Marx’ın Yabancılaşma Kuramına Giriş Judy Cox
ası Ne ğ o D n a İns
dir
Yabancılaş m
Yabancılaşmanın Dört Aşam
a ve Kapit
ası
i zm M et a Fet i ş
Marx’ın Kura mının Kullanım ları ve Kötüye Kullan ımları
a l i zm
i N ed i r
Marx’ın Yabancılaşma Kuramına Giriş Önceki toplumlarda tasavvur edilemeyen teknolojik başarıları kavradığımız bir dünyada yaşıyoruz: Bu çağ uzay yolculuğu, İnternet ve genetik mühendisliği çağıdır. Kendi yarattığımız güçler karşısında kendimizi daha önce hiç bu kadar çaresiz hissetmemiştik. Emeğimizin ürünleri daha önce asla tam da varoluşumuzu tehdit etmemişti: Bu çağ aynı zamanda nükleer felaketler, küresel ısınma ve silahlanma yarışı çağıdır. Tarihte ilk defa gezegendeki herkesin gereksinimlerini karşılamak için yeterince üretim yapabiliyoruz. Yine de milyonlarca canlı yoksulluk yüzünden gelişimini tamamlayamıyor ve felaketler yüzünden yıkıma uğruyor. Doğal dünyayı denetim altına alma gücümüze karşılık toplumumuz, ekonomik gerilemenin ve ileri çatışmanın, doğal felaketlerin açıkça direnilmez güçleri ile yaşamlarımızı harap etmesi gibi, güvensizliğin egemenliği altındadır. Kentlerimizin nüfusu artıkça yaşamlarımız da yalıtılmışlık ve yalnızlık duygularıyla karakterize ediliyor. Marx'a göre sistem daha gençken bu çelişkiler ortadaydı. O bunu şöyle ifade etmişti: “Bir yandan daha önceki insan tarihinin hiçbir çağının şüphe etmediği endüstriyel ve bilimsel güçler yaşamımıza girerlerken öte yandan Roma İmparatorluğunun korku buhranlarını fazlasıyla geçen çürüme belirtileri ortaya çıkıyor. Günümüzde her şey kendi karşıtına gebe görünüyor. Makineler insani emek süresini kısaltma ve verimli hale getirme gücüyle bahşedilseler de yoksulluğu ve fazla çalıştırılmayı gözlemliyoruz. Yeni zenginlik kaynakları garip tekinsiz bir büyü ile arzu kaynaklarına dönüştürülüyor. Sanatın başarıları karakter kaybıyla ortaya çıkarılnış gibi görünüyor.”
geçmişteki insan eyleminin modern dünyayı yarattığını değil aynı zamanda da insan eyleminin kapitalizmin çelişkilerinden bağımsız bir gelecek dünyayı da biçimlendirebildiğini gösterdi. Marx insanların içinde yaşadıkları toplum tarafından nasıl biçimlendirildiklerine, aynı zamanda da o toplumu değiştirmek için nasıl eyleyebildiklerine, insanların nasıl hem 'belirlenmiş dünya' hem de 'dünya üreten' olduklarına ilişkin materyalist bir kuram geliştirdi. Marx'a göre yabancılaşma, ondan önce Hegel ve Feuerbach'da olduğu gibi zihinde ya da dinde kökleştirilmez. Bunun yerine Marx yabancılaşmayı maddi dünyada kökleşen bir şey olarak anladı. Yabancılaşma denetim kaybı, özellikle de emek üzerindeki denetim kaybı demektir. Emeğin Marx'ın yabancılaşma kuramında nasıl böyle merkezi bir roloynadığını anlamak için ilk önce Marx'ın insan doğası konusundaki düşüncelerine bakmak gerekir.3
İnsan Doğası Nedir?
Marx insanların içinde yaşadıkları toplumdan bağımsız olarak var olan sabit bir doğaya sahip oldukları genel görüşüne karşı çıktı. Değişmeyen insan doğasına atfedilen özelliklerin çoğunun aslında farklı toplumlarda büyük ölçüde değiştiğini gösterdi. Yine de Marx insan doğası düşüncesinin kendisine karşı çıkmadı. İnsan gereksinimlerini doyurmak için doğa üzerinde çalışma ihtiyacının bütün insan toplumlarının yegane tutarlı özelliği, 'insani varoluşun daima hüküm süren, doğanın yüklediği koşulu'4 olduğunu öne sürdü. İnsanlar bütün diğer canlılar gibi hayatta kalmak için doğa üzerinde Marx topluma egemen olan görünüşte imper- çalışmak zorundadırlar. Buna karşılık insanların sonel güçlerin ardında yatan insan etkinliğini emeği hayvanlarınkinden, insanların bilinç açığa çıkarmak için kendi yabancılaşma geliştirmeleri yoluyla ayrılır. Marx Kapital'in kuramını geliştirdi. Yaşadığımız toplumun başında bunun ünlü bir örneğini vermiştir: çehreleri doğal ve bizden bağımsız gibi görünseler de onların nasıl olup da geçmişteki “Bir örümcek bir dokumacınınkine benzeyen insan eylemlerinin sonuçları olduklarını gös- işlemler yürütür ve bir arı peteklerini inşa eterdi. Macar Marxist Georg Lukacs'a göre derken bir mimarı fazlasıyla utandırır. Ancak en Marx'ın kuramı 'toplumsal kurumların katı, kötü mimarı arıların en iyisinden ayıran şey tarih dışı doğal görünüşünü çözer; onların ta- mimarın binasını gerçekten inşa etmeden önce rihsel kökenlerini açığa çıkarır ve böylece de imgeleminde canlandırmasıdır. Her emek onların, tarihsel çöküş de dahil, her açıdan ta- sürecinin sonunda onun başlangıçta işçinin rihe bağımlı olduklarını gösterir.2 Marx yalnızca imgeleminde zaten var olduğu sonucuna 2
Judy Cox varırız.”
5
Marx'ın düşüncelerine yararlı bir giriş olan How to Read Karl Marx adlı yapıtında Emst Fischer de insan emeğine ilişkin benzersiz olanın ne olduğunu betimlemiştir. O, doğa üzerinde bilinçli olarak eylediğim izden dolayı başarılarımızı nasıl inşa ettiğimizi ve gereksinimimiz olan şeyleri üretmenin yeni biçimlerini nasıl geliştirdiğimizi açıkladı. Bu, bizim bir tarihe sahip olmamız hayvanlarınsa sahip olmamaları demektir: 'Hayvanın türsel doğası sonsuz bir tekrardır, insanınki dönüşüm, gelişme ve değişmedir'.6 Doğa üzerinde çalışma yalnız doğal dünyayı değil çalışanın kendisini de değiştirir. Marx Kapital'den aktarılan şu ifadede olduğu gibi bu düşünceyi sıklıkla yeniden vurgular: 'Dışdünya dünyaüzerende üzerende böyle eyleme 'Dış eylemeveveonu onu değiştirmeyoluyla yoluyla oo aynı değiştirme aynı zamanda zamandakendi kendi doğasını da değiştirir. Uyuklayan güçlerini doğasını da Uyuklayan güçlerini geliştirir onlarıkendi kendiemrine emrinetabi tabiolarak olarak egeliştirir veve onları edimde bulunmaya zorlar.' dimde bulunmaya zorlar.' Böylece emek işçinin içinde yaşadığı dünyayı biçimlendirdiği ve kalıba döktüğü ve de kendisini yaratmak ve icat etmek için uyaran dinamik bir süreçtir. Marx bilinçli emek kapasitemize 'türsel varlığımız' demiştir. Bizim türsel varlığımız da aynı zamanda, Marx'ın Ekonomi Politik ve Felsefe El Yazmaları'nda (1844) açıkladığı gibi toplumsal bir varlıktır: 'Birey toplumsal varlıktır'. İnsanların yaşamaları için gerekli olan şeylere ulaşmak için bir arada çalışmaya gereksinim duymaları nedeniyle birbirleriyle, kendi kişisel tercihlerine bakmaksızın ilişkiler içine girmeleri gerekir. Grundrisse'de Marx şunu belirtmiştir:
Bizim çalışmak, nasıl çalışacağımızı ve başarılarımızı nasıl inşa edeceğimizi geliştirme yeteneğimiz üretici güçlerin kümülatif gelişimiyle sonuçlanmaya eğilimlidir. Böyle bir gelişme sınıf toplumunu ortaya çıkarır. Toplum bir artık üretebilir hale geldiğinde doğrudan doğruya üretme gereksiniminden bağımsız olan ve başkalarının emeği üzerindeki denetiminden dolayı yaşayabilen bir sınıfın ortaya çıkması da olanaklı hale gelir. Bu üretici güçleri geliştirmek ve yönetmek için bu süreç gerekliydi ancak bu aynı zamanda da toplumun çoğunluğunun, üreticilerin kendi emekleri üzerindeki denetimi kaybetmeleri anlamına geldi. Böylece emeğin yabancı laşması sınıf toplumuyla birlikte ortaya çıkar ve Ernst Fischer onun sınırsız emek potansiyelini nasıl tersine çevirdiğinin parlak bir betimlemesini sunmuştur: “İlk alet, içinde, gelecekte potansiyel olarak ortaya çıkacak olanların tümünü içine alır. Dünyanın bilinçli etkinlik yoluyla değiştirilebildiği gerçeğinin ilk kavranışı, henüz bilinmeyen ancak kaçınılmaz değişme olarak bütün geleceği içerir. Kendi elleri, kendi zihni ve kendi imgelemi ile çalışma yoluyla doğayı kendi doğası kılmaya başlamış olan bir canlı varlık asla durmayacaktır. Her başarı fethedilmeyen ülkeye kapı açar... Ancak iş yaratıcı değil yıkıcı olduğu, güçlerin özgür oyunu olarak değil de baskı altında yüklenildiği, insanın fiziksel ve zihinsel potansiyelinin açılıp gelişmesi değil de kuruması anlamına geldiği zaman emek kendi ilkesinin ve dolayısıyla da insanın ilkesinin reddi olur.”7
