MAVİŞEHİR DERGİSİ KASIM 2018

Page 1

Kasım 2018 Yıl.6 Sayı.57

10.00

Genel kültür,

Büyük ölülere matem gerekmez, fikirlerine bağlılık gerekir.

ULU ÖNDER MUSTAFA KEMAL ATATÜRK’Ü SEVGI VE ÖZLEMLE ANIYORUZ


Çevre dostu ve sessiz... Müziğini aç, hayatı doyasıya yaşa! İstediğin an istediğin yerde Hayata Mola Ver... Kişiye özel tasarım scooter, kask, aksesuar ve daha fazla model seni bekliyor...

0(541) 670 27 29

2

Kasım - 2018



Mavişehir Dergisi; Duygu Attila Reklam Tasarım Hizmetleri’ne aittir. Dergi T.C. yasalarına uygun olarak yayınlanır. Dergide yayınlanan yazı, fotoğraf ve grafiklerin her hakkı saklıdır. İzinsiz kaynak gösterilerek dahi alıntı yapılamaz. Mavişehir Dergisi’nde yayınlanan ilan ve reklamların sorumluluğu ilan sahiplerine aittir.

İmtiyaz Sahibi (Sorumlu)

Duygu Attila

Genel Yayın Yönetmeni

Aras Attila

aras@kabinekibi.com.tr Reklam ve İletişim kurumsal@mavisehirdergisi.com Görsel Yönetmen / Editör Kabin Ekibi Tasarım Stüdyosu

Duygu Attila

Hukuk Danışmanı

Av. Kemal Buğday Moda Editörü

Melike Baykara Birinci Reklam Rezervasyon / Bilgi

0(549) 323 3031 - 0(549) 501 8832 Yapım ve Tasarım

Kabin Ekibi Tasarım Stüdyosu İstanbul Temsilcisi

Süheyl Atay RUNLTD Yayın Türü

Yerel - süreli - aylık Yönetim Yeri Yalı Mh. 6404 Sk. No.15 D:1 Karşıyaka / İZMİR Web Sitesi

ÖNSÖZ Bir sabah kalkacaksın; içinde tanımlayamadığın bir burukluk, ama bir o kadar da neşe olacak. Yüzünü yıkayacak, aynaya bakacaksın. Ağlamamak için tuttuğundan kendini, gözlerindeki kızarıklığa odaklanacaksın. Ama gözlerinin ışıltısı o kadar güzel gelecek ki sana; burukluğun yerini gurura bırakacak. Saate şöyle bir bakacaksın, yaklaştıkça vakit; için titreyecek ama şaşırtıcı şekilde enerji dolu olacaksın. Temiz ve güzel kıyafetlerini ağır ağır giyerken, sanki son kez giyiniyormuşsun gibi tüm sevdiklerin gelecek aklına. Elbiseni hüzün ve mutluluk ıslatacak birkaç damla. Hayat devam ederken belki yolda olacaksın, belki balkonda, belki de hiçbirini yapamayıp hasta yatağında; saat geldiğinde duyduğun siren sesi kalbinin sesi olacak, etrafında hayat duracak, gördüğün herkes sen olacak, tüylerin diken diken olacak, kendini tutamayıp ağlayacaksın. Ağladığın şey; içindeki sevgi ve saygıya olacak, etrafında gördüğün insanların da senin gibi düşünmesine, senin gibi sevmesine ve saygı duymasına olacak. Çünkü “Benim naçiz vücudum bir gün elbet toprak olacaktır, fakat Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır.” sözünü söyleyen Atatürk hep yaşayacak. Yüzünü güneşe dönüp derginin kapağını kendine tutarak bakarsan nasıl yaşayacağını göreceksin. Saygılarımla,

www.mavisehirdergisi.com Baskı:

aras@kabinekibi.com.tr Basım ve Yayın Tarihi Katkıda Bulunanlar Uğur Oral İsmail Barış Özpazarcık Arzu Özpazarcık Serdar Sütcü Özgür Şişik Yılmaz Karahan

facebook.com/mavisehir.dergisi twitter.com/mavisehirdergi instagram.com/mavisehir_dergisi

• • • • • •

İÇİNDEKİLER

Domuz Gribi nedir? Nasıl bulaşır?(10-12) Lazer Epilasyon nasıl uygulanır? (24-25) Çocuklar şiddeti unutmaz (30) Atatürk’ü anlamak (38-39) Atatürk ve Din (40-45) Köşe Yazıları

Uğur Oral - Özgür Şişik - Serdar Sütcü İsmail Barış Özpazarcık

w. i w w .c o m er g uu i e - D a s i s n i z ın d i z . r gi a t in D e f o r m b il ir s a uy ok

MAVİŞEHİR DERGİSİ her ay binlerce kişinin posta kutusuna ücretsiz ulaşıyor. Ayrıca her ay EgePark AVM’deki standımızdan derginizi ücretsiz alabilirsiniz.





DOĞRU VE KALİTELİ EĞİTİMİN ADRESİ

MAVİŞEHİR SÜRÜCÜ KURSU

G

üvenli sürüş teknikleri uzmanı Serap Avcı önderliğinde kurulan Mavişehir Sürücü Kursu her geçen gün gerçekleşen eğitimleri ve yenilenme çalışmalarıyla otomobil ve motosiklet tutkunlarının tercihi olmayı sürdürüyor. Uzun yılların bilgi birikimi ve tecrübesini deneyimli uzman kadrosuyla birleştirerek, hizmet kalitesini her geçen gün arttırıyor.

Serap Avcı

Yenilikçi yaklaşımı ile fark yaratan Mavişehir Sürücü Kursu; yüksek kalitede eğitim ve hizmet anlayışıyla gerek teorik, gerek uygulama kısmında sürücüleri ve sürücü adaylarını, topluma karşı bilinçli, sağduyulu ve donanımlı hale getirmek için var gücüyle çalışıyor.

Kursumuz bölgenin önde gelen sürücü kursları arasında yer almakta ve sektörde lider olma vizyonuyla hareket etmektedir. % 100 müşteri memnuniyetini prensip edinen kursumuz, klasik kurs ortamından uzak, güler yüzlü ve içten yaklaşımıyla güzel bir eğitim ortamı sunmaktadır. Mavişehir Sürücü Kursu’nun kurucusu Serap Avcı, verdikleri hizmeti şu sözlerle aktarıyor; Çalışma hayatında herkesin sevdiği ve daha önemlisi bildiği işi yapması büyük bir şans. Benim ve ekibimin mesleği; Sürücü Eğitmenliği aynı zamanda Güvenli ve Defansif Sürüş Teknikleri Eğitmenliği. Her birimiz alanımızda oldukça donanımlıyız.


