Kalemsiz Dergi 4. Sayı

Page 1


Kalemsiz Dergi Yeni Editörlerini Arıyor

Kalemsiz Dergi, uzun süredir bahsettiğimiz değişim dönemini Ekim ayı itibariyle başlatmış bulunmakta. Bu yenilik kapsamında kadromuzu genişleterek daha kaliteli yayınlar yapmak adına adımlar atıyoruz. Aramıza yeni katılan yazar arkadaşlar gibi, toplanan içerikleri denetleyecek editör kadromuzda da yeni yüzler görmeyi istiyoruz. Bu bağlamda bizlerle çalışacak yeni editör arkadaşlar arıyoruz.

Peki editörün görevi nelerdir? Editör nelerle uğraşır? Kadromuzda yer alacak editörlerin görevi toplanan içerikleri son olarak gözden geçirerek; yayımlanmaya uygun olmayan içerikleri saptayarak onları yayımlanmaya hazır hale getirmek ya da içeriği elemektir. Ayrıca editörlerin yazıları da dergide yayımlanır.

Kalemsiz Karikatürist;

Kalemsizde Yazarlık;

Dergimizde yer vermeyi düşündüğümüz bir bölüm ise mizah bölümü. Bu bölümü derleyip, toparlayacak ayrıca kendi karikatürünü çıkartabilecek -yerine göre karakalemde olabilir- sorumluluk sahibi kalemsizleri aramızda görmek istiyoruz.

Yenilenen kadromuza ilave olmak isteyen yazar arkadaşlarımıza da bir şans veriyoruz. Öncelikle yayımlanması istediğiniz yazınızı bize göndererek onaylı olarak Konuk Köşemiz bölümünde yayımlanarak kendilerine şans verilir. Yazının aldığı tepkilere ve yönetim ekibimizin kararına göre yazar, asil yazarlığa davet edilir.

İletişim için: ik@kalemsizdergi.com


Kadromuz İmtiyaz Sahibi

Medya

Editörden

Genel Yayın Yönetmeni Mert Abakuş

Genel Yayın Yönetmeni Yardımcısı Nuh Burak Karakaya

Editörler

Barış Melih Cayıt Kıvanç Cangülenç

Yazarlar

Aycan Toplu Ayşe Betül Ercan Başak Savtekin Başak Şimşek Batuhan Öztütüncü Erdem Kurt Gülşah Uludil Hakan Yıldız Kara Dely Kemal Şahin Merve Altun Oktay Yenitürk Özge Özgüner Sefa Uludil Sinem Şen Tolga Arslan

Tasarım

Derda Karakış

Uzun süredir bahsediyoruz Kalemsiz Dergi’de değişimler olacak, Ekim ayından itibaren bu değişimleri sizler de farkedeceksiniz diye. Ekim ayı geldi çattı. Kalemsiz Dergi dört ayı geride bıraktı. Ağustos ayından beri üzerinde çalıştığımız yenilikler artık pratiğe dökülmeye başladı. Öncelikle bahsedeyim nedir bu değişimler? Daha önce dağınık görünümlüydü içeriklerimiz. Bunu bir düzene sokarak dergiyi kategorize ettik. Artık yazılar birbirleriyle bağlantılı olan kategori başlıkları altında yer alacaklar. Grafikerimizin yoğun çalışma temposuyla bize özgü kazandırdığı yeni dergi şablonu ile hem daha özgün bir tasarıma sahip olduk hem de link ekleme sistemiyle içeriklere daha rahat erişilebilirlik kazandırdık. Okunabilitesi az ve sıkıcı içerikler yerine, daha güncel, kendini okutan ve okuyanları sıkmadan onlara bir şeyler katabilecek içeriğe yönelerek; siz okuyucularımıza daha iyi bir dergi sunmak adına büyük bir adım attık. Hedef kitlemiz gelişigüzel herkes olmaktan çıkarıp, genç ve entellektüel kitle için ağırlıklı yayınlar yapmaya başladık. İçeriklerimizi de bu bağlamda şekillendirdik. Yazar kadromuzda 1-2 ay sürecek olan bir değişim başlattık. Daha özgüne ve daha kaliteliye ulaşmak için başlattığı-

mız kategorize yeniliği içine uymayacak yazarlarla yolları ayırarak yerlerine bu düzene daha çok uyan yeni yazar arkadaşlarla çalışmaya başladık, başlayacağız. Köşe yazıları ve yazara özel sayfalarla yazarlarımızın becerilerini kişisel görüşleriyle süslemelerini sağladık. Bunun bir getirisi de nesnel olmaktan çıkıp bünyemizde öznelliği de barındırmamız oldu. Bu sayede nesnel ve öznelin karışımı ile güzel bir hava yakaladık. Bunlar gibi bir çok şeyi ve bir çok detayı gerçekleştirdik. En önemlisi ise kurumsallaşma adına büyük adımlar attık. Artık DK Medya’ya bağlı bir dergi olarak yayımlanacağız. Bize en çok katkıyı da bu sağlayacaktır. Amatör ruhumuzu kaybetmeden, amatörden profesyönel yapıya geçişimizi temsil etmektedir. Yeni bir yapılanmayla beraber güzel bir sayıyla sizleri buluşturduk. Kalemsiz’de bu ay çok farklı şeyler var. Öyle düşünüyorum ki en beğendiğiniz sayı bu olacak. İçerikleri oldukça ilgi çekici bulduğumu söyleyebilirim. Sizler içinde böyle olacağını düşünüyorum. Ayrıca bu gelişim sırasında atladığımızı düşündüğünüz ya da eksik bulduğunuz yanlarımızı, eleştirilerinizi bizlere iletirseniz bundan mutluluk duyarız.

Mert Abakuş mert@kalemsizdergi.com


Duygu Seli

27

Hin Gökyüzüne Yükselen Beton Yığınları

11

Kusursuz Makyaj İçin Öneriler

15

Tırnak Mantarı

Hüzün Mevsimi Netbook Oyunları

26

öld

19

25


Burç Yorumları

07

ndistan’da Yaşayan 10

dürücü hayvan

08

Maji ve Büyü

Rapçilerin Bol Giyinmesi

20

13


5 Ekim

sayı :4 sayfa : 7

Ekim 2011 Terazi Burcu Sevgili Teraziler ekim ayı sizler için iş ve meslek alanlarınız aktif olarak başlayacaksınız.Ayın başlarında özellikle mesleki ihtisaslaşma alanında, yöneticilikte, güçlü bir kadronun içinde liderlik yapmanızda, sanatsal, sportif bir alanda boy göstermeniz ve ifadeye yönelik bir meslek edinmeniz mümkündür. Kısa süreli bir etki olmasına rağmen, yönetici olduğu burçta ilerleyen Güneş, geçtiği yaşam alanınızı da düşünürsek hakikaten çok faydalı gelişmeleri tetikleyebilir. Size düşen kendinizi ifade etmek, seçenekleri değerlendirmek, kendinizi tanıtmak, yeteneklerinizi gösterebileceğiniz alanlarda boy göstermek ve cesur davranmaktır. Siz bunları yerine getirdiğinizde göreceksiniz ki, siz özel birisiniz ve azmettiğinizde en yüksek noktaya da gelebilirsiniz.Zirveye oynuyorsunuz! 18-24 ekim tarihleri arasında, özel hayatınız ve ikili ilişkileriniz devrede olacak. Özel hayatınızdaki değişimleri olumlu karşılamalısınız. Karşılaşacağınız tüm ertelemelerin aslında size yararı dokunan bir şey olarak görmenizde fayda var. Bu ertelemeler sayesinde bazı şeyleri derinlemesine düşünmek adına fazladan zaman kazanmış oluyorsunuz. Ekim 2011 Oğlak Burcu Yeni yatırımlar ve ortaklaşa işler yoluyla maddi güce ulaşmanızı, yeni ortaklıklar kurabilmenizi, ciddi ilişkiler yaşamanızı, ruh eşinizle karşılaşmanızı, parasal konularda dengeli bir bütçe ayarlamanızı, aşkın sihirli gücüyle karşılaşmanızı sağlayacak Ekim ayı. Birikimlerinizi sağlam alanlarda ve istikrarlı yatırımlarda değerlendireceğiniz bir yıl sizi bekliyor. Gereksiz harcamalarınızı kısmanız da başarıyı arttırıyor. Eylül sonrası var olan ilişkinizde yâda karşınıza çıkacak kişilerle ciddi kararlar alabilirsiniz. Bu ay ev ve aile yaşamınızda ani olabilecek iyi yönde değişimler söz konusu. Eş ya da sevgilinizle mutlu bir döneme giriyorsunuz.

Ekim 2011 Kova Burcu Özellikle de borç, alacak, kredi gibi konularda düzenlemelere giderek fayda sağlayabilirsiniz. Eski hesapları gözden geçirmek doğru bir hareket olacaktır. Çevrenizdeki kişilerle ortak kararlar aldığınız ve kısa seyahatlerin söz konusu olduğu bir dönem olacak. Seyahatlerde karşılaşacağınız kişilerle eğlenceli saatler geçirebilirsiniz Evli ve ilişkisinde sorun yaşayan Kovalar için evliliğinizi gözden geçirdiğiniz eşinizi zaman zaman eleştirdiğiniz bir ay. Karşınızdaki kişiyi değiştiremeyeceğinizi anlamalısınız özellikle çocuk sahibi kova kadınları eşlerinin çocuklara karşı ilgisiz olmasından şikâyet edebilirler. Kafanızda bin bir çeşit düşünce oluşacak. Eşinizle olan tartışmalar da kullanacağınız sözcüklerin önemli olduğunu da unutmayın.

Ekim 2011 Boğa Burcu Rahat ilişkiler geliştirebilir, maddi sorunlardan kurtulabilirsiniz. Önemli insanlardan destek görmeniz olasıdır. Yüklü miktarda bir paraya kavuşabilir ya da paraya bağlı önemli bir işinizi halledebilirsiniz. Güzel bir teklif almanız ihtimali güçlüdür ancak bunun değeri ilk anda anlaşılmayabilir. Siz bir erkekseniz kadınları baştan çıkartmak, duygusal, anlık veya kalıcı maceralar yaşamak açısından şanslısınız. Siz bir kadınsanız olmamanız gerektiği kadar hassaslaşarak birilerine bağlanma ihtiyacı duyabilirsiniz. Bu ay istismara açık olduğunuzu bilmeli ve her şeye hemen inanmamalısınız. Ekim 2011 Yay Burcu Aileye yeni bir üye katılabileceği gibi, yeni bir eve taşınmak yâda satın almak söz konusu olabilir, yapılmayı bekleyen, yarım kalmış işler için atılım yapabilir, kendiniz için yeni bir başlangıç oluşturabilirsiniz. Bazı işlerinizin yavaş ilerlemesi canınızı sıkabilir. İlişkiler yönünden ise sizden kaynaklı sıkıntılar ortaya çıkabilir. Bu ay tek başınıza kalmak istemediğiniz eşiniz arkadaşlarınız veya ailenizle birlikte aktivitelerde bulunmak isteyeceğiniz bir ay. Bir süredir bağlantıda olmadığınız kişilerle karşılaşabilir yeniden iletişime geçerek bağlantı kurabilirsiniz Sağlığınıza ve uyku düzeninize dikkat etmeniz, beslenme konusunda diyetinize özen göstermeniz faydalıdır. Spora bir başlayıp bir bırakmanızın da size bir faydası yok. Sporu düzenli bir biçimde yapmaya başlamalısınız. Bel bölgenizle ilgili ağrılar ortaya çıkabilir. Ekim 2011 Balık Burcu Geleceğe dair kurduğunuz umutlarda güzel değişimler, gelişimler yaşanabilir. Bunları en güvendiğiniz dostlarınız ile birlikte paylaşabilir, onlara akıl verebilir ve nasihat alabilirsiniz. İşinden memnun olmayan balıklar düzgün bir iş olmadan huzur bulmam kolay olmayacak diye düşünebilirsiniz, ancak bu yıl işle ilgili ne istiyorsanız yerine gelecek Süre giden bir ilişkisi olan Balıklar; bulunduğunuz durumdan oldukça mutlusunuz. İlişkinizde bazı inişli çıkışlı durumlar olmasına rağmen, nihai anlamda sizi rahatsız eden bir durum yok. Eğer gerçek aşk yaşanıyorsa tüm evlilik testleri olumlu sonuçlar verecektir. Bu insan sizin için doğru insan olabilir. Uzun soluklu ve sağlam bir ilişkinin temelleri atılabilir. Evet, sevgili balık bu yıl gerçek aşkı bulabilir güzel bir evlilik yapabilirsin. Evli olan balıklar için ise hafta sonları kısa tatillerle ilişkilerini canlı tuttukları güzel bir ay geçecek. Ekim 2011 Koç Burcu 2 -10 ekim tarihleri arasında boyunca beklenmedik duygu değişimlerine açık olmalısınız. Sanki hayatınızın yönetimi elinizde değilmiş gibi hissedebilir, etrafınızda kadersel bir çok olaya şahit olabilirsiniz. Aile hayatınıza harcayacağınız enerjiniz, sizi canlandıracak. 12 ekimden sonra beklenmedik parasal kazançlarınız olabilir. Artık rahatlıkla kendi istek ve beklentilerinize odaklanabilirsiniz.Tüm ay boyunca gerek aşk hayatınızda, gerekse çocuklarınızla ilgili konularda şanslı ve güzel ilişkiler kuracaksınız. Sanat ve yaratıcılıkla ilgili işleri olanlar güzel etkileşimlere sahip olacaklar. Tamamlanmamış ve bitirilmesi gereken işlerinizin peşine düşebilirsiniz. ekim sonu ise, parasal konular hayatınızda önemli olacak. Ayrıca duygusal ilişkilerinizde bazı hayalkırıklıkları ve sorunlar yaşayabilirsiniz.ama bu sorunlar üstesinden gelemiyeceğiniz türden değil.Sakinlik sizi doğru yola yönelticek!


