Mavişehir Dergisi; Reklam Arası - Aras Attila’ya aittir. Dergi T.C. yasalarına uygun olarak yayınlanır. Dergide yayınlanan yazı, fotoğraf ve grafiklerin her hakkı saklıdır. İzinsiz kaynak gösterilerek dahi alıntı yapılamaz. Mavişehir Dergisi’nde yayınlanan ilan ve reklamların sorumluluğu ilan sahiplerine aittir. İmtiyaz Sahibi (Sorumlu) Genel Yayın Yönetmeni
Aras Attila
aras@kabinekibi.com.tr Reklam ve Pazarlama Sorumlusu
Ziynet Attila
ziynet@mavisehirdergisi.com Görsel Yönetmen / Editör Kabin Ekibi Tasarım Stüdyosu
Duygu Gönen Attila Hukuk Danışmanı
Av. Kemal Buğday Kiev Temsilcisi
Mert Gönen
Reklam Rezervasyon / Bilgi
0(549) 323 3031 - 0(549) 330 0 500 Yapım ve Tasarım
Kabin Ekibi Tasarım Stüdyosu Yayın Türü
Yerel - süreli - aylık Yönetim Yeri 6323 Sk. No.21/1 Karşıyaka / İZMİR Web Sitesi
www.mavisehirdergisi.com
ÖNSÖZ
İNSAN NE İŞE YARAR? Bu derginin ne işe yaradığını sorguladığım bir dönemde; karşıma bununla alakalı çok mesaj çıkmıştı.
Her gittiğim yere dergiden bir tane bırakma gibi bir alışkanlığım var. Hiç ummadığım bir yerde, görüşme yapacağım kişiyi beklerken yan bölümde benim gibi bekleyen bir hanımefendi kalkarak önümdeki sehpadan dergiyi aldı, ben de heyecanla; “Dergiyi biliyor musunuz?” diye sordum... Evet birkaç ay öncesine kadar Mavişehir’de oturuyordum her ay evime geliyordu, kişisel gelişim konusunda çok yararlı buluyorum, bana katkısının olduğunu da saklayamam demişti. Sonra hiç beklemediğim anlarda, yazını okudum harika dile getirmişsin, bu gibi yazılara bayılırım diyen, yazını okudum bize de bu yakışır diyen, tanıdığım, tanımadığım insanlar oldu. Bu mesajlar bana amacımızı ve niyetimizi anlatan cevaplar vermeye yetiyordu. Dergiye son bir kontrol için göz attığımda da insanın ne işe yaradığı konusunda tüm içeriğin sihirli bir şekilde bir araya geldiğini gördüm. Ve yine anladım ki; insanın yüreğiyle yaptığı her şey, zaferle sonuçlanıyor. Bu sayımızın istisnasız her sayfasında, yürekleriyle zafere koşan insanlara rastlayacaksınız; Alaçatı Tatlıcısı İmren, Midyeci Şehmus, Salih Burçoğlu, Nef, MaviBahçe, Çeşme Marina... Kısaca yazarlarından haberlerine herkes... Yaptığımız işe saygı gösterip değer veren herkese çok teşekkür ederim. İnsanın insanı satmadan, başkasının rızkını yemeden, başkasının arkasından iş çevirmeden yaptığı her mücadele kutsaldır. Yoksa insan ne işe yarar? Yüreğimizle sahip çıktığımız Cumhuriyetimiz ve vatanımızın ışığında; yüreğinizle, dürüstlüğünüzle ve içten yaptığınız her şey rast gitsin, zaferle sonuçlansın.. 30 Ağustos Zafer Bayramımız Kutlu Olsun.
Baskı: Basım ve Yayın Tarihi Katkıda Bulunanlar
Uğur Oral Prof. Dr. Gürkan Ersoy İsmail Barış Özpazarcık Av. Kemal Buğday Serdar Sütcü Fügen Yenilmez Özgür Şişik Ayça Günay Selim Duman
facebook.com/mavisehir.dergisi twitter.com/mavisehirdergi instagram.com/mavisehir_dergisi
• • • • • •
İÇİNDEKİLER
Galatasaray’ın yeni “Nef”esi (4) Mutluluk paylaştıkça çoğalır (12) Eyvah 40’lı yaşlardayım (30-31) Sema Aybars Özel Röportaj (32-37) Sosyal medyanın özgürlüğü (40-41) Köşe Yazıları
Uğur Oral - Özgür Şişik - Serdar Sütcü Fügen Yenilmez - Av. Kemal Buğday İsmail Barış Özpazarcık
w. om i w w r g i .c er g de - D i y i z i e da en r gin i a t ın in i z . D e f o r m b il ir s a uy ok
MAVİŞEHİR DERGİSİ her ay binlerce kişinin posta kutusuna ücretsiz ulaşıyor. Ayrıca her ay MaviBahçe AVM ve EgePark AVM’deki standımızdan derginizi ücretsiz alabilirsiniz.
Evrimi tamamlamak için Tek Yön; Eğitim... B
u haber sadece Mavişehir Carrefour’un oradaki 8291. sokağın tek yön duyurusunu yapmıyor, aslında neden evrimimizi tamamlayamadığımızın resmini çiziyor...
Bu haberi sadece sizi bilgilendirmek ve dikkat etmeniz için uyarı amacıyla yapacaktık ama o yolda ters yöne giren -kültürlü ve kendini geliştirebilmiş birkaç kişiyi tenzih ederim- duyarsız ve kendi kurallarıyla yaşamayı seven insanlarla gerçekleşen iletişimimiz sonrası durumu biraz daha farklılaştırdı. Mavişehir’i anlatırken kültür seviyesi yüksek diye başlarız ya; o masala pek inanmayabilirsiniz. Uzun bir süredir tek yön olarak kullanılan yola yanlış giren sürücüleri uyardığımızda; -çekilin önümden ben burada oturuyorum, sürekli bu yolu kullanıyorum, -biliyorum, -beni uyardığın gibi git arkadakileri de uyar, bak geçiyorlar, -acil bir işim olmasa girmezdim, -sen sorunlu musun? -sen kim oluyorsun? -burası daha önce diğer türlü tek yöndü şimdi böyle oldu, yine 4
değiştirecekler, gibi karşılıklara maruz kaldık... Esas tehlike 8295. Sokak ile 8291. Sokağın birleştiği noktada; çünkü kurallara uyup ters yolu değil de 8295. sokağı kullanan sürücülerin sol tarafından hızla ters yönden gelen duyarsız sürücüler çıkıyor. Etrafımız bile bile birilerinin hayatını tehlikeye atabileceklerinin farkında, bu dünyada sadece onlar yaşıyormuşcasına; hatalı olup olmaması konusunda kimseyi önemsemeyen insanlarla çevrili. 100’ün üzerinde insanla karşı karşıya geldim o yolda, özür dileyip, farkında değilim diyerek yolunu değiştiren inanın tam 5 kişi oldu. Bölgede görüştüğümüz birçok kişinin bu yolun sürekli akış yönünün değiştiğini, insanları da yanılttığını söylüyor. Karşıyaka İlçe Emniyet Müdürlüğü ve Karşıyaka Belediyesi’nin trafik denetleme konusunda daha hassas olmasını istiyor, tabela ve ışıkların bazı sürücüler tarafından hâlâ doğru algılanamadığı günümüzde yaptırımlarının arttırılmasını talep ediyoruz. Aras Attila
Temmuz - Ağustos - 2016
Galatasaray’ın Yeni “Nef”esi
T
asarım ve inovasyon markası Nef, Galatasaray Futbol Takımı ana sponsoru oldu. Toplam tutarı 52,5 Milyon TL’yi bulan 2+1 yıllık sponsorluk anlaşmasıyla güçlerini birleştiren Türkiye’nin iki büyük markası, sadece yurtiçinde değil yurtdışında da işbirliğine devam edecek. Kurulduğu ilk günden itibaren, “neden daha iyi olmasın?” sorusunu sorarak oluşturduğu yenilikçi konseptleriyle gayrimenkul sektörüne farklı bir soluk getiren Nef, Türk sporuna verdiği destekle de adından söz ettirmeye hazırlanıyor. Galatasaray Spor Kulübü Futbol Takımı ile 31 Milyon TL’si garanti olmak üzere toplam 52,5 Milyon TL tutarında 2+1 yıllık anlaşma imzalayan Nef, sarı kırmızılı takımın Türkiye Süper Ligi’nde ana sponsoru oldu.
Sponsorluk Avrupa’yı da kapsayacak
Türkiye spor ekonomisi açısından da büyük önem taşıyan bu sponsorluk anlaşmasıyla güçlerini birleştiren iki büyük kurum, iş birliklerini gelecek sezon Avrupa kupalarına da taşımayı hedefliyor. Sözleşme kapsamında Galatasaray’ın gelecek sezon Avrupa liglerinde yer alması durumunda, Nef’in sarı kırmızılı formayı yurtdışında da desteklemeye devam etmesi planlanıyor.
Yurtdışında ortak tanıtım imkanı
New York projesi ile dünyanın ilk uluslararası gayrimenkul markası 6
olma hedefiyle bir adım daha yaklaşan Nef, dünyada en çok bilinen Türk spor markası olan Galatasaray ile güçlerini yurtdışında da birleştirecek. New York, Londra gibi önemli metropollerde dikkat çeken projeler hayata geçirecek olan Nef, çeşitli ülkelerde Galatasaray ile beraber iletişim ve tanıtım çalışmaları da gerçekleştirecek. Özellikle futbol endüstrisinin son zamanlarda yükselişe geçtiği ABD iki markanın odağında yer alıyor. Sarı kırmızılı takımın sezon öncesi ve devre arası dönemlerde, Türkiye’de ve Amerika’da özel turnuvalar yapması ve Galatasaray’ın lisanslı ürünlerinin ABD’de satılması hedefleniyor.
“Daha büyük başarılara birlikte yürüyeceğiz”
Gerçekleştirilen imza töreninde konuşan Galatasaray Spor Kulübü Başkanı Dursun Özbek; “Bugün, sporda öncü ve uluslararası kimliğiyle bir dünya markası olan, ilklerin ve enlerin takımı Galatasaray Spor Kulübü ile güçlü tasarım ve inovasyon markası Nef’in gerçekleştirdiği önemli bir işbirliğine imza atıyoruz. Galatasaray, bu topraklarda doğup bir dünya markası olmayı başarmış 111 yıllık bir spor kulübü. Nef’in de aynı yolda emin adımlarla yürüyen genç ve dinamik bir Türk markası olması bizi bu işbirliği konusunda çok heyecanlandırdı. Nef’i tercih etmemizin en önemli nedeni ideallerimizin ve hedeflerimizin aynı paydada buluşması. Ortak noktamız başarı. Global hedeflere ve başarılara yürüyen markalarla gerçekleştireceğimiz tüm iş Temmuz - Ağustos - 2016
ortaklıkları hem kulübümüzün gerek saha içi gerekse saha dışında başarılı olmasına, hem de dünya vitrinine yeni yeni Türk markalarının çıkmasına katkı sağlayacaktır. İnanıyorum ki Nef, sadece altı yılda kat ettiği hızlı mesafeyi Galatasaray’ın formasında yer alarak çok daha ilerilere taşıyacaktır. Nef ile yaptığımız iş ortaklığından her iki tarafın da önemli faydalar sağlayacağına inanıyorum. Bugün burada atacağımız imzaların sadece bizlere değil, Türk sporuna ve Türk ekonomisine de dinamizm getirecektir. Her iki taraf için de hayırlı olmasını diliyorum” diye konuştu.
Nef, son 2 yıldır sektör lideri
Timur Holding markası olan Nef, 2010 yılından beri ofis ve konut alanında önemli projelere imza atıyor. Nef markasıyla gelecek 5 yıl içinde New York, Chicago, Londra ve Berlin gibi ABD ve Avrupa’nın önemli 10 metropolünde yer almayı hedefleyen şirket, 2015 yılında 2650 adedin üzerinde satış ve 1,3 milyar TL ciro gerçekleştirerek Türkiye’nin en hızlı ve en çok satış yapan gayrimenkul geliştiricisi konumuna yükseldi. Dünyanın en iyi 10 mimarlık firmasından 5’i ile aynı anda çalışan dünyanın sayılı gayrimenkul firmasından biri olan Nef, projelerinde iç mekan ve dış cephenin yanı sıra elektrik anahtarlarından kapı kollarına kadar en ince ayrıntılarda bile tasarımı ön planda tutarak dünyaca ünlü tasarımcılarla çalışıyor. Bugüne kadar İstanbul’da 24 proje hayata geçiren şirket, 2015 yılında aldığı 19 ulusal ve uluslararası ödülle de dikkat çekiyor.
Arkas Çeşme Site Spor’da aile boyu spor! Arkas Çeşme Site Spor voleybol, yelken, tenis, basketbol, futbol branşlarında tam gün ve yarı zamanlı yaz kampı imkanı sunuyor.
A
rkas Çeşme Site Spor bu yaz da alanında uzman ve sertifikalı antrenörler ile hem çocuklara hem de ebeveynlerine eğlence ve sporla dolu bir yaz sunuyor. 27 Haziran ve 16 Eylül tarihleri arasında hizmet verecek kampta çocuklar voleybol, yelken,tenis, basketbol, futbol branşlarından tam gün veya yarım gün faydalanabilecek. 8-15 yaş gruplarının katıldığı kampta çocuklar sporun yanında, sportmenlik, rakibe saygı, beceri, kondisyon, çeviklik, takım çalışması ve liderlik gibi özelliklerini de geliştiriyor.
8
Lemon Sailing işbirliği ile yürütülen yelken eğitimine katılan çocuklar tesiste teorik, denizde ise pratik bilgiler edinirken, kendi kararını alma yetilerini güçlendiriyorlar. Çocuklara eğitmen gözetiminde servis ile ulaşım imkanı da sağlanıyor. Ayrıca, gündüz kampına katılan çocuklara öğle yemeğinde Çeşme Site Spor’un diyetisyeni tarafından özel olarak hazırlanan yoğun spor aktivitesini destekleyen sağlıklı ve dengeli beslenme programı sunulacak.
Temmuz - Ağustos - 2016
Ebeveynler de spora! Arkas Çeşme Site Spor’da çocuğu spora giden ebeveynler de unutulmadı. Technogym ve I’lins markalarının en son teknoloji ürünlerinin bulunduğu stüdyolarda sporun tadını çıkaran ebeveynler, reformer pilates, kravmaga ve VisionBody gibi bireysel çalışmalar, kangoo jump, zumba, mat pilates, trambolin ve yoga gibi grup çalışmalarına katılabiliyor. Ayrıca VisionBody ile electro muscle stimulation (elektronik kas uyarı) sistemini kullanarak haftada iki gün, 20 dakika spor ile 4 saatlik antrenman performansına ulaşılması da hedefleniyor. Sağlıklı beslenmenin yolu A Sports Cafe’den geçiyor Arkas Çesme Site Spor tesisinde yer alan A Sports Cafe, Akdeniz Mutfağı’nın lezzetli menüsü ile Vitamin Bar’ın sağlık dolu içecekleri, ailelerin gününe tat katacak.
SELÜLİTE SON !
K
ış aylarında görmezden gelinen, kalın kıyafetlerin altına rahatça gizlenen selülitlerle yaz aylarında yüzleşilir. Hemen kurtulmak için her duyulan yöntem denenir, vücut bu döngüden yorulur, üstelik kişi portakal kabuğu görüntüsünden kurtulamayınca mutsuzlaşır. Öncelikle şuna değinmek isterim; selülit kadınların %90’ında görülebilen bir problemdir. Sadece kilolu değil, zayıf kadınların da problemidir. Peki selülit neden oluşur? Bunun yanıtı basit; kan ve lenfatik dolaşım bozulmuşsa, portakal görünümü kaçınılmaz olur. Gün içinde masa başı çalışmak, az hareketli bir yaşam sürmek, beraberinde bir
Fulya Yazılıkaya Zeytinoğlu Beslenme ve Diyet Uzmanı
çok olumsuzlukları getirir. Bunların başında da selülit gelir. “Kalıcı olarak kurtulmak mümkün mü?” dediğinizi duyar gibiyim. Selülit kader değil, ondan kurtulmak için oldukça basit ama altın değeri niteliğinde önerilerimi sizlerle paylaşacağım. Tabiiki önceliğimiz sağlıklı ve dengeli beslenmek, yani tahıl, et, süt ve meyve grubunu bir arada barından dengeli seçimlerden yana olmalıdır. Bununla birlikte günde 2-2,5 litre su içmek bizim için vazgeçilmez olmalı. Susuz kalan bir vücut, herşeyden önce cilt elastikiyetini kaybedecek, kolajen dokunun yapısı bozulacaktır. Hareketli bir yaşam bizi 1-0 öne geçirir. Haftanın 5 günü mutlaka 45-50 dakika yürümeye
özen gösterin. Yapılan araştırmalar yeşil çayın iyi bir antioksidan kaynağı olduğunu söylüyor. Şekerli, asitli içecekler yerine günde 2 fincan yeşil çay içmeye özen gösterin. Vücutta antioksidan görevi gören A, C ve E vitaminlerinden faydalanalım. Bunun için koyu yeşil yapraklı sebzeler, avokado, ananas, portakal, limon, greyfurt, çilek, badem, ceviz ve süt gibi besinleri hayatımıza ekleyelim. Selülitin en büyük düşmanı tuzsuz bir yaşamdır. Tuzsuz bir yaşam deyince akla sadece yemeklere tuz eklememek gelmemeli. Salamura besin, turşu, konserve ve işlenmiş ürün tüketiminden de uzak durmak gerekiyor. Omega-3’ün faydalarından biri de kan dolaşımını hızlandırmaktır. Soğuk suda yaşayan
*Ön görüşmelerimiz ücretsizdir. Randevu alınması rica olunur.
ekstra su atımına neden olur. Bizim amacımız vücudu susuz bırakmak değil, düzenli su tüketimi ile vücudu canlandırmaktır.
