduğunda, jeotermal dünyasında kadın ve erkeklerin omuz omuza vereceği mücadelenin, iş verimini artıracağına, riskleri azaltacağına, iş ortamındaki huzursuzlukları ise minimuma indirgeyeceğine inanıyoruz. Bu kapsamda, bu mitlerin yıkılması için verdiğimiz mücadelemizde bizi yalnız bırakmayan üyelerimize teşekkür ediyor, sektördeki tüm kadın ve erkekleri yanımızda olmaya davet ediyoruz.
jesdergi
Dünya Bankası Kaynaklı Jeotermal Geliştirme Projesi Risk Paylaşım Mekanizması Tanıtımı 5 Temmuz 2018 tarihinde İzmir’de gerçekleştirilecektir
İzlanda’nın başkenti Reykjawik şehrinde düzenlenen Uluslararası İzlanda Jeotermal Kongresinde 24-27 Nisan tarihleri arasında TKB adına Koordinatör Ruken ÖZTEKİN RPM hakkında bilgi veriyor Dünya Bankası Kaynaklı Jeotermal Geliştirme Projesi Risk Paylaşım Mekanizması Tanıtımı 5 Temmuz 2018 tarihinde İzmir’de gerçekleştirilecektir Dünya Bankası kaynaklı Jeotermal Geliştirme Projesi; özel sektörün jeotermal enerji yatırımlarını artırması amacıyla; Temiz Teknoloji Fonu’ndan (TTF) 38 milyon ABD Dolar hibenin Türkiye Kalkınma Bankası aracılığıyla yatırımcıların ilk evre arama ve doğrulama aşamasında kullanmasını hedeflemektedir. Proje; Türkiye Kalkınma Bankası bünyesinde kurulan Risk Paylaşım Mekanizması (RPM) tarafından yürütülecektir. Pro-
je kapsamında danışman firma olarak AF-Consult Switzerland Limited (JV Lider, İsviçre) + Verkis (İzlanda) + AFM (Türkiye) + ISOR Iceland GeoSurvey (İzlanda) iş ortaklığı ve alt yüklenici BBA Legal (İzlanda) görev almıştır. Hibe çerçevesinde jeotermal sahanın yer aldığı bölgeye göre başarısız olan kuyu maliyetinin belli bir yüzdesi (%40’ı veya %60’ı) TTF’den karşılanacaktır. Kuyunun başarılı veya başarısız olma durumu önerilen iş planına göre elde edilen akışkanın uygun olup olmamasına bağlı olacaktır. Yatırımcılar, başarılı olarak sınıflandırılan yatırımlarda kuyu başına toplam yatırım tutarının
birinci, ikinci ve üçüncü kuyularda %10’unu; dördüncü ve beşinci kuyularda %25’ini “başarı primi” olarak RPM’ye ödeyecektir. Başarı primi için başlangıçta teminat mektubu alınacaktır. TKB, toplam harcamaların %1 tutarını yönetim gideri olarak jeotermal yatırımcısından tahsil edecektir. Proje Dünya Bankası Çevre Uygulamaları ve Arazi Edinim Kurallarına tabi olacaktır. Projeye özel https://rpmjeoturkiye.com/ internet sitesi hizmet vermeye başlamıştır. www.kalkinma.com.tr üzerinden de siteye bağlanılabilmektedir. 25
MAKALE
HÜLYA KALENDER BESKAN BELİT GRUP Mühendislik Danışmanlık Organizasyon hulya@belitgrup.com
JEOTERMAL KAYNAKLI YATIRIMLARIN İNCİR ÜRETİMİNE ETKİSİNİN BELİRLENMESİNE YÖNELİK BİR DEĞERLENDİRME 1.GİRİŞ Bu çalışmada; son otuz yıllık verilerin ışığında Türkiye’nin incir üretim rejimindeki değişiklikler, iklimsel faktörlerin bu değişime etkisi, Büyük Menderes Havzasında yetiştirilen incirin jeotermal yatırımlardan ne şekilde etkilendiği değerlendirilmeye çalışılmıştır. Ülkemizde incir üretiminin yaklaşık %60 ’ ı Aydın, kalan %40’lık kesim ise İzmir, Manisa ve çevre illerde gerçekleşmektedir. Özellikle Aydın ilinde yapılan jeotermal çalışmaların iklim üzerinde (nem) değişikliklere yol açtığı ve belirtilen ürünün üretimine olumsuz etkisi bulunduğu iddia edilmektedir. Bu nedenle Aydın ilinin iklimsel faktörlerinin (sıcaklık, nispi nem, yağış miktarı.) gelişimi ile bu yıllarda yapılmış olan incir üretiminin korelasyonu yapılarak iklimsel etkilerin (özellikle nem) yol açtığı değişimler gözlemlenmeye çalışılmıştır. Son olarak jeotermal yatırımların bulunduğu ilçeler ve çevresinde gerçekleşen incir üretim miktarlarının yıl bazında değişimi irdelenmiştir. 2. TÜRKİYE İNCİR ÜRETİM VERİLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ 2015 yılında Dünya incir üretiminin %26’sı, 2016 yılında ise 26
%29’u Türkiye’de gerçekleşmiştir (Kaynak,FAO). Gıda ve Tarım Örgütü istatistiklerinden oluşturulan grafik incelendiğinde en yüksek üretim 370.000 ton ile 1986 yılında gerçekleştiği görülmektedir. 1989, 1992, 1997, 2001, 2007 ve 2008 yılları üretimin en düşük değerlere sahip olduğu yıllardır. Özellikle 2007 ve 2008 yıllarında yaşanan kuraklığın üretimi olumsuz yönde etkilediği bilinmektedir. Anomalide bir düzen olmaksızın ortalama 4 ila 5 yılda bir ciddi üretim düşüşleri olduğu görülmektedir.
3. İKLİM FAKTÖRLERİ İLE ÜRETİM İLİŞKİSİ Jeotermal saha çalışmalarının yapıldığı bölgelerde, kuyu test aşamasında veya santral işletmeye geçtikten sonra ortama bırakılan buhar nedeniyle tarım ile uğraşan çevre halkı havadaki nem oranının arttığını ve bunun incir üretimini olumsuz olarak etkilediğini dile getirmektedir. Aşağıdaki tabloda; Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığından alınan verilerine göre incir üretiminin en düşük ve en yüksek olduğu yıllar ile bu yıllara ait Aydın ili uzun yıllar iklim faktörleri gelişiminin korelasyonu görülmektedir.