Ekim 2011 Akrep Burcu

Ekim 2011 Başak Burcu

Ailenizi ihmal etmek istememenize rağmen, dikkatinizi kariyerinize vereceksiniz. Kazançlarınızı ve başarınızı pekiştirecek fırsatlar ayağınıza gelecek. Şans gezegeninizin size vereceği mutluluklar karşısında sanki farklı bir dünyanın kapılarının size açıldığını göreceksiniz. Üst düzeyde çalışmak istiyorsanız; yakın çevrenizin de desteğini üzerinizde hissedeceksiniz. Bazı fırsatlar karşınıza çıkaracak ve işinizle ilgili uygun ortamlar oluşacak. Geleceğinizle ilgili sizin lehinize gelişmelere neden olabilecek kişilerle tanışacaksınız. Eğer işsizseniz bu yıl güzel bir işin kapıları açılacak. Yüksek hedefleriniz var. Uzun süredir planladığınız atılımları kolay bir şekilde gerçekleştirecek gücü bulacaksınız. İşinizle meşgul olurken ailenizi ihmal edebilirsiniz. Aile, sosyal yaşantı ve kişisel maddi evinizle ilgili konular geri plana atılırken, daha çok toplumsal ve yüksek hedefleriniz dâhilinde hareket etmek isteyeceksiniz. Özellikle evli olup da sorun yaşayanlar iş konularına kendilerini kaptırıp da eşlerini ihmal etmemeli. Maddi konularda size yarar sağlayacak çalışmalar yapacaksınız. Meraklı yönleriniz daha da belirgin bir hal alacak ve idealleriniz için savaş vereceksiniz. Öğrenme merakınız artarken, şimdiye kadar denemediğiniz konular üzerinde yoğunlaşabilirsiniz. Paraya ve lükse olan merakınız, sizi daha çok çalışmaya yöneltecek. Çalışmanızın karşılığını alacağınız işler yapmak istiyorsunuz. Çevrenizde de sizin bu konudaki hırslarınıza eşlik edebilecek kişiler arayacaksınız. Yüksek mevki arayışı içindesiniz. Çabalarınız olumlu sonuç verecek fakat rakiplerinizden de, etkileşimler alacaksınız. Onlarla savaşınız yok ama durum değerlendirmesi yaparken, üstün yönlerinizi çevreniz üzerinde kullanacaksınız. Baskıcı davranışlardan etkilenmek istemeyeceksiniz. Ekim 2011 Aslan Burcu

Ekim ayının başlarında özel yaşantınızda duygusallığınız ve romantikliğiniz fazla olabilir.Süprizlere hazırlıklı olun!Ortaklaşa hareket etmeniz gereken konularda kararsızlıklar yaşayabilirsiniz. Seyahat ve iş alanlarınızda şanslı etkileriniz ay içinde etkili olabilir. Arkadaşlarınıza karşı bu dönem alınganlıklardan kaçının. Tüm ay boyunca geri planda kalmanız gereken konularda, yardım işlerinde, yaratıcılığa dayalı alanlarda şanslı etkiler altında olacaksınız. Maneviyatınız kuvvetli ve güçlü olacak, bu yüzden yaşanacak herhangi bir şeyi sorun etmeyecek ve kendi gücünüzden kuvvet alacaksınız. Bazı Başaklar yine gizli saklı ilişkilerden ve temaslardan hoşlanabilirsiniz. Geçmiş konu ve olaylar çözülmek ve tatlıya kavuşmak için gündeminize gelebilir.Bu olaylar sizi sadece yıpratır, o yüzden unutmak veya uzak durmak sizin yararınıza olacaktır.Ayrıca ortaklaşa para konuları gündeminizde olacak. Ödemeler ve hesap dengeleri öne çıkabilir. Ekim sonunda ise, seyahat, uzak yerler, dış koşullar ve uzak akarabalarınız devreye girmeye başlayacak. İş konularında veya sağlık alanlarınızda alacağınız bazı haberler, üzerinizde bu sıkıntı yaratabilir.Ama büyük bir olay ile karşı karşıya kalmıyacaksınız.

Tüm ekim ayı boyunca kişisel konular ve hayatınıza yönelik kararlarınızda güzel etkileşimlere sahip olacaksınız. Romantik fırsatlarınızı çoğaltmak üzere gelen bu gezegenler tam da zamanında yani ekim de yardımınıza koşuyorlar. Bu etkiye sahip olacak tek burç sizsiniz, sevgili Aslanlar... Bu yüzden doya doya keyfini çıkarın. İster erkek ister kadın, tüm Aslan’lar bu etkiden yararlanacak 9-15 ekim tarihleri arasında ortaklaşa iş konularında kendinizi şanslı hissedeceksiniz. Çevrenizden istediğiniz desteği görmeniz mümkün. Yine Parasal konularda harcamalarınızı kontrol altına almanız ve elinize geçen finansal geliri ise gerekli yatırımlarda kullanmaya özen göstermeniz faydalı olacaktır. 22-28 ekim tarihlerinde, seyahatleriniz, medya, eğitim, ulaşım yayıncılık ve dış ortamlara bağlı işleriniz devreye girmeye başlayacak. Yapacağınız yolculuklardan keyif alabilirsiniz, oldukça hareketli ve organizasyonu güzel ailece aktif bir ay sonu geçirebilirsiniz. Özel hayatınızda bazı sorunlar ve hayal kırıklıkları gündeme gelebilir. İlişkinizin bozulmaması için verdiğiniz kararları uygulamaktan vazgeçmeler gibi etkiler yaşanabilir!

Derleme : Özge

Özgüner

Ekim 2011 Yengeç Burcu Sevgili yengeç Ekim 2011 de Yaratıcılığınızı dış dünyaya sunabilir, gizli güçlerinizi uyandırabilirsiniz. Bütün bunlar için şimdi önünüzde yepyeni bir yıl var. Hiç kuşkusuz bu yıl son derece şanslısınız ve birden ortaya çıkan imkânları değerlendirmeye bakmalı, tembellik etmemelisiniz. Enerjiniz ışık saçacak. Kısa yollar ve uzun yollar bu yıl sizi etkileyecek. Beklenmedik olaylara hazır olun. Karşınıza çıkabilecek fırsatları lütfen geleceğinizi düşünerek iyi değerlendirin. Dostlarınızı iyi seçin. Çıkarlarınızı iyi koruyun. Kimseye kendinizden daha fazla güvenmeyin. Özellikle ortaklaşa konularda alacak-verecek hesabınızı iyi yapın. Çıkacağınız yolculuklarda bütçenizi iyi ayarlayın. maddi konularda daha sakin düşünerek temkinli hareket etmeniz gerek özellikle yeni bir yatırım yapmak olsun ev arsa almak olsun iyi düşünerek hareket edin. Ekim 2011 İkizler Burcu Siz İkizler için, gerek evlilik gerekse iş ortaklığı sayesinde elde edilecek gelirler sigorta, nafaka, banka kredileri, miras ve hukuk davaları yoluyla elde edilmesi mümkün olan finansal kazançlar konusunda kendinizi güçlendireceğiniz, zengin hissedeceğiniz ve ruhsal açıdan daha olumlu ve daha pozitif düşünerek hareket edebileceğiniz şanslı bir aydasınız. Yine satış, pazarlama, reklam, yayıncılık, ticaret ve ulaştırmayla ilgili işlerinizde sağlam ilişkiler kurabilir veya bu alanlardan güzel haberler, şanslar ve güzel etkileşimlerle karşılaşabilirsiniz. ekim ayının sonlarına doğru İlişkisi olmayanlar için ilginç karşılaşmalar, yurtdışıyla bağlantısı olan kişilerle tanışmak, son derece renkli, neşe dolu ve özel bir kişiyle yaşanacak beraberlik gibi pozitif etkiler sunabilir.


5 Ekim

sayı :4 sayfa : 8

HİNDİSTAN’DA YAŞAYAN ON ÖLDÜRÜCÜ HAYVAN

Hindistan, yeryüzünün en eski ve kültürel yönünden en zengin ülkelerden biridir. Burada yaşayan bir canlının boyutları ne kadar tehlikeli olup olmadığınının anlaşılmasına olanak sağlamaz. Bazı türler metrelerce, bazı türler ise bir avuca sığabilecek küçüklüktedir. Ama hepsininde süper avlanma, savunma ve öldürme teknikleri vardır. Aralarında dünyanın en büyük sürüngenlerinden üçü olan timsah, kral kobra ve Hint kobrası olağanüstü boyut ve güçleriyle öldürürler. Nehir Ağzı Timsahı Kuzey Avustralya’dan Endonezya, Malezya ve Doğu Hindistan’a kadar nehirlerin denize karıştığı yerdeki yarı tatlı sularda yaşarlar. Hindistan’da 1980lerin sonlarından bugüne kadar, timsahların kayıtlara geçen 30 kurban vardır.Fakat bazıları gerçek sayının çok daha fazla olmasından korkuyor. Bir zamanlar sayıları oldukça çoktu fakat genişleyen yerleşim yüzünden sayıları oldukça azaldı. Artık burada sadece 200-300 arası timsah var ve onlarda sadece doğuda yaşıyor.Onlar dünyanın yaşayan en büyük sürüngenleridir. Yetişkin erkekler 7 metreye kadar büyür ve 400 kilodan ağır olur.Nehir agzı timsahlarıda birçok timsah gibi suyun altında avlanır. Gözleri ve burun delikleri dışında bütün vücudunu suyun altında saklar.Ama kaslı kuyruklarının tek bir itişiyle sudan dışarı fırlayarak kurbanının üstüne atılır.Sığır gibi büyük avlar bile bu pusuya yatan avcıdan kurtulamaz. Piton Hindistan’da yaşayan iki dev piton vardır. Burma pitonu ve Hindistan kaya pitonu. 4 metre ve 150 kiloya kadar ulaşan kaya pitonu, aslında bu ikilinin küçük olanıdır. Burma pitonunun boyu 6 metreyi aşar ve gövdesinin çapıda bir insanın beli kadardır. İki yılanında insan öldürdüğü çok enderdir. Bütün pitonlar gibi bunlar da kuvvetleriyle öldürürür.Karada ve suda avlanırlar.Sulak ve bataklık alanlarda yaşarlar.Avını geriye kıvrık, jilet keskinliğinde ve ete saplanan dişleriyle kavrar ve sabitler.Piton, işini garantiye aldıktan sonra dev vücudunu avının çevresine sarar ve onu öldürünceye kadar yüksek bir basınçla sıkıştırır. Ardından avını bir bütün olarak yutar. Hindistan’daki 50 zehirli yılan türü, her yıl yaklaşık 200.000 kişiyi sokar, 50.000 kişiyi öldürür. Kral Kobra

Hindistan’da yaşayan bu kobra kurbanlarını zehiriyle öldürüyor.Kral kobra 5,5 metreye varan boyuyla dünyadaki en uzun zehirli yılan.Ama bu yılanın şöhreti sadece boyundan kaynaklanmıyor.Aynı zamanda dünyanın en zeki yılanlarından biri olarak kabul ediliyor.Nörotoksik ısırığı diğer bir çok yılanınki kadar kuvvetli değildir.Bu devasa yılan,devasa miktarda zehir üretir(Her ısırıkta 200-500 miligram arası.) Bir insanı öldürmek için sadece 12 miligram yeterlidir. Toksinler hızla sinir sistemini etkisiz hale getirir, solunum fonksiyonunu durdurur ve sadece dakikalar içinde öldürür. Neyse ki bu yılan, insandan kaçınacak kadar zekidir.Kral, yaşadığı bölgde yılda beşten az ölüme neden olur. Ama Kral hayvanlar için acımasız bir düşmandırDev kobra yemeğini bütün halinde yutar. Çenesini, kendisinden daha geniş avları utabilecek kadar açar. Kral kobra kısa bir süre sonra avlanmak için krallığına geri döner.

Hint Kobrası Hint kobrası Pakistan, Nepal, Sri Lanka,Bangladeş ve Hindistan’ın neredeyse her yerinde bulunur.Köylerdeki pirinç tarlalarında veya şehir içindeki evlerde bile.. Uyum sağlama yeteneği çok fazla olan bir canlıdır.Her yıl yaklaşık 10.000 kişiyi sokar.Kobra kışkırtıldığında vücudunun üçte birlik bölümünü kaldırır, uzun ve esnek cildini gererek boynunu şişirir. Güçlü nörotoksik ısırığı solunumun durmasına neden olur.Bazen hiç zehir harcamadan kuru bir ısırık verir.İnsanlar kobrayı süslü ve pahalı derisi için avlar.Yılan başına 200 dolar kazandırır.Hint hükümeti nesillerinin tükenmesini önlemek için kobra derilerinin ihracatını yasakladı.

