ÖNCE YIL: 19
SAYI: 145 6,50 TL TEMMUZ-AĞUSTOS 2010
Kimin için varız? Hansın Doğan Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı Program Yöneticisi
Sürdürülebilir bir gelecek için… Hüseyin Gelis
Kültür ve sanatta Eczacıbaşı Topluluğu Has Kurumsal Sosyal Sorumluluk Akademisi Meslek Lisesi Memleket Meselesi
Siemens A.Ş. Türkiye CEO’su
Kurumsal sosyal sorumluluk vizyonumuz: “işbirliği kalitesi” Yılmaz Bayraktar Tüpraş Genel Müdür Yardımcısı
SÜREKLİ GELİŞİM İÇİN STRATEJİK Soyak, “Sürdürülebilir Yaşam” anlayışıyla geleceğe katkı sağlıyor F. Fatma Çelenk Soyak Holding A.Ş. Kurumsal İletişim Koordinatörü
ISSN 1301-4978
KURUMSAL SOSYAL
SORUMLULUK
EDİTÖRDEN
KalDer’in toplumsal kalkınmayı ve kamusal faydayı hedefleyen tüm sivil toplum kuruluşlarında olduğu gibi, varlık nedeni “Kurumsal Sosyal Sorumluluk’tur”. Bu sayımızda KSS’nin önemini vurgulamak amacı ile “Sürekli Gelişim için Stratejik Kurumsal Sosyal Sorumluluk” konusunu ele aldık. Sürdürülebilir ve herkesi kapsayan bir büyüme vizyonu ile kurumsal sorumlulukların, iş stratejileri, operasyonları ve kültürün parçası haline gelmesini; Binyıl Kalkınma Hedefleri doğrultusunda sektörler arası işbirliklerinin oluşturulabileceğini umuyoruz. A.Hamdi Doğan “Görüş” köşesinde fikir ve yorumlarını bizimle paylaştı. “Sürdürülebilir bir gelecek için sorumluluk alma” başlığını taşıyan makalesinde, Doğan, sürdürülebilir başarı konusuna değinerek, sürdürülebilir bir gelecek için sorumluluk almanın her kalite gönüllüsünün görevi olduğunu, ardından “Kurumsal Sosyal Sorumluluk” ve “Küresel İlkeler Sözleşmesi” ilişkisi üzerinde durarak, üç kavramın ortak noktası olan “SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK” ilkesinin önemini bir kez daha fark etmemizi amaçlamıştır. Bu sayımızda dosya köşemizde keyifle okuyabileceğiniz ve sizlere yeni bakış açıları kazandıracağına inandığımız isimler var; “Kimin için varız?” yazısı ile Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı Yöneticisi Hansın Doğan, “Sürdürülebilir bir gelecek” yazısı ile Siemens A.Ş Türkiye CEO’su Hüseyin Gelis, Soyak’ın “Sürdürülebilir Yaşam” anlayışıyla geleceğe katkı sağladığını vurgulayan Soyak Holding Kurumsal İletişim Koordinatörü F.Fatma Çelenk, kurumsal sorumluluk vizyonlarının “nitelikli işbirliği” olduğunu belirten Tüpraş Genel Müdür Yardımcısı Yılmaz Bayraktar, Bizimköy Engelliler Üretim Merkezi projesini paylaşan Kocaeli Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanı Ayhan Zeytinoğlu gibi önderlerle gerçekleştirilen söyleşilerimizi ve önderlerin yorumlarını keyifle okuyacağınızı umuyoruz.
Neslihan Cingi
Kurumsal Sosyal Sorumluluk
Ayrıca, KSS’yi kendi iş stratejisinin bir parçası olarak gören bazı kuruluşlar ve faaliyetleri, Kültür ve sanatta Eczacıbaşı Topluluğu, sivil toplum, üniversite ve iş dünyası arasında örnek bir işbirliği oluşturan “Has Kurumsal Sosyal Sorumluluk Akademisi”, Koç Grubu’nun “Meslek Lisesi, Memleket Meselesi” ve “Ülkem için” projesi, Sabancı Vakfı’nın değerli projelerini de tanıma fırsatı bulacaksınız. Başarı hikayesi olarak, Kamu Sektörü Eğitim Hizmetleri Kategorisi’nde Ulusal Kalite Büyük Ödülü’nü kazanan Sakarya Üniversitesi’nin Rektörü Mehmet Durman ile yaptığımız röportajı da okuyabilirsiniz. Bir sonraki sayımızda 8-10 Kasım tarihlerinde düzenleyeceğimiz 19.Kalite Kongresi’nin teması “Yenileşim Yönetimi- Sorun Çözme Sanatı” konusunu ele alacak, sizlerle kongremizle ilgili ayrıntıları paylaşıyor olacağız. Görüşmek dileği ile, Sevgilerimle...
Kurumsal Sponsorlar
Önce Kalite’145 Temmuz-Ağustos 2010
3
içindekiler Görüş
16 Has Kurumsal
Sosyal Sorumluluk Akademisi
20 Meslek Lisesi
Memleket Meselesi
24 "Ülkem için" projesi
8
Sürdürülebilir bir gelecek için sorumluluk alma
A. Hamdi Doğan KalDer Yönetim Kurulu Başkanı
28 Sürdürülebilir bir
gelecek için… Hüseyin Gelis Siemens A.Ş. CEO
26 Sabancı Vakfı
Ulusal Kalite Ödülü
Ulusal Kalite Hareketi
Ulusal Kalite Hareketi
KalDer’den Haberler
53 KalDer, TMME
48 Marport Liman
İşletmeleri, Ulusal Kalite Hareketi'ne katıldı
42 Vizyonumuz
Şube Haberleri - Bursa
Odası (KAYSO) Ulusal Kalite Hareketi’ne Katıldı
Geleceğimiz Olacaktır Mehmet Durman Sakarya Üniversitesi Rektörü
50 Sertrans
Uluslararası Nakliyat, Ulusal Kalite Hareketi'ne katıldı
4
52 Kayseri Sanayi
2010 yılı 1. çeyrek sonuçları açıklandı
Önce Kalite’145 Temmuz-Ağustos 2010
54 KalDer Bursa Şubesi’nden Haberler
KalDer Adına Sahibi A. Hamdi Doğan Genel Yayın Yönetmeni ve Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Neslihan Cingi
10 Kimin için varız?
12 Proje temelli
etkinliklerden iş stratejisine
Hansın Doğan Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı Program Yöneticisi
14 Kültür ve sanatta Eczacıbaşı Topluluğu
Yayın Kurulu A. Hamdi Doğan Prof. Dr. Ali Rıza Kaylan İrfan Onay Özlem Yüzak Vedat Çakmak Editör Ayşe Uyguner editor@mavitanitim.com.tr
30 Soyak,
“Sürdürülebilir Yaşam” anlayışıyla geleceğe katkı sağlıyor F. Fatma Çelenk Soyak Holding A.Ş. Kurumsal İletişim Koordinatörü
34 Kurumsal
38 Bizimköy
sorumluluk vizyonumuz: "nitelikli işbirliği"
Yılmaz Bayraktar Tüpraş Genel Müdür Yardımcısı
Engelliler Üretim Merkezi Vakfı Ayhan Zeytinoğlu KSO Yönetim Kurulu Başkanı
Teknik Yönetmen Tevfik Fikret Çalışkan tevfik@mavitanitim.com.tr
2. Editör Burçin Yeşiltepe burcin@mavitanitim.com.tr
Sayfa Düzeni Reyhan Yalpur reyhan@mavitanitim.com.tr
İdare Merkezi Türkiye Kalite Derneği (KalDer) Şube Haberleri - Eskişehir
Şube Haberleri - İzmir
Centrum İş Merkezi, Aydınevler Sanayi Cad. No: 3 Küçükyalı 34854 İstanbul Tel: 0 216 518 42 84 Faks: 0 216 518 42 86
Gezi
60 Karbon Ayak İzi ve
İzmir Sempozyumu büyük ilgi gördü!
www.kalder.org -kalder@kalder.org
Yapım Mavi Tanıtım ve İletişim
61 Yerel Kalite
Ödülleri Özdeğerlendirme toplantısı
56 KalDer Eskişehir
Şubesi, Eskişehir Sanayi Odası’nın Desteği ile EFQM Mükemmellik Modeli 2010 ve Ulusal Kalite Hareketi Tanıtım Programı Gerçekleştirdi
Şube Haberleri - Ankara
61 2010 Yılı Kalite
Çemberi Finalistleri Belli Oldu
Rasimpaşa Mah. Ayrılıkçeşme Sok. No:122 Yeldeğirmeni Kadıköy İstanbul Tel: 0 216 418 59 31 pbx
62 Varamam
Cordoba'ya
Mesut Doğan
www.mavitanitim.com.tr
Baskı Özgün Ofset. Tic. Ltd. Şti. Yeşilce Mah. Aytekin Sok. No: 21 4. Levent 34418 İstanbul Tel: 0 212 280 00 09
Önce Kalite Dergisi, Türkiye Kalite Derneği tarafından ayda bir yayınlanır. Ulusal-Türkçe-Aylık-İlmi ISSN: 1301-4978 Önce Kalite’145 Temmuz-Ağustos 2010
5
KalDer-Genel Katılıma Açık Eğitimlerinden bazıları İstanbul Merkez
Depo Yönetimi Çalıştayı (24 Eylül 2010)
ISO 9001:2008 Kalite Yönetim Sistemi (1-2 Eylül 2010)
Lojistik yönetiminin önemli faaliyetlerinden depo tasarımı ve yönetiminin temel yaklaşım ve yöntemleri açıklanmaktadır. Katılımcılar;Depolama Kavramı, Depolamada Amaçları ve Yararları, Depo Türleri, Özmal-Kiralık Depo Kararları, Antrepo Kavramı, Depolama Süreçleri, Dağıtım Merkezi Kavramı ve Süreçleri,Malzeme Taşıma ve Elleçleme Sistemleri, Raf Sistemleri, Rampalar, Paletler, Kaynak Planlama,Otomatik Depolama Sistemleri(AS/RS), Depo Yönetim Yazılımları, Depo Tasarımı,Depolamada Bilgi Teknolojileri Kullanımı, Depolamada Çapraz Sevkiyat (Crossdocking),Depolamada ABC Analizi, Depo Yönetiminde Performans Göstergeleri hakkında bilgi sahibi olacaklardır.
Eğitimin hedefi katılımcılara ISO 9001:2008 Kalite Yönetim Sistemi standardını uygulama örnekleri vererek tanıtmaktır. Yalın 6 Sigma Farkındalık Eğitimi (3 Eylül 2010) Eğitimin hedefi Yalın 6 Sigma felsefesini tanıtmak; hem bir süreç iyileştirme/yaratma aracı, hem de bir yönetim felsefesi olarak modern iş hayatında nasıl kullanılabileceği konusunda fikir vermek, Borusan Grubu’nun değişim yönetimi deneyimlerini paylaşmak. Süreç Yönetimi ve İyileştirilmesi (15-16 Eylül 2010) Eğitimin hedefi katılımcıları; süreç yönetiminin temel öğeleri olan süreçlerin belirlenmesi, tanımlanması, süreç hedefleri ile şirket hedefleri arasında paralellik sağlanması, süreçlerin performanslarının ölçülmesi, analiz edilmesi ve iyileştirilmesi konusunda bilgilendirmek. Ankara Şubesi Süreç Yönetimi Ve İyileştirilmesi (16-17 Eylül 2010) Etkin bir süreç yönetimi fonksiyonel organizasyonlarda yaşanan işlerin sahiplenilmemesi, iletişim güçlüğü, kaynak israfı, işlerin tekrar etmesi gibi darboğazları ortadan kaldırır. Daha fazla etkinlik, verimlilik, esneklik ve kapasite ile daha kısa çevrim sürelerine ulaşmak için süreçler iyileştirilmelidir. Seminerin hedefi, süreç yönetiminin temel öğeleri olan süreçlerin belirlenmesi, tanımlanması, süreç hedefleri ile şirket hedefleri arasında paralellik sağlanması, süreçlerin performanslarının ölçülmesi, analiz edilmesi ve iyileştirilmesi konularında katılımcıları bilgilendirmektir. Stratejik Planların Bireysel Hedeflere İndirgenmesi Ve Çalışanların Performansının Değerlendirilmesi Çalıştayı (23-24 Eylül) 2010 Seminerin hedefi, “Stratejik Planlama” yaklaşımının ana hatlarıyla anlatılması, kuruluşlarda stratejik hedeflerin nasıl belirleneceğinin açıklanması, bu hedeflere yönelik süreçlerin ve çalışanların hedeflerinin belirlenmesinin sağlanması ve kurumsal performans ölçümünden “Bireysel Performans Değerlendirme” uygulamasına geçişin sağlanması konularında katılımcıları bilgilendirmektir. EFQM Mükemmellik Modeli (24 Eylül/ 15-16 Ekim 2010) Modeli bir özdeğerlendirme aracı olarak benimseyen kuruluşlar uygulamalarını ve sonuçlarını gözden geçirerek kuvvetli yönlerini ve iyileştirmeye açık alanlarını belirlemekte, bu doğrultuda hazırladıkları eylem planları ile kurumsal performanslarını iyileştirme fırsatı elde etmektedir. Seminerin hedefi, EFQM Mükemmellik Modeli'nin kriterlerini, puanlama ve uzlaşım sürecini, geri besleme raporu hazırlamasını, saha ziyareti uygulamasını tanıtmak ve modelin kullanımı hakkında katılımcıları bilgilendirmektir. Bursa Şubesi Yönetim Sistemleri Entegrasyonu Çalıştayı (18 Eylül 2010) Entegre Yönetim Sistemleri, ‘Kalite’, ‘Çevre’ ve ‘İş sağlığı ve İş Güvenliği’ vb. konulardaki yönetim sistemlerinin tek bir çatı altında toplanarak bir bütünlük içinde yönetilmesi amacıyla kurulan sistemlerdir. Amacımız Kalite, Çevre ve İSİG yönetim sistemlerinin entegrasyonu için gereklilikleri anlamak, Entegre sistem sistematiğini kavramak, Entegrasyon için yazılması gereken dokümantasyon,uygulama ve sistematiğin uygulamalı olarak aktarılmasını sağmaktadır. 6
Üretim Planlama Çalıştayı (25 Eylül 2010) Artan rekabet koşulları, her ölçekteki işletmeler için, kaynakların verimli kullanılması ve etkinlik kavramlarını ön plana çıkartmıştır. Bu bakış açısı ile çalıştay kapsamında üretim planlama kapsamlı bir şekilde ele alınarak firmaların üretim süreçlerinin daha etkin ve verimli bir hale dönüştürülmesi için ihtiyaç duyulan temel yaklaşımlar ortaya konulacaktır. İzmir Şubesi İş Yaşamında Duygusal Zeka Çalıştayı (23 Ağustos 2010) Eğitimde yaratıcı drama, grup oyunları,rol playing, içsel kaynakların bedensel ve zihinsel yöntemlerle (EMDR, yönlendirilmiş hayal tekniği, nefes teknikleri) harekete geçirme uygulamaları ile eğitimin kalıcılığının artması ve katılımcıların kendilerini tanıma yönünde farkındalığının gelişmesi amaçlanmıştır. Eskişehir Şubesi IS014001 Çevre Yönetim Sistemi (4-5 Ağustos 2010) Çevre Yönetim Sistemi’nin temel prensipleri, elemanları ve bu elemanların ne şekilde geliştirilip uygulanacağının, kaynakların kullanımının çevresel boyutlarının tanımlanmasının hedeflendiği bu eğitim ÇYS’yi uygulayacak kuruluşun yapısını, sorumluluklarını, prensiplerini ve kaynaklarını gözden geçirmesini sağlayacaktır. Detaylı bilgi için www.kalder.org dan Eskişehir şube sayfasına ulaşınız Stratejik Eğitim Yönetimi (11 Ağustos 2010) Rekabet şartlarının ağırlaştığı günümüzde kurumlar için insan kaynağı ve buna bağlı olarak entellektüel sermaye önemi giderek artan bir kavramdır. İnsan kaynağının kurum içi eğitimlerle gerekli düzeye taşınması gerektirmektedir. İşte bu noktada gelişen ve değişen piyasa şartlarında kurum çalışanlarının ne tür eğitimler alması gerektiğine Stratejik Eğitim Yönetimi yardımcı olmaktadır. Özellikle yaz döneminin sakin aylarında planlanan bu eğitim son çeyrekte çalışanlara ne tür eğitimler programlanması gerektiğini önceden planlanma penceresi açacaktır. Detaylı bilgi için www.kalder. org dan Eskişehir şube sayfasına ulaşınız. EFQM Mükemmellik Modeli (28 Ekim, 25-26 Kasım 2010) Ulusal Kalite Hareketi’ne (UKH) yönelik temel bilgilerin de paylaşıldığı bu eğitimde özdeğerlendirme çalışmalarını başlatmayı, Ulusal Kalite Ödülü ve/veya Avrupa Kalite Ödülü süreçlerinde yer almayı planlayan kurum ve kuruluşların yönetici ve çalışanlarına EFQM Mükemmellik Modeli’nin temel kavramları, model kriterleri, RADAR puanlama yöntemi aktarılacaktır. Detaylı bilgi için www.kalder.org dan Eskişehir şube sayfasına ulaşınız.
2010 yılı2010 2.yarı Genel Katılıma Açık Eğitim Programı için lütfen web sitemizi ziyaret ediniz. Önce Kalite’145KalDer Temmuz-Ağustos
GÖRÜŞ
Sürdürülebilir bir gelecek için sorumluluk alma A. Hamdi Doğan
KalDer Yönetim Kurulu Başkanı
E
FQM Avrupa Kalite Yönetimi Vakfı tarafından yirmi yılı aşkın bir süredir yönetim aracı olarak kullanılan Mükemmellik Modeli ülkemizde de uygulanıyor. KalDer’in öncülüğü ve rehberliğinde sektör ve büyüklük farkı gözetmeksizin her kurum ve kuruluş tarafından uygulanabiliyor. Mükemmellik Modeli’nin 2010 yılındaki yeni düzenlemesinde önemli açılımlardan biri sürdürülebilirlik kavramı daha güçlü biçimde modele katıldı.
değil, çalışanların ve diğer paydaşların topluma katkı çabalarının içinde yer almaları istenmektedir.
‘’Sürdürülebilir bir gelecek için sorumluluk alma’’ olarak mükemmelliğin temel kavramları arasında yer aldı. Kavram tanımlanırken mükemmel kuruluşların kültürlerinin özünü; Etik anlayış, açıkça tanımlanmış değerler ve kurumsal davranışa ilişkin yüksek standartlar oluşturur denilmektedir.
2008 yılında başlayan küresel kriz, saydamlık, hesap verebilirlik, etik olma kavramlarının kurum değerleri olarak var olmalarının ülke ve uluslararası düzeyde önemlerini hatırlattı. Daha sıkı kurallar ve koruyucu düzenleme talepleri toplumda arttı. Pek çok ünlü kuruluş ve CEO’ ların davranışları dünyayı şaşırttı.
Kuruluşun, vizyonu ile başlayarak, etik kurallar ve kurumsal davranışlarda, kurumun geleceğine ilişkin sağlam temeller atılması öngörülmektedir. Toplumla yararlı ilişkiler ekonomi, doğal çevre ve toplum açısından sürdürülebilirlik dengeleri değerlendirilmektedir. Çalışmaların, ürünlerin ve hizmetlerin kamu sağlığına, güvenliğine ve çevreye etkilerine özen gösterilmesi aranmaktadır. Çalışanlar için sağlıklı ve güvenli ortamlar yaratılması ve çalışanların da yüksek etik standartda davranması beklenmektedir. Paydaşlarına ve topluma karşı saydam, hesap verebilir olmanın ötesinde, daha net yaklaşımlar sorgulanmaktadır. Kısa vadeli kazançlar yerine, uzun vadeli ve sürdürülebilen rekabet gücü aranmaktadır. Yalnızca kurumun 8
Önce Kalite’145 Temmuz-Ağustos 2010
Mükemmel kuruluş tanımındaki bu değişim son yılların küresel gelişmelerini dikkate aldığımızda doğru ve yerinde bir düzenleme olmuştur. Küresel ısınma ile tanıştık. Çevre kavramının yöresel boyutların çok ötesinde bir etki alanını kavradığını gözlemledik ve yaşıyoruz.
Başarı artık sürdürülebilirlik ile kullanılan bir kavram ile bütünleşti. “Sürdürülebilir başarı’’. Sürdürülebilir başarının ortak noktalarına baktığımızda; l Çevreye duyarlılık,geridönüşüme önem verme, yenilenebilir kaynak kullanımı, çalışanları ve tedarikçileri ile bütünselleştirilmiş bir çevre politikası, l Etik kurallara uyan,kurumsal davranışları dengeli ve sağlam temellere dayandırılmış kuruluş olmak, l Toplumsal değerlerin ve sosyal çevrenin standartlarının yükseltilmesine katkı vermek, l Yaratıcı ve yenilikçi ortamların gelişmesine olanak veren
katılımcı ve paylaşımcı yönetim anlayışını uygulamak, olarak özetleyebiliriz. Peter Drucker’e göre “Sürdürülebilir başarının temelinde denge vardır”. Prof. Micheal Porter ise “Bir şirketin hedefi yapılan yatırıma makul ve sürdürülebilir gelir elde etmektir. Stratejik düşüncede sürdürülebilirlik teması önemlidir.’’ demektedir. Kurumsal ve Sosyal Sorumluluk Kurumsal ve Sosyal Sorumluluk kavramını bir kurum veya kuruluşun gerek kendi bünyesindeki, gerekse işletme dışındaki paydaşlara karşı, sorumluluk bilinci ve etik anlayışı çerçevesinde davranış ve paylaşımları olarak tanımlayabiliriz. Osmanlılar’da vakıf yönetimini anımsatan yeni bir yaklaşım. Pek çok aile kuruluşumuzun günümüzde de vakıf kurarak KSS çalışmalarını yürüttüklerini görmekteyiz. KSS kurum ve kuruluşların sürdürülebilirliğine katkıda bulunan, rekabet gücünü arttıran önemli bir araç olarak işlev görüyor. Philip Kotler, Nancy Lee ile beraber hazırladığı “Corporate Social Responsibility’’ kitabında; “Ürün ve hizmetlerinizi büyük iddia ve sloganlarla satmaya çalışmanın devri geçti. Tüketicilerin sayısız seçenek arasından sizin markanızı tercih etmesi için çok iyi bir neden yaratmanız gerekiyor artık.’’ diyerek konunun önemini vurgulamaktadır. Bazı büyük kuruluşlarımızın yanı sıra bir çok STK’da başarılı örneklerini gördüğümüz projeler üretiyorlar. Turkcell’in “Kardelenler’’, Koç Grubu’nun “Meslek Lisesi, Memleket Meselesi’’, Hayrettin Karaca önderliğindeki Tema, merhum Türkan Saylan’nın Çağdaş Yaşam Derneği’nin projeleri hemen aklımıza gelenler. Diğer yandan Sabancı grubunun kuruluşu VAKSA yıllardır Türk eğitim sistemine eserler katıyor. Eczacıbaşı ailesi İstanbul Kültür Sanat Vakfı ile kültür hayatımıza katkıda bulunuyor. Koç ailesinin kurduğu Türk Eğitim Vakfı binlerce gencimizin eğitimine olanak sağladı. Bunlar kalıcı ve uzun soluklu güzel örneklerdir. Sosyal Sorumluluğun yanı sıra, kalıcılık algısını kuvvetlendirmektedir. KSS kısa vadede bir markayı desteklemek amaçlı “sponsorluk”tan, uzun vadede kalıcı olma ve sosyal anlayışa yakınlığı ile ayrılmaktadır. KSS artık çeşitli organizasyonlar ile yapılanmasını oluşturmaktadır. Başarılı iki STK örneği Kurumsal Sosyal Sorumluluk Derneği ve İş Dünyası Sürdürülebilir Kalkınma Derneği’dir. Küresel İlkeler Sözleşmesi Küresel İlkeler Sözleşmesi ‘nin resmi yürütücüsü UNDP’dir. Kurumsal Sosyal Sorumluluk kavramının da çatı modelidir. 2007 yılında KalDer ve Koç topluluğu BM eski Genel Sekreteri Kofi Annan’ın katıldığı organizasyonda UNDP ile
Sürdürülebilir bir gelecek için sorumluluk almak her kalite gönüllüsünün görevi olmalıdır.
Türkiye’de büyük bir katılımı gerçekleştirdi ve yaklaşık 70 kuruluş Küresel ilkeler Sözleşmesine imza koydu. KalDer daha sonra “Yönetim Kadının Hakkıdır” açılımı ile Sözleşmenin önemli bir başlığını yürütmeye açtı. Birleşmiş Milletler “Küresel İlkeler Sözleşmesi’nde (KİS) 10 maddede toplanan kurallar, 4 ana başlıkta gruplanmaktadır. İnsan Hakları, Çalışma Koşulları, Çevre ve Yolsuzlukla Mücadele. Her kural evrensel bir soruna işaret etmektedir. UNDP 2008 yılında Türkiye Kurumsal Sosyal Sorumluluk Değerlendirme Raporu’nu açıkladı. Bu rapordan bazı ilginç verileri paylaşmak isterim. Kuruluşları Kurumsal Sosyal Sorumluluğa yönlendirmede etkili olan insiyatifler arasında; EMAS (1), SA 8000 (0.968), EFQM (0.935), Global Compact (0.871) puanla sıralanıyorlar. EFQM uygulamasını ülkemizde yürüten KalDer’in bu konuda ne kadar etkin ve önemli bir rol oynadığı görülmektedir. Ayrıca raporun 16. sayfasında Küresel İlkeler Sözleşmesinin ve sürdürülebilirlik kavramlarının tanıtım ve yaygınlaştırılmasında KalDer’in olumlu katkıları vurgulanmaktadır. 2009 yılında Kalite Kongresi’nin teması da sürdürülebilirlik üzerine olmuştur. Raporun bir diğer bilgisi basında yer alma içerikleri ve dağılımıdır. KSS en fazla eğitim haberleri ile (% 37.7) basında yer almıştır. İkinci sırayı çevre haberleri (% 18.2) ve üçüncü sırayı % 12.3 ile sağlık haberleri almıştır. Sosyal sorumluluğun kurumlarımız uygulamasındaki yayılım ve öncelikler eğitim, çevre, sağlık olarak belirlenmektedir. KSS haberlerine ise sayfalarında en fazla yer veren, bir ekonomi gazetesi olan Dünya gazetesi olmuştur. Daha sonra Hürriyet ve Sabah gazeteleri gelmektedir. Medyanın bu süreçte daha fazla yer alması beklenmektedir. EFQM modelinin “Sürdürülebilir Bir Gelecek İçin Sorumluluk Alma “başlıklı temel kavramı ile “Kurumsal Sosyal Sorumluluk’’ ve “Küresel İlkeler Sözleşmesi’’ ilişkisi üzerinde durduğum yazımda, üç kavramın ortak noktası olan ‘’SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK’’ ilkesinin önemini sanırım bir kez daha fark ettik. Sürdürülebilir bir gelecek için sorumluluk almak her kalite gönüllüsünün görevi olmalıdır. ç *EFQM Mükemmellik Modeli 2010 KalDer *Türkiye Kurumsal Sosyal Sorumluluk Raporu 2008 UNDP *Küresel İlkeler Sözleşmesi UNDP Önce Kalite’145 Temmuz-Ağustos 2010
9
KURUMSAL SOSYAL SORUMLULUK
Kimin için varız? Hansın Doğan
Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı Program Yöneticisi
Yıllardır KSS nedir ve ne değildir diye tartışılırken, geliştirilen tanımlara karşılık olarak KSS yerine başka birçok terim önerilmiştir: Kurumsal sorumluluk, kurumsal vatandaşlık, sorumlu işletmecilik, sürdürülebilir sorumlu işletmecilik, kurumsal sosyal performans vb. ISO 26000 kodlu sosyal sorumluluk standardı habire geciktirilirken, KSS kendine hala bir yön arıyor. Günümüz küresel rekabet koşullarının getirdiği baskıyla şirketler giderek artan oranda KSS’yi anlamaya ve iş süreçlerine yerleştirmeye çalışıyor.
İ
ş dünyası yönetim modellerine hep bir fikir babası aramıştır. Albert Humphrey’in SWOT analizi yöntemi, Michael Everett Porter’ın beş güç modeli, McKinsey firmasının 7S modeli ve Bill Smith’in (Motorola) 6 Sigma modeli gibi. Kurumsal Sosyal Sorumluluk (KSS) hakkında çok şey yazılıp çizilmesine karşın, bu kavramın çok büyük bir sıkıntısı, kavramı geliştirmiş ve tanımı net bir şekilde koymuş birinin olmaması.