Bir sınıfın toplumun gereksinim duyduğu şeyleri üretme araçları üzerinde denetime sahip olduğu sınıf ayrılıklarının ortaya çıkması bireyler ve ait oldukları toplum arasında başka bir ayrılığa yol açmıştır. Toplumsal yaşamın belirli biçimleri bireylerin çıkarları ile bir bütün olarak 'Toplum bireylerden oluşmaz; bireylerin 'Toplum bireylerden oluşmaz; bireylerin kendi- toplumun çıkarları arasında bir ayrım yaratarak kendilerini içinde buldukları bağlantılar ve 'ben'in bireysel ve toplumsal iki boyutu arasılerini içinde buldukları bağlantılar ve ilişkiler ilişkiler toplamını na bir takoz sürer'.8 Yine de yabancılaşma her toplamını ifade eder'.ifade eder'. sınıf toplumunda değişmeden kalan sabit bir İnsanlık fizik dünyayla emek aracılığıyla ilişki insani koşul değildir. kurar; insanlık kendisini emek aracılığıyla geliştirir ve emek insanların birbirleriyle ilişkilerinin kaynağıdır. Dolayısıyla emek sürecinde ortaya çıkan şeyin toplumun bütünü üzerinde can alıcı bir etkisi vardır. 3
Marx’ın Yabancılaşma Kuramına Giriş
Yabancılaşma ve Kapitalizm: İşinin parçası olmak* Feodal toplumda insanlar henüz doğal dünyayı denetleme veya kıtlıktan kurtulmak için yeterince üretim yapma ya da hastalıkları iyileştirme araçları geliştirmemişlerdi. Bütün toplumsal ilişkiler 'emeğin üretici güçlerinin bir alt aşaması ve buna uygun olarak da kendi maddi yaşamlarını yaratma ve yeniden üretme sürecindeki insanlar arasındaki, dolayısıyla da insanla doğa arasındaki sınırlı ilişkiler ile koşullandırılmıştı'.9 Toprak üretimin kaynağıydı ve böylece de insanların kendilerini bireyler olarak değil toprağa bağımlı olarak gördükleri feodal-malikaneci sistem egemendi. Marx bunu Ekonomi Politik ve Felsefe El Yazmaları'nda şöyle betimlemiştir: “Feodal toprak sahipliğinde zaten toprağın insan üzerinde yabancı bir güç olarak egemenliğini bulgularız. Köle toprağın bir müştemilatıdır. Aynı şekilde ata'nın bu varisi olan toprak, ilk doğan çocuğa aittir. Onu miras alır. Özel mülkiyet yasası onun temeli olan toprak mülkiyeti ile başlar.”10
toprak da insanlara bağlıdır... Bu köylü ve hatta orta çağların kölesi kendi emeğinin randımanının en azından % 50'sine bazen de %60 veya %70'ine sahipti'.12 Feodal toplumdaki toplumsal ilişkiler itaat ve egemenlik ilişkileriydi ancak onlar açıkça bireyler arasındaki ilişkilerdi. Marx Kapital'de 'kendi işlerini yaparlarken bireyler arasındaki toplumsal ilişkilerin nasıl onların karşılıklı kişisel ilişkileri olarak görüldüğünü ve emek ürünleri arasındaki toplumsal bağıntıların biçimi altında gizlenmediklerini' betimledi.13 Buna karşılık feodalizmin sınırlamaları kapitalizmin dinamiğinden çok farklıydı. Burjuvazi her şeyin parayla alınıp satılabildiği bir toplumu arzuladı: 'Satış yabancılaşmanın uygulanmasıdır'.14 Böyle bir toplumun yaratılması ortak toprağın kaba bir şekilde çitle çevri lmesine bağlıdır. Bu ilk defa, toplumdaki çoğunluğun üretme ve geçinme araçlarına doğrudan geçişinin reddi, böylece de hayatta kalmak için yeni bir sömürü biçimine, ücretli işe boyun eğmek zorunda kalan topraksız bir işçi sınıfının yaratılması demekti. Kapitalizm ' insanlar, üretim araçları ve üretim materyalleri arasındaki ilişkilerde temel bir değişikliği 'gerektirdi.'15 Bu temel değişiklikler yaşamın her görünümünün dönüştürülmesi demekti. Hatta zaman kavramı bile öylesine köklü bir değişikliğe uğradı ki 17. yüzyılda oyuncaklar olan saatler, 'endüstriyel disiplinin gerektirdiği iş ahlakı ve dakiklik alışkanlığı için dakikaların ve saatlerin soyut bir ölçümünün önemi' nedeniyle çalışma zamanının bir ölçüsü ya da tembelliği ölçmenin bir aracı oldu.16
Toprak sahipliği veraset ve soylara bağlıydı: Doğumunuz yazgınızı belirlemişti. Erken yapıtlarından birinde Marx 'aristokrasinin kendi kanı kendi soyuyla övünmesinin, kısaca bedenin bu soy kütüğünün kendi uygun bilimini hanedanlıkta nasıl bulduğunu, aristokrasinin sırrının zooloji olduğunu' betimledi.' 'Sizin yaşamınızı ve başkalarıyla ilişkinizi belirleyen bu zoolojiydi. Bir yandan üretici güçlerin bu alt düzeyi köylüler için daimi iş anlamına gelirken öte yandan feodal beyler ve kilise memurları güç kullanma yoluyla köylülerden istediklerini İnsanlar artık ürettiklerini satma hakkına sahip değildiler: Kendi emeklerinin ürününden ayrı aldılar. hale geldiler. Peter Linebaugh 18. yüzyıl İngilBöylece yabancılaşma, üretici güçlerin bu aşağı tere tarihini anlatan The London Hanged'de düzeyinden, insanın toprağa boyun eğişinden işçilerin kendilerini ürettiklerinin sahipleri ve feodal yönetici sınıfın egemenliğinden olarak gördüklerini açıkladı. 18. yüzyılın doğdu. Ancak bu yabancılaşma biçimlerinin sonlarına doğru onları, ürettiklerinin sadece, sınırları da vardı. Köylüler kendi topraklarını fabrikaları olan kapitalistlere ait olduğuna işlediler ve gereksinin duydukları şeylerin inandırmak büyük bir baskı, hukuki bir saldırı çoğunu kendi bağımsız aile birlikleri içinde oldu. ürettiler. 'Bir kişi eğer toprağa bağlıysa o zaman 18. yüzyıl boyunca birçok işçiye para öden* all in a day's work (deyim) 4
Judy Cox medi. 'Bu Rus serf emeği ve Londra ticaretlerindeki kentli emeği için doğruydu'.17 Buna karşılık 19. yüzyılla birlikte ücretli emek bütün diğer ödeme biçimlerinin yerini almıştı. Bu artık emeğin bir meta olması, pazarda satılması demekti. Kapitalistler ve işçiler birbirlerinden usulen bağımsız gerçekteyse birbirlerine sıkı sıkıya bağlıydılar. Üretim artık evde değil yeni disiplin sistemlerinin uygulandığı fabrikalarda gerçekleşiyordu. Emeğin fabrikalarda mekanikleşmesi insanların makinelerle ilişkisini değiştirdi.' İnsan yaratıcılığının bu olağanüstü ürünleri işçiye karşı acımasızlığın bir kaynağı haline geldi.18 Marx Kapital'de zanaatçı ve sanatçıların işi ile fabrika işçisininkini karşılaştırdı: “El sanatları ve imalatta işçi bir araç kullanır, fabrikada makine onu. Orada emek aletinin hareketlerini kendisi oluştururken burada onun izlemesi gereken, makineleri hareketleridir. İmalatta işçiler canlı bir mekanizmin parçalarıdırlar. Fabrikada salt canlı bir uzantı haline gelen işçiden bağımsız olan cansız bir mekanizmaya sahip oluruz.”19 Fabrika üretiminin en önemli ve yıkıcı özelliklerinden biri iş bölümüydü. Kapitalizmden önce farklı üretim ya da zanaat alanlarındaki farklı insanlarla toplumsal bir iş bölümü oluşmuştu. Kapitalizmle birlikte üretimin her dalında ayrıntılı bir iş bölümü ortaya çıktı. Bu iş bölümü işçilerin, bütün diğerleri pahasına kendi insani güçlerinin yalnızca bir ya da iki yanını gerçekleştirdikleri belirli görevler, bir dizi atomize etkinlik içinde uzmanlaşmak zorunda olmaları demekti. Harry Braverman bu bölünmenin sonuçlarına şöyle işaret etmiştir: 'Toplumsal iş bölümü toplumu alt bölümlere ayırırken ayrıntılı iş bölümü insanları alt bölümlere ayırır ve toplumun alt bölümü bireyi ve türü arttırabilirken bireyin alt bölümü insani yeteneklere ve gereksinimlere bakmaksızın sürdürülürse kişiye ve insanlığa karşı bir suçtur'.20 19. yüzyıl sanayileşme eleştirmeni John Ruskin iş bölümünün yanlış bir terim olduğunu zira bölünenlerin insanlar olduğunu yazdığında benzer bir noktayı vurguluyordu. Bu sistemde işçiler gitgide üretim araçlarına sahip olan kapitalistlere benzer hale geldiler. İşçi hem zihinsel hem de fiziksel olarak bir