Testere Pullu Engerek

Kuzey Afrika ve Ortadoğu’dan hindistanA kadar çöllerde ve kayalık alanlarda yaşar.Gününün çoğunu kumun altında geçirerek kavurucu sıcaktan korunur ve geceleri avlanır.Bu yılan asla geri adım atmaz. Her yıl yüzlerce insan öldürür. Tırtıklı pullarını birbirine sürterek ağacı kesen testereninkine benzer bir ses çıkarır.1 metreden az boyuyla kısa sayılabilecek bir yılandır.Ancak 5 milimetrelik dişleri oldukça güçlü bir zehir salgılar.Hemotoksinler hemen kan hücrelerini ve dokları parçalayıp şiddetli bir kanamaya yol açar. Zehir yayıldıkça yanma ve şişme de yayılarak önüne çıkan her dokuyu öldürür.Bulantı, uyuşma ve karın ağrısı başlar. Panzehir alınmazsa kalp, damar ve böbrek işlevleri iflas edebilir. Russel Engereği Saldırganlığıyla meşhur olan bu yılan, her sene binlerce kişiyi öldürür.Zehirinin sadece bir dozu çok büyük bir kanamaya ve dakikalar içinde ölüme sebep olur.Üstelik bu yılan avına defalarca saldırıp zehire boğar.Russel engereği Hindistan’daki açık otlaklarda yaşar.Sıçan ve fareler favori avlarıdır.Yakalandığında mücadele edişiyle efsaneleşen bir yılandır.:soktuğu insanlar çoğunlukla hastaneye saatlerce uzaktadırlsr ve tıbbi yardım almadan ölürler.ama kendi haline bırakıldığında bu engerek hoş karşılanan bir yok edicidir. Tarlaları fareden temizler neredeyse. Avını zehirler, serbest bırakır ve ölmesini bekler. Ardından bir bütün olarak avını yutar.hint kobrası ve Russel engereği, avına enjekte edeceği zehrin miktarını kontrol edebilir.Ama Russel engereği, Hindistan!ın en tehlikeli yılanı değildir. Bu ayrıcalık Hint kreytine aittir. Hint Kreyti(Mavi Bongar) Soktuğu insanların neredeyse yarısını öldürür. Pakistan,Nepal,Sri Lanka ve hindistan’ın sıkı yağmur ormanlarıyla kurak arazilerinde yaşar. Gündüz ender görülen bu 2 metrelik yılan geceleri avlanmaya çıkar.Kreyt, küçük dişleriyle kurbanına kenetlenir.Bu, nörotoksik zehrini enjekte etmek için zaman kazandırır.Sokması genellikle acı vermez ve kurban sokulduğunun farkına varmaz. Kreyt Hindistan’daki bütün yılanlarınkinden saha güçlü bir zehire sahiptir.Moleküler bileşenleri o kadar ufaktır ki, kana daha hızlı karışır. Sinir

sistemini kapatıp solunum sistemini durdurur. Panzehirle bile yaşama şansı yarı yarıyadır. Köylüler, kreyt sokmalarını azaltmak amacıyla yerde değil yüksekte yatmaları için uyarılırlar. Kreytler, suda veya ağaçlarda da karadaki kadar başarılıdırlar. Avları onları farkettiğinde iş işten geçmiş oluyor.

Leopar

Hindistan’da en yaygın bulunan büyük kedi türüdür.Kurak çöllerden tropik yağmur ormanlarına kadar ülkeni her yerinde bulunurlar.Bu kadar yaygın olmalarının nedeni kapsamlı beslenme alışkanlıklarından dolayıdır. Leoparlar, maymunlardan tuzlu su timsahlarına kadar hemen hemen herşeyi yemeyi denerler.2001-2003 arasında 50 insana saldırıp 18’ini öldürdü.Köylülerde karşı saldırıda bulunarak topraklardaki kedileri avlıyorlar.Son 10 yıl içinde en az 60 leoparı öldürdüler veya başka yere taşıdılar.Böylece hayvan nüfusuna ciddi manada darbe vurdular. Bir leoparın 3 yavru doğurması yaklaşık 2 sene alıyorYavruların vahşi hayatta ancak 10 yıl ömürleri var.Her ne olursa olsun, bu vahşi kediler çok tehlikelidirler. Bengal Kaplanı O, 2500 yıldan beri Hindistan’ın sembolü olmuştur.Günümüzde Bengal kaplanlarının yarısından çoğu, yaklaşık 3000 tanesi, Hindistan’da yaşar. İnsanlar, aç ve sinsi kediler için oldukça kolay bir hedeftir.Saldırı o kadar hızlı ve güçlü olur ki, k,mse kurtulamaz.Kaplanlar sadece Sunderban’ın Hindisan yakasında her yıl yaklaşık 50 insan öldürür.Burası ülkede kaplanlardan kaynaklanan ölümlerin en yüksek olduğu yerdir.Usta yüzücüler olan kaplanlar,kıyıdan açıkta avlanan balıkçılara bile saldırırlar.Bu etobur, besin zincirinin en üst basamağında yer alır.Hızı, kuvveti ve güçlü çenesi karşısında bütün hayvanlar çaresiz. Yetişkin bir erkek kaplanın boyu 2 metre’ye, kiloları da 200’ün üstüne kadar çıkıyor.Bir oturuşta 40 kiloya kadar et tüketir.70’lerde yasadışı avlanma nüfusunu 2000’in altına düşürmüştü. Günümüzde koruma girişimleri bu sayıyı arttırmaya çalışıyor. Kızıl Hint Akrebi Bunlar, zehirli iğnesini savurur.Kusma ve zihin bulanıklığı kurbanını çok kısa bir sürede enkaza çevirir.Zehir yayıldıkça kalbi ve sinir sistemini tahrip eder.Tedavi edilmezse saatler içinde solunum ve organ yetmezliği oluşabilir.Hindistan’da yaklaşık olarak 100 akrep türü yaşar.Ama kızıl Hint akrebi en öldürücü olandır.Akrepler son çare olarak sokarlar.Kuyruklarında ki zehir dolu şişkin kese, kurbanlara bir nörotoksin seli enjekte eder ve bu felaketle sonuçlanır özellikle çocuklar için.Belirtiler 24 ile 72 saat arası sürer.Kurbanlar kendilerini iyi hissedip daha sonra birdenbire tekrar hastalanabilirler.Akrepler avını çiğneyemezler, onun yerine vücutlarını delip iç sıvılarını boşaltır ve geriye sadece kabuğunu bırakır.Bir akrabi köşeye sıkıştırırsanız ölümcül savunmasını hiç ses çıkarmadan gerçekleştirir.


5 Ekim

sayı :4 sayfa : 9

Farklı Kültürlerden Ortak Mesajlar :

A

ATASÖZLERİ tasözleri kültürler için en önemli miraslardan bir tanesidir. Farklı kültür sembolleriyle anlatılsa da aslında verilen mesajlar tek bir evrensel çizgide yer alma niteliğini taşırlar. Bu güzel yazıya iki anonim ata sözü ile başlıyorum.

ALMAN ATASÖZLERİ

Alçak gönüllülük süstür, fakat onsuz daha başarılı olunur. Kargalarla yarenlik eden güvercinin tüyleri beyaz kalır, ama kalbi kararır. Kadın, çalındıktan sonra duvara asılacak bir keman değildir. Kart kuşu yolmak zordur. Ödünç alan, özgürlüğünü satar. Rica daima sıcak, teşekkür daima soğuktur. Tanrı karıncayı yok etmek isteyince, ona kanat takar.

ABD ATASÖZLERİ

Altın ateşle, kadın altınla, erkek kadınla imtihan edilir. Balayı, genç gelinin omzunuzda ağlamayı bırakıp; ensenizde boza pişirmeye başladığı gün biter. Bir kadının yüzündeki ifade, sırtındaki elbiselerden daha mühimdir. Dehanın bir bölümü ilham, üç bölümü terdir. Durgun sular derin akar. Eski zaman genç kızı, utanınca kızarırdı; şimdiki genç kız, kızarınca utanıyor. Kaybetmekten yılmayan, kazanmanın eşiğindedir. Komşunu sev, ama bahçe duvarını yıkma. Odununu kendi kesen, iki kere ısınır. Sır dolu kalp zindan, kalbin sahibi gardiyandır. Talih bir defa güldü mü, talaşla beyin arasında fark yoktur.

ARAP ATASÖZLERİ ARNAVUT ATASÖZÜ

Ağaç ve kitabın yaprağı ne kadar çok- Akıl insanın külahında bir çividir. Yumruk yemeden içeri girmez. sa, meyvası o kadar az olur. Bir baba kudretinden aşağı derecede, AVUSTRALYA ATASÖZÜ çocukları kudreti nisbetinde, kadını Sevmek keman çalmak gibidir. Bilmeyen da kudretinin fevkinde giyinmelidir. kötü sesler çıkarır. İki karısı olan erkek, iki ateş arasında AVUSTURYA ATASÖZLERİ kalmış gibidir. Hangi tarafa sokulsa İyi şarap, kendini satar. yanar. Kral çalarsa, teb'a oynar. Kadın, kokusunu yalnız tenhada veNeşeli yol arkadaşı yolu kısaltır. ren bir çiçektir. Zaman ve sel kimseyi beklemez. Mide hastalığın evi, perhiz tedavinin AZERBAYCAN ATASÖZLERİ başıdır. Sanat, sırrını bilenler için bir tutam İyiliğe iyilik her kişinin işidir, kötülüğe otun altında saklıdır. Bu sırrı bilme- iyilik er kişinin işidir. yenler onu, bir dağın altında sanırlar. Açlık ne yedirtmez, tokluk ne dedirtmez. Sır, saklarsan esirin, kaybedersen BELÇİKA ATASÖZLERİ efendindir. Irmağı takip eden, denizi bulur. Talihsizlikler, meziyetleri imtihan Kötü malın kelepiri olmaz. eder. Tecrübe tarak gibidir; hayat insana verir Yiğit adam harpte, dost dertte, olgun ama kel olduğu zaman. adam hiddette belli olur. BREZİLYA ATASÖZÜ İyi çırak, ustası yokken anlaşılır.

İlginizi çekecek bir konu diye düşünüyorum ve gelecek sayıda da bizim öz ve öz Türk Atasözlerine yer vermeyi düşünüyorum. Derleme :

Mert Abakuş

BULGAR ATASÖZLERİ

Altın leğenin kan kusana ne faydası var. Bir ama pir. Bir çıplağı bin zırhlı soyamaz. Büyük ambar, küçük ölçekle dolmaz. Delilere çan takmaya kalksalar, demirin kilosu yüz milyon olur. Eti tadan çoban köpeğinden hayır gelmez. Kış güneşine, kadın gülüşüne inan olmaz. Torbada ne varsa, çorbada da o vardır.

ÇEK ATASÖZLERİ

Asılan hırsız değil, yakalanandır. Büyük öküz tarlayı eğri sürer.

ÇİN ATASÖZLERİ

Akıllı bir adam yalnız kendi tecrübelerinden, çok akıllı bir adam başkalarının da tecrübelerinden yararlanır. Ancak durgun su, yıldızları yansıtır. Bir adamdan şüphe ediyorsan ona iş verme; bir adama iş veriyorsan ondan şüphe etme. Bir sual soran beş dakika müddetle bilgisiz görünür, sual sormayan ile-


5 Ekim

sayı :4 sayfa : 11

Gökyüzüne Yükselen Beton Yığınları G ünümüzde yüksek teknolojiden yararlanarak birçok bina yapılmakta ve bunlar yükseklik konusunda bir birleriyle yarışmakta olduğunu hepimiz biliyoruz. Her yerde bir inşaat telaşı var. Bu binaların görüntüsü yakından güzel gözüküyor olabilir, insanı cezbediyor da olabilir ama uzaktan çok kötü bir görüntü sergiliyorlar. Bu binalar özellikle tarihi şehirlerimize de zarar vermekte. Tarihi bütün güzellikleri yok ediyorlar. Sözde yaşam kalitesini yükseltmeye çalışıyorlar. Oysa yaşamı sınırlandırıyorlar. Yaşamda önemli olan bu şekilde bir kalite değildir. Yaşamın kalitesini belirleyecek teknoloji veya zenginlik değil, insanlardır. İnsanların mutlu olabilmesi için içe içe olmaları gerekir. Sınırlı sayıdaki insanlardan bahsetmiyorum. Dışarda o temiz havada gezerek bulabileceğimiz bir çok ihtiyaçlarımızı, bu binalardaki mağazalardan bulabiliyoruz hiç uğraşmadan. Kulağa hoş geliyor değil mi? Ama öyle değil. Diyelim ki bu binalarda oturmayan biri dışardan bir mağazadan bir şey alacak, bunun için yürümesi lazım bu onun için büyük bir şans neden çünkü vücudu işlevlerini yerine getirecek hareket etmiş olacak yani yapması gerektiği işi yapacak. Eğer bu kişi böyle bir binada oturuyorsa bu işlemi sadece birkaç adımla halledecektir. Bu şekilde bir yaşam istenmemeli. İnsanları bu sınırların içine hapsetmeye çalışıyorlar. Üstelik bunları yapanda insan… Eğer insanların bütün ihtiyaçlarını ayağına getirirseniz bir zaman sonra o insanlar iyice tembelleşir. Bir yerden bir yere gitmeye erinirler. Her yükseklik için asansör ararlar. Yürümekten korkarlar, koşmak istemezler, hep hazır yemek isterler ve ben değil hep başkası yapsın isterler. Böyle giderse insan adlı canlının ömrü kısa olur…

Kemal Şahin


5 Ekim

Altın Oran Allah kainatı kusursuz bir düzen içinde yaratmıştır. Uzayda, yeryüzünde, canlılarda, bitkilerde olağanüstü bir uyum, insanı hayrete düşüren ve hayranlık uyandıran harikalıklar vardır. Altın Oran’ı anlatmanın en iyi yollarından biri, işe bir kare ile başlamaktır. Rabbimiz bu olağanüstülüğü Mülk Suresi’nde şu şekilde bildirilmektedir: ... Rahman (olan Allah)ın yaratmasında hiçbir ‘çelişki ve uygunsuzluk’ (tefavüt) göremezsin. İşte gözü(nü) çevirip-gezdir; herhangi bir çatlaklık (bozukluk ve çarpıklık) görüyor musun? Sonra gözünü iki kere daha çevirip-gezdir; o göz (uyumsuzluk bulmaktan) umudunu kesmiş bir halde bitkin olarak sana dönecektir. (Mülk Suresi, 3-4) İnsanoğlu kainatı, doğayı, hayvanları, bitkileri ve insan vücudunu inceledikçe Allah’ın sonsuz sanatının örneklerini daha yakından fark eder ve bu yaratılış harikalıkları kişinin imanda derinleşmesine, Allah korkusunun ve Allah sevgisinin artmasına vesile olur.