Şekil 1. 1986 – 2016 yılları arasında gerçekleşen incir üretim miktarları (FAO)
jesdergi
Yıllar
Üretim (Ton)
Sıcaklık (°C)
Toplam Yağış (mm)
Nispi Nem (%)
Temmuz
Ağustos
Eylül
Temmuz
Ağustos
Eylül
1986
370000
28,0
27,9
24,2
53,0
59,0
65,0
742,9
1987
355000
29,3
27,0
24,7
51,0
54,0
54,0
479,2
1988
350000
30,7
27,8
23,5
53,0
55,0
52,0
604,6
1991
314000
28,7
27,2
23,2
55,0
56,0
53,0
372,5
1995
300000
28,6
26,6
23,5
49,0
56,0
55,0
529,0
2014
300282
46,1
48,1
56,9
2015
300600
46,6
51,9
59,2
1989
279000
28,1
27,0
23,8
50,0
54,0
54,0
381,7
1992
250000
27,3
28,1
22,8
47,0
53,0
50,0
359,2
1997
243000
28,6
26,0
22,0
47,0
58,0
54,0
706,4
2001
235000
30,2
29,1
24,3
44,8
53,8
54,2
774,0
2007
210152
32,9
41,9
43,9
2008
205067
35,8
42,9
52,5
Şekil 2. Aydın uzun yıllar iklim faktörleri - incir üretimi (ton) korelasyon tablosu (Aydın Meteoroloji İstasyon Müdürlüğü,2005) *Yeşil renk yüksek üretim miktarını, kırmızı ise düşük üretim miktarını temsil etmektedir.
Tablo aracılığı ile sıcaklık (ürünün kalitesini belirleyen aylardaki sıcaklı baz alınmıştır) etkisi değerlendirilecek olursa, 1986 ile 1989 ve 1995 ile1997 yıllarındaki sıcaklık değerleri farkı düşük olduğu halde üretimdeki değişiklik barizdir. Nem verileri incelecek olursa üretimin fazla olduğu yıllarda nem oranının nispeten daha yüksek olduğu görülmektedir. Bu durumda üretimin salt olarak sıcaklık ve/veya nemden etkilendiği söylemek bilimsel değildir. Yüksek nem oranın ürün için zararlı olduğunu söyleminin ise görüldüğü üzere istatistiksel hiç bir dayanağı yoktur. Yağış miktarının diğer iklim faktörlerine nispeten üretim ile daha yakından ilişkilendirilebilir olduğu yandaki grafikte görülmektedir. Toplam yağışın 400 mm’den düşük olduğu yıllarda üretimde düşük olmuştur. Yağışın 700 mm üzerine çıktığı yıllarda üretim yine düşmüştür. İstisnai durumlar göz
ardı edilerek incir üretimi için optimal yağış rejiminin yıllık 500-700 mm arasında olduğu söylenebilir.
4. AYDIN İLİ İNCİR ÜRETİM MİKTARININ İRDELENMESİ Ülkemizde incir üretiminin yaklaşık %60 ’ı Aydın, kalan %40’lık
Şekil 3. Toplam yağış miktarı –üretim ilişkisi
27
MAKALE
İncir (yaş) Üretim Miktarı (ton) 2007
2008
2009
2010
2011
2012
2013
2014
2015
2016
2017
Aydın
118424
106360
153191
162115
168351
171637
186870
184548
186124
182775
185412
Türkiye
210152
205067
244351
254838
260508
275002
298914
300282
300600
305450
305689
Şekil 4. 2007-2017 yılları arasında Aydın ve Türkiye’de gerçekleşen incir üretim miktarları (GTHB)
kesim ise İzmir, Manisa ve çevre illerde gerçekleşmektedir. 5686 Sayılı Jeotermal Kaynaklar ve Doğal Mineralli Sular Kanununun 2007 yılında yürürlüğe girmesi akabinde özel sektörün jeotermal elektrik santral yatırımları başlamıştır. Bu nedenle Aydın ili bazında yapılacak değerlendirmelerde 2007 yılı ve sonrasına ait veriler
dikkate alınmaktadır. Yukarıdaki tabloda 2007 ile 2017 yılları arasında Aydın ili ve Türkiye genelinde gerçekleşen üretim verileri görülmektedir. Bu veriler grafik (Şekil 5.) haline getirildiğinde üretim rejiminin uyum içerisinde olduğu anlaşılmaktadır. Aydın’da üretimde düşüşlerin ve
Şekil 5. Üretim Rejimi Kıyaslaması (GTHB)
artışların yaşandığı yıllar Türkiye geneli ile paralellik göstermektedir. Aydın ilinde yaşanan ekstrem bir üretim düşüşü söz konusu olmadığı görülmektedir. Ayrıca üretimdeki tüm dalgalanmalara rağmen Aydın ilinin toplam üretim içerisindeki payını (%) koruduğu anlaşılmaktadır (Şekil 6).
Şekil 6. Aydın İli İncir Üretiminin Türkiye Genel Üretimi İçerisindeki Payı (%) (TÜİK)
Son olarak, ağaç başına düşen üretim miktarına bakıldığında Aydın’ın Türkiye ortalamasında olduğu görülmektedir. Yıllar bazında değerlendirme yapıldı- ğında 2007 den bu yana verimde artış olduğu bilimsel veriler ile sabittir. Aydın ilinde incirin veriminin düştüğü yönündeki iddiaların istatistiksel olarak asılsız olduğu anlaşılmaktadır.
