10 Eylül 2011 / Sayı 3
Emrah Almış Röportajı
İnsanın Toplumdaki Aynası : “SAÇ”
Online Alışveriş En Değerli Hazine
10 Eylül 2011/ Sayı 3
1
Genel Yayın Editörü Mert Abakuş Editörler Barış Melih Cayıt Kıvanç Cangülenç Yazarlar Aycan Toplu Başak Tekin Başak Şimşek Batuhan Öztütüncü Maydanoz Nuh Burak Karakaya Gülşah Uludil Hakan Yıldız Sinem Şen Uğur Papatya Sefa Uludil Tolga Arslan Kara Dely Kemal Şahin Oktay Yenitürk Özge Özgüner Tasarım Derda Karakış
Dergide yayımlanan yazı, fotoğraf, harita, illüstrasyon ve konuların sorumluluğu yazarlarına aittir. Kalemsiz Dergisi’nde yayımlanan yazıların her hakkı saklıdır. Hiç bir içerik izinsiz kullanılamaz. Kalemsiz Dergisi, www.kalemsizdergi.com üzerinden yayın yapmaktadır. Tüm görüş, öneri ve sorunlarınız için iletişim@kalemsizdergi.com adresine e-posta gönderebilirsiniz.
Editör’den
Mert Abakuş /Genel Yayın Editörü mert@kalemsizdergi.com
Sevgili okuyucularımız, takipçilerimiz, İki sayıyı gerimizde bıraktık. Bu sayılar kusursuz olmasa da bizim için çok iyi tecrübe kaynağı oldu. Gerek öz eleştiri yaptığımız zamanlar, gerek sizlerin gönderdiği olumlu veya olumsuz görüşler bize çok şey kattı. Öncelikle bizimle fikirlerinizi paylaştığınız için teşekkür ediyorum.
oluşturuyor. Bir diğer değişim ise yazar ekibimizde gerçekleşecek. Bu kitleye uymayan, özgün yazılar yazmakta zorlanan, yetersiz kalan yazarlar yerine, kendi tarzını ortaya koyarak hem özgün hem de sıra dışı şeyleri ortaya çıkarabilecek yeni yazarları kadromuza katacağız.
Bu amaç doğrultusunda Eylül ayı içerikleri normal akışında ilerleyecekken, Ekim sayısı ile Kalemsiz yeni bir soluk kazanacak. Amatör ruhumuzu daha profesyonel, daha iyi organize olan, daha özgün bir yola sokaraktan gelecek. Şimdiden çalışmalarımız bu yönde olmaktadır.
Müzik, kültür, sinema, sanat, aktüelite, Çalışmalarımızdan ötürü Eylül sayımız 5 İkinci sayıyla beraber ciddi bir beyin mizah, kişisel gelişim, mistik olaylar ve fırtınası yaptık. Bu beyin fırtınası bizim bu tarz etkinliklerin ağırlıkta olduğu bir gün gecikmeli olarak yayınlandı. Gerek için köklü değişikler gerçekleştirmemiz sosyal yaşam dergisi tarzına kavuşmak bayram arası gerek çalışma yoğunluğu bu gecikmenin sebebi. Bu yüzden tüm sonucunu ortaya çıkardı. Peki nedir bu yeni hedeflerimizden biri. Yani toparköklü değişiklikler? Hedef kitlemizin her lamak gerekirse hedefimiz “Slogan bir takip edenlerimizden ekibim adına özür dilerim. kesime değil de gençlere hitap etmesi; dergi olmak” diyebiliriz. taktir edersiniz ki internet kullanıcılarının en büyük bölümünü genç kitle Umarım bu sayıyı beğenirsiniz. Ekim ayı içinde çok umutluyum, mutlaka bekleyin. Geçmiş bayramınız mübarek olsun, iyi okumalar.
İçindekiler
2012’de Ne Olacak ? 06
10 Eylül 2011/ Sayı 3
Gelecek Vaad Eden Oyuncumuz 09
Emrah Almış Röportajı 14
Titanik Hakkında İlginç Bilgiler
24
10 Eylül 2011/ Sayı 3
2012’DE Dünya belirgin bir değişim yaşıyor. Belki Maya’ların 21 Aralık 2012 varsayımları ile de ilişkilendirilebilecek bu oluşumlar şuan bilmediğimiz veya farkında olmadığımız bir olay için zemin hazırlıyor olabilir. Artık biz insanlarda sık sık değişen, alışık olmadığımız hava koşullarına, sellere, ani bastıran şiddetli soğuklara karşı, neler oluyor? Hiç böyle olmamıştı gibi söylemlerle tepkiler vermeye başladık.
MAYA KEHANETİ Felaket tellallığından öte, eğer bir felaket gerçekleşecekse, buna hazırlıklı olmak amaçtır. Bu illa bir felaket olacak diye değil, yaşam kalitemizi arttırmak ve gerçekten “torunlarımıza” yaşanabilir bir medeniyet bırakmak içinde gerekli. Tam olarak 21 Aralık 2012 (veya bazılarına göre 22 Aralık) tarihi ve sonrası olarak ifade edilen fenomenin çıkış noktası eski bir Güney Amerika medeniyeti olan Maya’ların kullandığı takvim sistemidir. Özellikle 1990’lardan sonra gelişim gösteren bu konu hakkında en ciddi araştırmalardan birini Amerikalı araştırmacı John Major Jenkins yapmış ve bunu 1997 yılında yayınladığı “Maya Cosmogenesis 2012” isimli kitapta ortaya koymuştu.
10 Eylül 2011/ Sayı 3
MAYA TAKVİMİ Mayalar şaşırtıcı bir astronomi bilgisine sahip bir medeniyetti. Sadece Güneş, Ay ve Mars gibi bugün amatör gözlemcilerin dahi gözlemleyebildiği yakın cisimlerle değil, neredeyse bütün uzak yıldızları, yıldız gruplarını ve bunların hareketlerini gözlemlemişlerdi. Hatta bu gözlemleri sayesinde bir yılı bizim bugün süper bilgisayarlarla hesapladığımız süreden milyonda bir hata payı ile hesaplamışlardı. Zamanı ölçmede hassas hesaplara ulaşmak için döngülerden ve iki ayrı takvimden yararlanmışlardı. Bunların ilki, “kutsal takvim” olarak bilinen ve 20’şer günlük 13 aydan oluşan “Tzolkin” (Gün Sayımı) denen döngüdür. Bu döngü, 13 rakam ve 20 ismin oluşturduğu kombinasyonları içerir ve 260 günlük sürecin bitiş günü “13 Ahau”dur. “Haab” adını taşıyan bir ikinci takvim, bugün bizim kullandığımız güneş takviminin çok benzeridir ve yine 20’şer günlük 18 aydan oluşur. “Uinal” olarak adlandırılan bu 20 günlük ayların toplamı 360 gün yapar ve Maya zaman ölçümünde buna “tun” adı verilir. Normal güneş yılı için gerekli olan 5 artık gün, 5 tanrının adıyla “tun”a eklenir. Her iki döngünün gün sayıları ancak 52 güneş yılı sonra eşitlenir. Tzolkin ile Haab’ın bitişleri aynı güne denk gelir yani, Tzolkin’e göre 13 Ahau gününde, Haab da sona ermiştir. Ve diğer döngüleri şu şekildedir:
İşte Mayaların efsanevi “Long Count” yani “Uzun Sayım” dedikleri süreç, 13 Baktun’a eşittir (1.872.000 gün = 5125,36 güneş yılı) Maya tarihinde “başlangıcı” olarak belirlenmiş noktayı bilmezsek, yukarıdaki hesabı yapamayız. Bizim takvim sistemimize göre bu an, İsa’nın doğduğu varsayılan yıldır. Gregoryen takvimimizde biz bu yılı “0” olarak kabul eder ve öncesini, sonrasını buna göre hesaplarız. Mayalarda da bu tarihin başlangıcı 0.0.0.0.0 günü olmalıdır; yani her şeyin başlangıç noktası Arkeolojik bulgular ve Karbon-14 yöntemi yardımıyla yapım tarihi bizim takvimimize göre büyük bir kesinlikle belirlenen birkaç tapınakta (İzapa, Chichen Itza ve Monte Alban’da) Maya rahiplerinin, yapılış tarihini belgeleyen Uzun Sayım tarihleri de bulunmuş ve yanılma payıyla birlikte Milattan Önce 11 Ağustos 3114 tarihi 0.0.0.0.0 noktası olarak tespit edilmiştir. Ve buna göre 13.0.0.0.0 tarihi 21 Aralık 2012 gününe denk gelmektedir.
E NE OLACAK ?
i ” r ş ” . u u . ı r i e , ) i i a s e -
O GÜNÜN ÖZELLİĞİ NEDİR? Bilindiği gibi 21 Aralık tarihi yılın en kısa günüdür. John Major Jenkins, 21 Aralık 2012’de gökyüzünde oluşan astronomik konumların, oldukça sıra dışı birleşmelere işaret ediyor. Bunların en önemlisi, gezegenlerin ve Ay’ın üzerinde hareket ettiği, “Ekliptik” olarak adlandırdığımız “tutulum çemberi’ in, tam 21 Aralık günü Samanyolu’nun dünyadan görülen ekvatoral çizgisiyle kesişmesi. Bu kesişmenin, modern astronomik ölçümlere göre “galaksimizin merkezi” olduğu belirlenen noktada (süper karadeliklerden biri olduğu düşünülüyor. Bu karadeliğin ismi de NAKUR’dur.) gerçekleşmesi, bu tarihi daha da ilginç kılıyor. Ama daha ilginci, 21 Aralık günü Güneş’in de tam “gündönümü” sırasında bu noktayla aynı hizaya gelmesi. Astronomik deyişle “Gündönümü Güneşi”, Ekliptik ile Samanyolu kuşağının “galaksi merkezi” olduğu belirlenen noktayla aynı hizada kesiştiği koordinata yerleşiyor. Bu birleşim, Mayalara göre, “Güneşler” olarak adlandırdıkları devrelerin beşincisinin noktalandığı anı belirlemekte. Maya kozmogonisine göre, dünyanın geçmişi, 13 Baktun’luk (aşağı yukarı 5125 yıl) devrelerden oluşur ve bunların her birinin bitimi, dünya için radikal değişimler ve büyük yenilikler içerir. İçinde bulunduğumuz devre, Mayalara göre beşinci ve son devredir ve 13.0.0.0.0 tarihinde son bulacaktır. Bizim takvimimize göre sözü edilen bu tarih, 21 Aralık 2012’ye denk gelmektedir. Mayaların bugüne ilişkin öngörüleri, efsaneleri veya kehanetleri ise gerçekten çarpıcı. Buna geçmeden önce bir bilgiyi daha vermek gerekli. İçinde bulunduğumuz galaksi milyonlarca yıldıza sahip olmasına rağmen, galaksimizin merkezi olarak gösterilen nokta yıldız miktarının gayet seyrek olduğu bir nokta.