Dolayısıyla, biz hem sevdiğimiz hem de iyi bildiğimiz işi yapıyoruz. Bu sayede kursiyerlerimizi yetiştirirken, onların sürüş derslerini, psikolojilerini iyi irdeleyip, çözüm odaklı eğitim veriyoruz.

güvenli sürücüler yetiştirmek. Bu süreç; vakit ve emek isteyen bir süreç. Diğer sürücülerden, acemi sürücüye ya da sürücü adayına daha anlayışlı olmalarını bekliyoruz. Çünkü onlar, alışma aşamasında zaten korku ve endişe içerisinde oldukları için diğer araç sürücülerinin kornaya basmaları, sıkıştırmaları onları daha çok korkutup hata yapmalarına sebep olabilir.

Sevgili Atamızı saygı ve şükranla anıyoruz. Bize yol gösteren, ışık tutan ve kendimize ilke edindiğimiz şu sözlerini paylaşmak istiyorum, “Nerede karşılıklı sevgi ve saygı varsa, orada itimat ve itaat vardır. İtimat ve itaatin olduğu yerde disiplin vardır. Disiplinin olduğu yerde huzur, huzurun olduğu yerde başarı vardır.” MUSTAFA KEMAL ATATÜRK

Güvenli sürücüler ancak bilinçli eğitmenlerle, doğru ve kaliteli eğitim ile mümkün olabilir. Temel sürüş, sürüş disiplini açısından en önemli kısımdır. Bir kişinin her konuda olduğu gibi, sürücülükte de aldığı ilk eğitim çok önemlidir. Tıpkı ilkokul öğretmenimizin hayatımızdaki önemi gibi. Son olarak, bir ülkenin gelişmişlik göstergesidir trafik. Bizlerin çabası; saygılı, hoşgörülü, paylaşımcı ve

Adres: Yalı Mahallesi 6418 Sk. No: 118 Atakent/ İZMİR Tel: 0(232) 336 47 97 - 0(232) 336 69 68 GSM: 0(534) 642 49 96 www.mavisehirsurucukursu.com.tr mavisehirsurucukursu




Tıp Talatpaş a arı L a b o ra tu v ’de! M av i ş e h i r

DOMUZ GRİBİ NEDİR? NASIL BULAŞIR? Domuz gribi, domuzlarda hastalığa yol açan bir mikro organizma olan İnfluenza Tip A virüsünün insanlarda oluşturduğu solunum yolu hastalığıdır. İnfluenza A H1N1 virüsü domuzlarda da görüldüğünden hastalığın adı Domuz Gribi olarak anılmaktadır. İlk kez 2009 yılında saptanan domuz gribi ülkemizde de görülmektedir. Grip hastalığına neden olan influenza virüsü 3 gruba ayrılmaktadır. İnfluenza B ve C sadece insanlarda grip enfeksiyonuna neden olurken A grubu bazı hayvanlarda da hastalığa neden olmaktadır. Hastalığın kuluçka

süresi 1 ila 3 gün kadardır. Kişiler, belirtilerin başlamasından bir gün öncesi ve 7 gün sonrasına kadar bulaştırıcıdırlar. Domuz gribinin belirtileri, insanlarda görülen grip belirtilerine benzerdir. Ateş, öksürük, boğaz ağrısı, yaygın vücut ağrısı, baş ağrısı, üşüme ve yorgunluk, bazı vakalarda ishal ve kusma görülmektedir. Belirtiler sadece domuz gribine özgü olmadığı için tanı konulurken hastanın yakın geçmişi sorgulanmalıdır. Son yedi gün içinde domuz gribi A (H1N1) virüsü enfeksiyonu olan bir kişi ile yakın temasta bulunmak ya da, son yedi gün içinde insandan insana geçtiği saptanan domuz gribi vakasının

olduğu bir ülkede bulunmuş olmak domuz gribi yönünden riskin yüksek olduğunu gösterir. Bu şartlarda mutlaka bir sağlık kuruluşuna gidilmelidir. Nefes darlığı, bilinç bulanıklığı veya uyaranlara karşı tepkide azalma, şiddetli kusma veya ishal, düşürülemeyen ateş, beslenememe, vücutta oluşan morluklar, çocuk ve erişkinlerde acil müdahale gerektiren durumlardan bazılarıdır. Domuz gribi diğer grip türlerinde olduğu gibi hapşırma, öksürme yolu ile damlacıkların başka insanların solunum sistemine alınması veya kontamine yani balgam, burun akıntısı tükürük gibi vücut sıvıları


Domuz gribinden korunmak için kalabalık ortamlarda mesafe korunmalı, hasta kişilerle ve kontamine olmuş eşyalarla temastan sonra eller en az 15 saniye yıkanmalıdır.

ile kirlenmiş eşyalara dokunulması ile bulaşmaktadır. Kapı kolu, masa, bardak gibi yüzeylerde virüs 2-8 saat canlı kalmaktadır. Domuz gribinden korunmak için kalabalık ortamlarda mesafe korunmalı, hasta kişilerle ve kontamine olmuş eşyalarla temastan sonra eller en az 15 saniye yıkanmalıdır. Ayrıca hasta kişilerin bulunduğu ortam ve sınıf gibi kapalı ortamlar sık sık havalandırılmalıdır. Bağışıklık sistemi zayıf olan hastalarda, belirti ve bulgular ve hastalığın gidişatı daha ciddi olabilir. Bu nedenle bağışıklık sisteminin güçlendirilmesi ve aşılanma önemlidir.