10
Önce Kalite’145 Temmuz-Ağustos 2010
Accenture ve BM Küresel İlkeler Sözleşmesi (KİS) tarafından hazırlanan ve 24-25 Haziran 2010’da düzenlenen KİS Liderler Zirvesi’nde sunulan “Building a New Era of Sustainability” raporunda, tüm dünyadan 766 CEO’yla yapılan bir anketin sonucu olarak, yöneticilerin yüzde 93’ünün şirketlerinin gelecekteki performansı için Kurumsal Sürdürülebilirliğin çok kritik olduğuna inandığı söyleniyor. Otomotiv gibi bazı sektörlerde bu oranın yüzde 100’e çıktığını görüyoruz. Şirket yöneticileri durumun farkında görünse de her birine KSS’den ne anladığını sorduğunuzda aldığınız cevap çok farklılaşıyor. Sosyal, ekonomik ve çevresel etki analizi yaklaşımı çok genel kalıyor ve şirketler özelleştirilmis KSS stratejileri geliştirmekte zorlanıyor. Sürdürülebilirlik kavramının ilk olarak Birleşmiş Milletler Brundtland Komisyonu tara-
Sürdürülebilir bir işletmenin daha kuruluş aşamasında sağlam bir KSS stratejisi olmalıdır ve şirketin varlık amacını anlatmalıdır
fından tanımlandığı 1987 yılından bu yana dünya çok değişti. Kurumların yaygın e-posta kullanımına bile henüz başlamadığı o tarihlerden bu yana dünya giderek küçüldü, düzleşti ve birleşti. Yeni dünyada rekabetin kuralları hızla değişiyor. Bu hızlı değişimin içinde KSS’ye bir yer bulmak ve onu pekiştirmek giderek güçleşiyor. Bazı şirketler karlı kalabilmek için kural dışı mızıkçılık yapıyor ve bunun neticesinde birbiri ardına skandallar patlıyor, firma bünyesinde ve kendine bağımlı tedarikçilerde yüzbinlerce kişinin bir anda işsiz kalmasına yol açan iflaslar yaşanıyor. Bilançolarıyla oynayan, rüşvetle iş bağlayan, doğayı tahrip eden, çalışanının haklarına saygı göstermeyen bir şirketin ne kadar sürdürülebilir olması beklenir ki? Kar amaçlı kurulmuş olsalar da karlı kalabilmek için şirketlerin İnsan ve Çevre odağını hiçbir zaman kaybetmemesi gerekiyor. John Elkington’ın 1994 yılında ortaya attığı Üç Temel Unsur (Tripple Bottom Line - TBL) yaklaşımı şirketlerin odağının “İnsan, Gezegen ve Karlılık” üzerine kurulması gerektiğini söylüyor. BM Küresel İlkeler Sözleşmesi’nin de temelini oluşturan bu yaklaşımın esası, şirketin sorumluluğunun hissedarlarla sınırlı olmaması, tüm paydaşları kapsaması yönündedir. Burada paydaştan kastedilen, kurumun varlığı ve operasyonları nedeniyle dolaylı ya da dolaysız etki altında kalan herkestir.
Bu esas, şirket kavramının ilk tanımlandığı eski Roma’da “corporation” sözcüğünün kökeni “corpus” sözcüğünde kendini belli ediyor. Corpus Latince’de insan bedeni demektir. Corpus sözcüğünün kullanılmasının sebebi, kurumsallaşmanın insan merkezli olması ve kurumsallaşmış bir birlikteliğin herhangi bir bireyin ömründen bağımsız bir şekilde hayatını devam ettirebilmesidir. Kimileri için iddiali bir laf olacaksa da sonuç olarak söylemek istediğim, KSS sadece itibar geliştirmek, müşteri bağlılığını artırmak, çalışan motivasyonunu yükseltmek ya da finansör çekebilmek için üstlenilmesi gereken bir maliyet değil, bir şirketin varoluş sebebidir. Şirketler insan odağını kaybederse varoluş sebebinden uzaklaşır. Sürdürülebilir bir işletmenin daha kuruluş aşamasında sağlam bir KSS stratejisi olmalıdır ve şirketin varlık amacını anlatmalıdır. Şirketin kimlerin yararına nasıl bir hizmet ve ürün geliştirip sunduğu, hangi coğrafik alanda hangi profilde insanlara istihdam imkanı sağladığı, topluma, kültüre, sanata nasıl bir değer kattığı, en verimli kaynak kullanımını nasıl sağlamaya çalıştığı, oluşturduğu finansal değerleri hissedar, çalışan, kamu ve toplumla nasıl paylaştığı anlatılmalı ve gelişmeler her yıl düzenli olarak raporlanmalıdır. KSS sonradan düşünülecek bir lüks değil, en başta düşünülmesi gereken bir temel ihtiyaçtır. ç
Önce Kalite’145 Temmuz-Ağustos 2010
11
KURUMSAL SOSYAL SORUMLULUK
Proje temelli etkinliklerden iş stratejisine
K
urumsal sosyal sorumluluk kavramı, dünyada sürdürülebilir kalkınma kavramının yükselmesi ile eş zamanlı olarak önem kazanmaya başladı. Sürdürülebilir kalkınmanın artık sadece kamu sektörü ve sivil toplum kuruluşlarının ilgi alanı olmadığı, iş dünyasının da finansal sürdürülebilirliklerine ek olarak, kaynakların sürdürülebilirliği ve insani kalkınma için etkin rol almak üzere hızla harekete geçmesi gerektiği bilinçlerde yer etmeye başladı. Kurumsal sosyal sorumluluk ve sürdürülebilir kalkınmanın birbirinden ayrılmaz iki kavram olarak düşünülmeye başlanması ve iş dünyasının bu noktada belirginleşmeye başlayan “olmazsa olmaz” rolü, KSS’nin iş stratejileri ile bütünleşmesini kaçınılmaz kılan önemli bir anlayış farkını beraberinde getiriyor. İşte KSS’yi kendi iş stratejisinin bir parçası olarak gören bazı şirketler ve faaliyetleri. Dünya şirketleri ve stratejilerinden bazı örnekler UNILEVER: Şirket, ihracat gelirleri yaratmak, kayıt içi ekonomiye katkıda bulunmak ve ülkenin ekonomik açıdan zor dönemlerinde yatırımları durdurmamak gibi hedefler belirlemiş durumda. HEWLETT PACKARD: HP, KSS’nin bir şirketin kendi çalışanları ile başladığını ve iş ortaklarına ve tedarikçilere uzandığını düşünüyor. HP aynı zamanda, KSS konusunda faaliyet gösteren “The Center for Corporate Citizenship” ve CSR gibi gönüllü kuruluşlar da işbirliği yapıyor. PHILIP MORRIS: Toplumsal sorumluluk alanındaki politikası doğal afetler, mülteci hareketleri gibi beklenmedik olaylar karşısında hükümetler ve sivil örgütlerle işbirliği yapmaya yönelik. SHELL: Faaliyet gösterdiği tüm ülkelerde toplumun yaşam kültürünün artması ve devletin yeterince kaynak ayıramadığı konular için projeler gerçekleştiriyor. SIEMENS: Kurumsal sosyal sorumluluk anlamında yaptığı çalışmaları anlatmak ve bu konuda şeffaf olmak amacıyla, bilançonun yanı sıra, “Kurumsal vatandaşlık raporu” ve “Çevre raporu” yayınlıyor. 12
Önce Kalite’145 Temmuz-Ağustos 2010
TURKCELL: Kültürel ve tarihi değerlerin korunması, toplumsal ve kültürel yaşamın gelişmesini amaçlayan projelerin desteklenmesi (İKSAV ve Sinema Festivali sponsorlukları), Futbol ve Basketbol Milli Takımlarının resmi iletişim sponsorluğu gibi projelere imza atıyor. COCA COLA: Şirketin küresel stratejisi kapsamında özellikle spor ve eğitim alanındaki toplumsal projeler ön plana çıkıyor. 1928 yılındaki ilk Amsterdam Olimpiyatları’nın sponsoru olan Coca-Cola, 1930 yılındaki ilk Dünya Kupası’ndan bu yana da FIFA’yı destekliyor. ECZACIBAŞI: Sosyal sorumluluk kavramının sağlamlaştırılması amacına hizmet eden Türkiye Ekonomik ve Sosyal Araştırmalar Vakfı TESEV’in ve “bilgi toplumu” yolundaki çalışmalarıyla dikkat çeken Türkiye Bilişim Vakfı’nın çalışmalarına katkıda bulunuyor. ERICSSON: Küresel projesi olan “Ericsson Response” kapsamında, Türkiye ve çevre bölgelerde meydana gelebilecek afetler sonrasında kriz yönetiminde kullanılmak üzere “Acil İletişim Sistemi” projesini Türkiye’de, Turkcell ile birlikte hayata geçirdi. TNT EXPRES: Geleneksel olarak dört yıldır devam eden ve kütüphaneler haftasında başlayan “Kitap Toplama Kampanyası” ile TNT Expres çalışanlarından ve müşterilerinden toplanan kitapları ihtiyacı olan okullara gönderiliyor.
Şirketlerin Yerine Getirmesi Gereken 4 Temel Sorumluluk Ekonomik - Verimli ve karlı olmak Çevre-Doğal kaynakları korumak, küresel ısınmayla savaşım Etik – Kanunların ötesinde toplumsal norm ve beklentilere uyumlu davranmak Sosyal – Toplumsal sorunların çözümü için gönüllü katkıda bulunmak. Toplumun beklentilerine uyumlu olan, onun sorunlarına ilgi gösteren kurumların toplumda yarattığı mutluluk, onların daha mutlu çalışanlara, daha mutlu müşterilere ve dolayı-
mayı amaçlarken, tuvalet kâğıdı tüketimini artırarak sektör liderlerinden biri olan İpek Kâğıt’ın uzun vadede kazanımlarına de hizmet etmektedir. Bu yöntemle proje her iki taraf içinde fayda yaratmakta ve sosyal kalkınma için olumlu bir adım olarak değerlendirilmektedir.
sıyla daha mutlu hissedarlara sahip olmaları sonucunu getiriyor. KSS Kazandırıyor! Başarılı şirketler sadece ürün ve hizmetleriyle değil aynı zamanda topluma yaptıkları katkılarla da farklılık yaratıyorlar. Kurumsal sosyal sorumluluk konusunu ciddiye alan şirketler önemli kazanımlar sağlıyorlar. Yapılan çalışmalar sonucunda belirlenen faydalar şu şekilde sıralanıyor: (1) bu şirketlerin marka değerleri ve dolayısıyla piyasa değerleri artıyor; (2) Daha nitelikli personeli cezbetme, motive etme ve tutma imkanı doğuyor; (3) Kurumsal öğrenme ve yaratıcılık potansiyeli artıyor; (4) Özellikle bu konularda hassas yatırımcılara ulaşma imkanı oluştuğundan, gerek hisse değerleri artıyor, gerekse borçlanma maliyetleri düşüyor; (5) Yeni pazarlara girmekte ve müşteri sadakati sağlamada önemli avantajlar elde ediliyor; (6) Verimlilik ve kalite artışları yaşanıyor; (7) risk yönetimi daha etkin hale geliyor; (8) Kamuoyunun ve kural koyucuların şirketin görüşlerine önem vermesi sağlanıyor. BAŞARILI ÖRNEKLER Eczacıbaşı –İpek Kâğıt: Sağlık Bakanlığı verilerine göre son on yılda Türkiye’de 589 bin kişi dışkı yoluyla bulaşan ve tuvalet kâğıdı kullanımı ve basit kişisel hijyen önlemleriyle kolaylıkla önlenebilecek olan hastalıklara maruz kalmıştır. Diğer taraftan Türkiye’deki hane başına düşen yıllık tuvalet kâğıdı tüketimi 580 gram ile Avrupa’da 6.9 kg olan tüketimin yüzde 8’i kadardır. Bu bağlamda İpek Kâğıt, son altı yıldır özellikle 7–11 yaş arası çocuklarını hedef alan kişisel hijyen kursları düzenlemiş ve yaklaşık 4.3 milyon öğrenciye ulaşmıştır. İlköğretim Kişisel Hijyen Eğitimi Projesi ile ülke çapında ilkokul öğrencilerine kişisel hijyenin temelleri öğretilerek, daha iyi sağlık ve yaşam standartlarının sağlanabilmesine katkıda bulunulması hedeflenmektedir. Proje, Türkiye’de sağlık şartlarını iyileştirmeyi, hijyen kuralları ile ilgili bilgi ve bilinci arttır-
Sunjut: Sunjut, 1968’den bu yana İstanbul’da faaliyet gösteren ve özellikle teknik tekstil üretimi yapan bir şirkettir. Şirket yönetimi, ulusal ve uluslararası pazarda konumunu güçlendirmek için kullanılan elektrik enerjisinin bir bölümünü rüzgârdan sağlama kararı almıştır. Şirket bu proje ile ‘yenilenebilir kaynak kullanımı kurulumu sahipliği’ kategorisinde, endüstriyel üretim yapan bir şirkette ilk özel rüzgâr gücü tesisatı sıfatı ile Eurosolar tarafından ödüle layık görülmüştür. Toplam 12 Mw rüzgâr gücü santrali, üretimin enerji ihtiyacının büyük bir çoğunluğunu karşılamaktadır. Bu proje bir fabrika bahçesine kurulan ilk rüzgâr tarlası olduğundan Sunjut bundan sonra doğabilecek bürokratik engellerin aşılmasında da önemli bir rol oynamıştır. Böylece, Sunjut’tan sonra aynı uygulamayı yapmak isteyecek olan diğer şirketler için de yol açılmıştır. Aygaz: Koç Holding bünyesinde yer alan şirket, 1,400 mavi yakalı ve 500 beyaz yakalı çalışanıyla özellikle LPG üretimi ile enerji sektöründe faaliyet göstermektedir. Aygaz, Koç Grubu’nun kurumsal stratejisiyle de paralel olarak, kendisini topluma en yakın şirket olarak tanımlama yaklaşımı içindedir. Şirket kurumsal sosyal sorumluluk aktivitelerini de aynı kavram çerçevesinde şekillendirmekte ve ana ilgi alanlarını eğitim, sağlık, kültür ve sanat olarak ifade etmektedir. Aygaz, pazar ile olan iletişimini temel olarak tüm Türkiye’ye yayılmış olan bayiler ağıyla sağlamaktadır. Bölge halkından ve toptancılarından düzenli olarak görüş ve geri bildirimler almaktadır. Aynı zamanda, her şehirden gerek ürünler gerekse Aygaz’ın bölgedeki faaliyetleri hakkında görüşlerin bildirilebileceği ve şikayetlerin yapılabileceği bir çağrı merkezi bulunmaktadır. Aygaz, geleceğin müşterileri olarak tanımladığı çocukları da ihmal etmeyerek bilgilendirilmeleri için gerekli faaliyetlerde bulunmaktadır. 2002 yılında ilkokul öğrencilerini yangın, deprem, ilkyardım, trafik ve ev-okul kazalarına ilişkin konularda eğitmeyi amaçlayan ‘Dikkatli Çocuk’ kampanyasını bu amaçla gerçekleştirmiştir. Ateş böceği eğitim birimleri projesi ve “Aygaz Ev Kazalarına Karşı Uyarıyor” kampanyası da şirketin farkındalık yaratmak amacıyla gerçekleştirdiği KSS çalışmaları arasındadır. Aygaz’ın finansal raporları da kurumsal sosyal sorumluluk raporu gibi tamamıyla halka açıktır. Ayrıca tüm Aygaz projelerinin etkileri saygın üniversitelerce değerlendirilmekte ve geribildirim raporları oluşturulmaktadır. Aygaz, yapılan sosyal projelerin sonuçlarının ve hedef gruba etkilerinin ölçülmesini çok önemsediğini belirtmektedir. ç Önce Kalite’145 Temmuz-Ağustos 2010
13
KURUMSAL SOSYAL SORUMLULUK
Kültür ve sanatta Eczacıbaşı Topluluğu Eczacıbaşı Topluluğu, kültür-sanat alanındaki kurumsal sosyal sorumluluk çalışmalarını kuruluşunda ya da yönetiminde etkin olduğu sivil toplum kuruluşları aracılığı ile yürütür. Kurucusu Dr. Nejat F. Eczacıbaşı’nın Türkiye’de çağdaş sanatın tanınması, sevilmesi ve gelişmesi için gösterdiği çabaları sürdüren Eczacıbaşı Topluluğu, bir dizi sanatsal etkinliği, toplumsal sorumluluk anlayışı çerçevesinde ya düzenlemekte ya da desteklemektedir.
İstanbul Modern Sanat Müzesi
T
ürkiye’nin sanatsal yaratıcılığını kitlelere ulaştırmak ve kültürel kimliğini uluslararası sanat ortamıyla paylaşmak amacıyla, disiplinlerarası etkinliklere ev sahipliği yapan İstanbul Modern Sanat Müzesi için Eczacıbaşı Topluluğu, kurucu olarak ilk yatırım ve proje yönetim finansmanı ile çekirdek koleksiyonunu sağladı. Türkiye’de modern ve çağdaş sanat sergileri düzenleyen ilk özel müze olarak, 2004 yılında, İstanbul Boğazı’nın kıyısında, 8.000 metrekarelik bir alanda kurulan İstanbul Modern, modern ve çağdaş sanat alanlarındaki üretimleri uluslararası bir yönelimle koleksiyonunda toplayarak, koruyarak, sergileyerek ve belgeleyerek sanatseverlerin erişimine sunuyor. Bünyesinde barındırdığı süreli ve sürekli sergi salonları, fotoğraf galerisi, eğitim ve sosyal programları, kütüphane, sinema, kafe ve tasarım mağazası ile çokyönlü bir hizmet alanı sunuyor. Müzenin koleksiyonları, sergileri ve eğitim programları, her toplumsal kesimden ziyaretçiye sanatı sevdirmeyi ve onların etkin biçimde sanata katılımlarını sağlamayı hedefliyor. İstanbul Kültür ve Sanat Vakfı (İKSV)
E
czacıbaşı Topluluğu, kurulduğu 1942 yılından itibaren kültür, sanat, eğitim, bilim ve spor alanlarında toplumsal yaşamın gelişmesine katkıda bulunmayı sorumlulukları arasında sayıyor. Bu doğrultuda, toplumsal hizmetlerini, doğrudan kurduğu ya da kuruluş ve yönetiminde etkin rol aldığı kurumlar aracılığıyla yürütüyor. 14
Önce Kalite’145 Temmuz-Ağustos 2010
İKSV’nin Dr. Nejat F. Eczacıbaşı öncülüğünde kuruluşundan bu yana Uluslararası İstanbul Müzik Festivali’ni destekleyen, son on yıldır ise Festival Sponsorluğu’nu üstlenen Eczacıbaşı Topluluğu, 2006 yılından başlayarak İKSV’nin “Öncü Sponsoru” oldu. Eczacıbaşı Topluluğu, Müzik, Film, Tiyatro, Caz Festivallerini ve Bienali de kapsayan “Öncü Sponsorluk” yapısı ile daha geniş bir sanatsever çevre ile buluşmayı ve desteğini yaygınlaştırmayı hedefliyor. Eczacıbaşı Topluluğu, festivalleriyle İstanbul’u uluslararası bir kültür-sanat merkezi haline getiren İKSV’nin 38 yıldır aralıksız destekçisi olmaktan onur duyuyor. Eczacıbaşı Topluluğu’nun kültür ve sanat alanındaki diğer etkinlikleri İstanbul Modern Sanat Müzesi, İzmir Kültür Sanat ve Eğitim Vakfı, Eczacıbaşı Sanal Müzesi ve VitrA Sanat Atölyesi’nde yürütülüyor.
Sanal Müze
T
ürkiye’deki çağdaş sanat ortamına ilişkin bir “Bellek Arşivi” oluşturmak, sanatçılara ve sanatseverlere buluşma-tartışma olanağı sunmak, özgün ve yaratıcı projelere kucak açmak amacıyla kurulan Eczacıbaşı Sanal Müzesi, 1999 yılından bu yana 50’nin üzerinde sanal sergi ve çeşitli alanlardaki etkinlikleri ile sanat ortamına hizmet verdi. Sanal Müze arşivi 2009 yılından itibaren İstanbul Modern web sitesine taşındı. İzmir Kültür, Sanat ve Eğitim Vakfı
İ
zmir Kültür Sanat ve Eğitim Vakfı, 1985 yılında, Dr. Nejat F. Eczacıbaşı’nın girişimi ile kuruldu. Vakıf, Eczacıbaşı’nın sponsorluğunda müzik, dans ve tiyatro gösterilerini kapsayan Uluslararası İzmir Festivali’ni düzenliyor. Dr. Nejat F. Eczacıbaşı Vakfı
1
978 yılında kurulan Eczacıbaşı Vakfı’nın kuruluş belgesinde amaçları, Türkiye’nin ekonomik kalkınmasına katkıda bulunmak, bilimsel araştırmaları desteklemek, Türk kültür ve sanatını korumak ve geliştirmek, Türk eğitimine ve köy kalkınmasına yardımda bulunmak, biçiminde belirleniyor. Vakıf, amaçları doğrultusunda, “Modern Türk Resim Koleksiyonu” düzenliyor, müzik alanında olağanüstü yetenekli genç sanatçıların yurtdışındaki virtüözlük öğrenimlerine katkıda bulunuyor. İstanbul ve İzmir’deki Eczacıbaşı okulları başta olmak üzere, ilk ve orta öğretim kuruluşlarıyla bilimsel araştırma kurumlarına destekler sağlıyor. Dr. Nejat F. Eczacıbaşı Vakfı Yayınları ise kamuoyuna, toplumsal yaşam, sanat ve kültürle ilgili yapıtlar sunuyor. Vitra Seramik Sanat Atölyesi
S
eramik sanatına yeni yapıtlar kazandırmayı ve bu yapıtları topluma aktarmayı amaçlayan VitrA Seramik Sanat Atölyesi, 1957 yılında Dr. Nejat F. Eczacıbaşı’nın önderliğinde kuruldu. O tarihten günümüze, pek çok genç seramik sanatçısına kapılarını açan VitrA Seramik
Bülent Eczacıbaşı Eczacıbaşı Grubu sadece ticari başarısıyla deği, spordan eğitime, kültür sanattan doğanın korunmasına kadar birçok alanda imza attığı sosyal sorumluluk projeleriyle öncü bir rol oynuyor. Bülent Eczacıbaşı, Eczacıbaşı Topluluğunun sosyal sorumluluk çalışmalarını özetliyor: “Sosyal sorumluluk çalışmalarımızı ağırlıklı olarak kültür-sanat, eğitim ve spor alanlarında ve kuruluşunda ya da yönetiminde etkin olduğumuz sivil toplum kuruluşları aracılığı ile yürütüyoruz. Dr. Nejat Eczacıbaşı’nın öncülüğünde kurulan İstanbul Kültür ve Sanat Vakfı’nın
sponsorluğunda 36 yılı geride bıraktık. İstanbul Modern Sanat Müzesi ise sadece Türkiye’nin ilk özel modern sanat müzesi olmakla kalmadı, Türkiye için pek çok yeni uygulamanın öncüsü olduk. Kullandığı aktif pazarlama yöntemleri ile kitlelere ulaşan bir kurum olmayı başardı. İlk defa bir sanat müzesinin eserleri korumayı ve saklamayı değil, kitlelerle paylaşmayı öncelikli hedef olarak benimsememsiyle müzecilik alanında yeni bir dönem başlatmış oldu. Nejat F. Eczacıbaşı Vakfı da bu alandaki çalışmalarımız arasında sıralayabiliriz. Eğitim konusunda gerçekleştirdiğimiz projelerin en yenisi ise, halen sürmekte olan Yatılı ilköğretim Bölge Okulları Hijyen Projesi. Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği işbirliği ile gerçekleştirdiğimiz ve öğrencilere çağdaş, kaliteli ve sağlıklı yaşam koşulları sunmayı amaçlayan bu proje kapsamında, Anadolu’daki yatılı ilköğretim bölge okullarının banyo ve tuvaletlerini projelendirerek Vitra ve Artema markalı ürünlerle yeniliyoruz. İlk etapta proje kapsamına alınan 30 okulda, Eczacıbaşı Topluluğu kuruluşların dan İpek Kağıt’ın “İlköğretim Okulları Kişisel Hijyen Eğitimi” de uygulanacak. Zaman içinde Eczacıbaşı Topluluğu’nun diğer alanlardaki birikim ve uzmanlığı da bu okulların hizmetine sunulacak.”
Sanat Atölyesi, Alev Ebüzziya, Candeğer Furtun, Nasip İyem, Füreya Koral, Atilla Galatalı gibi Türk seramiğinin en önemli ustalarını da kendi bünyesine ağırladı. 2002 tarihinde Uluslararası Seramik Akademisi üyeliğine kabul edilen VitrA Seramik Sanat Atölyesi, periyodik sergiler, workshoplar, dia gösterileri ve konferanslarla seramiğe gönül veren sanatçıları ve sanatseverleri buluşturuyor. VitrA Seramik Sanat Atölyesi, bir yandan, her yıl düzenlediği “Kişisel İzler” başlıklı sergilerde seramik sanatçılarının son dönem yapıtlarını bir araya getirirken, bir yandan da seramiğin diğer disiplinlerle ilişkisini güçlendirmek ve seramik sanatına farklı bakış açıları kazandırmak amacıyla projeler üretiyor. Bu amaç doğrultusunda, 2000 yılında bir grup ressamla çalışarak “Tuvalden Toprağa” sergisini gerçekleştiren atölye, 2003 yılında seramiği karikatürle buluşturan “Çizgi Kahramanlar Sokakta” sergisine imza atmıştı. ç Önce Kalite’145 Temmuz-Ağustos 2010
15
KURUMSAL SOSYAL SORUMLULUK
Has Kurumsal Sosyal Sorumluluk Akademisi Türkiye’nin ilk sivil toplum, üniversite ve iş dünyası işbirliğini oluşturan "Has Kurumsal Sosyal Sorumluluk Akademisi" Kadir Has Üniversitesi ve Türkiye Kurumsal Sosyal Sorumluluk Derneği İşbirliğinde kuruldu.
T
ürkiye Kurumsal Sosyal Sorumluluk Derneği ve Kadir Has Üniversitesi işbirliği ile geçtiğimiz yıl hayata geçirilen HAS KSS Akademisi öğrencilerin yanı sıra akademik dünyanın ve iş hayatındaki profesyonellerin de eğitim alabilecekleri kurumsal sosyal sorumluluk sertifika programları sunuyor. “Has Kurumsal Sosyal Sorumluluk Akademisi” eğitim, uygulama, araştırma ve danışmanlık hizmetleri ile sürdürülebilir kalkınma kapsamında Türkiye’de Kurumsal Sosyal Sorumluluk uygulamalarının yaygınlaştırılması, gündeme çekilmesi ve geleceğin KSS önderlerinin yetiştirilmesini hedefliyor. Dünyada olduğu gibi Türkiye’de de hızla yaygınlaşan sürdürülebilir kurumsal yapılar ve sosyal, çevresel, etik ve ekonomik etki alanlarını kabul eden şirketler nedeniyle kurumlar artık farklı uygulamalarda etkin roller alıyor. Kurumsal Sosyal Sorumluluk 16
Önce Kalite’145 Temmuz-Ağustos 2010
Eğitim Programları şirketlere, KSS performanslarını değerlendirme, strateji ve politikalarını belirleme, uluslararası standartlarda raporlama yapabilme konularını uygulamalı olarak öğrenmeleri için her bahar ve güz döneminde eğitim programları düzenliyor. Kurumsal Sosyal Sorumluluk Laboratuarları HAS KSS Akademisi KSS Laboratuarları, sosyo-ekonomik sorunları çözmek, AB temsilcileri, paydaşlar ve işletme temsilcilerinin yuvarlak masa etrafında toplanarak tecrübelerini paylaşmalarını sağlamak ve ortak operasyonel projeleri gerçekleştirmek amacıyla okullarda gerçekleştiriliyor. Bilim ve Finansal katılım ile gerçekleşen eğitimler,
2010 yılında da AB İşletme 2020 laboratuarı ile devam ediyor. HAS KSS Akademisi Kadir Has Üniversitesi ev sahipliğinde Değer Katan Kurumsal Sosyal Sorumluluk Konferansı, KSS’de Derecelendirme ve İletişim Konferansı, KOBİ’ler ve KSS ‘KOBİ’ler için KSS Eğitimi’ düzenlenen konferans ve seminerler, toplumsal başarı çalışmalarında sosyal sorumluluk bilincini geliştirmek ve Kurumsal Sosyal Sorumluluk uygulamalarını yaygınlaştırmak amacı ile sürüyor. Türk Kadını İş Dünyasındaki Yerini Kadir Has Üniversitesi’nde Aradı Birleşmiş Milletler Binyıl Kalkınma Hedefleri kapsamında 2015 yılına kadar cinsiyet eşitliğini teşvik etmek ve kadının iş dünyasında
güçlendirilmesini sağlamak amacı ile farklı sektörler tarafından yürütülen farkındalık çalışmalarına Has Kurumsal Sosyal Sorumluluk Akademisi ve Türkiye Kurumsal Sosyal Sorumluluk Derneği, Üst Yönetimde Kadın Temsili ve Kurumsal Sosyal Sorumluluk konulu panel ile katkıda bulundu. TOBB Kadın Girişimciler Kurulu Başkanı Aynur Bektaş, Coca-Cola Türkiye Genel Müdürü Galya Frayman Molinas, Opet Petrolcülük A.Ş. Yönetim Kurulu Üyesi Nurten Öztürk, Visa Europe Ülke Direktörü Nur Öztin Kurak gibi önemli kadın yöneticilerin katılımı ve Özlem Gürses’in moderatörlüğünü gerçekleştirilen panelde profesyonel hayatta Türk kadının mevcut ve olması gereken yeri gündeme getirildi.
“Sosyal Sorumluluk İçin Adım Adım” 8. Kadir Has Yol Koşusu, 2010 yılında ilk kez yapılan “Sosyal Sorumluluk İçin Adım Adım” Koşusu ile daha da anlam kazandı. Kadir Has Üniversitesi öğrencileri, akademisyenleri, çalışanları, bazı STK Gönüllüleri ve Adım Adım Oluşumu atletlerinden oluşan 76 kişilik bir grup 2500 metrelik parkuru,
yardım, doğrudan Cibali İlköğretim Okulu’na bağışlandı. Sosyal Sorumluluk için gerçekleştirilen bu koşu gelenekselleşerek her yıl çevre bölgemizde eğitim amacıyla değer bulacak. Has KSS Akademisi, Çağdaş İş Dünyası’na STK Günleri ile Değer Katıyor Kurumsal Sosyal Sorumluluk Projeleri, modern, çağdaş ve gelişmiş iş dünyası
“Genç Liderler Akademisi” Geleceğin Liderlerini Geliştiriyor Genç Liderler Akademisi İstanbul Valiliği, Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı ve Habitat için Gençlik Derneği işbirliği ile geleceğin lider adaylarının kişisel gelişimlerini desteklemek amacıyla hayata geçirildi. Kadir Has Üniversitesi, 4 Temmuz 2008 tarihinde imzalanan protokolle çalışmalarına başlayan Genç Liderler Akademisi işbirliğine 2010 Mart ayı itibariyle katıldı.