Sefa Uludil
1- “ A door into the heart of space and ğim araştırmanın da kilit noktası burası. time will open” , Zamanın ve uzayın Eğer bilgisayar ortamında yapılan teokalbindeki kapı açılacak rik modellerin sonuçları doğruysa 2012 yılı civarında bizi bir Manyetik Kutup 2- “ The cosmos will be reborn or rec- kayması bekliyor. reated “ , Evren yeniden doğacak, yeniBu olay ortalama 200,000 yılda bir gerden yaratılacak çekleşen, ancak bir önceki kaymanın 3- “ We will reach the Zero Point of the 780,000 yıl önce olduğu bilinen bir olay. process - a moment of collective spiri- Mıknatıslardaki güney ile kuzey’in yer tual birth “ , Döngünün sıfır noktasına değişmesi olayı kısaca. Ancak bu bir anda başlasa da, bir günde biten bir erişeceğiz, toplu ruhsal doğuş anı olay değil.
HIZLANIŞI HİSSEDİYOR MUSUNUZ?
KUTUP DEĞİŞİMİ
Bu olayın nasıl olacağına dair bulgularda , + ve - kutbun, bu olay başlamadan önce diğer yarı kürede adacıklar mantığıyla bölgeler oluşturması ve genel manyetik güç kaybı oluşturması, olduğu tespit edilmiş durumda. Dünya’da ise son 300 yılda genel manyetik kutup %20 oranında zayıflamış durumda. Bu Antarktika ve Güney Amerika’da, yani ozon tabakasının delik olduğu yerde %40lara kadar çıkıyor. (yani ozon tabakasının asıl delinme nedeni olabilir)
Bir grup astrofizik ve jeofizik uzmanının, bilgisayar uzmanlarıyla beraber yürüttükleri araştırma sonucu sıra dışı bir olayın 2012’de başımıza gelme olasılığı olduğunu ortaya koymuş.
Yani güneş’in aktivitesinin en güçlü olacağı zamanda bir kutup kayması. Aynı araştırma sonucuna göre bu olay milyonlarca yıl önce olduğu ortaya çıkıyor.
Güneş’in ortalama 11 yıllık periyotlarda (ve son zamanlarda yapılan araştırmalarda 180 yıl civarında ikinci bir döngü daha var) aktivitesi zirveye çıkıyor. Kuvvetli patlamalar ve güneş lekeleri bu dönemde en yoğun zamanında oluyor. Son zirve dönemi 20002001 yıllarındaydı. Ancak bu dönemden bu yana düşüşe geçmesi gereken aktivite tam aksine az miktarda bir düşüşten sonra yatay bir düzey tutturmuş durumda. Yani bir sonraki zirve döneminin çok daha şiddetli olabileceğine dair bir işaret olabilir.
Güneş aktivitesi zirvesinde ve Manyetik kutup yer değiştirirse ne olur?
Çağların değişimi başladı... Dünyanın rezonansı (Schumann Resonance) binlerce yıldır 7,4 Hz.’di. 1980li yıllardan beri 12Hz’e ulaştı. Bu, bugün yaşadığımız 24 saatin eski zamanda 16 saate eşit olduğunu göstermektedir. Zaman hızlanıyor.
Manyetik kayma demek, dünyanın manyetosferinin, yani manyetik kalkanının bir süreliğine kapalı olması demek. Güneş’ten veya uzaydan gelecek her türlü etkiye açık olacağız demek.
Güneş’ten gelen zararlı ışınlar ve kozmik ışınlar direkt dünya yüzeyine ulaşacak. En basit sonucu milyonlarda kanser vakası…
Bir sonraki zirve noktası ise 2012 yılına denk düşüyor. Yukarıda bahsetti-
10 Eylül 2011/ Sayı 3
En Değerli Hazine Herkes şimdi duygulardan, sadakatten, yok efendim hoşgörüden filan bahsedeceğimi düşünüyordur. Yok yok şimdiden uyarayım hiç beklediğiniz şey değil bu. Anamızdan doğduğumuz ilk an takarlar bu mücevheri bize hem de hiiiiç haberimiz olmadan. Neden mi bahsediyorum? Ağlamaktan tabi yani yanaklarımızdan akan nazlı nazlı gözyaşlarından. Her doğan çocuk ağlayarak açar gözlerini dünyaya. Hatta sırf bu ağlama olayına geyikler yapılır. Takım taraftarlarının en çok kullandığı mecradır burası mesela. Neyse biz konumuza dönelim. Ne diyorduk? He ağlayarak açarız dünyaya gözlerimizi. Ama ne hikmetse o çocuklar büyüyünce kız olanları bu ağlama işini çoook güzel kullanmaya başlar. Bu ‘kızcağızlar’ evlendikten sonra tüm zor anlarında takarlar bu mücevheri. Bedava nasıl olsa tak takabildiğin kadar. Erkekler de hiiç dayanamaz gözyaşlarına. Evlenme yıldönümü mü unutuldu hemen iki katre akıtılır, ertesi gün bizimkinin elinde tek taş pırlanta. Hatun mutlu, adam mutlu, aile mutlu kısacası. ‘Para var huzur var’ mantığı bu. Peki, ya parası olmayanlar dersen? İşte o durum içler acısı. Para yok. Ev muhtemelen kira. Çocuk sayısı bütçenin yeteceği miktardan fazla. Hanım gündeliğe gidiyor. Şimdi bu tür durumlarda kadın ve erkek birbirini idare edecek aksi halde iş gazetelerin üçüncü sayfalarında bitiyor. İşin sırrı mutluluğu doğru yerde aramakta. Sizde para yoksa mutlaka başka şeyler vardır. UNUTMAYIN mutluluk maddiyatta değil maneviyattadır. Şimdi size bir soru hatta birkaç soru arka arkaya gelebilir hazırlıklı olun. Mutluluk nedir? Mutluluk parayla elde edilebilir mi? Her parası olan mutlu mudur? Mutluluk göreceli bir kavramdır. Kimisi için tek taş pırlanta, kimisi için bir demet çiçek, bazen kuru bi kutlama, bazıları için yürüyebilme, konuşabilme, tek başına nefes alabilme vs. Herkes zanneder ki tek bir dünya var yaşanan. Hâlbuki ne kadar insan gelmişse bu âleme o kadar da dünya yaşanmış demektir. Her insan bir dünyadır, bir yaşamdır. İnsan genelde dünyada tek olduğunu zanneder başrolde kendisi etrafındakiler yardımcı oyunculardır. Hoş yalan değildir de bu. Her insan kendi yaşamının başrol oyuncusudur. Eğer ki her daim başrolde olduğumuzu düşünürsek bu
10 Eylül 2011/ Sayı 3
8
MUT-LU-LUK
hem mutluluk sebebidir hem üzüntü. Haydaaa nerden çıktı bu demeyin. İnsan bu rolden mutlu olabilir çünkü dünyanın en değerli insanı olmak değerli kılar onu. Üzebilir de ama. Nedenine gelecek olursak doyumsuz olabilir. Yetinmeyebilir başrolle, bu da onu mutsuz edecektir. Henry Ford’un üç oğlu da intihar etmiştir. Çünkü elde edebilecekleri her şeyi elde etmişlerdir*. Doyumsuzlukları onları intihara itmiştir. Herkes böyle olur demiyorum diyemem de ama şu bir gerçek ki maddiyatın sonu yok ve insan devamlı olarak artmasını ister. Maneviyatın da sonu yok onu isteyen için de doyumsuzluk olabilir. Ama maddiyat hırs getirirken, maneviyat huzur getirir. Biri ölüme sürüklerken, diğeri ölümden çevirebilir. Örneğin, üniversite sınavında genel olarak maddi durumları iyi olmayan
öğrenciler kendilerinden beklenenin üstünde bir performans sergilerken, maddi durumları iyi olan(özel ders, dershane, özel okul vs) öğrenciler bekleneni gösterememektedirler. Bu da bize gösteriyor ki para pek de mutluluk getirmiyor. Sakıp Sabancı’nın neleri yoktu ki, Türkiye’nin en zengin adamlarından biriydi. Otomobil fabrikaları vardı. Ama bir tane oğluna alıp bindiremedi, çünkü oğlu yürüyemiyordu. Belki parası olmasa ve oğlu yine aynı durumda olsa bu durum onu o kadar üzmezdi. Ama varlık derde derman olmayabiliyor işte. Eee hoca diyordun ki ‘para var huzur var mantığı’ filan. O gözyaşlarına çare niteliğinde işe yarayabilir lakin Allah derman vermeden varlık derman olmaz. Siz siz olun yaşadığınız her ana şükredin. Toprağın altındakiler bir nefes için fani hayattaki her şeylerini verirlerdi.
* Ahmet Şerif İzgören-Avucunuzdaki Kelebek Semineri(ODTÜ)
GELECEK VAAD EDEN GENÇ OYUNCUMUZ : UFUK BAYRAKTAR Kısa zamanda dikkatleri üstüne çeken Bayraktar bakalım kimmiş neyin nesiymiş : 12.09.1981 doğumlu ,Liseyi Gürsoy Koleji'nde okuduktan sonra üniversiteye gitmeme kararı aldı ve babası Cevahir Bayraktar'ın Cihangir'de işlettiği Firuzağa Kahvesi'nde çalışmaya başladı.Burada Zeki Demirkubuz tarafından keşfedildi ve yönetmenin Bekleme Odası ile Kader adlı filmlerinde rol adlı. Daha sonra Nuri Bilge Ceylan'ın İklimler, Semih Kaplanoğlu'nun Yumurta, Cemal Şan'ın Ali'nin Sekiz Günü ve Feo Aladağ'ın Ayrılık adlı filmlerinde rol aldı.
Son olarak atv'de yayılanan Ezel dizisinde Tuncel Kurtiz'in oynadığı Ramiz Karaeski karakterinin gençliğini canlandırdı Bu sezon show tv'de yayınlanacak olan 'toprağın çocukları' adlı dizisinde Türkü Turan ile başrolü paylaşacak .Ayrıca Merve Burcan Bayraktar ile evli ve Cevahir adında oğulları var Ufuk bayraktar kabul ederse röportaj yapmak istiyorum eğer sizinde Ufuk Bayraktar'a sorularınız var ise sulemervealtun@gmail.com'dan mesaj atabilirsiniz .