makine düzeyine düşürürken ve bir insan olmaktan soyut bir etkinlik ve bir mide haline getirilirken böylece o aynı zamanda da piyasa değerindeki, sermaye yatırımındaki her düzensiz değişime ve servet sahibinin kaprislerine daha da bağımlı hale gelir'.21 Kapitalizmden bağımsız yaşamak işçiler için olanaksız hale geldi: çalışmak bir makineye indirgenmek işi kaybetmek ölümü yaşamak demekti. İş olmaksızın, sermaye olmadığında Marx, işçinin kendi yaşamını bırakabileceğini öne sürmüştür: 'sermayenin varoluşu onun varoluşu, onun yaşamıdır zira bu onun yaşamını aynı şekilde belirler'.22 Bağlanılan başka bir seçenek yoktur. iş bir hayatta kalma meselesidir. Dolayısıyla emek, zorlanılan emek haline geldi; çalışmamayı, yaptığınız şeyi ve nasıl yaptığınızı seçemezdiniz. Marx bunu şöyle ifade etmiştir: “Emek işçi için dışsaldır, onun asıl varlığına ait değildir; dolayısıyla kendi işinde kendini onaylamaz reddeder, kendini zavallı ve “Emek işçi için dışsaldır, onun asıl varlığına ait mutsuz hisseder, özgür bir zihinsel ve fizikdeğildir; dolayısıyla kendi işinde kendini onaysel enerji geliştirmez bedeninin arzularını lamaz reddeder, kendini zavallı ve mutsuz kırar ve zihnini harap eder. Bu yüzden işçi hisseder, özgür bir zihinsel ve fiziksel enerji ancak çalışmadığı zaman kendini duyumgeliştirmez bedeninin arzularını kırar ve zihnini sar çalıştığı zaman değil. Çalışmadığı harap eder. Bu yüzden işçi ancak çalışmadığı zaman evindedir çalıştığı zaman değil. zaman kendini duyumsar çalıştığı zaman değil. Onun işi o halde gönüllü değil zorlanmış, Çalışmadığı zaman evindedir çalıştığı zaman zorlanılmış iştir. Dolayısıyla da bir değil. Onun işi o halde gönüllü değil zorlanmış, gereksinimin karşılanması değil kendi zorlanılmış iştir. Dolayısıyla da bir gereksinimin dışındaki gereksinimi doyurmanın salt bir karşılanması değil kendi dışındaki gereksinimi aracıdır. Onun yabancı özelliği, hiçbir fizikdoyurmanın salt bir aracıdır. Onun yabancı sel ya da başka bir zorlama olmadıkça özelliği, hiçbir fiziksel ya da başka bir zorlama ondan bir bela gibi kaçınıldığı gerçeğiyle olmadıkça ondan 23bir bela gibi kaçınıldığı açıkça gösterilir.” gerçeğiyle açıkça gösterilir.”23 Fabrika sisteminde işin parçalara ayrılmasının başka bir yanı vardı. Atölyede kısmi iş gören ayrıntılı emekçinin yaratılması, hiçbir işçi bütün bir malı üretmediği için, değer üreten sınıfın ortaklaşa olması demekti.24 Bu ortaklaşalık kendisini, kapitalist üretim biçimlerine karşı sürekli mücadelede ve işçilerin makineler tarafından denetlenmekten çok onları denetleme haklarını sık sık öne sürme girişimlerinde ifade etti, bunun en ünlüsü 19. yüzyıl başlarındaki Luddite Ayaklanmasıydı (‘makine kırıcılar’), bu öylesine yaygın bir ayaklanmaydı ki onu bastırmak için Wateloo'da Wellington'la savaşmaya giden askerlerden çok daha fazlası gönderilmişti. 5
Marx’ın Yabancılaşma Kuramına Giriş
Yabancılaşmanın Dört Aşaması Kapitalizmin gelişimi kaçınılmaz olduğunu gösterdi ve yabancılaşmayı daha önceleri düşünülmeyen bir dereceye taşıdı. Ekonomi Politik ve Felsefe El Yazmaları'nda (1844 ya da Paris El Yazmaları diye de bilinen) Marx yabancılaşmanın kapitalist topluma yayıldığı dört özel durum tespit etti. Emek ürünü İşçi ürettiği nesneden, ona bir başkasının yani kapitalistin sahip olması ve satması nedeniyle yabancılaşır. Bütün toplumlarda insanlar yaratıcı yetilerini kullandıkları, mübadele ettikleri ya da sattıkları nesneleri üretmek için kullanırlar. Fakat kapitalizm altında bu, yabancılaşmış bir etkinliğe dönüşür zira 'İşçi ürettiklerini hayatta kalmak ya da başka üretici bir etkinlikle uğraşmak için kullanamaz. İşçinin gereksinimleri ne kadar acil olursa olsun ona bu aynı ellerin ürettiklerine sahip olma iznini vermez zira onun ürettiklerinin tümü bir başkasının malıdır'.25 Böylece işçiler, yetersiz beslenirlerken, içinde asla oturmayacakları evler inşa ederlerken, asla satın alamayacakları arabalar yaparlarken, giymeye bütçelerinin yetmeyeceği ayakkabılar imal ederlerken vb. pazar için nakit parayla satılan ürünler üretirler. Marx işçinin ürettiği şeyden yabancılaşmasının, emek ürünlerinin aslında emekçiye hükmetmeye başlaması nedeniyle kuvvetlendirildiğini öne sürdü. Il Rubin, Essays on Marx 'Theory of Value adlı parlak yapıtında metaların üretiminin bir niceliksel bir de niteliksel yanı olduğunu gösterdi. İlk önce işçiye yarattığı değerden daha azı ödenir. Ürettiği şeyin bir miktarına patronu sahip olur; dolayısıyla işçi sömürülür. Niteliksel olarak o aynı zamanda ürettiği nesnenin içine yaratıcı emeğini koyar fakat bunun yerine geçecek yaratıcı bir emek ona verilemez. Rubin'in açıkladığı gibi 'Kendi yaratıcı gücünün mübadelesinde işçi bir ücret veya bir maaş yani toplu bir para alır ve bu paranın mübadelesinde o emek ürünlerini satın alabilir ama yaratıcı gücü satın alamaz. Kendi yaratıcı 6
gücünün mübadelesinde işçi şeyleri elde eder'.26 Bu yaratıcılık işçi için sonsuza dek kaybolur ki işte kapitalizm altında, işin bizi teşvik etmeyip ya da canlandırmayıp ve 'fethedilmeyen ülkeye kapı açmayıp' daha çok enerjilerimizi harcamasının ve bizi tükenmişlik duygusuyla baş başa bırakmasının nedeni budur. Marx'ın Ekonomi Politik ve Felsefe El Yazmaları'ndaki: “işçinin yabancılaşması yalnızca onun emeğinin bir nesne, dışsal bir varoluş haline gelmesi değil aynı zamanda onun 'işçinin yalnız-ca onun dışında,yabancılaşması ondan bağımsız ve ona yabancı emeğinin birözerk nesne,birdışsal bir varoluş haline olması ve güç olarak ona karşı gelmesi değil aynı zamanda onun dışında, durması, onun nesneye bahşettiği yaşaondan ve ona düşmanca yabancı olması ve özerk mın bağımsız onun karşısında ve yabancı birolarak güç olarak ona karşı durması, onun nesneye durması demektir” savının ardında bahşettiği yaşamın karısında düşmanca ölü emeğin canlıonun emek üzerindeki bu ve egemenliği yabancı olarak durması demektir' 27 yatar. Marx'a göre bu durum kapitalizm için eşsiz bir durumdur. Daha önceki toplumlarda çalışanlardan daha ziyade genellikle tüketecek daha fazla şeye sahip olmaları beklenebilirdi. Kapitalizm altında, çalışanlar daha ziyade üzerlerindeki düşmanca bir sistemin gücünü arttırırlar. Kendileri ve iç dünyaları daha yoksul hale gelir. 'İşçi ne kadar mal üretirse daima daha ucuz bir meta haline gelir. İnsani dünyanın değerden düşmesi şeyler dünyasının değerinin artışıyla doğrudan bağıntılı olarak artar'.28 Emek süreci Yabancılaşmanın Marx'ın teşhis ettiği ikinci unsuru üretim süreci üzerindeki denetim kaybıdır. Çalışma koşullarımız ve çalışmamızın nasıl düzenleneceği ve de fiziksel ve zihinsel olarak bizi nasıl etkileyeceği üzerinde söz hakkımız yoktur. Çalışma süreci üzerindeki bu denetim kaybı yaratıcı çalışma kapasitemizi karşıtına dönüştürür, böylece de işçi 'etkinliği edilgenlik olarak, gücü güçsüzlük, meydana getirmeyi kuvvetten kesilme, kendi fiziksel ve zihinsel enerjisini, kendi kişisel yaşamını -zira yaşam
Judy Cox Sınıf Bilinci' ndeki kimi parlak pasajlarda Lukacs giderek rasyonelleştirilen çalışma sürecinin bilincimizi nasıl etkilediğini betimler. Aşağıdaki parçanın gösterdiği gibi onun çözümlemesi son derece isabetlidir ve günümüzün beyaz yakalı işinin çarpıcı bir şekilde apaçık bir resmini sunar: “Çalışma sürecinin rasyonelleştirilmesinin sonucu olarak işçinin insani nitelikleri ve özgül yanları, bu soyut özel yasaların önceden rasyonelce hesaplanmış tarzda işlemesi karşısında giderek salt hata kaynakları olarak görülürler. insan ne nesnel olarak ne de kendi çalışmasıyla bağıntısı açısından bu sürecin asıl efendisi olarak görünüyor; tam tersine o mekanik bir sisteme dahil edilmiş mekanik bir parçadır. O bu sistemi kendisinden bağımsız olarak işleyen ve istese de istemese de yasalarına uymak “Fabrika işi sinir sistemini azami ölçüde tüketir, zorunda olduğu zaten önceden hazır ve kasların çok yanlı oyununu yok eder ve hem kendine yeterli olarak önünde buluyor.”34 bedensel hem de zihinsel etkinlik içindeki her özgürlük atomunu haczeder... Her bireysel Türdeşlerimiz önemsiz fabrika teknisyeninin özel yeteneği bilimin, devasa fizik güçlerin ve fabrika Üçüncü olarak türdeşlerimize yabancılaşıyoruz. mekanizmi içinde cisimleştirilen ve de bu Bu