Şekil 7. Ağaç Başı Ortalama Verimin Karşılaştırılması (TÜİK)
28
jesdergi
Şekil 8. Jeotermal Kaynaklara Yakın Aydın İlçelerindeki Kuru İncir Üretiminin Dağılımı (TÜİK)
5. JEOTERMAL YATIRIMLARA YAKIN OLAN İLÇELERİN KURU İNCİR ÜRETİM MİKTARININ İRDELENMESİ Jeotermal elektrik santrallerine yakın olan incir üretim bölgelerinde santrallerin nemi arttırdığı ve özellikle kuru incirin zarar gördüğü yönünde tepkiler dikkat çekmektedir. 3. Bölümde iklim faktörlerinin değerlendirmesi yapılırken nem oranının üretimi tek başına etkileyecek bir faktör olmadığı belirtilmiştir. Bir kez de üretim verileri üzerinden inceleyerek olursak; aşağıdaki tabloda Aydın ilinin jeotermal santral
bulunan ve/veya yakınında olan ilçelerine ait kuru incir üretim miktarlarının yıllar içerisindeki değişimi gösterilmektedir. Germencik jeotermal santrallerin en yoğun bulunduğu bölge olup, üretim düşüşünün söz konusu olmadığı açıkça görülmektedir. *2013 yılında verime giren ağaç sayısının artışı nedeniyle üretim pik yapmıştır. Aynı yıl Germencik’te yaklaşık 500.000 ağaç üretime katılmıştır. Ağaçlandırma politikasının olumlu sonucu tüm ilçelerde gözlemlenmektedir.
6. SONUÇLAR 1. Son otuz yıllık iklim faktörleri ve üretim verileri korelasyonunda üretimin/verimin direkt olarak nem oranı ile ilişkisinin varlığı gözlemlenmemiştir. 2. Aydın ilinde incir üretiminde herhangi bir azalma olmadığı gibi aksine ağaç başına verim (kg) artış gözlemlenmiştir. 3. Jeotermal kaynaklardan üretim yapan tesislerin yoğun olarak bulunduğu ilçeler ile çevresindeki ilçelerde gerçekleşen kuru incir rekoltesinde artış gözlemlenmiştir.
7. KAYNAKÇA Değerlendirme içerisinde kullanılan tüm kaynak verilere barkodu okutarak veya www.belitgrup.com adresini ziyaret ederek ulaşabilirsiniz. *Telefonunuza yükleyeceğiniz herhangi bir barkod okuyucu program ile çalışmaktadır. 29
MAKALE
JESDER gazların bertarafı çalıştayı
JESDER, jeotermal akışkan ile üretilen gazların bertarafı ve ekonomik olarak değerlendirilmesi konusunda, santral sahibi şirketler ve ilgili akademisyenler ile birlikte çalışmalarına başladı.
Sektörde deneyimli akademisyenler, Jeotermal Santral Sahibi yatırımcı firmaların temsilcileri ve inovatif hizmet sağlayan şirket temsilcilerinin katılımı ile gerçekleştirilen toplantılar kamu yararı
Katılımcılar JESDER
Ufuk Şentürk
Zorlu Enerji
Ali Kindap
Maren Enerji
Mehmet Şişman
Turcas
Hayal Sönmezler, Mustafa Çerçi
Karadeniz Enerji
Atilla Yetgin, Hamit Kaşıkçı, Ali Balım
SDS Enerji
Osman Şen
ODTU
Mahmut Parlaktuna, Çağlar Sinayuç
İYTE
Alper Baba, Mustafa Muammer Demir
Dokuz Eylül Üniversitesi
Niyazi Aksoy
Yaşar Üniversitesi
Başar Çağlar, Nurdan Özcan Yıldırım, Selahattin Umdu
TÜBİTAK
Atilla Ersöz
ME-ADS
İsmet Yücetaş, Nevzat Erginçay
ALE Group
İrfan İçöz
KGS Kimya
Mehmet Akkuş
GMK Enerji
Murat Karadaş
Armoni Danışmanlık
Cannur Bozkurt
Konuya ilişkin detaylı bilgi taleplerinizi info@jesder.org adresine iletebilirsiniz.
30
ve ekonomik fayda göz önünde bulundurularak hayata geçirilebilecek projelere dair fikir alışverişlerinin yapılması şeklinde tamamlandı. Akademisyenlerin öncülüğünde gerçekleştrilen ilk toplantı sonrasında bir çalışma yöntemi belirlendi ve oluşturulan çerçeve içerisinde uygulanabilir çalışmaların ve maliyetlerinin belirlenebilmesi için konu başlıkları tanımlandı. Toplantıda Karbondioksitin ve Hidrojen Sülfür’ün bertarafı ve ekonomik kullanımı öne çıkan başlıklar arasındaydı. Karbondioksitin belirli oranlar çerçevesinde salınımının, çevreci bir gaz olması gerçeği ile Ozon’a zararlı bir etkisnin bulunmadığından bahsedilen toplantıda, salınımın oranının nasıl kontrol altında tutulabileceği ve yapılacak bir ağaçlandırma çalışmasının sağlayabileceği olumlu etkilerinden bahsedildi. Almanaya’da gerçekleştirilen ve karbondioksit üze-
jesdergi
rinden hidrojen ve metanol gibi çeşitli kimyasalların üretilebilceği ve yine Türkiye’de gübre fabrikalarının ihtiyaç duyduğu üre üretimi konusunda projeler oluşturulması gerekliliği gündemde dile getirildi. Haziran sonu gerçekleştirilen ikinci toplantıda ise Karbondioksit ve Hidrojen Sülfürün bertarafı ve ekonomik olarak değerlendirilme yöntemlerine odaklanıldı. Buna ilişkin alglerden yararlanarak bertaraf sağlanması, tarımda ve petrokimya endüstrisinde kullanım alanlarınına katkı sağlanması görüşleri tartışıldı. Yaşar Üniversitesi akademisyenleri ve GMK Enerji’nin fizibilite çalışmalarını paylaştığı çalışmaya ilişkin olarak yüksek ısı altında yaşayabilen alg türlerinin belirlenmesi ve kurula-
cak tesisin maliyet analizlerinin netleştirilerek bir sonraki toplantıda görüşülmesi kararı alındı. Entegre bir sistem olarak yukarıdaki çalışmaya Ale Group’dan İrfan İçöz, re-enjeksiyon öncesi gerek yüksek sıcaklıktaki akışka-
nın gerekse gazların kurutma tesislerinde nasıl değerlendirilebileceği üzerine tecrübelerini aktardı. Temmuz sonunda üçüncüsünün gerçekleştirilmesi planlanan toplantıda bir pilot projenin çerçevesinin çizilmesi hedeflenmektedir.
