TÜRKIYE GELECEĞINI DÜŞÜNÜYOR!
SEKTÖRÜN YENI YÜKSELEN DEĞERLERI: YAŞLI BAKIMI, EVDE BAKIM VE PALYATIF HIZMETLER
MEDİKAL SEKTÖRÜN YENİLİKÇİ DERGİSİ
HEKIMLERIN CERRAHI BRANŞLARA ILGISI ALARM VERECEK DÜZEYDE AZALDI!
TUS’TA İLK 100’E GIREN HIÇBIR HEKIM KALP VE DAMAR CERRAHISI BRANŞINI SEÇMIYOR
EKİM - KASIM 2017 YIL : 1 SAYI: 3
YENİ SAĞLIK BAKANININ AJANDASINDA NELER VAR?
ŞEHİR HASTANELERİ VE ŞEHRİN BUTİK HASTANELERİ SATIN ALIMLARDA MEDİKAL E-MARKET DÖNEMİ: SAĞLIK TURİZMİ VE BÜTÇEDE YENİ PLANLAMALAR
ÜNİVERSİTE HASTANELERİNDE YENİ DÖNEME DOĞRU:
MALİ SORUNLARIN ÇÖZÜMÜ VE YÖNETİMDE YENİ ARGÜMANLAR
KALP SAĞLIĞI YÖNETİMİNDE NEREDEYİZ?
KLİNİK YÖNETİMİ BİLİMSEL FAALİYETLER, EĞİTİM VE GELECEK PROJEKSİYONU ŞEHIR HASTANELERININ MEDIKAL CIHAZ PLANLAMASI VE İHALE SÜREÇLERI NASIL İŞLIYOR? MERSIN VE BILKENT ŞEHIR HASTANELERI DENEYIMI
A91CT-9531-A1-7600
SOMATOM go.Now
BT için tablet teknolojili yepyeni bir mobil iş akışı Mevcut sisteminizi değiştirmek mi istiyorsunuz? Yoksa ilk kez bir BT görüntleme cihazı mı alacaksınız?
SOMATOM go.Now, 32 kesit BT sistemi, günlük BT rutinleriniz için yeni iş akışıyla ve üst düzey cihazlarda kullanılan ileri teknolojiyi bünyesinde barındırmasıyla farklılık yaratıyor. Tablet üzerinden çekimlerle kaliteli sağlık hizmetleri sunarak BT’de başarı kazanmanıza yardımcı oluyor.
“
Sağlık sektörü köklü bir değişim içinde. Artık daha az maliyetle daha çok hastaya daha iyi hizmet sunmak gerekiyor. Siemens Healthineers sektördeki bu değişimin farkında. Yeni 1.5 Tesla MR sistemimiz MAGNETOM Sempra, ihtiyacınız olan çözümü sunuyor ve her yeni gün başarınıza katkı sağlıyor.
Siemens Healthineers ─ 2017 Global MRI Company of the Year
Hedeflediğiniz standar a iş akışları Yeni klinik fırsatlar Optimize toplam sahip olma maliyeti
06
İÇİNDEKİLER İÇİNDEKİLER İÇİNDEKİLER
SAĞLIK BAKANI DR. AHMET DEMIRCAN:
“ŞEHIR HASTANELERI YAPIMI DEVAM EDECEK AMA ŞEHIR IÇINDE BUTIK HASTANE PLANLAMAK DURUMUNDAYIZ. HALKIN MERKEZDE DE ULAŞABILECEĞI HASTANE OLMALI”
10
ANKARA ÜNIVERSITESI REKTÖRÜ PROF. DR. ERKAN İBIŞ:
ÜNIVERSITE HASTANELERININ ZARAR ETMESI IYI IŞLETILEMEDIĞINDEN DEĞIL!. AYNI DURUM DEVLET HASTANELERI IÇIN DE GEÇERLI… ŞU ANDA TÜM KAMU HASTANELERI DEĞIŞIK ORANLARDA ZARAR IÇERISINDE”
22
BILKENT ŞEHIR HASTANESI IÇIN SABIT YATIRIM OLARAK ALINMASI PLANLANAN TIBBI CIHAZLAR YAKLAŞIK 80 BIN 750 ADET
PROF. DR. AHMET RÜÇHAN AKAR:
“CERRAHI BRANŞLARA ILGI ALARM VERECEK DÜZEYDE AZALDI! ÖZELLIKLI AMELIYATLAR IÇIN HASTALARIN YURT DIŞINA GÖNDERILMESI GIBI BIR RISK ILE KARŞI KARŞIYAYIZ”
14 36
4
EKİM - KASIM 2017
SAĞLIK BAKANLIĞI 2016 YILININ SAĞLIK İSTATISTIKLERINI YAYINLADI. 2016 ITIBARIYLE KAMU, ÖZEL VE ÜNIVERSITE HASTANE SAYISI 1.510 OLDU
40
PROF. DR. ENGIN BOZKURT: “KARDIYOLOJIDE DE ÜNIVERSITE-SANAYI IŞ BIRLIĞI GEREKLI! MALZEMELER YURTDIŞINDA ÜRETILIYOR VE BIZ UYGULUYORUZ. ÜNIVERSITE MANTIĞI YENIDEN ORGANIZE EDILMELI”
en temiz çevrim Rüzgâr türbinleri veya yel değirmeni rüzgârın kullanışlı formundan faydalanarak doğal ve çevreci enerji üretimini sağlar. Yenilenebilir enerji kaynağı olması ve doğayla barışık olması sebebiyle geleceğin enerji formları arasında yer almaktadır. Rüzgar türbinlerinin çevreye neredeyse hiç zarar vermeden enerji ürettiğini biliyor muydunuz?
Hızlı ve etkili çevrim NF Serisi Santrifüjler
laboratuvar & sterilizasyon teknolojisi
nuve.com.tr
EDİTÖR
MAKALE
Yönetim MedPublish Yayıncılık adına İmtiyaz Sahibi Fatma Ergüzeloğlu
Fatma Ergüzeloğlu
Cerrahi Branşlar Bitiyor mu?
Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Funda Ergüzeloğlu El Görsel Tasarım Murat Koçoğlu
klinikiletişim’in üçüncü sayısı huzurlarınızda… Her sayıda özel haber dosyası yanı sıra sektörel yelpazenin tüm paydaşlarından sıcak haberler vermeye özen gösteriyoruz. Herkesin merakla beklediği konuların başında; göreve henüz gelen ve çalışma ekibini yavaş yavaş oluşturmaya başlayan Sağlık Bakanı Dr. Ahmet Demircan’ın çalışma ajandası geliyor. Bakan son derece dışa dönük ve sosyal bir profil çiziyor, çalışmaya en zor konudan başladı! Üniversite hastaneleri… Sorunun sadece borçlar olmadığını, yönetimde de değişikliğe gidilmesi gerektiğini satır arasında ifade etti. Birlikte yönetimden, “yönetişim” kavramının öneminden bahsetti. Yönetimde, biyomedikal planlamada ve hizmet sunumunda sektörde yeni bir sayfa açan şehir hastaneleri tüm paydaşların radarında! Sağlık Bakanlığı, adının tersine şehir merkezi dışında kurulan bu hastanelere ek, şehrin merkezinde, ulaşılabilir butik hastaneler kurmayı planlıyor. Ama öncesinde herkeste “gidişata bir bakma” önceliği seziliyor. Bu sayımızda Türkiye’nin kalp sağlığı yönetimini mercek altına aldık! Türkiye’de sağlık sisteminin sürdürülebilirliğini tehdit eden ve zaman zaman gündeme getirilen potansiyel birçok unsur var; sağlıkta insan kaynağı en önemlilerinden biri. Tıpta cerrahi branşları tercih eden hekim sayısı gittikçe azalıyor! Sadece Türkiye’de değil dünyada da aynı durum sözkonusu… Nedeni malpraktis. Türkiye’de buna performans sisteminin branşlar arasındaki adaletsiz dağılımı da ekleniyor. Türk Kalp ve Damar Cerrahisi Derneği Başkanı Prof. Dr. Ahmet Rüçhan Akar, önceki yıllarda olduğu gibi özellikli ameliyatlar için hastaların yurt dışına gönderilmesi gibi bir risk ile karşı karşıya olduğumuzu vurguluyor! Çünkü cerrahi branşlara ilgi alarm verecek düzeyde azaldı! Düşük gelir, yoğun nöbetler, adaletsiz performans dağılımı, yüksek riskli hastaların bakımı, malpraktis korkusu ve hekime şiddet olaylarının yoğunluğu sebepler arasında gösteriliyor. Peki, Sağlık Bakanlığı bu gidişata karşı nasıl önlemler alabilir? Sağlık Bakanı Dr. Ahmet Demircan’a bizzat sorduk, Bakan TTB’den de destek isteyerek şunları kaydetti: “Cerrahi branşlara ilgi malpraktis korkusu nedeniyle azalıyor. sigorta sistemini daha geliştirebiliriz, bunu düzeltecek çalışmalar yapılıyor, cerrahi branşlar teşvik edilir, önü daha açılırsa bu sorunun çözüleceğine inanıyorum. Şu an için çok olumsuz bir tablo yok ama talebin artması lazım, meslek odaları bu konuda çözüm önerileri sunmalı ve bizimle temasa geçmeliler.” Keyifli okumalar ve Sağlıklı günler dileğiyle 6
EKİM - KASIM 2017
Redaksiyon Duygu Sırakaya Çavuş Reklam ve Pazarlama MedPublish Yay. Eğitim Dan. ve Org. klinikiletisim@med-publish.com Yayın Türü Ulusal Süreli Yönetim Adresi 861.cad. No: 4/10 06640 Çankaya Ankara / Türkiye www.med-publish.com haber@klinikiletisim.com İletişim: +90 541 426 67 09 Basım Yeri Vizyon Matbaa Fatih Cad. No-198/A Keçiören Ankara T: +90 312 380 0511 Baskı Tarihi Ekim -Kasım 2017 klinikiletişim, MedPublish Yayıncılık tarafından T.C. yasalarına uygun olarak yayımlanmaktadır. Dergide yayınlanan yazı ve fotoğrafların her hakkı saklıdır. İzinsiz ve kaynak gösterilmeden alıntı yapılamaz. Reklam sayfalarının içeriği ve markalar konusunda sorumluluk reklam verene aittir. Bu dergi Basın Meslek İlkelerine uymayı taahhüt eder.
healtcare.adv.21x29,7 cm.con.indd 1
03/10/17 16:06
HABER
“ŞEHIR HASTANELERINİN YAPIMI DEVAM EDECEK AMA ŞEHIR IÇINDE BUTIK HASTANE PLANLAMAK DURUMUNDAYIZ. HALKIN MERKEZDE DE ULAŞABILECEĞI HASTANE OLMALI”
YENI SAĞLIK BAKANININ AJANDASINDA NELER VAR? “KAMU HASTANELERININ SATIN ALIMLARI IÇIN MERKEZI TEDARIK SISTEMI OLUŞTURULACAK; IHALELERLE ALIM YAPILACAK VE BU ALIMLAR IÇIN E-MARKET OLUŞTURULACAK. HASTANEDEKI BAŞHEKIM, HEKIM NEYE IHTIYACI VARSA E-MARKETE GIRECEK VE SEÇIMINI YAPACAK”
S
ağlık Bakanı Dr. Ahmet Demircan, Ankara’da sağlık sektöründe görev yapan medya temsilcileri ile Bakanlığın yeni binasında verilen kahvaltılı basın toplantısında bir araya geldi. Hem gündemlerine ilişkin bilgiler verdi hem de soruları yanıtladı. Türkiye’de hemşire ve hekim açığının kapatılmasına yönelik alınabilecek tedbirlerle başlayan Bakan şunları kaydetti: “Hekim ve hemşire sayısında OECD ülkeleri ortalamasının altındayız. Sağlık harcamalarımız ve personel sayımız OECD ortalamasının altında olmasına rağmen sağlık hizmetlerinde memnuniyet verici 8
EKİM - KASIM 2017
bir performansımız var. Gelecek yıl, bütçemizde genişleme sağlanırsa personel alımımızı daha ileri taşımak istiyoruz.
Sağlıkta da Tek Merkezden Yönetim
Sağlık hizmetlerimizde üç başlılık hakimdi… Kamu hastaneleri, halk sağlığı ve sağlık müdürlüğünün ayrı ayrı yönetim binaları vardı, verimli değildi. Parlamenter sistemde bile iki başlılığı kaldırdık, bir arabanın tek şoförü olur, Anayasayı değiştirdik. Bakanlıktaki bu değişiklik de Anayasadaki bu değişikliğe benzer. Tek başlı yani sağlık hizmetlerinin tek merkezden yönetimini sağladık. Atamalar sürecindeyiz, 2 aya kadar atamaları yapacağız, belirlemeler yapıldı.
Yeni Gündemimiz; Yaşlı Bakımı
Sağlık hizmetleri dönüşümü tamamladı ama sağlıkta dinamik bir yapımız var; şimdi ikinci döneme giriyoruz; kalite ve sürdürülebilirlik gündem konularımız. Yeni mekanları oluşturmaya başladık, yatırımlarımızla mekan sorunu çözülüyor. Şehir hastaneleri, standardın yukarı çekilmesidir; Türkiye’nin vizyon projeleridir; devlet hastanelerimiz de yüzde doksan
“ALIMLAR YILBAŞINDA BLOK OLARAK ILAN EDILECEK. AYNI ILAN ŞARTNAMESIYLE YIL IÇINDE PARÇA PARÇA ALINACAK. BU MEKANIZMA, YERLI ÜRETICININ DE PAZARA GIRMESINI SAĞLAYACAK” oranında yenilendi. Deprem hadisesinde en önemli mekanlardan biri sağlık tesisleridir. Önümüzdeki süreçte tamamlanacaklar. Sağlık turizmi alanında önemli düzenlemelerimiz olacak. Kaplıcalar yanı sıra yaşlı bakımı alanında çalışmalarımız var ve önümüzdeki günlerde bu konuyu sizlerle paylaşacağız.
Merkezi Tedarik Sistemi Oluşturulacak Sağlık tedarik sistemi üzerine bir çalışma yapıyoruz, çünkü bu bizim için bir problem. 870 civarında hastanemiz var ve bu kadar alım merkezi var, aşağı yukarı aynı şeyler alınıyor. Satın alım süreçleri zorlu ve hekimleri meşgul ediyor, bir başhekim yılın yarısını bu işlere ayırmak zorunda kalıyor. Oysa bununla vakit kaybetmemeliler.
HABER “ÜNIVERSITE HASTANELERININ KALICI ÇÖZÜME IHTIYACI VAR; HEM EĞITIM KURUMU OLMA HEM DE SAĞLIK HIZMETI SUNMAK GIBI BIR YAPISI VAR. BU IKILI YAPI BIRBIRINE ZORLUK ÇIKARMADAN BIRLIKTE ILERLEYEBILMELI, BU NEDENLE ‘YÖNETIŞIM’ ILIŞKISI GELIŞTIRILMELI”
Hastaneyle, hastayla ilgilenmeliler. Tedarik sistemiyle amacımız şudur; stok maliyeti düşecek, alımlar tek merkezden yapılacak! Bu merkezi de Sağlık Bakanlığı olarak algılamayın! Sağlık Bakanlığı satın alınacak cihazı ve malzemeyi tespit eder, standartlara uygunluğu Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı denetler, ödeyecek kurum bellidir, kısaca tüm paydaşların (Maliye, Sanayi, Çalışma Bakanlıkları ve SGK) katıldığı bir merkezi tedarik sistemi oluşturulacaktır; ihalelerle alım yapılacak bu alımlar için de bir e-market oluşturulacak. Hastanedeki başhekim, hekim neye ihtiyacı varsa e-markete girecek ve seçimini yapacak. Biz de stokları kontrol edeceğiz, hangi hastanenin ne kadar cihazı, malzemesi var bunu takip etmemiz çok zor! Alacağımız ürünlerle ilgili standart belirleme konusunu laboratuvarlarımızla görüşüyoruz. Bu laboratuarlarımızdan onaylanan ürünler satın alınacak. Yerli ürünün alınabilmesini istiyoruz. Alımlar yılbaşında blok olarak ilan edilecek. Aynı ilan şartnamesiyle yıl içinde parça parça alınacak. Bu mekanizma, yerli üreticinin de pazara girmesini sağlayacak. Sağlıkta hedefimiz yerli üretimin güçlendirilmesidir. Sağlıkta kullandığımız cihaz ve malzemeleri kendimiz üretebilmeliyiz, üretemediklerimizi
“SAĞLIK TURIZMI ALANINDA ÖNEMLI DÜZENLEMELERIMIZ OLACAK. KAPLICALAR YANI SIRA YAŞLI BAKIMI ALANINDA ÇALIŞMALARIMIZ VAR VE ÖNÜMÜZDEKI GÜNLERDE KAMUOYUYLA PAYLAŞACAĞIZ”
“2018’DE BÜTÇE ARTIŞIMIZ VAR, PERSONEL AÇIĞIMIZI KAPATMAYA YÖNELIK GELECEK SENEYE GÖRE DAHA FAZLA ALIM YAPACAĞIZ”
ihtiyacınız var diye… Bunu karşılamaya doğru gidiyoruz. Önümüzdeki ikinci büyük açığımız; uzman hekim ve yan dal hekim açığıdır. TUS’ta 6 bin asistan kadrosunu 8 bine çıkardık, bu hem üniversitelerimizi rahatlatacak, asistan ihtiyaçları vardı; bunun da bize geri dönüşü ortalama beş yıl olur. 10 yıl sonra uzman hekim ve yan dal hekim sorunumuz azalacak.
“2018’de bütçe artışı var. Çok büyük bir genişleme yok, bütçeyi iki taraflı değerlendireceğiz, oluşan genişlemeyi önemliliklerine göre sıralayacağız ve aynı zamanda tasarruf da yapacağız. En son tasarruf yapılacak alan sağlıktır ama gene de yapılır. Kaynaklarımızı en iyi kullanmak zorundayız. Ülkemiz, çevresindeki bir çok soruna rağmen kalkınma trendini yukarı doğru sürdürüyor. Personel alımlarımız da olacak, açığımızı kapatmaya yönelik gelecek seneye göre daha fazla alım olacak.
Türkiye sağlık personeli yetiştirmede yüksek standartta eğitim veren bir ülke. Yetiştirdiği elemanların hepsi bizde kalmıyor, dışarı gidebiliyor. Dışarıdan da gelen hekimler bizde sağlık hizmeti verebilmeli! Bunu da açık hale getirmeliyiz. Sağlık turizmini ciddiyetle ele alacaksak sadece bundan istifade etmek isteyenlerin önünü açmakla kalmamalıyız, burada hizmet vermek isteyenleri devreye sokmalıyız. Teknoloji gelişiyor, sınırları kaldırıyor, yapacak çok fazla bir şeyimiz yok. Burada bir filmi çekiyorsunuz diyelim, Amerika’da anında okuyabiliyorlar ya da oradan bizi size bir şey sorabiliyor, dijital platformda sizden hizmet alabiliyor, yeni konsepte uygun yasanın altyapısını da düzenlemek zorundayız. Bence makul olan şu; Yurtdışından gelecek kişi buraya gelir ve şartlarımıza uyuyorsa hizmet verir. Bizim kaynaklarımızı kullanarak eğitim görmediği için de onu mecburi hizmete veremeyiz…
Pratisyen ve Uzman Hekim Açığı Nasıl Kapatılacak?
Şehir İçinde Butik Hastane Planlayacağız
yurt dışından ortaklar bularak burada üretebilmeliyiz ki büyük cihazlar için bu yolu tercih ediyoruz.
Yeni Bütçeyle Personel Alımlarımız Artacak
Bakan, basın temsilcilerinin sorularını da yanıtladı. 2018 bütçesine ilişkin sorulan bir soru üzerine şunları kaydetti:
5-6 sene içinde pratisyen hekim açığını kapatacağız, çok detaylı bir çalışmamız yok ama benim gördüğüm budur. İhtiyaçlara göre hekim dağılımını en adil şekilde yapıyoruz. Pratisyen hekim ihtiyacını karşılamaya doğru gidiyoruz artık. Başhekimimize soruyoruz; ne kadar hekim
Yeni yapılan her hastaneyle biz illerdeki yatak ortalamasını esas alıyoruz, şehir hastanesi de yapsak devlet hastanesi de olsa kriterlerimiz var, biri de yatak sayısı! Yeni hastane yapıyorsak aynı zamanda eski hastaneyi yeniliyoruz. Ekonomik ömrü tamamlanmış olan var, yeni teknolojiye EKİM - KASIM 2017
9
HABER “YIPRANMA PAYI, EMEKLILIK MAŞLARI DÜŞÜK, YÜKSELMESI IÇIN GAYRETIMIZ VAR, BU MÜJDEYI VERECEĞIZ, CIDDI DÜZEYDE ÇALIŞMAMIZ VAR AMA HENÜZ OLGUNLAŞMADI” şunları kaydetti:
“İKINCI BÜYÜK AÇIĞIMIZ; UZMAN HEKİM VE YAN DAL EĞITIMI ALAN HEKİM SAYISINDA… 10 YIL SONRA UZMAN HEKİM VE YAN DAL HEKİM SAYISINDA SORUNUMUZ AZALACAK” uyumsuz olan var ve bunları da kapatmak zorundayız. Tek zorluğumuz şu: Planlı şehirleşemedik biz! Şehir büyürken sizin de geleceği öngören bir sağlık hizmet sunucusu olmanız gerekiyor. Neden şehir hastanelerini büyük öngörüyoruz; yarın ekleme gerektiğinde ekleme yapabilmeliyiz, yarın tekrar yer arayışına çıkmamalıyız. Şehir içinde yer yok. Şehir içinde de uygun butik hastane planlamak durumundayız. Merkezde de ulaşabileceği hastane olmalı bunu araştırıyoruz. Şehrin merkezinde olan, sağlam, depreme dayanıklı hastaneler yerlerinde kalacak elbet.”
Yıpranma Payı ve Emeklilik Konusunda Müjde Vereceğiz
Yıpranma payının arttırılması konusunda sorulan bir soruya cevaben şunları söyledi: “Yıpranma payı, emeklilik maşları düşük, yükselmesi için gayretimiz var, bütçe içerisinde umuyorum ki bunu çözeriz. Hem emeklilikteki artışın sağlanması hem de yıpranma payı için gayretliyiz. Tıpta çok zor olan, daha çok yıpranmaya sebep olan branşlar var, bir görüş bunları ayrı ayrı 10 EKİM - KASIM 2017
değerlendirelim şeklinde bir başka görüş de, bunun takım oyunu olduğu ve beraberce ele alınması gerektiği yönünde! Bu müjdeyi vereceğiz, ciddi düzeyde çalışmamız var ama henüz olgunlaşmadı.”
Personel Azlığı Sağlıkta Şiddete Zemin Hazırlıyor
Bakan, sağlıkta şiddetin önlenmesi konusundaki çalışmalarına ilişkin şunları kaydetti: “Görebildiğim birkaç husus var; biri personel azlığı… İnsanlar hastaneye geldiğinde kendisiyle ilgilenecek, yol gösterecek biriyle karşılaşmayınca gerilim yaşıyor, acil hastası olan ilk bunu düşünür. Personel eksiğimiz buna etken olabilir. İkincisi; insan ilişkilerinde kendimizi sorgulamalıyz, yüzün üzerinde hastaya bakan bir insanın elbette yüzü gülmeyebilir, halkımız sabırlı olmalıdır. Mekanlardaki darlığı çözüyoruz, mekan da belirleyici bir faktör. Medyadan da yardım istiyoruz, olumlu ve yönlendirici olunmalı. Bu siyaset üzerine oturmamalı! Her şiddet olayını kendime yapılmış gibi hissediyorum!”
Üniversite Hastanelerinin “Yönetişime” İhtiyacı Var!
Dr. Demircan, Üniversite hastanelerinin mali durumunun nasıl düzeleceğine ilişkin
“Üniversite hastanelerinin 5 milyar üzerinde borçları var! Bizim sistemi düzeltmemiz gerekiyor. Bu sistemi işler hale getirmek için üniversitelerle görüşmelerimiz devam ediyor. Rektörlerden de önerilerini alıyoruz. Çözeceğiz. Yönetimden ziyade yönetişim kavramı getirmek gerekiyor bence… İkili bir yapı var, üniversitelerin hem eğitim kurumu olma var hem de sağlık hizmeti sunmak gibi bir yapısı var. İkili olan bu yapı birbirine zorluk çıkarmadan birlikte ilerleyebilmeli, bu nedenle yönetişim ilişkisi geliştirilmeli. Gelecek teklifler içerisinde bize düşen alan neyse biz orada oluruz, ama elbette eğitim tarafında olmayız, sağlık hizmetleri tarafında ne kadar alan bize düşerse elimizi taşın altına koyarız. Hastanelerin önemli bir kısmının yenilenmesi lazım… Kalıcı şekilde çözeceğiz bunu.”
Cerrahi Branşlara İlgi Azalıyor Malpraktis korkusuyla genç hekimlerin cerrahi branşları tercih etmemesi dolayısıyla alınabilecek tedbirlere ilişkin sorulan bir soruyu yanıtlayan Bakan Dr. Demircan, “Evet bu doğru bir tespit; cerrahi branşlara ilgi azalıyor, nedeni malpraktis korkusu! Bunun düzenlenmesi var ama yeterlilik konusundaki sıkıntıları gidermek lazım, sigorta sistemi var, bunu daha da geliştirebiliriz. Bunu da düzeltecek çalışmalar yapılıyor, cerrahi branşlar teşvik edilir, önü daha da açılırsa bu sorunun çözüleceğine inanıyorum. Şu an için çok olumsuz bir tablo yok ama talebin artması lazım, meslek odaları bu konuda çözüm önerileri sunmalı ve bizimle temasa geçmeliler. Türkiye maalesef dünya standardının çok üzerinde sezaryen oranına sahip! Bu oranı yüksek tutan hastanelere yaptırımımız yok, sadece teşvik ediyoruz, suda doğum merkezleri oluşturmaya başlıyoruz, ihtiyaç duyulan sayıda doğum küvetleri alarak süreci kolaylaştırmaya çalışıyoruz, doğum olayını kendi odasında yakınlarıyla yaşabilecek şekilde mekanları dizayn etmeye çalışıyoruz; cezalandırma/ yaptırım çözüm değildir” diye konuştu.
