5__klinikiletisim

Page 1

SAĞLIKTA DÖNÜŞÜM PROGRAMI TAMAMLANDI… ŞIMDI SIRA DIJITAL DÖNÜŞÜMDE

SEKTÖRÜN YENI İŞ TANIMI: CHIEF DIGITAL OFFICER (CDO)

Dr.Şuayip Birinci

MEDİKAL SEKTÖRÜN YENİLİKÇİ DERGİSİ

ŞUBAT - MART 2018 YIL : 1 SAYI : 5

TÜRKIYE’DE KADIN DAYANIŞMASININ ROL MODEL KURUMU:

GÜVEN HASTANESI

DIJITALDE YENI TRENDLER NELER OLACAK?

EN FAZLA HANGI ALANLAR ETKILENECEK?

ŞIRKETLER DIJITALLEŞME SÜRECINDEN GEÇIYOR

PEKI YA LIDERLER?

GÜVEN HASTANESI Y.K. BŞK. NÜKET KÜÇÜKEL EZBERCI

BUKET EMINOĞLU PILAVCI: “KALDER HAYATIMIN KILOMETRE TAŞLARINDAN BIRIDIR”

REKABET IÇIN DIJITAL DÖNÜŞÜM


A91CT-9531-A1-7600

SOMATOM go.Now

BT için tablet teknolojili yepyeni bir mobil iş akışı Mevcut sisteminizi değiştirmek mi istiyorsunuz? Yoksa ilk kez bir BT görüntleme cihazı mı alacaksınız?

SOMATOM go.Now, 32 kesit BT sistemi, günlük BT rutinleriniz için yeni iş akışıyla ve üst düzey cihazlarda kullanılan ileri teknolojiyi bünyesinde barındırmasıyla farklılık yaratıyor. Tablet üzerinden çekimlerle kaliteli sağlık hizmetleri sunarak BT’de başarı kazanmanıza yardımcı oluyor.


Sağlık sektörü köklü bir değişim içinde. Artık daha az maliyetle daha çok hastaya daha iyi hizmet sunmak gerekiyor. Siemens Healthineers sektördeki bu değişimin farkında. Yeni 1.5 Tesla MR sistemimiz MAGNETOM Sempra, ihtiyacınız olan çözümü sunuyor ve her yeni gün başarınıza katkı sağlıyor.

Siemens Healthineers ─ 2017 Global MRI Company of the Year

Hedeflediğiniz standar a iş akışları Yeni klinik fırsatlar Optimize toplam sahip olma maliyeti


İÇİNDEKİLER İÇİNDEKİLER İÇİNDEKİLER

8

12

SAĞLIK BAKANLIĞI MÜSTEŞAR YARDIMCISI DR. ŞUAYİP BİRİNCİ: “ŞEHİR HASTANELERİNİN BİLİŞİM ALTYAPISINI DİJİTALMÜKEMMELİYET EKSENİNDE KURGULUYORUZ”

SIEMENS HEALTHINEERS PAZARLAMA MÜDÜRÜ ÖMER DEMİR: “DİJİTAL DÖNÜŞÜM KONUSUNDA AŞILMASI GEREKEN EN BÜYÜK ENGEL, DEĞİŞİME OLAN DİRENÇ”

GE SAĞLIK TÜRKIYE GENEL MÜDÜRÜ YELDA ULU COLIN, KANADA’DA İLK KEZ AÇILAN ANALİZE DAYALI HASTANE KOMUTA MERKEZİNİ ANLATTI

40

22

BUKET EMİNOĞLU PİLAVCI: “100 KADINDAN SADECEYÜZDE 13’Ü İŞVEREN KONUMUNDA. İŞGÜCÜ DIŞINDA KALAN KADINLAR İSE GENELLİKLE EVDE OTURUYOR”

NÜKET KÜÇÜKEL EZBERCİ: “GÜVEN’DE YÖNETİM KURULU ÜYELERİNİN TAMAMI KADIN! YÖNETİM DIŞINDA ÇALIŞANLARIMIZIN YÜZDE 60’I KADIN”

28

34

VALUEHEALTH YÖNETİM ORTAĞI HASAN KUŞ, OECD TARAFINDAN YAYINLANAN “HEALTH AT A GLANCE 2017” VERİLERİNİ YORUMLADI

PWC TÜRKİYE LİDERİ EDİZ GÜNSEL: “HASTANELERİN DİJİTALLEŞMESİ KİŞİSEL VERİLERİN KORUNMASI KANUNU VE SİBER GÜVENLİK KONUSUNU DA GÜNDEME GETİRİYOR”

16

PROF. DR. ARZU TOPELİ İSKİT: “DÜNYADA OLDUĞU GİBİ TÜRKİYE’DE DE HASTANELERİN YOĞUN BAKIM YATAK SAYISINDA CİDDİ ARTIŞ VAR”

CDO TURKEY İCRA KURULU BAŞKANI BÜLENT KUTLU: “2016 YILINDA CHIEF DIGITAL OFFICER (CDO) ATAMALARI ORANI %19’A ULAŞTI. BU ORAN 2015 YILINDA SADECE %6 İDİ”

30

38 PROF. DR. ATA AKIN: “HIZLA YAŞLANAN NÜFUSUN HIZLA YENİ ORGANLARA İHTİYACI OLACAK. ‘EVLADIM BANA ORADAN BİR ÇİFT MAVİ GÖZ LÜTFEN’ DİYECEĞİMİZ GÜNLER BEKLİYOR BİZİ”

44

4

ŞUBAT - MART 2018



EDİTÖR

edİTÖR

Yönetim MedPublish Yayıncılık adına İmtiyaz Sahibi Fatma Ergüzeloğlu

Fatma Ergüzeloğlu

klinikiletişim 1 yaşında Geçen sene bu zamanlar yayın hayatına başlayan dergimiz bir yılı geride bıraktı. Biraz şaşkın olmakla birlikte gururluyuz! Basılı yayınlara biçilen kısa ömrün, sektörel içerikler sözkonusu olduğunda, çok yerinde olmadığına inanıyorum. klinikiletişim gibi sektörün nabzını tutan dergilerin öne çıkan 2 misyonu daha var: Sektörel hafıza olması ve kaynak erişimine imkan sağlaması. Bu iki husus, bence tüm zamanların vazgeçilmez ihtiyaçları arasında! Bu sayıda sağlıkta dijital stratejileri mercek altına aldık. Öte yandan Mart ayının iki önemli gündeminden biri olan 8 Mart Dünya Kadınlar Günü dolayısıyla, adeta kadın dostu hastane olarak ifade edebileceğim ve Ankara’nın değerleri arasında sayılabilecek Güven Hastanesi Yönetim Kurulu Başkanı Nüket Küçükel Ezberci ile özel bir röportaj gerçekleştirdik. Kendisi aynı zamanda, erkek egemen bir yapı olan TÜSİAD yönetiminde yer alan bir kadın! Anlattıkları birçok işletme için ilham verici nitelikte! Sağlıkta dijitalleşme konusu inanılmaz yoğun ve kendi içinde dallı budaklı bir dosya karşımıza çıkardı. İstemeyerek de olsa konuları seyrelterek ilerledik. Dijitaldeki gelişmelerin heyecan verici dalgası sağlık sektöründe her geçen gün daha fazla hissediliyor. Üretim anlamında henüz kayda değer bir çıkışı olmasa da Türkiye, bu dalganın en fazla etkileneni pozisyonunda konumlanıyor. Dijitalleşme hedeflerini tartışan sektörel toplantılar da sıklıkla yapılıyor; önümüzdeki dönem yapılacak olan Health 4.0 Sağlıkta Yenilikler Kongresi ve Vizyon100 toplantıları ilk aklıma gelenler… Önceleri tek oturum veya birkaç konukla programda yer açılan sağlıkta dijital stratejiler artık programların ana gündemi olarak belirleniyor ve kendi içinde ayrıldığı kolları derinlemesine tartışılıyor. Çok sevindirici gelişmeler… Sağlık teknolojilerindeki yeniliklerin piyasaya girme hızı, yaygınlık kazanması ve yeni modelinin üretimi neredeyse göz açıp kapayıncaya kadarki sürede gerçekleşiyor. Bu hız, bir yandan üretim dinamiklerini akla getiriyor ve ürünün/tıbbi cihazın teknoloji üretim altyapısı, iş yapma kültürü, insan gücü, ticari vizyon, pazarlama ve satış stratejilerinin nasıl gerçekleştiği mercek altına alınıyor. Sağlık Bakanlığının sıcak konuları arasında yer alan yerel – yerli üretim için gereken “laboratuvar koşullarının” sağlanması öyle sanıyorum ki böylesi üretim dinamiklerinin oluşturulmasına bağlı! Başarılı bir yerli üretim politikasını bileşik kaplar teorisinin hayata geçirilmiş hali olarak düşünüyorum. Keyifli okumalar dileğiyle

6

ŞUBAT - MART 2018

Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Funda Ergüzeloğlu El Görsel Tasarım Murat Koçoğlu Redaksiyon Duygu Sırakaya Çavuş Reklam ve Pazarlama MedPublish Yay. Eğitim Dan. ve Org. klinikiletisim@med-publish.com Yayın Türü Ulusal Süreli Yönetim Adresi 861.cad. No: 4/10 06640 Çankaya Ankara / Türkiye www.med-publish.com haber@klinikiletisim.com İletişim: +90 541 426 67 09 Basım Yeri Vizyon Matbaa Fatih Cad. No-198/A Keçiören Ankara T: +90 312 380 0511 Baskı Tarihi Şubat - Mart 2018 klinikiletişim, MedPublish Yayıncılık tarafından T.C. yasalarına uygun olarak yayımlanmaktadır. Dergide yayınlanan yazı ve fotoğrafların her hakkı saklıdır. İzinsiz ve kaynak gösterilmeden alıntı yapılamaz. Reklam sayfalarının içeriği ve markalar konusunda sorumluluk reklam verene aittir. Bu dergi Basın Meslek İlkelerine uymayı taahhüt eder.



RÖPORTAJ

“ŞEHIR HASTANELERINİN BILIŞIM ALTYAPISINI DIJITAL MÜKEMMELIYET EKSENINDE KURGULUYORUZ. TÜM SAĞLIK TESISLERIMIZIN ‘TÜRKIYE SAĞLIK BILGI SISTEMI’ IÇERISINDE KESINTISIZ VE BÜTÜNLEŞIK PLATFORMDA YÖNETILMESINI PLANLIYORUZ”

SAĞLIKTA DÖNÜŞÜM PROGRAMI TAMAMLANDI… ŞIMDI SIRA DIJITAL DÖNÜŞÜMDE

Sağlık Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Dr. Şuayip Birinci, klinikiletişim’in sorularını yanıtladı.

S

ağlık sektöründe dijital dönüşüm stratejisi sizin için ne ifade etmektedir?

Sağlık hizmeti, yapısı gereği kesintisizlik ilkesiyle gerçekleşen, son yıllarda hayata geçirdiğimiz Sağlıkta Dönüşüm ile de vatandaşlarımızın daha kolay erişebildiği bir hizmet alanı. Durum böyle olunca tüm dünyada olduğu gibi talep her geçen gün artıyor. Artan talebi çok hızlı bir şekilde karşılamak, aynı oranda hizmet kalitesini maksimum seviyeye çıkarmak için dijitalleşmeden faydalanılması kaçınılmazdır. Bu noktadan hareketle Sağlık Bakanlığı olarak Sağlıkta Dijital Dönüşümü devreye aldık ve son yıllarda sağlık bilişimi alanında kalıcı ve dünya ile yarışabilen, ayrıca dünyaya da örnek olabilecek sistemleri hayata geçirdik. Biz bu sistemleri iki yönlü olarak planladık ve uygulamaya koyduk. Sağlığın iki öznesi olan doktor ve hastaların ihtiyaçlarına cevap verecek şekilde dijitalleşme stratejisi geliştirdik. 8

ŞUBAT - MART 2018

Bir yandan sağlık profesyonellerinin çok daha kaliteli ve verimli hizmet vermelerine yönelik uygulamalar geliştirirken, diğer taraftan da vatandaşlarımızın sağlığa erişimlerini ve aldığı sağlık hizmet kalitesinden memnun olmalarını amaçlayan bir dijital vizyon benimsedik. Bu dijital dönüşüme sağlığın tüm aktörlerini adapte etmek, bunu yaparken de gelişen teknolojiye uygun olarak her geçen gün sistemleri yenilemek büyük önem arz ediyor. Çünkü hem teknoloji, hem de buna bağlı olarak ihtiyaç ve talepler bir gün öncekini dahi eskitecek hızda ilerliyor. Sistem ve uygulamalarınızı bu hızlı ilerlemeye uyumlu olarak planlamazsanız günün gerisinde kalmanız an meselesi. Bununla birlikte her gün her saniye üretilen sağlık verisi, birçok alanın önünde kalacak büyüklükte ve karmaşıklıkta. Bu karmaşık büyük veriyi, doğru toplamak, doğru analiz etmek ve doğru çıktılar alarak ilerlemek, oluşturulacak sistemin altyapısı açısından hayati önem taşıyor.


RÖPORTAJ “GÜNÜMÜZDE TEKNOLOJI ARTIK KIŞIYE ÖZEL ÇÖZÜMLER NOKTASINDA ILERLIYOR. YAPAY ZEKA DESTEKLI BIREYE ÖZGÜ TEDAVILER, MOBIL SAĞLIK KAPSAMINDA UZAKTAN TAKIP VE EVDE TEDAVI YÖNTEMLERI, TAŞINABILIR VE GIYILEBILIR TEKNOLOJILER, ARTIRILMIŞ GERÇEKLIK, ROBOTIK GÜNÜMÜZDE EN ÇOK ÜZERINDE DURULAN KAVRAMLAR” Sağlık sektöründe dijital dönüşüme öncülük ettiğini düşündüğünüz öncü liderlerin/global kuruluşların öne çıkan özellikleri sizce neler?

Gelişen teknolojiye bağlı olarak değişen talep ve ihtiyaçları öngörüp buna yönelik fırsatları iyi değerlendiren ve doğru kaynağı, doğru yerde, doğru zamanda kullanan kurum ve kuruluşlar bu alanın öncüleri oldu. Öncelikle işe ihtiyaçları belirleyerek başlamak için az önce de belirttiğim gibi elinizdeki veriyi anlamlı bilgiye dönüştürmeniz gerekiyor. Büyük veri çalışmalarını ilk değerlendiren kuruluşlar bu alanda çok hızlı yol kat etti. Şimdi yapay zeka uygulamaları gündemde. Daha dün büyük veriyi konuşurken bugün bunun bir adım ötesine geçtik. Artık sağlık sektöründe büyük veri, yapay zeka, artırılmış gerçeklik, robotik gibi yeni teknolojileri içinde barındıran tüm uygulamalar teşhis ve tedavi süreçlerinde kullanılmaya başlandı. Bu vizyonu yakalayan, stratejisini doğru planlayan, hızlı değişimin getirdiği yıkıcı inovatif projeleri hayata geçirme cesaretini gösterebilen ve en önemlisi, teknolojilerini entegratif sistem ve uygulamalarla geliştiren kuruluşlar ön planda diyebiliriz.

Türkiye’de sağlık hizmeti sunucularının dijitalleşme süreçlerini gözlemlediğinizde nasıl bir tablo ile karşılaşıyorsunuz?

Sağlık alanında dijital mükemmeliyeti yakalamak günümüz dünyasında teşhis, tedavi, önleyici hizmet, hasta güvenliği ve daha birçok parametrede bize maksimum kaliteyi getirecek. Biz hem sağlık çalışanlarımızın hem de vatandaşlarımızın en yüksek kalitede hizmet almalarına ve memnuniyetlerinin gerçekleşmesine giden yolda dijitalleşmenin en önemli kilometre taşı olduğunun farkındayız. Bu değişime ülkemiz sağlık sistemi hızlı adapte oluyor, diyebilirim. Sağlık Bakanlığı olarak hayata geçirdiğimiz projelerle bu alanın öncüsü olma gayretindeyiz. Ulusal ve uluslararası veri standardizasyonlarını sağlık tesislerine yaygınlaştırmak, idari ve mali süreçlerde verimlilik uygulamalarına yönelik Karar Destek Sistemlerini sağlık tesisleri ve karar

alıcıların kullanımına sunmak, teşhis ve tedavi süreçlerinin kalitesine yönelik Klinik Karar Destek Sistemlerinin geliştirilmesi, şehir hastanelerin bilişim altyapısını dijital mükemmeliyet ekseninde kurgulamak ve koordine etmek faaliyetlerimizin başında geliyor. Bununla birlikte, vatandaşlarımızın kendi sağlık kayıtlarına 7/24 erişebildikleri e-Nabız Kişisel Sağlık Sistemini tüm yurtta yaygınlaştırılarak vatandaşların e-Nabız’dan etkin bir şekilde faydalanmasını sağlamak, bunu giyilebilir teknolojilerle ve uzaktan hasta takibi yapılabilecek uygulamalarla desteklemek ve en önemlisi bu teknolojilerin geliştirilmesine yönelik kamu, özel sektör ve üniversite iş birliğinde geniş tabanlı pilot projelerin yapılmasını, yerli mobil cihazların geliştirilmesini, özgün teknolojilerle desteklenmesini sağlamak ve e-Nabız’a entegrasyonu gibi çalışmalara ağırlık veriyoruz.

Türkiye’de dijital hastane uygulamalarının yaygınlaşması yönünde sunulan çözümler sizce yeterli ve yaygın mıdır? Bakanlığınızın bu yönde özendirici çalışmaları nelerdir?

Çok kısaca söylemek gerekirse, sağlık tesislerinin dijitalleşmesini şu şekilde tanımlayabiliriz; hastaneler içerisinde gerçekleşen tüm hizmetlerin dijital platformlarla entegre olarak bütünleşik bir yapıda hasta dahil tüm sağlık çalışanlarını da bu süreçlere dahil eden, kağıt kavramını ortadan kaldıran, tıbbi, idari ve mali süreçlerde bilişim olanaklarıyla karar destek sistemleri bulunan bir konsepttir. Tam da bu noktada ülkemizde sağlık tesislerinin dijitalleşmesi konusunda dünya ölçeğinde önemli bir oyuncu haline geldiğimizi belirtmek isterim. Daha önce ŞUBAT - MART 2018

9


RÖPORTAJ

değindiğimiz gibi sağlıkta dijitalleşme Bakanlığımızın öncelikli vizyonu olarak benimsendi, bu vizyon doğrultusunda da uluslararası geçerliliği olan dijital seviyelere ulaşılmasına yönelik çalışmaları sürdürüyoruz.

Sağlık Bilgi ve Yönetim Sistemleri Topluluğu (HIMMS) ile çalışmalarınızı anlatır mısınız?

HIMSS, dünyada hastaneleri dijitalleşme yönünden değerlendiren bağımsız bir kuruluştur. Biz de ülkemizde sağlık tesislerinin dijitalleşmesi konusunda HIMSS ile ortak çalışmalar yürüterek hastanelerimizi dünya ölçeğinde dijitalleşmiş kurumlar olarak akredite etmeyi sürdürüyoruz. Bugün itibariyle geldiğimiz noktayı ifade etmem gerekirse, dijitalleşme konusunda birçok gelişmiş ülkenin de önünde yer aldığımızı söylememiz abartı olmayacaktır. Şu anda HIMSS Avrupa skorlarına bakacak olursak, Avrupa genelinde 196 olan HIMSS Seviye 6 hastanenin 164’ünün ülkemizde olduğunu belirtmek isterim. Yine dijitalleşmedeki en yüksek seviye olan HIMSS Seviye 7 sayısı Avrupa genelinde toplam 5 adettir. Bunlardan biri de ülkemizde bulunan İzmir Tire Devlet Hastanesi’dir. Bizim vizyonumuz ülkemizdeki tüm hastaneleri minimum Seviye 6’ya çıkarmak, bunların en az 20 tanesini de bu yıl içerisinde Seviye 7 olarak tescil ettirmektir. Biz dijitalleşme vizyonumuzu bu yıl da kesintisiz olarak sürdürerek bu alanda dünyaya liderlik eden bir ülke haline gelmek istiyoruz.

Sağlık sektörü paydaşları düşünüldüğünde en süratli 10 ŞUBAT - MART 2018

teknolojik yenilik, dijital uygulamalar hangi alanda ve daha sık meydana geliyor?

Günümüzde teknoloji artık kişiye özel çözümler noktasında ilerliyor. Beklenti ve talepler de bu yönde. Sadece sağlık alanı değil, tüm sektörlerde bu şekilde bir ilerleme izliyoruz. Bunu sağlık açısından düşündüğünüzde beklentiler, bireye özgü tedavi ve takip uygulamalarına dönüşmüş durumda. Yapay zeka destekli bireye özgü tedaviler, mobil sağlık kapsamında uzaktan takip ve evde tedavi yöntemleri, taşınabilir ve giyilebilir teknolojiler, artırılmış gerçeklik, robotik günümüzün en çok üzerinden durulan kavramları. Kronik hastalıkların takibini kolaylaştıracak hasta merkezli sistemleri hayata geçirmek, sağlık okuryazarlığını geliştirmeye yardımcı olacak uygulamalar ve genç nesile yönelik gamification (oyunlaştırma) çözümleri üretmek bir sonraki adımlarımızın temellerini oluşturuyor. Bu alandaki çalışmalara biz Sağlık Bakanlığı olarak dünyayla aynı anda projeler üreterek girdik. Mesela e-Nabız Kişisel Sağlık Sistemimiz, vatandaşların sağlık kayıtlarına diledikleri an, diledikleri platformlardan ulaşmalarını ve sağlıklarını 7/24 takip etmelerini sağlayarak bu alanın temelini oluşturdu. Şimdi bahsettiğim bu uygulama yöntemlerinin araştırılması, mobil sağlıkta kullanılabilecek “taşınabilir” ve “giyilebilir” teknolojilerin geliştirilmesine yönelik çalışmalar sürüyor.

Medikal sektördeki teknoloji çözümler göz önünde

tutulduğunda, dünyada dijital eğilimler sizce ne yönde? Sizce Türkiye’de ne tür yatırımlar hız kazanmalı? Şehir hastaneleri nasıl olanaklar sunabilir? Sağlıkta Dijital Dönüşümde dünyaya yön veren bir ülke olma hedefimiz var. Buna yönelik tüm planlamalarımızı yaptık. Bundan sonra 2023 yılına kadar koyduğumuz hedeflere ulaşmak için Bakanlık olarak çalışmalarımıza devam edeceğiz. Zaten bahsi geçtiği üzere dünya yapay zeka ile robotik uygulamalar ile kağıttan arındırılmış ve teknoloji ile donatılmış hastaneler ile hasta merkezli mobil uygulamalar ile bu alana yoğunlaşmış durumda. Biz de hem konumumuz hem de yaptığımız projelerle bu gelişimin önemli bir parçasıyız. Bu yenilikler, şehir hastanelerinin bilişim altyapısının temelinde yer alıyor. Tüm sağlık tesislerimizin “Türkiye Sağlık Bilgi Sistemi” içerisinde kesintisiz ve bütünleşik platformda yönetilmesi, sağlık hizmetlerinin tüm vatandaşlara en güncel teknolojiler ışığında maksimum erişilebilirlik esasıyla sunulması ve mobil uygulamalar ve giyilebilir teknolojilerin sağlık hizmet sunumunun etkin bir parçası haline getirilmesi temel önceliklerimizdir. Bu önceliklere ulaşmak için de atılacak stratejik adımları planlandık ve hızlı bir şekilde sisteme entegre edeceğiz. Şehir hastanelerinin bilişim altyapısı bu alanda örnek teşkil edecek şekilde planlanıyor.


Kusursuz Yapı

illumına Yeni Nesil Dizileme Sistemleri

• Q30 kalite skoru ile sonuçlarda yüksek doğruluk oranı saklama, analiz etme ve paylaşma • Farklı koşum metodları ile 9 saatten 17.5 saate kadar hızlı sonuçlar • Düşük hacimli laboratuvarlar için optimum hacim ve maliyet

• Kanser panellerinden, mikrobiyolojiye ve küçük tüm genom sekansına kadar geniş panel ve uygulama seçenekleri • 3 adımda tek cihaz üzerinde (yükleme, dizileme, analiz) hızlı işlem


RÖPORTAJ

HEDEFIMIZ : BÜYÜK RAKAMLARIN ANLAMLI VERILERE DÖNÜŞMESINI SAĞLAMAK! Siemens Healthineers Pazarlama Müdürü Ömer Demir, klinikiletişim’in sorularını yanıtladı.

S

ağlık sektöründe dijital dönüşüm stratejisi sizin için ne ifade etmektedir?

Bütün dünyadaki en önemli konulardan biri, yaşlanan nüfusun artışı! 2050 yılında dünya nüfusunun 9,6 milyar olması bekleniyor. Yaşlanmaya paralel olarak da ülkelerin sağlık harcamalarının yüklü bir miktarda artacağı tahmin ediliyor. Bu artış, sadece maddi bir artış olarak kalmayıp aynı zamanda sağlık hizmetlerine olan talebi de tetikleyecektir. Diğer taraftan da bütün dünyada ve ülkemizde nitelikli sağlık personelinin bulunması ve yetiştirilmesinde ciddi sıkıntılar yaşanmaktadır.

“DÜNYADA SAAT BAŞI 209 BIN HASTANIN 600 BIN MEDIKAL GÖRÜNTÜ VEYA LABORATUVAR SONUCUNU ÜRETIRKEN YAKLAŞIK 100 MILYON MEDIKAL GÖRÜNTÜYÜ IŞLEYIP BU GÖRÜNTÜLERIN DEPOLANMASINI SAĞLIYORUZ. HEDEFIMIZ, ÜRETTIĞIMIZ BU DIJITAL IZIN ‘YAPAY ZEKA’ ÇÖZÜMLERIMIZ SAYESINDE IŞLENEBILIR, ANLAMLI VE ISTATISTIKI VERILERE DÖNÜŞMESINI SAĞLAMAKTIR”

12 ŞUBAT - MART 2018

Biz de Siemens Healthineers olarak sağlık hizmetlerinin sunumundaki değişime katkıda bulunacak sistemlerin geliştirilmesi için çok ciddi bir Ar-Ge yatırımı yapmaktayız. Geliştirdiğimiz yeni nesil sistemler, hastaların çekim veya tedavilerinin en kısa sürede ve eksiksiz olarak tamamlanmasını sağlamaktadır. Sistemlerin çekim kalitesi ve hızını arttırmanın yanı sıra yapılan raporlamaların doğruluğunu destekleyecek karar destek sistemlerini de geliştirmekteyiz. Sağlık sektöründe dijital dönüşüm konusunda aşılması gereken en büyük engel, değişime olan dirençtir. Daha önce konvansiyonel yöntemlerle işlerini yapan sağlık personelinin, dijitalleşmenin getirdiği süreçlere adaptasyonu belli bir zaman alacaktır. Dünyada olduğu gibi, ülkemizde de spesifik olarak sağlık bilişimi uygulamalarına verilen değerin artması ve kültürel değişimin hayata geçmesi, sağlıkta dijital dönüşüm sürecini hızlandıracaktır.


RÖPORTAJ Çevrimiçi (online) ve çevrimdışı (offline) yaptığımız her hareket dijital izler yaratıyor. Siemens olarak tanısal görüntüleme, yaşam bilimleri çözümleriniz düşünüldüğünde, global ölçekte, nasıl bir dijital iz bıraktığınızı düşünüyorsunuz?

Üretilen veri hacmi her geçen yıl müthiş boyutlara ulaşıyor. Örneğin, 2010 yılında üretilen toplam medikal veri hacminin iki kat artması için 3,5 yıl geçmesi gerekiyordu. Oysa 2020 yılında sağlık kurumlarının ürettiği medikal verinin sadece 73 gün içinde 2 kat artmış olacağı tahmin ediliyor. Üretilen her veri de elbette dijital bir iz anlamına geliyor. Biz de Siemens Healthineers olarak dünyada saat başı 209.000 hastanın 600.000 medikal görüntü veya laboratuvar sonucunu üretirken yaklaşık 100.000.000 medikal görüntüyü işleyip bu görüntülerin depolanmasını sağlıyoruz. Hedefimiz, ürettiğimiz bu dijital izin “Yapay Zeka” çözümlerimiz sayesinde işlenebilir, anlamlı ve istatistiki verilere dönüşmesini sağlayarak toplum sağlığı yönetimine destek olmaktır.

Sağlık sektöründe dijital dönüşüme öncülük ettiğini düşündüğünüz öncü liderlerin/global kuruluşların öne çıkan özellikleri sizce neler?

Siemens Healthineers ve diğer lider kurumların en büyük hedefi, üretilen verilerin bilgiye dönüşmesini sağlayarak kişiye özel tedaviyi desteklemektir. Oluşan devasa boyuttaki verilerden anlamlı bir bilgi üretmek için patentini aldığımız 400 “Machine Learning” ve 75’ten fazla “Deep Machine Learning“ çözümlerimiz ile sağlık personelinin daha doğru kararlar almasına destek oluyoruz. Benzer öncü kurumların da izlediği yol, karar destek sistemlerine etki edecek algoritmaların geliştirilmesidir. Siemens Healthineers olarak en büyük farkımız, verinin üretim aşamasından depolanmasına kadar olan süreçte ve her aşamada müşterinin hizmetinde olan nadir şirketlerden biriyiz.

Türkiye’de sektörünüzde faaliyet gösteren şirketlerin dijitalleşme süreçlerini gözlemlediğinizde nasıl bir tablo ile karşılaşıyorsunuz? Türkiye özelinde rekabet için

“SAĞLIK SEKTÖRÜNDE DIJITAL DÖNÜŞÜM KONUSUNDA AŞILMASI GEREKEN EN BÜYÜK ENGEL, DEĞIŞIME OLAN DIRENÇTIR. KONVANSIYONEL YÖNTEMLERLE ÇALIŞAN SAĞLIK PERSONELININ, DIJITALLEŞMENIN GETIRDIĞI SÜREÇLERE ADAPTASYONU BELLI BIR ZAMAN ALACAKTIR” dijital dönüşüm sizce ne derece önemli?

Tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de dijital çağın gerekliliklerine uygun, teknolojik gelişmeler konusunda nitelikli sağlık personelinin yetiştirilmesi gerekmektedir. Dolayısıyla sağlık bilişimine daha fazla yatırım yapılması, ülkemiz açısından kritik bir noktadır. Sağlık bilişimi denince sadece ilgili yazılım ve donanım anlamında değil, sağlık bilişimi personeli konusunda da yol kat etmemiz gerektiğini düşünüyorum. Bugün birçok kurumsal firma bilişim yöneticilerinin ismini “Bilgi Yönetimi Yöneticisi” olarak değiştirmiştir. Bundaki

en önemli amaç, iyi bir bilişim yöneticisinin kurumun tüm süreçlerini dijital ortama geçirecek yetkinlikte olmasıdır. Ülkemizde bu yetkinliğe sahip insanların yetişmesini desteklemiz gerekmektedir. Süreçlerini dijital ortama taşıyan ve sürekli gelişimlerini sağlayan sağlık kurumlarının süreç verimliği ile rekabette öne çıkacağını düşünüyorum. Sağlanan süreç verimliği, sağlık kurumunun finansal performansı üzerinde de direkt etki sağlayacaktır. Sağlık kurumlarının, hastalarına sağlayacakları mobil platformlar ile hastalarının verilerini her an kullanıma hazır hale getirerek bir ŞUBAT - MART 2018

13


RÖPORTAJ

bağlılık yaratacaklarını da söylemek yanlış olmayacaktır.

