28_36284-Satın Alma

Page 1

36284

SALACAK KIYISI

DENİZE KAVUŞMAK Üsküdar ve Kadıköy arasında uzanan Salacak sahilinin tarihi, kültürel olarak zengin bu iki yerleşim bölgesinin etkisinde şekillenmiştir. Salacak, Üsküdar’ın denizle ilişki kurduğu sayfiye yeri olarak uzun süre kentsel bellekte önemli bir yere sahipti. Ancak, 20. Yüzyılın sonlarında dolgu alanı üzerine inşaa edilen sahil yolu bölgenin deniz ile ilişkisini kesmiş ve kimliğini kaybetmesine yol açmıştır. Yarışma alanı için önerimizde, Üsküdar ve Kadıköy arasındaki kentsel sürekliliği bölgenin “Deniz” hafızasını yeniden canlandırarak sağlamayı hedefledik. İstanbul Boğazı seyredilen, deneyimlenen, mekanı dönüştüren bir öğe olarak tasarımı şekillendirdi; Deniz ile kıyı arasındaki ilişki bazen keskinleşen, bazen ise eriyen bir çizgi olarak mekanları tarifleyerek kesintisiz bir kamusal alan oluşturmamızı sağladı. ISTANBUL BOĞAZI Tarihte Uygarlıkların Su çevresinde yeşerdiği bilinmektedir, İstanbul'un da tarihine bakıldığında kentin fiziksel, ticari ve kültürel kimliğinin, ilk yerleşimlerden beri Deniz ile şekillendiği görülmektedir. Bizans döneminde Kent, Haliç’in sunduğu korunaklı coğrafya sayesinde önemli bir liman kenti haline gelmiştir. Deniz, şehirlerarası ulaşım yolu olarak etkin bir şekilde kullanılmıştır, bu sayede şehrin ticari ve kültürel zenginliği artmıştır. Osmanlı döneminde deniz taşımacılığı, İstanbul'un Anadolu yakasına ve Boğaziçi’ne doğru gelişmesinde önemli rol oynamıştır ve imparatorluğun ticari ve askeri olarak güçlenmesini sağlamıştır. Kent genişledikçe kıyılarda gelişen yeni mesire yerleri halkın suyla ilişkisini kuvvetlendirmiştir; kentli Boğazı yalnızca ulaşım için değil aynı zamanda rekreatif olarak da kullanmaya başlamıştır. Bu kullanım uzun süre suyu seyretme, tasvir etme, balık tutma, sandal gezintisi gibi aktivitelerle sınırlı kalmıştır. Ancak 19.Yüzyılın ikinci yarısından itibaren deniz inşaa edilen Deniz hamamlarıyla birlikte Osmanlı halkı denize girmeye başlamıştır. Haremlik Selamlık olarak ayrılan bu yapılar dışa kapalı ahşap strüktürler olarak tasarlanmıştır ve kıyı hattı boyunca birçok bölgede konumlandırılmıştır. Proje alanı Salacak’ta deniz hamamlarının inşaa edildiği bölgelerden arasında yer almaktaydı ve Kız Kulesi’nin karşısında bulunan bu yapılar Üsküdar halkı tarafından etkin olarak kullanılmıştır. Cumhuriyet’in ilk dönemlerinde, batılılaşmanın etkisiyle, Deniz Hamamları kaldırılarak yerlerine plajlar açılmıştır. Salacak, Moda, Florya, Tarabya gibi İstanbul'un birçok noktasına kurulan plajlar İstanbullu'nun denizle ilişkisini yeniden tariflemiştir. Plajlar denize girilen, su sporları yapılan, oyun oynanan, çeşitli yarışmalar düzenlenen eğlence mekanlarına dönüşmüştür. Plajlarla birlikte planlanan Gazinolar bu alanların gündüz ve gece kullanımını artırmıştır ve Istanbul deniz kültürünün yoğun yaşandığı bir metropole dönüşmüştür. Salacak’ta yarışma alanın sınırları içerisinde bulunan ve Üsküdar’dan rahat erişilebilen plajlar ve gazinolar her kesimden insan tarafından yoğun olarak kullanılmıştır ve kent belleğinde önemli bir yere sahiptir. 20 Yüzyılın ikinci yarısında artan sanayileşmenin yarattığı göç dalgaları sonucunda kent hızlı ve plansız bir şekilde genişlemiştir. Bu kontrolsüz büyüme sonucunda hem altyapı eksikliği hem de sanayi atıkları Istanbul Boğazının kirlenmesine sebep olmuştur. Artan nüfusun doğurduğu ulaşım sorunlarını çözmek için kentin bir çok bölgesine deniz üzerine dolgu yapılarak sahil yolları inşaa edilmiş ve bunun sonucu olarak kıyı yerleşimleri ile deniz ilişkisi kesilmiştir. Bu yapılaşmayla birlikte sahilde yer alan plajlar, iskeleler ve denizle ilişkili diğer yapıların büyük bölümü kaldırılmış ve Istanbul’un denizle ilişkisi zayıflamıştır. Salacak’ta dolgu alan üzerine inşaa edilen ve E5, Harem ve Üsküdar meydanı arasında bağlantıyı sağlayan sahil yolu da bu duruma örnek olarak gösterilebilir. Yol inşaatı sonrası Salacak plajı ortadan kaldırılmıştır, ve Salacak iskelesi gibi deniz yapılarının denizle ilişkisi kesilerek bölgenin deniz hafızası zayıflamıştır. 21 Yüzyıllın başında Istanbul’u yeniden denizle buluşturmak için denizi temizleme çalışmaları yapılmıştır ve büyük çoğunluğu Karadenizde olmak üzere plajlar kullanıma açılmıştır, ancak bu plajlar kent merkezine uzaklığından dolayı gündelik yaşamda tam olarak yer bulamamışlardır. Salacak sahili de kentlinin kullanımı için yeniden düzenlenmiştir ancak denizle kurduğu ilişki büyük ölçüde pasif olarak tanımlanabilir.