Sağlık çalışanları, yaşlı bakım evlerinde çalışanlar, ev ziyareti yapanlar, grip açısından riskli kişinin ev halkı, HIV ile enfekte olmuş kişiler mutlaka aşı olmalıdır. 65 Yaş üzeri bireyler, yaşlı bakım evlerinde yaşayanlar, astım hastaları, kronik akciğer hastalığı bulunan bireyler, diyabet hastaları, böbrek yetmezliği olan kişiler, kalp hastaları, uzun süreli aspirin tedavisi alan kişiler de risk grubundadır. Gripte kullanılan antiviral ilaçlar bu grip türünde de kullanılmaktadır. Bu ilaçlar hastalık belirtileri başladıktan sonra ilk 48 saat içerisinde verildiğinde hastalığın şiddetini


azaltıp, süresini kısaltabilir. Ayrıca destekleyici tedavide şikâyetlerin azaltılmasına yönelik olarak doktor tavsiyesiyle çeşitli ilaçlar kullanılabilir. Domuz gribini diğer grip ve grip benzeri hastalıklardan ayırmak, boğaz veya burundan alınan sürüntü (ucunda pamuk bulunan özel bir çubuğun burun veya boğaza değdirilmesi) örneğinin incelenmesi ile mümkün ve kolaydır. Doktorunuz domuz gribinden şüphelendiğinde sizden Influenza A hızlı antijen testini yaptırmanızı isteyebilir. Influenza A hızlı antijen testi öncesi herhangi bir hazırlık gerekmez. Test sonucu doktorunuzun tedavi yöntemini belirlemesine yardımcı olan hızlı bir testtir. Domuz gribi hakkında daha ayrıntılı bilgiyi aile hekimlerinizden ve sağlık kuruluşlarından alabilirsiniz.

Yalı Mah. 6523 Sk. No:32/B Kat:4 D:417 Park Yaşam Ofisleri Mavişehir

Tel: 0232 404 0 555 (Pbx) - Fax: 0232 404 0 557 Merkez: Talatpaşa Bulvarı No: 61 D: 2 Alsancak - İZMİR

Tel: 0 232 422 68 75 (Pbx)

Şube: Mimar Sinan Mah. 1394 Sk. No:15 D:2 Alsancak - İZMİR Tel: 0 232 464 88 88 (Pbx)

www.talatpasatip.com



İZMİR DEVLET TİYATROSU KONAK SAHNESİ BAŞARILI OYUNLARA EV SAHİPİLİĞİ YAPIYOR İKİMİZİN DÜNYASI

Kadın ve erkeğin farklı dünyalarını, her zaman süregelen, hiç bitmeyen çatışmalarını, eğlenceli bir bakış açısıyla ele alan oyun dört farklı mekânda, dört farklı çiftin arasında, dört farklı kısa oyundan oluşmaktadır. “Bebek”, “Hayır Demek Evet Demektir”, “Ayak” ve “Yemek Daveti” başlığı altındaki dört kısa oyun, her insanın gündelik hayatında, ilişkilerinde ve evlilik sürecinde yaşadığı basit sıkıntıları, ilişkilerin sıradanlaşması ile oluşan iletişimsizliği, beraber yaşamanın getirdiği kemikleşmiş alışkanlıkları ve bunların sonucu doğan anlaşmazlıkları, ironik, komik, traji-komik bir şekilde ele almaktadır. Herkesin kendi hayatından ve ilişkilerinden bir kesit bulabileceği eğlenceli bir komedi. Prömiyer 20 kasım 2018 Salı 01 Aralık 2018 tarihine kadar sürecek

Yazan Mıchael Frayn Çeviren Ali Yalaz Yöneten Yusuf Köksal Yönetmen Yardımcısı Zeynep Nutku Oyuncular Melike Aslı Kılan Tayfun Erarslan

HERKES İÇİN SPOR

Karşıyakalıları spora teşvik etmek ve fiziksel aktivitelere yönlendirmek için Karşıyaka Belediyesi tarafından düzenlenen yeni sezon spor kursları yoğun ilgiyle karşılandı. 2018-2019 dönemi için çocuklara yönelik olarak; basketbol, voleybol, futbol, jimnastik, judo, bale kursları açıldı. Hem çocuk hem de yetişkinler için Latin dansları, yüzme, okçuluk ve masa tenisi branşlarında eğitim verilirken, kano kursuna ise 10 yaş ve üzeri yüzme bilen herkes katılabiliyor. Karşıyaka Belediye Başkanı Hüseyin Mutlu Akpınar “Yaz, kış demeden, 7’den 77’ye tüm Karşıyakalıların spor yapması ve sağlıklı bir yaşam sürmesini amaçlıyoruz” dedi. 16

Kasım - 2018



PİLATESRA’NIN 4. YILINA ÖZEL MUHTEŞEM KUTLAMA

Esra Seven

Park Yaşam Ofisleri’nde hizmet veren PilatesRA, 4. yılını muhteşem bir gece ile kutladı. PlatesRa’nın sahibi Esra Seven, konuklarını Mavişehir Aynalı Konak’ta ağırladı. Çok sayıda davetlinin katıldığı partide saatler boyu süren eğlence ile keyifli bir gece yaşandı.

Esra Seven - Pınar Usul

Filiz Tonay - Eylem Bozkurt

Oya Pardak - Gönül Köksal - Dilek Ökte Handan Kerci - Esra Seven - Seda Silkü

18

Kasım - 2018

Eylem Bozkurt - Ceren Mete

Esra Seven - Alev Erkek - Meltem Şakrak


Derya Bedavacı

Şikar Atağan - Berrin Kafalı

Cansu Badur - Berna Akgün

Esra Seven - Oya Pardak

Evrim Aydoğdu - Esin Kansu

Dilek Ökte - Gönül Köksal

Özlem Günay - Şebnem Güvenç - Funda Gevgili

Şikar Atağan - Filiz Tonay - Esra Seven - Eylem Bozkurt - Ceren Mete - Aylin Mirzaoğlu

Şöhret Seven - Esra Seven

Esin Kansu - Esra Seven - Gül Yılmaz

Eylem Ergenç - Hatice Ergenç - Şikar Atağan

Ayşe Çalışkan - Işıl Acar Esra Seven - Özlem Günay Kasım - 2018

19


“İnsani değerleri ön planda tutan MedikalKalp, ihtiyaçlarınıza doğru, güvenilir ve profesyonel çözümler sunuyor.”

