Ekim Devrimi: Başka bir dünyaya açılan kapı
Devrimden Diktatörlüğe--------------------------------------------------- -------------------------2 Şubat-Ekim 1917: Birinci Dünya Savaşı’nı sona erdiren ayaklanmalar -------------------------4 İşçi sınıfının toplumsal değişimlerdeki merkezi rolü-------------------- -------------------------8 1917’den sonra Rusya’nın cinsel devrimi--------------------------------- ------------------------10 1917 Ekim Devrimi kimin eseridir? --------------------------------------- ------------------------12 7 Kasım 1917: İşçi sınıfının Ekim Devrimi zaferi------------------------- ------------------------14 Ekim 1917: Devrim mi, Darbe mi? ---------------------------------------- ------------------------15 1905 devrimi: Başka bir dünyaya atılan kocaman bir adım------------ ------------------------18 1917 Şubat Devrimi: Ekmek, Barış, İktidar------------------------------- ------------------------19 Stalinizme giden yolu Lenin mi açtı?------------------------------------- ------------------------21 Lenin sosyalist devrimi nasıl savundu? Teori gri, yaşam yeşildir------- ------------------------23 Stalin devrimci miydi?----------------------------------------------------- ------------------------24 Moskova Mahkemeleri ve Bolşevik Partisi’nin yok edilmesi----------- ------------------------25 Bolşeviklerin katili bir Menşevik: Andrey Vyshinsky-------------------- ------------------------27 Stalinizm, Bolşevizme neden saldırdı?----------------------------------- ------------------------28 Lenin, özgürlük ve örgütlenme------------------------------------------- ------------------------30 Günümüzde Ekim Devrimi------------------------------------------------- ------------------------32
Ekim Devrimi: Başka bir dünyaya açılan kapı
Devrimden Diktatörlüğe Sovyetler Birliği, dağılmadan önce neydi? Komünist miydi, sosyalist mi, başka bir şey mi? İyi bir şey miydi, kötü bir şey mi? Kendini sosyalist olarak düşünenlerin sevmesi, desteklemesi gereken bir şey miydi, değil miydi? Bu sorular, Sovyetler Birliği diye bir ülke kalmadığına göre, doğal olarak günümüzde konu bile değil. Belki doktora öğrencileri meseleyi araştırıyor, tez yazıyor olabilir, o kadar. Oysa, bir zamanlar bu sorulara verilen cevap dünyanın bütün sosyalist örgütlerini birbirinden ayırır, kimin ne tür sosyalist olduğunu belirlerdi. Belirlemek ne kelime, verilen cevap yoğun düşmanlıkların temelini oluştururdu. Sosyalizmden ne anladığımız Bugün bakınca, konu çok teorik, çok akademik gibi görünebilir. Solu gereksiz bir şekilde bölen bir ayrıntı diye düşünülebilir.Öyle değildi ama. Çünkü tartışma, Sovyetler Birliği’ne nasıl bir etiket takacağımızla değil, çok daha temel bir konuyla, sosyalizmden ne anladığımızla ilgiliydi.
hemen hemen tümü de dahil olmak üzere, milyonlarca insan öldürülmüş, sürülmüş, işkenceden geçirilmişti. Demokrasiden eser yoktu. İşçi sınıfının iktidar organları olan işçi konseyleri (sovyetler) onyıllardır toplanmıyordu. İşçiler yoğun baskı altında, üretimde hiçbir söz hakkına sahip olmadan, uzun saatler çalışıyor, grev bile yapamıyordu… Böylesi bir rejime “sosyalist” demek, basit bir tanımlamanın çok ötesinde anlam taşıyordu. Sosyalizm, işçi sınıfının iktidarda olmadığı, hiçbir karara katılmadığı, demokrasi ve özgürlüklerin gündeme bile getirilemediği bir düzen olabiliyorsa, demek ki Marx ve Lenin yanılmıştı, demek ki işçi sınıfının edilgen olduğu bir “sosyalizm” olabiliyordu, demek ki sosyalizmin özgürlükle bir alakası yoktu… Demek ki sosyalizm pek de uğrunda mücadele etmeye değer bir şey değildi.
Nitekim, bu berbat diktatörlüğün “sosyalizm” olduğunu kabul edenlerin büyük çoğunluğu 1989’da Sovyetler Birliği çöktüğü zaman tam da bu sonucu çıkardı: “Eğer Sovyetler Birliği bizim yıllarca, Mesele şuydu: o n y ı l l a r c a Kafası çalışan herkes, Rusya’da inandığımız gibi baskıcı ve gaddar bir diktatör- sosyalist idiyse, o lük olduğunu biliyordu. Devrim zaman ben artık döneminin Bolşevik Parti sosyalist değilim. merkez komitesinin ve ilk Marksizm bu koyu yol Sovyet hükümeti üyelerinin diktatörlüğe
2
açıyorsa, ben artık Marksist değilim, bu işlerle alakam kalmamıştır” dediler. Bir açıdan haklıydılar. Sosyalizm o idiyse, gerçekten de sosyalist olmamak gerekirdi. Çıkarılması gereken çok daha mantıklı sonuç ise şuydu: İşçi sınıfının iktidarda olmadığı yerde, demokrasi ve özgürlüğün olmadığı yerde sosyalizm yoktur, demek ki Sovyetler Birliği’nin sosyalizm ile alakası yoktu. Sosyalizmin işçi sınıfıyla ilgili bir şey olduğunu, demokrasi ve özgürlük anlamına geldiğini (devletleştirmeyle, sanayileşmeyle, elektrifikasyonla filan ölçülemeyeceğini) savunabilmek, önce Sovyetler Birliği’nin sosyalist olmadığını kabullenmeyi gerektiriyordu. En önemlisi buydu ve kavga burada kopuyordu. Sovyetler Birliği’ne “sosyalist” demek, işçi sınıfının merkezî rolünden vazgeçmek, baskının, devlet şiddetinin, milliyetçiliğin sosyalizme dahil olamayacağı inancından vazgeçmek anlamına gelmek zorundaydı. Vazgeçmek istemeyenler
orada sosyalizm filan olmadığını söylemek zorundaydı. Devrim ve karşı-devrim Ama mesele bu kadarla bitmiyor.
uzaklaştırılmış olduğunu, yoğun sömürü ve baskı koşulları altında yaşadığını teslim etmek, arada karşı-devrim gerçekleştiğini kabul etmek ve bu karşı-devrimi açıklamakla mümkündür ancak.
Sovyetler Birliği’nde 1920’lerin Eğer 1917 devrimini dünyanın sonları, 1930’ların başlarında ilk muzaffer işçi sınıfı devrimi (Birinci Beş Yıllık Plan’ın olarak görüyorsak, işçi sınıfının uygulandığı 1928-32 kendi kitlesel eylemi sonucu ik- yıllarında), işçi sınıfı iktidardan tidara el koymasının ilk başarılı düşürülmüş, iktidar organları örneği olarak görüyorsak, o dağıtılmış, ülkenin savaş ve iç zaman daha sonra ne savaşın yarattığı yıkım
yazılmış, karşı-devrimin ve bürokrasinin iktidar olma sürecinin teorisi olan Stalinizm “sosyalizm” olarak sunulmuştur. Bu sunumu kabul edenlerle etmeyenler arasındaki kavga dünyanın her yanında onyıllarca sürdü. Ta ki 1989’da Sovyetler Birliği çökene kadar. Stalinizm’i “sosyalizm” olarak kabul edenlerin büyük çoğunluğu o gün aramızdan ayrıldı, dünya işçi sınıfı hareketinin saflarını kirletmeyi bırakıp yok oldular. İyi oldu. Rusya işçi sınıfının 1917 yılında ve onu izleyen kısa dönemde yaşadığı deneyimler, dünya işçi sınıfına hâlâ ışık tutuyor. Yeter ki, o dönemi izleyen Stalinist karanlığın geleneğimizde yeri olmadığını bilelim. Roni Margulies
olduğunu da açıklayabilmemiz koşullarından çıkabilmesi için gerekiyordu. Aksi taktirde, de- acımasız bir üretim vrimin kaçınılmaz olarak seferberliğiyle işçi sınıfının tüm diktatörlüğe, Lenin’in doğal hakları elinden alınmış, bu olarak Stalin’e yol açtığı sonu- süreci uygulayan Stalinist cundan kurtulamazdık. bürokrasinin iktidarı adım adım kurulmuştur. Ekim 1917’yi izleyen birkaç yıl boyunca işçi sınıfı demokra- Ve üstelik, tüm bu yapılanlar, sisinin ana unsurlarının uygu- “Olumsuz koşullar nedeniyle lanmaya, sosyalizme doğru ilk devrimden, Marksizm’den, adımların atılmaya başlandığını sosyalizmden geri adım atmak ve bu dönemi geleneğimizin zorunda kalıyoruz” diyerek temel bir parçası olduğunu değil, “Marksizm ve sosyalizm söylemek… Ve ama aynı za- zaten bunu gerektirir” diyerek manda 1930’ların yapılmıştır. Bu şekilde sosyalSovyetler’inde işçi sınıfının ik- izm, Rusya’da yapılanları tidardan tümüyle meşrulaştırmak üzere yeniden 3
Ekim Devrimi: Başka bir dünyaya açılan kapı
Şubat-Ekim 1917: Birinci Dünya Savaşı’nı sona erdiren ayaklanmalar Birinci Dünya Savaşı, Avrupa’yı felakete sürükledi. Savaşın başlaması, yıllardır emperyalizm analizi yapan ve militarizme karşı mücadele eden işçi sınıfı partilerinde kolay kolay tarif edilemeyecek bir karamsarlık yarattı. Karamsarlığın, olanlara inanamamanın nedeni, sadece savaşın ortaya çıkarttığı korkunç insan kaybı ve kültürel yok oluş değildi. Bizzat sosyalist partilerin savaş karşısındaki tutumu şaşırtıcıydı, beklenmedikti. Sosyalist partiler, savaşa karşı çıkmak yerine “anavatanın savunusu” sloganıyla, savaşın, kendi devletlerinin çıkarlarını savunan partileri hâline geldiler. İkinci Enternasyonal, dünya sosyalistlerinin kitlesel örgütü olarak, 1914 yılına kadar tüm sosyalist örgütlerin içinde yer almaktan gurur duyduğu bir küresel dayanışma ve eylem ağı olarak prestijli bir örgütlenmeydi. Tüm ülkelerdeki sosyalist partiler İkinci Enternsayonal’de temsil edilmek için yarışır; Enternasyonal, ülkelerdeki sosyalist partilerin iç çelişkilerinde hakem rolü oynayacak yüksek güvenilirliğiyle dünya işçilerinin koordinasyon merkezi olarak tartışmasız kabul görürdü.
karşı net açıklamalar yaptı. Daha 1907 yılında İkinci Enternasyonal’in Stuttgart Kongresi şöyle bir karar benimsemişti: “Savaşın patlak verme tehlikesiyle karşı karşıya kalındığı takdirde; savaşa katılmış ülkelerdeki işçi sınıfına ve onun parlamentodaki temsilcilerine düşen görev, Enternasyonal Büro’nun birleştirici faaliyetinin desteğini alarak, sınıf mücadelesinin yoğunluğuyla genel siyasi duruma bağlı olarak çeşitlilik gösteren araçlar arasında en etkili olacağına inandıkları araçlara başvurarak, savaşın patlak vermesini önlemek için elden gelen tüm çabayı göstermektir.” İkinci Enternasyonal’in 1901’de yapılan Kopenhag Kongresi’nde ve Balkan Savaşı’yla ilgili 1912 yılının Kasım ayında Basel’de toplanan özel konferansında da benzer önergeler tartışılmış ve kabul edilmişti.
sahipti. Büyük elektrik tesisleri, demir-çelik fabrikaları, kömür madenleri, tersane, liman ve tekstil sektörünün gelişkinliğiyle, Almanya’da egemen sınıf, gücünü küreselleştirmek için güçlü bir itki duyuyordu. Ülkede en büyük siyasî güç, bizzat devletti. İşte SPD ise Almanya’da ikinci büyük güç olarak, neredeyse “devlet içinde devlet” olarak tanımlanıyordu. 11 milyonluk sanayi işçi nüfusunun ezici çoğunluğunun siyasî isteklerinin cisimleşmiş örgütü SPD’nin, 1 milyondan fazla üyesi, 4,5 milyon seçmeni, 90 tane günlük gazetesi, gençlik ve kadın örgütleri, kooperatifleri, müzik kulüpleri vardı. SPD Yürütme Komitesi, henüz 25 Temmuz 1914’te savaşa karşı net bir tutum alan bir manifesto yayınlamış ve şu vurguları yapmıştı:
“Almanya’nın sınıf bilinçli işçileri, insanlık ve uygarlık adına, savaş kışkrıtcılarının bu İkinci Enternasyonal, hem caniyane faaliyetlerini şiddetle eder. Alman savaş karşıtlarının en önemli protesto barışın örgütü hem de tüm ülkelerde hükümetinden, işçi partilerinin göz korunması için Avusturya bebeğiyken, Enternasyonal hükümeti üzerindeki nüfuzunu içinde Alman Sosyal Demokrat kullanmasını, bu utanç verici Partisi (SPD), otoritesi savaşın önlenememesi durutartışılmaz ve teorik olarak en munda ise saldırganca bir mügirişmekten gelişkin üyeleri barındıran dev dahaleye bir örgütlenme olarak belir- sakınmasını ısrarla talep eder. egemen Kongelerinde alınan kararlar, leyici partiydi. SPD dev bir Avusturya’daki grubun iktidar hırsı ve/veya tüm ülkelerin sosyalist partileri örgütlenmeydi. Almanya için bağlayıcı yol haritası işlevi dünyanın ikinci büyük sanayi emperyalist çıkarlar uğruna, gören Enternasyonal, Birinci ülkesiydi. Bürokratik, dev bir Alman askerlerinin bir damla Dünya Savaşı’nın alarm zilleri devlet aygıtı, toplumsal gru- kanı feda edilemez.” çalmaya başladığında savaşa plara pay verme yeteneğine
4
başına geçmesine yol açmıştı. Doğruydu, Almanya’yı hızla savaşa atılmak isteyen insanların gürültüsüne teslim etmişti. Fakat savaşın yarattığı yıkıma insanların sonsuza kadar katlanması da mümkün değildi. Savaş, cephede ölen on binlerce genç demekti, cephe gerisinde ise çok kısa bir sürede “karabasanı andıran” bir yıkım başladı. Bu yıkım sonucunda, Almanya’da bir yıl içinde vatansever gösterilerin yerini savaş karşıtı kızgınlığın Ama yalan yoktu. İkinci Enter- ifade edildiği gösteriler aldı. nasyonal’in en kitlesel par- Gösteriler polisle çatışmalarla tisinin 92 milletvekilinin 91’i, son bulmaya başladı. savaş kredilerinin lehinde oy kullanmıştı. Birinci Dünya Bu durum, SPD içinde savaşa Savaşı başlarken, yıllarca karşı olan Karl Liebknecht ve savaşa karşı çıkan, demokrasi, Rosa Luxemburg gibi savaş eşitlik ve adalet isteyenlerin karşıtı sosyalistlerin nihayet “Bize düşen görev… ülkemizin saflarında benzeri görülmemiş seslerinin duyulmasına yol açtı. bağımsızlığını ve uygarlığını bir karamsarlığı da yaratarak Liebknecht, 1916 yılında birkaç insanlığı felakete bin işçi ve gence yaptığı savaş korumaktır… Bizler, tehlike adeta karşıtı konuşmanın başında anında anavatanı yüz üstü hazırlamıştı. tutuklandı. Ama duruşma bırakıp gitmeyeceğiz.” Yine de geçici bir karamsarlık, günü, 55 bin işçi onunla Savaşa karşı yoksulların, hemen yerini savaşa karşı, dayanışmak için greve gitti. durdurmak için Daha fazla sayıda işçi, Alman işçilerin ve tüm ezilenlerin savaşı uluslararası çıkarlarını dile ge- sürdürülmesi gereken mü- devletinin vatan savunması sınırlarını savaşla tiren bir partiden, bir anda cadelenin başlıklarının neler değil, “anavatanın savunması” tezini olabileceği tartışmasına yerini genişletme çabası içinde sahiplenen ve savaşta bırakmıştı. Doğruydu, sosyal olduğunu kavradı. Ertesi yıl Rus Almanya’nın çıkarlarını koru- demokrasinin sert milliyetçi devriminin patlaması, SPD maktan bahsetmeye başlayan dönüşü, işçi kitleleri arasında liderliğinin en sağcı kanadının SPD liderliğinin tutumu sosyal şovenlerin dümenin “ulusal savunma amaçlı savaş” iddiasına da son verdi. Rusya’da kendi iktidarına yürüyen işçiler, açıkça acil barış istiyordu.
Ne var ki, savaş yaklaşan bir tehlike olmaktan çıkıp, siyasal ve askeri bir olgu olarak güncel bir vaka hâline geldiğinde, tüm dünyada sosyalistler ve savaş karşıtları, bu açıklamaların suya yazılmış olduğunu göreceklerdi. İkinci Enternasyonal, antimilitarist, savaş karşıtı temel özelliğini, farklı ulusal üniformalar giyseler de her ülkenin ordusunun aynı işçi sınıfından oluştuğu tespitini; dolayısıyla savaş alanlarında ölenlerin aynı yoksullar sınıfından oluştuğu vurgusunu unutuvermişti. 10 gün önce yapılan savaş karşıtı açıklamalar bir anda unutuluverildi. 10 gün önce antimilitarist çağrılar yapan SPD liderliği, 10 gün sonra şu açıklamayı yapabiliyordu:
karşısında, İkinci Enternasyonal içinde yer alan ve savaşa tutarlı bir şekilde karşı çıkmaya devam eden aktivistler gelişmelere inanamadılar. Rus sosyalistlerden Lenin, 4 Ağustos’ta Alman parlamentosunun oturumunda SPD milletvekillerinin askeri bütçe lehinde oy kullandığını gazetelerden öğrendiğinde, bunun Alman Genelkurmayı tarafından üretilen bir yalan olduğunu düşündü.
Almanya’da 200 bin metal işçisi ekmek için greve çıktı, grev hızla savaş karşıtı duyguların mayalandığı bir havuza dönüştü. Sovyet Devrimi, Almanya’da savaşa karşı giderek derinleşen hoşnutsuzluğun politik bir odak kazanmasına yardımcı oldu. 1918 Ocak ayında 400 bin işçi greve çıktı. 5
Ekim Devrimi: Başka bir dünyaya açılan kapı
Kitlesel toplantılarda grevi yönlendirecek temsilcilerin seçilmesi kararı alınmıştı. Greve 100 bin kişi daha destek verdi.
hemen tamamının paylaşılmasını beraberinde getirdiği bir dönemin koşullarının ürünüdür.”
Bir yandan Rusya, savaşın yarattığı yıkım içinde bir işçi devrimiyle acil barış talebini somut bir biçime büründürmüşken, Almanya’da ise savaş baronlarına savaşı sürdürmelerini engelleyen bir iç tehdit, Alman işçi devrimi sözünü söylemek üzere başını kaldırmaya başlamıştı.