yabancılaşma kısmen toplumun sınıf mekanizmle birlikte efendinin gücünü yapısından kaçınılmaz olarak ortaya çıkan oluşturan emek kitlesi önünde kaybolur.”31 karşıtlıklardan doğuyor. Biz emeğimizi sömürenlerden ve ürettiklerimizi denetim altına Modem üretim yöntemleri Marx'ın zamanın- alanlardan yabancılaşıyoruz. Marx'ın ifade dan bu yana emek sürecinin parçalanmasını ettiği gibi: arttırmıştır. Modern üretimin düzenlenişi hala montaj fabrikası yöntemlerine dayanır. Bilimsel “Eğer kendi etkinliği kendisi için bir eziyet ise araştırma üretim sürecini parçalara ayırmak için bunun bir başkası için haz ve hoşlanma kullanılır. Bu ilk olarak beyaz yakalıların işlerinin sağlaması gerekir... Eğer bundan dolayı o kendi gereksizleşmesine ve yöneticilerin üretim emeğinin, kendi nesnelleşmiş emeğinin süreci üzerinde bir denetim tekel ine sahip ürününü kendisinden bağımsız olan yabancı, olmalarına yol açtı: Baştan beri kapitalizmin düşmanca ve güçlü bir nesne sayıyorsa o tehdit ettiği düşünce ve eylem, kavrayış ve zaman onun bu nesne ile ilişkisi, bir başkasının uygulama, el ve zihin birliğine artık bilimin -ona yabancı, düşmanca, güçlü ve ondan bütün kaynaklarını ve ona dayalı çeşitli bağımsız- onun efendisi olduğu bir ilişkidir. mühendislik disiplinlerini kullanarak sistemli bir Eğer o kendi etkinliğine özgür olmayan bir eritme ile saldırılır'.32 Çalışma koşulları, iş etkinlik derse o zaman onu bir başkasının gününün uzunluğundan işgal ettiğimiz yere yasası, baskısı, boyunduruğu altındaki hizmetkadar, önceden belirlenir: 'Bütün çalışma süreci, teki etkinlik olarak anlatır.35 en ufak devinimine dek, yönetim ve mühendislik personeli tarafından kavramlaştırılır, her şey Ayrıca biz ürettiğimiz metaların alımı ve satımı tamamen peşin olarak, öğrenim ve iş sayesinde başkalarıyla bağlantı kurarız. performansı ölçütlerine göre planlanır ve Hayatlarımıza her gün işleri giyeceklerimizi, yiyeceğimizi, evimizi vs. yapmak olan binlerce ölçülür'.33 İşçilere öznel emek unsurunu nesnel, ölçülebilir insan dokunur. Fakat biz onları ancak satın ve denetlenebilir süreçlere dönüştürme aldığımız ve tükettiğimiz nesneler dolayısıyla amacıyla, makineler olarak davranılır. Tarih ve tanırız. Ernst Fischer, işte bu nedenle birbirimizi etkinlikten başka nedir?- kendisinden bağımsız ve ona ait olmayan, kendisine karşı çevrilmiş bir etkinlik' olarak deneyimler.29 Bu çalışma süreci salt işçilerin denetiminin ötesinde değildir, kendilerine düşman olan güçlerin denetimi altındadır zira kapitalistler ve yöneticileri bize daha fazla, daha hızlı ve daha uzun görevler için iş yaptırmaya sevkedilirler. Ayrıca Harry Braverman'ın işaret ettiği gibi 'iş gücünü satın alma ve satma üzerine temellendirilen bir toplumda zanaatı kısımlara ayırmak onun tikel kısımlarını ucuzlatır'30 böylece patronlar da emek sürecini gittikçe daha küçük parçalara ayırmakla ilgilenirler. Bu ortaya çıkan katı tekrarlamalı süreç Marx'ın betimlediği gibi işçinin bireysel yeteneklerini ya da becerilerini örter:
7
Marx’ın Yabancılaşma Kuramına Giriş 'eşit haklara sahip insanlar olarak değil üstler ya da astlar, bir rütbeye sahip olanlar, küçük ya da büyük bir iktidar birimi' olarak gördüğümüzü ifade etti.36 Birbirimizle bireyler olarak değil farklı üretim ilişkilerinin temsilcileri, sermayenin, toprağın ya da emeğin kişileştirimi olarak ilişki kuruyoruz. Bertall Ollman'ın yazdığı gibi 'Birbirimizi bireyler olarak değil kapitalizmin uzantıları olarak tanıyoruz’: "Burjuva toplumunda, sermaye bağımsız ve bireyselliğe sahip iken yaşayan kişi bağımlıdır ve hiçbir bireyselliği yoktur."37 Her bireysel üreticinin metaları onları kimin ürettiğine, nerede ya da hangi koşullarda üretildiğine bakılmaksızın kişisizleştirilmiş bir biçim içinde görülür. Meta üretimi, herkesin 'kendi emeklerinin ürününe yabancılaştırma yoluyla başkalarının ürettiğine sahip olması' demektir.38 Marx kitlesel meta üretiminin sürekli olarak nasıl yeni gereksinimler yaratmaya çalıştığını, insani güçlerimizi geliştirmeye değil onları kazanç uğruna nasıl sömürmeye çalıştığını betimlemiştir: Kendi bencil gereksinimlerinin doyunılmasını sağlama umuduyla başkası üzerinde yabancı bir güç kurma girişimi insanlık dışı, inceltilmiş, doğal olmayan ve hayali arzuların hünerli ve daima hesaplayıcı kölesi haline geliyor. O kendisini komşusunun en ayartılmış hayallerinin hizmetine veriyor, onun gereksinimlerinin muhabbet tellallığını yapıyor, onda sağlıksız arzular uyandırıyor ve kendi aşk işi için para talep edebilsin diye her zayıflığın üzerine çullanıyor.39 Diğer insanları kâr ve zarar mercekleri içinden görüyoruz. Yeteneklerimiz ve gereksinimlerimiz para yapma araçlarına dönüştürülüyor böylece de diğer insanları rakipler, astlar ya da üstler olarak düşünüyoruz.40 İnsan doğamız Dördüncü unsur, Marx'ın türsel varlığımız dediği şeyden yabancılaşmamızdır. Bizi insan yapan çevremizdeki dünyayı bilinçli olarak biçimlendirebilmemizdir. Ancak kapitalizm altında emeğimiz baskı altına alınmış zorlanmış emektir. İşin bizim kişisel eğilimlerimiz ya da ortak çıkarlarımızla hiçbir bağıntısı yoktur. Kapitalist iş bölümü bizim üretme yeteneğimizi büyük ölçüde arttırmıştır, ancak bu zenginliği yaratanlar onun faydalarından mahrumdurlar. 8
Marx'ın Ekonomi Politik ve Felsefe El Yazmaları'ndaki bu süreci betimlemeleri bu sisteme ilişkin son derece güçlü suçlamalardır: “Emeğin zengin için harikalar ancak işçi için yoksunluk yarattığı doğrudur.ancak O saraylar “Emeğin zengin için harikalar işçi için ama işçiyeyarattığı mezbeleler yapar. Güzelliğe sahip yoksunluk doğrudur. O saraylar ama olur mezbeleler ama işçi çirkinliğe. O emeğin yerine işçiye yapar. Güzelliğe sahip olur makineleri koyarOama bazıyerine işçilerimakineleri emeğin ama işçi çirkinliğe. emeğin barbar biçimlerine savurur diğerlerini koyar ama bazı işçilerigeri emeğin barbar biçimlemakinelere dönüştürür. Zeka üretirmakinelere ama işçi rine geri savurur diğerlerini 41 için ahmaklık veüretir kretenizm. dönüştürür. Zeka ama ”işçi için ahmaklık İnsanlar toplumsal varlıklardır. Bizler çıkarlarımıza yardımcı olmak için ortaklaşa edimde bulunma yeteneğine sahibiz. Ancak, kapitalizm altında bu yetenek özel mülkiyet ve onun ürettiği sınıf ayrılıkları altında örtülü kalır. Biz üretimimizi bilinçli olarak planlama, ürettiğimizi toplumun gelişen gereksinimlerine uydurma yeteneğine sahibiz. Fakat kapitalizm altında bu yeteneğin yerini anarşik kâr dürtüsü alır. Böylece doğayı bilinçli olarak biçimlendirmekten çok kendi eylemlerimizin sonuçlarını denetleyemez hatta önceden göremeyiz. Sözgelimi yeni daha ucuz üretim teknikleri, sanayi içinden geçerek tekrarlandıklarında ozon tabakasını yok eden asit yağmurlarını ya da gazları ortaya çıkarırlar. Aynı şekilde, bir kapitalist kendi fabrikasındaki üretimi arttırırken kâr oranını düşürmek suretiyle bir bütün olarak kendi sınıfının kâr oranının yavaşlamasına istemeyerek de olsa katkıda bulunur.42 Bir firma belirli bir keskin talebi karşılamak için üretim yapabilir ancak bu malların, önceden başka firmaların sahip oldukları bu pazara ne zaman ulaşacaklarını bulgulamak için. Yalnızca talebi karşılama yerine pazarda bir mal fazlalığı vardır. Bu da fazla ürettiğimiz ama ürettiğimizin istenmediği anlamına gelir. Daha önceki bütün toplumlar eksiklikler, kıtlıklar ve ürün kayıplarından zarar görmüşlerdir. Kapitalizm altında, ekonomik durgunluklar, işçilerin 'çok fazla üretmeleri nedeniyle daha az tüketmeleri, emeklerinin yeterince üretken olmaması nedeniyle değil emeklerinin fazlasıyla üretken olması daha az tüketmeleri' demektir.43 Karşılaştığımız ekonomik krizlere ilişkin doğal hiçbir şey yoktur: Bizim üretme yeteneğimizin potansiyelinden hoşlanmamızı engelleyen bizim toplumsal örgütlenişimizdir.