Türkiye’de dijital hastane uygulamalarının yaygınlaşması yönünde sunduğunuz çözümler var mıdır?

Siemens Healhtineers olarak son 10 yıldır sağlık kurumlarının dijitalleşmesini destekleyen ürünler geliştirmekteyiz. Bunu yaparken, üretimini yaptığımız sistemlerin hızını, görüntükalitesini ve raporlama kalitesini arttıracak yazılımların yanı sıra Teamplay uygulamamız gibi, kurum içerisinde hizmet veren sistemlerimizin çekim hızı, performansını ve hastaya verilen radyasyon dozunu takip edebilecekleri ortamları da sağlamaktayız. Ayrıca sağlık kuruluşlarında çalışanların yeni gelişen Siemens Healthineers sistemlerinin kullanımına ilişkin eğitimler alabilecekleri online platformlar da sunmaktayız. Sunduğumuz Toplum Sağlığı Yönetimi yazılımlarımız ile sağlık kurumlarının hastalarının her zaman online olarak yanlarında yer almalarını sağlamaktayız.

Hastanelere yönelik çözümleriniz düşünüldüğünde en süratli teknolojik yenilik, dijital 14 ŞUBAT - MART 2018

uygulamalar hangi alanda daha sık meydana geliyor?

Medikal cihazların hatasız ve hızlı çekim yapmasını sağlayan yazılımlar konusunda sektörde öncü firma durumdayız. Çekim süresini kısaltmak için hastaların çekim sırasında ortaya çıkardıkları hareket artefaktlarını azaltacak en ileri teknoloji yazılımları kurumların hizmetine sunmaktayız. Üzerinde çok önemle durduğumuz bir başka konu da hekimlerimizin raporlama kalitesini arttıracak yazılımları sağlık sistemine sunmaktır. Bu sayede hekimlerimizin hızlı karar almalarını desteklerken daha kesin tanılar konmasını da sağlayacak çözümleri sunmaktayız. Çok yakın bir zamanda ise kurumların hastaları ile etkileşimlerini sağlayacak çözümler sunmayı planlıyoruz.

Tanısal görüntüleme alanında dünyada dijital eğilimler ne yönde? Sizce Türkiye’de ne tür yatırımlar hız kazanmalı? Şehir hastaneleri nasıl olanaklar sunuyor?

Medikal görüntüleme sistemlerine yönelik talep, tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de hızla artmaktadır. Kişiselleştirilmiş tıp ve kişiselleştirilmiş tedavi odaklı medikal

görüntülemenin ve verinin işlenerek anlamlı bilgiye dönüşmesinin önemi de buna paralel olarak artmaya devam edecektir. Özellikle zincir hastanelerin medikal cihaz yatırımı yaparken, ilgili ileri görüntüleme ve işleme yazılımlarını da iyi planlamaları gerekmektedir. Şehir hastaneleri ise ülkemizin sağlık alanındaki dönüşümünün önemli kilometre taşlarından birisidir. Bu hastanelerin, kamuda sağlık hizmetlerinin güncel teknolojik imkanlarla verilmesini, hasta konforunun ve hizmet kalitesinin artırılmasını sağlayacak projeler olduğuna inanıyoruz. Hizmete başlamış ve başlayacak şehir hastanelerinden en büyük beklenti, en kısa sürede ve en doğru medikal görüntüleme ve tedavinin yapılması olacaktır. Siemens Healthineers olarak böylesine büyük ölçekli şehir hastanelerinin ihtiyaç duyacağı tüm medikal imaj görüntüleme, ileri görüntüleme, işleme ve depolama çözümlerini sunmaktayız. Şehir hastanelerinden hizmet alan hastalar bu sayede çekimlerinin en hızlı şekilde yapılması ve raporlarının en kısa sürede sunulması ile kaliteli hizmet alacaklardır.


Promedis Group Samsung Ultrasonografi cihazlarının Türkiye’deki tek yetkili distribütörüdür. İletişim: info@promedis.com.tr


RÖPORTAJ

ENTEGRE SAĞLIK PLANININ

KRITIK 7 ADIMI ENTEGRE SAĞLIK PLANININ 7 BASAMAĞI: FARKINDALIK, HASTALIKLARI ÖNLEME, TEŞHIS, TEDAVI SEÇIMI, İLAÇ VE TIBBI CIHAZ TEMINI, TEDAVININ UYGULANMASI, KONTROL

“HASTANELERIN DIJITALLEŞMESI KIŞISEL VERILERIN KORUNMASI KANUNU VE SIBER GÜVENLIK KONUSUNU DA GÜNDEME GETIRIYOR. VERININ GÜVENLIK ALTINA ALINMASI, SÜRECIN MEVZUATA UYUMLU ŞEKILDE YÜRÜTÜLÜP YÜRÜTÜLMEDIĞI DE DIJITALLEŞME STRATEJISININ VE UYGULAMA PLANININ ÖNEMLI BIR YAPITAŞI” PwC Türkiye Şirket Ortağı; Sağlık, İlaç ve Yaşam Bilimleri Sektörü Lideri Ediz Günsel

S

ağlık sektöründe dijital dönüşüm stratejisi sizin için ne ifade etmektedir? Bunun sürdürülebilirliği hangi hususlara bağlı olarak değişkenlik göstermektedir?

Dışardan bakıldığında dijital dönüşüm sağlık sektöründe bulunan her paydaş için farklı anlamlar ifade ediyor gibi görülebilir. Örnek vermek gerekirse; dijitalleşmeyi, ilaç firmaları için Ar-Ge’den saha uygulamalarına kârlı büyümeyi sürdürmek, sağlık hizmet sunucuları için topluma daha 16 ŞUBAT - MART 2018

verimli hizmet sağlamak, sağlık çalışanları için bilgiyi en hızlı şekilde edinmek ve sağlık dernekleri için en etkili iletişimi sağlamak gibi amaçlara hizmet eden bir araç gibi düşünebiliriz. Sağlık sisteminin bir paydaşı olan tüm bu araçların oturduğu temele de “entegre sağlık planı” diyoruz. Entegre sağlık planı PwC olarak hasta bakış açısına göre oluşturduğumuz ve hasta deneyimini hastalıkla ilgili farkındalığın oluşturulmasından, tedavi sonrası kontrollere kadar 7 basamağa ayırdığımız süreci temsil eder. Sağlık endüstrisindeki dijitalleşmeyi de bu basamakların her birinde sağlık sistemindeki paydaşların amaçlarına ulaşmak için getirdiği ve katma değeri olan servis veya ürünler olarak düşünebiliriz. Sürecin sürdürülebilirliğini, her paydaş

için hasta deneyimini tüm aşamalarda sorunsuz olarak ilerletebilmesine ve bu entegrasyonun korunmasına bağlı olarak görüyoruz. Entegre sağlık planı basamaklarını ve her basamakta paydaşların dijitalleşme ile getirdiği katma değeri örneklendirmek gerekirse;


RÖPORTAJ “İLAÇ VE TIBBI CIHAZ KONUSUNDA ITHALATA OLAN BAĞIMLILIĞINDAN DOLAYI TÜRKIYE; AR-GE, ÜRETIM, OPERASYONLAR VE TEDARIK ZINCIRI TARAFINDA LOKAL IYI ÖRNEKLER OLMASINA RAĞMEN DIJITALLEŞME GLOBAL KURULUŞLARLA KIYASLAYINCA YAVAŞ ILERLIYOR” 1

FARKINDALIK : Çevrimiçi hasta forumları ve eğitim programları, toplumun bilinçlendirilmesi için kullanılan mobil uygulamalar, kamu spotları

2

HASTALIKLARI ÖNLEME : Medya kampanyaları, sosyal medya içerikleri, Ar-Ge faaliyetlerinde ve klinik deneme çalışmalarında veri analitiğinin, matematiksel modelleme ve simülasyon kullanılması

3

TEŞHIS : Giyilebilir sağlık ürünleri, mobil sağlık uygulamaları, çevrimiçi ve telefonda sağlık hizmetleri, laboratuvar ve görüntüleme analizlerinde veri analitiği ve iş zekâsının kullanılması

4

5

TEDAVI SEÇIMI : Doktor forumları, çevrimiçi bilimsel kaynaklar ve konferanslar, ilaç şirketleri çoklu kanal pazarlama araçları

PwC Türkiye Yönetim Danışmanlığı Hizmetleri Müdürü Sağlık, İlaç ve Yaşam Bilimleri Sektörü Uzmanı Onur Yılmazer

İLAÇ VE TIBBI CIHAZ TEMINI : İlaç ve cihaz takip sistemleri, sağlık uygulamaları, farmakoekonomi ve pazara erişim konularında veri analitiği ve simülasyon kullanımları

6

TEDAVININ UYGULAMASI : İlaç hatırlatıcı mobil uygulamalar, operasyon robotları, dijital hastane uygulamaları

7

KONTROL : Çevrimiçi danışma ve bakım hizmetleri, giyilebilir sağlık ürünleri

Sağlık sektöründe dijital dönüşüme öncülük ettiğini düşündüğünüz öncü liderlerin / global kuruluşların öne çıkan özellikleri sizce neler? Dijital dönüşüme öncülük eden kuruluşların,

kendi hizmet veya ürünlerini ön plana çıkarmaktan çok, entegre sağlık planı içinde topluma veya hastaya verilecek değeri önemsediğini net şekilde gözlemliyoruz. Dijital farkındalık, stratejiden operasyonlara organizasyonun tümüne tesir etmiş durumda. Ar-Ge, klinik çalışmalar ve

tedarik zinciri operasyonları gibi birimler de dijitalleşme adımları atarak tasarruf yöntemleri geliştirmekte, pazara çıkış hızını arttırmakta ve pazarlama ve satış birimleri için bütçede yer açabilmektedir. Tüm sektörlerde olduğu gibi sağlık sektöründe de büyük verinin ve veri analitiğinin etkin kullanılması kaçınılmaz. Örneğin lider global ilaç firmalarının, ilaç geliştirme sürecinin etkinliğini arttırmak, maliyetini ve pazara çıkış zamanını kısaltmak için modelleme ve simülasyon grupları ve departmanı var. Bu ekip potansiyel ilaçların etkinliğini öngörmek ve Faz 3 denemelerini gerçekleştirmeden uygun doz rejimini belirlemek adına matematiksel tahminleme modellerinden ve simülasyonlardan faydalanmaktadır. Bunun gibi örnekleri sağlık sektörü ekosistemi içinde bulunan global kuruluşlar için çoğaltmak mümkün. Dolayısıyla dijitalleşmeyi sadece saha gücü etkinliği ve pazarlamanın ötesinde düşünmek gerekiyor. Kısacası stratejiden uygulamaya kadar her birimde teknolojik dönüşümü destekleyecek alt yapı ve kaynak yatırımları için bu şirketler ciddi bütçeler ayırmakta ve teknolojiyi yakından takip etmektedir.

Türkiye’de sağlık sektöründeki paydaşların dijitalleşme süreçlerini gözlemlediğinizde nasıl bir tablo ile karşılaşıyorsunuz?

Türkiye sağlık harcamaları bakımından ŞUBAT - MART 2018

17


RÖPORTAJ dünya genelinde üst sıralarda yer alan ülkelerden biri. Dünyanın farklı yerlerinde en iyi uygulamaları uygulayan çok fazla global oyuncu bulunuyor. Dolayısıyla sağlık sektörünü kökten etkileyen dijitalleşme kavramı Türkiye için de oldukça önemli. Bugüne kadar Türkiye’de dijitalleşme konusu satış ve pazarlama tarafında mevzuatlardan dolayı Avrupa ve Amerika’ya göre yavaş ilerlemiş. İlaç ve tıbbi cihaz konusunda Türkiye’nin ithalata olan bağımlılığından dolayı Ar-Ge, üretim, operasyonlar ve tedarik zinciri tarafında lokal iyi örnekler olmasına rağmen dijitalleşme global kuruluşlarla kıyaslayınca yavaş ilerliyor. Dijital (kağıtsız) hastaneler, tıbbi cihaz ve ilaç takip sistemleri, e-reçete, e-nabız, dijital sağlık zirvesi ve yapay zeka sempozyumları son zamanlarda Türkiye içinde dijitalleşme ve farkındalık adına atılmış güzel adımlar olmakla birlikte Türkiye’nin şu andaki durumunda entegre sağlık planını uçtan uca dijitalle birlikte yönetme konusunda gelişime açık olduğu ve aksiyonlar alınmasının gerektiği görülüyor.

Sağlık sektörü paydaşları düşünüldüğünde en süratli teknolojik yenilik, dijital uygulamalar hangi alanda ve daha sık meydana geliyor?

İlaç ve tıbbi cihaz sektörü üretici ve sağlayıcılarının bu süreçte en çevik paydaş olduğunu düşünüyoruz zira bu kuruluşlar her ne kadar geri dönüşünü alıp almadıkları bir muamma olsa da dijitali stratejilerinin kalbine yerleştirmiş durumdadır. İlaç firmalarının değer zincirine baktığımızda 5 temel süreçten (Ar-Ge, klinik araştırmalar/ denemeler, üretim, pazarlama ve satış, dağıtım ve depolama) oluştuğunu görüyoruz. Bu süreçlerin tamamında dijital çözümlerin etkisi bulunmakta ve bu etkinin artarak gelecekte de artacağını öngörüyoruz. Örnek vermek gerekirse: 18 ŞUBAT - MART 2018

Türkiye’de dijital hastane uygulamalarının yaygınlaşması yönünde sunulan çözümler sizce yeterli ve yaygın mıdır?

Dijital hastaneler yüzlerce klinik ve hastane içi idari, finansal ve operasyonel iş süreçleri ile binlerce alt süreçten oluşan karmaşık ekosistemlerdir. Dijital hastane, bir hastanede bulunan bilgi sistemlerinin birbirleriyle bütünleşik olarak çalıştığı; her türlü tıbbi cihazın bilgi yönetim sistemine ağlar aracılığıyla veri gönderebildiği, sağlık uzmanlarının sistemdeki veriye hastaneden veya uzaktan erişebildiği bir hastane modelidir. Dönüşüm başlangıcında bilişim teknolojilerinin hasta ve çalışan yararına kullanıldığı bu hastane modeline geçiş; ilk başta elle yapılan kayıt işlemlerini ortadan kaldırarak dokümantasyona ayrılacak süreyi azaltacağı, tıbbi hataları azaltarak hastaların tanı, tedavi ve izlenmesi yönünde kalitenin artacağı öngörülür. Hastanelerin dijitalleşmesi PwC olarak son zamanlarda yakından takip ettiğimiz ve sektördeki oyunculara bu konuda çözümler sunduğumuz uyum (Kişisel verilerin korunması kanunu ve siber güvenlik) konusunu da gündeme getiriyor. Dijital uygulamalar yaygınlaşırken verinin güvenlik altına alınması, sürecin mevzuata uyumlu şekilde yürütülüp yürütülmediği de dijitalleşme stratejisinin ve uygulama planının önemli bir yapıtaşıdır. 2012 yılında Gazi Mustafa Kemal Devlet Hastanesinde pilot çalışmalarla başlayan dijital hastaneye geçiş projesi HIMSS (Healthcare Information and Management System Society) akreditasyon süreçlerinin uygulanması ve EMRAM sürecine dahil olacak hastanelerin belirlenmesiyle hız kazanmıştır. Hali hazırda EMRAM dijital hastane değerlendirmesine göre seviye 6 ve 7’de sağlık bakanlığına ait hastaneler bulunmaktadır. (23 Ekim 2017 sağlık bakanlığı tarafından güncellenen rapora göre 1 devlet hastanesi seviye 7 ve 37 devlet hastanesi seviye 6’dadır.) Bu yaklaşımın ve sürecin daha da yaygınlaştırılması gerektiğini öngörüyoruz. Sağlık ekosistemi içinde bulunan her paydaş gibi stratejiden uygulamaya gerekli kaynak yatırımlarının arttırılarak hastanelerin bu dönüşümü uzun vadede sağlık harcamalarının da azalmasına katkıda bulunacaktır.

1

AR-GE Bulut tabanlı simülasyon modelleri, paydaşlarla sosyal iş birlikleri, geliştirme için uzaktan toplanan veriler için bulut tabanlı portallar, giyilebilir sağlık ürünleri

2

KLINIK ARAŞTIRMALAR

Farmakovijilans odaklı süreç izlemesi ve raporlaması, mobil klinik araştırmalar, klinik araştırmaların toplu olarak planlama ve yürütülmesini sağlayan proje yönetim araçları 3

ÜRETIM Kurumsal kaynak planlama çözümleri, üretim yönetim ve izleme sistemleri, tedarikçi ilişkileri yönetim araçları

4

SATIŞ VE PAZARLAMA Veri analitik ve büyük veri raporlama araçları, doktor ve hastalar için mobil uygulamalar, müşteri ilişkileri yönetim araçları, entegre pazarlama araçları

5

DAĞITIM VE DEPOLAMA RFID teknolojisi, karekod, depo yönetim sistemleri, talep tahminleme modelleri, ilaç takip sistemi


Yaşadığımız toplumun sağlığı ve geleceği için hayata dokunuyoruz.

Hastaların ve sağlık çalışanlarının yaşam kalitesini arttırmak ve dokunduğumuz her hayatı güzelleştirmek için paydaşlarımıza güçlü çözüm ortaklıkları sunuyoruz. Tüm iş birliklerimizde hastayı odağımıza koyarak, yenilikçi ürünler ve fikirler sunmayı, güvenilir ve ulaşılabilir olmayı önceliklendiriyoruz.

Kardiyovasküler hastalıklar, minimal invaziv çözümler, açık cerrahi çözümleri, ortopedi ve beyin cerrahisi, ileri sterilizasyon ürünleri, kanama durdurucular ve meme estetiği gibi başlıca alanlarda köklü geçmişimizden aldığımız güçle bugünün sağlığı ve yarının geleceği için çalışıyoruz.


RÖPORTAJ

TÜRKIYE TEKNOLOJI GELIŞTIRME VAKFI NITELIKLI GIRIŞIMLERI DESTEKLIYOR

Teknoloji Üreten Bir Türkiye” vizyonunu benimsiyorsunuz; medikal endüstri özelinde Türkiye teknoloji üretiminde nerede? Kısaca nasıl bir profil tasvir edebilirsiniz?

TÜRKIYE TEKNOLOJI GELIŞTIRME VAKFI, “İLK PAZARA GIRIŞ YATIRIM PROGRAMI” KAPSAMINDA, SAĞLIK ODAĞINDA, GEÇERLI BIR IŞ PLANI OLAN NITELIKLI GIRIŞIMLERIN ILK PAZARA GIRME SÜREÇLERINI HIZLANDIRMAK ÜZERE GIRIŞIM BAZINDA 1 YIL SÜREYLE VE 50.000 ABD DOLARI BÜTÇE SAĞLIYOR

Türkiye Teknoloji Geliştirme Vakfı (TTGV) olarak, 1991 yılından bugüne Türkiye’nin teknoloji geliştirme öyküsünün önemli bir parçasıyız. İnovasyonu ve uygulayıcı tarafındaki ihtiyacı anlayarak; özel sektörün yenilikçi çalışmaları için çözüm ortağı olmayı amaç edindik. En iyi uygulamaları izleyerek ve bu uygulamalara öncü olarak; tecrübe ve uzmanlığı daha geniş kitlelere ulaştırabileceğimiz araç ve ortamları geliştiriyoruz. “Teknoloji Üreten Türkiye “ vizyonuyla çalışmalarımıza devam ederken özellikle üç şeyin altını önemle çiziyoruz: • Bugün artık küresel rekabetçilik için yeni değer yaratan yeni fikirler geliştirmemiz ve bu fikirleri ekosistem içerisinde yayabilmemiz zorunlu hale geldi. • Mevcut kaynaklarımızı daha etkin ve verimli kullanmamız gerekiyor, bunu da bilgimizi daha çok paylaşarak ve iletişimde bulunarak yapabiliriz. • TTGV’nin entelektüel sermayesi ve paydaşlar arasındaki köprü görevi her zamankinden çok daha fazla kıymetli. Teknolojinin hızla dönüştüğü ve gerçek dünya ile buluştuğu bu dönemde yeni verimliliklerin ortaya çıkarılması ve pazar ile buluşturulması 20 ŞUBAT - MART 2018

Türkiye Teknoloji Geliştirme Vakfı (TTGV) İlk Pazara Giriş Yatırım Programı (HİT) Yöneticisi Evren Bükülmez

çok büyük önem arz ediyor. Odak alanınız ne olursa olsun artık tüm üretim ve hizmet inovasyonlarında anlamlı “veri” toplayabilme ve analiz etme neredeyse bir zorunluluk haline geldi. Öte yandan veri ile birlikte hızla gelişen teknolojiler olan yapay zeka ve makine öğrenme teknolojik gelişimin önemli bir parçasını oluşturuyor. Ürün geliştirme ve hizmet süreçlerinin “dijital” ortama taşınmasıyla yapılan işlerin hızı ve ulaşılabilirliği yüksek katma değer sağlıyor. Son olarak bu yeni dönemdeki “tasarım” kavramına geldiğimizde, endüstriyel tasarım süreçlerinde elde edilen bilgi ve deneyimlerin inovasyona dayalı servis, süreç ve iş modeli oluşturmada uygulanmasıyla çok daha verimli ve sürdürülebilir çıktılar elde edebiliyoruz. Son on yıldır gerek teknolojinin geliştirilmesinde, gerekse geliştirilen teknoloji ile ortaya çıkarılan ürün ve hizmetlerde önemli olan geliştirilen ürün ve hizmetin gerçek hayatla buluşması ve değişmeyen yapıların dijitalleşme başlaması. Özellikle sağlık gibi alanlarda önemli değişimler gözleniyor ve sağlık sektörü, dünyadaki hızlı teknolojik dönüşümden daha fazla faydalanmanın yollarını arıyor. Büyük veri ve yapay zekâ alanlarındaki gelişmeler; düşük maliyet, önleyici tıptaki gelişme, erken teşhis ve kişiselleştirilmiş tedavi yöntemlerinin hızla çoğalması gibi faydaları beraberinde getiriyor. İnsanoğlunun artan eğitim, refah seviyesi


RÖPORTAJ “TIP ALANINDA INOVASYON, MALIYETLERI DÜŞÜRMEK AÇISINDAN BIR ZORUNLULUK! ULUSLARARASI ÇALIŞMALAR SAĞLIK HARCAMALARINDAKI ARTIŞIN, EKONOMIK BÜYÜMEDEN YÜZDE 50 DAHA FAZLA GERÇEKLEŞME EĞILIMINDE OLDUĞUNU GÖSTERIYOR” ve sağlıklı yaşamaya yönelik bilinçlilik düzeyi nedeniyle yükselen bir yaşam kalitesi beklentisi de söz konusu. Sağlık hizmetlerine erişim ihtiyacının artması ve bilimsel alanda kaydedilen ilerlemeler, yenilikler, bireylerin yaşamlarını daha iyi kılmak için birçok fırsat sunuyor. Bu fırsatları yakalamanın yolu da sağlık alanında inovatif bir bakış açısına sahip olmaktan geçiyor. Tıp alanında inovasyon, maliyetleri düşürmek açısından bir zorunluluk olarak görülüyor. Uluslararası çalışmalar sağlık harcamalarındaki artışın, ekonomik büyümeden yüzde 50 daha fazla gerçekleşme eğiliminde olduğunu gösteriyor. Avrupa Birliği ülkelerinde yüzde 9 civarında olan sağlık harcamalarının Gayri Safi Yurt İçi Hasıla (GSYİH) içerisindeki payının, 2020 yılında yüzde 16’ya çıkacağı tahmin ediliyor. OECD verilerine göre, Türkiye’de de 2007’de yüzde 6 düzeyinde olan sağlık harcamalarının GSYİH içindeki payının, 2033 yılına kadar yüzde 9,7’ye ulaşacağı öngörülüyor.

TTGV olarak desteklediğiniz projelere ilişkin kısaca bilgi verebilir misiniz? Sağlık sektörüne yönelik sunduğunuz destekler nelerdir?

Teknoloji tabanlı girişimlerin ticarileşme süreçlerine kaldıraç sağlayacak farklı program modellerine ihtiyaca yönelik “İlk Pazara Giriş Yatırım Programı”nı, HİT adıyla 2017 yılı sonu itibariyle kurgulayarak devreye aldık. TTGV’nin odaklandığı etki niteliği yüksek alanlara yönelik oluşturulan program, ölçeklenebilecek bir referans model olarak tasarlandı. Programın ilk odağı sağlık alanında faaliyet gösteren girişimler. Programa kabul edilecek girişimlerin, rekabetçi potansiyele sahip ürün kapsamında kavramsal doğrulama aşamasını geçmiş, ürün-pazar uyumunu sağlama aşamasında olan ve henüz pazarda ölçek ekonomisine uygun satışlara başlamamış olmasını bekliyoruz. Program kapsamına seçilecek girişimin, yatırım alma olasılığının yüksek ve/veya program ile geliştirilebilir olması programa kabulü için tercih sebebi olacak. “İlk Pazara Giriş Yatırım Programı”, TTGV’nin öncelikli olarak belirlediği alanlardan sağlık odağında, geçerli bir iş planı olan nitelikli girişimlerin ilk pazara girme süreçlerini hızlandırmak üzere girişim bazında 1 yıl süreyle ve 50.000 ABD Doları bütçe içerisinde

Bu adreste geçmiş yıllarda sağlık alanı odağında yayınladığımız diğer yayınlara da ulaşmak mümkün. İdeaport kanalımızın 2018 yılında tematik teknoloji konusu yapay zeka ve kesişimlerinin inceleneceği sağlık endüstrisi olacak.

2018 plan ve faaliyetlerinize ilişkin kısaca bilgi verebilir misiniz? sağlayacağı iş geliştirme faaliyetlerinden oluşuyor. Bu doğrultuda, destek kapsamına kabul edilen girişimlerin kabul tarihinden itibaren 5 (beş) yıl içerisinde herhangi bir bağımsız yatırımcıdan yatırım alması durumunda, yatırımcının kullanacağı değerleme üzerinden TTGV’nin 1 milyon ABD Doları’na kadar %10 iskonto1 ile eş yatırım olarak yatırıma katılma hakkı bulunuyor. Programın operasyonel süreçlerinde, girişimlerin ticarileşme aşamasında ihtiyaç duyduğu dışarıdan alacağı her tür iş geliştirme ürün ve hizmetinin giderine TTGV doğrudan katkı sağlayacak.

Sağlık Alanındaki Diğer İş Birlikleriniz Nelerdir?

HİT Programı dışında sağlık alanında, Türkiye teknoloji ve inovasyon ekosisteminin iş - fikir - politika geliştirme platformu olan İdepoart kanalımız üzerinden son dönemde iki teknoloji dosyasını iş birlikleriyle hazırladık. Bunlar 2017 yılı Ekim ayında hazırladığımız ve SEİS işbirliği ile dağıtımını yaptığımız “Sağlık ve Dijitalleşme” Raporu ile Viveka firmasının işbirliği ile 2018 yılı Ocak ayında hazırlanan ve 5 aylık bir çalışmanın ürünü olan “Sağlık Teknolojileri Patent Verileri Analizi” dosyası. Her ikisine de http://www.ideaport.org.tr/ read adresinden dijital olarak ulaşabilirsiniz veya info@ideaport.org.tr adresine talep gönderenlere yayınlarımızdan gönderebiliriz.

2018 yılında 2 yeni programımızı daha devreye aldık. 25 yıllık Vakıf ve finansman yönetimi tecrübemizle harmanladığımız aracılık modellerimizden biri olan Kitlesel Kaynak Geliştirme Platformu’muz ideanest, ihtiyaç sahipleri ile kaynak sahiplerini buluşturmayı hedefleyen, TTGV’nin yeni stratejileri doğrultusunda modellenen bir kitlesel kaynak yaratma platformu. ideanest, yeni yeni ülkemizde gündeme gelen “kitlesel fonlama” modeline benzemekle birlikte, fikir sahipleri ile akademisyenleri doğru finansman ve uzmanlıklarla buluşturmayı amaçlayan bir çevrimiçi platform olma özelliğini taşıyor. Bir diğer yeni Programımız olan Xnovate ise rekabet yaratacak inovasyon süreçleri için teknoloji, ürün yönetimi ve inovasyon alanında iyi uygulamaların yaygınlaştırılmasını ve bu alanda insan kaynağının yetiştirilmesini amaçlayan bir TTGV Programı. İnovasyon alanında alışılagelen uygulamaların dışında, en yeni uygulamaya ve araştırmaya dayalı yöntemlerin kullanılmasını teşvik ederek inovasyon yapan bireylere/ekiplere ve firmalara daha etkin inovasyon çıktıları için destek sağlamayı hedefliyoruz. Xnovate İnovasyon Liderliği Fellowship Programı ve Xnovate İnovasyon Ağı, Programın iki ana odağını oluşturuyor. Bu programlara web sayfamızdan (www.ttgv.org.tr) ulaşabilirsiniz. TTGV’nin her türlü güncel etkinlik ve faaliyetleri ile ilgili haberlere de twitter aracılığıyla erişebilirsiniz. ŞUBAT - MART 2018

21


RÖPORTAJ

TÜRKIYE’DE KADIN DAYANIŞMASININ ROL MODEL KURUMU:

GÜVEN HASTANESI

Güven Hastanesi Yönetim Kurulu Başkanı TÜSİAD Yedek YK Üyesi | Sağlık Çalışma Grubu Başkanı Nüket Küçükel Ezberci

G

üven Hastanesi olarak 2018 yılını nasıl karşıladınız? Bu yılki hedefleriniz, potansiyel yatırım ve iş birliklerinize dair kısa bilgi verebilir misiniz?

2018’i büyük bir heyecanla karşıladık… Güven Hastanesi son altı yıldır büyüme ivmesi içerisinde. Türkiye sağlık sektörü de büyüyor ve önümüzdeki beş sene boyunca da büyümeye devam edecek. Nüfusun durmadan arttığı, hastalıkların nitelik değiştirdiği bir ortamda sağlık sektörünün büyümemesi düşünülemez. Burada can alıcı nokta, özel sektörün büyümeye devam edip edemeyeceği! En azından kendi adımıza belirtmeliyim ki Güven Sağlık Grubu olarak büyümeye devam ediyoruz. Biz stratejimizi hizmeti derinlemesine vermek, sağlıkta referans merkezi olmak üzerine odakladık. Yeniliklere çok çabuk cevap vermek, karar alma mekanizmalarını çok daha rahat harekete geçirmek gibi bir artımız var. Bu da zaten kendini hem bütçede, hem de verdiğimiz hizmetlerin kalitesinde gösteriyor. Dolayısıyla çok mutluyuz, keyifliyiz. Güven Çayyolu Sağlıklı Yaşam Kampüsümüz de oturdu artık. Bu bizim için gurur vesilesi. 22 ŞUBAT - MART 2018

“HASTANEDE HERKES EN IYI OLDUĞU ALANDA GÖREV ÜSTLENIR. KIZ KARDEŞIM BANU 21 YAŞINDAN BERI BU HASTANEDE. YÖNETIMI, MALIYETI, FINANSMANI HER ŞEYI EN INCE DETAYINA KADAR BANU BILIR. ONUN BILDIĞI HIÇBIR ŞEYI BEN BILMEM. BEN DIŞ ILIŞKILERI YÜRÜTÜRÜM” Yeni yatırımlarınız neler?