Güzellik Birimi
balıkların omega-3 içeriği diğer balıklara oranla daha yüksektir. Uskumru, somon, lüfer, alabalık ve ton balığı Omega-3 içeriği zengin balıklardandır. Haftada en az üç gün tercihinizi bu balıklardan yana kullanabilirsiniz. Yağda kızartma yöntemini değil, ızgara tercih etmeniz önemli. Ananas selülit ile savaşta baş yardımcıdır. İçerisindeki bromelain enzimi sayesinde deforme olmuş kolajen dokuyu onarır, yağ depolanmasını önler. Üzüm çekirdeği
ve toz kakao ise içerisinde bulunan bioflavonoidler sayesinde zarar görmüş kolajen dokuyu onarır. Kahve tüketimi selülit için oldukça tartışılan bir konu. Hem kahve selülit yapar denir hem de selülit için başvurulan kremlerin içerisinde bol miktarda kafein bulunur. Benim size önerim kahveyi günde 2 fincan ile sınırlamak ve en önemlisi selülite davetiye çıkaran şekeri kahvenize eklememek olacaktır. Unutmayın fazla çay ve kahve tüketimi vücuttan
Sağlıklı ve yeterli beslenme adımlarını attığınızı ama hala yaza hazır olmadığınızı düşünüyorsanız, sizi destekleyecek bir program önereceğim. Dünya Sağlık Örgütü’nün de onayladığı incelme, sıkılaşma, şekillendirme, pürüzsüzleştirme ve selülit giderici Lipomassage programı Fulllight Güzellik Birimimiz’de uygulanmaktadır. Lipomassage son geliştirilen teknoloji ile adipositleri uyararak bölgesel yağların ve dirençli selülit dokusunun giderilmesinde yardımcıdır. Beraberinde sağlıklı beslenme ile desteklenerek inatçı yağ bölgeleri için oldukça etkilidir. Sağlıklı beslenme programları ve destekleyici çözümler için Fulllight Güzellik Birimimiz’den detaylı bilgi alabilirsiniz.
İncelme, Şekillendirme, Selülit giderimi, Sıkılaştırma... Muhteşem bir vücut için Lipomassage
Artık istediğiniz bölgeleri tam olarak inceltebilirsiniz, yağ hücrelerinin doğal mekanik uyarımı ile incelmek bilimsel bir gerçek.
Hizmetlerimiz Reformer Pilates - Medikal ayak bakımı- Manikür - Pedikür - Depilasyon (sir)- Kalıcı makyaj LPG ile ; 2,5 haftada 2 beden sıkılaşma - Naturel Lifting ile; kısa sürede gençleşme hissi Cilt bakımı - Gögüs bakımı - Dekolte bakımı - Gögüs toparlama - Özel günlerde provalı saç ve makyaj - Fön Birebir butik hizmet verilmektedir.
Adres: S. Cengiz Topel Caddesi N:16 D:3 (Reyhan Pastanesi üstü) Bostanlı / İzmir Tel: 0 232 365 72 22
www.fulllight.com.tr
Siz hiç evinizde tatil yaptınız mı? Ç
eşme Dalyanköy’de size bu hayali yaşatmayı misyon edinmiş bir mekan var. Çeşme’nin en sakin koylarından birinde konumlanan Dalyan Residence and Suites, misafirlerine Çeşme’de kısa, orta ve uzun süreli konaklamalarında ev konforu yaşatıyor. Tesisin içinde yer alan Dalyan Plaza Beach Club ise İtalyan Şef Arturo’nun lezzetli pizzaları ve muhteşem deniz manzarası ile sadece konaklayan misafirlere değil, Dalyanköy’e yolu düşen herkese kapılarını açıyor. Doğa, huzur ve kaliteyi bir araya getiren Dalyan Plaza, Çeşme’nin hızlı temposundan yorulanlara ilaç niteliğinde.
12
Temmuz - Ağustos - 2016
Mutluluk paylaştıkça çoğalır Çeşme’nin en çok ziyaret edilen cazibe merkezi Çeşme Marina, kalpleri fethetmeye devam ediyor. Hizmetleri ve misyonunu ziyaretçi ve misafirlerinin mutluluğu üzerine kurgulayan Çeşme Marina; büyük küçük demeden herkesin hayatının bir parçası olmaya devam ediyor, Burada Mutluyum sloganıyla Çeşme Marina’yı seven herkesin hislerine tercüman oluyor... Konserlerden sergilere, alışverişten yeme içmeye yaz kış büyüleyici bir atmosferle yerli yabancı turistin ilgi odağı olan Çeşme Marina; mutluluğunu paylaşan ziyaretçilerine her sene Çeşme Marina Konukevi’nde harika bir tatil armağan ediyor. #BuradaMutluyum hashtagi ile instagram üzerinden Çeşme Marina’da mutluluğunu en iyi anlatan video ve fotoğraflar bu ödülü kazanabiliyor. Ağustos sonundan Eylül sonlarına kadar olacak 9. Burada Mutluyum Yarışması’na siz de katılmalısınız. Yarışmanın tüm detaylarını ve önceki kazananları görebilmek için www.buradamutluyum.com internet sayfasını ziyaret etmeniz yeterli. Çeşme Marina’da herkes için, herkese yetecek kadar mutluluk var.
14
Temmuz - Ağustos - 2016
Ege’yi Keşfetmeye Çeşme Marina’dan Başlayın! Türkiye’nin önde gelen yatırım firmalarından biri olan IC İbrahim Çeçen Holding ve marinacılık sektöründe köklü bir geçmişe sahip Camper & Nicholsons Marinas International ortaklığında işletilen Çeşme Marina, tekne sahiplerine ve ziyaretçilerine eşsiz bir deneyim yaşatıyor. Tarihi ve stratejik bir Akdeniz liman yerleşimi içinde yer alan ve 24 saat boyunca rahatlıkla ulaşılabilecek korunaklı bir limanda bulunan Çeşme Marina, denizde 400, karada ise 100 tekne kapasitesi ile 60 metre uzunluğa kadar olan teknelere hizmet verebilmenin yanında yat kulübü, restoranlar, barlar ve kafeler ile misafirlerine değişik seçenekler sunuyor. Bir yaşam merkezinden beklenileceği üzere marinanın 12 ay boyunca açık olan çarşı alanında birbirinden şık ve huzurlu restoranların yanı sıra giyim ve aksesuar mağazaları, yat satış ve kiralama ofisleri, optik, sanat galerisi, tasarım mağazaları, müzik ve kitap mağazası, teknoloji market, çocuk oyun alanı yer almaktadır. Çeşme Marina’da restoranlar, kafeler ve barlarla geceleri canlı ve eğlenceli bir atmosfer oluşmaktadır. Çeşme Marina, Ege Denizi’ni ve birbirinden güzel adalarını günübirlik seyirlerle keşfetmek için mükemmel bir konumda yer almaktadır. Maceraperest bir ruha sahip olanlar için bütün Ege, bu kapının ardında keşfedilmeyi bekliyor…
Tel : +90 (232) 712 25 00
e-Mail : info@cesmemarina.com.tr
Fax : +90 (232) 712 99 14
web
: www.cesmemarina.com.tr
% 40 or an ın da
KIŞL AMA İNDİR
İMİNİ
ka çı rm ay ın
başlayacak. Ve işte o zaman her şey düzelmeye başlayacak” cevabını aldı.
İsmail Barış Özpazarcık Etkin İnsan Gelişim Enstitüsü baris@etkininsan.com
Bilgeskop’unuzla dost olun (2) ‘Bilgeskop’una danışmak ne demek?
J
ale Hanım kendi işini yapan bir işletmeciydi. Bir yandan iş güç, diğer yandan evde anneliğin verdiği diğer sorumluluklarla haşır neşirdi. Büyük oğlanın üniversitedeki devamsızlığının artışı beynini son zamanlarda çok yormuştu. Ne söylerse söylesin fayda etmemiş, oğlan bilgisayar başında geceleri uykusuz kalmaya, sabahları geç kalkmaya, okulu ekmeye devam etmişti. Evdeki anne-çocuk kavgası mahalleye yayılmış, tansiyon düşmemiş, aksine kriz tırmanmaya devam etmişti. “Bilgeskop’una danış” mottosu aklına geldi Jale Hanım’ın. Bugüne kadar nasıl unutmuş olduğuna şaşarak, hemen kişisel televizyonu açtı. Bu durumdan kurtulmuş olan kendisini izledi zihin ekranında. Bunu nasıl başarmış olacağını merak etti. “Bu yoğun stres durumu geçmiş olsaydı, nasıl geçerdi?” sorusunu sordu Bilgeskop’una. “Oğlunun hayatını kontrol edecek şekilde müdehale etmeyi bırakmalısın. Çünkü bu, onun hayatı. Bu durum senin kontrolünde değil. Sen onun adına düşünmeyi bıraktığın takdirde, o kendi adına düşünmeye 16
Jale Hanım, o gün, oğlunun seçimlerine müdehale etmeyi bıraktı. Anne Jale’nin “Bu senin seçimin okula devam edip etmemen senin kararın. Bundan sonra seçimlerinin sorumluluğunu almanı istiyorum. Ve bu konuda seni özgür bırakıyorum” dediği gün, oğlu ile olan iletişimi düzeldiği gün oldu. Çünkü Jale Hanım, en yakınındaki insanın davranışlarını kontrol edemeyeceğini, değiştiremeyeceğini idrak etmeye başlamıştı. Kişinin özgür iradesine saygı duyulduğu takdirde, bir şeylerin zaman içinde ancak o kişi tarafından değişebileceğini öğreniyordu. *** Mert Bey bir şirkette yöneticiydi. O gün her zamanki gibi iş temposu çok yoğundu. İş motivasyonu düşmüş, stres düzeyi artmıştı. Zihni dağınık, konsantrasyonu bozuktu. Kendini burnundan solurken yakaladığında; “Bir saniye, dedi. Niçin Bilgeskop’uma baş vurmuyorum ki?...” Önce yerinden kalktı, yorgun bedeniyle oturduğu koltuktaki kendine baktı. Off perişan vaziyetteydi! “Bilgeskop’una danış” mottosu aklına geldi Mert Bey’in. Bu durumu ‘Bilgeskop’una başvurarak çözmek istedi. Hemen kişisel televizyonu açtı. Bu durumdan kurtulmuş olan kendisini izledi. Bunu nasıl başarmış olacağını merak etti. “Bu yoğun stres durumu geçmiş olsaydı, nasıl geçerdi?” sorusunu sordu Bilgeskop’una. “Her şeyi sen yapmaya çalışma. Çalışanlarına insiyatif vermek konusunda cesur davranmalısın. Diğerlerine güven duy, yükünü hafiflet!” mesajını aldı. “Üstüme fazlasıyla aldığım sorumlulukları, diğerleriyle nasıl paylaşabilirim?” sorusunu sordu. Bilgeskop, kişisel televizyonunda (zihin ekranında) bunu nasıl başardığının filmini gösterdi. Stresinin kaynağını fark etmişti. Çalışma arkadaşlarına güven duymaması stresini arttırmış, üzerine aldığı fazla sorumluluğun altında kalmıştı. Bunu fark ettiği anda stres Temmuz - Ağustos - 2016
azaldı, motivasyonu artmaya başladı. Çünkü Mert Bey, işbirliği ve yardımlaşma değerinin ne kadar yüce bir değer olduğunu öğreniyordu. *** Ayşenur Hanım ev hanımıydı. O gün kalktığında baş ağrısından yerinde duramıyordu. Kendini dayak yemiş gibi halsiz ve yorgun hissediyordu. “Bilgeskop’una danış” mottosu aklına geldi Ayşenur Hanım’ın. Bu durumu Bilgeskop’una başvurarak çözmek istedi. Kişisel televizyonunu açtı. Bu durumdan kurtulmuş olan kendisini izledi. Bunu nasıl başarmış olabileceğini merak etti. “Baş ağrım geçmiş olsaydı, nasıl geçerdi?” diye sordu Bilgeskop’una. Bilgeskop’undan, “Başkalarını mutlu etmeye çalışma, başkalarının senin hakkında ne düşündüğü değil, senin kendini memnun etmen önemli. Başkaları üzerinden değil, kendi içsel huzurun üzerinden düşün” mesajını aldı. Bilgeskop, kişisel televizyonunda (zihin ekranında) bunu nasıl başarabileceğinin filmini gösterdi. Kısa bir süre sonra baş ağrısı geçmişti. Ayşenur Hanım, içsel huzur yolunun önce kendine değer vermekten geçtiğini öğreniyordu. *** Anlatacak çok hikaye var aslında. İnsana ait, insanın dünyasından, gerçek, dönüşümsel nice hikaye. Mesele olaylarda ve yaşanan süreçlerde değil, mevcut duruma bizim nasıl cevap verdiğimizde. Olaylar soruyu sorar, biz davranışlarımızla cevaplarız. Soruyu doğru cevaplamak için, “kafadan sallamaya” değil, bilinçle, farkındalıkla “Bilge” tarafımıza başvurmaya ihtiyacımız var. İşte Bilgeskop bunun için var. Düşünün bir kere, mentörünüz, sizin içinizdeki bilgeniz olsaydı, nasıl yaşardınız? Hayali değil, sahici. İşte o zaman hayat gerçekten ‘sahici bir hayat’ olur. Bilgeskop ile yaşamak hem kişisel kalitemizi, hem yaşam kalitemizi arttıran harika bir yaşam biçimidir. Zihninizin sesleri sizi yorabilir, ancak Bilgeskop yaşam enerjinizi arttır. Bilgeskop’unuzla dost olun.
Bu yıl Alaçatı’da tarihe tanıklık edin
1941 yılında başlayan serüven, tüm ailenin özverili dayanışması ile 75. yılını kutluyor. Nesillerdir değişmeyen tat ve kalite; yeni heyecanlarla devam ediyor. Alaçatı’nın en sevilen tatlıcısı, en çok ziyaret edilen oteli İmren Han Otel ve Konakları, mütevazi yapısıyla herkesi selamlıyor.
Tasarım: Kabin Ekibi
www.alacatiimren.com
1941’den yarınlara Alaçatı Tatlıcısı İmren’in büyüleyici hikayesi
Zihin neyi alıyor ve neye inanıyorsa onu başarabilir. Her başarının arkasında da yenilgiler ve hayal kırıklıkları olabilir. Başarı ise yolun sonu değil, yolun ta kendisidir. 1941 yılında başlayan serüven büyük bir özveri ve başarıyla devam ediyor. İmren Helva Evi, Alaçatı Tatlıcısı İmren, İmren Han Otel ve Konakları’ndan sonra; Sakızlım, İmren Fırın ve Cadde Otel ile İmren Ailesi, 18
daha da büyüyor, severek yaptıkları işleri bizlere büyük bir aşkla sunuyorlar. Bu kadar marka ve oluşumun arkasındaki gerçek ise; müthiş bir adanmışlık, ailenin misyonu ve insanları mutlu edecek iyi hizmet verme isteğidir... Bu yazıyı okuduktan sonra eminim ki çok yakınımızdaki, 75 yılını devirmiş Alaçatı Tatlıcısı İmren hakkında harika şeyler düşüneceksiniz... Temmuz - Ağustos - 2016
Fotoğraflar, illüstrasyon ve yazı: Aras Attila
Alaçatı Tatlıcısı İmren 75. yaşını kutluyor Bu paragrafı yazının tam ortasında, başa dönerek eklemem gerektiğini fark ettim; bazı şeyleri hiçbir para, hiçbir mevki yaptıramaz insana, sadece yaptıramaz demeyeyim de; başartamaz da. Bir aile şirketinin 75 yıldır ayakta kalması, kuşak farklılıkları yaşayıp geleneklerine sahip çıkması, mütevazi yapısını koruyup her şeyin de farkında olması beni gerçekten çok etkiliyor... İnsanlara değer vermekle başlıyor her şey. Güleryüz, alçakgönüllü olmak, geleneklere sahip çıkmak, dürüstlük ve güven... Hepsi insana değer vermekle başlıyor.
Artık hepimizin bildiği gibi çok daha renkli, eğlenceli, kalabalık ve daha çok butik otelin olduğu bir yer... Çoğu kişinin haklı olarak tercih ettiği turistik bir mahalle... Kasaba demek isterdim ama 2014 yılında büyükşehir yasası ile Çeşme’ye bağlı bir mahalleye dönüştü Alaçatı... O yıllarda ilk Hasan Bey’le tanıştık, Alaçatı’nın en eski tatlıcısı İmren’de. Hasan Bey 3. kuşağın en büyüğü, kardeşi Kayhan Bey ile birlikte dedelerinden ve babalarından
aldıkları bayrağı büyük bir heves ve başarıyla, canla başla çalışıp çabalayarak, var güçleriyle daha da ileriye taşıyorlar. Alaçatı Tatlıcısı İmren’i İmren yapan aslında tüm aile bireyleri. Zaman içinde hepsiyle tanışma şansına eriştik. Arka planda ailenin büyük hanımefendileri, çocukları, yeğenleri, yengeleri, kuzenleri, torunları... Hepsi bu başarının birer kahramanı.
Alaçatı daha tam duyulmamışken, Alaçatı’yı çok az kişi bilirken tanışmıştık Ölmezer Ailesiyle... O zamanlar Alaçatı çok daha sakin, her köşede antikacıların olduğu, dipdibe olmayan, terk edilmiş taş evlerin aralarından sürpriz gibi çıkan efsanevi restoranlar ve butik otellerle çevrili masal gibi bir yerdi. Temmuz - Ağustos - 2016
19
Kayhan Bey’in gerçek meyvelerle yaptığı birbirinden lezzetli İmren dondurmaları
Koskoca 75 yılı ve Alaçatı’yı anlatmak tüm derginin sayfalarına yetmez ama İmren’in kısa tarihinden başlayarak elimden geldiğince bu güzel ve gurur verici başarı öyküsünü anlatmaya çalışacağım. Demiştim ya; her şey insana değer vermekle başlıyor diye; Hasan Bey ilk tanışmamızda bizi öyle içten ve samimi karşılamıştı ki; o enerjisi insana kendini değerli ve mutlu hissettirmeye yetiyordu. Laf lafı açıyor, içi içine sığmayan bir insan görüyorduk karşımızda. Alaçatı’nın yerlileri çok eğlenceli insanlardır, birbirleriyle şakalaşmayı çok severler, farklı bir bağları, herkese nasip olmayan eğlenceli bir iletişimleri vardır. Hasan Bey de o samimiyetle anlattı Alaçatı Tatlıcısı İmren’in hikayesini.