31
MAKALE
Sektörün gözüyle jeotermal fotoğraf yarışması
Özkan BİLGİN / Birincilik Ödülü
JESDER (Jeotermal Elektrik Santral Yatırımcıları Derneği) tarafından düzenlenen Sektörün Gözüyle Jeotermal Fotoğraf Yarışması sonuçları açıklandı. GT’2018 Türkiye Jeotermal Çalıştay ve Kongresi’nde düzenlenen ödül töreninde ödüller sahipleri ile buluştu. Birincilik ödülünü Sıcak-Soğuk Buluşması adlı fotoğrafı ile Özkan Bilgin elde etti. İkincilik ödülünü Sabri Avdan Jeotermalde gün Batımı adlı fotoğrafı iken alırken üçüncülük ödülü Pamuk sondajı adlı fotoğrafı ile Robert Wotherspoon kazandı. Yarışmada Nükte Aşkay Umurlu Plant ve Merve Aydın Temiz Enerjinin Yıldızı adlı fotoğrafları ile Jüri Özel Ödülüne layık görüldüler. 32
Sabri AVDAN / İkincilik Ödülü
jesdergi
Robert WOTHERSPOON / Üçüncülük Ödülü
Merve AYDIN / Mansiyon
Nükte AŞKAY / Mansiyon
33
HABER
Küresel enerjinin geleceği neden “Yerli”?
Amit Kumar: “Mevcut enerji sistemimize milyarlarca dolar harcadık ve yenilenebilir enerji kaynaklarına geçişi ekonomik olarak daha uygun hale getirmek için mümkün olduğunca bu altyapıdan yararlanmalıyız. Alberta’da onlarca yıldır petrol ve gaz aramaları için kuyular açtık, bu yüzden bazılarını jeotermal enerji için kullanabiliriz.” Folio’dan Kenneth TAM’ın yazısı
Geleceğin Enerji Sistemleri yöneticisi Larry Kostiuk, müdür yardımcısı Amit Kumar ile yaptığı çalışmalarında. Kostiuk, “Tek bir alternatif enerji teknolojisinin, dünyadaki her toplumun enerji ihtiyaçlarını güvenilir bir şekilde karşılayamayacağını” söylüyor. “Yapmamız gereken çok işimiz var.” (Fotoğraf: Kenneth Tam)
34
Enerjinin evrilişine bakacak olursak, yüzyılı aşkın bir süredir, hidrokarbonların, atmosfere karbondioksit yayarak, büyümeyi ve gelişmeyi teşvik etmek için kullanılan enerji kaynağı olduğunu görmekteyiz. Ancak çevresel etkileriyle ilgili kaygılar hükümetleri, dünya genelinde temiz enerji kaynaklarına geçişi hızlandırmak için ihtilaflı politi-
kalar uygulamak konusunda zorunlu bırakmaktadır. 2016 yılında, 195 ülke, sera gazı emisyonlarını azaltma sözü veren Paris İklim Anlaşması’nı imzaladılar. Kanada hükümeti, bu anlaşmaya uyum amaçlı bir dizi önlem açıkladı. Bu önlemler eyalet bazında belirlenecek ya da Federal boyutta geçerli ola-
jesdergi
cak karbon vergisi uygulanmasına yönelik yapılanmalardı. Öte yandan Alberta eyaleti yönetimi, 2015 yılında aşama aşama kömürü enerji üretim kaynağı olmaktan çıkaran ve 2030 yılına kadar üretilen elektriğin yüzde 30’unun rüzgar, su ve güneş enerjisi ile elde edilmesini içeren bir iklim değişikliği planını başlattı. Enerji ve çevre manzaralarının hızla değişmesiyle, bir sonraki adımı ve oraya nasıl varılacağını anlamak için bir çok araştırmalara ciddi yatırımlar yapılmaktadır. 2016 yılının sonunda Amerikan federal hükümeti 75 milyon dolar yatırım yaparak, Alberta Üniversitesi’nde, Geleceğin Enerji Sistemleri araştırma girişimini başlattı. Bu proje Alberta Üniversitesi’nde araştırma baş-
kan yardımcısı Kostiuk tarafından yürütülmektedir. Larry Kostiuk Kanada Arctic’de büyüdü ve Alberta’da, İngiltere’de Cambridge’de ve California’daki Lawrence Berkeley Ulusal Laboratuarında yanma mühendisliği eğitimi aldı. Daha sonra Ohio NASA’da, Himalayalar’da, kırsal Çin ve Fransa’da çeşitli projelerde çalıştı. Dünyanın farklı bölgelerinde yaşamış olma avantajı ile, bir toplumun coğrafyasına, kültürüne ve tarihine bağlı olarak, enerji beklentilerinin ve çözümlerinin çarpıcı biçimde değişebileceğini öğrendi. Tüm kariyeri boyunca en son enerji uygulamaları hakkında araştırmalarda çalışmış biri olarak, dünya çapında bir değişimin ne kadar hızlı gerçekleşeceğine dair şüp-
helerini dile getiren Koustik’a göre “Tek bir alternatif enerji teknolojisi, dünyadaki her toplumun enerji ihtiyaçlarını güvenilir bir şekilde karşılamaya yetmeyecek ve yapacak çok işimiz var”. Çözümler, Sihirli Çözümler Değil Fosil yakıtlar, nerede ve ne zaman ihtiyacımız olursa olsun, enerji açığa çıkışı üzerinde tam kontrol sağlanarak, kullanılabilir kaynaklardır. Modern toplum bu kontrole bağlıdır, ancak yenilenebilir enerji kaynakları genellikle bu kontrolü bize sunmaz. Makine Mühendisliği profesörü ve Geleceğin Enerji Sistemleri Müdür Yardımcısı Amit Kumar “Güneş bulutlu zamanlarda olduğu gibi her zaman parlamaz ve rüzgar her zaman esmez 35
HABER
”diyor ve ekliyor “Yeni enerji teknolojileri heyecan verici görünebilir, ancak ihtiyacımız olan şeyi gerçekten sağlayıp sağlamadıklarını anlamalıyız.”