Judy Cox
Meta Fetişizmi Nedir Metaların toplumumuzdaki egemenliği öylesine yaygındır ki bu sanki kaçınılmaz doğal bir durum gibi görünür. Bütün başarılarımız, ürettiğimiz her şey Marx'ın belirttiği gibi metalar olarak görünürler: 'Kapitalist üretim tarzının hüküm sürdüğü toplumların zenginliği geniş bir metalar topluluğu olarak görünür'.44 Kapitalizm, içinde metanın 'bir bütün olarak toplumun evrensel bir kategorisi' haline geldiği ilk genelleştirilmiş meta üretimi sistemidir. Meta üretiminin egemenliği, yarattığımız dünyayı nasıl deneyimlediğimize ilişkin belirtiler taşır. Gizemli meta: Her toplumda insanlar gereksinimlerini karşılamaya yardımcı olacak nesneler yaratmak için çalışmışlardır. Böylece Marx 'bir metanın, ister mideden ister imgelemden gelsin, nitelikleri ile her türden insani gereksinimi karşılayacak bir şey, dışsal bir nesne'45 olduğunu öne sürerek kapitalizm altındaki metaları çözümlemeye başladı. Metalar bir kullanım değerine sahip olmalıdırlar ama aynı zamanda da bir mübadele değerine de sahiptirler. Kapitalist toplumda bizim çok farklı insani gereksinmelerimiz ancak metaların satın alınmasıyla karşılanabilmiştir: Karın doyurmak için bir dükkandan yiyecek almak, seyahat etmek için bir araba ya da otobüs bileti almak, bilgiye ulaşmak için kitaplar, televizyonlar ya da bilgisayarlar almak gerekir. Yine de bütün bu metaların kullanımlarını onların mübadele değeri etkiler ve insan gereksinimlerinin doyurulması pazarın işlerinden ayrılamaz hale gelir.46 Metaların pazardaki dolaşımı, hatta işçilerin ürettikleriyle doğrudan bir ilişkiye sahip oldukları üretilme sürecinden daha fazla gizeme bürünür. Metalar pazara gönderilip parayla ve ardından da başka metalarla mübadele edildiğinde bu ilişki kaybolur. Marx'ın yazdığı gibi 'gerçek üretim süreci doğrudan üretim süreciyle dolaşım sürecinin birliği olarak içinde içsel bağlantı damarının gittikçe kaybolduğu, üretim ilişkilerinin birbirlerinden bağımsız kılındığı ve parça değerlerin
birbirinden bağımsız biçimler içinde katılaştıkları yeni oluşumların ortaya çıkmasını sağlar'.47 Marx metaların dolaşımının bireysel üreticiler arasındaki ilişkileri ürettikleri metalar arasındaki ilişkilere nasıl dönüştürdüğünü açıkladı. Onlar birbirlerinden ayrılsalar da tamamen birbirlerinin metalarına bağlıdırlar: “Metaların sahipleri kendilerini bağımsız özel üreticilere dönüştüren iş bölümünün aynı zamanda toplumsal üretim sürecini ve bireysel üreticilerin birbirleriyle ilişkilerini meydana getirdiğini de anlarlar; onlar yine bireylerin birbirlerinden bağımsızlığının çok yanlı maddi bağlılık sistemine bir karşılık ve ilaveye sahip olduğunu da anlarlar.”48 Kapitalist sistemde bireylerin birbirleriyle üretici ilişkilere girmeleri için bazı şeylere -iş gücü veya üretim malzemeleri gibi - sahip olmaları gerekir. Sonuç olarak, bireylerin kendilerinden ziyade 'sanki şeyin kendisi üretim ilişkilerini kurmak için bir yeteneğe bir değere sahip görünür'.49 Bireyler ancak metaların sahipleri olarak üretim sürecine girdiklerinden metalar toplumsal niteliklere sahip olurlar. Marx bu süreci şöyle betimlemiştir: “O halde üreticiler için kendi özel emekleri arasındaki toplumsal bağıntılar kendi 'O halde üreticiler için kendi özel emekleri işlerindeki kişiler arasındaki toplumsal arasındaki toplumsal bağıntılar kendi işlerindeki ilişkiler olarak değil kişiler arasındaki maddi kişiler arasındaki toplumsal ilişkiler olarak değil ilişkiler ve şeyler arasındaki toplumsal kişiler arasındaki maddi50 ilişkiler ve şeyler ilişkiler olarak görünür.” arasındaki toplumsal ilişkiler olarak görünür'.50 Ücretlerin artmasına ve düşmesine neden olan ve işçileri bir üretim dalından diğerine sürükleyen sanki insani failden bağımsız pazarın kendisiymiş gibi görünür. 'Toplumun birey üzerindeki etkisi şeylerin toplumsal biçimleri aracılığıyla sürdürülür'.51 Bu, yabancılaşmış ilişkiye Marx'ın öne sürdüğü gibi şu nedenle başka bir boyut katar: 9
Marx’ın Yabancılaşma Kuramına Giriş “ekonomik safhada görünen karakterler yalnızcasafhada ekonomik ilişkilerin kişileştirim'ekonomik görünen karakterler yalnızca leridir; birbirleriyle bu ekonomik ilişkilerin ekonomik ilişkilerin kişileştirimleridir; birbir52 taşıyıcıları olarak ilişkilerin bağlantı kurarlar.” leriyle bu ekonomik taşıyıcıları olarak bağlantı kurarlar'.52 Marx insan ilişkilerinin somutlaşma sürecini, cansız nesnelere insani güçlerin atfını ve toplumsal örgütlenmenin meta fetişizmi olarak insan istencinden bağımsız gibi görünme biçimini betimlemiştir. Meta fetişizmi, içinde 'kapitalist üretim tarzının birey, aile ve toplumsal gereksinimler bütününü teslim aldığı ve onları pazara tabi kılarak aynı zamanda sermayenin gereksinimlerine hizmet etmek için yeniden biçimlendirdiği 'kapitalizmin gelişimiyle birlikte artmıştır.53 Bugün televizyonlar ve arabalar için olduğu kadar her şey için, seks ve sanat için, emeğin kendisi için de bir pazar vardır. Ernst Fischer'in yazdığı gibi 'Doğanın belki de bir tatil beldesi için yalnızca bir poster ve insanın yeni bir için yalnızca bir reklam olduğu bir metalar dünyasında yaşamaya öylesine alıştık ki ucuza satışa sunulan öylesine bir yabancılaşmış nesneler karmaşası içinde varoluyoruz ki gereksi nim nesnelerini büyüleyici bir tarzda metalara dönüştürenin ne olduğunu ve günden güne gerçekliğimiz haline gelen, neon ay ışıkları ve sentetik yıldızlarla ışıl ışıl Cadılar Gününün gerçek doğasının ne olduğunu kendimize artık hiç sormuyoruz'.54 Para: 'evrensel muhabbet tellalı': Mübadele değerinin yaratılması ve metaların dolaşımı, bütün diğer metaların karşılaştırılabileceği başka metaları temsil edebilen bir meta gerektirir. Marx, kapitalizmin gelişmesinin kendisiyle birlikte farklı metaların nasıl değerlendirileceği sorununu ortaya çıkardığını ve aynı zamanda da çözümü para biçiminde, bu evrensel metada nasıl bulduğunu betimlemiştir. Fiziknesneler, altın ya da gümüş bütün insan emeğinin 'doğrudan cisimleşmesi' haline gelmiştir. Paranın gelişimiyle birlikte insanların kendi üretimleriyle ilişkisi kendi denetimlerinden ve bilinçli eylemlerinden bağımsız olan maddi bir biçimi var sayar: 'Bu durum ilk olarak insanların emek ürün10
lerinin evrensel olarak metaların biçimine büründükleri olgusuyla gösterilir. Para fetişi bilmecesi dolayısıyla da meta fetişi bilmecesi artık gözümüze görünür ve gözümüzü kamaştırır hale gelir'.55 Marx parayı insanlar ve arzuları arasında aracılık eden 'evrensel muhabbet tellalı' olarak adlandırdı. Paranın değeri, aslen cisimleştirildiği metaller uzun zamndan beri aslında değersiz alaşımdan metal bozuk paralar ya da kağıt para lehine ıskartaya çıkartılmıştır. Yine de para her şeyi satın alabilir. O var olan en güçlü metadır: “Para, kendi biçiminden soyulmuş bütün 'Para kendi biçiminden soyulmuş bütün diğer diğer metalardır, yabancımetalardır, onların onların evrenselevrensel yabancılaşmasının 56 56 laşmasının ürünüdür.” ürünüdür'. Metaların dolaşımında paranın rolü bu sürece gömülmüş insan bilincini biçimlendirir. Para temsil ettiği nesnelerin değerini yüklenir, değerin kendisini yaratabilen bir güç gibi görünür. Meszaros'un ifade ettiği gibi: “Para bu muazzam güçlere doğal nitelikler olarak sahip olmak için kazanılır. İnsanların paraya karşı tavrı şüphesiz, en yüksek noktasına sermayeye dayalı çıkarda ulaşarak kapitalist fetişizmin göze çarpan örneğidir. Burada insanlar paranın daha fazla para, kendinigenişleten değer yarattığını gördüklerini düşünürler... işçiler, makineler, ham maddeler bütün üretim unsurları, salt yardımlar düzeyine düşürülür ve paranın kendisi zenginliğin üreticisi yapılır.”57 Böylece para büyük yeteneklere kavuşur ama bu paranın öteki yüzünde bütün insani arzularımız ve yeteneklerimiz Marx'ın sahip olma duygusu dediği şeye yakalanırlar: “Özel mülkiyet bizi öylesine aptal ve dar kafalı yapmıştır ki bir nesne ancak ona “Özel mülkiyet bizi öylesine aptal ve dar kafalı sahip olduğumuzda, bizim için bir seryapmıştır ki bir nesne ancak ona sahip maye olarak var olduğunda ya da olduğumuzda, bizim için bir sermaye olarak var doğrudan doğruya elde ettiğimiz, yediğiolduğunda ya da doğrudan doğruya elde miz, içtiğimiz, giydiğimiz, içinde oturduettiğimiz, yediğimiz, içtiğimiz, giydiğimiz, ğumuz vs. zaman kısaca onu içinde oturduğumuz vs. zaman kısaca onu 58 kullandığımız zaman bizim olur.” 58 kullandığımız zaman bizim olur.” Marx ayrıca bu sahip olma arzusunun nasıl