MEDİKALKALP DANIŞMANLIK

Ebru Alphan

A

lanında lider olan MedikalKalp Danışmanlık, güveni kendine ilke edinerek, yolunda emin adımlarla ilerliyor. Danışanlarına en iyi ve güvenilir elemanları sunmak için büyük bir özveri ve titizlikle çalışıyorlar. MedikalKalp Danışmanlık, ihtiyaçlarınızın karşılanıp desteklenmesi için en üst düzey hasta bakıcı, yaşlı bakıcısı, bebek ve çocuk bakıcısından oluşan geniş bir veri tabanına sahip. Bireysel tüm ihtiyaçlara 20

SEVDİKLERİNİZ BİZE EMANET! göre hazırlanmış, hızlı ve doğru bir hizmet sunuyorlar. MedikalKalp Danışmanlığın başarısının ardında yatan en büyük sırrı ise tüm bakıcı adayları ile yüz yüze görüşüp, onları çok yakından tanımaya çalışıyor olması. Böylece bakıcının ve ailenin mükemmel bir uyum sağlama olasılığı son derece yüksek oluyor. Personel ile hizmet alacak işveren karşılıklı görüşmeler ile tanıştırılıp, ailenin tüm hakları sözleşmelerle güvence altına alınıyor. Ayrıca aile ile tanıştırılan her bakıcı adayının niteliklerini ve kişiliğini daha iyi anlatabilmek için Kasım - 2018

önceden tutulmuş görüşme notları aile ile paylaşılıyor ve görüşme sırasında sorulacak soruların seçilmesinde yardımcı olunuyor. Bu sayede doğru sonuca daha hızlı ulaşılmış olunuyor. Sağlamış olduğu desteği güvenilirlik, sevgi ve merhamet gibi insani değerleri ön planda tutarak vermeyi amaç edinen MedakalKalp; sizin de yaşamınızda güvenili bir yardımcı olmak için her zaman hazır. İnsana verilmesi gereken önemi ve hak ettiği değeri, ilk karşılamadan itibaren güler yüzle sunuyorlar.


da inancım sonsuz. Bu inançla büyüyüp kocaman bir aile olduk.

MedikalKalp Danışmanlığın kurucusu Ebru Alphan, verdikleri hizmeti şu sözlerle aktarıyor; MedikalKalp, kalbe dokunmayı hedef edinmiş samimi ve empati yeteneği yüksek bir kurum. Profesyonel bakış açımızın yanısıra, insan olduğumuzu, yüksek bir vicdani sorumluluğa sahip olduğumuzu asla gözardı etmeden devam ediyoruz yolumuza. Evet çok şey öğreniyoruz hayata dair, daha çok uzun yolumuz var, biliyoruz. Kurumsal kimliğimizden taviz vermeden, özverili, saygın, bilinçli bir hizmet anlayışına sahibiz. Kuruluş amacımıza sadık kalarak en güvenilir olmayı hedef edindik. Başaracağımıza

Kimin kalbine dokunduğumuzu hissetsem, ne zaman minnet duygusuyla geri dönüş alsam, hiçbir maddi servetin yaratamayacağı mutluluk hakim olur içime. “ İyi ki varsın” diyen birinin verdiği gururu her an koruyucu bir melek gibi taşırım omuzlarımda. İyi ki başladım bu işe, iyi ki her türlü zorluğa göğüs gerip, yılmadan amaç edindiğim doğrularımın peşinden koştum. İnsanların beklentilerine cevap verebilmek, samimiyetle yardım eli uzatmak, yeni dostluklar kurmak, hayır duası almak ve aynı samimiyetle karşılık görüyor olmak onur verici. Hayatımıza giren her yeni insan, beklentileri karşılandıktan sonra bile bizlerlerle olan iletişimini kopartmıyorsa, inandığımız değerlere sırtımızı sağlam yaslamışız, doğru

frekansta kalmış, ucundan da olsa yüreğine dokunmuşuz demektir. Yaşamında güven duyabileceği bir yardımcıya ihtiyacı olan herkesi tanışmak için bekliyoruz.

HİZMETLERİMİZ Evde bakıcı hizmeti,

Refakatçi hizmeti,

Parkinson Hasta Bakıcısı,

Yaşlı bakıcı hizmeti,

Felçli hasta Bakıcısı,

Alzheimer Hasta Bakıcısı,

Engelli hasta bakıcı hizmeti,

Yatağa bağımlı Hasta Bakıcısı,

Demans Hasta Bakıcısı,

Bebek ve çocuk bakımı hizmeti,

Amiyotrofik lateral skleroz (ALS)

Ms Hasta Bakıcısı,

Özel Hemşirelik hizmeti,

Hasta Bakıcısı,

Terminal Dönem Hasta Bakıcısı, Yatılı bakıcı

Adres: Tuna Mah. Salah Birsel Sk. 25/1 Karşıyaka / İzmir (Karşıyaka Çarşı içi Akbank Sk.) Telefon : 0530 640 77 10 0232 415 77 10 web: www.medikalkalp.com e-mail : info@medikalkalp.com


Çanakkale asfaltında Foça yolu istikametinde Kasaba AVM içerisinde bulunan Botti anne & bebe ürünleri merkezi; bebeğiniz için en iyi markaları size sunuyor.

Özlem Çelikler Mağazalar Koordinatörü

Bebeğinizin ihtiyaçları için karmaşadan uzak, harika bir alışveriş deneyimi planlamanın tam zamanı. Botti; 2006 yılında Ankara merkezli olarak faaliyete başlamış, 2011’de Anne ve Bebek Ürünleri sektörünün öncülerinden olan ve 1999 yılından beri Anne-Bebek sektöründe yer alan Özelcan Şirketler Grubu bünyesine katılmış ve bir Özelcan markası olmuştur. Foça istikametine giderken Kasaba AVM içinde yer alan Botti size bol seçenekli ve ekonomik bir alışveriş deneyimi yaşatacak.

anne & bebe ürünleri merkezi

Bebeğim için her şey! YENİ NESİL MAĞAZA KONSEPTİ Botti; doğum öncesi ve doğum sonrası süreçte anne ve bebeğin 0-6 yaşa kadar olan ihtiyaçlarının 400’ün üzerinde marka ve on binlerce sağlıklı, çevreye duyarlı ürün çeşidi arasından karşılanabildiği, bilinçli ve doğru yönlendiren, mutlu müşteri hedefleyen yeni nesil anne-bababebek mağazası konsepti sunuyor. Anne - baba olma haberini almanız ile birlikte hayatınızın bu yeni döneminde daha önce yaşamadığınız duyguları tadacak, hiç bilmediklerinizi keşfedecek,

her an daha da merak edeceksiniz. En doğruyu, en faydalıyı, en sağlıklıyı, en güvenilir olanı ve daha bir sürü ‘en’ araken bulacaksınız kendinizi. İşte tam da ‘en’ lere sıkıştığınız bu anlarda, mağazalarımızda bebeğiniz için her şeyi en uygun, en güvenilir ve en doğru şekilde bulabileceğiniz bir dost olarak bu süreçte yanınızda yer alacak, ihtiyacınız olan ürünlerin dışında; sağlık, beslenme, güvenlik, oyun gibi birçok önemli konuda bilgilendirici platformlarla da bu yolculukta size eşlik ediyor olacağız.


Bölgenin en büyük Anne-Bebek mağazasında sizi 400’ün üzerinde marka ve on binlerce ürün çeşidi bekliyor.