Nasıl Bulunur? Bir kareyi tam ortasından iki eşit dikdörtgen oluşturacak şekilde ikiye bölelim. Dikdörtgenlerin ortak kenarının, karenin tabanını kestiği noktaya pergelimizi koyalım. Pergelimizi öyle açalım ki, çizeceğimiz daire, karenin karşı köşesine değsin, yani yarı çapı, bir dikdörtgenin köşegeni olsun. Sonra, karenin tabanını, çizdiğimiz daireyle kesişene kadar uzatalım.

sayı :4 sayfa : 11

Sefa Uludil

Yeni çıkan şekli bir dikdörtgeFibonacci Sayıları: ne tamamladığımızda, karenin 0, 1, 1, 2, 3, 5, 8, 13, 21, 34, 55, yanında yeni bir dikdörtgen elde 89, 144, 233, 377, 610, 987, 1597, etmiş olacağız. 2584, ... İşte bu yeni dikdörtgenin taban uzunluğunun (B) karenin taban uzunluğuna (A) oranı Altın Oran'dır. Karenin taban uzunluğunun (A) büyük dikdörtgenin taban uzunluğuna (C) oranı da Altın Oran'dır. A / B = 1.6180339 = Altın Oran C / A = 1.6180339 = Altın Oran

Fibonacci sayılarının ilginç bir özelliği vardır. Dizideki bir sayıyı kendinden önceki sayıya böldüğünüzde birbirine çok yakın sayılar elde edersiniz. Hatta serideki 13. sırada yer alan sayıdan sonra bu sayı) sabitlenir. İşte bu sayı "altın oran" olarak adlandırılır.

Elde ettiğimiz bu dikdörtgen ise, bir Altın Dikdörtgen'dir. Çünkü kısa kenarının, uzun kenarına oranı 1.618 dir, yani Altın Oran'dır.

ALTIN ORAN = 1,618 233 / 144 = 1,618 377 / 233 = 1,618 610 / 377 = 1,618 987 / 610 = 1,618 1597 / 987 = 1,618 2584 / 1597 = 1,618

Bir başka şekilde daha deneyebiliriz;

Altın Oran'ın Görüldüğü ve Kullanıldığı Yerler

Örneğin bir eşkenar beşgen çizelim bu eşkenar beşgen çok ölçülü bir şekilde çizilmesi milimlik 1) Ayçiçeği: Ayçiçeği'nin merkezinden dışarıya doğru sağdan sola ve ayarlamaları vardır. Çizdiğimiz eşkenar beş genin baş tepesinde soldan sağa doğru tane sayılarının ki noktayı tabana kadar ölçelim birbirine oranı altın oranı verir. ve sonra herhangi bir çizginin ölçüsüne böldüğümüz de elimizde 2) Papatya Çiçeği: Papatya Çiçeğinde de ayçiçeğinde olduğu gibi yine 'ALTIN ORAN' olacaktır. bir altın oran mevcuttur.

L. Pisano Fibonacci Mısır'daki piramitler, Leonardo da Vinci'nin Mona Lisa adlı tablosu, ay çiçeği, salyangoz, çam kozalağı ve insan vücunda ki inanılmaz ölçüler?

3) İnsan Kafası: Bildiğiniz gibi her insanın kafasında bir ya da birden fazla saçların çıktığı düğüm noktası denilen bir nokta vardır. İşte bu noktadan çıkan saçlar doğrusal yani dik değil, bir spiral, bir eğri yaparak çıkmaktadır. İşte bu spiralin ya da eğrinin tanjantı yani eğrilik açısı bize altın oranı verecektir.

Bu sorunun cevabı, Fibonacci isimli İtalyan matematikçinin bulduğu bir dizi sayıda gizlidir. Fibonacci sayıları olarak da 4) Tavşan: İnsan kafasında olduğu adlandırılan bu sayıların özelliği, gibi tavşanda da aynı özellik vardır. dizideki sayılardan her birinin, kendisinden önce gelen iki sayının toplamından oluşmasıdır.


5 Ekim

sayı :4 sayfa : 13

İ

nsanlığın en eski öğretisi, inançların kökeni Maji’dir. Gerçek maji din ve bilimi bağdaştıran, insanın temel gerçeklerini ortaya koyan, insan haysiyetini yücelten, yaratıcılığını ve özgürlüğünü onaran bir uğraştır. Kelime anlamında Maji´nin Türkçe karşılığı yoktur; en yakın yaklaşım sihir olarak belki düşünülebilir; büyü sözcüğü ise genelde Maji´nin karşılığı sanılır ama sadece sözlük karşılığıdır. Büyü kirletilmiş bir kelimedir ve batıl inançlar, karanlık uygulamalar, şarlatanlık, yerine getirilmeyen vaatler gibi akla hiç de hoş olmayan şeyler getirir. Maji sözcüğü bazı yerlerde Grekçe'dir. Magein; Megas büyük bilim anlamındadır veya en büyük veya ana bilim demektir. Ama kelime olarak Zerdüştlüğe dayandırılır; Zerdüşt rahiplere Magi denilirdi. Magiler astrolojik, ilahiyat, doğal şifa ve okült bilgileri, erdem ve bilgelikleriyle ünlülerdi. İncil'de üç Maginin İsa'nın doğumunu önceden bildikleri ve Betelam yıldızını takip ederek bir ahırda yeni doğan İsa'yı kutlayarak hediyeler getirdiklerini yazar. Daha sonra Zerdüştlük, Magilerden dolayı Araplar tarafından Mecusilik olarak adlandırıldı. Günümüzdeki Maji kelimesi bu kökendendir. Bir ezoterik ekol olarak Maji'nin kökeni de Zerdüştlüğe ve hatta daha da öncelere dayanır. Maji kelimesinin kökeni Hint-Avrupalı dillerde "yüce" veya "ulu" anlamına gelir. Sanskritçe'de "Maha" aynı anlama gelir, örneğin Mahatma (maha=yüce, büyük, atma=ruhsal varlık) büyük ruh, yüce kişi, Maharaja (maha=yüce, büyük, raja=kral) büyük kral anlamına gelir. Aynı şekilde Avrupa dillerinde Ma, Mag veya Maj kökü: Majesti, Mag-net, Mag-nificant, Ma-ximum, Mag-nate, Mag-istrate, Maj-or, Mag-ister, Ma-ster gibi başlıklı kelimler yücelik, erk ve asalet anlamlarını taşır. Dolayısıyla, bir kara majiden söz etmek etimolojik açıdan yanlış olur. Maji sadece insanı yücelten, laik olduğu düzeye getiren kutsal bir bilim olabilir." Magiler aslında Ari topluluklarında Zerdüştçülük'ten de eskidir. Magileri, Keldaniler'de, Orta Doğu'da Sabiler, Hindistan'da Magas, Greklerde Magos ve tekil olarak Magoi, Latince'de Magus ve tekil olarak Magi olarak bilinirdi.

Maji v

Maji Paleolitik çağlardan beri vardır, Fransa´da Aurigignac´da, Güney Afrika´da Buşmenler´de Majikal ayinlerin izleri bulunmuştur. Atlantis, Mu inançları dışında, bilinen tarihte Eski Mısır´da Maji çok geniş biçimde kullanılmıştır. Özellikle de Mısır Panteonu´daki tanrıların tümü belli majikal güçleri simgelemektedirler. Yine tüm Mezopotamya uygarlıklarında, Aztek, Maya ve İnkalar´da Majikal yaptırımlar çok geniş ve çeşitlidir. Budizm´in tüm kolları majikal deneylerle doludur, Yoga her türünde Majikal terbiye enerji birikimini düzenler ki akapünktür bedendeki sağlıklı enerji akımını öğretir.

Önce Düşünce... Maji Gücü ile ilişki kurmak için gereken sisteme Simgeler Dili denir ama bu dil farklıdır; alfabemizi, trafik işaretlerini, sayılarımızı düşünün bunlar dünyasal bilincimizin tanımlama değerleridir; bize çevreyi tanımamız ve algılamamız için yol gösterirler. Majikal dil öğreniminin temelinde istisnasız tüm mistik öğreti bilgilerinin algılanması, kavranması ve takılmadan geçilmesi olmalıdır. Merak, öğrenme ve uygulama, çıkardan ve iktidardan önce gelmelidir. Arzulara güç sayesinde zaten ulaşılacaktır. Maji´nin dili önce düşüncede öğrenilecektir. ilk bakışta bir şey ifade etmez gibidir; Bir lamanın, hoca efendinin, rahibin, dua, meditasyon veya zikr yoluyla yaptığı şey sistematik olarak kısıtlı bir majikal ritüeldir; yani Majikal Güç´le buluşma çabasıdır; lama, guru, rahip veya hoca bunu bir oranda başarır yada başaramaz ama gerçek Maji´de hazırcılık yoktur; öğreten de, öğrenen de uygulayıcıdır...

Maji Unsurları Esas dayanağı insan iradesidir. İnsanda özgür irade vardır, fakat kullanılması, kullanmayı bilmesi ve geliştirilmesi gerekir. Ancak iradesini özgürce kullanıldığında varlığından söz edilebilir. İradeyi geliştirme yöntemleri okullarda öğretil-

memektedir. Baz irademizi gelişti yaşam da bizi bi meye göre tasar itibaren öğrendi ve kendimize ha süreç ve meyvel aittir.

Nasıl Öğrenil

Herkesin yapabi ya duanın orjina temel ses titreşi bu imkansız den duaların orjinal mez ancak teme linir. Ya da, düşü bu da imajinasyo aynı noktada bu Duanın majikal a Tanrısal simgeyle dünyasal amaçla cak güçle daha g bakışta, klasik in ortaya çıkar gibi din genel olarak edilmiş en yükse

Majisyenler.

Bilinmeyen geçm kullanan Maji Us geçmişin en güç rev ve etki yönle azizler, mitolojik ve ruhsal kişilikl da gücün çeşitli Sümer Tanrısı Pa Artemis´in doğa aşk etkisini, Ra´ gelemeleri birer firavunun büyüc (Kuran/Ta-Ha Su bir Majikal Güç k 61. Ayeti´nde "T etki vurgulanır. B Ayet), Maji ile il "İnsanlar canları

''Mutluluk Her An Vardır Yeter ki En Kar


ve Büyü

zen yaşamdaki zor şartlar irmeye zorlayabilir. Çünkü irer majisyene dönüştürrlanmıştır. Çocukluktan iğimiz her şey bizi çevreye akim olmayı öğretiyor. Bu leri bize ve sadece bize

lir?

ileceği dua yönteminde al dili kullanılmalıdır yani imleri sağlanmalıdır ama necek kadar zordur çünkü sesleri kulaktan öğrenileel öğretmenden öğrenilebiünce yoluyla dua edilebilir, ondur. Bu farklı iki yöntem uluşabilir ama kolay olmaz. anlamı, Majikal Güç´ün e elde edilebilmesidir; arla oluşan istek, kazanılagerçekçi olabilecektir; İlk nançlarla çelişen bir durum idir ama bu böyle değildir; k sosyolojik düzeyde kabul ek inançtır.

..

mişin efsanevi kişiliklerini staları vardır. Şamanlar çlü Majisyenleriydiler. Tüerinden tanrılar, tanrıçalar, k kahramanlar, şeytani ler gerçekte Maji alanınetkilerini simgelerler. azuzu´nun negatif etkiyi, anın enerjisini, Afrodit´in ´nın güneş enerjisini simr örnektir. Hz Musa´nın cülerine karşı büyü yapması uresi) iyi bir örnektir yani kullanmıştır, aynı surenin Tahyil" sözcüğü ile hipnotik Bakara Suresi´de ise (102. lgili ciddi bir uyarı görülür; ına karşılık elde ettikleri

bu bilginin ne kötü bir şey olduğunu bir bilselerdi..." Bu ciddi bir uyarıdır ve aynı zamanda da Maji´nin anayasa maddelerinden birini ima etmektedir; gücü kullanmanın bir faturası vardır. Hz. Süleyman Kutsal Kitap tanımıyla tam bir Majisyendir, ruhları, cinleri tüm Maji enerji alanlarını kullanır ama dinsiz olarak tanımlanmaz; İşte bu Maji´nin altın yasasıdır, herkese her şey verilemez.. Heraklit, Platon, Demosten, Pliny, Pisagor, Agrippina, Marcus Aurelius, Jül Sezar, Bruno, Paracelsus, Nostradamus, Lüther, Calvin, İbni Sina, İbni Rüşd, İbni Hud, Cübeyr, İbni Semah, Muhiddin Arabi, Mevlana Rumi, Hallac, Yunus Emre, Don Juan, Meyer, Pascal, Zeus, Zülkarneyn, Rama, Tao, Hızır, William Blake ve Beethoven büyük Maji ustaları olarak örnek gösterilebilir.