Promedis Group Samsung ultrasonografi cihazlarının Türkiye’deki tek yetkili distribütörüdür. iletişim: info@promedis.com.tr
HABER
ÜNIVERSITE HASTANELERI
S
ağlık Bakanı Dr. Ahmet Demircan, Bakanlığın yeni binasındaki ilk toplantısında üniversite hastaneleri rektörlerini kabul etti. 45 üniversite rektörünü kabul eden Sağlık Bakanı, üniversite hastanelerinin sorunlarını çözmek için bir araya geldiklerini ifade etti. “Üniversitelerimizin Türkiye’nin geleceğine ışık tutan en önemli merkezler olduğuna inanıyorum. Ülkemizin geleceğini inşa eden yerler üniversitelerimiz, onları yetiştiren siz hocalarımız bizler için fevkalade önemli. Sorunlarımızı birlikte çözeceğiz” diye konuşan Demircan şöyle devam etti: “Sağlık, öyle bir hizmet alanı ki, 7/24 aralıksız çalışan bir makine! Birçok bilim dalı arasında Batı ile başa baş gittiğimiz bir alan, bu gurur duyulacak bir durum. Önemli olan bunun sürdürülebilir olması! Sağlık alanında son 15 yılda önemli hamleler yapıldı, bunlar inkar edilemez. Kalitenin, standardın yükselmeye devam etmesi şart. Hayat dinamik, kendini yenileyen bir durum… Biz de bu dinamizme uygun şekilde sağlıktaki seviyemizi daha yukarıya taşıyacağız. Yaklaşımımız böyledir. 12 EKİM - KASIM 2017
SAĞLIK BAKANI DR. AHMET DEMIRCAN: “HASTA MEMNUNIYETI BELIRLI BIR DÜZEYE GELDI AMA BU DÜZEYDEN SONRA ISTEDIĞIMIZ YÜKSELIŞ GÖRÜLMEDI, BUNU ŞUNA BAĞLIYORUM: HASTA MEMNUNIYETININ DAHA ÜST SEVİYEYE ÇIKMASI İÇİN ÖNCELİKLE ÇALIŞAN MEMNUNIYETININ YÜKSELMESI GEREKLİ” Süreç içinde Türkiye’de hasta memnuniyeti, belirli bir düzeye geldi ama belli bir düzeyden sonra istediğimiz yükseliş görülmedi, bunu şuna bağlıyorum: Hasta memnuniyetinin daha yukarı taşınması için çalışanın memnuniyetinin de aynı şekilde yükselmesi lazım. Bu noktada sağlık hizmetini veren insanlarımızla birlikte sorunlarımıza çözüm üreteceğiz. Bu gelişmelerin önü açılacak. Sağlık hizmetlerinde o günün şartlarında dönüşüm yapılırken finansmanda da değişim yapıldı ve tek çatıda toplandı. Sonra, askeri hastaneler de Bakanlığın çatısı altında artık; bugün yürütmedeki çok başlılığı da ortadan kaldırdık. Bu bir gelişmedir.”
“Hastane Mekanlarını Yeniliyoruz”
Bakan, şehir hastanelerine ilişkin şöyle konuştu: “Sağlıkta yeni bir dönem daha başlıyor; şehir hastanelerinin gelişmesi, verimli çalışması sağlık hizmetlerini veren insanların hizmete daha farklı şekilde dahil edilmelerini gerektiriyor. Mükemmel
mekanlar üretiliyor, öte yandan bunu anlamlandıracak olan yetişmiş insan gücüdür. Bu insan gücünü biz en verimli şekilde, 80 milyona hizmet edecek şekilde, sistemin içine almak zorundayız. Bu konuda sizlere de görev düşüyor; tartışacağız. Bu mekanların daha verimli çalışması için sağlık turizmini de hizmetimizin içine katmamız gerekiyor, önümüzdeki süreçte bunlara çalışacağız. Şehir hastaneleriyle hastane mekanlarını yeniliyoruz, umuyorum ki üniversite hastaneleri için de aynı şeyler yapılacaktır! Tıbbi cihaz, sarf malzeme konusunda ülkenin üretim gücünü bu alanda harekete geçirmek istiyoruz. Model çalışmalarımız var ve kısa sürede sizlerle paylaşacağız”
45 Üniversite Rektörü Toplantıya Katıldı
Toplantıda konuşan YÖK Başkanı Prof. Dr. Yekta Saraç, “Yüksek öğretim sistemi yedi milyon üç yüz bini aşan öğrenci sayısına sahip. Güçlü yanlarının en başında da tıp eğitimi geliyor. Uygulama kısmı söz konusu
HABER
NASIL KURTULUR? olunca YÖK’ün en büyük paydaşı Sağlık Bakanlığı. Bakanlığın gücüyle üniversite hastanelerinin yaşadığı sorunların çözümünde daha büyük bir şansa sahibiz” dedi.
Tek Sorunumuz Borçlar Değil!
Saraç şöyle devam etti: “90 üniversitemizde tıp fakültesi var, şu anda aramızda 45 üniversitenin rektörü bulunmakta; hastaneleri de bu üniversitelere ait olduğu için yeknesaklık teşkil ediyor; 25 civarında afiliye olan hastane var. Üniversite hastaneleriyle tüm sorunları borç eksenine indirgemek doğru değil. Yönetim de dahil olmak üzere sistem meselelerinin masaya konulması, tartışılması gündemimizdir. Ademi merkeziyetçi bir YÖK yapılanmasını önemsiyoruz. Üniversite hastanelerinin birçok sorununun kısa vadede çözüleceğine güveniyoruz.”
10 Araştırma Üniversitesi
Öte yandan; Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Ankara Üniversitesi, Boğaziçi Üniversitesi, Erciyes Üniversitesi, Gazi Üniversitesi, Gebze Teknik Üniversitesi, Hacettepe Üniversitesi, İstanbul Üniversitesi, İTÜ, İzmir Yüksek Teknoloji Üniversitesi ve ODTÜ’nün Araştırma Üniversitesi olarak belirlendiğini açıkladı.
YÖK BAŞKANI PROF. DR. YEKTA SARAÇ: “ÜNIVERSITE HASTANELERIYLE TÜM SORUNLARI BORÇ EKSENINE INDIRGEMEK DOĞRU DEĞIL. YÖNETIM DE DAHIL OLMAK ÜZERE SISTEM MESELELERININ MASAYA KONULMASI, TARTIŞILMASI GÜNDEMIMIZDIR. ADEMI MERKEZIYETÇI BIR YÖK YAPILANMASINI ÖNEMSIYORUZ”
ÜNIVERSITELERIN SORUNLARI VE ÇÖZÜM ÖNERILERI ANKARA ÜNIVERSITESI REKTÖRÜ PROF. DR. ERKAN İBIŞ: “TÜM KAMU HASTANELERI DEĞIŞIK ORANLARDA ZARAR IÇERISINDE. KAMU HASTANELERINDEKI ZARAR, GIDER ESASLI GLOBAL BÜTÇE NEDENIYLE KENDI IÇERISINDE BÜTÇE AKTARIMIYLA KAPATILMAKTADIR. ÜNIVERSITE HASTANELERININ BÖYLE BIR IMKANI YOKTUR” Ankara Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Erkan İbiş, klinikiletişim’e verdiği demeçte, üniversite hastanelerinin sorunlarını ve çözüm önerilerini anlattı. Hastanelerinin temel sorunlarını mali ve insan kaynaklardaki yetersizlik olarak ifade eden İbiş, ifade ettiği sorunlar ve çözümlerin Nisan 2016 Ekonomi Koordinasyon Kurulunda (EKK) da 25 madde ile karar altına alındığını söyledi:
❶ SORUN:
Prof. Dr. Erkan İbiş
Üniversite hastanelerine başta hemşire, hastabakıcı ve sağlık teknisyeni olmak üzere yeterli sayıda kadrolu sağlık personeli sağlanamaması nedeniyle ihtiyaç olan
sözleşmeli veya hizmet satın alımı yoluyla sağlık ve destek hizmetleri personeli döner sermaye kaynaklarıyla çalıştırılmakta ve bunların ağır mali yükü hastane döner sermayesi üzerine binmektedir. EKK kararı: Bu mali yükün Maliye Bakanlığı tarafından verilen özel bütçeden karşılanması ve yeterli kadrolu eleman tahsisinin yapılması.
❷ SORUN:
Tıp ve diş hekimliği fakültelerinde personelin denge tazminatının döner sermayeden karşılanması. EKK kararı: Diğer kurumlarda olduğu gibi bu mali yükün Maliye Bakanlığı tarafından verilen özel bütçeden karşılanması. EKİM - KASIM 2017
13
HABER ❸ SORUN:
Üniversite hastanelerine makine teçhizat ve inşaat gibi yatırım kalemlerinde Maliye Bakanlığınca yeterli bütçe tahsis edilmemesi nedeniyle bu gibi harcamaların döner sermaye gelirinden karşılanması. EKK kararı: Bu giderlerin Maliye Bakanlığı tarafından verilen özel bütçeden karşılanması.
❹ SORUN:
Hastanelerin ana gelir kaynağı olan SGK’nın ödemesine esas SUT işlem fiyatlarına 8 yıldır zam yapılmamış olmasına (hatta paket uygulamaları ile bazı işlemlerin fiyatlarının düşürülmesine) karşın tıbbi malzeme, ilaç, asgari ücret, maaş, nöbet ücreti, elektrik vb maliyetlerin ve döviz kurunun yüzde 100’den fazla artması. EKK kararı: SUT fiyatlarının güncellenmesi
❺ SORUN:
Temel Bilimler ve Bilimsel Araştırma Projeleri (BAP) için döner sermayeden pay ayrılması. EKK kararı: Bunların Maliye Bakanlığı tarafından verilen özel bütçeden karşılanması. (Yani afiliasyon yönetmeliği gerekçe gösterilerek afiliye olan 24 üniversiteye BAP ödemesi durdurulmuş olup mevcut soruna yönelik olarak ayrı bir Bilgi Notu görüş oluşturulmuştur.)
❻ SORUN:
Üniversite hastanelerine, talep etmelerine rağmen Sağlık Bakanlığı hastanelerinde olduğu gibi gider esaslı global bütçe verilmemesi, aksine gelir esaslı global bütçe verilmesi. EKK kararı: Üniversite hastanelerine de gider esaslı bütçe verilmesi.
Sorun Kötü Yönetim Değil!
İbiş, üniversitelerin vazgeçilmez akademik bir birimi olan üniversite hastanelerinin; üniversitelerden koparılarak oluşturulacak Üniversite Hastaneleri Kurumuna (ÜHK) doğrudan bağlanmasının söz konusu olduğunu ve bunun için iki gerekçenin ileri sürüldüğünü belirtti:
❶ Üniversite hastanelerinin iyi
yönetilememe sebebi ile zarar etmesi.
❷ Bakanlıkların karşısında ayrı ayrı
üniversite hastaneleri yerine tek muhatap görülmek istenmesi.
Üniversite hastanelerinde sorunun iyi yönetilememe, iyi işletilememe veya yönetimsel başarısızlık olmadığını belirten İbiş, “Üniversite hastanelerinin zarar etmesi iyi işletilemediğinden değildir. Aynı durum devlet hastaneleri için de geçerlidir. 14 EKİM - KASIM 2017
Birkaç örnekle durum açıkça görülebilir. Bazı hastanelerin 2016 yılı yaklaşık zararları şöyledir: 2008 yataklı Ankara Üniversitesi 63 milyon TL, 1050 yataklı Çukurova Üniversitesi hastanesi 61 milyon TL zarar ederken, Sağlık Bakanlığına bağlı 500 yataklı Atatürk Hastanesi 35 milyon TL, Sağlık Bakanlığı ile afiliye 650 yataklı Marmara Üniversitesi hastanesi 45 milyon TL zarar etmişlerdir.”
Tüm Kamu Hastaneleri Zararda
“Şunu özellikle belirtmek gerekir ki, tüm kamu hastaneleri değişik oranlarda zarar içerisindedir” diye konuşan İbiş şunları kaydetti: “Üniversite dışı kamu hastanelerindeki zarar gider esaslı global bütçe nedeniyle kendi içerisinde bütçe aktarımıyla kapatılmaktadır. Ayrıca Sağlık Bakanlığındaki global bütçe, bu uygulamanın başladığı tarihten bugüne kadar yüzde 330 büyümüş olup üniversite hastanelerinin böyle bir imkanı yoktur.”
uzman ekiplerin çalışarak doğrudan muhataplıkla planlama, izleme, değerlendirme ve karar verme süreçlerinin belli bir düzen içinde yürütülmesi.
❸
Üst yönetim niteliğindeki ÜHKB’nin oluşturacağı esaslarla üniversite hastanelerinin üniversiteler tarafından işletilmesinin sağlaması, ancak ÜHKB tarafından denetlenmesi, verimliliklerinin artırılması, bütçe ve kadro yapılarının düzenlenmesi, gelişimlerinin planlanması, profesyonel sözleşmeli idarecilerin istihdamına imkân verilmesi, bakanlıklarla ilişkiler ve kurumsal işbirliklerinin yapılması.
❹
Nisan 2016 EKK kararlarının hızla uygulamaya sokulması.
❺
SGK ile üniversitelerin yaptığı global bütçe sözleşmelerinin gider esaslı ve yıllık olarak yapılması.
❻ BAP paylarının üniversitelere ödenmesi için;
a. Yeni yönetmelik gerekçe gösterilerek ödemesi durdurulan BAP paylarının afiliye olan 24 üniversiteye ivedilikle ödenmesi,
❶ Üniversitelerin vazgeçilmez akademik
b. Kısa vadede 2018 Bütçe Kanununa eklenecek bir madde ile BAP paylarının döner sermaye üzerinden değil özel bütçeden ödenmesi,
❷ YÖK Başkanlığına bağlı olarak kurulan
c. Kalıcı olarak sorunun çözümü için Bütçe Kanunu dışında mevzuat düzenlemesinin yapılması gerekmektedir.
İbiş’in sunduğu çözüm önerileri şöyle: İbiş, üniversite hastanelerinin sorunlarının çözümü ve yeniden yapılanması için önerilerini şöyle sıraladı: birimlerinden olan üniversite hastanelerinin yönetimi doğrudan üniversitelerce yapılırken, YÖK bünyesinde Üniversite Hastaneleri Koordinasyon Birimi kurulması. Üniversite Hastaneleri Koordinasyon Biriminde (ÜHKB) Üniversitelerden, Maliye Bakanlığı, Kalkınma Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı ve SGK’dan görevlendirilecek
Bu öneriler ve yeni yapılanma modeli ile 44 üniversite hastanesinde; eğitim hizmetleri, akademik çalışmalar ve nitelikli
HABER tıbbi hizmet aksatılmadan yürütülebilecek, sağlık hizmetlerinde ortak politika belirlenebilecek, ortak tıbbi malzeme ve hizmet satın alma imkanı doğabilecektir. Böylece, üniversite hastanelerimizde; eğitimde, bilimsel çalışmalarda, tıbbi yeni uygulamaların ülkemize aktarılmasında ve nitelikli tıp hizmetinde gelinen bugünkü başarılı düzey korunabilecek hatta daha üst
ESKIŞEHIR OSMANGAZI ÜNIVERSITESI REKTÖRÜ PROF. DR. HASAN GÖNEN: “BAKANLIK HASTANELERININ AKSINE ÜNIVERSITE HASTANELERINDE TEK TIP BIR YÖNETIM YOKTUR. BU, ÜNIVERSITE OLMANIN BIR GEREĞI VE SONUCUDUR”
kaliteye doğru gelişme sağlanabilecektir.
Üniversite Hastanelerinde Tek Tip Yönetim Yok
Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Hasan Gönen ise, üniversite hastanelerinin Bakanlık hastanelerinden doğası itibari ile farklılık gösterdiğini belirterek şunları kaydetti: “Bakanlık hastanelerinin aksine üniversite hastanelerinde tek tip bir yönetim yoktur. Bu, üniversite olmanın bir gereği ve sonucudur. Bulunduğu bölgenin, nüfusun ve özelliklerinin farklı olmasının yanında eğitim görevi ve öncelikleri, bu farklılığın nedenidir. Satın almanın farklı, otelcilik ve hemşirelik hizmetleri ile diğer hizmetlerin farklı kişiler tarafından yönetildiği, dekanın hastane ile ilgisinin olmadığı sistemlerde en büyük sorunlardan biri, kimsenin hastanenin ve tıp fakültesinin durumunu tam olarak bilememesi veya çok az bilmesidir. Oysa her aşamadan sorumlu olanların hem mali durum, hem hizmet durumu ve gereksinimleri, hem de harcamalar hakkında yeterli bilgiye sahip olmaları gerekir. Aksi takdirde farklı taahhütler, girişimler ve harcamalar mali sorunları birlikte getirmektedir. Dekanın içinde olmadığı bir yönetimde akademik personel üzerinde etkili olunamamakta bu da ciddi sorunlara neden olmaktadır.”
Eğitim Ödeneği Yok
Gönen, işletme açısından temel problemin personel ve finans olduğunu belirterek şöyle konuştu:
“Üniversite hastaneleri hem eğitim kurumu, hem de döner sermayeli işletmeler olmalarından dolayı yeterli eğitim ödeneğinin olmayışı, ücretlendirmelerde eğitimin dikkate alınmaması nedeniyle sorunlar yaşanmaktadır. Nasıl ki diğer fakültelere eğitimle ilgili ödenekler ayrılıyorsa, sağlıkla ilgili fakültelerin öğrencilerinin eğitimleri sırasında gerekli her türlü materyalin sağlanmasına yönelik bir kaynak oluşturulması gerekir. Aksi takdirde bu giderler döner sermayeler üzerinde büyük bir yük olarak devam edecektir. Üniversite hastaneleri tarafından döner sermaye üzerinden taşeron işçi alımı yapılmak zorunda kalınmış ancak buna da ciddi kısıtlamalar getirilmiştir. Bu durum işleyişte çok büyük sıkıntılara sebep olmuştur.
Ücretlendirilmede Farklılık Olmalı
Finansmandaki en temel sorunun özellikle nitelikli sağlık hizmetlerinde maliyet artışına rağmen ücretlendirmede iyileşme sağlanmaması, paket işlemlerle ücretlerin düşürülmüş olmasına dikkat çeken Gönen, “Daha özelliksiz işlemlerde hastaneler gelir gider dengesini daha rahat kontrol edebildiğinden, özel hastaneler ve 2. basamak sağlık kuruluşları bu ücret politikalarından daha az etkilenmektedir. Gerek Bakanlık hastanelerinin, gerekse özel hastanelerin çeşitli kaynaklardan sağladıkları ek gelirler de bu sisteme daha iyi uyum sağlanmalarına neden olmaktadır. Sağlık hizmetleri ve SGK tarafından yapılan ödemeler dışında ek kaynak oluşturamayan üniversite hastanelerinin finansal sorunlar yaşaması da kaçınılmaz olmaktadır. Bu nedenle hemen her ülkede uygulandığı
şekilde üniversite hastanelerinin ücretlendirilmesinde farklılık oluşturulması gerekir” diye konuştu. Gönen’in sunduğu çözüm önerileri şöyle:
❶
Üniversite hastanelerinin yönetimi için en uygun çözüm; dekan ve başhekimin işbirliği içinde çalıştığı, başhekimin işletme deneyimine sahip olduğu, işletme müdürünün hem işletme konusunda deneyimli hem de işletmede yetişmiş olduğu yapıdır.
❷
Temel işlevleri eğitim olan üniversitelerin ve dolayısı ile hastanelerinin sadece hizmet kurumları mantığı ile yönetilmesi, tıp eğitiminde onulmaz yaralar açacaktır. İleri de tüm toplum bunun zararını görebilecektir.
❸
Üniversite hastaneleri için Sağlık Bakanlığı tarafından yapılan personel standartları çalışmalarına benzer bir çalışma yapılmalı ve yeterli personel sağlanmalıdır. Temel Bilimlerde çalışan gerek öğretim üyesi, gerekse diğer personelin giderleri merkezi bütçeden sağlanmalı döner sermaye üzerinden bu yük kaldırılmalıdır.
❹
Eğitim için mutlaka döner sermaye dışında bir kaynak oluşturulmalıdır.
❺
Üniversite hastaneleri hastaların araştırıldığı, danışıldığı, tartışıldığı, ek tetkiklerin yapıldığı kısacası son noktanın konulduğu yerler olması dolayısıyla bu kurumlara farklı bir ücretlendirme politikaları ivedilikle geliştirilmelidir.
❻
Üniversite hastaneleri çalışanlarının denge tazminatları diğer üniversite çalışanları gibi özel bir bütçeden ödenmelidir. EKİM - KASIM 2017
15
RÖPORTAJ
“CERRAHI BRANŞLARA ILGI ALARM VERECEK DÜZEYDE AZALDI! DÜŞÜK GELIR, YOĞUN NÖBETLER, ADALETSIZ PERFORMANS DAĞILIMI, YÜKSEK RISKLI HASTALARIN BAKIMI, MALPRAKTIS KORKUSU VE HEKIME ŞIDDET OLAYLARININ YOĞUNLUĞU SEBEPLER ARASINDA”
Prof. Dr. Ahmet Rüçhan Akar
T
ürk Kalp ve Damar Cerrahisi Derneği Başkanı ve Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Kalp ve Damar Cerrahisi Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Ahmet Rüçhan Akar, klinikiletişim’in sorularını yanıtladı.
Türkiye’de kalp-damar cerrahı sayısı yeterli mi? Ülke genelindeki dağılım yaygın ve yeterli midir?
Ülkemizde toplam 1460 kalp damar cerrahisi uzman tabibi mevcuttur. Buna göre; 53 bin kişiye bir kalp damar cerrahisi uzmanı düşmektedir. Yaklaşık 300 asistan halen eğitimlerini sürdürmektedirler. Ülkemizde toplam 52 ilde, 274 hastanede aktif kalp merkezi (açık kalp cerrahisi ve girişimsel kardiyoloji) mevcuttur. Açık kalp cerrahisi yapılan 52 ilin tümünde kamuya ait bir merkez mevcut olup sadece özel sektöre ait merkezin olduğu il bulunmamaktadır. Ülkemizde 2017 yılında kalp merkezlerinin sayısının 310 olması beklenmektedir. Bu merkez sayısı gelişmiş ülke ortalamalarının çok üzerindedir. Türkiye’de nüfusunun tamamı için ortalama 260.000 kişiye bir merkez düşerken, İngiltere’de 1.5 milyon, 16 EKİM - KASIM 2017
TÜRKIYE’DE KARDIYOLOJI VE KALP CERRAHISININ PANORAMASI “TUS’DA ILK 100’E GIREN HIÇBIR HEKIM MESLEKTAŞIMIZ KALP VE DAMAR CERRAHISI BRANŞINI SEÇMEMIŞTIR. ÖNCEKI YILLARDA OLDUĞU GIBI ÖZELLIKLI AMELIYATLAR IÇIN HASTALARIN YURT DIŞINA GÖNDERILMESI GIBI BIR RISK ILE KARŞI KARŞIYAYIZ” Almanya’da ise 1 milyon kişiye bir merkez düşmektedir. Hekim ve hizmet niteliğini artırmadan merkez sayısını artırmak bir çözüm değildir. Yapılan bilimsel çalışmalarda 1 milyon nüfusta yaklaşık 1.000-1.100 açık kalp ameliyatı yapılmasının hem bilimsel hem de hizmet kalitesini sağlayabileceği bildirilmektedir. Buna göre; 80 milyon nüfusu olan ülkemizde yaklaşık 75-80 bin ameliyat olması beklenir. 2015 yılında bu merkezlerde, toplam 76.019 açık kalp ameliyatı yapılmıştır. Bunların yaklaşık 50.000’ni koroner bypass ve 8500’ü çocuk kalp ameliyatları oluşturmaktadır. Kompleks kalp ve aort cerrahisi ameliyatlarının %60’ı Sağlık Bakanlığı ve üniversite hastanelerinde yapılmıştır.
2010 yılından bu yana Sağlık Bakanlığımız ülkemize yapılacak koroner bypass ve kalp damarına stent veya balon işlemi için kardiyoloji ve kalp damar cerrahisi uzmanlarından oluşan bir konsey kararını zorunlu hale getirmiştir. Bu nedenle halkımızın kalp damarlarına yapılacak bir müdahaleyi hem kardiyoloğuna hem de kalp cerrahına danışmasında fayda vardır.
Branşınızın tercih edilirliği ne düzeyde?
2016 yılı TUS sınavı ortaya acı bir gerçeği çıkarmıştır. TUS’da ilk 100’e giren hiçbir hekim meslektaşımız kalp ve damar cerrahisi branşını seçmemiştir. İlerideki yıllarda özellikli bilgi ve beceri gerektiren kalp cerrahisi ameliyatlarını gerçekleştirecek yetenekli cerrahlar yönünden ciddi sıkıntılar çekeceğimiz şüphe götürmez. Aslında önceki yıllarda olduğu gibi özellikli ameliyatlar için hastaların yurt dışına gönderilmesi gibi bir risk ile karşı karşıyayız. Geleceğimiz adına sorunları hastalarımız adına çözmek için Türk Kalp ve Damar Cerrahisi Derneği olarak Devlet büyüklerimiz, ilgili bakanlıklar ve kurumlar ile iş birliğine hazırız.
RÖPORTAJ Eğitimin niteliğini, ulusal ölçekte, nasıl değerlendiriyorsunuz?
Kalite demek uzun ve yoğun eğitim süreci demektir. Zor vaka demek yüksek risk demektir. Yüksek riskli hastalarda kalite ise yoğun emek ve çaba, mesleğe gönül vermek demektir. Pilotlar neden belli bir saatin üstünde çalıştırılamaz ve neden yeterli maaş alırlar? İnsan hayatını riske atacak hata, dikkat eksikliği olmasın, mesleki risk ve pilot olma kriterlerinin yüksekliği karşısında iyi gelirleri olsun, mesleki cazibe olsun diye. Cerrahlar neden gece gündüz çalışmalarına rağmen çocuklarını istedikleri okullarda okutacak kadar bile ücret alamazlar? Üstelik bir cerrahın ameliyatı oto-pilota alma şansı da yoktur. Genç nesil yetişme süreci daha az, riski daha düşük, kazancı daha yüksek mesleklere yöneliyor. Cerrahi için geçerli gönül, emek ve idealizm maalesef ödüllendirilmediği gibi kamuoyu gözünde de saygınlığı giderek azalıyor. Genç nesil ne kadar idealist yetişse de bir de yaşam gerçekleri var. Haklı olarak koşulları tartıyorlar, karşılığını alamayacakları, çalışma koşullarının gittikçe kötüleştiği branşlardan uzaklaşıyorlar. Nasıl su kaynaklarını korumak için nasıl çevreci politikalar üretilmeye çalışılıyorsa, bizler de cerrahi branşları cezbettirici politikalar üretmek zorundayız.
“CERRAHLAR NEDEN GECE GÜNDÜZ ÇALIŞMALARINA RAĞMEN ÇOCUKLARINI ISTEDIKLERI OKULLARDA OKUTACAK KADAR BILE ÜCRET ALAMAZLAR? ÜSTELIK BIR CERRAHIN AMELIYATI OTO-PILOTA ALMA ŞANSI DA YOK!” Performans puanlarıyla ilgili birkaç örnek vermek gerekirse; • Koroner baypas ameliyatı 1400-1900 puan arası • Kapak ameliyatı 1700 puan • Koroner anjio ve stent 600 puan • ERCP 200 puan • Bilgisayarlı Tomografi Okuma 320 puan • Epidural Blok 300 puan • Prostat ameliyatı 800 puan • Fizik tedavi polikliniğinde bir hasta muayenesi 60 puan (günde 50 hasta bakmak 3000 bin puan, bir kalp ameliyatının 2 katı puan demek) Bahsedilen puanların ameliyata giren cerrahlar arasında paylaştırılmaları da dikkat çekmek isterim. Bir kalp ameliyatını 2 uzman cerrah yaparken, bu ameliyat puanını Sağlık Bakanlığında 2 uzman da alabilirken, YÖK kararı gereğince üniversitelerde sadece bir kalp cerrahına puan yazılmasına izin verilmektedir veya verilen puan
paylaştırılmaktadır. Yani diğer kalp cerrahı baştan sona 4-5 saat ameliyata girmesine rağmen hiç puan alamamaktadır. Son 10 yılda TUS’da ilk 100’e girenlerin branş tercihlerine baktığımızda başarılı hekimler artık radyoloji, göz hastalıkları, dermatoloji, fizik tedavi ve rehabilitasyon, kulak burun boğaz ve pediatri gibi branşları tercih etmektedir. Maalesef başarılı hekimler artık kalp ve damar cerrahi, beyin cerrahisi, göğüs cerrahisi, genel cerrahi, kadın hastalıkları ve doğum gibi yüksek riskli cerrahi branşları tercih etmemektedir. Özetle, cerrahi branşlara ilgi alarm verecek düzeyde azalmıştır. Bunun nedenleri araştırıldığında düşük gelir, yoğun nöbetler, adaletsiz performans dağılımı, yüksek riskli hastaların bakımı, malpraktis korkusu ve hekime şiddet olaylarının yoğunluğu sayılabilir. Yüksek riskli hasta bakımı hekime şiddet riskini de beraberinde getirmektedir.