Lenin, bu durumda “anavatanın savunusunu” önerenlere, bunun farklı ülkelerin işçilerinin savaş alanlarında birbirini öldürmeye devam etmesi anlamına geldiğini, savaşı sona erdirmeyi değil savaşı sürdürmeyi, ulusların egemenlik kapışmasından birisinin galip gelmesi için çalışmayı önerdiğini anlatıyordu. Oysa, yapılması gereken, her ülkede yoksulların, işçilerin ve savaş karşıtlarının, kendi egemen sınıflarına, kendi devletlerine karşı, savaşın acil bir şekilde sonlandırılması için basınç yapmasıydı.
SPD liderliğinin savaştan yana tutum alması kısa süreli bir şok etkisi yaratsa da, Avrupa çapında savaş karşıtları mücadeleye ara vermeksizin devam ettiler. Savaş bir vahşetti ve milli duygularla cepheye giden insanlar savaşın şiddetiyle yüz yüze kaldığında, bu duyguların geçici karakteri hemen açığa çıkıyordu. Savaş bir yndan da cephe gerisinde ailelerin, şehirlerin yaşadığı yıkım anlamına geliyordu. Rus sosyalisti Lenin, bu ruh hâlini ve yıkımı en net gören ve savaşa karşı dönemin milliyetçi duygularının hakimiyeti altında boğulan insanlara şaşırtıcı ve tehlikeli gelen açıklamalarıyla, savaşa son vermek için her ülkede hareketlerin kendi egemen sınıflarına yönelmesi gerektiğini savunuyordu:
Bu, anlatması kolay ama egemen fikirlerin, milliyetçiliğin, anavatanı savunmak için ölmenin yüceltildiği hakim ahlak anlayışının ortasında “hainlikle” suçlanacak kadar farklı ve radikal önerilerdi. Hakim ahlak anlayışı ise, gerçek yaşamın acılarının ortasında çile çeken askerlerin ve savaşa yapılan yatırımlar nedeniyle açlık ve hastalıktan kırılan milyonlarca yoksulun çok umurunda değildi. Savaş karşıtı sosyalistler, esas olarak bu kitlelere sesleniyor, bu kitlelerin savaşa duyduğu kızgınlığı, savaş politikalarını izleyen esas sorumlulara yöneltmeye ve böylece savaşı derhal sonlandırmaya çalışıyordu.
“Şimdiki savaş emperyalist bir karaktere sahiptir. Bu savaş, kapitalizmin gelişiminin en yüksek düzeyine ulaştığı, yalnızca meta ihracının değil fakat aynı zamanda sermaye ihracının da çok büyük önem Rusya’da 1917 yılının Şubat kazandığı, üretimde tekelleşme ayında bu politika hedefine ve ekonomik yaşamın ulaştı. Köylülüğün desteklediği uluslararasılaşmasının muaz- Rus işçileri, Çarlık rejimini zam boyutlara eriştiği, izlenen birkaç günlük kendiliğinden bir sömürge siyasetinin dünyanın ayaklanmayla devirdiler. Bu de6
vrime Bolşevik işçiler elbette ellerinden geldiğince liderlik etti ama Bolşevik Partisi liderlik etmedi, edemedi. Bolşevikler, işçilerin devrim organlarında, Sovyet adını alan işçi meclislerinde küçük bir azınlıktı. Şubat devrimi, savaşa ve yoksulluğa öfke duyan milyonlarca işçi, köylü ve askerin doğrudan kendi eyleminin ürünüydü. Devrim, savaşın son bulması, kıtlığın sona ermesi ve Çarlık rejiminin yıkılması için biriken kızgınlığın, işçilerin ve topraksız köylülerin insanlık dışı koşullara duyduğu isyanın açığa çıkması ve çığ hâline gelmesiydi. 1917 yılı boyunca, Şubat devriminin kaderi, dünyanın ve Birinci Dünya Savaşı’nın kaderini belirleyen temel etken oldu. İşçi ve köylüler, savaşın yıkımı arasından başlarını kaldırmışlar ve Çarlık rejimini devirmişlerdi ama iktidar, yine de hâlâ Geçici Hükümet içinde savaş isteyenlerin ellerinde cisimleşiyordu. Devrim gerçekleşmişti ama savaş hâlâ devam ediyor, yoksul işçi ve köylüler cephede ölmeye devam ediyordu. Lenin sürgünden döner dönmez, savaşa hemen son verilmesi talebinin savunulması gerektiğini anlatmaya başladı. Lenin’in anlattığı, barış isteyenlerle savaş isteyenlerin aynı iktidarı paylaşamayacağı ve savaşa nihaî olarak son verecek olanın işçilerin, yoksul köylülerin ve ordunun tabanında en çok ezilen ve kayıp veren askerlerin kendi iktidarını ilan etmesi olduğudur. Nitekim gelişmeler tam da Lenin’in savunduğu doğrultuda yaşandı. 1917 yılının Ekim ayında, Rusya’da Geçici Hükümeti deviren işçiler,
iktidarı kendi ellerine aldılar. Sovyet iktidarı adını alan bu işçi hükümetinin ilk kararnamesi, Lenin tarafından kaleme alınmıştı ve barış sorunuyla ilgiliydi. Kararnamede şu vurgular vardı: Yeni işçi ve köylü hükümeti Tüm savaşan halkları ve bunların hükümetini adil, demokratik bir barış için derhal görüşmeleri başlatmaya çağırır. Hükümetin böyle bir barışla kastettiği şey, toprak ilhakı (yani yabancı topraklara el konması ve yabancı ulusların zor yoluyla bir başka ulusla birleştirilmesi) ve tazminat olmadan acil barıştır… Hükümet, güçlü ve zengin ulusların istila ettikleri zayıf ulusları nasıl paylaşacakları sorusu üzerine yürütülen bu savaşın sürdürülmesini, insanlığa karşı girişilmiş en büyük suç olarak değerlendirir, istisnasız tüm uluslar için eşit derecede adil olan ve burada işaret edilen koşullarda derhal barış anlaşması imzalamaya kararlı olduğunu resmen ve açıkça ilan eder…” Rusya’nın işçi ve köylü hükümetinden gelen bu çağrı, Rusya’da savaşın nedeni olan siyasi güç odaklarının tasfiye edilmesi, diğer ülkelerde de işçilere, savaştan yorgun düşen askerlere ve yoksullara ilham vermişti. Bir yıl sonra Almanya’da da devrim patlak verdi. Savaşın yorgunluğu ve savaşa duyulan öfke, Almanya’da da savaştan beslenen siyasi iktidarı zorladı. Kasım 1918’de, Almanya’ya yepyeni bir ruh egemendi. De-
vrim patlamıştı, sokaklar “sıradan insanlar” tarafından ele geçirilmiş, burjuvazi neredeyse kaybolmuştu. Chris Harman, Kaybedilmiş Devrim kitabında, dönemin tanıklarından yaptığı alıntılarla bu ruh hâlini şöyle özetliyor: “Şık giysileri içinde beyler ya da hâli vakti yerinde zarif giysili hanımlar, sokağa çıkma cesareti gösteremiyorlardı. Sanki yer yarılmış ve burjuvazi bir anda ortadan kaybolmuştu. Ortalıkta dolaşan yalnızca işçiler, yani ücretli kölelerdi.” Sadece Almanya’da değil, tüm Avrupa’da devrimci altüst oluş yaşanıyordu. İngiltere Başbakanı Lloyd George, Fransa Başbakanına şunları yazıyordu: “Avrupa’nın bir ucundan diğerine, kitleler, siyasal, sosyal ve ekonomik tüm görünümleri içinde, mevcut düzeni sorguluyor.” İşte bu sorgulama, özünde savaş karşıtı bir sorgulamaydı. Birinci Dünya Savaşı’nın sonunu, savaşı çıkartan, para, rekabet, sermaye ihracı, daha fazla silahlanma için savaşın sürmesini savunanlar değil; savaşı sorgulayan, savaşın nedenlerini kavrayan, savaşın katlanılamaz acılarından bıkan, yorulan milyolarca işçinin ve savaş karşıtının mücadelesi oldu. Şenol Karakaş
Artı değer Kapitalizmde bütün zenginliğin yaratıcısı işçi sınıfıdır. Patronların elde ettiği sermaye birikiminin temeli olan kâr, ancak işçi sınıfının emeğinin bir bölümüne el konularak elde edilebilir. İşte emeğin el konulan bu bölümüne artı değer adı verilir. Marks’a göre, kapitalist sistemde bir nesne iki tür değer içerir; kullanım değeri ve değişim değeri. Kullanım değeri, o nesnenin insanların herhangi bir ihtiyacını karşılaması anlamına gelir. Değişim değeri ise, malın alınıp satılabilir bir meta hâline gelmesini sağlayan, yani kârın kaynağını oluşturan değerdir. Bu değer, işçinin emeğinin bir bölümünün kapitalist tarafından gasp edilmesi ile elde edilir. Bir işçinin günde 8 saat çalıştığını düşünün. İşçi, bu çalışmanın 3 saati boyunca kendi emeğinin karşılığı olan ücret için çalışıyorsa, geri kalan 5 saat boyunca patronun kârı için çalışır. Kapitalistler sürekli birbirleri ile rekabet etmek zorunda oldukları için, artı değer gaspını arttırmayı denerler. Bunu iki türlü yaparlar. Ya işçinin çalışma süresini arttırarak, gerekli emek zamanını sabit tutup artı değer üretilen zamanı arttırırlar; ya da emek süresini sabit tutarak artı değer için ayrılan zamanı arttırırlar, yani işçilerin ücretlerinde ve yaşam şartlarında düşüş yaşanır. Bu yöntemlerden birincisine mutlak artı değer, ikincisine ise nispi artı değer adı verilir. Artı değer, kapitalizmin işlemesini sağlayan temel olgudur. Bu olguya dayanan sistemi yıkabilecek olansa, bu değerin yaratıcısı olan sınıf, yani işçi sınıfıdır.
7
Ekim Devrimi: Başka bir dünyaya açılan kapı
İşçi sınıfının toplumsal değişimlerdeki merkezi rolü Marks, Komünist Manifesto’da, burjuvazinin tarih sahnesine çıkışını aktarırken, aynı zamanda işçi sınıfını burjuvazinin mezar kazıcısı olarak ilan etmekteydi. İşçi sınıfı, kapitalizmi yıkmasının, burjuvaziyi tarih sahnesinden silmesinin dışında, kendinden önceki tüm sömürü biçimlerine son verecek sınıftı. Marks, işçi sınıfının sadece kendisini değil tüm insanlığı özgürleştireceğini söylüyordu. Bunun nedeni, işçi sınıfının ne sayısal büyüklüğü ne de diğer toplumsal kesimlerden daha fazla acı çekmesi olabilirdi. Komünist Manifesto’nun yazıldığı dönemde işçi sınıfı, günümüzdeki büyüklüğü ve yaygınlığıyla karşılaştırdığımızda neredeyse okyanusta bir damla kadardı. Hemen hemen İngiltere dışında hiçbir yerde sanayi gelişmemişti. Komünist Manifesto’da bahsi geçen işçi sınıfı, iş buldukları sürece yaşayan ve sermayeyi arttırdığı sürece iş bulan emekçilerdi. Mark’ın işçi sınıfı diye tarif ettiği kesimlerin büyük bir kesimi, ev işçilerinden oluşmaktaydı. Öte yandan işçi sınıfı diğer toplumsal kesimlerden daha fazla acı çekmiyordu. Toplumun en yoksul kesimini de işçilerden oluşmuyordu. Köylüler açlıktan kırılıyorlardı. Dönemde pek çok köylü ayaklanmaları olduğu hâlde, Marks, köylülüğü değil işçi sınıfını devrimci sınıf olarak işaret ediyordu.
8
vrimi, işçi sınıfının kitlesel mücadelesi sonucunda gerçekleşti. Birinci Dünya Savaşı sonlarında ekonomisi iyice kırılgan hâle gelen Çarlık Rusya’sı, işçi sınıfının kitlesel grevleri sonucunda yıkıldı. Rusya’daki işçi hareketi 1915’ten itibaren hızla yükseldi. Çeşitli yerlerde yoğun grev hareketleri yaşanırken, pek çok yerde işçiler polisle çatıştılar. Bunlardan en göze çarpanı, siyasal talepler de içeren Putilov greviydi. Bazı grevcilerin tutuklanması üzerine grev bütün Petersburg’a yayıldı. Şubat 1917 yılında Çarlık rejimini yıkan işçiler, 1905 devriminin deneyimiyle daha merkezi ve daha yaygın bir şekilde Sovyetler’i inşa ettiler. Sovyetler, coğrafi temellere göre değil, işyeri esasına göre örgütlenen yapılardı. Bu nedenle her kademede seçimle görevlendirilenler, her an geri çağrılabiliyorlardı. İşyerinde işçiler her an toplanma, Rusya’da 1917’de Şubat’ta sorunlarını tartışma, kararlar temsilcilerine yeni başlayan ve işçi sınıfının alma, görevler verme hakkına sahipti. zaferiyle sonuçlanan Ekim De-
İşçilerin kapitalizme karşı tek alternatif sınıf olma özelliği, üretim sürecindeki konumlarından kaynaklanıyor. Kapitalizmin varlığı ve sürekliliği emek sömürüsüne dayanıyor. Sermaye birikimi, işçi sınıfının karşılığı ödenmeyen emek gücünü oluşturmakta. İşçiler çalışmazsa, üretim durursa kapitalizm işlemez. Daha da önemlisi, işçi sınıfı diğer toplumsal kesimlerden farklı olarak, kolektif davranabilme yeteneğine sahip tek sınıf. Bugün kullandığımız cep telefonundan soframızda bulunan her türlü besin maddesine, çöplerimizin toplanmasından ulaşımı sağlayan taşımacılığa kadar her türlü üretim, işçi sınıfının uluslararası kolektif faaliyetinin bir sonucu olarak ortaya çıkıyor. İşçi sınıfının üretim sürecindeki merkezi konumu, onun kapitalizme alternatif tek sınıf olmasının da temel nedenini oluşturuyor.
Geri çağırma hakkı bir kurala sahip değildi. İşçiler kendilerini temsil edemediğini düşündükleri bir kişiyi her an oylamayla geri çağırabiliyorlardı. Sovyet sisteminde, sömürü düzeninin bekçiliğini yapan, polis ve düzenli ordu lağvedildi. Aşağıdan yukarı örgütlenen, doğrudan demokrasiye dayalı, işçi sınıfının kolektif mücadelesinin bir sonucu olarak ortaya çıkan Sovyetler, aynı zamanda kapitalist ücret sistemine son verdi. Bürokrasiye, devlet ve parti yöneticilerine ortalama bir işçi ücreti ödeyen bu kurum, üreten yöneten ayrımını ve ayrıcılıkları ortadan kaldıran, her türlü hiyerarşik yapılanmayı ortadan kaldırmaya yönelik pratikleri güçlendirdiğinden, kapitalist devlet mekanizmasına alternatif olmasının dışında bürokrasinin sönümlemesini sağlayacak tüm mekanizmaları hayata geçirmekteydi. Rusya’da devrim, bütün işçilerin kapitalistlere karşı kitlesel mücadelesinin sonucunda gerçekleşti. Sayısal anlamda Rusya’da işçi sınıfı toplumun küçük bir kısmını oluşuyordu ve asıl olarak Petrograd’ta yoğunlaşmıştı. İşçi sınıfının kitlesel mücadelesi, Çarlık Rusya’sı gibi devasa bir baskı mekanizmasını parçalayarak onun yerine işçi hükümetini inşa etmeyi başardı. Kitlesel grevler grev komitelerine, grev komiteleri kendi aralarında organize olabilen Sovyetlere dönüştü. Rosa Lüksemburg’un deyimiyle “kapitalizmin zincirleri üretildiğe yerde kırılmalıydı”. Ve öyle de oldu. İşçi
sınıfının
toplumun diğer kesimleri üzerinde de etkisini gösterdi. Devrim kapitalist devlet yapısını parçalarken, kolektif olarak davranma özelliğine sahip olan işçi sınıfının yönetebileceğini gösterdi. Günümüz dünyasıyla kıyaslarsak, Rusya’da tarihin en özgürlükçü ve demokratik deneyimi yaşandı. Kadınların üzerindeki tahakkümün kaldırılmasına yönelik çok cesur adımlar atıldı. Toplu yemekhaneler ve çocukların bakımını sağlayan kreşler açıldı. Eşcinsellik ve farklı cinsel yönelimler yasal olarak tanındı. Ulusların hapishanesi hâline gelen Çarlık’ı deviren işçiler, ezilen tüm uluslara en geniş özgürlükleri tanıdılar. Milyonların meydanları işgal ettiği, ayaklandığı, kitlesel grevlere tanıklık ettiğimiz günümüz dünyasında “başka bir dünya mümkün” diyen, “gerçek demokrasi” talebiyle meydanları işgal eden kalabalıkların neyin, nasıl yapılması gerektiği sorusunun cevabı Ekim Devrimi’nin derslerinde saklı. Ekim devrimi, kapitalizmi yıkmanın, başka bir dünyanın kapılarını aralamanın ancak işçi sınıfının kitlesel mücadelesiyle mümkün olacağını gösteriyor. İşçi sınıfı kendisi dışındaki tüm ezilenlerin ve gezegenin kurtuluşunu sağlayacaktır. Ekim devriminin deneyimleri en iyi kanıtıdır. Çağla Oflas
mücadelesi, 9
Ekim Devrimi: Başka bir dünyaya açılan kapı
1917’den sonra Rusya’nın cinsel devrimi 1917 Rus Devrimi, eşcinsel erkeklerin ve lezbiyenlerin hayatını değiştirdi. Rusya, bir toplumun herkesin yararına nasıl yönetilebileceğini ilk defa gören işçiler, yoksullar ve ezilenler için bir yol gösterici oldu.
izni olmadan seyahat edemez, çalışamaz veya eğitim göremezlerdi. Köylüler için ise evlilik, ihtiyaçtan ve hayatta kalabilmek içindi. Bir kadının görevi, tarlada kocasına yardım etmek ve işler sürdürebilsin diye çocuk üretmekti.
Mevcut toplumsal düzeni ortadan kaldıran devrim sürecinin ta kendisi, cinsel özgürleşmeyi ve gerçek eşitliği mümkün kıldı.
Aile içi şiddet yaygındı. Şöyle bir atasözü vardı: “Karına baltanın sopasıyla vur, eğil ve nefes alıp almadığını kontrol et. Eğer nefes alıyorsa, seni kandırmaya çalışıyordur ve daha fazlasını istiyordur.”