Judy Cox hem uyarılıp hem de reddedildiğini de denetleyemez ya da hatta onun herhangi bir betimlemiştir: kısmını kusursuzca planlayamazlar. Kapitalistler şöyle bir çelişkiye yakalanırlar 'sermaye “İşçininyaşamasına yaşamasına yetecek yetecek kadarına 'İşçinin kadarınasahip sahip toplumsal bir güçtür ancak ona ortaklaşa ololmasına verilir ve onun ancak olmasına izinizin verilir ve onun ancak sahipsahip olmak maktan çok özel olarak sahip olunur böylece 59 olmak için yaşamasına izin vardır.” için yaşamasına izin vardır'.59 de onun hareketleri, kendi etkinliklerinin bütün toplumsal belirtileri için ister istemez önemsiz Özellikle Ekonomi Politik ve Felsefe El Yazmala- olan tek tek mal sahipleri tarafından belirrı'dan kavrayıcı bir pasajda Marx paranın lenir'.62 kişiliklerimizi nasıl örttüğünü açıklar. Bu kapitalizmin bizim bireyselliğimizin gelişmesine izin Kapitalist rakiplerinden geri kalmamak için verdiğini öne sürenlere parlak bir yanıttır: sürekli rekabet etmek zorundadır ve onun eylemleri bireysel fırına için tamamen makul “Benim için para aracılığıyla var olan, olabilirken topluma karşı genelleştirildiğinde ödeyebildiğim yani paranın satın alabileceği birçok firmayı ortadan kaldırabilen ekonomik şeyim ben, paranın sahibi. Param ne kadar düşüşlere neden olurlar. Ekonomik krizler bu güçlüyse o kadar güçlüyüm. Paranın özellik“Benim için para aracılığıyla var olan, sistemin herhangi bir bireysel kapitalistten leri benim, sahip özellikleri ve temel ödeyebildiğim yaniolanın paranın satın alabileceği daha güçlü olduklarının reddedilemez kanıtıgüçleridir. Dolayısıyla ne olduğum ne şeyim ben, paranın sahibi. Param nevekadar dırlar. Bu, krizlerin yönetici sınıfın güvenliğine yapabildiğim artık bireyselliğimle belirlengüçlüyse o kadar güçlüyüm. Paranın özellikleri ve ideolojisine neden böyle ağır bir darbe mez. sahip olanın özellikleri ve temel güç- olduklarını açıklar. Kapitalist zenginliğini kendi benim, leridir. Dolayısıyla ne olduğum ve ne cüretkar, girişimci ruhunun yarattığına inanmak Çirkinim ama en bireyselliğimle güzel kadınlarıbelirlenmez. satın alayapabildiğim artık isteyebilir ancak aslında o 'başkasının yarattığı bilirim.ama Bu en dagüzel çirkinliğin etkisinin, onun Çirkinim kadınları satın alabilirim. bir dalgayla sürüklenir'.63 gücünün parayla yok edilmesi Buuzaklaştırıcı da çirkinliğin etkisinin, onun uzaklaştırıcı demektir.parayla Bir birey ayağım sakattırBir Engelleyemediği bu sınıf mücadelesi, onun gücünün yokolarak edilmesi demektir. ama para bana 24 bacak sağlar. O halda24 kendi çalışanlarının emeğine ne kadar bağlı birey olarak ayağım sakattır ama para bana sakatsağlar. değilim. Ben kötü, sahtekar, bacak O halda sakat değilim.vicdansız Ben kötü, olduğunu ve tıpkı ekonomik krizler gibi, yöbiriyim vicdansız ama paraya böylece de ona böylece sahip sahtekar, biriyim ama paraya netici sınıfın genel görünümüne ne kadar olana saygı duyulur... parayla insanın gönde ona sahip olana saygı duyulur... parayla yaralayıcı bir darbe olduğunu mecburen kabul lünün gönlünün arzuladığıarzuladığı her şeye sahip olabilirim. O insanın her şeye sahip olaettirir. halde bütün insani yeteneklere sahip olbilirim. O halde bütün insani yeteneklere sahip muyor muyum? olmuyor muyum? Dolayısıyla Dolayısıyla para para benim benim Marx, Kutsal Aile’de yönetici sınıfın durumunun bütün yeteneksizliklerimi karşıtlarına bütün yeteneksizliklerimi karşıtlarına dönüştür- parlak bir betimini sunar: dönüştürmüyor mu?”60 müyor mu?”60 “Sahip olan sınıf ve proletarya sınıfı aynı insani yabancılaşmayı sergilerler. Fakat ilk “Sahip olan sınıf ve proletarya sınıfı aynıbu insani sözü edilen sınıf bu kendine yabancılaşma Meta Fetişizmi ve Sınıf yabancılaşmayı sergilerler. Fakat bu ilk sözü içindesınıf kendini evinde hisseder, yabancılaşedilen bu kendine yabancılaşma içinde mada evinde kendi olumlanmasını bulur ve kendi Yabancılaşma ve meta fetişizmi toplumdaki kendini hisseder, yabancılaşmada kendi gücünü tanır; bulur onda ve insani bir bütün ilişkileri biçimlendirir. Zenginliğe sahip olumlanmasını kendivaroluşun gücünü tanır; suretini bulur oysa proletarya sınıfı kendi insani varoluşun bir suretini bulur oysa olanlar aynı zamanda da içinde ilişkilerin onda yabancılaşması içinde olumsuzlandığını somutlaştırıldığı kendi denetimleri ötesindeki proletarya sınıfı kendi yabancılaşması içinde hisseder; onun içinde kendi onun güçsüzlüğünü ve hisseder; içinde kendi bir dünyada ikamet ederler. Bireysellikleri ka- olumsuzlandığını insanlık dışı vebirinsanlık varoluşun gerçekliğini dışı bir varoluşun pitalizmin buyruklarıyla örtülür- Marx'ın yazdığı güçsüzlüğünü görür.”64 görür.”64 gibi, kendini zenginleştirme iç güdüsü cimri gerçekliğini birinde salt bir mizaç iken kapitalistte çarklarından biri oldukları toplumsal Böylece yabancılaşmanın kendilerini ne kadar mekanizmin bir sonucudur'.61 Yönetici sınıfın derinden etkilediğine bakmaksızın yönetici sınıf sahip olduğu muazzam üretici güçler onlara onun içindeki maddi konumları gereği hizmettasarımlarımızın ötesindeki zenginlikleri getire- lerindeki bütün güç ve kabalıkla birlikte kendi bilirler ancak sistemin geniş ekonomik güçlerini yabancılaşmalarını yaratan bu sistemi savun11
Marx’ın Yabancılaşma Kuramına Giriş mayı sürdüreceklerdir. Bundan başka, Lukacs bu yönetici sınıfın kapitalizmin meta fetişizmi üzerinde asla yükselemeyeceğini öne sürmüştür. Burjuvazi sistemi sürdürenler ve destekleyenler olarak kendi rolüyle karşı karşıya gelmeksizin kapitalizmin gerçek doğasını asla tanıyamaz. Dolayısıyla kapitalistler kapitalist toplumun kurumlarının altında yatan gerçek toplumsal ilişkileri tanımak istemezler. Onlar üretim ilişkilerinin doğal ve kaçınılmaz olduğuna inanmayı sürdürmeyi tercih ederler. Tam tersine, Lukacs, içilerin meta fetişizmiyle biçimlenmiş olsa da kapitalizm gerçekliğine karşı her zaman kör kalmadıklarını öne sürmüştür. Daha ziyade o, işçi sınıfının kapitalizmin somutlaştırma/maddeleştirme maskesini yırtabilecek eşsiz bir konumda olduğunu zira onun kapitalizme karşı mücadelesinin toplumun zenginliğini üretmede oynadığı gerçek rolünü açığa çıkardığını öne sürmüştür. Sınıf mücadelesi işçilerin kendilerini artık izole bireyler olarak görmemeleri demektir. Bu onların emeğin toplumsal niteliğinin bilincinde olabilmeleri demektir. Lukacs, işçilerin meta fetişizmi ardındaki gerçekliği bir an için görmelerinin onların toplumun devrimci bir dönüşümüne duyulan gereksinimi anlamalarına yardımcı olabileceğini öne sürer: 'Bu bizim bir insanın başarısının onun bütünsel kişiliğinden koparıldığı ve bir metaya dönüştüğü bu sürecin neden ancak proletarya içinde, devrimci bir bilince götürdüğünü anlamamızı sağlar'.65
12
Marx’ın Kuramının Kullanımları ve Kötüye Kullanımları Yabancılaşma kavramı Maksizmin merkezi ancak tartışmalı bir yanıdır. Marx'ın yabancılaşma üzerine ana yapıtı Ekonomi Politik ve Felsefe El Yazmaları nihayet 1932 yılında yayınlandığında, Herbert marcuse ve Vean Paul Sartre gibi yazarları içine alan 'Batı Marxizmi' olarak bilinen gelenek üzerinde dramatik bir etki yarattı.66 Ancak, Batı Marxistlerinin elinde yabancılaşma kuramı, yabancılaşmayı toplumun örgütlenişiyle değil de psikolojiyle açıklayan idealist kuramlarla karıştırıldı. 1950'li yılların sonunda ortaya çıkan Yeni Sol Stalinciliğin kuram ve uygulamasına karşı çıktı ama Yeni Sol'a bağlı bazı yazarlar Marxist bebeği Stalinci ile birlikte hamam suyuna attılar. Onlar toplumun geri kalanını biçimlendirmede ekonomik yapının merkezi rolü ve kapitalizmin yüreğindeki nesnel sınıf karşıtlıkları türünden Marxizmin bazı merkezi yanlarını terk ettiler. Perry Anderson'ın yazdığı gibi 'ortak bir gelenek olarak Batı Marxizminin en çarpıcı özelliği böylece belki de Avrupa idealizminin ardışık türlerinin onun üzerindeki sürekli mevcudiyeti ve etkisidir'.67 Yabancılaşma, modem yaşamın sefaletlerini 'yalnız kalabalığı', içinde ne anlamlı bir amaca ne de karar verme gücünü sahip oldukları bir toplumsal sistemin ağırlığıyla ezilmiş ve uyuşturulmuş olan atomlaştırılmış kent sakinleri topluluklarını açıklamak için iyiye incelendi'.68 Yabancılaşma, toplumsal örgütlenişin insanları nasıl etkilediğini anlamaktan ziyade büyük ölçüde bir zihin durumuna başvurdu. Yirminci yüzyılın ilk çeyreğinde moda olan yabancılaşma ile ilgili tipik bir karışık düşünce örneği Eric ve Mary Josephson'ın yayınladığı ilk baskısı 1962'de yapılan ve 1968'den önce sekiz baskısı yapılan Man Alone: Alienation in Modern Society adlı bir kitaptır. Josephsonlara göre yabancılaşma 'çağımıza damgasını vuran sessiz çaresizliğin söylenmeyen yaşantılarını' betimler ve yabancılaşmadan zarar görenlerin uzun bir listesi, kadınlar, göçmenler, cinsel sapmaları olanlar, ilaç bağımlıları, gençler ve sanatçılar gibi farklı grupları içine alır.69