Majiden Büyüye Yolculuk.. Determinik evrende her şey bir nedene bağlıdır; neden sonucu oluşturur; sonuç ise yeni bir nedeni getirir ama sonuç zorunluluk olduğundan ortada sadece neden kalır. Einstein, bize evrenin göreceli olduğunu söyler; kütlenin hıza tabi olarak sabit kütle olmadığını, maddenin enerji olduğunu, evrenin üç boyutlu değil, sonsuz boyutlarda olduğunu, zamanın ve mekanın harekete ve görünüşe bağımlı olduğunu ve ışığın görülebilen son hız olduğunu da belirtir. Buradan anlaşılır ki, bizim eski bilimsel yasalarımız üç boyutlu bir evrenle ilgilidir, sonsuz boyutlu bir evrende normalüstü diye bir şey olamaz ve o zaman da bilime ters düşen bir şey de olmaz. Einstein bir bilimciydi, bilimsel imzaları vardı ve atom bombasının fikir babasıydı, eğer düşünür olsaydı, gördüğü saygıyı çok zor elde edebilirdi. İç boyutlu evrende elbette ki, neden/sonuç ilişkileri kesindir ama sonsuz boyutlu veya bilinç katlarının sonsuz olduğu bir evrende neden de olmaz, sonuç da... Önemli olan algı düzeyi ve gücüdür ve Majisyen usta, nedenleri ve sonuçları umursamadığında artık bilinç düzeyleri arasındaki yani KAT´lardaki sonsuz

ranlık Zamanınızda Işığı Açmayı Unutmayın''

Dinlerde büyü Hristiyanlıkta; Resmi olarak Musevilik ve Hıristiyanlıkta büyü yasaklanmış bir uygulamadır. Majinin gücünden korkan ve insanın yeterince bilgilenmesini istemeyen Hristiyan Kilisesi, MS 364 Laodicea Konsülü´nde Maji´yi, matematiği ve Astroloji´yi yasaklamıştı. 525´de Oxia´da, 721´de Roma´da alınan kararlarla Maji’yi bilmek ve kullanmak hakkı sadece belli bir rahip sınıfına verildi. İslamda; İslam'da büyü yapmak, tıpkı fal bakmak gibi açıkça haram kabul edilir. İslamiyet, matematiksel olarak ruhsal ilişkilere karşı tavır alır gibi görünür; eş düzeyde büyüyü de yasaklar ama öte yanda İslamiyet´in temelinde ve kalıcılığında Majikal Güç ana fikirdir. İslamiyet´de inanca destek olan, itikadi güçlendirecek tüm unsurlar majikaldir. Aslında tüm dinler gibi, İslamiyet´de doğaüstü güçleri kabul eder. Büyünün insanlar üzerinde yaygınlaşmasının ve ilgisinin artmasına en büyük neden; tapınak şövalyelerinin Hz. Süleyman’ın belgelerini bulduklarını iddia ederek, kabala öğretileri adını verdikleri büyü öğretilerini kullanmalarıdır. Günümüzdeki büyülerin çoğunun kaynağı kabala adı verilen bu büyü öğretileridir Büyü tüm semavi dinlerinde yasaktır. Bakara suresinde (102) Harut ve Marut kıssası anlatılır. Bunlar iki melek veya insan olup, büyü bilgisi verilmiş, onlar bilgileri insanlara öğretmiş, şeytan ve cinler bu bilgileri alarak kullanınca başlarına azap indirilmiştir. İslam peygamberine de büyü yapılmış, büyüye karşı Felak ve Nas sureleri inmiştir.

Gülşah ULUDİL


5 Ekim

sayı :4 sayfa : 15

Facebook’un Google+’a sürdürdüğü savaş tüm hızıyla devam ediyor. Her geçen gün yepyeni bir uygulama ya da özellikle karşımıza çıkan Facebook neredeyse Google+’ı sektörden silecek atılımlara girişmiş durumda. Facebook, günden güne kendini yenilirken kullanıcılarına farklı özellikler ve geliştirmeler sunmaya da devam ediyor. Oyun platformunu yenilemeyi sürdüren Facebook, geçtiğimiz günlerde yaptığı birtakım oyun güncellemeleri ile de bu platforma ne kadar önem verdiğini bir kez daha gösterdi. Facebook’un şimdiki uygulaması ise abonel ol sistemi olarak duyuruldu. Yeni uygulama sayesinde kullanıcılarına farklı yenilikler sunan Facebook, yeni uygulamasını şu an için aktifleştirmiş durumda. Facebook’un abone ol sistemi ile gelen yenilikler ise kullanıcıların sayfalarını takip edilmeye açmaları oluyor. Bu uygulamanın aktif edilmesinden sonra Facebook kullanıcıları sayfalarını kendi arkadaşları olmadıkları kişilere dahi açabiliyorlar. Yani bu özellik sayesinde takip edilmek istenen kişi ya da sayfa, kullanıcı arkadaşı olmasa da takip edilme olanağı sağlıyor. Bunun yanında abone ol uygulaması direkt olarak aktif hale getirilebiliyor. Facebook, geliştirmelerine devam ediyor. Bakalım ilerleyen zamanlarda Facebook’tan başka neler göreceğiz?

Mert Abakuş


5 Ekim

sayı :4 sayfa : 15

KUSURSUZ MAKYAJ İÇİN BİRKAÇ ÖNERİ Her ne kadar zorla güzellik olmaz denilse de söz konusu “makyaj” olunca her şey mümkündür… Basit birkaç teknikle kusursuz görünebilir, daha iri gözlere, uzun bir yüze ve kalın dudaklara sahip olabilirsiniz.

Gözler;

Gözlerinizi olduğundan daha iri göstermek ve etkili bakışlara sahip olmak istiyorsanız yapmanız gerekenler: * Bir koyu, bir de açık renk far seçin. Göz kapağının tamamına açık renk farı sürün. * Söz konusu göz makyajı olunca EYE-LİNER olmadan olmaz. Gözün iç köşesinden ince olarak başlayın, göz ortasından dış köşeye doğru çizgiyi kalınlaştırın. Böylece gözlerinizi daha büyük gösterebilirsiniz. * Koyu renk farı göz çukurunun üzerine sürün. Dışa doğru da hafifçe dağıtın. Renk farkını yok etmek için farı iyice dağıtın. * Kirpikleri uzun gösteren bir maskara ile kirpiklerini belirginleştir. * Alt kirpik diplerini belirginleştirin ve iç kısma beyaz kalem ile aydınlık vererek tamamlayın…

Burun;

Yanaklar;

Yüzünüzün çok yuvarlak olduğunu düşünüyor ve onu olduğundan daha uzun göstermek istiyorsanız... —Şakaklarınıza, elmacık kemiklerinize ve çene altına büyük bir allık fırçası yardımıyla bronz allık sürün. —Daha açık renk pudrayla alnınızı, burnunuzu ve çene ucunuzu vurgulayın. — Allık sürme işlemini mutlaka güneşli bir ortamda yapın. Yoğun allıktan kaçının.

BAŞAK ŞİMŞEK b.simsek@kalemsizdergi.com

Eğer burnunuz uzun ve kemikli ise, basit adımlarla onu daha ince gösterebilirsiniz! # Burun ucuna kullandığınızdan 1–2 ton daha koyu renk fondöten uygulayın. Fondöteni sınır yapmayacak şekilde iyice yedirdikten sonra küçük dokunuşlarla pudralayın. # Burnunuzun üzerine (burun kemiğin boyunca) ve yüzünüze daha açık tonda Dudaklar fondöten sürün. Parmağınızla fondöteni Daha dolgun, dikkat çekici dudaklar için; iyice yayın ve 2 ton arasındaki sınırları — Dudaklarınızın daha dolgun görünmesini sağlamak için yedirip yok edin. dudak çerçevesine, dudak çizgisinin dışından kalem çekin. # Son olarak yüzünü mat bir pudrayla Daha sonra da parmak uçlarınızla bu çizgiyi biraz dağıtarak pudralayın… keskinliğini azaltın. — Şimdi dudağınızı dikkat çekici bir renk ile boyayın (mutlaka teninize yakışan bir renk seçin). Açık renk rujlar dudağı daha dolgun gösterir. Bu yüzden çok koyu kahverengilerden ve bordolardan uzak durun.


5 Ekim

sayı :4 sayfa : 17

AŞKIN “ Copy+Paste” HALİ İlişkiler… Birbirini seven iki insanın dakikaları,sa atleri,günleri,ayları ve yaşanmışlıkları paylaştığı devasa kavram karmaşası. Neden böyle bir giriş yaptığımı ve ilişki kelimesine neden böyle bir anlam yüklediğimi merak etmeye başladınız sanırım. O halde fazla vakit kaybetmeden birçoğumuzun yaşadığı veya hala yaşamakta olduğu bu durumu açıklamak istiyorum.. Birbirleri için yaratılan erkek ve kadın, hayatı tek başına sürdürme lüksüne sahip değildir. Bu nedenle erkekler ve kadınlar birbirine ihtiyaç duymaktadırlar.Erkek ve kadını birbirine bağlayan çeşitli bağların genel adına AŞK deriz Türkçemizde. Tüm insanlar çok meraklıdır aşık olmaya. Aman aşık olayım da hiçbirşeyim olmasın diyenler de var. Oysa karşı cinslerin birbirleriyle olan ilişkisi sadece AŞK’tan ibaret değildir,olmamalıdır. Bir ilişkide, sevgi dahilinde ; saygı,sağduyu,karşı tarafın değerlerini benimseme ve önemseme,empati,sadakat gibi kavramların olmasına kanaat getirenlerdenim.. Kimisi sevginin,aşkın herşey olduğunu düşünür ve buna bağlı olarak ilişkisini inşa eder. Oysa bilmez herşeyin sadece sevgiden, aşktan ibaret olmadığını. Varsa yoksa aşktır onun kafasında.. Herşeyi masal gibi yaşamaya başlar.. Bilmez masalların içinde de GERÇEK kavramların varlığını.. Bir ilişkide öncelikle her iki tarafında birbirine saygı duyması gerektiğine inanıyorum. Çünkü eğer her iki cins de birbirini önemsiyorsa, ilk şartlardan biri olan saygıyı birbirlerine göstermelidirler. Saygı unsuru ilişkinin terazide dengede kalmasını sağlar.. Yani tutarlılık ilkesidir. Zaten sevgi dışında saydığım esaslar varoldukça bir ilişkide, başlarda bir kıvılcım olan aşk yada sevgi kor olur yanar yüreklerde.. Gelelim başlığımızın ve giriş cümlemizin sebeplerine… Tahmin edenleriniz olmuştur okurken.. Aşk ve sayesinde başlayan ilişkiler neden karmaşıktır? Çünkü Aşkın derininde yatan anlamını kavrayamıyoruz. Üstünkörü temeller atıyoruz birbirimizin hayatına.. Özgün olmaya çalışmıyoruz ilişkilerimizde.. Herkes gibi davranmaya çalışıyoruz.. Oysa birbirinden bağımsız,iki farklı insanın ortak paylaşımlarla sürdürdüğü bu kavramı sıradanlaştırıyoruz.. Bunların temelinde ise aşka yüklediğimiz anlamların ne denli cılız oluşu vardır. “Sevdiğim insan yanımda olsun da, elimi hiç bırakmasın da ne olursa olsun” düşüncesi kaybettirir esasın-

da.. İlişki sırasında iki insan öncelikle birbirini iyi tartmalı,birbirlerinden ne beklediklerini akıllarına iyice kazımalılar.. Aşka,sevdaya cılız anlamlar yüklemek, büyük kayıplar doğurur.. Boşa geçmiş yaşanmışlıklar kalır herşeyden geriye.. İlişki sırasında çevrenin tesirini en aza indirgemek avantaj sağlayacaktır birbirini seven iki insana. Ama bunun tam tersi olursa, giderek kırılan,dökülen iki insan yüreği kalacaktır elde,avuçta.. Çevremizdeki insanların ne yaptığını önemsersek,özgünlüğümüzü yitiririz ilişkimizde.. Çünkü bu bizim hikayemizdir ve başkalarının rüzgârının kendi ormanımızda esmesini istemeyiz. Ama genel olarak baktığımda bu durumun tam tersi ilişkiler yaşamaktayız çağımızda..” Aşkım,Hilal’ler her Pazar sinemaya gidiyor biz niye böyle bir gelenek edinmedik?” gibi bir soruyla yada buna benzer bir soruyla birçoğumuz karşılaşmışızdır. Hayır, ben onların yaptığını yapmak zorunda mıyım? Ali her yemeğe çıktıklarında sevgilisine çiçek alıyormuş. Bana nee? Alsın.. Başkalarının yaptıklarını ve hayatlarını kendi ilişkilerimize entegre etmek kadar saçma bir düşünce olamaz.. Kopya ilişkiler yaşamak kimseye gelecek kazandırmaz. Ama nedense gözümüz hep başkasının yaptığındadır. Hep içimizde haset duygusu besleriz.. Neden bizim ilişkimizde bunlar yok diye sorgularız.. Ve genelde kız tarafı bunu kendine bir görev edinmiş gibi hareket eder. Erkeklerde bu durum çok fazla görülmez.. Toparlayacak olursam,sonuç olarak başkalarının ne yaşadığı umrumuzda olmamalı.. Onların ilişkilerinden kopya hayatlar yaratmamalıyız.. Kendi ilişkilerimizi özgün kılmalı ve birbirimizi en iyi nasıl anlarız bunun nedenlerini bulmalıyız.. Çünkü başkalarını hayatlarından kopyaladığımız ilişki modellerini kendi ilişkimize yapıştırmaya kalkarsak, sıradanlaşmanın ötesine gidemeyiz. Oysa saf,güzel duygularımızla kendi ilişkilerimizde özgünlüğü yakalarsak, iyi bir gelecek kurmak için sağlam adımlar atmış oluruz.. Ve böylece çağımızdaki çarpık ilişkilerin önüne geçeriz..