Mesleki risk sigortası yüksek cerrahi branşların maaş, döner sermaye, çalışma koşulları iyileştirilmelidir. Akademik kariyer imkanları artırılmalıdır. Cerrahları, cerrahi asistanları tıbbi sekreter gibi çalışmak durumundan çıkaracak yurtdışında sayısız örnekleri olan “hekim yardımcısı, cerrah yardımcısı” gibi yardımcı sağlık personeli kadroları yaratılmalıdır. Bu kadrolar rahatlıkla 4 yıllık sağlık eğitimi almış biyolog gibi kadroların 2 yıllık pratik eğitime alınarak hastanelerimizin bu önemli açığı kapatılabilir. Mesleki gelişim olanakları için bursların cerrahi branşlara özel olarak artırılması gerekli… Dernek olarak çok sayıda burs olanağımız var ancak, cerrahlarımız mevcut maaşları, döner sermayeleri ile ancak geçinebildikleri için, birkaç ay için bile bursla yurt dışına gitmeye cesaret edememektedirler, buradaki maaşları, döner sermayeleri kesileceği için… Cerrah adayları yüksek riskli vaka, komplike vakalarda emeğinin karşılığını alabileceğini bilmelidir. Maddi ve hukuki olarak doğru çalışan, emek harcayan, hastasını yaşatmaya çalışan cerrahın arkasında durmanın yolları sağlanmalıdır. Dünyanın her yerinde yaşanan EKİM - KASIM 2017
17
RÖPORTAJ bir sorunu, başkaları çözsün, biz de onlara bakıp çözeriz diye beklememeliyiz… Kendi çözüm yollarımızı kendimiz üretmeliyiz. Gönlünde yatan aslan cerrahlık olan gençlerimizi, koşullar yüzünden başka mesleklere kaptırmamak için çalışmalıyız.
KVC İşlemlerinde Maliyet ve Geri Ödeme Nasıl?
Sağlık Uygulama Tebliği (SUT) doğrultusunda uzun yıllardır yapılan KVC işlemleri için SGK paket ücretler ödemektedir ve bu paket ücretler hasta taburcu olana kadar tüm masrafları içermektedir (Koroner bypass için ortalama tek damar baypas için 4.600 TL, kapak ameliyatı için 6.000 TL, başka branşlardan örnek verirsek ilaçlı stent 2.600 TL, safra yollarına stent (ERCP) 2.600 TL gibi). Bu paket ücretlerde son 11 yıldır herhangi bir artış gerçekleştirilmemiştir. Oysaki bu süreçte gerek personel maliyeti ve gerekse malzeme fiyatlarında ki artış hepimizin malumudur. En basit enflasyon ve döviz artışı hesabıyla maliyetlerde en az %60 artış söz konusu maalesef.
ABD ve Avrupa Ülkelerinde Ücret Ortalaması Nasıl?
Dünya Sağlık Örgüt verilerine göre Amerika’da yapılan bir koroner baypas ameliyatının ortalama fiyatı 70-150 bin dolar, İngiltere’de 30 bin dolar, Avusturalya’da 32 bin dolar, Hindistan'da 8.500 dolar, Malezya'da 9.000 dolar iken ülkemizde ise 1.500-2.000 Amerikan dolara denk gelmektedir. ABD’de 200 bin dolara koroner baypas cerrahisi yapılan eyaletler olduğu da bir gerçektir. Amerikan Kalp Derneği raporuna göre koroner baypas cerrahisi ücreti doktor ücretleri hariç olmak kaydı ile ortalama 117 bin dolardır.
Cerrahi Paket Geri Ödeme Durumuna İlişkin Bilgi Verir Misiniz?
Ülkemizde kullanılan tıbbi malzeme ve ekipman ödemeleri artarken, cerrahi paket geri ödemelerinin sabit kalması ile verilen emeğin ve alınan sorumluluğun değerinin giderek yitirilmektedir. Paket geri ödemeleri tüm ameliyat masraflarının yanı sıra yoğun bakım ve servis bakımını da kapsamaktadır. Oysaki ülkemizde tüm kalp ve damar ameliyatları dünya standartları kalitesinde gerçekleştirilmektedir. Sosyal Güvenlik Kurumu Sağlık Uygulama Tebliği’nin “1.9.3 İlave Ücret Alınamayacak Sağlık Hizmetleri” başlıklı maddesinde hiçbir ana branş yer almazken “Kardiyovasküler cerrahi işlemleri için (öğretim üyesi tarafından SUT’un 4.1.1 numaralı maddesi 18 EKİM - KASIM 2017
“TÜRKIYE’DE 2017 YILINDA KALP MERKEZLERININ SAYISININ 310 OLMASI BEKLENIYOR. BU SAYI GELIŞMIŞ ÜLKE ORTALAMALARININ ÇOK ÜZERINDE! HEKIM VE HIZMET NITELIĞINI ARTIRMADAN MERKEZ SAYISINI ARTIRMAK BIR ÇÖZÜM DEĞIL” kapsamında verilen sağlık hizmetleri hariç), otelcilik hizmetleri dahil olmak herhangi bir ilave ücret alınamaz” ibaresi mevcuttur. Bu tebliğ ilk yayınlandığında ülkemizde 200 adet kalp merkezi mevcuttu ve o dönem 11 şehirde sadece özel sektöre ait kalp merkezi olduğundan dolayı KVC işlemleri ilave ücret alınamaz listesine alınmıştı. Halbuki kalp merkezlerinde sadece yüksek teknoloji gerektiren kalp cerrahisi işlemleri yapılmamaktadır. Biz kalp damar cerrahisi hekimleri olarak halkımızın mağdur olmaması için bunu branşlar arasında çekişmeye çekmeden günümüze kadar halkımıza en üstün hizmeti verdik ve vermeye de devam ediyoruz. Ancak günümüzde 274 adet aktif ve yıl sonunda da 310 olması tahmin edilen kalp merkezi mevcuttur. Artık ülkemizde sadece özel hastanelerin hizmet verdiği hiçbir il kalmamıştır. Diğer bir deyişle, her ilimizde Sağlık Bakanlığı Araştırma ve Uygulama Hastanesi veya üniversite hastanesi açılmıştır. Periferdeki tüm kamu hastanelerinde Türkiye Yüksek İhtisas Hastanesi, Koşuyolu Hastanesi, Siyami Ersek Eğitim Araştırma gibi büyük deneyime sahip hastaneler koordinatörlüğünde üstün hizmetler verilmektedir. Günümüzde artık “İlave Ücret Alınamayacak Sağlık Hizmetleri” başlıklı yazıda tek başına kalp damar cerrahisi branşının kalması branşlar arasında eşitlik ilkesini bozmakta ve hekimlerin çalışma barışını etkilemektedir. Bunun yanı sıra tek başına özel merkezin olduğu hiçbir şehir
kalmadığı için halkımızın mağdur olma gibi bir durumu da söz konusu değildir.
Performans Sistemi KVC Hekimleri İçin Nasıl İşliyor?
Günümüzde Sağlık Bakanlığının uygulamış olduğu mevcut performans sistemi cerrahi branşları özellikle de kalp cerrahisinde çalışan hekimler yönünden ciddi haksızlıklar yaratmaktadır. Örneğin; iki cerrah bir günde, bir ameliyathanede ardı sıra iki açık kalp ameliyatı (konjenital, aort cerrahisi, kalp yetmezliği ameliyatları, kompleks riskli ameliyatlar hariç) yapabilir. Düşük riskli bir hasta ortalama 2 günde yoğun bakımdan çıkar ve servisten ortalama beş ila yedi günde taburcu olabilir. Bu da düşük riskli bir hastanın operasyon öncesi dönemini de hesap edersek; bir cerrah, hasta ile ilgili her şey yolunda giderse bir hasta için ortalama 9-10 gün mesai harcanması demektir. Bu verdiğim süreler asgari sürelerdir ve çok daha uzun süreler paket fiyatları açısından yoğun bakımdan çıkamayan hastalarımız için de geçerlidir. Kalp cerrahisi ameliyatları birden fazla cerrah, anestezist, perfüzyonist, ameliyat hemşiresi ve anestezi teknikeri ile yapılan ekip gerektiren ameliyatlardır. Ayrıca günümüzde asistan sayılarının azalması nedeni ile ameliyatların çoğuna en az 2 kalp damar cerrahisi uzmanı girmektedir. Herhangi bir dahili branştaki bir hekim sürekli ve kısa sürede hasta sirkülasyonu yapabildiği için ayın sonunda bir kalp ve
RÖPORTAJ damar cerrahı ay boyunca her gün açık kalp ameliyatı yapsa dahi hastane performans ortalamasını geçememektedir. Üstelik kalp cerrahisi dışındaki özellikle dahili branşlar mesai sonrası çalışabilmektedir. Bu da onlara ek performans ödemesi getirmektedir. Diğer yandan kalp ameliyatları rölatif olarak uzun sürdüğünden bir kalp ve damar cerrahının mesai sonrası ekstra mesai yapması mümkün değildir. Kalp ve damar cerrahı ekstra mesai yapacağı süreci gün içinde ameliyat ettiği hastalarının yoğun bakım sorunlarını çözmekle geçirir. Tüm bunlardan dolayı yüksek riskli ameliyatları yapan kalp ve damar cerrahlarının her gün ameliyat yapmasına rağmen Kalp Damar Cerrahisi kliniği olarak hastane ortalamasını geçemediği için sanki az çalışan bir hekim grubu imajı toplumda oluşmuştur. Aynı durum beyin cerrahları gibi veya benzer önemli işler yapan cerrah meslektaşlarımızın ortak sorunudur ve rölatif olarak çok daha düşük performans ödemeleri ile sonuçlanmaktadır. Devlet yükümlülük kurası ile görevlendirilen yeni mezun olmuş bir kalp ve damar cerrahı Anadolu’nun en ücra bölgelerinde görev yaparken özellikle o merkezde açık kalp ameliyatı yapılmıyorsa adeta cezalandırılmaktadır. Çünkü mevcut performans sistemi nedeniyle her gün damar ameliyatı yapsa dahi, diğer tüm branşlar neredeyse 3-4 kat daha fazla ek ödeme almaktadırlar. Açık kalp ameliyatlarını diğer branşlardan ayıran diğer bir özellik ise bu ameliyatlar en az 2 kıdemli kalp cerrahı ve bir daha az kıdemli cerrah veya asistan tarafınca gerçekleştirilebilmekte olduğudur. Bir kalp cerrahı konusunda ne kadar dünya
çapında uzman olsa da tek başına bu kompleks cerrahiyi gerçekleştiremez. Bu durum KVC ameliyathanesinin yapısına aykırıdır. Ayrıca bu ameliyatlarda kalp akciğer makinası kullanılmaktadır. Bu makinaları yöneten perfüzyonist adında diğer bir sağlık meslek grubuna ihtiyaç vardır. Çok değerli bir meslek grubu olduklarını söylemeden geçemem. Özet olarak gerçek bir açık kalp ameliyatını gerçekleştirmek için en az 5 kişilik profesyonel bir ekibe gereksinim olduğudur. Ameliyat sonrası ise yoğun bakım hemşireleriyle, servis hemşireleri ve yardımcı sağlık personeliyle çok-disiplinli bir süreçtir tüm kalp ve damar ameliyatları. Halbuki diğer popüler bazı branşlardaki hekimler uzmanlık eğitiminden hemen sonra istedikleri zaman ve yerde tek başına mesleklerini icra edebilmektedirler.
Branşınızda görev yapmanın cazip olduğunu düşündüğünüz yanları neler? Zorlayıcı olduğunu düşündüğünüz yanları neler?
Bu mesleğin doğası gereği ameliyatlar ve tedaviler yüksek riskli. Yaşamın sürdürücüsü kalp ve damar ile uğraşan bir meslek. Ve o kalp, hasta bir kalp. Ameliyat edilerek iyileştirilmesi gereken bir kalp ya da damar. Dolayısıyla ölümle yaşam arasındaki çizgide hizmet veren bir meslek grubu ve sağlık hizmeti sunucusu. Branşımızın en düşük riskli ameliyat grubunda yer alan varis ameliyatlarında bile bacakta oluşacak bir pıhtı akciğere atabilir ve ölümcüldür. Koroner, kapak, aort damar, karotis damar ameliyatları dünyanın her yerinde yüzde 1-3 hayati risk ile yapılır. Hastadan hastaya değişmekle beraber en düşük risk oranı budur. Maddi tatminin düşük
olması, bazen iyi niyetle ve sonuna kadar büyük bir özveriyle yapılan bütün çabaların görmezden gelinip hasta yakınlarının doktorlara gösterdiği reaksiyonlar ya da hukuki arayışları nedeni ile refleks olarak ortaya defansif tıp dediğimiz bir tablo çıkıyor. Defansif tıp sorunu dünyanın her yerinde gittikçe yaygınlaşan bir sorun. İyi niyetli, tecrübeli, çok emek harcamış ancak hastasını kaybetmiş bir cerrah, iyi niyetli olmayan bir şekilde avukatlar tarafından hasta yakınları yanlış yönlendirilerek sorgulanabiliyor. Bu haliyle mesleki bir çekimserliğe itiyor doktorları. Amerika’da böyle. Türkiye’de olmaya başladığını bazen hissedebiliyoruz. Özellikli tedavi riski yüksek branşlarda, yüksek riskli tedaviler, ameliyatlar söz konusu olduğunda, cerrah hastaya bir şans vermekle, sorumluluk almaya çekinme konusunda ikilemde kalmamalı. Hukuk otoritelerinin de bu konudaki hassasiyetini önemli buluyorum.
Kardiyovasküler Alana İlişkin Öngörüleriniz Neler?
Öngörümüz insan ömrü uzadıkça kalp ve damar cerrahisi branşı gelecekte de önemli ve iş yükü fazla bir branş olmaya devam edecektir. Koroner baypas ameliyatları koroner hastalıkların en önemli tedavisi olmaya devam edecektir. Daha önce stent konulmuş ve stenti tıkanmış hastaların yaptığımız ameliyatlardaki oranının artacağı da hiç şüphe götürmez. Daha önce baypas ameliyatı yapılmış, damarlarında tekrar tıkayıcı lezyon oluşmuş hastalar da insan ömrü uzadıkça “redo” cerrahi dediğimiz 2., 3. kez ameliyata alınabiliyor olacak. Kapak hastalıklarının bir kısmı her ne kadar kateter yoluyla tedavi edilmeye başlansa da ameliyat gerektiren hasta sayısında azalma yerine artış beklenmektedir. Periferik damar hastalıkları da maalesef sıklığı gittikçe artan hastalıklardandır. Ayrıca cerrahlık artık sadece bisturiyle yapılan bir iş olmaktan çıkmıştır. Cerrah periferik damara stent koyan, aort damar anevrizmasını stent ile tamir eden meslek grubu aynı zamanda… Robotik cerrahi, ya da ufak kesiyle kalp ameliyatı yöntemleri de gittikçe gelişmekte. Şimdi 3-4 cm’lik kesilerle aort kapak ameliyatları yapabiliyoruz. Zamanla değişecek en önemli kesilerin küçülmesi kadar, ameliyat edilen hastaların daha yaşlı hasta grubunda olacak olması demek yanlış olmaz… Bundan 10 yıl önce 80 yaşındaki bir hastaya kalp ameliyatı bir seçenek olarak değerlendirilmezken, günümüzde 80 ve üstü yaşta ameliyat ettiğimiz pek çok hastamız var… Zamanla bu oranın artacağını düşünüyoruz. EKİM - KASIM 2017
19
HABER
TÜRKIYE’NIN KALP HARITASI NELER SÖYLÜYOR?
T
ürkiye’de kardiyoloji branşında çatı örgüt konumunda olan ve 1963 yılından günümüze faaliyet gösteren Türk Kardiyoloji Derneği (TKD), 29 Eylül Dünya Kalp Günü dolayısıyla kamuoyunu bilgilendirdi. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) 2014 yılı ölüm nedeni istatistiklerine göre ülkemizde ölüme en sık sebep olan hastalıklar sıralandığında kalp ve damar hastalıkları yüzde 40,4, iyi huylu ve kötü huylu tümörler yüzde 20,7, solunum sistemi hastalıkları yüzde 10,7 oranda gözleniyor. Yani kalp ve damar hastalıkları açık ara ölüm sebebi olarak önde gidiyor. 2011 yılında yapılan Türkiye Kronik Hastalıklar ve Risk Faktörleri Sıklığı Çalışmasında Türkiye’de erkeklerin yüzde 6,4’ünde; kadınların ise yüzde 9,8’inde anjina pektoris olarak adlandırılan kalp damar hastalığı yakınması saptanmıştır. Kalp krizi erkeklerde yüzde 2,3; kadınlarda 20 EKİM - KASIM 2017
BUGÜN TÜRKIYE’DE YAKLAŞIK 1-1,5 MILYON ARASINDA BULUNAN KALP YETERSIZLIĞI HASTASININ TÜRKIYE NÜFUSUNUN YAŞLANMASI SONUCU ÖNÜMÜZDEKI 10 YIL IÇINDE EN AZ 2-3 KAT ARTACAĞI ÖNGÖRÜLÜYOR
yüzde 1,1 orandadır. Erkeklerde Orta Anadolu, kadınlarda Batı Karadeniz ve Orta Anadolu koroner kalp hastalığı sıklığının yüksek olduğu bölgelerdir.
1,5 Milyona Yakın Kalp Yetersizliği Hastası Var
Türk Kardiyoloji Derneği Başkanı Prof. Dr. Mahmut Şahin, Gelecek Başkanı Prof. Dr. Mustafa Kemal Erol ve Yönetim Kurulu Üyelerinin katılımıyla düzenlenen toplantıda, toplumumuzda kalp krizi görülme oranının diğer ülkelere göre 10 sene erken gerçekleştiği, Türk toplumunda henüz kalp yetersizliği gelişmemiş ancak risk faktörlerinin yüksek olduğu yüzde 5 dolaylarında bir kesimin varlığına vurgu yapıldı. Kalp performansının azalması sonucu, kalbin doku ve organlara gerekli ve yeterli kanı gönderememesi sonucu ortaya çıkan kalp yetersizliği yaşlı bireylerin hastalığı olarak biliniyor. Bugün Türkiye’de yaklaşık
HABER
KALP KRIZI ERKEKLERDE YÜZDE 2,3; KADINLARDA YÜZDE 1,1 ORANDA! ERKEKLERDE ORTA ANADOLU, KADINLARDA BATI KARADENIZ VE ORTA ANADOLU KORONER KALP HASTALIĞI SIKLIĞININ YÜKSEK OLDUĞU BÖLGELER 1-1,5 milyon arasında bulunan kalp yetersizliği hastasının Türkiye nüfusunun yaşlanması sonucu önümüzdeki 10 yıl içinde en az 2-3 kat artacağı öngörülüyor.
Hareketsizlik ve Yetersiz Fiziksel Aktivite
Kalbimiz, bir dakikada ortalama 60, bir günde 86.400, bir yılda 31 milyon, ortalama bir ömür boyunca 2.2 milyar kez ara vermeksizin ve durmaksızın çalışıyor. Türkiye Kronik Hastalıklar Risk Faktörleri Sıklığı Çalışması’na göre boş zamanlarda yapılan aktivite açısından erkeklerin yüzde 55’i, kadınların yüzde 69’u düşük düzeyde fiziksel aktiviteye sahiptir. Erkek ve kadınlarda yeterli ve orta düzeyde fiziksel aktivite yapan kişilerin oranı yaş arttıkça azalmaktadır. Erkeklerin ve kadınların yaklaşık yarısı televizyon veya bilgisayar başında günde 4 saatten daha fazla zaman geçirdiğini belirtmiştir. Çalışan kişilerin çok az bir bölümü (erkeklerde yüzde 6, kadınlarda yüzde 9) işyerine en az 30 dakika yürüyerek gitmektedir. Sonuç olarak, hareketsizlik ve yetersiz fiziksel aktivite kalp ve damar sağlığı açısından ülkemizde önemli bir sorundur. TKD tarafından yapılan ve 3.681 kişiyi kapsayan Türkiye’de Erişkinlerde Kalp Hastalığı ve Risk Faktörleri Çalışmasında (TEKHARF) 30 yaşını aşkın Türk erkeklerinin dörtte birinde (yüzde 25,2), kadınların da yarıya yakınında (yüzde 44,2) obezite tespit edilmiştir. Tüm bu risk faktörleri, kalp kasının veya onu besleyen damarlarının hastalıklarına,
TÜRKIYE’DE ERKEKLERIN ORTALAMA YÜZDE 6’SINDA; KADINLARIN ISE YAKLAŞIK YÜZDE 10’UNDA ANJINA PEKTORIS OLARAK ADLANDIRILAN KALP DAMAR HASTALIĞI YAKINMASI SAPTANIYOR yani kalp krizine, damar darlığına veya kalp kası kalınlaşmasına yol açabileceği gibi yolun sonunda kalbimizin yorgun düşmesi olarak özetleyebileceğimiz kalp yetersizliği şeklinde de kendini gösterebilir.
zorlanma, sırt üstü yatamama, ayakkabısını bağlayamama gibi gündelik basit işler de bile) sekteye uğratmaktadır.
Kalp Artık Yaşlı Hastalığı Değil!
TKD, Dünya Kalp Günü’nde hayata geçirilen “Hayatı Seviyorum, Kalbimi Dinliyorum” adlı bilinçlendirme kampanyası ile kamuoyunda kalp sağlığı ve yetersizliği hakkında farkındalık oluşturmayı amaçlıyor. Hastalığın belirtileri hakkında kamuoyunun bilgilendirilmesi hedeflenen ve “Hayatı Seviyorum, Kalbimi Dinliyorum” sloganıyla başlatılan kampanyada, yaşam kalitesi yüksek ve sağlıklı bir yaşam sürebilmede kalp sağlığının önemi vurgulanıyor.
Kalp yetersizliği, yaşam beklentisi açısından pek çok kanser türünden daha ölümcül bir hastalık olarak seyrediyor. Gelişmiş ülkelerde yaşlı hastalığı olarak kabul edilmekle birlikte ülkemiz gerçeği 60’lı yaşları işaret ediyor. TKD tarafından gerçekleştirilen SELFIE-TR çalışmasının sonuçlarına göre bu hastalık 20’li yaşlardaki genç bireylerde dahi ortaya çıkabilmektedir. Kalp yetersizliği, kaliteli yaşamın tüm unsurlarını (yürümekte
“Hayatı Seviyorum, Kalbimi Dinliyorum”
EKİM - KASIM 2017
21
RÖPORTAJ
KARDIYOLOJININ BATIYA DÖNÜK AYDINLIK YÜZÜ:
PROF. DR. ALI OTO “ATRIYAL FIBRILASYON HEM BENIM ILGI ALANIM HEM DE SON YILLARIN EN SICAK KONULARINDAN BIRI! EN SIK INME NEDENLERININ BAŞINDA GELIYOR. YAŞLA ARTAN BIR ÖZELLIĞE SAHIP, AĞIR SEYREDIYOR VE AYNI ZAMANDA ÖLÜM NEDENI OLUYOR”
Ö
zel hastanede görev yapıyor olmasına rağmen kardiyoloji alanında birden fazla bilimsel faaliyet gösteren, yurt dışındaki gelişmeleri, yenilikleri çok yakından takip eden ve bizzat içerisinde yer alan Prof. Dr. Ali Oto, çalışma hayatına ilişkin merak edilenleri yanıtladı. “Yaklaşık 40 yıl çalıştıktan sonra 2014’te Hacettepe Üniversitesinden ayrıldım. Yeni hizmete girmesi ve kendi sistemimizi kurma imkanımızın olması nedeniyle Ankara Memorial Hastanesinde göreve
Memorial Ankara Hastanesi Kardiyoloji Bölümü Başkanı Prof. Dr. Ali Oto başladım. Burası herhangi bir özel hastane gibi çalışmıyor. Biz 3. basamak referans merkezi gibi çalışıyoruz; diğer kurumlarda çözülemeyen sorunlar, üst düzey işlemler yapıyoruz. Üniversite hastanesi gibi çalışıyoruz ve burada aynen üniversite hastanesi gibi bir sistem kurduk. Benimle birlikte burada çalışan üç okul birincisi var; son derece akademik bir kadromuz var. Çalışma ortamımızı da akademik
şekilde kurduk; başladığımızdan bu yana 4 bin küsur vaka yaptık ve bunların hepsi kompleks, üst düzey işlemler… Şu anda mesela MitraClip’i Ankara’da sadece biz yapıyoruz; pek çok işlemi sadece biz yapıyoruz; düzgün işleyen bir sistemimiz var.
Yeni Bir Uluslararası Proje Kazandık
Hacettepe’den daha fazla iş yükümüz var burada; Hacettepe’de haftada üç gün anjiyoya giriyordum burada cumartesi dahil olmak üzere hemen her gün giriyorum. Ama memnunum, sonuçlarımız çok iyi. Bilimsel yayınlar yapıyoruz, uluslararası projelerin parçasıyız, yeni bir uluslararası proje kazandık ve onu hayata geçirmek üzereyiz. Yurt dışı ilişkilerimiz çok sıkı… Çalıştıkça daha çok çalışmak gerekiyor sanırım.
Birçok Ülkeden İyiyiz Ama Hala Yeterli Değiliz
Türkiye’de 20 yılda önemli gelişmeler oldu, son 5-10 yılda da Türk kardiyolojisinin dışa açılmasıyla beraber önemli atılımlar oldu. Sağlık organizasyonlarında gelişmeler oldu ve ona paralel olarak kardiyolojinin her şekilde gelişmesine katkı sunuldu. Şu anda birçok yerde kalp krizinde açık girişim yapılabiliyor, öylesine yaygınlaştı. Çok sayıda kardiyolog yetişmesinin de buna katkısı oldu. Şu anda birçok ülkeden 22 EKİM - KASIM 2017
RÖPORTAJ iyi durumdayız ama hala yeterli değiliz, hem girişimsel işlemler hem de kalite standartları açısından eksiklerimiz var, hepsi düzeltilebilir şeyler.