Judy Cox Fakat editörler 'alan kaybını, kaygı durumlarını, da mühendise yeteneksiz bir işçiden daha fazla anomiyi, ümitsizliği, kişiliksizleştirilmeyi, kök- ödenecektir. Braverrnan'ın yazdığı gibi 'Bu süzlüğü, duygulanımsızlığı, toplumsal şekilde bütün emek sürecine, en uç karışıklığı, yalnızlığı, atomlaşınayı, güçsüzlüğü, noktalarında zamanı son derece değerli olanlar aniamsızlığı, izolasyonu, kötümserliği ve inanç ile nerdeyse hiçbir şeye değmeyenleri ve değerlerin yok oluşunu kapsayan sıra dışı bir kutuplaştıran bir yapı verilir'.73 Bu yine de psiko-sosyal düzensizlikler türüne başvurarak'70 zamanı değerli olan aydının genel yabancılaşyabancılaşmayı yalnızca psikolojik bir durum ma modelinden kurtulması anlamına gelmez. olarak anlarlar. Tersine, modem kapitalizmin özelliklerinden biri bilginin ticarileştirilmesidir.74 Bir mikroçip Eğer yabancılaşma sadece özel bir psikolojik ya da bilgisayar programı taslağı tıpkı bir sorun ise o zaman bundan yabancılaşmanın teneke fasulye ya da arabanın olduğu kadar çözümünün yalnızca bireysel bilinçte aranması kapitalistin malıdır. Kapitalistler maddi emeğe gerektiği sonucu çıkar. Eğer yabancılaşma sahip oldukları gibi zihinsel emeğe de sahip büyük ölçüde bir zihin durumuysa bununla ona olarak kendilerini zenginleştirirler. toplumun örgütlenişinde temel olarak bir değişiklik yapmaksızın çare bulunabileceği ima Toplumsal iş bölümü aydınların topluma ilişkin edilmiş olur. Eric Fromm'un öne sürdüğü gibi yeni doğrular geliştirme potansiyelini zayıflatır. yabancılaşma biçimleri 'klişeleşmiş düşünce Franz Jakubowski'nin yazdığı gibi: seçenekleri'nden doğdukları için kapitalist toplum bağlamında kırılabilen 'yanılsama zin- “Toplumsal iş bölümü salt ekonomide değil cirleri' idi.71 aynı zamanda bütün toplumsal yaşam ve düşüncede bir dizi alt alanlar yaratır. Bunlar Buna karşılık, Marx'ın Ekonomi Politik ve Felsefe onların kendi özerk yasa dizilerini geliştirir. El Yazmaları'dan Grundrisse ve Kapital'e kadar Özelleşmenin sonucu olarak her bireysel alan yabancılaşma konusundaki yapıtları, ona göre kendi özel nesnesinin mantığına göre yabancılaşmanın salt bir zihin durumu olmadı- geliştirir.”75 ğını gösterir. Bireysel psyche'nin kökleri toplumun bir bütün olarak nasıl örgütlendiği Zihinsel etkinlik bu sınırlar içersinde, bir bütün bağlamına yerleştirilmeliydi. Bir Marxist'in olarak toplumdan ayrı ortaya çıkar. Sonunda betimlediği gibi 'Yabancılaşmış bireyin yaşam tek tek bilimler 'hatta kendilerinin somut etkinliği niteliksel olarak aynı türdendir. Onun gerçeklik tabakalarının ilkesinin yöntemini bile din, aile işleri, siyaset vb. içindeki eylemleri anlayamazlar'.76 Yeni teknik ve yöntemler kendi üretken etkinliği gibi çarpıtılır ve geliştirmek için sahip olduğumuz bütün potankabalaştırılır... Bu hapishane duvarları dışında siyel rekabete bağlı kılınır. Kapitalist toplumun yatan insani bir etkinlik alanı yoktur'.72 Marx'ın tam da bu yapısı, zihinsel gelişmelerimizi, kuramı bize üretim sürecinin toplumun olguları toplumun gerçek hareketlerinden kör bütününü nasıl biçimlendirdiğini anlamanın bir ayrılık içinde kovalamakla suçlar. Bu yararlı onsuz olunmaz bir yöntemini önerir. Yabancı- hiçbir şeyin geliştirilememesi demek değil laşmayla ilgili özellikle tartışmalı olan iki etkin- daha çok araştırmanın kendi gelişimini lik alanı vardır. Birincisi, yabancılaşmış üretimde engellediği ve sınırladığı bir çerçeve içinde oraydının ya da zihinsel emeğin ve yaratıcılığın taya çıkması demektir. yeridir. Kapitalist toplumda sanatın üretimi ve tüketiBu yazıda betimlenen iş bölümü iş ve yaratıcılık minde de aynı süreçler işler. Eugene Lunn'un arasında keskin bir ayrıma götürür. İş tasnif mükemmel kitabı Marxism and Modernism'de edilir, ayrı görevlere bölünür. Her süreçte açıkladığı gibi burjuva toplumu bir eliyle yaratıcı unsurlar bir milyon parçaya ayrılır. sunduğu sanatsal özgürlüğü öbür eliyle almaya Emeğin kendisi bir metadır ve değeri onun çalışır: yaratılmasına harcanan iş zamanıyla sözgelimi, bir işçinin eğitilmesine harcanan süreyle belir- 'Burjuva toplumu - "feodal" dar boğazlar ülenir. Bu yüzden çok yetenekli bir teknisyen ya zerinde tüm ilerici yükselişiyle birlikte aynı za13
Marx’ın Yabancılaşma Kuramına Giriş manda sözgelimi iş bölümü, insan etkinliğinin çoğu biçiminin mekanikleşmesi ve niceliksel ilgilerin niteliksel olarlar üzerindeki üstünlüğü nedeniyle birçok sanat biçimine de muhaliftir'.77
mübadele değerlerine indirgeyemeyiz. Onun halesi kaldırılsa da sanat yabancılaştırıcı toplumsal ve ekonomik koşulları teşhis edebilir ve ötesine işaret edebilir... Sanat kapitalizmin karşılayamadığı bir estetik beğeni ve eğitim gereksinimi yaratma kapasitesine sahiptir. Gittikçe artan bir şekilde pazarın etkisi altına girse de sanat göreli bir özerklik içinde üretilir ve tüketilir ve fabrika işi ya da salt bir meta ile özdeş değildir.”81
Marx sanatçıların tıpkı bilim adamları ve aydınlar gibi bütün insani yaratıcılığın metalara döndürülmesinden kaçamadıklarını öne sürmüştür. İlk olarak, bunun nedeni sanatçıların tıpkı bütün diğer çalışanlar gibi kendi para yapma yeteneklerine bağlı olmalarıdır: Marx'ın yabancılaşma kuramının ikinci tartışmalı uygulaması, bizim zorunluluktan ziyade 'Burjuvazi şimdiye dek saygı duyulan ve saygı seçerek yüklendiğimiz, çalışma alanının dışındolu bir huşu ile hürmet edilen her uğraşı daki diğer etkinliklerin bir çözümlenmesinin halesinden soymuştur. O fizikçiyi, hukukçuları, formülasyonundadır. Çalışma dünyası karşımızrahibi, şairi ve bilim adamını ödenekli işçilere da ne kadar düşmanca, tüketici ve sefil olarak çevirmiştir'.78 durursa insanlar enerjilerini iş dışındaki yaşamlarına o kadar akıtırlar. Sistem yeni pazarİkinci olarak, Lunn meta üretiminin sanatı nasıl lar geliştirirken gereksinimlerimiz ve isteklebiçimlendirdiğine işaret eder. Sanat yapıtlarının rimiz sürekli olarak parçalara ayrılır. Sözgelimi, pazarda satılmaları gerçeği onların kavranışı ve bizi zayıf ya da genç göstereceği, oyun arzuüretiminin her aşamasını biçimlendirir. Marx muzu, doğayı deneyimleme ya da sanattan 'amaçlanan burjuva halkının etik ve politik hoşlanmamızı sağlayacağı söylenen metalar varsayımlarının yazar üzerindeki etkisini etrafında geliştirilmiş olan milyonlarca vurguladığı'79 Eugene Sue'nun romanlarını pound'luk sanayileri bir düşünün. Bizim 'boş eleştirisinde bunun bir örneğini vermiştir. Sanat zaman sanayisi' ile 'eğlence sanayisi' ne sahip da meta fetişizminden kaçamaz: 'Bir tinselleş- olmamız olgusu çalışmanın boş zamandan tirici mistikleştirme biçimi, sanatların maddi ayrılmasının özgür saatlerimizde bir boşluk gerçeklik üzerine yükseltilerek bu romantık bıraktığı olgusunu gösterir: 'Böylece işten uzakkutsanışı, ticaretin yayılmasıyla aşındırıldığında taki zamanı doldurma da kentin sınırlı onun yerini yeni bir fetişizm alır: ‘metaların koşullarına uygun ve yaşamın kendisinin vekilfetişizmi'.80 Bu aynı zamanda yeni, meydan leri olarak sunulan edilgin zevkleri, eğlenceleri okuyucu kültürel gelişmelerin sistemin içine ve manzaraları büyük ölçüde geliştiren pazara bağlı hale gelir'.82 nasıl hızla dahil edildiklerini de gösterir. Bu, sanat yapıtlarının bir teneke fasulye ile aynı statüye indirgenmeleri demek değildir. Sanat imgelemimizi ve duygularımızı harekete geçirir. O toplumu kavrayışımızı zenginleştirir ve somut görünüşlerin ardındaki bazı çelişkileri açığa çıkartabilir: 'O toplumsal gerçeklikleri gizleyen ideolojik bulutların içine nüfuz edebilir'. Başkaları sistemi olduğu gibi kutlamayı seçerlerken kimi sanatçılar enerjilerini kapitalizmin ötesine ulaşmaya çalışmaya adarlar ancak o zaman bile ürettikleri sanat kapitalizmin somutlaşmış görünüşüne nüfuz edebilir. Lunn'un yazdığı gibi: “Sanatı 14