İmren Fırın
İŞTE İMREN’İN HİKAYESİ
Dünden bugüne İmren Helva Evi... Kurtuluş Savaşından sonra Alaçatı’ya yerleşen Selanik muhaciri Hasan Usta; kendisi gibi Selanikli olan ve mübadele antlaşmasından sonra Alaçatı’ya yerleşen Ülfet Hanım’la izdivaç yapar. Hasan Usta inşaat ustalığı dahil her işi yaparak ekmeğini kazanmaktadır. 1933 yılında oğulları Ekrem dünyaya gelir, 1941 yılında helvacılık yapan Arnavut Sait Usta ile sohbetleri sırasında Sait Usta; artık bu işi götüremeyecek kadar yaşlandığını ve bu mesleği miras bırakacak kimsesi de olmadığından işini devir almak isteyene devredeceğinden söz eder. Bunun üzerine Hasan Usta helvacılık işine hevesli olduğunu, helvacılığı kendisine öğretirse bu işe talip olacağını söyleyince Sait Usta çok memnun olur ve el sıkışırlar; İmren Helva serüveni de böylece başlamış olur...
“İmren Helva Evi’nin kurucusu, İmren’in bugünlere gelmesindeki ilk adımı atan Hasan Usta.”
Hasan Usta gündüz inşaatlarda, gece de işinin başında durmadan, yılmadan çalışır. Zor günlerin üstesinden eşi ve oğlunun büyük desteğiyle gelir. Öyle ki İmren Helva Evi, İkinci Dünya Savaşı sırasında memleketin üzerini kara bulutlar kaplamışken, Un ve şekerin olmadığı, olduğunda da karne ile verildiği, hasat edilen buğdaylara da seferberlik nedeniyle devletin el koyduğu zamanlarda; elde kalan buğdaydan un, bağdaki üzümlerden de pekmez yapıp helva işini sürdürmeye devam eder. 1950 yılında Çeşme Ilıca’da Şantiye Evlerinin inşası başlar, Alaçatı’nın ekonomisi de iyileşmiş, sinemalar, kasaplar iş yapmaya başlamıştır. Ülfet Hanım da mahallenin kadınlarını toplayıp ayıkladığı cevizlerle açtıkları baklavaları bakır sini tepsilerde satmaya başlarlar.
İmren Han cafe 20
Temmuz - Ağustos - 2016
Hasan Usta ve Ülfet Hanım’ın tek çocukları Ekrem artık askerlik yaşına gelip askere gidince, karı koca birbirlerine destek olurlar, işler
www.mavisehirdergisi.com
Ailenin yeni göz bebeği İmren Fırın’da Alaçatı Tatlıcısı İmren’in üretimdeki kahramanları Ekrem, Hasan, Emirhan, Kayhan ve Eren Ölmezer
artık düzelmiştir ve Hasan Usta şimdiki merkez dükkanın bulunduğu yeri alarak kiradan kurtulmuştur. Tahin almak için gittiği İzmir’deki imalathanelerden Taş Helva ve Tahin Helvayı da öğrenir, işlerini daha da arttırır. Oğul Ekrem’in askerden dönüp artık evlenme yaşı geldiğinde, Bakkal Mehmet’in beş kızından ikincisi olan Gülgün, Allah’ın emri Peygamber’in kavliyle istenir ve tek evlada güzel de bir düğün yapılır. Tek çocuk olmanın getirdiği sorumlulukla, esnaf olmanın zorluğunu yıllarca hem ustalık hem de tezgahtarlık yaparak bıkmadan, yorulmadan omuzlarında taşıyan Ekrem Usta’nın en büyük yardımcısı da hanımı olmuştur. Ekrem Usta çeşitleri arttırarak şuruplu tatlıları, limonata ve şırayı da dükkanına ekler. Gün gelir o birbirinden lezzetli tatlılar o kadar beğenilir ki ürünler yetişmemeye başlar. Ekrem Usta; Çeşme’deki buz fabrikasından alınan, tahta fıçının etrafına kırılarak tuzla salamura edilen buzun ortasına oturtulan ve kayışla döndürülen makinanın bakır kazanı içinde yapılan dondurması, revanisi, karahelvası, limonatası, şırası ve muhallebisi ile Alaçatı’da ve çevre köylerde çok meşhur olmuştur. Artık çok ünlü olan İmren Helva Evi çok kalabalık olmaya başlamıştır. Kalabalık zamanlarda küçük olmalarına rağmen aileye yardımcı olan oğlu Hasan ile kızı Zehra ailenin
eli ayağı olmuşlardır. Bu arada İmren Helva Evi’nin bu günlere gelmesindeki ilk ustası ve büyük dede Hasan Usta 1977 yılında vefat etmiştir. Ekrem Usta ve Gülgün Hanım’ın Hasan ve Zehra’dan sonra dünyaya gelen oğulları Kayhan da babalarının yolundan, düsturundan sapmadan yetiştirilmiş, pastacılık ve tatlıcılık yapmayı öğrenmeleri sağlanmıştır. Dededen kalan miras olan helva, dondurma ve tatlıcılığı geliştirerek yollarına devam ederler.
“Hasan ve Kayhan Bey’in babaları, İmren’i Alaçatı, Çeşme ve çevre köylere meşhur eden Ekrem Hayri Ölmezer.” “Dede Hasan Usta’nın eşi Ülfet Hanım.”
1994 yılında da Ekrem Usta vefat eder... Şimdi rahmetli dede Hasan Usta’nın iki torunu Hasan ve Kayhan, rahmetli Ekrem Usta’nın gelinleri ve iki torunu Ekrem ile Eren eğitimini de aldıkları mesleklerinde harikalar yaratıyorlar. Ekrem ve Eren Hasan Bey’in çocukları, imalatta o kadar yaratıcı ve aktifler ki vardiyalı çalışıyor, onlarca tatlıyı servise hazırlıyorlar. Kayhan Bey’in çocukları Emirhan ve Merve de çok küçük olmalarına rağmen şimdiden işlerin ucundan tutmuş durumdalar. Emirhan büyük kazanlarda pişen ürünleri karıştırıyor, malzeme getirip götürüyor... Ekrem geçen sene çok yetenekli bir pasta sanatçısı olan Sevgi ile dünyaevine girdi ve çok yakında bir bebekleri olacak. Bunları neden anlattığımı umarım anlıyorsunuzdur. İmren o kadar büyük bir aile ki herbiri bir işin üstesinden geliyor. Temmuz - Ağustos - 2016
21
Hasan, Zehra ve Kayhan Ölmezer’in anneleri, baba Ekrem Usta’nın hayat arkadaşı Gülgün Hanım
Hasan Ölmezer - Kayhan Ölmezer Otel ayrı, reçel ayrı, dondurma ayrı, tatlılar, pastalar, organizasyonlar, her biri ayrı bir emek istiyor. Ve bütün bu yapılanlarda kullanılan malzemelerin kalitesi, harcanan zaman, disiplin, kavgalar, mutluluklar, yorgunluklar, eğlence; hepsi o kadar gerçek ve içten ki... Bu içtenlik ve samimiyetle birlikte yılmadan yapılan mücadele İmren’i ayakta tutuyor... Bundan sonraki bölüm benim de tanık olduğum 3. ve 4. kuşağın gayretleriyle başardıklarını anlatacak... Reçeller,
tatlılar, hamur işleri, kurabiyeler ve tabii ki otel; hepsi çok ilginizi çekecek.
Sakızlım markası ile doğal ev yapımı reçeller Aslında Hasan Bey dükkanlarında Alaçatı’nın simgelerinden Sakızın satılmasını, sakızla alakalı ürün çeşitlerinin de bulunmasını planlarken bir inatlaşma uğruna Sakız Macunu denemelerine başladı. Çok kısa bir sürede en iyisine taş çıkaracak Sakız Macununu herkese tattırdı ve tam not aldı. Sonrasında Hasan Bey’i kimse durduramadı, 80’in üzerinde reçel ve macun çeşidiyle rafları doldurdu, Türkiye’nin dört bir yanına, sonrasında da yurtdışına reçelleri satmaya başladı. Hatta bir keresinde
Eren Ölmezer - Ekrem Ölmezer 22
Temmuz - Ağustos - 2016
Hasan Bey’in eşi Nebahat Hanım; aman ben ortalarda dolanmayayım bu adam benim de reçelimi yapacak dediğinde, durumun tam olarak özetini yapmıştı :) -Ben de yıllardır bütün kreatif işlerini yürüttüğüm İmren’in yeni markası Sakızlım’ın logosunu ve tüm etiket tasarımlarını yapmanın mutluluğunu yaşıyorum.Sakızlım kısa sürede çok ünlendi, büyük market zincirleri, yurtdışı tedarikçileri hep ürün istiyor ama Hasan Bey ve Kayhan Bey temkinli ve emin adımlarla ilerlemeyi seçiyordu. Konu dönüp dolaşıp; kaliteli ürün, kaliteli malzemeye geliyordu. Çünkü dedelerinden, babalarından öğrendikleri “senin yemediğini başkasına yedirme” nasihati ailenin çiğnenemez bir kuralıydı...
www.mavisehirdergisi.com
Sakızlım’ın ürün çeşitleri arasında Türk Kahvesi, kurabiye, reçel, salep, macun ve lokumu bulabilirsiniz. Her biri taze ve gerçek doğal ürünler.
75. yılın getirdiği yeni dükkan; İmren Fırın
Hani misafiriniz rahat etsin diye gece koltukta siz yatarsınız ya; aynı böyle bir durum sonucunda İmren Fırın hayata geçirildi. Aslında uzun zamandır böyle bir dükkan akıllarında vardı ama fitili ateşleyen olay böyle oldu... İmren Helva ve Tatlı Evi’nin hemen yanındaki bu mekan eskiden beri başka bir işletmeye ait, üst katı butik otel olan bir restorandı. Tatlı yemeye gelen müşterilerin o sıkışıklıktan rahatsız olduğunu gören Hasan Bey ve Kayhan Bey; zarar edebileceklerini düşünmeden hızlı bir kararla burayı kiraladılar. Ekrem ve Eren standartların üstünde kendilerini daha da geliştirebilecekleri bir konsept düşünürlerken, ailenin ortak fikirleriyle; köşe bucak tadilattan ve temizlikten sonra yine İmren Ailesi’ne yakışır bir mekan çıktı ortaya. Bu güzel mekanın logosunu hazırlarken ben de en az onlar kadar heyecan yaşadım. İmren Fırın’da poğaçalardan kruvasanlara, simitlerden boyozlara kadar geniş ve farklı unlu mamul çeşidini, şarküteri çeşitlerini ve ev Temmuz - Ağustos - 2016
yapımı mantı ve makarnaları da bulabilirsiniz. Esas insanı kalbinden vuran ise; İmren Fırın’ın arka bahçesinde yapılan kahvaltılar oluyor. Alaçatı’da böyle lezzetli ve dolu bir kahvaltıyı bulmanız bana göre çok zor. Bütün unlu mamüller, tatlı, tuzlu kurabiyeler tabii ki yine bu yetenekli ailenin ellerinden çıkıyor. Anne, babanızın yaptığı bir yemeği gözünüz kapalı nasıl yersiniz? İşte insanın içi öyle rahat oluyor... Alaçatı Tatlıcısı İmren güvencesinde üretilen her şeyde gerçek ve kaliteli ürün kullanıldığından emin olabilirsiniz. Sakızlı tüm ürünlerde gerçek sakız, vanilya gerçek çubuk vanilya, meyvelerin bir kısmı sabaha karşı meyve halinden, bir kısmı direkt üreticiden tarlanın tüm ürünlerini alarak kullanılıyor. Dondurmalar, tatlılar ve reçellerde renklendirici olarak gerçek meyveler ve safran kullanılıyor. İmalathane tüm kontrollerden tam puan alan, tertemiz ve eksiksiz bir alan. Seneye daha geniş ve yeni makinelerin sığabileceği 1000m2’lik bir alana geçilecek ve belli ürünlerde üretim hacmi arttırılacak. 24
Aile sırrı tarifler Hasan Bey ve Kayhan Bey’in bildiği bazı tarifleri aileden bile kimse bilmez, hepsi tüm tatlıları ve dondurmaları yapabiliyor olasalar da zaman içinde belli ürünler kişiyle bağdaşlaşmış durumda. Mesela helva ve reçeller Hasan Bey’in elinden çıkar, dondurma Kayhan Bey’in... Ekrem ve Eren’in de tatlılarda ayrı reçeteleri vardır... Tatlı ustalığı o kadar hassas bir kavram ki; kullanılan üründe 1 gram bile çok önemlidir. Ortam sıcaklığı, kazanda tatlının karıştırılma hızı ve yönü, eklenecek malzemenin önceliği ve zamanlaması hepsi ayrı tecrübe ve bilgi ister. Ölmezer Ailesi işlerinde o kadar uzmanlaşmışlar ki; genlerinden gelen yetenekle yedikleri herhangi bir tatlının içinde ne eksik ne fazla anında anlayabiliyorlar. Aralarındaki şakalaşma çekişmeleri bile onları hep ileriye götürüyor. Hasan Bey; Kayhan Bey’e bu dondurma olmamış at bunu çöpe, ben yapayım da dondurma gör deyip Kayhan Bey’e takılıyor mesela, o zamanda bile fark ettiğim şey; kendi aralarında çıkan ürünün kritiğini yapmaları. Yediğiniz tüm dondurmaları unutun Alaçatı Tatlıcısı İmren’e her gittiğimde mutlaka farklı iki çeşit dondurmasından yeme ihtiyacı hissediyorum. Öyle toz, tatlandırıcı, Temmuz - Ağustos - 2016
www.mavisehirdergisi.com
renklendirici gibi şeyler kullanılmadığı için, damağınızda gerçek meyve ile yapılmış dondurmanın tadı kalıyor. Mesela naneli dondurmayı ilk tattığımda içimi bir huzur ve mutluluk kaplamıştı, ağzınızda çıtır çıtır patlayan zar gibi ince çikolata taneleri dondurmayı yedikçe yedirtiyordu. Alaçatı’ya gelenlerin ilk durağı burası, Alaçatı Tatlıcısı İmren’den dondurma yemeden Alaçatı’dan ayrılmak kendinize yapacağınız en büyük haksızlık olur. İmren’in tatlı menüsünde geleneksel tatlılardan dünya klasiklerine, çok
sevilenlerden yeni keşfedeceklerinize kadar birçok çeşit bulunuyor. Yılların tecrübesi ve istikrarı ile bu efsane tatlılar sizi bekliyor.
zorlukla mücadele ederek sıfırdan inşa ediyorlar. Yeri gelip hıçkıra hıçkıra ağlıyor, yeri geliyor yorgun düşüyorlar...
Tüm bunları okuduktan sonra gözleriniz dalarak bir düşünün; daha gün ağarmadan imalathanesinde çalışmaya giden birileri var, sabahtan akşama kadar ayaktalar, patronluk yapmak yerine çalışandan daha çok çalışıyor, ailelerinin, dedelerinin, babalarının adlarını yaşatmak için hiç durmuyorlar.
Ama her şeye rağmen bu işi aşkla ve büyük bir saygıyla yapıyorlar.
O gördüğümüz dükkanları, otelleri hayatlarını adayarak, onlarca
75 yılın anısına... Saygıyla...
Hem kendilerine, hem de müşterilerine saygı duyuyorlar. Yani insana değer veriyorlar. Biliyorum ki siz de bu başarıya analarının ak sütü gibi helal olsun diyenlerdensiniz.
25
Hayalleri süsleyen İmren Han Otel serüveni
İmren Han Otel; Çamlıkuyu mevkiinde, konaklarla birlikte toplam 35 odadan oluşan harika bir Otel. Alaçatı’nın en iyi manzarasına sahip ilk büyük oteli… Burası hayallerin, emeklerin, mücadelenin ve gayretin meyvesi... Burası sermayeyi yatırıp parasını kurtararak kâra geçmesi beklenen bir yer değil, her köşesinde ailenin alın teri olan, İmren’in tarihine saygı duruşu... Burası Hasan Ölmezer ve Kayhan Ölmezer’in gençlik hayallerini süsleyen bir turizm tesisinin hayat bulmuş hali. Yazının en başında söylediğim gibi; inandığın her şeyi başarabilirsin, bu hayatta odağınız neredeyse siz de orada olursunuz. Odağınız ulaşacağınız hedef değil de karşınıza çıkacak engeller olursa göreceğiniz şey hep engeller olur.
Alaçatı’yı tepeden seyretmenin ayrıcalığını yaşayın. Alaçatı’nın içme suyu ihtiyacını karşılayan kuyularından
Çamlıkuyu’nun yanı başında; bir rivayete göre eski şarap imalathanesinin bulunduğu yerde inşa edilen otelin konaklarla birlikte 35 odası bulunmaktadır. İster konakta ister odalardan birinde tatilinizi geçirebilirsiniz. Konağınızın verandasında çayınızı yudumlarken zeytin ağaçları ve çeşitli bitkilerle çevrili bahçe size pozitif bir enerji verecek, havuz başında güvercinlerin, kumruların su içmelerini seyrederken ruhunuzun dinlendiğini hissedeceksiniz ve gün batımının tadını çıkaracaksınız.
Odanızın konforu ve manzarası size neşe katacak; Alaçatı’nın meşhur akşamlarında eğlenceye ve gezmeye daha da motive olacaksınız. Sabah kalktığınızda tadı damağınızda kalacak özel İmren Alaçatı Köy kahvaltısıyla güne başlayacak, havuz başında güneşin tadını doyasıya çıkaracaksınız. Havuzbaşı menüsündeki birbirinden lezzetli yemeklerle enerji depolayıp Alaçatı’da keşif turlarına çıkacaksınız. Belki bisiklet turları yapacak, belki de dünyanın en iyi sörf cenneti olan Alaçatı’da Windsurf yapacaksınız. Alaçatı’nın doğal yapısını ve sıcak insanlarını tanıdıkça buraya daha çok bağlanacak, unutulmayacak anılar ve arkadaşlıklar edineceksiniz.
Dönüşte günün yorgunluğunu atmak için İmren Tatlı ve Helva Evi’ne uğrayıp taze limonatadan ve dondurmalardan tadacaksınız. İmren Han Otel’e girdiğinizde sanki evinizden hiç uzaklaşmamış, sizi mutlu eden ve özel hissettiren insanlarla vakit geçirdiğinizi farkedeceksiniz. Bu satırlara sığdırılamayacak kadar duygu ve güzelliği barındıran Alaçatı ve İmren Han Ailesi sabırsızlıkla sizi bekliyor olacak Kısacası Alaçatı’ya tüm kalbi ve ruhuyla bağlı bir ailenin sizi ağırlayacağı, mutlu ve kolay kolay unutamayacağınız bir tatile hazırlıklı olun... Resepsiyondan İmren Ailesi’nin gerçek hikayesini ve Alaçatı’nın geçmişteki hikayelerinin kaleme alındığı, Hasan ve Kayhan Ölmezer kardeşlerin dostlarına armağanı olan İMRENCE kitabını istemeyi ihmal etmeyin.