Kız Kulesi Seyir Terasları

"TERMİNAL" Proje alanının Harem ucunda yer alan Harem otogarı geçtiğimiz 50 yıl boyunca şehirlerarası otobüs terminali olarak işlev görmüştür. Nüfusun artması ve otobüs terminallerinin merkezden dışarı taşınması kararları ile birlikte Harem otogarının kullanımı azalsa da bu alan kent belleğinde Anadolu yakasının otobüs terminali olarak sağlam bir yer edinmiştir. Pek çok kişi ve aile için Anadolu’dan çıkıp metropole, İstanbul’a varışın vücut bulduğu bu alan İstanbul’un göç tarihi açısından da oldukça önemli sayılabilecek kentsel unsurlardan biridir. Ülkemizin bir dönem en çok kullanılan şehirler arası ulaşım metodu olan “Otobüs seyahati”, beraberinde kendi kültürünü ve alışkanlıklarını oluşturmuş, farklı yönleri ile, belgelenmeye ve sergilenmeye değer bir olgu halini almıştır. Otogar yapısı ve bağlantı yolları zaman içinde alanın fiziksel olarak en baskın unsurları halini almıştır. E5 karayolunun bitiş noktasıdır. Harem aynı zamanda kadıköy ve Üsküdar arasındaki sahil şeridinin kullanımını da etkileyen unsurlardan birisi olmuştur. Haydarpaşa Garı, Haydarpaşa Limanı ve Feribot iskelesi gibi yoğun ve etkili kullanıma sahip olan Harem otogarı bölgenin kentsel yaşantıya katılımında dezavantaj oluşturmuştur. Günümüzde kullanımın azalması ve işlevinin tamamen terk edilmesi sözkonusu olan Harem otogarı için yeni kullanım senaryosu önerirken kentsel bellekteki bu yerini göz önünde bulundurduk.

Kano Merkezi ve Semt Kayıkhanesi

“TERMİNAL”