KÜLTÜRLER ARASI DİYALOG YARIŞMASI Bu yıl 6.sı gerçekleşecek olan festivalin , amacı dünyada göç konusunda
Merve Altun
VİZYONA GİRECEK FİLM : YERYÜZÜNDEKİ SON AŞK TÜR :DRAM,ROMANTİK
küresel bilinç oluşturmak ve buna bağlı olarak tüm sinema sevenlerin ve filmcilerin, 'Kültürler Arası Diyalog' temalı kısa filmlerini beyaz perdeye taşımalarını hedefleyen bir kısa film yarışması ve festivalidir ..Eğer sizde kendinize güveniyorsanız , ben bu işin üstesinden gelirim diyorsanız ne duruyorsunuz ? son başvuru :25 EKİM ayrıntılı bilgi için: www.kısa film yarışması.com
Başrolü Ewan Mcgeregor ve Eva Greenin paşlatığı film ,başarılı bir şefin ve bir bilim insanının akılları ve algıları zorlayan modern bir aşk hikayesini konu alıyor .Franmanın bakılırsa Kadrosunda bulundurduğu oyuncularla ,bilindik bir temayla ve farklı bır senaryosunla güzel bir film ama izlerken ıssız adam aklıma gelmedi değil Gösteri tarihi :26 AĞUSTOS
HASTANEDE TİYATRO OYUNU Evet ,yanlış duymadınız ! Ağrıdaki hastanede tiyatro oyunu sergilenecek amaç ise :Hastanedeki hasta yakınlarını, personelleri daha iyi motivemiş gayette güzel düşünmüşler bu çalışma Türkiyede bir ilk olsa gerek . Şunu da yazmadan geçmiyeyim tüm halk davetliymiş . 10 Eylül 2011/ Sayı 3
9
"Nasıl yaşarsanız öyle ölü öyle dirilirsiniz…" Hz. REENKARNASYON NEDİR? Reenkarnasyon, yani başka bir deyişle yeniden dünyaya gelme, gizemci ve ruhsal bir olaydır. Diğer bir anlamda “ruh göçü” olarak nitelendirilir. Ölen birinin ruhunun başka bir vücutta yeniden hayat bulacağı inancı dünyanın en eski ve yaygın inançlarındandır. REENKARNASYON’UN ANLAMI NEDİR? Enkarne: ete (bedene) girmek Reenkarnasyon: tekrar ete (bedene) girmek Reenkarnasyon anlayışına göre yaşam bir okuldur ve bu okulda her insan ayrı bir sınıfta dersini öğrenmeye çalışır. Hayatımızda yaşadığımız krizler, zorluklar birer sınavdır. Ve eğer kendimiz üzerinde çalışır ve bu sınavları aşarsak, hedefimize ulaşmış oluruz. Ruhların tekrar doğuşu ile ilgili katı bir kural veya sıralama yoktur. Bu tamamen öğrenilen veya öğrenilemeyen dersler ile ilgilidir. İnsan karmasını tamamlayana kadar yaşamda varlığını sürdürür. Yani hatalar veya kötü eylemler iyilerle yok edilene kadar. Reenkarnasyona göre insan eski yaşamında aldığı tüm tecrübeleri ve farkında oluşları yeni yaşamına “getirir” veya “ilave eder” ki bu yeni yaşamına olgunluk, maneviyat ve bilgelik kazandırabilsin. Basit olarak anlatıldığında reenkarnasyon (tekrar doğuş, tekrar bedenlenme, ruh gezisi, ruh göçü) ruhun, doğum ve ölüm sirkülasyonu sayesinde tekrar tekrar insancıl var oluşa geçmesi anlamına gelir. Eflatun’a göre reenkarnasyon iki türde var olur: 1. Seçim sistemi: Buna göre ruh eski yaşamındaki eylemlerine uyacak bir hayvan veya insan bedeni seçer. Yani ruh yaşam koşullarını önceden seçmiş ve böylece kaderini belirlemiş olur.
10 Eylül 2011/ Sayı 3
10
2. Denge sistemi: Burada yeni yaşam tamamen eski yaşama bağlıdır. Eski yaşamda yapılan hataların acısı yeni yaşamda çekilir. Örneğin zenginken fakiri horlayan birisi yeni yaşamında fakirin durumuna düşebilir ve onun çekmiş olduğu acıların aynısını yaşar.
ne bir yaşam felsefes liams ne diyor; “Bü inceledim, bir yaşam dım; Shakespeare dö zamanlarda, kendimi ğumu hissederim, sa gibi, bir kuramım var Bu iki sistemde de anlatılmak istenen şu anki gideceğiniz yere kal yaşamın bir sonraki yaşamı etkilediği veya et- bekliyorsunuz. Ama b kileyebileceğidir. ceğinizden haberiniz yapılıyor; ´Haydi Bay DÜNYAYI PEŞİNDEN KOŞTURAN FENOMEN! kek olarak gidiyorsu ruhunuz oraya uçup Reenkarnasyon inancının binlerce yıllık buluşuyor; hepsi bu i bir geçmişi olduğuna inanılıyor. Bugün daha çok Doğu kültüründe yaygın olduğu bilinse de ABD’de 11 yaşındak Batı tarihinde ilk kez Pisagor ve Plato gibi bazı li çocuğun İkinci Dü antik Yunan düşünürleri tarafından dile geti- pilotun hayata dönm rilmiş olan “ruh göçü”, aslında eski Mısır, Kelt, eden “Soul Survivor” Maya ve İnka uygarlıkları gibi birçok uygar- kırması dünyada “re lıkta bilinen ve kabul görmüş olan bir kavram. tartışmalarını yenide Reenkarnasyon günümüzde en çok Hindular ve Budistler arasında yaygın bir inanış biçimi- Avustralyalı psikolog dir. Din uzmanları ise dünya çapında 1.25 mil- lında bir belgesel çe yarın üzerinde insanın reenkarnasyan inancı- neyleri’ adını verdiğ na sahip olduğunu tahmin ediyor. Öte yandan hayatların varlığını bu inanış bilim dünyasının da ikiye bölünmesi- biri Fransız Devrimi ne neden olmuş durumda. Birçok bilim adamı şamı anımsadı. Kadı reenkarnasyonu mantık dışı ve hatta “saçma” Fransızca olarak büt bulurken, kimileri de reenkarnasyonun varlığı- Sokak isimlerine ka nı bilimsel olarak kanıtlayabilmek için araştır- ‘geçmiş hayat’ fikrin malarını azimle sürdürüyor. lara getirdi. Ünlü Rambo veya Rocky yani Sylvester Stallone geçmiş yaşamına çok meraklı ve hipnoz seanslarına katılıyor. Ve önceki iki yaşamını bildiğinden emin; Fransız devrimi sırasında bir ihtilalci olan Stallone, daha sonra arkadaşları tarafından giyotinde idam edildiğine inanıyor. Ama Stallone olmadan önce bir yaşam daha yaşamış; Vahşi Batı´nın yeşil çayırlarında at koşturan ve ateşin etrafında danslar eden bir kızılderili olarak yaşadığı düşüncesinde.
RUH GÖÇÜ KAVRAMI
Ruh göçü fikrini kabu sistemlerinin mensu (Yoga, Vaishnavism, thares),Eseniler(Esse nistler) ,Sihistler, Um Brezilya),Yezidiler, N mitoloji, Şamanizm, Gnostisizm, Katharla bilesinde de mevcutt
Robin Williams´da, ciddi bir reenkarnasyoncu. Bu konuda her şeyi inceledikten sonra kendi- RUH GÖÇÜ KAVRAMI
ürsünüz… Nasıl ölürseniz . Muhammed (s.a.v.)
Gülşah ULUDİL
si oluşturmuş; Bakın Wilütün geçmiş yaşamlarımı mımda İngiltere´de yaşaöneminde aktördüm. Bazı in başka bir yere ait olduanki buraya ait değilmişim r, bir havaalanı düşünün, lkacak. Uçağın anonsunu bir fark var; nereye gidez yok. Derken bir anons y Robin, Kafkasya´ya erunuz, teşekkürler. Sonra p gidiyor ve bir bebekle işte...”
Tek tanrılı dinler, genellikle tek yaşam, tek ruh ve tek tanrı inancına dayandığından Yahudilik, Hıristiyanlık ve İslamiyet gibi ilahi dinlerde ruh göçü kavramına inanılmamaktadır. İslam inancına göre, insan dünyada yaptığı en küçük iyilik ya da kötülüğün karşılığını ahirette bulacaktır. Haşr (öldükten sonra dirilme) her insan için bir kimlikle ve tabii ki kendi kimliğiyle olacaktır. Oysa reenkarnasyon inancında ruhlar kemale erme yolunda beden değiştirerek ilerlemektedir. Dolayısıyla yapılan iyiliğin ya da kötülüğün karşılığını hangi kimliğin, ne zaman, nerede göreceği tartışmalıdır.
ki James Leininger isimünya Savaşı’nda ölen bir müş hali olduğunu iddia ” kitabının satış rekorları eenkarnasyon gerçek mi” en alevlendirdi.
HİPNOZ BİR KANIT OLABİLİR Mİ?
g Peter Ramster, 1983 yıekti. ‘Reenkarnasyon Deği bu belgeselde geçmiş kanıtladı. Deneklerden döneminde geçen bir yaın transa geçtikten sonra tün sorulara cevap verdi. adar her şeyi bilen kadın nin var olabileceğini akıl-
Reenkarnasyon inancına kanıt olarak büyük oranda “hipnoz” gösterilmektedir. Fakat hipnozun, esas olarak “yapan”ın telkinleri sayesinde gerçekleştiği göz önünde bulundurulursa ortada bir terslik olduğu rahatça görülebilir. Hipnotistin telkinleriyle uyutulan (hipnoz edilen) suje, hayalindekileri anlatmaya başlar ve ortaya bir tablo çıkar. Reenkarnasyoncular bu tablonun geçmiş yaşama ait olduğunu iddia ederler. Ancak burada, sujenin, telkinler doğrultusunda birçok hayali resmedebileceği sonucu da çıkmaktadır. Yani aynı suje, farklı hipnotistler tarafından, farklı telkinler yoluyla, farklı hayallere daldırılabilir ve sujenin birçok farklı geçmiş yaşamı da ortaya çıkabilir.
INA İNANANLAR
ul etmiş eski ve yeni inanç upları arasında, Hindular , Shaivism), Katharlar (Ca eniens),Caynacılar (Jaimbanda’cılar (Makumba, Nusayriler, Dürziler, Nors , Taoizm, Grek kültürü, ar ve birçok Kızılderili katur.
INA İNANMAYANLAR
Bir çok ünlüyle yapılan hipnoz seanslarında şaşırtıcı deneyimler yaşanmış. Bazıları şu şekilde: 1. Fatih Ürek Mısır’da yaşamış ve kardeşler tarafından ölüme mahkûm olmuş bir firavun olduğunu tarih ve bütün acı deneyimleri aynen hissederek anlatmış ve bu “top secret” programında yayınlanmıştır. 2. İzel bir pastacı kız olduğunu çok fakir bir insan olduğunu zor bir yaşam yaşadığını anlatmıştır.
3. Dansöz Sibel Gökçe bir önceki yaşamında intihar ettiğini ve bütün sıkıntılarını çok heyecanlanarak anlatmıştır. 4. Hamiyet bir yörük kızı olduğunu çok zor yaşam şartlarını ve ormanda nasıl yalnız yaşayarak öldüğünü anlatmıştır. TGRT’de yayınlanmıştır. 5. Ali Şan bir mehmetçik olduğunu, Çanakkale’de şehit olduğunu ve genç yaşta yaşadığı ölümü anlatmıştır. 6. Hande Ataizi Fransa’da ilaç yapan bir gruba mensup olduğunu ve ölüm ce-
zasına çarpılışını adım ,adım çok heyecanlı bir seansta anlatmıştır. 7. Yaşar Alptekin bir korsan iken düşmanlarının onu bir yere duvar örerek kapattıklarını ve orada açlıktan yavaş yavaş öldüğünü anlatmıştır. ATV’de yayınlanmıştır. 8. Gönül Yazar eski Roma’da yaşayan bir kraliçe olduğunu hipnoz sırasında “top secret” ekibine anlatmıştır. Önceki yaşamdan anılar özellikle çocukluk döneminde çok daha sık hatırlanıyor. Ancak yıllar ilerledikçe yavaş yavaş hafızadan tamamen siliniyor. Şimdiye dek reenkarnasyonun “gerçek olabileceğini” düşündüren onlarca vaka görülmüştür. Ancak 3 ilahi dine mensup din adamları ise bu inanışı şiddetle reddediyor. Sizler ne düşünürsünüz bilmiyorum ama onlarca yazı kaleme alınıp çizilmesine rağmen reenkarnasyon hala bir muamma. “Reenkarnasyon”un çok kapsamlı bir konu olduğunu özellikle belirtmek isterim. Araştırmak istediğinizde karşınıza binlerce konu çıkıyor. Ben sizlere en kısa anlamıyla aktardım. İnanıp inanmamak size kalmış tabii ki.