Site yönetiminde ayrıcalıklı bir tarz, Mavişehir Soyak B Mavişehir’deki sitelerde yaşam standartları üst düzeyde tutulmaya özen gösteriliyor. Bazı site yönetimleri site sakinlerine ek bütçeler çıkararak veya hizmetlerini aksatarak site sakinlerini mağdur etseler de, bazıları pratik ve inovatif çözümlerle yönetimde olduklarının haklarını veriyorlar.
detayı büyük bir başarı ve titizlikle hallediyorlar. Bu sayede normalde dışarıdan alınan bu hizmetlerden büyük ölçüde tasarruf edilmiş olunuyor. Dışarıdan tüm teklifler toplanıp verilen en düşük teklifle karşılaştırıldığında bile; malzeme ve personel giderleri en düşük teklifin bile çok altında kalıyor.
Site sakinlerinin öncelikli olarak hizmet alma haklarının olduğunu bilen Soyak Mavişehir B Bölgesi yönetimi; aidatlardan toplanan bütçeleri hem çok iyi yönetiyor, hem de çoğu ekstra masrafları en aza indirerek site sakinlerine ek maliyetler yansıtmadan hizmet sağlıyorlar.
Son olarak başlanan çatı izolasyonlarında 6 çatı tamamlanmış durumda, geri kalan 3 çatının da Eylül sonunda bitmesi planlanmış.
Teknik ekibin başarısı Mavişehir Soyak B site yönetimi; dışarıdan alınacak teknik hizmeti kendi bünyesinde gerçekleştirerek siteyi büyük bir maliyetten ve harcamadan kurtarmakla kalmıyor, tadilat ve onarım işlerinde hızlı çözümlerle site sakinlerinin yüzünü güldürüyor.
Soyak Mavişehir B yönetiminden, Daire sakinlerine teknik hizmet Daire sakinleri, dairelerinde herhangi bir arıza veya teknik ihtiyaçları olduğu zaman yönetimi arayarak teknik ekibin uygun olduğu zamana göre yardım istiyorlar. Yönetim de tekniğin uygunluk durumuna göre hizmeti dairelere götürerek hem daire sakinlerini fazla masraftan kurtarıyor, hem de büyük bir hizmet ayrıcalığı sunuyor.
Teknik ekip şefi Erdal İnce ve ekibi toplam 5 personelle; çatı izolasyonlarından, blok içi boya badanaya, elektrik tesisat işlemlerinden çöp şutlarının güçlendirilmesine kadar bir site için hayati öneme sahip birçok 28
Tüm bu çalışmalar site sakinlerininden hiç para toplanmadan yapılıyor.
Dışarıdan gelecek herhangi bir teknik şirket elemanının yol parası ile birlikte alacağı malzeme ve işçilik ücretini Temmuz - Ağustos - 2016
Soyak B yönetimi; malzeme ücreti ile birlikte teknik ekibin çalıştığı süre üzerinden cüzzi bir miktarla ücretlendiriyor. Site sakinleri de gönül rahatlığıyla tanıdığı ve güvendiği insanlara teknik işlerini emanet ediyor, fazla masraflardan kurtulmuş oluyorlar. Sitenin hiçbir işi aksamadan herkesi memnun eden bu işletim sistemi için biz de Soyak B yönetimini kutluyoruz. Perşembe akşamları tüm site sakinleri çimlerde Sitedeki sosyal yaşam ve iletişimi geliştirmeye yönelik yapılan bir aktivite de barkovizyon gösterimleri... Perşembe akşamları site sakinleri çimlerde oturup barkovizyonda izledikleri videolarla komşularıyla eğlenceli vakit geçiriyorlar.
Haber: Aras Attila
a d a r u b ” r e l k e m e y “Yencek
Gel-al servisimiz ile hizmetinizdeyiz
Trileçe tatlısı
Salih Burçoğlu İşletme Sahibi
Öğle yemeklerinin vazgeçilmez adresi Ev yemekleri konusunda artık Mavişehir’in alternatifsiz mekanı olan Atölye Tat’a her gün gelseniz de yemeklerinden sıkılmayacaksınız, çünkü her gün Atölye Tat’ta farklı yemeklerle karşılaşacaksınız. Yemeklerinin lezzeti ve gıda güvenirliği konusunda herkesin gönlünde taht kuran Atölye Tat; sağlıklı öğünlerin lezzetli adresi olmaya devam ediyor ve bu güzel yemek kokuları sizi de çağırıyor. Günlük menüleri Atölye Tat’ın web sayfasından görebilirsiniz.
Her gün farklı menü Mezeler, ev yemekleri ve tatlılar aradığınız çeşitliliği sunarken, günlük taze ürünlerle yapılan yemekler sizi daha da mutlu edecek. Salih Burçoğlu titizliği ve elinin lezzetiyle menü harici istediğiniz her türlü yemeği de ayrıca yapıyor... Kısıtlı vaktinizde yemek konusunda size yardımcı oluyor.
Atölye Tat’ta öğle yemeği menüsü 3 çeşit 15 TL
6470/2 Sk. No:17/A Yalı Mah. Atakent (Başkent Polikliniği sokağı) Tel: 0(232) 336 3060
www.atolyetat.com
Prof. Dr. Gürkan ERSOY Dokuz Eylül Üniversitesi Hastanesi, Acil Tıp Anabilim Dalı, Öğretim Üyesi “Herkes İçin Acil Sağlık Derneği” Genel Sekreteri
EYVAH, HIÇKIRIK TUTTU, NE YAPMALIYIM?
M
avişehir Dergisi’nin değerli okuyucuları, dergimizin bu sayısında sizler ile değişik bir konuyu işleyeceğiz. Hıçkırık… Neden hıçkırık? Çünkü hayatımızın bir döneminde hepimizin başına gelmiş, rahatsız eden bir durumdur. Aslında, ilk olduğunda bize komik gelir, güleriz. Ama bir de durmadığını düşünün... Yani, günlerce, aylarca hiç durmadan hıçkırmak... Çok zor bir durum, sık olmasa da görüyoruz. İşte bu yazımızda, hıçkırığın neden olduğunu, hangi hastalıklarda ortaya çıkabildiğini ve durdurmak için hastaneye gitmeden, yani kendi imkânlarımız ile neler yapabileceğimizi konuşacağız. Hıçkırık nedir? Neden olur? Hıçkırık, göğüs boşluğu ile karın boşluğunu birbirinden ayıran diyafram kasının birden kasılması sonucunda, ses telleri arasındaki açıklığın istem dışı kapanması ile gerçekleşen, ani soluk alımı ve bu sırada bir sesin dışarı çıkması halidir. Frenik sinirin uyarılması ile geliştiği bilinmektedir. Dakikada 10-30 kez tekrarlayabilen bu kasılmalar, diyaframdan başka kaburgalar arasındaki kaslarda da olabilir. Hıçkırık çoğu zaman kısa süreli ve zararsızdır. Sağlıklı kişilerde geçici bir rahatsızlık olarak ortaya çıkabilir.
30
Fakat bazen günlerce - haftalarca kesilmeyip, hastayı ciddi şekilde rahatsız edebilir ve önemli bir hastalığın belirtisi de olabilir. Uzun süreli hıçkırıklar hastanın yemek yemesini, uykusunu ve konuşmasını etkiler. Cerrahi girişim sırasında ve sonrasında ortaya çıkan hıçkırıklar da çeşitli rahatsızlıklara yol açar. Hıçkırığın merkez sinir sistemi hastalıklarından mide hastalıklarına kadar çok farklı nedenleri olabilir. Hıçkırık daha bebeklik döneminde, yani anne karnındayken bile olduğu bilinmektedir ve gebeliğin son aylarında bu daha da sıktır. Normal hayatta ise erkeklerde ve ileri yaşlarda daha sık görülmektedir. Psikolojik nedenli hıçkırıklara kadınlarda daha sık rastlanmaktadır. Belirtileri: • Nefes almanın sonunda birden bire ortaya çıkar, karakteristik bir sesle hıçkırık olduğu anlaşılır, • Halk diliyle “hıçkırık tuttu” diye tanımlanan bu ataklar genellikle birkaç saniye ya da birkaç dakika sürer, • Eğer bu ataklar 48 saatten uzun sürerse bir hastalığa bağlı olduğu düşünülmeli ve bir dâhiliye uzmanına müracaat edilmelidir. Hıçkırık nedeni olabilecek hastalıklar: Hıçkırık nedeni hastalıklar genel anlamda 3 ana gruba ayrılırlar. • Nedeni belli olmayanlar: • Psikolojik nedenler: • Stress, heyecanlanma, konversiyon reaksiyonu, simulasyon (temaruz) Organik nedenler: • Sinir sistemi hastalıkları, mide barsak sistemi hastalıkları, alkol, üremi, ameliyat sonrası, bazı ilaçlar vs. Hıçkırığı geçirmek için pratik öneriler: • Kişi sakin bir şekilde oturup, tutabildiği kadar uzun süre ile nefesini tutması isteyelim, • Ağız ve burnuna kese kâğıdı (plastik/naylon olmayan torba) yerleştirelim. Kişinin torba içine üflemesini ve de torba içindeki havayı tekrar solumasını, bunu 3-5 dakika devam etmesin isteyelim. Torba içindeki karbondioksit miktarı artacak ve bu hıçkırığın durmasını sağlamaya yardımcı olacaktır, Temmuz - Ağustos - 2016
• Buzlu su, limon suyu veya sirke içilebilir, • Kulak kanalına soğuk uygulanabilir ama bu uygulama kişide baş dönmesi, dengesizlik yaratabilir, dikkatli olmak gerekir, • 2-3 adet kesme şeker veya 1 kahve kaşığı tuz yemek olumlu sonuç verebilir, • Yudum yudum buzlu su içilebilir veya buz parçası yutulabilir, • Sert ve yumuşak damağın birleştiği yere ucu pamuklu çubuk ile (mesela kulak için kullanılan pamuklu çubuk) bir dakika masaj yapılması hıçkırığı durdurabilir. Bu sırada boğazımızın etkilenmesi sonucu kusma refleksimizi uyandırmamamız gerekir, • Kişi yatar pozisyonda ve göz kapakları kapalıyken, bir profesyonel kişi, hıçkıran hastanın sağ veya sol göz küresine, göz kapakları kapalıyken 5-10 saniye süreyle masaj yapabilir, • Dili dışarı doğru çekmek • Limonu ısırmak. Sonuç-özet: Hıçkırık, birçoğumuzun hayatının bir döneminde yaşadığı duygu ve tecrübedir. Genellikle, hiçbir şey yapmasakta, kısa sürede, kendiliğinden durur. Yukarıda saydığımız önerilerle daha kısa sürede durması sağlanabilir. Nadiren de olsa saatler veya günlerce devam edebilir ki, böyle durumlarda uzman hekime müracaat etmemiz uygun olur. Nice, hıçkırıksız, sağlıklı mutlu günlerde görüşebilmek ümidiyle en derin sevgi ve saygılarımı sunarım. Kaynaklar • Hakan D, Mustafa Gülşen. Hıçkırık (Singultus). Güncel gastroenteroloji 18/2. http://guncel.tgv. org.tr/journal/50/pdf/100208.pdf. • http://www.saglikvakti.com/hickirik-nedenolurtedavisi-nedir. • Petroianu GA. Treatment of hiccup by vagal maneuvers. J Hist Neurosci. 2015;24(2):123-36. • İlkyardım Kitabı. Hıçkırık. Yazar: Dr. Suna SOYSAL. Yakın Kitapevi. Editör: Dr. Ülkümen RODOPLU. • Xianguo H, Xueci X. How to use external treatment measures to cure hiccup. J Tradit Chin Med. 2005 Jun;25(2):160. • Kahrilas PJ, Shi G. Why do we hiccup? Gut 1997 Nov;41(5):712-3. • Williamson BW, MacIntyre IM. Management of intractable hiccup. Br Med J. 1977 Aug 20;2(6085):501-3. • Sharma RC. Successful treatment of idiopathic intractable hiccup with baclofen and supportive treatment: a case report. J Neuropsychiatry Clin Neurosci. 2015 Winter;27(1):e62-3.
www.mavisehirdergisi.com
www.mavisehirdergisi.com
Denizden gelen lezzetler
İ
şini büyük bir aşkla yapan Şehmus Usta, 1971 yılında İzmir’e gelip midye dolma satmaya başlamış. 1981 yılında artık Bodrum’a yerleşmeye karar veren Şehmus Usta, oğulları ile birlikte yıllarca Gündoğan’da büyük bir özveriyle tepsi içinde midye dolma satmışlar. Gündoğan’da tatil yapanlar tarafından çok iyi tanınan ve güvenilen Şehmus Usta, her zaman bembeyaz, tertemiz kıyafetleri ve saygılı duruşu ile işini uzun yıllar büyük bir başarıyla yürüttü.
Midye dolma ve midye tavanın yanı sıra, midyeli pilav, midyeli makarna, midye güveç, midye çorbası, midye salatası, kalamar tava, karides güveç, ahtapot ızgara, deniz ürünleri makarnası, deniz ürünleri pilavı gibi daha bir çok çeşidi bulabilirsiniz. ADRES: Gündoğan Limanı Karşısı No:24 (Sahil Şeridi Küme Evleri) - Bodrum Tel: 0 (252) 387 7600 www.sehmususta.com
Şehmus Usta, eşi ve çocukları çok çalıştılar ve birikimleri ile bu başarılarını taçlandırmaya karar verdiler. Gündoğan sahilinde tertemiz bir lokanta açtılar. Fiyatları, kalitesi, samimi ortamı ve ürün çeşitliliği ile mutlaka gidip görülmesi gereken bir mekan Midyeci Şehmus Usta. Temmuz - Ağustos - 2016
31
Beslenme ve Diyet Uzmanı Diyetisyen Özen Özkan Diyetisyen Melike Aykol
EYVAH 40’LI YAŞLARDAYIM S
evgili okuyucular, öncelikle bu yaşlardan korkmanıza hiç gerek olmadığını bilmenizi isteriz. Bu dönemde hormonlarınızdaki dengesizlikler menopoz korkusunu doğurur ki bu aslında hiç korkulmaması gereken, kolaylıkla atlatılabilecek bir geçiş sürecidir. 40’lı yaşların sonu 50’li yaşların başı olan bu yaş aralığında, belirgin olarak hormonal denge değişmeye başlar. Bu dönemde adet sürelerinde, görülme sıklığında azalma veya artma görülebilir. Bu dönemde nasıl beslenmeniz gerektiğinin farkında olursanız hem menapoz 32
semptomlarınız azalır hem de kemiklerinizi korursunuz. Menopoz nedir? Yumurtalıklarınız özellikle östrojen gibi cinsiyet hormonları üretimini yavaşlatınca menopoz kaçınılmaz olur. Regl döneminin durmasıyla birlikte ruhsal dengesizlikler kaygı, sıcak basmaları başlar. Menopoz 40’lı yaşların sonunda ve 50’lerin başında görülür. Ancak bu kadından kadına değişir ve etkileri de farklılaşabilir. Soya yardım eder mi? Menapozun ortaya çıkardığı olumsuzlukları hafifletmek için soya Temmuz - Ağustos - 2016
gibi fitobesleyicilerden faydalanmak iyi fikir olabilir. Soya ürünleri özellikle kadınlar için önemlidir. Soya fasulyesinde yüksek oranda izoflavon vardır ve izoflavonlar yapısal olarak kadınlarda bulunan östrojen hormonuna benzeyen bitkisel östrojenlerdir. Tamamen doğal olan bu maddeler kadınlarda östrojen hormonunun yerine geçebilecek potansiyel taşır. Ayrıca kalp hastalıkları ve kemik erimesi riskini azaltır. Birçok kronik hastalığa karşı savaşmada önemli rol oynayan soya, özellikle hormona bağlı kanserlerde (kadınlarda rahim ve göğüs kanserleri) koruyucu etkisi olduğunu
www.mavisehirdergisi.com
gösteren çalışmalar mevcuttur. Kandaki kolesterolü düşürdüğü tespit edilmiştir. Beslenme programınızda bir su bardağı (200ml) soya sütünü, bir porsiyon yağsız süt yerine tüketerek tok tutucu etkisi ile metabolizmanıza bir güzellik yapabilirsiniz. Kemiklerinizi koruyun Bu dönemde, kemik yoğunluğunun yüzde iki ila üçünü kaybederiz. Bu nedenle kemik erimesi riski giderek artar. Asıl anahtar kalsiyum. Kalsiyum bakımından zengin beslenme kemik erimesi riskini azaltır. Günlük 3-4 porsiyon yağı alınmış süt ve süt ürünleri tüketilmelidir. Yağsız olanları tercih etmeniz, hem kan yağlarınızın yükselme riskini azaltacaktır, hem de kilonuzda kontrol sağlayacaktır. Sağlıklı kemiklerin sırrı yoğurtta saklı 200 gr light yoğurt 2 yemek kaşığı yulaf ezmesi 1 yemek kaşığı chia tohumu Omega seçimi Araştırmalar omega3 yağ asitlerinin duygusal bozukluklara, göğüs şişliklerine ve sıcak basmalarına iyi geldiğini gösteriyor. Aynı zamanda kalp sağlığı ve beynin yaşlanma sürecini yavaşlatıyor. Eklem yerlerindeki sıvı miktarının korunmasını sağlıyor. Bu nedenle düzenli olarak balık tüketmek önemli! Haftada en az iki kez balık tüketmek sizin için harika olacaktır. Ayrıca keten tohumunun, soyanın, semizotunun ve cevizin de omega3 içerdiği aklınızda bulunsun. Eğer yeteri kadar omega3 kaynaklarını alamıyorsanız her gün omega3 tablet kullanabilirsiniz. Kafeini kesin Kafein menopoz belirtilerini derinleştirir. Çay veya kahveyi kafeinsiz içmeyi tercih edin. Rooibos, karma meyve, papatya gibi kafeinsiz pek çok bitki çayı var. Tercihleriniz bunlardan yana olmalı. Magnezyum konuları Kemiklerin magnezyuma ihtiyacı vardır, bu nedenle magnezyumdan
zengin kaju, badem, yer fıstığı gibi yemişleri; kuru meyveleri, tam tahılları ve bamya, enginar, lahana gibi sebzeleri beslenme programınızda bulundurmalısınız. Tuz konusuna dikkat Kadın ve erkekler tuz alımlarını azaltmalıdır. Günde altı gramdan fazla tuz alınırsa kemiklerdeki kalsiyum erimeye başlar. Tuz yerine yiyecekleri baharatlarla tatlandırabilirsiniz. Hareketi arttırın Hızlı tempolu yürüyüş, jogging, koşu, aerobik, dans veya boks gibi egzersizler kemiklerin yeni kemik hücresi üretmesini sağlar. Yoga ve pilates gibi pasif egzersizler ise vücuda esneklik katıp görünümün korunması için idealdir.