İlgi Alanım Atriyal Fibrilasyon
Atriyal fibrilasyon verileriyle ilgili bir çalışmamız var; Medula üzerinden yapılan veri girişiyle 550 bin hastanın analizini yaptık. Bu dünyanın en büyük serisi! Bu aslında dünyadaki alışkanlıkları değiştirebilir güçte bir analiz! Sosyal Güvenlik Kurumuna da rapor halinde sunduk. Öneriler, yönlendirmeler yapabilecek güçte veriler var. İş birliğimizi sürdürmeye çalışıyoruz. Yeni çalışmamızda da yine atriyal fibrilasyonun değişik yönlerini araştırıyoruz, özellikle pıhtı atma nedenlerinin patofizyolojisine inen bir çalışma içerisindeyiz. Yurt dışından destek alıyoruz. Üst düzey ve karmaşık bir çalışma, henüz yeni başladık sayılır. Yarışmaya girdik ve kazandık, şu an kontrat süreci devam ediyor. Gelecek ay başlayacağız. Atriyal fibrilasyon hem benim ilgi alanım hem de son yılların en sıcak konularından biri! En sık inme nedenlerinin başında atriyal fibrilasyon geliyor. Ağır seyrediyor ve aynı zamanda ölüm nedeni oluyor. Bizim toplumda yüzde bir oranında görünüyor ve hiç düşük değil. Batıya göre düşük. Yaşla artan bir özelliğe sahip... 65 yaşın üzerine çıktığınızda giderek sıklığı artıyor, yüzde 5 oluyor; 80 yaşa çıktığınızda yüzde 10 – 15’e çıkabiliyor. Toplumun yaşlanmasıyla giderek artmasını bekliyoruz. Bu, kapak hastalığına bağlı olmayan atriyal fibrilasyon, kapak hastalığına bağlı olanlar giderek azalıyor tüm dünyada…
“BILKENT CYBERPARK’TA BILIMSEL FAALIYETLERIMIZ VAR, ORADA AKILLI STETOSKOP GELIŞTIRDIK VE AMERIKALILAR, SILIKON VADISINDEN TALIP OLDU!” hale gelen aort kapak hastalıkları var. Ameliyatsız kapak değişimleri önemli hale geldi. Bu kardiyolojide uzun yılların en önemli gelişmesi.
Geniş Yelpazede İşlem Yapıyorum
Eski dönemlerde yetiştiğim için ben geniş yelpazede işlem yapıyorum artık insanlar artık öyle yetiştirilmiyor, daha özelleştirilmiş halde eğitim görüyorlar. Biz yavaş yavaş öğrendik gelişmeleri. Son derece sofistike işlemler yapıyorum. O nedenle laboratuardan çıkamıyorum.
Başarının Sırrı Çok Çalışmak
Ben, sadece çalışarak yurt dışında bu noktaya geldim, başka da bir özelliği yok! Çok çalışmak gerekiyor. Hekimlik özel bir meslek, yaşamınızı dolduran bir meslek, işi sahiplenmek ve ciddiyetle sarılmak gerekiyor. Başarının tek sırrı bu bence!
Yeniden Popüler Oldu Ama İlk Biz Yapmıştık
En son uygulamaya başladığımız bir şey var; geri ödeme planı durduğu için bizim de durduğumuz, dünyada da yavaşlamaya giden ama yeniden popüler olan bir şey var; kalpte sol kulakçıkta cep gibi bir
Akıllı Stetoskop Geliştirdik bölge var, aynı zamanda en çok pıhtının oluştuğu yer burası, onun ağzına tıpa koyuyoruz, en son yaptığımız şey bu! Yeni değil ama yeniden popüler oldu, 2010 ’da bunu biz başlatmıştık ilk ve şimdi de buna geri döndük. Cihazlarla yapıyoruz. Türkiye’de yaşlanmayla birlikte önemli
Şu anda küçük şeyler yapıyoruz; Bilkent Cyberpark’ta bilimsel faaliyetlerimiz var, orada akıllı stetoskop geliştirdik ve Amerikalılar, Silikon Vadisinden, talip oldu! Küçük şeyler, çok büyük inovatif özelliği yok! Bir tür akıllı stetoskop, dinleyince sizi yönlendiriyor ve ne olabileceği konusunda yönlendirme yapıyor. Bunun üzerinde çalışıyoruz. Zamana ihtiyacımız var. EKİM - KASIM 2017
23
HABER
MEDIKAL SEKTÖRÜN
BILKENT ŞEHIR HASTANESI ILE İMTIHANI BILKENT ŞEHIR HASTANESI IÇIN SABIT YATIRIM OLARAK ALINMASI PLANLANAN TIBBI CIHAZLAR YAKLAŞIK 80 BIN 750 ADET. HASTANENIN 3804 YATAK KAPASITESI VAR; AYRICA 128 AMELIYATHANE, 822 POLIKLINIK VE 299 ACIL ODASI BULUNUYOR
C
CN Holding, Ankara’da tıbbi cihaz tedarikçileri ve üreticileriyle bir araya geldi. Yeni açılacak Bilkent Şehir Hastanesinin tıbbi cihaz ve malzeme alım süreçlerinde medikal sektörün bilgilendirildiği toplantıda konuşan CCN Biyomedikal Genel Müdürü Mehmet Şenyurt şu bilgileri verdi: “Mersin Şehir Hastanesi açılmadan önce garanti rakamlarıyla ilgili bazı eleştiriler geliyordu bize… Bu Hastanede, bir yıldan önce geçilemeyeceğini düşündüğümüz garanti rakamlarına, açılışın ikinci ayından itibaren geçmeye başlamıştık, şu an planlananın 2-3 katı üzerinde olduğumuz bir takım hizmetler de var. Şehir hastaneleri projelerinin aslında çok da yanlış projeler olmadığına kanıt olarak Mersin Şehir Hastanesini gösterebiliriz.”
“Tüm Firmalara Eşit Mesafedeyiz” İhale süreçlerine ilişkin bilgi veren Şenyurt, 24 EKİM - KASIM 2017
“Sağlık Bakanlığından bir ekiple birlikte cihaz listesini sil baştan belirledik, 3-4 ay çalıştık, her odada olması gereken cihazlar tek tek çalışıldı. Daha önce Mersin’de de yaptığımız gibi tüm firmalara ihale paketlerini gönderdik ki içinde tüm listeler yer alıyor. Firmalara liste gönderirken ayrım yapmadık. Hiçbir firmaya ekstra yakınlığımız veya uzaklığımız yok! Eşit mesafede yaklaşıyoruz. Bu konuda kimsenin içinde kuşku olmasın… Hiçbir firmaya diğerinden farklı bir yakınlığımız yok!
Tek Ayrımımız GE Firması
CCN Holding olarak GE firmasıyla bir sözleşmemiz var, o kapsamda GE’nin ürettiği tüm cihazları GE’den alıyoruz. Sizlere ihale paketlerini gönderirken GE’nin ürettiği cihazları listeden çıkartıp öyle gönderdik. Onun dışındaki tüm firmalara eşit uzaklıktayız. Hizmet alımlarında da aynı durum geçerli... Firmalardan teklifleri aldıktan sonra cihazların marka-model seçimlerini Sağlık Yatırımları Genel Müdürlüğü ile birlikte yapıyoruz. Hastanede olması gereken en optimum çözümü bulmaya çalışıyoruz, her cihazın en üst model, en son teknoloji olması gerekmiyor; çünkü belli bütçelerle yatırım yapılıyor, mümkün olan en optimum çözümlere gidiyoruz. En iyisi, en üst teknolojisi alınması gerekiyorsa
onu alıyoruz ama başka yerlerde daha ortalama değerleri olan cihazlar varsa onları tercih edip doğru olanı almaya çalışıyoruz. Sağlık Yatırımları Genel Müdürlüğü ve bizim firmalar tarafından doğru yönlendirilmeye ihtiyacımız var, medikal sektörden beklentimiz temelde bu oldu. Bu hastanelere hepimizin ihtiyacı var, ciro olarak değil, gelecekte gurur kaynağı projeler olarak bakmak istiyoruz.
“Doğru Alımı” Yapmak
Mersin Şehir Hastanesinde şu an lüzumsuz gördüğümüz tercihlerimiz olmadı değil, oldu ama o tercihlerin de belli nedenleri vardı. Bilkent’te bunu yapmayı istemiyoruz; en doğrusunu almayı istiyoruz. Fiyattan bağımsız hastaya yönelik, teşhis ve tedavide en doğru cihazı alıyoruz.
Aşamalı Açılış
Bilkent’in açılışı konusunda aşamalandırılmış bir yol izleyeceğiz: İlk önce üç kule ve orta kütlenin yarısının açılışını açacağız, ardından geri kalan departmanlar açılacak. Fakat medikal cihaz satın alımlarında aşama sözkonusu olmayacak. Tüm süreçleri Sağlık Yatırımları Genel Müdürlüğü ile birlikte yönetiyoruz.”
Bilkent’te Neyi Planlıyoruz?
Bozlu Holding, Kamu Özel Ortaklığı Koordinatörü Hakan Adanalı, sunumunda,
HABER CCN BİYOMEDİKAL: “HIÇBIR FIRMAYA EKSTRA YAKINLIĞIMIZ VEYA UZAKLIĞIMIZ YOK! EŞIT MESAFEDE YAKLAŞIYORUZ. BU KONUDA KIMSENIN IÇINDE KUŞKU OLMASIN. CCN HOLDING OLARAK GE FIRMASIYLA BIR SÖZLEŞMEMIZ VAR, BU KAPSAMDA GE’NIN ÜRETTIĞI TÜM CIHAZLARI GE’DEN ALIYORUZ”
Mehmet Şenyurt Mersin Şehir Hastanesinin performansına ilişkin bilgi verdi. “CCN Holding tarafındaki arkadaşlarımızla birlikte, 4 senedir, bu iki hastanenin sözleşme görüşmelerinden, mal ve hizmet alımına kadarki süreçte birlikte çalıştık” diye konuşan Adanalı şöyle devam etti: “Mersin’de 51 ameliyathanemiz var! 10 bini aşkın poliklinik gerçekleştirdik ki beklenen ortalama 6-8 bin arasındaydı. Günlük ortalama 15 bin insan sirkülasyonu var. 385 hekim çalışıyor. Bizimle beraber çalışan yaklaşık 5 bin personelimiz var. Bilkent’te neyi planlıyoruz? Bilkent Şehir Hastanesinde 128 ameliyathanemiz var, günlük 550-600 arası ameliyat bekliyoruz. Bu ameliyatların organizasyonu ve hastanın doğru ameliyathaneye alınması bile ciddi bir problem! 30-32 bin poliklinik bekleniyor. 4 sene önce buna ütopik olarak bakıyordum ama şimdi Mersin’de 10300 poliklinik rakamını görünce olacağına inandım. Bilkent’te çok daha fazla sayıda poliklinik, fasilite var. Amacımız doğru cihaz konfigürasyonlarıyla beraber doğru organizasyonla beraber doğru partnerleri seçmek… Mersin’de sorunsuz ilerleyen hizmet kalitesini ve deneyimi Bilkent’te hayata geçirmeyi hedefliyoruz. Hata yapmamaya çalışıyoruz çünkü burada
yapılacak bir hata, metrekareye veya ölçüye vurduğunuzda çok ciddi sonuçlar doğurabilir. Dünyaya bu işin yapılabilirliğini göstermek açısından Bilkent Şehir Hastanesi kendi alanında lider bir kampüs olacak.”
Bizden Büyük Çin Var!
Bilkent Şehir Hastanesinin yatak kapasitesi itibariyle dünyanın en büyük hastanesi olmadığını ama dünyanın bir batında yapılan en büyük hastanesi olduğunu ifade eden Adanalı, “Böyle bir kampüs bugüne kadar gerçekleştirilmedi. Bizden büyük Çin’de bir hastane var, 5300 yataklı! Ama aynı Hacettepe Üniversitesi gibi bölüm bölüm yapılmış ve zamanla bu hale getirilmiş” dedi.
Bilkent’te Yatak Kapasitesi 3804
Toplantıda, Bilkent Şehir Hastanesine ilişkin şu bilgiler verildi: Bilkent’te yatak kapasitesi 3804. 128 ameliyathane, 822 poliklinik ve 299 acil odası bulunuyor. Burada da tüm çalışan personel ve hastalarla birlikte 102 bin gibi bir rakamı öngörülüyor. 1 milyon 300 bin metrekarelik kapalı alana sahip, şu andaki en büyük Kamu-Özel Ortaklığı projesi. 950 bin metrekarelik bir araziye kurulu. İnşaat alanı 1 milyon 312 bin metrekare. Ameliyathane dağılımı da, genel hatlarıyla, şöyle: Kalp damar, KVC için 12 ve 2 de hibrit ameliyathane, 21 onkoloji ameliyathanesi var ki bunun 19’u normal, biri suit ve biri de intraoperatif planlandı. Genel cerrahide
Hakan Adanalı 19 adet ameliyathane var ve bunun 17’si normal, biri suit biri de intraoretaif olacak. Gün cerrahisi için 16 ameliyathane var; göz cerrahisinde 15 adet ameliyathane var, ortopedi ve nöroşirurji 10, kadın doğum cerrahi 10, çocuk cerrahi 10, sezaryen 6 ve ameliyathane konseptinde dizayn edilen acil CPR’lar var. Ayrıca yanık cerrahisi için 2 ameliyathane mevcut.
700 Yataklı Yoğun Bakım Ünitesi
Bilkent Şehir hastanesinde 700 yataklı yoğun bakım ünitesi var. 550 yatak erişkin ve çocuk yoğun bakım var; 158’i ortopedi, 138’i KVC, 88’i genel yoğun bakım 80’i çocuk, 28’i kadın doğum ve 58’i onkolojiye ayrılmış durumda. İlaveten 150 küvözlük yenidoğan yoğun bakımı mevcut.
80 Bini Aşkın Tıbbi Cihaz Alımı Yapılacak!
Sabit yatırım olarak alınması planlanan tıbbi cihazlar yaklaşık 80 bin 750 adet. 52 bin 245 adet cihaz genel kullanım için 9 bin 150 ameliyathane ekipmanı için, 3081 polikliniklere yönelik tıbbi cihaz, 7960 adet tüm yoğun bakımlar için, KBB için 2606 ve göz polikliniğine 1652 tıbbi cihazı içeren bir yapı oluşacak. Bunlara ek olarak 95 bin tekil cerrahi alet alınacak. Bilkent’te; 14 MR, 13 CT, 34 röntgen, 9 mamografi, 45 ultrason olacak. Nükleer tıpta PET/CT var. 4 adet SPECT ve 26 anjiyo cihazı olacak. EKİM - KASIM 2017
25
HABER
37.741 YATAKLI 29 ŞEHIR HASTANE PROJESI IÇIN YÜKSEK PLANLAMA KURULU (YPK) ONAYI ALINDI. 30.691 YATAKLI 21 PROJENIN SÖZLEŞMESI IMZALANDI. SÖZLEŞMESI IMZALANAN PROJELERIN YATIRIM TUTARI 22,2 MILYAR TL
T
ürkiye Sağlık Platformu (TÜSAP) Vizyon Toplantıları, geçtiğimiz Eylül ayında, İstanbul’da sağlık sektörünün liderlerini bir araya getirdi. Sağlıkta finansman kullanımının geleceği, enstrümanlar, uygulamalar ve sürdürülebilirlik konuları tartışıldı. Toplantı, sektörün liderlerini ağırladı; Bakanlıklar, üniversiteler, sivil toplum
TBMM Sağlık Komisyonu Başkanı Prof. Dr. Vural Kavuncu 26 EKİM - KASIM 2017
TÜRKIYE’DE SAĞLIK FINANSMANINA KISA BAKIŞ örgütleri temsilcileri yanı sıra GE Sağlık Türkiye, Pfizer, Abbott, Mapfre yöneticileri de toplantıda hazır bulundu. Toplantıda söz alan TBMM Sağlık Komisyonu Başkanı Prof. Dr. Vural Kavuncu, “Dünyada olduğu gibi Türkiye’de de gelişmiş teknolojiler ve yeni ihtiyaçlara bağlı olarak sağlıkta değişim yaşanıyor. Saha beklentileri ve yeni projeler itibari ile ülkemizde bir yenilenme söz konusu… Önümüzdeki süreçte daha verimli ve özellikle sektör açısından da yerlileşme yönünde politikalara ağırlık verileceğinin şimdiden haberini verebilirim. Gelecek yılın bütçesini ve politikalarını doğrudan etkileyecek ekonomik kararlar sağlık politikalarının çok önemli bir alt öğesi oldu” diye konuştu.
Sağlık Sisteminin 3 Hedefi
TÜSAP Yürütme Kurulu Başkanı ve Medipol Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Sabahattin
Kalkınma Bakanlığı Sosyal Sektörler ve Koordinasyon Genel Müdürü Emin Sadık Aydın Aydın ise, Dünya Sağlık Örgütünün 2000 yılı Dünya Sağlık Raporuna dikkat çekerek, “Dünya Sağlık Örgütü sağlık sisteminin hedefleri açısından baktığımızda 3 kalem sayıyor: Birincisi sağlığın iyileştirilmesi,
HABER SÖZLEŞMESI IMZALANAN 29 HASTANE PROJESININ; BINA KULLANIM BEDELI VE BINANIN BAKIM ONARIM IDAMESINE ILIŞKIN 6 ZORUNLU HIZMET IÇIN 25 YIL BOYUNCA YILLIK 5,4 MILYAR TL ÖDENECEK ikincisi toplumun beklentilerine duyarlılık, üçüncüsü ise hakkaniyetli finansman... Omurgayı da bu oluşturuyor. Dolayısı ile sağlık finansmanı sadece bir sigortacılık ya da sadece hastaların tedavisine yönelik ayrılan kaynaklar gibi değerlendirilmemeli, geniş bir çerçevede ele alınmalıdır” dedi.
Hemşire Açığı 2018’de de Devam Edecek
Sağlık finansmanına ilişkin istatistiki bilgilerin yer aldığı bir sunum yapan Kalkınma Bakanlığı Sosyal Sektörler ve Koordinasyon Genel Müdürü Emin Sadık Aydın, 10. Kalkınma Planında beyan edilen 2018 yılına ilişkin sağlıkla ilgili temel göstergeleri hatırlattı. Aydın, “2018 yılı için 10 bin kişiye düşen yatak sayısı 28,4; 100 bin kişiye düşen hekim sayısı 193; 100 bin kişiye düşen hemşire sayısı 295 olarak hedeflenmişti. Yatak ve hekim sayısı yakalanabilir görülüyor fakat hemşire sayısı konusunda ciddi bir açığımız olacağını şimdiden öngörüyoruz” dedi. Türkiye’de 2003 yılına ve OECD ortalamasına oranla hekime daha fazla müracaat edildiğini belirten Emin Sadık Aydın, yıllık kişi başı hekime müracaat sayısı OECD ortalamasının 6,8 olduğunu, Türkiye’de ise 8,3 olarak gerçekleştiğini, 2003 yılında ise bu ortalamanın 3,4 olduğunu ifade etti.
“İlaç Harcamaları Oransal Olarak Azaldı”
Merkezi yönetim bütçesinden yatırım için tahsis edilen rakamlar dahil 2003 ve 2015 yıllarını kıyaslayan Aydın, “2003 yılında yaklaşık 70 milyar lira olan sağlık harcamamız 2015’te 117 milyara ulaşmış durumda, harcama içinde nüfusun etkisini de dikkate alarak baktığımızda 62-63 milyon seviyesinde olan 2003 nüfusundan 80 milyona bir artış var. Bu artışı dikkate almak gerekiyor. Özel sağlık harcamaları yaklaşık 25 milyar ile 2003 yılından 2015 yılına kadar yatay bir seyir izlerken dörtte üçü kamu kaynaklı 117 milyarlık sağlık harcaması rakamını kamudaki bu artış yukarıya sürüklüyor” şeklinde konuştu. 2003-2017 yılları arasındaki kamu sağlık harcamalarını tedavi harcamaları yükseltirken ilaç harcamalarının oransal olarak azaldığına vurgu yapan ve 2003 yılında toplam 37 milyar olan kamu
harcamalarının 2017 yılında 87 milyara çıktığını belirten Emin Sadık Aydın, “2003 yılında 1,5 seviyelerinde olan kamu ilaç harcamalarının GSYH’ya oranı 2017 yılında 0,80 seviyelerine gelerek azalma yaşamıştır. 2016 yılında toplam 350 milyon reçete yazılmış. Bir reçetenin maliyeti toplamda 61 TL. Reçete başına 5,7 adet ilaç yazılıyor. 350 milyon ile bu rakamı çarptığımızda 2 milyar kutuluk bir ilacın reçete edilmesinden söz edebiliriz” diye konuştu.
Üniversite Hastanelerinin Borcu 5,5 Milyar TL Sağlık alanında kamu yatırım projelerinin 8 yıldan 3 yıla çekildiğini açıklayan ve Sağlık Bakanlığı ve üniversite hastanelerinin tümünü dikkate alarak merkezi bütçe sağlık yatırımlarına değinen Kalkınma Bakanlığı Sosyal Sektörler ve Koordinasyon Genel Müdürü şunları söyledi:
“2003 yılında 1,7 milyar TL olan merkezi bütçe sağlık yatırımları 2014 yılında 2,8 Milyar TL ve 2017 başı itibari ile 7,1 Milyar TL olmuştur. Yıl içinde, bütçede ilave bir kaynak bulunur ise rakamlar revize ediliyor. Dolayısı ile bu 7,1 Milyar rakamı yukarı yönlü çıkma ihtimali de olan bir rakam. Ciddi bir artış var. Bu tabi şöyle bir etkiye de sahip: Sağlık Bakanlığı yatırımlarından gelecek olan 30 bin ilave yatak başta olmak üzere hem yatak sayısı hem makine teçhizat vb gibi ile birlikte aslında sağlık alanındaki kamu yatırımlarımız için büyük bir destek anlamına geliyor. 7,1 Milyar TL sağlık yatırımının 5,8 Milyar TL’si Sağlık Bakanlığı yatırımları, 1,2 TL’si ise üniversitelerin yatırımları. Üniversite hastanelerinin mali göstergeleri mali sürdürülebilirliği açısından oldukça kötü görünüyor. Üniversite hastanelerimizin borç durumu 5,5 milyar TL. Zaman içinde bütçeden ilave yapmak gibi bir kısım EKİM - KASIM 2017
27
HABER
PROF. DR. SABAHATTIN AYDIN: “DÜNYA SAĞLIK ÖRGÜTÜ IÇIN SAĞLIK SISTEMININ HEDEFLERI: SAĞLIĞIN IYILEŞTIRILMESI, TOPLUMUN BEKLENTILERINE DUYARLILIK VE HAKKANIYETLI FINANSMAN... SAĞLIK FINANSMANI SADECE SIGORTACILIK YA DA SADECE HASTALARIN TEDAVISINE YÖNELIK AYRILAN KAYNAKLAR GIBI DEĞERLENDIRILMEMELI” müdahaleler olmuş fakat şu anda borç gelir oranının yüzde 73’ler seviyesinde olduğunu maalesef söylemeliyiz.”
Sözleşmesi İmzalanmayan 8 KÖİ Projesi Var
Aydın, Kamu-Özel İşbirliğiyle (KÖİ) yapılan şehir hastanelerine ilişkin şunları söyledi: “37.741 yataklı 29 şehir hastane projesi için Yüksek Planlama Kurulu (YPK) onayı alındı. 30.691 yataklı 21 projenin sözleşmesi imzalandı. Sözleşmesi imzalanan projelerin yatırım tutarı 22,2 milyar TL, Sözleşmesi imzalananlardan Yozgat, Mersin, Isparta Şehir Hastaneleri hizmete açıldı. Adana, Ankara Bilkent (Kısmi), Kayseri, Manisa Şehir Hastaneleri 2017 yılında açılacak. Diğer projeler 2018, 2019, 2020 ve 2021 yıllarında hizmete alınacak. Henüz sözleşmesi imzalanmayan 7.050 yataklı 8 projenin yatırım tutarı yaklaşık 5,5 milyar TL. 29 hastane yüksek planlama kurulundan onay aldı. Sözleşme imzalananların sayısı 21 proje ve toplam yatırım tutarı 22,2 milyar TL. Sözleşmesi imzalanan 29 hastane projesinin; bina kullanım bedeli ve binanın bakım onarım idamesine ilişkin 6 zorunlu hizmet için 25 yıl boyunca yıllık 5,4 Milyar 28 EKİM - KASIM 2017
TL ödenecek. Mali sürdürülebilirlikle ilgili şehir hastanelerinin hikayeye kattığı rakam bu…”
Gelecek Projeksiyonu Nasıl?
Emin Sadık Aydın, OECD 2016 istatistiklerine göre sağlık harcamalarının GSMH’ya oranının OECD ortalamasında yüzde 9, Amerika’da yüzde 16,9 gibi oldukça yüksek bir oranda seyrettiğini, Türkiye’de ise yüzde 5,2 olduğunu belirtti. Bu rakamın şu an için ciddi bir sorun oluşturmasa da gelecek için tartışılması gereken bir konu olduğuna değinerek şöyle devam etti: “Geldiğimiz nokta itibari ile genel olarak tüm resmi toparladığımızda son 15 yılda sağlık harcamalarının GSMH’ya oranı yaklaşık yüzde 5-5,5 arasında seyrediyor. Türkiye’nin son 15 yıl içinde 3 kata yakın bir büyümesi var. Tüm bu artışları, GSMH’nın da arttığını düşünürsek o 5,5 bandını devam ettiriyoruz. OECD ortalamasının yüzde 9 olduğunu da dikkate aldığımızda şu anda mevcut sağlık harcamalarımızın düzeyinin büyük bir tehdit arz ettiği ya da ciddi alarm veriyor durumda olduğu gibi bir durum görünmediği sonucuna varıyoruz. Ancak bu tartışılması gereken bir konu... Genç nüfusun da katkısıyla sağlık harcamalarının GSYH’ye oranı OECD ortalamasının oldukça altında ancak bu düşük oranın sürekliliği mümkün görünmüyor: • Önümüzdeki birkaç yıl içerisinde tamamlanacak şehir hastaneleri • Sağlık personeli sayısının 2023 yılında ulaşacağı düzey
• Yeni sağlık teknolojilerin yaygınlık kazanması • Koruyucu sağlık yerine ilaç ve tedavi harcamalarının artması • Kişiye özel tedavi ve ilaçların sağlık gündemindeki yerinin artması • Yüzde 8,2 düzeyindeki yaşlı nüfusun birkaç yıl sonra yüzde 10,2 düzeyine ulaşacak olması gibi hususlar aslında bunu tartışmalı hale getiriyor. Sadece anlık resme bakarsak çok güzel… Ülkeler arasında listenin sonundayız. Milli gelirimize kıyasla çok düşük bir sağlık harcaması var. ‘Dolayısı ile bir sorun yok’ diyemeyiz. Bunun devamı ile alakalı kafa yormamız lazım. Bu, hemen bugün çözmemiz gereken bir sorun gibi görünmüyor olsa da buradaki değişime dikkat etmemiz ve politikalarımızı buna göre şekillendirmemiz lazım. Burada çıkardığımız bir başka ders var. ABD’deki 16,9’luk bir oran. Milli gelirini düşünürseniz ne kadar büyük bir rakama tekabül ettiğini de çıkarabilirsiniz. Çok sağlık harcaması demek elbette en iyi sağlık hizmetini vermek anlamına gelmiyor. Devasa bir milli gelir ve sağlık harcaması oranları ile hala sağlık sorunları ile boğuşabilirsiniz. Gündemin en önemli sorunlarından biri olabilir. Bu anlamda belki elde ettiğimiz başarıyı da kendi kendimize söylememiz lazım. Sağlık alanında erişilebilirlikle ilgili sonuçları da takdir etmemiz lazım.”
YOUR PARTNER FOR
HOSPITAL PROJECTS IN TURKEY AND WORLDWIDE…
acendis.eu
See our references at www.acendis.eu HEADQUARTERS:
BRANCH TURKEY
ACENDIS Wohlenbergstr. 5 30179 Hannover GERMANY
ACENDIS TÜRKİYE Küçükbakkalköy Mah. Cem Sokak. No: 4 34750 Ataşehir / İstanbul · TÜRKİYE
Tel.: +49 511 - 1 83 83 E-mail: contact@acendis.eu
Tel.: +90 216 - 470 49 49 E-mail: bilgi@acendis.eu
RÖPORTAJ
GELENEKSEL AILE ŞIRKETINDEN NASIL GLOBAL MARKA YARATILIR?