Devrimin etkisini anlamak için 1917 öncesi Rusya’ya bakmak gerekiyor. Değişim Çoğu insan, yüz yıllardır aynı şekilde yaşamaktaydı; küçük köylerde topraktan geçimini sağlayan köylü olarak. 1861’e kadar çoğu köylü, aristokrasiye ait serfti. Rusya, Çarlık tarafından yönetilen bir diktatörlüktü ve muhalifler, Sibirya’nın zalim soğuğunda sürgüne mahkûmdular. Rusların küçük bir azınlığı zenginlik ve saltanat içinde yaşıyordu. Örneğin, Şeremetevler, 200 bin serfe sahipti ve başlarında bekleyen 340 hizmetçileri vardı. Seks, şiddet ve baskı ile tanımlanıyordu ve cinsel davranışları kilise ve devlet kontrol ediyordu. Eşcinsellik yasa dışıydı. Eşcinsel ilişiklerin olduğunun kanıtı vardı ama bunlar genellikle üst sınıf toprak ağaları ve onların erkek hizmetçileri ve köylüler arasında olan, eşit olmayan ilişkilerdi. Aristokrat kadınlar, kocalarının 10
Kentleşme, cinsellik ilişkilerinde de değişikliklere sebep oldu. Köylü evliliklerini ve aile ilişkilerini şehirlere taşıyacak yer veya para yoktu. Bir eşcinsel altkültür –“küçük eşcinsel dünya”– belirdi. Erkekler parklarda ve halk tuvaletlerinde seks için buluşmaya başladılar. Zengin adamlar garsonlarla, hizmetçilerle, askerlerle ve erkek seks işçileriyle hamamlarda ilişki kurdular. Lezbiyenler için hayat daha zordu. Varlıklı kadınların, zengin lezbiyenler için sosyetik buluşma yerleri olan edebiyat salonlarında harcayacak zamanları vardı. Ama hayat işçi kadınlar için daha zordu; “koshki”ler veya dişi kediler (işçi lezbiyenlere verilen isim) için buluşma yerleri genelevlerdi.
Fakat 19’uncu yüzyılın ortalarından itibaren Rus toplumu değişmeye başladı. Çarlık, serfliği kaldırdı ama gerçek bir demokrasi gelmedi ve aşırı eşitsizlik devam etti. Sanayileşme, Moskova ve St. Büyüyen işçi sınıfı, devrimci Petersburg gibi şehirlerde hızlı hareketin merkezindeydi ve kentleşme demekti. kadınlar giderek daha etkin rol oynuyordu. 1905’te devrim 1870’lerde, kadınlar ve cinsellik patlak verdi ama yenildi. ile ilgili yeni fikirler taşıyan 1917’de devrim başarılı oldu ve radikal hareketler doğdu. “Ne Ekim’de Bolşevik Parti iktidarı yapmalı?” romanı, bu yeni aldı. hareketin kutsal kitabı oldu. Bu roman, burjuva ebeveyn- Erkek ve kadın, yasalar önünde lerinden kaçmak için sahte bir eşit hâle geldi; boşanma, evlilik yapan Vera Pavlovna’nın isteğe bağlı mümkün hâle öyküsünü anlatır. geldi; kilisenin cinsel davranışlar üzerindeki kontrolü Roman, onun rüyalarını anlatır; kaldırıldı ve kürtaj yasallaştı. sonunda, zenginlik ve eşcinsellerin yoksulluğun olmadığı, erkek ve Devrim, kadının eşit olduğu, insanların hayatlarını kökten değiştirdi. cinsellikle ilgili yapacakları işi ve yaşadıkları 1922’de ilişkileri seçebildiği bir ütopya davranışlara yönelik her türlü Ceza Kanunu’ndan resmedilir. Bu gibi fikirler, bin- ifade lerce genç erkek ve kadına esin çıkarıldı. Artık cinsellik suçunun tanımı, bireylerin “yaşam, kaynağı oldu.
sağlık, özgürlük ve onur” hakkına müdahale çerçevesinde yapılıyordu. Eksiksiz bir özgürlük, eşitlik ve gerçek arkadaşlık ile ilgili alışılmadık fikirler temelinde kurulan ilişkiler doğdu. Bu yasal reformlar, toplumdaki değişiklikleri yansıtıyordu. Köylü kadınlar, kocaları onları döverse onları boşayacaklarıyla ilgili şarkılar söylüyorlardı. Bir mahkeme, iki kadının evlenme hakkını onayladı.
destek vermek, tıbbi desteğe erişimlerini sağlamak ve farklı işlerde eğitim görmeleri için merkezler kurdu. Moskova Cinsel Hijyeni Enstitüsü başkanı Dr. Grigory Batkis, 1923’te, Berlin’deki Dünya Cinsel Özgürlük Birliği konferansına Sovyet delegasyonunu götürdü. Batkis, yeni toplumun yaklaşımını netleştirdi: “Sovyet yasaları… hiçbir bireyin hakkı çiğnenmediği sürece, devlet ve toplumun cinsel konulara kesinlikle karışmayacağını ilan eder. Avrupa yasalarında genel ahlaka aykırı olarak belirlenmiş olan eşcinsellik, sodomi ve diğer cinsel tatmin yolları, Sovyet yasalarında sözde ‘doğal’ ilişkiye eşdeğer tutulur.”
Tabii ki bazı yobaz fikirler ve uygulamalar devam etmekteydi. Uzun süre yer etmiş olan fikirlerin üstesinden gelmek zor olabilir. Fakat Bolşevikler, gelişmelerin gerçek olması için çabaladılar ki kadınlar, eşcinseller ve işçiler fiiliyatta da Devrimin birçok kazanımı, özgür olsunlar. bugün bazı ülkelerde hâlâ Bu amaçla, örneğin, komünal mevcut değil. Britanya’da küryemek salonları kuruldu; biraz taj ya da boşanma isteğe bağlı insanların karınlarının değil. Eşcinsellik 1967’ye kadar doyduğundan emin olmak, yasa dışıydı ve akıl sağlığı biraz da kadınları ev işlerinde kayıtlarından ancak 1993’te Britanya’da rahatlatmak için. İç savaş kaldırıldı. döneminde, başkentteki her eşcinsellere yönelik birçok çocuk parasız yemek aldı ve ayrımcı yasa, bu yüzyılın çoğu yetişkin de yemek başlarına kadar yürürlükteydi. salonlarında yemek yedi. ilerlemeler, Eskiden suç sayılan seks işçiliği Rusya’daki yasallaştı. Devlet, seks işçilerine Boşeviklerin emirleriyle değil;
Şubat Devrimi’ni başlatan kadın işçiler, kadınlar için oy hakkı talep ediyor
devrim, toplumu değiştirmek ve toplumun kontrolünü eline geçirmek isteyen büyük çoğunluğun mücadelesiyle gerçekleştiği için mümkün oldu. Fakat ekonomik gelişimin olmaması, ülkenin sosyalizmi koruması için çok yoksul olduğu anlamına geliyordu. Bolşevikler, devrimin daha gelişmiş ülkelere yayılacağına güveniyorlardı. Bu, makul bir varsayımdı. 1919’da Britanya Başbakanı Lloyd George şöyle dedi: “Tüm Avrupa devrim ruhuyla dolu.” Ne yazık ki radikalleşme ilerleme kaydedemedi. Ve zafer kazanmış olan Rus devrimi, Çarlık yandaşları ve yeni sosyalist toplumu yıkmaya kararlı dış güçlere karşı yıllarca savaştı. Savaşın faturası ağır oldu. Savaş, milyonlarca çocuğun evsiz kalmasına ve işçi sınıfının harap olmasına sebep oldu. Duraklama Bolşeviklerin, daha gelişmiş bir ülke sosyalist olana kadar yönetimi ellerinde tutma çabaları sebebiyle, Yeni Ekonomi Politikası’nı (NEP) getirmekten başka seçenekleri yoktu. Bu politika, kapitalizme kısmen yeniden yol verdi. Köylülere tahıl üretmeleri için ödeme yapılıyordu. Sınırlı bütçe, komünal yemek salonlarının ve çocuk kreşlerinin kapanmasına sebep oldu; bu da kadınların çalışmasını zorlaştırdı. Seks işçiliği tekrar artmaya başladı. Eski yöntemler yavaş yavaş geri geldi. Sorun yoksulluk ve gerilikti. Birçok köylü, boşanmayı hiçbir zaman tercih etmedi 11
Ekim Devrimi: Başka bir dünyaya açılan kapı
ildi ve intiharlar önemli oranda arttı. 1934’te Moskova’da ve diğer şehirlerde toplu tutuklamalar gerçekleşti. Eşcinsel karşıtı söylem, Stalinist Rusya ve Nazi Almanya’sı arasındaki savaş propagandasında kullanıldı. Hitler eşcinselliği “komünist yozlaşma” olarak damgalarken, Stalin “eşcinselliği yok edin, faşizm de yok olacaktır”diyordu. 1918’de Rusya’dan bir poster
çünkü komünal yaşamın merkezinde evli çiftler vardı. Bolşevikler, erkek ve kadınları, aile baskısından kurtarmak için uğraşıyordu. Fakat çoğu için tek seçenek aileydi; devlet, kadınlara belli bir hayat standardını garanti edecek paraya sahip değildi. Joseph Stalin, bu tecrit ve fakirlik koşullarında iktidara geldi.1917’de görece küçük bir figürdü ama Rusya’nın geri kalmışlığının çözümünün işçileri ve köylüleri daha üretken olmaya zorlamak olduğuna inanan, yeni ortaya çıkan bir sınıfı temsil ediyordu. Devletin, iş ve hayat üzerindeki kontrolü ve yönetimi giderek artıyordu. Çarlık’ta olduğu gibi, bir kadının esas görevi üreme olarak görülüyordu –yedi çocuklu kadınlar devletten ödenek alıyordu ve on bir çocuklular daha da fazlasını alıyordu. Stalinist devlet kürtajı yasakladı, boşanmayı zorlaştırdı ve eşcinselliği yeniden yasa dışı yaptı. Eşcinsel erkekler sekiz yıla kadar hapisle yüzyüze kaldı. Eşcinseller tekrar yeraltına çek12
1917 Ekim Devrimi kimin eseridir? 1930'larda Ekim Devrimi'ni tasvir eden birçok yağlı boya tablo ortaya çıkmıştı. Devrimin liderlerinden biri olan Lenin koskocamandı. Devrimin diğer lideri Troçki'nin yerine konmuş devasa parti bayrağının yanında mağrur bir şekilde duruyordu. Lenin'in ayaklarının bastığı yerde duran Rus işçileri ve köylüleri, kitle denizinde sadece küçük bir noktaydı. Bu, düpedüz Ekim Devrimi'nin içeriğinin boşaltılması ve Lenin etrafında yaratılan liderlik kültünün pazarlanmasıydı.
Fakat Stalin’in sosyalizme ihaneti, Bolşeviklerin en iyi örnek oluşturduğu devrimci geleneği hiçbir şekilde eksiltmez. Bolşevikler, cinsel özgürlük kazanımını ve daha iyi bir dünya için mücadeleyi ayrılmaz bir bütün olarak 1917 Ekim Devrimi'nden 11 ay gördüler. önce Finlandiya'da sürgünde bulunan bolşevik lider Lenin, Colin Wilson bir toplantıda yoldaşlarına şöyle diyordu: "Devrimi belki (Türkçe’ye Usame Başaran ve de 20 yıl sonra göreceğiz." Özge Karakale çevirdi) 1916 yılının sonunda 1. Dünya Savaşı'nın yarattığı yıkım had safhadaydı. Savaşa karşı çıkanlar bir avuçken, kitleler milliyetçi ve şoven çığlıklarla kanlı bir boğazlaşmaya sürüklenmişti. Rusya'da ise Bolşevik Partisi son derece zayıf, örgütleri dağılmış ve bağlantısız bir konumdaydı. Lenin bu yüzden karamsardı. Sadece iki ay sonra, 1917 Şubat'ında, savaşa karşı çıkan ve 8 saatlik işgünü isteyen kadın işçilerin sokağa çıkmasından kısa bir süre sonra Rus monarşisi yıkıldı. Devrim kendiliğinden gerçekleşmişti. Hiçbir parti bu gelişmeyi öngörememiş ya da bir plan doğrultusunda iradi müdahalede bulunamamıştı. Çarlığı yıkan Rus işçileri, hemen kendi taban örgütlerini kurdular. Far-
brikalarda bütün işçilerin harekete geçmiş ve hegeoyuyla seçilmiş işçi temsilci- monik bir güç olmuştu. Kanlı lerinin oluşturduğu Sovyet hesaplaşma 1919'da (Türkçesiyle Konsey) adı verilen gerçekleşecekti. örgütlenme her tarafa yayılmıştı. En demokratik iktidar 1917 Şubat'ı ile Ekim'i arasında ikili bir iktidar dönemi yaşandı. Bir yanda Sovyetler, öte yanda burjuvazinin soldaki yandaşlarıyla oluşturduğu geçici hükümet. Bu süreç boyunca Lenin ve partisi, inatla Sovyet iktidarını savundu. Bolşevikler, sovyetlerin çoğunluğunu kazanmak için uğraştı. 1917 Eylül'ünün sonunda ise Bolşevikler sovyetlerde çoğunluk olmuştu. Rus işçileri ve köylülerinin verdiği destek sonucu, ayaklanma parti tarafından örgütlendi. Ama yine bir müthiş plan doğrultusunda değil. Doğası gereği gizli olan ayaklanmanın tarihi, ayaklanmaya karşı çıkan bir bolşevik lider Zinovyev tarafından ifşa edilmişti! Zinovyev gibi birçok Bolşevik kadro iktidarın alınması konusunda tereddütlüydü. Ancak Lenin ve Troçki, tabanın temsilcileri olarak doğru anda iktidarın alınmasını sağladılar. 1917'deki iki Rus Devrimi'nin tarihine bakıldığında, devrimin milyonlarca işçi ve yoksul köylü tarafından aşağıdan gerçekleştiği, devrimci partinin ise bu eğilimi tanıdığı ölçüde çoğunluğun desteğini kazandığı görülür. Ekim Devrimi tarihin en kansız devrimlerinden biridir. Devrimin kalbi olan Petersburg'da ayaklanma sırasında 1 kişi bile ölmemiştir. Moskova'da küçük çaplı çatışmalar sonucu az sayıda insan öldü. Çoğunluk
1917-1919 yılları arasında Rusya'da tarihin en demokratik ve özgürlükçü iktidar deneyimi yaşandı. Devrim, hiçbir burjuva iktidarın cesaret edemeyeceği kararlar aldı. Eşcinsellik ve farklı cinsel yönelimler yasal olarak tanındı. Kadın üzerindeki erkek tahakkümü yasal olarak ortadan kaldırılırken, kolektif kreşler ve mutfaklar açıldı. Kağıt üzerindeki yüksek vergiler kaldırıldı, dünya ve Rus edebiyatından milyonlarca kitap ücretsiz olarak dağıtıldı. Askeri hiyerarşi ve rütbeler yasaklandı. Ücretler eşitsizliğine karşı savaş açıldı. Kaba saba denilip hor görülen sıradan insanların önü açıldı.
cirleme reaksiyona neden olmasıydı. Avrupa'dan, özellikle Avrupa kapitalizminin kalbi Almanya'dan bir devrim gelmediği sürece, Rusya'da devrimin yaşama şansı yoktu. Lenin, birden fazla kez Alman Devrimi'nin zaferi için Rus Devrimi'nin feda edilebileceğini söylemişti. 1919-1923 Alman Devrimleri başarısızlığa uğradı. Dünyanın birçok yerinde devrimler, ayaklanmalar oluyor, Sovyetler kuruluyordu. Ama hiçbir ülkede Bolşevik Partisi gibi işçi sınıfı içinde kökleri olan ve bu sınıfın kitlesel onayını almış bir parti yoktu.
1919 yılında dünyadan beklenen yankı gelmezken, Rusya'da eski toplumun devamını isteyen güçler toparlanmış ve bir iç savaş başlatmıştı. 1921'e gelindiğinde Ekim Devrimi'ni gerçekleştiren işçilerin ezici Doğrudan demokrasi, işçi sınıfı çoğunluğu cephelerde iktidarının temel özelliğiydi. ölmüştü. İşçi sınıfı atomize Sovyet aygıtı için seçilen tem- olurken, büyük şehirleri kıtlık silciler, ortalama bir işçi ücreti kaplamış, mülk sahibi köylüler kadar para alıyordu. Her an devrime karşı direnişe geri çağrılabilirlerdi. Burjuva geçmişti. Toplumsal temelini toplumunda seçimlerde 5 yitiren Bolşevik Partisi, devletle dakikalık gerçekleşen özdeşleşmişti. Sovyetler ve demokrasi, devrimci iktidar diğer taban örgütleri sönerken, sırasında sürekli yaşatılan bir Kızıl Ordu en güçlü olguydu. örgütlenme olmuştu. Stalin liderliğindeki bürokrasi tüm ipBugün kendine komünist diyen leri eline almıştı. kimilerine göre, demokrasi devrim, 1921-1929 demek faşizm demek. Ama Karşı Lenin ve yoldaşları hiç de böyle arasındaki çetin mücadelelerin sonucu zafere ulaştı. Stalin, düşünmüyordu. 1926'da milliyetçi "tek ülkede sosyalizm" doktrinini Karşı-devrim uydurmuştu. 1929 yılında mutLenin, Troçki ve Bolşevikler'e lak iktidarı elinde tutan stalinist göre Rus Devrimi, Dünya De- bürokrasi, Rus toplumunun vrimi için atılan bir adımdı. önceliği olarak sermaye birikikoymuştu. 1936'da Üstelik tali bir adımdı. Önemli mini olan, bu hareketin bir dizi zin- Moskova Duruşmaları diye 13
Ekim Devrimi: Başka bir dünyaya açılan kapı
anılan terör döneminin ardından milyonlarca işçi, köylü, muhalif, Rus olmayan ulusların üyeleri, eşcinseller, kadın hakları savunucuları katledilmişti. 1940 yılında stalinist bürokrasi 2. Dünya Bundan tam 96 yıl önce, işçi Savaşı'nın bir tarafı olarak mi- sınıfının devrimci mücadelelyonlarca işçiyi cepheye sine bugün bile yol göstermeye devam eden Ekim Devrimi göndermişti. gerçekleşti. İnsanlık tarihinin Ancak tarih, sınıf mü- dönüm noktalarından biri olan cadelelerin tarihidir. Hiçbir bu devrim, önemli derslerle parti, merkez komitesi, yüklü uzun bir sürecin yanılmaz şef, bu toplumsal ürünüdür. 25 Ekim (Batı yasaya karşı duramaz. takvimine göre 7 Kasım) günü Petrograd'da Rusya'da işçi devrimini ezen, Bolşevikler harekete geçti ve şehrin kilit dünya devrimini satan ve tarihin en ağır baskıcı rejim- noktalarını ele geçirdi. Devrim lerinden biri olan Sovyetler artık başlamıştı. Birliği 1991'de çökecekti. Rusya'da yaşanan devrim Çöküşü başlatan 1989'da süreci, Şubat 1917'de Çarlığın Doğu Avrupa'da Rusya'nın devrilmesiyle birlikte tarihte kuklası stalinist hükümetleri yeni bir sayfanın açılmasına yıkan işçi sınıfının hareketiydi. neden oldu. Bu andan itibaren 1917 Ekim'inde tarihe paran- yaşanan inişli çıkışlı bir süreçle tezi işçiler açmıştı, 1989- birlikte sovyetlerde örgütlü işçi 1991'de parantezi kapatan ve asker temsilcileri, çeşitli burjuva partilerinin içyüzünü yine işçiler oldu. kavradılar ve giderek artan oranlarda Bolşevikleri destekSelim Işık lemeye başladılar. Troçki'nin de (Sosyalist İşçi'nin 13 Kasım Rus Devriminin Tarihi'nde 2009 tarihli 380. sayısından belirttiği üzere, Ekim ayına gelindiğinde şartlar artık alınmıştır.) tümüyle olgunlaşmıştı.