Sevginin herşey olmadığını bilen ve özgünlüğü yakalayan çiftlere selam olsun..

BARIŞ ME


UMUT ETTİĞİMİZ UZAK KIYILAR Uzakta olan çeker bizi. Uzakta olana ulaşma duygusu bizi yer bitirir..Kendi kıyımızda oturup, karşı kıyıları hayal ederken göremeyiz denizin rengini.. veya martıların kanatlarında bize getirdikleri kül rengi sonbaharları.. Uzaktakini severken kaçırırız yanımızdan geçip giden sevdaları.. Uzakta olan hep merak ettirir kendini bize.Merak ederiz sanki ulaşılmaz gibi..Düşleriz delice.. Hayal kurmaktır esasında uzak olan.. Kurarız sayısını bilmediğimiz hayalleri..Çünkü uzaktadır aradığımız şey diye düşler dururuz.. Oysa bilmeyiz yanı başımızda olup biteni.. Güzellikleri,değerleri farketmeyiz.. Hep uzaktaki cazip gelmiştir bize.. Daha bir çekicidir insanoğluna.. Halbuki görebilsek yanıbaşımızdaki değerleri.. Uzaktakine yeltenmeyiz bile.. Ama insanoğluyuz işte..Hep uzakta aranırız, yanıbaşımızda varolan umutlarımızı.. “Lütfen elimizdekilerin ve bize yakın olanların kıymetini bilelim.. Ve inanın hayalleriniz çok uzağınızda değil,gözünüzün önündeler..” Selametle..

ELİH CAYIT

KEŞKELERİMİZ

Sürekli dilimizdedir KEŞKE lafı.. Bakmayın siz sürekli kullanıldığı için basit bir kelime olduğuna.. Esasında görevi icabı çok önemli bir rol üstlenmiştir dilimizde.. Anlamı büyüktür aslında.. Pişman olduğumuz zaman keşke’lere sığınırız.. Ders çıkaracağımız zaman Keşke’lere sığınırız.. Bir plan yaparız,en ince ayrıntısına kadar düşünmeye çalışmışızdır.. Ama tüm yoğunluğumuz arasında bir şey gözümüzden kaçmıştır.. İşte o kaçan şey Keşke’mizdir.. Herşey dört dörtlüktür aslında,ama en mükemmeli amaçlanmıştır işe başlarken.. Keşke gözümden kaçmasaydı deriz.. Easında insanı tetikleyen özel bir kelimedir keşkelerimiz.. Her zaman demişizdir geriye dönüp baktığımda keşkelerim olmasaydı diye.. Yanlışş !! Keşkelerin olmasaydı sen bugün, burada, bu konumda olmayabilirdin.. Keşkelerimiz bizi hayata karşı olgunlaştıran, bizi biz yapan, yaşanmışlıklara karşı ders almamızı sağlayan yegâne olgudur..Keşkelerle şekilleniyor hepimizin hayatı.. Yabana atılmayacak kadar önemli bir mevzudur bana sorarsanız… Keşkelerimiz bazen de bir ukdedir içimizde.. Yapamadıklarımızın kalıntılarıdır.. Bu da her zaman yapamadıklarımızın umuduna denktir.. Yani hiç beğenmediğimiz keşkelerimiz, bir bakıma umutlarımız demektir..


5 Ekim

sayı :4 sayfa : 19

HÜZÜN MEVSİMİ Her sonbaharda olduğu gibi yine içim hüzün kaplı. Hüzün…Çok müstesna bir duygu. Hem iç yakıcı, hem de tebessüm kaynağı. Bizler zaman zaman üzülür kahroluruz, bazen de sevinçten yerlere göklere sığamayız. Ama her iki durumu aynı anda hüzünlendiğimizde yaşarız. Akıl maziye döner. Her daim özlem duyduğumuz yıllara. Mazide mutluluk da var keder de. Peki ben neden hüznü en çok sonbahara yakıştırıyorum? Çünkü içinde hem yağmur var hem güneş bazen kar bile olduğu oluyor. Yani ne ararsanız içinde. Hüzün gibi…Eylül başı henüz sıcaktır daha. Geçersiniz balkona fonda hafiften bir içli şarkı. İsteyen rakısını içer, isteyen sigarasını. İsteyen hiçbir şey içmez. Temiz bir hava çeker ciğerlerine. Hoş çektiğimiz ne kadar temiz hava ise peh! Dalar gidersin sonra uzaklara. İlk sevgilini düşünürsün, ilk bakışmanızı. Babandan yediğin ilk silleyi, ilk pekiyi ile geçtiğin karne gününü vs vs. İlham perileri tepende gezmeye başlar. Memlekette herkes şair ne de olsa sen de karalarsın bir iki satır ohh değme keyfine. Eylülde tebessümler ağırlıktadır. Gelelim Ekime… Yapraklar savrulmuştur Arnavut kaldırımlara. Hava da soğumuştur haliyle. Giyersin baharlık montu çıkarsın yola. Basarsın kurumuş çınar ağacının yapraklarına. Her basışındaki sesi dinlersin. Çıkarsın İstiklal’e. Fransız, Alman, İtalyan liselerinden çıkan çocuklara bakarsın iç geçirir hayallere dalarsın yine. Fıkra gibi hayatın aklına gelir bir tebessüm yerleşir dudaklarına. Mağazalara göz gezdirirken bir kez daha söversin yazgına. Her seferinde yaptığın gibi. Gece geç saat evine dönerken senden beter durumda olanları görünce yine şükredersin. Terazinin ayarını tutturmak için belki de… Kasım…Hemen aklına ‘Yine Aylardan Kasım’ şarkısı gelir. Kaban giymeye başlarsın. Dışarıda gezmeye gönlün el vermez artık. Geçersin bir kahveye, söylersin ‘tavşan kanı’ bi çay. Sen içersin, o biter. Tıpkı yaşam gibi. Zamanın farkına varırsın anlayacağın. Karın yağdığı ilk gün içinde bir çocuk zıplamaya hoplamaya başlar engel olamazsın. Gözlerinin içi güler. Sen kar yağdığına sevinirken hiç düşünmezsin ki geçen ay geç saatlerde gördüğün adam bu karda kışta ne yapar diye. Kasım’da acılar çoğalır. Ne de olsa ‘Kara Kış’ yakındır.

Erdem Kurt

Eee böyle işte. Şair demiş ya hani ‘ Hüzün ki en çok yakışandır bize’ diye. Ben de hüznü en çok sonbahara yakıştırıyorum. O da bizim gibi çünkü. Can Baba der ki ‘ Ben her bahar aşık olmam ama her bahar gitmek isterim’. Ben her sonbaharda aşık olmak isterim. En azından sevinci başında acısı da sonda olsun diye. Hüznü bu mevsime denk getireyim diye.


Rapçilerin Bol Giyinmesi ve Perde Arkası Merhaba kalemsiz okurlar, geçen ay sizlere bir yazı paylaşamadım. Artık yazılarımı rap müziği değil hiphop kültürünü klavyeme alarak yazmak istiyorum ve açılışıda bu yazımız ile yapalım istedim. O yüzden yazı dizisi olarak ilerlemeyecek yaptığım yazılar. Diğer sayılardaki benim sayfamda breakdance, graffiti ve buna benzer herşeyi okuyabilirsiniz, ve bir şeyin daha sözünü veriyorum. Artık bu yazılarıda daha uzun ve tadından yenmez bir şekilde okuyabileceksiniz :) Bu yazıyı bir sözlükte ülkemizi temsil eden ünlü graffiti sanatçısı, İzmir’den Kmrone ’ın bol giyim ile ilgili yazdığı yazıyla harmanlayacağım. Ben bol giyimin zencilerin fakirliğine bağlamayı seven ve buna inanan bir insan değilim. Neden mi ? Herkes rapçiler neden bol giyinir derken şu klasik hikayeyi bilirler. “Zenciden eskiden fakirmiş, işte parasızlıktan babalarının kıyafetlerini giyerlermiş yada bir sonraki seneler de rahat giysinler diye bol kıyafetler giyerlermiş” Evet, bende 15 yaşıma kadar bu yalanla büyüdüm açıkçası. Kmrone’da bize bunun böyle olmadığı ispatladı, tabii bu benim yüzümü güldürdü. Ki zaten mantıklı olalım, bol giyim ghetto olmayı temsil etseydi adamların altından dişleri, kolyeli olur muydu ? Hiphop adına eskiden çok film çekilmiştir, bu kültürün içinde olanlar bilir. Başlıca “Style Wars”, “Wild Style”, “Beat Street” filmlerinde bolca graffiti sanatçısı, rap sanatçısı, breakdance yapan gruplar görebilirsiniz, bu filmlerde ünlü hiphop sanatçılarının da yer aldığı gerçeği var. Ama bu sanatçılar dahil asla filmde kimseyi bol kıyafetlerle göremeyiz. Bunun üzerine bir bomba daha filmdeki herkes ghetto dediğimiz fakir kişilerdir. Bakınız yukarıdaki resimde yer alan şahıs NWA ve arkadaşları. Kimsede bol kıyafet yok. Sonuna gelicek olursak, her ne olursa olsun hiphop bol pantolon ile doğmamıştır, fakat her kimler tarafından çıkarıldıysa bu bir simge olmuştur ve günümüze kadar gelmiştir. Çok iyi de olmuştur.


5 Ekim

sayı :4 sayfa : 21

Dely’nin Köşesi

Dely’nin Köşesi

Dely’nin sözlüğünden kelimeler: “YALNIZLIK” bir duanın bilinmezliğinde kendime ait huzuru ararken, hatta belki biraz kara büyüden umutluyken, darmaduman olan ruhum saflaşma krizlerindeyken sevmenin, aslında her dokunuşta kaybettiğim bendim. mevsimler aktıkça, kum saatlerinin her baş aşağı dönüşünde, kar beyazı ve kum sarısında, portakalda ve kayısıda hatta üzümde aradığım hazların tamamı yanlış anlaşılmaymış. İnsan içindeki cehennemi hiçbir dokunuş ve hiçbir tüketim alışkanlığı ile söndüremiyormuş... üzerinden ejderlerin uçtuğu kayıp bir toprağa ait oysaki bu terkedilmişlik duygusu, Atlantis’i örten maviliğin aksine sıcak bir kabukla dağlanarak öldürülmüş tüm sevme cinleri... alışma büyüsü okunmuş adımıza...alışmaya çalıştıkça tepmiş bir şeyler, teptikçe delirmişiz...sistematik deliliğinde ayakta

durma telaşının kendimizi kaybedip yeni benler bulmuşuz...onlarda geçersiz kullanıcı adından dolayı kapanmış ve takibe alınmış takma ruhlar, yalan bakışlar ile süslenmiş. herkes bir diğerini kandırmaya çalıştıkça kumlara rüzgar karışmış, gözler kumla dolup acımaya başlamış göz gözü görmez, ten teni duymaz olmuş... adına yalnızlık denen kelimeyi uydurmuşlar...iki dokunuş arası uzun bir yokluk krizi olmuş adı yalnızlığın...herkes onda boğulmaktansa her seferinde birbirine gömülmeyi tercih eder olmuş, katlanmayı öğrenmişler, alışmayı öğrenmişler...yalanı öğrenmişler... anlattıkça genişlemiş aradaki mesafe...sustukça derinleşmiş....söz bitmiş... şimdi sen dök sözcüklerini yüzüne... al eline en özellerini ve kapla yüzeyini bu yalnızlık yazısının…