ğin, geçişin bir gecede gerçekleşemeyeceğini ve mevcut enerji sistemindeki altyapının korunmasının gerektiği anlamına geldiğinin altını çiziyor.
programın araştırma bütçesinin yüzde 70’inden fazlası, bu araştırma için çalışan asistan ve lisansüstü öğrencilerine maaş olarak ödenmektedir.
Yaklaşık on yıl boyunca, Kumar’ın laboratuvarı, enerji sistemlerini ve bunların çevresel etkilerini modellemektedir. Bahsi geçen model , Alberta’da enerjilerin ilk toplanma aşamasından son tüketim aşamasına dek geçen sürecin incelenmesini kapsamaktadır. Bu, Amit Kumar’a göre yaşam döngüsü boyunca farklı enerji türlerinin ekonomikliği ve uygulanabilirliği ile ilgili geniş kapsamlı eleştirel bir bakış açısı sunar.
Kumar, milyarlarca dolar harcanan mevcut sistem alt yapısından, yenilenebilir enerji kaynakları kullanımına geçişi ekonomik olarak daha uygun hale getirmek için mümkün olduğunca yararlanılması gerekliliğini belirtiyor; “Alberta’da onlarca yıldır petrol ve gaz aramaları için kuyular açtık, bu yüzden bazılarını jeotermal enerji için kullanabiliriz.”
“Bu öğrenciler sadece sınıfta oturup teori öğrenmiyorlar, gerçek dünya uygulamalarını gözlemleyerek gerçekleştirdikleri araştırma projelerinde öğrendikleri temelleri uygulayacaklar ”diyen Koustik, 2023 yılına kadar, bu öğrencilerin 1000 kadarının mezun olmasını umuyor ve onların programın en değerli mirası olacağını inanıyor. Kostiuk beklentilerini “Eğer bizler 1000 mezun eğitirsek ve her biri 40 yıllık bir enerji mesleğine devam ederse, bu sorular üzerine 40.000 yıllık bir çalışma yaptık demektir. Bu bir iz bırakacaktır.” sözleri ile noktalıyor. Kaynak: https://www.folio.ca/ why-the-future-of-global-energyis-local/
Enerjinin üretilmesi, bütünleştirilmesi ve depolanması için gerekli olan çoğu teknolojilerin ticari olarak geçerli olmaktan daha on yıllarca yıl uzakta olduğunu belirten Kumar, bu gerçe-
36
40.000 yıllık bir miras Tek bir araştırma programının enerjinin geleceği hakkında kesin bir cevap veremeyeceği için Kostiuk, Gelecek Enerji Sistemleri Araştırmalarının büyüyerek uyum sağlayacak bir katkı yapmasını istiyor. Bu amaçla,
jesdergi
SEDA DERYA Jeotermal Elektrik Santral Yatırımcıları Derneği Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Doktora Programı seda@jesder.org
AYDIN ÖLÜM ORANLARI VE JEOTERMAL ÖZET Bu çalışmada jeotermal enerjinin insan sağlığına etkileri kanser vakaları ile karşılaştırmalı olarak değerlendirilmeye çalışılmıştır. Aydın İlinde jeotermal enerjinin, kansere neden olduğu, insan ve çevre sağGİRİŞ Jeotermal enerjinin bilinirliği çok eski zamanlara dayansa da toplum faydası açısından kullanıma sunulmasının uzun bir tarihi yoktur. Türkiye’de de jeotermal enerjinin farklı sahalarda kullanımı son 6 yıllık bir dönemde yatırımcıların ilgisini çekmeye başlamış ve bu temiz kaynağın kullanımı yaygınlaşmaya başlamıştır. İnsanoğlu var oldukça enerji ihtiyacı tükenmeyecek ve artan nüfusla birlikte talep fazlalığı da öngörülebilir bir düzeyde artış gösterecektir. Temel ihtiyaçların karşılanması aşamasında jeotermal enerji de diğer enerji grupları gibi pek çok farklı sektöre hizmet etmektedir. Jeotermal enerjinin artı değer olarak topluma kazandırılması çevre ve insan sağlığı açısından önemli olduğu gibi, ülke ekonomisi açısından da elzemdir. Jeotermal enerji ihtiyaçlar ve çevre temizliği kapsamında değerlendirildiğinde, hem fosil yakıtlara
lığına olumsuz etkisi olduğu iddia edilmektedir. Bu çalışmada Aydın bölgesindeki ölüm ve kanser oranları oranları incelenecek olup, jeotermalin konuya etkisi irdelenecektir.
hem de diğer yenilenebilir enerji kaynaklarına göre daha temiz bir enerji kaynağıdır. Fakat son dönemlerde özellikle Ege Bölgesi ve çevresinde artan asılsız iddialar nedeni ile bu temiz enerji kaynağı, hak ettiği değeri görememektedir. Bu çalışma ile de Aydın İli dahilindeki ölüm oranları ve kanser vakalarının verileri ışığında değerlendirilme yapılacak olup, jeotermal enerjinin önemi vurgulanacaktır. JEOTERMAL ENERJİ VE ATIKLARI Jeotermal santral gaz atıklarından olan karbondioksit (CO2), insanlar, hayvanlar ve bitkilerle beraber kömür, petrol ve doğal gaz gibi fosil yakıt yakan ulaşım araçları ve elektrik santralleri tarafından yoğun olarak üretilip atmosfere atılan ve sera etkisi dışında sağlığa zararsız bir gazdır. Jeotermal santrallerde kömür veya doğal gaz gibi bir yakıt yakılmadığı ve sadece jeotermal kaynakta bulunan gazın salınımı söz konusudur.