S
abancı Üniversitesi Bilgisayar Mühendisliği bölümünde lisans ve aynı üniversitede IT yönetimi üzerine yüksek lisans yapan Onur Arslanoğlu, uzmanlık alanını medikal sektörde pazarlama yönetimi olarak tanımlıyor. 1985 yılı, Ankara doğumlu olan Onur Arslanoğlu, üniversite mezuniyetinin ardından iki yıl Draeger Türkiye’de görev yaptı ve ardından Singapur’a yerleşti. Singapur’da Draeger monitör grubunda Asya Pasifik ülkelerinden sorumlu iş geliştirme müdürü olarak göreve başladı ve ardından kısa sürede pazarlama direktörlüğü görevine yükseldi. Beş senelik bir Singapur macerasından sonra Mayıs 2015’te Türkiye’ye geri döndü. “27 yaşındaydım ve orada çok fazla tecrübe kazandım” diye konuşan Türkiye medikal sektörünün rol modeli olması beklenen yeni nesil yöneticisi Onur Arslanoğlu kendisi ve yaratmak istediği iş modeli konusunda sorularımızı şöyle yanıtladı: “Yurt dışında, yabancı bir firmada çalışmak bana çok şey kattı. Tabii ki iş hayatınızda global ortaklarınız, iş ilişkileriniz oluyor ve hatta ortak organizasyonlar dolayısıyla sıklıkla yurt dışına seyahat ediyorsunuz, ancak orada çalışmak bambaşka bir deneyim! Öyle bir ana geliyorsunuz ki 30 EKİM - KASIM 2017
SAMSUNG’UN TÜRKIYE’DEKI TEK YETKILI DISTRIBÜTÖRÜ PROMEDIS GRUP, TÜRKIYE’DE YEPYENI BIR EĞITIM VE APLIKASYON MERKEZI KURUYOR! SAMSUNG IŞ BIRLIĞI ILE KURULACAK MERKEZDE TEKNIK SERVIS EĞITIMLERI DÜZENLENECEK, SERVIS MÜHENDISLERI EĞITILECEK; ORTADOĞU VE AFRIKA ÜLKELERI DE BU MERKEZDEN YARARLANACAK Türkiye’de olduğu gibi aile, arkadaş, ev ve benzeri anlamda bir kaçış noktanız olmadığını aniden fark ediyorsunuz, sorunlarla tek başınıza mücadele etmeyi, çözüm üretmeyi öğreniyorsunuz; empati kurma yeteneğiniz inanılmaz gelişiyor. Çalıştığım bölgede hiç Türk yoktu. Tahmin edileceği üzere Alman şirketinde Alman olmak bile zorken, Türk olmak hiç kolay değildi! Bir de yaş faktörünü eklerseniz, insanların alışık olduğu standartlar dışında bir yöneticiydim. Tabii genç olmanın şöyle bir avantajı da oldu; yaşımdan dolayı firmamdaki üstlerim beni kendilerine rakip olarak görmediler ve arkadaşlık ön plana geçti, çok güçlü arkadaşlıklar kurdum.
Yaş, Benim İçin Adeta Bir Cam Tavan Oldu!
Eminim cam tavan kavramını duymuşsunuzdur. İş hayatında kadınlar
için nasıl cam tavan kavramı varsa, benim için de yaş bir stigma! Bunu çok fazla tecrübe ettim! Annem aktif çalışma hayatının olduğu yıllarda, Siemens’te yönetici pozisyonundaydı ve firmadaki en genç kadın müdür olarak görev yaptı. Annemden dolayı da genç yaşta yönetici olmanın avantaj ve dezavantajlarını çok iyi biliyorum. Bu nedenle iş hayatında cinsiyetten, yaştan, ırktan, dinden ve sosyo-ekonomik koşullardan bağımsız herkese eşit şans verilmesi gerektiğini düşünüyorum. Doğru iş doğru kişiye verilmeli! Çalışma hayatımda bu prensibi benimsiyorum.
Bazen Bilmediğinizi Kabul Etmelisiniz
Promedis’te genç, dinamik ve iyi çalışan bir ekibimiz var. Aramıza katılacak kişilerden temel beklentimiz, ekiple uyumlu
RÖPORTAJ Şirket içinde alınacak her kararın, yapılacak her işin tek bir yönetici kontrolünde olmadığı ve buna gerek duyulmadığı, kendi kendine işleyebilen bir yapı kurmayı hedefliyorum. Yani sistemin bir parçası olmak istiyorum, sistemin kendisi değil! Hayalim bu! Bunun için kişilere gerçek sorumluluklar vermemiz gerektiğini düşünüyorum. Kolay bir süreç değil, hele aile şirketlerinde daha da zor, ama bu konuda büyük aşamalar kaydetmiş şirket örnekleri var.
Yurda Dönme Nedenim Sektörde Fark Yaratmak
Her zaman yaptığım işlerde fark yaratmaktan yana oldum! Açıkçası yurt dışından standart bir medikal şirket kurmak için dönmedim. Amacım mevcudu devam ettirmek değil, yeniden inşa etmek! Promedis ile anahtar teslim hastane projeleri yapmak amacıyla yola çıktık; çok başarılı örnekler verdik. Çok uluslu firmalara, çok uluslu bir firmaymış gibi çözüm ortağı olabilecek ve aynı zamanda Türkiye’deki pazarın gereksinimini sağlayabilecek köklü bir firma olma hedefiyle adım attık. Hastane projesi dediğiniz iş zorlu bir uğraş; çok kalem ürün ve tek müşteriniz yani tek muhatabınız var. İşte bu noktada bir atılıma ihtiyaç duyduk.
Şanslıyım ki Altyapıya Yatırım Yapmam Gerekmiyor
Promedis Grup Genel Müdürü Onur Arslanoğlu çalışmaları yanı sıra öğrenmeye açık olmalarıdır, öğrenmeyi reddetmemeleridir. İnsan bilmediğini kabul etmezse ona hiçbir şey öğretemezsiniz! Takımımızda bu ahengi yakaladığımızı düşünüyorum. Aramıza yeni katılacak kişilerin de bu takım oyununa uyum sağlamasını bekliyorum.
Babam Dur Durak Bilmeden Çalışmaya İnanır
Annem ve babamın geceli gündüzlü, iki ayrı işte çalıştıklarını hatırlıyorum. Tabii böyle bir ortamda büyümenin getirisi olarak babam 12 yaşımdan itibaren benimle çok ilgilendi, beni işlere sürekli dahil etti ve bana sorumluluklar verdi. Ondan çok şey öğrendim. O, çok çalışmaya inanır; ‘dur durak bilmeden çalışacaksın’
PROMEDIS GRUP, SAMSUNG’UN TÜRKIYE’DEKI TEK YETKILI DISTRIBÜTÖRÜ OLARAK, DIJITAL RADYOGRAFI VE ULTRASONOGRAFI GRUBUNDA FARK YARATIYOR! der. Tanıyanlar bilecektir, onun oğlu olarak yanında çalışmak, normal bir çalışan olmaktan çok daha zordur, ne maaş ne de izin verir! Diyeceksiniz zor bir çocukluk olsa gerek, aksine çok mutlu bir çocukluk geçirdim.
Şirketler Aileden Bağımsız Birer Tüzel Kişilik Olmalı
Şirketlerin aileden bağımsız hareket edebilen, vizyonu-misyonu oturmuş,tüzel kişilik olarak faaliyet göstermesi gerektiğine, yani kurumsallığa inanıyorum. Belki mühendislik eğitimimin verdiği bir bakış açısı olabilir; sisteme inanıyorum.
Promedis olarak medikalin yanı sıra inşaat, mobilya, dekorasyon gibi yan işlerin de dahil olduğu 6 grupta faaliyet gösteren bir grubuz. Dikey entegrasyonumuz var. Medikal kısımda 70’i aşkın kişi çalışıyoruz; Ankara, İzmir, İstanbul ofislerimizin yanı sıra Erzurum’da da bir ekibimiz var. Promedis’i büyütürken altyapıya yatırım yapmam gerekmiyor, şanslı olduğum hususlardan biri de budur! Çok hızlı büyüme sağladık ve bunu sürdürülebilir hale getirdik.
Samsung Marka Gücünün Büyüsüne Kapılmıyor
Beklenen soru geldi sanırım: “Neden Samsung?” En yalın haliyle şunu söyleyebilirim, Samsung ile Promedis’in vizyonu örtüşüyor. Samsung’un çok sevdiğim tarafı, hani küçük firmalarda hemen fark edilen o büyüme hırsı vardır ya, işte hala ona sahip olmasıdır. Bu hem ürün kısmında inovasyon döngüsüne ciddi katkı sağlıyor, hem de satış yönetiminde yani sahada hala son derece aktif olmalarını! Buna şöyle örnek vereyim; Samsung EKİM - KASIM 2017
31
RÖPORTAJ TÜRKIYE’NIN TEKNOLOJI FIRMASI OLARAK ANILMAYI PLANLAYAN PROMEDIS GRUP, MEDIKAL IT ALANI BAŞTA OLMAK ÜZERE SAĞLIKTA BIRDEN FAZLA IŞ MODELINDE YATIRIMLARIYLA BAŞARILI OLMAYI HEDEFLIYOR
Hatırlarsanız fark yaratmaktan bahsetmiştik. Esas farkı teknoloji üreterek yapacağımıza inanıyorum; Promedis olarak sadece medikal değil, teknoloji firması olarak anılmak istiyoruz. Bunun için medikal IT alanında yatırım yapmak istiyorum.
her sene tecrübeli servis mühendislerini Türkiye’ye gönderiyor ve bizim servis ekibimizle beraber 15 gün boyunca gezerek servis bakım hizmeti veriyorlar. Bu esnada yazılım güncellemeleri de yapılıyor. Ve Samsung bu hizmet için ne bizden ne de müşteriden ücret talep etmiyor. Çok uluslu kurumsal firmaların normalde bu kadar hızlı hareket etmesi beklenen bir şey değildir, çok fazla prosedüre tabidir. Samsung beklenenin aksine hızlıca organize olarak 8-9 şehir gezerek eğitimler veriyor. Beni cezbeden hususlardan biri de budur!
Eğitim ve Aplikasyon Merkezi Kuruyoruz
Türkiye’de Ortadoğu ve Afrika’nın da yararlanabileceği bir eğitim ve aplikasyon merkezi kurmayı planlıyoruz. Draeger zamanında Draeger’in dünyadaki bir kaç akredite merkezinden biri de bizdik, bunun için gerekli bütün deneyime sahip olduğumuzu ve altyapımızın hazır olduğunu söyleyebilirim. Samsung ile anlaşmamızı imzaladık; teknik servis eğitimlerinin verileceği, servis mühendislerinin eğitileceği bu merkezi Türkiye’de biz kuracağız. Burayı bir değer merkezi haline getirmeyi planlıyoruz. 32 EKİM - KASIM 2017
Samsung, Dijitale Çok Büyük Yatırım Yapıyor
Samsung’un tüm sağlık portföyü Promedis’in tek yetkili distribütörlüğünde olacak. Dijital radyografi grubu ve ultrasonografi grubu var. Dijital konusunda son derece iddialıyız; bu ürünlerimiz bugün birçok üniversite ve eğitimaraştırma hastanesinde kullanımda, geri dönüşler son derece olumlu. Yeni bir mobil X-ray grubumuz var ki hayran kalmayan müşterimiz yok diyebilirim! Samsung dijitale çok büyük yatırım yapıyor, tüm parçaları kendisi üretebilen dünyadaki birkaç markadan biri… Diğer distribütörlüklerimiz de devam ediyor ama görüntüleme konusunda ciddi bir atılım yaptık.
Medikal IT Alanında Yatırım Yapmak İstiyorum
Sağlık sektöründe tek bir iş koluyla, tek bir iş modeliyle yer almayı tercih etmiyoruz. Birden fazla iş modelinde başarılı olmayı hedefliyoruz. İlk etapta anahtar teslim hastane projeleri ile başladık, şimdi ultrasonografi ve dijital X-Ray görüntüleme kısmına girdik, bununla birlikte bize yeni ufuklar açacak yeni yatırımlarımız da olacak. Yani Promedis olarak sağlık yatırımlarımız hep devam edecek.
Medikal IT, aslında benim kişisel bir uğraşım, dünyada yükselen bir trend; dolayısıyla Türkiye’de de önü açık ve güzel işler yapılıyor. Yazılım kısmında da dünyada çok enteresan gelişmeler oluyor. Önleyici tıp bizde de son derece güncel bir sağlık politikası mesela; evde bakımı tele-tıpla destekleyen organizasyonlar var, kısıtlı kaynakla çok hastaya ulaşabilme projeleri üretiliyor. Bu noktada yapılacak çok iş var. Türkiye gibi geniş sağlık sektörüne sahip bir ülkede birden fazla kullanıcının isteklerine cevap veren bir yapının dünya pazarında da geçerli olabileceğini düşünüyorum. Bu yönde çalışmalarımız var ama henüz başlangıç seviyesinde!
En Büyük Sorun Kaynak Yokluğu
Yazılım ve medikal IT konusunda Türkiye’deki en büyük sorun kaynak! Böyle bir girişimde yatırımcı bulmak kolay değil. IT sektörünün en büyük handikapı hızdır. Bunu yapmak için de kaynakla ölçeklenebilir bir modele ihtiyacınız var. Türkiye’de yatırımcı bulmak zor! ABD’deki gibi projelerinizi destekleyebilecek fonlar, yatırım enstrümanları bulma imkanı bizde yok! Tüm bunlara rağmen Türkiye’de güzel şeyler de oluyor. Tabii kat edilmesi gereken çok yol var… Babam her zaman şunu öğütler; kendini adamadan büyük başarılara imza atamazsın! Bir şey istiyorsan sadece çalışmak değil, kendini o işe adaman lazım der; bence de başarı için bunu göze alman gerekir.”
haber@klinikiletisim.com
RÖPORTAJ “AKCIĞER KANSERI AMELIYATI, ÖZELLIKLE ERKEN EVREDE %70-%80 ORANINDA AKCIĞER KANSERINDEN KURTULMA ŞANSI SUNUYOR. AMELIYAT ETTIĞIMIZ VE 15-20 SENEDIR TAKIP ETTIĞIMIZ BIRÇOK HASTA SAĞLIKLI BIR ŞEKILDE HAYATLARINI SÜRDÜRÜYOR”
ERKEN EVREDE AMELIYATLA AKCIĞER KANSERINDEN KURTULMAK MÜMKÜN Avrupa Göğüs Cerrahisi Derneği (ESTS) Eğitim Direktörü Academic Hospital Göğüs Cerrahisi Kliniği Prof. Dr. Hasan Fevzi Batirel
A
kciğer kanseri nedir? Belirtileri ve toplumda görülme sıklığı nedir? Kimler risk altındadır?
Akciğer kanseri akciğer dokusundan, soluk borusunu oluşturan hücrelerden, alveol dediğimiz küçük hava boşluklarını oluşturan hücrelerden, soluk borusunun duvarında yer alan salgı bezlerinden ve çeşitli hücre gruplarından kaynaklanan ve bu hücre gruplarının bir takım genetik değişiklikler ile kontrolsüz olarak çoğalması yani “ölümsüz” hale gelmesi ve vücudun başka yerlerine sıçramasının tıbbi hastalık terimidir. Akciğer kanseri maalesef erken evrede bir belirti göstermemekte olup ancak ileri aşamalarda kan tükürme, nefes darlığı, öksürük olarak kendini göstermektedir. Özellikle tütün kullananlarda, öksürüğün şeklinde veya sıklığında değişme, öksürüğün derinden gelmesi ve daha çok balgam üreten şekle geçmesi akciğer kanserinin sıklıkla görülen belirtileridir. Bunun dışında nadir de olsa kanser nedeniyle el parmaklarının çomaklaşması, kemik ağrıları ve eklem şişmeleri gibi bir takım belirtiler görülebilir. Toplumumuzda görülme sıklığına geldiğimizde ise akciğer kanseri erkeklerde en sık görülen ve en çok 34 EKİM - KASIM 2017
ölüme neden olan kanser türüdür. Türkiye’de yılda yaklaşık 30.000 yeni akciğer kanseri tanısı konulmaktadır. Kadınlarda görülme sıklığı erkeklere göre daha az olsa da, bu oran tütün kullanımıyla orantılı olarak artmaktadır. Risk grubuna baktığımızda tütün kullanıcılarının, yani sigara içenlerin risk altında olduğunu söyleyebiliriz. Sadece bizzat sigara içenler değil, yanlarında sigara içilenler de risk altındadır. Buna ikincil sigara maruziyeti diyoruz. Çok kısa süre önce kendisi sigara içmediği halde çalıştığı ofisteki diğer insanların sigara içmesi sebebiyle akciğerinde kansere rastlanmış bir hasta gördüm. Dolayısıyla akciğer kanserindeki en büyük risk faktörünü sigara içmek olarak ifade edebiliriz. Bunun dışında radon ve asbest maruziyeti olanlar, genetik yatkınlığı olanlar, radyasyona maruz kalanlar ve başka kanserlere yakalanarak bağışıklık sistemi zayıflayan kişiler akciğer kanserine yakalanma konusunda risk altındadırlar.
Bu hastalığın tedavi yöntemleri nelerdir, ameliyat tedavi sürecinde ne kadar önemlidir?
Akciğer kanserleri maalesef ileri evrede tespit edilmektedir. Akciğer kanseri hastalarının yaklaşık yarısında kanser uzak dokulara sıçrama yani metastaz yaptığında teşhis
edilebilmektedir. Bu aşamada ise hekimlerin elinde tedavi yöntemi olarak sadece kemoterapi bulunmaktadır. Günümüzde kemoterapiye ek olarak hedefe yönelik tedaviler, immünoterapiler sayesinde nispeten daha iyi sonuçlar elde edilmekle beraber maalesef akciğer kanseri hayati riskin hala yüksek olduğu bir hastalıktır. Akciğer kanseri tanısı konulan hastaların yaklaşık %25’i ameliyat olabilir aşamada saptanmaktadır. Yaklaşık bir %10 hasta ise ileri aşamada ameliyat edilebilir olmaktadır. Her yıl yaklaşık 25.000 ila 30.000 hasta olarak düşündüğümüzde Türkiye’de yıllık yaklaşık 5.000-10.000 akciğer kanseri ameliyatı yapıldığını söyleyebiliriz. Bu rakamlar üç yıllık hasta popülasyonunun döndüğü varsayıldığında düşünülebilir. Ameliyat, özellikle erken evrede %70-%80
RÖPORTAJ oranında akciğer kanserinden kurtulma şansı sunmaktadır. Hastalar, 1cm altındaki tümörlerde %90 ve 3cm’den küçük tümörlerde %70, akciğer içerisinde bir lenf bezi sıçraması varsa %50 ve mediastinal tek lenf bezi metastazı varsa %35-40 oranında bu hastalıktan tamamen kurtulma yani kür şansına sahiplerdir. Bu da azımsanmayacak bir orandır, çünkü hastalık bir daha geri gelmeyecek şekilde yok olmaktadır. Nitekim ameliyat ettiğimiz ve 15-20 senedir takip ettiğimiz bir çok hasta sağlıklı bir şekilde hayatlarını sürdürmektedirler.
“HASTALAR, 1CM ALTINDAKI TÜMÖRLERDE %90 VE 3CM’DEN KÜÇÜK TÜMÖRLERDE %70, AKCIĞER IÇERISINDE BIR LENF BEZI SIÇRAMASI VARSA %50 VE MEDIASTINAL TEK LENF BEZI METASTAZI VARSA %35-40 ORANINDA BU HASTALIKTAN TAMAMEN KURTULABILIYOR”
Akciğer kanserinin gerek hasta gerekse toplum için yarattığı tedavi yükünü azaltmak için önleyici neler yapılabilir?
Bu konuda Amerika’da geçtiğimiz yıllarda çok önemli bir akciğer kanseri tarama çalışması yapıldı. 55 yaş üstü hastaların düşük doz bilgisayarlı tomografi ile toraksları görüntülendiğinde tespit edilen kanserlerin %85-90’lık kısmını erken evre denilen “Evre 1” olduğu ortaya çıktı. Bu nedenle taramanın önemli bir rolü olduğu söylenebilir. Özellikle toplulumuzda erişkin erkek popülasyonunun yarısı sigara içmektedir. Genç bir toplumuz ve toplumsal yaş ortalamamız 29 olduğu için önümüzdeki 20 yıl içerisine akciğer kanserinin yerinde saymayacağı ve artarak sağlık ekonomisi için büyük bir sorun olacağı ortadadır. Tarama çalışmaları yapılabilir, ama tarama çalışmaları sırasında hastaların sigarayı bırakmaya yönelik tedavilerine de önem vermek gerekmektedir. Çünkü sigarayı bırakmaları akciğer kanserini önlemenin birincil aşamasını oluşturmaktadır. Aynı zamanda her yıl düşük doz tomografi çekilerek yapılan takiplerle erken evrede akciğer kanserinin yakalanması
mümkündür. Bir diğer önemli konu da akciğerde tespit edilen nodüllerin özellikle yaş ve risk göz önünde bulundurulduğunda ihmal edilmemesi gerekliliğidir. Çünkü bunlar ilerleyen nitelikte olabilirler. Önemli olan tabii ki akciğer kanseri olmamak ve tedavi yükünü bu şekilde azaltmaya çalışmaktır. Akciğer kanseri tanısı konulduktan sonra toplam tedavi, maliyeti yüksek bir tedavi olarak sağlık ekonomisini etkilemektedir.
Hekim perspektifinden, bakanlık ve sektör temsilcilerinin bu konudaki sorumluluğu sizce nedir?
Öncelikle 3-4 yıl önce çok kapsamlı bir şekilde hazırlanan bir proje için, 2 akciğer kanseri derneği, 2 göğüs hastalıkları derneği ve göğüs cerrahisi derneği yani 5 uzmanlık derneği biraraya gelerek eski Sağlık Bakanımızı ziyaret etmiş ve onlara akciğer kanseri tarama çalışması yapılmasıyla ilgili bir proje sunmuştuk. Kendileri, 5 derneğin biraraya gelmiş olduğu bu çalışmayı çok olumlu karşılamıştı. Bu konuda önemli ve büyük bir insiyatif başlamak üzereyken, bir takım sebeblerle ilerleme sağlanamadı. Bu konuda özellikle Bakanlığın akciğer kanserinin erken tehşisine imkân sağlayarak, hastalığın getirdiği ekonomik yükü azaltacak düşük doz BT tarzı veya geliştirilmekte olan nefesten erken tanı yöntemlerine yönelik araştırmaları desteklemesi gerektiği
düşüncesindeyim. Sektör temsilcilerinin bu konudaki sorumluluğu ise akciğer kanseri tedavisinde kullanılan yeni nesil teknolojilerin geliştirilmesidir. Yeni teknolojiler akciğer kanserinin tedavisini çok değiştirmiştir. Özellikle cerrahi alanda eskiden büyük kesilerden yapılan ameliyatlar şimdi çok küçük kesilerden yapılabilir hale gelmiştir. Ameliyatların bu küçük kesilerden yapılabilmesinin ortaya çıkardığı önemli fırsatlar vardır. Bunlardan birincisi %3-4’lerde olan akciğer kanseri ameliyatlarında ölüm oranları %1’in altına inmiş ve hatta %0.5’lerin altında düşmüştür. Cerrahi, yeni nesil cerrahi cihazlarla çok daha güvenli bir hale gelmiştir. İkincisi, ameliyat sonrası ağrı sorununu ortadan kaldırması ve üçüncüsü ise adjuvan tedavi dediğimiz ameliyat sonrası kemoterapinin tamamlanabilme imkanını arttırmış olmasıdır. Bu sebeple yeni nesil cerrahi teknolojilerin ve ürünlerin, cerrahlar tarafından daha iyi tanınması ve benimsenmesi için sektör temsilcilerinin günümüzdeki gayretli çalışmalarını sürdürmeleri gerekmektedir. Önümüzdeki on yılda yaşanacak teknolojik ilerlemelerin Türkiye için de büyük bir önem taşıdığı düşüncesindeyim. Hastaların minimal invaziv cerrahi yöntemler ile tedavi edilebilmesini sağlamak hastaların dünya standartlarında tedavi almalarının önünü açmış olacaktır. EKİM - KASIM 2017
35
HABER
PROF. DR. MEHMET ALI ÖZCAN: “YAŞLI POPÜLASYONUNDA ÖNCELIKLE, UYGULAYACAĞINIZ TEDAVIYI KIŞININ KALDIRIP KALDIRAMAYACAĞINI BELIRLEMELISINIZ; TIPKI ONA UYAN KIYAFETI BELIRLEMEK GIBI! YANI KONFEKSIYON UYGULAMASINDAN VAZGEÇIP TERZILIK SISTEMIYLE KIŞIYI YÖNETMEYE BENZIYOR”
6
.Ulusal Geriatrik Hematoloji Kongresi Ankara’da Ekim ayı başında yapıldı. Geriatrik Hematoloji Derneği Başkanı Prof. Dr. Osman İlhan, Genel Sekreter Prof. Dr. Zafer Gülbaş ve Sayman Prof. Dr. Mehmet Ali Özcan katılımıyla yapılan bilgilendirme toplantısında, “fit olmak” kavramı öne çıktı.
YAŞLI HASTALAR IÇIN YENI DÖNEM:
KAPSAMLI GERIATRIK DEĞERLENDIRME ILE HEMATOLOJIK KANSER TEDAVISI KIŞISELLEŞIYOR
Prof. Dr. Osman İlhan, ABD’de çalışan doktorların yüzde 23’ünün 65 yaş üstü olduğunu belirterek, “Dünya Sağlık Örgütü, 65 ve 18 yaş arasının genç; 66 ile 79 arasının orta yaş olduğunu ve 80’de sonrasının yaşlı olduğunu açıkladı. Bana bir hasta geldiğinde yaşını sormuyorum, genel durumuna bakıyorum. Kişinin fit olması önemli! Hastaların kapsamlı geriatrik değerlendirme kavramında özel yöntemlerle fit, unfit ve frajil olarak gruplandırılması tedavisel algoritmaların bireyselleştirilmesini sağlayacaktır” diye konuştu. Kök hücre, kemik iliği nakli için yönetmelik taslağı hazırlayıp Sağlık Bakanlığına sunacaklarını ifade eden İlhan şöyle devam etti:
Soldan sağa: Prof. Dr. Zafer Gülbaş, Prof. Dr. Osman İlhan, Prof. Dr. Mehmet Ali Özcan 36 EKİM - KASIM 2017
“Soru basit: Kimlere nakil yapılabilir? Hastanın kalp, karaciğer, böbrek, beyin, ruhsal yapısı hazırladığımız rehberdeki kriterlere uygunsa nakil sorunu sözkonusu değil! Buna yönelik bir rehber hazırladık, fit olan yaşlı insanımızın tedavi alma hakkı olmalıdır, ama yaşlı diye de her insana bu pahalı tedaviyi vermek mümkün değil. Bakanlık komisyonları buna karar verecek. Sağlık Bakanlığı evde bakımın, palyatif bakımların önünü açtı; aileyi madden de desteklemektedir. Evde bakım projelerinde hastalarda ciddi oranlarda
HABER “YAŞLI DIYE TANIMLAYARAK BIR KENARA ATILAN INSANLARDAN VAZGEÇIP HERKESIN KALDIRABILECEĞI TEDAVISEL YAKLAŞIMLARA GEÇIŞ DÖNEMINDEYIZ. KALDIRABILECEĞI TEDAVI IÇINDE STANDART TEDAVI OLMAK ZORUNDA OLMADIĞINI VURGULUYORUZ. YAŞAM SÜRESINDEN ÖNCE YAŞAM KALITESINI ARTTIRMAYI HEDEFLIYORUZ” iyileşme görülmektedir ve buna ek olarak maliyeti azaltıcı etkisi de vardır. Bugün Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesine yaşlı bir hasta yattığında taburcu etme şansım yok, hasta yakını hemen itiraz ediyor öte yandan 20 yaşında hasta yatak bekliyor. Evde bakım merkezleri kuruyor hükümet; hemşireler ve aile hekimleri ile birlikte tedavileri birlikte yapalım istiyoruz. Basit işlemler için hastanın hastaneye taşınmasına gerek duyulmaksızın, hemşire desteğiyle, hem zamandan hem de mali açıdan tasarruf etme imkanımız var. Geçen sene Amerika’da bir hastane açıldı, yataksız! İnternetten hastaya ulaşıyorsunuz ve tedavisini evden yapıyorsunuz, biz de yaşlı hastalara özellikle Bakanlığın evde bakım projesi bünyesinde değerlendirilmek üzere bir taslak hazırlayıp sunacağız. Şunu gördük; kök hücre, kemik iliği naklinde dünyada olmayan bir paketi Hükümet ve SGK kabul etmiştir ve 10 yıl önce 300 nakil yapılan ülkemiz bugün 4 bin nakille Avrupa dördüncüsü olmuştur. Hem de işlem ücretsizdir.”