Botti’de bebeğiniz hem sağlıklı hem de keyifli olacak! Kasaba Avm’deki mağazamız; 1000 m2 mağaza alanı ile, bölgenin en büyük Anne-Bebek mağazası olarak 2017 yılının Kasım ayında hizmete açılmıştır. İhiyacınız olan tüm ürün çeşitlerini mağazamızdan temin edebilir ve uygun fiyat avantajından da faydalanabilirsiniz.

Hayatınızın belki de bu en önemli dönemini mutlu, huzurlu, güvenli geçirmeniz için Botti ailesi olarak biz hazırız ve her zaman yanınızdayız.

Yıldırım Mah. Çanakkale Asfaltı Cad. No:40 Kasaba AVM Menemen / İZMİR Telefon 0 232 835 50 08 bottikasaba bottikasabaavm


Atakent - 0(232) 336 35 27

Bostanlı - 0(232) 323 5545

Uluoğlu 7 şubesi ile hizmetinizde

A

takent şubesinde hizmet vermeye başladığı günden beri Mavişehirlilerin en çok tercih edilen tatlıcısı Uluoğlu; yıllardır kalitesinden ve lezzetinden ödün vermeden hizmet vererek, doğum günü, organizasyon, düğün, nişan ve özel günleriniz için siparişler alıyor. Mutfağındaki titizlik, güleryüzlü servisi ve ürünlerinin kalitesi ile lezzet tutkunlarından her zaman tam not alan Uluoğlu, Mavişehirlilerin en çok tercih ettiği tatlıcısı olmuş durumda. Baklava, pasta ve diğer ürünler için en yakın Uluoğlu’nu ziyaret etmeyi unutmayın.

*Bostanlı *Atakent *Alaybey *Bornova *Çiğli *Hatay *Karataş


tatlı anlar

ANTEP’İN USTASINDAN BAKLAVANIN HASINDAN

15 yıldır kalitemizden ödün vermeden sizlerle birlikte olmanın gururuyla

ŞUBELERİMİZ Merkez Bostanlı - 0(232) 323 5545 / Karataş - 0(232) 445 1527 / Hatay - 0(232) 243 5533 Çiğli - 0(232) 376 3968 / Alaybey - 0(232) 366 7639 / Bornova - 0(232) 457 3527 / Atakent - 0(232) 336 35 27

Caher Dudayev Blv. No:93/A Atakent

Tel: 0(232) 336 35 27


Gökçe Arzu Özdemir Eczacı Terapist

YAKAMOZ BEAUTY PARK

LAZER EPİLASYON NASIL UYGULANIR?

E

pilasyon teknolojisi istenmeyen tüylerden kurtulma anlamında önemli bir buluştur... Epilasyon yaptırırken dikkatli olunması gereken en önemli konu uzman kişidir. Uzman kişi hangi bölgede hangi değer ile uygulama yapacağını bilmeli ve cilt yanıklarına neden olmamalıdır. Epilasyonda lazer ışını kıla rengini veren melanin pigmenti tarafından emilir ve diğer dokular etkilenmeden kıl kökünde hasar oluşturur. 12 yaşından büyük, kıl, cilt, hormon yapısı uygun herkese uygulama yapılabilir. Epilasyonda sonuç alma seans sayısı kişiden kişiye değişir. Kılın oluşum yapısından dolayı seanslar 1. gün, 15. gün ve daha sonra 25 günü takip eden bir takvim ile uygulanır.

Doğru uygulanırsa epilasyonun hiçbir zararı yoktur. Güvenli etkisi olması için kişinin cilt rengi, kıl rengi, kıl kalınığı ve kıl yoğunluğu değerlendirilerek işlem yapılmalıdır. Tüm dünyada güvenilir uygulandığı sürece doğru teknoloji olduğu kabul edilmiştir. Tamamen beyaz veya açık sarı kıllara sahip olanlar bu teknoloji için istisna kişilerdir. Hamile olanlarda, sedef - egzema gibi deri hastalıkları olanlarda, kalp pili olanlarda, ayva tüyü şeklinde tüyü olanlarda uygulama yapılmamalı veya doktor kontrolü ile yapılmalıdır. Uygulama sonrası güneş koruyucu kullanılmalıdır. (30-50 arası faktör içeren dermokozmetik güneş koruyucular tercih edilmeli) Pullanan ciltlerde mutlaka

bölge yağsız bir nemlendirici ile nemlendirilmeli ve bu şekilde epilasyon uygulamasına gidilmelidir. Uygulama sonrası epilasyon yapılan bölge 24 saat su ile yıkanmamalı ve havuza girilmemelidir. Birgün içinde ağrı veya şişme olursa uzman ile irtibat kurulmalıdır. Bölgeye uygulama sonrası hiçbir şekilde ekstra depilasyon, jilet uygulaması yapılmamalıdır. Yine aynı bölgelere tüy dökücü krem uygulaması ve kese uygulaması da yapılmamalıdır. Ayrıca uygulama sonrası birgün boyunca kapatıcı ürünler kullanılmaması gerekir. Epilasyon yapılan bölgede iltihap, ateş oluşursa uzmana danışılmalıdır.


KOZMİK ENERJİ BÜTÜNSEL ÇAKRALARIN DÜZENLENMESİNİ VE AKTİVASYONUNU SAĞLAR, BU HAYAT ENERJİMİZİN BİZİ İYİLEŞTİRME DERECESİNİ ARTTIRIR.

NEDEN ARTIK MUTSUZUM?

E

n sık rastlanan psikolojik rahatsızlıklardan biri olan depresyon çağımızda artık on kişiden yedisinin yabancı olmadığı bir ruhsal bozukluk... Mesela; okulu reddetme, inatçılık, ebeveyn veya eşi kaybetme korkusundan dolayı, işini kaybetme korkusundan dolayı kişinin günlük faaliyetlerini yerine getirememesi, üzüntü, öfke, korku yaşaması, güvende hissetmemesi, yaşamak istememesi, yalnız kalamama veya topluluğa girememe depresyon belirtilerinden birkaçıdır. Duygusal, zihinsel ve bunun sonucunda da bedensel bir hastalık halini alır. Kişi karamsar, ümitsiz, mutsuzdur. Kişinin bu şekilde yaşama devam etmesi başka hastalıkların oluşmasına neden olabilir. Diyabet ve kalp rahatsızlıkları, panik atağın depresyon ile ilişkili olduğu nettir. Kalp hastalıklarını 15 kat, inme (felç)