Bu yıl için birçok yeni girişimimiz var. Geçtiğimiz üç ay içinde yeni bir şirket oluşturduk; Güven Future adında. Sağlık teknolojileri, software yazılımları üzerine çalıştığımız, sağlıkla teknolojiyi birleştirdiğimiz bir yazılım şirketi kurduk. Sadece sağlıkta değil savunma sanayinde de söz sahibi olmak üzere yola çıktık. İlk bakıldığında savunma sanayi ile sağlığın ne ilgisi var diye düşünülebilir; oysa dikkat edin sağlık teknolojileri, savunma sanayisi gelişen tüm ülkelerin yan sanayisi olarak ortaya çıkmıştır. Şirketimiz daha çok yeni kurulmuş olmasına rağmen 20-25 kişilik bir kadrosu var ve çok iyi iş birliklerine imza attı. Bu bizi çok heyecanlandırıyor. Biz Ankaralı bir şirketiz ve ana merkezi Ankara olarak da kalmaya devam edecek. Ankara’nın ulaşım sorunları devamlı dile getirilmekle birlikte, biz referans merkezi

niteliğimizle tüm Türkiye, Ortadoğu, Balkanlar, Orta Asya Cumhuriyetlerine ve Afrika ülkelerine Ankara’dan hizmet verme konusunda bir sıkıntı yaşamıyoruz. Heyecan duyduğumuz bir başka projemiz


RÖPORTAJ “KIZ KARDEŞIMLE HER ŞEYIMIZ ORTAKTIR; BENIM HER ŞEYIM KIZ KARDEŞIMINDIR; ONUNKI DE BENIMDIR. BENDEN SONRA DA OĞULLARIMA KALMAYACAK, ONA KALACAK. ARAMIZDAKI DAYANIŞMA BANA GÖRE TÜM AILE ŞIRKETLERINE ÖRNEK OLACAK NITELIKTEDIR” daha var; Bilkent Şehir Hastanesine yeni bir yiyecek içecek konseptiyle giriyoruz. Talep arzı doğuruyor ve insanlar haklı olarak iyi ve sağlıklı şeyleri talep ediyorlar. İnsan ne yerse odur; hadi dedik, insanı besleyeceğiz. Çünkü bizim en büyük görevimiz insanları sağlığa kavuşturmaktan ziyade insanları sağlıklı kılmak, sağlıklarını koruyabilmek. Güven Çayyolu Sağlıklı Yaşam Kampüsü konsepti de insanları sağlıklı olarak muhafaza etmek üzerine kurulmuş bir anlayıştır. Yiyecek – içecek işi, marketlerde satılacak ürünlerin insan sağlığına etkileri konusunda da insanlar en doğru arza layık. Bunu sadece Ankara ölçeğinde değil, tüm Türkiye sathında standardize edecek ve ardından ihraç edilecek bir hizmet olarak kurgulamaktayız. Yine Ankara merkezli, sıfırdan gelerek bir marka yaratan Çağdaş Şirketler Grubu’nun en az bizim kadar vizyoner sahipleriyle Anadolu’yu sağlıklı besinlerle tanıştıracağız. İnsanlar bilgiyi nasıl taşır? Biz dokunarak taşıyoruz. En büyük özelliğimiz bu.

Ankara’da yaşamanın ve sağlık hizmeti sunuyor olmanın avantaj/ dezavantajları sizce neler?

Dezavantajı avantaja çevirme konusunda o kadar mahiriz ki… Bence taş yerinde ağırdır, daha büyük bir yere gidip de orada kaybolmanın manası yok. Bu demek değildir ki hizmeti İstanbul’a götürmeyeceğiz. O kadar çok hastamız var ki İstanbul’dan! Onlar bizi oraya da gitmemiz için çok zorluyorlar. Hayallerimizde her şey var ama doğru zamanda doğru zeminde olmalı her şey. Değişmeyen tek olgu, Merkez Ankara!

Biz hayal kurmayı ve bu hayalleri hayata geçirmeyi çok seviyoruz. Bazı hayallerin hayata geçmemesi gerekiyor, onu da zaten yolda anlıyoruz. Bodrum’u çok arzu ettik mesela, nasip değilmiş, olmadı. Olmadığını kabul ettiğimiz gün başka projeler çıktı. Şimdi en büyük hayallerimizden biri ileri yaş hasta bakımı! Tüm bilgi, birikim ve deneyimimizi ona vakfetmiş durumdayız. Çünkü bu bir ihtiyaç... 65 yaşında insanı emekli ediyoruz, tababet bu insanı 90-95 yaşına kadar yaşatıyor. Bu 30 sene çok önemli bir 30 sene… Çok maliyetli, çok yıpratıcı ve fedakarlık isteyen bir süreç. Bizim en büyük amacımız bu zor görünen ve dezavantaj olarak nitelendirilebilecek bu süreyi, avantaja çevirmek. Çok yol kat ettik, çalışmalarımız var. Bu sadece Türkiye’yi ilgilendiren bir mesele değil… Avrupa’nın, ABD’nin ve Ortadoğu’nun demografik yapısı içler acısı. Sağlık hizmeti söz konusu olduğunda coğrafi sınır yoktur. Yurt dışında genç nüfus az ve hizmet sektörünün en önemli bileşeni sağlıktır. Sağlığın da en önemli bileşeni ileri yaş! Bizler ileri yaş konusunda hizmet sunumumuzu derinleştirmek zorundayız. Bu aynı zamanda çok önemli bir ihraç

kalemidir. İleri yaş konusunda köyler kurduğumuzu düşünebiliyor musunuz? İklim, lokasyon, genç nüfus, deneyim, şefkat her şey bizde ve olmaması için hiçbir sebep yok. TÜSİAD’ın önemli gündem maddelerinden biri de bu. Bunu TÜSİAD’a taşıdım ve kabul gördü. Sigorta şirketleri, diğer hastaneler, Sağlık Bakanlığı ve diğer paydaşlarla yakın iş birliği içerisindeyiz. Önemli olan prosedürleri, akreditasyon süreçlerini, eksiksiz tamamlayabilmek! Olmaması için hiçbir neden yok. Türkiye Cumhuriyetinin bundan sonra yapacağı kurumsal anlaşmalardır. Bina inşa etmek, para pul bulmak en kolayı! Önemli olan neyin nasıl olması gerektiğiniz kağıda dökebilmek. En zoru planlama aşamasıdır, biz planlamaya soyunduk.

Türkiye’de özel hastanecilik nereye doğru evriliyor sizce? Şehir hastaneleri sağlık hizmet sunumunu nasıl dönüştürecek?

Ne kadar çok rakip olursa kendinizi o kadar çok ileriye taşımak mecburiyetindesiniz. Şehir hastaneleri çok büyük ihtiyaçlara cevap verecek. Mevcut hastaneler oraya taşınacak. Mevcut hastanelerin altyapı ŞUBAT - MART 2018

23


RÖPORTAJ sorunları öyle kolay kolay giderilecek gibi değil ki! Peki şehir hastaneleri bu kadar büyük olmalı mı? Onu zaman gösterecek. Önemli olan hizmeti birbiriyle ilintili, bütünlüklü şekilde verebilir miyiz sorusunun cevabıdır. Biz elimizden gelen her türlü katkıyı veriyoruz, vermeye de devam edeceğiz. Çünkü bu hastaneler 84 milyonun malı. Ümitli olmamak için hiçbir sebep yok; sorunun olduğu yerde de çözüm var. Esas iş, soruna değil çözüme odaklanmak. Benim olumsuzluklara, sorunlara odaklanacak vaktim yok. Yaşamak, çok ciddi bir iş! O ciddiyeti de olumlu addederseniz hayat bir anlam ifade eder.

TÜSİAD’da yer alıyorsunuz… Görev ve sorumluluklarınızı kısaca ifade eder misiniz?

8-9 senedir üyeyiz. Bu sene Erol Beyin başkan olmasıyla birlikte beni yedek yönetim kurulu üyesi olarak seçtiler. Aynı zamanda sağlık çalışma grubu başkanlığını da yapıyorum. Masanın etrafında birçok ortağımız var ve hepsinin bilgi birikimi, deneyimi inanılmaz boyutlarda. Ben kendi adıma o kadar çok şey öğreniyorum ki… Hepimizin hayalleri var, o hayalleri biz sağlık çalışma grubu olarak ortak bir paydada buluşturabildik. Nasıl heyecanla çalışıyoruz görseniz… Herkes işini gücünü bırakıyor, o toplantılara geliyor!

Çalışma Konularınız Neler?

4 ana konumuz var. Bunlardan biri ileri yaş. Raporlarımızı hazırlıyoruz, kamuoyunun bilgisine sunacağız. İkincisi, tamamlayıcı sağlık sigortası… Vatandaş zaten halihazırda cebinden para ödüyor, bu ödemenin hesap altına alınması lazım. Tamamlayıcı sağlık sigortası bu konuda çok iyi bir enstrüman. Devlet bu kadar çok kapsayıcı olmayı sürdürebilir mi, sürdüremediği takdirde tamamlayıcı sağlık sigortası ile bu eksiği giderebileceğimizi düşünüyoruz. Üçüncü konumuz, şehir hastaneleri. Şehir hastaneleri konusunda ihtiyaç olduğu takdirde nerede nasıl destek olabiliriz tartışıyoruz. Gelecek süreçte, sağlık hizmetleri sunumunun da özel sektöre kaydırılabileceğini düşünüyoruz. O noktada hepimizin hazır olması lazım. Bunun adı özelleştirme değil; sadece hizmet sunumunun özelle iş birliği halinde yapılması. Herkesin diline pelesenk olmuş vaziyette ama sağlığın özelleştirilmesi diye bir şey yok! Ama hizmet sunumunda özel ile birlikte el ele sorumluluk alınması çok doğru 24 ŞUBAT - MART 2018

“YÖNETIM KURULUMUZUN TAMAMI KADIN, GENEL MÜDÜRÜMÜZ KADIN, BAŞHEKIMIMIZ KADIN, BAŞHEKIM YARDIMCILARIMIZ KADIN, INSAN KAYNAKLARI YÖNETICIMIZ KADIN… YÖNETIM DIŞINDA ÇALIŞANLARIMIZIN YÜZDE 60’I KADIN” bir yaklaşım. Çünkü devlet ne kadarına yetişecek? Tomografinin ne sıklıkta kullanıldığı veya arıza çıktığı zaman hemen yapılıp yapılmadığı konuları bürokrasinin işi olmamalı! Özel sektör elini taşın altına koymalı ve o sorumluluğu almalı. Bakanlığımızla iç içe çalışıyoruz; hangi noktada bizim yardımımıza ihtiyacınız var, size nasıl yardımcı olabiliriz diye sürekli iletişim halindeyiz. Mesela hizmetlerin standardize edilmesi çok önemli… Tüm şehir hastanelerinde yapılan görüntüleme, laboratuar hizmetleri, yemek ve diğer hizmetlerin standardize edilmesi çok önemli. Bu standardizasyonu sağladığınız zaman bu hizmetler büyük bir ihraç kalemi de olacaktır, büyük bir know-how! Mesela özel sağlık hizmeti sunucularına denilebilir ki, kardiyovasküler hizmetleri özel hastaneler sunsun!

4. başlığımız da teknolojik yatırımlar… Sağlık inovasyonları, yerli ve milli üretim. Bu başlık altında inanılmaz güzel işler yapılıyor: Bir tanesi TUSİAD bünyesindeki “Bu Gençlikte İş Var” yarışması. Bu harika projeyi biz de Sağlık Çalışma Grubu olarak destekliyor, sağlık alanında beğendiğimiz inovatif fikirleri bağlantılarımız sayesinde ilgili firma ve üreticilerle buluşturuyoruz

TÜSİAD, adında geçen cinsiyet vurgusunu kaldırdı... Cinsiyet eşitliğine yönelik atılan bu adım, kurumsal kimlik ifadesi dışında TÜSİAD’ın temsiliyeti/iletişimleri ve sektörle ilişkilerinde, kadınlar için pozitif sayılabilecek eşitlikçi bir zeminde, başka farklılıkların/ iyileşmelerin de önünü açtı mı? Bu konuda hedefleri/özendirici faaliyetleri var mı?


RÖPORTAJ Bu zaten gündemde olan bir konuydu. En gurur duyduğumuz tarafı kadın üyeler kadar erkek üyelerin de insiyatifiyle hayata geçmiş olmasıdır. Geç mi kalındı? Zaman meselesiydi. TÜSİAD’ın gündeminde o kadar çok mesele var ki… Biliyorsunuz krizlerden doğrudan etkilenen bir yapı. Bu kadar öncelik arz eden konuların arasında kendine ancak şimdi yer buldu. Türkiye gayri safi milli hasılasının yüzde 85’ini yöneten bir gruptan bahsediyoruz. On binlerce işçiyi temsil eden bir yapı söz konusu. Oradaki erkek üyelerin bu düzenlemeye sahip çıkmaları demek, kendi iş yerlerinde de aynı özeni ve duyarlılığı gösterecekleri anlamına geliyor. Bu sadece ufak bir isim değişikliği veya kurumsal bir makyaj değil. TÜSİAD’IN üyesi olan ve on binlerce işçi çalıştıran bir patronun kadınlar konusunda duyarlılık göstermemesi mümkün mü? Bazı kişiler bu değişikliğin çok da gerekli olmadığını sorguladı ama bence yansımaları çok önemli! Önem verilmeyecek bir konu değil! Diğer dernekler, vakıflarda da aynı duyarlılığın gösterilmesini bekliyoruz. Biz birçok alt çalışma grubunda temsil ediliyoruz; Hastanemizin Genel Müdürü Dr. Aylin Yaman TÜSİAD Cinsiyet Eşitliği Çalışma Grubunda. Yönetimimizdeki birçok isim farklı çalışma gruplarında görevli.

Sizi ilerde TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı olarak görecek miyiz?

Gündemimde olan bir konu değil. Zaten Başkanlık yedi gün yirmi dört saat mesai, ayrıca gerçekten büyük fedakarlık isteyen bir iş. Beni aşar.

Güven Hastanesiyle nasıl ilişki kurdunuz?

annemi sonra da babamı kaybettim ve ben hiç istemememe rağmen kardeşimin zoruyla buraya geldim. Dolayısıyla neyin planı, neyin programından bahsediyorsunuz? Bakanlıktaki çalışma hayatımda hırslı bir kadındım ve o hırsla buraya geldim. Burada yaşananlar, yaşamla ölüm arasındaki o sırat köprüsünde aracı olarak bulunmanız, insanların sizden medet umması, sizin o medet karşısında ruhunuzu zenginleştirmeniz… Hırsların, paranın hiçbir anlam ifade etmediği, hiçlik mertebesine ulaşmanın bana göre bu dünyadaki en önemli sınav olduğu anı ancak burada yaşayabilirsiniz. Şimdi tapıyorum, bayılıyorum bu hastaneye. Ruhum şifa buluyor. Sadece benim değil hastanemizin kapısından giren herkesin aynı hissiyatta olduğuna inanıyorum. Yaşam şifadır. Hayata güzel bakabilmek şifadır, ölüm de şifadır. Herkes kendisini sağaltacak, iyi hissettirecek bir şey buluyor bu hastanede.

“TÜSİAD’DA 4 ANA KONUMUZ VAR: İLERI YAŞ, TAMAMLAYICI SAĞLIK SIGORTASI, ŞEHIR HASTANELERININ SEVK VE IDARELERI ILE KOORDINASYON KONUSU, SAĞLIK TEKNOLOJILERI VE INOVATIF YATIRIMLAR”

Biz hastaneci değiliz, burada doğduk, burada büyüdük. Anne-babayı burada kaybettik. Burada nefes alıyoruz. Burada aşk var, ibadet var, bir olmak var.

Güven, kadın yöneticilerin ağırlıkta olduğu bir hastane! Türkiye’de hastane yönetimlerinde başka örneği yok sanıyorum... Kadın liderler, Türkiye’deki hastane yöneticiliği pratiğine/ tecrübesine sizce nasıl katkılar sunuyor?

Yönetim Kurulumuzun tamamı kadın, Genel Müdürümüz kadın, Başhekimimiz kadın, Başhekim Yardımcılarımız kadın, insan kaynakları yöneticimiz kadın… Yönetim dışında çalışanlarımızın yüzde 60’ı kadın…

Bu ağı bilinçli olarak mı ördünüz?

Kadının kadınla iyi anlaşamadığı, ego yarışının ön planda olduğu yönünde bir anlayış dile getirilir ya biz hiçbirimiz buna asla inanmıyoruz. Kadın kadar bu işi iyi yapabilecek başka varlık düşünemiyorum. Şefkat, vicdan bizde daha fazla… Birbirimizi destekliyoruz. Ticari yönden de son derece zekiyiz. İş belli; bir yanda yapılması gerekenler var, öte yanda alınması gerekenler var. Biz alırken kazanıyoruz çünkü çok iyi pazarlık yapıyoruz! İkinci olarak da marka değerimizi iyi kullanıyoruz. Hastanede herkes en iyi olduğu alanda görev üstlenir. Kız kardeşim Banu 21 yaşından beri bu hastanede. Yönetimi, maliyeti, finansmanı her şeyi en ince detayına kadar Banu bilir. O işin mutfağıdır. Onun bildiği hiçbir şeyi ben bilmem. Ben dış

Bizim çocukluğumuz boyunca annemle babam hiç evde yoklardı. Herkes annesini parfüm kokusuyla, evlerinde poğaça kokusuyla hatırlar; biz annemizi anestezi ilacı kokusuyla hatırlıyoruz. Bu bende hastaneden nefret etme kız kardeşimde de hastaneye bağlanma güdüsü şeklinde ortaya çıktı. Kız kardeşim Banu, hastaneye bağlandıkça annesine babasına kavuştu. Bana da tam tersi sirayet etti. 21 yaşımda Dışişleri Bakanlığının sınavlarını kazandım. Yıllar boyu bu hastanede iki kişi tanıdı beni: Gece şoförü ve gündüz şoförü. Havalimanından aldılar, getirdiler. Hiç istemediğim, sevmediğim ve hayalini kurmadığım şey bu hastaneye geri gelmekti. Mesleğimin en güzel zamanında, sefirliğime çok az bir zaman kala bir anda ŞUBAT - MART 2018

25


RÖPORTAJ “VAKIF ÜNIVERSITELERI HASTANELERI BIZIM ANLAYIŞIMIZA UYGUN DEĞIL. KURULUM PROSEDÜRÜ BIZE UYGUN DEĞIL. BIR DE AFILIASYON KONUSU VAR; IKI ÇOK CIDDI AFILIASYON GÖRÜŞMEMIZ OLDU. BU ESNADA GÖRDÜK KI KURULMASI ÇOK KOLAY FAKAT SÜRDÜRÜLMESI FEVKALADE ZOR BIR ORGANIZASYON YAPISI. ÖZEL ÜNIVERSITELERIN KURULMASINA DAIR YASAL ALT YAPININ TAMAMLANMASININ ARDINDAN GÜNDEME ALABILIRIZ” ilişkileri yürütüyorum. Kamu kurumları, Parlamento ilişkileri, Bakanlıklarla iletişimleri sağlıyorum. Ben dışarıdakini alıp içeri getiririm, işim bu! Birbirimizin işini öğrenmeye kalkmak ruh yorgunluğu… Herkes kendi işini yapar bizde. Bir konuyu “bilmiyorum” demekten utanmıyoruz ki… Kadın dayanışmasının özünde bence bu var, çok rahatlıkla “bilmiyorum” diyebiliyoruz. İşin en güzel tarafı da bu bence... Bilmek zorunda değilim. Çünkü bilen var! İronik bir durumu aktarayım; geçen gün asansör bekliyorum ve yanımda da hastane çalışanı üniformalı personeller var, onlar bana baktı ve ben onlara baktım. Onlar beni tanımıyor, ben onları tanımıyorum. Öyle hoşuma gitti ki… İşte bu kurumsallaşma demek! Kağıt üzerinde aile şirketi olmamıza rağmen kurumsallaşmayı başarabildiğimizin en büyük göstergesi bu bence! Başka bir patron bundan rahatsız olabilir ama ben ve kız kardeşim bundan inanılmaz mutlu oluyoruz. Kız kardeşimle her şeyimiz ortaktır; benim her şeyim kız kardeşimindir; onunki da benimdir. Benden sonra da oğullarıma kalmayacak, ona kalacak. Aramızdaki dayanışma o kadar güçlüdür ki! Onunla benim birbirimizden başka kimsemiz yok, evlat emanettir. Bizim için önce kardeş gelir! Kolay kadınlar değiliz, hepimizin kendine göre zorlukları var. 26 ŞUBAT - MART 2018

Sizin zorluklarınız neler?

Ben mesela, sabah 9 ve akşam 5 kadını değilim. Sevmiyorum. O kadar çok şeyi aynı anda organize etmeliyim ki; benim belirli bir saat düzenim olmamalı. Eskiden sabretmeyi bilmiyordum ama artık öğrendim. Zorluğum yok bence! Banu çok detaycıdır. Banu’nun bu kadar detaycı olduğu yerde benim vurdumduymaz olmam zor bir birliktelik! Kızıyor bana ve haklıdır. Benim öyle bir kaderciliğim var. “Olması gereken zaten oluyor” deyip geçiyorum. Ben hayatından çok memnun bir kadınım, üç oğlum var (en büyük oğlum yirmi üç yaşında ve enerji sektöründe çalışmaya başladı, ikizlerim de dokuz yaşında) onlarla vakit geçirmeyi severim. İşini yirmi dört saatlik hobi olarak yapan bir kadınım. Her sabah üç ile beş arasında ayaktayım ve her şeyi planlar, organize ederim. Akşam sekizde yatarım. TV izlemem. Bilmem gereken her şey bana en doğru şekilde gelir. Hastanemizin geleceği konusunda illa üniversite yapısı altında kurumsallaşma olabilir.

Bünyesinde tıp fakültesi de bulunduran vakıf üniversitelerini nasıl değerlendiriyorsunuz? Güven Hastanesi olarak ileriki dönemde böyle bir yatırımınız/projeniz olabilir mi?

Bizim bu kadar derinleşmiş bilgi birikimiyle

ve hizmet anlayışıyla yapmamız gereken şey bence üniversite hastanesi olmaktır. Fakat vakıf üniversiteleri hastaneleri bizim anlayışımıza uygun değil. Kurulum prosedürü bize uygun değil. Öte yandan anayasal düzlemde değişiklik yapılırsa bizim sadece tabela değiştirmemiz yeterli olur. Bir de afiliasyon konusu var. İki çok ciddi afiliasyon görüşmemiz oldu. Bu esnada gördük ki kurulması çok kolay fakat sürdürülmesi fevkalade zor bir organizasyon yapısı. Sürdürülebilir olması için iki tarafın da büyük fedakarlık yapması lazım. Bizler uzlaşıya açığız evet ama afiliasyonun getirdiği uzlaşı bizi bile aşabilir. Onun için şu anda başka bir afiliasyon sürecindeyiz ama onun da süreli olması gerektiğine inanıyoruz. Çünkü bu işin özünde bence şu var: Bir üniversite tıp eğitimi verecekse er veya geç kendi hastanesine sahip olmak zorunda. Elin taşıyla elin kuşunu vurmak tababette de eğitimde de olmaz. Uymuyor. Taraflardan birinin konuya daha kalite odaklı bakması veya başka tarafın daha ticari veya insan kaynaklı bakması ortak paydada buluşmayı zorlaştırıyor. Önce bu sorunlar çözümlenir gibi geliyor ama tam tersi. Giderek büyüyor! Dikkat edin afiliasyon süreçleri işlemiyor, taraflar arasında sıkıntı var.


20x28

Periferik etkin kas uyarımı

Pelvik tabanı için kişiye özel eğitim biofeedback

PelviPower Egzersizleri ile Daha Güçlü Pelvik Kaslar ve Daha Sağlıklı bir Yaşam

• İnkontinans tedavisi

• Pelvik taban kaslarının tekrar toparlanması • Erektil disfonksiyon

• Cinsel isteği artırma

ACENDIS TÜRKİYE Proje Yönetimi / Project Management Satış & Servis / Sales & Tech. Serv.

ACENDIS GERMANY Project Management / Headquarters

Küçükbakkalköy Mah. Cem Sokak. No: 4 34750 Ataşehir / İstanbul · Türkiye

Wohlenbergstr. 5 30179 Hannover Germany

Tel.  E-mail Web

Tel. E-mail Web

+90 216 - 470 49 49 bilgi@acendis.eu www.acendis.com.tr

+49 511 - 1 83 83 contact@acendis.eu www.acendis.eu

Pontemed firmasının pelvik rehabilitasyon alanındaki en yeni ürünü olan PelviPower egzersizlerini Türkiye’deki müşterilerimize sunmaktan büyük mutluluk duymaktayız. Pelvik kasları güçlendiren ve cerrahi müdahale gerektirmeyen bu egzersizleri cihaz koltuğuna oturarak rahatça yapabilirsiniz. Sertifikalı eğitmenler, ilk deneme egzersizinden sonra size özel bir egzersiz profili düzenlerler. Egzersizlerin yüksek seviyede uyguladığı, sürekli tekrarlanan manyetik uyarıları sayesinde pelvik taban bölgesindeki ve çevresindeki kaslar canlandırılır ve güçlendirilir. Bu yöntem kasları dönüşümlü olarak uyararak etkili bir egzersiz yapma imkanı sağlar. PelviPower egzersizlerinin kasları uyarma etkisini hemen hissedersiniz.

www.pelvipower.com


RÖPORTAJ

“SAĞLIK SEKTÖRÜ, KADIN ISTIHDAMININ EN FAZLA OLDUĞU ALANLARDAN BIRI. YAKLAŞIK ORAN YÜZDE 60. ANCAK ÜST YÖNETIMDE YER ALAN KADIN ORANI YÜZDE 10’U BULMUYOR!”

BUKET EMINOĞLU PILAVCI:

KalDer Yönetim Kurulu Başkanı Buket Eminoğlu Pilavcı

“KALDER HAYATIMIN KILOMETRE TAŞLARINDAN BIRIDIR” TÜRKIYE’DE KADINLARIN IŞ GÜCÜNE KATILIMI AVRUPA BIRLIĞI ÜLKELERININ ÜÇTE BIRI KADAR! BU KADINLARIMIZIN DA YÜZDE 40’INDAN FAZLASI TARIM SEKTÖRÜNDE”

T

ürkiye sağlık sektörünün kadın liderleri arasındasınız. Türkiye Kalite Derneği (KalDer) Yönetim Kurulu Başkanlığı göreviniz tanınırlığınızı daha da pekiştirdi. Sağlık sektöründeki tecrübeniz KalDer’deki yönetim anlayışınıza neler kattı?

Türkiye Kalite Derneği (KalDer) “mükemmelliği” yaşamın her alanına yaymak gayesiyle kurulan bir sivil toplum kuruluşu. Çeyrek asrı aşkın süredir kamu ve kuruluşlara EFQM Mükemmellik Modeli ile ilgili eğitimler vermekte, kıyaslama 28 ŞUBAT - MART 2018

çalışmaları yapmaktadır. Ve gururla söylemeliyim ki KalDer benim hayatımın önemli kilometre taşlarından biridir. Geçmiş dönemde Kadıköy Şifa Hastanesi olarak EFQM Mükemmellik Modeli kapsamında yaptığımız çalışmaların bana, yaptığım işe ve sağlık sektörüne hatta paydaşlarımıza çok önemli katkılarının olduğunu düşünüyorum. Biz o dönem KalDer ile uzun bir mükemmellik yolculuğuna çıktık. Ben ve ekibim ortak bir akılla hedefe kilitlendik. Bu yapıda gördük ki lider değişse de sisteme farklı yapılar, insanlar dahil olsa da yolculuk sizi adım adım taşıdığınız değere götürüyor. Yani bu


RÖPORTAJ “100 KADINDAN SADECE YÜZDE 13’Ü IŞVEREN KONUMUNDA. İŞGÜCÜ DIŞINDA KALAN KADINLAR ISE GENELLIKLE EVDE OTURUYOR. VE BU TABLO KENTLERDE DE KIRSALDA DA DEĞIŞMIYOR. HALEN DAHA 4 MILYONU AŞKIN KADINIMIZ OKUMA YAZMA BILMIYOR”

süreçte oklar hep ileriye gidiyor. Ne mutlu ki ekibimle Türkiye Mükemmellik Ödülünü aldık. Bu model bize o dönem çok şey öğretti. Elbette benim bireysel olarak sağlık sektöründeki deneyim ve tecrübelerim de KalDer’i pozitif anlamda etkilemiştir. Sağlık her ne kadar iş dünyası içerisinde bir sektör olarak tanımlansa da insani değerlerin daha yoğun hissedildiği bir alan. Ve bu sektörde iletişim her şey. Duygusal zekânın kadına verdiği güç, iletişimin yoğun olduğu bu sektörde çok işe yarayan bir beceri. Uzun yıllar sektörde kazandığım tecrübe ve deneyimler her sektörü tek çatı altında buluşturmayı başaran KalDer başkanlığı için önemli bir avantaja dönüştü.

Türkiye sağlık sektöründe faaliyet gösteren kadın liderlerin ortak özellikleri sizce neler? Niteliksel ve sayısal anlamda artmaları hangi hususlara bağlı olabilir?

Sağlık sektörü, kadın istihdamının en fazla olduğu alanlardan biri. Yaklaşık oran yüzde 60. Ancak üst yönetimde yer alan kadın oranı (yüzde 10’u bulmuyor) aynı seviyede memnuniyet verici değil ne yazık ki. Dileğimiz elbette artması yönünde. Bütünsel bakış açılarını, duygusal zekâlarını, iletişim becerilerini ortak payda olarak görüyorum. Niteliksel ve sayısal anlamdaki artışı tek bir nedene bağlamak güç, doğru da olmaz elbette. Bu ülkemizin eğitim politikasıyla ilgili bir durum.

Sağlık sektöründe orta ve üst düzeyde daha fazla kadın personelin istihdam edilmesi sizce nasıl fark yaratır?

Bunu her sektör için cevaplamak istiyorum. Mesleki yeterlilik ve karakter kavramlarının tam olduğunu düşünürsek bu durum sektörde pozitif etki yaratabilir. Olaylara hem objektif hem de duygusal zekâ ile yaklaşıldığında dağ kadar büyüyen sorunların bir anda ne kadar küçüldüğünü görebiliyoruz. İletişim ve müzakere bunun için önemli. Kadın ve erkeğin yan yana olduğu yönetim mekanizmalarının çok daha başarılı ve verimli olduğu bilimsel bir gerçektir.

Sağlık sektöründe kariyer yapmak isteyen genç kadınlara vermek istediğiniz mesajlar nelerdir?