“Araştırıcı Hemşireler Doktordan Daha Önde”
“Kişilere yaşlı denilerek tedavisiz kalma dönemleri bitiyor” diye konuşan İlhan şunları kaydetti: “Kapsamlı geriatrik değerlendirme ile hematolojik kanser tedavisi kişiselleşiyor. Bunu önce Türkiye’de ardından dünyada yapmayı hedefliyoruz. Bu noktada önemli bir unsur da hemşirelerdir. Araştırıcı hemşireler neredeyse doktordan daha öndedir. Yeri geldiğinde, özel şartlarda hemşireler reçete yazabilmeli. Amerika’da hemşireler için doktor yardımcılığı pozisyonu var, 2 yıllık bir eğitimin ardından bu hemşireler, kliniğin onayı ve kontrolü altında olmak koşuluyla reçete yazabilmektedirler. Kongremizin açılışında iki hemşirelik hocası konuşmacımız oldu; son 5 yıldaki kongrelerimizi hematolojiye gönül vermiş hemşirelerle beraber yapıyoruz. Derneğimiz çatısı altında hangi hasta fit, hangi hastaya hangi tedavi uygulanmalı, nakil ne zaman ne şekilde yapılmalı gibi konularda hemşirelerimizle beraber hareket edeceğiz. Tedaviden ziyade uygulamada bize yardımcı olacaklar. Kongre kapsamında 150 kadar hemşireye eğitim veriyoruz. Sağlık Bakanlığı
da uygun bulursa, hemşirelere özel bir sertifikasyon programı uygulayabiliriz.”
Sağlık Turizmine Destek
İlhan, Türkiye’de sağlık turizminin yapılması gerektiğine dikkat çekti ve “Geriatrik hematoloji alanında bunu hayata geçirmeliyiz, bizler altyapıyı hazırlıyoruz. Hangi yaşlıyı tedavi etmemiz gerektiği konusunda, branşımızla ilgili hastalıklar için çalışma yaptık. Bu alanda dünyadaki tek derneğiz” dedi.
Yaşam Süresinden Önce Yaşam Kalitesi
Prof. Dr. Mehmet Ali Özcan da, yaşlılığın nüfus cüzdanıyla oluşmadığına dikkat çeti ve şöyle devam etti: “Hekimler arasında bu konuda farkındalığın oluşmasını sağladık. Kapsamlı geriatrik değerlendirme konseptini ilk üç yıl biz öğrendik, şimdi herkes tarafından uygulanabilme koşullarını değerlendiriyoruz. Fit kavramını hepimizin anlaması gerekiyor; fit aslında istiap haddi demektir. Kamyonların istiap haddi vardır ve daha fazla yükleyemezsiniz hani! Yaşlı diye tanımlayarak bir kenara atılan insanlardan vazgeçip herkesin kaldırabileceği tedavisel yaklaşımlara geçiş dönemindeyiz. Kaldırabileceği tedavi içinde standart tedavi olmak zorunda olmadığını vurguluyoruz. Yaşam süresinden önce yaşam kalitesini arttırmayı hedefliyoruz. Gereksiz sağlık uygulamalarının azaltılması gerektiğine inanıyoruz. Yaşlı popülasyonunda
öncelikle kişinin tedavisel düşüncenizi kaldırıp kaldırmayacağını belirlemelisiniz; ona uyan kıyafeti belirlemek gibi düşünebiliriz bunu yani konfeksiyon uygulamasından vazgeçip terzilik sistemiyle kişiyi yönetmeye benziyor.”
Kongrede Geriatrik Değerlendirme Ön Planda
Prof. Dr. Zafer Gülbaş, kongrede bu sene yaşlı hastaların geriatrik değerlendirmesinin daha fazla ön plana çıktığını belirtti ve şunları söyledi: “65 yaşındaki hastaya lösemi lenfoma teşhisi konulduğu zaman bu hastanın kapsamlı geriatrik değerlendirmesi ardından tedavi uygulamalıyız. Bu değerlendirme sonucunda hastanın ilaç dozlarını da değiştirmek gerekiyor; bugün böbreği, kalbi bozuk hastalarda ilaç miktarını çeşidini değiştirmek gerekiyor. Genetik testler de ön planda. Hangi hastaya hangi tedaviyi vereceğimiz ön plana çıkıyor, immünoterapi yeni bir alan. Yaşlı hastalara kemoterapi yanı sıra immünoterapi öne çıkıyor. Kongrede bu konular ön planda…” Geriatrik Hematoloji Derneği, yaşla artan hematolojik kanserlerin tanı ve tedavi sürecinde yaşlı bireye özgü yaklaşımların belirlenmesi ve bu konuda hazır uygulayıcıların oluşturulması için çalışıyor. Zor hasta olan yaşlı bireyin hak ettiği ölçüde tedavi edilmesine bilimsel verilerle destek olmayı amaçlıyor. EKİM - KASIM 2017
37
HABER
2016 YILININ
SAĞLIK İSTATISTIKLERI YAYINLANDI Sağlık Bakanlığı Sağlık Araştırmaları Genel Müdürlüğü 2016 yılına ait Sağlık İstatistikleri Yıllığını yayınladı.
2016 yılında hastane sayısı 1.510 oldu. 2015 yılında Sağlık Bakanlığı hastane sayısı 865 iken 2016 yılında 876 oldu, 70 olan üniversite hastane sayısı 69’a, 562 olan özel hastane sayısı 565’e ulaştı.
2016 yılında toplam hastane yatağı sayısı 217.771 oldu. Sağlık Bakanlığı hastane yatağı sayısı 2015 yılında 122.331 iken 2016 yılında 132.921 oldu. Üniversite ve Özel Sektörün hastane yatağı sayıları 2015 yılında sırasıyla 38.361 ve 43.465 iken 2016 yılında 37.707 ve 47.143 olarak gerçekleşti. 38 EKİM - KASIM 2017
HABER
Nitelikli yatak sayıları 2015 yılına göre artış gösterdi. Toplam yataklar içerisindeki nitelikli yatak oranı Sağlık Bakanlığı hastanelerinde 2015 yılında % 50,8’den 2016 yılında % 52,2’ye, Üniversite hastanelerinde % 57,5’ten % 61,6’ya, Özel Sektör hastanelerinde %89,1’den % 93,7’ye, toplamda % 59,7’den % 61,3’e yükseldi.
Yataklı tedavi kurumlarında cihaz sayıları 2015 yılına göre artış gösterdi. Yataklı tedavi kurumlarında MR cihaz sayısı 2015 yılında 794’ten 2016 yılında 836’ya, BT cihaz sayısı 1.119’dan 1.152’ye çıktı.
Birinci basamak sağlık hizmeti veren kurum sayısı ve acil hizmetlerin altyapısı 2015 yılına göre arttı. Aile Hekimliği Birimi, Aile Sağlığı Merkezi ve KETEM sayıları 2015 yılına göre 2016 yılında sırasıyla 21.696’dan 24.428’e, 6.902’den 7.636’ya ve 156’dan 159’a yükseldi. 112 Acil Sağlık Ambulans sayısı 2015 yılında 4.237 iken %14,2 artış göstererek 2016 yılında 4.840’a ulaştı. EKİM - KASIM 2017
39
HABER
2015 yılına göre 2016 yılında toplam hekime müracaat sayısı arttı. 2015 yılında toplam hekime müracaat sayısı 660 milyon seviyelerinde iken 2016 yılında 686 milyon seviyelerine ulaştı. 2016 yılında başvuruların % 31’lik kısmı birinci basamak sağlık hizmeti veren kurumlara yapılırken geriye kalan % 69’luk kısım ikinci ve üçüncü basamak sağlık kurumlarına yapıldı.
Kişi başı hekime müracaat sayısı 8,6’ya yükseldi. 2015 yılında kişi başı hekime müracaat sayısı 8,4 iken 2016 yılında 8,6 oldu. Kişi başı hekime müracaat sayısının en yüksek olduğu bölge Batı Marmara, yatak doluluk oranının en yüksek olduğu bölge ise Akdeniz oldu.
Sağlık personeli sayısı 2015 yılına göre 2016 yılında arttı. Toplam hekim sayısı 2015 yılında 141.259 iken 2016 yılında 144.827 oldu. Toplam sağlık personeli sayısı 2015 yılında 856.792’den 2016 yılında 871.334’e yükseldi.
2016 yılında bazı unvanlarda 100.000 kişiye düşen personel sayısı bir önceki yıla göre arttı. 2015 yılında 100.000 kişiye düşen hekim sayısı 179 iken, 2016 yılında 181’e ulaştı. 100.000 kişiye düşen uzman hekim sayısı değişmedi. 2015 yılında 261 olan 100.000 kişiye düşen hemşire ve ebe sayısı 2016 yılında 257 oldu. 40 EKİM - KASIM 2017
ADVERTORIAL
SAĞLIĞINIZIN KONTROLÜNÜ ELINIZE ALIN! KALP HASTALIKLARI KÜRESEL ÖLÇEKTE BIR NUMARALI ÖLÜM SEBEBI OLMAYI SÜRDÜRÜYOR. PHILIPS, KALP HASTALIKLARI VE BUNLARA BAĞLI RISKLER HAKKINDA FARKINDALIĞI ARTIRMAK IÇIN DÜNYA KALP GÜNÜNDE, INSANLARI KENDI SAĞLIKLARININ KONTROLÜNÜ ELE ALMAK IÇIN HAREKETE GEÇMEYE DAVET EDIYOR!
T
üm dünyada 30 ile 70 yaş arasındaki her on kişiden biri kardiyovasküler hastalıklar sebebiyle hayatını kaybediyor. Bunun sebepleri arasında yüksek kalorili gıdalar, yağ, şeker ve tuz tüketimine dayanan modern yaşam tarzımız yer alıyor. Yanlış beslenme alışkanlıkları; yüksek tansiyon, yüksek kan şekeri ve obezite gibi kalp hastalığına yol açan başlıca risk faktörlerine sebep oluyor. Dünya Sağlık Örgütüne göre, bugün 18 yaş ve üstü yetişkinlerin yüzde 39’u aşırı kilolu ve yüzde 13’ü ise obez… Bununla birlikte, daha fazla taze yiyecek tüketmek ve kendi sağlığımızın sorumluluğunu üstlenmek gibi basit davranış değişiklikleri, kalp hastalıklarına yakalanma riskini azaltmaya yardımcı olabilir. Dünya Kalp Federasyonu ile (WHF) birlikte çalışmalar yürüten sağlık teknolojilerinin dünya lideri Philips, kalp hastalıkları ve bunlara bağlı riskler hakkında farkındalığı artırmak için Dünya Kalp Gününde, insanları kendi sağlıklarının kontrolünü ele almak için harekete geçmeye davet ediyor.
DÜNYADA 18 YAŞ ÜSTÜ YETIŞKINLERIN YÜZDE 39’U AŞIRI KILOLU VE YÜZDE 13’Ü OBEZ... BU DURUM, KALP HASTALIĞI IÇIN BÜYÜK BIR RISK FAKTÖRÜ TEŞKIL EDIYOR Kardiyovasküler Hastalıklar Salgın Boyutunda
Dünya Kalp Federasyonu Başkanı Profesör David Wood,“Geçtiğimiz yüzyıl boyunca beslenme ve fiziksel aktivitelerimizde yaşanan büyük değişikliklerle birlikte tütün kullanımının artması, kardiyovasküler hastalıkların salgın boyutuna ulaşmasına sebep oldu. İnsanların daha uzun, daha iyi
ve kalp dostu bir yaşam sürdürebilmeleri için tütün kullanımını bırakmaları, sağlıklı beslenmeleri ve fiziksel olarak aktif olmaları gerekiyor. Kalp hastalığı ve felç riskini azaltmak için beslenme alışkanlıklarımızda kullanılan yağ miktarını azaltıp öğünlerdeki meyve ve sebze tüketimini artırmalı; işlenmiş, ambalajlı ve şekerli yiyecek içecek miktarını kısıtlamalıyız” diye konuştu.
Yemeğin Kalitesini Kontrol Etmek Mümkün
Philips, yiyecek ve içeceklerin sağlıklı bir yaşamın temel taşları olduğuna inanıyor. Ancak bu, sevilen lezzetli yiyeceklerin tadının çıkarılamayacağı anlamına gelmiyor. Evde yemek yaparak kullanılan malzemeleri, dolayısıyla yemeğin kalitesini kontrol etmek mümkün ve ev yapımı yiyecekler diğer hiçbir yiyecekle kıyaslanamayacak kadar besleyici… Evde yemek pişirmek, aileleri ve insanları bir araya getirip ilişkileri geliştiriyor ve sağlıklı yaşam alışkanlıkları oluşturmaya yardımcı oluyor. Philips mutfak aletleri ile besleyici olduğu kadar lezzetli ev yemekleri kolayca hazırlanabiliyor. Dünya Sağlık Örgütünün Diyet, Beslenme ve Kronik Hastalıkların Önlenmesi raporuna göre insanların yüzde80’i yoğun yaşam tarzları nedeniyle günlük olarak tüketmeleri önerilen meyve ve sebze miktarını tüketmiyor.
Yeme- İçme Alışkanlığı Kalp Sağlığını Koruyor
Philips Mutfak Aletleri Başkanı Selina Thurer şunları söyledi: “Philips olarak, kalp sağlığının öneminin farkındayız ve yeme- içme alışkanlıklarımızı sağlıklı kalplerin sayısını artırmakta en önemli araç olarak görüyoruz. Bu nedenle, insanların günlük yiyecek ve içecek
Philips Türkiye Personal Health Genel Müdürü Milena Elmasoğlu seçimlerini kolaylaştırmak için çalışıyoruz. Yaşamı daha iyi hale getirmenin her zaman bir yolu olduğuna inanıyoruz ve bir yandan lezzetten ödün vermeyen tüketicilerin isteklerine saygı duyarken, diğer yandan uzun vadeli ve sağlıklı yemek pişirme ve yeme alışkanlıkları sağlayan çözümler üretmeye devam ediyoruz. Evde yemek pişirmenin; aşırı kilo, obezite ve kalp hastalığı risklerini azaltma gibi sağlığa faydalı özelliklerinden herkesin yararlanmasına destek vermeye devam edeceğiz.”
Türk Halkının %67’si Ev Yemeğini Tercih Ediyor
Philips Türkiye Personal Health Genel Müdürü Milena Elmasoğlu ise Philips Türkiye Sağlık Trendleri Araştırmasını anımsatarak, “Türk halkının yüzde 78’i mevcut sağlık durumundan memnun. Ancak Türkiye’de her yıl yaşanan 300 bin kalp krizi vakasının 125 bini maalesef ölümle sonuçlanıyor. Halkımızın yüzde 73’ü kilosundan memnun. Ancak yüzde 33,7’sinin iseobez statüsünde olduğunu görüyoruz. Türk halkının yüzde 56’sı spor yapmıyor. Bu da bize iyi ve dengeli beslenme, spor alışkanlıklarının kazanımı ve sağlık konusunda farkındalık yaratmaya ihtiyacımız olduğunu gösteriyor. Araştırmamıza göre sevindirici olan; ev yemeği, taze meyve ve sebze tüketmek sağlıklı yaşamın bir parçası olarak algılanması…Bu araştırmaya göre,halkımızın yüzde 67’si ev yemeğini tercih ediyor ve yüzde 54’ü her gün taze meyve/sebze suyu tüketmeye dikkat ettiğini belirtiyor” dedi. EKİM - KASIM 2017
41
RÖPORTAJ
KARDIYOLOJIDE DE ÜNIVERSITE-SANAYI İŞ BIRLIĞI GEREKLI!
“ŞU ANDA BIZDE ÜNIVERSITE-SANAYI IŞ BIRLIĞI MAALESEF YOK. YURTDIŞINDA YAPILIYOR, ÜRETILIYOR VE BIZ UYGULUYORUZ. ÜNIVERSITE MANTIĞIMIZIN YENIDEN ORGANIZE EDILMESI LAZIM”
Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Tıp Fakültesi Ankara Atatürk Eğitim Araştırma Hastanesi Kardiyoloji Kliniği İdari ve Eğitim Sorumlusu Prof. Dr. Engin Bozkurt
S
izi tanıyabilir miyiz?
1967 yılında Sivas’ta doğdum. Çiftçi bir anne babanın çocuğuyum. İlkokuldan sonra yatılı okudum. Ardından 1985 yılında Erzurum Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesini kazandım. Mezun olduktan sonra 1991 yılında aynı üniversitede Kardiyoloji asistanlığına başladım. 2003 yılında Doçent oldum. 2005 yılında şu anda çalıştığım hastaneye Kardiyoloji Klinik Şefi olarak atandım. Burada benden 1 yıl önce kurulmuş bir klik vardı. Benim kurduğum ikinci klinik büyüyerek hastanemizin tek kliniği haline geldi.
Kliniğinizi tanıtır mısınız?
Dünyada Kardiyoloji alanında güncel uygulamaya girmiş her türlü işlem kliniğimizde yapılmaktadır. Kalp anjiyoları, kalp damarlarının stentle açılması, kalıcı kalp pilleri ve şok cihazlarının takılması, kalp ritim bozukluklarının tespiti ve yakılma işlemleri, vücudumuzda bulunan tüm periferik damarların açılma işlemleri, 42 EKİM - KASIM 2017
doğuştan kalpte bulunan deliklerin kateterle kapatılması ve ameliyatsız kalp kapak değişimi gibi her türlü operasyon. Ayrıca kapalı şekilde yapılan kalp kapağı naklinde kliniğimiz Türkiye’de en çok vakanın yapıldığı kliniktir. Kliniğimizde 4 adet ekokardiyografi cihazı var. Bunların 2 tanesinde dünyanın en ileri görüntüleme yöntemi olan 3
boyutlu ekokardiyografik görüntüleme yapılabilmektedir. Bunlarla günde yaklaşık 100 hastaya hizmet vermekteyiz. 2 tane efor testimiz ve 3 tanede hem kardiyak hem de tüm vücut damar anjiyografilerini çektiğimiz anjiyografi cihazımız mevcuttur. Günde ortalama 40 hastaya anjiyografi yada diğer girişimsel işlemler yapmaktayız. 14 yataklı bir koroner yoğun bakım ünitemiz
RÖPORTAJ “DEVLETTEN VERI ALMA KONUSUNDA SIKINTI YAŞIYORUZ; YILDA KALP KRIZIYLE GELEN KAÇ HASTAMIZ VAR, SAYISINI ŞU AN BILMIYORUZ; YAPILAN ANJIYO SAYISI, TAKILAN STENT SAYISINI BILE BILMIYORUZ. BU VERILERE IHTIYACIMIZ VAR” var. Ayrıca kalp krizlerine acil müdahale için 24 saat uzman ve doçent seviyesinde hocaların nöbet tuttuğu, hemşire ve anjiyo teknisyenlerinin hazır beklediği bir kliniğiz; bu açıdan da Türkiye’de tekiz Bence bir klinikte olmazsa olmaz kural, insanların uyum içinde çalışmasıdır. Bunu sağlayamazsanız sorunlar ortaya çıkıyor. Bundan da en fazla hastalar zarar görmektedir.
Sağlık hizmeti yanı sıra eğitim de veriyorsunuz...
Evet! Haftanın 2 günü sabah saat 7’de asistan eğitimine yönelik seminerlerimiz var. Bir günde literatür saati yapıyoruz. Dünyada yeni çıkan önemli çalışmaları tartışıyoruz. Birçok insan bu saatte seminer yaptığımıza inanamıyor ama biz yapıyoruz. Son derecede keyifli tartışmalar olmaktadır. Ayrıca kliğimizde beraber çalıştığımız 5 tane profesör, 4 tane Doçent, 5 tane uzman ve 8 tanede asistanımız vardır. Klinikler arası iletişim ve ortak hasta değerlendirmesi çok önemli, en çok Kalp Damar Cerrahisi ile ve daha sonrada diğer branşlarla yakın iletişim içindeyiz. Çünkü insan bir bütün ve tıp bilimi de öyle!
Kardiyoloji Branşının Öne Çıkan Özellikleri Sizce Neler?
Kardiyolojiyi severek ve isteyerek okudum; çünkü tabiri yerindeyse kendi göbeğimizi kendimizin kestiği bir branş. Diğer branşlara bağımlılığı nispeten az olan bir dal, ayrıca tanı koyma problemi de yok. Hasta yattığında büyük oranda tanısı konmuş ve hasta ile ilgili yapılacak tüm işlemleri kendimizin yaptığı ve sonucunu hemen gördüğünüz bir branş. Bu yönü ile çok seviyorum.
Sanayi ve Üniversite İş Birliğini Nasıl Değerlendiriyorsunuz?
Şu anda ülkemizde Üniversite-sanayi işbirliği maalesef yeteri kadar gelişmemiş. Sanayileşmiş ülkelerde bu çok iyi yapılıyor. Bu ülkeler bunun neticesinde üretiyor, bizde bunları satın alarak uyguluyoruz. Ülkemizde üniversite mantığının yeniden organize edilmesi gerekir. Kalp kapağının ameliyatsız yöntemle nakli konusunda çok ciddi tecrübem olduğu için sanayi den işbirliği yapacak girişimci aradım. Fakat bulamadım. Acaba bu kapakları biz üretsek, uygulasak ve hatta yurtdışına satabilsek istedim ama girişimlerin sonuçsuz kaldı. İnşallah zaman içinde bizde yapacağız, eminim! Çünkü bu konu çok önemli. Hem ülkemizde hem de dünyada toplum yaşlanıyor, yaşla beraber kalp kapağında kireçlenme oluyor ve sonunda bunun değişmesi gerekiyor. Bizim hasta grubumuza baktığımızda ortalama
70 yaş ve üzerinde. Yaklaşık 10 yıl içinde dünyada ameliyatsız kalp kapak değişimi için harcanacak para, stent için harcanacak parayı geçeceği tahmin ediliyor. Belki bu alanda ülkemizde atılacak bir adım daha sonrasında sağlık endüstrisi için bir dönüm noktası olabilir. Fark ettiğim o ki, kimse gelip sizi bulmuyor, sizin birilerini bulup ikna etmeniz gerekiyor. Kalp kapağının ameliyatsız olarak değişimi oldukça etkili bir tedavi. Bu konuda Sayın Prof. Murat Tuzcu bir konuşmasında, tıbbın penisilinden sonraki en büyük icadı olarak tarif etmişti. Şu anda kalpte bulunan 2 tane kapağa bu tedavi yöntemi uygulanabiliyor ama zaman içinde ikinci ve üçüncü kapaklara da yapılacak. Şu an geri ödeme kurumu belli şartlarda ödüyor. Yaklaşık 45 bin TL gibi bir maliyeti var. Eğer yerli üretimimiz olursa bu maliyet azalır.
Ben aynı zamanda Türk Kardiyoloji Derneği Genel Sekreteriyim. Devletin kurumlarıyla birlikte çalışmak isteriz, ama devletten veri alma konusunda sıkıntı yaşıyoruz. En basitinden bir yılda kalp kriziyle gelen kaç hastamız var, sayısını şu anda bilmiyoruz; yapılan anjiyo sayısı, takılan stent sayısı ve sonuçları gibi... Bunları bilmiyoruz. Bu verilere ihtiyacımız var. Sağlık politikalarının planlanması açısından da bu bilgilere ihtiyaç var. EKİM - KASIM 2017
43
RÖPORTAJ “BIZDE GIZLI IŞSIZLIK VAR. BIZ ŞU AN 30 CERRAH OLDUK, 7 AMELIYATHANEMIZ VAR. 24 YATAKLI YOĞUN BAKIMIMIZ VAR, GÜNDE 7 ILE 10 KALP AMELIYATI ALABILIYORUZ VE DIĞER CERRAHLARIMIZ OTURUYOR”
ZAMAN SAYI DEĞIL
KALITE ZAMANI T ürkiye’de, Sağlık Bakanlığının, dört organ transplantasyonun da yapıldığı tek hastanesiyiz. Kalp, akciğer, böbrek ve karaciğer nakli yapıyoruz. Kalp cerrahıyım ve kalp transplantasyon sorumlusuyum. Kalp transplantasyonu ekip işidir; bizim ekibimiz şu an 40 kişiye ulaşıyor; asistanlar hariç 7 kalp cerrahı, 6 kardiyolog, 2 pediatrik kardiyolog, psikologlar, 4 anestezist, psikiyatrist, halkla ilişkiler uzmanı, sosyal çalışmacılarımız var. Uluslar arası işler yaptığımız bu seviyeye elbette kolay gelmedik, Anglosakson ekolünü yakından izleyerek ve onları taklitle başladık; şimdi daha özgün işler yapıyoruz. En iyi operasyonların yapıldığı yer Amerika Birleşik Devletleridir. Ben orada, 1986 ve 1992-93’te eğitim gördüm, Harvard University ve Houston Baylor College’de aktif kalp nakli yapılırken bulundum ve edindiğim tecrübelerle bu konumumu sürdürüyorum. Dr. Christiaan Barnard, kalp nakli yaptıktan çok kısa sonra bizde yapıldı. Kemal Bayazıt Hocamız Barnard’dan yaklaşık 4 ay sonra burada kalp nakli yaptı. Ama o yıllarda, bağışıklık baskılama sisteminin iyi olmaması 44 EKİM - KASIM 2017
nedeniyle, yapılan kalp nakilleri çok başarılı değildi. Ne zamanki 90’lı yıllarda bağışıklık sistemini vücuda zarar vermeden bastıracak ve doku reddini ortadan kaldıracak ilaç bulundu; ondan sonra tüm transplantasyonlar dünyada ivme kazandı. Türkiye de bu konuda sınavını başarıyla verebiliyor diyebiliriz fakat ülkemizin ana problemi donör (verici) bulmadaki sorundur. Kalp yedeği olmayan bir organ... Biz ancak beyin ölümü olan kişiden kalp alabiliyoruz. Hastanın beyin fonksiyonları tamamen durduğunda, bu bir bitkisel hayat değil ama ilk 24 saate veya 48 saatte hastanın kaybedileceği kesin olduğunda, yani kalbi çalışıyor ama beyni iflas ettiğinde kalp nakli yapılabilir. İşte problem buradan başlıyor.