Hidrojen sülfür de jeotermal santrallerden çıkan önemli bir gaz türüdür. Hidrojen sülfür, yerkürede doğal olarak oluşan ve 8 ppb (milyarda 8 parça) gibi çok düşük oranlarda bile çürük yumurta kokusu ile varlığını hissettiren renksiz ve yanıcı bir gazdır. Kükürtlü bir bileşen olan hidrojen sülfür petrol, doğal gaz, volkanik gazlar ve kaplıcalarda doğal olarak bulunur. Bu anlamda jeotermal santraller olmasa dahi bölge itibari ile bu kokunun oluşması normaldir. Aydın bölgesinde yoğuşmayan jeotermal gazlardaki hidrojen sülfürün 1000 - 2000 ppm seviyesinde olması ilk bakışta tedirginlik yaratabilir. Ancak bu gazlar soğutma kulelerinin tepelerinden yukarıya doğru yüksek hız ve debideki hava akımlarının içine salınır ve hiçbir canlı ile temas etmeden yükseklerde konsantrasyonların güvenli seviyelere düşmesi sağlanır. İş bu halde jeotermal santrallerin salınım yaptığı karbondioksit ora-
37
MAKALE
nı ile hidrojen sülfür oranı diğer enerji kaynaklarının salınımları arasında oldukça yüksek farklar bulunmaktadır ki her iki gazın da çevreye ve yöre halkına herhangi bir şekilde zararı yoktur. Jeotermal sıvılar ise; çıkarıldıkları bölgeye bağlı olarak farklı ölçülerde arsenik, cıva, lityum ve bor içerebilmektedir. Bu sıvılar kurulu
pompalar ile kesintisiz re-enjekte edilerek çevreye zararı önlenmiş olacaktır. AYDIN VE ÖLÜM ORANLARI Jeotermal santral kurulumları Türkiye coğrafi şartlarında Ege Bölgesi ve çevresinde yoğunluk kazanmıştır. Santral kurulumunun yüksek olduğu illerden biri olan Aydın, hem jeotermal enerji
verimliliği hem de tarımsal açıdan bulunmaz değerlerden biridir. Her açıdan bu kadar verimli olan bir bölgenin hem insan hem de tabiat sağlığı açısından korunması gerekmektedir. Son birkaç yıldır devam eden Aydın İlindeki kanser ve ölüm oranlarının arttığı yönündeki iddiaların tersi yönünde veri sunan devletin resmi kurum verileri aşağıda belirtildiği gibidir.
Yıllar
Toplam
0
14
59
1519
2024
2529
3034
3539
4044
4549
5054
5559
6064
6569
7074
75 +
2009
6211
166
29
18
44
43
48
51
80
114
186
280
358
420
547
834
2969
2010
6310
173
29
19
30
57
48
51
100
120
184
242
346
459
549
739
3145
2011
6615
142
36
14
44
50
57
64
74
89
161
231
395
491
607
803
3343
2012
6727
155
32
8
41
53
52
48
64
108
161
286
381
480
619
758
3465
2013
6439
120
24
21
31
37
43
49
74
98
163
245
384
453
582
722
3375
2014
6743
124
20
11
35
34
34
50
72
85
163
271
386
519
624
734
3568
2015
7416
117
21
13
37
31
51
62
60
119
152
277
418
530
672
814
4021
2016
7642
108
28
10
41
51
45
50
83
112
147
280
404
588
675
817
4203
2017
7412
103
21
14
41
47
55
44
71
103
139
279
393
571
712
829
3990
Tablo 1. Aydın İli Ölüm Vakalarının Yaş aralığı Bazında Dağılımı (2009-2015,TUİK)
38
jesdergi
3 TÜİK verilerine göre, Türkiye’ de ortalama yaşam süresi 78 yıldır. 3 Tablo 1’de görüldüğü üzere Aydın’da ölümlerin büyük çoğunluğu 75+ yaşından sonra yaşanmaktadır. 3 2009 yılından bu yana 75+ yaş ölüm oranın %6,4 arttığı görülmektedir. 3 Bu veriler doğrultusunda son 5 yılda Aydın’da yaşam sürelerinin uzadığı ortaya çıkmaktadır. 3 Aydın’da ölüm oranları her yıl bir önceki yıla oranla ortalama %3 artarken, nüfus son 5 yılda %8 artmıştır.
Tablo 2. Tümör Hastalıklarının sebep olduğu ölümler-Aydın İli Bazında Yıllara Göre Dağılım
Tablo 2’de Aydın İlinde tümör hastalıklarına bağlı olarak gelişen ölüm oranları verilmiştir. Jeotermal enerjinin kansere sebebiyet verdiği ve kanser sebebi ile ölüm oranlarının arttığı yönündeki iddialar gerçekçi değildir SONUÇ Jeotermal enerjinin diğer enerji kaynaklarına oranla en temiz kaynak olduğu varsayımı ile jeotermal enerjiyi desteklememek, sağlık, çevre ve ekonomi açısından fayda sağlamayacaktır. Örneğin Türkiye’de 2013 yılında trafik kazalarında 3685 kişi ha-
yatını kaybetmiş, 275 bin kişi de yaralanmıştır. Ama aklı başında hiç kimse bu hazin tabloya bakıp da araçların yasaklanmasını istemez. Veya güneşin yaydığı ultraviyole ışınlarının zararları düşünülerek, güneş santralleri yasaklanmamaktadır (Çengel, 2017). Jeotermal santrallerin kurulum aşaması ile birlikte mevzuata uygun bir şekilde denetimlerinin yapılması ve hem sektör hem de devlet eliyle kamuoyu bilgilendirmesi yapılmasının asılsız çıkan iddialara yönelik bir tavır oluş-
turacaktır. Bu çerçevede; Üniversiteler, devlet ve yatırımcılar birlikte çalışmalı ve önyargılar yıkılmalıdır ki; temiz bir gelecek için önemli adımlar atılabilsin. Neticede, bilimsel veriler ışığında değerlendirme yapıldığında; jeotermal yatırımların başladığı tarihten itibaren Aydın ilinde kanser vakalarına bağlı ölüm oranlarında bir anomali gözlenmediği ortaya çıkmaktadır. Var olan kanser vakalarına jeotermal kaynakların sebep olduğu bilimsel dayanağı olmayan bir iddiadır. 39