Yediklerine ve hissettiklerine yoğunlaşma zamanı geldi. Küçük dokunuşlar büyük farklar yaratır. Anti-ageing (yaşlanma karşıtı) antioksidanları C vitamini, E vitamini cilt sağlığı ve elastikiyeti için olmazsa olmazlar arasında. C vitaminini, meyve ve sebzelerden her mevsim rahatlıkla karşılayabilirsiniz. E vitaminini ise badem, ceviz, fındık gibi yağlı tohumlar ve bitkisel yağlardan karşılayabilirsiniz. Aynı zamanda fitobesleyiciler gibi güçlü antioksidanlar cildin taze ve güçlü kalmasını sağlar. Bol miktarda fitobesleyici barındıran tam tahıllı gıdalar, baharatlar, renkli meyve ve sebzeler beslenme programınızda mutlaka olmalı. Temmuz - Ağustos - 2016
Hızlı Bilgi: Fitobesleyici ne demek? Tüm bitkisel besinler (meyve, sebze, tahıl, yemiş, baklagil) kendilerini korumak için binlerce doğal kimyasal barındırır. Fitokimyasal veya fitobesleyiciler olarak bilinen bu doğal kimyasallar, vücut fonksiyonlarının tam olarak yerine getirilmesinde ve hastalıklardan korunmada büyük görevler üstlenirler. Gençlik iksiri 125 gram light yoğurt 150 gram kırmızı meyve (çilek, ahdudu, karadut, böğürtlen, yaban mersini tercihiniz olsun) 2 tüm ceviz 1 tatlı kaşığı buğday ruşeymi 1-2 dal nane Life öncelik verin Hem kadın hem de erkek için lif/ posa bakamından zengin gıdalar yiyip bol su içmek bağırsakların sağlıklı olmasını sağlayıp kabızlığı önler. Böylece vücudunuz zararlı toksinlerden daha az etkilenir. Günde 4-5 porsiyon meyve ve sebze, haftada 2 kez kuru baklagil tüketerek ve ekmek seçimlerinde tam tahıllıtam buğday ekmekleri tercih ederek günlük almanız gereken posa miktarını tamamlayabilirsiniz. Hayatınızın her döneminde sağlıklı ve formda olacağınız bir ömür dileriz.
ADRES: İsmail Sivri Sokak No: 3 İskele Apartmanı Daire: 3 Bostanlı Karşıyaka / İZMİR Tel: 0232 362 13 15 GSM: 0533 596 17 39 İnstagram: @fit_izmir www.fitizmir.com.tr 33
Mavişehir Dergisi
özel röportaj
Sema Aybars
Yıllarını Devlet Tiyatrosuna adamış duayen oyuncu Sema Aybars ve kendi gibi değerli bir oyuncu olan eşi Atsız Karaduman, bize Bodrum’daki evlerinin kapılarını açtılar. Mavişehir Dergisi’nin sorularını tüm içtenliği ile cevaplayan Sema Aybars ile yaptığımız keyifli söyleşiyi sizlerle paylaşıyoruz.
Sema Hanım biraz kendinizden bahseder misiniz? Sizi sanatçılığa iten neydi? Babanızın bu sektöre girmenizde etkisi oldu mu? Ortaokulu bitirdikten sonra Ankara Devlet Konservatuvarı’na başladım. Beş yıl konservatuvarda okuduktan sonra yirmi yaşında mezun oldum. Babam Nihat Aybars, oyuncu, yönetmen ve hocaydı. Oyunculuk mesleğini seçmemde çok büyük etkisi var. Ben doğduğumdan beri evin içinde tiyatro konuşulurdu. Evde hep tiyatro yaşanırdı. Annem babama teksti tutardı, babam ezber yapardı. Annem sekreterdi. Beni hep tiyatro izlemeye götürürlerdi. Localardan seyrederdik. On altı senedir İstanbul’dayım. Ondan 34
önce Ankara’da otuz beş yıl sadece tiyatro yaptım. 8 - 10 bölümlük TRT dizileri vardı ama bizim bütün işimiz tiyatroydu. Babanız tiyatrocu olmaya nasıl karar vermiş? Biliyorsunuz, Atatürk’ün isteğiyle Devlet Konservatuvarı kurulmuş. O zamanlar bir ilan veriliyor. Devlet Konservatuvarı’nın oyunculuk bölümüne öğrenci alınacak diye. Babam da bu ilanı görüyor. Sınava giriyor ve kazanıyor, beş yıl okuyor. O zaman dünya çapında bir oyuncu ve yönetmen olan Carl Ebert geliyor. Bugünle hiçbir ilgisi olmayan bir sanata bakış açısı ile öğrenciler yetişiyorlar. Eğer hala bu günlere Temmuz - Ağustos - 2016
rağmen bu iş yürüyorsa, bu temeller zamanında çok sağlam atıldığı içindir. Meslek hayatınıza ilk radyo ile mi başladınız? Evet, ben ilk radyo ile başladım. Henüz konservatuvar son sınıf öğrencisiyken bir gün beni aradılar ve bir teklif geldi. Çok heyecanlandım. “Dezire diye bir arkası yarın var, sizin oynamanızı istiyoruz.” dediler. Ben çok şaşırdım ve öğrenci olduğumu söyledim. Gittiğimde bütün eski sanatçılar oradaydı. Ben de baş rol oynuyorum. Bu çok güzel bir tecrübeydi. Ondan sonra hem radyo hem televizyon devam etti. O zamanlar insanların eğlencesi tiyatro, opera ve baleydi.
www.mavisehirdergisi.com
Şuan tiyatroya bakış baya yozlaşmış durumda. Bu konuyla ilgili neler söylemek istersiniz? Evet, kapatmaya çalışıyorlar. Tüsat diye bir kanun çıkaracaklar. Kapatalım ve küçük bir kadro bırakalım diyorlar. Zaten bale bel altı sanatı olarak görülüyor. Günümüzdeki gençlerin de sanata yeterince sahip çıkmadığını, ilgilenmediğini düşünüyorum. Hayat telaşı ve koşturmacası içindeler. Köşeyi nasıl kısa yoldan dönerim düşüncesindeler. Şimdi konservatuvar oyunculuk bölümüne giren çocuklar bu bölümü bitirip hemen bir diziye girip meşhur olayım derdindeler. Bu yanlış bir şey tabii. Diziler herkese kapısını açmıyor. Son dönemlerde herkesin konuştuğu Küçük Gelin adlı dizide oynadınız. Bu dizinin çok fazla dikkat çekmesini neye bağlıyorsunuz? Küçük Gelin dizisi bir sorumluluk projesiydi bana göre. On sekiz yaşından küçük üç milyon kız çocucuğu evlendirilmiş. Yani bu dizinin bir misyonu vardı. Benim de bu rolü kabul etmemin en büyük nedeni buydu. Bu dizi, dinle, imanla, inançla ilgili değildi ama hertürlü doğru mesajı veren bir diziydi. O yüzden önemli bir diziydi. Çok yerde de amacına ulaştı. Küçük Gelin dizisi Urfa’nın Harmanlı kasabasında geçen bir diziydi. Orada yaşayan insanlar kalkıp sete geldiler ve “bize ayna tuttunuz” diyerek teşekkürlerini ilettiler. Dizide küçük kızın başına gelmeyen kalmadı. Öğretmen olmak istiyordu okuldan aldılar, on üç yaşında anne oldu, dayak yedi. Bütün bunların bir dizi şeklinde insanlar tarafından görülmesi çok büyük bir etki yarattı. İstanbul o kadar çok göç aldı ki bu durum sizce insanları nasıl etkiledi? Bizim kendi eğitim görmemiş çocuklarımız var. Önce onlar için elimizden geleni yapmamız gerektiğini düşünüyorum. Bunun yanında çok iyi eğitim alıp da yurt dışına yerleşmiş çok önemli bilim
insanlarımız var. Bence onları yeniden ülkemize getirmek ve eğitime öncelik vermek gerekiyor. Şu anda işsiz olan yetenekli vatandaşlarımıza iş imkanı sağlamamız gerekiyor. Bundan sonra daha büyük karmaşalar yaşanacağına inandığım için de bulunduğumuz duruma üzülüyorum. Bu insani duygulardan daha başka bir şey öyle değil mi? Sonuçta biz belli bir ideolojinin insanlarıyız. Atatürk bize bambaşka şeyler yaşattı, biz onun yolundan ilerliyoruz. Aynı fikirdeyim, öncelikle kendi insanımızı düşünmek zorundayız. Elbette ki hepimiz muhtaç olan insanlara elimizden geleni Temmuz - Ağustos - 2016
yapmalıyız. Ama bu durum ne bizi, ne onları mağdur duruma düşürmemeli. Yeniden sizin sanatınıza dönmek istiyoruz. Uzun yıllara dayanan tecrübeniz sonucunda mutlaka unutamadığınız anılarınız olmuştur. Bizimle paylaşabilir misiniz? Tabii ki kırk beş yıl boyunca çalışıp, emekli olduktan sonra birçok anısı birikiyor insanın. Kendi adıma şunu söylemek isterim. Gerçekten çok şanslı bir oyuncu olduğumu düşünüyorum. Bir tiyatro sanatçısının oynayabileceği, repertuvarında olabilecek çok sayıda güzel roller oynadım. Başardım başaramadım o ayrı bir konu, o konuda bir iddiam 35
askerlik gibi ast üst ilişkisinin olması gereken, büyük disiplin gerektiren bir iş. Elbette bizde de hatalar olabilir ama kapatmak, yok etmek yerine nasıl daha iyi olabiliriz, nasıl daha iyi hizmet verebilirizi hükümetle birlikte, Şehir tiyatrosunu, Devlet tiyatrosunu, operasını balesini el birliğiyle ayakta tutmak zorundayız.
yok. Ama bana verilen roller, dünya çapında olabilecek en güzel rollerdi. Oyuncu olarak hakikaten çok tatmin oldum. O zamanlar gerçek tiyatro seyircileri vardı. Ve biz tiyatroya geldiğimiz zaman, “Biletler satıldı mı? Boş yer var mı?” diye sormazdık. Çünkü insanlar merdivenlerde otururdu. Bir galaya giderken koyu renk uzun elbiseleriyle, özenle hazırlanarak gelirlerdi. Her şeye saygı vardı. Daha sonra onların yerini, ayaklarını sahneye uzatan kot pantolonlu genç arkadaşlar aldı. Yine de bu genç arkadaşlardır bence hala tiyatroyu ayakta tutan. Birçok anım var tabii. Mesela kırk derece ateşle sahneye çıktım. Doktor kuliste bekledi ama çıktım. 36
Bizde böyle bir şey vardı, perde kapanmazdı. Ailenden biri ölse bile perde kapanmazdı. Biz bu kültürü konservatuvardan aldık. Carl Ebert’in yetiştirdiği öğrenciler sonra benim hocalarım oldu. Ben bir gün çok disiplinli bir hocamın dersine sadece beş dakika geç gittim. Sahne dersiydi, yok yazıldığın zaman tüm günün yok yazılıyordu. Kan ter içinde özür dileyerek sınıfa girdim. Hocam “çık dışarı Sema” dedi. Hocam sadece beş dakika geç kaldım dedim. “Bugün dersine geç gelen yarın provasına da geç gider, oyununa da geç gider, şimdi sen çık git, yok yazıl bundan sonra da işlerini ona göre ayarla ve öyle gel” dedi. Yani biz böyle bir disiplinle böyle bir eğitimle yetiştik. Tiyatro Temmuz - Ağustos - 2016
Hangi ülkede olsanız mesleğiniz adına daha tatmin olurdunuz? Ben çok ülke gezmedim ama şunu çok iyi biliyorum, mesela Londra’da Shakespeare’i tanımayan bir İngiliz yoktur. Londra’da Shakespeare’in Makpet adlı oyununu Sema nasıl yorumladı, Ali nasıl yorumladı? diye görmek için beşinci defa seyretmeye giden bir seyirci kitlesi var. O kültür seviyesi pek çok yerde var. Almanya’da ikinci dünya savaşından sonra ilk onarılan binalar hastaneler, tiyatro ve opera binaları. Yani bizim ülke oralardan buralara geldiği için ve kültür seviyesinde düşüş olduğu için durumumuz üzücü. Bu mantalite, bu bakış açısı değişmediği sürece de toparlanacağını pek sanmıyorum. Maalesef bu duruma çok üzülüyorum. Ben tiyatronun çok iyi dönemlerini yaşadım. İngiliz yönetmenle, Amerikalı yönetmenle çalıştım. “Guguk Kuşu” vardır, “Kafesten Bir Kuş Uçtu” filmi vardır. Ben de oradaki hemşireyi oynuyordum. O oyun için İngiltere’den bir İngiliz yönetmen geldi ve reji nedir nasıl yapılır hepsini gözlemledim. Profesyonel bir oyuncuydum ama çok oyunda da kendimi bir amatör gibi hissedip, çok şey öğrendim. Zaten öğrenmenin bir sonu yok. Bir oyuncuda da kimseye zarar vermeyecek bir hırs olmalı. Yetenek geliştirilebilir bir şey mi? Yetenek varsa tabii ki geliştirilebilir. Ama hiç yoksa, başka bir yere yönlenmek gerekir. Mesela ben oğluma “Konservatuvar düşünür müsün?” diye sorduğumda “Hayır ben ekonomi okumak istiyorum” cevabını aldım. İnsan sevdiği mesleği yapmalı. Şimdi bakıyorum gençler mesela ekonomist olmak istiyor ama arkeolojiyi bitirmek zorunda kalıyor. Nereyi kazanırsa orada okumak zorunda kalıyor. Yaptığın her işe emek
www.mavisehirdergisi.com
vermelisin ama bir de yeteneğin varsa üzerine emeğini koyduğunda ortaya başarılı sonuçlar çıkması kaçınılmaz oluyor. Sanatçının bir misyonu bir duruşu olması lazım. Büyük kitlelere hitap ediyor. Bazen magazinlerde görüyoruz kötü örnek olan sanatçılar var. Sizce bir sanatçının duruşu nasıl olmalı? Çok iyi bir oyuncudur, gitmiştir oturduğu yerde arkadaşlarıyla iki kadeh birşey içmiştir. Bunları çok özdeşleştirmemek gerektiğine inanıyorum. Çünkü mesleği ayrı, özel hayatı ayrı o kişinin. Ama özde büyük hataları varsa ve sahneden iyi mesajlar verip, iyi olmayı dürüst olmayı, hırsızlık yapmamayı anlatıp kendi özel hayatında bunları uygulamıyorsa inandırıcılığını yitirmiş oluyor. O bir rol diye bakmıyor seyirci. Çok sık rastlıyoruz, izlediği dizide ölen bir karakter için gerçek hayatta ölmüş gibi üzülüyorlar. Seyirci kendi ailesinden biri gibi görüyor oyuncuyu. İnanıyor, seviyor... Yani sanatçının özel hayatındaki yaşantısı seyirci için hayal kırıklığı olabiliyor. Ama yine de insanların özel hayatı kendine özel kalmalıdır ve rahat ettiği gibi yaşamalıdır bence.
Dizi setlerinde arka planda çalışan ekip de çok yoruluyor ve hırpalanıyor. Bunu düzene oturtmak için ne yapılabilir? Dizilerin süresinin kısaltılması gerektiğine inanıyorum. Her hafta bir sinema filmi gibi yüz yirmi dakikalık, yüz kırk dakikalık bir bölüm, beş- altı günde çekiliyor. Bu mucize gibi. Bunu yurtdışında söylediğin zaman inanamıyorlar çünkü onlar bir bölümün dublajını beş günde yapıyorlar. Biz burada yüz kırk dakikalık bir bölümü sesli çekim yaparak beş - altı günde çekiyoruz. Sesli çektiğin zaman oturup ezber de yapman gerekiyor. Ben çok iyi biliyorum sabah saat dörde kadar ezber yapıp, saat yedide beni almaya gelen arabaya binip sete gitmişimdir. Bu gibi sorunlara çözüm bulmak için kurulan bir oyunculuk sendikamız
var fakat bana göre pek bir şey değiştiremediler. Yeni dönem oyuncuları hakkında ne düşünüyorsunuz? Genç oyuncuların içlerinden çok beğendiklerim var. Ama oyunculara verilen paralar arasında o kadar büyük farklar var ki... Yani taban ve tavan arasında uçurumlar var. İki tane genç güzel oyuncuyu baş role koyup, onlara çok büyük paralar verip, arkasını da bütün devlet tiyatrosunun oyuncuları ile besleyip, onlarla birlikte diziyi bir yere kaldırıyorlar. Para konusu geldiği zaman ise bir eşitsizlik doğuyor. Gerçekten starlığı hak eden kaç kişi var acaba diye düşünmeden edemiyoruz. Benim şu an çok severek izlediğim bir dizi var, “Kördüğüm”. Bana göre bu dizi televizyonda oyunculuk adına en
Televizyon kanallarında sayısız dizi var. Sizce günümüzde senaryolar neye göre belirleniyor? Şimdi seyirci ne tutuyorsa o göz önünde bulunduruluyor. Mesela bir dönem konaklarda çekilen bir dizi tuttuysa arkasından birçok konak dizisi çevriliyor. Bir polisiye dizisi başlıyor, arkasından başka polisiye diziler hemen yayınlanıyor. Ama daha çok entrika, aşk ihanet, iyi bir anne baba bir tarafta, kötü bir anne baba bir tarafta... Böyle bir şablon üzerine oturttular. Mesela bana göre Kurt Seyit ve Şura dizisi son derece başarılı bir diziydi. Ama seyircisi olmadı. Çünkü biraz üst düzey bir kitleye hitap eden bir diziydi. Ve benim en büyük üzüntüm şu oldu, Ay Yapım buna çok büyük bir para yatırdığı için bu şirket bir daha böyle bir dizi yapmacayak dedim ve çok üzüldüm. Ve gerçekten bir daha da öyle bir dizi yapmadılar. Temmuz - Ağustos - 2016
37
iyi oynanan dizi. Harika bir oyuncu kadrosu var ve baktığın zaman oyuncuların çoğu tiyatro sanatçısı. Eşiniz Atsız Karaduman çok değerli bir oyuncu. Eşinizle aynı projede yer almak ister misiniz? Aynı meslekte olmanızın avantajları var mı? Neden olmasın öyle bir teklif gelirse seve seve oynarız. Biz tiyatro sahnesinde iki oyunda birlikte oynadık. Eşim Atsız ile aynı meslekte olmamız tabii ki çok güzel.. Birbirimize hep destek oluyoruz. Sizinle çalışmış kişilerden işinizde çok disiplinli olduğunuzu duyduk. Bununla ilgili neler söylemek istersiniz? Evet öyleyim, belki sevmiyorlardır beni bunun için ama bırakalım öyle sevmesinler :) Aldığım eğitimlerden ve hocalarımdan gördüğüm çalışma şeklinden dolayı işimde çok disiplinliyim. Dizi setinde genç arkadaşlarım beni çok severler ve
38
sayarlardı. Ben bu yaşta ezberimi yapıp, hazırlıklarımı tamamlayıp sete gittiğim için herkes bunu örnek alıp çaba gösterirdi. Sema Abla ezberini yapmış gelmiş biz de daha dikkatli olalım diye düşünürlerdi. Çünkü balık baştan kokar. Zaten gençler bu işlere daha rahat bakıyor. Ama mesela benim olduğum yerlerde daha ciddi olurlardı. Elbetteki hepsiyle dostum ve hepsini seviyorum. Ama iş başladığı zaman disiplinli olunması gerektiğine inanıyorum. Ben çalışmayı çok seviyorum. Küçük Gelin dizisi daha uzun yıllar devam edeceği düşünülen bir diziydi. Birgün dizinin oynadığı kanal uydudan çıkarıldığında sudan çıkmış balığa döndüm. Hangi yaşta olursan ol çalışmak insanı motive eden birşey. Elin ayağın tutuyorsa, aklın yerindeyse, ezberini yapabiliyorsan çalışmak hakikaten insanı motive ediyor. Ben şuan bir dizide oynamasam da hayatımı idame ettirecek durumdayım. Ama
Temmuz - Ağustos - 2016
benim kamera önündeki ve kamera arkasındaki pek çok arkadaşım yayından kaldırılan diziler sebebi ile bir anda işsiz kalıyorlar. Bizim dizinin oynadığı kanal yüzünden siyasi işlerle ilgisi hiç olmayan oyuncular olarak yanlış anlaşıldık. Bu dizide oynama teklifi bana hangi kanaldan gelirse gelsin ben kabul ederdim. Yani gidip aşk, ihtiras, nefret gibi konuların işlendiği dizilerde oynamak değil de bir mesajı olan, inandığım bir senaryoda oynamak beni mutlu etti. Bundan sonraki oynayacağım dizileri de kendim seçmek istiyorum, beni tatmin edecek senaryosu olan dizilerde oynamayı tercih ediyorum.