7 Kasım 1917: İşçi sınıfının Ekim Devrimi zaferi
Daha önce 20 Ekim'de toplanması kararlaştırılan Sovyetler İkinci Kongresi, 25 Ekim'e ertelenmişti. Bolşevik Merkez Komitesi, kongrenin açılışından önce Geçici Hükümete son darbeyi indirmeye kararlıydı. 25 Ekim sabahı (Batı takvimine göre 7 Kasım sabahı) erken saatlerde Bolşevik kuvvetler Petrograd'da harekete geçti ve kentin kilit noktaları işgal edildi. Öğleden sonra Petrograd Sovyetinde yaptığı 14
konuşmada Lenin, "işçi ve köylü devriminin" zaferini duyurdu. Ancak hükümet hâlâ kışlık sarayda bulunmaya devam ediyordu. Akşama doğru Bolşevik kuvvetleri kışlık saraya doğru harekete geçti ve saat on bire doğru İkinci Tüm Rusya Sovyetleri Kongresi açıldı. Bu kongrede 649 delegenin 399'u Bolşevik'ti, böylece kongrenin gündemini Bolşevik çoğunluk belirleyebiliyordu. 26 Ekim günü sabaha karşı Kışlık Saray düştü; Geçici Hükümetin bazı bakanları tutuklandı; Başbakan Kerenski ise yurtdışına kaçtı. Kongre, Geçici Hükümet'in düştüğünü ve iktidarın sovyetlere geçtiğini ilân etti; Lenin'in önerisine dayanarak, Barış ve Toprak sorununa ilişkin kararnameleri görüştü ve kabul etti. Ayrıca kongre kapanıştan önce, Tüm Rusya Sovyetler Kongresi'nin ve onun Yürütme Komitesi'nin otoritesi altında çalışacak ilk İşçi ve Köylü Hükümeti olan Halk Komiserleri Konseyi'nin kurulmasını onayladı. Yeni hükümet hemen çalışmalarına başlayıp, Rusya'daki Halkların Kendi Kaderlerini Tayin Hakkı, Sanayide İşçi Kontrolü, Seçmenlerin Seçilmiş Temsilcileri Geri Çağırma Hakkı gibi pek çok kararname çıkartarak ekonomik, siyasal ve kültürel yaşama ilişkin yeni yasal düzenlemeleri yaptı. Yayınlanan kararnameler arasında Ordunun
Demokratikleştirilmesine ilişkin olanları çok önemli dönüşümler getirmekteydi. Örneğin, askeri birliklerde iktidarın asker sovyetlerine ait olması; ordu içinde subayların artık seçimle işbaşına getirilmesi; generallik de dahil olmak üzere onbaşılıktan itibaren tüm rütbelerin ve askeri sıfatların kaldırılması; bu türden ayrımlara işaret eden her türden süsleme ve işaretin kaldırılması; askeri selamlamanın kaldırılması vb. gibi. Böylece Rusya'nın tarihinde eski dönem kapanıyor ve tüm dünya tarihini etkileyecek yeni bir dönem açılıyordu. Ancak kısa bir süre sonra patlak veren iç savaş neticesinde devrim yalnız kaldı. Devrimi gerçekleştiren öncü işçiler savaşta imha oldu, şehirler büyük ölçüde boşaldı, fabrikalarda çalışmaları için köylüler şehirlere getirildi ve işçi sınıfı Lenin'in deyimiyle deklase oldu. İçten içe yeşermekte olan bürokrasi bu durumu değerlendirdi ve Sovyetler Birliği'ni bir karşı devrimle tekrar kapitalizmin karanlığına geri döndürdü. Buna rağmen Ekim Devrimi bugün bile dünya işçi sınıfının yolunu aydınlatan bir meşale olmaya devam ediyor. 06 Kasım 2013
Ekim 1917: Devrim mi, Darbe mi? Hasan Bülent Kahraman Sabah Gazetesi’nde yayınlanan 21 Mayıs tarihli yazısında sık sık ileri sürülen bir tezi bir kez daha gündeme getirdi. Ekim devrimi hakkında şunları yazdı: “Lenin’in, ‘devrim koşulları tamamlanmıştır, Rusya’da işçi sınıfı devrim aşamasına gelmiştir’ türünden saptamaları uydurmadır. Ekim Devrimi de bir askerî darbedir ve bu işlere kafa yoran ama bir tek gün dahi devlet yönetmemiş olan çekirdek elit grubun kendi inandığı siyasal düzeni kurmak mücadelesidir.”
olarak Petrograd’da yaşanan olaylara bakmak gerek. Temmuz Günleri’ne giden süreç 1917 Şubat devrimi ile Rusya’da ikili iktidar oluşmuştu. Bir yanda Kerenski’nin Geçici Hükümeti, diğer yanda işçilerin oluşturduğu Sovyetler. Haziran’de Kerenski hükümeti 1. Dünya Savaşı'ndan çıkmadığı gibi Almanya’ya karşı yeni bir saldırı düzenleme kararı almıştı. Bu karar Şubat devriminde yer alan devrimci garnizonları rahatsız etti, çünkü devrim sonrası kurulan geçici hükümet bu garnizonların silahsızlandırılmayacağını ve Petrograd’dan bir başka yere gönderilmeyeceğini söylemişti. Oysa şimdi Alman işçi ve köylülerinden oluşan Alman askerleri öldürmek üzere görevlendirilmişlerdi. Askerler bunu reddetti. Makinalı Tüfek Alayı’nın askerleri “Alman proletaryasına karşı savaşmak üzere Alman cephesine gitmeyip bunun yerine kendi kapitalist bakanlarına karşı savaşma” kararı aldıklarını açıkladı.
Bu görüş, liberal, anarşist ve muhafazakâr kesimler tarafından onyıllardır iddia edilir. Bunlar arasında 1990’da yazdığı Rus Devrimi kitabı ile tarihçi Richard Pipes en ünlüsü. CIA’in ‘B Takımı’ olarak bilinen bir grubunu kuran ve Reagan yönetiminin Sovyet İlişkileri Direktörü olarak görev yapan Pipes, çok sert bir komünizm karşıtı olarak biliniyor. Bir diğer önemli Ekim Devrimi karşıtı ise Orlando Figes. Figes’in 1996’da yazdığı ve 20 dile çevrilen Bir Halkın Trajedisi kitabı, akademide Pipes’tan çok daha fazla ilgi gördü. Ortak iddiaları şu: Ekim Devrimi sadece Petrograd’da silahlı birliklerin yöne- Troçki, Temmuz Günleri öncesi time el koymasından atmosferi anlatırken, işçilerin Sovyet liderlerine olan ibaret bir darbedir. güvensizliğinden, artan Ekim’in bir darbe sabırsızlıktan, 18 Haziran eyleolup olmadığı anlata- minde geçici hükümetin ne bilmek için, tarihe kadar savunmasız olduğunun Temmuz Günleri görülmesinden ve Putilov olarak geçen, fabrikası grevinin kitlelerde 1917’nin 3-6 Temmuz mevcut sistemin sürdürülemez, günlerinde ağırlıklı hatta artık katlanılamaz hâle
15
Ekim Devrimi: Başka bir dünyaya açılan kapı
geldiği hissini uyandırdığından söz ediyor. Askerî birlikler hızla sola kayarken, Sovyet liderlerinin ise sağa kaydığını anlatıyor. Artık askerler cephede isyan ediyor, savaşmayı reddediyor, emirlere uymuyor. Troçki askerlerin durumunu şöyle tespit ediyor: “Askerler işçilerden daha sabırsızlar. Çünkü hem cepheye gönderilme riskleri var hem de politik stratejiyi anlayabilmeleri çok daha zor. Üstelik her birinin tüfeği var ve Şubat devriminden beri askerler silahın bağımsız gücünü fazla abartıyorlar.” Amerikalı tarihçi Alexander Rabinowitch, 20 Haziran’da gerçekleşen Bolşevik Askerî Konferansı’nda Lenin’in yaptığı konuşmayı ve bu konuşmanın katılımcıların büyük bir kısmında hayal kırıklığı yarattığını anlatıyor: “Eğer şu an iktidarı ele geçirmeye yetenekliysek, iktidarı almış olduğumuz için onu elde tutmaya da yetenekli olduğumuzu düşünmemiz saflık olur. Fraksiyonumuzun [Bolşevik Partisi] Sovyet içindeki gerçek ağırlığı nedir? Diğerlerini boş verelim, iki büyük şehirdeki Sovyetler’de bile kayda değer olmayan küçük bir azınlık durumundayız. Bu gerçek neyi gösteriyor? Bu gerçeği yok sayıp bir kenara itemeyiz. Görünen gerçek şu ki, kitlenin çoğunluğu kararsızlık gösterip duraksamakla birlikte hâlâ Sosyalist Devrimcilere ve Menşeviklere inanıyor. Proleterya partisi, iktidarı ciddi bir biçimde (Blankici yöntemlerle değil) elde edebilmek için, 16
sabırla, sağa sola yalpalamadan, kitlelere her gün sahip oldukları küçük burjuva yanılsamaların yanlışlığını gösterip açıklayarak Sovyet içinde nüfuzunu arttırmak için savaşmak zorundadır. ”
lanma çağrısı yapmama ve Makinalı Tüfek Birliği’ne parti kararlarına uymaları ve iktidarı almaya kalkmamaları talimatını verme kararları alındı. Bu kararlar ertesi günün Pravda’sında da yayınlanacaktı.
Aynı gün toplanan Petersburg Komitesi ise, Lenin’i desteklemediği gibi, Lenin’e çok sert eleştiriler getirdi. Parti üyesi Naumov, partiyi liderlikten yoksun olmakla suçladı. Diğer Bolşevikler, bir an önce ayaklanmazlarsa politik olarak iflas etmiş olacaklarını iddia ediyorlardı.
O sırada Finlandiya’da bulunan Lenin, Merkez Komitesi’nin isteği üzerine Petrograd’a gelerek kalabalığa seslendi. Hemen herkes ateşli bir konuşma beklerken, Lenin kısa bir konuşma yaparak daha çok temkinli ve sabırlı olunması gerektiğini anlattı.
Ayaklanma yanlısı Bolşevikler, Petersburg Komitesi ve Askerî Örgüt’te çoğunlukta iken, Merkez Komitesi Lenin’in uyarıları ile ihtiyatlı davranıyordu. On beş binin üzerinde makineli tüfek askerinin fiili komutanı durumunda olan Semaşko, Merkez Komitesi’ni partinin gücünü “net olarak kavrayamamakla” suçluyordu. Temmuz Günleri ve Bolşevikler Petrograd’da 4 Temmuz günü yarım milyon işçi ve askerin katıldığı “Geçici Hükümeti devirin”, “On kapitalist bakanı indirin”, “Tüm iktidar İşçi ve Asker Vekilleri Sovyetleri’ne” gibi sloganlarla büyük bir gösteri yapıldı. Makinalı Tüfek Birliği’nin önderliğinde her yandan işçi ve askerler sokağa akmıştı. Sovyetler’in iktidarı almasını talep ediyorlardı. Petrograd, pek çok farklı koldan silahlı işçi ve askerler tarafından kuşatılıyordu. Temmuz Günleri başlamıştı. Hemen o gün Bolşevik Şehir Konferansı toplandı; ayak-
Bu kadar büyük bir kalabalık sokaktayken ve askerî birliklerin de desteği alınmışken, çok kolay bir hamle ile Geçici Hükümet devrilebilirdi. Ama Lenin için, yukarıda alıntılanan daha önceki konuşmasından da belli olduğu gibi, esas sorun iktidarın alınması değil, elde tutulabilmesiydi. Sovyetler’de çoğunluğun desteği alınmadan yapılacak bir girişim, Bolşevikleri darbeci olarak gösterecek ve Parti henüz kendisine destek vermeyen işçi ve köylü sınıflarla karşı karşıya kalacaktı. Lenin, bu gösterilerin erken bir ayaklanma ile sonuçlanmaması için bitirilmesi gerektiğini düşünüyordu. Bolşevik Parti Merkez Komitesi, 5 Temmuz’da gösterilere son verme çağrısı yaptı: “Yoldaşlar! Mevcut politik bunalım göz önüne alındığında amacımıza ulaşmış bulunuyoruz. Bu yüzden gösteriyi bitirmeye karar verdik. Bırakın herkes greve ve gösteriye barışçıl bir biçimde son versin. Gelin bunalımın daha da derinleşmesini bekleyelim.
Gelin güçlerimizi hazırlamayı sürdürelim. Hayat bizden yana; olayların gidişatı sloganlarımızın doğruluğunu gösteriyor.”
Temmuz Günleri, parti içerisinde de işçi ve askerler arasında da farklı bilinç düzeyinin olduğu ve bunun Geçici Hükümet’e yönelik öfkeyle birleştiği anlarda nasıl Lenin ve Merkez Komite’nin karşıt tutumlarla kararına rağmen, ayaklanma karşılaşılabileceğini gösterdi. başladığında Bolşevikler ayaklanma içerisinde yer almaktan Lenin, Temmuz Günleri’nin geri durmadı. Zamansız ardından şu satırları yazar: olduğunu düşünseler de, “Olayları en doğru şekilde forgelişmekte olan olaylara mü- müle eden tanımlama dahil olmanın tek yolu hükümet karşıtı gösteridir. içerisinde yer almaktı. 5 Tem- Fakat önemli olan şu ki, bu muz gösterileri Bolşeviklerin sıradan bir gösteri değildi. Bu önderliğinde yapılarak ayak- bir gösteriden daha fazlası ve lanma ile sonlanmadan bitir- bir devrimden daha azıydı.” ildi. Bu sayede düzenli bir geri çekilişi organize edebildiler. İktidarı almak yeterli değil, sorun onu elde tutabilmekti. Lenin, 1919’da Temmuz günleri Ekim Devrimi'nin ardından ile ilgili olarak şunları söyler: gelen saldırılar düşünüldüğünde, Ekim’deki “Kitleler savaşa giriştiklerinde kadar dahi güçlü olmayan yanlışların yapılması Sovyetler ve Bolşevik partisinin kaçınılmazdır; ancak durumunun ne olacağı tahmin komünistler kitlelerin yanında edilebilir. kalmayı sürdürür, bu yanlışları görür, bunları kitlelere açıklar Troçki, Temmuz günlerini Paris ve anlatır, yanlışları düzeltmeye Komünü’nün düştüğü duruma çalışır ve büyük bir azimle sınıf benzetiyor. Eğer gösteriler bilincinin kendiliğindenlik üz- ayaklanmaya dönüşseydi bir erine galebe çalması için ça- yarım devrim olacaktı ve ülkenin geri kalanından kopuk, balar.” yalıtılmış, kendi arasında dahi Nisan Tezleri’nde “Bütün İkti- net bir programı olmayan, dar Sovyetler’e” sloganını ileri daha çok silahlı birliklerin sürerek işçi sınıfı yönetimini desteği sayesinde alınan bir sonu Paris geçici hükümete karşı savunan iktidarın ve partisini bu hatta çekmeye Komünü’nün sonu gibi olaçalışan Lenin, sadece birkaç ay bilirdi. Bolşeviklerin müdasonra baş gösteren erken halesi olmasaydı Temmuz hareketin ayaklanma ihtimaline karşı bu Günleri’nde kez çubuğu işçi sınıfının liderliğini anarşistler veya çoğunluğunu devrimci fikirlere başka bir maceracı grup yükkazanmaya doğru bükerek lenebilir ve ağır bir yenilgi partisini frenlemeye alınabilirdi. çalışıyordu. Yaşanan bu erken ayaklanma, Erken bir ayaklanmadan karşı devrimcilere aradıkları devrime fırsatı verdi ve Kornilov önderliğinde bir darbe girişimi
yaşandı. Bolşevikler en önde bu karşı devrimci darbeye karşı azınlıkta oldukları Sovyetler’i korudular ve ancak ondan sonra, ilk kez 31 Ağustos’ta Sovyetler’de çoğunluk olmayı başardılar. Lenin’in Temmuz Günleri’nde silahlı müfrezelerdeki desteğine güvenen yoldaşlarının ayaklanma çağrılarına karşı ısrarla Sovyetler’deki işçileri kazanmak gerektiği yönündeki tavrı, Türkiye’de bazı sol çevrelerde hâlâ etkili olan, silahlı bir azınlığın kendini işçi sınıfının yerine ikame ederek iktidarı devralması üzerine kurulu yaklaşımlardan tamamen farklıdır. Lenin, bir yandan erken bir ayaklanmaya karşı çıkarken, öte yandan her fırsatta yerden yere vurduğu Kerenski hükümetini Temmuz Günleri'ni fırsat bilen karşı devrimcilere ve Kornilov darbesine karşı kesin bir şekilde savunacaktı. Devrim sürecinde yaşanan bu iki beklenmedik gelişmede de Lenin tutarlı bir şekilde Sovyetler’i savundu. Bu süreçten muazzam bir deneyimle çıkan Rusya işçi sınıfı böylece Ekim devrimi ile zafere ulaşabildi. Bolşevikler’in Temmuz Günleri’nde iktidarı almak yerine Sovyetler’de çoğunluğun desteğini kazanmak üzere uyguladıkları siyasî mücadele, Sovyet Devrimi’nin silahlı bir darbeden ibaret olduğunu anlatanlara karşı önemli bir cevap niteliği taşır. Özdeş Özbay
(Bu yazı ilk olarak AltÜst dergisinde yayınlanmıştır. www.altust.org)
17
Ekim Devrimi: Başka bir dünyaya açılan kapı
1905 devrimi:
Başka bir dünyaya atılan kocaman bir adım 1905 devrimi, Ocak ayında Rusya'da gerçekleşti. Çarlık rejimi tüm baskı aygıtlarıyla, tüm kokuşmuş bürokrasisiyle egemenliğini sürdürüyordu. Kötü olan, çarlığın bu egemenliğinin sarsılmaz olduğu fikrinin yaygın olmasıydı. Bu yaygın fikre rağmen Rusya'nın işçileri ve ezilenleri isyan ettiler. Çarlığın sarsılmazlığı fikrini sarstılar. Devrime giriştiler. 1904 yılında başlayan RusJapon savaşı Rusya'da var olan toplumsal hoşnutsuzluğu daha da artırdı. Savaş, yoksulluğa ve işsizliğe, yoksulluk ve işsizlik toplumsal hareketlenmelere neden oldu. 1905 devrimini değerlendirdiği bir çalışmasında Polonyalı devrimci Rosa Lüksemburg, 1890'lardan 1905 yılına kadar Rusya'da işçilerin eylemlerinin hem yaygınlığının hem de taleplerinin giderek güçlendiğini net bir biçimde anlatır. Savaşın ortasında çarlık rejimi ise işçilerin bu taleplerine hiç yüz vermedi. İşçi bölgelerinde işten çıkartmaların giderek yoğunlaşmasına, çalışma saatlerinin uzunluğuna karşı bir çok fabrikada işçiler grev komiteleri kurdular. Grev komitelerinin amacı, işçilerin patronlara karşı işyerlerinde çıkarlarını korumak için verdikleri mücadeleyi koordine etmekti. Fakat 1905 yılında ezilenlerin çıkarlarını korumak için en işlevsel ve popüler olan örgüt, liderliğini Papaz Gapon'un 18
yaptığı bir tür sendikaydı. 1905 yılının Ocak ayında, giderek yaygınlaşan hoşnutsuzluğu örgütlemek isteyen binlerce işçi, durumdan hoşnutsuz olan binlerce insan saraya doğru yürüyüşe geçti. Ellerinde çarın resimleri, dinsel ikonalar ve "Çar Baba"ya yakaran sloganların olduğu gösteri kimsenin ummadığı bir biçimde son buldu. Çara sorunlarını anlatmak isteyen işçiler çarın kurşunlarına hedef oldular. Yüzlerce işçi çarın askerlerince katledildi. Tarihe Kanlı Pazar olarak geçen bu gösteri ve çarın bu gösteriye acımasızca saldırması, şiddetli bir toplumsal patlamayı tetikledi. Birkaç hafta içinde işçiler kitleler halinde sokaklara çıkmaya, tepkilerini kızgın gösterilerle örgütlemeye başladılar. Rusya'nın tüm merkezi şehirlerinde kitlesel eylemler siyasal yaşama damgasını vurmaya başladı. Çar kısa sürede bir anayasayı, parlamentoyu ve emekçileri koruyan bir dizi yasayı, demokratik bir seçim hakkını onaylamak zorunda kaldı. Binlerce işçinin ölüm emrini veren çarlık rejimi, 1905'in kitlesel eylemlerinin kendi sonunu hazırlamasını engellemek için kitlelerin taleplerini dikkate almak ve birçoğunu hayata geçirmek zorunda kaldı.
hareketinin ekonomik ve siyasal rejimi devrilebileceği yönünde Marksistlerin uzun yıllardır savundukları fikirlerin kanıtlandığı bir süreç oldu. Dünyayı kahramanların, aydınlanmış bireylerin değiştireceğini savunan ve Rusya'da bütün bir sosyal devrimler döneminde etkin olan, bireysel terörist eylem yöntemlerinin benimsenmesine neden olan anlayış, 1905 devrimi sayesinde zayıfladı. Troçki bu durumu şöyle anlatıyor: "Bireysel terör eylemleri olgusu, bir ülkenin politik geriliğinin ve oradaki ilerletici güçlerin zayıflığının şaşmaz belirtisidir. Proletaryanın engin gücünü gösteren 1905 devrimi, bir avuç entelektüel ile çarlık arasındaki teke tek mücadelenin romantizmine son verdi. Birçok makalede tekrarladım; "Rusya'da terörizm öldü."