10 Eylül 2011/ Sayı 3
11
Dely’nin Köşesi
Article with photo No. 2
Dely’nin sözlüğünden kelimeler: “AYET”
hurma dalı gibi ne gece gündüze
ne gündüz gece dua edersin…
olduğun yere mı ledikçe düşünürs
sana dişlerini ge maladığı ve sava
gidecektir artık ne bir şiir ikna eder ne bir dokunuş
o kıvranarak bek seldiği zamanlar
gülümseyişindeki o kırık camlara ait yansıma içini delip geçercesine acımasız ve aidiyetsizdir
ansızın değişen r
dua edersin bolca... inanışın bile ciddiyetsizdir... içinde en fazla sesle yok olan kavimin anlatıldığı ayeti seversin sesin çıkmaz, sanki kal desen bir anda sönüp gidiverecektir varlığın
“birde bakmışsın kesilmiş” diye s aklından… tanrı’dan da korkarsın… saklar içinde susarsın…
sesini
içinden haykırırsın “kal” diye içinde bir yerlerde gök yüzünden ordular iner bir halkın üzerine tanrı ise ağlayarak izler cezasını… beklersin… kal diyemediğin her an için beklemenin lanetinde çürür gidersin… kendi kendine kızarsın bu hayallerin bedelini ödediğin için… çünkü yoktur daha hiç olmamıştır ki… yanında değildir en azından artık bir çizgidir
10 Eylül 2011/ Sayı
12
Dely’nin Köşesi
eğilen ayı izlersin… e yetişebilir
korkarsın… içinden kal demek geçer…
eye… zaman geçer…
seslenmek istersin… sesin içinde bir kavmi daha söndürür…
ıhlı beklersin… beksün…
tanrının adına sen gözyaşı dökersin…
eçirdiği zamanı, tıraşları
klediğin suların yükrı
rengi…
n ki açıkça düşman sevdiğin ayet geçer
10 Eylül 2011/ Sayı 3
13
Sevgili Emrah Almış;
Emrah
Öncelikle size imrenmemek elde değil. Hiç bir karşılık beklemeden, gerek tanıtım videoları gerekse eğitim videoları yapmak gerçekten takdire şayan bir iş. 1-İlk olarak Fender marka gitar tutkunu olduğunuzu duyduk. Bu tutkunuz nerden geliyor bize biraz bahseder misiniz? Evet tam olarak tutku sayılmasa da Fender markası tarzı ve duruşu gereği beni diğer markalara göre daha çok cezp ediyor . Ancak Gibson ,PRS, Esp vs gibi markalarında tutkunu olduğum söylenebilir =) Fender sadece sevdiğim müzik tarzında daha başarılı olduğu için tercih ettiğim bir marka.
2-Hiç albüm çalışması içinde bulunmayı düşündünüz mü? Neden? Ben kendimi o tarz bir işin içinde göremedim hiç bir zaman. Bir albüm çalışması olursa da sanırım kendi amatör parçalarımı sadece zevk için albüm haline getirebilirim. Belki bir iki tanede cover yaparım. =)
3-Türkiye'de Rock müzik ne durumda sizce? Bu konuları yorumlamak çok benlik bir durum değil ama 1. vitesten 4.vitese atlamış durumdayız. Aradaki olması gereken birçok "Rock" müzik adı altında anılacak diğer tarzları yapmadan başka işler üretmeye başladık. Ama uğraşılan bu 4. vites tarzlarında hakkını veren birçok arkadaşımız var her şey zamanla daha iyi olacak.
4-Severek dinlediğiniz gruplar hangileri ve onları tercih etmenizin gerekçeleri nedir? Severek dinlediğim bir çok grup ve kişi var arşivimde ama bazılarından isim vermek gerekirse Wes jeans,Tony Vega Blues Band,Mal Eastick,Debbie Davies,Popa Chubby,Jim Thackery vs gibi sayısız isim yazılabilir.Tabi ki efsaneleri unutmamak lazım çünkü onlar bu işin olmazsa olmazı.Bu grupları dinlerken sadece dinlemek için değil anlayarak dinlenmesini tavsiye ederim.
5-İdol olarak gördüğünüz bir müzisyen var mı? Bir kişiye bu anlamı yüklemek pek mümkün değil. Birden fazla idol olabilecek müzisyen var diyebilirim. =)
Özge Özgüner 10 Eylül 2011/ Sayı 3
14
h Almış
6-Okan BAYÜLGEN'le çalışmak nasıl bir duygu? Onunla çalıştığınıza memnun musunuz? Okan Bayülgen ile çalışmak çok keyifli. İnanılmaz tecrübe ve bilgi sahibi birisi olduğundan onun yanında öğrenebileceğiniz çok şey oluyor. Durum böyle olunca memnun olmamak mümkün olur mu? =)
7- Programa çıkmadan önce bir uğurunuz var mı? Kendinizi nasıl motive ediyorsunuz? Ben genel olarak iş konusunda disiplinli biriyimdir. Özel olarak motive edecek bir durum yok. Hayatta yaptığınız şeyde motive olmak için bazı kıstaslar vardı. Mesela sevdiğiniz işi yapmak, sevdiğiniz ortamda olmak, doğru kişilerle çalışmak, doğru ve dürüst yaşamak vs gibi konular bir araya gelince ve mekanizma buna bağlı olarak uyumlu işlediği zaman motivasyon her zaman dorukta oluyor.
8-Feyyaz ile birlikte çalmak, onunla aynı ortamı solumak eğlenceli olsa gerek. Çünkü Türkiye’yi kırıp geçiriyor. Bize Feyyaz’ı üç kelime ile tanımlayabilir misiniz? Feyyaz oldukça yetenekli, çalışkan ve olduğu gibi bir insan. 9-Müziğe başlamadan önce herkesin olmak istediği bir konum vardır siz şu an istediğiniz konumda mısınız? Yoksa daha gidecek yolum var diyenlerden misiniz? Ben hayallerimin peşinde koşanlardanım. Ama bunu yapmaya çalışırken zemini tırnaklarla kazıyarak hazırlayanlardanım aynı zamanda. Şu an olmak yapmak istediğim birçok şeyi yaptım. Olmak istediğim birçok ortamda oldum. Ama tabi ki daha büyük hayallerim ve projelerim var şimdi onların peşindeyim=)
10- Son olarak müzik dışında neler yaparsınız? Bize biraz bahseder misiniz? Müzik dışında yaptığım şeyler klasik durumlar. Çok fazla iş kolik olduğumdan arada arkadaş ziyareti yaparım, motorlara bakarım, kameralarla ilgilenirim yeni programlar öğrenmeye çalışırım ve son olarak gitar çalışırım.
Çok teşekkür ederiz bizi kırmayıp, bize zaman ayırdınız. İşinizde başarılar dileriz ve ümit ediyoruz ki daha iyi yerlere gelirsiniz. Yolunuz açık olsun. Ben teşekkür ederim bana derginizde yer verdiğiniz için.. 10 Eylül 2011/ Sayı 3
15
İnsanın Toplumdaki Aynası : “SAÇ”
b.simsek@kalemsizdergi.com Bir insanın dış görünüşünü en çok değiştiren şey saçlarıdır. Rengiyle, kesimiyle, dalgasıyla, her şeyiyle saçlar bir bütündür ve her yıl diğer moda malzemeleri gibi saçlarda yenilenir. Kadın olsun erkek olsun güne başlayan her bakımlı insan saçı ile ilgilenir. En azından saçını tarar ve evinden öyle çıkar. Söz konusu özel bir gün olduğunda saça gösterilen özen de artar. Çünkü dikkat edilen en önemli kısım saçlardır. İyi bir saç sadece yüz şeklinizi değil bütün görünümünüzü etkileyecektir. Bazılarımıza göre uzun saç kadın için olmazsa olmazdır. Kadın olmanın, güzelliğin, zarafetin, her şeyin göstergesidir upuzun saçlar. Tabi bakmasını bilene… Bakımlı ve gür saçlar kadınları ne kadar güzel gösterirse, bakımsız, cılız saçlarda hem bizi rahatsız eder hem de çevremizdekilerin üzerinde kötü izlenim bırakır. Bu nedenle uzun saç modelleri sevmek, ona ne kadar özen gösterdiğimizle alakalıdır.
Yaz ayında en tercih edilen model atkuyruğudur. Hem rahat edersiniz hem de değişik formlarda yaparak daha şık ve zarif görünürsünüz.
bir saç kesimidir. Bu yüzden her kadın bu saç kesimini mutlaka dener.
Saç serumları kırılan uçları dü leştirmede son derece işe yar Parmaklarınızın arasına bir dam alarak yıpranmış saç uçlarına uyg Saçlarınızı daha canlı ve güzel göster- layın. Hacimsiz saçlar çoğu zam mek için size birkaç püf noktası; fazla ürünün, özellikle de saç krem lerinin kullanması sonucu ortaya Eğer saçlarınız çok kuru ise; kar. Daha hafif bir ürüne geçin ya birkaç gün boyunca hiç kullanmay Etkili bir saç kremi her şampuanın kesinlikle olmazsa olmazıdır. Saçınızın kökleri Yağlı saçlar dışında her yanına boydan boya uygulayın. Yaklaşık üç dakika bekleyin, ardın- Saçınızı her gün arındırıcı bir şam dan kayganlığı gidinceye dek durulayın. puanla yıkayın. Krem içermey şampuanlardan kullanın. Saç derin Saç maskeleri ışıltıyı artırmak için muh- ze çok fazla dokunmayın. teşem bir çözüm, ancak saçta beş dakikadan uzun süre bekletildiği takdirde işe Ve son olarak her ne olursa ols yarar. kendinize çok güvenin. Hayat sizin güzel… sağlık ve güzellik dolu gü ler dilerim …
İşte size Yaz ayları için kısa saç modelleri. Hem de rengârenk, canlı ve ışıl ışıl…
Kış ayları boyunca uzatıp bakım yaptığınız saçlarınızı canlı tutmanın en kolay yollarından biri de yaz mevsiminde saçları kestirmektir. Küt saç kesimi, kadını güçlü, sinirli ve sert bir görünüm sergilemenin yanı sıra güzel yüz hatlarına sahip kadınlar için büyük bir seçenektir. Eğer güzellik ve stilinizi geliştirmek istiyorsanız bu saç modellerinden yararlanabilirsiniz. Doğru bir saç kesimi ve zarif bir yönü olması nedeniyle çoğu kadın için harika sonuçlar oluşturacak
İnce ve cansız saçlar
Online Alışveriş
m
üzrar. mla guman mçıda yın.
myen ni-
sun nle ün-
ALIŞVERİŞ SİTELERİ ÇILGINLIĞI Alışveriş siteleri gün geçtikçe mantar gibi hızlı bir şekilde çoğalıyor. Neden bu kadar hızlı bir şekilde arttığına anlam veremiyorum. Acaba diyorum internette geri kalmışlığımızı bu şekilde mi kapatmaya çalışıyoruz? Yine de bu kadar hızlı açılmalarının iyi olmadığını düşünüyorum. Her geçen gün birer birer kapanabileceğini düşünsem de bu kadar çok alışveriş sitesi rekabet ortamını fazlaca arttırmış durumda bu da fiyatlarda düşüşlere neden olarak alıcıları memnun etmiş gözüküyor.