www.mavisehirdergisi.com
“
O zamanlar gerçek tiyatro seyircileri vardı. Bir galaya giderken koyu renk uzun elbiseleriyle, özenle hazırlanarak gelirlerdi. Her şeye saygı vardı. Daha sonra onların yerini, ayaklarını sahneye uzatan
“
kot pantolonlu genç arkadaşlar aldı. Yine de bu genç arkadaşlardır bence hala tiyatroyu ayakta tutan.
Son olarak İzmir ve İzmirliler hakkındaki düşüncelerinizi öğrenebilir miyiz? İzmir’i çok seviyorum yaşanacak şehir bence. Görünen köy kılavuz istemiyor. Ama orada da hiç alkış tutulmaması gereken bazı fotoğraflarla karşılaşıyorum. Yine de geneline bakıldığında, laikliği, Atatürkçülüğü savunan, demokrasiden yana, modern ve medeni insanların yaşadığı, doğası güzel, İstanbul’a göre nispeten ucuz bir şehir. Bizim zamanımızda Ankara’da bir sezon oyun oynuyorduk, ondan
sonraki sezon eğer oyun tuttuysa İzmir, Bursa, Adana, Kayseri gibi şehirlere turneye çıkıyorduk. Ben bir dönem İzmir’de yaşadım, Karataş’ta. Denize sıfır bir evdi. Güzel günlerim geçti İzmir’de. Fakat İstanbul’a gelip emekli oldum. Bundan sonraki yıllarımızda tekrar İzmir’e yerleşmeyi çok istiyoruz.
Röportaj: Aras Attila
Sema Hanım samimiyetiniz için ve röportaj teklifimizi kabul ettiğiniz için çok teşekkür ederiz. Ben de sizlere ve tüm Mavişehir Dergisi ekibine çok teşekkür ederim. Başarılarınızın devamını dilerim.
Temmuz - Ağustos - 2016
39
Serdar Sütcü www.serdarsutcu.com
ÇOCUĞUNUZUN ANTRENÖRÜ GİBİ DAVRANMAYIN
O
kulların kapanması ve öğrencilerin tatile girmesiyle, tenis turnuvalarında da artış başladı. Tenis oynayan ve turnuvalara hazırlanan bir çok sporcu yaz tatilini turnuvadan turnuvaya dolaşarak geçirecek. Arkadaşları yaz tatilini doyasıya yaşarken, sporcu kardeşlerimiz, hedeflerine ulaşabilmek için turnuvalarda ter dökecekler. Bu sayıda, köşe yazımı kitabımdan bir konuya ayırdım. Antrenmanlarda ve turnuvalarda sık karşılaştığım bir durumu ve sporcu, antrenör, ebeveyn üçgenine zarar verecek bir konuyu sizlerle paylaşmak istedim. Keyifle okumanız dileğiyle.
Kuşkusuz her veli çocuğunun başarılı olmasını ister. Derslerinde, seçtiği spor branşında, neyle uğraşırsa uğraşsın çocuklarından bir beklenti içerisine giren anne-babaların sayısı azımsanmayacak kadar çoktur. İstenilen başarının gelmesi için her veli mutlaka bir şekilde sürecin içerisinde yer alır. Bazı veliler bu sürecin içerisinde kendisine düşen görevleri yerine getirip hem oyuncuya hem de antrenöre destek olurken, bazı veliler ise kendilerini sürece kaptırıp çocuklarına antrenör gibi 40
davranmaya başlar, antrenörün işine ortak olurlar. Tabii bu durum öncelikle çocuğun kafasının karışmasına, sonra da antrenör veli ve sporcu üçgeninde bazı sorunların oluşmasına yol açar ve uyumlu bir çalışma ortamından uzaklaşılmasına neden olur. Sonuçta işini iyi yapan, disiplinli, konusuna hakim bir antrenörün işine karışmak pek akıllıca bir şey değildir. Çünkü oyuncu her zaman antrenör için önemlidir. Oyuncu antrenörün kartvizitidir, aynasıdır. Her oyuncu davranışlarıyla, duruşuyla antrenöründen mutlaka izler taşır. Temmuz - Ağustos - 2016
Mantıklı olan ve işinin hakkını vererek başarılı olmak isteyen hiçbir antrenör, oyuncusunun kötü bir durumda olmasını istemez. O yüzden, hiçbir zaman antrenörlüğe soyunmayın, merak ettiğiniz ve size göre doğru olabileceğini düşündüğünüz bir şey olduğunda bunu antrenörünüzle paylaşın. Size tavsiyem, çocuğunuz ve antrenörüyle beraber iyi bir iletişim kurmanız ve sınırlarınızı belirlemenizdir. Unutmamanız gereken bir şey varsa, bu da huzurla çalışılan bir ortamda başarılı olmanın daha kolay olduğudur.
İzmir’in kalbi
KABİN EKİBİ
EGE PARK’ta atıyor
denetlenebiliyor. Almanya’da her sitenin yayıncısının kimlik ve iletişim bilgileri belirtilmek zorunda. Keza ABD’de de interneti denetleyen sivil toplum kuruluşları mevcut… Ama Türkiye’de işin “devlet eliyle” yapılması, demokrasinin ruhuyla çelişiyor… Bu yönteme başvuranlar, Tunus, Kuzey Kore, Suudi Arabistan, İran, Türkmenistan, Vietnam gibi düşünce özgürlüğünün sınırlı olduğu ülkeler… Türkiye’nin bu ülkelerle benzer mevzuatlara sahip olması, benzer uygulamalar sergilemesi, sosyal medyadan duyulan çekincenin çok net bir göstergesi değil mi?
Uğur Oral Gazeteci - Yazar ugur@uguroral.com.tr
SOSYAL MEDYANIN ÖZGÜRLÜĞÜ S
osyal medyaya erişim yine engellendi… Kimimiz sabırla bekledi kısıtlamanın kalkmasını… Kimimiz farklı yollar denediler “sansür”ü delebilmek, aşabilmek için… Sosyal medyaya getirilen engellemeyle Gezi Parkı eylemlerinden sonra tanışmıştı Türkiye. Yine göz kırptı malum “yasak”… Demokles’in kılıcı bir tur döndü yine sosyal medyanın üzerinde… Adeta “Adımına dikkat et” dercesine… *** İlk yasaklama olayı yaşandığı sırada yurt dışındaydım… Bir etkinlik vesilesiyle, bulunduğum ülkenin aydınlarıyla, sanatçılarıyla buluşmuştum… Batıdan bakıldığında bu yasaklamanın Türkiye’nin imajına nasıl ağır bir darbe vurduğunu bizzat gördüm, yaşadım… Ben, ülkem hakkındaki önyargıları yıkmaya çabalarken karşı karşıya kaldığım “Tamam ama hangi demokratik ülkede sosyal medya yasaklanır?” soruları karşısında yutkunmaktan başka çarem yoktu… Siyasi erkin bizzat kullandığı “‘Twitter mivıttır kökünü kazıyacağız” ifadesini batılı entelektüele açıklayabilmek ise imkânsızdı… Yutkundum…
42
*** Türkiye internet sitelerine erişim konusunda sabıkalı ülkeler arasında… Şu anda yürürlükte olan 5651 Sayılı “İnternet ortamında yapılan yayınların düzenlenmesi ve bu yayınlar yoluyla işlenen suçlarla mücadele edilmesi hakkındaki kanun” ile yasaklı site sayısı 30 bini bulmuş durumda… Bağımsız denetim kuruluşu Freedom House’ın 2012 yılında yayınladığı “Freedom On The Net” Raporu’nda, Türkiye 47 ülke arasında Tunus’la birlikte 25-26. sırada… Bu rapora göre Türkiye internet alanında “Kısmen özgür” ülkeler arasında yer alıyor… Sınır Tanımayan Gazeteciler ise Türkiye’yi “İnternet düşmanı ülkeler” kategorisine aday konumda tutuyor. *** Bu arada zannetmeyin ki batıda “sınırsız” bir internet özgürlüğü var… Hayır, orada da denetim söz konusu; ama çok daha rasyonel yöntemlerle… Batıda özellikle çocuk pornografisi sapıklığına yönelik önemli bir kontrol mekanizması işletiliyor… Keza devlet sırlarının deşifre edilmesi durumlarında uygulanan yasalar internet ortamında da aynen geçerli… 2000 yılının Temmuz ayında İngiltere’de kabul edilen bir yasayla İçişleri Bakanlığı’nın izniyle internet Temmuz - Ağustos - 2016
*** Evet, sosyal medyaya yönelik bu engellemeler kabul edil(e)mez… Ama yazının burasında gelin biraz madalyonu tersine çevirelim, olayın bir başka yönünü sorgulayalım. Tamam, internet özgürlüktür. Sansür ve yasaklamalar ise özgürlükle bağdaşmaz… Akılcı düşünen herkesin bu konuda hemfikir olduğunu düşünüyorum… Ama beraberinde şunu sorgulayalım; “Özgürlük sınırsız mıdır?” İki kavramı birbirine karıştırmamak lazım… “Özgürlük” ayrı şeydir, “Başıboşluk” (ya da sorumsuzluk) ayrı şey… Türkiye’de sosyal medyada bu iki kavramın arasındaki nüansın hükmünü yitirdiği örnekler ne yazık ki hiç de az değil… İnternetin özgürlüğü, kimseye hakaret etme serbestîsi tanımaz… İnternetin özgürlüğü ancak kişinin fikrini beyan etmesiyle sınırlıdır… Ama tıpkı özgürlük ve başıboşluk gibi birbirine karıştırılan iki kavram var… “Fikir beyan etmek” ve “Fikir empoze etmek”… Bunlar çok farklı şeyler. Kim olursa olsun, ne söylerse söylesin “Fikir beyan etme özgürlüğü” kutsaldır… Ama kişi fikrini empoze etmeye, kendi doğrularını dayatmaya, hele hele kendisinden farklı düşünenleri taciz etmeye başlarsa özgürlük o noktada bitmiş olur… Despotizm başlar… İnternetin yasaklanması ne kadar yanlışsa internetin sorumsuzluk olarak algılanması ve bu özgürlük
www.mavisehirdergisi.com
olgusunun suistimali de o kadar yanlıştır… *** Sosyal medyayı aktif kullanan birisi olarak zaman zaman karşılaştığım “sanal despotizm” karşısında hayrete düşüyorum bazen… Bir dönem yoğun olarak kullandığım ‘twitter’a da son yıllarda daha mesafeli yaklaşıyorum… Zira ne yazık ki olayın fikir beyan etme özgürlüğünden başka mecralara kaydığını üzülerek gözlemliyorum… “Benim fikrim senin fikrini döver”le başlıyor olay, sonra “Vay sen nasıl böyle düşünürsün?” e dönüyor ibre… Sonrası en iyi haliyle kısır döngü, ama genelde kavga! Birbirlerini “spam”leyenler, sadece küfür etmek için birbirini takip edenler, siyasi parti militanlarının kısır polemikleri! Korsan bir isimle ya da bir rumuzla bir twitter hesabı açacaksınız, dilediğinize içinizden gelen her türlü küfrü edeceksiniz, tehditler savuracaksınız; sonra bunun adı “özgürlük” mü olacak? Hiç de değil... Bilakis, tüm hukuk sistemlerinde bunun adı “Suç”tur... Çok çarpıcı bir örnek vermek istiyorum… Twitter’ı düzenli kullandığım dönemlerde bir siyasetçinin yasak ilişkisinin belgesi olduğu iddia edilen bir videonun paylaşıldığını görmüştüm… Sonra bu filmin düzmece olduğu, olayın bir yabancı videoda oynayan kişinin malum siyasetçiyle benzerliğinden kaynaklandığı ortaya çıktı. Peki, twitter’da rezili çıkarılan, ailesi rencide edilen, onuru ayaklar altına alınan o siyasetçinin özgürlüğüne, özel hayat dokunulmazlığına ne oldu? Bir siyasetçiyi sevmeyebilirsiniz, bir siyasi partinin uygulamalarını beğenmeyebilirsiniz… Ama bunu medeni ölçüler içinde de pekâlâ belirtebilirsiniz… İnternet kimseye “sövme” veya “iftira atma” özgürlüğü vermez… Kararlarını, söylemlerini zerre kadar bile onaylamadığım, onaylayamayacağım kimi isimlere yapılan hakaretleri okuduğumda açıkçası rahatsız oluyorum… Fikrine karşı olabilirim ama bu benim
Voltaire gibi herkesin fikrini beyan etmesine duyduğum inancın önüne geç(e)mez, geçmemelidir… Hele hele, internet sitelerinin altındaki okur yorumları yok mu? Birçoğu hakaret içerikli mesajlar, yer yer tehditler! Ekseriyetle organize edilmiş güruhların eylemleri… Hukuk fakültesini yeni bitirmiş bir avukat bile rahatlıkla mahkûm ettirebilir bu yorumların sahiplerini... Ama o kadar çok ki... İşi gücü bırakıp tüm mesainizi davalara ayırmanız gerekir... Kimse okumuyor mu o yorumları aktive etmeden önce? Moderatör süzgeci diye bir şeyden kimsenin haberi yok mu? Yazarın beyan ettiği fikre katılmıyor olabilirsiniz, karşı çıkabilirsiniz; bu sizin en doğal hakkınızdır… Ama o yazara ağza alınmayacak sözler söyleme hakkını kimse size vermez… En açık görüşlü batılı toplumlarda bile yoktur böyle bir başıboşluk… Sosyal medyada iletişim halinde olduğum birçok Avrupalı dostum var… Onların da paylaşımlarını takip ediyorum… İtiraf etmeliyim ki bizdeki kadar seviye ayaklar altına düşmüyor hiçbir zaman… *** Peki, neden mi böyle oluyor? Türkiye aydınlanma dönemini yaşamadığı için evrensel gelişmeler karşısında afallıyor ne yazık ki… İnsanımız yeni yeni okuryazar olmaya başlamıştı… Okuma kültürünü daha tam olarak hazmedememişti… Radyoyla tanıştı… Okuma kültürünü terk etti, dinleyerek öğrenmeyi tercih etti… Kolaydı çünkü… Daha radyo kültürünü hazmedememişti… Ki, aniden televizyonu buldu evinin salonunda… Televizyonu bulur bulmaz kitabı, gazeteyi attı bir kenara, düşünsel tembelliği seçti… Daha televizyona alış(a)mamıştı ki bilgisayarla tanıştı. Ve sonra, malum interneti keşfetti… Zincirin ilk halkası zayıf olduğundan, yani okuma kültürünü hazmetmediğinden, sağlam bir düşünsel temele sahip olamadı… Domino taşları birbirini devirdi… Temmuz - Ağustos - 2016
Okuma kültüründen yoksun toplum hazırlıksız yakalandı yeni yüzyılın enformasyon bombardımanına… Twitter’ın Türkiye’de bu kadar benimsenmesine, sevilmesine şaşırmamak lazım. Yazma özürlü, okumayı sevmeyen insanların oluşturduğu bir toplum için 140 karakter yeter de artar değil mi? *** Toplumsal yaşamdaki hoşgörüsüzlüğün bu denli başını alıp gitmesinin altında düşüncemizi açıklama kültüründen nasibimizi alamamış olmak yatıyor... Ve elbette demokrasi kültürünü hazmedememiş olmamız... Bileşik kaplar formülünü anımsayın… Toplum neyse, o toplumun sosyal medyası da aynıdır... Farklı bir şey beklemek saflık olur… Okumayı, düşünmeyi, sorgulamayı sevmediğimiz kesin… Eh, bir de buna eleştirilmeye, farklı düşünceler duymaya tahammülsüzlüğü de eklerseniz, her şey ortada aslında… Toplumsal yaşamı düzenleyen(!) “Kodum mu oturturum” kuralı aynen sosyal medyada da geçerli! Devletin “Yassah” zihniyeti de! *** Sonuç itibarıyla demokrasi bir kültür ve medeniyet işi… Öğrenilmesi de yerleşmesi de zaman istiyor… Kendin için istediğin özgürlüğü kendin gibi düşünmeyenlerin de hak ettiğini kabullenmekle başlıyor demokrasi eğitimi… Demokrasi “olgunluk” süzgecinden geçtikçe, gerçek değerine kavuşuyor… 21. yüzyıl demokrasisinin olmazsa olmaz unsurlarından sosyal medyayı kullanmak da bu olgunluğun bir yansıması… İnternete, sosyal medyaya getirilen sansür demokrasiyle, özgür düşünceyle bağdaşmaz… Ama özgürlüğün suyunu çıkarmak da kabul edilemez… Sosyal medya çok önemli bir demokratik mecra… Ama bilinçli kullanırsanız… Yok, amacından saptırırsanız… Demokles’in kılıcını indirmek için fırsat kollayanların ekmeğine yağ sürmüş olursunuz…
43
İ
Modanın K albi MaviBahçe’de Atıyor
zmir’in yeni yaşam alanı MaviBahçe, kısa zamanda moda tutkunlarının gözdesi oldu. İzmir ve çevre illerinden 7’den 77’ye herkese, 200’ü aşkın mağazasıyla hizmet veren MaviBahçe, kadın giyimin yanı sıra, erkek ve çocuk konseptinde de geniş bir ürün yelpazesi sunuyor. Arnavut kaldırımları, cumbalı balkonları ile İzmir’i andıran mimarisiyle ön plana 44
çıkan MaviBahçe, İzmir’in yeni yaşam alanı oldu. Bu yıl hizmete girmesine karşın kısa zamanda moda ve alışveriş tutkunlarının adresi olmayı başaran MaviBahçe 200’e yakın dünyaca ünlü markaya ev sahipliği yapıyor. Kadın, erkek ve çocuk modasının önde gelen markaları Temmuz - Ağustos - 2016
H&M, Vakko, Yargıcı, Beymen, Mango, Koton, Marks&Spencer gibi kadın ve erkek modasına yön veren bir çok markanın yer aldığı MaviBahçe, çocuk giyiminin önde gelen markaları Carter’s, B&G Store, Panço, Babyboom gibi bir çok mağazaya da ev sahipliği yapıyor. Moda, kültürsanat alanlarında birçok etkinliğe imza atan MaviBahçe, geçtiğimiz
www.mavisehirdergisi.com
ahşap köprüleriyle müşterilerini farklı bir atmosferde ağırlıyor. Ebeveynler alışveriş yaparken çocuklar çocuk katında hoşça vakit geçirsin Ailelerin çocukları ile birlikte rahatça alışveriş yapabileceklerini belirten MaviBahçe yetkilileri, “Sizler alışveriş yaparken, çocuklarınız onlara özel hazırladığımız mekânlarda hoşça vakit geçirebilirler. Çocuk katımızdaki oyun alanlarını, çocuk kuaförümüzü, bahçemizdeki su havuzunu, biberon ısıtma alanını minik ziyaretçilerimiz için oluşturduk. MaviBahçe, çocuklarınızın tüm ihtiyaçlarını düşünerek bu çalışmaları yürütmektedir” dedi.