5 Ekim

sayı :4 sayfa : 21

KARŞILIKSIZ YAPILMASI GEREKEN TEK ŞEY… Yaşamın zorluğuna dair enteresan fikirleri, onlarca teori içeren sayfalarda okuyabilirsiniz. Kaliteli sayılabilecek her yazarın bu konuda kaliteli sayılabilecek düşünceleri varıdır. Ancak hiçbiri size, akşamın bir vakti elindeki kalitesiz mendilleri satmadan ev bile sayılmayacak yere gidemeyecek olan küçük bir çocuğun bakışları kadar net anlatamaz hayatın asıl zorluğunu. Ölmeyi istediğiniz zamanlar olur. Yaşamak için pek bir sebep bulamazsınız uzun süren derin düşüncelerden sonra. Moloz yığınları altında da düşünecek çok vaktiniz olur fakat o zaman yaşamak daha cazip gelir insana, yaşamak için hiçbir sebep yokken. “Sesimi duyan var mı?” sorusunu beklersiniz sesten bıkmışken… Bir musibetin bin nasihatten iyi olması her ne kadar doğru bir sözse de en güzel mahluk sayılan insanın pek hak ettiği bir ders alma biçimi değildir. Ne diye bir insanın bazı şeyleri anlaması için başına ibret alınması gereken bir musibet gelsin ki… Ne diye çaresiz kalmak sonsuz gizemiyle hayatı yaşamaya engel olsun ki… Ne diye milyonlarca canlıya dilediğince yaşamayı mümkün kılan dünya bir insan için zindana dönsün ki… Her ne kadar bu tür sorgulamalarımızda haklı olsak da bazı gerçeklerin var olmadığını inkar edemeyiz. Hiçbir şeyin karşılıksız kalmayacağı dünyada karşılıksız bir şeyler yapmaktır insanı asıl mutlu eden. Mutlu olmak; hakkında saatlerce düşünülecek, sayfalarca yazılar yazılıp resmi çizilmeye cesaret edilemeyecek kadar esraAyrılığın; Dini,dili,ırkı yoktur ama bayrağı vardır.! Ayrılık; Sat/anisttir. Yüreğini Siyaha boyar. 'Seni seviyorum! diyene inanmaz. İnanmadıkça Tanrı lanetler onu AŞK LANETLER... Yahudidir. İçinde 'aşka' dair ne varsa acımadan katleder. Masumiyet anılarda kalır. Günahın tadı sol yanda.

rengiz bir şey değildir. Binlerce cani sürücünün kornalarından çığlık saçan ejderhaları karşısında çaresiz kalmış bir insanı yolun karşısına geçirmeyi deneyin. Gerçekten mutluluğun anlatıldığı kadar zor olmadığına, anlatılmadığı kadar zevkli olduğuna karar verebilirsiniz. Sahip olduğumuz tüm şeyleri kendi çabamızın ürünü oldukları için gurur duyarız. Çabasının ürünü için gurur duyamayacak insanlar vardır. Tek çabası eve ekmek götürmek olan bir baba asla tam manasıyla gurur duyamaz çocuklarına ekmekten başka bir parça çikolata götüremediği için… Tüm gücünü tekerlekli sandalyesinin tekerini döndürmek için harcayan bir genç nasıl gurur duyabilir kimsenin hiçbir çaba harcamadan yaptığı şeyi zar zor yapabildiği için… Sırf parası olmadığı için okuyamayan ve cahilliğin sonsuz karanlığında kaybolacak olan bir genç kızı, dünyanın en beyaz gelinliği aydınlatabilir mi küçücük yaşta… Ay ışığına tek alternatifi ufak bir mum olan çocuğun yazdığı eğri büğrü yazıyla yarışabilir mi milyon dolar sahibi nobelli bir yazar? Akşam yediklerinin haddi hesabı olmayan biri mi soracak yatmadan önce komşusunun durumunun ne olduğunu? Dilencilerin giremeyeceğini belirten yazıyı “daha ne kadar büyük yazsam apartman girişine” diye düşünen insanların bakışlarını süzmek kadar ibretlik bir olay var mıdır? Yaşamın zorluğuna dair enteresan fikirleri onlarca teorik düşünceleri kitaplarda okuyabilirsiniz ama gerçekten hayatın değerini anlamak istiyorsanız çaresiz birine yardım etmelisiniz… Gülümseyen Ölü… Cihan Çetin…

Ayrılık; Her dilde yar/a'cadır. Gözlerinden öğrenirsin herşeyi Gidişiyle yeni kelimeler eklenir haznene Hatta terk edilmiş küfürler.. Dilsizdir aslında. Sadece susmuşluğun dili yoktur. Ayrılık; Irkçıdır Gidene izin verip kalanı ölüme terkeden bir faşisttir. 'Gidiyorum' diyene ayrıcalık tanır. Çünkü o sevmemiştir.

Yazar :

Cihan Çetin Ve; Ayrılığın; Bayrağı vardır. Hoşçakal denildiği an SİYAH bayrak iner 'aşktan'. Sonrası toprak kokusu..

Yazar :

Merve Sayılgan


5 Ekim

sayı :4 sayfa : 23

Rap Müzikte Yeni Dönem 19.09.2011 İtibariyle Rap’te Yeni bir dönem başlamış Bulunmaktadır. HipHopLife.com.tr ve PASAJ Müzik iş birliği ile rap camiasına yeni bir soluk getirme amacındalar. Bu işle uğraşan kişilerin yaptıkları çalışmalar her ne kadar yüksek kaliteli olsa da, yasal olarak kullanıcılara ulaşamayan işler "amatör" damgası altında değerlendiriliyordu. Hiphoplife.com.tr artık Pasaj Müzik'in Alt Label'i haline geliyor. Yakın zamanda tanınmış ve büyük bir dinleyici kitlesine ulaşmış kişilerin dijital ortamda satışa sunarak, resmi faaliyetlere başlamış olacaklar. Bu sayede bu işle uğraşanlar yasal yoldan müziklerini dinleyicilere ulaştırdıklarından belirli bir gelirde elde etmiş olacaklar. Çalışmalar başta TTMüzik olmak üzere bütün yasal platformlarda satışa sunulabilecek. Devamlı olarak işini icat eden kişiler bir – iki sene içersinde düzenli olarak telif geliride elde etmiş olacak. Bu gelirlerle ile de biz dinleyicilere daha kaliteli işler çıkmış olacaktır…

Batuhan Öztütüncü


5 Ekim

sayı :4 sayfa : 23

Prensesin Uykusu Kısaca konusu : Bir kütüphanede memur olarak çalışan Aziz, kendi küçük dünyasında sakin ve huzurlu bir hayat sürdürmektedir. Bir gün, mahalleye yeni açılan kuaförün sahibi Seçil ve 10 yaşındaki kızı Gizem, Aziz’in oturduğu apartmana taşınır. Aziz’in yeni komşularıyla renklenen hayatı, küçük kızın daldığı uzun uykuyla gölgelenir. Gizem’in daldığı uykunun tetiklediği bambaşka olaylarla, sıradan görünen ama aslında rengarenk karakterlere sahip bu insanlar birlik olup, kaderi değiştirmeye çalışırlar. Eğer filmi izlemediyseniz sizlere kısa kısa anlatayım . Aslında herşey seçil'in azizin oturduğu apartmana taşınmasıyla başlar.... - Birgün seçilin eski sevgilisinin ev gelmesiyle olanlar olur tartışma sırasında küçük gizem başının sehpaya çarpar ve bayılır , seçilin çığlıklarıyla aziz hemen yukarıya çıkar ve gizem'i hastahaneye kaldırırlar gizem yoğum bakıma alınır. - Aziz iş çıkışları hastaneye gizemin yanına uğrar , seçil ise bu durumdan rahatsız olur ve aziz'in artık gizemi görmeye gitmesi yasaklanır . -Seçil bir akşam Azizin evine gider elinde gizemin günlüğü ve gözleri şişmiş bir şekilde -Günlüğü azize verir , aziz ise gizem uyanana kadar günlüğün devamını getirmeye , hikayeler yazmaya karar verir. -Gizem günlüğünde 3 tane gerçekleşmesini istediği dileklerini yazmış ve azizde bunları gerçekleştirmek ister.

- Birinci dilek:red grubunun konserine gitmek. Aziz bunu gerçekleştirmek için ev arkadaşın neşetten yardım ister . -Ve bu dilek gerçekleşir ,gizem hastanede uyurken red grubu gizem'e küçük bir konser veririr. -İkinci dilek ise: oturan yaşlı amcayı istediği bir yere götürmek . -Bunun üzerine neşet ile aziz adamı bulur ve yaşlı adamın verdiği cevap karşısında çok şaşırırlar çünkü gitmek istediği yer tahtalı köydür. -Neşet , yaşlı adamın güzel bir şekilde ölmesi için :çay bardağına cinsel gücü artırırcı toz koyar ve günübirlik ilişki yaşadığı kadınlardan birini çağırır ama yaşlı adam çayı içince fenalaşır ve hastahanelik olur. -Seçil ile Aziz hastanededir ve seçile eski sevgilisinden telefon gelir . Adam hastahanenin önünde olduğunu söyler bunun üzerine seçil hastahanede bulunan polislere şikayette bulunur ve adam kaçarken araba çarpar. -Aziz hastahanede uykudan uyandığında gizemin gözlerini açtığını görür mutluluktan ağlar sonra da seçil gelir ve film biter. Açıkçası kadrosu ve senaryosu muhteşem , çağan ırmak yapmış yine yapacağını ben çok beğendim izlemenizi öneriririm Bazı yerlerde çok hoşuma giden sahneler vardı : Neşet markette müşterilere pizza ikram ederken yaşlı bir teyzenin ağzına pizza sokması çok komikti hatta bu duruma rol dışı kendi bile güldü .İkincisi ise seçilin azize 'herşey gülüyorsun ' diye kızması ve bunun üzerine aziz : ben gülmüyorum beni yüz ifadem böyle demesi çok hoştu.


5 Ekim

sayı :4 sayfa : 25

Tırnak Mantarı

1. Tırnak Mantarı Nedir?

Onikomikoz olarak adlandırılan bir hastalık olan tırnak mantar enfeksiyonu esas olarak, dermatofit adı verilen organizmalar tarafından oluşturulur. Bu yalnızca bir kozmetik sorun değil, tırnak yatağı ve plağını tutan bir enfeksiyondur. Tüm tırnak hastalıklarının yaklaşık % 50'sini oluşturur.

2. Tırnaklarınızda mantar var mı?

Tırnaklarınızda mantar enfeksiyonunda izlenebilecek değişiklikler şöyledir; • Tırnaklarda sarı-yeşil veya kahverengi renklenme • Tırnaklarda pul pul kalkma • Tırnak altında kir birikmesi • Ayaklarda kötü koku • Ayak tırnaklarında acı/hassasiyet

3. Tırnaklarda mantar nasıl oluşur?

Genellikle mantar, tırnağın altında bulun tırnak yatağına enfekte eder. Tırnağa hasar veren her şey mantarın içeri girmesini kolaylaştırabilir, örneğin: Zedelenme • El/ayak tırnağına sert bir cisimle vurulması • Ayak tırnağına basılması • Tırnakların çok dipten kesilmesi • Ayak parmaklarını sıkıştıran küçük/ucu sivri ayakkabılar

4. Tırnak Mantarı Nasıl Bulaşır?

Tırnak mantarı bulaşıcıdır. Enfeksiyona neden olan mantarlar ortak kullanıma açık, ılık ve nemli yerlerde bulunurlar: • Soyunma odaları • Yüzme havuzu • Ortak kullanılan duş ve banyolar • Bahçe • Sterilize edilmemiş manikür veya pedikür aletleri

5. Tırnak Mantarı Nasıl Tedavi Edilir?

Tırnak mantar enfeksiyonu kendiliğinden iyileşmez. Doktorunuz tarafından önerilen ilaç tedavisi ve önerilere uymak gerekir. Mantar enfeksiyonunda doktorunuz tarafından önerilen ilaç, hastalığa neden olan mantarın yaşadığı ve geliştiği yere tırnak yatağına yaklaşır ve enfeksiyonu ortadan kaldırır. Bu şekilde doktorunuz tarafından önerilen doz ve sürede kullanacağınız ilaç ile tedaviniz gerçekleşir.

Pintapointe laser tekniği ile ilaçlardan görülen faydanın yanında yapılan laser ile tırnak yatağından mantar enfeksiyonu eredike edilir.

6. Tırnak Mantarı için Tedavi Seçenekleri Nelerdir?

• Doktorunuz, mantar enfeksiyonunuz için ağızdan alabileceğiniz ilaç yazabilir. • Ayak tırnak mantarında tedavi yaklaşık 3 ay sürer. • El tırnak mantarında tedavi yaklaşık 2 ay sürer. • Tırnağa uygulanan laser ile tedavide yeni bir yöntemdir. • Ayrıca çorap ve ayakkabılarınızın içine uygulanan çeşitli spreyler ile korunma sağlanır. • Hangi tedavinin sizin için uygun olduğunu öğrenmek için lütfen doktorunuza başvurunuz

7. Mantardan Nasıl Kurtulursunuz?

Tedaviniz sırasında ve tedaviden sonra tırnaklarınızı korumak için: • Ayaklarınızı olabildiğince temiz ve kuru tutun, • Halka açık yüzme havuzu ve duş alanlarında terlik kullanın, • Ayak tırnaklarınızı, parmağın ucunu geçmeyecek şekilde düz olarak kesin, • Manikür ve pedikür için sterilize aletler veya en iyisi kendi aletlerinizi kullandırın, • Ayağınıza uyan, sivri burunlu olmayan rahat ayakkabılar giyin, • Ev içinde kullanılan havluların kişiye özel olmasına dikkat edin, • Ayaklarınız çok fazla terliyor/nemli kalıyor ise gün içinde çoraplarınızı değiştirin.