ALIŞVERİŞ SİTELERİ GÜVENLİ Mİ? Bu soru benim gibi birçok kullanıcının aklını kurcalamakta olduğunu biliyorum. Ufak bir araştırma sonucu bu endişelerinin boşuna olmadığını gördüm. Mahkemelerde onlarca internet sitesinin davaları mevcut parayı veripte ürünlerini alamayan yüzlerce alıcı mağdur durumda olduğunu gördüm. Peki internetten alışveriş yapmayalım mı? Hayır birçok güvenilir internet sitesi mevcuttur. Gönül rahatlığı ile alışveriş yapacağınız ve satış yapabileceğiniz bazı internet sitelerini size tanıtayım.
GittiGidiyor.com
GittiGidiyor.com Türkiye internet alışveriş pazarının büyük bir bölümüne sahip bir firmadır. Bu sitede alıcı ve satıcı koruması açısından ödeme yaptıktan sonra paranız ilk baş havuza aktarılıyor. Daha sonra ürün kargolanıyor. Size ulaştıktan kontrol ettikten sonra onayınız sonucunda satıcıya paranız aktarılıyor. Havale ve kredi kartı kabul edilmektedir.
Nasıl Satış Yapabilirim?
GittiGidiyor.com’a üye olduktan sonra ister kişisel satış için ürün eklemeye tıklayabilir, ister dükkan açarak daha az bir komisyon ile ürün satışı yapabilirsiniz. Ufak bir komisyon kesimi yapılmaktadır. İsteyen herkes satış yapabilmektedir.
Hepsiburada.com Hepsiburada.com uzun bir süredir alıcı ve satıcıların en çok alışveriş yaptıkları siteler arasında adını yazdırmış bulunmaktadır. Sitede birinci sınıf ürünlerden 2, el hatta çin malı ürünlere kadar çok çeşit ürün bulunmaktadır. Tabi ki 0 ürün almak isteyenler içinde dükkanlar mevcuttur sitenin içerisinde. Faturalı, garanti belgeli aynı dışarıda dükkanlardan aldığınız şekilde size kargolanmaktadır. %100 güvenilir bir alışveriş sitesidir. Nasıl Satış Yapabilirim? Hepsiburada.com’a ilk baş üye olmanız gerekmektedir. Daha sonra ister kişisel olarak ürün ekler satış yapabilir, ister dükkan açarak satış yapabilirsiniz. Bu sitenin diğer sitelerden farkı ürün ilanı bırakırken kredi kartı ile ücreti almaktadır. Ödeme yapmadan ilan bırakamazsınız. Bu sanırım bir dezavantaj gibi gözükse de alıcılar için ciddi satıcılar ile çalışma fırsatı yaratılmış oluyor. Kargolarla özel anlaşmaları bulunduğundan kargo ücretlerinde %50 ye varan indirim oluyor.
Hakan Yıldız
Konuk Yazar Köşesi
Bir masaya oturdular başladılar sohbet etmeye. Başta ikisi de kararsızdı bu buluşma için.Belki de birbirlerini anlamaları adına gerekliydi bu sohbet.. Aşk başladı kendinden söz etmeye,senden çok daha önemliyim dedi sevgiye .Bir ilişkinin onun sayesinde var olduğunu söyledi.Şairlere,yazarlara ilham verdiğini övünerek anlattı. Sevgi dayanamadı daha fazla.Çok önemli olabilirsin ama çabuk da tükenebilirsin ,oysa ben emekle inşa olurum dedi aşka.Bir gün sen bittiğinde ilişkiler benim sayemde devam eder diyerek kızdırdı aşkı. Dünya bugün varsa benim sayemde var dedi ve aşk daha da çok öfkelendi. Aşk,senden çok daha özelim dedi sevgiye.Mesela bir kadın herkesi aynı anda sevebilir ama herkese aynı anda aşık olamaz diyerek özetledi kendini. Bir süre sustular karşılıklı .Hangimiz daha haklıyız diye düşündüler o sessiz dakikaların eşliğinde. Aşk sevgiye ,sevgi de aşka bazı noktalarda hak vermeye başlamıştı aslında ama bunu itiraf etmeye yediremediler kendilerine.Çünkü ikisi de inatçı,ikisi de asiydi. Sessizliği bozan sevgi oldu, ,kabul ediyorum güçlüsün ama bir gün insanları yıkıp geçtiğinde benim sayemde zorluklara dayanabilirler,sen dağıtırsın ben
10 Eylül 2011/ Sayı 3
18
toplarım,senin olmadığın bir dünya hayal ediyorum dedi aşka. Aşk güldü,sadece senin olduğun bir dünya fazla sıkıcı olurdu,insanların bazen toparlanmaları için dağıtmaları gerekir dedi. Yorgunluk çökmüştü sevgiye .Kendini kanıtlayamamanın yorgunluğu.Uzaklara daldı bir süre sadakati ve vefayı temsil ediyordu o.Belkide bu yalan dünyada tek gerçekti,bitmeside mümkün olan en son şeydi ama neden tükenmek üzere hissediyordu kendini? Aşk sinsice güldü .Hak mı veriyorsun artık bana dedi.insanların seni hissetmesi için bir neden, bahane lazım diyerek sevgiyi yılgınlığa uğratmaya çalıştı.Oysa insanlar bana hesapsız kitapsız yakalanırlar dedi. Sevgi en ağır başlı haliyle çok bencilsin,sadece kendini düşünüyorsun dedi aşka. Anladılar boşunaydı bu kavga bir yere varacakları yoktu . Aşkta sevgide farkına varmasalarda kardeştiler aslında ama dünyanın en zıt fikirli kardeşiydi onlar. Bir daha görüşmemek üzere sözleşip ayrıldılar oradan.O günden sonra birbirlerini gördüklerinde hiç konuşmadılar .Kim bilir böylesi belkide çok daha iyiydi onlar için.. Yazar :
Meltem Demiralp
Yazınızı bize gönderin dergimizde yayınlayalım ! Dergimizde yayınlamasını istediğiniz “özgün” yazınızı konuk@kalemsizdergi.com’a gönderin bir sonraki sayımızda yazınızı dergimizde yayınlayalım !
Sen gidersen;
‘Gidişler’ kara borsaya bildirilir
Şiir yazarım
Hep senden bahsedilir
Gözlerin satır aralarında anlamsızlaşır
Yıldızlar bile seni konuşur o gece
Her hecede bir ‘sen’ ağlarsın
Yokluğuna ağıt yakarlar..
Sen ağladıkça ben de ağlarım Üzülürüz
Sen gidersen eğer;
Biz..
Yağmur yağar bu kente. Her damla küser adımlarına..
Sen gidersen;
Gidişine ağlayan
Yalnızlığımın yanına oturur
Her damla gülüşüne..
bir
tokat
gibi
çarpar
Gidişini izlerim Senin kayboluşunu izlerim Sen gidersen; Gözlerine bakarım son bir kez Sabah olmaz.. Gözbebeklerine küfrederim ‘Seni seviyorum’ diye..
Hep kör bir kuyuda gecenin sancısını çekerim Güneş doğmaz yalnızlığıma
Sen gidersen;
Yalnızlığımın doğuşunu sadece gece izleyebilirsin
Manşetler değişir Gündem hep ‘sen’ olursun
Sadece geceleri gözyaşlarım yokluğunla birleşir Yokluğunla ‘sen’ birleşemezken..
Yazar :
Merve Sayılgan
10 Eylül 2011/ Sayı 3
19
Kadınların düşüncelerindeki ideal erkek partnerin özellikleri ve bakılan enteresan hususlar Kadınların düşüncelerindeki ideal erkek partnerin özellikleri ve bakılan enteresan hususlar : 1. Omuz Genişliği... Evet omuzları geniş olan bir partner istiyorum diye dile getirilmesede bunu istedikleri aşikar. Bir rivayete göre karşı cinste omuzun genişliğiyle aşkın ömrü doğru orantılı. Ne kadar geniş omuz okadar uzun ömürlü bir aşk. Sokağa çıkıp bu konuyu bayanlara soru olarak yönelttğimizde enteresan ve güzel tepkiler aldık. Misal; “Ay eveeet omzu geniş ise o adamla yaşlanılır gayet yaniii “ vb. 2. Paralı olması... Şöyle dediğinizi duyar gibiyim; “ Doğru yaa para var huzur var para yok karı yok. “ Bu şekilde argo bir söylem size yakışmıyor sayın okuyucum. Kadınlar birer çiçektir. Ne yazıkki bayanların zengin bir karşı cinse duyduğu ilgi ; aynı özelliklerde ama fakir olan karşı cinse duyduğu ilgiden çok daha fazla olduğu malumunuz. Etik değil diyenleriniz olabilir ama; para para para... 3. Gerektiğinde araba ile bir yere gidildiğinde tartıştığı sevgilisini arabaya kitleyip ben gelene kadar buradan çıkmıycaksın tehtidini savurarak onu orada bırakıp otoriter davrandığında, kendisini ilk anda şoka uğratan sonra içten içe sinirden kudurtan ama sonra herşeyi düşündüğünde bu haraketinden dolayı sevgilisine hayran kalıp bir kez daha aşık olan bayanlar böyle bir erkeği arzulamaktadır.( arabanın lüks ve komforlu olduğu öngörülmüştür.) 4. Sevgililer arasındaki duygusal atışma... Bir erkek sevgilisinin yanındayken sevgilisiyle ilgilenmeyip örneğin playstation oyununa konsantre olmuşsa kız kısmısı saçıyla oynar kolunu çekiştirir oyununu bozmaya çalışır gözünü kapatır o an hayatında oyundan başka birşeyin önemi olmayan erkek arkadaşının ilgisini kendisine çekmek isteyen hanımefendi gözü
20
dönmüş erkek arkadaşı tarafından şimdi bittin sen nidalarıyla ev içinde saçından kıyafetinden ya da herhangi bir uvzundan ev içinde yerde süründürerek çekiştirmesi kıyafetleriyle duşa sokup al sana al sanaa diyen erkek arkadaşı tarafından soğuk suyla baştan aşağı sırıl sıklam ıslatılıp klozete kafasınının sokulması bir kadının sevgilisine daha çok aşık olmasını sağlar. Evet yanlış okumadınız sağlar . Acımasız gerçekler. 5. Kültürlü bir birey olması... Kimse benimki kültürsüz olsun demez. Der mi ? olabilir aslında. ama günümüzde olağan kabul edilen birşey değil bu durum. Bayanlar aradıkları erkek tipinin hamurunu yoğururken kafalarında birazda şundan birazda kültür.. yok yok bundan fazlaca koyalım diyecekleri bir özellik olduğunu söyleyebiliriz. 6. Akıllı... Aşkta deli olsun tabi gözü kara olsun ama aklıyla beni şaşırtsın hayran bıraksın ya da en azından akmasada damlasın derler haklılar. Akıllı olun beyler. 7. Romantik... 8. Sempatik... Eğer antipatik biri kızlar için ideal sevgili diyorsanız başka bir galaksidensinizdir. Sempatik erkek sevilir bağıra basılır. 9. Yakışıklı ... Erkeklerin ilk etapta yüzü simetrik olan kadınlardan hoşlandıkları bilimsel bir araştırma sonucu belirlenmiştir. Ama kadınlar erkeklerde yüzün simetrik olması şartını aramıyor. yakışıklılık kişiden kişiye değişiyor ancak şu bir gerçekki yakışıklı olanın şansıyla yakışıklı olmayan ikiz karakterli 2 ayrı erkekten 100 kişiden 100 kişinin tamamı yakışıklı olanı tercih edecektir. 10. Evliliğe can atan biri... Tabiki diğer özellikleri sağlayan bir erkek bu özelliğin eksikliğinde yeterince ideal olmuyor.