Cibali İlköğretim Okulu’nun eğitim ihtiyacına destek vermek amacıyla koştular. Koşu öncesi ve sonrası her katılımcının kendi arkadaşlarına attığı bağış mektupları ile toplanan
için günümüzde en az finansal başarı kadar önemli. Toplumla etkili iletişim sağlayarak kurum ve kuruluşlara değer katan, rekabet unsuru olarak algılanan Kurumsal Sosyal Sorumluluk kavramı ile kurum ve kuruluşların her alanda farkındalıklarının artması, bilgi ve uygulamaların çalışma prensiplerinin bir parçası haline gelerek özümsenebilmesi amacıyla geliştirilen Kurumsal Sosyal Sorumluluk Sertifika Programı, iş dünyasının orta ve üst düzey yöneticilerine yönelik Kadir Has Üniversitesi, Has Kurumsal Sosyal Sorumluluk Akademisi tarafından hazırlanıyor. Kurumsal Sosyal Sorumluluk Sertifika Programı, hem bireysel, hem de kurumsal olarak KSS Önce Kalite’145 Temmuz-Ağustos 2010
17
KURUMSAL SOSYAL SORUMLULUK
Has KSS Akademisi'nin Hedefleri l Türkiye’de önemli bir sivil toplum ve üniversite işbirliği gerçekleştirilmesi ile ilgili sağlanacak değerleri yükseltebilmek, çalışanların bilgilerini derinleştirmelerini sağlamak, daha fazla pozitif uygulamayı tanımalarını ve kurumun faaliyet alanlarına entegre olabilecek sistemleri doğru analiz etmelerini hedeflemektedir. Eğitimlerde, standart sınıf dersleri, kendi kendine öğrenme projeleri ve anlatılan kurumsal sosyal sorumluluk performanslarıyla ilgili katılımcıların bireysel çalışma sunumları daha sonraki günlerde web üzerinden de online olarak izlenebiliyor. Kadir Has Üniversitesi, Has Kurumsal Sosyal Sorumluluk Akademisi tarafından hazırlanan Kurumsal Sosyal Sorumluluk Sertifika Programı KSS Stratejisi, KSS Yönetimi, KSS Politikası, Performans alanları, Çalışanlar ve KSS, Sistemler Süreçler, Hedefler, Raporlama Performans denetimi, Paydaş Katılımı gibi konuları içeriyor. Kadir Has Üniversitesi Komşularıyla İç İçe ‘Her komşunun birbiri üzerinde hakkı vardır’ düşüncesiyle yola çıkan Kadir Has Üniversitesi’nin Cibali halkı ile iç-içe yaşayan öğrencileri ve akademik kadrosu, “Komşuluk Hakkı” adıyla başlattığı sosyal sorumluluk
l “Has KSS Akademisi Projesi” ile Kadir Has’ın hayırseverliğinin bir çıktısı olan Kadir Has Üniversitesi, Türkiye’nin hayırseverlikten Kurumsal Sosyal Sorumluluğa dönüşmesini sağlaması. l KHÜ öğrencileri kapsamlı bir KSS ağına dâhil olacak, güncel uluslararası KSS konularını takip etmesi, sosyal sorumluluk projelerinin geliştirilmesi, şirketlerde KSS konusunda staj imkanı sağlanması. l Şirketler ve sivil toplum kuruluşları için güvenilir, araştırmacı, güncel gelişmeleri yansıtan referans bir KSS Merkezi oluşturulması. l KSS konularında paneller, seminerler, eğitimler, zirveler ve münazaralar ile sürekli Türkiye’nin gündeminde tutulması. l Şirketlerin ve sivil toplum kuruluşlarının KHÜ’yü “Has KSS Akademisi” aracılığı ile KSS’nin merkezi haline getirmesi ve KSS projeleri uygulanması ile KSS Kütüphanesi kurulması ve KSS literatürünün oluşturulması sağlanması. projesiyle, komşuları için fırsatlar sunacak. 2001 yılından bu yana çevre düzeni ve sosyal programlara yönelik yaptığı çalışmalarla adından söz ettiren Kadir Has Üniversitesi, geçtiğimiz aylarda Rektör Prof. Dr. Mustafa Aydın liderliğinde üniversite içerisinde kurduğu Kurumsal Sosyal Sorumluluk Komitesi’nde Cibali Bölgesi ve halkı için neler yapılabileceğini tasarlayarak, Komşuluk Hakkı
Projesi’ni hayata geçirdi. Komşuluk Hakkı Projesi kapsamında, bölgenin önde gelen fikir sahibi kişilerinden oluşan Cibali Mahalle Heyeti, Fatih Belediye Başkanı Mustafa Demir ve ekibinin katılımıyla, Kadir Has Üniversitesi tarafından düzenlenen ilk toplantı gerçekleştirildi. Cibali halkı temsilcileri, bölgenin ihtiyaçları ve beklentilerini Kadir Has Üniversitesi temsilcilerine iletirken, eğitim kalitesi, eğitmen kadrosu ve yenilikçi atılımlarıyla tanınan Kadir Has Üniversitesi sosyal sorumluluğa verdiği önemi, öğrencilerine 3 yıl boyunca verdiği “Sosyal Sorumluluk” dersinin yanı sıra Kurumsal Sosyal Sorumluluk alanında yaptığı çalışmalar ile de gözler önüne serdi. Kadir Has Üniversitesi yetkilileri ve öğrencileri, Komşuluk Hakkı Projesi ile sağlık taramaları, çevre düzeni ve mimari dokunun iyileştirilmesi, bölge halkına yönelik sinema-tiyatro gösterileri, bölgedeki ilköğretim okulları ile spor, kültür ve eğitim alanlarında işbirlikleri gibi çalışmalar yapmayı hedefliyor.ç
18
Önce Kalite’145 Temmuz-Ağustos 2010
KURUMSAL SOSYAL SORUMLULUK
Meslek Lisesi Memleket Meselesi Proje, Koç Topluluğu tarafından Milli Eğitim Bakanlığı işbirliği ile başlatılan “Mesleki–Teknik Eğitimi Özendirme Programı” çerçevesinde, olanakları kısıtlı başarılı ilköğretim mezunu gençlerin sanayi, bilişim ve hizmet sektörüne eleman yetiştiren Meslek Liseleri'ne girmelerinin desteklenmesi, staj olanağı sağlayarak, bilgi, beceri ve yeterliliklerinin artırılması ve ekonominin ihtiyaç duyduğu nitelikli teknik elemanların yetiştirilmesi amacı hedefliyor.
M
eslek Lisesi Memleket Meselesi (MLMM) Projesi, mesleki ve teknik eğitimin karşı karşıya olduğu sorunlar konusunda kamuoyunda farkındalık yaratmak, ilgili paydaşları sorunun çözümü için harekete geçirmek ve meslek liselerinin itibarını güçlendirmek amaçlarıyla Koç Holding, Vehbi Koç Vakfı ve Milli Eğitim Bakanlığı ortaklığında 2006 yılında başlatıldı. MLMM projesinin içeriğinin şekillendirilmesini sağlayan bu hedeflerin temelinde yalnızca 20
Önce Kalite’145 Temmuz-Ağustos 2010
istihdam ve ekonomik büyümeye değil, gençlerin potansiyellerini gerçekleştirme imkanlarına ve toplumsal kalkınmaya ilişkin de bir kaygı yatmaktadır. Nüfusunun yarısı 28.8 yaşın altında olan ülkemizde, gençler arasında işsizlik oranı % 24’ün üzerindedir. Bu bulgulardan hareketle, gençlerimizin potansiyellerini ortaya koymaları, üretken bireyler olarak topluma katılımları için gerekli imkan ve fırsatları oluşturulmasının ülkemizin toplumsal gelişiminin sağlanmasındaki önemi ortaya çıkmaktadır. Bu nedenle MLMM kapsamında oluşturulan model uygulamalar, gençlerin mesleki beceriler kazanıp istihdam edilebilir hale gelmesinin ötesine geçip, kişisel gelişimlerine katkı sağlayacak,
potansiyellerini gerçekleştirmelerine olanak verecek imkanlar da içerecek şekilde tasarlanmış ve proje kapsamında 20 Koç Topluluğu Şirketi, Migros, Dünya Bankası ve Microsoft gibi kuruluşların yanı sıra, Habitat için Gençlik Derneği, TEMA, Genç Başarı Vakfı gibi birçok sivil toplum örgütü ile işbirliği geliştirilmiştir. MLMM Kapsamında Hayata Geçirilen İşbirlikleri. Projenin çekirdeğinde MEB ve Vehbi Koç Vakfı ile birlikte 81 ilde 262 okulda 8000 meslek lisesi öğrencisine sağlanan staj destekli eğitim bursu bulunmaktadır. Söz konusu destek, mesleki eğitimin özendirilmesi ve mesleki becerilerin geliştirilmesi konusunda projenin önemli bir boyutunu oluştururken,
MESLEK LİSESİ MEMLEKET MESELESİ DÜNYASI ŞİRKETLER
KOÇTAŞ
TAT
HARRANOVA BESİ
Koç Topluluğu Şirketlerinin ve Migros’un da projeye dahil olması ile oluşturulan meslek lisesi koçluk sistemi, gelişim modülleri, eğitim laboratuarları ve tüm bu sistemin bir modele dönüştürüldüğü “okul/ işletme işbirliği” stratejisi proje paydaşlarının çözüm imkanlarını sahiplenmesi ve mesleki eğitimin sürdürülebilir bir şekilde iyileştirilmesi konusunda projenin diğer boyutlarını oluşturmaktadır. Projenin dış paydaşlarından Habitat için Gençlik Derneği ile “Bilenler Bilmeyenlere Bilgisayar Öğretiyor” programı kapsamında geliştirilen işbirliği ile MLMM bursiyerlerine bilgisayar eğitimleri ile destek verilmekte, bursiyerlerin de çevrelerinde bilginin ve teknolojinin yaygınlaşmasına yardımcı olmaları hedeflenmektedir. Bu kapsamda 2010 yılı içerisinde 7 bölge, 21 il, 24 okulumuzda 761 öğrenciye ulaşılmıştır. Genç Başarı Vakfı ile geliştirilen işbirliği sayesindeyse 21 okulda girişimcilik eğitimi verilmekte ve sanal şirketler kurarak, işletmeciliğin mantığının ne olduğunu yaşamaları sağlanmaktadır Günümüzde çevresel ve toplumsal sürdürülebilirliğe ilişkin farkındalık ve sosyal sorumluluk bilincinin iş dünyasına entegre edilmesinin taşıdığı önem nedeniyle, bu tarz mesleki gelişim eğitimlerinin yanı
TÜPRAŞ
TÜRK TRAKTÖR
SETUR
DÜZEY
OTOKOÇ
KOÇNET
FORD
AYGAZ
TOFAŞ
ARÇELİK
YAPI KREDİ BANKASI
OPET
81 İL DÜNYA BANKASI
ARÇELİK LG
AVİS
STAJ Branş Bölümleri Laboratuarlar İşletme Tanıtımları
DEMİR EXPORT
OTOKAR
DİVAN
BİRMOT
ŞİRKET SORUMLULARI
GENÇ BAŞARI EĞİTİM VAKFI
VEHBİ KOÇ VAKFI KOÇ HOLDİNG MLK
HABİTAT İÇİN GENÇLİK DERNEĞİ
MESLEK LİSESİ ÖĞRENCİLERİ
MESLEK LİSESİ
MEB
sıra TEMA Vakfı ile kurulan işbirliği kapsamında MLMM okullarından 1700 öğrencinin çevre eğitimi ile doğal kaynakların verimli kullanılmasına yönelik farkındalık geliştirmeleri de sağlanmıştır. Gelişim Modülleri ve Proje Yarışmaları Bu kapsamda, 20 Koç Topluluğu Şirketi ve Migros’tan 333 gönüllü Meslek Lisesi Koçu (MLK), tasarlanan gelişim modülleri aracılığı ile MLMM bursiyerlerinin kişisel gelişimlerine destek vermektedir. Bu modüller, girişimcilikten sorumlu vatandaşlığa kadar bursiyerlerimizin hayatları boyunca ihtiyaç duyacakları beceriler ile onları donatmayı amaçlamaktadır. Bu kapsamda, MLMM bursiyerlerinin
lisede okudukları her sene için bir tema belirlenmiştir. Modüller oluşturulurken 9. sınıf “kendilerini keşfetme yılı” olarak belirlenmiştir. Bu yılda Meslek Lisesi Koçları bursiyerlerle tanışma töreni yaptıktan sonra, özgüven kazanma, hedef belirleme ve zaman yönetimi ile mesleki yönlendirme desteği vermektedirler. 10. sınıf “sorumlu vatandaşlık yılı” olarak belirlenmiştir. Kavramın içeriği, sorumlu vatandaş olarak sorunlara nasıl çözüm getirilebileceği, bu çözümlerin nasıl proje formatında geliştirilebileceği gibi konular bir ekip çalışması halinde öğrenilmektedir. 11. sınıfta uygulanan “Hayata Uyum Sağlıyorum” teması altında ekip çalışması, problem çözme, proje yönetimi ve staja yerleştirme odağında şekillendirilmiştir. En son sene, 12. sınıfta, iş hayatına geçişi kolaylaştıracak mülakat teknikleri ve CV hazırlama ile iş etiği eğitimi alanlarında MLMM bursiyerlerine destek olunmaktadır. Bu modüllerle öğrenilen birçok bilginin pratiğe geçirilmesi içinse bursiyerler arasında Proje Yarışmaları düzenlenmektedir. Proje yarışmaları kapsamında, MLK’ların “Sorumlu Vatandaşlık” ve “Proje Önce Kalite’145 Temmuz-Ağustos 2010
21
KURUMSAL SOSYAL SORUMLULUK
MESLEK LİSESİ MEMLEKET MESELESİ Geliştirme” Modüllerini bursiyerlerle paylaşmalarının ardından, bursiyerler arasında proje ekipleri oluşturulmakta ve MLK’ların rehberliğinde öğrenciler kendi projelerini geliştirmektedirler. Koç Holding’in yarışma ödülü, birinci ekibe geliştirdikleri projeyi uygulamak amacıyla 20.000 dolarlık destek sağlamaktır. Okul/İşletme İşbirliği Modeli Meslek Lisesi Memleket Meselesi projesi kapsamında elde edilen sonuçların başında şu ana kadar özetlenen tüm uygulamaların temel eksenini oluşturan okul/ işletme işbirliği modeli gelmektedir. Bu modelde şirketler faaliyet alanlarına göre ilgili meslek liseleri ile eşleşmekte ve altyapı koşullarının iyileştirilmesinden öğrencilerin kişisel gelişimine kadar meslek liselerinin ihtiyaç duydukları alanlarda kapasitelerinin arttırılmasına yönelik destek sağlamaktadırlar. Bu şekilde, meslek lisesi öğrencilerinin günümüzün sektörel ihtiyaçları ile uyumlu bir eğitim görmeleri ve üretken bireyler olarak topluma katılımları hedeflenmektedir. MLMM kapsamında, yukarıda özetlenen birçok çalışmanın yanı sıra Koç Topluluğu Şirketlerinin oluşturduğu uygulamalarla da okul/ işletme işbirliğine yönelik model çalışmalar oluşturulmuştur. Bu kapsamda MEB ile birlikte 9 ilde açılan 11 Fiat laboratuarının yanı sıra, Tüpraş, Petrol-Rafineri-Kimya 22
Önce Kalite’145 Temmuz-Ağustos 2010
Laboratuarları Projesi ile Endüstri Meslek Lisesi kimya bölümlerinde, “kimya teknolojisi” dalına ek olarak “rafineri petrokimya” adında ilave bir dal açılması sağlanmıştır. Ayrıca Ford Otosan, 2001 yılından beri 2 meslek lisesinde Ford laboratuarları ile eğitime destek vermektedir. Oluşturulan bu modellerin KOBİ’ler başta olmak üzere özel sektörün geneline yaygınlaştırılması ve özel sektörün inisiyatifi alarak kendi alanlarında mesleki eğitimin iyileştirilmesine katkı sunması hedeflenmektedir. MLMM Kapsamında Alınan Ödüller 2006 yılından beri birçok başarıya imza atan MLMM Projesi birçok ulusal ve uluslararası ödüle de hak kazanmıştır. Geçmiş yıllarda Amerikan İletişim Profesyonelleri
PROJE 81 ilde, 262 okulda, 8.000 meslek lisesi öğrencisine staj destekli eğitim bursu, istihdam önceliği ve koçluk. Birliği’nden (LACP) Magellan Ödülü ve Özel Sektör Gönüllüler Derneği'nden "En Başarılı Gönüllülük Projesi" Ödülünü kazanan MLMM’nin başarısı 2010 yılında da iki ödülle taçlandırılımıştır. 2010 yılı içinde MLMM’ye ilk ödül iletişim sektörünün saygın yayınlarından biri olan “Holmes Report”un ABD merkezli yayıncısı Holmes Group’tan geldi. Holmes Group’un düzenlediği Avrupa Sabre Ödülleri’nde, “Corporate Social Responsibility” - Kurumsal Sosyal Sorumluluk kategorisinde 28 ülkeden 2 bine yakın başvuru arasında sıyrılıp Sabre ödülünü alan MLMM’nin başarısı Stevie Awards tarafından da tescillendi. Dünya çapındaki şirketlerin ve organizasyonların çalışanlarıyla birlikte hayat verdikleri başarılı projeleri ödüllendiren Stevie Awards, 2003 yılından bu yana düzenlediği ‘The International Business Awards’ ile global dünyadaki başarılı iş uygulamalarını cesaretlendirmeyi hedefliyor. The International Business Awards’ta ‘Şirketler/ Organizasyonlar’ kategorisinde yarışan Koç Holding, MLMM Projesi ile Avrupa’da yılın ikinci en iyi sosyal sorumluluk programı seçildi. Aralarında ABD’li The Trump Organization Başkanı Donald Trump, İngiliz Telecity Group CEO’su Michael Tobin, Avustralyalı SEMA Group CEO’su Alexander van der Laan gibi iş dünyasının önemli isimlerinin bulunduğu jüri tarafından ödüllendirme yapıldı.ç
KURUMSAL SOSYAL SORUMLULUK
"Ülkem için" projesi Koç Topluluğu şirketleri, çalışanları, bayileri ve tedarikçileri arasında sosyal sorumluluk olgusunu yaygınlaştırarak, toplumsal sorunlara karşı daha katılımcı bir tutum geliştirmeyi ve yerel gelişimi destekleyerek yaşam standardını yükseltecek projelerin hayata geçirilmesini amaçlayan “Ülkem İçin” projesi, 2006 yılında Koç Holding’in 80. yılında atılan ilk adımlardan sonra bugün sosyal sorumluluk alanında önemli başarılara imza atıyor.
A
rtık hem bireysel hem de kurumsal olarak bilinçli bir duyarlılığın geliştirilmesi ve sorunlara sahip çıkıp çözümün bir parçası haline gelinmesi gerekiyor. “Ülkem İçin” Projesini bu anlamda diğer projelerle farklı bir boyuta taşıyan da bu bakış açısı. Çalışan ve bayi sayısıyla çok büyük bir aile olan Koç Topluluğu ülkemizin karşılaştığı sorunlar karşısında çözümün bir parçası olmaya çalışıyor. İşte bu anlayışla Koç Holding, kuruluş yıldönümü olan 31 Mayıs’ı “Ülkem İçin” günü olarak kutlladı. Koç Topluluğu son yıllarda hayata geçirdiği sosyal sorumluluk çalışmalarında topluluğun tüm üyelerinin projeye dahil olmalarını hedefliyor. Çalışanlar, bayiler ve tedarikçilerle el ele vererek tasarlanan ve hayata geçirilen “Ülkem İçin” Projesi, bu yaklaşımın en iyi örneklerinden birini oluşturuyor. “Ülkem İçin” Projesi her geçen gün daha da zenginleşerek etki alanını
24
Önce Kalite’145 Temmuz-Ağustos 2010
genişletiyor. Projenin bu yıl 5'inci senesi. Projemizin ilk iki yılında (2006, 2007), 81 ilde ayrı ayrı tespit edilen sorunlara yerel çözümler getiren 387 farklı proje gerçekleştirildi. Çocuk Esirgeme Kurumu’na yönelik projeler, okul tadilatları, Laboratuvar ve bilgisayar sınıfları, muhtelif, ekipman destekleri, Yaşlılar Yurdu, Otistik Çocuklar Eğitim Merkezleri Tadilatı, sağlık ocaklarına destek, hayvan barınakları oluşturulması, çevre düzenlemeleri, köy yardımları ve ailelerin gazete abonesi yapılarak okuma alışkanlığının yaygınlaştırılması gibi çalışmalar hayata geçirilen projelerden sadece birkaç örmek. 2008 yılında ise tek bir konuya odaklanarak, 7 bölgemizde, 700 bin fidan dikildi ve 1750 futbol sahası büyüklüğünde bir alanı kapsayacak “Koç Topluluğu Ülkem İçin Ormanları”nı oluşturuldu. 2009 yılında, projenin devamı olarak
TEMA ile işbirliği yaparak çocuklara çevre eğitimleri verildi; 81 ilde gerçekleştirilen bu eğitimlerle 18 bin çocuğumuza ulaşılarak, onların “Dünyayı Kurtaran Çocuklar” olarak doğa konusunda bilinçlenmeleri sağlandı. Bu yıl ise, ülkemizin bir başka önemli ihtiyacına dokunarak, Türk Kızılayı ile birlikte “Ülkem İçin Kan Veriyorum Kampanyası”nı hayata geçirildi. Proje, kan bağışının insan hayatı için önemi konusunda farkındalık yaratarak, bilinçli, düzenli ve gönüllü donör sayısının artmasını amaçlıyor. Kan, kaynağı insan olan ve başka alternatifi bulunmayan en hayati tedavi aracı… Ülkemizde, yıllık 1 milyon 800 bin ünite kana ihtiyaç duyuluyor ve bu sayı her geçen gün artıyor. Gelişmiş ülkelerde toplanan kanın yüzde 82’si gönüllü kan bağışçılarından sağlanarak tüm tarama testlerine tabi tutulabilirken, ülkemizde bu oran gezici ekiplerin katkısı ile ancak yüzde 33’e ulaşabilmektedir. Dolayısıyla bu konuya mümkün olduğunca çok kişinin duyarlılık göstermesi son derece önem taşıyor. Projelerin seçimi ve etki alanı: Her sene 31 Mayıs günü başlattılan proje her zaman olduğu gibi, Topluluk şirketleri, çalışanlar ve bayilerden oluşan büyük Koç Ailesi ile destek veriyor. Hedef ve dilek,
2010 kampanyasına katılan çalışan ve bayilerimizden düşünceler... İsmet Hakkı - Koç Holding
kamuoyunun dikkatini bu alana çekerek, kampanyaya katılımın Koç grubu çalışanları ve bayileri ile sınırlı kalmaması, bu rakamın çok daha artmasını sağlamak. Topluluk, sosyal sorumluluk projelerinin sahadaki somut etkisi kadar orta ve uzun vadedeki dolaylı etkilerine de çok önem veriyor ve bu tip projelerin sosyal sorumluluk projeleri kapsamında kalmadan günlük yaşantımızın da bir parçası olmasını amaçlıyor. Ülkem İçin projesinde uygulama modelini seçerken dikkat edilen noktalar ise, l Koç Topluluğu hedef ve ilkeleri ile örtüşmesi, l Çalışanlar ve bayiler arasında yapılan anket sonuçları, l Ülkemizin önde gelen STKlarının proje teklifleri ve l Ülke ihtiyaçları En önemli kriter ise “Ülke geneline yayılabiliyor olması ve bireyler olarak da katkı sağlayabilecek çalışmalar olması.” Ülkem İçin Projesi Koç şirketleri yanısıra 81 ilde diğer Koç bayilerine liderlik etmek üzere seçilen Ülkem İçin Elçileri ismi verilen Koç bayilerinin etkin çalışması ile yürütülüyor. ç
“Kan vermeyi daha önceden planlamıştım bu yüzden kan vermeme engel olabilecek herhangi bir şey yapmadım. Daha önce kana ihtiyacı olan hastalara kan vermiştim ama ilk defa Kızılay’a bağışta bulunuyorum. Burada bundan sonraki izlemem gereken yolu da öğrendim. Dört ay sonra Kızılay’a gidip form doldurarak yine bağışta bulunacağım.” Mustafa Şahin - Arçelik “Kan bağışında bulunmak çok güzel bir duygu, böyle bir kampanyada katkım olduğu için çok mutluyum. Her kan bir hayat demektir. Neden siz de bir hayat kurtarmayasınız? Daha başka hayatlar kurtarmaya devam edeceğim.” Hakan Perçin - Koç Holding “Projenin başından beri ben de hazırlık sürecinde yer aldım. Dolayısıyla ilk kan verenlerden biri olmak isütedim ki kendi ekibimdeki arkadaşlarım da benim arkamdan gelsin. Ailemden de bu kampanyaya destek olmak isteyenler var. Onlar da bağışta bulunacaklar.” Hakan Vural - Arçelik “Kan bağışında bulunmak güzel bir his, Herkese tavsiye ederim. Çünkü her verdiğiniz kan bir can demektir. Boş ver demeyin, verdiğiniz kan bir gün size tekrar dönebilir. Kan bağışına daima evet. Bir kan, bir can demektir.” Mehmet Yurt - Erzincan Ülkem İçin Elçisi “Kampanyayı ilimizde düzenlemek için ilk olarak Kızılay temsilcisi ile iletişime geçtik, kampanyamız için uygun tarihi ve yeri tespit ettik. Kampanyanın iletişimini sağlamak için ilimizdeki protokol ve basın mensuplarıyla temasa geçtik. Bağış çadırımızın dikkat çekmesi için basılı malzemeler yaptırarak yoğun bir tanıtım yaptık. Katılım yoğunluğu nedeniyle kampanyayı ikinci gün de devam ettirmeyi düşündük fakat Kızılay ekibinin yoğun programı nedeniyle bir günde bitirmek zorunda kaldık. Kampanyamız şehirde çok büyük ilgi gördü. Davet edilmeden, gelip ben de kan vermek istiyorum diyen insanların varlığı bu çalışmanın başarısını ortaya koymakta ve gelecek faaliyetler için ayrı bir önem kazanmaktadır.” Ayşen Orhan- Zonguldak Ülkem İçin Elçisi “Kampanya için yer tespitinin ardından tüm Koç Topluluğu bayilerinden 31 Mayıs tarihindeki “Ülkem İçin Kan Veriyorum” kampanyasına destek istedik ve kaç kişi ile katılabileceklerini bildirmelerini rica ettik. Daha sonra davetiye bastırarak tüm Zonguldak protokolüne ulaştık. Müftülüğe davetiye vererek, Cuma namazında duyurulmasını sağladık. Yerel basında haberlerimizin çıkmasını sağladık. Belediye hoparlöründen anons yaptırdık. 31 Mayıs’ ta sabahtan Kızılay otobüsünü Hükümetin önüne çektik. Ülkem İçin ve Kızılay bayraklarıyla parkı süsledik. Havanın çok sıcak olması ve aşırı yoğunluk, kampanyamızı etkiledi. Diğer günler de yağmurun olumsuz etkileri oldu. Beş günde 300 bağış hedefi koymuştuk. Ama 230 ünite ile ilk etabı tamamladık. Kilimli, Kozlu, Devrek, Çaycuma ve Ereğli ile Kasım ayına kadar kampanyaları devam ettireceğiz.”
Önce Kalite’145 Temmuz-Ağustos 2010
25
KURUMSAL SOSYAL SORUMLULUK
Sabancı Vakfı Sabancı Vakfı’nın var olma nedeni “Toplumsal potansiyelin gelişimini sağlamak ve toplumsal duyarlılık bilincini gelecek nesillere aktarmak için özgün, yenilikçi ve kalıcı değerler oluşturarak insanların hayatında fark yaratmak” olarak benimsenmiştir.