8. Kimlerin Tırnak Mantarına Yakalanma Olasılığı Daha Yüksektir?

Tırnak mantarı, en sık rastlanan tırnak hastalığıdır. Yavaş ve kronik seyirlidir. Tüm tırnak hastalıklarının yaklaşık %50'sini mantar hastalığı oluşturmaktadır. Tüm dünyada tırnak mantarının görülme sıklığı %2-18 olup sıklığı giderek artmaktadır. Pek çok kişi tırnak mantarına yakalanma riski altındadır. Bazı kişiler tırnak mantar enfeksiyonuna daha duyarlıdırlar. Bu kişiler; • Diabeti olanlar • Dolaşım sorunları olanlar • Bağışıklık yetersizliği (örn., AIDS/HIV enfeksiyonu) olanlar • 65 yaş ve üzeri olanlar • Ayak derisinde mantar enfeksiyonu olanlar • Ayakları çok terleyen veya sürekli nemli kalanlar • Atletler, koşucular ve dansçılar gibi, ayaklarına fazla yüklenenler.


5 Ekim

sayı :4 sayfa : 25

NETBOOK OYUNLARI

Kim tahmin edebilirdiki İlk defa çıktıklarında bu özellik bakımından gelişmemiş bilgisayarların bukadar tutucağını.Çoğu teknoloji uzmanı netbookların en fazla 1 yıl dayanabileceğini ve sonrasında tarihin derinliklerine adlarının karışacağını öngörüyordu.Ama yılları doldurmayı çok ama çok iyi biliyor bu netbooklar.Üstelik 850 Tl ye intel core i3 işlemcili bi bilgisayar almak varken 550 tlye intel atom işlemcili bir bilgisayar alma yoluna gidiyor teknoloji severler peki niye?Sebepleri açık taşıma kolaylığı ilk sebep adları dizüstü olmasına rağmen çoğu pc diz üstünde taşınbmayacak kadar ağır. Oysaki netbookları koltuk altında bile taşıyabilirsin.İkinci sebebi ise Portable Dvd.Yani kendine bir portable dvd almak isteyen bir arkadaş 250 tl fazla verip bir netbook almayı daha mantıklı buluyor. Uzun süre giden(5 saat) Şarjı da bir diğer önemli özelliği.Gelelim netbooklarda oyun özelliğine. Netbooklar 3d oyunları kolay çalıştırabilen pcler değildir çünkü deminde bahsettiğim gibi netbooklar intel atom ilemci sahibidir.Bizde size bunun için şimdiki versiyonlarına taş çıkartan eski 3D oyunları araştırdık ve tanıttık.

PES 6

Şu zamana kadar belki de en çok satan ve oynanan PES serisi oldu PES 6. 27 Ekim 2006 tarihinde PS2, XBox360 ve PC platformlarında satışa sunuldu. Bunlara ek olarak 1 Kasım 2006 tarihinde PSP ve Nintendo DS içinde oynama imkanı sunuldu ve raflardaki yerini aldı. Kapak resmi satışa sunulan her ülke için farklı dizayn edildi ancak klasik olanında John Terry ile birlikte Adriano vardı. Lisanslı liglere Fransa Ligue 1 de eklendi. Lisansı devam eden Galatasaray ile birlikte Fenerbahçe ve Beşiktaş’ta oyundaydı ancak lisans problemi yüzünden oyunculara sahte isimler verilmişti. 11 tane Ulusal Takımın lisansı alındı. Oyuna 7 tane Klasik Milli Takım eklendi. Oyuna Kupa modları eklendi ancak bu modlarda da lisans yoktu. PES 6; oynanabilirlik, yapay zeka, grafik ve animasyonlarla muhteşem bir oyun zevki sunuyordu. Uzun süre futbol tutkunlarının ilgisini çekti ve hala bu seriyi severek oynayan birçok oyuncu mevcut.

UEFA EURO 2008

Bu oyun Komple bir netbook oyunu.Zaten Video oyunlarda hakem hatalarıda ilk defa bu oyunda oldu.Zırt pırt fatih terimi görebilirsiniz bu oyunda.Oyunun bir diğer özelliği Euro 08 elemelerindeki bir takımı seçip elemeyi geçtikten sonra o takımlada euro 08'e katılabilmek.Açıkçası Reşad Sadıkovla ve Azerbaycanla az kupa kaldırmadım. Zaten oyunun ayrıcalığıda burdan sıkılmıyorsun.Bütün takımlarla euro 08'i kazandınmı ? Al San marino'yu kupayı kazan.Oyunun negatif yönleride hiç şüphesiz maç öncesindeki işlem-

ler mutlaka bütün oyuncular bıkmıştır maça girene kadar evet tuşuna basmaktan.Oyunun Güncellemesi yok zaten niye olsun ki? Ea sports herzamanki gibi oyunu full lisanslı çıkarmış.

AGE OF EMPİRES 2 Irk seçimi hiç bukadar zevkli olmamıştır.TÜRKLER,M OĞOLLAR,FRANKLAR,GOTLAR,ANGLOSAKSONLAR,J APONLAR,ÇİNLİLER,PERSİANLAR.nekadar tarih bilginiz var bilmiyorum belkide bir kaç ırk dışındakilerin bugün hangi milletleri oluşturduğunu anlamadınız. Açıkayım ozaman:Türkleri ve Moğolları bilirsiniz.FR ANKLAR,Fransızlar;GOTLAR,Almanlar;ANGLOSAKSO NLAR,İngiliz ve İskoçlar oluyor.yani ozamanı en iyi oyuna yansıtabilmek için elbette Fransız yerine Frank Alman yerine Got diycek adamlar.Ozaman İskoç ne arasın?Saksonlar var.Bu güzel netbook oyunu Başka bir konsol (Ps3,xbox vs...) için çıkmadı

2002 WORLD CUP Basit oyunmılardan hoşlanırmısınız?Notebook taşıma özrünüzmü var?İşte o zaman netbook oyunları bulomalıyız.Ateşli şutla hiç gol attınız mı? Attıysanız zevkini bilirsiniz karşınızda rivaldo,ronaldo,ronaldinho siz ise hakan,hasan ve ilhan.Özellikle brezilyaya karşı oynarken hep spekteküler goller atarım onada 2002 world cupta alevli top denir.Tayfur ve Bülent henüz a milli takımda oynarken çıkan bir oyundan 2011'in 4.çeyreğinde nekadar zevk alabiliriz? İşte Fifa World Cup 2002 kadar.Artıları deyince samimiyeti başta gelir hiç şüphesiz bilmem belki 2002 de o dünya 3.lüğünü almasaydık bu oyun böyle zevk verirmiydi diye ? Verirdi. Burak Karakaya


5 Ekim

sayı :4 sayfa : 27

Avukat : Öldürüp bırakmış yüreksiz .. Davacı : Sonra ardımızdan faili meçhul denmiş .. Avukat : Aslında faili meşhur , malum , melundur Hakim Bey .! ( Aşk susar .. ) Avukat : Kimine rüyasında , kimine riyasında rastlamış. Kimi yolda , kimi evde görmüşte koymuş kalbine , değer bilmemiş yıkmış herkesi .. Davacı : Bana yolda rastladı. Bilseydim çıkarmıydım Hakim Bey ? Kör olsaydımda bakmasaydım gözlerine .. ( Aşk susar .. ) Avukat : Dolunaylı bir gecede gelmiş müvekkilime söküp almış yüreğini .. Davacı : Haramsın dedim , dinlemedi. Beni benden aldı gitti .. ( Aşk susar ..) Avukat : Aldıda nereye götürdü bilinmez Hakim Bey .. Kendi umursamazdır atar bir kenara herkes biliyor bunu .. Davacı : Ne evim kaldı ne barkım .. Sokak sokak arıyorum yok. Ben yaptım o yıktı , ben geldim o gitti .. Hakim : Şimdi siz biraz susunda Davalı ( Aşk ) ile Avukatı konuşsun .. Aşk'ın Avukatı : Müvekkilim bir ölüdür ve duruşmam kıyamet günüdür .!

Karanlığa Uğurluyorum Seni

Seni seviyorumlarıyla çınlıyor kulaklarım. Ama o beni anmıyor… Geceyle birlikte onun katili oluyorum. Karanlığı avuçlarıma alıyorum, hançer niyetine. Öldürüyorum içimdekini! Ruhumu yetim bırakan adamı öldürüyorum… Kanını katıyorum kadehimdeki şaraba. İçiyorum, Ilık ılık boğazımdan geçerken yudumlar, Vicdan azabımın, pişmanlıklarımın günahlarını çıkartmaya çalışıyorum. Çıkmıyor… Bedenimi arındıramıyorum. Günahlarım yok olmuyor. Yüzsüzce maktülümün ruhuyla gönderiyorum, ona olan aşkımı. Ruhunun verdiği yanıtla irkiliyor gözyaşlarım: ‘’Masum olmayan duygular kanatlanamaz gökyüzüne.’’ Aşk masum bir duygu değil mi? Kendi soruma cevap olamıyor bildiklerim. Şimdi seni uğurluyorum ya kendi ellerimle, Şimdi sen gidiyorsun ya, Kış da yaklaşıyor. Anlaşıldı artık; Üşüdükçe seni özleyeceğim, seni özledikçe Suçsuz olan biri varsa, o da sensin aslında. üşüyeceğim… Hepimiz biliyoruz çünkü gitmen gerektiğini. Sana olan özlemimi, ölümün tutkusuna sattım. Zaman, mekan ve ben biliyoruz. Gözyaşlarımı ektim yanaklarıma, ardından. Hatta özlem ve umut da biliyor. Elmacık kemiklerimde çiçek yetişmiyor… Benim en büyük suçum; Sen sevgilim! orda öylece durup, gidişini izlemekse eğer. Bitmemiş bir şiirin ölü teması. Umudun suçu, “gitme” dememe yetmeyecek kadar silik olmaSen! sı. Cümlelerimin katili, Özlemek iyidir derler. Hayatımın en adi yalanı. Fakat o da suçlu! Kaç kez öldürdün beni dudaklarında? Suçlu, çünkü özlem kelimesi; Ben seni bir kez öldürmüşüm çok mu? sana olan özlemimi mi anlatamayacak kadar yetersiz ve boş. Boş olan sadece omu? Mekan boş! Varlığının güzelleştirdiği her yer boş, her yer renksiz. Bu arada zaman var ya zaman. Bence zalimlerin en büyüğü o! Söz konusu seni uğurlamak olduğunda, bir türlü durduramadığım bu kavram. Şu sıralar dayanılmaz yavaşlığıyla beni çileden çıkarıyor! Evet! Peşinden gelmek yerine, suçu başka şeylere atmakta usta olduğum kesin. Fakat! Beni benden almasına rağmen; suçlayamadığım tek şey, senin zümrüt gözlerin! Tolga ARSLAN

Başak SAVTEKİN

Sultan Tekinyer


5 Ekim

sayı :4 sayfa : 27

Yarınlarım sessiz senle beraber... Sen sessizsin... ! Günlerden pazar... Sevdiğimin sevdiği en güzel gün haftanın sonu... 'Güzelliği gözlerinde bir büyü gibi saklayan sevdiğim...' Her zorluğunu yaşadığım bir yaşamın ardından kolaylıklarla geldin.Önce sevgiyi aşıladın ruhuma.Baktın güzel gözlerinle kışın ardından gelen bahardın sen biliyordum...Doyumsuzdun.Çocuk oldum yanında. Çoğu zaman saçma konuştum ezbere yürüdüm yolları zaten aşk kendinde olmamak değilmiydi... Hatırlarmısın bilmem iki bardak çay içmiştik seninle İstanbul'un en kalabalık semtlerinden birinde.İnsanları izlemiştik sessizce birbirimizi izlemiştik konuşmadan.Aşka sessiz ulaştık sonra. Sahi yar sevdik mi ? Aşk uğruna neler okuduk neler gördük seninle bizimki oyle sonu gelcek bir şey değildi biliyorduk. Birbiri ardına gelen özlemler oldu sonra tek konumuz. 'Özledim' dedik ve sustuk...Sonu varmıydı bilemedik.Biz aşkın boyutunu değiştirdik.Ama yine bilemedik sonu varmı diye... Hani sana demiştim ya 'hep aynı kokuyorsun' sende demiştin 'ne kokuyorum peki' --Aşk kokuyorsun... demiştim kahkaha atmıştın gülmüştün o gülüşün geldi gözümün önüne nasılda mutluydun.Nasılda tatlıydın.Ve hayattaydın.Yüzündeki gülücük kadar yakındım sana... Ve ben yine yazın en güzel pazarında sana gelicektim aradım sesinden başka bir sesle karşılaştım 'sevdiğim' dedim... --Ölümüne sevdalandığın o göz nurunu kaybettik... dedi... Öylece kalmıştım. Hani benim bakmaya kıyamadığım hani benim canımın yarısı... Sen yoktun.Ve ben sana gelemedim. Şimdi yitirilmiş ,virane olmuş duygular içindeyim.Sensiz bir şehrin izini sürüyorum. Kaybolmuşum, bitmişim... Evet yar; Bir durak ötesi ölüm... Bir adım sonrası sana kavuşmak... Vuslat! Ne güzel bir kelime. Ölümü özlemek hiç bu kadar güzel olmadı seni özlemek hiç bu kadar canımı yakmadı. Ölümüne sevdalandığım yar;şimdi şairinde dediği gibi ' Sen bir yağmursun ben ise yağmuru bekleyen bir avuç toprak...' Noter tasdiklidir.

Fidan Yaman


Medya

Web : www.kalemsizdergi.com | mail : site@kalemsizdergi.com | Facebook : Facebook.com/KalemsizDergi


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.