Şunu belirtmek isterim ki kadın olmanın iş hayatında özel, değişik bir şey olduğuna inanmıyorum. Kendinizi bir kere iş hayatında kadın olarak özel bir yerde konumlandırdığınızda kendiniz ayrımcılığa başlamış oluyorsunuz. Hayatımın hiç bir döneminde öyle düşünmedim. Bunu bana yansıtan insanlar olduğunda da görmezden geldim. Çünkü eğer kendiniz öyle görmeye başlarsanız diğerlerini haklı çıkarıyorsunuz. İş dünyasında kadın olmanın değil, farklı olmanın avantajları da vardır. Bu anlamda bende “Eğer bir farkınız varsa o farkı bir avantaja çevirin” mottosuyla iş dünyasında ilerledim. Mesleklerin de evrildiği günümüzde tecrübelerime dayanarak tavsiye edeceğim bazı hususlar var elbette. Her şeyden önce insanın yaptığı işi sevmesi ve inanması şart. Sonrasında ise dürüstlük, yenilikçilik ve tutku olmazsa olmazların başında geliyor.

KalDer, farklı bir çok sektörle iletişim halinde. Sizce kadın

istihdamı en fazla hangi sektörde daha çok artırılmalı? Kadın yöneticiler hangi sektörlerde ağırlıklı görev almalı?

Üyelerimiz içerisinde ağır sanayiden hizmet sektörüne kadar pek çok alanda rüştünü ispat etmiş başarılı lider, kadın yönetici var. Bu gerçek bize kadının tek bir alanda değil üretimin her alanında konumlandırılmasının doğru olacağını gösteriyor. Öncelikle şunu bilmemiz gerekir; çalışan kadın daha refah bir ülke, daha refah bir dünya demektir. Maalesef ülkemizde kadınların iş gücüne katılımı AB’dekinin sadece üçte biri kadar. Bu kadınlarımızın da yüzde 40’ından fazlası tarım sektöründe. 100 kadından sadece yüzde 13’ü işveren konumunda. İşgücü dışında kalan kadınlar ise genellikle evde oturuyor. Ve bu tablo kentlerde de kırsalda da değişmiyor. Halen daha 4 milyonu aşkın kadınımız okuma yazma bilmiyor. Kız çocuklarımızın eğitimine verilecek önem yarının güçlü toplumunun oluşturulmasına katkı sağlayacaktır. Farklılıklar engel anlamına gelmediği gibi zenginliğimizdir. Yaşamın her alanında sağlanacak cinsiyet eşitliği, sağlıklı bir çalışma ortamı oluşturacağı gibi Türkiye’yi çok daha başarılı, çok daha rekabetçi, çok daha demokratik bir ülke haline getirecektir. Cinsiyet eşitliği alanındaki çağrımızı geçtiğimiz 8 Mart Dünya Kadınlar Gününde yineledik.

KalDer’de mevcut ve potansiyel kadın üyeleriniz için pozitif ayrımcı olarak nitelenebilecek uygulamalarınız var mı?

Hayır böyle bir uygulamamız yok. Aslında bu alanda çok ince bir nüans var. Fırsat eşitliğini sağladığınızda böyle bir uygulamaya da gerek kalmayacak. Dileğimiz iş ve yaşamın her alanında bu fırsat eşitliğinin başarıyla sağlanabilmesi ve sürdürülebilir olması. ŞUBAT - MART 2018

29


RÖPORTAJ

YOĞUN BAKIM YATAK SAYILARI Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi İç Hastalıkları Yoğun Bakım Bilim Dalı Başkanı ve Yoğun Bakım Yan Dal Eğitim Programı Sorumlusu Prof. Dr. Arzu Topeli İskit

H

acettepe’de neden yeni bir yoğun bakım kliniğine ihtiyaç duyuldu?

Hacettepe Üniversitesi her alanda öncü üniversitelerden biridir. Kurucu Rektörümüz Merhum Prof.Dr. İhsan Doğramacı’nın “Daha ileriye, en iyiye” sloganı hepimizin kılavuzu niteliğindedir. Ben de Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi İç Hastalıkları Anabilim Dalında 20 yıllık bir yoğun bakım uzmanı öğretim üyesi olarak Hacettepe’ye yakışan uluslararası standartlarda bir yoğun bakım ünitesi olması gerektiğini düşünürdüm hep. Hacettepe İç Hastalıkları Yoğun Bakım Ünitesinin geçmişi 40-45 yıl öncesine dayanır. Bu bağlamda Türkiye’nin ilk dahili yoğun bakım ünitesidir denilebilir. 1995 yılında ve 1996-1998 yılları arasında, Amerika Birleşik Devletlerinde yoğun bakım eğitimi aldığım dönemlerde yani, 20-25 yıl önce ABD’de yoğun bakım ünitelerinin çoğu tek oda şeklinde idi. Çoğu oda pencereli idi. Bu fiziksel altyapı tüm dünyada yaygınlaştı. Ancak ben 1998’de Hacettepe’ye döndüğümde ünitemiz bir 30 ŞUBAT - MART 2018

DÜNYADA VE TÜRKIYE’DE HIZLA ARTIYOR! “ESKIDEN HASTANE YATAKLARININ %5-10’U YOĞUN BAKIM YATAKLARI OLARAK PLANLANIYORKEN, GÜNÜMÜZDE BU ORAN %15-20’LERE ÇIKTI. ÇÜNKÜ IHTIYAÇ ARTIYOR. DÜNYADA OLDUĞU GIBI TÜRKIYE GENELINDE DE ÖZELLIKLE ÖZEL VE SAĞLIK BAKANLIĞI HASTANELERINDE YOĞUN BAKIM YATAK SAYISINDA CIDDI ARTIŞ VAR” yataklı iç hastalıkları servisinin kenarında ve koğuş şeklinde idi. 3 yıl içinde daha yeni bir yere taşındık ancak burası bulunduğu lokalizasyon açısından uygun olmakla birlikte, küçük, ışık almayan bir koğuş idi. 17 yıl bu küçük ünitede akademik kadrolarımız ile hizmet sunucusu olarak görev yaptık. Ancak bu birim sadece bizlerin değil Hacettepe Hastanelerinin ihtiyaçlarına yanıt vermemeye başladı. Başka birimlerde küçük çaplı yoğun bakım üniteleri açtık fakat bu sefer çok parçalanmışlığın yarattığı sorunlarla karşılaştık. Bulunduğumuz yerlerde genişleme şansımız olmadığından yeni yapılması planlanmış olan acil servisin bulunduğu alana büyük bir yoğun bakım planladık. Çünkü acil servisimizin de yenilenmesi ve büyümesi gerekiyor idi ve acil servise başvuran kritik hastaların yatırılması için yoğun bakım yatak sayısının da artması gerekli idi. Ayrıca 2002 yılından bu yana bilim dalımızda yoğun bakım yan dal eğitimi vermeye başladık. 2012 yılından itibaren de artık yoğun bakım Türkiye genelinde ve Hacettepe’de resmi bir uzmanlık alanı haline geldi ve akademik kadro sayımız artmaya

başladı. Bu nedenle artık bilim dalımız için bir fiziksel alanımız olması gerekiyor idi. Aslında yoğun bakım yatak sayıları dünyada da artmakta… Eskiden hastane yataklarını %5-10’u yoğun bakım yatakları olarak planlanıyor iken, günümüzde bu oran %1520’lere çıkmış durumda. Çünkü ihtiyaç artıyor. Türkiye genelinde de özellikle özel ve Sağlık Bakanlığı hastanelerinde yoğun bakım yatak sayısında ciddi artış var. Üniversite hastaneleri bu konuda biraz geride kalmıştı. Hacettepe olarak yoğun bakım yatak sayımızı arttırdık ve modernleştirmiş olduk.

Çalışmaya ilk ne zaman ve nasıl bir ekiple başladınız?

Aslında bu düşüncelerimi üniversite, tıp fakültesi ve hastane yönetimleri ile hep paylaşmıştım. İlk olarak kafamda projelendirmiştim. Bu projem nedeniyle, 2012 yılında Hacettepe Üniversitesi Erişkin Hastanesi Başhekimi oldum ve hemen çalışmalara başladık. Türkiye’de hastane mimarisi konusunda eksiklikler var. Bu nedenle uluslararası deneyimi de olan bir hastane mimarı acil servis ve yoğun bakım


RÖPORTAJ ünitemizi planladı. Kalkınma Bakanlığı projesi olarak desteklendik. Planlamadan itibaren hizmete başlamasına kadar çeşitli nedenlerle 6 yıl geçti. 4 yıl süren başhekimliğim boyunca acil tıp, yoğun bakım hekimleri, mimarımız, üniversitemiz yapı işleri daire başkanlığı, hastane yönetimi ile ortak toplantılar yaptık.

Mimarisinde de sizin katkılarınız var... Bina yerleşkesinde, iç dizaynda nelere dikkat edilmeli?

Mimari planlamada hep uluslararası standartları dikkate aldık. Hollanda Utrecht’de, başkanı da Türkiye’den bir yoğun bakım profesörü olan mimari ödüllü bir ünite var. Youtube’da videosu da var. İngiltere Birmingham’da benzer 100 yataklı bir yoğun bakım ünitesi var. Bu üniteler başta olmak üzere uluslararası üniteleri dikkate almaya çalıştık. Planlama çok önemliydi çünkü hastanelerdeki yanlışları sonradan düzeltmek çok zor. Türkiye’de hemen herşey genellikle çok küçük planlanıyor. Halbuki 1020 yıl ilerisini hesap etmek lazım. Sadece hasta alanları değil, personel, depo gibi yerler, ziyaretçilere ayrılan birimlerin de fazlasıyla düşünülmesi lazım. Geriye dönüp baktığımızda eksik diyebileceğimiz şey çok çok az.

Yeni klinik nasıl avantajlar sunuyor, kapasitesi nasıl?

Yeni yoğun bakım erişkin hastanesinde, acil servisin üzerinde, hepsi 3. düzey donanımlı 73 yataklı bir komplekstir. Ayrıca, acil servis içinde 10 yataklı bir inme ünitesi de bulunmaktadır. 73 yatağın 41’i dahili yoğun bakım ünitesi, 32 yatağı da ağırlıklı cerrahi yoğun bakım ünitesi olarak belirlenmiştir. En temel özellikleri, tüm yatakların 2025 metre karelik tek oda şeklinde olması, çoğu hasta odasının ışık görmesidir. İdeal olan 3. Düzey bir yoğun bakım ünitesi için en fazla 2 hastaya 1 hemşire sağlamaktır ki yeni yoğun bakımda 2 oda arasında bir hemşire deski bulunmaktadır. Her odada pendant sistemi, gelişmiş monitör ve ventilatör ve her orta deskte yeterli sayıda merkezi monitör bulunmaktadır. Acil servis, ameliyathane, radyoloji ve laboratuvara çok yakın bir lokalizasyondadır. Bu özellikleri ile Türkiye’de bir ilk durumundadır. Sanırım şehir hastanelerinde de benzer üniteler olacak.

Teknolojisi - dizaynı - kurgusu - eğitim ve hizmet politikası Avrupa ve ABD’de hizmet sunan

2012 YILINDAN ITIBAREN RESMI UZMANLIK ALANI HALINE GELEN YOĞUN BAKIM, HACETTEPE ÜNIVERSITESI HASTANELERINDE YEPYENI BIR ALANA KAVUŞTU. 73 YATAKLI KOMPLEKSIN 41’I DAHILI YOĞUN BAKIM ÜNITESI, 32 YATAĞI DA AĞIRLIKLI CERRAHI YOĞUN BAKIM ÜNITESI OLARAK BELIRLENDI yoğun bakım klinikleriyle rekabet edebilecek seviyede mi?

Fiziksel altyapı olarak gelişmiş ülke yoğun bakım üniteleri ile rekabet edebilecek bir

ünite haline gelmiş durumdayız. Şunu da vurgulamak isterim ki sadece altyapı değil, bilim dalımız gerek akademik gerek idari sağlık çalışanı kadromuz ile de Avrupa ve ABD ile nitelik anlamında benzer durumdayız. Sadece sayımız az. İç Hastalıkları Yoğun Bakım Bilim Dalımız Avrupa Tıpta Uzmanlık Birliği (UEMS), Avrupa Yoğun Bakım Kurulu tarafından 2007 yılında eğitim alanında akredite edilmiştir. Bu anlamda da ilk ve tek konumundayız.

Öğretim üyeleri ve personel, hasta yakınları ve hastalar için nasıl imkanlar sunuyor?

Yeni yoğun bakım öncelikle hasta merkezli olarak planlandı. Hasta odaları çok geniş, ferah, hepsinde televizyon var, ziyaretçisi için koltuk var, hemşire çağrı cihazı var. Hasta karyolaları oturma pozisyonu alabiliyor, hepsi hastaları kaldırmadan tartabiliyor ki, vücut ağırlığı takibi yoğun bakımda hem önemli hem de zordur. Hastaların akciğer grafileri hastayı kaldırmadan çekilebiliyor. Ziyaretçi bekleme salonu çok geniş, hasta yakınlarına uzman doktor düzeyinde bilgi veriliyor. Personelimiz için yeterli sayıda odalarımız var. 20 yıl sonra ilk defa tüm akademik kadromuzun bir arada olabileceği mekanımız oldu. Sadece hasta hizmet sunumu ve eğitim

değil, bilimsel araştırmalarda da sıçrama yapmayı planlıyor ve umuyoruz.

Başarılı bir yoğun bakım organizasyonu için olmazsa olmaz şartlar neler? Sizin çalışma alanınız özelinde, tecrübelerinizi aktarır mısınız?

Başarılı bir yoğun bakım organizasyonunda altyapı mutlaka önemli ama daha da önemlisi tam zamanlı ve kapalı sistem yönetim, yani yoğun bakım ünitesinde tam zamanlı yoğun bakım hastalarına bakan, ilgilenen, yoğun bakım hasta yatış, çıkış kararlarını veren eğitimli ve ilgili uzmanlar

“YOĞUN BAKIM POLIKLINIK, AMELIYAT GIBI BAŞKA IŞLERLE BIRLIKTE YÜRÜTÜLEN BIR IŞ DEĞIL. BIR YOĞUN BAKIM UZMANI DIREKTÖRLÜĞÜNDE KAPALI SISTEM YÖNETIMIN HASTA SAĞ KALIMINA ETKILERI ULUSLARARASI ÇALIŞMALARDA VE BIZIM YAPTIĞIMIZ BIR ÇALIŞMADA GÖSTERILDI” olmalı. Yoğun bakım poliklinik, ameliyat gibi başka işlerle birlikte yürütülen bir iş değil. Bir yoğun bakım uzmanı direktörlüğünde kapalı sistem yönetimin hasta sağkalımına etkileri uluslararası çalışmalarda ve bizim yaptığımız bir çalışmada gösterildi. ABD’de bu yönetim şekli bir sağlıkta kalite parametresi olarak değerlendiriliyor. Hatta bir yoğun bakım uzmanının bakabileceği ideal hasta sayısı 7-8; 15 hastayı geçerse hasta yatış süresi uzayabiliyor. Tabii yoğun bakımda çalışma zamanı mesai saatlerine sınırlı değil, bu hesapları yaparken, 7/24 ŞUBAT - MART 2018

31


RÖPORTAJ çalışma düzenini dikkate almak lazım. 3. Düzey yoğun bakım ünitesi için en fazla 2 hastaya 1 hemşire, hatta örneğin ECMO tedavisi alan hastalara 1 hastaya 1 veya 2 hemşire planlaması gerekiyor. Bunun dışında özellikle solunum fizyoterapisinde ve hatta yutma terapisinde uzmanlaşmış fizyoterapistler de yoğun bakımın olmazsa olmazları. Türkiye’de bu konuda eksiklik ve karmaşa var. Yoğun bakım uzmanına bağlı çalışan tam zamanlı terapistler olmalı. Her 5 hastaya 1 fizyoterapist öneriliyor. Klinik eczacı, diyetisyen, biyomedikal teknisyenler, psikolog, sosyal hizmet uzmanı gibi diğer meslek gruplarına da çok ihtiyaç var. Dolayısıyla yoğun bakım multidisipliner ve kalabalık bir ekip tarafından yönetilmeli. Herşeyden önce de hasta sorumluluğunu alan, ilgili ve işini seven bir ekip olması şart.

“TÜM YATAKLAR 20-25 METRE KARELIK TEK ODA ŞEKLINDE VE ÇOĞU HASTA ODASI IŞIK GÖRÜYOR! İDEAL OLAN 3. DÜZEY BIR YOĞUN BAKIM ÜNITESI IÇIN EN FAZLA 2 HASTAYA 1 HEMŞIRE SAĞLAMAKTIR KI YENI YOĞUN BAKIMDA 2 ODA ARASINDA BIR HEMŞIRE MASASI BULUNUYOR. BU ÖZELLIKLERI ILE TÜRKIYE’DE BIR ILK!”

Hastalarınızı bu yeni alana taşırken nelere dikkat edildi? Kritik hususları anlatır mısınız?

Kritik hasta nakli çok risklidir. Aslında kritik hastaların mümkün olduğunca hiç ya da çok az nakledilmeleri gerekli. Nakil öncesi de tüm planlamaların titiz bir şekilde yapılması, hastaların stabilize edilmeleri ve nitelikli bir ekip ve ekipman eşliğinde taşınmaları gerekli. Bu konuda oldukça tecrübeli olduğumuzdan 1 gün içinde tüm hastalarımızı naklettik. Ancak hasta sayımızı 8’e kadar azalttık. Hiç bir komplikasyon da yaşamadık.

Yeni hizmete sunulacak yoğun bakım kliniklerinde hastane yöneticileri-hekimler ve hizmet satın alınan medikal endüstriye nasıl öneri ve tavsiyelerde bulunursunuz?

Hastane yöneticilerinin yeni bir yoğun bakım planlamasında konunun uzmanı sağlık personeli ile çalışmaları gerekli. Hastanede akut/kritik yatak planlamasının ihtiyaçlara göre yapılması gerekiyor. Türkiye’de hem tüm hastanelerde yoğun bakım üniteleri küçük ve aşırı parçalanmış durumda, gerek Sağlık Bakanlığı, gerekse hastane yönetimlerinin buna izin vermemesi lazım. Yoğun bakım ünitesi oluşturur iken Türkiye’nin, kurumun ihtiyaçları gözetilmeli ve tam zamanlı yoğun bakım çalışanları ile yönetilmesi sağlanmalı. Mimar-mühendis gibi teknik ekibin çok donanımlı olması lazım. İlaç, malzeme yönetimi, hastane yazılım alt yapısı, personel sayıları ilk baştan planlanmalı. Yoğun bakımlar için cihaz ve malzeme endüstrisi de çok önemli ancak Türkiye’de 32 ŞUBAT - MART 2018

endüstri, üniversite veya hastane bilimsel ilişkisi maalesef sınırlı. Sadece satın alma süreçlerinde ihale yasalarına göre malzeme ve cihaz alabiliyorsunuz. Halbuki yoğun bakım ünitelerinin teknolojik donanımı inşaat ile birlikte ilk baştan yapılmalı, ünite ve kurum ihtiyaçları gözetilmeli ve sürekli geliştirilebilir ve yenilenebilir olmalı. Diğer bir deyişle endüstri-üniversite/hastane bilimsel ilişkisi sürekli olmalı.

Yatak doluluk oranlarınız nasıl?

Genellikle %90’ın üzerinde doluluk oranımız var. Aslında bu oran çok yüksek! Yoğun bakımlarda ideal doluluk oranı %75-80 olmalı. Ama Türkiye’de hasta yatışı konusunda çok baskı var ve yataklar uygun kullanılamıyor. Yatakların %20-30’u yatmaması gereken bakım hastalarına ayrılıyor, çünkü bu hastaları yatıracak başka üniteler bulamıyoruz, evde bakım hizmetlerinde de eksiklikler var. Bunların yanında işimiz sadece yoğun bakım ünitesi sınırları içerisinde değil, gelişmiş ülkelerde olduğu gibi biz de acilde ve servislerde yatan hastaları düzenli takip ederek, çok kötüleşme olmadan erken müdahale ediyoruz ve yoğun bakımda işi bitse dahi hastanede ve uzun dönem takibe devam ediyoruz. Sabahtan akşama işlerimizi zor yetiştiriyoruz. İç Hastalıkları, Göğüs Hastalıkları ve Enfeksiyon Hastalıkları ana dal araştırma görevlileri

de yoğun bakım ünitesinde tam zamanlı çalışırlar. Bu yönden de Türkiye’de tekiz diyebiliriz.

Önümüzdeki dönem meydana gelebilecek yeni ihtiyaçlarınız olabilir mi, bilgi verebilir misiniz?

Mutlaka olacak. Çünkü teknoloji çok hızlı ilerliyor. Yataklarımızı tam kapasite çalıştırırsak iş yükümüz daha da artacak, daha çok personele ihtiyacımız olacak. Hedeflerimizden biri ünitemizi bir mükemmeliyet merkezi yapmak... Ayrıca kağıtsız, sadece elektronik ortamda hasta hizmeti vermek istiyoruz. Bunun için çalışmalarımız var.

Son olarak, sizce Türkiye’de yoğun bakım hizmeti sunan hastanelerin birincil ihtiyaçları - acil iyileştirilmesi gereken unsurları arasında neler var?

Öncelikle yoğun bakım ünitelerinde tam zamanlı bir yoğun bakım uzmanı olması lazım. Oysa halen özellikle özel hastanelerde yoğun bakım uzman kadrosu dahi açılmıyor maalesef. Ayrıca yoğun bakım yataklarının aşırı bölünmemesi gerekli! Eğer yeni bir yoğun bakım ünitesi yapılacak ise konunun uzmanları ile detaylı bir planlama yapılmalı. Son olarak da yoğun bakım yataklarının akılcı kullanılması çok önemli…


19-23

Sağlıkta ortak gelecek

Sueno Hotels Deluxe

Detaylı Bilgi İçin:

www.ohsadkurultayi.org Organizasyon

ÖZEL HASTANELER VE SAĞLIK KURULUŞLARI DERNEĞİ


MAKALE

OECD ÜLKELERININ SAĞL

ValueHealth Yönetim Ortağı Hasan Kuş

S

ağlığa yapılan yatırımların yerine ulaşıp ulaşmadığını anlamak üzere farklı yaklaşımlar kullanılabilir. Bu amaçla sağlık çıktılarına odaklanmak muhtemelen en akılcı olanı. Muayene, test, işlem, ameliyat sayıları vb dolaylı göstergeler iken sağlık çıktıları nihai sonucu gösterdiği için doğrudan göstergeler olarak tanımlanabilir ve politika yapıcılara yol gösterici olabilir. Sağlık çıktıları konusunda en kapsamlı, güvenilir ve sürekliliği olan veriler OECD’den geliyor. OECD tarafından yayınlanan son yayın olan “Health at a Glance 2017” ülkelerin sağlık sistemlerini sağlık verilerine dayanan karşılaştırmalarla analiz etmeyi ve ülkelere politika belirlerken destek olmayı hedefliyor. OECD’yi tanımak açısından bir kaç temel bilgi aktaralım. 1961’de kurulan OECD’nin üye ülke sayısı 35. Üye ülkeler; Avustralya, Avusturya, Belçika, Kanada, Şili, Çekya, Danimarka, Estonya, Finlandiya, Fransa, Almanya, Yunanistan, Macaristan, İzlanda, İrlanda, İsrail, İtalya, Japonya, Kore, Litvanya, Lüksemburg, Meksika, Hollanda, Yeni Zelanda, Norveç, Polonya, Portekiz, Slovakya, Slovenya, İspanya, İsveç, İsviçre, 34 ŞUBAT - MART 2018

“13 ÜLKEDE ALKOL TÜKETIMI 2000’DEN BU YANA DIKKAT ÇEKICI BIR ŞEKILDE ARTTI. BU ÜLKELERIN BAŞINDA BELÇIKA (12,6 LITRE) GELIYOR, DIĞERLERI İZLANDA, LITVANYA VE POLONYA. ALKOL TÜKETIMI EN DÜŞÜK ÜLKELERIN BAŞINDA 1,4 LITRE ILE TÜRKIYE GELIYOR”

“OBEZITE ORANI MACARISTAN, MEKSIKA, YENI ZELANDA VE ABD’DE %30’UN ÜZERINDE. EN DÜŞÜK ORANLAR ISE JAPONYA (%3,7), KORE (ARTIŞA RAĞMEN), İTALYA VE İSVIÇRE’DE. TÜRKIYE %22,3 ILE OECD ORTALAMASININ BIR MIKTAR ÜZERINDE YER ALIYOR”

“SIGARA KULLANIMINDA EN YÜKSEK ORANLAR TÜRKIYE (%27,3), YUNANISTAN (%27,3) VE MACARISTAN’DA (%25,8) IKEN EN DÜŞÜK ORANLAR ISE MEKSIKA (%7,6), İZLANDA (%10,2), İSVEÇ VE ABD’DE. ON YILDIR UYGULADIĞIMIZ YASAYA RAĞMEN SIGARA KULLANIMINDA OECD ÜLKELERINE LIDERLIK YAPAN IKI ÜLKEDEN BIRIYIZ!”

“TÜRKIYE’NIN SAĞLIKTAKI KALKINMA HAMLESININ ÖNEMLI KAZANIMLAR SAĞLADIĞINI OBJEKTIF VERILER DE GÖSTERIYOR. GÖSTERGELERIN BIRÇOĞUNDA ARTIK SONLARDA YER ALMAKTAN KURTULDUK. BAZI KRONIK SORUNLARIMIZI AZ KONUŞUYOR OLMAMIZIN YUMUŞAK KARNIMIZI OLUŞTURDUĞUNU DÜŞÜNÜYORUM”

Türkiye, Birleşik Krallık ve Amerika Birleşik Devletleri. Ayrıca, aralarında Rusya; Brezilya ve Çin’in de bulunduğu dokuz partner üye mevcut. Raporda eldeki veri setleri belli başlıklarda analiz edilmiş. Bu yazıda özellikle sağlık durumu, sağlık için risk faktörleri ve bakımın kalitesine odaklanmak istiyorum

SAĞLIK DURUMU

Bu başlık altında yaşam süresi beklentisi, kalp krizine bağlı ölüm oranı ve demans görülme sıklığı yer alıyor. Japonya, Fransa ve İspanya yaşam süresi ve iskemik kalp hastalığına bağlı mortalitede en iyi sonuçlara sahip. Macaristan, Litvanya, Meksika ve Slovakya ise OECD ortalamasının altında kalıyorlar. Türkiye, Kore ve Şili 1970’ten bu yana yaşam süresi en fazla uzayan ülkeler. Eldeki veriler yüksek sağlık harcamasının yaşam süresine olumlu katkı yaptığını, bununla birlikte yaşam tarzı ve sosyal koşulların da önemli katkısı olduğunu gösteriyor. Kadınlar erkeklerden ortalama beş yıl daha uzun yaşıyor. En üst eğitim seviyesine sahip

insanlar en düşük eğitim seviyesine sahip insanlardan altı yıl daha uzun yaşıyor. Ölümlerin üçte biri iskemik kalp hastalığı, inme ya da diğer dolaşım sistemi hastalıklarından, dörtte biri ise kansere bağlı gerçekleşiyor. Dolaşım sistemi hastalıklarına bağlı ölümler 1990’dan bu yana %50 düşerken, kansere bağlı ölümler de %18 azaldı. Demans görülme sıklığı, beklenebileceği gibi yaşam süresi en uzun olan Japonya, İtalya gibi ülkelerde daha fazla.

SAĞLIK RİSK FAKTÖRLERİ

Sigara, alkol, obezite ve hava kirliliği bu başlık altında ele alınan göstergeler. Bu grupta en iyi performansı gösteren ülkelerin başında İzlanda, Norveç ve İsveç geliyor. Sigara kullanımında genel olarak düşüş var ancak hala erişkinlerin %18’i her gün sigara içmeye devam ediyor. Dünya Sağlık Örgütü’ne (DSÖ) göre sigara yılda 7 milyon insanın ölümüne neden oluyor. Sigara kullanımında en yüksek oranlar Türkiye (%27,3), Yunanistan (%27,3)


MAKALE

LIK ÇIKTILARI VE TÜRKIYE ve Macaristan’da (%25,8) iken en düşük oranlar ise Meksika (%7,6), İzlanda (%10,2), İsveç ve ABD’de. Alkol tüketimi OECD genelinde kişi başı yıllık ortalama 9 litre saf alkol, bu da yaklaşık 100 şişe şaraba tekabül ediyor. 13 ülkede alkol tüketimi 2000’den bu yana dikkat çekici bir şekilde arttı. Bu ülkelerin başında Belçika (12,6 litre) geliyor, diğerleri İzlanda, Litvanya ve Polonya. Alkol tüketimi en düşük ülkelerin başında 1,4 litre ile Türkiye geliyor. Diğerleri; İsrail (2,6 litre), Meksika (5,2 litre) ve Norveç (6,0 litre). Alkol yılda yaklaşık 2,3 milyon ölümden sorumlu tutuluyor. Obezite birçok OECD ülkesinde artışta. 1990’dan bu yana Kore ve Norveç’te neredeyse iki katına çıktı. OECD ülkelerinde erişkinlerin %54’ü kilolu, %19’u ise obez. Obezite oranı Macaristan, Meksika, Yeni Zelanda ve ABD’de %30’un üzerinde. En düşük oranlar ise Japonya (%3,7), Kore (artışa rağmen), İtalya ve İsviçre’de. Türkiye %22,3 ile OECD ortalamasının bir miktar üzerinde yer alıyor. 35 ülkenin 21’inde nüfusun %90’ı güvenli olmayan seviyede hava kirliliğine maruz kalıyor. Türkiye, Kore, Polonya ve Macaristan’da hava kirliliği özellikle yüksek. Ölçümler Avustralya, Yeni Zelanda, İsveç, Kanada, Finlandiya ve İzlanda’da OECD ortalamasının altında.

Astım ve KOAH (Kronik Obstrüktif Akciğer Hastalığı) nedeniyle hastane yatışları 100.000 nüfus için en yüksek olan ülkeler Macaristan (428), Türkiye (414), İrlanda (411), Avustralya, Yeni Zelanda ve Litvanya. Ortalamadan daha iyi olan ülkeler ise Japonya (58), İtalya (64), Portekiz, Şili ve Meksika. Akut miyokard enfarktüsüne bağlı mortalite bir başka önemli kalite göstergesi. Genel olarak mortalite düşüyor olmakla birlikte, ülkeler arasında kayda değer farklılıklar var. Açık ara en yüksek mortalite Meksika’da (28,1), takip eden ülkeler Litvanya, Japonya, Şili ve Estonya. En iyi performans gösterenler ise Norveç (3,7), Danimarka (4,0) ve Avustralya (4,0). Türkiye’nin performansı ortalamaya yakın (8,6).

Bu başlıkta sağlıkta kalite göstergeleri bakımın uygunluğu, önlenebilir hastane yatışları, klinik etkililik ve hasta güvenliği başlıklarını temsil ediyor.

Kolon kanserinden sonra 5 yıl yaşam yaşam süresi açısından ülkeler arası farklılıklar biraz daha az. Sadece İsrail (%71,7) ve Kore (%71,6) ortalamadan daha iyi sonuçlara sahip. Şili (%51,5) ve Slovakya (%51,7) en düşük oranlara sahip. Türkiye %54,6 ile ortalamanın altında kalıyor.

Her 1.000 kişiye reçete edilen antibiyotik doz sayısında Hollanda (10,7), Estonya, Almanya, Avusturya, İsveç iyi performans gösterirken, Yunanistan (36,1), Fransa, Belçika ve İtalya yüksek sayılarda kalıyor. Türkiye bu gösterge için OECD ortalamasına yakın bir seviyede (17,3).