Sabancı Ailesi, kurmuş olduğu pek çok sanayi kuruluşuyla Türkiye ekonomisinin gelişmesine önemli katkılarda bulunmuştur. Bunun yanı sıra aile bireyleri özellikle eğitim, sağlık, kültür, spor ve sosyal hizmet alanlarında çok sayıda kurumun toplum yararına sunulmasına büyük önem vermiş, hayır işlerinde etkin bir biçimde rol almıştır. 1974 yılında Sabancı Ailesi’nin hayır işlerini kurumsallaştırmak amacıyla Hacı Ömer Sabancı Vakfı kurulmuştur. Anne Sadıka Sabancı’nın tüm malvarlığını bağışladığı ve aile bireylerinin katkıda bulunduğu Sabancı Vakfı, kısa sürede Türkiye’nin en büyük vakıflarından biri olmuştur. Vakfın kaynakları, Sabancı Ailesi’nin ve Sabancı Topluluğu şirketlerinin bağışları ile Vakfın sahip olduğu mal varlıklarından elde edilen gelirlerden oluşmaktadır. Sabancı Vakfı, Türkiye Üçüncü Sektör Vakfı (TÜSEV), Avrupa Vakıflar Merkezi (EFC), ABD Vakıflar Birliği (COF) ve Engellilerin İnsan Hakları Avrupa Vakıflar Konsorsiyumu üyesidir. Sabancı Vakfı’nın var olma nedeni “Toplumsal potansiyelin gelişimini sağlamak ve toplumsal duyarlılık bilincini gelecek nesillere aktarmak için özgün, yenilikçi ve kalıcı değerler oluşturarak insanların hayatında fark yaratmak” olarak benimsenmiştir. Bu çerçevede kalıcı eserler, eğitim, burslar, ödüller, kültür ve sanat etkinlikleri alanlarında yürüttüğü faaliyetlerini “Kadınlar,” “Engelliler” ve “Gençler” alanlarındaki programlara da odaklanarak genişletmiştir. Sabancı Vakfı, kuruluşundan bu yana geçen 36 yıl süresince, Türkiye geneline dağılmış 78 yerleşim merkezinde okullar, yurtlar, sağlık tesisleri, kültür merkezleri, spor
26
Önce Kalite’145 Temmuz-Ağustos 2010
kompleksleri, kütüphaneler, öğretmenevleri ve sosyal tesisler ile en görkemli yatırımı olan Sabancı Üniversitesi’nin kuruluşunu gerçekleştirerek sayıları 120’yi bulan kalıcı eseri toplumun hizmetine sunmuştur. Kalıcı eserlerde iyi hizmet verilebilmesi ve bakımonarımlarının düzenli yürütülmesi için yöneticilerine Yönetici Geliştirme Programları çerçevesinde destek sürdürülmektedir. Vakıf, 2009’da Türkan Sabancı Görme Engelliler İlköğretim Okulu ve İş Okulu ile ABD’deki Perkins Körler Okulu arasındaki eğitim ve işbirliği protokolünün ortağı olmuştur. Sabancı Vakfı’nın toplumun hizmetine kazandırdığı en son kalıcı eser, 1 Ekim 2009 tarihinde açılan Sakıp Sabancı Mardin Kent Müzesi ve Dilek Sabancı Sanat Galerisi’dir. Müze ve sanat galerisi, Mardin’in asırlar öncesine dayanan tarihinin ve kültürünün tanıtımına önemli katkı sağlamaktadır. Kuruluşundan bugüne kadar 33.000’in üzerinde burs veren Sabancı Vakfı, her yıl 380’i yeni olmak üzere toplam 1.300’den fazla öğrenciye burs sağlamaktadır. 2009 yılında ilk defa uygulamaya konan Sabancı Vakfı - Vista Bursu ile meslek yüksekokullarının turizm ve seyahat hizmetleri ile ağırlama hizmetleri bölümleri öğrencilerine de burs
sağlanmaktadır. Ayrıca, eğitim, spor, kültür ve sanat faaliyetlerinde ulusal ve uluslararası düzeyde başarı kazanan kişilere ve kuruluşlara, onları başarıya teşvik etmek amacıyla ödüller verilmektedir. Sabancı Vakfı, kültür ve sanat faaliyetlerine yönelik olarak her yıl Türkiye Halk Dansları Yarışması ile Sabancı Uluslararası Adana Tiyatro Festivali’ni düzenli olarak desteklemektedir. Ayrıca, Vakfın 2006 yılından bu yana destek verdiği Mehtap Ar Çocuk Tiyatrosu, İstanbul’un uç bölgelerine ve Anadolu’daki okullara giderek bugüne kadar 280 binden fazla çocuğun ilk kez tiyatroyla tanışmasını sağlamıştır. Uluslararası Ankara Müzik Festivali’ni 2007 yılından bu yana Onur Üyesi olarak desteklemeye başlayan Sabancı Vakfı, 2008 yılında Metropolis Antik Kenti kazı çalışmalarını, 2009 yılında ise 14-20 yaşlarındaki müzisyenlerden kurulan Ulusal Gençlik Senfoni Orkestrası’nı destek programına dahil etmiştir. Sabancı Vakfı, yarınları değiştirme gücüne sahip olanları cesaretlendirerek teşvik etmek ve insanların yaşamlarında fark yaratmak için program alanlarındaki faaliyetlerini seminerler, ortaklıklar ve hibe programlarıyla yürütmektedir. Bu kapsamda yürütülen çalışmalar aşağıda özetlenmiştir: 2006 yılında Türkiye’deki tüm Birleşmiş Milletler kuruluşları, İçişleri Bakanlığı, Sabancı Vakfı ve Sabancı Üniversitesi’nin ortaklığı ile başlayan“Birleşmiş Milletler Kadınların ve Kız Çocuklarının İnsan Haklarının Korunması ve Geliştirilmesi Ortak Programı” kapsamında önemli gelişmeler kaydedilmiştir. Altı pilot ilde toplumsal cinsiyet eşitliğine yönelik çalışmalar yapılmış ve illerin önceliklerine göre Yerel Eşitlik Eylem Planları çıkartılarak, bu planların uygulamaya geçirilmesi için Sabancı Vakfı Hibe Programı ile 34 proje desteklenmiştir. Ayrıca, Sabancı Üniversitesi de Mor Sertifika Programı ile bugüne kadar 1.313 lise öğretmenine toplumsal cinsiyet eğitimleri vermiştir. Sabancı Vakfı, özgün ve yenilikçi yöntemlerle toplumun gelişmesine katkıda bulunmak amacıyla Toplumsal Gelişme Hibe Programını hayata geçirerek Türkiye’nin ilk kapsamlı ve kurumsal hibe programı uygu-
layan vakfı olma unvanını elde etmiştir. Bu doğrultuda Vakıf, 2009 yılında, kadın, genç ve engelli alanlarında geliştirilen ve uygulamaya geçirilen beş projeye destek vermiştir. 26 şehirde uygulanan projelerin 2010 yılında tamamlanması beklenmektedir. Aynı stratejik çerçevede tasarlanan ve 2009 yılında açılan ikinci Toplumsal Gelişme Hibe Programı’nda ise hibe alacak projelerin 2010 yılında uygulamaya geçirilmesi planlanmaktadır. Anne Çocuk Eğitim Vakfı (AÇEV) tarafından geliştirilen “Kentsel Alanda Kadınların Çok Boyutlu Güçlendirilmesi Projesi” hibe programı ise üç yılda (2009-2011) toplam beş şehirde 11.000 kadın, genç kız ve ortopedik engelli kadına ulaşmayı hedeflemektedir. Projede; kadınların okuma-yazma becerileriyle birlikte, hakları konusunda bilgi ve bilinç düzeylerinin artırılması ve engelli haklarıyla ilgili bilgi ve duyarlılığın geliştirilmesi amaçlanmaktadır. Bu proje kapsamında 2009 yılında toplam 3.918 kişiye ulaşılmıştır. Sivil toplum sektörüne hem kapasite geliştirme olanağı hem de sosyal iletişim ağı oluşturma konularında ışık tutmak amacıyla 2009 yılında üçüncüsü düzenlenen Sabancı Vakfı Semineri, “Erişilebilir Toplum Yaratmak” temasıyla gerçekleştirilmiştir.
Sabancı Holding, sosyal sorumluluk faaliyetlerini Hacı Ömer sabancı Vakfı (VAKSA) aracılığıyla yürütüyor. Sabancı Ailesi'nin hayır faaliyetlerini kurumsallaştırmak amacıyla 1974 yılında kurduğu VAKSA, şu ada Türkiye'nin en büyük aile vakfı konumunda.
Sabancı Vakfı, 2009 yılında Türkiye’de toplumsal gelişmeye katkıda bulunanların öykülerini ve çalışmalarını gündeme getirerek, onları teşvik etmek ve topluma ilham vermek amacıyla “Fark Yaratanlar” projesini hayata geçirmiştir. Toplam 32 bölümden oluşan ve CNN Türk’te yayınlanan programda her hafta yeni bir “fark yaratan” kendi öyküsünü dile getirmiştir. ç Önce Kalite’145 Temmuz-Ağustos 2010
27
KURUMSAL SOSYAL SORUMLULUK
Sürdürülebilir bir gelecek için… Hüseyin Gelis
Siemens A.Ş. Türkiye CEO
Günümüzde sürdürülebilirlik kavramının bugün herkes tarafından bu kadar önemsemenin altında, gelecek kuşaklara yönelik sorumluluklarımız yatıyor. Artık “sorumlu büyümek” tek geçerli anahtar.
28
Önce Kalite’145 Temmuz-Ağustos 2010
S
ürdürülebilirlik ilk defa 1980’lerde telafuz edilmeye başlandı. Ne var ki o dönemde önceliklerimiz farklıydı. Toplam kalite, müşteri ilişkileri, tedarik zinciri, stratejik insan kaynakları gibi kavramlarla daha fazla ilgileniyorduk. Aradan yıllar geçti. Bu kavramlar günümüzde iş hayatının normalleri oldu. 21. yüzyılın ilk çeyreğine doğru ilerlerken büyük ihtimalle uzun süre gündemimizde kalacak bir kavramla karşı karşıyayız: Sürdürülebilirlik. Yani gelecek kuşakların ihtiyaçlarını karşılama imkanını tehlikeye atmadan bugünün ihtiyaçlarını karşılamaya çalışmak.
yaratmaktır ki bunun da cevabı sürdürülebilirlikte yatar.
Siemens varolan koşullar ve geleceğin en önemli sorunlarını dikkate alarak Kurumsal Sorumluluk startejisini sürüdürülebilirlik kavramı üzerine oturttu. Burada esas olan, megatrendlerin yaratacağı etkiye bağlı olarak tüm paydaşlar için uzun dönemli değer
Bugün iş sorumluluğumuzun yanı sıra toplum ve çevreye yönelik sorumluluğumuzun en güzel örneği Gebze’de faaliyete geçen fabrikamızdır. Bu fabrika istihdam yaratmak ve Türkiye’nin ihracatına katkıda bulunmanın yanı sıra sahip olduğu uluslar arası LEED
Sürdürülebilirlik kavramı, Siemens için ekonomi, çevre ve toplumsal sorumluluk boyutları ile bir bütünü ifade ediyor. Bugün sadece yenilikçi ürün ve hizmetler üretmek değil, aynı zamanda çevreye duyarlı ürünler geliştirmek ve sunmak da gerekiyor. Hatta bunların yanına Siemens olarak biz şunu da ekliyoruz: Sadece daha yeşil ve çevreci ürünler sunmuyor aynı zamanda şirketimiz bünyesinde bu uygulamaları bizzat gerçekleştiriyoruz.
Geleceği Değiştirebilir misiniz? Karbondioksit emisyonu 210 milyon ton azaldı Kurumsal sorumluluk ve sürdürülebilirlik anlayışı çerçevesinde stratejisine yön veren Siemens, çevre portföyüne dahil olana ürün ve çözümleri ile 2009 mali yılında tüm dünyada müşterilerinin karbondioksit emisyonlarını toplam 210 milyon ton azalttı. Bu miktar New York, Tokyo, Londra ve Berlin’in toplam yıllık karbondioksit emisyonlarına eşit. 2011 mali yılında yıllık karbondioksit tasarruflarının en az 300 milyon tona çıkması bekleniyor. Bu da yaklaşık olarak 6 büyük şehrin (New York, Tokyo, Londra, Singapur, Hong Kong ve Roma) mevcut emisyonlarına eşit. Sürdürülebilirlikle bağlantılı olarak ortaya konan Siemens’in çevreci portföyü diğer çevresel teknolojilerin yanı sıra binalar, aydınlatma, taşıma ve endüstri için enerji üretimi, iletimi ve dağıtımı ile ilgili hemen hemen bütün alanları kapsıyor. Endüstri, Enerji ve Sağlık sektörlerindeki neredeyse tüm bölümler portföye katkıda bulunuyor. Şirketin son derece verimli gaz türbinleri, eski güç santrallerinin iyileştirilmesi, rüzgar enerjisi sistemleri, enerji verimli aydınlatma ve çevre dostu trenler karbondioksit emisyonlarının düzenli olarak azaltılmasına en büyük katkıyı sağlıyor.
sertifikası ile şimdiden bir örnektir. Tesis, kurulduğu günden bugüne enerjide yüzde 25, su konusundaysa yüzde 50’ye varan oranda tasarruf sağladı. Neden sürdürülebilirlik?
Enerji, endüstri, sağlık ve IT sektörlerinde her yıl yenilikçi ürün ve hizmetler sunan Siemens, sürdürülebilir bir geleceğe ışık tutmak amacıyla iş dünyası başta olmak üzere, akademisyenler, sivil toplum kuruluşları ve yetkili kurumların temsilcilerini biraraya getirdi. 500’ün üzerinde katılımcının yer aldığı ve farklı sektörlerde sürdürülebilir büyümenin tartışıldığı “Siemens Answers: Sustainable Future” konferansı Lütfi Kırdar Kongre ve Sergi Salonu’nda düzenlendi. Siemens A.Ş.’nin düzenlediği Sürdürülebilir Gelecek konferansında Siemens’in dünya kaynaklarını daha verimli kullanmaya yönelik geliştirdiği çözümler paylaşıldı. Sürdürülebilirlik yer altı ve yerüstü kaynaklarını, gelecek kuşakların yaşam olanaklarını tehlikeye atmadan tüketerek ekonomik büyümeyi sürdürmeyi hedefliyor. Bir diğer deyişle şirketlerin sosyal ve çevresel sorumlulukların da olması ve tüm iş süreçleri ve karar alma mekanizmalarını bunları dahil etmesi anlamına geliyor. 1 Haziran günü Lütfi Kırdar Kongre ve Sergi Salonu’nda düzenlenen “Siemens Answers: Sustainable Future” konfeGlobal ekonomik krizin ortaya çıkardığı en önemli gerçek, kaynakların sınırsız olmadığı oldu. Toplumun fertleri olarak artık başka bir düşünce şeklini benimsemek kaçınılmaz hale geldi.
Günümüzde sürdürülebilirlik kavramının bugün herkes tarafından bu kadar önemsemenin altında, gelecek kuşaklara yönelik sorumluluklarımız yatıyor. Artık “sorumlu büyümek” tek geçerli anahtar.
İş dünyası olarak çaba göstermekten ziyade mecbur olduğumuz bir sürecin içine girdik. Yeni dünya düzeyinde ekonomik bakış açısının yanında sosyal ve çevresel bakış açısını getirmeye mecburuz. Şirket ortaklarımız bizim için her zaman çok önemli. Bunun yanında artık tüm paydaşlarımıza karşı aynı derecede sorumluyuz. Yaşanacak bir dünya olmadıkça geleceği planlamanın anlamı olabilir mi? Artık temel amacımız sadece kar elde etmek değil, kar ederken toplumsal çıkarları da gözetmek.
Sürdürülebilir bir gelecek sağlayabilmenin ilk koşulu ise öncelikle düşünce şeklini ve buna bağlı olarak davranışlardaki değişimi gerçekleştirebilmek. Yenilikçi çözümler, ileri teknolojili ürün ve sistemler bunun ardından geliyor.
Sürdürülebilirlik yeni dünya düzeninde birçok riski ve fırsatı da beraberinde getiriyor. Bu risk ve fırsatları görüp, organizasyonlarını, operasyonlarını, ürünlerini yeniden düzenleyen şirketlerin rakiplerine göre rekabet avantajı yakalayacağı aşikar. ç
Önümüzde dünya düzenini derinden etkileyecek belirli megatrendler bulunuyor. Örneğin demografik değişimler nedeniyle yaşlanan nüfus, hızlı kentleşme, iklim değişiklikleri bugün toplumlar üzerinde baskı oluşturuyor.
ransında sürdürülebilir büyüme tartışıldı ve Siemens’in dünya kaynaklarını daha verimli kullanmaya yönelik çözümleri paylaşıldı.Verimli enerji üretimi ve tüketimi,etkin sağlık hizmetleri,atık su dönüşümü,çevre dostu akıllı trafik sistemleri,şehir güvenlik sistemleri gibi alanlardaki gelişmeler masaya yatırıldı. Siemens AG Dünya Başkanı ve CEO’su Peter Löscher ile Siemens A.Ş. CEO’su Hüseyin Gelis’in ev sahipliğini yaptığı konferansta,dünyanın en etkili 20 düşünüründen birisi olarak kabul edilen ünlü fütürist Patrick Dixon “SustainAgility” başlıklı bir konuşma yaparken, DESERTEC Girişimi CEO’su Paul van Son başta olmak üzere Siemens AG’den gelen üst düzey yöneticiler sunumlar yaparak konferansta farklı konuların tartışılmasını sağladı. Konferansta beş ayrı salonda, enerji, sağlık ve IT sektörlerini kapsayacak şekilde 15 ayrı konuda panel ve sunumlar gerçekleştirildi. Konferansın en önemli özelliklerinden biri de “carbon free” bir etkinlik olarak düzenlenmesiydi. Etkinlik boyunca atmosfere salınan karbon emisyonu, gönüllü karbon kredileri satın alınmak suretiyle dengelendi.
Siemens A.Ş. olarak misyonumuz, müşteri beklentilerini ileri teknolojileri, yeni ürünleri ve hizmetleri içeren çözümlerle paydaşlarına değer kazandırmaktır.
Önce Kalite’145 Temmuz-Ağustos 2010
29
KURUMSAL SOSYAL SORUMLULUK
Soyak, “Sürdürülebilir Yaşam” anlayışıyla geleceğe katkı sağlıyor Sürdürülebilirlik çalışmaları, Soyak Holding kurumsal stratejisi kapsamında gelecek yönetiminin bir parçası olarak konumlandırılıyor.
ve malzemelere, çalışmalarımızın her alanında topluma karşı sorumluluğumuzu yerine getiriyoruz. Gayrimenkul, Enerji, BetonÇimento ve Döküm sektörlerinde çalışmalarımızı enerji verimliliğini ve tasarrufunu ön planda tutan doğa dostu bir yaklaşımla sürdürüyoruz.
F. Fatma Çelenk Soyak Holding A.Ş. Kurumsal İletişim Koordinatörü
Soyak Holding’in kurum kültürünün bir parçası olan “sürdürülebilir yaşam” yaklaşımı, sosyal, sağlıklı, ekonomik ve çevresel koşulların birbiriyle bütünleşik yeni bir yaşam kültürü oluşturulmasını destekliyor. İş yapış biçimlerimizden kullandığımız çevreye dost teknoloji 30
Önce Kalite’145 Temmuz-Ağustos 2010
Sürdürülebilirlik çalışmaları, Soyak Holding kurumsal stratejisi kapsamında gelecek yönetiminin bir parçası olarak konumlandırılıyor. Teknolojik uygulamalar ve teknik çalışmalarla üretim ve hizmette sürekli gelişim hedeflenirken, topluluk çalışanlarının bulunduğu ofis binaları genelinde verimlilik, tasarruf ve sürdürülebilir yaşam konularındaki sahiplenmenin artırılması için bilinçlendirme çalışmaları yapılıyor.
ISO 9001:2000 Kalite Yönetim Sistemi Belgesi, ISO 14001 Çevre Yönetim Sistemi ve OHSAS 18001 İş Sağlığı ve Güvenliği Yönetim Sistemleri belgelerini aldı. 2005 yılında konut sektöründe bir ilke daha imza atarak, Superbrands tarafından Türkiye'nin "Süper Markaları Kataloğu"na dahil edildi.
Soyak’ın sürdürülebilir başarı hedefinin ardında bu anlayış var. Kalite ve güveni ön planda tutarak üst düzey müşteri memnuniyetini hedefleyen Soyak, iş süreçlerindeki mükemmeliyetçi anlayışın göstergesi olarak, 2003 ve 2005 yılları arasında
2007 yılında gayrimenkul sektöründe ilk ve tek olarak “Ulusal Kalite Başarı Ödülü”nün sahibi olduk. Müşteri hizmetleri alanında hayata geçirdiğimiz teknolojik uygulamalarla 2009 yılında Doğrudan Pazarlama İletişimcileri Derneği’nin “En İyi Mobil
Kampanya” ödülü ve 5. İstanbul Çağrı Merkezi Konferansı “En Övgüye Değer Performans Gelişimi” ödülünü kazandık. Bu yıl ise, Türk Patent Enstitüsü tarafından da uluslararası arenada “Tanınmış Marka” statüsüne sahip olarak bir kez daha tescillenmiş olduk. Soyak olarak, değişen yaşam koşullarıyla birlikte farklılaşan ihtiyaçlara yönelik projeler
oluştururken, kaliteli yaşam kültürünün oluşmasına katkı sağlamak ve sosyal yaşam alanları oluşturmak yönünde çaba sarfediyoruz. Öte yandan, içinde bulunduğumuz sektörlerin gelişimine de destek olacak çalışmaların içinde yer alıyoruz. Çevre Dostu Yeşil Binalar Derneği (ÇEDBİK)'in kurucu üyelerinden biri olarak, kamuoyunun çevre konusundaki bilincini artırmak ve sektördeki uygulamaların yaygınlaşması için çalışmalarımızı sürdürüyoruz. 2007 yılında şirketlerimizden Soyak Yapı’nın Ar-Ge çalışmaları kapsamında ilk
“Sürdürülebilir Yaşam Raporu”nu hazırlayarak sektör uzmanlarının da yararlanması amacıyla yayınladık. Bu doğrultuda sosyal sorumluluk çalışmalarımızı dünyanın geleceğini doğrudan etkileyen “Çevre” alanında şekillendirdik. Kurumsal Sosyal Sorumluluk alanında “Bugün Artık Yarın” sloganıyla, 2007 yılında başlattığımız “Geleceğe Bir Damla Sakla” projesinin amacı, genç nesillerin su tasarrufu bilincini yaygınlaştıran elçiler olarak yetişmesine katkıda bulunmak ve okullardan başlayarak geniş kitleleri su tasarrufuna teşvik etmekti. Çiğli, Bostancı ve Karaköy Rotary kulüpleri ile birlikte gerçekleştirilen projenin sonuçları, katedilen mesafeyi açıkça ortaya koyuyor: İstanbul ve İzmir’de belirlenen 33 okulda su tüketim kanallarının tasarruf sağlayıcı düzenlemelerle yenilenmesi ve bilinçlendirme faaliyetleriyle, okullarda elde edilen yüzde 60 tasarruf miktarıyla, 1950 ton su tasarrufu sağlandı. Bilinçlendirme çalışmaları ile 34.000 İzmirli ve İstanbullu aileye ve yaklaşık 102.000 kişiye ulaşıldı. Bu kurumsal sosyal sorumluluk projesiyle 2008 yılında “2440.Bölge Uluslar arası Rotary 1.Kurumsal Sosyal Sorumluluk Ödülü”ne layık görüldük. 2009 yılında aynı projemiz, Dünya Araştırmacılar Birliği ESOMAR’ın İsviçre’de gerçekleştirilen 61. Yıllık Kongresi’ne Türkiye’yi temsilen kabul
görüp, katılan “tek bildiri” oldu ve 2010 yılında Türkiye Enerji Zirvesi kapsamında Enerji sektöründe “Altın Voltaj” ödülüne layık görüldü. Çevre alanında sürdürülebilirliğin yapı taşları, enerji verimliliği ve enerji tasarrufu konuları, önceliklerimiz arasında yer almaya devam edecek. Bugün dünyanın enerji tüketiminin yüzde 40’ının binalara ait olduğunu biliyoruz. Dünyada sera gazları arasında en çok tüketilen karbondioksit gazının dünyadaki salımının da yüzde 50’si binalara ait. Dolayısıyla binalarda enerji tasarrufu sağlayacak uygulamalar doğal dengenin korunması için çok önemli. Bu konudaki yaptırımların etkinliği konusunda ise dünya standartlarına ulaşmak için önemli adımlar atılması gerekiyor. Soyak’ın büyük bir titizlikle üzerine eğildiği bu iki alan ülkemizin geleceği için de hayati önem taşıyor. Çevreye ve insana saygılı bir yaklaşımın ülke genelinde strateji olarak benimsenmesinin, sürdürülebilir gayrimenkul politikalarıyla desteklenmesi gerektiğine inanıyoruz. Bu yöndeki bilinç arttıkça, konut seçiminde enerji verimliliği ve enerji tasarrufu sağlayacak uygulamaların rolü önümüzdeki dönemde daha da artacak. Bu konuda kaybedilen zaman yalnızca çevre için değil, ülke ekonomisi için de önemli bir kayıptır. Örneğin, mevcut tüm Önce Kalite’145 Temmuz-Ağustos 2010
31
KURUMSAL SOSYAL SORUMLULUK
binalar ısınma açısından verimli hale getirilirse, Türkiye yılda 7 milyar dolar tasarruf edebilir. İklim değişikliği konusunda yapılan sık sık gündeme gelen araştırmalar önlem alınmadığı takdirde, dünyamızın 2050 yılına kadar 4-6 C derece ısınacağını da ortaya koyuyor. Bu konuda mesafe kat edebilmemizde sivil toplum kuruluşları, sektörel dernekler, kamu kuruluşları ve özel sektörün işbirliğinin önemli rol oynayacağına inanıyor ve Soyak olarak bugüne kadar olduğu gibi,
bu konuda elçi görevi üstlenmelerinin, faaliyet gösterdiğimiz alanlarda da bu uygulamaların yaygınlaşmasına katkıda bulunacağına inanıyoruz. Bugün, çevre alanında üstlendiğimiz sorumluluklar, aynı zamanda kurumsal gücün de bir parçası haline geliyor. Yatırımcılar ve kamuoyu artık ürün ve hizmet tercihlerini, giderek artan oranda, dünya standartlarına bağlı kalarak kurumsal sorumluluklarını yerine getiren şirketlerden yana kullanıyor. Dolayısıyla bütün bu süreç, şirketlerin
"Kurumsal Sosyal Sorumluluk alanında 'Bugün Artık Yarın' sloganıyla, 2007 yılında başlattığımız 'Geleceğe Bir Damla Sakla' projesinin amacı, genç nesillerin su tasarrufu bilincini yaygınlaştıran elçiler olarak yetişmesine katkıda bulunmak ve okullardan başlayarak geniş kitleleri su tasarrufuna teşvik etmek olarak belirledik." bundan sonra da üzerimize düşen sorumluluğu yerine getirmeyi taahhüt ediyoruz. Sürdürülebilir Yaşam yaklaşımımızı kurum içinde de uygulayabilmek önceliklerimiz arasında yer alıyor. Bunun için çalışanlarımızı da geleceği bugünden öngören sorumluluk sahibi elçiler olmaları için teşvik ediyoruz. Bu doğrultuda “Herşey Sürdürülebilir Soyaklılar Bunu Bilir” sloganıyla başlattığımız kurumiçi bilinçlendirme projemizin sağlam temellere oturması için titiz bir hazırlık süreci yaşadık. Enerji verimliliği ve enerji tasarrufu uygulamalarını eksenine alan Yeşil iş uygulamalarının güçlenerek yaygınlaşmasının, gelecek nesiller için en büyük sorumluluğumuz olduğu bilinciyle hareket ediyoruz. Soyak çalışanlarının bu bilince sahip çıkarak 32
Önce Kalite’145 Temmuz-Ağustos 2010
sürdürülebilir başarısı için de olmazsa olmaz koşul haline geliyor. Soyak, toplumsal gelişimi desteklemeye devam edecek Yatırımlarını ülkenin geleceği doğrultusunda değerlendiren şirketlerin sahip oldukları vizyon doğrultusunda toplumsal gelişimin önünü açacak uygulamaları hayata geçirdiklerini görüyoruz. Soyak da toplumun ihtiyaçlarını değerlendirerek, sosyal sorumluluk projelerinin içinde yer almaya devam ediyor. Daha önceki yıllarda yaptığımız çalışmalar, bu konudaki kararlılığımızı ortaya koyuyor. Soyak, toplumsal sorumluluk kapsamında spora da katkılar sağladı. 2003 yılında spor ve sosyal sorumluluğu birleştirerek
"Soyak Team" projesini hayata geçirdik. Spora verilen desteğin sadece markanın değil, Türkiye'nin tanıtımı ve Türk sporcusunun dünyada hak ettiği haklı yere ulaşmasını sağlamak açısından önem taşıdığına inanılan Soyak Team projesinde, yüzlerce sporcunun bilgileri derlenerek 30'a yakın sporcu belirlendi. Bu sporcularla yapılan mülakatlar sonucunda aralarından Soyak'ın hedeflerine ve kurumsal değerlerine uygun olan 5 sporcu seçildi. Genç ve gelecek vaat eden sporculara destek olmak, bireysel sporların gelişimine katkı sağlamak ve Türkiye'de kurumların benzer çalışmaları yapmaları için örnek teşkil etmek amacıyla başlatılan projede, 5 yıl boyunca, 5 farklı bireysel spor dalında, 5 genç sporcuya destek verildi. Bu dönem içerisinde Soyak Team’in beş genci de alanlarında önemli başarılara imza attılar, uluslarararası arenada ülkemizi temsil ettiler. Sosyal sorumluluk bilinciyle birçok alanda önemli katkılar sağlamayı hedefleyen Soyak, özellikle toplumun gelişiminde temel role sahip olan çevre, eğitim ve kültür alanlarındaki projelerin içinde yer alıyor. Soyak, bu doğrultuda, kamuoyunu bilgilendirmek, Türkiye'nin kültür mirasına katkıda bulunmak, okuyucuların ufkunu genişletmek ve bilgilendirmek için her yıl "Soyak Yayınları" çatısı altında kitaplar
yayımlıyor. Bu yayınlardan bazıları, Türk yazarlarına ait olduğu gibi, bazılarının da çevrileri yaptırılarak Türkçe'ye kazandırılıyor. Bu kitaplar: Tarihin Aynasında İstanbul Hayatı, Gelenekten Geleceğe Anadolu'da Yaşama Kültürü, Etik Zeka, Topyekün Mükemmelleşme Sürecinde İnsan Kaynakları ve Kalite ve Kentlerin Dönüşümü. Soyak’ın gençlerin eğitimine yönelik diğer çalışmaları ise, ilköğretimden üniversiteye uzanan geniş bir yelpazede yer alıyor. Bu anlayışla Soyak, önceki yıllarda Türk ve Avrupa Üniversiteleri Arasındaki Yenilenebilir Enerji Bilgi Ağları projesi (RENET), Ege Üniversitesi Ege Su Forumu, Bursa Uludağ Üniversitesi 5. İnsan Kaynakları Kongresi, “Genç Liderler ve Girişimciler Derneği”nin (JCI) düzenlediği “Türkiye’nin On Başarılı Genci Yarışması”, Ege Üniversitesi Ulusal Eğitim Bilimleri Kurultayı, Urla Müzik Akademisi” yaz programı gibi farklı etkinliklere verdiği desteklerle gençlerin yanında yer almıştı. Soyak Topluluğu bünyesinde bulunan şirketler kapılarını üniversitelere açıyor. Son olarak Soyak Topluluğu şirketlerinden olan Trakya Döküm, üniversite- sektör işbirliğine katkıda bulunan projesi kapsamında, Galatasaray Üniversitesi Endüstri Mühendisliği Bölümü öğrencilerini ağırlamıştı. Çeşitli hayır kurumları, sivil toplum kuruluşları ve derneklerle işbirliği yapan Soyak, gerçekleştirdiği maddi ve manevi yardımlar ile toplumun çeşitli alanlarında sürdürülebilir yaşam anlayışıyla katkı sağlıyor. İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti kurumsal anasponsoru olan Soyak'ın, faaliyette bulunduğu bölgelerde desteklediği etkinlikler arasında Türkiye Eczacılar Birliği 3. Bölge İzmir Eczacı Odası 14 Mayıs Eczacılık Günü, Dokuz Eylül Üniversitesi Hastane
Şenliği, 6. Uluslararası Foça Festivali, Kuşadası 2. Streetball Turnuvası, Dünya Profesyonel Erkekler Tenis Turnuvası “İzmir Cup”, gibi etkinlikler yer alıyor. Soyak, projelerini geleceğe yatırım olarak görüyor. Sürdürülebilir Yaşam yaklaşımımızın somut göstergesi, projelerimizde yer alıyor. Yeni nesil yaşam alanlarıyla, teknolojiden peyzaj tasarımına ve çevreci uygulamalara kadar pek çok alanda beklentilere uygun bir anlayışı hayata geçiriyoruz. İzmir Karşıyaka’da satışları hızla devam etmekte olan Soyak Siesta projesinin enerji verimliliği ve tasarruf sağlayan uygulamaları ile ısınma ve aydınlatma masrafları konusunda da avantaj sağlaması hedefleniyor. Yeşil çatı uygulaması bulunan Soyak Siesta’da salonlardaki dimerli aydınlatma sistemleri; daire içlerinde kullanılan armatürlerdeki tasarruflu ampüller kullanılıyor. Çevre aydınlatmada tasarruflu (LED'li) aydınlatma sistemleri; ortak sosyal alanlarda sıcak suyu ısıtmada güneş
paneli ile yapılıyor. Dairelerde 2 kademeli (3-6 litre) rezervuarlı klozet sistemleri ile kişilere su kullanımının dengeli tüketimi teşvik ediliyor. Özellikle doğru yapılan mantolama uygulamaları ile yaklaşık %3550 oranında tasarruf sağlanması hedefleniyor. Peyzaj tasarımında da sürdürülebilirlik anlayışını devam ettiren projede, kaktüs bahçeleri, palmiye, zeytin ağaçları, İzmir mimozası gibi renkli bitki örtüsü yer alıyor. Yeni nesil aydınlatma sistemlerinde led teknolojisi kullanılıyor. Soyak Siesta terasındaki çim alan ise, sakinlerin güneşlenmesi ve sosyal kullanım amaçlı planlandı. Projede planlanan ticaret merkezi; sakinlere günlük ihtiyaçlarını karşılama imkanı sunarken; spor alanları, yüzme havuzları, çocuk oyun alanları, sosyal tesisler, açık ve kapalı otoparklar ise yaşam kalitesine destek olan unsurlar olarak yer alıyor. Soyak Siesta, İzmir çevre yoluna direkt bağlantı, metro ve alışveriş merkezlerine yakınlığı ile de daire sahiplerinin yaşamlarını kolaylaştırıyor.ç Önce Kalite’145 Temmuz-Ağustos 2010
33
KURUMSAL SOSYAL SORUMLULUK
Kurumsal sorumluluk vizyonumuz: "nitelikli işbirliği" Yılmaz Bayraktar
Tüpraş Genel Müdür Yardımcısı Tüpraş’ı ülkemizin en büyük enerji şirketi olarak tanıyoruz. Okuyucularımız için genel olarak tanıtmanızı istesek.