günlerde gerçekleştirdiği Mezuniyet ve Evlilik Festivalleri, Moda Blogger Söyleşileri ile adından sıkça söz ettirdi. Ünlü mağaza ve restoranlar Mavibahçe’de İzmir’in Karşıyaka ilçesinde hizmet veren MaviBahçe’ye gelen ziyaretçiler, otopark hizmeti, açık ve
kapalı alanlarda keyifle gezerken alışveriş yapmak gibi avantajlar sayesinde aradıkları markayı ya da ürünü kısa sürede bulabiliyor. MaviBahçe, alışveriş için gelen ziyaretçilerine, ünlü restoran ve kafelerinde yiyecek ve içecek imkânı da sunuyor. İzmir’in yeni yüzü MaviBahçe, dikkat çeken İzmir mimarisinin yanı sıra süs havuzları, Temmuz - Ağustos - 2016
Kadınlar alışverişte neler ister? Kadınların hoş bir ortamda, Türkiye’nin mağaza karmasını bir arada bulabileceği bir mekanda alışveriş yapabilecekleri MaviBahçe, aynı zamanda her yaştan müşterilerine keyifli bir alışveriş imkanı sunuyor. Geniş marka çeşitliliği, sosyal alanları, kafe ve restoranları ile sadece alışverişin değil modanın da merkezi MaviBahçe 10:00 – 22:00 arası ziyaret edilebilir. 45
Fügen Yenilmez fugnyenilmez61@gmail.com
KUŞLAR & MUSTAFA TUNÇALP Y
azı bütün sıcaklığıyla hissettiğimiz şu günlerde siz değerli okurlarıma yeni yazımda değerli bir sanatçıdan bahsedeceğim. Şimdiye kadar sanatla ilgilenenlerin muhakkak tanıdığı ama bir çoğunuzun eserlerini görüp de kendisini yeterince tanımadığı, İzmir’de yaşayan seramik sanatçımız Mustafa Tunçalp. Hocamız İstanbul Devlet Tatbiki Güzel Sanatlar Yüksekokulu’ndan mezun olduktan sonra, seramik sanatındaki elli dört yılın kırk iki senesi Çanakkale Seramik’te geçmiş. Bir dönem Dokuz Eylül ve Hacettepe Üniversiteleri’nde çalışmış. İkisi yurtdışında olmak üzere toplam dokuz kişisel sergi açmış. Toplam dokuz ödül kazanan sanatçının ödülleri arasında, Abdi İpekçi Dostluk ve Barış Ödülü, ve Devlet Resim Heykel Sergisi Seramik Yarışması Ödülü de var.
Halen Çanakkale Seramik Fabrikası’nda sanat danışmanı olarak çalışmalarını sürdüren Mustafa Tunçalp, sanatını özgürlük ve kuşlar olarak tanımlıyor. Sanat hayatının belki de en anlamlı sergisini 2010 yılında eserlerinin sergilendiği “Çamurla Yoğrulan 50. Yıla Merhaba” sergisini New York Türkevi’nde gerçekleştirmiş. Mustafa Tunçalp buradaki kuşlar temalı sergide kırk eserlik çalışmasını bir yılda tamamlamış. Çalışmalarının esin kaynağı Anadolu’da medeniyetler, Selçuk, Bizans, Osmanlı ve Antik dönemleri. Eserlerinde geçmişle bugünü buluşturarak, Türk desenlerini günümüz seramik sanatında farklı
tekniklerde kullanarak değişik eserler çıkartıyor. “Estetiği olmayan seramik düşünülemez. Teknoloji olmadan da seramik yapılamaz. Sanat ve teknoloji birbirini tamalıyor.” diyor. Şöyle ki on iki saatte pişen seramiği iki saate düşürmüşler. Tabii ki fabrikalarda, atölyelerde bu mümkün değil şimdilik. Mustafa Tunçalp’in eserlerinden bazıları şöyle; TBMM Senato Binası, İstanbul Atatürk Havalimanı Dış Hatlar Binası, İzmir Adnan Menderes Havalimanı Dış Hatlar Binası, İst. Lütfi Kırdar Kongre Sarayı, Ecebat Kilye Koyu Ana Tanıtım Binası, Çanakkale Savaşları ile ilgili panosu, İzmir Balçova Termal Binası ve o zaman için dünyanın en büyük panosu olan 85m x 5m’lik İstanbul Ortaköy’deki Seramik Panosu gibi yaşamımızın değişik karelerinde karşımıza çıkacak muhteşem eserler. Kendisine bizlerin yaşamımıza kattığı güzel eserler için çok teşekkür ediyorum. Sanat adına yapacaklarını bizler de takip edeceğiz.
46
Temmuz - Ağustos - 2016
Renk cümbüşü Sıcak havaların kuşkusuz ki en güzel yanı rengarenk elbiseler, aksesuarlar, ayakkabılar...
Mini elbise Mango 149,99 TL Ayakkabı Zara 99,95 TL
Ruj Bobbi Brown 60.00 TL
48
Temmuz - Ağustos - 2016
www.mavisehirdergisi.com
139.00 TL 79,95 TL
Çantalar Mudo
Duş Jelleri Yves Rocher 10.32 TL
Küpe - H&M 29,99 TL
Şal - Yargıcı 39,95 TL
Ananas figürlü bilezik - Twist 30.00TL
Temmuz - Ağustos - 2016
49
dayanmaktadır. Hatalı bir beklenti yaratılmasına sebep olan bu düşünce başlıca 2 yanlış kanıdan oluşmaktadır.
Özgür Muharrem ŞİŞİK Sigorta Danışmanı ozgur@kavramsigorta.com.tr
Sigorta her şeyi öder mi? Sigorta şirketinizin çakmağının gazı biter miymiş hiç? Bir sigorta şirketimizin eğitiminde, çağrı merkezine gelen ilginç bir telefon kaydını dinletmişlerdi. Kişi telefonda diyor ki: “Kardeşim, bana gazı bitmez demişlerdi, nasıl olur da sigorta şirketinizin çakmağının gazı biter? Mağdurum ben, lütfen acilen bir çözüm bulunsun.” Öncelikle konunun ne olduğunun anlaşılması biraz zaman almış. Daha sonra sigortalının acentesine ulaşıldıktan sonra konu açıklığa kavuşmuş. Olay şöyle olmuş. Sigortalı, acenteden bir sigorta poliçesi satın almış. Acente de sigortalısına sigorta şirketinin eşantiyon olarak verdiği çakmaklardan birini hediye etmiş. Sigortalı, sen bana bir tane daha ver, bunun gazı falan biterse onu kullanırım demiş. Acente de, “ya abi, bizim sigorta şirketinin çakmağının gazı bitmez, sen gönül rahatlığıyla kullan.” diye espri yapmış. E zaman içinde çakmağın gazı bitince de, acentenin yaptığı espri, onu bağlayıcı bir cümle haline gelmiş. Artık sigortalıyız, her şey güvence altında. Yaşanan bu olay komik bir hikaye olarak anlatılmasına rağmen, sigortalı hayatta yaşanan sorunların pek çoğu ile benzer temele 50
1- Sigorta yaptırdığım zaman sigorta şirketi koşulsuz şartsız oluşacak tüm sorunları gidermek zorundadır. Sigorta poliçelerinde, sigortanın konusu, teminat limitleri, sigortalıların hasarın meydana gelmemesi için alması gelen tedbirler, vb bilgilerin hepsi yazmaktadır. Kaybetmemiz durumunda, yenisini yerine koyabilmemiz zor olan şeylerin güvenliği için sigorta yaptırıyorsak, çok önemli olan sigorta poliçemizi de mutlaka okumalıyız. Sigorta yaptırmak, artık ne olursa olsun, her zarar sigorta şirketi tarafından ödenecektir anlamına gelmemektedir. Kapsam dahiline alınan rizikoların tamamı poliçede tek tek belirtilmektedir. Örneğin konut poliçelerini ele alırsak, masanın, sandalyenin, bardağın, tabağın kırılması sigorta kapsamında değildir. Kasko poliçeleri açısından, benzin pompasının tıkanmış olması durumunda sigorta şirketi tamir parasını ödemez. Ya da sağlık sigortaları için, güzelleşmek amacıyla yapılan estetik operasyon masraf faturalarını sigorta şirketine göndermenin bir anlamı olmayacaktır. 2- Sigorta şirketleri hasar ödememek için ellerinden geleni yaparlar. Sigorta şirketleri, kurumsal birer finans şirketidir. Yaptıkları iş kısaca, topladıkları primlerle, hasar yaşayanların zararlarının ödenmesini organize etmektir. Hasar ödememek için çaba sarfetmeleri faaliyetlerinden vazgeçmiş olmaları anlamına geleceğinden, bu çok doğru bir yargı değildir. Sigorta şirketlerinden haksız yere tazminat alarak zenginleşmeye çalışan kişi ya da kurumların da varlığı göz ardı edilemez bir gerçektir. Bu kişilerin haksız yere kendilerine ödenmesini istediği tazminatlar, Temmuz - Ağustos - 2016
aslında tüm sigortalılardan toplanan primlerdir. Sigorta şirketlerinin tüm hasarları detaylı incelemesi, haksızlıkların ve hırsızlıkların önüne geçebilme çabasından başka birşey değildir. Onun dışındaki ödenmeyen hasarlarda ise ne yazık ki, hatalı ya da eksik düzenlenmiş poliçeler söz konusudur. Paket Poliçeler Sigorta şirketleri bu hatalı veya eksik poliçelerin önüne geçebilmek ve bir hasar zamanında sigortalılarını mağdur etmemek için önlemler almaya çalışmaktadır. Özellikle kasko ve konut poliçeleri başta olmak üzere hazırlanan paket poliçeler bu amaca hizmet etmektedir. Paket poliçeler, pek çok teminatın bir arada sigortalıya sunulduğu poliçelerdir. Tabii teminat limitleri konusunda yine sigortalının gerçek değerleri sigortacısına bildirmesi gerekmektedir. Hatalı düzenlenen poliçelerin sıklıkla karşı karşıya geldiği sorunlar, daha önceki yazılarımda detaylı olarak anlattığım eksik sigorta, yakın sebep ve yanlış verilen riziko bilgileridir. Sigortalı olarak tüm bu detay bilgilere sahip olunması elbet mümkün değildir. Fakat poliçeyi doğru kanaldan almak, doğru danışmanlığı da beraberinde getirecektir. Her sigorta poliçesi satan, sigortacı değildir. Danışmanlık hizmeti de alınabilecek profesyonel sigortacı, sigortalısının aklına gelmeyebilecek detay noktaları aklına getiren sigortacıdır. Poliçeyi standart 3-5 bilgi ile oluşturmak yerine, o rizikoya dair detay soruları sorup gerçek risk analizini yapabilen sigortacıdır. Poliçelerinizi profesyonel acenteler kanalı ile düzenletmiş olmanız, yarınlarda sorunsuz bir hizmet almanız için en önemli hamle olacaktır. Sağlıklı günler dilerim.
www.mavisehirdergisi.com
Her ay EgePark AVM’de açtığımız standımızdan Mavişehir Dergisi’ni ücretsiz alabilirsiniz.
MAVİŞEHİR DERGİSİ
her ay binlerce kişiye ulaşıyor
Anlaşmalı olduğumuz sitelerde oturan binlerce kişi her ay evlerine ücretsiz ulaşan Mavişehir Dergisi’ni okumanın keyfini yaşıyor. Okuyucu kitlesini her geçen gün arttırıyor ve sizlere daha iyi hizmet verebilmek için dağıtım ağını genişleterek, Mavişehir ve Ataşehir bölgesindeki yeni toplu konut sitelerinde oturan okuyucularına da ulaşıyor. Ayrıca her yeni sayıda Mavişehir Ege Park AVM’de ve MaviBahçe AVM’de açtığımız standımızdan derginizi ücretsiz alabilirsiniz. Bizi ziyaret eden okurlarımıza ve destekçilerimize çok teşekkür ederiz.
Her ay MaviBahçe’de açtığımız standımızdan Mavişehir Dergisi’ni ücretsiz alabilirsiniz.