Önemli olan, işçi sınıfının kapitalist üretim içindeki konumundan kaynaklanan kolektif üretim ve mücadele gücüdür. 1905 devrimi bu gücün önemini göstermiştir. İşçilerin kendilerini patrona karşı savunmak için kurdukları grev komiteleri, işçi eylemleri sırasında hızla biçim değiştirmiş ve bir işçi ayaklanmasının merkezi örgütlenmesini sağlayan ve bugün sovyet adıyla bildiğimiz yapıya evrilmiştir. Bir kere 1905 devrimi birçok ilki sokaklara çıkmaya, baskılara eğmemeye karar başardı. Bunlardan en önemlisi, boyun 1871 yılında Paris'te yaşanan verdiğinde işçi sınıfının eylemişçi isyanından sonraki en inin ne kadar yaratıcı ve önemli işçi hareketiydi. Bir işçi demokratik biçimler adlığının
en başarılı kanıtı 1905 devriminin üzerinde yükseldiği bu sovyet adı verilen örgütlenmelerdir. 1905 devrimi, ardından yaşanan tüm devrimlere ve mücadelelere ilham vermiştir. Rusya'da 1917 yılında yaşanan iki devrim, 1905 devriminin derslerini yaşayan işçi sınıfının eseri oldu. Bu yüzden, 1905 devrimi, sadece devrimin güncel olduğunu, kimsenin beklemediği bir anda, kapitalizmin ürettiği sıkıntılara artık dayanamayan kitlelerin ani, kitlesel ve keskin eylemi olduğunu kanıtlamakla kalmadı. Kapitalist sistemi devrime ve başka bir dünyayı kurma gücünü hangi toplumsal sınıfın taşıdığını da bu yüzyılın başında gösterdi. Sıradan, cahil, okuma yazma oranı düşük olsa da işçi sınıfının değişimin gerçek motoru olduğu 1905 devriminin en önemli deneyimidir. Bir başka önemli deneyim de bu sıradan, cahil ve okuma yazma oranı düşük olan toplumsal gücün, mücadele içinde hızla değişiyor olmasıdır. İşçi sınıfı mücadele içerisinde egemen fikirlerin etkisinden kurtulur, öğrenir ve değişir.
1917 Şubat Devrimi:
Ekmek, Barış, İktidar Birinci Dünya Savaşı henüz sürüyordu. Rus İmparatorluğu ağır yaralar almıştı. Cephede işler kötüydü. Cephe gerisi ise daha da kötüydü. İşçiler savaşa asker olarak gitmek istemiyorlardı. Kimse savaşa inanmıyordu. Açlık vardı. Ekmek bulmak zordu.
5 günlük bir işçi eylemi ile yıkılıp gitmişti. Şubat Devrimi'nde Bolşevikler
1917 Şubat'ında Putilov Fabrikası'nda 150 Bolşevik, Petersburg'un en yoğun sanayi bölgesinde ise 500 Bolşevik Ağırlaşan koşullara karşı işçiler vardı. büyük bir hareketlilik içindeydi. 1916 yılı boyunca 1410 greve 1 Bu sayısal küçüklüklerine milyon işçi katılmıştı. 243 poli- rağmen Bolşevikler bütün işçi eylemlerinde çok önemli bir rol tik grev olmuştu. 1917 yılı daha büyük bir grev oynadılar. hareketi ile başladı. Ancak hiçbir işçi eylemi kararı ile 13 Şubat günü, 500 bin emekçi Bolşeviklerin bir gösteri yürüyüşü yaptı. 18 başlamadı. Şubat'ta Putilov Fabrikası'nın 50 bin işçisi greve çıktı. Bu Tam tersine, kadın işçiler Bölge eylem arada ekmek karneye bağlandı. Komitesi'ne Petersburg'un her yerinde yapacaklarını söylediklerinde Parti Komitesi bu eylem ekmek ayaklanmaları başladı. kararına karşı çıktı. Rus takviminin farklılığından dolayı 8 Mart kadınlar günü Aynı şekilde 27 Şubat'ta Rus Takviminde 23 Şubat'tı. O neredeyse bütün Petersburg gün 50 fabrikadan 87 bin kadın işçileri greve çıkmışken Parti işçi greve çıktı. Onlara Komitesi henüz genel grev Putilov'un 50 bin grevci işçisi çağrısı yapıp yapmamayı tartışıyordu. de katıldı.
Başka bir dünyayı nasıl kuracağımızı tartışırken 1905 devriminin hızına ve yarattığı toplumsal etkiye daha yakından bakmalıyız. 1905 devrimi, sadece bugün neleri yaparsak yenilmeyeceğimizi değil, dünyayı kökünden değiştirmenin ne kadar olanaklı olduğunu da gösteriyor.
Ertesi günü gösteriler daha da Şubat devrimi çok net bir biçimde büyük kitle eylemyayıldı, grevler çoğaldı. lerinin önceden 25 Şubat günü askeri birlik- planlanamayacağını, bir parçağrısı ile lerde isyanlar çıktı. Askerler tinin işçilere ateş açmayı redderken başlamayacağını gösteriyordu. kendi subaylarını vurmaya ve silahları ile birlikte işçilerin Sovyetlerin kuruluşu yanına geçmeye başladılar. Şubat ayının o 5 gününde temel sloganları Kadınların eyleminden 5 gün işçilerin Şenol KARAKAŞ sonra 28 Şubat'ta Rus Çarlığı "ekmek, barış ve iktidar"dı. 06 Nisan 2010 devrildi. Dönemin en kanlı diktatörlüğü İşçiler 24 Şubat'ta sovyet 19
Ekim Devrimi: Başka bir dünyaya açılan kapı
seçimlerine başladılar.
sovyeti için seçilen delegeler doğrudan demokrasi demekti. sovyet toplantılarında istendiği Çoğunluğu kazanmak an değiştirilebiliyordu.
Sovyet, Rusça grev komitesi demekti. İşyeri grev komiteleri (sovyetleri) daha sonra Peters- Bütün sovyet toplantıları burg Sovyeti olarak birleşti. yoğun tartışmalara sahne oluyordu. Her olay, her gelişme Başlangıçta 1500-1600 delege- işçiler tarafından tartışılıyordu. den sadece 40'ı Bolşevik'ti. Böylece Sovyet yönetimi işçi İşçi sovyetlerinin yanı sıra sınıfının iki reformist partisinin, askerlerin ve köylülerin de Menşeviklerin ve Sosyalist De- sovyetleri vardı. vrimcilerin eline geçti. Bolşevikler, Sovyet toplantılarında giderek etkinlik Öte yandan Sovyet'teki sağlıyorlardı. Ekim ayına Bolşevik delegeler henüz yaklaşıldığında artık Bolşevik 1905'in fikirlerini savunuyorlar, Partisi sovyetlerdeki en büyük sokakta işçiler "bütün iktidar grup olmuştu. sovyetlere" diye slogan atarken Bolşevikler "gizli ve doğrudan Sovyetlerin yanı sıra sayısız işçi oya dayalı" Anayasal Meclis örgütlenmesi vardı. Şubat Deöneriyorlardı. Partinin vrimi'ne kadar yasak olan aralarında Stalin'in de sendikalar devrimden sonra bulunduğu merkezi, yayılmamaya ve güçlenmeye demokratik devrimi savunuy- başladı. ordu. Sovyetlerin ve sendikaların yanı sıra fabrika konseyleri Bolşevikler işçilerden yana vardı. 5 Mart günü Sovyet yürütmesi, Bunların yanı sıra hayatın her işçiler yani reformistler grevlerin alanında örgütleniyorlardı. Konut bitmesi çağrısını yaptılar. sorunu için, iaşe sorunu için vs. kuruluyor, bu Reformistler artık yeniden komiteler "düzenin" sağlanmasını komiteler merkezileşiyordu. İşçiler hayatın her alanında duistiyorlardı. ruma el koyuyorlardı. Bolşevikler buna karşı çıktılar. ise Geçici Çünkü işçi yığınları greve Reformistler devam etmek istiyorlardı. Hükümet ile seçimlere gitmek Henüz talepleri ve bir parlamento kurmak istiyorlardı. karşılanmamıştı. Bundan sonraki bütün süreç Oysa Sovyetler ve onun yanı boyunca Bolşevikler koşulsuz sıra sayısız işçi örgütlenmesi işçi yığınların taleplerini savun- çok daha demokratikti. dular. Sovyetler bütün çalışanları Sovyetler nasıl çalışıyordu? kapsıyordu. Seçilenler geri çağrılabiliyordu. Hiçbir görevli Her fabrikanın bir sovyeti vardı. ortalama işçi ücretinden Bütün işçiler sovyet fazlasını alamıyordu. toplantısına katılıyordu. Bölge Kısacası sovyetler işçi sınıfı için 20
1917 Şubat Devrimi ile bütün iktidarın Sovyetlerin eline geçtiği 1917 Ekim ayına kadar geçen sürede Bolşevikler işçi sınıfının çoğunluğunu kazanmak için çalıştılar. Hiçbir zaman devrimi ve devrimci eylemi örgütün işi olarak görmediler, yığınları, işçileri harekete geçirmeye çalıştılar. "Bolşevikler bıkmadan ve inatla çalışıyorlardı. Her gün, aralıksız, fabrika kürsülerinde, yığınlar arasındaydılar. Her Allah'ın günü, küçük büyük onlarca toplantıda konuşuyorlardı. Yığınlar için onlar kendi insanları olmuşlardı." Savaştan devrime Savaş ve özellikle savaşta yenilgi egemen sınıflar için yönetme krizi oluşturabilmekte. Yani devrimci bir durum ortaya çıkabiliyor. 1917 Şubat Devrimi'nden öğrenilecek ilk ders bu. Savaşın faturasını ödemek istemeyen Petersburg işçileri giderek yükselen bir mücadelenin sonunda "ekmek, barış ve iktidar" diyerek ayaklandılar. İkinci önemli ders ayaklanan işçilerin Türkiye solunda yaygın olan inancın tersine bir partinin işareti ile harekete geçmedikleri. Ancak işçilerin bu hareketinin başarısı için işçi sınıfının tüm taleplerine sahip çıkan, savunan ve işçilere genel çıkarlarını gösteren bir devrimci partinin gerekliliği. Bu da üçüncü önemli ders.
Dördüncü ders, sovyetlerin insanlığın bugüne kadar geliştirdiği en demokratik yönetim olduğu. 1917 Şubat Ekim devrimleri arasında geçen dönem sovyet mekanizmasının ne denli canlı bir demokratik ortam olduğunu gösteriyor.
Stalinizme giden yolu Lenin mi açtı?
SSCB'de Stalin dönemiyle birlikte başlayan ve 20. yüzyılın sonlarına kadar devam eden, işçilerin, kadınların, eşcinsellerin, azınlıkların ve dindarların baskı altına alındığı Son olarak ise Şubat ve rejim, hem insanların kendilerardından Ekim Devrimleri işçi ine "komünist" diyen bu rejime sınıfının kurtuluşunun kendi ve uydularına öfke duymasını eyleminin eseri olacağını sağladı, hem de Batı kapitalanlatıyorlar. Aynı şekilde Şubat izminin bu diktatörlükler üzsosyalizme Devrimi henüz sürerken kurul- erinden maya başlayan sovyetler ve saldırmasını kolaylaştırdı. sayısız diğer kitlesel işçi örgütü ise sosyalizmin işçi sınıfının Bu rejimlerin marksizmle kendisini devlet olarak ilişkilendirilmesiyle, yalnızca örgütlemesi olduğunu gös- SSCB'deki ve Doğu Bloku'ndaki devlet kapitalisti rejimler değil, teriyor. işçi sınıfının devrimci teorisi olan marksizm de tarihin F. ALOĞLU çöplüğüne yollanmaya çalışıldı. Bunun yolu, 1917'de Ekim Devrimi'yle işçi sınıfının iktidarı almasını sağlayan Bolşevik Parti'nin ve onun önde gelen üyelerinden Vladimir Lenin'in siyasi mücadelesinin meşruiyetinin yok edilmesinden geçiyordu. Burjuva liberallerle stalinistler, Sovyet rejiminin kanlı bir diktatörlüğe dönüşmesinin sorumlusunun leninizm olduğu konusunda anlaştılar. 22 Nisan 1870'te dünyaya gelen Lenin'in 141. doğum gününde, uluslararası işçi sınıfının eşitlik, özgürlük ve demokrasi mücadelesinin teorisyenlerinden olan bu büyük Rus devrimciyle, Rusya'da işçi sınıfının iktidardan uzaklaştırılmasının teorisi olan stalinizm arasındaki uçurumun altını bir kez daha çizmek gerekiyor. Uluslararası devrim mücadelesi
ve "tek ülkede sosyalizm" teorisi Rusya'da devrimci marksistlerin partisi Bolşevikler'in ve onun siyasi önderlerinden Lenin'in bütün mücadelesi, işçilerin mevcut düzeni dünya çapında yıkarak kuracakları yeni bir sistem tahayyülü üzerinde yükseliyordu. İşçilerin işyeri tabanlı örgütlendikleri, toplumun nasıl yönetileceğiyle ilgili kararların tüm çalışanların sürece katılımlarıyla belirlendiği, üretimin kâr etme amacıyla değil toplumun ihtiyaçları doğrultusunda düzenlendiği, tüm temel gereksinimlerin karşılanmasının toplumsallaştırılacağı, proletaryanın saflarındaki tüm yapay ayrımların giderilmiş olduğu; dolayısıyla, kadınların, sakatların, azınlıkların, eşcinsellerin, tüm ezilenlerin özgürlüklerini elde edeceği düzen sosyalizm olarak tarif ediliyordu. Bu düzenin ancak dünya çapında kurulabileceği gerçekliğinden hareket ederek, Lenin, bütün kritik siyasi dönemeçlerde Marks'ın yolunu izliyor, tüm uluslardan işçilerin ortak çıkarlarını gözetiyor, küresel kapitalizmin egemenlerine karşı farklı uluslardan işçilerin birlikte mücadelesini sağlamak için enternasyonalizmi vurguluyordu. Lenin, kapitalist toplumda verilen sosyalizm ve demokrasi mücadelesi sırasında da, işçilerin iktidarı aldığı devrim koşullarında da, tüm ulusların kendi kaderlerini tayin etme 21
Ekim Devrimi: Başka bir dünyaya açılan kapı
hakkının geçerli olduğunu savunuyordu. Ekim Devrimi'yle iktidara gelen Sovyetler, bu yüzden ilk iş olarak "ulusların hapishanesi" olarak tanımlanan Çarlık rejimi altında baskı altında olan tüm ulusların ayrılma haklarını tanımıştı. Lenin, Sovyet devriminden sonra bir kasabayı ziyaretinde "Yaşasın Sosyalist Cumhuriyetimiz" diye kendisini karşılayanlara, Alman devrimi yardımlarına gelmediği takdirde Rus devriminin izole olacağını ve emperyalizm koşullarında tek başına ayakta kalamayacağını vurguluyordu. Bolşevizme göre, kapitalizmin çözülüşü ancak dünya çapında bir devrimle mümkündü. İşçi sınıfı beyaz orduya karşı verilen iç savaştan atomize olmuş, bir sınıf olarak şekillenmesini kaybetmiş bir hâlde çıkınca, Avrupa'daki devrimlerin de arka arkaya yenilgiler almalarının sonucunda, Rus devrimi izole oldu.