Dayı Ne Diyor? Asıl çaresizlik derdin devasız olması değil, birini iyi edecek şeyin diğerinin kadehine zehir olmasıdır. Hayvanlar alemi hakkında bunları biliyormusunuz? • Yılanlar duyamaz. • Sineklerin 5 tane gözü vardır. • Kirpiler suda batmaz.
reden, nezarete atılıyor. Şehir isimleri nereden geliyor ? Adana : Bizans'lı Etien'in ilettiği bir söylenceye göre, Uranus'un oğulları Adanos ve Saros, Tarsus'la savaşarak burayı ele geçirmişler. Bunlardan Adanos kente Adana, Saros'ta ırmağa Seyhan adını vermiş.
Aşk Nedir ?
• Kuşlara şimşek çarpmaz.
Aşk uyandığınızda rüyanızı yanınızda bulmanızdır. (Düşlerin gerçek olmasıdır)
Dünyada Tuhaf Kanunlar
Aşk iyi geceler öpücüğünü uzun tutmaktır. ( Beklentidir)
Çek Cumhuriyeti : Dışarıda şişle örgü ören hapsediliyor.
Aşk ciddi bir tokalaşmayı kıkırdaşmaya dönüştürmektir. ( Mizahtır)
Hollanda : Gürültü çıkartan aileler, üzerinde " Gürültücüyüm " yazan tişörtler giyiyor.
Aşk evindeki herşeyin yerinin değiştirilmesini kabullenmektir. ( Teslimiyettir)
Kiribati : Pasif okyanusu'ndaki 33 ada devletinde sarhoşun ve palmiye yaprağı koparanın cezası 3 gün hapis.
Aşk sizi kucaklayan kolların gittikçe daha çok sarılmasıdır. ( Mutluluktur)
Botswana : Suç işleyen gençler, herkesin önünde 3 defa popolarından kırbaçlanıyor.
Aşk kocaman yatağın üçte birine sığışmaktır. ( Yakınlıktır)
• Yunuslar bir gözü açık uyurlar.
Rusya : Belgorodskaya kentinde küf-
Aycan Toplu
10 Eylül 2011/ Sayı 3
21
“Uyku, ölümün kardeşidir Uyku ve Rüya Nedir? Uykunun sebebi veya fonksiyonu henüz bilinmemektedir. Chicago üniversitesi uyku araştırmalarından Allan Rechtschaffen uykunun hiç bir fonksiyonu olmadığını tespit etmiştir. Adale yorgunluklarının azalmasına rağmen vücudun dinlenmesi için uykuya ihtiyacı olmadığını söylemiştir. Çünkü vücudumuzdaki hücrelerin kendi kendilerini tamir etme yeteneği vardır. Ortalama olarak günün 8 ve bir yılın 2920 saatini uykuda geçiriyoruz. Diğer bir deyişle senenin 121,7 gününü, yani hayatımızın yaklaşık üçte birini uykuda geçiririz ki bu da 60 senelik bir ömrün 20 senesi demektir. Araştırmacıların tespitlerine göre bu esnada faaliyetten uzak olmasına, ya dinlenme veya uyku durumunda bulunmasına da gerek yoktur. Uyku sırasında yapılan incelemelerde beyinde faaliyetsizlik görülmemiştir. İngiltere Milli Fizik Laboratuarı Kompütür bilimleri bölümünde psikolog araştırmacı Dr. Evans’a göre uykunun tek maksadı rüya görmemiz için, zemin hazırlamasıdır. Rüya, uykunun genel ve karakteristik özelliklerinden biri olup, uykunun hızlı göz hareketi (REM) adlı evreleriyle yakından ilişkili bulunan, görsel ve işitsel algı ve duygulardır. Rüyaların biyolojik içeriği, işleyişi ve maksatları tümüyle anlaşılmış değildir. İlk insanın yaratılışından bu güne kadar filozoflar, bilim adamları çeşitli şekillerde açıklamışlar, düşünmüşler, fakat rüyayı kesin bir şekilde belirleyememişlerdir. Ancak şu kadarını bilmemizde fayda vardır ki rüya, büyük ve soyut bir dünyadır. Rüya ile çok ince gerçekler keşfedilmiş ve sonsuza kadar da keşfedilmeye devam edilecektir. Rüya Türleri Nelerdir?
Rüyalar, metapsişik araştırmacılarca neden ve kaynakları bakımından şu şekilde sınıflandırılır: Psikolojik kaynaklı rüyalar (alelade rüyalar): Psikanalizde benimsendiği gibi, bilinçaltından kaynaklanan rüyalardır. Bunlar, genellikle heyecanlar, sıkıntılar, korkular, bastırılmış duygu-
10 Eylül 2011/ Sayı 3
22
lardan kaynaklanan rüyalardır. Ruhu ya da zihni fazlasıyla meşgul eden maddi veya manevi bir sorun, uyumadan önce konuşulan bir konu ya da görülen bir film de bu tür rüyaların görülmesine neden olabilir. Fiziksel kaynaklı rüyalar: Bunlar fiziksel ortamdan gelen, bedensel ağrı ve rahatsızlıklardan ve ses, ışık, koku gibi beş duyuyu ilgilendiren uyaranlardan kaynaklanan rüyalardır. Örneğin bir rüya deneyinde uyuyan kimsenin kulağı yakınlarında iki çelik bıçak birbirine sürtülünce kişi rüyasında tarihî bir olay sırasında kentin bütün çanlarının çaldığını görmüştür. Kimyasal kaynaklı rüyalar: Bunlar, uyuşturucular ve ilaçlar gibi, alınmaları halinde vücudun nörofizyolojik ve kimyasal yapısında belirli değişiklikler yaratan etkenlerden doğan rüyalardır. Telepatik rüyalar: Bunlar uyuyan kimsenin uyanık bir insanın düşünce ve imajlarını ya da bir başka uyuyan kimsenin rüyasını telepatik yolla almasıyla oluşan rüyalardır. Telepatik rüyalar, Brooklyn’da (New York) kurulan Maimonides Tıp Merkezi’ndeki, elektroansefalograf aygıtlarıyla çalışan Maimonides Rüya Laboratuvarı’nda keşfedilmiştir. Duru görü rüyaları: Parapsikolojik incelemeler duru görünün uyku sırasında da oluşabileceğini ortaya koymuştur. Dolayısıyla uykudaki biri, bazen, duru görü medyumları gibi, o anda kendisinden uzakta olan olay ve nesneleri algılayabilir ve uyanıldığında rüya olarak hatırlanır. OBE ya da şuur projeksiyonu (astral seyahat) rüyaları: İnsanın deneysel spiritüalizmde duble denilen süptil bedeninin uyku sırasındaki faaliyet ve gezintilerinin rüya tarzında hatırlanması. Okültizm, teozofi ve popüler kültürde astral seyahat, parapsikoloji de ise beden-dışı deneyim (out-of-body experience) denir. İrâdi olarak gerçekleştirilebilmesi ve deneyim sırasında bilinçli olunması sebebiyle diğer “bedendışı deneyimler” arasında özel bir yeri vardır. Parapsikoloji laboratuvarlarında yapılan deneylerde kişinin deneyim sırasında 5 duyu organı ile algılanabilecek bilgilerden daha fazlasına ulaşabildiği
g
B y b k H d ri R d
k lı rü k
şi n m k v
m d ce p ö k p o re d b a o k o m rü g rü o h v te d iç
r…” Hz.Muhammed (s.a.v.)
gözlemlenmiştir.
Beden-dışı deneyim terimi okültizmdeki astral seyahat ya da astral projeksiyon terimine pek sıcak bakmayan Robert Monroe tarafından 1971’de söz konusu terime alternatif olarak ortaya atılmıştır. Halen bilim insanları pek fazla şey bilmemektedir. Her on kişiden biri bu deneyimi yaşadığını ilei sürmektedir. Beden-dışı deneyimin genellikle REM uykusu ile “uyku felci”nin başlaması arasındaki sınırda meydana geldiği saptanmıştır.
Haberci rüyalar: Ruhçulara göre, bunlar kaynağı tekamül düzeyi “yüksek” bedensiz varıklar olan, bir mesaj taşıyan, amaçlı, düzenlenmiş üyalardır, ruhta derin izler bıraktıklarından kolay kolay unutulmazlar:
Uyarıcı rüyalar: Ruhçulara göre, bunlar kiiye önemli sonuçlar doğuracak hatalı bir davranışta bulunmasını, yanlış bir yola sapmasını önlemek üzere gösterilen rüyalardır. Uyarıcı rüyaların kaynağı, ruhçulara göre, genellikle kişinin hami varlığıdır.