Aletli vajinal doğum sonrası perine yaralanması hasta güvenliği açısından önemli bir gösterge. OECD ortalaması %5,7. En yüksek oranlar sürpriz bir şekilde gelişmiş ülkelerde ortaya çıkıyor: Kanada (16,9), İsveç, Danimarka ve ABD. Ortalamadan daha iyi performans gösteren

BAKIM KALİTESİ

ülkeler ise Polonya (0,7), İsrail, İtalya, Slovenya ve Portekiz. Türkiye bu gösterge için veri sağlamamış. Türkiye’nin sağlıktaki kalkınma hamlesinin önemli kazanımlar sağladığını objektif veriler de gösteriyor. Göstergelerin birçoğunda artık sonlarda yer almaktan kurtulduk. Ancak, gidecek çok yolumuz olduğu da açık. Bazı kronik sorunlarımızı az konuşuyor olmamızın yumuşak karnımızı oluşturduğunu düşünüyorum. On yıldır uyguladığımız yasaya rağmen sigara kullanımında OECD ülkelerine liderlik yapan iki ülkeden biriyiz. Daha da ötesi, Hava kirliliğinde de maalesef durumumuz hiç parlak görünmüyor. Peki bu iki faktör sağlığımızı ne kadar etkiliyor olabilir sorusunun cevabı da sayılarla önümüzde: Astım ve KOAH’a bağlı hastane yatışlarında en üst sıralardayız. Eldeki veriler buradaki ilişkiyi daha ayrıntılı analiz etmemizi ve kök nedenleri üzerinde harekete geçmemizi gerektiriyor. Sağlık çıktılarımıza yönelik olarak stratejik olarak odaklanmamız gereken başka hangi alanların olduğunu ayrıntılı olarak çalışmamız lazım. Burada Sağlık Bakanlığının çalışmalarına üniversitelerin ve sivil toplum kuruluşlarının da katkı vermesi çok önemli. Sağlık önceliklerimizi belirlemek yönündeki tüm çalışmalara kolaylıklar diliyorum. ŞUBAT - MART 2018

35


MAKALE

GELECEĞIN SAĞLIK DÜNYASINDA BIZI NELER BEKLIYOR?

Yeditepe Üniversitesi Öğretim Görevlisi Tek Doz Dijital Genel Yayın Yönetmeni Dr. Sertaç Doğanay

S

ağlık teknolojilerindeki gelişmeler hız kesmeden devam ediyor, peki bu teknolojiler insanlığın kaderini ve günlük yaşantısını nasıl şekillendirecek? Yaşanan son gelişmelere göre geleceğin dünyasında; giyilebilir teknolojiler sayesinde hastalıkları önceden tahmin edebilecek, yapay zekânın tasarladığı ilaçlarla bu hastalıklar için tedavi geliştirebilecek, 3 boyutlu yazıcılarla genetik özelliklerimize uygun kişiselleştirilmiş ilaçlar üretebilecek, hatta CRISPR adı verilen DNA dizileme yöntemiyle genetik kodlarımızı istediğimiz biçimde düzenleyebileceğiz. UYDULAR VE ALGORITMALAR SAYESINDE BIR SONRAKI KOLERA SALGININI TAHMIN EDEBILECEĞIZ Her yıl dünya genelinde 100.000’in üzerinde insanın ölümüne sebep olan kolera salgınları, uydu verileri ve özel algoritmalar kullanılarak haftalar öncesinden tahmin edilebilecek. Yemen’de gerçekleştirilen yeni bir çalışma, koleranın toplu bir

36 ŞUBAT - MART 2018


MAKALE SINDIRILEBILIR QR KOD ILE KIŞISELLEŞTIRILMIŞ İLAÇ ÜRETIMI MÜMKÜN OLACAK Kopenhag Üniversitesi ve Finlandiya Abo Akademi Üniversitesi’nden araştırmacılar yürüttükleri ortak çalışma sonucu, ilaç tabletlerinin üzerine basılacak sindirilebilir QR kod geliştirdiler. QR kod basılı bu tabletler; hastanın adı, ilacın uygulama yolu, son kullanım tarihi ve parti numarası gibi bilgileri üzerinde taşıyacak. Inkjet Baskı metoduyla üretilen organik QR kod, ilaçların hastaya özel dozajlanacak şekilde üretilmesine imkân tanıyacak. Bunun yanında geliştirilen bu yeni teknoloji ile piyasaya sahte ilaç sürülmesinin ve ilaçların yanlış şekilde kullanılmasının da önüne geçilmesi hedefleniyor. Hasta dilerse akıllı telefonuna yükleyeceği bir aplikasyon aracılığıyla tablet üzerine basılı QR kodu okutarak ilaç hakkında ihtiyaç duyduğu bilgilere ulaşabilecek. Kopenhag Üniversitesi Eczacılık Fakültesi’nden Prof. Jukka Rantanen, “Sindirilebilir QR kodu daha basit yazıcılar kullanarak da elde etmeyi başarabilirsek tüm ilaç tedarik zincirini kökten değiştirebiliriz” diyor.

şekilde can almasını önlemenin mümkün olduğunu gösterdi. Bilim insanları, uydu verileri ve özel olarak geliştirilen bir algoritmadan faydalanarak Yemen’de gerçekleşecek bir kolera salgınını haftalar öncesinden tahmin etmeyi başardılar. SÜPER DIRENÇLI BAKTERILERE KARŞI EN GÜÇLÜ MÜTTEFIKIMIZ: YAPAY ZEKÂ Dünya Sağlık Örgütüne göre; bakterilerin antibiyotiklere her geçen gün daha dirençli hale gelmesi, günümüzün en endişe verici sağlık sorunlarından biri. Son gelişmeler, süper bakterilere karşı yürüttüğümüz mücadelede en güçlü müttefikimizin yapay zekâ olacağını gösteriyor. Amerika merkezli biyoteknoloji şirketi Adaptive Phage Therapeutics, dirençli bakterilerin oluşturduğu enfeksiyonlara karşı, yapay zekâ kullanarak gen dizileme işlemini kolaylaştırmayı ve daha hızlı hale getirmeyi amaçlıyor. Şirketin CEO’su

Greg Merril, eğitilmiş bir yapay zekânın birkaç saat içinde bakteri için en uygun bakteriyofaj genomunu seçip hasta için gerekli tedaviyi sağlayabildiğini ifade ediyor. KIRIK KEMIK TEDAVISINDE KULLANILAN YENI BIR İMPLANT, VÜCUTTA GERÇEK KEMIĞE DÖNÜŞEBILIYOR Ağır kemik kırıkları genellikle metal plakalar veya vidalar yardımıyla düzeltilir. 3D baskı yöntemiyle geliştirilen yeni bir implant, vücuda yerleştirildikten sonra yavaş yavaş kaybolup gerçek kemik haline geliyor. Vücutta kemik kırılması durumlarında vidalar ve pimler gibi tıbbi cihazlar, parçaları bir arada tutmak üzere kullanılır. Fakat bu süreç çoğunlukla son derece acı verici, uzun ve zorlu oluyor. Yeni bir teknoloji, bu yöntemlerin çok eskilerde kalmasına neden olabilir. 3D baskıyla üretilen yeni bir seramik implant, kırık kemikleri bir arada tutarken gerçek kemik haline dönüşebiliyor.

CRISPR ILE HASTALIKLAR TARIHE KARIŞABILIR Kendiniz için istediğiniz vücudu tasarlayabildiğiniz bir dünya düşünün. Bu dünyada, sadece vücutlarımızı değil; bitkileri, hayvanları ve geri kalan tüm organizmaları değiştirip yeniden yaratmak mümkün olacak. Kulağa bilim kurgu gibi gelebilir ama bilim insanları, genomun çeşitli kısımlarına ekleme, çıkarma ya da DNA diziliminde değişim yapmalarına olanak tanıyan özgün bir teknoloji olan CRISPR sayesinde bunun mümkün olabileceğini söylüyor. Araştırmalar CRISPR tekniğiyle hastalıkları tedavi etmenin, doğum oranlarını geliştirmenin ve hatta alerjik reaksiyonları hafifletmenin mümkün olduğunu ispatladı. Kaynaklar: http://www.tekdozdijital.com/uydu-ve-algoritmalar-sayesinde-bir-sonrakikolera-salginini-tahmin-edebilecegiz.html http://www.tekdozdijital.com/insanoglu-super-bakterileri-yapay-zekakullanarak-yenecek.html http://www.tekdozdijital.com/kirik-kemik-tedavisinde-kullanilan-yeni-birimplant-vucutta-gercek-kemige-donusebiliyor.html http://www.tekdozdijital.com/sindirilebilir-qr-kod-ile-kisisellestirilmis-ilacuretimi-mumkun-olacak.html http://www.tekdozdijital.com/crispr-ile-tasarim-insan-bilim-kurgu-degil. html http://www.tekdozdijital.com/microsoft-ai-crispr.html

ŞUBAT - MART 2018

37


RÖPORTAJ

SEKTÖRÜN YENI İŞ TANIMI:

CHIEF DIGITAL OFFICER (CDO)

CDO Turkey İcra Kurulu Başkanı Bülent Kutlu, klinikiletişim’in sorularını yanıtladı.

“2016 YILI IÇIN 2500 ŞIRKETTE YAPILAN ARAŞTIRMA SONUCUNA GÖRE CDO YA DA ONA KARŞILIK GELEN YÖNETICI ATAMALARI ORANI %19’A ULAŞMIŞ DURUMDA. BU ORAN 2015 YILINDA SADECE %6 IDI”

B

izler için yeni bir iş tanımınız var: Chief Digital Officer (CDO). Batılı ülke örneklerinden de hareketle, Türkiye sağlık sektörü için bu görev tanımını biraz anlatır mısınız?

Chief Digital Officer ya da Türkçe tabirle Dijital Dönüşüm Lideri özellikle 2010‘lu yıllarda mobil cihazların yaşantımıza girmesiyle daha çok anlam kazanmış yeni bir pozisyondur. CDO atamalarının gözle görülür şekilde yapılmaya başlandığı yıl ise gerçek anlamda 2013 yılıdır. Doğru dijital strateji ve buna bağlı dijital dönüşüm yol haritasını hazırlamak öncelikle bir lidere ihtiyaç duyar bu ise CDO’dur. Dünyanın önemli danışmanlık şirketlerinden PwC, 2016 yılı için The 2016 Chief Digital Officer Study çalışmasını yayınladı. Bu çarpıcı çalışma yakın bir zamanda CDO’lar için yapılan farklı yaklaşımlardaki tartışmaları daha da alevlendirecek gibi görünüyor. Eğer CDO ya da dijital dönüşüm konusu ile ilgiliyseniz bu çalışmaya mutlaka göz atmalısınız.

CDO Turkey İcra Kurulu Başkanı Bülent Kutlu

olduğu , kişiye özel ilaç geliştirilebilen bir çok teknoloji çözümünün uygulanma ortamını sağlayabilir CDO’lar.

dünyada 4000’e yakın CDO atamasının yapıldığı tahmin ediliyor.

2025 yılına geldiğimizde her iki insandan birisinin kanser hastası olacağı öngörülüyor. Bu büyük sorunu sadece tıbbi gelişmelerle çözemeyiz. Teknolojiden mutlaka faydalanmalıyız. Sağlıkta dijital dönüşüm ile bu illet sorunu diyabet hastalığına benzer şekilde kontrol edebiliriz. Her bir kanser hastasının DNA yapısına göre tedavi protokolleri uygulanabilir.

Sağlık sektörünün devleri GSK ve Novartis global anlamda CDO atamasını yapmış büyük ilaç şirketlerinden. Zaten sağlık sektörü perakende ile birlikte en fazla CDO ataması yapan sektörlerdendir.

Özetle 2016 yılı için 2500 önemli şirkette yapılan araştırma sonucuna göre CDO ya da ona karşılık gelen yönetici atamaları oranı %19’a ulaşmış durumda. Bu oran 2015 yılında sadece %6 idi.

CDO’lar operasyon odaklı sistemlerden müşteri odaklı sistemlere geçişe liderlik eden yöneticilerdir. Sağlık sektöründe müşteri deneyimi her şeyden daha değerlidir çünkü insan sağlığı söz konusudur.

İnanılmaz bir şekilde 1 sene içerisinde yaklaşık 3 katlık bir artış göstermiş ki eğer bu şekilde devam ederse 2 yıl içerisinde bu oran %60’lara ulaşabilir. Şu an itibarıyla

Dolayısı ise hastalıklarda teşhis sürelerini kısaltan, kişiyi sadece hastanede değil yerinde tedavi eden yetenekli bir cerrahın uzaktan ameliyat yaparak daha fazla verimli

38 ŞUBAT - MART 2018

CDO’lar kurumsal hiyerarşide doğrudan tepe yönetimine bağlı olmalıdır ve ayrı bir pozisyon olarak konumlanmalıdır.

Türkiye’sağlık sektöründe faaliyet gösteren şirketlerin dijitalleşme süreçlerini gözlemlediğinizde nasıl bir tablo ile karşılaşıyorsunuz?


RÖPORTAJ “DIJITAL DÖNÜŞÜM ILE DIJITALLEŞME TEMELDE FARKLI IKI KAVRAM. DIJITALLEŞME SADECE ONLINE SÜREÇLERE ODAKLANIRKEN, DIJITAL DÖNÜŞÜM OFFLINE SÜREÇLERI DE KAPSAR. DIJITAL DÖNÜŞÜM DAHA BÜTÜNSEL BIR BAKIŞ GEREKTIRIR VE DOĞRUDAN ŞIRKETIN REKABETÇI YÖNÜNE ODAKLANIR” Türkiye özelinde rekabet için dijital dönüşüm sizce ne derece önemli?

Dijital dönüşüm ile dijitalleşme temelde farklı iki kavram. Dijitalleşme sadece online süreçlere odaklanırken, dijital dönüşüm offline süreçleri de kapsar. Dijital dönüşüm daha bütünsel bir bakış gerektirir ve doğrudan şirketin rekabetçi yönüne odaklanır. Çünkü müşteri deneyimini esas alır. Sağlık sektörü ülkemizde esasen dijital dönüşümde iyi bir noktadır. Kamu bu anlamda önemli projelere imza atmıştır. T.C. Sağlık Bakanlığının başlattığı ilaç takip sistemi önemlidir ve değerlidir. Özellikle verinin paylaşılmasının artırılması ve hangi ilaçların hangi noktada olduğunu bilmek önemli bir başlangıçtır. Aynı şekilde şehir hastaneleri konsepti ilerde düşünülecek akıllı şehirlerin ana omurgasından biri olan akıllı hastanelere dönme ve mümkünse branş hastanelerin olması ülkemizin sağlık kapsamında çekim merkezlerinden birisinin olması sağlanabilir. Güzel ülkemiz aynı zamanda sağlık turizmi konsepti için çok uygun bir konumda. Özetle şunu söylemek gerekir ki kamu, hastaneler, tıbbi cihaz üreticileri, sigorta, ilaç şirketleri, ecza depoları ve eczaneler kapsamında dijital dönüşüm ile tüm bileşenlerin tam bir entegrasyon ile çalışması ana hedef olmalıdır. Bu hedefe herkes giderken geride kalmak doğal olarak oyunun dışında kalmaktır. Dijital Dönüşüm bir gereklilik değil ondan çok daha fazlasıdır, hayatidir.

Hastane yöneticileri için dijital dönüşüm stratejisi ne ifade etmelidir?

Birçok hastane için iyi bir hastane otomasyon programının olması ve geliştirilmesi ana dijital strateji olarak algılanıyor. Halbuki

biraz önce de belirttiğim gibi hastane otomasyon programı gibi altyapılar dijitalleşme kapsamında düşünülmelidir. Dijital strateji daha geniş kapsamlıdır. Hastanenin ihtiyacından çok hastanın ihtiyacı nedir ona odaklanmak gerekir. Çağımızın illetleri olan kanser ve kardiyovasküler hastalıkların çözümünde çok büyük ilerlemeler maalesef sağlanamamıştır. Boston merkezli FMI (Foundation Medicine) ölümcül kanser hastaları için kanserin yerine göre tedavi protokolü yerine DNA bazlı tedavi protokolleri önermektedir. Ülkemizde bu tarzda merkezlerin kurulması bütün Ortadoğu coğrafyasında önemli bir avantaj elde etmemizi sağlayabilir. Ama bunun için öncelikle tüm hastanelerimizin, yerli ilaç şirketlerimizin ortak dijital ekosistemlerini kurmaları, sadece kendi içlerinde değil diğer hastanelerle de iletişim halinde olabilmeyi başarmaları gerekiyor. Daha alınacak çok yol var. Bu nedenle büyük fırsatlar da var. Sağlıkta dijital dönüşümde ülke olarak öncelikle veri paylaşım politikasını net bir şekilde belirleyip, çeşitli veri paylaşım protokolleri ile tüm bileşenler arasındaki entegrasyon altyapısını sağlamalıyız. Bu da sağlık sektöründeki tüm paydaşların katkılarıyla yapılabilir.

ilaç şirketleri Ar-Ge’ye çok büyük bütçeler ayırmaktadırlar. Kişiye özel ilaçlar bu kapsamda düşünülebilir. Yurt dışında üniversite hastaneleri Derin Öğrenme konusunda araştırmalar yapmaktadırlar. Sağlık konusunda araştırma yaparken güçlü bilgisayarlara ve algoritmalara ihtiyaç duyulduğundan teknoloji şirketleri ile iş birliğine gitmektedirler. Hastanelerimiz de bu iş yapma şeklini kabullenmeli ve buna alışmalılar. Teknoloji şirketleri ile doğrudan temas ediyor olmalılar. Ar-Ge yapmadan ve de özellikle doğru ArGe yapmadan sağlıkta dijital dönüşümü başaramayız. Sadece teknoloji cihazlarını satın alarak hastaneleri donatmak bizlere hizmet kapsamında belli oranda fayda sağlar. Elimizde veri olmadan hareket etme alanımız çok daralacaktır. Bu nedenle sağlık sektöründeki dijital liderlerin öncelikle “veriyi nasıl toplayabilirim” konusuna odaklanması ve paralelinde “veriden elde ettiğim sonuçlarla hastalara ne fayda sağlayabilirim” diye düşünmeleri gerekir.

Sağlık sektöründe dijital dönüşüme öncülük ettiğini düşündüğünüz öncü liderlerin/global kuruluşların öne çıkan özellikleri sizce neler?

CDO Turkey platformu olarak tüm sektörlerde dijital dönüşüm nasıl yapılabilir uğraşısı içindeyiz. Bunun için güzel örnekleri paylaşıyoruz. Platformda yer alan uzmanlarımız aracılığıyla ihtiyaç duyan yöneticilerimizi bir araya getirerek danışmanlık ya da mentorluk çalışmalarına öncülük ediyoruz.

Aynı zamanda global kuruluşlar özellikle de

2018 senesi ana konumuz dijital ekosistemlerin kurulması olacak. Bu konunun en çok işleneceğini ve bir şeyler yapılabileceğini düşündüğümüz sektörlerin başında da sağlık ve ilaç sektörü geliyor. Bu kapsamda çalışan teknoloji şirketlerimizle iş birliği halinde olacağız.

Öncü dijital liderler iş süreçlerini kurarken biraz çılgın düşünebilen ama aynı oranda da işi yaparken mantıklı olabilen yöneticilerdir. Veri analitiği sağlıkta çok önemlidir. Global kuruluşlar özellikle yapay zekayı veri analitiğine uygulamayı ana hedef haline getirmişlerdir.

ŞUBAT - MART 2018

39


RÖPORTAJ

BIR DIJITAL HASTANE UYGULAMASI:

ANALIZE DAYALI HASTANE KOMUTA MERKEZI

“GE SAĞLIK, ORTAKLARIYLA BIRLIKTE, KANADA’NIN ILK ANALIZE DAYALI HASTANE KOMUTA MERKEZINI AÇTI. ON YILLARDIR, KANADA’DA SAĞLIK HIZMETLERINDE SIKINTILARA YOL AÇAN KAPASITE, GÜVENLIK, HIZMET KALITESI VE BEKLEME SÜRELERI GIBI SORUNLAR BU KONSEPTLE ÇÖZÜLDÜ”

S

ağlık sektöründe dijital dönüşüme öncülük ettiğini düşündüğünüz öncü liderlerin öne çıkan özellikleri sizce neler?

İletişim alanında cep telefonları vasıtasıyla her birimizin telefonlarına giren dijital aplikasyonların kullanım alanları gün geçtikçe genişliyor. Sağlık hizmetlerinin maliyetlerinin günden güne artış göstermesi yine bu hizmetlere erişimin kolaylaşması gerekliliği ve daha sofistike bir hal alan tedavi yöntemleri benzer dijital uygulamaların sektörün kullanımına verilmesini bir ihtiyaç haline getiriyor. Hızla artan bu ihtiyaç düşünüldüğünde hasta ve sağlık personelini anlayan ve bu ihtiyaçlar doğrultusunda çözümleri ilk olarak karşılayan global kuruluşlar rekabette bir adım öne geçiyorlar. Değişimin son derece hızlı bir şekilde gerçekleştiği düşünüldüğünde yeniliklerin sürekli olarak geliştirilip kullanıma sunuluyor olması büyük önem arz ediyor. GE Sağlık olarak çözüm geliştirme ve teknolojik anlamda ilkleri geliştirmeyi gaye edinmiş olup insan hayatına dokunarak dünyayı daha sağlıklı bir yer haline getirmeyi hedefliyoruz.

Türkiye’de sektörünüzde faaliyet gösteren şirketlerin dijitalleşme süreçlerini gözlemlediğinizde nasıl bir tablo ile karşılaşıyorsunuz?

GE Sağlık Türkiye Genel Müdürü Yelda Ulu Colin 40 ŞUBAT - MART 2018

Dijital dönüşüm süreçlerinden en fazla etkilenen sektörlerden bir tanesi de sağlık. Hem hastaların tanı ve tedavi süreçlerinin hızlanması hem daha kaliteli hizmet alabilmeleri hem de sağlık kuruluşlarının daha verimli çalışabilmelerinin yolu dijital dönüşümden geçiyor. Her geçen gün


RÖPORTAJ GE Healthcare

azaltılması ve doktor ile çalışan memnuniyetinin artırılmasına yardımcı olmak gibi yeni zorluklarla karşı karşıya. Tüm bu faktörler kardiyovasküler bilgi teknolojileri paradigmasında köklü bir değişime gidilmesini gerektiriyor.

Believe in the power of one & done imaging

önemi daha fazla anlaşılan dijital sağlık konsepti içerisinde mobil sağlık, sağlık bilgi teknolojisi, giyilebilir teknolojiler, tele sağlık, tele tıp ve kişiselleştirilmiş ilaç gibi kategoriler bulunuyor.

with MAGiC. When multiple image contrasts are possible in a single scan, productivity can soar. Sound like magic? It is.

MAGiC (MAGnetic resonance image Compilation) enables you to scan more patients per day than you thought possible, giving you extra time to add on advanced imaging. In addition, MAGiC goes beyond the routine, providing complimentary parametric data for a more complete picture. Faster. Further. Deeper. It’s MAGiC!

Birçok sağlık kurumu verimi artırmak, kullanımı geliştirmek, maliyetleri azaltmak, kaliteyi artırmak için dijital sağlık teknolojilerini kullanıyor. Birçok tıbbi cihaz artık diğer cihazlara veya sistemlere bağlanma ve iletişim kurma yeteneğine sahip. Tıbbi cihazların dijital sağlık yazılımları ile ortak çalışması hem verimi artırıyor hem de maliyetleri düşürüyor. Büyük veri ve analitik çözümler de sağlıkta önemini artırıyor. Geldiğimiz noktada kurumlar, sahip oldukları verilerle hasta ya da prosedür bazında kapsamlı risk analizleri yapabiliyorlar. Klinik ve terapi alanı bazında değerlendirildiğinde, bu teknolojik gelişimlerin toplumun ihtiyaçlarıyla paralel olarak ilerlediği gözlemleniyor. Bunların en önde gelen örneklerinden biri olarak globalde uzun zamandır süregelen yaşlanan nüfus trendinin ülkemizde de gözlenmeye başlaması gösterilebilir. Bununla beraber kronik hastalıkların görülme sıklığının artması doğal olarak sağlık harcamalarında da buna paralel artışa yol açmaktadır. Ayrıca, gelişmekte olan yeni teknolojiler, sağlık sektöründe teknolojik yatırım ihtiyacını artırmaktadır. Dünya genelinde yaşanmakta olan ekonomik durgunluğa rağmen sağlık giderlerinin, özellikle yurt içi milli hasıla içindeki payını artırması nedeniyle birçok ülkede hizmet sunucularının yapısal değişiklikleri ve reformları hayata geçirmesi bir zorunluluk haline gelmiştir. Bu zorunluluğa cevap vermek adına kardiyovasküler bakım alanı hızla gelişiyor. Kardiyoloji departmanları bir yandan hastalara daha iyi sonuçlar sunmakla ilgilenirken diğer yandan da kârlılığın yükselmesi, işletim maliyetlerinin

GE Sağlık’ın “Centricity™ Cardio Enterprise” çözümü, kardiyovasküler bakımın birden çok konumda sürekliliği çerçevesinde kardiyoloji ve sağlık bilgi sistemlerini birbirine bağlayan bir köprü gibidir. Centricity™ Cardio Enterprise, uçtan uca yapılandırılabilir iş akışlarıyla

Globalde dijital hastane uygulamalarının yaygınlaşması yönünde sunduğunuz çözümler var mı?

Geçen sonbaharda, Toronto’daki Humber River Hastanesi (HRH) GE Sağlık ortaklarıyla birlikte Kanada’nın ilk analize dayalı hastane komuta merkezini açtı. Görev kontrolü konseptine uygun şekilde çalışan bu merkez, hastanenin birçok bölümü ve servisi için genel merkez niteliğindedir. On yıllardır, Kanada’da sağlık hizmetlerinde sıkıntılara yol açan kapasite, güvenlik, hizmet kalitesi ve bekleme süreleri gibi sorunların çözülmesine yardımcı olmaktadır.

“TIBBI CIHAZLARIN DIJITAL SAĞLIK YAZILIMLARI ILE ORTAK ÇALIŞMASI HEM VERIMI ARTIRIYOR HEM DE MALIYETLERI DÜŞÜRÜYOR. BÜYÜK VERI VE ANALITIK ÇÖZÜMLERIN DE SAĞLIKTA ÖNEMI ARTIRIYOR”

418 metrekarelik yeni Komuta Merkezi, makine öğrenimini ve GE Sağlık ortakları tarafından gerçek zamanlı ve tahmini istatistikler üretmek için geliştirilen karmaşık algoritmaları kullanıyor. Merkezdeki personel, bu istatistiki bilgileri daha güvenli, daha hızlı ve daha iyi hasta bakımı sunmak için kullanabilir. HRH yönetimi, HRH’nin yakın zamanda kullanıma geçen hastane genelindeki dijital

kardiyologların tüm hasta verilerine, görüntülerine ve raporlarına uzaktan erişilmesini sağlar. ABD’de Licking Memorial Hastanesinde yapılan çalışmalarda Centricity Cardio Enterprise çözümü sayesinde 7 gün süren ortalama rapor geri dönüş süresinin yaklaşık 1,3 güne düştüğü gözlemlendi ve böylece cerrahi müdahale öncesi işlemlerinde hızlanma, hasta yatış süresinde azalma ve hasta memnuniyetinde artış sağlandı.

dönüşümüyle birlikte merkezin hastane verimliliğini yüzde 40 oranında artırmasını bekliyor.

Centricity™ Cardio Enterprise 2015 yılında Frost & Sullivan tarafından da Kardiyovasküler Bilgi Teknolojileri alanında Kuzey Amerika pazar liderliği ödülüne layık görüldü. Centricity Cardio Enterprise, Centricity Universal Viewer ve Centricity Cardio Workflow’dan oluşur.

Merkez, hastalar için daha kısa bekleme süreleri ve daha iyi bakım vaat ediyor. Klinisyenler açısından bu durum hastalara odaklanmak için daha fazla zamana sahip olmak anlamına geliyor. Komuta Merkezi’nin tıbbi direktörü Dr. Susan Tory şöyle diyor: “Burada doktorlara işlerini nasıl yapacakları söylenmiyor, bunun yerine doktorların önündeki engeller kaldırılarak onlara yardımcı olunuyor ve yaptıkları iş destekleniyor.” Komuta Merkezinin en dikkat çekici özelliği, GE Sağlık’ın Analiz Duvarı olarak adlandırdığı özelliktir. Analiz Duvarı, hastane genelinde birden fazla kaynaktan gelen gerçek zamanlı verileri işler ve ŞUBAT - MART 2018

41


RÖPORTAJ “KARDIYOVASKÜLER BILGI TEKNOLOJILERI PARADIGMASINDA KÖKLÜ BIR DEĞIŞIME GIDILMESI GEREKIYOR. KARDIYOLOJI DEPARTMANLARI BIR YANDAN HASTALARA DAHA IYI SONUÇLAR SUNMAKLA ILGILENIRKEN DIĞER YANDAN DA KÂRLILIĞIN YÜKSELMESI, IŞLETIM MALIYETLERININ AZALTILMASI VE DOKTOR ILE ÇALIŞAN MEMNUNIYETININ ARTIRILMASINA YARDIMCI OLMAK GIBI YENI ZORLUKLARLA KARŞI KARŞIYA”

Komuta Merkezindeki personel için bilgileri ve bunlara karşılık gelen uyarıları görselleştirir. HRH başkanı ve CEO’su Barbara Collins, “Komuta Merkezi hastaneyi yönetme şeklimizi yeniden düşünmemize yardımcı oluyor” diyor. Örneğin, hastane personeli yatak ihtiyacını, mevcut ve gelecekteki yatak uygunluğunu anlamak için günde bir iki kere toplantı yapar. Geçmişte, tüm birimlerde yöneticiler boş yataklar hakkındaki verileri toplar ve toplantıda tartışmak üzere bunları bir bilgi sistemine girerdi. Collins, “Toplantı zamanına kadar bu bilgiler geçerliliğini yitiriyordu” diyor ve şunları ekliyor: “Komuta Merkezi, bilgiyi gerçek zamanlı olarak bir araya getirerek ve kullanışlı bir şekilde sunarak bu sistemin yerini alıyor.” Hastane ekipleri artık bakım hizmetini senkronize etmek için birlikte çalışıyorlar. 42 ŞUBAT - MART 2018

Analiz Duvarındaki bilgiler yatan ve taburcu olan hastaların akışını düzenlemede, görüntüleme taramasını bekleyen yatan hastaların bakımındaki gibi gecikmeleri ortadan kaldırmada ve bakım faaliyetlerine öncelik vererek tıkanıklıkları aşmada hastane ekiplerine yardımcı olur. Bu şekilde, HRH mevcut kapasitenin tam olarak kullanıldığından ve hastalarla uygun şekilde ilgilenildiğinden emin olmak için çalışmaktadır. HRH, dijital dönüşüm için ilk adımını 2005 yılında, Ekim 2015’te açılan ve 850.000’den fazla kişiye hizmet veren yeni Humber River Hastanesinin planlaması başladığında attı. Hasta hacimleri beklenenden yüksek bir oranda arttı ve hastane yönetimi 2021 yılına kadar cerrahi dışı hastalar için 40 ila 50 yataklık bir ekstra ihtiyaç doğacağını tahmini ediyor. Hastanenin baş bilgi sorumlusu Peter Bak bu konuda şunları söylüyor: “Bugün tam kapasitede çalışıyoruz ve kapımızın önünde

giderek daha fazla hasta göreceğiz. Bu durumla nasıl başa çıkacağız? ‘Üzgünüm, biraz daha bekleyeceksiniz,’ diyemeyiz. Bu kabul edilemez.” Komuta Merkezi, kapasite ve erişim sorunlarına çözüm bulmanın yanı sıra, Humber’ın hasta güvenliğini artırma hedefine de yardımcı olacaktır. Bak, “Hastaneleri hatasız bir noktaya getirmemiz gerekiyor. Komuta Merkezi ikinci bir çift göz gibi çalışır ve olası hataları azaltmamızı sağlar” diyor. Hastane yönetimi, yatak kapasitesi veya yatakların boşaltılması ile ilgili süreç verimliliği gibi sistem düzeyindeki sorunları tanımlamak ve çözmek için her gün uyarıları ve bu uyarıların tetiklediği eylemleri inceleyecektir. Havalimanlarının 1960’lardan günümüze

geçirdiği dönüşümüne benzer şekilde, HRH da gelecekte topluma en iyi şekilde hizmet etmesini sağlayacak yenilikçi teknolojilerin kullanımını başlatarak sağlık sektörüne öncülük ediyor. Collins, HRH’yi geleceğe hazırlama konusunda Komuta Merkezi’ne güveniyor: “40 yıldır ilk kez değişimi sürdürebilmek için somut bir yolumuz var.” GE Sağlık ortakları, 2018’de daha fazla komuta merkezi açmayı planlıyor. Birim, 2020 yılına kadar komuta merkezlerinin çok önemli bir özellik haline geleceğini ve hastanelerin onlar olmadan ayakta kalamayacağını söylüyor.