CB'nin çıkarlarının korunmasıydı. Bu doğrultuda, Komintern aracılığıyla, Stalinist bürokrasi, tüm dünyadaki komünist partilerin çıkarlarını, bu ülkelerle yürüttüğü ilişkiler üzerinden SSCB'nin stratejik planlarına uyumlu kıldı. SSCB ile belli düzeylerde anlaşma sağlayan ülkelerin komünistleri, "sosyalist anavatan"ın çıkarlarını korumak için o ülkedeki işçi hareketlerini etkisiz kılmaya, o devletler açısından zararsız hâle getirmeye çalışıyordu. Stalin, Lenin'in enternasyonalizmine karşı, "tek ülkede sosyalizm" ile Rus milliyetçiliğini koyuyordu. SSCB'ye dahil olan azınlıklar üzerindeki baskılar da yeniden başlamıştı. İşe gitmeyen işçileri idam eden bir "sosyalist" rejim
Marks ve Lenin'e göre sosyalizm, işçi sınıfının kendini devlet olarak örgütlemesiyle, Bu süreçte Bolşevik Parti içinde toplumun işleyişini demokratik yükselen ve işçi sınıfını iktidar- mekanizmalar aracılığıyla, kâr dan uzaklaştıran bürokrasinin etmek için değil, toplumun siyasi lideri olan Stalin, Ekim ihtiyaçlarını karşılamak devriminin kazanımlarını yok amacıyla düzenlemesiydi. etmek için temsil ettiği sınıfın lehine bir dizi adım attı. Batı'nın 100 yılda ulaştığı sermaye birikimine 10 yılda Bunlardan belki de en önem- ulaşmaları gerektiğini söyleyen lisi, dünya devrimi mücade- Stalin ise, sosyalizmi SSCB'nin lesini rafa kaldıran "tek ülkede hızla sanayileşmesi, sosyalizm" teorisiydi. Marksist silahlanması ve kalkınması literatürde o güne kadar yeri olarak tanımlıyordu. Bu yüzden olmayan bir iddiayı barındıran SSCB'de 1930'lardan itibaren bu teoriye göre, sosyalizm tek yoğun bir emek sömürüsü ülkede inşa edilebilir ve kapi- başladı. Grevler başta olmak talist dünyayla "barış içinde üzere işçilerin bütün özgürlükyaşayabilirdi". Tüm ülkelerdeki leri yok edildi. SSCB komünistler için önemli olan, vatandaşlarının ülke içinde kendi egemen sınıflarına karşı dolaşımları kısıtlanıyor, işe gityürüttükleri devrimci mücadele meyen işçiler idam ediliyor, mideğil, "sosyalist anavatan" SS- lyonlarca insan çalışma
22
kamplarına dolduruluyordu. Stalin'in SSCB'si "işçilerin devleti" değil, egemen sınıf tarafından bizzat işçilerin emeğini sömürmek için örgütlenmiş bir baskı aygıtıydı. Stalin'den önce Bolşevik Parti, politik tartışmaların en çok yürütüldüğü, tarihin o döneme kadar gördüğü en demokratik parti örgütlenmesiydi. Lenin dahi pek çok önemli dönemeçte parti organlarında tek başına kalıyor, inat ve ısrarla parti üyelerini kendi hattına kazanmak için mücadele ediyordu. Stalin ise demokratik merkeziyetçiliği kendi görüşlerine uymayan herkesi tasfiye etmek için kullandı. 1920'lerde Troçki'nin başını çektiği Sol Muhalefet'in üyeleri üzerinde ağır bir baskı oluşturuldu. Stalinist karşı devrime karşı işçi sınıfını savunanlar "halkın düşmanı" ilan edilerek partiden uzaklaştırıldılar. 1917 Ekim Devrimi sırasında Bolşevik Parti Merkez Komite üyesi olan kadrolardan –biri Lenin ve biri Stalin olmak üzere- yalnızca üç kişi eceliyle öldü. Diğerlerinin tümü devlet aygıtı tarafından vuruldu, gönderildikleri sürgünde öldürüldü ya da "kaybedildi". Troçki bu yüzden, stalinizmle Bolşevizmi bir kan nehrinin ayırdığını söylüyordu. Bu farkı sebepleriyle birlikte kavramak, sosyalizm için mücadele edenlerin politikalarını netleştirmeleri açısından kaçınılmaz bir gereksinim. Ozan Tekin
Lenin sosyalist devrimi nasıl savundu? Teori gri, yaşam yeşildir Hem burjuva ideologları hem de stalinistler, Marksizmi bir dogma gibi sunmakta ortaklaşırlar. Neredeyse bebekliğinden itibaren hem çelik disiplinli bir diktatör adayı, hem de parti fikrinden devrim gününe tastamam bir devrimci olarak Lenin'in portresini çizmek de bu sunumun en önemli parçasıdır. Elbette, Marksizm bir dogma değil. Marksizm, yaşadığımız dünyayı değiştirmek için bir eylem kılavuzu. Ama bu kılavuz, değiştirmeye çalıştığı dünyada şekillendi ve şekilleniyor. İster sağ, iterse sol gibi gözüken bir yaklaşım olsun, marksizmi bir dogma olarak anlatanlar yanılıyorlar. Marks ve Engels, yaşadıkları dönemde dahi, teorilerinden "formüller" üretip, ezberlemeye çalışanlarla alay ederken "Bizim teorimiz bir dogma değil, bir eylem kılavuzudur" itirazını yükseltiyorlardı. Bolşevik teori: Aşamalı devrim 1917'nin ilk yarısına kadar Rusya'daki sosyalistlerin temel bir varsayımı vardı. Bu temel varsayım, marksizmin sınıflar tahlilinden kaynaklanıyordu. "Rusya'da feodalizm hâkim olduğuna ve kapitalizm henüz gelişme aşamasında olduğuna göre" diyordu Bolşevikler, "önceliğimiz sosyalist değil, devrimci demokratik bir devrimdir". Bu varsayımın temelinde Rusya gibi kapitalizmin çok geri olduğu ve çarlığın hüküm sürdüğü bir ülkede gelişecek bir devrimin işçi ve köylülerin
öncülüğünde olmakla beraber "işçi devleti" niteliği taşıyamayacağı vardı. "İşçi ve köylülüğün demokratik diktatörlüğü" biçiminde ifade edilen bu teori, sosyalist devrimden önce gerçekleşecek burjuva nitelikteki bir devrimi önkoşul olarak kabul ettiğinden; bu ön kabul üzerinden sosyalist bir strateji geliştirmeyi amaçlıyordu. Madem ki öncelikle "ara bir aşama" yaşanacaktı, bu ara aşamaya işçi sınıfı öncülük etmeli, kendisini bir siyasi özne olarak ortaya koymalı ve bir sonraki sürece ilerlerken en aktif özne olma gö-revini yerine getirmeliydi. Devrimci mücadele burjuvaziye terk edilemeyecek kadar değerli olduğuna göre, işçile-rin ve sosyalistlerin omzunda olmalıydı. Lenin'in, "demokratik diktatörlük" teorisinin kökeninde yalnızca kapitalist bir gelişme dönemi ve ardından gelişecek bir sosyalist devrim olduğunu söylemek de doğru olmaz. "Demokratik devrimden, der-
hal ve bütünüyle gücümüzle, sınıf bilinçli ve örgütlü proletaryanın gücü ile orantılı olarak, sosyalist devrime geçmeye başlayacağız. Biz kesintisiz devrimden yanayız. Yarı yolda durmayacağız." satırlarını yazan da 1917 Ekim'inden 10 yıl önceki Lenin'dir. Lenin devrimden öğreniyor Eski Rus takvimine göre 23 Şubat (8 Mart) günü sokağa çıkan işçiler, bugün Şubat devrimi olarak bildiğimiz devrimi yaratacaklarının farkında değildi. Pek çok sosyalistin ve işçinin sonradan hiç kimsenin öngöremediği bir devrim olduğunu ifade ettiği Şubat devrimi aşağıdan bir mücadelenin ürünü olarak doğdu ve gelişti. Sokaklar işçilerin kontrolüne geçerken, burjuvazi iktidarı almaktan çekiniyordu. Devrim, bütünüyle işçi sınıfının kontrolünde ilerliyor, burjuvazi ise sonunu görmediği maceraya girişmek istemiyordu. Ne var ki sokakları doldurmuş olan
"İşçi temsilcileri sovyetlerinin mümkün olan biricik devrimci hükümet olabileceğini, ve bu yüzden, bu hükümet burjuvazinin etkisinde kaldığı sürece, bizim görevimizin, yığınlara sabırla, yöntemle ve direşkenlikle taktiklerindeki yanılgıyı, bu yığınların pratik gereksinmelerini özellikle gözönünde tutarak açıklamaktan başka bir şey olamayacağını bu yığınlara anlatmak. Azınlıkta olduğumuz sürece, bir yandan da bütün devlet iktidarının işçi vekilleri sovyetlerine geçmesinin gereğini savunarak, yığınların, yanılgılarını deneyimlerle düzeltebilmeleri için bir eleştiri ve aydınlatma çalışması yapıyoruz." Nisan Tezleri, Vladimir Lenin 23
Ekim Devrimi: Başka bir dünyaya açılan kapı
ezilenlerin eylemi, tıpkı Tahrir Meydanı'nı gören Mübarek gibi; Rus Çarı için de iktidarın sonunu işaret ediyordu. Çar çekildi. Yerine gelecek hiçbir çar adayı da çıkmayınca monarşi "kendiliğinden sona erdi". Burjuvazi "maceradan" uzak durmak isterken, korkudan Çarlık koltuğu bomboş durduğu, "o zamanın adeta havada asılı dururcasına durduğu an" yepyeni bir iktidar odağı şekilleniyordu: İşçi sınıfının kendi temsilcilerini seçtiği, seçmekle kalmayıp her an geri çağırma hakkına sahip olduğu ve bütün temsilcilerin ortalama işçi ücretine sahip olduğu "sovyet" (işçi konseyi).
durumda, Geçici Hükümet kurulduğu anın dahi gerisinde fiili olarak devrime ve işçi sınıfının çıkarlarına karşı konumlanmaya başlamıştı. Savaşın devamından yana tutumu daha ilk andan belirginleşmişti. Stalin ve Kamanev Bolşevik gazetesi Pravda'nın editörlüğünü devraldıklarında geçici hükümeti ve savaşı açıkça destekleyen bir yayın izlediler. "Çarlık rejiminin boyunduruğunu kırmış olan devrimci askerler ve subaylar, kendi hükümetlerinin boyunduruğundan kurtulma cesaretini henüz gösterememiş Alman ve Avusturyalı asker ve subaylar karşısında cephedeki mevzilerini terk etmeyeceklerdir." diyerek gerçekte, kendi Rus "Geçici" hükümetlerinin boyunduruğunu işçilere geçirmiş oluyorlardı.
Sovyet içerisinde güçlü olan Menşevik liderler, burjuvaziye iktidarı devredebilmek için adeta yalvarıyordu: "Burjuvaziyle bir uzlaşmaya varılması Lenin, o sırada zorunlu olarak zorunludur. Devrimin yurtdışında olduğundan izleyebileceği başka bir yol "uzlaşmacılığa taviz verenler" yoktur. Tüm iktidarın elimizde olarak gördüğü bu anlayışa olduğu ve bir parmak karşı öncelikle Pravda'ya mekhareketiyle hükümeti alaşağı tuplar yazdı. Ne var ki, edebileceğimiz doğru; ancak "uzlaşmacılar" mektupları da bu devrimi bozguna uğratmak yayınlamadılar! anlamına gelir" diyorlardı. Ürkmüş burjuvazi, alçak bir Lenin bir ay kadar sonra sırıtış ve büyük bir mem- Rusya'ya döndü. 4 Nisan'daki nuniyetle işçilerden devrimi parti kongresine "Nisan Tezdevralmak üzere tekrar leri" olarak bilinen tezleri saklandığı inden çıktı. Geçici sundu. Lenin tezlere, emHükümet aracılığı ile burju- peryalist savaşa karşı çıkmak vazinin iktidarını temsil eden gerektiğini anlatarak aygıt kuruldu. başlıyordu. İkili iktidarın yaşandığını anlatarak devam İkili iktidar ediyordu. İkili iktidar durumunda, parlamenter bir Bir yanda işçilerin temsilcisi yapının gericiliğe tekabül Sovyet diğer yanda gerçekte edeceğini; hiçbir şekilde geçici burjuvazinin temsilcisi Geçici h ü k ü m e t i n Hükümet. İki farklı sınıfın ikti- desteklenemeyeceğini aksine dar aygıtı tarihin bir anında bütün iktidarın sovyetlerde aynı anda ortaya çıkmıştı. Bu toplanmasının en temel mü24
cadele olduğunu anlatıyordu. Eski bolşevik programdan ayrılan bu fikirler, partide hemen kabul görmedi. Lenin partiyi kazanmak için oldukça geniş çapta bir ideolojik mücadele verdi. Hiç kuşkusu yok ki, devrimin kendisi devrimin teorisini ortaya koymuştu. Lenin, "Teori gridir, dostlarım, yeşil ise yaşamın canlı pratiğinin rengidir" diyerek "güvenilir eski teori"den hızla vazgeçip, işçilerin eyleminden doğan gerçekliğe dört elle sarılmıştı. Ersin Tek
Stalin devrimci miydi? Stalin de tıpkı Mussolini gibi, devrimden, işçi sınıfının haklarının uluslararası savunusundan vazgeçen ve 20. yüzyılın en etkili diktatörlerinden birisidir. Ve bir diktatör, devrimci olamaz! Stalin, Ekim devrimi tek bir ülkede sıkıştığı, devrimi yaptıktan sonra tek ülkede sıkışan işçiler hem fiziki hem de politik olarak sınıf şekillenmesini kaybettiği için eski devlet bürokrasisiyle yeni tek parti bürokrasisinin birleşik devrim karşıtı zorbalığının sözcüsü olarak sivrildi. Bolşevikler enternasyonalistken, bu stalinist bürokrasi milliyetçiydi. Bolşevikler, dünya devrimi olmadan Rusya'da işçi iktidarının dayanamayacağını savunurken, stalinist hizip, marksizmi milliyetçi bir çarpıtmaya
güncel her kazanımı, işçilerin ellerinden teker teker kopartan karşı devrimci sürecin politik ideolojik ifadesidir. Kalkınmacı bir diktatörü "İyi ki doğdun yoldaş" diyerek selamlayanlar ise, sosyalizmi milliyetçi bir karikatürüyle karıştırıyorlar. Egemen sınıf, işçileri sosyalizm fikrinden uzaklaştırmak için daha iyisini başaramazdı.
uğratıp, tek ülkede sosyalizmin kurulabileceği gerici ütopyasını kendi sınıf çıkarlarının sürekliliğini sağlamanın aracı olarak Rus resmi ideolojisi haline getirdi. (Sosyalist İşçi) 18 Aralık 2012
Fotoğraf: Macaristan'da halk diktatör
Bolşevikler enternasyonal Stalin'in heykellerini yıktı - 31 Ekim örgütlenmeyi, işçi sınıfının 1956 dünya ölçekte dayanışmasının aracı olarak görürken, stalinist Moskova Mahkemeleri bürokrasi, Komünist Enterve nasyonal'e bağlı partileri kendi Bolşevik Partisi’nin yok edilmesi şovenist çıkarlarının acentalarına dönüştürdü. 25 Ağustos 1936. 3. Enternasyonalin sekreteri ve 1917 Devrimi'nde Bolşevik Partisi Merkez Komitesi üyesi olan Grigori Zinovyev ve gene 1917 MK üyesi olan Leon Kamanev 14 yoldaşları ile birlikte idam edildiler. Arkalarından kafalarına sıkılan birer kurşunla hayatlarına son verildi. DeCinsel yönelimler stalinist vrime ihanet ettiklerine karar bürokrasi tarafından verilmişti. yasaklandı.
Faşizmi değil, sosyal demokrasiyi en öncelikli tehlike olarak vurguladı ve özellikle Almanya'da Nazilerin yükselişine ideolojik olarak en önemli katkıyı yaptı. Faşistlerle uzlaştı ve Hitler'le el sıkıştı.
Kadınlar eve kapatıldı. Yeni işgücü yetiştirmek için çocuk doğurmaya zorlandı. 1930'larda bizzat stalinist bürokrasi tarafından planlanan davalarla Ekim 1917 devriminin en önde gelen temsilcileri, Bolşevikler idam edildi.
inşa etmek mümkündü. Teori, aynı zamanda dünya devrimi olasılıklarının bittiğini anlatıyordu.
Bu teorinin mantıksal sonucu olarak Rusya hızla sanayileşmeli ve ileri kapitalist ülkelerle rekabet edebilmeliydi. Yani aşırı ve çok hızlı bir sermaye birikimi gerekiyordu, bunun için ise işçi sınıfının daha düşük ücretle daha fazla 1936 yılı Bolşevik Partisi için çalıştırılması gerekiyordu. kara bir yıldır. Parti her düzeyde yüzbinlerce üyesini Devrim yapmış, karşı devrimcikaybetti. 1917 yılında devrimin leri iç savaşta yenilgiye önderliğini yapan kadrolar, uğratmış bir işçi sınıfının daha partiye daha sonra kaydolan düşük ücretle daha fazla için yeni "komünistler" tarafından çalıştırılabilmesi örgütlülüğünün dağıtılması toplama kamplarında, cezaevgerekiyordu. lerinde imha edildiler.
1925-27 Çin devrimi ve 1920'lerin ortasında Sovyetler 1936'da faşizme karşı ayakBirliği'nde "Tek Ülkede Sosyallanan İspanya işçi ve köylüleri, izm" teorisi egemen oldu. stalinist bürokrasinin ihaneti Teorinin savunucusu Stalin'di. nedeniyle yenildi. Bu teoriye göre, tek başına Stalinizm, işçi sınıfının Ekim deSovyetler Birliği'nde sosyalizmi vrimiyle elde ettiği tarihsel ve
İç savaş yıllarında Sovyet örgütlenmesi kendiliğinden dağılmış, zayıflamıştı. Geriye sendikalar ve daha da önemlisi Bolşevik Partisi (Komünist Partisi) kalıyordu. 25
Ekim Devrimi: Başka bir dünyaya açılan kapı
1920'lerin sonunda, Lenin'in ölümünün ardından parti içinde başlayan mücadelede, Stalin önce Kamanev ve Zinovyev ile ittifak kurmuş, ardından Bukharin, Tomsky ve Rykov ile bir araya gelmişti. 1936'da partinin tasfiyesi iyice acil bir hâle gelmişti ve çok daha kapsamlı bir "temizlik hareketi" için öncelikle partinin önderliğinin "temizlenmesi" gerekiyordu. Birinci Moskova Mahkemesi, Zinovyev ve Kamanev'in de aralarında bulunduğu 16 kişiyi ölüme mahkûm etti. Zinovyev ve Kamanev, parti merkez komitesine öldürülmemeleri ve ailelerine dokunulmaması koşulu ile istenen "itirafları" yapmayı kabul ettiler. Önerileri kabul edildi, MK'nın küçük bir kısmının önünde "itiraflarını" yaptılar ve ertesi günü, 24 Ağustos 1936'da, ölüme mahkûm edildiler, ertesi gün başlarına kurşun sıkılarak öldürüldüler. Arkalarından aileleri de aynı şekilde ya öldürüldü ya da toplama kamplarına yolladı. İkinci Moskova Mahkemesi, 1937'de Karl Radek, Yuri Piyatakov, Grigory Sokolnikov gibi parti önderlerinin yargılanmasıydı.
anlaşıldı ki, Hotel Bristol o sırada kapalıydı ve çalışmıyordu.
yollandı ama 1988'de Bukharin'in aklandığı gelişmeleri görebildi.
Radek, enternasyonalist bir devrimciydi ve Alman Komünist Partisi'nin kurulmasında önemli roller üstlenmişti, Rusya'ya 1917 Şubat Devrimi'nden sonra Lenin ile beraber gelmişti. Toplama kampına yollandı ve orada bir KDVN ajanı tarafından öldürüldü.
Bukharin ile birlikte ölüme mahkûm edilen Rykov, Lenin'den sonra başbakanlık yaptı.