MAKALE
SEDA DERYA Jeotermal Elektrik Santral Yatırımcıları Derneği Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Doktora Programı seda@jesder.org
MANİSA İLİ ÜZÜM ÜRETİMİ VE JEOTERMAL ENERJİ ÖZET Bu çalışmada Manisa İli ve çevre İlçelerinde bulunan jeotermal enerji santrallerinin aynı bölgede yetişen üzüm rekolte oranlarına etkisi incelenecektir. Jeotermal sahaların yoğun olarak bulunduğu Manisa, aynı zamanda dünya üzüm üretim ve ihracatında üst sıralarda yer almaktadır. Yapılan araştırmalar doğrultusunda Manisa Bölgesi’nde yetiştirilen üzümlerin kalite ve rekolte bakımından ÜZÜM VE JEOTERMAL DEĞERLEMESİ MTA Genel Müdürlüğü tarafından özellikle Salihli, Kula, Alaşehir bölgelerinde jeolojik ve jeofizik etütler ile elde edilen veriler ışığında sondaj çalışmaları başlatılmış ve olumlu sonuçlar elde edilmiştir. Özel sektör de bu alanlarda sondajlar yapmaktadır. Alaşehir – Salihli arasında yapılan sondajda 287.5 C sıcaklığında Türkiye’nin en yüksek jeotermal sıcaklığına sahip jeotermal sahası keşfedilmiştir. 1)Yüksek sıcaklıklarda jeotermalden elektrik enerjisi üretimi yapılmaktadır. Bu sahalarda bulunan kuyular elektrik üretimine elverişlidir ve gerekli çalışmalar yürütülmektedir. 2)Konut ısıtmada yararlanılmaktadır. Salihli ilçesinde yaklaşık 7000 konut jeotermal ile ısıtılmaktadır. Diğer ilçelerde de konut ısıtma için çalışmalar planlanmaktadır. 3)Seracılıkta, sebze ve meyve kurutma için jeotermal enerji kullanılmaktadır. 40
önemli bir yere sahip olmasının nedeni, bölgenin toprak verimliliği ve üzüm yetiştiriciliğine uygun iklimidir. Jeotermal sahalar için ise; coğrafi anlamda yeterlilik gösteren bölge dünya jeotermal kurulu güç sıralamasında Türkiye’yi dünya 4.lüğüne taşıyan bölgelerden biridir. Bu kapsamda ele alınacak olan veriler kamuoyunu aydınlatma amaçlı olacaktır.
4)Kaplıca Sağlık Turizminde jeotermal enerjiden yararlanılmaktadır. Bölgedeki kaplıcalar mineraller açısından oldukça zengin ve sağlığa yararlıdır. Cilt hastalıkları, romatizmal hastalıklar, eklem ve
kas hastalıkları tedavisi açısından oldukça başarılı sonuçlar alınmaktadır. Bölgedeki üzüm üretimine bakılacak olursa; Türkiye’nin toplam bağ sahasının %28’i Ege Bölgesi’nde
Tablo 1. Bağ alanları Gelişimi
jesdergi
YILLAR
2012
2013
2014
2015
2016
2017
ÜRETİM MİKTARI (TON)
4.185.126
4.011.409
4.175.356
3.650.000
4.000.000
4.200.000
Tablo 2. 2012-2017 Yılları arası Manisa İli üzüm üretim miktarları (Kaynak: TUİK)
yer almakta olup, ülkemiz çekirdeksiz kuru üzüm üretiminin tamamına yakını bu bölgede bulunmaktadır. 1990 yılında 618.4 bin dekar olan bağ alanı, 2000’li yıllarda 800 bin dekara kadar ulaşmıştır. Bölge içerisinde en fazla bağ alanı ve üretimi Manisa ve Denizli İllerinde bulunmakta olup, Alaşehir 166.000 dekar alanla birinci sıradadır (Ticaret Borsası,1999). Özellikle Sultani Çekirdeksiz Kuru Üzüm ile özdeşleşmiş olan Manisa, Türkiye’de Kuru Üzüm üretiminin % 85 ini karşılamakta ve her yıl yaklaşık olarak 1,5 milyon tona yakın kurutulmuş üzüm elde edilmektedir. İstihdam açısından da yaklaşık 60.000 kişi bu sektörden faydalanmaktadır. Büyük ölçüde iklim şartlarına bağlı olarak dalgalanmalar görülse de üretim miktarları yıllar itibari ile 3.650.000-4.200.000 ton arasında değişiklik arz etmektedir. 3 2012 yılı için: bazı bölgelerde zirai ilaçlamanın etkin bir şekilde yapılamadığı, aynı bağ içerisindeki asmalarda dahi farklılıklar olduğu gözlemlenmiştir. 3 2013 yılı için: iklimsel koşulların normal olduğu, külleme hastalıkları görülmüş ve bilinçsiz budama sonucu kalite ve verimde düşüş gözlemlenmiştir. Yine yaş üzümde yetiştiriciliğin tekniğe uygun yapılmadığı tespit edilmiştir. 3 2014 yılı için; Don yaşanmış ve külleme hastalığı epidemik bir hal
Tablo 3. Sultaniye Çekirdeksiz Üzüm İhracat Verileri
almıştır. Yine teknik olarak hatalar ve yanlış budama vardır. 3 2015 yılı için: Hastalık ve yanlış teknikle yetiştirme devam etmektedir. Yaşanan don olayı rekoltede düşüşe neden olmuştur. 3 2016 yılı için; İklim olumsuzlukları sebebi ile verim düşüklüğü yaşanmıştır ve hastalık artık ürünlere zarar vermeye başlamıştır. 3 2017 yılı için; unlu bit hastalığı gözlemlenmiş ve bağ uyuzu zararlısı da geçmiş yıllara oranla artış göstermiştir. Veriler ışığında 2012-2017 yılları arasında; don olayları ve hastalıklar dışında dramatik oranlarda düşüş yaşanmamış ve başta üzüm olmak üzere, kiraz gibi çeşitli ürünlerde de rekolteler iyi gelmiştir. 2017 yılında ilk defa dönemin Manisa Valisi Sayın GÜVENÇER