Hastanelere yönelik güncel dijital çözümleriniz neler?

VENUE

Ultrason alanında GE yılda çok sayıda ürün lansmanı yaparak yenilikleri süratle kullanıcılarına ulaştırmayı hedeflemektedir. Örneğin geçen sene piyasaya çıkan ve Türkiye’de de lansmanı yapılan Venue cihazımız yoğun bakım alanında ilk kez yapay zeka uygulamalarını doktorların kullanımına sunmaktadır. Özellikle sağlık sistemine yüksek maliyeti ile yük oluşturan şok teşhisinde Venue otomatik raporlamaları ile doktorların sıkışık zamanlarında ulaşmaları gereken önemli klinik bilgileri süratle vermektedir. Venue ayrıca önümüzdeki yıllarda geliştirilmekte olan yeni uygulamalar için de bir temel oluşturmakta, aynı teknolojinin değişik hastalık teşhislerinde kullanılması için çalışmalar yürütülmektedir.

MAGİC

MR çekimleri, farklı tanısal özelliklere sahip görüntüleri elde etmek için, farklı tekniklerin ardışık olarak gerçekleştirildiği süreçlerden oluşmaktadır. Bir hekimin hastasını muayene ettikten sonra öngördüğü tanı ihtimalleri bir MR incelemesinden talep edilen bilgiyi de arttırmaktadır. Bu durum hasta için yapılması gereken çekimlerin listesinin uzaması ve hastaların cihazda kalma süresinin artması anlamına gelir. Günümüzde toplam çekim sürelerinin iyileştirilmesi, bir çekim süresinde birden fazla tanısal bilgiyi içeren yenilikçi görüntüleme yöntemleri ile aşılabilmektedir. Kullanıcılardan gelen önerilere kulak vererek yepyeni bir teknik geliştirdik ve geleneksel MR görüntüleme tekniklerini MAGİC sekansı adını verdiğimiz yeni bir konsepte dönüştürdük.


RÖPORTAJ

Bugüne kadar birden çok sayıda tarama ile elde edilebilecek sekiz farklı ağırlıkta görüntü seti (T1, T2, STIR, T1 FLAIR, T2 FLAIR, PSIR, DIR ve PD ağırlıklı beyin görüntüleri), MAGIC ile tek bir taramada ve üçte bir zaman harcanarak çekiliyor. Daha da önemlisi bu sekiz farklı ağırlıktaki görüntü setinden değişik kontrastlarda sayısız yeni set yaratmak da mümkün. MAGİC ara yüzünde sadece ‘Mouse’u kaydırarak TR, TE ve TI gibi çekim parametreleri farklılaştırılarak görüntü kontrastı değiştirilebiliyor. Klasik yaklaşımda her bir set için ayrı bir tarama yapılması gerektiği göz önüne alındığında MAGİC’in mevcut paradigmada nasıl bir farklılık yarattığı açıkça görülüyor. Belirgin şekilde kısalan çekim süreleri, çekim sonrasında farklı kontrastlarda/ağırlıklarda görüntü yaratabilme imkânının klinik verimliliği ve hasta memnuniyetini önemli ölçüde artıracağı çok açık.

TAVI

Özellikle yaşı ilerlemiş, kalp hastalığının yanında kronik sağlık sorunları bulunan, genel anestezi alması sakıncalı bulunan ve genel sağlık durumu ameliyata uygun olmayan aort kapak hastaları girişimsel bir yöntem olan TAVI (Transcatheter Aortic Valve Implantation - Transkateter Yöntemle Aortik Kapak Yerleştirme) ile tedavi edilebilmektedir. Kalbi durdurmadan ve göğsü açmadan kalbe kateter yolu ile ulaşıp daralmış olan kapağın genişletilmesi ve bu genişletilmiş olan bölgeye yeni bir kapağın yerleştirilmesi işlemi olan TAVI, 80 yaşın üzerinde ve açık cerrahinin

“KRONIK HASTALIKLARIN GÖRÜLME SIKLIĞININ ARTMASI, SAĞLIK HARCAMALARINDA DA ARTIŞA YOL AÇIYOR. AYRICA, GELIŞMEKTE OLAN YENI TEKNOLOJILER, SAĞLIK SEKTÖRÜNDE TEKNOLOJIK YATIRIM IHTIYACINI ARTIRIYOR” uygulanamadığı hastalarda kullanılan bir yöntemdir

yatırımcılar için oluşturmaktadır.

GE’nin sunduğu VALVE ASSIST 2 çözümü ile TAVI basta olmak üzere yapısal kalp üzerindeki etkinlik alanının artmasına olanak sağlar. Bu yazılım, kalp kapağının tüm boyutlarının ve girişim yolunun kolaylık ve kesinlik ile belirlenmesini sağlayarak planlamayı oldukça kolaylaştırır.

GE olarak ileri teknoloji ve çözümler sağlayan bir firma olmanın ötesinde sunduğumuz teknolojilerin kullanımını daha etkin bir hale getirmek için eğitime büyük önem veriyoruz. İş ortaklarımız ve çalışanlarının her birini GE’nin bir paydaşı olarak görerek sahip oldukları teknolojilerden bekledikleri performansa ulaşabilmeleri için ekipmanın çalışma süresini ve etkin kullanımını arttıracak ve aynı zamanda hastane çalışanlarının kendi alanlarında (klinik, teknik, yönetimsel ve liderlik vasıflarını) yetkinleşmelerini sağlayacak, güncel ve yenilenen eğitim programlarını uygulamaktayız. Temelde projelerin asli amaçlarının başında hastalara verilen sağlık hizmetleri kalitesinin ve konforunun artması geldiği düşünüldüğünde hastanelerdeki uzun bekleme kuyruklarının yerlerini sistemli ve hızlı randevu sistemlerinin alması ve raporların en kısa zamanda oluşturabilmesi gibi hususlar önem kazanıyor. Mersin Şehir Hastanesi ile hayata geçen projenin ilk 3 aylık çıktılarına bakıldığında ise diğer kamu hastanelerinde 8-10 günle ifade edilen MR ve BT randevu bekleme sürelerinin saatlerle ifade edilmesi; ultrason için aynı gün, MR ve BT için ise 3 gün içinde raporlamanın mümkün olması ön plana çıkıyor.

Tanısal görüntüleme alanında dünyada dijital eğilimler ne yönde? Şehir hastaneleri nasıl olanaklar sunuyor?

Türkiye’de hayata geçirilen ve dünyaya örnek olan şehir hastaneleri modeli gerek bölgemizde gerekse globalde sağlık yöneticilerinin ilgisini çekiyor. Bilindiği üzere PPP modelleri gerek kapsam gerekse proje süre ve sürekliliği açısından oldukça komplike ve kapsamlı sağlık projeleridir. PPP modelleri uzun süreli projeler olduklarından performans değerlendirme analizleri yatırım maliyetlerinin ötesinde işletme maliyetleri ve proje toplam sahip olma maliyetleri baz alınarak yapılmalıdır. Yüksek performans sonuçlarına ulaşmak için hizmetin sürekliliği, envanter yönetimi ve satış sonrası hizmetler dikkat edilmesi gereken noktalardır. Bu alanlarda sağladığımız çözümler ve süreç yönetim yaklaşımımız, GE’nin üstün dizayn ve ileri teknolojiyi bir araya getiren ekipmanları ile birleştiğinde

güçlü

bir

portföy

ŞUBAT - MART 2018

43


RÖPORTAJ

EVLADIM BANA ORADAN

BIR ÇIFT MAVI GÖZ LÜTFEN!

“HIZLA YAŞLANAN NÜFUSUN HIZLA YENI ORGANLARA IHTIYACI OLACAK. ‘EVLADIM BANA ORADAN BIR ÇIFT MAVI GÖZ LÜTFEN’ DIYECEĞIMIZ GÜNLER BEKLIYOR BIZI Acıbadem Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ata Akın

S

izi tanıyabilir miyiz?

1970 İstanbul doğumluyum. Robert Kolejini bitirdikten sonar İTÜ’de elektronik Mühendisliği okudum. Ardından Drexel Üniversitesinde Biyomedikal Mühendisliği üzerine doktoramı yaptım. 3 yıl orada öğretim üyesi olarak çalıştıktan sonra Boğaziçi Üniversitesine döndüm. 11 yıl Boğaziçi’nde çalıştım. 2015’ten beri de Acıbadem Üniversitesi Tıp Mühendisliğinde öğretim üyesiyim. Aynı zamanda da Mühendislik Fakültesi Dekanıyım.

Tıp mühendisliği ile biyomedikal mühendisliği ayrı çalışma alanları mı? Nasıl farklılıkları var?

Tıp mühendisliği kavramı 1940’larda, biyomedikal mühendisliği kavramından önce ortaya çıkıyor. Klinik ortamlarda ihtiyaç duyulan inovasyonların gerçekleştirilmesi için uzmanlaşmış mühendislere verilen isim. 1950’lerde bu kavram tıp ve biyoloji mühendisliği (medical and biological engineering) olarak genişletiliyor. 1960’larda ise bu iki kelime biyo-medikal olarak kısaltılıyor. Özünde ikisi de klinik ortamlardaki ihtiyaçlara yönelik inovasyonu hedefliyor. Ama yıllar içinde biyomedikal mühendisliği 44 ŞUBAT - MART 2018

biyomühendislikle de birleşerek klinikten uzaklaşmaya başlamıştır. Tıp mühendisliği kliniğe odaklanmış, sağlık hizmetlerinde ihtiyaç duyulan teknolojileri yaratan mühendislerdir. Ülkemizde ikisinin birbirinden pek farkı yok ama yurtdışında bazı biyomedikal mühendisliği programları daha biyomalzeme ağırlıklı olabiliyor. Bunlar hücresel tedaviler, yapay organlar gibi alanlara daha ağırlık verebiliyorlar. Biz ise hücresel tedavinin kendisini yapmaktansa onu yapabilecek aletleri geliştirmeyi öğretiyoruz.

Tıp mühendisliği gençler arasında tercih edilen bir branş mı? Bu alanda eğitim veren üniversiteler, Türkiye genelinde yaygın ve yeterli midir?

Dünyada hiçbir zaman ölmeyecek üç alan var: Sağlık, enerji ve gıda. Üçü de teknoloji sayesinde müthiş noktalara ulaştılar. Demek ki her zaman bu alanlar teknolojik gelişimlere açıklar. İşte bu yüzden de tıp mühendisliği hep var olacak. Tıp mühendisliği (ülkemizdeki diğer adıyla biyomedikal) 17 üniversitede var. %90’lara varan doluluk oranları var. Devlet üniversiteleri kontenjanlarını tam doldururken vakıf üniversitelerin tam ve %50 burslu kontenjanları tam doluyor. Demek ki ilgi var. Eğer daha çok burslu kontenjan veya devlet üniversitesi

kontenjanı olsa onlar da dolardı. Her üniversitenin ayrı bir özelliği ve öğrenciye sunabileceği imkanları var.

Tıp dünyası, tıp mühendisliğinden ne ölçüde yararlanıyor; iş birliklerinin, ortaklıklarının çalışma hayatlarına yanısıması nasıldır?

Tıp doktorlarının yoğun çalışma tempolarına ayak uydurmak kaydıyla onlarla görüştüğünüzde kendinizi Güzin Abla gibi hissediyorsunuz. O kadar çok hayalleri ve beklentileri var ki! Bir sor bin duy gibi. İş birliği yapma fırsatı bulduğunuzda yepyeni çözümler ortaya çıkıyor. İşte MRI, ultrason, elektrokoter, kulaktan sıcaklık ölçen termometre. Hepsi doktorlar, hemşirelerle


RÖPORTAJ birlikte çalışan mühendislerin ürettikleri sistemler.

Eğitimde en önemli odağınızın biyotasarım olduğunu ifade ediyorsunuz... Biyotasarım kavramını biraz açar mısınız, yerli ve global medikal endüstri için bu kavram ne ifade etmektedir?

2000’lerde Stanford Üniversitesi tarafından ortaya atılan bu kavram, tıp alanında ihtiyaç duyulan teknolojilerin yaratılması sürecine verilen isimdir. Tanımla, Yarat ve Uygula (Identify, Innovate, Implement) adımlarından oluşur ve en önemli basamağı tanımla kısmıdır. Klinik problemin ve ihtiyacın tam olarak tanımlanması, çözümün işe yararlılığı ve kabulünü garantiliyor. Ardından farklı uzmanların akıl birliği içerisinde bir inovasyon süreci başlıyor. Prototipleme ve projelendirme ise uygulama adımı oluyor. Artık bu yaklaşımı çoğu üretici benimsemiştir. Siemens Healthineers’in Innovation Think Tank Laboratuvarı ile bir protokol çerçevesinde Geleceğin Hastanesini Biyotasarım kavramı ve yöntemiyle planlamaya başladık bile.

“BIYOTASARIM: TANIMLA, YARAT VE UYGULA ADIMLARINDAN OLUŞUR VE EN ÖNEMLI BASAMAĞI TANIMLA KISMIDIR. SIEMENS HEALTHINEERS’IN INNOVATION THINK TANK LABORATUVARI ILE GELECEĞIN HASTANESINI BIYOTASARIM KAVRAMI VE YÖNTEMIYLE PLANLAMAYA BAŞLADIK BILE” Medikal anlamda özellikle heyecan duyduğunuz, takip ettiğiniz çalışmalar neler?

Tabii ki dijitalleşme ve nesnelerin interneti kavramları herşeye bulaştı. Hastadan alınacak kan/idrar örneklerinin artık hastaneye gelmesine gerek kalmadan alınarak bunların hızla doktora ulaştırılması güzel bir gelecek hayali. Sıra beklemek yok. Ayrıca hastanelerde yapay zeka kullanımı ile hastaların bekleme sürelerini azaltmak, hastalığına en uygun doktora yönlendirmek, hastane içindeki süreçleri hızlandırmak, iyileştirmek bu yaklaşımla mümkün görünüyor. Bir diğeri de yapay dokular,

“TIP DOKTORLARININ YOĞUN ÇALIŞMA TEMPOLARINA AYAK UYDURMAK KAYDIYLA, ONLARLA GÖRÜŞTÜĞÜNÜZDE KENDINIZI ‘GÜZIN ABLA’ GIBI HISSEDIYORSUNUZ. O KADAR ÇOK HAYALLERI VE BEKLENTILERI VAR KI!” organlar. Hızla yaşlanan nüfusun hızla yeni organlara ihtiyacı olacak. “Evladım bana oradan bir çift mavi göz lütfen” diyeceğimiz günler bekliyor bizi. Son olarak da beyin-bilgisayar yakınlaşmasından çok bahsediliyor. Düşünce gücüyle hareket ettirebileceğimiz aletler, sistemler olacak gelecekte.

Türkiye sağlık sektöründe faaliyet gösteren şirketlerin dijitalleşme süreçlerini gözlemlediğinizde nasıl bir tablo ile karşılaşıyorsunuz?

Büyük bir çaba içindeler. Esasında ülkemiz bu konuda çok hızlı gidiyor. Yazılım sektörümüz kuvvetli olduğundan ve tıp teknolojileri de çok fazla regüle edilmediğinden bu şirketler hızla hastaneler içinde yer almaya başladılar. Çok gurur verici. Çoğu hastane kendi hastane yönetim bilişim sistemini yazıyor, sistemleri internet üzerinden bilgi alışverişine bağlıyor hatta uzman karar destek sistemleri yazan bile var. Bunlar artıkça sağlıkta kalite de artacaktır çünkü kayıt tutuluyor.

Hastane yöneticileri için dijital dönüşüm stratejisi ne ifade etmelidir?

Buradaki en önemli unsur bence kayıtların ve belgelerin şeffaflaşmasıyla artık toptan kalite yönetimine yöneliş olacaktır. Hastanelerde de kalite ve performans göstergelerinin tutulması, bunların herkese açık hale gelmesi ancak dijital dönüşüm ile olabilecektir. Bunun yanı sıra

yenilikçi hastane modelleri de gelişecektir. Polikliniklerin bir kısmının ve uzun süre bakıma muhtaç yatan hastaların da hastane dışına taşınmaları planlanmaktadır. Bunlar ancak uzaktan takip ve dijital sistemlerin varlığıyla mümkün olacaktır. Teknolojinin ucuzlaması ve taşınabilirliğinin artması da sağlık hizmetlerinin bir kısmının hastane dışına taşınmasına yol açabilecektir. Bu değişimleri yakalayacak sağlık yöneticileri sağlık hizmetlerinde fark yaratacaktır.

İlaç, medikal endüstri ve hastaneler düşünüldüğünde en süratli teknolojik yenilik, dijital uygulamalar hangi alanda daha sık meydana geliyor?

İlaç, yaratıcılığın en zor gerçekleştiği alan gibi görünse de son dönemlerde biyoenformatik ve hesaplamalı biyoloji yaklaşımları ile ilaç keşfindeki hız çok arttı. Akıllı sistemlerin (yapay zeka) kullanımı ile yeni moleküllerin belirlenebilme olasılığı ortaya çıktı. Bunun yanı sıra sanırım bu üçü arasında en zahmetli ve zor olanı medikal endüstri olsa gerek. Hem süreçler çok adımlıdır hem sertifikasyon süreçleri pahalı ve uzundur hem de rakipler çoktur. Hastane sistemlerine baktığınızda ise burada dijitalleşme ve otelcilik kavramların harmanlandığı bir süreç yaşıyoruz. Bunlar doğrudan tedavi ile ilgili olmadığından hastanelerde bu tür yaratıcı çözümleri daha hızlı görmeye başladık. ŞUBAT - MART 2018

45


RÖPORTAJ

HÜKÜMET, PAHALI DA OLSA YERLI FABRIKA ÜRÜNÜNÜ TERCIH ETMELI! Biyomalzeme ve Doku Mühendisliği Derneği Yönetim Kurulu Başkanı, ODTÜ Biyomalzeme ve Doku Mühendisliği Merkezi Üyesi ve ODTÜ Biyolojik Bilimler Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Vasıf Hasırcı

A

kademik, sivil toplum örgütü ve medikal endüstri bağlamındaki faaliyetleriniz ekseninde sizi tanıyabilir miyiz?

Ben ülkemizde biyomalzemeler konusunda araştırma ve eğitim veren ve çalışmalarına 1980’lerde başlayan ilk öğretim üyelerindenim. Bu alan, insanların bozulan veya kaybolan doku ve organlarını yerine koyabilmek için çaba koyan temel bilimci, mühendis ve doktorların içinde yer aldığı disiplinlerarası bir alandır. Bunun son kullanıcısı doktorlar olmakla birlikte zincirin en önemli halkalarından biri araştırmaları yürüten üniversiteler, diğeri üretici olanlar yani medikal sektördür. Doktor ve hastalardan gelen istekleri kullanarak onlara uygun yeni ve gelişmiş ürünlerin üretilebilmesi böyle bir ortak çabanın sonucudur. Biz Biyomalzeme ve Doku Mühendisliği Derneği olarak bu alanın araştırıcılarını ve uygulayıcılarını bir araya getirmek, gençlerin deneyimlerini çalıştay ve konferanslarla artırmak, araştırma ve kariyer konusunda yol göstermek, ortaklaşma seçeneklerini üretmek, alandaki bilgi birikiminin paylaşılmasını yaygınlaştırmak, medikal sektör elemanları ile akademisyenleri buluşturmak, devlet ve sivil toplum kuruluşlarına bu alanda bilgi desteği vermek gibi rolleri dernek kuruluş tarihi olan 2008’den 46 ŞUBAT - MART 2018

“ATATÜRK DÖNEMINDE ÇIKARILAN TEŞVIK-I SANAYI KANUNUNDA (1927) OLDUĞU GIBI, TEKNIK ÖZELLIKLERI UYDUĞU SÜRECE ‘HÜKÜMET, PAHALI DA OLSA YERLI FABRIKA ÜRÜNÜNÜ TERCIH EDECEK’ YAKLAŞIMININ BENIMSENMESI GEREKIR” beri sürdürmekteyiz (www.biyomalzeme. org.tr). Ayrıca, ODTÜ içinde kurulmuş olan Biyomalzeme ve Doku Mühendisliği Araştırma Merkezi (BIOMATEN) içinde ileri düzeyde araştırmalarımıza devam ediyoruz.

Biyomalzemeleri dünya çapında, bilim, mühendislik ve tıp alanından araştırıcılar için heyecan verici bir alan olarak ifade ediyorsunuz. Bu kavramı okurlarımız için biraz açar mısınız?

Biyomalzemeler, kısaca halk arasında “implant”, “yapay organ” ya da “protez” adlarıyla bilinen cihaz ve sistemlerin yapıldığı malzemelerin genel adıdır. Bundan 30 yıl önce plastik, seramik, metaller ya da alaşımlardan oluşan bu sistemler bugün doku mühendisliği ve rejeneratif tıp adlarıyla daha biyoloji ve tıp destekli bir alana dönüşmüştür. Bu alana nanoteknoloji, kimya ve biyolojinin büyük katkısı olmuştur. Amaç laboratuvarda doku ve organ üretebilmektir. Vücut içine yerleştirildiğinde zamanla eriyen ve yerini yeni oluşan normal dokunun aldığı sistemleri yapmak mümkündür. Bu sistemleri hastadaki doku kaybının biçim ve boyutlarında ve o hastanın kendi hücreleriyle birleştirerek üretebilmek

3B yazıcıyla üretilmiş ve vücutta zamanla eriyecek olan hastaya özel plastik implant

Hedeflenmiş ilaç taşıyıcı nano-mikrotanecikler

bugün gerçekleşmiştir. Doğal olarak disiplinlerarası oluşu ile çok geniş bir alanı kapsamaya başlayan biyomalzemeler, vücut dokularını aynen taklit eden ürünleriyle hepimizi heyecanlandırmaktadır.

Biyomalzeme ve Doku Mühendisliği Derneği olarak medikal endüstri ile ilişkileriniz, çözüm önerileriniz, iş birlikleriniz nelerdir?

Dernek olarak işlevlerimizden biri de laboratuvarlarda geliştirdiğimiz ürünlerimizi hastaya taşıyan medikal endüstri ile iş birliği yapmaktır. Bu üretim zincirinin çok önemli bir parçasıdır. Ürünlerin hastalara uygulanabilmesi için yapılması gereken testler sayı olarak çok fazladır, pahalıdır ve çok emek istemektedir. Bunun dışında, medikal sektör ileri teknoloji ürünlerini temel müşterisi olan devlete (Sağlık Bakanlığı, hastaneler, özel klinikler, uluslarası benzeri kurumlar gibi) sağlamak için gerekli olan karmaşık bürokratik ve parasal zorlukları aşmakla uğraşmaktadır. İthalata dayananarak al-sat işi yapmak çok daha kolaydır, temelde finansal koşullara bağlıdır ancak yerli bir ürünün hastalarımıza sunulabilmesi yukarıda belirtildiği üzere çok daha zorlu bir süreçtir ve ülkemiz için çok önemli bir sorundur. %80’in üstündeki kısmı


RÖPORTAJ “İTHALATA DAYANANARAK AL-SAT IŞI YAPMAK ÇOK DAHA KOLAY; TEMELDE FINANSAL KOŞULLARA BAĞLIDIR. ANCAK YERLI BIR ÜRÜNÜN HASTALARIMIZA SUNULABILMESI ÇOK DAHA ZORLU BIR SÜREÇTIR. %80’IN ÜSTÜNDEKI KISMI ITHALATLA SAĞLANAN MEDIKAL CIHAZLARIN AÇIĞINI KAPAMAK ÖZELLIKLE DE KÜRESEL ETKILEŞIMLERIN ÇOK HIZLI VE YAYGIN OLDUĞU GÜNÜMÜZDE GITTIKÇE ZORLAŞIYOR” ithalatla sağlanan medikal cihazların açığını kapamak özellikle de küresel etkileşimlerin çok hızlı ve yaygın olduğu günümüzde gittikçe de zorlaşmaktadır. Bunun için Atatürk döneminde çıkarılan Teşvik-I Sanayi Kanununda (1927) olduğu gibi, teknik özellikleri uyduğu sürece “hükümet, pahalı da olsa yerli fabrika ürünü tercih edecek” yaklaşımının benimsenmesi gerekir.

Hücreler yüzeylerde farklı davranışlar gösterebilmektedir

Hangi çalışma alanları üzerinde yoğunlaşıyorsunuz? Türkiye’de sağlık endüstrinin kendi üretimlerini yapabilmesi noktasında iş birliği önerileriniz, yaratıcı çözümleriniz nelerdir?

Dernek üyelerimiz biyomalzeme ve doku mühendisliği alanının en güncel ve ileri konuları üzerinde ve dünyadaki araştırmalarla paralel düzeyde araştırma yapmaktadırlar. Araştırma konuları arasında hastaya özel implantların üretilmesi, hedefli ve kontrolu ilaç salım sistemlerinin yapımı, özel işlevsel gruplarla bezeli doku mühendisliği iskelelerinin oluşturulması, nanoboyutlu taneciklerin teranostik adı verilen hem tedavi hem de tanı işlemlerinde kullanmak üzere tasarlanması, biyomalzeme yüzeyleriyle hücrelerin etkileşiminin incelenmesi, mikroakışkan sistemler yoluyla tanı sistemleri ve doku modelleri geliştirilmesi ve hücre içeren hidrojeller ile doku basımı gibi konular bulunmaktadır.

Üniversite ve sanayi iş birliğinin arttırılması yönünde Türkiye sağlık sektörü nasıl olanaklar sunuyor? Hayata geçirilmesi gereken imkanlar sizce neler olmalıdır?

Medikal sektörle ilişkilerin artırılması hem iki tarafın hem de devletin çabasıyla olasıdır. Burada özellikle devletin oluşturduğu ve maalesef çok da iyi kullanıldığını düşünmediğim bazı teknopark şirketi kurdurma destekleri ve TÜBİTAK destekleri söz konusudur. Bir de medikal sektörün üretiminin teknolojik düzeyi ile araştırmaların teknolojik düzeyi arasında belirgin bir fark vardır. İleri düzeyde ürün aynı zamanda yüksek katma değerli olacağı için bu yöne ve ürünlerin hastalarda kullanımına olanak sağlayan insan deneylerine yani klinik testlere gidiş yolunda bürokratik ve parasal desteğin sağlanması gerekir. Bunların yanında ithal ürünlere, ki bunların üreticisi genellikle büyük uluslararası şirketlerdir, oranla yerel ürünlere alım süreçlerinde, vergi oranlarında, ödemelerde, gümrük ve fiyatlandırma konularında avantaj sağlayan desteklere gereksinim olduğunu düşünüyorum.

Güncel çalışmalarınız, projelerinize ilişkin bilgi verebilir misiniz?

Bizim çalışmalarımız şu anda ağırlıklı olarak laboratuvarda organ yapımı yani doku mühendisliği, kişiye özel implantlar, hedeflenmiş ilaç taşıyıcı sistemleri (kansere ve sedef hastalığına yönelik olarak), sinir kopmalarını tedavi amaçlı sinir yönlendiricisi dediğimiz yapılar üzerine yoğunlaşmıştır.

İmplant yüzeyinde hücrelerin yüzeye tutunması

Doku mühendisliğinde hedeflediğimiz dokular içinde kemik, menisküs, hastaya özel kemik implantı, deri ve bazı körlük tiplerini iyileştirebilmek için yapay kornea bulunmaktadır. Bunun dışında önemli bir araştırma alanımız hücrelerle biyomalzeme

Mikrotanecikler hücre çekirdek içine girmişler

yüzeylerinin etkileşimidir. Bu çalışmanın sonucunda kanserli hücrelerin varlığını sıvı örneklerden hızla saptayabilecek bir çip sistemi üzerinde çalışmaktayız. Buradaki çalışmaların sonuçları patentlenmiş bulunmaktadır. Bunlara ek olarak belirtilmesi gereken önemli bir nokta da 2011 yılında DPT tarafından bir Biyomalzeme ve Doku Mühendisliği Mükemmeliyet Merkezini (BIOMATEN) ODTÜ içinde kurmuş olmamızdır (www.biomaten.metu.edu. tr). ODTÜ bünyesinde Rektörlüğe bağlı Biyomalzeme ve Doku Mühendisliği Uygulama ve Araştırma Merkezi olarak yer alan Merkez halen Kalkınma Bakanlığı (DPT) projesiyle desteklenmektedir. Merkezimiz, ileri düzeyde araştırmalar yürütmek, akademik ve medikal sektör elemanlarının konu ile ilgili analiz taleplerini olanakları çerçevesinde yerine getirmek, resmi ve sivil kurumlara alanımızla ilgili öneri, bilgi ve danışmanlık desteği sağlamak gibi görevleri sürdürmektedir. Merkez ve Dernek üyeleri Biyomedikal Bilim ve Teknoloji Sempozyumları olarak 1994’ten beri yürütülmekte olan ve zamanla uluslararası düzeyde sürdürülmeye başlayan bilimsel toplantılara destek vermekte ve bazı yıllarda da düzenlemektedir. En büyük isteğim, sağlık alanında ileri teknoloji ürünü medikal ürün, cihaz ve sistemlerin ülkemizde de üretilebilmesi ve hastalarımıza ulaşabilmesidir. ŞUBAT - MART 2018

47


RÖPORTAJ

BU YIL FUARA 40’A YAKIN ÜLKEDEN 750 CIVARINDA FIRMA KATILDI. BUNLARIN 200 KADARI ÇIN, ALMANYA, İTALYA, MALEZYA, GÜNEY KORE, TAYVAN, İSVIÇRE, İNGILTERE, BIRLEŞIK ARAP EMIRLIKLERI VE YUNANISTAN’DA FAALIYET GÖSTEREN FIRMALAR OLDU

EXPOMED REED TÜYAP Genel Müdürü Ali Muharremoğlu

E

xpomed Fuarında ziyaretçiler hangi ülkelerden ne tür ürünler buluyor?