Sokolnikov da aynı şekilde 1939'da gönderildiği çalışma kampında bir NKVD ajanı tarafından öldürüldü. Üçüncü Moskova Mahkemesi, Bukharin ve Rykov'un da aralarında olduğu bir grubun yargılanmasıydı. Onların yargılanmasıyla birlikte Bolşevik önderlik "temizlenmiş" oldu. 1917 Devrimi'nin MK'si böylece ortadan kaldırılmış oldu. Artık parti ve toplum içinde çok daha büyük temizlik hareketlerine girişilebilirdi. Bukharin ve Rykov ile birlikte Rakovsky ve önceki dönemlerin NKVD başkanı, işkencelerin yöneticisi Yagoda da yargılandı ve ölüme mahkûm edildi.
Bukharin, partinin en popüler yöneticilerinden birisiydi. 3 ay Yuri Piyatakov, 1917'de Geçici işkenceye uğradı ve Hükümetin Başkanı ve "itiraflarını" imzaladı, bu itiKomünist Partisi'nin ilk 1. raflar Stalin tarafından Sekreteri'ydi ve ölüme "düzeltildi". Ancak Bukharin mahkûm edildi. bunları mahkemede reddetti, bunun üzerine bir daha aylar Piyatakov, Troçki'yi destekliy- süren işkenceye uğradı. Deordu. İddianamesinde, Oslo'da falarca Stalin'e mektuplar gönHotel Bristol'da Troçki ile derdi, ailesinin hayatının buluştuğu iddiası vardı ve bu bağışlanmasını istedi. iddia idam cezasının temelini İdamından sonra karısı Anna oluşturdu. Oysa sonradan Larina toplama kampına
26
Parti önderliğinden sonra parti üyeleri arasında yaygın bir "temizlik" hareketi başlatıldı. Bu "temizlik" hareketi aynı sırada işçi sınıfının bütün öncü kesimlerini kapsadı. Stalin'in temizlik hareketi boyunca Sovyet nüfusunun yüzde 1'inin öldürüldüğü veya toplama kamplarına yollandığı ortaya çıktı. 1937-38 yılları "temizlik" hareketinin en hızlı, en yaygın ve en acımasız olduğu dönem. Bu hareketi, NKDV'nin başındaki Yezhov yönetti. Önce kendisinden önceki gizli polis şefi, işkenceci Yagoda'yı temizledi. Ağır işkenceden sonra ayaküstü yapılan bir mahkeme ile idama mahkûm olan Yagoda, bütün bir gün çıplak bir biçimde hapishane avlusunda dövüldükten sonra öldürüldü. 1938'de Yezhov da aynı sonuca ulaştı. Yeni NKVD şefi Beria tarafından önce bir gün boyunca çıplak bir biçimde dövüldü sonra öldürüldü. Moskova mahkemeleri ve 1936-38 "temizliği", 1917 Devrimi'nin mimarı olan Bolşevik Partisi'nin aslında karşı devrimci olduğunu (MK'nin Stalin ve bir üyesi ve daha önce ölen Lenin dışında bütün üyeleri karşı devrimciydi), aslında kapitalist bir devleti yıkarken kapitalizmi geri getirmek istediklerini "kanıtladı."
Bolşevik önderliğin dışında uluslararası hareketin de Bolşeviklerin katili bir Menşevik: sayısız önderi bu "temizlik" kampanyaları arasında yok edildi. Örneğin, 1919 Macar Devrimi'nin önderi Bela Kun Stalin'in 1936-38 "temizlik" Elde ettiği "itiraflarla" Bolşevik bunlardan birisiydi. hareketinin "hukuki" beyni Partisi Merkez Komitesi'ne Andrey Vyshinsky, saldırdı, üyelerini tutukladı, on"Temizlik" sadece Bolşevik ön- olan 1883'de doğdu ve 1903'te lara işkence etti, yargıladı, derlere karşı yürütülmedi, tüm Soğukkanlı bir aileler yok edildi. Troçki Mek- Menşeviklere katıldı. Bütün öldürdü. yaşamı boyunca Bolşevik Parbiçimde Bolşevik önderliği sika'da öldürülmeden önce bitirdi. bütün aile üyeleri imha tisi'ne karşı mücadele etti.
Andrey Vyshinsky
edilmişti.
1917'de Geçici Hükümet'in son Petersburg'da 1936'da başlayan ve Stalin'in günlerinde savcılık yapmaktaydı ve Lenin ölümüne kadar aralıksız süren "temizlik" hareketi, Bolşevik için tutuklama emri çıkarmıştı. Partisi'ni yok ederken Ekim Devrimi, bu tutuklama toplumda da muazzam büyük kararını geçersiz hâle getirdi. bir korku ortamı yarattı. Bu korku atmosferinde işçi Sovyet bürokrasisi içinde yüksınıfının daha fazla, daha ucuza selmesi, Stalin, Rykov ve Kaçalıştırılması ve SSCB'nin çok manev'in yardımları ile oldu. O ise daha sonra Rykov ve Kahızlı sanayileşmesi sağlandı. manev'in öldürülmesini talep etti ve bu ölümleri Ama bu karşı devrim, SSCB'de işçi devletini imha ederken yer- gerçekleştirdi. ine devlet kapitalizmini getirdi. 25 Ağustos 2013 Doğan Tarkan
İlk kez 1928'de 53 kişinin yargılandığı "sabotajcılar" davasında parladı. Maddi deliller olmadan "itiraflara" dayanarak "sabotajcıları" yargılattı ve mahkûm ettirdi. 1925'te Moskova Üniversitesi rektörü oldu ve derhal üniversitedeki "uygunsuz" öğrencileri ve öğretim üyelerini temizledi.
Zinovyev ve Kamanev'in yargılandığı Birinci Moskova Mahkemesi'nde sanıklar için yazdığı iddianamede ve mahkemede yaptığı konuşmalarda "vurun bu kuduz köpekleri" diyordu ve ekliyordu: "kapitalizmin kuduz köpeklerini yok edelim". Moskova mahkemeleri boyunca "faşist burjuva köpekleri", "domuzlar", "Troçkizmin ağzı salyalı..." gibi ifadeleri çokça kullanmıştır. Sanıklardan Leonid Serebryakov'un evine ve parasına el koymuştur. Serebryakov, mahkemenin sonunda öldürüldü. Vyshinsky, 1940'da Letonya'ya giderek buradaki geçici hükümetin SSCB'ye katılmasını sağlamanın yanı sıra, yerel parti örgütü içindeki Troçkist ve Bukharincileri de "temizlemiştir".
Bolşevik Partisi'ne 1920'de Denikin'in Beyaz Ordularının yenilgisi kesinleştikten sonra katıldı. O güne kadar parti üyesi değildi.
Daha sonra Romanya'ya giderek aynı işi yaptı.
1935'te SSCB Baş Savcısı oldu. Vyshinsky, delil değil "itiraf" istiyordu. "Sanığın itirafı delillerin kraliçesidir" diyordu.
1945'te Stalin, Molotov ve Beria ile birlikte Yalta Konferansı'na katıldı. Emperyalist ABD ve İngiltere ile 27
Ekim Devrimi: Başka bir dünyaya açılan kapı
birlikte dünyanın paylaşılması görüşmelerinde yer aldı. Moskova Mahkemeleri boyunca kendisine en büyük yardımları yapan, itirafları toplayan İçişleri Bakanı ve NKVD başkanı olan Yagoda'yı onun yerine geçen Yezhov, onu ise onun yerine geçen Beria işkence ile öldürmüştür.
Stalinizm, Bolşevizme neden saldırdı?
15 Kasım 1927'de Troçki, Sovyetler Birliği Komünist Partisi'nden ihraç edildi. Stalinizm henüz Rusya'ya tam anlamı ile hakim değildi ve gücü Troçki'yi partiden ihraç etmeye yetmişti. 2 ay sonra, Ocak 1928'de Troçki, Alma Ata'ya sürgüne Stalin'in ölümünden sonraki yollandı. Bir sene sonra ise temizlik hareketinde paçasını Rusya'dan sınırdışı edildi. kurtaran Vyshinsky'nin Troçki, İstanbul'a geldi. Dört başsavcılığında 2.2 milyon sene Büyükada'da kaldı. Bukomünist ve öncü işçi rada Hayatım adlı otobiyoöldürüldü. grafisini ve Rus Devrim Tarihi'ni yazdı. Daha sonra Fransa ve Doğan Tarkan ardından Norveç'e gitti, hiçbir ülke Troçki'yi kabul etmek istemiyordu. Sonunda 1936 yılında Meksika'ya gitti. Orada Stalin'in ajanı Ramon Mercader tarafından 20 Ağustos 1940'da öldürüldü.
önderliğinden koparmayı amaçlıyordu. Bu nedenle ilk elde Troçkistler, ardından parti içinde 1917 yılının komünistleri, diğer ülkelerden faşizmin teröründen kaçarak Rusya'ya sığınmış olan komünistler tasfiye edildi. İç savaşın kahramanları ya öldürüldü, ya toplama kamplarına dolduruldu ve orada öldüler.
Parti içi tasfiyenin ardından işçi sınıfının tüm ileri unsurları tasfiye edildi. Böylece bir kısmı iç savaşta ölen, geri kalanı ise stalinizmin hedefi olan işçi sınıfının öncü kesiminin tasfiyesi ile kırsal alandan şehirlere gelerek işçileşen yeni işçi sınıfı, gelenekten, mücadeleden koparılmış ve aynı zamanda da bu büyük şiddet Troçki sürgündeyken, Rusya'da dalgası nedeniyle stalinizm giderek güç kazandı. ürkütülmüştü. İşçi sınıfının Troçki'nin oğlu Lev Sedov'un örgütleri de kendisinden Kızıl Kitap'ta uzun boylu koparıldı. anlattığı gibi 200 bin kişi partiden tasfiye edildi. Bu tas- İşçiler, fabrika yönetiminden fiyede stalinistler tasfiye uzaklaştırıldı. Sovyetler kukla edilenlerin karakterini farklı örgütlere dönüştürüldü. göstermeye çalışsalar da Sovyetlerin geri çağırma hakkı aslında on binlerce komünist, ortadan kalktı. Yöneticilerin oron binlerce Bolşevik partiden talama işçi ücreti almaları ilkesi atıldı. Bu tasfiye sırasında de- terk edildi, muazzam büyük bir vrime karşı mücadele etmiş gelir adaletsizliği oluşturuldu. olan Menşeviklere ve Sosyalist İşçilerin iş piyasasında serbest Devrimcilere ise dokunulmadı. dolaşımı, çıkarılan pasaport Tam tersine, Bolşevik partisin- yasası ile engellendi. 1917 deden Bolşevikler tasfiye vriminin bütün kazanımları edilirken yerlerine eski zorla geri alındı. Kadın işçi Menşevikler, Sosyalist Devrim- sayısı azaldı, kadınlar çok ciler geçti. Moskova çocuk yapmaya maddi olarak Mahkemeleri'nin ünlü teşvik edildi. Eşcinsellerin başsavcısı Andrey Vyshinsky yaşadığı özgürlükler kaldırıldı ve eşcinsellik tedavi edilmesi eski bir Menşevik'ti. gereken bir hastalık olarak Stalinist tasfiye hareketi, esas kabul edildi. olarak işçi sınıfını
28
Stalinizm esas olarak çok kısa bir dönemde sanayileşmeye çalışıyordu ve bu terör ortamında bunu da başardı. Başardı ama hızla sanayileşen bu Rusya, 1917 sonrasının Rusya'sı değildi. Sosyalizmi inşa etmeye çalışan, dünya devrimini gözeten bir işçi devleti değildi. Tam tersine yaşadığı karşı-devrim sonucu devlet kapitalizmini benimsemiş, hızlı sanayileşme için işçi sınıfını daha fazla, daha ucuza çalıştıran bir rejim haline dönüşmüştü. Kimileri Rusya'ya "yaşayan sosyalizm" dediler. Yani 'koşullar bunu dayattı ve sosyalizm Rusya'da ve ardından Doğu Avrupa'da böyle gelişti' dediler. Sosyalistler arasında hakim fikir buydu. Kapitalist sınıflar ise Rusya'yı ve Doğu Avrupa'yı "sosyalist ülkeler" olarak gösteriyordu. Çünkü sosyalizm Rusya'da yaşananlarsa, kendi ülkelerinin işçi sınıflarının sosyalizmi tercih etmeyeceğinden emindiler. Nitekim öyle de oldu. 1989'da Doğu Avrupa işçi sınıfı yaşadığı ekonomik krizin sonucunda ayaklandı ve Rusya'nın başında olduğu devlet kapitalizmine karşı çözüm olarak batı kapitalizmini tercih etti. Batılı
Bütün bunlar olmadan sosyalizmden, işçi devletinden, işçi iktidarından bahsetmek mümkün değil. Bu nedenle 1989'da Doğu Avrupa rejimleri işçilerin kendileri tarafından yıkılırken, 1991'de Sovyetler Birliği dağılırken de işçiler bu dağılışı durdurmak için mücadele etmediler. Yıkılan, kendi iktidarları Sosyalizm, işçi sınıfının kendi dağılan eylemidir, işçi devleti ise değildi. işçilerin kendilerini devlet olarak örgütlemeleri ve eski Stalinist karşı-devrimin temel devleti yıktıkları, yeni ideolojisini "tek ülkede sosyalkurduklarının ise sönümlen- izm" anlayışı oluşturur. Stalindünya devriminin mesini sağlamaya çalıştıkları istler yenildiğini, Rusya'nın tek bir eylemdir. başına kaldığını ve dolayısıyla Sosyalizmden bahsedebilmek sosyalizmin Rusya'da kurulmak için işçilerin ne ölçüde devleti zorunda olduğunu savundular. yönettiklerine bakmak gerekir. Dünya sosyalist hareketi için Ekonomik ve siyasal kararları ise amaç "anavatan"da, yani sosyalizmin kim, nerede ve nasıl alıyor? Rusya'da Sovyetler, işçi konseyleri mi kuruluşunu savunmaktı. karar organı yoksa 3, 4, 5 yılda Oysa 1930'lu yıllarda bir dizi bir seçilen bir meclis mi devrim yaşandı. En bilineni İspanya'dır. Rusya ve İskararları alıyor? panya'da onun güdümünde Komünist Partisi, Toplumda, orduda yönetimin olan her kademesinde ne ölçüde bir Barselona ayaklanmasını bizzat hiyerarşi var. Ücret eşitliği var silahla bastırdı. mı yok mu, gelir adaletsizliği var mı, söz, düşünce, 1936'da Fransa'da devrim, örgütlenme ve eylem özgür- Komünist Partisi'nin ihaneti lükleri var mı? İşçilerin grev nedeni ile yenildi. Aynı yıllarda hakkı olan ve grev yapan Çin Devrimi, Moskova'dan sendikaları var mı? İşçi gelen talimatların sonucu milsendikaları işçileri kendi de- liyetçi hareket ile uzlaşmaya ve milliyetçiler vletlerine karşı savunuyor mu? çalıştı ayaklanmaları büyük bir hunharlıkla bastırdı.
sosyalistlerin bir kısmı ise artık sosyalizmin bittiğine karar verdi. Çok ufak bir kısmı ise delicesine hâlâ stalinizmi, tek parti diktatörlüğünü sosyalizm olarak savunmaya devam ediyor ama büyük yığınlar gözünde onlar sadece mahallenin delisi durumundalar.
Stalinizm, dünya devrimini körüklemek yerine ona ihanet etti. İkinci Dünya Savaşı'nın son günlerinde ABD başkanı Roosevelt ve İngiltere başbakanı Churchill ile Yalta'da buluşan Stalin, Avrupa'yı bu iki emperyalist güçle paylaştı. Doğu Avrupa Rusya'ya, Batı ise diğer ikisine düştü. Yunanistan İngiliz Gulag
29
Ekim Devrimi: Başka bir dünyaya açılan kapı
alanıydı ve bu ülkede iktidarı almak üzere olan komünistler, SSCB'nin ihanetine uğradı. Yugoslavya da İngiliz etki alanındaydı ama burada partizan hareketi Rusya'dan yardım almamasına rağmen iktidarı kazandı. Fransa'da, İtalya'da iktidarı alabilecek olan direniş hareketleri, Rusya tarafından "ikna" edilerek vazgeçirildi. Almanya'da kendiliğinden fışkıran direniş, antifaşist komiteler, müttefiklerin yanı sıra Ruslarında baskısıyla dağıtıldı. Bütün baskıya ve zulme rağmen, Rusya ve Doğu Avrupa'da mücadele durmadı. 1953'de işçiler Berlin'de ayaklandılar. Sonucunda Berlin Duvarı inşa edildi. 1956'da önce Polonya'da Poznan'da, ardından Macaristan'da işçiler ayaklandı, Berlin'de olduğu gibi işçi konseyleri kuruldu. Rus ordusu bu ayaklanmaları bastırdı.