Bağışa Kişi Değil Ailesi Karar Veriyor
Doğu toplumlarında maalesef beyin ölümü olmuş birinin organ vermesinde sıkıntı var; Türkiye’de de bu var. Organ bağışlama bir yasayla geçerli; sizin önceden bağış yapmanız sorunu çözmüyor, beyin ölümü olduktan sonra ailenizin buna onay vermesi gerekiyor. Ailelerimiz buna sıcak bakmıyor.
Türkiye Yüksek İhtisas Eğitim ve Araştırma Hastanesi Başhekimi Prof. Dr. Mustafa Paç İspanya’nın onda biri kadar organ bağışı yapılıyor bizde.
Çağ Giderek Bencilleşiyor
Türkiye genelinde Marmara, Ege, Akdeniz en fazla organ bağışı yapılan yerler ama İç Anadolu da en az yapıldığı yerdir. Eğitim ve sosyo-ekonomik düzeyle yakından ilgili bu konu! Mesela Avusturya’da ölü devlete aittir, izne gerek duyulmaz, beyin ölümü olan kişinin organları kolayca verilebiliyor ve dolayısıyla daha fazla organ bağışında bulunabiliyorlar. Fransa’da geçtiğimiz günlerde böyle bir yasa çıkartılmak istendi ama yer yerinden oynadı, tepki gördü, kötü niyetli insanların da varlığı bir gerçek olduğu için bu yasa çıkartılamadı. Çağ giderek bencilleşiyor, dünyada da transplantasyon azalıyor, 90’lardan sonra yükselen büyük ivme şimdi plato çizmiş durumda ve yavaş yavaş aşağı iniyor.
Beyin Ölümleri Çok İyi Takip Edilmeli
Sağlık Bakanlığı çok iyi bir organizasyon yaptı; her hastanede organ nakil koordinatörleri var. Beyin ölümü ekibinin
RÖPORTAJ sayısı, kolaylaştırıcı olsun diye, üçe indirildi. Tüm ülkede organ nakil ağı var ama sadece kalbi ele alacak olursak yıllık 100 sayısını tüm Türkiye’de aşamadık ki belki bu sene 70’e inecek. Buna karşın organ nakline ihtiyacı olan korkunç bir kitle var. Resmi rakamlara göre, kalpte kesin transplant endikasyonu konmuş 300-400 vaka var, sürekli değiştiği için kesin rakam veremiyorum. Bunlar kalp yetmezliği olup merkeze başvurup, transplant kararının konseyce çıktığı insanlar!
“TIPTA CERRAHI ÖLÜYOR, DÜNYADA DA BÖYLE, SEBEBI MALPRAKTIS! HEKIMLERI ZOR BRANŞLARDAN CAYDIRIYOR. KALP VE BEYIN CERRAHISI EN ZOR BRANŞLAR FAKAT GÜNÜMÜZDE BUNA TALEP YOK”
İlk sorunumuz donör bulmak, ikincisi de bu vericinin transplanta uygun hale getirilmesidir. Öte yandan donör vericisinin yaşarken iyi korunamaması nedeniyle biz ancak dörtte bir vericiden kalp alabiliyoruz. Transplantasyonda vericiyi arttırmamız lazım, beyin ölümü olan kişilerin organının sağlıkla alınabilir halde olması lazım! Bir kalbi aldıktan sonra 4 saat içinde hastaya takmamız lazım, böyle bir zaman sorunumuz da var, böbrek ve karaciğerde daha uzun olabiliyor. Bazen o kalp yoğun bakımda bozulabiliyor ve kullanılamaz hale gelebiliyor. Yoğun bakım ünitelerinin, beyin ölümlerini çok iyi takip etmeleri gerek. Yapay kalbe eğilim gösteriyoruz, çünkü hastaya zaman kazandırıyor. Transplantasyona bazen da iyileşmeye köprü olabiliyor. Yapay kalple 10 yıl yaşayan hastalarımız var. Yılda ortalama 15 kalp nakli yapıyoruz ama 50’ye yakın yapay kalp takıyoruz. Hangi kalbin kime uygun olduğunun birçok formülasyonu var; yaş kriterleri var, aynı kan gruplarından olması da önemli. Kalp naklinde 10 yıllık yaşam yüzde 70’lere kadar çıktı. 5 yıllık yaşam yüzde 80’ler civarında…
Gelecekteki Ufuklar neler?
Kök hücre çalışmaları umut verici ama 10 yıl sonra daha çok şey konuşabiliriz. Tüm dünyada organ sıkıntısı olduğu için ölüden de kalp alıp takma yöntemleri var ama bunun yüz güldürücülüğü daha az. Uzun mesafelere kalbi nakledici yöntemler var, bunlar da gelecekte uygulanacak, süreden daha fazla kazanmamıza imkan verecek.
Bizde Gizli İşsizlik Var!
Kalp damar cerrah sayıları; OECD, Amerika Birleşik Devletleri normlarına göre
kıyaslanıyor. 1500’ün üzerinde kalp cerrahı var, ABD’de de 3000 kalp cerrahı var; ABD’nin nüfusu 350 milyon, bizim nüfusumuz 80 milyon. 250 adet de kalp merkezi var. Bu sayılar Avrupa’nın 2 katı. 2 katı derken kaliteyi göz ardı ediyoruz. Cerrahlarımızın yarısı aktif kalp cerrahisi yapamıyor, bunların bir kısmı damar cerrahisi yapıyor, neden? Uygun merkezlerde çalışamadığı için. Yeterli eğitim alamadığı için ve sayı çok fazla olduğu için. Bizde gizli işsizlik var. Biz şu an 30 cerrah olduk, 7 ameliyathanemiz var. 24 yataklı yoğun bakımımız var, günde 7 ile 10 kalp ameliyatı alabiliyoruz ve diğer cerrahlarımız oturuyor. Cerrahlarımızın sayısı yeterli ama zaman sayı değil kalite zamanı! 8 tane yan branş var, kalp cerrahisi bir derya…
Performans Sisteminin Garipliği
Branşımız genç hekimler tarafından çok da tercih edilir değil; çünkü performans sisteminin kendi içinde garipliği var, bir kalp cerrahı ile cildiye uzmanı aynı maaşı alıyor. Cerrahi ölüyor, dünyada da böyle, malpraktis dolayısıyla. Hekimleri zor branşlardan caydırıyor. Kalp ve beyin cerrahisi en zor branşlar fakat günümüzde buna talep yok, dolmuyor. EKİM - KASIM 2017
45
RÖPORTAJ
“KLINIĞIMIZDE TEK EKSIĞIMIZ YARDIMCI PERSONEL; HEMŞIRE, TEKNISYEN, TEKNIKER, TEMIZLIK GÖREVLISI EN BÜYÜK EKSIĞIMIZ! ÖZEL HASTANELERLE BU ALANDA REKABET EDEMIYORUZ, ÖZEL HASTANEYE GIREN KIŞI KARŞILANIYOR VE IŞLERINDE PERSONEL DESTEĞI ALIYOR”
ÜNIVERSITEDE
YARDIMCI PERSONEL EKSIĞIMIZ
HAD SAFHADA
Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Kardiyoloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Çetin Erol
A
nkara Üniversitesi Tıp Fakültesi Kardiyoloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Çetin Erol, klinikiletişim’in sorularını yanıtladı. Yeni eğitim-öğretim yılı açıldı; yeni gelen jenerasyonu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Sınavda ilk 40 bine girenler tıp fakültesine yerleştirilebiliyor. Öğrenci kalitesi yönünden değişiklik yok, elbette tıp fakülteleri hala en çok tercih edilenler arasında; iş garantisi var ve bu çok önemli. Her ne kadar doktorların itibarları eskisi kadar olmasa da toplumun gözünde tıp mesleği hala iyi bir yere sahip. Yükselen diğer alanların yanında, eskiden olduğu gibi tıp ve mühendislik tercihlerde yer almıyor. Ama gene de öğrencilerimiz kaymak tabakadan geliyor. Buraya büyük bir heyecanla, istekle başlıyorlar, onları cesaretlendiriyoruz. Tıbba ısınmalarını sağlıyoruz, ilk geldikleri gün beyaz önlük giydiriyoruz ki doktorluğun o temiz rengini hiçbir zaman kirletmesinler diye! 4. Sınıfa geldiklerinde, kliniğe geçerken, gene önlük giydirme töreni yapıyoruz, bu sefer hastalarla temas edecek oluyorlar. Onları iyi birer doktor olmaları için teşvik ediyoruz. Ama şu da var, eğitim eskiden olduğu 46 EKİM - KASIM 2017
kadar etkili olmuyor. Öğrencilerin araştırma-öğrenmeye, derslere hevesle ilgi gösterdiklerini söylemek zor! Ancak mezun olduklarında aldıkları eğitimin değerini anlayabiliyorlar. Sonradan söylüyorlar, “Fakültedeyken işin değerini anlayamamışız ama göreve başlayınca anlıyoruz ki siz bize iyi eğitim vermişsiniz!” diyorlar.
En deneyimli Hoca siz olmalısınız, öyle mi?
Aşağı yukarı öyle! Benim mezuniyetimin üzerinden 42 yıl geçti. 1975’te Hacettepe’den mezun oldum ve o tarihten beri Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesindeyim. Türkiye’deki
kardiyologların en kıdemlilerinden biriyim.
Genç hekimler arasında kardiyoloji tercih edilen popüler bir branş mı? Kardiyoloji, 5-10 sene öncesine kadar tercihlerde birinci sıradaydı ama şu anda ikinci sıraya düştü. Yeni mezunlar daha rahat, daha az riskli, az yorucu bölümleri tercih ediyorlar. Dermatoloji, radyoloji, fiziktedavi gibi... Malpraktis dolayısıyla cerrahi branşlar yanı sıra bizimki gibi girişimsel işlemlerin yapıldığı branşlar artık daha az tercih ediliyor. Eskiden olduğu kadar yüksek puanlarla almıyoruz.
RÖPORTAJ
“ÖZEL HASTANELERIN KENDINE HAS KURALLARI VAR; BILIMSELLIK EVET VAR AMA BUNDAN ÖTE IŞLETME KURALLARI VAR! SIZ IDEALINI ISTERSINIZ AMA ONLAR ÇEŞITLI NEDENLERLE O IDEALE YAKLAŞMAK ISTEMEZLER” Genç kardiyologlar özellikle hangi çalışma alanlarına ilgi duyuyorlar?
Bütün kardiyologlar en çok girişimsel işlemlere ilgi duyuyorlar. Piyasaya çıktıkları zaman en çok para kazandıran iş o ve bir kardiyolog olarak da o işi yapmak istiyorlar. Ardından ekokardiyografi tekniği geliyor. Tüm kongrelerde de bu iki alandaki kurslara ilgi gösteriyorlar. Dünyadaki kardiyoloji eğitimiyle bizdeki eğitim arasında hiçbir fark yok; Fakat gençlere yurt dışı deneyimi yaşamalarını mutlaka tavsiye ediyorum; kendine güvenlerinin gelmesi, hiçbir eksiklerinin olmadığını fark etmeleri için başka ülkede eğitim veya çalışma deneyimi edinmelerini isterim. Zaten akademik hayata devam etmek istiyorsa yurtdışı deneyimi şart! Kardiyolojide uzmanlık eğitimi 4’ten 5 yıla çıkartıldı. Bu süre yeterlidir. Kliniğimizde tek eksiğimiz yardımcı personeldir; hemşireler, sağlık teknisyenleri, radyoloji teknikerleri, temizlik görevlileri vb. en büyük eksiğimiz. Özel hastanelerle bu alanda rekabet edemiyoruz, özel hastaneye giren kişi karşılanıyor ve işlerinde personel desteği alıyor; bizde hasta yatış-çıkış işlemlerini bile kendisi yapmak zorunda!
Özel hastanede çalışma deneyiminiz oldu mu?
90’ların sonlarına doğru özel hastane deneyimim oldu fakat sadece 7 ay dayanabildim! Kalp-damar cerrahisindeki arkadaşlarımızla ve kardiyolojideki hocalarımızla birlikte gittik ve 7 ay sonra geri döndük. Özel hastanelerin kendine has kuralları var; orada çalışmak zor, bilimsellik evet var ama bundan öte işletme kuralları var! Siz idealini istersiniz ama onlar çeşitli nedenlerle o ideale yaklaşmak istemezler. O yıllardan bu yana şartlar da değişti, artık özel hastaneler de kontrol altında ve geri ödemelerini alabilmeleri için belirli kuralları sağlamaları gerekiyor. Şu anda daha rahat olabilir. Çalışan arkadaşlarımın, çok yoğun çalışma dışında pek şikayetleri yok. Bence en önemli husus, bilimsel kriterlere uygun davranılması ve ticari kaygılarla hareket edilmemesi gerektiğidir. Ben şahsen tekrar özel hastane düşünmüyorum. Üniversitemden memnunum.
Branşınızdaki bilimsel çalışmaları nasıl değerlendiriyorsunuz?
Yeterli değil elbet ama çalışmalar yapılıyor; kardiyoloji alanında epidemiyolojik çalışmalarda iyiyiz. Türkiye’deki hastalıkların ne olduğunu bilmemiz ve onları önleyebilmemiz konusunda adımlar atılıyor.
Uluslar arası çalışmalar katılımda da fena değiliz, Türkiye her zaman katılıyor. Avrupa Kardiyoloji Derneğinin yıllık kongresinde, sunulan tebliğlerde ve yollanan tebliğlerde genellikle Türkiye ilk on ülke arasında yer alıyor, bu da iyi sayılır. Daha iyi olmalıyız ama. Branşımızdaki yeniliklerden bahsetmek gerekirse; Kapakların kardiyologlar tarafından ameliyatsız, anjiyo yapar gibi takılması şu an için bir yenilik. En hızlı gelişen alanlardan biri bu… Özellikle aort kapağına damardan girerek kapak takılabiliyor, her aort değil tabi kriterlere uygun olanlara… Kapak cerraha verilmeden takılabiliyor. Bu cerrahları üzüyor tabi, onların işini ellerinden alıyor gibi görünüyor ama onlar vazgeçilmez ortaklarımız! Onlara daha zor ve ağır işleri bırakıyoruz. İlaçta yenilik biraz zorlaştı ama yeni ilaç grupları var, ümit vaat ediyorlar, ayrıca genetik çalışmalar var. Tüm bunların ötesinde şunu söylerim her zaman; bizler hastalık olduğunda müdahale ediyoruz. Asıl önemli olan hastalıkların olmamasına çalışmak, önleyici kardiyolojinin olmasının gerekliliği! En büyük tehlike obezite ve hızla yayılıyor; mutlak şekilde önlenmesi lazım. Hipertansiyonun kontrol edilmesi lazım… Hala kalp ve damar hastalıkları bir numaralı ölüm nedeni… Bunu önleyici çalışma yapmamız gerekiyor. EKİM - KASIM 2017
47
HABER
OKAN ÜNIVERSITESI HASTANESI, MEDTRONIC’IN ILERI CERRAHI TEKNOLOJI PLATFORMUNA YAPTIĞI YATIRIM ILE HASTANEDEKI ILERI CERRAHI IŞLEM SÜRELERINDE %40’A KADAR AZALMA SAĞLAYACAK
S
ağlık yatırımını son üç yılda 150 milyon dolara çıkaran Okan Üniversitesi, 2016 yılında Tuzla’da 250 yatak kapasiteli, 50 bin metrekare kapalı alanıyla hizmete açtığı Okan Üniversitesi Hastanesini ileri cerrahi teknolojilerle donatıyor. Okan Üniversitesi Hastanesi ve Medtronic, Türkiye’de beyin cerrahisi, omurga ve ortopedi alanında tedavi süreçlerine ve bilimsel çalışmalara yön verecek önemli bir iş birliğine imza attı. Bu iş birliği ile birlikte Okan Üniversitesi Hastanesinde kullanılacak ileri cerrahi teknolojisi, beyin, omurga ve ortopedi ameliyatlarının planlanmasından sonlandırılmasına kadar geçen tüm süreçleri, gerçek zamanlı radyolojik görüntülemeye imkan vererek, uzman cerrahi kadronun daha başarılı sonuçlar almasına yardımcı olacak. Ameliyat öncesi alınan radyolojik görüntüler sayesinde, ameliyat sırasında kullanılan nöro navigasyon cihazı ile yapılan kraniyel cerrahisi ameliyatlarında hedef noktaya direkt ulaşılabilecek olması ile hasta yararının daha da yukarı taşınması; ameliyat sürelerinin de kısalması sayesinde hastaların en doğru tedavi ile daha hızlı taburcu olabilmeleri sağlanmış olacak. İş birliği kapsamında Okan Üniversitesi Hastanesi ile Medtronic, eğitim süreçlerine bilimsel katkı sağlamak üzere çalışmalar yapacak. 48 EKİM - KASIM 2017
CERRAHI UZMANLIK, İLERI TEKNOLOJI ILE BULUŞTU
Ayhan ÖZTÜRK (solda), Can Özkan OKAN (sağda)
Mükemmeliyet Merkezi Modeli
Okan Üniversitesi Hastanesi, bu iş birliği kapsamında, “Mükemmeliyet Merkezi” olabilme yolunda eğitim süreçlerini bilimsel anlamda en üst düzeyde gerçekleştirebilmek amacıyla Medtronic ile çalışmalar yürütecek.
Sağlık sektörünün önde gelen iki kurumu arasında bilgi birikimi ve uzmanlık paylaşımını artırarak, önemli bir sinerji yaratacak projenin 4 Ekim 2017 tarihinde Okan Üniversitesi Hastanesinde gerçekleştirilen imza törenine, Okan Üniversitesi Hastanesi Yönetim Kurulu
HABER Üyesi Can Özkan Okan, Okan Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mazhar Semih Baskan, Sağlık Bilimleri Rektör Yard. Prof.Dr. Mithat Kıyak, Okan Üniversitesi Hastanesi Genel Müdürü Yrd. Doç. Dr. Alper Tunga Demirarslan, Okan Üniversitesi Hastanesi Başhekimi Prof. Dr. İsmail İlhan Günay ve Okan Üniversitesi Hastanesi Genel Müdür Yardımcısı Tevfik Baş, Medtronic Türkiye ve Orta Asya Bölge Başkanı Ayhan Öztürk ve Medtronic Türkiye Genel Müdürü Esen Tümer katıldı.
Cerrahi Süresinde %40’a Kadar Azalma
İmza töreninde konuşan Okan Üniversitesi Hastanesi Yönetim Kurulu Üyesi Can Özkan Okan şunları söyledi: “Günümüzde teknoloji hızla gelişiyor, biz de bu hıza ayak uyduruyor, modern ve gelişen tıp teknolojisini yakından takip ediyoruz. Okan Üniversitesi Hastanesi olarak cerrahlarımızın uzmanlığını teknolojik alt yapımız ile destekliyor, doğru teknolojilere yatırım yapıyoruz. İleri cerrahi teknolojisini hastanemiz ile buluşturmamız da bu yaklaşımımızın bir yansımasıdır.” Okan Üniversitesi Hastanesi Genel Müdürü Yrd. Doç. Dr. Alper Tunga Demirarslan ise, “Intraoperatif olarak sonuçların değerlendirilmesine olanak tanıyarak, cerrahi süresinde %40’a kadar azalma sağlayan teknoloji ile cerrahi verimliliğimizi arttıracağız. Revizyonların ortadan kaldırılması, hastanın hastanede kalma ve iyileşme sürecinin kısalması gibi etkenler Medtronic ile iş ortaklığı yapmamızın zeminini oluşturdu. Yöntemsel mükemmelliğe erişmek ve kaliteli hasta hizmetini sürdürebilmek için ameliyat planlamalarından programlamalarına kadar nörolojik bilimler alanındaki yenilikçi cerrahi teknolojileri teknolojik alt yapımız ile buluşturuyoruz” diye konuştu.
Surgical Synergy Nedir?
Törende konuşan Medtronic Türkiye ve Orta Asya Bölge Başkanı Ayhan Öztürk de, “Okan Üniversitesi Hastanesi ile yaptığımız Surgical Synergy™ çözüm ortaklığı süreci oldukça önemli bir stratejik iş birliğidir. Medtronic’in ileri cerrahi teknoloji platformuna yapılan yatırım ile Okan Üniversitesi Hastanesi ve kurumun akademik bilgisi ve tecrübesinden en üst düzeyde faydalanma imkanı doğacaktır” dedi. Surgical Synergy hakkında bilgi vermemiz gerekirse; bu bir çözüm ortaklığı ve bir çok komponentten oluşuyor. Teknoloji
ILERI CERRAHI TEKNOLOJISI; BEYIN, OMURGA VE ORTOPEDI AMELIYATLARININ PLANLANMASINDAN SONLANDIRILMASINA KADAR GEÇEN TÜM SÜREÇLERDE, GERÇEK ZAMANLI RADYOLOJIK GÖRÜNTÜLEMEYE IMKAN VERIYOR! olarak; nöro navigasyon sistemi, beyin cerrahisi, beyin tümörü ameliyatlarında ana kriterlerden biri sağlam beyin dokusuna zarar vermeden tümörü çıkartmaktır. Bu nedenle kompleks tümör ameliyatlarında kullanılan en güvenilir yöntem navigasyondur. Cerrahi planlamada ve anında, navigasyon 3 boyutlu anatomik planda cerraha kılavuzluk yaparak hata payını en düşük seviyelere indirir ve ilgili hedef noktaya güvenli bir şekilde ulaşılmasını sağlar. Kompleks ameliyatların başarı oranını ciddi oranda arttırır ve güvenli cerrahiler sağlar. Diğer yöntemlere göre çok daha küçük kesiler beyine ulaşılır, tümörün sınırları net olarak belirlenip tümörün tam olarak çıkarılması sağlanır,tümörün en az riskle ve tamamen çıkarılması imkanını verir. Özetle; beynin ulaşılması riskli olan bölgelerine ve derinliklerine yerleşmiş tümörlerin çıkartılmasında, beyine yayılmış metastatik tümörlerin çıkartılmasında, derin lokalizasyonlardaki biyopsilerde hipofiz adenomları cerrahisinde, shunt yerleştirilmesinde, yüzeyel yerleşimli beyin tümörleri ve kafa kaidesi tümörleri için yapılacak cerrahi girişimlerde, daha güvenli ve daha düşük komplikasyonlu tedavi imkanı navigasyon ve nöromonitörizasyon teknolojilerinin kullanımı ile artar.
Navigasyon Sistemi ve Intraoperative Nöromonitarizasyon
Yaşa bağlı omurga problemleri, skolyoz, deformite, omurga tümörleri,travmaya bağlı omurga kırık , çatlak gibi kompleks ameliyatlar navigasyon sistemi ve intraoperative nöromonitarizasyon aynı anda kullanıldığında başarı ile gerçekleştirilir. Intaroperatif görüntüleme sistemi; ameliyat sırasında anlık 3 boyutlu görüntüleme çekilmesini sağlar. Böylelikle ameliyat sırasında yapılan işlemler cerrahi sırasında kontrol edilebilir. Anlık bilgi sayesinde revizyon vakaları minimize edilir. Oarm ve navigasyon kullanımı sayesinde hasta ameliyat sırasında konvasiyenel yöntemlerle yapılan ameliyatlara oranla daha az radyason alır. Bu sistem kompleks ameliyatların taşıdığı büyük riskleri minimize eder. Ameliyat sırasında 1-2 mm’lik hassasiyet gerektiren vidaların güvenle yerleştirilmesi sağlanır. Enfeksiyon riski azalır, iyileşme süreci hızlanır, hastanede kalma süresi düşer. Nöromonitörizasyon ile hastanın nörolojik durumu takip edilerek ameliyatın yapılması sağlanır. Omurga cerrahisinde sinir sistemine , omuriliğe herhangi bir zarar verilip verilmediğini Anlık gösteren ve anında haber verebilen sistemdir. Yüksek riskli ameliytların sonuç kalitelerini ciddi sekilde artırır ve hata payını minimize eder. EKİM - KASIM 2017
49
MAKALE
DEMING İLKELERI VE
SAĞLIK SISTEMINE YANSIMALARI Sağlık Bakanlığı, İç Denetçi Dr. Mustafa Said YILDIZ
“Japonlar yapabiliyorsa… Biz neden yapamayalım?”
A
merika NBC televizyonunun 1980 yılında bu başlıkla yaptığı yayın W. Edwards Deming’in Amerika’da “keşfedilmesi”ni duyuruyordu. Fizik alanında aldığı doktora derecesi sonrasında Amerikalı Deming’i asıl keşfeden 1951 nüfus sayımları için uzman olarak gittiği Japonya olmuştu. Fakat istatistik uzmanı değil yönetim danışmanı olarak... Fikirlerini Japonya’da firma yöneticilerine anlatan, öğreten Deming “Japon Kalite Devrimi”nin başlamasına yardımcı oldu. Japonlar temel felsefesini Deming’den öğrendikleri kalite anlayışını geliştirdikleri metotlar ve gereçlerle zenginleştirdiler. İlk kalite ödülünü onun adıyla (Deming Prize) kurumsallaştırarak kalite uygulamalarını yaygınlaştırdılar. Çalışma ahlak ve disiplinleriyle uyumlu bu yaklaşım onların yönetim tarzı haline geldi. Deming, “Krizden Çıkış” adlı kitabında 1950’lerde Japonya’daki üst yöneticilere verdiği derslerin temelini oluşturan 14 kilit prensibi ortaya koydu. Sağlıkta kalitenin tekrar canlı bir gündem maddesi haline geldiği bu dönemde Deming’in prensiplerinin sağlık sistemimiz ve sağlık tesislerimiz için ne ifade ettiğine bakmanın faydalı olacağını düşünüyorum. Bu yazıda ilk beş prensipte Deming’in vurgusu ve sağlık alanına yansımaları değerlendirdim. İlk prensip; ürün ve hizmeti geliştirmeye yönelik bir amaç tutarlığı oluşturmalısınız. Bugünün problemleri ile ilgilenirken geleceğin problemlerini ıskalamamak önem taşımaktadır. Sürekli şekilde güncel problemleri çözmek sürdürülebilir olmaktan uzaklaşmayı getirebilir. Yenilikler yapılmalı, araştırma ve geliştirmeye sürekli kaynak ayırılmalı, ürün tasarımı ve hizmet gelişimi sürekli iyileştirilmelidir. Birbirinden kopuk amaç ve hedeflerin tümü olumlu yöne gitse de aralarında bir tutarlılık yoksa başarıya ulaşamaz. Stratejik planların bürokratik ve sıkıcı metinler olmaktan çıkıp pratik amaçlar için günlük faaliyetlerde kullanılabilmesi gerekir. Bu planlardan amaç tutarlılığını sağlaması beklemelidir. Örneğin hastane düzeyinde enfeksiyonun 50 EKİM - KASIM 2017
düşürülmesi hedefleniyorsa, sistem mantığı ve süreç etkileşimleri göz önünde bulundurularak departman düzeyinde fiziki şartlarda buna uygun değişiklikler, sağlık profesyonellerinin eğitiminde eklemeler, ilaç tedarik zincirinde iyileştirmeler… gibi farklı alanlarda aynı hedefe yürüyen projeler başlatılabilir. Uzun vadeli hedefler için tüm bu etkileşimli amaçları tutarlı şekilde yönlendiremediğimiz sürece iyi niyetli gayretlerin sonuçsuz kalması sürpriz olmayacaktır. Daha makro planda hastaneciliği geliştirirken, koruyucu sağlık hizmetlerini, ilaç ve cihaz teknolojisini, sağlık bilgi teknolojilerini aynı amaç tutarlılığı içinde geliştirmek hedeflenmelidir. İkinci prensip; yeni felsefeyi benimseyin.