yaygın
yabancılaşmayı
yansıtan
Bireyin ve ailenin özelleştirilmiş dünyası içine çekilme 1990'ların yaşamının belirgin bir özelliğidir. Belirli yaşam tarzlarını benimsemek kişisel tamamlanmanın tek gerçek fırsatını sunuyor gibi görünüyor. Bu yüzden moda, yemek, tatil ve bahçe ile ilgili TV programları ve dergilerin çekiciliği ve Kendin-Yap pazarındaki yükselme gittikçe artıyor. Aile ve ev kendi içlerinde ve kendilerinden boş zaman etkinlikleri haline gelirlerken aynı zamanda da pazarın önceliklerinin konusu olmuşlardır. Bizim özgür zamanımızı çoğaltabilen bütün metalar yalnızca, aileyi bir duygusal sığınak olarak değil bir tüketim birimi olarak yeniden kuvvetlendirir: Modem ailenin ilerlemeleri ve hizmet sanayileri aile işini hafifletirken aile yaşamının
Judy Cox yararsızlığını çoğaltırlar; kişisel ilişkilerin yükünü kaldırırlarken onun muhabbetlerinden yoksun bırakırlar; karışık/belirsiz bir toplumsal yaşam yaratırlarken onu her topluluk eserinden mahrum ederler ve onun yerine nakit ağı kurarlar'.83 Ayrıca Meszaros özel yaşama geri çekilmenin yalnızca kapitalizmin üzerimizdeki gücünü nasıl arttırdığını betimler: 'Kişisel dokunulmazlık ve bireysel özerklik kültü böylece nesnel olarak, kurulu düzeni kitlesel saldırıya karşı koruma ve öznel olarak da kendisini idare eden kapitalist toplumun mekanikçiliğiyle gizemli gibi gösterilen izole ve güçsüz bireye geri çekilme içinde sahte bir tamamlanma sağlama gibi ikili bir işlevi yerine getirir'.84 Meszaros ayrıca yabancılaşmanın bizi hakiki insan ilişkilerine sahip olma yeteneğinden yoksun bıraktığını da belirtir. Biz insanlığımızın kaybının telafisini özelleştirilmiş kişisel yaşamlarımızda aramaya zorlanırız ancak yine de bu sadece bizim birbirimizden yabancılaşmamızı tekrar güçlendirir: “Çareyi özerklikte aramak yanlış yolda olmaktır. Sıkıntılarımızın nedeni bir özerkliğin olmayışı değil tersine insanları birbirlerinden ayırarak onları kendi kültüne zorlayan bir toplumsal yapıdır, bir üretim tarzıdır.”85 Kapitalizmin bizi yoksun bıraktığı yaratıcılığı ifade etme girişimlerimiz yabancılaşmanın bütünselliğini reddedemez. Yabancılaşmanın ortadan kaldırılması bir bütün olarak toplumun dönüşmesine bağlıdır. Yine de biz kendi kişisel yaşamlarımızı ve boş zamanımızı düzenleriz, içinde yaşadığımız doğal dünyayı biçimlendirmek için kendi ortaklaşa yeteneğimizi bireysel olarak tamamlayamayız. Yaşam tarzları ve boş zaman etkinlikleri bizi yabancılaşmadan kurtaramaz ya da hatta bir yabancılaşma okyanusunda küçük adalar bile yaratamaz. Yabancılaşma kapitalist toplumda kökleştiğinden ancak bu topluma karşı ortaklaşa bir mücadele, yabancılaşmayı yok etme, çok geniş olan ve gelişen güçlerimizi kendi bilinçli denetimimize tabi kılma ve çalışmayı yaşamın merkezi yanı olarak yeniden inşa etme potansiyeli taşır. Marx'ın Kapital'de yazdığı gibi:
“o özgürce bir arada olan insanların üretimi “o özgürce bir arada olan insanların üretimi halini almadıkça ve onların bilinçli ve planlı halini almadıkça ve onların bilinçli ve planlı denetimine dayanmadıkça toplumsal yaşam denetimine toplumsalyüzünyasürecinin yani dayanmadıkça maddi üretim sürecinin şamörtü sürecinin yani maddi üretim sürecinin 86 deki kaldırılamaz.” yüzündeki örtü kaldırılamaz.”86
Judy Cox, “An Introduction to Marx’s Theory of Alienation”, From International Socialism 2:79, July 1998. Çeviri: Deniz Kanıt Felsefelogos - 25 / 26, 2005 / 1-2 DiPNOTLAR 1. K.Marx, 'Speech at the Anniversary of the Peoples' Paper', E.Lunn, Marxism and Modernism (University of Califomia Press, 1984) s.31'den aktarılmıştır. 2. G. Lukacs, History and Class Consciousness (Merlin,1971), s.47. 3. Marx, insani yabancılaşmanın bir çözümlemesini geliştiren ilk kişi değildi. Marx' ın felsefi önceli Hegel, yabancılaşmayı insan zihninin gelişiminin bir parçası olarak gördü. Ludwig Feuerbach insanların, dünyayı değiştirme gücünü hayali tanrılara nasıl devrettiklerine işaret ederek yabancılaşmanın materyalist bir çö zümlemesini ortaya koydu fakat dinsel yabancılaşmanın sadece akılsal argümanla bertaraf edilebileceğine inandı. Marx hem Hegel'in idealist yabancılaşma kavramı ndan hem de Feuerbach' ın tarih dışı materyalizminden koptu. Marx'ın kuramsal arka plan ına bir giriş için Bkz. A.Callinicos, The Revolutionary ldeas of Kari Marx (BookMarx, 1996), böl.3. 4. E.Fischer, How to Read Kari Marx (Monthly Review Press, 1996), s. 53'ten aktarılmıştır. 5. a.g.y., s.52. 6. a.g.y., s.51 . 7. a.g.y., s.54. 8. T. Eagleton, Marx (Phoenix, 1997), s.27. 9. K. Marx, Kapital, cilt 1 (Penguin, 1976), s.173. 10. K. Marx, Early Writings (Penguin,1975), s.318. 11. P. Walton ve A.Gamble, From Alienation to Surplus Value (Sheed and, Ward, 1972) , s.20'den aktarılmıştır. 1 2 . E. Mandel ve G.Novak, The Marxist Theory of Alienation (Pathfınder, 1970), s.20. 13. Kapital, op.cit, s.170. 14. K.Marx., l. Meszaros, Marx's Theory of alienation (Merlin Press, 1986), s.35'den akt. 15. P.Linebaugh, The Landon Hanged (Penguin,1993), s. 396. 16. a.g.y. s .225. 17. a.g.y., s. 374. 18. a.g.y., s.24 19. Kapital, op.cit, s.460. 20. H . Braverman, Labour and Monopoly Kapitalism (Monthly Review Press, 1974), s.73. 21. K.Marx, Early Writing, op.cit, s.285. 22. a .g.y. , s.335.
15
23. a .g.y. , s.326. 24. P.Linebaugh, op.cit, s.225. 25. B .Ollman, Alienation (Cambridge Un.Press, 1996), s. 143. 26. Il Rubin, Essays on Marx's Theory of Value (Black Rose Books, 1975), s. xxv. 27. K. Marx, Early Writings, s.324. 28. E .Fischer, op.cit, s.67. 29. a.g.y. , s.327. 30. H.Braverman, Labour and Monopoly Kapitalism (Monthly Review Press, 1974), s.80. 31. E . Fischer, op.cit, ss. 58-9. 32. H.Braverman, op.cit, s.171 . 33. a.g.y., s.180. 34 . G. Lukacs, op.cit, s.89. 35. K.Marx, Early Writings, op. cit, s.331 . 36 . E . Fischer, op.cit, s.63. 37 . B. Ollman, op.cit, s.144. 38. Rubin, op. cit, s.15. 39. K.Marx, Early Writings, op.cit, s.359. 40. C.Caudwell, The Concept of Freedom (Lawrence and Wishart, 1977), s.49'da bu deneyimin bir yüzünün harika bir tasviri vardır. 41. K.Marx, Early Writings, op.cit, s.325. 42. Bkz.C . Harman, Economics of the Madhouse (BookMarx, 1995). 43. E . Mandel, op.cit, s.22. 44. K.Marx, Kapital, op.cit, s.125. 45. a.g.y. , s.125 . 46. a.g.y., s. 1 . 47 . Bkz.a.g.y. , s . 165. 48 . B .Ollmann, op.cit. ,s. 1 87'den akt. 49 . K. Marx, Kapital, op.cit, ss.202-203. 50. a.g.y. , s.21 . 51 . a.g.y. , s. 165 . 5 2 . a.g.y. , s.24 . 53. a.g .y. , s179. 54. H. Braverman, op.cit, s.271 . 55. E . Fischer, op.cit, s.68. 56. a.g .y. , s. 1 87 . 5 7 . a.g.y. , s205. 58. l . Meszaros, op.cit, s. 197 . 59. K.Marx, Early Writings, op.cit, s.351 . 60. a.g.y. , s . 361 . 61 . a.g.y., s. 377. 62. K. Marx, G . Lukacs,op.cit, s. 133'den akt. 63. a.g.y. , s.63. 64. B . Ollman, op.cit, s.154. 65. K.Marx, The Holy Family, F.Jakubowski, ldeology and Superstructure in Historical Materialism (Pluto, 1990) , s. 87'den akt. 66. G . Lukacs, op.cit, s. 171 . 67. P.Anderson, Considerations on Western Marxism (New Left Books, 1976) , ss.50-51 . 68 . a.g .y. , s.56. 69. E . Mandel , op.cit, s.6. 701. E . a n d M . J osephson , Man Alone:Alienation in Modern Society (Deli Pub.Co, 1968), s. 12. 71 . a.g .y. , s. 13. 72. a.g.y. , böl. 1 73 . B . Ollman, op.cit, s.202. 74. H.Braverman, op.cit, s.83. 75. Bkz.öm. , G . Carchedi, Frontiers of Political Economy
(Verso, 1991 ), s. 18. 76. F. Jakubowski, op.cit, s.96. 77 . a.g .y. , s.96. 78. E . Lunn, op.cit, s . 15. 79 . a.g.y. , s . 16. 80. a.g.y. , s . 12. 81 . a.g.y. , s . 16 . 82 . a.g.y. , ss. 15- 16. Aralık 2017