Temmuz - Ağustos - 2016
51
Av. Kemal BUĞDAY
TÜRK CEZA KANUNU KAPSAMINDA YALAN TANIKLIK SUÇU ve YAPTIRIMLARI ‘Yalan Tanıklık Suçu’, 5237 Sayılı TCK’nın İkinci Kitabının, “Millete ve Devlete Karşı Suçlar ve Son Hükümler” başlıklı Dördüncü Kısmının “Adliyeye Karşı Suçlar”ın düzenlendiği İkinci Bölümünde, 272. maddede düzenlenmiştir. Yalan tanıklık suçuna ilişkin madde metni ilk olarak suçun temel şeklini düzenlemektedir. “(1) Hukuka aykırı bir fiil nedeniyle başlatılan bir soruşturma kapsamında tanık dinlemeye yetkili kişi veya kurul önünde gerçeğe aykırı olarak tanıklık yapan kimseye, dört aydan bir yıla kadar hapis cezası verilir.” Verilecek cezayı ağırlaştırıcı nedenler birden fazla olup 272. maddenin 2-8. fıkralarında düzenlenmiştir. İlk olarak; “(2) Mahkeme huzurunda ya da yemin ettirerek tanık dinlemeye kanunen yetkili kişi veya kurul önünde gerçeğe aykırı olarak tanıklık yapan kimseye bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası verilir. (3) Üç yıldan fazla hapis cezasını gerektiren bir suçun soruşturma veya kovuşturması kapsamında yalan tanıklık yapan kişi hakkında iki yıldan dört yıla kadar hapis cezasına hükmolunur. “düzenlemesi yer almaktadır. 52
Madde metninde aleyhine tanıklık yapılan kişinin gözaltına alınması, tutuklanması veya hakkında bunlardan başka bir güvenlik tedbiri uygulanmış olması hallerinde ya da aleyhine tanıklık yapılan kişinin üzerine atılı suçtan dolayı hapis cezasına mahkûm olması hallerinde yalan tanıklık yapan kişiye uygulanacak cezai müeyyideler düzenlenmiştir. İlgili madde metnin bu anlamda devamla “(4) Aleyhine tanıklıkta bulunulan kişi ile ilgili olarak gözaltına alma ve tutuklama dışında başka bir koruma tedbiri uygulanmışsa, yüklenen fiili işlemediğinden dolayı hakkında beraat kararı veya kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmiş olması koşuluyla, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza yarı oranında artırılır. (5) Aleyhine tanıklıkta bulunulan kişinin gözaltına alınması veya tutuklanması halinde; yüklenen fiili işlemediğinden dolayı hakkında beraat kararı veya kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmiş olması koşuluyla; yalan tanıklık yapan kişi, ayrıca kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçuna ilişkin hükümlere göre dolaylı fail olarak sorumlu tutulur. (6) Aleyhine tanıklıkta bulunulan kimsenin ağırlaştırılmış müebbet hapis veya müebbet hapis cezasına mahkûmiyeti halinde, yirmi yıldan otuz yıla kadar hapis cezasına hükmolunur. (7) Aleyhine tanıklıkta bulunulan kimsenin mahkûm olduğu hapis cezasının infazına başlanmış ise, altıncı fıkraya göre verilecek ceza yarısı kadar artırılır. (8) Aleyhine tanıklıkta bulunulan kişi hakkında hapis cezası dışında adlî veya idari bir yaptırım uygulanmışsa; yalan tanıklıkta bulunan kişi, üç yıldan yedi yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.” Şeklinde düzenlenmiştir. Anayasa Mahkemesi, 14/1/2015 Tarihli ve E: 2014/116, K: 2015/4 Sayılı Kararı ile, 272. maddesinin 6. fıkrasında daha evvel yer alan “… süreli hapis cezasına mahkumiyeti halinde, mahkum olunan cezanın üçte ikisi kadar hapis cezasına …” ibaresinin adalet ve hakkaniyet Temmuz - Ağustos - 2016
ilkelerine aykırı olduğu ve böylece Anayasa m. 2’yi ihlal ettiği gerekçesiyle iptaline karar vermiştir. Gerekçede olarak ise “Bu durum suçun nitelikli halinin, aleyhine tanıklıkta bulunulan kimsenin mahkûm olduğu hapis cezasının süresine bağlı olarak, suçun temel şekline oranla daha hafif bir şekilde cezalandırılmasına yol açmaktadır. Aleyhine tanıklıkta bulunulan kimsenin kısa süreli hapis cezasına mahkûmiyeti halinde daha belirgin olarak ortaya çıkan bu durum, ceza adaletinin sağlanması bakımından adil olmayan sonuçlara sebep olmakta ve bu yönüyle kuralda, kanun koyucunun ceza siyasetini belirleme konusunda sahip olduğu takdir yetkisini kullanırken göz önünde tutması gereken adalet ve hakkaniyet ilkelerine uyarlık bulunmamaktadır.” Açıklaması yapılmıştır. Suçun Türk ceza Kanunu kapsamında tanımlanması ile yargılamada büyük önem taşıyan tanık beyanlarına itimat ve tanığın ilk ödevi olan doğruyu söyleme yükümlüğünün güvence altına alınması amaçlanmaktadır. Nitekim bununla birlikte devlet tarafından gerçekleştirilen yargılama faaliyetlerinin de güvenilirliği de korunmaya çalışılmıştır. Gerek hukuk ve gerekse ceza yargılamasının adil bir sonuca ulaşabilmesi belirli adli fonksiyonların layığınca yerine getirilmesi ile mümkün olmaktadır. Bu adli mekanizma içerisinde de adalet duygusunun sarsılmaması ve adli işleyişin amacına uygun gerçekleşebilmesinde tanıkların da doğruyu söyleme yükümlülüğü bulunmaktadır. Kural olarak gerçeğe uygun beyanda bulunmaları asıl olan tanıklar pek çok sebeple bazen yanılarak bazen de kasten gerçeğe aykırı beyanda bulunabilmektedirler. Uygulamada kimi zaman özellikle kişisel duygu ve düşüncelerin etkisiyle objektiflikten uzak ve birilerini korumak ya da başkalarını suçlamak gibi farklı amaçlarla gerçeğe aykırı ifadeler verilebilmektedir. Yazının devamı için www.mavisehirdergisi.com
www.mavisehirdergisi.com
Rehber / Oteller
ALAÇATI İMREN HAN OTEL Alaçatı Mah. 1039 Sk. No: 26 Çeşme - İzmir 0 (232) 716 6002 www.alacatiimrenhanotel.com
AMPHORA GRAND HOTEL İsmet Paşa Mahallesi 206 Sokak No: 7 FOÇA / İZMİR 0(232) 812 39 30 www.hotelgrandamphora.com
BEGOVİNA MOTEL Buk Mahallesi No:35 Selimiye Koyu Marmaris Muğla 0(252) 446 4292 www.begovinamotel.com
ÇEŞME MARİNA KONUKEVİ 1016 Sk. No: 2/24 Çeşme 0 (232) 712 1526 www.cesmemarina.com.tr/ konukevi
EGE PALAS BUSİNESS HOTEL Cumhuriyet Bulvarı No:210 Alsancak - İzmir 0 (232) 463 9090
HİLTON İZMİR Gazi Osmanpasa Bulvarı No: 7 İzmir 0 (232) 497 6060 www.izmir.hilton.com
İMREN HAN CADDE OTEL Alaçatı Mah. Kemalpaşa Cad. No: 65 Çeşme - İzmir 0 (232) 716 8356 www.alacatiimren.com
KAMER SUITS & HOTEL Üniversite Mah. 4258 Sok No:1 35945 Dalyanköy Çeşme - İzmir www.kamerotel.com 0(232) 724 05 50
MOY HOTEL Haci Memis Mah. 2070 Sk. No: 29 Alaçatı - İzmir 0 (232) 716 9574 www.moyotelalacati.com
OĞLAKCIOĞLU PARK BOUTIQUE HOTEL 1366 Sokak No: 6 Çankaya / İzmir - 0(232) 425 33 33 info@parkhotelizmir.com www.parkhotelizmir.com
RADİSSON BLU RESORT & SPA Altınyunus Mah. 3435 Sok. No: 25 Çeşme / İzmir +90 232 455 45 00 www.radissonblu.com/tr/ resort-cesme
SHERATON ÇEŞME HOTEL Şifne Caddesi, No: 35 llıca - Çeşme 0 (232) 750 00 00 www.sheratoncesme.com
Rehber sayfamızda yer almak için; İrtibat: 0549 323 3031 Temmuz - Ağustos - 2016
53
TATİLİN TADI KIEV VE ODESSA’DA ÇIKAR
K
iev Doğu Avrupa’nın en önemli kentlerinin başında gelir. Şehir Sovyetler Birliği döneminde birçok endüstriyel, bilimsel, eğitimsel kurumlara ev sahipliği yapmıştır. Geçmişten günümüze gelen Sovyet mimarisi ve geniş caddelerin büyüsüne kapılırken gece eğlenceleriyle de unutulmaz saatler yaşayacaksınız. Yaz fırsatları ve erken rezervasyon için +380731002050 numaralı hattan bilgi alabilir, www.vipkievtours.com adresini ziyaret edebilirsiniz. Viber ve Whatsapp’dan ulaşmak için +905323419306 hattı kullanabilirsiniz.
Mavişehir Dergisi
ABONE FORMU
Aşağıdaki formu eksiksiz ve okunaklı bir şekilde doldurarak banka havale belgesi ile birlikte abone@mavisehirdergisi.com adresine gönderebilirsiniz veya Web sayfamızdaki online abone formunu da kullanabilirsiniz.
Ad - Soyad
:
e-Posta
:
Doğum Tarihi
:
Meslek
:
Adres
:
Telefon
:
12 sayı dergi aboneliği
60 TL
Havale/EFT Bilgileri İŞ Bankası - İZMİR Girne Şubesi Aras Attila IBAN: TR13 0006 4000 001 3479 025 7183 Şube No: 3479 Hesap No: 0257183
Mavişehir Dergisi’nin 60 TL abonelik ücreti karşılığında 12 sayısının adresime gönderilmesini, bilgi amaçlı e-Posta göndermesini kabul ediyor ve onaylıyorum.
54
Temmuz - Ağustos - 2016
Tarih :............./............./................
İmza
Kuaför Hüseyin Erken, Emlak Konut Mavişehir Evleri’nde açtığı yeni şubesi ile kaliteli hizmet vermeye devam ediyor.
Teninize, tarzınıza uygun saç rengi için…
K
uaförümüz Hüseyin Erken ile saç renkleri hakkında konuştuk. 2016 sezonunun en trend saç renkleri; bal köpüğü, daha çok koyu tenler için tercih edilebilecek karamel, çikolata kahve renkler, kumral ve açık tenli hanımlar için ise küllü kumral, bakır kızıl ve mavi siyah renklerin revaçta olduğuna dikkat çeken Hüseyin Erken; saç konusuna önem veren ve saç modası hakkında bir şeyler kaçırmak istemeyen bayanlar için 2016 sezonunun en gözde renklerinden ve nasıl kullanılması gerektiğinden söz etti ve sözlerine şöyle devam etti. “Stiline ve görünüşüne önem veren kadınlarımızın en çok ‘bu yılın saç modeli ve saç rengi trendi nedir? Ne giymeliyim, saçımı ne renk yapmalıyım, ne tarz bir saç kullanmalıyım’ gibi sorular meşgul eder kafasını… Siz hiç merak etmeyin; teninize, tarzınıza uygun saç rengi ve modeli için gelin, biz size yardımcı olalım. Buradan mutlu bir şekilde ayrılın”… Bunun için yapmanız gereken; her zaman olduğu gibi doğru adresi bulmak… Kuaför Hüseyin Erken en doğru isimlerden biri… Bu konuda yapacağınız ilk iş, Kuaför Hüseyin Erken’den bir randevu almak olmalı…
Adres: 6351 Sokak No: 40/B Atakent- Bostanlı-İZMİR Tel: 0232 336 14 74 Şube: Emlak Konut Mavişehir Evleri A Bölgesi D1 Blok No:7/4C Mavişehir Tel: 0531 259
11 09
SİTE İÇİNDE VİLLA - 256 m2 / 3+1
Doğa harikası evinizin keyfini çıkarın... 485 m2 bahçe •site içinde havuz •jakuzi •high gloss mutfak •özel kaplamalı iç kapılar •1. sınıf seramik •akıllı ev sistemi •elektrikli panjur •klima •şömine •bodrum •kış bahçesi •dış cephe mantolama ve ithal ahşap siding •Bodrum katında sauna için ayrılmış özel bir oda bulunmaktadır.
SATILIK veya KİRALIK - Güzelbahçe - İzmir
/ Aras Attila: 0(549) 501 8832
SİTE İÇİNDE VİLLA - 400 m2 / 7+2
Muhteşem manzaralı yeni müstakil eviniz... •6 adet tuvalet •3 adet jakuzi • 2 mutfak •Asansör ve kolon tesisatı hazır •artezyen •2 hidrofor ve su depoları •Doğalgazlı yoğuşmalı kombi •İntercom programlama sistemi •3 cepheli sabah, akşam güneş alıyor •Anaokulu, kreş, yaşlı bakım evi için uygun.
SATILIK - Çiftehavuzlar - Çiğli 56
/ Burak Uçar: 0(506) 729 8409 Temmuz - Ağustos - 2016
Satılık
Alaçatı’da 8 odalı Butik Otel Toplam 640 m2 alan içinde 360 m2, 2 katlı, yüzme havuzlu, özel otoparklı, kaliteli inşaat ve mükemmeliyet ödüllü, ruhsatları eksiksiz turistik tesis. Diğer tüm detaylar için bilgi alabilirsiniz.
0(549) 501 8832 www.jets.estate • 0(232) 330 0 500
DERGİ İNDEKSİ
Derginizin bu sayısında yer alan haber ve reklamların telefon ve adres bilgilerine kolaylıkla ulaşabilmeniz içindir.
Arkas Çeşme Site Spor Tel: 0232 723 33 20 arkascesmesitespor.com
Çeşme Marina Tel: 0232 712 25 00 Full Light Beslenme ve Diyet Danışmanlığı Tel: 0 232 365 72 22
Alaçatı Tatlıcısı İmren Alaçatı Mah. Kemalpaşa Cad. No:65 Çeşme Tel: 0232 716 83 56
Kuaför Hüseyin Erken Adres: 6351 Sokak No: 40/B Atakent Tel: 0232 336 14 74
Atölye Tat 6470/2 Sk. No:17/A Yalı Mah. Atakent Tel: 0(232) 336 3060 www.atolyetat.com
MakroYapı Tel +90 232 329 80 29 329 90 29
Nef İzmir temsilcisi Muharrem Ünaldılar Tel: 0232 502 25 35
Midyeci Şehmus Usta Tel: 0252 387 7600 www.sehmususta.com
Tepe Home Mavişehir Caher Dudayev Bulvarı No:40 Kat:2/A-203 MaviBahçe AVM Tel: 0232 324 00 40
MaviBahçe www.mavibahce.com.tr
EVLERE SERVİS RESTORAN VE CAFELER
ŞEHİR REHBERİ LÜZUMLU TELEFONLAR Alo Trafik Ambulans Bilinmeyen Numaralar Elektrik Arıza İtfaiye İzsu Arıza Polis İmdat Sahil güvenlik Telefon Arıza Uyandırma
15 4 112 118 18 6 1 10 185 155 15 8 121 135
HASTANELER VE POLİKLİNİKLER Başkent Üni. Zübeyde Hanım Hast. İkinci Yaşam Diyaliz Merkezi Karşıyaka Ağız ve Diş Sağlığı Merkezi Karşıyaka Devlet Hastanesi İzmir Üniversitesi Hastanesi Özel Egem Fizik Tedavi Dal Merkezi Özel Kardiya Kardiyoloji Dal Merkezi Özel Karşıyaka Göz Hastanesi Özel Zübeyde Hanım Tıp Merkezi Atakalp Kalp Hastanesi Ege Üniversitesi Hastanesi 9 Eylül Üniversitesi Hastanesi Central Hospital El ve Mikrocerrahi Hastanesi (EMOT) Kent Hastanesi Özel Altınordu Hastanesi Özel Çınarlı Kadın Doğum Hastanesi Egeria Çocuk Sağlığı Park Tıp Merkezi Kızılay
VETERİNER KLİNİKLERİ Pet-Vet Mavişehir Veteriner Kliniği Atakent Veteriner Kliniği Bostanlı Veteriner Polikliniği
YARDIM
Kardelen Çilingir Karşıyaka Güvenlik DGS Alarm ve Güvenlik Sistemleri Çilingir Bay Adem
DİŞ POLİKLİNİKLERİ Asude Polat
241 10 00 382 06 07 444 35 43 366 88 88 399 50 50 367 70 70 336 35 35 362 54 54 366 22 77 483 14 14 444 13 43 412 22 22 341 67 67 441 01 21 444 53 68 464 24 00 462 27 27 433 00 84 367 22 22 421 47 90
368 96 66 337 02 08 336 44 89 330 55 16
441 92 16 381 28 22 376 14 96 337 21 36 0539 235 25 87
Red Dragon - Uzak Doğu mutfağı Mc Donald’s Nane Lezzet Atölyesi Tarihi Bafra Pidecisi Doritali Pizzeria Elti’s Cafe Edem Çıtır Waffle
483 00 79 444 62 62 833 33 40 336 72 64 502 12 32 330 20 88 330 10 13
MARKET ve ŞARKÜTERİ Ömerağa Tire Market Şarküteri
368 11 24 290 06 22
SOSYAL KULÜPLER VE DERNEKLER Karşıyaka Briç Derneği 368 73 08 Dance Castle Gençlik ve Spor Derneği 369 02 65 Karşıyaka Spor Kulübü 368 69 95 Bostanlıspor Gençlik SK Derneği 0544 735 19 12 İzmir Dağcılık Kulübü 483 22 42 Ege Açık Deniz Yat Kulubü 745 81 00 İzmir Fotoğraf Sanatları Derneği 464 32 12 BESİAD 330 90 01 Mavişehir TSM Platformu Derneği 0532 788 93 33 Mavişehir Tenis Atölyesi 0505 580 00 25
ÜNİVERSİTELER
Ege Üniversitesi Dokuz Eylül Üniversitesi İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Özel İzmir Ekonomi Üniversitesi Özel Gediz Üniversitesi Özel İzmir Üniversitesi Özel Yaşar Üniversitesi Özel Şifa Üniversitesi
TİYATROLAR
Karşıyaka Oda Tiyatrosu İzmir Sanat Kulesi Sanat Merkezi Mavi Tiyatro Konak Sahnesi Bornova Sahnesi Ege Sanat Merkezi Hamle Tiyatrosu Tansaş Çocuk Tiyatrosu Pınar Çocuk Tiyatrosu Bostanlı Açık Hava Tiyatrosu
311 10 10 412 12 12 750 60 00 329 35 35 279 2525 355 00 00 246 49 49 411 50 00 308 00 00
369 64 87 368 22 39 445 00 71 483 50 35 343 04 33 381 64 06 484 44 70 484 48 28 463 15 15 362 61 61
RESTORAN VE CAFELER Red Dragon Servet’in Yeri Mc Donald’s Borga Çiğ Börek Filos Atölye Tat Karşıyaka Ocakbaşı Grano Pizzaria Doritali Pizzeria
483 00 79 362 51 51 444 62 62 330 24 12 362 48 84 336 30 60 330 14 44 330 72 62 502 12 32
TAKSİ DURAKLARI Atakent Bostanlı Birlik Bostanlı Köprü Mavişehir Etap Karşıyaka Merkez Umut Taksi Mavişehir Taksi
OTOBÜS ŞİRKETLERİ Ulusoy Turizm Kamil Koç Turizm Pamukkale Turizm Varan Turizm Metro Turizm
KÜLTÜR MERKEZLERİ
Karşıyaka Belediyesi Kültür Merkezi İzmir Sanat Kulesi Sanat Merkezi Bülent Ecevit Kültür Merkezi Atatürk Kültür Merkezi Sabancı Kültür Merkezi Alman Kültür Merkezi İZFAŞ Sanat Galerisi İtalyan Kültür Merkezi Fransız Kültür Merkezi Ziya Gökalp Kültür Merkezi
350 10 77 362 28 28 362 80 00 324 01 00 381 37 15 330 17 92 324 08 82
362 41 53 330 22 30 330 52 01 362 19 92 362 00 52
369 27 90 368 22 39 361 06 23 483 85 20 446 06 64 489 56 87 482 12 70 421 52 42 466 00 13 366 44 59
MAVİŞEHİR SİTE YÖNETİMLERİ 1. Etap Yönetim 2. Etap Yönetim Albatros Yönetim Soyak A Bölgesi Soyak B Bölgesi
Listede yer almak istiyorsanız lütfen 0(549) 323 30 31 numaralı telefonu arayınız veya
58 bilgi@mavisehirdergisi.com adresine iletişim bilgilerinizin bulunduğu e-posta gönderiniz.
324 10 12 324 10 14 324 25 26 324 60 93 324 55 70
Satılık
Hayalinizdeki ev Çeşme’de... 1070 m2 arsa içinde Modern mimarinin en iyi örneklerinden, teraslar hariç 410 m2, 6+2, 5 banyo, yüzme havuzlu, özel otoparklı... Diğer tüm detaylar için bilgi alabilirsiniz.
0(549) 501 8832 www.jets.estate • 0(232) 330 0 500
MAKROYAPI
İç Mimari Tasarım ve Uygulama
Tasarım Ofisi: Tel : 0232 3298029 - 0232 329 9029 www.makroyapitasarim.com
Fabrika: Tel: 0232 329 7900 (pbx 4 hat) Faks: 0232 833 3323 www.makroyapi.com.tr