ŞUBE 1 : 2040 Sk. No:3 Mavişehir (Sports International içi, üyelik zorunlu değildir.) ŞUBE 2 : 6471 Sk. No:8 Mavişehir

riskini 5 kat arttırdığı, alzheimera neden olduğu, obezite, kanser dahil ciddi yönetilmesi gereken hastalıkların kökeninde kesinlikle depresyon olduğu bilimsel olarak kanıtlanmıştır. Depresyon ve anksiyete bozukluğu çoğu zaman bir arada görülür. Bir nedenden dolayı kişinin yaşam enerjisi düşer ve kişi bunu yorgunluk olarak hisseder, ardından maddi zorluklar veya yakınını kaybetmek gibi olaylar depresyon ile sonuçlanabilir. Depresyonu ailede birkaç kişi aynı anda yaşayabilir. Gebelik ve doğum sonrası depresyonda dahi ilaçsız yapılan uygulamalar (scio therapy ve kozmik enerji) kişinin sağlıklı yaşam alanına kavuşmasına yardımcı olur.

Kozmik enerji dünyada en güçlü ve etkili tekniklerinden biridir. 1984 yılında Dr. Petrov 42 ayrı evrensel frekans ile hastalarını tedavi etmiştir. Bu frekanslara kanal denir. Bu kanalların her biri farklı titreşim ve özelliktedir. Ve farklı hastalık ve problemlerin üzerinde etkilidir. Kanallar şifa verir. Fizik bedende yorgunluk olarak hissedilir ancak gerçekte enerji bedendeki negatif etkileri temizler. Olumsuzluk yaratan negatif enerjileri ortadan kaldırır. Ve kişinin hayatının her alanında dönüşüm sağlar. Kozmik enerji kanalları sinir, kas, sindirim, solunum, boşaltım, üre-genital sistem, iskelet sistemlerinde çalışır ve kişinin kendini iyi hissetmesine yardımcı olur.


Melike Baykara Birinci Moda Editörü Instagram: pisimel pisimelblog@gmail.com

Biraz trend, biraz zamansız... B ugün her yerde rahatlıkla kullanabileceğiniz zamansız parçalar ve sezon trendlerinden bazılarıyla hazırladığım görünümler ile karşınızdayım. Siyah mini elbisem, jean ceketim; bir diğer görünümde de hafif dökümlü tişörtüm ve yüksek bel jean pantolonum var. Küçük, siyah elbiselerin “Audrey Hepburn”den bu yana giysi dolabımızdaki yeri büyük. Her zaman kurtarıcı, zarif ve cool gösteren bu elbiseleri ben bugün, Bostanlı “Bukika” butikden @bukika.com.tr bir jean ceket ile giydim. Şapkam ve botlarımla, alışılmış küçük siyah elbise görünümünün biraz dışına çıktım. 28

Gelelim diğer görünüme, bu görünümün de tamamı Bukika’dan; yüksek bel jean ve bol dökümlü tişört ikilisi ile yapacağınız kombinler sizleri oldukça stil sahibi gösterecektir. 80’lerin vazgeçilmezi yüksek bel jeanler sokak modası denilince ilk aklımıza gelenler arasında. Günlük hayatımızın kurtarıcısı, rahatlığıyla bizi kendine bağlayan bu denim pantolonları ben uzun zamandır yüksek bel olarak giymeyi tercih ediyorum; bu sayede vücüdumuzda beğenmediğimiz bölgelerimizi de kamufle edebiliyoruz. O düşük bel pantolon eziyetinden kurtulduk nihayet… Büyük moda markaları arasındaki dev logo akımı devam ederken, hafif dökümlü tişörtünüzü


www.mavisehirdergisi.com

bu trende uygun şekilde de seçebilirsiniz. Üzerinde kocaman markasının yazılı olduğu bir tişörtü giyme fikri size ne kadar cazip gelir orası size kalmış. Aksesuar seçimime gelince, sezonun öne çıkan trendleri arasında bu sene yine bel çantaları var. Dev logolar, leopar desenleri derken, bugün @besistersbags bel çantamı piliseli eteğimle kullandım, zira piliseli etek trendi devam ederken, onu en çok oversize üstlerle kombinlemek gerekiyor.

bizi bol renkli olmaya davet ediyor, biraz da gösterişli. Kocaman sallantılı küpeler, birbirinden renkli bilezikler ön planda. Bugün sizler için hazırladığım giysi kombinlerim ve aksesuar seçimlerim, sezonun trendleri ile ilgili yol gösterici nitelikte, lakin giysi dolaplarımızdaki zamansız parçaların ne denli önemli olduğunu unutmayın. Şimdilik hoşçakalın…

Doğal taşların bedenimize ve ruhumuza verdiği olumlu enerjilere her zaman inanmışımdır. Bilezik seçimim @mishane_heartmade’den. Bu tatlı firmanın da takıları tamamen naturel. Sunumları da bir harika! Öyle tatlı bir paket ile ulaşıyor ki elinize, küçük lavanta yastıklarıyla hazırlanan bu paketi açarken kendinizi oldukça özel hissediyorsunuz. Aksesuar trendleri

Kasım - 2018

29


Serdar Sütcü www.serdarsutcu.com

SIKI ÇALIŞ, AMACIN İÇİN YAŞA

H

erkes hayattan bir şeyler ister. Ama, genelde isteklerine ulaşanlar, ne istediklerini iyi bilenler ve istediklerine nasıl ulaşacaklarını anlayıp ona göre yaşayanlardır. Çok başarılı insanlara bir bakın, sadece sporcuların elde ettikleri başarıdan bahsetmiyorum. Bu insanlar aktör, mimar, işadamı ve ya her hangi bir mesleğe sahip kişiler de olabilir. Bu insanların ortak özelliklerinden, bana göre de en önemlilerinden birisi. Hayatlarını, hedeflerine ve amaçlarına göre yaşamalarıdır. Hayatınızı, hedefinize ve amacınıza göre programlayıp ona göre yaşarsanız, emin olun istediğinize sahip olmak çok daha kolay olacak. Bunun için her gün kendinize sorun. Ben hedeflerime ulaşabilecek bir hayat yaşıyor muyum? Kariyerimde elde etmek istediklerime, hedeflerime bir adım daha yaklaştıracak mı beni dün yaptıklarım, bugün yaptıklarım ve yarın yapacaklarım. Cevap seni tatmin ediyorsa devam et, şayet etmiyorsa değiştirmen gereken bir şeyler var demektir. Hiç vakit kaybetme ve hemen işe koyul. Çünkü senin çalıştığın an, seninle aynı hedeflere sahip kişilerde çalışıyor, Bunu sakın unutma. 30