Prekognitif rüyalar: Bunlar bir mesaj taşımaktan ziyade, gelecekte olacak olayların önceden görülmesiyle ilgili rüyalardır. İnsanlığı binlere yıldır hayrete düşüren prekognitif rüyalar ya da prekognisyon rüyaları meydana gelecek olayların önceden bilinmesini sağlayıcı, kısaca geleceğe ilişkin rüyalardır. Bir rüya ancak gerçekleştiği zaman prekognitif adını alır, yani bir rüyanın prekognitif olup olmadığını önceden kestirmek güçtür. Nadien görüldüğü şekilde gerçekleşirler, çoğu zaman da sembollere bürünmüş olduklarından, içerdikleri bilgiler ancak söz konusu olaylar gerçekleştiğinde anlaşılabilir. Laboratuvar koşullarında deneysel olarak inceleyip sonuçları sınıflandıran parapsikologlar gerçekliğini kabul etmekle birlikte, nasıl oluştuğu ve nedeni konusuna bir açıklama getirememektedirler. Kimi parapsikologlar prekognitif üyaları bireysel olan ve olmayan şeklinde iki ana grupta ele alırlar. Bireysel olmayan genel kehanet üyaları rüyayı gören kişinin özel yaşamıyla ilgili olmayıp, gelecekteki, toplumu ilgilendiren bir olay hakkındaki rüyalardır. Kitab-ı Mukaddes’teki firavunun rüyası bu tür rüyalara bir örnek olarak göserilebilir. Parapsikolojik istatistikler prekognitif duyumların büyük kısmının genellikle ilk 48 saat çinde olacak olaylara ilişkin olduğunu göstermek-
Gülşah ULUDİL
tedir. Aylar veya yıllar sonra olacak olaylara ilişkin prekognisyonların sayısı çok azdır. Bilgilendirme amaçlı rüyalar: Ruhçulara göre bunlar çok nadiren görülen rüyalardır. Uyarıcı veya geleceğe yönelik bir nitelik taşımayıp, yalnızca kişiyi bilmediği bir konuda bilgilendirme amacını taşır. (Dünyanın geçmiş devirleri, bir başka kimsenin geçmiş reenkarnasyonları, bir başka gezegendeki coğrafi koşullar vs. hakkında bilgilenme) Bedensiz varlıklarla kurulan irtibatlardan kaynaklanan rüyalar: Ruhçulara göre bunlar, genellikle kişinin önceden tanıdığı, ölüm olayı ile bedenini terk ederek öte âleme göçmüş kimseler ile uyku sırasında iletişim kurmasından kaynaklanan rüyalardır. Fakat rüyada ölmüş bir kimsenin bulunması rüyanın muhakkak bu gruba girmesini gerektirmez; yani muhakkak o kimseyle bir görüşme yapılmış olduğunu göstermez; bu, psikofizyolojik kaynaklı alelade bir rüya da olabilir, haberci bir rüya da olabilir. Serbest hafıza rüyaları: Ruhçulara göre bunlar, kişinin geçmiş reenkarnasyonlarına ait anılarıyla ilgili rüyalardır. Serbest hafızada yer alan bu tür rüyalar kimi zaman defalarca, aynı ayrıntılarıyla, yeniden görülürler; dolayısıyla, tekrarlanan rüyaların çoğu bu gruba sokulur. Yaratıcı rüya: Bir sanat eserinin, bir icadın yapılmasını ya da yeni bir kavramın doğmasını sağlayıcı ilham veren rüyalara yaratıcı rüya adı verilir. Birçok sanatkar, eserlerini gördükleri yaratıcı rüyaları yaşamlarında uygulamak suretiyle meydana getirmişlerdir. Yaratıcı rüyalar genellikle kendiliğinden meydana gelen rüyalar olmakla birlikte, böyle bir rüya görebilmek için elverişli koşulları hazırlayıcı, yani “istihareye yatma” denilen yöntemlerin kullanıldığına da rastlanmaktadır.
''Mutluluk Her An Vardır Yeter ki En Karanlık Zamanınızda Işığı Açmayı Unutmayın''
10 Eylül 2011/ Sayı 3
23
Yaratıcı rüyalara tarihten şu örnekler verilebilir: 1. Samuel Taylor Coleridge (1772 - 1834) Kubla Khan eserini tümüyle rüyada hazırlanmıştır. 2. Voltaire La Henriade eserini bir rüyası sırasında oluşturmuştur. 3. Edgar Allan Poe(1809 - 1849) hikâyelerini rüyalarından ilham alarak yazmıştır. 4. William Blake (1857 - 1827) geliştirdiği, bakır levhalar üzerine yazılı metni renkli resimlerle bezeme tekniğini rüyasında ölü kardeşinden öğrenmiştir. 5. Giuseppe Tartini (1692 - 1770) bir rüyasında bir müzik parçası dinlemiş, uyandıktan sonra bu dinlediği parçayı taklit etmeye çalışarak “Şeytanın Sonatı” adlı eserini yaratmıştır. 6. Amerikalı asurbilimci Hermann Von Hilprecht 3000 yıldan eski bir meselenin çözümünü rüyasında görmüş ve çözümü uyguladığında doğru olduğu ortaya çıkmıştır. 7. Friedrich Kekulé von Stradonitz (1829 1896) benzenin devrî yapısını ancak rüyasında çözmüş ve kimya tarihinde bir ilke imza atarak modern kimyada devrim yaratmıştır. 8. Otto Loewi (1873 – 1961) sinir akımına ilişkin araştırmaları rüyasından ilham alarak sürdürmüş ve akımdaki aktarımın kimyasal tabiatlı olduğunu ortaya koyarak 1936’da Tıp ve Fizyoloji dalında Nobel Ödülü almıştır. 9. Paul McCartney "Yesterday" parçasını çalmadan önce rüyasında dinlemiştir. • Lüsid rüya: Kısaca “bilinçli rüya” olarak ifade edilebilecek lüsid rüya kişinin rüya gördüğü sırada, rüya gördüğünün farkında olması haline ve rüya gördüğünün bilincinde olduğu bu tür rüyalara verilen addır. Kişi gördüklerinin ve yaşadıklarının bir rüya olduğunun farkına varmakla birlikte rüya akıp gitmeye devam eder. Nasıl diğer rüya türleri sırasında yaşananlar, o anda rüya değil de gerçekmiş gibi algılanıyor ve yaşanıyorsa, lüsid rüyada yaşanılanlar da gerçek olarak algılanır. Bilimsel olarak araştırılmış ve gerçekliği doğrulanmıştır. Lüsid rüyalar kendiliğinden meydana gelebildik-
10 Eylül 2011/ Sayı 3
24
leri gibi, bunun eğitimini almış kişilerin iradi olarak görebildikleri veya rüyalarını lüsid rüyaya dönüştürebildikleri bilinmektedir. “Lüsid rüya sanatı”nda ustalaşmış olanlar ayrıca rüyaya hakim olup rüyayı yönlendirebilmektedirler. Bu yönlendirme yalnızca kendi davranışları üzerinde değil, rüyanın içeriği ve seyri üzerinde de olabilmektedir. Malezya’da yaşayan Senoi yerlilerinin, bu tekniği geleneksel olarak kullanan “lüsid rüya ustaları” oldukları keşfedilmiştir. Senoi kültüründe üstat, öğrencisine gördüğü psikofizyolojik kaynaklı rüyayı yönlendirebilmesi için imajinasyonu denetleme tekniğini öğretir. Bu tekniği uygulayabilen öğrenci, örneğin rüyasında vahşi bir hayvan tarafından kovalanmaktaysa, rüyasında bilinçli hale geçer ve imajinasyonunu denetlemesi sayesinde rüyanın kalan kısmında bu kez kendisi o vahşi hayvanı kovalayabilir. Lüsid rüyayı görenler ve yönlendirebilenlere oneironot adı verilmektedir. Bende bu tür rüya görenlerdenim. Çoğunlukla rüyalarımı kontrol edebiliyor, güzel ve görmek istediğim bir rüya ise devam edebiliyor ve eğer rüyadan korkuyorsam (henüz korkularla yüzleşecek cesareti bulamıyorum demek ki) kendi kendimi uyandırabiliyorum. Ben eğitim almadan yapıyorum ama günümüzde de bilinçli rüya görmenin eğitmenleri var ve rüyalar hakkında seminerler veriliyor. Rüyalar Ne kadar Sürer? Rüyalarda yaşananlar inanılmayacak kadar hızlı gelişir. Bir kaç dakikalık rüya esnasında bile çok uzun sürdüğünü sanılan garip, şaşırtıcı ve çok değişik olaylar birbirlerini izler, bu nedenle rüyada zaman kavramı oluşmaz. Ancak zaman kavramını, uyandıktan sonra beyinin öğretileri ve alışkanlıkları doğrultusunda saptadığımız bir anlar toplamıdır sadece. Bilim adamları rüyanın süresi üzerinde kesin bir sonuca varamamışlardır. Bir kısmı rüyaların sadece birkaç saniye sürdüğünü iddia ederken, diğer bir kısmı da saatlerce devam eden rüyaların olduğu fikrindedir. Bu tartışmalar sırasında Dr. B. Klein adında Amerikalı bir bilim adamı bir araştırmaya başlamış ve gönüllü olarak seçtiği kişileri hipnotize ederek uyutmaya başlamıştır ve belli bir süre sonra uyandırıp rüyalarını dinleyerek, bir rüyanın 20 saniyeyi geçmeyecek kadar kısa sürdüğünü belirlemiştir.
Rüya
• le, ge öğren işin h bir ka danış meyi
İstiha re far yon ( malar da (M ilahla rak k özelli ve am şifa b ristiya lerind Çin, H derili bir re etmek
İslam de, be yapılı miş b berci görec da yo sağla rında alfabe rını çö leri al fetme
• larınd yaşam uyku şediğ rüya luğu u şartıy
Asya kapsa varlık ması
Teknikleri
İstihare tekniği: İstihare, iyi bir niyetelecekten bilgi almaya, bilinmeyen bir şeyi nmeye, niyet edilen veya girişilecek bir hayırlı olup olmadığını anlamaya, önemli ararı uygulamadan önce ilahî makamlara şmaya yönelik amaçlarla haberci rüya görduayla talep etmedir.
are yöntem ve teknikleri kültürden kültürklılıklar gösterir. İstihare ya da enkübas(inkübasyon) yönteminin en eski uyguları Sümerler (M.Ö. 3000) ve Eski Mısırlılar’ M.Ö. 2500) görülür. Bu uygarlıklarda rüya, ar tarafından gönderilen bir mesaj olakabul edilirdi. Arkaik Yunan’da istiharenin ikle mağaralarda, tapınaklarında yapılırdı maç bazen haberci rüya görmek, bazen de bulmaktı. Sufizm’de ve sonradan bazı Hıan tarikatlerinde, Asya ve Amerika kültürde, Japonya’da, Kuzey Afrika, Avustralya, Hindistan ve İran’da da rastlanır. Bazı kızıl kabilelerinde olgunlaşma ayinlerinde kişi ehber rüya görene dek oruç tutmak ve dua k zorunda bırakılırdı.
m’da istihare şifa bulmak amacından ziyaelirli bir meseleye cevap elde etmek üzere ır ve istihareye yatmadan önce ezberlenbir dua okunur. Kişinin, gördüğü birkaç harüyasındaki sembolleri çözmesi, sonradan ceği haberci rüyalarını çözümlemesinde ya orumlamasında, kendisine büyük kolaylık ar. Çünkü bazı semboller sonraki rüyalada tekrarlanacaktır. Böylece, kişi “rüya esi”nin harfleri olan sembollerin anlamlaözmeyi başardıkça, “bireysel rüya sembollfabesi”ni ya da “bireysel rüya dili”ni keşe yolunda ilerleme sağlayacaktır.
Şaman ve lama teknikleri: Sibirya halkdaki en yaygın inanışlardan biri bedenin mının ruha bağlı olmasıdır. İnanışa göre, sırasında ruhun bedenle olan bağı gevğinden, ikinci canın bedeni terk etmesiyle meydana gelir. Bu canın bedendeki yokuyuyan kimsenin aniden uyandırılmaması yla tehlikeli bir hal değildir.