K
oç Topluluğu’nun enerji şirketi Tüpraş, tüketim merkezlerine yakınlık ve ham petrol ikmal avantajına sahip İzmit, İzmir, Kırıkkale ve Batman Rafinerileri ile ülkemizin en büyük sanayi şirketidir. Yılda 28,1 milyon ton’luk rafinaj kapasitemizin yanı sıra %79,98’ine sahip olduğumuz Ditaş ve % 40 iştirakimiz olan Opet ile oluşturduğumuz katma değer ve ciromuzla ülkemizin akaryakıt ürünleri ihtiyacının yaklaşık % 70’ini karşılayan rafineri şirketiyiz. Tüpraş olarak, 14,3 milyar TL vergi ve diğer benzeri yükümlülük ödemesi ile Türkiye Cumhuriyeti vergi gelirlerinin % 9,3’ünü sağlıyoruz. Doğrudan ya da dolaylı olarak Türkiye ekonomisini ürünlerimizle besliyoruz. 4130’u kendi çalışanımız olmak üzere, yarattığımız ekosistemle on binlerce kişiye istihdam olanağı sağlıyoruz. Köklü geçmişimiz, vizyoner yönetim anlayışımız, uzman ve dinamik insan kaynağımız ile bu topraklardan aldığımız gücü enerjiye dönüştürerek ülkemizin kalkınmasına hizmet ediyoruz. Tüpraş’ın Kurumsal Sorumluluk anlayışını tanımlayabilir misiniz? Tüpraş olarak son dört buçuk yıldır sürekli büyüme ve etki alanlarımızı iyileştirme üzerine odakladığımız vizyonumuz, kurumsal sorumluluk performansımız için de geçerlidir. Çok genel anlamda, sorumluluk anlayışımızı faaliyetlerimiz 34
Önce Kalite’145 Temmuz-Ağustos 2010
ve ürettiğimiz ürünlerde çevre duyarlılığını ön planda tutmak, çalışanlarımıza insan haklarının en geniş ölçülerde tanındığı, emniyetli ve huzurlu bir çalışma ortamı sağlamak, içinde bulunduğumuz topluma pozitif değerler katmak, paydaşlarımızla şeffaflık ve etik değerler çerçevesinde sağlıklı iletişim kurmak olarak ifade edebiliriz. Sorumluluğumuzu yönetimin stratejisi, çalışma ve kurum kültürümüzün parçası haline getirmek için de yoğun çaba harcıyoruz. Faaliyetlerimizi gerçekleştirirken etki alanımızda bulunan tüm paydaşlarımız bizim için son derece değerlidir. Sürdürülebilir başarının çoklu paydaş katılımına odaklı stratejilerle elde edilebileceğine olan inancımız doğrultusunda, yarın da bugün olduğu gibi savunabileceğimiz yatırımlar, üretim zincirleri ve bakış açıları geliştirmek için çalışıyoruz. Tüm çalışanlarımızla birlikte, uzun vadeli kurumsal stratejilerimizin odağına kurumsal sorumluluk anlayışımızı ve performansımızı yerleştirerek ilerlemenin, sürekli kalkınma ve mükemmellik için bir gereklilik olduğu inancındayız. Tüpraş küresel oyuncu olma hedefiyle çalıştığı için uluslararası bir anlaşmanın da altına tüm Koç Topluluğu şirketleri ile imza attı. Kamuoyuna 2000 yılında resmen açıklanan Küresel İlkeler Sözleşmesi (KİS), küreselleşmenin zorluklarıyla mücadele etmek için kamunun ve özel sektörlerin yanı sıra, çeşitli Birleşmiş Milletler (BM) kuruluşlarını ve sivil toplumu bir araya getiren uluslararası gönüllü bir kurumsal vatandaşlık ağı. Bugüne kadar 120 ülkeden 3.700’ü aşkın şirketin imzaladığı Küresel ilkeler Sözleşmesi, iş gücü ayrımcılığını önlemek ve sürdürülebilir çevre için insan hakları, iş gücü,
çevre ve yolsuzlukla mücadele gibi alanlardaki 10 temel ilke çerçevesinde çalışıyor. Koç Holding kurucusu Vehbi Koç’un “Ülkem varsa ben de varım” ilkesi Koç Topluluğu’nun olduğu gibi Tüpraş’ın da sosyal sorumluluk anlayışının özünü oluşturur. Tüpraş, bağlı bulunduğu Koç Topluluğu’nun 2006 yılında Küresel ilkeler Sözleşmesi’ni imzalamasıyla birlikte tüm faaliyetlerinde KİS prensiplerini gözeteceğini taahhüt etmiştir. Sürdürülebilirlik ve sorumluluğun çalışma kültürünün içine yerleştirilmesi önemli bir konu. Tüpraş’ın bu konuda stratejisi ne oldu? 2008 yılından başlamak üzere, kurumsal sosyal sorumluluk vizyonumuzu “işbirliği kalitesi” üzerine odaklayarak Tüpraş’ın her düzeyinde benimsetmek, stratejimizi belirlemek ve kurumsal yapımızın bir parçası haline getirebilmek için planlama, uygulama, denetim, raporlama, iletişim ve paydaş katılımı süreçlerinin sistemli bir şekilde takip edilmesini önce yapılandırdık. Tüpraş’ın toplumsal yatırımlarını hangi alanlarda sürdürmeli sorusunu çalışanlarımıza sorduk. Yani Tüpraşlılar’ın şirketimizin sorumluluk alanlarını seçerek önceliklendirmesini istedik. Eğitim ilk sırada yer aldı, ardından sağlık, araştırma projelerine destek, mesleki eğitim, çevre konularında bilgilendirme, kültür ve sanat en sonda da spor yer aldı. Rafinerilerin bulunduğu bölgelerdeki okullarımızdan seçilen toplam 400 ilköğretim öğrencisine çalışanlarımızın yaptığı yaşam koçluğunu içeren “Şemsiye Hareketi/100 Güler Yüz” ve Mutlu Atıtklar, Aliağa’da Ambalaj Yılmaz Bayraktar 1954 yılında Ardahan’da doğan Yılmaz Bayraktar, evli ve bir çocuk babası. Boğaziçi Üniversitesi Kimya Mühendisliği’nin ardından Wales Üniversitesi Makina Mühendisliği’nde ‘Endüstri İçin Dizayn ve İş İdaresi’ başlıklı yüksek lisans programını tamamladı. İş yaşamına 1979 yılında İpraş Rafinerisi’nde Enerji ve Ekoloji Mühendisi olarak başladı. 20 yıllık rafineri çalışması süresince, Kuvvet Santralı, Buhar Üretim, Elektrik Üretim, Pompa Transfer ve Atık Su Arıtma Üniteleri Şeflik ve Baş Mühendisliklerinde, daha sonra sırasıyla Yardımcı Tesisler İşletme Müdür Yardımcılığı, Üretim Üniteleri İşletme Müdürlüğü ve 1997 yılından itibaren Rafineri Müdür Yardımcılığı görevlerinde bulundu. 1999-2006 döneminde Siemens Power Generation ‘İşletme ve Bakım’ anlaşması altındaki Bosen Enerji Elektrik Üretim A.Ş. kombine çevrim santralinde Siemens adına Tesis Müdürü olarak çalıştı. 27 Ocak 2006’dan beri Tüpraş Genel Müdür Yardımcısı olarak görev yapan Bayraktar, aynı zamanda KSO Yönetim Kurulu Üyeliği, KalDer Başkan Yardımcılığı ve Koç Holding Emekli ve Yardım Sandığı Vakfı Yönetim Kurulu Üyeliği görevlerini de sürdürmektedir.
Atıklarını Ayrıştırma Hareketi” projeleri bu isteğin sonunda yapılandırılan, başarıyla hayata geçirilen ve sürdürülen sorumluluk çalışmalarımız oldu. Tüpraş’ın kurum kültüründe ne yaptığımız kadar, nasıl yaptığımız da büyük önem taşır. Sosyal, çevresel ve ekonomik duyarlılık, yönetim anlayışımızın temelini oluşturmaktadır. Bu duyarlılığı, şeffaflık ve hesap verebilirlik ilkeleri doğrultusunda daha iyi yansıtabilmek için 2007 yılında başladığımız çalışmaları, uluslararası standartlara uygun, paydaş beklentilerini karşılayacak nitelikte raporlayan ilk Türk şirketi olduk. Global Reporting Inititative’in (GRI) 2003 yılında yayınladığı G3 ilkelerine uygun raporlama yapmayı tercih ederek, C tipi raporlama prensiplerinin kullanarak aynı zamanda Birleşmiş Milletler Küresel İlkeler Sözleşmesi’nin İlerleme Raporu İlkeleri ve AA1000AS denetim standardının temel ilkeleri olan öncelik, bütünlük ve yanıt verebilirlik ilkeleri de gözetilmiştir. Amacımız, kurumsal ve etik yönetim anlayışını ve standartları daha ileriye taşıyarak sektörde liderlik göstermek, ve oluşturduğumuz katma değeri sürdürülebilir kılmak. Son yıllarda ülkemizde önemi giderek daha iyi anlaşılan kurumsal sorumluluk bilinci de bunu gerektirmektedir. Tüpraş’ın kurumsal sorumluluk ilkeleri nelerdir? İlk sırada “öncelik” yer almakta. Tüpraş’ın paydaş beklentilerine yanıt verirken değer yaratan ve yaratılan değerin devamlılığını etkileyen sosyal, çevresel ve ekonomik konuları önceliklidir. Ardından “bütünlük” gelir. Tüpraş öncelikli konularını, bu konularla ilişkili etki alanlarını ve fırsatları, bunların Tüpraş ve paydaşları için neden önemli olduğunu anlayarak ele alır. Paydaşlarımızın etki alanlarımızla ilgili beklentilerini dikkate alır ve onlar için öncelikli olan konularla ilgili tutarlı biçimde içtenlikle yanıt veririz. Etkin iletişim oluştururuz. Bunlara ek olarak kurumsal felsefemiz ve vizyonumuzla örtüşen “liderlik, yenilikçilik, dürüstlük” ilkeleri de kurumsal sorumluluk ilkelerimiz içinde yer almaktadır. Tüpraş’ın kurumsal sorumluluk hedefi nedir? Kurumsal sorumluluk bileşenleri olan sürdürülebilirlik, hesap verebilirlik ve şeffaflık konularını benimseyerek iş yapma biçiminin odak noktasına yerleştirmek, günümüz küresel ekonomi şartlarında bir tercihten çok zorunluluk haline geldi. Bize göre, “petrol sektöründe performansına ve insan kaynağına özenilen, güvenilir ve etkin bir küresel oyuncu olma” hedefimize ulaşmanın yolu, başarılı bir finansal performansın yanında çalışanlarımız, müşterilerimiz, iş ortakları ve tedarikçilerimiz, hissedarlarımız ile faaliyetlerimizi etkileyen ve etkilenen tüm taraflarla şeffaflık ve etik değerler çerçevesinde sağlıklı diyalog kurmak, çalışmalarımızda ve ürettiğimiz ürünlerde çevre duyarlılığını ön planda tutmak, çalışanlarımıza insan haklarının en geniş ölçülerde tanındığı, Önce Kalite’145 Temmuz-Ağustos 2010
35
KURUMSAL SOSYAL SORUMLULUK
Topluma Pozitif Değer Katan Kurumsal Vatandaşlık Kurumsal vatandaşlık anlayışımız çerçevesinde, içinde bulunduğumuz toplumla sürdürülebilir ilişkiler kurarak, toplum refahına olumlu katkıda bulunmak için çok sayıda uygulama başlattık. Özellikle Koç Topluluğu’nun önderliğinde gerçekleştirilen “Meslek Lisesi Memleket Meselesi Projesi”ne destek vermeye devam edeceğiz. Önümüzdeki dönemlerde de Tüpraş öncelikle eğitim ve sağlık alanlarında olmak üzere çeşitli toplumsal yatırım alanlarında faaliyetlerini sürdürecektir. Tüpraş olarak Türkiye ekonomisindeki önemli yerimiz, yarattığımız katma değer ve sektör itibariyle etki alanımızın geniş olması nedeniyle, rol model olma sorumluluğunu taşıyoruz. Bu nedenle başlattığımız bu çalışmanın diğer şirketleri de benzer faaliyetler gerçekleştirmeleri için teşvik etmesini dilerim.
Toplumsal Yatırım Alanında Neler Yapıldı l 2007 yılında faaliyet sahalarımızın bulunduğu merkezlerde yerel halkın Tüpraş hakkındaki görüşlerini öğrenmek adına Kurumsal iletişim ve itibar Araştırması gerçekleştirildi. Bu sonbaharda araştırmayı tekrarlayacağız. l Her ay, sağlık ve çevreyle ilgili bilgiler, muhtarlıklar aracılığıyla yerel halka iletildi. l Faaliyet merkezlerimizde, hem iş güvenliğini sağlamak, hem de bölgeye katkı sağlamak amacıyla altyapı yatırımları gerçekleştirildi. Koç Vakfı aracılığıyla, vakfın amacına hizmet eden toplumsal projelere kaynak aktararak destek verildi. l Koç Topluluğu bünyesinde yürütülen “Meslek Lisesi, Memleket Meselesi” projesine gönüllü çalışanlarımızla destek verilmeye başlandı. Projeye Tüpraş’a özgü uygulamalar eklenerek, hareket zenginleştirildi. l MEGEP - Mesleki Eğitim ve Öğretim Sistemini Geliştirme Projesi kapsamında “Tüpraş Teknik Öğretim Programı” protokolü, Genel Müdürümüz Yavuz Erkut ile MEB Erkek Teknik Öğretim Genel Müdür Vekili Hüseyin Acır tarafından 29 Mayıs 2007 tarihinde imzalandı. Rafinerilerimizde öğrenciler bilgilerini uygulama olanağı ile yetkinleşiyorlar. l Spor, kültür-sanat ve eğitime destek kapsamında yapılan çalışmalar sürdürüldü.
36
Önce Kalite’145 Temmuz-Ağustos 2010
emniyetli ve huzurlu bir çalışma ortamı sağlamak ve içinde bulunduğumuz topluma pozitif değer katmaktan geçmektedir. “Kurumsal sorumluluk felsefesiyle iş yapma biçimimizin şekillendirilmesi”, toplumsal yatırıma yönelik sosyal projeler üretmemizin de ötesinde, Tüpraş’ın sosyal, ekonomik ve çevresel alanlarda performansının arttırılmasına, paydaşlarıyla birlikte sürdürülebilir değer üretmesine yönelik çalışmaların iş yapış biçiminin bir parçası olmasıdır. İş yapma biçimimizdeki bu duyarlılığımızın, özellikle sosyal ve çevresel risklerin daha etkin yönetimi ve enerji tasarrufu çalışmalarımızın sonucunda, kısa dönemli finansal performansımıza da olumlu katkıları olacaktır. Bu bakış açısı, çalışmalarımızın temelini ve hedefimizi oluşturmaktadır. Enerji Şirketi Kimliğimiz ve Çevre Duyarlılığını Ön Plana Taşımak Rafineri şirketi olarak faaliyetlerimiz ve ürünlerimizin çevreye karşı olumsuz etkilerini en aza indirmek, bizim de öncelikli sorumluluğumuz. Öncelikle, tüm rafinerilerimizin çevresel etkilerini titizlikle ölçüyor ve etkilerin azaltılmasına yönelik çalışmalar yapıyoruz. Enerjiyi üretirken, enerji giderlerinin azaltılması konusunda gösterdiğimiz gayret ve özen her geçen gün artıyor. Hedefimizi belirlemek için sektörel kıyaslama çalışmaları yapılarak, enerji alanında belirlenen tasarruf projeleri hızla hayata geçirilmiş, 2009 yılında 31,6 milyon dolarlık enerji tasarrufu sağlanmıştır. Üretim tesislerimizin enerji ihtiyacını karşılamak için sürdürülebilir enerji kaynaklarından faydalanma konusunda çalışmalarımız da bulunmaktadır. Bu kapsamda İzmir Rafinerisi’nde rüzgar enerjisinden, Batman Rafinerisi’nde ise güneş enerjisinden faydalanmaya yönelik yatırımlarımız devam etmektedir. Ürünlerimizin çevresel etkilerini düşürmek de öncelikli çalışmalarımız arasındadır. Avrupa Birliği’nin 2009 yılında üretimini beklediği, Euro V standardındaki düşük çevresel etkili ürünlerimizi, beklenenden çok daha önce 2008 yılında piyasaya sunmuş bulunuyoruz. ç
KalDer’den
Kurumsal Sosyal Sorumluluk için EFQM Çerçevesi l Kuruluş için, KSS performansını değerlendirmesi, güçlü yönlerini ve geliştirilmesi gereken noktaları tespit etmesi için fırsat olacaktır. l Çerçeve bir yönetim çerçevesi olduğu için, kuruluşlar mevcut standartlarını (örneğin ISO 9001, ISO 14001 vb.) KSS için EFQM Çerçevesi ile kolayca bütünleştirebilirler. l Denenmiş bir değerlendirme ve puanlama yöntemi olan RADAR mantığının kullanımını sağlar.
Sosyal
Çevre
Paydaş Odağı
Raporlama
Öz Değerlendirme
l Kuruluştaki, veya farklı sektörlerdeki kuruluşlardaki iyi uygulamaların tespitini ve kıyaslamayı kolaylaştırır.
Ekonomi
KSS Modelleri / Standart / Klavuzlar / Endeks
Mükemmellik Modeli’nin 9 temel kriteri KSS’ye özel alt kriterler ve kapsanabilecek alanlar ve ölçütler, EFQM özel İlgi Grubu’ndaki iyi uygulama sahibi kuruluşların deneyimleri çerçevesinde açıklanmıştır.
KSS için EFQM Çerçevesini Kullanma Nedenleri;
Küresel İlkeler Sözleşmesi Performans Modeli
++
++
++
Tüm
+
+++
EFQM KSS Çerçevesi
++
++
++
Tüm
++
+++
+++
Çalışanlar
+
+
+++
++
+++
Social Accountabilty 8000
+++
Dış Değerlendirme
KSS Çerçevesi; EFQM ve BM Küresel İşbirliği Sözleşmesi yönetimleri arasında imzalanan İyiniyet Anlaşması doğrultusunda EFQM Mükemmellik Modeli temel alınarak geliştirilen bir değerlendirme modelidir. Amacı ileri yönetim uygulamalarının KSS alanındaki strateji ve uygulamalar için kullanılabilmesidir.
ISO 14000
+++
Tedarikçiler, müşteriler
EMAS (Eco Man. & Aud. System)
+++
Toplum
+
++
+++ +++
AcountAbility 1000
+
+++
+
Tüm
++
+
Global Reporting Initiative (GRI)
+++
++
++
Tüm
+++
+
Dow Jones Sus. Index
++
++
++
Çalışanlar, Toplum
++
FTSE4 good
++
++
++
Çalışanlar, Toplum
++
Not: EFQM Kurumsal Sosyal Sorumluluk Çerçevesi’ni KalDer’den temin edebilirsiniz. Önce Kalite’145 Temmuz-Ağustos 2010
37
KURUMSAL SOSYAL SORUMLULUK
Bizimköy Engelliler Üretim Merkezi Vakfı Bizimköy Engelliler Üretim Merkezi; çalışanlarının yüzde 85’i engellilerden oluşan, engellilerin üretim sürecine katılmalarını, kendi ekonomik ihtiyaçlarını karşılar duruma gelmelerini ve aynı zamanda ekonomiye katkıda bulunmalarını sağlamak amacıyla kurulmuş sosyal bir projedir.
16 kişilik Mütevelli Heyeti tarafından yürütülmektedir. Bizimköy engelliler Üretim Merkezinin toplam yatırım maliyeti ve projeye katkıda bulunan kurumlar: 1. Avrupa Birliği (Başbakanlık proje uygulama birimi): 1.305.000.-Euro 2. İşkur: 330 bin TL 3. Kocaeli Sanayi Odası 274 bin TL 4. Kocaeli Sanayicileri: 160 bin TL
B
izimköy Engelliler Üretim Merkezi Projesi; Kocaeli Sanayi Odası’nın toplumsal ve sosyal sorumluluğunun gereği olarak başlattığı engellileri üretim sürecine katarak, ekonomik ve sosyal katma değer yaratmaya yönelik ilk ve örnek bir proje olma özelliği taşıyan Bizim Köy projesi 2000-2003 yılları arası fikir olarak ortaya atılmış 2004 yılında Avrupa Birliğinden ekonomik yardım alınmasıyla 01 Ocak 2005 tarihinde inşaatına başlanmış 01 Eylül 2005 tarihinde inşaat bitirilmiş ve 2006 yılında üretime başlamıştır. İzmit merkezine 20 Km. uzaklıkta İzmit Akmeşe yolu üzerinde Karaabdülbaki Köyü yakınlarında 72 bin m2 alan üzerine kurulmuştur. 1.250 m2 sosyal ve idari bina 4.150 m2 üretim merkezleri olmak üzere toplam 5.400 m2 kapalı alana sahiptir. 38
Önce Kalite’145 Temmuz-Ağustos 2010
Ayhan Zeytinoğlu
Kocaeli Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanı Bizim Köy Engelliler Üretim Merkezi’ne tüzel bir kişilik kazandırmak için Vakıf kurulması planlanmış, Kocaeli Sanayi Odası, Türk Anneler Derneği ve İstanbul Milletlerarası Lions Kulübü Deneği’nin kurucu olarak katıldıkları “Bizim Köy Engelliler Üretim Merkezi Vakfı” kurulmuştur. Vakıf, 16 kişilik mütevelli heyet, 5 kişilik Yönetim Kurulu ve 3 kişilik Denetim Kurulu’ndan oluşmaktadır. Üretim Merkezi’nin tüm faaliyetleri, vakfın
Engelliler Üretim Merkezi projesi, Türkiye’de bir ilki gerçekleştirmesi bakımından çok önemli bir projedir. Bu proje başarılı olursa inanıyoruz ki Türkiye genelinde benzer projeler de uygulamaya alınacak,engelli bireylerin yurt ekonomisine katkıları sağlanacaktır. Burada kamu ve özel sektörün desteğine ihtiyaç vardır. Bizim Köy nasıl doğdu? Yapılan istatistiklerde Marmara depremi sonrası Kocaeli’nde fiziksel engelli sayısında yüzde 300’e varan bir artış olduğu (kayıtlı 20 bin engelli) tespit edilmiştir. Yine yapılan araştırma sonucuna göre firmaların yasal olarak yüzde 3’lük özürlü istihdam etmeleri gerekirken birçok firmanın bu yasal uygulamayı yerine getirmediği tespit edilmiştir. Bu da engellilerin gerektiği şekilde istihdam edilmediği, ülke kalkınma sürecinde yerini alamadığını göstermiştir.
Engellilerin istihdamında kabul edilmesi gereken, engelli bireylerin sağlam bireylere göre daha çok istihdam edilmeye ihtiyaç duyduklarıdır. Çünkü bu ihtiyacın karşılanması, herşeyden önce engellinin bir biçimde toplumdan soyutlanmasını önlemekte, diğer bir deyişle, engelliyi sosyal ve olması nedeniyle kapatılmıştır. Bu bölümlerde çalışan engelli personel diğer bölümlerde çalışmaya devem etmektedir. Bu iş kolları;
psikolojik olarak tedavi edici etki yapabilmektedir. Bu noktadan hareketle 2000 yılı ortalarında engelliye iş imkanı yaratmak, üretim merkezleri kurmak amacıyla Kocaeli Sanayi Odası öncülüğünde Kocaeli Valiliği, Kocaeli Büyükşehir Belediyesi, Kocaeli Üniversitesi, Türk Anneler Derneği ve Milletlerarası Lions Kulübü Derneği ortaklığında “Bizim Köy Engelliler Üretim Merkezi” adı altında Engelliler Eğitim ve Rehabilitasyon Merkezi kurulmasına karar vermişlerdir. Projenin amacı; engellilerin üretim sürecine katılmalarını sağlayarak kendi ekonomik ihtiyaçlarını karşılar duruma gelmelerini ve aynı zamanda ülke ekonomisine de katkıda bulunmalarını sağlamak, iş dünyası ile iletişim ve işbirliği içinde engellilerin
sosyal yaşamın ve üretim sürecinin içinde bulunmalarına yardımcı olmaktır. Bizim Köy’de Yapılması Hedeflenen Aktiviteler; Üretim Merkezleri’nde engellilerin yapabileceği, pazar alanı geniş olan, iş ve üretim konuları detaylı bir şekilde araştırılmış ve araştırmalar sonunda tekstil, tarım ve hayvancılık ile mozaik (mermer parçacıklarından desen oluşturma) konularında üretim yapılması uygun bulunmuştur.
Tekstil Atölyesi (Konfeksiyon): Kocaeli’nin sanayi bölgesi olması düşünülerek iş elbisesi üretimi planlanan 17’si engelli toplam 26 Kişinin istihdam edildiği atölyede kasım 2009’a kadar iş elbisesi üretimi yapılmaktayken bu tarihten itibaren küresel mali krizin etkisi ile sipariş alınamaması sürekliliğin ortadan kalkması nedeniyle ihracata dönük fason iş yapımına geçilmiştir. Kalite konusunda mükemmeli yakaladığımızı düşündüğümüzü verimlilikte de gerçekleştirdiğimizde 230 kişilik istihdam kapasitesine sahip bu ünitemizde engelliler için yeni imkanlar yaratabileceğiz. Mantar Üretimi: Yaklaşık yıllık 100 ton, günlük 300 Kg/gün kültür mantarı yetiştirilmektedir. tesisin üretimi yemek şirketleri ve marketlere pazarlanmaktadır.
Bu karar sonrası tekstil (konfeksiyon), Açık arazi meyve ve sebze yetiştiriciliği,mantar üretimi, seracılık, tavşan yetiştiriciliği, arıcılık ve mozaik atölyesi faaliyete geçirilmiştir. Kasım 2009 itibariyle mozaik atölyesi ve tavşan yetiştirme bölümü talep oluşmaması ve maliyetlerin yüksek Önce Kalite’145 Temmuz-Ağustos 2010
39
KURUMSAL SOSYAL SORUMLULUK
Açık Arazi Meyve ve Sebze Yetiştiriciliği: Bizim Köy Engelliler Üretim Merkezinin yaklaşık 50 dönüm açık arazisi bulunmakta. Burada izlenebilir tarım olarak sebze ve meyve yetiştiriciliği yapılmaktadır. 25 dönüm ceviz, 5 dönüm elma, ahududu, böğürtlen, kavun, karpuz ve diğer meyve türleri yetiştirilmektedir. Sebze olarak domates, biber, patlıcan, fasulye, kabak, mısır ve enginar yetiştirilmektedir.