Daha sıkı çalış Bana belki binlerce kez sorulmuştur. Neden bizim ülkemizden de dünyaca ünlü tenis oyuncuları yetişmiyor diye. Tabii ki bu sorunun sadece bir yanıtı yok ama bana göre, cevaplarından bir tanesi de, sporcularımızın çoğunun çok çalışmaması ne yazık ki. Tenis öyle bir spor branşıdır ki, başarılı bir tenisçi olmak için, bir çok özelliğe sahip olmanız ve bunları her gün geliştirmeniz gerekmektedir. Her gün çok çalışıp, oluşabilecek her türlü durum karşısında ve her Kasım - 2018

koşulda elinizden gelenin en iyisini yapmak zorundasınızdır. Tembellik yapmak ve gerektiği kadar çalışmamak, unutmayın ki, sizin kendinize yaptığınız en büyük kötülüktür. Sizi, sizden daha fazla çalıştığı için yenen bir sporcuya kızamazsınız değil mi? O halde rutine bağlı kalmayın ve daha çok çalışın, hep daha çok.


Taze ve lezzetli

U

zun yıllarıdır yöneticilik ve aşçılık yapan Salih Burçoğlu, sevgi ile bağlı olduğu bu hobisini kendi işletmesi olan Atölye Tat’ta her gün farklı yemek sürprizleriyle sizlerle buluşturuyor. Uygun fiyatları, hijyeni, her gün değişen sıcak yemek mönüsü, zeytinyağlıları ve tatlılarıyla 4 yıldır Mavişehirlilerin vazgeçilmezi haline gelen Atölye Tat, muhteşem lezzetlerini sunmak için sizleri bekliyor. Türk ve dünya mutfağından en özel lezzetleri Atölye Tat’ın rahat ve huzurlu ortamında yiyebilirsiniz. Atölye Tat haftaiçi 18:30’a, cumartesi günleri ise 17:00’a kadar hizmet veriyor. Tirileçe tatlısında oldukça iddialı olan Atölye Tat’ta supangle, kremkaramel, tiramisu, incirli cevizli ve mozaik pastayı da mutlaka denemelisiniz. 6470/2 Sk. No:17/A Yalı Mah. Atakent (Başkent Polikliniği sokağı) Tel: 0(232) 336 3060

www.atolyetat.com

Gayrimenkul Danışmanınız

ENGİN AYDIN Tel:

0(232) 362 19 19 / 0532 427 84 98

Cemal Gürsel Cad. No:109 D:1 - Karşıyaka Emlakta Güvenin Anahtarı

KUVARS GAYRİMENKUL

e_mail: engin.aydin@startkey.com.tr web: startkey.com.tr/kuvars


LUGO Okul Öncesi Eğitim Kurumları Kurucusu Canan Tiryakigil

ÇOCUKLAR ŞİDDETİ UNUTMAZ! Ç

ocuklar… En değerli varlıklarımız. Onlara gelecek en ufak bir zarar söz konusu olduğunda yaşamdaki tüm önemli şeyler önemsizleşir. Tek odağımız bu olur. Bizler bu kadar önem verirken, bazen kendimiz, bazen destek aldığımız eğitim kurumları ya da bakım sağlayan kişiler, ya birebir ya da davranışsal şiddete maruz bırakır, model olur. Ev içinde, okul içinde şiddete tanık olmak çocukları ve çocukların geleceklerini ciddi bir biçimde etkiler. Saldırganlık ve şiddet gibi davranışlar dışarıdan öğrenilir. Çocuk şiddete maruz kaldığı zaman aynı şiddeti hatta fazlasını etrafındaki kişilere uygular. Çoğu yetişkin çocuğun şiddetten etkilenmeyeceğini ya da çocuğun yaşadıklarını unutacağını düşünür. Ancak çocuklar unutmazlar. Aile ve eğitimin içinde şiddet gören çocukların, diğer çocuklara nazaran daha yüksek düzeyde duygusal ve davranışsal sorunlarının olduğu bilinir. Şiddet ve saldırganlık, ebeveyni, öğretmeni model alarak öğrenilir. Şiddet, çocukların korku ve kaygı yaşamasına, asabi olmasına, uyku bozukluklarına, davranışsal ve gelişimsel gerilemelere, fiziksel şikayetlere, düşük benlik saygısına,

kendine ve başkalarına karşı güven eksikliğine, uyum sorunlarına, ders başarısızlıklarına, dikkat eksikliğine, iletişim problemlerine, asosyal kişiliğin gelişmesine ve depresyona neden olur. Saldırgan ve öfkeli kişiler fiziksel şiddet uygulamaya ihtiyaç duyarlar. Öfkeli kişiler aynı zamanda yüksek sesle bağırarak karşısındaki kişiyi sindirmeye çalışırlar. Böyle kişilerin iletişim ile ilgili sorunları vardır. Bu kişiler, bağırarak ve şiddet uygulayarak kendilerini ifade ederler. Özellikle kendilerinden küçük ve güçsüz kişilere karşı şiddet kullanarak karşısındakini sindirirler. Bu durum ebeveyn ile çocuk arasında sıklıkla yaşanır. Halbuki çocuklar bakıma ve korunmaya ihtiyaç duyarlar. Çocuk ne yaparsa yapsın, ders vermek ya da disiplin öğretmek için çocuğa şiddet uygulanmamalıdır. Bu durumda çocuğun öğreneceği tek şey şiddet uygulamaktır. Çocuklar, hayatı ebeveynleriyle ve öğretmenleriyle kurdukları ilişkiden öğrenir. Şiddet olan bir evde, okulda çocuk da şiddet uygulamaya başlar ve bu onun için doğaldır. Çocukların modelleri olan

yetişkinler, çocukları doğduğu andan itibaren onlara karşı sabırlı ve ilgili davranmalıdır. Çocuklara zaman ayırın, sarılın, kucaklayın, öpün, dokunun, ona olumlu geri bildirimlerde bulunun, sevdiğinizi söyleyin. Çocuklardan kaçmayın, uzak durmayın. Söylediklerine ve düşüncelerine saygı gösterin. Ceza vermeyin. Olmasını istediğiniz kişi gibi çocuğunuza davranın. Fiziksel şiddet uygulamayın. Aşağılayıcı şekilde konuşmayın. Çocuğunuza saygı gösterin. Hata yaptığında bile onun yanında olacağınızı hissettirin. Eğer kontrolünüzü kaybedip istemediğiniz bir şeyi öfkeyle çocuğunuza söylerseniz asla özür dilemekten utanmayın. Bu şekilde çocuğunuz yetişkinlerin de hata yapabileceğini ve bunu açıklayabileceklerini görür. Olumlu davranışları pekiştirici şekilde davranın. Çocuğunuzu takdir edin. Çocuklar için ilginin iyisi kötüsü yoktur. İlgi ilgidir. Bu nedenle siz olumlu davranışı destekledikçe bu davranışlar çoğalacaktır. Çocuklar… çok değerli varlıklarımız. Onlara sevgi dolu yaşamı sunmak yetişkinlerin sorumluluğudur.