şamanlarında bazı rüya türleri inisiyasyon amında ele alınır. Bu tür rüyalarda ilahî klarla ya da hami varlıklarla iletişim kursöz konusu olur. Sibirya ve Orta Asya Şa-
manizminde sırra erme denilen deneyimi ancak gereken hazırlık eğitimini almış şaman adayları geçirebilir ki, bu hazırlık eğitimi de ancak, dalgınlık, olup bitene ilgisizlik, birtakım nöbetlere tutulma gibi ön belirtiler gösteren adaylar arasından, bir "iç çağrısı alma" ve mağaralarda haberci rüyalar görüp hami-rehber varlıklarıyla irtibata geçme gibi ilâhî “seçilme” belirtileri göstermiş olana verilir. Hangi yöntemle seçilirse seçilsin, her şaman adayı iki ayrı alanı kapsayan bir inisiyatik eğitimden geçtikten sonra şaman olabilir. Şamanın transı kendine özgüdür; trans sırasında diğer trans türlerinin aksine şuurunu kaybetmez. • Senoi tekniği:1930’lu yıllarda keşfedilen Senoi’lar Malezya’nın tropikal ormanlara sahip dağlık bir yarımadasında yaşayan, modern anlayışın “ilkel” olarak nitelendirebileceği bir yerli topluluğudur. Tüm bireylerinin huzur içinde yaşadığı, yiyecek ve toprağın paylaşıldığı bu topluluğun mutluluğu antropolog ve psikologların gözünden kaçmamış ve incelemeler sonucunda topluluğun, mutluluğunu lüsid rüyalara borçlu olduğu anlaşılmıştır. Senoi’lar da lüsid rüya eğitimi daha çocukluk çağından başlamaktadır. Çocuklar konuşmayı öğrenir öğrenmez, aileleri onları rüyalarını anlatmaya teşvik etmekte ve onlara rüyaları denetleme yöntemleri öğretmektedir. Senoi rüya tekniğinde aynı zamanda tatmine, zevklerin olabildiğince yoğun bir biçimde deneyimlenmesine de yer verilir.
Rüya ve Realite
Rüyalar ortaya koydukları iki mesele nedeniyle insanoğlu için hep büyüleyici bir konu oluşturmuştur: Rüyanın gerçeklikle olan ilişkisi ve uyanık bilinç haliyle yapılan faaliyetle olan ilişkisi. Doğu’nun birçok öğretisinde rüya olarak belirttiğimiz ruhsal hallerin asılsız olmayıp, birer realite oldukları ve asıl dünya yaşamının bir rüyadan ve illüzyondan ibaret olduğu öğretilir. Bu öğretilere göre, gerçek olan, asıl olan ve ebedi olan insanın ruhsal yaşamıdır, beş duyuyla algılanan değil, beş duyu olmadan algılanan realitedir.
10 Eylül 2011/ Sayı 3
25
HZ.İDRİS (A.S) Hz. İdris (a.s), Hz. Şit (a.s)’ın torunlarındandır. Hz. İdris (a.s)’a otuz suhuf (Allah (c.c) kutsal kitaplardan hariç Cebrail (a.s) ile gönderdiği sayfalar) verilmiştir. İlk kez astronomi, hesap ilmi ve geçmiş zamanların ilimlerini öğrenen Hz. İdris (a.s)’dır. Kendisine peygamberlik, hikmet ve sultanlık verildiği için ona “müselles bin ni’me” (üç nimet verilen) denilmiştir. Cebrail (a.s) dört defa gelip ona Allah (c.c)’ün emirlerini ve yasaklarını bildirmiştir. Rivayete göre Hz. İdris (a.s) bu emir ve yasakları insanlara yüz beş ve ya yüz yirmi sene bildirmiştir. Kendisine verilen birçok mucizelerden bir kaçı ise ağaçta ne kadar yaprak olduğunu bilmesi, bulutlara emrettiğinde dağılmaları ve kendinden sonra gelecek peygamberleri haber vermesiydi. İnsanlara kendisinden sonra olacak Nuh tufanını anlatmıştır. Hz. İdris (a.s) yetmiş iki dil konuşurdu ve her kavmi kendi dilleriyle hak dinine davet ederdi. Hz. İdris (a.s) yüz şehir kurmuş. İnsanlara ilimler öğretmiş. Kalemle yazı yazan ve iğneyle dikiş yapan ilk insandır. Bunlar Allah (c.c)’ün ona bir ihsanıdır. Aşure gününde göğe kaldırılmıştır. Kur’an’da Hz.İdris (a.s) “ İdris’i de an. Hakikaten o, pek doğru bir insan, bir peygamberdi. Onu üstün bir makama yücelttik.” (El-Meryem, 56-57) ve “İsmail’i, İdris’i ve Zülkif’i de (yadet). Hepsi de sabreden kimselerdendi. Onları rahmetimize kabul ettik. Onlar hakikaten iyi kimselerdi” geçer. Hz. Muhammed (s.a.v)’in bir hadis-i şerifinde: “Ben (Mirac gecesinde) dördüncü kat semada (gökte) İdris (peygamber) ile karşılaştım. Cibril bana:” Bu gördüğün İdris’dir. Ona selam ver” dedi. Ben de ona selam verdim. O da benim selamıma cevap verdi. Sonra bana:” Merhaba salih kardeş, salih peygamber” dedi” buyurmuştur. (Buhari, Müslim)
SEÇME AYETLER Kıyâme Suresi;
Haşr Suresi; 1. Kıyamet gününe yemin ederim.
18. Ey iman edenler! Allah’tan korkun ve herkes, yarına ne hazırladığına baksın. Allah’tan korkun çünkü Allah, yaptıklarınızdan haberdardır.
19. Allah’ı unutan ve bu yüzden Allah’ın da onlara kendierini unutturduğu kimseler gibi olmayın. Onlar yoldan çıkan kimselerdir.
20. Cehennem ehliyle cennet ehli bir olmaz. Cennet ehli isediklerine erişenlerdir. Kemal Şahin k.sahin@kalemsizdergi.com
10 Eylül2011/ Sayı 3
26
2. Kendini kınayan(pişmanlık duyan) nefse yemin ederim (diriltip hesaba çekileceksiniz). 3. İnsan, kendisinin kemiklerini bir araya toplayamayacağımızı sanır?
HADİSİ ŞERİF
4. Evet, bizim, onun parmak uçlarını bile aynen - “En hayırlılarınız Kur'an'ı öğrenen ve eski haline getirmeye gücümüz yeter. onu öğretenlerinizdir.” 5. Fakat insan önündekine (kıyameti) yalanla- - “Kim Kadir gecesini, faziletine inamak ister. narak ve mükâfatını da Cenab-ı Haktan bekleyerek, ihya ederse, o kimse6. “Kıyamet günü ne zamanmış?” diye sorar. nin geçmiş günahları bağışlanır.” 7. 8. 9. İşte, göz kamaştığı, ay tutulduğu, gü- - “Kim Ramazan orucunu tutar ve ona neşle ay bir araya getirildiği zaman! Şevval ayından altı gün ilave ederse, sanki bir yıl oruç tutmuş olur.” 10. O gün insan “Kaçacak yer neresi” diyecektir - “Nerede olursan ol Allah’tan kork!” 11. Hayır, hayır! Sığınacak yer yoktur! - “Müslüman, Müslümanın kar12. O gün varıp durulacak yer sadece Rabbinin deşidir. Ona zulmetmez; onu tehlikehuzurudur. ye atmaz
Titanik Gemisinin Tarihsel Gerçekleri ve Bilinmeyen Yönleri Tarihin en ünlü gemisi Titanik, herkes tarafından bir deniz faciası ile tanınır, halbuki dev yolcu gemisinin ardında inanılmaz bir sır saklıdır. Morgan Robertson 1861-1915 yılları arasında yaşamış Amerikalı hikaye ve roman yazarı. Gençken deniz cilik yaptı, sonra ise bir elmas eksperi oldu ve New York'da kuyumculuk yaptı. Sonra Kipling'in bir hikayesini okudu ve yazar olmaya karar verdi. 1897 yılının bir kış gecesi 24. Caddedeki dairesinde yeni bir deniz hikayesi yazmayı planladı. Bu uzun bir hikaye olacaktı. Hayalinde dev bir yolcu gemisi vardı, asla batmayan bir gemi. Bir aşk teması üzerine kurulu olan hikayenin kahramanları bu dev gemiye binip, İngiltere'den ABD'ye gidiyorlardı ve aşk hikayesi dünyanın en lüks gemisinde sürecekti. Ama hikayenin hayali kahramanları beklenmedik bir süprizle karşılaşacaklar ve bir deniz kazası, batmaz denen gemiyi okyanusun dibine yollayacaktı.
Aycan Toplu
Daha sonra Robertson hikayeye; geminin hızla su aldığını, alarm verildiğini, yardım çağrıları yapılırkeni Avrupa'nın en ünlü ve zengin ailelerinin mensupları birbirlerine ebediyen veda ederken, dev yolcu gemisi Titan'ın buzlu kutup sularına hızla gömüldüğünü anlatarak devam ediyordu... Aradan 14 yıl geçti. Dünyanın en büyük ve lüks gemisi Titanik, İngiltere'nin Southampton limanından ABD'ye doğru denize açıldı. Sonra 1912 yılında 14 Nisan'ı, 15 Nisan'a bağlayan gecede sisler arasından bir buzdağı batmaz denilen Titanik'in katili oldu... Robertson'un romanındaki batış sahnesi aynen gerçekleşti. Sadece o kadar mı ? Bakın romanında daha neleri bilmişti; • Titan ve Titanik de aynı limandan ( Southampton ) yola çıktı. • Titan 248 metre, Titanik 252 metreydi. • Titan 70000 ton, Titanik ise 66000.
Robertson'un senaryosu buydu. Oturup yazdı ve hikayeye ( kitabına ) iki isim verdi; " Futility " yani " Nafile " ve " Titan Kazası ". Evet, yanlış okumadınız; Titan... Robertson'un romanında "Titan"ın batış sahnesi ise şöyleydi: " ... Gözcü haykırdı; " Buzdağı! " Birinci subay, kaptana haber verdi ve derhal makine dairesine tornistan yani geri git emri verildi. Fakat hızını kesmesi için zaman lazımdı ve sisler arasında buzdağı yaklaşıyordu. Aşağıdan ise orkestranın ve eğlenen insanların sesleri duyuluyordu. Kaptanla yardımcıların çaresiz bakışları arasında buzdağı Titan'ın sancak tarafına çarptı. Darbe hafifti hatta pek hissedilmedi, kaptan o anda ucuz atlattık diye düşünüyordu. Ancak bir kaç dakika sonra gemi birden yan yattı, buzdağı asıl yarayı su kesiminin altında açmıştı, yara öldürücüydü, çünkü buzdağı Titan'ın bordasını jilet gibi keserek, parçalamıştı..."
• Her iki geminin de 3 pervanesi vardı. • Titan'a ve Titanik'e Avrupa'nın sayılı zenginleri ve ünlü aileleri binmişlerdi. • Titan, New Foundland yakınında bir buzdağına, Titanik de 14 yıl sonra aynı koordinatta, başka bir buzdağuna çarparak okyanusa gömüldü. • Titan'da 24 filika Titanik'de ise 22 filika vardı. • Gerçek kazanın sonucunda Titanik'te 1513, Robertson'un romanındaki Titan' da ise 1500 kişi ölüyordu. • Her iki gemi de 3000 kişilikti ve Titanik'e 2224 kişi binmişti • Hatta iki gemi de batarken orkestranın ilahi çalmasına kadar aynı....
10 Eylül 2011/ Sayı 3
27
Web : www.kalemsizdergi.com | Twitter : Twitter.com/KalemsizDergi | Facebook : Facebook.com/KalemsizDergi