Medikal teknolojiler, ortopedik ürünler ile sarf malzemeleri ve hastane yapı ve ekipmanları fuarın temel ürün grubunu oluşturuyor. Vitaminler, doğal takviyeler, sağlıklı yaşam ürünleri ise bu sene ilk defa fuarda yer aldı. Türkiye’de ortopedik ve sarf malzemeleri ve hastane yapı ve ekipmanları önemli bir üretim payına sahip. Bunun yansıması da fuarımızda görüldü. Bu sene fuara 40’a yakın ülkeden 750 civarında firma katıldı. Bunların 200 kadarı Çin, Almanya, İtalya, Malezya, Güney Kore, Tayvan, İsviçre, İngiltere, Birleşik Arap Emirlikleri ve Yunanistan olmak üzere yabancı firmalardır. 35.000’in üzerinde yerli ve yabancı ziyaretçinin de fuara katıldı. Yabancı ziyaretçimiz toplam ziyaretçimizin %15’ine denk geliyor. Bu oranı her geçen

48 ŞUBAT - MART 2018

YAŞINDA yıl arttırmak bizim öncelikli hedeflerimiz arasında yer alıyor. Her sene olduğu gibi bu sene de içerisinde T.C. Sağlık Bakanlığı ile birlikte yabancı ülkelerin Sağlık Bakanları ve yetkilileri ile kamu ve özel hastanelerin temsilcilerinin bulunduğu 1000’e yakın VIP ziyaretçimizi de fuarda ağırlıyoruz.

Expomed Fuarı lojistik yönden nasıl avantajlar sunuyor?

Öncellikle biz de Sağlık Bakanlığı gibi yerli medikal ekipman ve malzeme üretimini destekliyoruz. Yerli üretim arttıkça sektörün ihracat talebi de artıyor. Bu bakımdan Expomed, yerli üreticilerin ürünlerini dünya çapında bir arenada tanıtması ve başta yakın coğrafya olmak üzere pek çok ülkeye ürün satmasına aracı oluyor. Öte yandan Türkiye’nin stratejik konumu nedeniyle 40’ın üzerinde ülkeden en fazla 4 saatlik uçuşla İstanbul’a kolayca


RÖPORTAJ ulaşılabiliyor. Biz Reed Tüyap Fuarcılık A.Ş. olarak tüm fuarlarımızda bu stratejik konumumuzu öne çıkartmayı ve dünyanın farklı noktalarındaki firmaları İstanbul’da Avrasya coğrafyasından gelen ziyaretçiler ile buluşturmayı hedefliyoruz. Bu nedenle Expomed, yerli firmaların yanı sıra başta Çin olmak üzere pek çok ülkenin ilgisini çekiyor. Çin’in dışında Almanya, İtalya ve Güney Kore de fuarımıza her sene yoğun katılım gösteren ülkeler arasında yer alıyor. Amaçları elbette Türkiye’deki ve bu coğrafyadaki medikal pazara girmek ve bu pazardaki varlıklarını güçlendirmek. Expomed, sadece yerli ziyaretçilerin geldiği bir fuar değil. Orta Doğu, Balkanlar, Türkî Cumhuriyetler ve Kuzey Afrika Ülkelerinden fuarımıza gelen ziyaretçi sayısı her geçen sene artıyor. Yabancı firmalarda da artık bu potansiyelimizin farkında olduklarından fuarımıza katılmaya önem gösteriyorlar. Bu nedenle fuarımız için Avrasya’nın lider medikal fuarı diyebiliriz.

İNOVASYON ALANINDA; START-UP FIRMALAR, YERLI ÜRÜNLERIN SERGILENDIĞI MADE IN TURKEY BÖLÜMÜ, INOVATIF ÜRÜNLER ALANI, YENI ÜRÜNLER ALANI, YAN SANAYI ÜRÜNLER ALANI, SUNUM ALANLARI VE B2B TOPLANTI ALANI YER ALDI

Bu sene fuar alanı içerisinde oluşturulan İnovasyon Alanına ilişkin bilgi verir misiniz?

Fuar alanı içerisinde oluşturulan inovasyon alanında; start-up firmalar, yerli ürünlerin sergilendiği Made in Turkey bölümü, inovatif ürünler alanı, yeni ürünler alanı, yan sanayi ürünler alanı, sunum alanları ve B2B toplantıların yapılacağı bir alan yer alıyor. İnovasyon alanı ile amacımız; öncelikle Türkiye’deki tıbbi cihaz sektöründe neler başarıldığını ve destek verilerse neler başarılabileceğini gözler önüne sermek ve Türkiye’den çıkan yenilikçi ürünleri fuar ziyaretçileri ile buluşturmak. Fuarlar bir anlamda en yeni ürünlerin doğrudan son kullanıcısına veya sektörün ilgililerine tanıtıldığı platformlardır. Yenilikçi ürünleri fuar kapsamında böyle alanlarda fuar ziyaretçisine tanıtarak sektörün geleceğinden bir kesit sunuyoruz.

Bu yılın öne çıkan özelliği sizce nedir?

2018 yılında Expomed’in 25. yaşını kutluyoruz. Türkiye’de sağlık sektörünün dinamizmine paralel olarak her geçen yıl büyüyerek gelişen Expomed, çeyrek asırda hatırı sayılır bir yere geldi. Bizler de Türkiye’nin en büyük medikal fuarını 25 yıldır kesintisiz düzenlemenin gururunu yaşıyoruz.

Fuarcılık sektörünün teknoloji ile ilişkileri nasıl?

Fuarlarımızı çağımıza entegre ediyoruz. Yeni Nesil Fuarcılık sloganıyla gelişen ve değişen tüketici taleplerini karşılamak ve sektörü gelecekle buluşturmak için Ar-Ge çalışmalarına hız verdik. Fuarcılık alanında Türkiye’de bir ilke imza atarak B2B Eşleştirme Sistemini katılımcı ve ziyaretçilerimizin hizmetine açıyoruz. B2B Eşleştirme Sistemi ile online davetiye formunu dolduran ziyaretçilerimize ilgilendikleri ürün gruplarını seçme olanağı sunuyoruz. Seçilen ürünleri sergileyen katılımcı firmalarımız ziyaretçiye öneriliyor ve ziyaretçilerimiz bu katılımcılara dijital ortamda randevu talebi gönderebiliyor. Bu sayede fuarı ziyaret edenlerin yüzlerce firmanın arasında aradıkları ürünleri üreten firmalarla buluşmaları kolaylaşıyor.

MyTüyap Mobil Uygulaması hakkında bilgi verir misiniz?

Geçen yıldan itibaren Tüyap bünyesindeki tüm fuarlarda faaliyete geçen MyTüyap Mobil Uygulaması ile 60.000 metrekarelik

bu büyük etkinliği ziyaretçilerimizin ceplerine sığdırabiliyoruz. MyTüyap sayesinde ziyaretçilerimiz aradıkları ürün ve etkinlikleri kolayca bulabiliyor ve fuarın etkinliği 4 günlük bir zaman diliminden çıkıp tüm yıla yayılıyor. Ayrıca, alan içi navigasyon uygulaması ile ziyaretçilerimiz fuar alanında gitmek istediği stant ya da salon ile ilgili tarif alabiliyor ve uygulamanın kendilerine önerdiği rota üzerinden aradığını rahatlıkla bulabilme imkânına sahip oluyor. ŞUBAT - MART 2018

49


RÖPORTAJ

ALZHEIMER HASTALIĞININ

ERKEN AYIRICI TANISI MÜMKÜN OLACAK

ODTÜ Enformatik Enstitüsü Sağlık Bilişimi Anabilim Dalı Başkanı Doç. Dr. Yeşim Aydın Son

S

izi tanıyabilir miyiz?

1999 yılında Hacettepe Üniversitesi (H.Ü) Tıp Fakültesinden mezun oldum. Genetik alanina ilgim intörn olarak H.Ü. Pediatrik Genetik Bölümünde çalışırken başlamıştı. Mezuniyetimi takiben University Tennessee, Knoxville’de Gradute School of Genome Sciences bölümde başladığım doktora eğitimi genetik ve genomic bilimler alanında kendimi geliştirmemi sağladı ve bu dönemde biyoenformatik alanı ile tanıştım.

Sağlık bilişimi Türkiye’de yeni bir kavram. Bu alanda eğitim veren akademik yapılar çok fazla değil. Programınızı, öğrencilerinizi genel olarak anlatır mısınız?

ODTÜ Sağlık Bilişimi EABD, 2003 yılında Enformatik Enstitüsü bünyesindeki hocalarımızın girişimleri ile kurulan bir anabilim dalı. Tezli ve tezsiz yüksek lisans ve doktora programlarında eğitim ve öğretim veriyoruz. Tüm programlarımızda aktif kayıtlı 120’yi aşkın öğrencimiz var. Sağlık Bilişimi EABD kadrosunda tam zamanlı çalışan yedi öğretim üyemiz görevlerine devam etmekte. ODTÜ Sağlık Bilişimi ABD olarak kadrolarımıza yeni öğretim üyelerimizin katılması ile öğrenci ve mezun sayılarımız artmakta. Sağlık Bblişimi ve tüm alt çalışma alanları Türkiye’de dünyadaki gelişmeleri takiben 50 ŞUBAT - MART 2018

“YENI PROJEMIZIN KONUSU ALZHEIMER HASTALIĞININ ERKEN AYIRICI TANISI IÇIN KIŞILERIN GENOMIK ÇEŞITLILIKLERI VE KLINIK BULGULARINA DAYALI BIR MODEL GELIŞTIRILMESI VE ORTAK ÇALIŞTIĞIMIZ HACETTEPE ÜNIVERSITESI GERIATRI ABD’DA TAKIP EDILEN HASTA GRUBUNDA YAPILACAK PILOT ÇALIŞMA ILE MODELIN DOĞRULANMASI” 2000’li yıllar içinde gelişmeye başlamış bir alan. Sağlık bilişimi İlk yıllarında daha çok hastane bilgi sistemleri ve sağlık kayıtları uygulamalarının geliştirilmesi gibi konularda araştırmalar yoğunlaşmış olsa da günümüzde ortaya çıkan ihtiyaçları karşılamak amacıyla araştırma konularımız

temel olarak dört alt alanda gruplanıyor: 1) Sağlık Bilgi Sistemleri/Klinik Enformatik 2) Medikal Sinyal ve Görüntü Analizi 3) İnsan Beyni ve Sinir Bilişimi 4) Biyoenformatik

Sağlık bilişimi nedir? Hastane yöneticileri için ne ifade etmelidir?

Sağlık bilişimi en genel anlamı ile biyomedikal alanda üretilen verilerin karar destek ve problemlere çözüm üretmek amaçlı yönetilmesidir. Bu tanım sağlık ile ilgili veri üreten tüm cihaz ve kaynakların yönetimi ve üretilen verinin en verimli şekilde saklanması, paylaşılması ve analizini kapsamaktadır. Bu hedeflere ulaşabilmek için sağlık hizmetleri, araştırmaları ve eğitimine yönelik bilgisayar, iletişim ve bilişim teknolojilerine dayalı çözümlerin üretilmesi ve uygulamalar geliştirilmesi gereklidir.

Bu kavramın bilinirliği, çalışma hayatında kullanımı ve yaygınlığı Türkiye yeterli düzeyde midir?

Günümüzde birçok hastanede CIO (chief


RÖPORTAJ

“YAPAY ZEKA UYGULAMALARI BIR DOKTORUN TÜM ÇALIŞMA HAYATI BOYUNCA KARŞILAŞABILECEĞI TÜM YAYINLARI BIR ANALIZ SÜRECINDE TARAYIP ILGILI BILGILERI ORTAYA ÇIKARTIP, TANI IÇIN GEREKLI OLAN BULGULARI DIĞERLERINDEN AYIRABILIYOR”

of healthcare things (IOHT)) üzerinden elde edilecek verilerdir. Bu alandaki gelişmeler internet üzerinden sağlık (IuS) (ing. Internet of Health (IoH) ) hizmetleri geliştirilmesine altyapı sağlayacaktır. Büyük veri analizine dayalı yeni sağlık hizmetleri geliştirilmesinin önünde bulunan en önde gelen gereklilikler, kaynaktan bağımsız olarak bilgi sistemlerinde toplanan verilerin doğruluğu, eksik bilgi oranının az olması ve verinin bilgi paylaşımını sağlayabilecek standartlara bağlı kalınarak elde edilmiş olması. Bu koşullar sağlandığında elde edilen verinin özellikle gerçek zamanlı analizi ile uzaktan/ evden hasta bakım ve takip hizmetlerini kolaylaştıracaktır.

Medikal anlamda özellikle heyecan duyduğunuz, takip ettiğiniz çalışmalar/faaliyet ve üretimlere ilişkin kısaca bilgi verebilir misiniz?

information officer) olarak da adlandırılan bilişim hizmetlerinden sorumlu yardımcı yönetici pozisyonlarına da rastlamaktayız. Sağlık bilişimi konusunda eğitim ve/veya tecrübe sahibi bu yöneticilerin desteği ile hastane yönetimlerinin bilişim ihtiyaçlarını tespit etmeleri ve kendilerine en uygun çözümler, hazır yazılımlar arasından tedarik etme veya kendilerine özel geliştirme konusunda karar almaları başarı sonuçlar elde etmelerinde büyük etkenlerdendir. Ayrıca CIO’lar hastane yönetiminde karşılaşılan günlük bilişim problemlerine çözüm üretilmesini sağlarken, son kullanıcılar tarafından seçilen bilişim ürünlerinin verimli kullanılmasını da sağlayacak yöntemler geliştirecektir.

Sağlıkta büyük veri (big data) kavramının hasta bakım hizmetlerinin geliştirilmesi yönünde sunduğu olanaklar nelerdir?

Sağlık alanında büyük veri ve buna dayalı uygulamalar son yıllarda en dikkat çeken konular arasında. Sağlıkta kullanıma girecek büyük verinin kaynağı hastane bilgi sistemlerindeki klinik ve görüntüleme verisi yanında, daha da büyük kapasiteler ile kullanıma girmeye hazırlanan sağlık ile ilgili nesnelerin interneti (ing. internet

Son dönemde sağlık bilişimi alanında en heyecan duyduğum gelişme IBM tarafında geliştirilen yapay zeka sistemleri. Sağlık alanında büyük başarı göstermeye başlayan yapay zeka sistemi Dr.Watson olarak adlandırılıyor. Dr.Watson son açıklanan sonuçlara göre kanser kliniklerinde hastalara doğru tanı verebilmekte, hatta uzman doktorların gözden kaçırdığı bir hastanın da eksik tanı almasını önleyebilmiştir. İnsan beyninin bilişsel olarak sınırlı bir saklama, algılama ve analiz kapasitesi var. Ama yapay zeka uygulamaları bir doktorun tüm çalışma hayatı boyunca karşılaşabileceği tüm yayınları bir analiz sürecinde tarayıp ilgili bilgileri ortaya çıkartıp, tanı için gerekli olan bulguları diğerlerinden ayırabiliyor. Bunun yanında bir insan genomunun dizilenmesi hem maliyet hem süre bakımından klinik tanıda kullanılabilecek sınırlara indi. Bilişim teknolojileri ve genom bilimlerinde ki bu gelişmeler yakın gelecekte yeni bireye özgü ve doğru tıp uygulamalarının geliştirilmesinin önünü açmaktadır.

Türkiye sağlık sektöründe faaliyet gösteren şirketlerin dijitalleşme süreçlerini gözlemlediğinizde nasıl bir tablo ile karşılaşıyorsunuz?

Dijital dönüşüm, tüm hastanelerimizin ve sağlık hizmeti veren birimlerin daha kaliteli hizmet vermesi ve bunu gerçekleştirirken verimliliklerini arttırabilmesi için önde gelen bir süreçtir. Kamu sektöründe geçtiğimiz yıllarda uygulamaya konulan Medusa, Sağlık-Net, e-nabız gibi uygulamalar ülke genelinde dijital dönüşümün faydalarını

“SAĞLIK BILIŞIMI ARAŞTIRMA KONULARIMIZ 4 ALANDA GRUPLANIYOR: SAĞLIK BILGI SISTEMLERI/KLINIK ENFORMATIK | MEDIKAL SINYAL VE GÖRÜNTÜ ANALIZI | İNSAN BEYNI VE SINIR BILIŞIMI | BIYOENFORMATIK” gösterdi. Türkiye, sosyal bir devlet olarak, sağlık hizmet giderlerinin büyük bir payını üstlenmektedir. Geri ödeme süreçlerinin başarılı ve hızlı yönetimi sağlıkta yaşadığımız dijital dönüşüm sonrasında gerçekleşmiştir. Bunun yanında, sağlık hizmeti sektöründe en büyük payı Sağlık Bakanlığına bağlı kurumlar oluşturmaktadır. Sağlık Bakanlığının sektördeki hakim konumu Bakanlık tarafında uygulamaya açılan bilişim sistemlerinin yaygın kullanılmasında etkin olmuştur. Bu açılardan bakıldığında Türkiye, sağlık hizmetlerinde görev alan kamu kuruluşlarının pozisyonlarını dijital dönüşümde yüksek başarı elde etmek için en etkin şekilde kullanmıştır. Bu sistemin bir sonucu olarak oluşan ekosistemde, sağlık yazılım sektöründe yer alan şirketler genellikle kamu kuruluşları için hazırladıkları yazılımlar ve satış sonrası hizmetleri ile yer almaktadır. Bu şartlarda da kamu ihale yönetmelikleri ve süreçleri rekabet şartlarında belirleyici olmaktadır. Genel olarak daha donanımlı, araştırma geliştirme süreçleri sonucu geliştirilmiş sağlık bilişim yazılımlarının geri planda bırakıldığı daha düşük maliyetli yazılımların tercih edildiği bir sektör oluşmuştur. Bunun ekosistemi üstünde de daraltıcı bir etkisi olduğunu gözlemleyebiliyoruz. Umarım yakın gelecekte hastane bilgi sistemlerine entegre edilebilecek klinik karar destek sistemleri geliştirme, sağlıkta büyük veri analizi ve yapay zeka uygulamalarına yönelik ortaya çıkacak ihtiyaçlar sağlık yazılım sektöründe yeni fırsatlar yaratacaktır. ŞUBAT - MART 2018

51


RÖPORTAJ

YENILIKÇILIKTE

KILIT KAVRAM: İŞ BARIŞI S izi tanıyabilir miyiz?

“YENILIK IÇIN VAZGEÇILMEZ OLAN HÜR DÜŞÜNCENIN YEŞERMESI, ANCAK KENDIYLE VE DIĞER PAYDAŞLARLA BARIŞIK BIREYLERIN ÇALIŞTIĞI KURUMLARDA MÜMKÜN OLUYOR. BIR KURUMDA IŞ BARIŞI SAĞLANDIĞINDA, INSANLAR DIKKATLERINI IŞLERINI DAHA ETKIN, VERIMLI VE EĞLENCELI HALE GETIRMEK IÇIN ODAKLANABILIYOR”

52 ŞUBAT - MART 2018

1999 yılında lisansımı elektronik mühendisliğinde, yüksek lisans ve doktoramı ise bilgisayar mühendisliğinde tamamladım. Kariyerimin önemli bir kısmı sağlık bilişimi alanında geçti. Sağlık Bakanlığında ulusal çapta çok sayıda projenin içerisinde bulundum, özel sektörde de Ar-Ge yöneticiliği yaptım. 2014 Kasım ayından itibaren Medipol Üniversitesinde Teknoloji Transfer Ofisi (TTO) yöneticiliğinin yanı sıra öğretim üyesi olarak görev yapıyorum. TTO bünyesinde, üniversitenin bilimsel ve araştırma projelerinin koordinasyonu, araştırma altyapısının geliştirilmesi, fikri mülkiyet havuzunun yönetilmesi ve teknoloji transferi gibi fonksiyonlar yerine getirilmektedir.

Hastane yöneticileri için dijital dönüşüm stratejisi ne ifade etmelidir?

Her şeyden önce dijital dönüşümün, daha önce kâğıt ortamda olan süreçlerin dijital

ortama aktarılması gibi bir anlamda kullanılmadığını dikkate almalıyız. Zira bu hata sıklıkla yapılmaktadır. Basit tanımıyla dijital dönüşüm, kurumların sürdürülebilir bir yenilik yönetimi sürecine geçmesidir. Başarılı bir yenilik yönetimi/dijital dönüşüm için de yöneticiler ve çalışanların öncelikle yeniliğin tanımını, türlerini ve yenilik oluşturma modellerini iyi bilmesi gerekir. Yenilik fikirlerinin çalışanlardan veya diğer paydaşlardan toplanması da diğer önemli bir konudur. Proje yönetiminde bir işin/ projenin nasıl yapılacağı ele alınırken; yenilik yönetiminde hangi işlerin yapılacağına karar verilir. Dolayısıyla hastane yöneticilerinin dijital dönüşüm stratejileri, bir yandan çalışanların bu konulardaki farkındalıklarını artırmaya, bir yandan da onların yenilik fikirlerini özgürce ifade edebilmelerini ve bunların değerlendirilip hayata geçirilmesini sağlayacak mekanizmaları kurmaya odaklanmalıdır.

Bunun zorlukları, sürdürülebilirliği sizce hangi hususlara bağlı olabilir?

Yöneticilerin en çok zorlanacakları nokta, yenilik yönetimi süreci ile kurum kültürü arasındaki uçurumu kapatmak olacaktır. Zira hastanelerin mevcut öncelikleri, iş yapış şekilleri, hiyerarşinin taşıdığı önem, mevzuat, vb. hususların her birinde yenilik yönetimi adına yapılması gereken bazı değişiklikler olacaktır.

Sağlık sektöründe dijital dönüşüme öncülük ettiğini düşündüğünüz öncü liderlerin/global kuruluşların öne çıkan özellikleri sizce neler?

İş barışı, bu özelliklerin başında geliyor. Çünkü yenilik için vazgeçilmez olan hür düşüncenin yeşermesi, ancak kendiyle ve diğer paydaşlarla barışık bireylerin çalıştığı kurumlarda mümkün oluyor. Bir kurumda iş barışı sağlandığında, insanlar dikkatlerini işlerini daha etkin, verimli ve eğlenceli hale


RÖPORTAJ Türkiye’ sağlık sektöründe faaliyet gösteren şirketlerin dijitalleşme süreçlerini gözlemlediğinizde nasıl bir tablo ile karşılaşıyorsunuz? Türkiye özelinde rekabet için dijital dönüşüm sizce ne derece önemli?

Sağlık sektöründe “dijitalleşme” oldukça hızla ilerliyor. Ancak “dijital dönüşüm”, yani yenilik yönetimi konusunda atılacak çok adım var. Yalın hastane ve kalite konulu çalışmalar hastanelerimize dijital dönüşüm için pratik yapma imkanı sağlıyor. Ancak bunların sürdürülebilir ve daha kapsamlı bir model ile hayata geçirilmesi gerekiyor.

İlaç, medikal endüstri ve hastaneler düşünüldüğünde en süratli teknolojik yenilik, dijital uygulamalar hangi alanda daha sık meydana geliyor?

Medipol Üniversitesinde Teknoloji Transfer Ofisi Kurucu Direktörü ve Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. İlker Köse

“DIJITAL DÖNÜŞÜM, DAHA ÖNCE KÂĞIT ORTAMDA OLAN SÜREÇLERIN DIJITAL ORTAMA AKTARILMASI GIBI BIR ANLAMDA KULLANILMIYOR. ZIRA BU HATA SIKLIKLA YAPILMAKTADIR. BASIT TANIMIYLA DIJITAL DÖNÜŞÜM, KURUMLARIN SÜRDÜRÜLEBILIR BIR YENILIK YÖNETIMI SÜRECINE GEÇMESIDIR” getirmek için odaklanabiliyor. Maslow’un bireyler için öne sürdüğü gereksinimler hiyerarşisine benzer şekilde, kurumlar için de bir gereksinim önceliği söz konusu ve iş barışı, özgünlük, yenilikçilik gibi özelliklerin kurum kültüründe yer etmesi için karşılanması gereken başka pek çok gereksinim var.

Bu sektörlerde üretilen nihai ürünlere baktığımızda hepsinin bilimsel araştırma ve Ar-Ge faaliyetlerine bağımlı olduğunu söyleyebiliriz. Ancak ilaç sektöründe ürünleşme periyodunun çok uzun olması nedeniyle, biyomedikal sektörün beklentilere daha dinamik olduğunu ve hızlı hareket edebildiğini söyleyebiliriz.

Medipol Üniversitesi Teknoloji Transfer Ofisinde, sağlık sektörüne yönelik iş ve iş birlikleriniz, Türkiye’de dijital hastane uygulamalarının yaygınlaşması yönünde sunduğunuz çözümler var mıdır?

Medipol Üniversitesi olarak 2017 başından itibaren HIMSS derneğinin Türkiye’deki

analitik çalışmalarını yürütüyoruz. Bu çerçevede 2017 yılında 771 hastanemizden yaklaşık 2.500 yöneticinin katıldığı 10 ayrı bölgesel çalıştay düzenledik. 13 ilimizde de gap analizi yaptık. Bu yoğun çalışmaların neticesi olarak önemli bir farkındalık oluştu ve hastane yöneticilerimiz hasta güvenliği ve sağlık hizmet kalitesinin

MEDIPOL ÜNIVERSITESI 2017 BAŞINDAN ITIBAREN HIMSS DERNEĞININ TÜRKIYE’DEKI ANALITIK ÇALIŞMALARINI YÜRÜTÜYOR. GEÇEN YIL 154 HASTANEDE SEVIYE 6 VALIDASYONU YAPILDI. TOPLAM 165 HASTANE ILE ABD’DEN SONRA EN ÇOK SEVIYE 6 HASTANESI OLAN ÜLKE TÜRKIYE OLDU artırılması için elektronik sağlık kaydının ve ona bağlı fonksiyonların (elektronik order, kapalı döngü ilaç uygulaması, karar destek sistemleri, PACS, vb.) gerekliliği konusunda ikna oldular. Bir yandan da kendi hastanelerinin HIMSS EMRAM Seviye 6’ya çok uzak olmadığını gördüler ve dönüşüm çalışmalarını hızlandırdılar. Bu sayede 2017 yılını 154 hastanemizde Seviye 6 validasyonu yaparak tamamladık ve toplam 165 hastane ile ABD’den sonra en çok Seviye 6 hastanesi olan ülke haline geldik.

HIMSS (Healthcare Information and Management Systems Society) standartları Türkiye’deki özel, kamu ve üniversite hastaneleri için güncel ve uygulanabilir çözümler sunuyor mu? Hastanelerin bu konuda girişimlerini, ilgilerini nasıl gözlemliyorsunuz?

HIMSS, EMRAM modeli ile yatışlı tedavi hizmeti sunan hastanelerde elektronik sağlık kaydının hasta güvenliği ve sağlık hizmet kalitesini artırmak için ne seviyede kullanıldığını ölçmektedir. Ölçüm göstergeleri, her zaman yönetimin önemli bir aracı olmuştur. Çünkü kurumlar, kendilerinin nasıl değerlendirildiğini dikkate alarak şekil alırlar. Hastanelerimiz de HIMSS, Sağlık Kalite Standartları ve Verimlilik Kriterleri gibi değerlendirme kriterlerine göre sürekli bir gelişim ve dönüşüm yaşamaktadır. Yaptığımız saha ziyaretlerinde, hastanelerimizin dinamik yapısına yakından şahit olduk. Bu nedenle dijital hastane çözümlerinin ülkemizde hızla yaygınlaşacağını düşünüyoruz. ŞUBAT - MART 2018

53


HABER

MEMORIAL’IN 11. HASTANESI

BAHÇELIEVLER’DE AÇILDI

Memorial Sağlık Grubu CEO’su Uğur Genç

M

emorial Sağlık Grubunun 11’inci hastane projesi olan Memorial Bahçelievler, toplam 72 bin metre karelik alanda hizmet veriyor. En gelişmiş tanı ve tedavi üniteleri ile donatılan 320 yatak kapasitesine ulaşması planlanan komplekste; biri hibrit olmak üzere toplamda 15 ameliyathane ve 49 yoğun bakım yatak kapasitesi, 135 poliklinik ve 31 müşahede odası bulunuyor.

ÇEVRE DUYARLILIĞI, ENERJI VERIMLILIĞI, ATIK YÖNETIMI, SÜRDÜRÜLEBILIR ALAN PLANLAMASI VE IÇ ORTAM KALITESI GIBI KRITERLERE GÖRE INŞA EDILEN MEMORIAL BAHÇELIEVLER LEED PLATINUM SERTIFIKASI ALAN TÜRKIYE’DEKI ILK HASTANE OLARAK LANSE EDILDI

İlk hastasını Şubat 2000’de kabul eden Memorial, JCI Akreditasyon Kalite Belgesini alan (Joint Commission International) Türkiye’nin ilk, dünyanın 21. hastanesidir. Memorial İstanbul, Ankara, Kayseri, Antalya ve Diyarbakır’da bulunan 11 hastane, 2 tıp merkezi ve 1 wellness merkezinde 1750 yatak kapasitesi ile hizmet veriyor.

MLP SAĞLIK HIZMETLERI (MLP CARE) TÜRKIYE GENELINDEKI 30’UNCU HASTANESINI İSTANBUL PENDIK’TE AÇTI. HASTANE, 19 FARKLI POLIKLINIKTE LIV CONCEPT HIZMETINI SUNACAK

MLP Care Yönetim Kurulu Başkanı ve CEO’su Muharrem Usta

M

edicalPark, Liv Hospital ve VM MedicalPark markalarını bünyesinde barındıran MLP Sağlık Hizmetleri (MLP Care) Türkiye genelindeki 30’uncu hastanesini İstanbul Pendik’te açtı. Türkiye’nin yedi bölgesinde sağlık zincirinin halkalarını çoğaltmaya devam eden MLP Care, şimdi bu zincire İstanbul Anadolu Yakası’ndaki ikinci yatırımı olan VM Medical Park Pendik Hastanesini ekledi. VM MedicalPark Pendik Hastanesi, dünya standartlarında ileri tanı ve tedavi yöntemleri, hasta odaklı kusursuz otelcilik hizmetleri ve çoğunluğu akademisyenlerden oluşan uzman hekim kadrosu ile hizmet vermeye başladı. VM Medical Park Pendik 54 ŞUBAT - MART 2018

MEDICALPARK PENDIK HASTANESI AÇILDI Hastanesi Kocaeli, Bursa, Samsun ve Florya’dan sonra “VM” adını taşıyan beşinci hastane oldu. VM Medical Park Pendik Hastanesi, 19 farklı poliklinikte Liv Concept hizmetini sunacak.

25 Yıllık Deneyim

MLP Care Yönetim Kurulu Başkanı ve CEO’su Muharrem Usta, 25 yıl önce bir klinikle başlayan sağlık yolculuğunda bugün Türkiye’nin en geniş sağlık zincirine ulaştıklarını belirtti. Uluslararası standartlarda sağlık hizmeti almanın her hastanın hakkı olduğu bilinciyle 25 yılı geride bıraktıklarına işaret eden Usta, “Sağlık hizmetlerimizdeki kalitemizden ödün

vermeden farklı konseptlerle hizmet vermeye özen gösteriyoruz. Bu da MLP Care’in özel sağlık hizmetleri sağlayıcıları arasında farklı bir konuma oturmasını sağlıyor” dedi.