Geçtiğimiz yıllarda, eğitimlerini tamamlayıp Bizimköy’de çalışan engellilerden yüzde15’i ekonomik açıdan kendilerine daha iyi imkan sağlayan başka kuruluşlarda da çalışmaya başlamışlardır. Ağustos ayı içinde Kocaeli İşkur işbirliği ile 30 engelli eğitime alınacak ve bu eğitimler sonucu 20 kişi Bizimköy Konfeksiyon Bölümünde istihdam edilecektir. Sonuç
Seracılık: 550 m2 kapalı cam serada dış mekan süs bitkilerinin yetiştirildiği serada, tüm üretimin yüzde 70’ i Kocaeli Büyükşehir Belediyesine satılmakta yüzde 30’u Organize sanayi bölgeleri ve otellere satılmaktadır. Mantar, açık arazi meyve ve sebze yetiştiriciliği ile Seracılık bölümlerinde 1 ziraat mühendisi,1 sağlam ve 10 engelli olmak üzere toplam 12 personel ile üretim gerçekleştirilmektedir.
Yukarıda söz edilen bölümler ile idari kadro da çalışan personel sayısı28’i engelli toplam 48 kişidir. Önümüzdeki günlerde, altyapı hazırlıkları devam eden yeni kurulacak çağrı merkezi için 100 engelli istihdam edilmesi planlanmaktadır. Eleman alımı ve eğitimi: İlk üretim başlama aşamasında seçilmiş olan projelere göre engelli eleman ihtiyacı tespiti yapılmış ve İŞKUR’un makine, ekipman desteği ile kurs verilmiştir. Kurs sonunda kursiyerler hazır olan işyerlerinde işe başlamışlardır.
40
Önce Kalite’145 Temmuz-Ağustos 2010
Vakfımız 2006 yılında bir ilke imza atarak Avrupa birliği tarafından en başarılı proje ödülüne layık görülmüştür. Ancak İşletme sermayesindeki sıkıntılar, serbest piyasa rekabeti, engellilerin çalışma performansındaki olumsuzluklar nedeniyle devlet desteği alınması kaçınılmaz olmuştur. Aksi takdirde engelliler için istihdam artışı mümkün olmadığı gibi tesisin varlığını sürdürmekte bile zorluklarla karşılaşılacaktır. Bu ve buna benzer projelerin yaşaması ve ilave istihdamlar yaratılması için yasal düzenlemeler yapılarak sigorta primleri, vergi oranlarının düşürülmesi ,engelli çalıştırma zorunluluğu olan işyerlerinin çalıştırmadıkları ve ceza olarak devlete yaptıkları ödemelerin İşkur aracılığıyla direkt olarak bu tür engelli personel istihdamı yapan işyerlerine yönlendirilmesi gerekmektedir.ç
ULUSAL KALİTE BÜYÜK ÖDÜLÜ
Vizyonumuz Geleceğimiz Olacaktır Mehmet Durman
Sakarya Üniversitesi Rektörü
Sakarya Üniversitesi’ni kuruluşundan bugüne okurlarımıza tanıtabilir misiniz?
metler, Internet alt yapısı ve bilişim sektöründeki atılımlarıyla bir çok üniversite için örnek oluşturmaktadır.
endisine çağdaş uygarlığın gerektirdiği her türlü donanıma sahip bireyler yetiştirmeyi amaç edinmiş olan Sakarya Üniversitesi’nin çekirdeğini 1970 yılında açılan Sakarya Mühendislik ve Mimarlık Yüksekokulu oluşturmuştur. Bu okul 1971 yılında Sakarya Devlet Mimarlık ve Mühendislik Akademisi’ne dönüşmüş, 1982-1992 yılları arasında İstanbul Teknik Üniversitesi’ne bağlı bir Fakülte olarak öğretim vermiştir. 3 Temmuz 1992 tarih ve 3837 sayılı kanun ile Sakarya Üniversitesi kurulmuştur. 90 sonrasında kurulan üniversiteler arasında akademik ve teknik altyapısını hızla tamamlayan üniversitemiz Ulusal Kalite Büyük Ödülüne sahip ilk ve tek devlet üniversitesi olup; laboratuvar, eğitim ve sosyal hiz-
Üniversitemiz, kurulduğu günden bu güne geçen 18 yıl gibi kısa bir sürede 94 bin mezunu ile ülkemizin entellektüel birikimine ve nitelikli insan gücüne en fazla katkı sağlayan yükseköğretim kurumlarından biri konumundadır.
K 42
Önce Kalite’145 Temmuz-Ağustos 2010
Sakarya Üniversitesi’nde kurulma aşamasında olan Tıp Fakültesi ile birlikte toplam 8 fakülte, 2 enstitü, 3 yüksekokul, 12 meslek yüksekokulu ile bölgemizin ve ülkemizin eğitim, sağlık, kültür, ekonomi, tarım ve çevre konularına katkıda bulunmak amacıyla kurulmuş, 14 Araştırma Merkezi bulunmaktadır. 1993-1994 Eğitim-Öğretim yılında öğrenci sayısı 3.657, Bölüm-Program sayısı 29 iken 2010-2011 Eğitim-Öğretim
Yılında öğrenci sayımız yaklaşık 55 bine, bölüm program sayımız ise 317’ye ulaşmıştır. 1342 akademik, 626 idari personeli ile güçlü bir kadroya sahip olan Üniversitemiz 2 milyon m² kampus alanı ile Türkiye’nin gelişmiş ve yaşanabilir kampus alanına sahip üniversiteleri arasında yer almaktadır. Eğitim-öğretim ve kalite süreçlerinizde yaptığınız yenilikçi ve özgün çalışmaları aktarabilir misiniz? Üniversitemiz, hizmet verdiği her alanda yapılanmasını yeni gelişmeler ve değişimler ışığında gözden geçiren, sürekli ve sürdürülebilir gelişmeyi benimsemiş bir kurum olarak, hizmetlerinde öğrenci, toplum ve diğer paydaşlarının memnuniyetini ön planda tutan bir “Mükemmellik Merkezi” olmayı kendine ilke edinmiştir. “Dünya insanı yetiştirmek” vizyonu ile hareket eden Üniversitemizin Avrupa Yükseköğretim Alanında öğrenci ve akademik personel hareketliliğini destekleyen ve ortak Avrupa değerleri çerçevesinde Avrupa İnsanı yetiştirmeyi hedeflemiş olan “Erasmus Programı”ndaki başarısı her yıl artarak devam etmektedir. Üniversitemiz son 4 yıldır ülkemizde bu programdan yararlanan üniversiteler arasında en ön sıralarda yer almaktadır. Bu sayede, mezun ettiğimiz öğrencilerimizin birçoğu öğrenimlerinin bir bölümünü Avrupa’nın en seçkin üniversitelerinde geçirme fırsatını elde etmişler, öğrenimleri sürecinde mesleki ve bireysel yetkinliklerini üniversitemizin ve ülkemizin sınırları ötesinde zenginleştirebilmişlerdir. Üniversitemiz Avrupa’da yükseköğretimin reform süreci olarak adlandırılan Bologna Süreci ile Avrupa Birliği Lizbon Stratejisi gerekliliklerini ulusal ve bölgesel misyonunu göz ardı etmeden en başarılı düzeyde uygulamaktadır. Bu kapsamda üniversitemizin yönetimi için geliştirdiğimiz kalite süreçleri ile desteklenen “Stratejik Yönetim Modeli” sadece ülkemizde yükseköğretim kurumları için değil, uluslararası alanda da özgün ve değerli bir üniversite yönetim modeli olacak
Sakarya Üniversitesi 2010 yılında Kamu Kategorisi’nde Ulusal Kalite Büyük Ödülü aldı.
niteliktedir. Bu model çerçevesinde üniversitemiz eğitimöğretim süreçlerini ve sunmuş olduğu diğer tüm hizmetlerini dünyadaki gelişmeleri, öğrenci ve diğer tüm paydaşlarının memnuniyetlerini göz önüne alarak yeniden yapılandırmaktadır. Üniversitemiz, Avrupa ve Dünyadaki gelişmeler ve değişimler ışığında özellikle eğitim-öğretim alanında yapmış olduğu reform niteliğindeki çalışmaları başarı ile hayata geçirmekte, bu çalışmaların değerli sonuçlarını her geçen gün artarak almakta ve ödüller ile taçlandırmaktadır. Üniversitelerin öğrencilerine vermiş oldukları eğitimin kalitesi ve kazandırmış olduğu diplomaların ulusal ve uluslararası düzeyde tanınması tüm yükseköğretim kurumlarının ulaşmak istediği en önemli hedeftir. Avrupa ve Ulusal Yeterlilikler Çerçeveleri ışığında yürütmüş olduğumuz program ve ders müfredatlarını oluşturma ve güncelleme çalışmalarını başarı ile uygulayan üniversitemiz, geçtiğimiz yıl Avrupa Komisyonu tarafından diplomalarının şeffaflığı ve süreçlerindeki mükemmelliği ifade eden Diploma Eki Etiketi Ödülü ve Yabancı Dil Ödülü ile ödüllendirilmişti. Bu yılda üniversitemiz yürütmüş olduğu örnek çalışmaları sonucu 2 önemli ödüle layık görülmüştür. Bunlardan birincisi Avrupa Birliği Komisyonu tarafından Avrupa düzeyinde sadece 5 üniversitenin layık görüldüğü ECTS Label ödülüdür. Dört yıl süre ile geçerli olacak olan bu ödüllerin bu yıl ve bundan sonraki yıllarda mezun olacak öğrencilerimizin almış oldukları diploma ve eğitimlerine uluslararası alanda en üst düzeyde tanınma ve hareketlilik olanağı sağlayacaktır. Bu yıl almış olduğumuz ve bizleri en çok onurlandıran diğer ödül ise, 2002 yılından itibaren tüm çalışanlarımızın özverili katkıları ile sürdürmüş olduğumuz kalite çalışmaları sonucunda gelmiş olduğumuz noktada üniversitemiz Mayıs ayının başında Avrupa Kalite Vakfı’nın dünyaca tanınmış olan EFQM modeli kapsamında dış değerlendirmelerden geçmiş ve yapılan değerlendirmede “Ulusal Kalite Büyük Ödülü”ne layık görülmüştür. Üniversitemiz bu büyük ödüle sahip ülkemizdeki ve dünyadaki tek Üniversite olmuştur. Tüm bu başarılı çalışmaları ve sonuçları bir araya getirdiğimizde, üniversitemiz Avrupa düzeyinde ortaya çıkan ve Dünya tarafından da yakından izlenilen önemli eğilimleri iyi okuyan ve başarı ile uygulayan, sadece ülkemizin çağdaş yükseköğretim vizyonunu değil hızla gelişen Avrupa yükseköğretim vizyonunu da en iyi şekilde temsil eden üniversitelerin başında geldiğini ifade edebilirim. Önce Kalite’145 Temmuz-Ağustos 2010
43
ULUSAL KALİTE BÜYÜK ÖDÜLÜ
Ulusal Kalite Büyük Ödülü sürecine nasıl hazırlandınız? Bu süreç içerisinde akademik kadro ve öğrenciler sürece nasıl yaklaştılar? Üniversitemizde ilk kalite çalışmaları “Vizyonumuz Geleceğimiz Olacaktır” sloganı ile öncelikli olarak 2001 yılında İdari ve Destek Hizmetlerinin iyileştirilmesi amacıyla ISO kalite çalışmaları ile başlatılmış, 2003 yılında ise Toplam Kalite Yönetimi çalışmaları ile tüm akademik ve idari birimler düzeyinde yaygınlaştırılmıştır. 2003 yılından günümüze, mükemmelliğin Üniversitemizde bir yaşam kültürü olarak yaygınlaşması sunulan hizmetlerin ve yönetsel yaklaşımların sürekli iyileştirilmesi konusunda önemli adımlar atılmış ve başarılar elde edilmiştir. Bu süreçte Üniversitemizin tüm paydaşlarının birlikte oluşturduğu Stratejik Plan ve kalite süreçleri ile desteklenen “SAÜ Stratejik Yönetim Modeli” üniversite yönetimi için geleneksel yaklaşımların ötesinde, çağdaş bir üniversitenin “Eğitim-Öğretim”, “Araştırma-Geliştirme” ve “Topluma Hizmet” temel misyonunu ön plana çıkaran, sadece Türkiye’deki üniversiteler için değil uluslararası üniversiteler için de özgün bir üniversite yönetim modeli olacak niteliktedir. Bu model çerçevesinde 2007 yılında SAÜ eğitim-öğretim süreçlerini ve sunmuş olduğu hizmetlerini Dünya’daki ve Türkiye’deki gelişmeleri, öğrencilerinin ve diğer paydaşlarının beklentilerini dikkate alarak gözden geçirmekte ve yeniden yapılandırmaktadır. Üniversitemiz 2006 ve 2008 yıllarında Avrupa Kalite Vakfı’nın dünyaca tanınmış olan EFQM modeli kapsamında dış değerlendirmelerden geçmiş ve sırasıyla 3* ve 4* seviyesinde Mükemmellikte Yetkinlik ödülünü kazanmıştır. Geçirdiğimiz her dış değerlendirme sonrasında tüm paydaşlarımızın katılımı ile yeni stratejiler oluşturulmuş, mükemmellik merkezi olma yolunda ilerleyen üniversitemiz kendisi için belirlemiş olduğu “Ulusal Kalite Büyük Ödülü” hedefini 2010 yılında elde etmiştir.
Ulusal Kalite Hareketi’ne katılmak ve KalDer ile olan işbirlikleriniz size kalite yolculuğunuzda neler kattı? Sakarya Üniversitesi’nin 2006 yılında ‘Ulusal Kalite Hareketi’ne katılması ve KalDer ile gerçekleştirdiği işbirliği kalite yolculuğunda önemli bir dönüm noktası olmuştur. KalDer tarafından verilen eğitimler, sunulan rehberlik hizmetleri, 2006 ve 2008 yıllarında yapılan dış değerlendirmeler ve bu değerlendirmelerin sonuçları Üniversitemizi Ulusal Kalite Büyük Ödülü’ne götüren önemli kalite adımlarını oluşturmuştur. Bu süreçte Sakarya Üniversitesi’nin ulaştığı “3* Mükemmellikte Yetkinlik”, “4* Mükemmellikte Yetkinlik” ve son olarak “Ulusal Kalite Büyük Ödülü” sürekli iyileşmenin kanıtı olarak mükemmellik yolculuğunda kurumsal motivasyonu arttırmıştır. Elde ettiğimiz bu kazanımlar Toplam Kalite Yönetimi çalışmalarında önemli iyileştirmeleri beraberinde getirmiştir. Avrupa Komisyonu’ndan ECTS Label Ödülü aldınız. Bu ödülün içeriğini ve taşıdığı anlamı aktarabilir misiniz? Üniversitelerin ders ve ders kredileri ile çağdaş eğitim sistemlerinin öngördüğü öğrenci ve öğrenme merkezli eğitimin yapılandırılması ve AB düzeyinde tanınması anlamına gelen ECTS Label AB Erasmus programı kapsamında üniversitelere verilen en büyük ve en prestijli ödül olma özelliğini taşımaktadır. Sakarya Üniversitesi’nin 2010 yılında ECTS Label için Avrupa Komisyonu’na yaptığı başvuru Avrupa Komisyonu tarafından değerlendirilerek onaylanmış olup, Avrupa Komisyonu
44
Önce Kalite’145 Temmuz-Ağustos 2010
tarafından bu yıl Avrupa düzeyinde sadece 5 üniversiteye verilmiştir. Öğrencilerin gördükleri derslerin, içeriklerinin ve kredilerinin AB düzeyinde tanınması anlamına gelen ECTS Label, Erasmus programı kapsamında verilen en büyük ve en prestijli ödül olma özelliğini taşımaktadır. Geçerliliği 4 yıl sürecek olan ödül bu yıl ve bundan sonraki yıllarda mezun olacak öğrencilerimizin almış oldukları diploma ve eğitimlerine uluslararası alanda en üst düzeyde tanınma ve hareketlilik olanağı sağlayacaktır. Türkiye’de özellikle eğitime yaklaşımı nasıl değerlendiriyorsunuz? Türkiye’yi ve dünyayı kıyasladığımızda eğitimde neredeyiz? Ve neler yapmak gerekiyor? Eğitimin anlamı, bireyin davranışlarında kendi yaşantıları yoluyla istenen yönde değişim oluşturmaktır. Küreselleşen dünyada bireyin eğitimi önem kazanmakta, hem ulusal hem de evrensel niteliklere sahip bireyler yetiştirilmektedir. Bu düzeyde eğitimin verilebilmesi, çağdaş dünyadaki eğitimöğretim alanında yaşanan değişimleri yakından takip ederek ve ülkenizdeki eğitim kurumlarında uygulamakla ancak mümkün olabilmektedir. Dünyadaki yükseköğretim alanına baktığımızda Üniversitelerin temelde üç görevinin olduğunu görüyoruz. Birincisi, bilimsel araştırma yaparak evrensel anlamda bilgi üretmektir. Bunun için bilimsel proje yaparak bilimsel bilgiye katkıda bulunurlar. İkinci görevi ise bir toplumun gelecekteki nitelikli insan gücünü yetiştirmektir. Yetiştirdiği insanın yerel değil, evrensel anlamda her yönü ile donanımlı olarak yetiştirilmesi gerekiyor. Üniversitelerin üçüncü görevi ise toplumu aydınlatmak, örnek olmak ve bu konuda her türlü etkinlikte bulunmaktır. Yukarıda belirtilen görevleri çağın gereklerine uygun bir şekilde yerine getirebilmek için Dünya genelinde gelişmiş üniversiteler 2003 yılından bu yana, kalite düzeyinin geliştirilmesi, yaşam boyu öğrenme, akademik ve araştırma per-
formansı gibi nesnel ölçütlerin yanında nitelikli mezun, üst düzey bilimsel dergilerde makale, öncü araştırmalar, patent kazandırma ve inovasyon yaratma gibi ölçütleri dikkate alarak çalışmalar yürütmektedirler. Özellikle ülkemizin de içerisinde yer aldığı ve Avrupa düzeyinde sürdürülen Bologna sürecinin Üniversitelerimiz tarafından iyi algılanması, Avrupa Birliği Fonları ile desteklenen Sokrates Programları çerçevesinde Erasmus, Leonarda da Vinci, Grudvig ve Merkezi İhale ve Finans Birimi projelerinden yararlanarak, eğitim-öğretim, araştırma ve topluma hizmet misyonunu ulusal ve uluslararası ortaklıkların sağlanması gerekmektedir. Bu alanda Üniversitelerimizin çeşitli çalışmalarının olduğunu biliyoruz, ancak bunların yeterli olmadığını düşünüyorum. Kamu kurumlarında kalite olgusunun yerleşmesi için neler yapılmalı? Kamuda kalite bilinci oluşmaya başlayıp ve kurumlarımızda bu bilinç arttıkça daha iyiye ve daha doğruya yöneliş olacağı muhakkaktır. Kalite olgusunun gelişmesi hem hizmeti sunanların iş doyumunu arttıracak, hem de kaliteli hizmet alan vatandaşımızın devlete olan bağlılığı kuvvetlendirecektir. Bu sayede kurumlarda kaliteden kaynaklanan israflar önlenecek ve kamu kaynaklarının daha verimli alanlara yönlendirilmesi sağlanmış olacaktır. Yukarıda ifade edilen gerekçeler ışığında Ülkemiz, vatandaşına kaliteli bir yaşam sağlayan ileri ülkeler arasında yerini almak istiyorsa kamu hizmetlerinde kaliteyi merkez alan bir dönüşümü gerçekleştirmek zorundadır. Kalite olgusunun kurum ve kuruluşlara, günlük yaşama nasıl gireceği konusundaki politikaların oluşturulmasında, kalite uygulamalarının yaygınlaştırılmasında en önemli görev devlete düşmektedir. Kalite ve standartlar konusunda son dönemde kamuda kalite anlayışının yerleşmesine yönelik önemli adımlar atılmıştır. Örneğin 2003 yılında yürürlüğe giren 5017 Sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu Önce Kalite’145 Temmuz-Ağustos 2010
45
ULUSAL KALİTE BÜYÜK ÖDÜLÜ
ile kamu idarelerine stratejik planların hazırlanması, performans esaslı bütçelemeye geçilmesi ve faaliyet raporları ile kurumsal performansın değerlendirmesi gibi zorunluluklar getirilmesi önemli bir adımdır. Türk Standartları Enstitüsü tarafından yürütülen Ürün/Hizmet Kalitesi Belgelendirme ve Kalibrasyon Çalışmaları, mükemmellik kültürünün bir yaşam biçimi olarak uygulanması ve yaygınlaştırılması için KalDer tarafından yurt genelinde başlatılan Ulusal Kalite Hareketi bu çabalara örnek olarak gösterilebilir. Öğrencileriniz kalite süreçlerinize nasıl katılıyor? Ne sonuçlar alıyorsunuz? Üniversitemizin hizmet sunduğu müşterileri arasında en büyük kitleyi öğrencilerimiz oluşturmaktadır. Öğrencilerimiz en üst düzeyde Öğrenci Konseyi tarafından temsil edilmektedir. Her yıl seçilen öğrenci temsilcileri öğrencilerin sorunlarını, çeşitli konulardaki görüş ve düşüncelerini kendi birimlerinin karar organlarında gündeme getirebilmekte, ayrıca öğrenci konsey başkanının aracılığı ile Üniversitemiz Senatosu’na getirerek, alınan her kararda görüşünü belirterek kararın alınmasında etkin olabilmektedir. Bu sayede akademik birimlerin aldığı kararlarda söz sahibi olan öğrencilerimiz kalite sürecine dahil olmakta, isteklerini, memnuniyetlerini, veya önerilerini direk aktarma olanağı bulmaktadırlar. Üniversitemiz akademik ve idari birimleri yaptıkları uygulamalar hakkında öğrencilere anket uygulamakta olup, verilen hizmetin öğrenci tarafından da değerlendirilmesi sağlanmaktadır. Öğrenci anketlerinin geri bildirimleri doğrultusun-
da sunulan hizmetlerimiz şekillenmekte veya iyileştirmeler sağlanmaktadır. Toplumsal duyarlılığın ve insan ilişkilerinin ön planda tutulduğu Üniversitemizde öğrenciler, yalnızca iyi bir meslek ve iş için gerekli bilgilerle değil, uygarlığın temel kavramlarıyla da donatılmaktadır. Üniversitemizin benimsediği kalite yaklaşımı ile öğrencilerimizin bireysel gelişimi desteklenmekte, Üniversitenin sadece eğitim-öğretim kurumu olmadığı, aynı zamanda kişisel gelişim için bir ortam oluşturduğu öğrencilerimize aktarılmaktadır. Bu bilinç ve yönetim anlayışı ile desteklenen öğrencilerimiz kendilerinin kurduğu 94 öğrenci topluluğu ile kendi mesleki ve sosyal-kültürel alandaki birikimlerini geliştirme fırsatını yakalayabilmektedir. Yeni hedef ve projeleriniz neler? Eğitim kavramı son yıllarda değişmiş, sadece okullarda verilen eğitimle sınırlı olmadığı herkes tarafından kabul edilmeye başlanmıştır. Eğitim artık yaş ve mekana bağlı olmadan ve insanın tüm yaşamı boyunca devam eden bir süreç haline gelmiştir. Üniversitemiz bu konuda da Türkiye’de öncü Üniversite olmayı kendine ilke edinerek çalışmalara başlamıştır. Bu süreçte Comenius (Okul Eğitimi) ve Erasmus (Yüksek Öğretim) faaliyetlerini tamamlayıcı niteliği ile tek bir eğitim zincirinin üçüncü bağlantısını oluşturan Gruntdvig faaliyeti yer almaktadır. Yaşam boyu öğrenmenin kalitesini, erişebilirliğini ve Avrupa boyutunu güçlendirmek ve bu alandaki yenilikleri özendirmek için tasarlanmış olan bu programa Üniversitemizin tüm paydaşlarını katmak yeni hedeflerimiz arasında yer almaktadır. Üniversitemiz personeli, öğrencileri ve diğer paydaşlarının kişisel veya sosyal gelişimlerine yatırım yapmak suretiyle, boş zamanlarını üretken ve daha iyi değerlendirerek, aktif bir yurttaş ve demokratik sürecin bir parçası olması için adımlar atmaktadır. Daha önce de belirttiğim gibi Üniversitemiz tüm paydaşlarının istekleri ve beklentilerini ön planda tutarak Mükemmellik Merkezi olmayı kendine ilke edinmiştir. Bu kapsamda Üniversitemizin tüm birimlerinde görev yapan çalışanlarımızın benimsemiş olduğu Mükemmellik Merkezi bilincinin devamını sağlamak, bir adım ileriye giderek Dünya Üniversiteleri ile rekabet edebilmek hedeflerimiz arasında yer almaktadır. Ulusal Kalite Büyük Ödülüne sahip ilk ve tek devlet üniversitesi olan Üniversitemizin en büyük hedefi ise Avrupa Kalite Ödülünü alarak Yükseköğretim alanında başlattığımız bu yeni harekette öncü tavrımızı devam ettirmek, geleneksel anlayışın dışında çağdaş Üniversite anlayışını tüm paydaşlarımıza göstermek en büyük amaçlarımız arasında yer almaktadır. ç
46
Önce Kalite’145 Temmuz-Ağustos 2010
ULUSAL KALİTE HAREKETİ
Marport Liman İşletmeleri, Ulusal Kalite Hareketi'ne katıldı Türkiye Kalite Derneği KalDer’in öncülüğünde yürütülen Ulusal Kalite Hareketi (UKH), Türkiye’nin kendi alanında öncü kuruluşlarının katılımı ile hızla büyüyor. Marport Liman İşletmeleri, düzenlenen törenle Ulusal Kalite Hareketi’ne katıldı.
U
lusal Kalite Hareketi, son olarak MARPORT LİMAN İŞLETMELERİ’nin de katılımıyla daha da
güçlendi.
İyiniyet Bildirgesi İmza Töreni Arkas Holding Liman Hizmetleri Grup Başkanı Hakan Genç ve KalDer Yönetim Kurulu Başkanı A. Hamdi Doğan’ın katılımıyla, Marport Limanı’nda İstanbul’da 1 Temmuz 2010 tarihinde gerçekleşti. Ulusal Kalite Hareketi ile ilgili bilgi veren Doğan; “Ülkenin rekabet gücü, ülkedeki kuruluşların rekabet güçlerine göre belirlenmekte, dolayısıyla küreselleşen dünya ekonomisinde yaşam kalitemiz, kuruluşlarımızın rekabet güçlerine bağlı olmaktadır. Ülkede sağlıklı
48
Önce Kalite’145 Temmuz-Ağustos 2010
işleyen pazar ekonomisine ve ülke dahilindeki tüm organizasyonlarda sürekli daha iyiyi hedefleyen yönetim yaklaşımlarına ihtiyaç vardır. Yaşam kalitemizin iyileştirilmesinde, ülke genelinde, holdinglerden kobilere, üretimden hizmete, eğitimden sağlık ve diğer kamu hizmetlerine, yerel yönetimlere, Sivil Toplum Kuruluşlarına kadar toplumumuzda her alan ve kişinin sorumluluğu vardır. Mükemmellik modelinin tam anlamıyla benimsenmesi ve kurumsal kültürün bir parçası olması, kurumun sürdürülebilir rekabet gücü için gerçek bir güvencedir. Model kullanımı yaygınlaştıkça, daha çok kuruluş sürekli öğrenen ve gelişen kurumlara dönüşecek ve Türkiye’nin geleceği daha sağlam temellere oturacaktır” dedi.
Marport Liman İşletmeleri 1996 yılında, şu anda Marport Doğu Terminali olarak hizmet veren, Limar Kumport Terminali'nde başlayan limancılık tarihimiz, 2001 yılında Marport Ana Terminali ve 2003 yılında Marport Batı Terminali'nin bünyemize dahil olmasıyla bugünlere ulaştı. Marport Batı Terminali modernizasyon projesinin tamamlanmasıyla Marport Terminallerinin kapasitesi yılda 1,700,000 TEU’ya çıktı. Marport Ana Terminal
Arkas Holding Liman Hizmetleri Grup Başkanı Hakan Genç ise Ulusal Kalite Hareketi’ne katılmalarından duyduğu mutluluğu dile getirerek konuşmasını şöyle sürdürdü; “2001 yılında Marport’u kurduğumuzda büyük bir işletme haline gelme hedefimizin içinde mutlaka kaliteli hizmet üretmek de vardı. Bu amaçla her zaman müşterilerimizin talep ve beklentilerinin neler olabileceğini anlamaya çalıştık. Gelişmiş ülkelerde müşterilerin bu alanda
ne tür beklentiler içinde olduklarını araştırdık. Bunları karşılamak için gereken altyapı, üstyapı ve iş süreçlerini tespit etmeye çalıştık. Yurt içinden ve dışından aldığımız katkılarla gerekli düzenlemelerimizi yaptık. Hedefimiz üç sene içerisinde Türkiye Kalite Ödülüne aday olmak ve almak. Bunun için gerekli olan yerleşik kurum kültürü, donanımlı çalışanlar, azim ve rehberlik unsurlarına sahibiz".ç
Marport, yürütmekte olduğu Konteyner Terminali Tevsi ve Modernizasyon Projesi'nin Ana Terminal Bölümü'nü 2004 yılında tamamlayarak hem saha ve rıhtım kapasitesini artırdı, hem de derin suya ihtiyaç duyan 4,000 TEU üzerindeki büyük konteyner gemilerinin hizmet alabilecekleri bir terminal haline gelerek, kapasitesini yılda 770,000 TEU'ya çıkardı. Marport Batı Terminali 2003 yılında Marport bünyesine katılan Batı Terminali 2006 yılı sonunda 127,455 TEU'luk bir iş hacmine ulaştı. Marport Batı Terminali, 2006 yılı sonunda tamamlanan proje ile kapasitesini 630,000 TEU’ya çıkardı. Marport Doğu Terminali 1996 yılında Ambarlı bölgesinde, Kumport iskele ve terminal sahalarında hizmet vermeye başlayan Limar, İstanbul'daki ilk özel konteyner terminal işletmecisi oldu. Limar Kumport Terminali, 2002 yılı itibari ile ulaştığı iş hacmi bakımından Marmara'nın 1'inci, Türkiye'nin 3'üncü büyük konteyner terminali konumuna geldi. Ağustos 2004'te Ambarlı bölgesindeki faaliyetleri Marport bünyesine dahil edilen Limar Kumport Terminali, Marport Doğu Terminali olarak hizmet vermeye devam ediyor. Doğu Terminalinin yıllık kapasitesi 300,000 TEU'dur.