tarafından rekolte açıklaması yapılmış ve üreticilerin yüzünün güldüğünü beyan etmiştir. Yine Vali GÜVENÇER, organik tarım ve jeotermal seracılığa daha çok önem verilmesi gerektiğinden bahsederek, daha geniş bir projeksiyon içine girilmesi gerektiğini öne sürmüştür. Her ne kadar don ve hastalıkla mücadele açısından her yıl belirli sorunlarla karşılaşılsa da üretim ve verimde sert düşüşler yaşanmamıştır. Yukarıda belirtilen tabloda 2005 yılından bu yana çekirdeksiz üzüm ihracat rakamları verilmiştir. Üretimde olduğu gibi ihracatta da dalgalanmalar mevcuttur. Bu durumun en belirleyici kıstası iklim koşulları, hastalıklar, tekniğe uymayan üretim şekilleri ve siyasi ortamdır. İhracat rakamlarından da görüleceği üzere, dramatik düşüşler mevcut olmamakla bir41
MAKALE likte 2017 yılında ihracat oldukça yüksek seviyelerdedir. İhracat yapabilmek belirli standartları beraberinde getirir. Üretilen ürünün neredeyse %90’ının ihraç edildiği bir ülkede, üretilen üzümün kalitesizliğinden bahsetmek anormal olacaktır. Ülkemiz uzun yıllardır kuru üzüm üretiminde en üst sıralardadır. Üretimdeki artış önemli ölçüde bağ sahalarının genişlemesi ile oluşmuştur. Alanların genişlemesinin yanı sıra verimde de artış sağlanmıştır . Bu bilgiler çerçevesinde; basında çıkan iddialar devlet kurumlarından sağlanan rakamlar ile birlikte değerlendirildiğinde, ne üretimde ne de ihracatta düşüş olmadığı gerçeğini ortaya koymaktadır. ALAŞEHİR Alaşehir Belediyesi, Türkiye’de jeotermal enerji yatırımı yapan tek kamu kurumudur. Jeotermal kaynaklardan en verimli şekilde yararlanmayı amaçlayan Manisa yatırımcıları ve Alaşehir Belediyesi, özellikle seracılık, sulama ve kurutma alanında jeotermal enerjiden daha çok yararlanılması gerektiğine vurgu yapmaktadır. Alaşehir Belediyesinin jeotermal enerjiden yılda ortalama 1,5-2 milyon Dolarlık elde edeceği getiri yine bölge için kullanılacaktır. Aşağıdaki Tabloda Manisa İlçelerine ait bağ alanları dekar olarak verilmiştir. Alaşehir, çekirdeksiz üzüm üretiminde hem alan olarak hem üretim olarak birinci sırada bulunmaktadır. Alaşehir bu anlamda Türkiye’nin önemli merkezlerinden biridir. Yine Alaşehir, jeotermal enerji santralleri konusunda da Türkiye’nin en önemli alanlarından biridir. Bölge coğrafi yapısının her anlamda verimli olması, ülke ekonomisi açısından oldukça önemlidir. Fakat yerel basında yer alan kimi haberlerde Alaşehir bölgesi için jeotermal santrallerin üzüm üretim ve kali42
Tablo 4. 2017 Dünya Kuru üzüm İhracat Rakamları
tesini düşürdüğü bilgisi mevcuttur. Fakat resmi kurum verileri bu haberleri yalanlamaktadır. Üzüm alanları genişliyor, üretim artıyor ve kalitede problem yaşanmıyor. Bu anlamda Alaşehir bölgesi üzüm üretiminde jeotermal enerjinin olumsuz koşullar doğurduğu iddiası asılsız sayılmaktadır. İLÇELER
BAĞ ALANI (DEKAR)
Ahmetli
50.000
Akhisar
19.000
Alaşehir
200.160
Demirci
6.405
Gölmarmara
23.200
Gördes
4.200
Kırkağaç
4.950
Köprübaşı
339
Kula
5.000
Salihli
110.000
Sarıgöl
90.000
Saruhanlı
90.000
Selendi
1.000
Şehzadeler
65.000
Soma
500
Turgutlu
82.650
Yunus Emre
25.000
TOPLAM
777.404
SONUÇ Santrallerin yapımı ve işletilmesi sırasında ortaya çıkan her türlü gaz ve mineraller yeniden bulunduğu bölgeye gönderilmek üzere sisteme geri gönderilir veya açığa çıkan gazlardan farklı sektörlerde yararlanılır. Jeotermal enerji üretiminde çevreye salınan herhangi bir atığın olmayışı, tarımsal alanların sağlığı, doğal çevre düzeninin korunması konusunda önemli bir yere sahiptir. Fosil yakıtlarla kıyaslanmayacak derecede temiz bir enerji kaynağı olan jeotermal enerji, kullanımı bakımından hem ekonomiye katkı sağlamakta hem de yenilenebilir enerji kaynakları içerisinde en temiz ve arz güvenliği yüksek olan bir enerji kaynağıdır. Manisa bölgesi üzüm üretim alanları açısından konu değerlendirildiğinde; çeşitli kaynaklardan sağlanan veriler ışığında üzüm kalite ve veriminde herhangi bir düşüş olmamasının yanı sıra, giderek artan bir potansiyel olduğu görülmektedir. Jeotermal santrallere karşı basında yer alan olumsuz ve asılsız iddialar, temiz enerji kaynağının değerlendirilmesine ket vurmakta ve kamuoyunun yanlış bilgilendirilmesine sebep olmaktadır. Devlet, yatırımcılar ve halk olarak içinde bulunulan coğrafi konumun değeri bilinir, doğru yerlere yatırım yapılır, desteklenir ve kamu doğru şekilde eğitilir ve bilgilendirilse; ülke aynı oranda kalkınacaktır.
GT’2018 TAMAM SIRA GT’2019'DA! GT’2018 Türk ye Jeotermal Çalıştay ve Kongres ’n 11-12 N san 2018 Tar hler nde Ankara’da Gerçekleşt rd k.
GT’2019'DA
YERİNİZİ ALMAYI
UNUTMAYIN!
G T 2 0 1 9
GT’2019 ç n yer n z ş md den ayırtın! Ayrıntılı b lg ç n www.geothermalturkey.com gt@jesder.org 4
Geothermal Turkey / Türk ye Jeotermal Çalıştay ve Kongreler JESDER Tarafından Düzenlenmekted r.