yok olurken Dayanışma her yerde seçimleri kazandı. Ardından her yerde işçiler ayaklandı. Doğu Avrupa rejimleri yıkıldı. Stalinizm bugün tarihin çöplüğünde. Artık işçi sınıfını, emekçileri hiçbir yalanla etkilemek mümkün değil. Stalinizmi sosyalizm diye anlatmak sadece işçi sınıfının tepkisini çekiyor. Stalinizmin en büyük ideolojik destekçisi açık ki kapitalist sınıf. Stalinizm sosyalizm olarakgösterildikçe, stalinist partiler sosyalist partiler olarak meşruluk kazandıkları sürece kapitalistler için tehlike yok. Kapitalist sınıf iyi biliyor ki, Rusya'da veya Doğu Avrupa ülkelerinde sosyalizm yoktu ama birileri 'işte bu sosyalizmdir' dedikçe kafa salladılar çünkü çıkarlarına uygundu. Doğan Tarkan
Lenin, özgürlük ve örgütlenme
1968'de Batı'da öğrenciler ve işçiler ayaklanırken Çekoslavakya'da da işçiler ve öğrenciler ayaklandı. Rus ordusu bu ayaklanmayı da Önde gelen marksist devrimbastırdı. cilerden Tony Cliff, sosyalizm mücadelesinin, egemen sınıfın 1980'de Polonya işçileri, fikirlerinin bölücü etkisine Dayanışma Sendikası'nı kurdu. karşı, işçi sınıfının daha bilinçli Milyonlarca işçi, resmi devlet kesimlerinin işçilerin geri kalan sendikasını terk ederek kesimini kazanma mücadelesi Dayanışma'da örgütlendi. So- olduğunu söylüyordu. Bu, sınıf nunda 1989'da Dayanışma mücadelesinin en kritik yanına siyasi örgüt olarak seçimlere işaret eden bir zorluk aynı zasınırlı bir biçimde sokulmak manda. Egemen sınıfın fikirleri, zorunda kalındı ve seçimleri sadece 24 saat işleyen propasildi süpürdü. Bunun ardından ganda mekanizmaları bütün bölgelerde yeniden aracılığıyla değil, eğitim, geseçim yapıldı ve iktidar partisi lenekler ve aile gibi sosyal 30
yaşamın gündelik pratiklerinde de etkiye sahip. Bu zorluk, Engels'in özenle vurguladığı gibi, sınıf mücadelesinin ideolojik düzeyinin neden önemli olduğunu da gösteriyor. Egemen sınıfın fikri hegemonyasına karşı, işçi sınıfının bir bütün olarak kazanmasını hedefleyen fikirlerin, sürekli tartışılması, işçilerin ve aktivistlerin kendi deneyimlerinden süzülerek, mücadele eden işçilerin saflarında hakim fikirler haline gelmesi için çalışmak, özgürlük mücadelesi açısından bir zorunluluk. Bu mücadeleyi küçümsemek, bir gelenek haline geldi. Küçümsenen, sadece örgütlenmek fikri olmadı, işçi sınıfı merkezli fikir ve eylem geleneği de küçümsendi. Özellikle, işçi sınıfının bütünün, egemen sınıfın bütün kurumlarını dağıtarak iktidarı kendi ellerinde toparlaması gerektiği konusunda yaptığı tarihsel hamleyle, zafer kazanan ilk sosyalist devrimin, Rusya'da 1917 ylında gerçekleşen toplumsal ayaklanmanın liderliğini yapan Bolşevik Parti ve bu parti saflarında neredeyse destansı bir mücadele veren Lenin'in fikirleri, bu küçümseyici yaklaşımdan en fazla pay alan gelenek oldu. Özgürlük mücadelesi ve leninizm, neredeyse yan yana kullanımı yasaklanan iki kavram! Bunun birinci nedeni, üzerinde yeniden daha sık durmak zorunda olduğumuz stalinizm. Stalinizm gibi, karşı devrimci bürokratik bir sınıfın devlet
mücadele ve fikirlerinden yararlanmasını bilmeyen hiçbir özgürlük mücadelesi, kalıcı bir kazanım elde edemez. Daha da önemlisi, Lenin'in parti ve sınıf mücadelesi arasındaki ilişkiyi kavrayışından beslenmeyen, yola çıkmayan ve bu ilişkinin özünü dönemin mücadelesi içinde örgütsel bir pratiğe dönüştüremeyen hiçbir siyasi gelenek, kapitalizme karşı mücadelenin kalıcı bir zafere dönüşmesine yardımcı olamaz. Lenin'in çürütmek ya da tarihin sayfalarında kalmasına çalışmak için kafa yoranlar, başarı kazanmak için atmaları gereken asıl adımı, yani kapitalist üretim sürecinin marksist eleştirisini gözden geçirmek ve bu eleştiriyi çürütmek zorundalar. Çünkü Lenin'in fikirlerini bugün güncel kılan, tam da Lenin'in Karl Marx'ın kapitalizm eleştirisine yaslanması, Kapital Leninizmi tarihin tozlu adlı eseri bir başvuru kaynağı sayfalarında görünmez kılmaya olarak kullanma beceresini çalışan eğilimin güçlenmesinin göstermesiydi. Lenin'i nedeni sadece bu değil. Günsilikleştirmeye çalışanlar, kapicel bir neden daha var, o da, talizmin uzlaşmaz sınıfların mücadele içinde ortaya çıkan mücadelesi tarafından sol reformist fikirlerin, şekillendiğini, sınıflar mücadeleninizmde aşırı bir keskinlik lesinin bir kutbunda yer alan görmesi ve bu keskinliğin etkişçi sınıfının, mülksüzleştirenleri isiz kılınmak istenmesi. mülksüzleştirme yeteneği taşıyan devrimci bir sınıf 21. yüzyılda leninizm olduğunu görmezden geliyorlar. Eylemlerini bu sınıfın Ekim devriminin üzerinden eylemiyle birleştiremeyen, bu neredeyse 100 yıl geçti. O günsınıfın eylemine destek ollerde," henüz tweet atma mayan, bu sınıfın eylemi şansının olmadığı teknolojik tarafından içerilmeyen toplumkoşullarda gerçekleşen bir desal güçlerin hareketinin, radikal vrimin bugün bize ne gibi bir değişiklikler yaratmasının katkısı olabilir" sorusu Lenin'in imkansız olduğu gerçekliğini fikirlerine mesafeyle silikleştirmeye çabalıyorlar. yaklaşılmasında belirleyici oluyor. Chris Harman'ın "Yeniden Lenin: Bir Hakikat Siyasetine Bütün bu fikirlere karşı, en soDoğru" kitabını eleştirirken nunda söyleyeceğimi en başta yazdığı gibi, sol akademinin söylemek gerekirse, Lenin'in kapitalisti egemenliğinin teorik ve pratik ifadesi olan bir geleneği, leninizmin devamcısı olarak algılamak, yani stalinizmi sosyalizmle eşitlemek ve Lenin'in fikirlerinin stalinizmin ceberrut uygulamalarına cevaz verdiği yönündeki görüş, sorgulanamaz, hakim görüş halindedir.
zirvelerinde dahi, Lenin, Rus devrimi ve bolşevikler hakkında yalan yanlış, hiçbir tarihsel gerçeğe yaslanmayan fikirler ortalıkta geziniyor. Yine Harman'ın aktardığı gibi, Alain Badiou'nun Lenin'i Mao'nun öncülü olarak göstermesi, Negri'nin "Lenin'in biyopolitiğinin, artık işçi sınıfının var olmadığı bir dünyada Lenin'i aşan çelişkilerde kendini ifade ettiğini" söylemesi ya da devrim kavramının ve sınıf perspektifinin ortadan kalktığının tartışmasız bir doğru gibi dile getirilebilmesi, Lenin'in marksizmin devrimci çekirdeğine sahip çıkarken antikapitalist bir dönüşümün gerekli ve zorunlu olduğunu kanıtlayan eylemini bugün sahiplenmenin önemine işaret ediyor. Türkiye'de Gezi eylemleri, Arap devrimleri, Brezilya'da isyan dalgası, Yunanistan'da kemer sıkma politikalarına karşı grevler, son bir kaç yılda İspanya'da, ABD'de hem grevler hem de "İşgal et!" eylemleri, 21. yüzyılın erken döneminin sınıflar mücadelesinin ne kadar sertleşeceğini gösteriyor. Ama görünen sadece küresel sınıf mücadelesinin ne kadar sertleşeceği değil. Gelişmeleri tetikleyen temel dinamik, küresel kapitalizmin krizi. Chris Harman'ın vurguladığı gibi, "İstikrarsız bir dünyada yaşıyoruz, istikrarsızlık artacak gibi. Bir milyar insanın her gün açlık çektiği bir dünyada yaşıyoruz, açlık artacak gibi. Çevreyi tahrip eden bir dünyada yaşıyoruz, çevre tahribatı artacak gibi. Gelişmiş sanayi ülkelerinde bile insanların eskisinden mutsuz olduğu bir dünyadayız. Mutsuzluk artacak gibi." (Zombi Kapitalizm) Harman bu satırları 31
Ekim Devrimi: Başka bir dünyaya açılan kapı
2008'de patlayan küresel krizin ilk yılında yazmıştı ve artan mutsuzluk, artan bir öfkeyle birleşti ve dünya yeni bir devrim dalgasıyla, mücadele dalgasıyla sarsılmaya başladı. Ama her mücadele, aynı zamanda, mücadele halindeki fikirler demektir. Bu mücadeleler içinde, sosyalizmin işçi sınıfının kendi eyleminin ürünü olacağını savunanların müdahalesinin yetersizliği, kapitalizmin yarattığı öfkenin kapitalizmi aşacak bir toplumsal örgütlenmeye yönelecek bir siyasal harekete dönüşmesine engel oluyor. Lenin'in önemi, tam da burada. Halkların hapishanesi olduğu oranda çokkültürlü bir işçi sınıfının önce Çarlığı ve hemen ardından burjuva egemenliğini devirdiği Rusya'da işçi sınıfının tüm ezilenlerin mücadelesini birleştiren; mücadele eden kadın ve erkek işçilerin en aktif, en mücadeleci, en ileri kesimleri arasında politik birliği sağlayan kitlesel bir devrimci partinin varlığı, antikapitalist öfkenin zafer kazanan bir özgürlük mücadelesinin platformu haline dönüşmesini sağladı. Leninizmin modasının geçtiğini düşünenler, kapitalizmin, işçi sınıfının, kendiliğinden ayaklanmalar, sosyal patlamalar ve isyanların, kapitalizmin krizlerinin, savaşların, kapitalist devletin ve daha da önemlisi kitlesel mücadeleler içinde kıran kırana cereyan eden farklı politik eğilimlerin mücadelesinin modasının geçmiş olduğunu iddia ediyorlar. Ama yeni diye önerdikleri Yunanistan'da Syriza, İspanya'da otonomculuk, Türkiye ve Gezi direnişi 32
sırasındaki eklektik birliktelikler vs. yeni sayılmaz. Leninizme bugün, dünden daha fazla ihtiyaç duyulmasının nedeni, yeni diye öne sürülen teorilerin ve örgütlenme önerilerinin, devlet iktidarı sorununun ya etrafından dolanmaları ya da bu sorunu çözmenin yolunun parlamenter hamleler olduğunu düşünmeleri. Leninizm ise, tüm ezilenlerle birlikte işçi sınıfının demokratik öz yönetim organlarıyla kapitalist devlet iktidarını dağıtmasının ve bu devrimin sürekli kılınmasının geleneğidir. Gezegenin toptan yok oluşunu engellemek için bu geleneğin, mücadele eden milyonların eyleminde yeniden kök salmasını sağlamaktan başka yolumuz yok. Şenol Karakaş
Günümüzde Ekim Devrimi 1917 Ekim Devrimi şüphesiz ki sosyalizm tarihinin en önemli olaylarından biridir. Hem solda hem de sağda stalinizmin baskıcı politikalarını Ekim Devrimi'nin mantıksal sonucu olarak görenler vardır. Sosyalistler arasında kendilerini o dönemki tartışmalar üzerinden tanımlayan pek çok örgüt vardır. Peki, Ekim Devrimi üzerine bugün hâlâ konuşmanın anlamı nedir?
değildir. Ekim Devrimi'ne bakma zorunluluğumuz ezilenlerin geleneğinde en önemli halkalardan birini oluşturmasından ve bugüne dair derslerle dolu olmasından kaynaklanmaktadır. 1917 Ekim'inde tarihte ilk defa işçiler kendi özyönetim aygıtları olan sovyetler (işçi konseyleri) aracılığıyla iktidarı ele geçirmeyi başarmış ve burjuva demokrasisinden bin kat daha demokratik bir yönetim kurma Ekim Devrimi, devrimci sosyal- konusunda önemli bir adım istler için dönüp dönüp atmışlardır. tapınılması gereken bir tapınak
1917'de ne oldu? Rusya'da devrimci atılımların ilki 1917 yılında gerçekleşmedi. 1917 yılındaki devrimci durum, 1905'ten başlayan ve işçi konseylerinin ortaya çıkışını sağlayan bir sürecin deneyimleriyle gerçekleşti. Rusya'da I. Dünya Savaşı'nın parçası olan Çarlık rejimi altında işçiler ve köylüler arasında giderek yükselen bir öfke vardı. Dünyada sosyal demokrat partilerin çoğunluğu savaştan yana tavır almışlar, Bolşeviklerin de içinde yer aldığı enternasyonalistler işçi hareketi içinde bir azınlık olarak kalmıştı. 1914-16 arasında işçiler savaş yüzünden ciddi bir yıkım yaşıyor, ardı ardına gelen yenilgiler işçi sınıfı saflarında "yurtseverlik" propagandasını da geriletiyordu. Bu dönemde pek çok grev yaşandı ve 1917'de Rus takvimine göre Şubat ayına gelindiğinde (bizim kullandığımız takvime göre 8 Mart günü) işçilerin "ekmek istiyoruz" taleplerinin yanına "Kahrolsun Çarlık" sloganı da eklenmişti. İşçilerin kendiliğinden eylemi birkaç gün içinde Çarlık rejimini yıkmayı başardı. Rejimin yıkılışına hiçbir sol parti öncülük etmeyi başaramamıştı, bir yanda işçi sınıfının özyönetim aygıtı olan sovyetler öbür yanda ise burjuvazinin öncülüğünde kurulmuş Geçici Hükümet vardı. Bir ikili iktidar yapısı ortaya çıktı. İşçi sınıfı grevleri Şubat Devrimi ile kesilmedi, Mart ve Nisan aylarında haklarını talep etmeyen tek bir işkolu dahi kalmamıştı, sanayi işçilerinden kafe çalışanlarına kadar tüm işçiler hakları için eylemler ve grevler örgütlüyordu, işçi
komiteleri işe alma ve işten çıkarmaları denetlemeye çalışıyor, üretimde işçi denetimini hayata geçirmeye çalışıyordu. Sovyetlerin artan istekleri karşısında patronlar kendilerini giderek sıkışmış hissediyordu. Devrime rağmen savaş devam ediyor ve cephedeki askerler arasında da huzursuzluk artıyordu. Devrim henüz sona ermemişti. Bolşeviklerin sürgündeki liderlerinden Lenin, Nisan ayında Rusya'ya döndü. Lenin, ikili iktidar durumunun sürdürülebilir olmadığını söylüyor ve "Kahrolsun savaş", "Kahrolsun Geçici Hükümet", "Bütün iktidar Sovyetlere" sloganlarını öneriyordu. Nisan ile Ekim arasında geçen süre bir devrimci durumun asla saf bir şekilde yaşanamayacağını gösterir gibiydi. Lenin'in başta kendi yoldaşları tarafından bile çılgınca bulunan fikirleri işçi ve asker sovyetleri içinde giderek yaygınlaşıyordu. Temmuz'a gelindiğinde savaş gündemi halkı iyice radikal bir duruma getirmişti. Petrograd'da bir ayaklanma baş gösterdi ancak sovyetler henüz iktidarı almaya hazır değildi. Henüz işçi sınıfı iktidarını savunanlar Petrograd dışında sovyetler içinde çoğunluğu kazanamamışlardı. Bolşevikler, sovyetlerin imhasına yol açabilecek bu erken ayaklanmayı durdurmayı başardılar ancak artık yasadışı ilan edilmişlerdi ve hükümet tarafından "dış güçlerin desteğiyle" darbe yapmaya çalışan ajanlar olarak yaftalanmışlardı. Temmuz günlerinin karmaşası, yükselen işçi hareketinden ve Geçici Hükümet'in bu harekete
"yeterli" yanıtı veremeyişinden rahatsız olan bir gücü de harekete geçirdi. Kornilov isimli aşırı sağcı bir general tarafından Geçici Hükümet'e karşı bir darbe girişimi başladı. Bolşevikler, darbeye karşı direnişin öncülüğünü yaptılar. Lenin'in şöyle diyordu: "Şimdi zaman eylem zamanıdır; Kornilov'a karşı mücadele devrimci bir tarzda yürütülmelidir, kitleleri ayağa kaldırarak, onları mücadelenin içine çekerek ve onları tutuşturarak." Darbeyi püskürten mücadele ile Bolşevikler artık işçi konseyleri içinde çoğunluk hâline gelmişlerdi. Eylül'den itibaren Lenin artık ikili iktidar durumuna son vermek gerektiğini savunuyordu, Ekim 1917'de Bolşevik Partisi öncülüğünde bu çelişki sona erdirildi. İşçi konseyleri üzerinde yükselen bir cumhuriyet kuruldu. Burjuva demokrasisinden daha demokratik bir sistem kuruldu. İşçiler, fabrika temelli örgütlenerek işçi denetimini hayata geçirdiler, Sovyet temsilcileri ortalama bir işçi ücretinden fazlasını alamıyorlardı, kolektif kreşler ve yemekhaneler kuruldu, kadınlar oy hakkı kazandı, boşanma kolaylaştırıldı, kürtaj yasallaştı. Ekim dersleri Ekim Devrimi, kitlelerin kendiliğinden hareketine güvenmenin yanısıra hareket içinde de politik bir mücadele yürütebilecek bir örgütün gerekliliğini gösterdi. İşçi sınıfının konseylere dayanan bir demokrasiyi hayata 33
Ekim Devrimi: Başka bir dünyaya açılan kapı
geçirebileceğini kanıtladı. En önemlisi ise dünya devrimine yönelmiş bir devrimler dalgasının ilk adımını oluşturdu. Rosa Luxemburg'un dediği gibi Rusya'da "sorun ortaya konulmuştu" ancak sorunun çözümü ancak dünya çapında gerçekleşebilirdi. Rusya'da devrimin kaderini belirleyen de bu oldu. Diğer ülkelerde devrimlerin başarıya ulaşamaması sonucu devrimin yalnız kaldığı Rusya'da bürokrasi iktidarı ele geçirmeyi başardı. Ancak aşağıdan sosyalizmi savunanlar açısından sahip çıkılması gereken önemli bir miras kaldı. Can Irmak Özinanır
Yabancılaşma Yabancılaşma, Marks’ın Alman felsefesinden, özellikle de Hegel ve Feuerbach’tan devraldığı bir kavramdır. Marks’ın gençlik dönemi yazılarında sık sık bu kavrama rastlanır. Daha öncesinde de pek çok felsefeci ve yazar, insanın yabancılaşması üzerine yazmıştır. Hegel’e ve Feuerbach’a göre, yabancılaşma düşünsel bir süreçtir. Yabancılaşmayı insanın maddi koşulları içine yerleştiren Marks’tır. Marks’a göre, insan diğer hayvanlardan farklıdır. Alman İdeolojisi kitabında söylediği gibi, insan, hayvanlardan pek çok şekilde ayrılabilir ancak, asıl olan onun üretimi örgütlemesidir: insan ilk üretim aracını üretir üretmez diğer hayvanlardan ayrılır. Yani insanın yaşadığı ilk yabancılaşma doğa karşısında yaşadığı yabancılaşmadır ve bunu ortaya çıkaran emektir. İnsan, emeğiyle hem doğayı hem kendisini dönüştürür. Tek tek bireylerin emeklerini birleştirerek iş bölümüne gider. Üretim, toplumsal bir olgu, hatta toplumsal bir ilişki biçimidir. İşbölümü, yani üretimin toplumsal örgütlenmesi, sınıflı toplumlar altında ikinci bir yabancılaşmayı beraberinde getirmiştir. Bu, insanın emeğine yabancılaşmasıdır. Marks, 1844 El Yazmaları’nda ve Alman İdeolojisi’nde bu olguyu derinlemesine ele almıştır. Genç Marks’a göre “Çalışma işçinin dışındadır, yani onun özsel varlığına ait değildir. Onun için çalışırken kendini olumlamaz, yoksar (inkâr eder), mutlu değil mutsuzdur, fiziksel ve zihnî enerjisini serbestçe geliştirmez, bedenini harcar ve zihnini yok eder…çalışması gönüllü değil zorlamadır; zorla çalıştırılır“. Kapitalist toplumda, insanların üretimi kendilerinin ürünüymüş gibi gözükmez. İşçiye yabancı bir şey olarak karşısına çıkar. Fabrikada pantolon üreten bir işçiyi ele alalım: bu işçi pazara çıktığında, o pantolon onun ürünü olarak değil bir meta olarak karşısına çıkar. Bu örnek, kapitalizm altındaki tüm toplumsal hayata uyarlanabilir. Toplumsal olarak ürettiklerimiz, günlük yaşamda bize karşı olarak görünür: “Emeğin ürettiği nesne -emeğin ürünü- emeğin karşısına yabancı bir şey, kendini üretenden bağımsız bir güç olarak dikilir.“ Marks’ın yabancılaşma kuramı, daha sonradan ortaya koyduğu devrimci teorisinin köklerini oluşturmuştur.
34