Önce Kalite’145 Temmuz-Ağustos 2010
49
ULUSAL KALİTE HAREKETİ
Sertrans Uluslararası Nakliyat, Ulusal Kalite Hareketi'ne katıldı Sertrans Uluslararası Nakliyat, düzenlenen törenle Ulusal Kalite Hareketi’ne katıldı. İyiniyet Bildirgesi İmza Töreni Sertrans Genel Müdürü Nilgün Keleş ve KalDer Yönetim Kurulu Başkanı A. Hamdi Doğan’ın katılımıyla gerçekleştirildi.
K
alDer tarafından 1998’de, ulusal “kalite” bilincinin yaratılması, geliştirilmesi ve toplam kalite yönetimi ile Mükemmellik Modeli uygulamalarının yaygınlaştırılması amacı ile başlatılan Ulusal Kalite Hareketi, yeni katılımcılarla birlikte bir çığ gibi büyümeye devam ediyor. Sektör ya da ölçek gözetmeksizin, tüm kurum ve kuruluşlara açık bir sivil toplum hareketi olan Ulusal Kalite Hareketi, son olarak SERTRANS ULUSLARARASI NAKLİYAT’ın da katılımıyla daha da güçlendi. İyiniyet Bildirgesi İmza Töreni Sertrans Genel Müdürü Nilgün Keleş ve KalDer Yönetim Kurulu Başkanı A. Hamdi Doğan’ın katılımıyla, Sertrans Genel Müdürlüğü’nde İstanbul’da 9 Haziran 2010 tarihinde gerçekleşti.
50
Önce Kalite’145 Temmuz-Ağustos 2010
Ulusal Kalite Hareketi ile ilgili bilgi veren Doğan; “Ülkenin rekabet gücü, ülkedeki kuruluşların rekabet güçlerine göre belirlenmekte, dolayısıyla küreselleşen dünya ekonomisinde yaşam kalitemiz, kuruluşlarımızın rekabet güçlerine bağlı olmaktadır. Ülkede sağlıklı işleyen pazar ekonomisine ve ülke dahilindeki tüm organizasyonlarda sürekli daha iyiyi hedefleyen yönetim yaklaşımlarına ihtiyaç vardır. Yaşam kalitemizin iyileştirilmesinde, ülke genelinde, holdinglerden kobilere, üretimden hizmete, eğitimden sağlık ve diğer kamu hizmetlerine, yerel yönetimlere, Sivil Toplum Kuruluşlarına kadar toplumumuzda her alan ve kişinin sorumluluğu vardır. Mükemmellik modelinin tam anlamıyla benimsenmesi ve
kurumsal kültürün bir parçası olması, kurumun sürdürülebilir rekabet gücü için gerçek bir güvencedir. Model kullanımı yaygınlaştıkça, daha çok kuruluş sürekli öğrenen ve gelişen kurumlara dönüşecek ve Türkiye’nin geleceği daha sağlam temellere oturacaktır” dedi. SERTRANS Genel Müdürü Nilgün Keleş ise Ulusal Kalite Hareketi’ne katılmalarından duyduğu mutluluğu dile getirerek konuşmasını şöyle sürdürdü; “1998 yılında başlamış olduğumuz kurumsallaşma çalışmaları; 1999 yılına gelindiğinde sektörde ilklerden olan ISO 9000 Kalite Güvence Sistemi alınması ile devam etmiştir. 2000 yılında başlatılan Süreç Yönetimi çalışmaları doğrultusunda bütün süreçlerimizi analiz ettik ve iyileştirdik. 2003 yılına kadar sürdürdüğümüz proje sonucunda iş süreçlerimizi tanımlayarak Süreçlerle Yönetim Modelini uygulamaya başladık. Ayrıca 2010 yılında başlatmış olduğumuz Müşteri İlişkileri / Şikâyetlerinin Yönetimi Sistemi çalışmalarını Mayıs 2010’da gerçekleşen denetim sonucunda
belgelendirdik. Almış olduğumuz ISO 10002 Müşteri İlişkileri / Şikâyetlerinin Yönetimi Belgesi ile mevcut müşteri odaklılık anlayışımızı geliştirip, sunduğumuz hizmetlerin kalitesini daha da iyileştirerek sürekli müşteri memnuniyetini sağladık. Yine 2003 yılında Türkiye Kalite Derneği’ne (KalDer) üye olduk. Bu gün KalDer ile kurduğumuz stratejik işbirliği ilişkilerimizi bir adım ileriye taşıyacak olan “Ulusal Kalite Hareketine (UKH)” katılmaktayız. Bu imza ile Sertrans olarak, Toplam Kalite Yönetimi ve EFQM Mükemmellik Modeli’ni iş yapma biçimi olarak seçtiğimizi ilan ediyoruz. Sertrans olarak Ulusal Kalite Ödünü’ne kadar uzanan mükemmellik yolunda 20 yıllık bilgi birikimimiz ve gücümüz ile paydaşlarımızın ihtiyaçlarını belirleyerek ve bu ihtiyaçlara en uygun çözümlerle cevap vererek sürdüreceğiz. Türkiye lojistik sektöründeki öncü rolümüzle Avrupa’da da tanınmış ve güvenilir bir lojistik firması olarak geleceğe emin adımlarla yürümeye devam edeceğiz”. ç
Sertrans Uluslararası Nakliyat İstanbul'da 1989 yılında, bir aile şirketi olarak kurulan Sertrans, günümüze kadar hiç aksatmadan sürdürdüğü istikrarlı gelişim felsefesiyle, güvenilir, öncü ve örnek gösterilen, kurumsal bir şirket haline gelmiştir. Sertrans, Ocak 2007 tarihi itibari ile tüm iştirak şirketlerini Sertrans Holding şemsiyesi altında toplarken, ana faaliyet alanı olan lojistik, Sertrans Logistics markası ile yoluna devam ediyor. Taşımacılık ve lojistik sektörünün profesyoneli Sertrans Logistics, uzman kadrosu, araç filosu, yüksek teknolojisi ve ISO 9001:2000 belgeli üstün hizmet standartlarıyla çözüm üretiyor. Yüzde 100 Türk sermayeli Sertrans Lojistik, uzman ekibini oluşturan 400 personele, özmal filosunu oluşturan 200'ün üzerindeki araca, 200 bin m² alan üzerine kurulu, 30 bin m²'yi aşan kapalı depo ve antrepo alanına ulaşan hacmini, daha da geliştirmeyi hedeflemektedir. Kara, hava, deniz, demiryolu taşımacılığı ve gümrükleme hizmetlerine ek olarak, tedarik zinciri yönetiminden depo-stok yönetimine, nakliye yönetiminden danışmanlık hizmetlerine kadar birçok mükemmel hizmeti bir arada sunuyor. Sertrans Logistics, karayolu taşımacılığında Avrupa ülkelerine ve Fas&Tunus'a, hava ve deniz taşımacılığında ise tüm dünyaya ve tüm dünyadan Türkiye'ye hizmet vermektedir. Sertrans Logistics'ın sürekli büyüyen ve gelişen taşımacılık filosunun tamamı Avrupa ülkelerinde geçiş üstünlüğüne sahip olan EURO/4 ve EURO/5 normlarına uygundur. Tüm araçlarında bulunan "Uydu Takip Sistemi"yle, yoldaki yükler 24 saat internet üzerinden sorgulanabilir. Sertrans Logistics On-Line ile internet üzerinden yeni siparişler verilebileceği gibi, navlun teklif talepleri de iletilebilir.
Sertrans Genel Müdürü Nilgün Keleş ve KalDer Yönetim Kurulu Başkanı A. Hamdi Doğan
Merkez bürosu İstanbul'da olmak üzere, Samandıra, Gebze, Güzelce depo ve antrepoları, İzmir, Ankara, Bursa ve Adana'da bulunan ofis ve depoları, Bulgaristan ve Romanya ofis, depo ve Bulgar plakalı araçları ile hizmet vermektedir.
Önce Kalite’145 Temmuz-Ağustos 2010
51
ULUSAL KALİTE HAREKETİ
Kayseri Sanayi Odası (KAYSO) Ulusal Kalite Hareketi’ne Katıldı
U
KH katılım töreninde açılış konuşması yapan Kayseri Sanayi Odası Meclis Başkanı Nureddin Okandan, Kayseri Sanayi Odası olarak kalite yolculuğuna Kalite Yönetim Sistemi ISO 9001 Belgesi alarak başladıklarını daha sonra da Akredite Oda Belgesi alarak bu yolculuğa devam ettiklerini söyledi. Kalite yolculuğuna bundan sonra KalDer ile devam edeceklerini açıklayan Okandan, “Artık bizler de kalitenin ulusal çapta yayılması ve üyelerimize ulaşmasını sağlama noktasında önemli bir görevi yerine getirmeye başladık” dedi. KalDer Ankara Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı Fahir Altan, Kayseri’nin gerek dinamizmi, gerek yarattığı markalar açısından ülkemizin gururu ve örnek kenti haline geldiğini belirterek, Anadolu’da lokomotif görevi yüklenebileceğine yürekten inandıklarını söyledi.
Kayseri Sanayi Odası ile KalDer, Türkiye Kalite Derneği arasında 4 Haziran 2010 tarihinde “Ulusal Kalite Hareketi İyi Niyet Bildirgesi” imza töreni gerçekleştirildi. 52
Önce Kalite’145 Temmuz-Ağustos 2010
KalDer Yönetim Kurulu Başkanı A.Hamdi Doğan ise, KalDer olarak en büyük hedeflerinin Ulusal Kalite Hareketi’nin ülkemizde yayılımını sağlamak olduğunu belirterek, Kayseri Sanayi Odası’nın başarılarının devamı konusunda KalDer olarak tüm desteği vereceklerini belirtti. ç
Türkiye Müşteri Memnuniyeti Endeksi
TMME 2010 yılı 1. çeyrek sonuçları açıklandı 2009 yılı 1.çeyreğinde 75,8 olarak ölçülen ulusal müşteri memnuniyeti endeksi, 2010 yılında 0,7 puan gerileyerek 75,1 olarak gerçekleşti.
TMME çalışması kapsamında, 2010 yılının 1.çeyreğinde tüp gaz, cep telefonları, hızlı servis restoranları, GSM hizmetleri ve banka kredi kartları sektörleri ölçüldü.
B
Türkiye Kalite Derneği Yönetim Kurulu Başkanı A.Hamdi Doğan tarafından açıklanan sonuçlara göre; Tüp gaz sektöründe Aygaz ve BPgaz, cep telefonları sektöründe Nokia, hızlı servis restoranları sektöründe Burger King, GSM hizmetleri sektöründe Turkcell, kredi kartları sektöründe (kamu bankalarında)Vakıfbank WorldCard, (özel bankalarda) İş Bankası Maximum Kart müşteri memnuniyetinde birinci sırada yer aldılar. Türkiye Müşteri Memnuniyeti Endeksi (TMME) 2006-2010 1. Çeyrek TMME Sonuçları Türkiye Sonuçları TMME
KalDer ve Ka Araştırma ortak girişimi tarafından 2005 yılından beri büyük bir özveri ile yürütülen, Türkiye Müşteri Memnuniyeti Endeksi çalışmasında her yıl 25’i aşkın sekör ve bu sektörlerde yer alan yaklaşık 120 kuruluş kapsanıyor. Çalışma sonucunda hazırlanan sektörel raporlarda müşteri memnuniyetinin yanısıra; müşteri beklentileri, algılanan kalite ve değer, müşteri şikayetleri ve bağlılık sonuçları ile etki analizleri yer alıyor. Zaman içerisindeki eğilimi görmek ve yıllara göre kıyaslama yapılmasını sağlamak amacıyla raporlarda 5 yıllık sonuçlar da bulunuyor. Vatandaş memnuniyeti de ölçülmeli TMME’de kullanılan model ile Amerika’da vatandaş memnuniyetinin de ölçüldüğünü belirten KalDer Yönetim Kurulu Başkanı A. Hamdi Doğan, Türkiye’de vatandaş memnuniyetinin ölçülmesinin ve yıllara göre değişimin izlenmesinin önemini vurgulayarak, ilgili kamu kurumlarından destek beklediklerini belirtti.ç
2007
2008
2009
2010
73.8
73.9
74.6
75.8
75.1
Sektörel Sıralama 1. Çeyrek 2006-2010 Sıra
Tüp Gaz Cep Telefonları Hızlı Servis Restoranları GSM Hizmetleri Banka Kredi Kartları
Sektör
Kurum Marka
1 Tüp Gaz Aygaz BP Gaz İpragaz Likidgaz Milangaz Total Gaz Diğer 2 Cep Telefonları Nokia Sony Ericsson Samsung Siemens Motorola Diğer 3 Hızlı Servis Restoranları
85 75 76 75 74
83 75 74 73 72
83 76 74 75 73
82 75 72 71 70
80 72 72 72 70
85 88
Açıklanmadı Ölçülmedi
Ölçülmedi
Açıklanmadı
Açıklanmadı
84 75 80 73 77 65 64 65
83 83 84 82 80 81 77 85 76 82 76 73 68 69 65
76
74
74
72
72
76
72 75 74
76 71 76
72 72 76
73 69 75
73 77
75 75
71 76
72 74
Açıklanmadı Açıklanmadı
75 79 Açıklanmadı Açıklanmadı Açıklanmadı Açıklanmadı
Turkcell
Açıklanmadı
Açıklanmadı
75 Hazır Kart
5 Banka Kredi Kartları Kamu Bankaları
VakıfBank World Card
Özel Bankaları
İş Bankası Maximum Kart
Ziraat Maximum Kart
Yapı Kredi World Card Akbank Axess Card Garanti Bonus Card
2007
2008
2009
2010
74.1
75.2
75.2
76.0
76.0
82 84 85 80 80 82 78 84 75 81 73 73 63 66 65
80 81 81 80 77 77 77 80 72 78 77 70 MD MD 61
79
75
77
73
72
Açıklanmadı
71
73
70
72
Açıklanmadı
69 68 68
72 69 73
69 63 71
72 69 69
Açıklanmadı Açıklanmadı
ACSI 2006
ACSI 2007
ACSI 2008
ACSI 2009
ACSI 2010
Ölçülmüyor
Ölçülmüyor
Ölçülmüyor
Ölçülmüyor
Ölçülmüyor
77 70 66
77 70 68
78 71 68
78 72 69
72 69
Ölçülmüyor
Ölçülmüyor
Ölçülmüyor
Ölçülmüyor
Ölçülmüyor
Kurumsal Sıralama 1. Çeyrek 2006-2010
83 84 85 83 80 81
Açıklanmadı
Açıklanmadı
Vadofone Ön Ödemeli Vadofone Faturalı Avea Faturalı Avea Faturasız
Tüpgaz Hızlı Servis Restorantları Cep Telefonları GSM Hizmetleri Banka Kredi Kartları
TMME TMME TMME TMME TMME Sektör 2006 2007 2008 2009 2010
Burger Kirg Mc Donalds Diğer
4 GSM Hizmet.
2006
Sektörel Sıralama 1. Çeyrek 2006-2010
Kurumsal Sıralama 1. Çeyrek 2006-2010 Sıra
ACSI
TMME TMME TMME TMME TMME Sektör 2006 2007 2008 2009 2010
Sektör 1 2 3 4 5
eşinci yılını tamamlayan TMME çalışmasında her yıl 25’i aşkın sektör kapsanıyor.
ABD Sonuçları
2006
74
72
73
70
70
Ölçülmedi
Ölçülmedi
69
72
73
Ölçülmedi
Ölçülmedi
Ölçülmedi
72
71
Açıklanmadı
73
76
71
72
76
73
76
72
71
Açıklanmadı
76
74 70
72 73
69 71
71 69 67
Finansbank Card Finans
Açıklanmadı
72
69
68
HSBÇ Advantage Card
Açıklanmadı
72
70
65
64
Diğer
Açıklanmadı
69
69
67
70
Kurum Marka
Tüp Gaz
Cep Telefonları Motorola, Inc. Nokia Corp. Samsung Elec. All Others
Hızlı Servis Restoranları Domino’s Pizza Starbucks Corp Wendy’s İnter. Little Caesar Papa John’s Pizza Hut Taco Bell Corp. Mac Donald’s Co. KFC Corp Burger King All Others GSM Hizmetleri T Mobile USA Verizon Wireless Cellco Partnership
Sprint Nextel Corp. AT&T Mobilty All Others Banka Kredi Kartları
ACSI 2006
ACSI 2007
ACSI 2008
ACSI 2009
ACSI 2010
Ölçülmüyor
Ölçülmüyor
Ölçülmüyor
Ölçülmüyor
Ölçülmüyor
70 71 69 73 68
70 72 72 70 70
71 74 74 71 70
72 72 74 70 73
76 76 76 76 77
77
77
78
78
75 77 76 77 79 76 70 63 70 70 80 66 69
75 78 68 75 77 72 69 64 71 69 79 68 70
75 77 73 75 76 76 70 69 70 71 80 68 71
77 76 76 75 75 74 73 70 69 69 83 69 71
72 73
69
71
72
74
73
63
61
56
63
70
63 68
68 68
71 71
67 73
69 76
Ölçülmüyor
Ölçülmüyor
Ölçülmüyor
Ölçülmüyor
Ölçülmüyor
Önce Kalite’145 Temmuz-Ağustos 2010
53
ŞUBELERDEN HABERLER-BURSA
2009 Bursa Kalite Ödülü Çalıştayı
KalDer Bursa Şubesi’nden Haberler 2009 Bursa Kalite Ödülü Çalıştayı Yapıldı 1998 yılından beri KalDer Bursa Şubesi ve BUSİAD işbirliğiyle Bursa’da kalite bilincini ve kalite yönetimini yaygınlaştırmak amacıyla düzenlenen Bursa Kalite Ödülü (BKÖ) 15 Mayıs’ta düzenlenen çalıştayla gözden geçirildi. Ödül sürecinde görev almış kişilerle BKÖ süreci ve işleyişini gözden geçirmek, prosedürünü revize etmek ve bir sonraki yıl yapılacak ödül sürecine hazırlık yapmak amacıyla bu yıl da Bosch’un profesyonel moderatörleri Elif Dörter, İpek Özdemir ve Metin Hacıoğulları eşliğinde, BKÖ Yürütme Kurulu Üyeleri ve değerlendiricilerinden oluşan 35 kişinin katılımı ile çalıştay yapıldı. Çalıştayda 2009 BKÖ’de yapılan çalışmaların sunumlarının aktarılmasının ardından grup çalışmaları ve sunumları yapıldı. Takım oyunları ile tamamlanan çalıştay görev alan değerlendiricilere plaket takdim edilmesiyle sona erdi.
3. Pilot Okullar Ulusal Kalite Hareketi Deneyim Paylaşım Toplantısı Yapıldı KalDer Bursa Şubesi Eğitimde Kalite Uzmanlık Grubu tarafından düzenlenen “Okullarda Mükemmellik Modeli Uygulamaları ve İyileştirme 54
3. Pilot Okullar Ulusal Kalite Hareketi Deneyim Paylaşım Toplantısı
Önce Kalite’145 Temmuz-Ağustos 2010
Çalışmaları Örnekleri” konulu paylaşım toplantısı Konak Kültür Evi’nde Bursa ve çevresinden çeşitli okulların yönetici ve öğretmenlerinin katılımıyla 25 Mayıs 2010 Salı günü gerçekleştirildi. Toplantının açılış konuşmaları KalDer Bursa Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı Emin Direkçi ve Bursa Milli Eğitim Müdürü Atilla Gülsar tarafından yapıldı. Açılış konuşmalarının ardından KalDer Bursa Şubesi Eğitimde Kalite Uzmanlık Grubu (EKG) Üyesi Serap Önal EKG’nin çalışmaları hakkında bilgi verdi. Daha sonra gerçekleşen panelde; KalDer Eğitmeni Tuğrul Çelebi “Okullarda EFQM Çalışmaları” konulu bir sunum yaptı. Ardından Pilot Okulların sunuşları gerçekleşti. Sunuşlarda Osmangazi İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü, EFQM Mükemmellikte Kararlılık Yolculuğu ve Kazanımları; Ulubatlı Hasan Anadolu Lisesi Ulusal Kalite Hareketi Yolculuğu ve kazanımları; Zübeyde Hanım Kız Meslek Lisesi Bursa Kalite Başarı Ödülü Yolculuğu ve kazanımları başlıkları altında okullarındaki uygulamaları katılımcılara aktardı.
Sempozyum Değerlendirme Toplantısı Yapıldı 16-17 Nisan 2010 tarihlerinde Değişen Dünya Düzeni “Yeni İklim, Yeni Ekonomi, Yeni Yaşam” temasıyla
gerçekleştirilen 8. Kalite ve Başarı Sempozyumu’nun ardından 25 Mayıs 2010 tarihinde toplantıda bir araya gelen Sempozyum Düzenleme Kurulu ve KalDer Bursa Şubesi Yönetim Kurulu üyeleri sempozyum geri beslemeleriyle ilgili değerlendirmelerde bulundu. Toplantıda 9. Kalite ve Başarı Sempozyumu hazırlıklarına ilişkin aksiyonlar belirlendi. Sempozyum sonrasında hazırlanan sonuç bildirgesinden notlar: Bu yıl 3285 kişinin izlediği sempozyuma katılan katılımcıların anketlere verdikleri yanıtlara göre sempozyum genel memnuniyeti yüzde 93 oranı ile iyi olarak değerlendirilmiştir. Yüzde 92,70’i önümüzdeki yıl da sempozyuma katılmayı düşündüğünü belirtmiştir. Katılımcıların yüzde 2,7'si otomotiv, yüzde19'u eğitim, yüzde12,7'si çalışmıyor-öğrenci, yüzde 11,8 'i sağlık, yüzde 11,1'i imalat, yüzde 5,6'si belediye ve kamu sektöründe çalışmaktadır. Buna göre yüzde 17,2'si memur-ücretli masa başı çalışan, yüzde 15,6'sı uzman, yüzde 15,2'si müdür-direktör, yüzde 12,7'si stajyer-öğrenci, yüzde 11,8'si müdür-direktör yardımcısı, yüzde 8'i öğretmen-öğretim görevlisi yüzde 5,7'si şef yüzde 2,9'u genel müdür yardımcısı, yüzde 2,2'si genel müdür konumundadır. Katılımcıların yüzde 38,6'sı 25-34, yüzde 29,5'u 35-44 yaş
3. Pilot Okullar Ulusal Kalite Hareketi Deneyim Paylaşım Toplantısı
arasındadır. Yüzde 52’si erkek, yüzde 48’i kadındır.
Çevre Denetim Yönetmeliği Paneli Yapıldı 5 Haziran Dünya Çevre Günü dolayısıyla KalDer Bursa Şubesi Çevre İş Sağlığı ve Güvenliği Kalite Uzmanlık Grubu tarafından, Bursa Çevre ve Orman Müdürlüğü işbirliğinde düzenlenen “Çevre Denetim Yönetmeliği” konulu panel 2 Haziran 2010 Çarşamba günü gerçekleştirildi. Panelin açılış konuşmaları KalDer Bursa Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı Emin Direkçi ve Bursa İl Çevre ve Orman Bölge Müdürü Rahmi Bayrak tarafından yapıldı. Açılış konuşmalarının ardından KalDer Bursa Şubesi Çevre İş Sağlığı ve Güvenliği Kalite Uzmanlık Grubu (ÇİSİG) Lideri Ayfer Çırak grubun çalışmaları hakkında bilgi verdi. Daha sonra gerçekleşen özel oturumda; T.C. Sempozyum Değerlendirme Toplantısı
Çevre Denetim Yönetmeliği Paneli
Atatürk Kültür Dil ve Tarih Yüksek Kurulu Atatürk Araş. Başkanlığı Üyesi İlknur G. Kalıpçı “Atatürk ve Çevre” konulu tiyatral sunum yaptı. Ardından KalDer Bursa Şubesi ÇİSİG Üyesi Ülkü Bozkurt’un başkanlığındaki oturum gerçekleşti. Oturumda Çevre ve Orman Bakanlığı Çevre Yönetimi Genel Müdürlüğü’nden Gökhan Şentürk “Çevre Denetim Yönetmeliği ve Uygulamaları”, Bursa İl Çevre ve Orman Müdürlüğü’nden Aslı Sezer “Çevre Denetim Yönetmeliği Kapsamında Birleşik Tesis Denetimleri ve Kriterleri”, Çevre ve Orman Bakanlığı Çevre Yönetimi Genel Müdürlüğü’nden Sibel Ürün “E- Çevre İzinleri Yönetmeliği” üzerine sunum gerçekleştirdi.
KalDer Bursa Şubesi Çalıştayı Yapıldı 12 Haziran 2010 Cumartesi günü Boschevi'nde KalDer Bursa Şubesi, Şube Çalıştayı'nı gerçekleştirdi.
KalDer Bursa Şubesi Yönetim Kurulu, Sempozyum Düzenleme Kurulu, Bursa Kalite Ödülü Yürütme kurulu, Uzmanlık Grupları temsilcileri, işbirliği yapılan BUSİAD, Uludağ Üniversitesi, ÜSİGEM gibi ve medya kuruluşlarından temsilcilerle 31 kişi çalıştaya katıldı. BOSCH firmasından Elif Dörter ve Metin Hacıoğulları’nın moderatörlüğünde düzenlenen çalıştayda; alınacak öneri, fikir ve bilgilerin, çalışmaların başarıyla devam etmesine, yeni adımlar atılmasında ortam oluşturmasına ve kentimize yönelik yapılan faaliyetlere katkı sağlaması hedeflendi. Çalıştayda Emin Direkçi’nin açılış konuşmasının ardından Aykan Kurkur tarafından yapılan sunumla faaliyetler hakkında katılımcılara bilgi verildi. Ardından grup oyunları ve grup çalışmaları gerçekleşti. Çalıştay sonrasında hazırlanan rapor KalDer Bursa Şubesi Yönetim Kurulu’na sunuldu. ç
KalDer Bursa Şubesi Çalıştayı
Önce Kalite’145 Temmuz-Ağustos 2010
55
ŞUBELERDEN HABERLER-ESKİŞEHİR
KalDer Eskişehir Şubesi,
Eskişehir Sanayi Odası’nın Desteği ile EFQM Mükemmellik Modeli 2010 ve Ulusal Kalite Hareketi Tanıtım Programı Gerçekleştirdi Tanıtım programı sonrası katılımcılar seminerden oldukça faydalandıklarını, memnun ayrıldıklarını ve benzer etkinlikleri KalDer’den beklediklerini ifade ettiler. Yönetim Kurulu Başkanı Burak Erdinç de özellikle reel sektör hedeflenerek düzenlenen bu tanıtım eğitiminin benzerini 2010 Ekim ayında kamu kurumları için planladıklarını belirtti.
Eskişehir Sanayi Odası Başkanı Savaş Özaydemir
T
ürkiye Kalite Derneği Eskişehir Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı ve bazı üyeleri geçtiğimiz ay Eskişehir Sanayi Odası Başkanı Savaş Özaydemir’i ziyaret ederek KOBİ’lere ücretsiz EFQM tanıtım eğitimi vermek istediklerini belirttiler. ESO’nun da samimi desteğini alan KalDer Eskişehir Şubesi 14 Temmuz 2010 Çarşamba günü EFQM Mükemmellik Modeli 2010 ve Ulusal Kalite Hareketini tanıtan bir seminer düzenledi. Seminere 22 farklı kurumdan 56 kişilik bir katılım gerçekleşti. Açılış konuşmasını KalDer Eskişehir Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı Uz. Dr. A. Burak Erdinç yaparken Genel Sekreter Salih Yalçın KalDer hakkında bilgi verdi. 56
Önce Kalite’145 Temmuz-Ağustos 2010
KalDer Ulusal Kalite Ödül Sekreteri Fahri Özok EFQM Mükemmellik Modeli 2010 hakkında önemli bilgiler verdikten sonra 2003 baskısı versiyonu ile arasındaki farklardan bahsetti. KalDer Ulusal Kalite Hareketi Sorumlusu Sabri Bülbül ise katılımcılara Ulusal Kalite Hareketi hakkında detaylı bilgiler aktararak ülke kalkınmasına hizmet eden bu projeye henüz katılmamış firmaları da UKH’e katılmaya davet etti. 2008 yılında Büyük Ödül alan AKSA A.Ş. Yönetim Sistemleri Müdür Yardımcısı Kadir Akbaş da seminerde deneyim paylaşımı amacıyla katılımcılara hitap etti. Ödül sürecinde yaşadıkları deneyimlerden ve modelin firmalarına katkılarından bahsetti.
Seminer ayrıca yerel basında da ilgi gördü ve yerel gazeteler hem seminer öncesi tanıtımını yaptılar hem de sonrasında etkinliği gazetelerine haber olarak taşıdılar.ç
ŞUBELERDEN HABERLER-İZMİR
Karbon Ayak İzi ve İzmir Sempozyumu büyük ilgi gördü! KalDer İzmir Şubesi'nin, İzmir Valiliği’nin Çevre Haftası etkinlikleri dahilinde, İl Çevre Müdürlüğü, Bornova Belediyesi, Tema Vakfı ve Ege Bölgesi Sanayi Odası işbirliğinde düzenlediği 'Karbon Ayak İzi ve İzmir' konulu sempozyum 1 Haziran 2010 tarihinde Ege Bölgesi Sanayi Odası’nda gerçekleştirildi.