ADVERTORIAL

VE IŞTE KARŞINIZDA;

ILLUMINA AILESININ EN GENÇ ÜYESI;

iSeq100

Gen’in gücü”nü kullanarak insan hayatına değer katmayı hedefleyen illumina genetik alanında çalışmalar yürüten bilim insanlarının en büyük yardımcısı olmaya aday yeni cihazı iSeq100’ü geçtiğimiz haftalarda uluslararası bilim dünyasına tanıttı. iSeq100, kullanıcılara çalışmalarında ekonomik uygulama fırsatı sunuyor. iSeq100, DNA ve RNA dizileme uygulamalarındaki esnek geçişleri ve hızlı iş akış hizmetiyle rakiplerini geride bırakacak. Boyut olarak bir metre kare alana sığabilen iSeq100 ile tek bir dokunuşta DNA ve RNA Dizileme! CMOS teknolojisinin hızı ve verimliliği; SBS kimyası ile iSeq100 sisteminde buluştu. iSeq100 sistemi, NGS (yeni nesil dizileme) teknolojisi ile diğer dizileme teknolojilerine göre düşük alel frekansı tespitinde istatiksel olarak daha güvenilir veri sağlar.

ÇOK HIZLI ÖRNEK HAZIRLAMA IŞ AKIŞI!

iSeq100 sistemi, küçük tüm genom dizileme, bir dizi gen veya gen bölgesinin hedef dizilimi, gen ekspresyon analizi veya 16S metagenomik çalışmalarında, çoklu DNA ve RNA dizileme uygulamaları arasında kolayca geçiş esnekliği sunuyor.

DÜŞÜK IŞLEM HACMI ILE HIZLI VERI ÜRETIMI!

iSeq100, boyut olarak performansı yüksek.

küçük

ama

17.5 saatte 1.2 GB veri üretebilmesi ile büyük bir avantaj sağlıyor.

3 ADIMDA IŞLEM TAMAM! Kısa zamanda örnek kütüphanesi hazırlamak, NGS ile dizilemek ve verileri

analiz etmek iSeq100’le artık çok kolay. Küçük genom ve amplikon dizileme için 3-4 saat içinde örnek kütüphaneleri hazırlayabilir ve tüm illumina cihazları ile uyumlu çalışmalar yürütebilirsiniz. Bu uyumluluk araştırmacının veriyi kolayca karşılaştırmasına da olanak tanıyor. Kütüphane hazırlığından sonra, kütüphaneler hazır bir reaktife yüklenir ve aynı zamanda iSeq100 sistemi, yardımcı bir ekipmana gerek kalmadan klonal amplifikasyon, dizileme ve veri analizi işlemlerini gerçekleştirebilir. iSeq100 aynı zamanda, dizileme işlemi sırasında SBS kimyası ile %80’nin üzerinde yüksek kaliteli veri sunuyor.

KOLAY VE ESNEK VERI ANALIZI! iSeq100 sistemi, yerleşik ve bulut tabanlı veri analizi seçeneklerini içerir. Araştırmacılar, cihazda çalışma yaparken bilgisayardan ilerleme durumunu izleyebilir ve analiz sonuçlarını görüntüleyebilir. iSeq100 sayesinde bundan böyle tüm laboratuvarlar “Yeni Nesil Dizileme’nin” gücü ile tanışacak. ŞUBAT - MART 2018

55


RÖPORTAJ

LABORATUVAR HIZMET ALIMLARININ

%67’SINI SAĞLIK BAKANLIĞI YAPIYOR TÜRKIYE’DE TIBBI LABORATUVAR HIZMET ALIM HARCAMALARI 2016 YILI FIYATLARIYLA 2002 YILINDA 500 MILYON TL CIVARINDA IKEN 2016 YILINDA 1 MILYAR TL’YI GEÇTI TÜRKIYE’DE 2016 YILI ITIBARIYLE TIBBI LABORATUVAR HIZMET ALIM HARCAMALARININ %67’SI SAĞLIK BAKANLIĞINA, %24’Ü ÖZEL SAĞLIK SUNUCULARINA %9’U ISE ÜNIVERSITE HASTANELERINE AIT

Kamu İhale Kurul Üyesi Mehmet Atasever

Türkiye sağlık sisteminde artık oldukça sık kullanılmakta olan tıbbi laboratuvarlar hizmet alımlarını beş ayrı sınıfa ayırmak mümkündür;

❶ Tıbbi biyokimya laboratuvar hizmet

alımları

❷ Tıbbi mikrobiyoloji laboratuvar hizmet

alımları

❸ Tıbbi patoloji laboratuvarı hizmet

alımları

❹ Doku tipleme laboratuvarı hizmet

alımları

❺ Tıbbi genetik tanı merkezi

laboratuvarı hizmet alımları

Tablo 1. Tıbbi Laboratuvar Hizmet Alım Harcamaları, Milyon TL, 2016 yılı Fiyatlarıyla, USD, 2002- 2016, Türkiye

2002

2003

2005

2010

2013

2014

2015

2016

Tutar

141

147

201

405

629

746

873

1.013

Tutar (2016 yılı Fiyatlarıyla)

496

414

481

638

795

866

940

1.013

Tutar (USD)

94

99

150

270

351

341

321

335

Tutar (SGP USD)

239

200

241

441

588

650

703

754

Kaynak: Atasever ve Altınkaynak, 2017

Türkiye’de tıbbi laboratuvar hizmet alım harcamaları 2016 yılı fiyatlarıyla 2002 yılında 500 milyon TL civarında iken 2016 yılında 1 milyar TL’yi geçmiştir. USD bazında 2002 yılında 100 milyon $ civarında iken 2016 yılında 350 milyon $’a yaklaşmıştır (Tablo 1).

56 ŞUBAT - MART 2018


RÖPORTAJ

Kaynak: Atasever ve Altınkaynak, 2017

Tablo 2. Tıbbi Laboratuvar Hizmet Alım Harcamalarının Sağlık Harcamaları İçindeki Oranı, Milyon TL, % 2002

2003

2005

2010

2013

2014

2015

2016

Laboratuvar Hizmet Alım Harcamaları

141

147

201

405

629

746

873

1.013

Toplam Hizmet Alım Harcamaları

909

1.204

2.257

5.875

7.750

8.719

9.823

11.733

Laboratuvar Hizmet Alım Harcamalarının Toplam Hizmet Harcamaları İçindeki Payı (%)

15,5

12,2

8,9

6,9

8,1

8,6

8,9

8,6

Kaynak: Atasever ve Altınkaynak, 2017

2002 yılında Türkiye’de sağlık harcamalarının % 15,5’i tıbbi laboratuvar hizmet alım harcamalardan oluşuyor iken 2016 yılında bu oran %8,6’ya düşmüştür (Tablo 2, Grafik 2). Grafik 2. Tıbbi Laboratuvar Hizmet Alım Harcamalarının Sağlık Harcamaları İçindeki Oranı, Milyon TL, %

Tablo 3. Tıbbi Laboratuvar Hizmet Alım Harcamalarının Sağlık Hizmet Sunucularına Göre Oranı, %

2002 2003 2005 2010 2013 2014 2015 2016

Sağlık Bakanlığı

0%

0%

2%

47%

56%

61%

66%

67%

Üniversite

5%

6%

6%

7%

6%

7%

6%

9%

Özel

95%

94%

92%

46%

38%

32%

28%

24%

Kaynak: Atasever ve Altınkaynak, 2017 Kaynak: Atasever ve Altınkaynak, 2017

Laboratuvar Hizmet Alımları Yönetimi Kitabı Hakkında Laboratuvar Hizmet Alım Harcamalarının Dağılımı, 2016

Sağlık Bakanlığı Üniversite Özel

Kaynak: Atasever ve Altınkaynak, 2017

Kamu İhale Kurul Üyesi Mehmet ATASEVER editörlüğünde “Sağlık İşletmelerinde Tıbbi Laboratuvar Hizmet Alımları Yönetimi” kitabı hazırlandı. Alanında ilk kez hazırlanan bu kitapta; tıbbi laboratuvar hizmet alım ihalelerinin nasıl yapılacağını, nelere dikkat edilmesi gerektiğini, muayene kabul işlemlerini, ödeme ve muhasebe işlemlerini detaylı bir şekilde bulunabilir. Sağlık İşletmelerinde Tıbbi Laboratuvar Hizmet Alımları Yönetimi kitabının İlk bölümde; hizmet alımları ile ilgili genel kavramlar, tarihsel gelişimi, mevzuatı, sınıflandırılması ve verileri açıklandı. İkinci bölümde; tıbbi laboratuvar hizmet alımlarının tanımı, kapsamı, sınıflandırılması, ihtiyacın tespiti ve teknik özelliklerin belirlenmesi anlatıldı. Üçüncü bölümde; tıbbi laboratuvar hizmet alımları

ihale işlemleri, işleyişi ve ödeme işlemleri, dikkat edilmesi gereken hususlar, sınır değer hesaplanması ve sorumluluklar açıklandı. Dördüncü bölümde; tıbbi laboratuvar hizmet alımları muhasebe işlemleri, kıdem tazminatı, KDV tevkifatı ve damga vergisi uygulamaları anlatıldı. Beşinci bölümde tıbbi laboratuvar hizmet alım harcamaları yıllar itibarıyla detaylı bir şekilde nominal ve reel rakamlarla ve kurumsal bazda ayrıştırılarak analiz edildi. Kitaba Nobel Kitap’tan ulaşılabilir. https://www.nobelkitap.com/saglikisletmelerinde-tibbi-labaratuvar-hizmet-alimlariyonetimi-353992.html Tel; 0(312) 418 20 61 Fax; : 0(312) 418 30 20 Satın Alma; esatis@nobelkitap.com

ŞUBAT - MART 2018

57


RÖPORTAJ

BILGININ ZAMANA KARŞI DEĞERI VAR “HASTA BILGILERINE HER YERDEN HIZLI ULAŞIM, VERI GÜVENLIĞI, TÜM HIZMETLERIN DIJITAL ORTAMDA YÜRÜTÜLMESI, HASTANE IÇINDEKI VE DIŞINDAKI SISTEMLERIN BIRBIRLERIYLE TAM ENTEGRASYONU, MINIMUM HATA, DÜŞÜK MALIYET, HASTA VE ÇALIŞAN MEMNUNIYETI, TEŞHIS VE TEDAVIDE BAŞARI ODAKLI BIR STRATEJI IZLIYORUZ”

D

ijital hastane kavramı sizin için ne anlam ifade etmektedir? Koru Hastanelerinin yatırımları, hekim ve yardımcı personel çalışanları ile hasta ilişkileri düşünüldüğünde nasıl bir dijital dönüşüm stratejisi izliyorsunuz?

Türkiye’de ve dünyada çıkan yeni cihazlar ile gelişen altyapının ciddi şekilde güçlenmesine olanak sağlayan yeni teknolojiler, sağlık kurumlarının yol haritasını önemli ölçüde belirlemektedir. Sağlık kurumları, sağlık bilişimine odaklanarak artık daha büyük hedeflere kilitlendi ve bu anlamda ciddi adımlar atıldı. Hayatımıza “Dijital Hastane” kavramı girdi. “Akıllı Hastane”, “Yeşil Hastane” ve “Kağıtsız Hastane” bilişimin, sağlık sektörüne getirdiği yeniliklerdir. Bütün bunların hastaya sağladığı sayısız fayda sayesinde büyük mesafeler alındı. Ölüm oranlarında azalma, risk bazlı ölüm oranında yüzde 7 azalma, doğru teşhis oranlarında yüzde 40 iyileşme ve hastane yatış süresinde yüzde 22 azalma gibi. Bütün bunlara ek olarak operasyonel süreçler ciddi anlamda kısalmış ve hata noktasında azalmalar olmuştur. Amerika’nın herhangi bir eyaletindeki hastane ile Van’daki herhangi bir hastane, telekomünikasyon teknolojileri ile artık ortak bir ameliyat gerçekleştirebiliyor. Herhangi bir doktor, ikamet ettiği lokasyondan ayın belirli dönemlerinde bulunduğu yerde belirli dönemlerinde de lokasyon açısından çok uzak hastanelere hizmet verebiliyor. Gelişimin bir diğer yansıması ise organ nakli alanındadır. Hayatımıza yeni katılan 3 boyutlu yazıcılar sayesinde organ nakli alanında önemli gelişmeler yaşanması öngörülmektedir. Bu gibi teknolojik değişimler sağlıkta hem de teşhis ve tedavi süreçlerinde etkinliklerini arttırdı ve hizmet kalitelerini belirledi. Koru Sağlık Grubu olarak biz; hasta bilgilerine her yerden hızlı ulaşım, veri güvenliği, tüm 58 ŞUBAT - MART 2018

Koru Sağlık Grubu IT Müdürü Esen Nur Cıplak hizmetlerin dijital ortamda yürütülmesi, hastane içindeki ve dışındaki sistemlerin birbirleriyle tam entegrasyonu, minimum hata, düşük maliyet, hasta ve çalışan memnuniyeti, teşhis ve tedavide başarı odaklı bir strateji izliyoruz. Hasta veri tabanından klinik bilgi sistemleri, tümör kayıtları, dijital görüntüleme ve doktor notları gibi bir çok kaynaktan gelen binlerce hasta bilgisine kolaylıkla ulaşılabilirliği sağlayıp ve doktorların anlık bilgi paylaşımına imkan sunuyoruz. Bununla doktorlara hastaların geçmiş medikal hikayelerini de bir araya getirip analiz şansı


RÖPORTAJ “AMERIKA’NIN HERHANGI BIR EYALETINDEKI HASTANE ILE VAN’DAKI HERHANGI BIR HASTANE, TELEKOMÜNIKASYON TEKNOLOJILERI ILE ARTIK ORTAK BIR AMELIYAT GERÇEKLEŞTIREBILIYOR” çalışanlarımızın hastalara ait yaşam bulguları, muayene bilgileri, tahlil sonuçları ve tedavilerine ait veri ve bilgileri dünya standartlarına çevrilerek akıllı ve mobil cihazlar aracılığıyla sisteme girmeleri ve bu bilgilere hastane içinden veya uzaktan her an erişebilmeleri sağlanıyor. Radyolojik tetkiklere ait görüntülere 7x24 web ortamında erişilmesine, bu görüntülerin raporlanabilmesine, radyologlar arası telekonsültasyon yapılabilmesine, tıbbi görüntü ve raporların kalite açısından değerlendirilebilmesini sağlayarak SGK ve Sağlık Bakanlığı uygulamaları üzerinden Türkiye geneli tüm hastaneler arasında paylaşılabilmesine olanak sağlanıyor.

sunmuş ve teşhis sürelerini kısaltarak en iyi tedaviyi belirlemelerine yardımcı olmuş oluyoruz. Dijital hastane kavramının birinci unsuru elektronik sağlık kayıtlarının tutulduğu Hastane Bilgi Sistemleridir. Hastane Bilgi Sistemleri; hastaya daha önce hangi hizmetler sağlanmış, hangi tedaviler önerilmiş, ne tür rahatsızlıklar yaşamış vb. birçok konudaki sorularımıza cevap bulma imkânı sağlıyor. Elektronik hasta kaydı, bir kişinin yaşamı boyunca sağlık durumu ve aldığı sağlık bakımı ile ilgili her türlü verinin elektronik olarak korunmasıdır. Bu sayede riskler en aza iner, zaman kaybı önlenir, tekrar tekrar test ve görüntü işlemi yapılması önlenerek tasarruf sağlanır. Bu; hem hasta, hem de sağlık kurumu için önemli bir durumdur. Diğer sistemlerin sağlık bilgi sistemlerine entegrasyonu; daha hızlı tedavi, hasta memnuniyeti, yasal zorunlulukların tam olarak yerine getirilmesi, insan hatalarından

kaynaklanan risklerin minimize edilmesi, kaynakların etkin kullanımı ve daha az maliyetlerle çalışma imkânını sunar. Çünkü ileri teknoloji ürünlerini çok yoğun kullandıkları için hastaneler en karmaşık yapılardır. Kurumumuz; hepsi kendi içinde apayrı sistemleri barındıran idari, mali ve tıbbi bölümlerden oluşan dev bir sistemi oluşturuyor. laboratuvar, radyoloji, girişimsel radyoloji, nükleer tıp, yoğun bakım servisleri (genel yoğun bakım, yeni doğan yoğun bakım, çocuk yoğun bakım, kroner yoğun bakım), kemik iliği ünitesi, eczane, acil servis, servisler, ameliyathaneler ve poliklinikler, muhasebe, IT, insan kaynakları vs. bunların hepsi kendi içlerinde bir sisteme tabiler. Bunların her birinin kendine has cihazları, IT sistemleri, uzmanları var. Hastanelerimizin dijital ve dijital olmayan süreçleri ile idari ve tıbbi bilgi sistemlerinin birbiriyle bütünleşme düzeyi belirlendikten sonra yapılan birçok işlem elektronik ortama aktarılıyor. Hastane

Karar verme fonksiyonunun yerine getirilmesinde sağlam ve güvenilir bilgilere gereksinim duyan sağlık profesyonellerimize alacağı klinik kararlarda destek sağlayan; veriyi işleyerek analizini sunan entegre klinik karar destek sistemlerini kullanarak doğru karara varabilmek için, tüm alternatiflerin bir arada görülebilmesi sağlanıyor. Çünkü bilginin zamana karşı bir değeri olduğundan, etkili ve hızlı kararlar verebilmek için, sorunlara ait verilerin en kısa zamanda karar verenlere iletilmesi sağlanmalıdır. Yapılan tüm bu çalışmalar ile sistemimizde standardizasyon sağlayarak SAS / JCI, HIMMS vb uluslararası geçerliliği olan akreditasyon sistemlerine uyumlu hale getirildi.

İnovatif teknoloji yatırımı yaparken hangi hususlara dikkat ediyorsunuz, öncelikleriniz neler?

Biz Koru Sağlık Grubu olarak inovatif teknoloji yatırımlarındaki önceliğimiz; gelişen teknoloji ve tıptaki gelişmelerdir. Proaktif olarak hastalarımızın sağlıkları ile ilgilenmek doğrultusunda, sağlık ekibimizi en verimli araçlar ile donatarak, daha üretken olmalarını sağlamak, sağlık merkezlerimizin en verimli dijital süreçler ile donatılmasını sağlamak ve bakım süreçlerini akıllı araçlara dönüştürecek yatırımlar yapmayı öncelik ediniyoruz. ŞUBAT - MART 2018

59


HABER TÜRKIYE’DE YILDA 24 BIN KALÇA KIRIĞI GERÇEKLEŞIYOR VE VAKALARIN YÜZDE 75’INI KADINLAR OLUŞTURUYOR. 2050 YILINDA KALÇA KIRIĞININ ÜLKE EKONOMISINE MALIYETININ 205 MILYON DOLAR OLACAĞI ÖNGÖRÜLÜYOR

Türkiye Osteoporoz Derneği Başkanı Prof. Dr. Yeşim Kirazlı

“KIRILMAYAN KADINLAR” KAMPANYASI

OSTEOPOROZ FARKINDALIĞINI ARTTIRDI

T

ürkiye Osteoporoz Derneği ve Amgen, 1454 kadının kemik ve mineral yoğunluğunun ölçüldüğü “Kırılmayan Kadınlar” kampanyası dolayısıyla bir araya geldi. Kampanya ile İzmir, Antalya ve İstanbul’da osteoporoz farkındalığı artırıldı. Osteoporoza bağlı kırıkların önüne geçmek ve farkındalık yaratmak amacıyla “Sağlam Kemikler Güçlü Kadınlar” sloganıyla 20 Ekim Dünya Osteoporoz Günü “Kırılmayan Kadınlar” kampanyası başlatıldı. Türkiye Osteoporoz Derneğinin Amgen’ın katkılarıyla İzmir, Antalya ve İstanbul’da on ayrı noktada 50 yaş ve üzeri toplam 1.454 kadının kemik ve mineral yoğunluğunun ölçüldüğü kampanya boyunca 7.983 kişiyle de online anket yapıldı. Ölçümler sonucunda risk altında olduğu tespit edilen kadınlar fizik tedavi ve rehabilitasyon hekimine yönlendirildiler.

Türkiye’de yılda 24 bin kalça kırığı

Türkiye Osteoporoz Derneği Başkanı Prof. Dr. Yeşim Kirazlı, “Ülkemizde yılda 24 bin kalça kırığı gerçekleşiyor ve vakaların yüzde 75’ini kadınlar oluşturuyor” dedi. 2050 yılında kalça kırığının ülke ekonomisine maliyetinin 205 milyon dolar olacağını kaydeden Kirazlı, dünyada osteoporoza bağlı olarak yılda 9 milyon kırık oluştuğunu ve bu sayının çok sık görülen meme kanseri, kalp krizi ve inme hastalığının üçünün toplamından daha fazla olduğunu açıkladı. Kirazlı şunları kaydetti: 60 ŞUBAT - MART 2018

“Özellikle 50 yaş ve üzeri kadınlarda menopoz sonrası osteoporoz risk faktörlerinin olup olmadığı belirlenmeli, risk altındakilerde kemik dansitometri tetkiki yapılmalıdır. Ayrıca bir kez kırık geçirildiyse ikincil kırığın oluşmaması için önlem alınması çok önemlidir. Biz de bu konuda bir farkındalık yaratmak amacıyla yola çıktık.”

“Annen ne kadar kırılgan?”

Üç ay süren kampanya ile toplanan veriler ve İzmir, Antalya, İstanbul’da on ayrı noktada 22 gün boyunca yapılan ölçümlerin sonuçlarına göre, toplam 5.973 kadının verdiği yanıtlar doğrultusunda 4.231’inin, “Annen ne kadar kırılgan?” testine yanıt veren 1.973 kadından 1.119’unun risk altında olduğu görüldü. İlk etabı İzmir’de gerçekleştirilen ücretsiz taramalar sonucunda, İzmir’deki ölçümlere katılan 604 kişinin yüzde 70’i “osteoporozun ne olduğunu bildiğini” söylerken, Antalya’daki 170 katılımcının yüzde 91’i, İstanbul’daki 504 katılımcının yüzde 86’sı bu soruya “evet” yanıtını verdi. İnternet üzerinden yapılan anket sonuçları ise biraz

İZMIR, ANTALYA VE İSTANBUL’DA ON AYRI NOKTADA 50 YAŞ VE ÜZERI TOPLAM 1.454 KADININ KEMIK VE MINERAL YOĞUNLUĞUNUN ÖLÇÜLDÜĞÜ KAMPANYA BOYUNCA 8 BINE YAKIN KIŞIYLE DE ONLINE ANKET YAPILDI. ANKETE GÖRE OSTEOPOROZA BAĞLI KIRIK OLUŞUMU KONUSUNDA KATILIMCILARIN BILGI SAHIBI OLMA ORANI YÜKSEK daha farklı oldu. Soruya İzmir’den yanıt veren 2.732 internet katılımcısının yüzde 20’si, Antalya’daki 1.728 katılımcının yüzde 47’si, İstanbul’daki 4.283 katılımcının yüzde 82’si bu soruyu olumlu yanıtladı.

Katılımcılar osteoporoza bağlı kırık konusunda bilgili

Ölçümleme sırasında yapılan anket çalışmasında “osteoporoza bağlı kırık oluşumu” konusunda bilgi sahibi olma oranının da hayli yüksek olduğu görüldü; İzmir’de oran yüzde 91 iken Antalya ve İstanbul’da yüzde 90 düzeyinde. İnternet üzerinden yapılan anket sonuçları yine bundan biraz daha düşüktü ancak oran üç kentte de yüzde 70’ten fazla oldu. “Osteoporozun sık görülen bir hastalık olduğu” konusunda da iki anket mecrası arasındaki fark dikkat çekiciydi. İzmir’de soruyu internet üzerinden yanıtlayan katılımcıların yüzde 32’si, ölçümleme sırasında yanıtlayan katılımcıların yüzde 80’i soruya “evet” yanıtını verdi. Antalya’da bu oran sırasıyla yüzde 63 ve 81 düzeyinde kaldı. İstanbul’da ise sonuçlar sırasıyla yüzde 71 ve 79 olmak üzere birbirine daha yakın çıktı.


HABER

ECZACILAR IÇIN KADIN SAĞLIĞI AKADEMI PLATFORMU KURULDU

T

ürk Eczacıları Birliği (TEB) ve Bayer iş birliği ile hazırlanan Kadın Sağlığı Akademi Platformu ile eczacılar kadın sağlığı hakkında güncel bilgilere ulaşarak kadınlara daha iyi danışmanlık verebilecek. Proje kapsamında eczacı odalarına üye 25 binden fazla eczacının kadın sağlığı konusunda bilgi düzeyinin arttırılması hedefleniyor Türk Eczacıları Birliği Başkanı Ecz. Erdoğan Çolak’ın verdiği bilgilere göre, Türkiye’de her yıl yaklaşık 1 buçuk milyonun üzerinde bebek dünyaya geliyor ve 2016 verilerine göre, bir canlı doğuma karşılık 10 bebek ölümü düşüyor. 2016 yılında 15-19 yaş grubundaki her bin kadın başına 24 doğum düştü. Modern aile planlaması yöntemlerine başvuranların oranı %47 civarında. Eczacıları halka en yakın sağlık danışmanı olarak tanımlayan Çolak, “Kadınlar eczaneye sıklıkla başvuruyor ve doğum kontrol yöntemleri, gebelikte ilaç kullanımı, gebelikte beslenme, üreme sağlığı gibi pek çok konuda eczacıya danışıyor. Projemizde de kadın sağlığı konusunda ilk danışılan merkezlerden birisi olan eczacıların konuya ilişkin bilgilerini tazelemesini hedefledik. Bu projenin hayata geçmesi için iki yıl boyunca canla başla çalıştık” dedi.

Pelin İçil: “Günde ortalama 2600 kez dokunduğumuz mobil cihazlarımızdan öğrenim, masa üstü cihazlara göre 45% daha hızlı gerçekleşiyor. Kadın Sağlığı Akademi Platformunda kullandığımız teknolojiyle eczacılarımız istedikleri ortamda ve istedikleri konuları önceliklendirerek bilgi ihtiyaçlarını karşılayabilecek”

KADIN SAĞLIĞI AKADEMI PLATFORMU ILE ECZACILAR KADIN SAĞLIĞI HAKKINDA GÜNCEL BILGILERE ULAŞARAK KADINLARA DAHA IYI DANIŞMANLIK VEREBILECEK. PROJE KAPSAMINDA ECZACI ODALARINA ÜYE 25 BINDEN FAZLA ECZACININ KADIN SAĞLIĞI KONUSUNDA BILGI DÜZEYININ ARTTIRILMASI HEDEFLENIYOR Kadınlar Eczanede Diyalog Kurmaktan Çekiniyor

Bayer Healthcare Kadın Sağlığı ve Erkek Sağlığı Pazarlama Müdürü Pelin İçil de şunları kaydetti: “Kadınlar eczanede üreme sağlığı ile ilgili konular gündeme geldiğinde diyalog kurmaktan çekiniyor. Oysa eczacılar, kadınları doğru yönlendirebilecek, sorularına cevap verebilecek ve gerekli durumlarda hekime yönlendirebilecek, çok önemli danışma merkezlerinden bir tanesidir. Yapılan araştırmalar gösteriyor ki, günde ortalama 2600 kez dokunduğumuz mobil cihazlarımızdan öğrenim, masa üstü cihazlara göre 45% daha hızlı gerçekleşiyor. Platformumuzda kullandığımız teknolojiyle, eczacılarımız istedikleri mekanda, istedikleri konuları önceliklendirerek bilgi ihtiyaçlarını karşılayabilecek, hatta ihtiyaçlarına göre ek konuları talep edebilecekler. Böylece eczacılarımızın çok daha hedef odaklı ve dinamik bir eğitim programı ile tanışmalarını sağlamış oluyoruz.” ŞUBAT - MART 2018

61


ADVERTORIAL

II. PELVIK REHABILITASYON KONGRESI KATILIMCILARI

PELVIPOWER EGZERSIZINI DENEYIMLEDI

A

CENDIS; Sağlık Bilimleri Üniversitesi, II. Pelvik Rehabilitasyon Kongresinde, Pontemed Türkiye firması ile PelviPower Egzersizlerini tanıttı. Sağlık Bilimleri Üniversitesi çatısı altında ikincisi düzenlenen Pelvik Rehabilitasyon Kongresine, ortağı olduğu Pontemed Türkiye firması ile katılan ACENDIS standında ziyaretçilere pelvik kasları çalıştıran PelviPower egzersizleri ile ilgili kapsamlı bilgiler verildi. Ziyaretçiler, PelviPower egzersiz koltuğuna oturarak PelviPower egzersizlerini bizzat deneyimlediler. ACENDIS yetkilileri; pelvik ağrı, pelvik bölge sorunları, bu sorunlara yönelik güncel tedaviler ve pelvik rehabilitasyon yaklaşımlarının Türkiye’nin çeşitli üniversite, eğitim ve araştırma hastanelerindeki yetkin akademisyenlerce ele alındığı kongreye katılmaktan mutluluk duyduklarını ifade ettiler.

A

CENDIS, merkezi İsviçre’de bulunan Pontemed firmasının pelvik rehabilitasyon alanındaki en yeni ürünü olan PelviPower egzersizleri Türkiye’deki müşterilerine sundu. Pelvik kasları güçlendiren ve cerrahi müdahale gerektirmeyen bu egzersizler cihaz koltuğuna oturarak rahatça yapılabiliyor. Sertifikalı eğitmenler, ilk deneme egzersizinden sonra kişiye özel bir egzersiz profili düzenliyor. Egzersizlerin yüksek seviyede uyguladığı, sürekli tekrarlanan manyetik uyarıları sayesinde pelvik taban bölgesindeki ve çevresindeki kaslar canlandırılıyor ve güçlendiriliyor. Bu yöntem kasları dönüşümlü olarak uyararak etkili bir egzersiz yapma imkanı sağlıyor. PelviPower egzersizlerinin kasları uyarma etkisi hemen hissedilebiliyor.

PELVIPOWER BIYO GERI BILDIRIM EGZERSIZI PelviPower biyo geri bildirim egzersizi kendi egzersizlerinizi de destekler.

62 ŞUBAT - MART 2018

PELVIPOWER EGZERSIZLERI ILE DAHA GÜÇLÜ PELVIK KASLAR DAHA SAĞLIKLI VE RAHAT BIR YAŞAM Cihazın içindeki sensör pelvik taban kaslarının hareketlerini kaydeder. Bu sayede, egzersiz esnasındaki kas hareketleri bir ekran üzerinde görülebilir. Bu biyo geri bildirim, egzersizlerin etkisini ve pelvik taban kaslarını kontrol altında tutma becerinizi artırıyor.

PELVIPOWER MANYETIK ALAN EGZERSIZI Bu egzersizde, sürekli tekrarlanan manyetik uyarılar sayesinde pelvik taban bölgesindeki ve çevresindeki kaslar canlandırılır ve güçlendirilir. Bu yöntem kasları dönüşümlü olarak uyararak etkili bir egzersiz yapma imkanı sağlar.




Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.