MAKALE Yanlışların bazen doğal karşılanarak, bazen yanlışı yapanın kabahatli görülerek üzerinin örtüldüğü; yanlışın telafi edilmesinin zararların karşılanmasından ibaret sanıldığı batılı yönetim felsefesi Deming’ineleştirdiği bir diğer alan olmuştur. Yanlışların oluşmasını önlemeyi ve yanlışlardan öğrenmeyi bir sistem haline getiren Japon felsefesini benimsemeyi önerir. Sağlık alanında oluşan geri dönülmesi zor veya bazen imkânsız hataların tekrar etmemesi için bu hataları getiren süreçleri inceleyen mekanizmaların kurulması şart. Uygulama ile öğreti arasındaki boşluğu ortadan kaldıran, hatayı kaynağında yok etmeye gayret eden, kurduğu hata önleme sistemlerine rağmen oluşan hatanın kök nedenlerini araştıran ve bunu sistemi ile bütünleştiren bir yapıya ihtiyacımız var. Üçüncü prensip; kontrole bağımlı kalmayın. Kalite kontrolle sağlanmaz. Kontrol yüksek maliyetlidir ve sanıldığı kadar etkili değildir. Denetim ve Değerlendirme ile elde edilen veriler kalite iyileştirmede kullanıldığı ölçüde anlamlıdır. Ürüne kaliteyi kontrol ederek zorla sokamazsınız. Kontrol kaliteyi artırmak için hem çok geçtir, hem de etkisiz ve masraflıdır. Sistemlerin daha iyi bir noktada konumlanması için denetim ve değerlendirme mekanizmalarını artırmak ve çeşitlendirmek son dönem yönetim reflekslerinden biri haline geldi. Sağlık sistemi de bundan nasibini aldı. Denetim ve kontrolü gerekli ve yeterli ölçüde tutmak, faaliyet sonrası değerlendirmeler yerine faaliyet içinde kalite iyileştirme ve performans geliştirme çabalarını artırmak daha verimli sonuçlar verebilir. Kalite değerlendirmeleri ve akreditasyon’un faydası bulunmakla beraber çalışanların fiilen katıldığı, yönetimin desteklediği, tutarlı kalite iyileştirme faaliyetleri ile desteklenmediği sürece yüzeysel ve göstermelik kalma tehlikesi ile karşı karşıyadır. Kaliteyi sadece kontrol ve denetimle sağlama çabası denetim gününe hazırlıklı fakat kaliteyi iyileştirme amacından uzak bir yönetim ve çalışanı beraberinde getirebilir, ki bu durum kaliteyi artırmaz. Dördüncü prensip; yalnızca fiyata bağlı satın alma değerlendirmelerinden kaçının; kaliteli ürün ve hizmet sunan tedarikçilerle uzun süreli ilişkiler kurun, onların standartlarını belirleyin, yönlendirin: Satın alma işi ürünleri en az bedel ödeyerek temin etmekten çok daha fazlasıdır. Satın alma
departmanlarının en az fiyatlıdan çok toplam en düşük maliyeti getirecek, en kaliteli, en akıllıca satın almayı yapmayı öğrenmeleri gerekiyor. Standartlarınızı karşılayan, ilişkilerinizin olgunlaştığı, karşılıklı güven sağladığınız bir grup tedarikçiyle çalışmak ciddi fayda sağlayacaktır. Tedarikçilerinizle uzun dönemli ilişkiler kurarak onların standartlarını da belirleyebildiğiniz ölçüde toplam en düşük maliyete ulaşırsınız. Sağlık alanında kaliteli hizmet kaliteli cihaz ve teknoloji ve ekipmanla mümkün. En düşük fiyat üzerine kurulu bir sistem bir taraftan satın alanı ihtiyacı karşılamayan ürüne yöneltirken, diğer taraftan tedarikçinin üretim ve satış davranışını etkiliyor. Tedarikçi daha düşük standartlarda malzemeyi, daha düşük fiyatla tedarik yoluna gidiyor; ürün araştırma geliştirme ve hizmet iyileştirmeye zaman harcamıyor. Tedarikçi yalnızca fiyat rekabeti yaptığından sürekli olarak değişiyor. Yönetimin bu hızla değişen muhatabın standartlarını belirlemesi ve yönlendirmesi çoğu zaman imkânsız hale geliyor. Satın alma departmanlarının en düşük fiyat yerine en uygun ürün ve hizmeti sağlayacak optimal fiyat yönelimi piyasayı olumlu etkileyecektir. Beşinci prensip; sürekli olarak kaliteyi iyileştirin. Kronik problemlerin kronik
nedenlerini bulup iyileştirmeden belirtilerini ortadan kaldırmak geçici olacak, sorunu çözmeyecektir. İyileştirme çabalarının personeli değil sistemi iyileştirmeye odaklanması gerekir. İşlemeyen, kötü işleyen sistem, uygulama, anlayışları belirlemeli ve değiştirmelidir. Bu sistemik nedenler devam ettiği müddetçe sistemik sıkıntılar da devam edecektir. Denetim ve Değerlendirme sistemsel sıkıntıları görebilmek ve iyileştirme fırsatlarını yakalayabilmek amaçlı yapılmalıdır. Sağlıkta kalite iyileştirme gerek hasta güvenliğinin iyileştirilmesi alanı için ve gerekse yüksek maliyetli bu sektörde israfların önlenmesi ve sürdürülebilirliğin sağlanması için en önemli önceliklerden. Kalite iyileştirme kültürünün yaygınlaştırılmasının stratejik hedef olarak benimsenmesi ve uygun politikalarla bu yönde çalışılması, kalite iyileştirme bilgi ve deneyiminin artırılması yönünde çalışmanın sistematik olarak tüm sağlık kuruluşlarında gerçekleştirilmesi temel hedeflerden olmalı. Deming’in ortaya koyduğu birbirinden değerli bu prensiplerin tümünün ayrı ayrı ve beraberce değerlendirilmesi ve hayata geçirilmesi sağlık alanında kalite için önemli adımlar atmamızı sağlayacaktır. Yeni bir dönem yeni felsefe, anlayış ve paradigma değişimi ile başarıya ulaşacaktır. EKİM - KASIM 2017
51
HABER TÜRKIYE’NIN ILK 500 ŞIRKETI ARASINDA YER ALAN MEDICANA SAĞLIK GRUBU, 50 MILYON DOLARLIK YATIRIMIN ARDINDAN 12. HASTANESINI KADIKÖY KIZILTOPRAK’TA HIZMETE AÇTI
MEDICANA KADIKÖY HASTANESI HIZMETE AÇILDI
T
ürkiye’de özel sağlık hizmet sunumunun lider markaları arasında yer alan Medicana, 25 yıllık deneyimini geride bırakmaya hazırlanıyor… Grup, 12. Hastanesini Kadıköy’de hizmete açtı. Toplam 15 bin metrekare kapalı alana sahip 12 katlı hastane, dünya standartlarında sağlık hizmeti ve güçlü akademik hekim kadrosu ile tüm Anadolu yakasına hizmet sunuyor. Kardiyolojiden beslenme ve diyete, kadın hastalıkları ve doğumdan çocuk sağlığına kadar 48 farklı tıbbi bölümü bünyesinde barındırıyor. Modern tıp teknolojisini ve konforu, güler yüzlü bir anlayışıyla buluşturan Medicana Kadıköy, aralarında 60 kişilik seçkin bir akademik kadronun da yer aldığı toplam 500 deneyimli personeliyle hizmet veriyor.
Önümüzdeki 5 Yılda Yüzde 100 Büyüme Hedefleniyor
Medicana Kadıköy Hastanesi için toplam 50 milyon dolar tutarında yatırım yaptıklarını belirten Medicana Sağlık Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Hüseyin Bozkurt, “Grubun büyüme hedefleri doğrultusunda hayata geçirdiğimiz yeni hastanemizin, tüm Anadolu yakasına ve ülkemize hayırlı olmasını diliyorum. İstanbul’un en önemli 52 EKİM - KASIM 2017
Medicana Sağlık Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Hüseyin Bozkurt
HABER 81 YATAK KAPASITESI, 40’IN ÜZERINDE POLIKLINIK VE MUAYENE ODASI BULUNAN MEDICANA KADIKÖY HASTANESINDE 7 ADET ERIŞKIN YOĞUN BAKIM YATAĞI, MODERN YENI DOĞAN YOĞUN BAKIM ÜNITELERI VE ILERI DÜZEY TEKNOLOJIYLE TASARLANMIŞ AMELIYATHANELER MEVCUT
lokasyonlarından biri olan Kadıköy’e, Medicana kalitesini ve hizmet anlayışını taşıdığımız için büyük mutluluk duyuyoruz” diye konuştu. Türkiye’de özel sektörün gelişmesi ve kamunun özel sektörden hizmet almaya başlamasıyla sağlık sektörünün önemli ölçüde geliştiğini, sağlık hizmetlerine ulaşımın her geçen gün kolaylaştığını ifade eden Bozkurt, şöyle konuştu: “Medicana Sağlık Grubu olarak önümüzdeki 5 yılda yüzde 100 büyümeyi hedefliyoruz. Yatırımlarımıza da bu odak doğrultusunda devam edeceğiz. Türkiye’de sağlık sektöründe bugün gelinen noktada en önemli farkı, hasta memnuniyetinin yaratacağına inanıyoruz. Tamamen hasta ve hekim odaklı tasarladığımız Medicana Kadıköy Hastanesinde de dünya standartlarında bir kalitede hizmet sunabilmek için gerekli tüm altyapıyı kurduk. Kadıköy Medicana’da ziyaretçilerimizin ihtiyaç duyabileceği her türlü tedavi imkânını sunuyoruz ve Anadolu yakasını yepyeni bir sağlık hizmetiyle tanıştırıyoruz.”
48 Tıbbi Uzmanlık Alanında Hizmet Sunumu
Medicana Kadıköy Hastanesi, tüm Medicana hastaneleri gibi hasta güvenliği, hizmet sürekliliği ve bütünlüğünün sağlanması amacıyla ziyaretçilerine konfor ve kalite sunuyor. Ziyaretçilerin çok farklı tedavi ihtiyaçlarına yanıt veren hastane; iç hastalıkları, nefroloji, kardiyoloji, dermatoloji, fizik tedavi ve rehabilitasyon, acil tıp, çocuk sağlığı ve hastalıkları, estetik cerrahi, göz hastalıkları, ağız ve diş sağlığı, patoloji ve yoğun bakım üniteleri başta olmak üzere 48 tıbbi uzmanlık alanında hizmet sunuluyor.
81 Yatak Kapasitesi, 40’ın Üzerinde Poliklinik
Son dönem hastane mimarisinin seçkin özelliklerini bünyesine toplayan Medicana Kadıköy Hastanesi; hasta odaları, bekleme ve poliklinik alanları, teşhis ve tanı ünitelerinde, hasta ve hasta yakınlarının beklentilerine de yanıt veriyor. 81 yatak kapasitesi, 40’ın üzerinde poliklinik ve muayene odası bulunan Medicana Kadıköy Hastanesi, 7 adet erişkin yoğun bakım yatağı, modern yeni doğan yoğun bakım üniteleri, ileri düzeyde teknolojiyle tasarlanmış ameliyathaneleri, konfor ve güvenliğin maksimum seviyede tutulduğu hasta ve hasta yakını odaları, tüm tanı ve teşhislerin yapılabileceği üst düzey radyolojik görüntüleme cihazları,
engelli hasta odalarının yanı sıra izolasyon odalarıyla tam teşekküllü bir hizmet sunuyor. Sağlık hizmetinin 7 gün, 24 saat aynı nitelikte sunulmasını hedefleyen hastanede, ziyaretçiler; otopark, ulaşım ve acil erişim imkânlarından faydalanabiliyor.
5 İlde 12 Hastane ve 5000’i Aşkın Çalışanı
1992 yılından bu yana hizmeti sunan Medicana Sağlık Grubunun; İstanbul, Ankara, Konya, Samsun ve Sivas’ta olmak üzere 5 ilde 12 hastanesi ve 5000’i aşkın çalışanı bulunuyor. Uluslararası standartlarda sağlık hizmetini toplumun her kesimine yaygın sunmayı; şeffaf, güvenilir ve şefkatli hasta yaklaşımıyla hasta memnuniyetini sürekli artırarak geliştirmeyi hedefliyor. EKİM - KASIM 2017
53
RÖPORTAJ
“KAPAK VE YAPISAL KALP HASTALIKLARINA YÖNELIK YENI GELIŞEN TEDAVI YÖNTEMLERI KARDIYOLOJIYI GELECEKTE DAHA POPÜLER BIR ALAN YAPACAK”
KARDIYOLOJININ POPÜLARITESI NASIL ARTAR?
İ
stanbul Aydın Üniversitesi VM Medical Park Florya Hastanesi Kardiyoloji Uzmanı Doç. Dr. Ayhan Olcay, klinikiletişim’in sorularını yanıtladı. Başarılı bir kardiyoloji kliniği yapılanması ve organizasyonunun olmazsa olmazları sizce nelerdir?
Merkezin anjiyografi ve detaylı noninvazif tanı ünitelerinin bulunması temel ihtiyaçlardır. Hastalarda BT koroner anjiyografi ve kardiyak MR inceleme de son dönemlerde sıklıkla kullanıldığı için radyoloji bölümü ile koordine olarak bu hizmetlerin olması da tanı ve tedavi kalitesini artırmaktadır. Merkezde 7/24 acil anjiyo ve müdahale için de nöbetçi/icapçı hekim organizasyonu yapılması gerekir. Koroner yoğun bakımın, gerektiğinde 54 EKİM - KASIM 2017
intraaortik balon pompasında ve entübe hastaları da takip edecek şekilde organize edilmesi hastalardaki mortaliteyi azaltan bir faktördür. Kardiyoloji ekibinde en az bir görüntülemede uzman kardiyolog, bir girişimsel kardiyolog bir de elektrofizyolog bulunması önemlidir. Kardiyoloji bölümünün yaptığı girişimleri sadece koroner damarlar ile sınırlı tutmayıp, kapak girişimi, yapısal girişimler, karotid girişimleri ve diğer periferik girişimleri de yapması bölümde yapılan işin kalitesini artırmaktadır. Kardiyoloji ve kalp damar cerrahisinin ortak çalışabilmesi ve uyumlu olması da hastalar açısından başarıyı artıran faktördür.
Hasta profiliniz, ağırlıklı olarak kimlerden oluşuyor?
Daha çok 50 yaş üstü kalp krizi geçirmiş ve
İstanbul Aydın Üniversitesi VM Medical Park Florya Hastanesi Kardiyoloji Uzmanı Doç. Dr. Ayhan Olcay damarsal problemleri olan hastalarımız var. Elektrofizyoloji ve yapısal kalp müdahaleleri için gelen grup ise biraz daha düşük bir yaş ortalamasına sahip. Kapak problemi olan veya kalp damar cerrahisinde opere edilmiş bypass ve kapak replasmanı hastaları da ayrı bir grubu oluşturuyor. Sigara içimi, hareketsizlik, diyabet, obezite, büyük şehirde yaşam ve ekonomik sıkıntıların getirdiği stresler kalp damar hastalıklarında en büyük rol oynayan faktörler.
Kalp ve damar hastalıklarının tanı ve tedavisi maliyetli bir süreç mi?
Kalp damar hastalıklarının tanı ve tedavisi dünya ile karşılaştırıldığında Sosyal Güvenlik Kurumu açısından çok maliyetli değildir. Malzeme ve ilaç fiyatları da son dönemde oldukça düşmüş olduğundan tedavi maliyetleri de kabul edilebilir sınırlardadır. Dünya standartları ile karşılaştırıldığında maliyetler de daha düşük görünmektedir. Türkiye’de en iyi öğrenciler tıp fakültelerine gitmekte ve yıllardan beri biriken insan gücü de tıp fakültelerinde dünya standardında hekim yetiştirmektedir. İyi yetişmiş hekimler Türk insanının pragmatik taraflarını da kullanınca ortaya dünya ile karşılaştırıldığında kaliteli bir sağlık hizmeti çıkartmaktadırlar.
RÖPORTAJ “KARDIYOLOJI ALANINDA KARDIYAK MR GÖRÜNTÜLEME, BT ANJIYOGRAFI ILE KORONER DAMARLARI GÖRÜNTÜLEYIP SANAL ORTAMDA DARLIK SEVIYESINI BT-FFR ILE BELIRLEME YÖNTEMI, HEYECAN VERICI VE ALANI DEĞIŞTIREBILECEK GELIŞMELER”
Kardiyoloji alanındaki tetkik ve tedavilerde kullanılan yeni teknolojiler neler?
Kardiyoloji alanında kardiyak MR görüntüleme, BT anjiyografi ile koroner damarları görüntüleyip sanal ortamda darlık seviyesini BT-FFR ile belirleme yöntemi, heyecan verici ve alanı değiştirebilecek gelişmeler. Koroner için basınç ölçme, optikalkoheranstomografi görüntüleme, intravasküler ultrason görüntüleme de tanı ve doğru tedavi kararını vermede hekime çok yardımcı olmaktadır. Daha önce sadece açık kalp cerrahisi ile tedavi edilebilen kapak hastalıklarının anjiyografi yöntemi ile tedavi edilebilmesi çok heyecan verici bir alandır. Gündelik pratiğimizde aort kapağa yönelik TAVI işlemine ek olarak mitral ve triküspit kapak replasman tedavileri de rutine girecek gibi görünüyor.
Kardiyoloji branşında uzmanlık yapmak isteyen genç hekimlere çalışma hayatına özgü tavsiyeleriniz neler?
Kardiyoloji şu an için bile birçok hastalığa çözüm bulabilen bir alan, bu nedenle hızlı ve yüz güldürücü sonuçlar almak işimizi daha keyifli yapılabilir kılıyor. 7/24 hastanede çağrılabilme sıkıntısına katlanmak istemeyen bir hekim için bile nonivazif kardiyolog olarak da rahat bir çalışma
ortamı sağlayabiliyor. Kapak ve yapısal kalp hastalıklarına yönelik yeni gelişen tedavi yöntemleri kardiyolojiyi gelecekte daha popüler bir alan yapacaktır. Kardiyoloji uzmanlık sınavında ilk 100 arasına giren yeni mezun hekimlerin yarısı radyoloji, cildiye, göz ve fiziksel rehabilitasyon gibi
nöbeti az, malpraktis dava derdi olmayan, sağlıkta şiddetin daha az yaşandığı bölümleri tercih ediyor. Yeni mezunların kardiyolojiyi seçmek için birçok iyi nedenleri olmasına rağmen ülkemiz şartlarında kardiyolojiyi tercih etmemeleri gözden geçirilmeli ve altta yatan nedenler düzeltilmelidir. EKİM - KASIM 2017
55
HABER
GÜNÜMÜZDE KALP AMELIYATLARININ YÜZDE 70’I AÇIK, YÜZDE 30’U ISE ROBOTIK CERRAHI YÖNTEMI ILE GERÇEKLEŞTIRILIYOR. ROBOTLA GERÇEKLEŞTIRILEN KALP AMELIYATLARINDA HASTA ERKENDEN GÜNLÜK HAYATA DÖNÜYOR 56 EKİM - KASIM 2017
C
errahi tedavilerde sıklıkla rastlanan robotik cerrahi yöntemi, kalp ameliyatlarında da yeni bir döneme işaret ediyor. Kadın hastalıkları ve doğum, üroloji ve genel cerrahi başta olmak üzere neredeyse tüm cerrahi alanlarda daha az az riskle ameliyatların gerçekleştirilmesine olanak sağlayan robotik cerrahi tekli ya da ikili koroner bypass ameliyatlarında, bazı kalp deliklerini onarmada, mitral kapak hastalıklarında, kapak değişimi ve onarımında da tercih ediliyor.
HABER
KALP AMELIYATLARI ROBOTLARA EMANET
Anadolu Sağlık Merkezi Kalp ve Damar Cerrahisi Bölümü Direktörü Prof. Dr. Haşim Üstünsoy, robotik cerrahinin kalp ameliyatlarında elde ettiği başarının, hastaların kalp ameliyatlarındaki hayati risk kaygısını azalttığına dikkat çekti. Hastaların eskiden yalnızca hayati riskleri düşündüğünü ancak artık ameliyat izlerinden kaynaklanan estetik kaygıları da olduğunu belirten Prof. Dr. Üstünsoy, “Robotik cerrahi bu kaygıları da ortadan kaldırıyor” dedi.
Yaralar Hızla İyileşiyor
Robotik cerrahinin diğer cerrahi alanlarda sağladığı avantajların kullanıldığı kalp ameliyatlarında da geçerli olduğunu belirten Prof. Dr. Haşim Üstünsoy şöyle konuştu: “Yöntemin ameliyat esnasında sağladığı konfor, yaraların hızlı iyileşmesini, dolayısıyla hastanın da hızlı bir şekilde ayağa kalkmasını, gündelik hayatına dönmesini sağlıyor. Robotik cerrahi ile yapılan kalp
Anadolu Sağlık Merkezi Kalp ve Damar Cerrahisi Bölümü Direktörü Prof. Dr. Haşim Üstünsoy
ameliyatlarında hastanın göğüs kafesine ortalama 1,5-2 cm’lik 4-5 delik açılıyor. Robotun 4 kolu ve bir de hasta başı cerrah diye adlandırılan uzmanın çalışabileceği küçük bir kesi yeterli oluyor. 1,5-2 cm’lik delikler küçük dikişlerle kapatılıyor ve bu izler zamanla görünmez hale geliyor.”
Enfeksiyon Riski En Az Seviyeye Robotik cerrahi ile tecrübeli ellerde yapıldığı takdirde hata yapma riskinin açık ameliyatlara göre çok daha düşük olduğunu ifade eden Prof. Dr. Haşim Üstünsoy “En önemlisi ise, robotik cerrahi ile insan elinden uzaklaşıldığı ve daha kapalı bir alanda çalışıldığı için enfeksiyon riskinin en az seviyeye iniyor olması. Ayrıca açık kalp ameliyatında 5-7 gün süren taburcu süresi robotik cerrahide 3-4 güne inerken, açık kalp ameliyatındaki 3-4 aylık iyileşme süresi robotik cerrahide 10-15 güne iniyor” dedi. EKİM - KASIM 2017
57
RÖPORTAJ
NEDEN VE NASILIYLA DOĞUŞTAN KALP HASTALIĞI TÜRKIYE’DE HER YIL YAKLAŞIK 12.000 DOĞUŞTAN KALP HASTASI DÜNYAYA GELIYOR. BU HASTALIKTA DA SIHIRLI KAVRAM: ERKEN TEŞHIS
D
oğuştan kalp hastalığı ve riskleri konusunda AbbVie Türkiye Medikal Direktörü Dr. Mahmut Gücük, klinikiletişim’in sorularını yanıtladı.
Türkiye’de, doğuştan kalp hastalığının görülme sıklığı ve tedavi yöntemlerine ilişkin bilgi verir misiniz?
Tüm doğuştan hastalıklar arasında en sık görüleni kalbin yapısal bozukluklarıdır. Türkiye’de her yıl yaklaşık 12.000 doğuştan kalp hastası dünyaya geliyor. Bu noktada erken teşhis büyük önem taşıyor. Türkiye’deki çocuk kalp sağlığı hizmetleri son yıllarda önemli ilerlemeler gösteriyor. Anne karnında teşhis konulabildiği gibi birçok ağır doğuştan kalp hastalığı, ameliyat yolu ile tedavi edilebiliyor. Kalplerinde orta veya geniş deliklerle doğan bebekler erken teşhis edilmez ve zamanında tedavi edilmezlerse kalp yetersizliği gelişebilir, pulmoner hipertansiyon (akciğer tansiyonu) gelişebilir, büyüme ve gelişmeleri geri kalır, sık tekrarlayan akciğer enfeksiyonlarıyla sağlıkları ve tüm ailenin yaşamı etkilenir. 58 EKİM - KASIM 2017
Diğer bir önemli doğuştan kalp hastalığı grubu siyanoz (morarma) ile seyredenlerdir ki bu tip hastalığı olan çocuklar çok daha erken dönemde tedavi ve ameliyat gerektirir. Doğuştan kalp hastalıklı bebek ve çocuklarımız kateter yolu ile tedavi ya da ameliyat sonrasında normal veya normale yakın bir hayat kalitesine ve yaşam Dr. Mahmut Gücük beklentisine sahip olabilir. Ayrıca, her yıl 14 Şubat haftası, Türkiye’de anjiyo veya ameliyatın gecikmesine neden ve tüm dünyada “Doğuştan Kalp Hastalığı olabilmektedir. Dünya Sağlık Örgütü Farkındalık Haftası” olarak kabul ediliyor. verilerine göre de tüm dünyada her yıl
Doğuştan kalp hastası olan bebekleri bekleyen riskler nelerdir?
Doğuştan kalp hastası olan bebekler için en önemli konulardan biri enfeksiyon riskidir. Doğuştan kalp kusuru olan bebekler Respiratuar Sinsisyal Virüs (RSV), influenza A, B, adenovirus gibi etkenlerle oluşan solunum yolu enfeksiyonlarına daha kolay yakalanabiliyor. RSV ile oluşan alt solunum yolu enfeksiyonu, bu bebeklerde maalesef daha şiddetli seyretmekte, uzun sürmekte ve planlanan
yaklaşık 200.000 çocuk, RSV dolayısı ile hayatını kaybetmektedir. Referanslar: Ündar A,. Türk Göğüs 2012;20(2):181-185.
Kalp
Damar
Meeting report: WHO consultation on Respiratory Syncytial Virus (RSV) vaccine development, Geneva, 25-26 April 2016. http://www.childrensheartfoundation.org/ about-chf/fact-sheets erişim: Ağustos 2017 ANKEM Dergi 2012;26(Ek 2):224-233
20x28 ®
Mikro Optik ®
Ailemize Hoşgeldin ACENDIS ailesi büyümeye devam ediyor. 65 seneden beri Türkiye`de ana faaliyetlerini göz cerrahisi ve mikrocerrahi alanlarına yoğunlaştırmış olan Mikro Optik firmasını bünyemize dahil etmekten büyük mutluluk duymaktayız. ACENDIS Grubu olarak Mikro Optik firması yönetici kadrosu ve çalışanları için ‘Ailemize Hoşgeldiler’ diyoruz. Mikro Optik firmasının oftalmoloji alanındaki uzun yıllara dayanan tecrübesinden ve kapsamlı ürün gamından aldığımız destekle göz cerrahisi ve mikrocerrahi alanlarında da müşterilerimizin yanlarında olmaya devam edeceğiz.
ACENDIS TÜRKİYE Proje Yönetimi / Project Management Satış & Servis / Sales & Tech. Serv.
ACENDIS GERMANY Project Management / Headquarters
Küçükbakkalköy Mah. Cem Sokak. No: 4 34750 Ataşehir / İstanbul · Türkiye
Wohlenbergstr. 5 30179 Hannover Germany
Tel. E-mail Web
Tel. E-mail Web
+90 216 - 470 49 49 bilgi@acendis.eu www.acendis.com.tr
+49 511 - 1 83 83 contact@acendis.eu www.acendis.eu
Mikro Optik Ltd. Şti. Evliya Çelebi Mah. Refi k Saydam Cad. No. 21 /4 Şişhane - İstanbul Tel. Email
+90 (0) 243 53 65 / 249 88 25 info@mikrooptikltd.com
Web
www.mikrooptikltd.com
www.acendis.com.tr www.mikrooptikltd.com www.acendis.eu
kurumsal İletişim çözümleri yayıncılık | basılı, görsel ve dijital grafik tasarım medya planlama | marka iletişimi | organizasyon
www.med-publish.com