S
empozyuma sanayi kuruluşları, meslek odaları, yerel yönetimlerden oluşan yaklaşık 150 kişi dinleyici olarak katıldı. Katılımcılar ilgi ile izledikleri sempozyumda konuşmacılara yönelttikleri soruları ile de konun daha ayrıntılı incelenmesine olanak sağladılar. Sempozyumda karbon ayak izi hakkında geniş açıklamalar yapılırken, karbon salınımının azaltılmasına yönelik yatırımlardan örnekler verildi. Yatırımlar için gerekli kaynakların kredilendirilmesi konusunda yapılan açıklamalar katılımcılar tarafından ilgi ile izlendi. Sempozyumun açılışında konuşan Tatar, karbon ayak izinin belirlenmesinin, insan etkinliklerinin doğaya etkisinin ve üretilen sera gazı miktarının karbondioksit (CO2) 60
Önce Kalite’145 Temmuz-Ağustos 2010
konuda bilinç yaratılmasının önemine işaret ederek, hem kişilere hem de yerel yönetimlere önemli görevler düştüğünü söyledi.
cinsinden ölçülmesi olduğunu aktardı. Karbon ayak izinin, hayat tarzında yapılacak değişikliklerle azaltabileceğine değinen Tatar, şu görüşleri dile getirdi: 'Karbon ayak izi bizim çevresel bir günahımız. Ama bu, silinemeyen bir suç değil. Karbon ayak izimiz büyük diye üzülmeye de gerek yok. Yılda üç ağaç dikersek ayak izimizde küçülme sağlayabiliriz. Ne kadar çok temiz yaşam, o kadar çok ayak izi küçülmesi.' Tatar, bu
Seferihisar Belediye Başkanı Tunç Soyer de, çağın en önemli sorunları arasında yer alan küresel ısınmanın gerek Türkiye'de gerekse dünya genelinde yeterince ilgi görmediğini ifade etti. 'Küresel ısınmanın geri dönüşü yok ve bu, göz ardı ediliyor' diyen Soyer, küresel ısınma sonucu zaman içinde su sıkıntıları, deniz seviyesinde yükselme, yaşam ve tarım alanlarının azalması, yiyecek stoklarının tükenmesi ve kitlesel göçler gibi olayların başlayacağını aktardı. Soyer, küresel ısınma ve karbon salınımının azaltılmasının çok önemli bir konu olduğunu vurgulayarak, 'Evimizde kullandığımız bir ampulü tasarruflu ampulle değiştirdiğimizde yılda 75 kilogram karbondioksit tasarrufu sağlayabiliriz' dedi. KalDer’in çevreye olan duyarlılığı devam edecek! Sempozyumun açılışında konuşan KalDer İzmir Şubesi Genel Sekreteri Kenan Keskinoğlu, KalDer’in sosyal sorumluluk çerçevesinde gerçekleştirdiği sempozyumlara gösterilen ilgiden büyük memnuniyet duyduğunu dile getirdi. Demirören Şirketler grubunun sponsorluğunda gerçekleşen sempozyumda katılan konuşmacı ve oturum başkanları ile organizasyonda emeği geçen komite üyelerine Ege Orman Vakfı’ndan birer ağaç fidanı hediye edildi.. ç
ŞUBELERDEN HABERLER-İZMİR
ŞUBELERDEN HABERLER-ANKARA
Ulusal Kalite Hareketi güçleniyor... Ege’de 7 Kurum/kuruluş daha Ulusal Kalite Hareketi'ne katıldı.
H
er geçen gün yeni katılımcılarıyla birlikte büyümeye devam eden Ulusal Kalite Hareketi 7 kuruluşun katılımı ile daha da güçlendi. Sektör ya da ölçek gözetmeksizin, tüm kurum ve kuruluşlara açık bir sivil toplum hareketi olan Ulusal Kalite Hareketi “kalite” bilincinin yaratılması, geliştirilmesi ve toplam kalite yönetimi ile Mükemmellik Modeli uygulamalarının yaygınlaştırılmasını amaçlıyor. İzmir İl Sağlık Müdürlüğü, Denizli İl Sağlık Müdürlüğü, Denizli Devlet Hastanesi, İzmir 1 Nolu F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz Kurumu, Dr. Oetker, Özsüt ve Balçova Termal Otel iyi niyet bildirgelerini imzaladılar. Kalite bilincinin yükseltilmesi yönünde vermiş oldukları bu karar ile yeni bir döneme giren kuruluşlarda eğitimler hızla devam ediyor. Ulusal Kalite Hareketi’ne katılan bu kuruluşlar, bulundukları kurum/kuruluşta özdeğerlendirmelerini yaparak Ege Bölgesi Kalite Ödülü, Ulusal Kalite Ödülü ve ardından Avrupa Kalite Ödüllerine giden yolda ilk adımlarını attılar.ç
Yerel Kalite Ödülleri Özdeğerlendirme toplantısı
2010 Yılı Kalite Çemberi Finalistleri Belli Oldu KalDer Ankara Şubesi tarafından yürütülen Kalite Çemberi Ödül sürecinde ikinci aşamaya girildi, finalistler belirlendi. Şubat ayında değerlendirici başvuruları ile başlayan 2010 Yılı Kalite Çemberi Ödül sürecinde ikinci aşamaya girildi. 14 Temmuz tarihinde gerçekleştirilen toplantıda, değerlendiriciler tarafından sunulan uzlaşım puanları ışığında 11 başvurunun 8’inin finale kalmasına ve bu kalite çemberlerine saha ziyareti gerçekleştirilmesine karar verildi. 20 Ağustos tarihinde bitecek saha ziyaretleri sonrasında ödül alacak kalite çemberleri, 14 Ekim 2010 tarihinde gerçekleştirilecek 13. Kalite Çemberleri Paylaşım Konferansı’nda açıklanacak. ç 2010 Kalite Çemberi Ödülü Finalistleri KURUM
ÇEMBER ADI
İnci Akü
Grup Anemon
K
Schott Orim Cam
Grup Bepanthen
alDer İzmir Şubesi’nin bu yıl 11. sini düzenlediği Mükemmelliği Arayış Sempozyumu’nda sahiplerini bulan Yerel Kalite Ödülleri sürecinde yer alan değerlendiriciler 22 Mayısta D.E.Ü. İzmir Meslek Yüksek Okulu kampüsünde bir araya geldi.
Boytaş Mobilya
Grup Periyod
Boytaş Mobilya
Non-Stop
Odtü Mersin Koleji
Okuyan Çocuk İçimizde Umut
Kordsa Global
Etkin Bakım 2
Düzenlenen kahvaltının ardından 2010 yılı sürecini değerlendiren Yerel Kalite Ödülleri değerlendiricileri önümüzdeki yıl için iyileştirme önerilerini paylaştılar. D.E.Ü. İzmir Meslek Yüksek Okulu’nun ev sahipliğinde düzenlenen toplantıda ayrıca KalDer merkez ödül sekreteri Fahri ÖZOK tarafından EFQM Mükemmellik Modelindeki 2010 Revizyonları ilgili bilgi verildi.
2 Gizli Firma
KalDer İzmir Şubesi Ödül Yürütme Kurulu Başkanı Prof. Dr. Şevkinaz Gümüşoğlu, değerlendiricilere ödül sürecinde verdikleri destek için teşekkür belgesi ve D.E.Ü. İzmir Meslek Yüksek Okulu’nun “Mükemmellik Yolculuğunda Bir Eğitim Kurulumu” adlı kitabını hediye etti. ç
KalDer Ankara Şubesi Taşındı! KalDer Ankara Şubesi’nin yeni ofisinin açılışı, üyelerin ve diğer paydaşların katıldığı bir kokteylle kutlandı. KalDer Ankara Şubesi, yeni ofisinde hizmetlerine devam edecek.
Adres: Uğur Mumcu Caddesi Kız Kulesi Sokak 21/6 GOP Ankara Telefon: 0312 447 48 68 Faks: 0312 447 48 32 Önce Kalite’145 Temmuz-Ağustos 2010
61
GEZİ
Yazı ve Fotoğraflar
Mesut Doğan
Varamam Cordoba'ya
Guadalquivir nehri üzerindeki Roma köprüsü
“...Ay kocaman at kara Torbamda zeytin kara Bilirim de yolları Varamam Kurtuba’ya” LORCA
M
alaga’daki otelimizden sabah saatlerinde otobüsle Endülüs medeniyetine başkentlik yapmış Cordoba’ya doğru yol alıyoruz. Yaklaşık üç saat süren yolculuk boyunca yolda uçsuz bucaksız zeytin ağaçları ve yer yer portakal ağaçları görüyoruz. İspanyolların bayramı olduğundan Cordoba sokaklarının çok sakin ve tüm dükkânların kapalı olması üzerine gruptan birçok arkadaş gezi süresinin kısa olmasını istiyor. Oysa bir şehri bir günde gezebilmek cesaret ister, akşam olup süre bittiğinde her şeyin yarım kaldığını görürsünüz. Bu şehirde tarihi eser olarak şehrin ilk yerleşimcileri olan Romalılardan kalma bir köprü ve meşhur Kurtuba Mescidi (camisi) yer alıyor. Ayrı62
Önce Kalite’145 Temmuz-Ağustos 2010
ca zeytin ve zeytinyağlarının da çok meşhur olduğunu öğreniyoruz rehberimizden. Cordoba, Granada’ya oranla daha küçük bir şehir ve tarihi dokusundan çok şey kaybetmemiş, doğallığını, sıcaklığını ve hüznünü korumayı sürdürüyor. Onuncu yüzyılda, Paris’in nüfusu 38 bin kişi iken, Cordoba, başkent olarak 500 bin nüfusa ulaşmıştı. Şehirde 113 bin ev, 80 bin işyeri, 1.600 cami, 70 kütüphane ve 900 hamam mevcuttu. Bu kütüphanelerinden birisinde 400 binelyazması eser olduğu rivayet ediliyor. Kurtuba Camisi’ne (La Mezquita) yakın bir yere otobüsümüz park ediyor ve grubumuz Guadalquivir ırmağının üzerindeki tarihi Roma köprüsüne doğru ilerliyor. Köprünün yan tarafında büyük bir afişi gösteren Taner Bey, bunun 2016 dünya kültür başkenti olmaya hazırlanan Cordoba’nın ilanı olduğunu söylüyor. Köprünün üzerinden Kurtuba Camisine doğru giderken nehrin karşısında ve sol tarafta şehrin eski surlarını görüyoruz. Yine zaman baskısı altında plansız bir şekilde koşuşturmaya başlıyoruz. Kurtuba Camisi’ni bize anlatacak olan yerel rehberimiz öğle sonu müsait olduğundan, camiyi çepeçevre saran Musevi
mahallesini gezmeye başlıyoruz. Granada’da olduğu gibi daracık sokaklar, balkonları ve dış duvarları çiçeklerle süslenmiş evler, her köşesinde ayrı bir heyecan duyduğumuz yeni bir şehri keşfetmeye çalışıyoruz. Cordoba’ya mahsus, girişinde çiçekli avlusu ve su kuyusu olan evleri görmek istiyorum. Bu tür evleri zaman zaman görüyorum ama cesaret edip dış kapıdan girerek fotoğrafını çekemiyoruz. Birkaç evin girişinin fotoğrafını dış parmaklıklardan çekmeye çalışıyorum. Ömrümüzde ne kadar ayrı dünyalar, zenginlikler ve lüks yaşamlar görsekte mutlaka ruhumuzun aradığı o bir damla huzuru ve dinginliği, bu evlerin avluları, merdivenleri ve duvarları bir tablo gibi çiçeklerle süslenmiş kuytu serinliğinde dinlenirken bulacağımıza dair içimde bir his durmadan kıpırdanıp duruyor. Birkaç kez bu evlerden birinin ziline dokunmak geçiyor içimden ama yapamıyorum. Bazı evlerin dış kapılarında beş parmaklı demirden bir el sembolü görüyoruz. Sonradan bu evlerin Müslümanlara ait olduğunu anlıyorum. Aynı meşhur sembolün Elhamra Sarayı’nda da olduğunu söylemek
bir süre kuzey Afrika’da Fez şehrine ve oradan Mısır’a giderek Selahattin Eyyubi’nin doktorluğunu yapıyor.
gerekir. Pencerelerinden hasır panjurlar sarkan renkli badanalı evlerin arasından bazen çıkmaz bir yola girerek bazen bir insanın bile zor geçebileceği kadar daralan, uzayan ve kıvrılan sokakları takip ederek ilerliyoruz. Birbirinden güzel ve çiçeklerle donatılmış evlerin arasından harita kullanmadan kayıtsızca geçiyoruz. Her yıl üç mayıs tarihinde avlu ve evlerini en iyi süsleyen evin seçildiği bir festival yapılıyor Cordoba’da. En güzel dekorasyona sahip avlu sahibine ödüller veriliyor. Sokak aralarında daha önce ödül alan bazı ev ve bunların çiçeklerden neredeyse gözükmeyen avlularını görebilirsiniz. Sokaklarda bir çocuk gibi iyice kaybolduktan sonra el yordamıyla Kurtuba Camisi’ne doğru gitmeye çalışırken sokağın biraz içinde yer alan ve “Aklı karışıklar için Kılavuz (Şaşkınlara rehber)”un yazarı olduğunu sonradan öğrendiğim, Moses Maimonides (İbn-i Meymun) heykelinin fotoğrafını çekiyorum. Cordoba’dan aldığım kitapta Maimonides’in çok meşhur bir filozof, bilim adamı ve doktor olduğu yazıyor. Ailesiyle birlikte İspanya’daki zulümden kaçan Maimonides
cami avlusuna dikildiğini öğreniyoruz. Yerel rehber, elinde caminin özelliklerini anlatan fotoğraf ve projelerle dolu bir klasörle hazırlıklı olarak bizi karşılıyor. Caminin dış kısmından başlayarak caminin tarihini anlatarak içeriye doğru bizi götürüyor.
Kurtuba Camisi’nin yanına geldiğimizde dış duvarlarda yer alan, yer yer Hıristiyanlarca üzeri kapatılmış, yıkılmış, yok edilmeye çalışıldıkça direnerek ayakta kalmayı başardığı hemen anlaşılan desenler, motifler, kapı ve pencere örnekleri, bir anda yüzyılların ötesinden getirdikleri ve taşımaktan yoruldukları hüznü bu mekânı görmeye gelen her insana yaptıkları gibi bizimde kucağımıza bırakıveriyorlar. Caminin çevresinde çok sayıda turistik eşya satan dükkânlar, portakal ve limon ağaçları yer alıyor. Ürkek adımlarla yeni bir eseri keşfetmek üzere büyükçe bir girişten caminin avlusuna yürüyoruz. Caminin çok büyük bir avlusu var ve içinde sayısız portakal ağaçları, ince ve uzun serviler, sağa sola savrulan, uçuşan beyaz güvercinler ve ortada bir havuz yer alıyor. Hıristiyan olan yerel rehberden daha sonra portakal ağaçlarının huzuru temsil ettiği için
Cami çok büyük olduğundan etrafa baktığımızda kafamızda fazla bir şey şekillenmiyor fakat bu mükemmel mimariyi, portakal ağaçlarını, havuzun yüzyıllarca akıp duran sularını ve beyaz güvercinlerin huzurunu kocaman bir çan kulesinin bozduğunu anlamak zor olmuyor. Caminin o mimari harikası minaresinin üzerini Hıristiyanlar burayı işgal ettiklerinde bir çan kulesi ile kapatıyorlar. Yerel rehberinde söylediğine göre asıl çirkinlik ve camiye vurulan en önemli darbeyi, caminin Guadalquivir ırmağına bakan tarafında, caminin tam ortasına adeta gökten çarpılmış bir cisim gibi düşüp saplanmış şekilde zorla inşa edilen katedral oluşturuyor. Ağır ve kasvetli çan kulesinin içinde güçlükle nefes alan bir mahkûm gibi yıllardır özgürlüğe hasret minarenin sessiz iç çekişleri, havuzun Önce Kalite’145 Temmuz-Ağustos 2010
63
GEZİ
fıskiyelerine ve dem çeken güvercinlerin seslerine karışarak, içimizde ucunda ışık görünmeyen gizli hüzün tünelleri açarak, portakal ağaçlarının ve isteksizce esen rüzgârın serinliğinde eriyerek kayboluyor. Kurtuba Camisi’nin yapıldığı arsanın ilginç bir özelliği var. Bu alana daha öncekileri de dikkate alırsak üç değişik dine ait eserler inşa edilmiş. Roma döneminde Romalılar tarafından Roma mabedi, Hıristiyan Vizigotlar zamanında kilise, Müslümanlar zamanında Kurtuba Camisi inşa ediliyor. Bu anlamda bakıldığında Kurtuba Camisi, üç farklı dine göre kutsal kabul edilen bir alana inşa edilmiş bulunuyor. Her üç dönemde de mabetlerin yerinin değiştirilmemesi, insanlardaki alışkanlığın ne kadar kalıcı olduğunu, daha önce kiliseye gelen birisinin camiye daha rahat gelebileceğinin düşünüldüğünü gösteriyor. Müslümanlar zamanında bu arsa üç kilise yaptırılabilecek kadar yüksek bir maliyetle satın alınıyor. Araplar tarafından Cordoba fethedildiği zaman St. Vincent Kilisesi’nin yarısı satın alınarak Cuma namazları için cami olarak kullanılmaya başlanıyor. 784 yılında 1. Abdurrahman tarafından diğer yarısı da satın alınarak, etraftaki bazı binalar yıkılıyor ve cami inşasına başlanıyor. Cami dua için 785 yılında açılıyor ve bir yıl sonra çalışma tekrar başlıyor. 1. Abdurrahman’ın işçilerle birlikte burada günlerce çalıştığı anlatılıyor. 788 yılında Abdurrahman öldüğünde cami henüz bitirilemiyor. Oğlu Hishan (1. Hişam) inşaata devam ediyor. Dünyanın dört bir yanından çok özel malzemeler (çok değerli taşlar, sedir ağaçları, granit, mermer, elyazması eserler vb.) getirilerek caminin yapımında kullanılıyor. Cami zaman içinde dört kez ekleme ve büyütmelerle son haline getiriliyor. Birinci ek kısmı 833 yılında 2. Abdurrahman, ikinci kısmını 945 yılında 3. Abdurrahman, üçüncü eklemeyi 961 yılında 2. El Hakem ve son eklemeyi 987 yılında (portakal bahçesi ve minare) El Mansur gerçekleştiriyor. Yaklaşık 200 yıl süren bir çalışma ile cami son haline getiriliyor. 64
Önce Kalite’145 Temmuz-Ağustos 2010
1013 sütun üzerine kurulan bu eşsiz cami, Hıristiyanlar tarafından çan kulesi ve katedral için yer açma çalışmalarında 174 adet sütununu kaybederek 839 sütun olarak % 25’i cami görünümünde varlığını sürdürüyor. Kurtuba Camisi dünyadaki en büyük üçüncü cami olma özelliğini de taşıyor. En büyük cami Mekke’de ve diğeri ise Kazablanka’da yer alıyor. Yerel rehberimizin heyecanlı konuşmaları ve kroki üzerinde detaylı izahlarını dinleyerek caminin içine girmeye hazırlanıyoruz. Caminin dış duvarlarında tavan süslemelerinde kullanılan sedir ağaçları ve onların üzerine işlenmiş değişik nakış örnekleri sergileniyor. Caminin hava ve ışık sirkülâsyonu sağlayan kubbe ve kemerleri, yapılacak şapel için sonradan örülerek kapatılıyor. Yerel rehber sık sık çatıyı göstererek burada on iki adet su kanalı ile yağmur sularının aşağıya taşındığı bir sistemi anlatıyor. Caminin kapatılmaktan son anda kurtulan, üzerinde geometrik şekillerin gezindiği, sayısız terkipler oluşturarak bir estetik ve hayranlık halinde içimizde külçelendiği az sayıdaki ahşap kafesli pencerelerinde ince bir sanatın izlerini süre süre ilerliyoruz. İçeriye girdiğimizde fazla aydınlık olmayan, yer yer gölge ve cılız ışıkların kendi alanlarını genişletmek için birbiriyle bile bile sonunda kazananı olmayan bir rekabete girdiği sütunlar arasında ilerliyoruz. Tavanlarda usulca yanan, mazi ve bu an arasında umutla sallanan kandillerin titrek ışıkları gibi camiyi gezen yüzlerce kalabalığın arasında eski günlerin özlemiyle iç geçiren, duygulanan, kim bilir hangi sütunun kenarında oturmuş, bir şeyler yapamamanın verdiği hüzünle öteleri yoklayan ruhların derin hüznünü hissederek tedirgin adımlarla dolaşıyoruz. Cordoba’dan çıkarılan, yan yana dizilmiş siyah ve kirli beyaz mermer sütunların sonsuza dek akıp gittiği, tavanlarında eşsiz sedir ağaçlarının, yanan kandillerin sarı ışıklarında
de bir çirkinliktir” yorumunu yapıyor. Tıpkı Elhamra’da 5. Charles’ın sarayının sonsuz bir sanata teslim olduğu gerçeği ile burada da karşılaşıyoruz.
sayısız desen, sanat oyunları ve hüzünle titreştiği, adeta bir karanlığa hapsedilen sütunların, nakışların ve desenlerin her gün nice umutlarla havayı yoklayarak aydınlığın derin uğultusuna doğru yöneldiği bu mekânda, duvarları ve pencereleri sonradan kapatılarak günlük yaşamdan tecrit edilen, doğu batı yönünde esen rüzgârların ayar verdiği ve sesin her taraftan eşit olarak duyulabildiği, artık kaybolmuş o muhteşem akustiği, eskiden pencerelerden farklı açılarla giren ve günün değişik saatlerinde mermer sütunlarla sarmaş dolaş nice oyunlar oynayan güneş ışıklarının ve eşsiz bir eserin hüznünü burada ister istemez sizde hissediyorsunuz. Rehberimiz eskiden caminin zemininde iki kat halı olduğunu anlatıyor. İç mekânda aydınlatma yetersiz olduğundan fotoğraf çekmede zorlanıyoruz. Ferdinand zamanında işgal edilen Cordoba şehrinin kaderini bu cami de paylaşıyor. Camiye sığınan halk öldürülüyor. Caminin birçok yerini tahrip ediyorlar. Bu işgalden kaçabilen Museviler ve Müslümanlar Osmanlı’ya sığınıyorlar. Bu tarihten sonra Hıristiyanlarca birçok kez ispanya kralına bu caminin katedrale çevrilmesi için gidilmesine rağmen kral böyle eşsiz bir eserin bozulmasına razı olmuyor. 1530’lu yıllarda Vatikan’da papazın da desteği ile ispanya kralı 5. Charles’tan caminin yerine katedral yapma izni alınıyor. Caminin tam ortasına bir katedral inşa ediliyor. İspanya kralı caminin bütünlüğünü ve estetiğini bozan bu katedrali gördüğünde “bu eseri bu kadar kötü bir hale getireceğinizi bilseydim kesinlikle size izin vermezdim” diyerek üzüntüsünü dile getiriyor. 19. yüzyılda bir Fransız yazar bu katedral için, “bu parazit kütle caminin tepesin-
Yerel rehber caminin aydınlık bir bölümünde durarak elindeki klasörü açıp önemli bir bilgiyi açıklayacağını hissettirerek bizi yakınına çağırıyor. Kurtuba Camisi’ne katedral yapılmasıyla bu tarifsiz eserde dört önemli özelliğin kaybedildiğini söylüyor. Bunların sırasıyla, caminin içindeki aydınlık, caminin akustiği (bir köşeden seslenildiğinde bu büyük eserin her yanından sesin aynı oranda duyulduğunu hatırlatıyor), 157 adet kolonun kesilmesi ve son olarak caminin içindeki sütunlar boyunca akıp giden o eşsiz görüntünün kaybolması olduğunu anlatıyor. Üzerinde asırlarca çalışılarak tıpkı bir medeniyet inşa eder gibi seslerin, aydınlığın, estetiğin ve huzurun gizemli terkibiyle ortaya çıkarılan bu eser, yapılan her müdahale ile dengesini kaybederek, adeta sendeleyerek, kendisini ziyaret eden insanların yüreğine tutuna tutuna, tıpkı Cordoba’nın içinde yıllardır sessizce eski günlere dönebilmenin hayaliyle yaşayan insanların hiç bitmeyen sessiz umuduyla, ayakta kalmak için direniyor. Kurtuba Camisi, geriye kalan kısımlarıyla nasıl büyük ve sonsuz bir eserin parçası olduğunu çok açık biçimde gösteriyor. Bu eser inşa edilirken o kadar çok özen gösteriliyor ki, cami içindeki bazı kısımların ve eserlerin yapımı uzun yıllar devam ediyor. Buradaki her taşa, ahşaba, kubbeye ve nesnelere alın teri, akıl teri ve gönül terinden oluşan zorlu terkiple ruh katan insanlar, sanatı bu denli sonsuzluğa ve yüreğimize yaklaştırarak, etrafımızda hüzünle külçelenen büyük bir sükûnun içinde hala nefes alıp vermeyi sürdürüyorlar. Eskiden otuz bin kişinin aynı anda ibadet edebildiği bu cami, önemli görüşmeler ve kararların alındığı ve aynı zamanda halka yapılacak önemli duyurular için seçilmiş tek yerdi.
Önce Kalite’145 Temmuz-Ağustos 2010
65
GEZİ
Siyah beyaz kolonlar üzerinde duran iki katlı kemer sistemi dünyada yalnızca bu camide kullanılmış. Yerel rehbere tavanlarda kullanılan iki katlı kemer sisteminin sırrını sorduğumuzda, iki katlı kemerlerin hem caminin tavan yüksekliğini arttırdığını hem de tavanı tutan sütunları güçlendirdiğini anlatıyor. Aynı zamanda camiye daha fazla hava ve ışık sağladığını söylüyor. Titrek kandillerin bir rüyanın belirgin olmayan sınırları gibi aydınlattığı tavanlarda, sanatın ve ustalığın son sığınağı bir işçilikle süslenmiş sedir ağaçlarının bazen estetiğine bazen sonsuza doğru akıp giden ritmine kapılarak, ruhumuz yıllardır aradığı ve bulamadığı bir hayalin son kapısını aralıyor. Garip duygularla yürürken, şapel yapılırken yerinden kaldırılarak caminin Guadalquivir nehrine bakan tarafına taşınan mihrabının yanında sürekli devinen bir kalabalıkla karşılaşıyoruz. Şapelin çatısı camiden daha yüksek yapılmış ve bu tuhaf görüntüden şapelin nice telaşlarla camiyi geçmeye çalıştığını hemen anlıyorsunuz. Caminin kubbesi yıkılarak onun yerine şapelin kubbesi yapılıyor. Caminin onuncu yüzyılda 3. Abdurrahman tarafından yaptırılan üçüncü bölümünü aydınlatmak için tavanda 21 adet küçük pencere açılıyor ve 160 adet yağ kandili kullanılıyor. Cami katedrale çevrildikten sonra yerinden kaldırılarak karşıda bir bölüme taşınan caminin orijinal mihrabı, at nalı şeklinde bir kubbesi, adeta altınla yazılmış gibi (önceden mihrabın duvarları altın kaplamalıydı) ışıl ışıl parıldayan desenleri ve ayetleri ile mükemmel bir işçilikle yapılmış. Kubbemsi tavanı, adeta yerinden edilmiş bir insanın huzursuzluğuna benzeyen garip bir ürpertiyle içimizi titretiyor. Ruhumuza adeta bir tedirginlik dalgası halinde oturan mihrabın hüzünlü ışıltısını uzun uzun seyrediyoruz. Yerel rehber mihrabın tam önünde yer alan bir mermer sütunu göstererek bunun cami yapılırken gemi ile İstanbul Ayasofya’dan getirildiğini anlatıyor. Bu sonsuz eseri ortaya çıkarmak için dünyanın dört bir 66
Önce Kalite’145 Temmuz-Ağustos 2010
yanından en güzel malzeme, unsur, sanat, estetik ve diğer sayısız değerlerin uzun yıllar boyunca nice fedakârlıklarla buraya taşındığını kısa sürede anlayabiliyorsunuz. Caminin bir köşesinde vaktiyle caminin inşasında çalışan işçilerin isimlerini yazdıkları mermer levhalar sergileniyor. Sütunlar arasında dipsiz bir boşluğa akar gibi dolaşırken bu esere emek veren insanların, inşa etmenin çok ötesinde bir aşkla çalıştıklarını, bütün malzeme, desen, şekil ve üslupları gizemli bir terkibin içinde eriterek, yeni yeni tarzlarla bütün olasılıkları kırarak, biten her çizginin, sütunun ve tavanın ucunu mutlaka sonsuz bir ufka bağladıklarını görüyoruz. Muhammed İkbal 1932 yılında Kurtuba Camisini ziyaret ettiğinde burada dua ediyor. Bu olaydan sonra camide ziyaretçilerin dua etme isteği kabul edilmiyor. Birçok ziyaretçinin derin suskunluğundan bu kutsal mekân için ima ile bir şeyler istediğini görebiliyorsunuz. Caminin içinden tekrar portakal ağaçları ve güvercinlerin sessiz uğultusuyla kuşatılmış avluya çıkıyoruz. Bir zamanlar çok önemli bir ilim merkezi de olan Kurtuba Camisi’nde, rüzgârın, portakal ağaçlarının, havuzun sularının ve içimize dokunacak kadar yakın ve sessiz uçuşan beyaz güvercinlerin bitirmemek için azar azar paylaştığı gizemli bir huzurun son titreyişlerini duya duya, en küçük bir içlenme ile hüzünlenerek kendi münzevi sınırlarına çekilen ruhumuza aldırmadan, iki farklı medeniyetin birbiriyle bitmeyen bir mücadeleye girdiği, birbirlerinin sınırlarını zorladığı, ne kadar bastırılsa da sesinin gizlice onu duyabilecek gönüllere ulaştığı bu yerden yine tatmin olmamış bir şekilde ayrılıyoruz. Akşamın çökmesi ile Guadalquivir nehrini sarı ve soluk ışıklarıyla aydınlatan tarihi köprünün üzerinden otobüsümüze doğru yürürken, geriye dönüp son kez Kurtuba Camisi’ne bakıyorum. İçimde ister istemez Lorca’nın mısraları kımıldanıyor. “Kurtuba, Uzakta tek başına” ç