KIYI SÜREKLİLİĞİ VE ROTALAR Önerdiğimiz tasarımda Üsküdar ve Harem arasında uzanan sahil yolu için yapılan dolgu alanı, Deniz ile şekillenen nitelikli bir kamusal alana dönüştürerek Kentliyi denizle yeniden buluşturmayı hedefledik. Sinanpaşa Cami, Kız Kulesi terasları ve Harem odak noktaları arasında sağladığımız kıyı sürekliliği, Deniz ile farklı ilişki kurma yöntemleri sunan etkinlik alanları ile çeşitlendirdik. Istanbul Boğazı yalnızca izlenen bir öğe değil , aktif olarak deneyimlenen bir unsur olarak projenin omurgasını oluşturmaktadır : deniz havuzları, su sporları merkezi, su oyun alanları, balık tutma terasları, balıkçı barınakları ve balık pazarı, yerel halk için kayıkhaneler, deniz amfileri gibi işlevlerle kıyı hattı boyunca eklemleyerek kıyı kullanımını arttırmayı hedefledik. Deniz ile birlikte alana karakterini veren bir diğer unsur olan Falezler ve üzerinde bulunan ekosistemin sürekliliğini sağlamak için yeşil alanda bulunan ticari birimlerin kaldırılmasını önerdik. Kesintisiz olarak önerdiğimiz bu yeşil bant sayesinde Üsküdar meydanı ile Harem otogarı arasındaki yaya sirkülasyonu için bir alternatif oluşturuldu. Bu rota üzerinde kurguladığımız tarım alanları, çocuk oyun alanları ve spor alanları yerel halk için buluşma noktası oluşturmaktadır. Falez bölgesinde kurgulanan yürüme rotası, sahil ve konut yerleşimleri arasındaki bağlantıyı sağlamaktadır. Bu rota üzerine tasarlanan bakı terasları tarihi yarımada manzarasını yeni bir perspektiften deneyimlemeye olanak sağlamaktadır. Yürüme yolları ve platformlar zemine en az müdahale edecek şekilde yerden yükseltilen ahşap konstrüksiyonlar olarak kurgulanmıştır. Kıyı sürekliliğinin sağlamak için Harem Otogarının güneyinde, yarışma alanının sınırından başlayan bir yaya ve bisiklet köprüsünün liman bölgesinin aşarak Haydarpaşa garıyla birleşmesi öneriyoruz. Bu sayede Üsküdar Kadıköy arası kesintisiz sahil rotası oluşmuş olacaktır. Önerdiğimiz tasarımda sahil yolu dolgusu öncesi var olan sahil kullanımı çeşitlendirip, kesinitisiz bir kıyı kullanımı oluşturacak şekilde planladık.

Önerdiğimiz tasarımda sahil yolu dolgusu öncesi var olan sahil kullanımı çeşitlendirip, kesinitisiz bir kıyı kullanımı oluşturacak şekilde planladık Alanda mevcut olan parçalı yeşil dokuyu sürdürerek oluşturduğumuz yeşil rota patikalarla falez üstü yerleşimlere uzanarak yakın çevrede bulunan tarihi yapıları keşfetme olanağı sağlamaktadır. Kıyı boyunca kesintisiz devam eden rota üzerine yerleştirilen amfiler, oturma alanlar ve seyir terasları sayesinde Boğazı farklı perspektiflerden deneyimlemek mümkündür.

Bu alanı kurgularken Üsküdar ve Kadıköy arasındaki kıyı bandının süreklilik barındıran bir açık alan sistemine sahip olması gerekliliğini ön planda tuttuk. Aynı zamanda bu alanı tüm İstanbul’un hizmetinde olabilecek bir açık hava performans mekanı olarak yeniden işlevlendirmeyi öneriyoruz. Sadece etkinlik olduğunda kullanılan kontrollü / konvansiyonel bir konser mekanı olmak yerine günlük hayatın bir parçası olabilecek ve sahip olduğu manzara izleme potansiyelini burada oluşacak yeşil alan ile birlikte tüm kente sunan bir odak noktası olarak tasarladık. Mevcut terminal yapısının izlerinin hala hissedebileceği, bu izlerin peyzaj tasarımının kılavuz çizgileri olarak kullanıldığı bir yaklaşım izledik. Farklı seyirci sayılarındaki konser ve performanslara farklı konfigürasyonlarda yanıt veren, biletli veya biletsiz etkinliklere olanak sağlayan bir işleyiş oluşturduk. Teraslar oluşturarak yükselen platformlar merkezde bir amfi tiyatro halini almakta. Sahne tribünlere yakın olarak konumlanabileceği gibi, düz zeminde seyircilerin yer alacağı şekilde de uzakta konumlanabilmekte. Yükselen basamakların oluşturduğu kütlede kara tarafına bakan yeme içme ve satış birimleri konumlandı.


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.