ÇOCUK ODALARI ICIN DEKORASYON FIKIRLERI

Fotoğraf H&M

Poster H&M 67,99 TL

Fotoğraf H&M

EĞLENCELİ, RAHAT, KULLANIŞLI

Yumuşak kirpi yastık Özellikle pastel renkler yani toz pembe, H&M 169 TL Yumuşak oyuncak buz mavi, kırık beyaz, uçuk sarı ve H&M 49,99 TL nil yeşili gibi soft tonlar çocuk odası dekorasyonu için harika seçimler. Mobilyalarını ve duvar renklerini pastel tonlarda tercih edebilir, birbirinden güzel oyuncakları, duvar raflarını ve kilimleri dekorasyonunuzu tamamlamak için kullanabilirsiniz. Yastıklar Zarahome 139,95 TL 69,95 TL

Unicorn Laura Ashley

Uzay temalı Puf English Home 149,99 TL

Yazı tahtası İkea 129 TL

Ahtapot H&M 99,99 TL


FUNTASTIC AQUARIUM IZMIR AÇILDI Tankar Gayrimenkul tarafından hayata geçirilen, yönetim ve kiralamasını JLL Türkiye’nin üstlendiği Ege’nin en büyük Outlet’i Westpark’ta yüzlerce su altı canlısı, tematik bölümleri ve yerden başlayan özel akvaryum tüneli ile Ege’nin ilk ve tek akvaryumu, “Fantastic Aquarium İzmir” açıldı. İzmirlilerin yoğun ilgi gösterdiği ve hafta sonları giriş kapısında kuyruklar oluşan akvaryum, İzmir ve Ege’nin ilk ve tek akvaryumu olma özelliğini taşıyor. Yaklaşık 2.500 metrekare kapalı alan içerisinde, toplam 2 milyon litreden fazla su kapasitesi ve 230 metrelik yürüyüş yolu bulunan bu özel proje sayesinde, su altının sihirli dünyasına açılan kapılar haftanın 7 günü 10:00-22:00 saatleri arasında açık.

70’ten fazla tematik akvaryum ve teraryum içerisinde yüzlerce canlının sergilendiği bu özel akvaryumun en önemli özelliği; Dünya’nın en çevreci akvaryumu olması. Uzun araştırma ve geliştirme süreçleri sonucunda; güneş enerjisi ve kapalı devre ekosistemlerle zenginleştirilen proje, ziyeret edenleri kendine hayran bırakıyor. Aquaponic sistemler ile suda tarım yapılarak, hem su biyolojik olarak filtreleniyor hem de vejeteryan canlıların yemleri akvaryumda yetiştiriliyor.

Akvaryumlarda sergilenen canlılar, ya kurtarılmış ya da diğer akvaryumlarda karantina tesislerinde üreyerek çoğalmış canlılardır. Sergilenen canlıların hiçbiri doğadan yakalanmış canlılar değildir. Akvaryumun sembollarinden biri olan kum kaplanı köpek balığı “Odin” de bunlardan biridir. Doğuştan tek gözü kör olarak yurt dışında bir akvaryumda kötü şartlarda sergilenmekte olan Odin, adeta ölüme terk edilmişken, özel bir operasyon ile Türkiye’ye getirilmiştir.

34

Kasım - 2018

Köpekbalıkları, vatozlar, tropik su altı canlıları, soğuk denizlere özgü türler, Ege ve Akdeniz canlıları ile su altı dünyasının hayranlık uyandıran pek çok özel canlısı, hepsi bir arada Funtastic Aquarium İzmir’de su altı meraklılarını bekliyor.


www.mavisehirdergisi.com

MAVİŞEHİR DERGİSİ her ay binlerce kişiye ücretsiz ulaşıyor

Her ay binlerce kişi evlerine ücretsiz ulaşan Mavişehir Dergisi’ni okumanın keyfini yaşıyor. Okuyucu kitlesini her geçen gün arttıran Mavişehir Dergisi, sizlere daha iyi hizmet verebilmek için dağıtım ağını genişleterek, Mavişehir ve Ataşehir bölgesindeki yeni toplu konut sitelerinde oturan okuyucularına da ulaşıyor. Ayrıca her yeni sayıda Mavişehir Ege Park AVM’de açtığımız standımızdan derginizi ücretsiz alabilirsiniz. Bizi ziyaret eden okurlarımıza ve destekçilerimize çok teşekkür ederiz.

EgePark AVM’deki standımız Kasım - 2018 www.mavisehirdergisi.com

35


İsmail Barış Özpazarcık - Arzu Özpazarcık www.aurumera.com

2019 IÇIN MANIFESTO Y ılın son aylarında düşündük ne yazalım diye... Kalemimiz konuştu, biz sustuk. Ortaya çıkan yazıya baktık. Dedik, “Manifesto” olsun bunun adı. Değişimin manifestosu. 2019’un Manifestosu. Bu saate kadar görmezden gelmiş olabiliriz, ancak, 2019 öyle bir geliyor ki, değişmemek, değişimi ertelemek mümkün değil. Tatsız bir sürü ifadeyi ardı ardına yazmak durumunda kaldık, ancak, sabrederseniz, ilerleyen bölümde tatlıya bağladık bütün olumsuzlukları.

2019’a girerken olumsuz bir çok tablo gözler önüne serilse de, biliyoruz ki, gecenin karanlığından önce şafak söker ve güneş her yeri aydınlatır. ***** Ağlanma, sızlanma, darlanma, dertlenme, dertleşme, yazıklanma, söylenme, uflayıp puflama, cık cıklama, küfretme, küflenme, körleşme, yüzüne gülüp arkasından konuşma, negatif çöpleri üstümüze boca etme, idare etme, katlanma, kaygılanma, görmezden gelme, 36

mazeret sıralama, şikayet etme, hayıflanma, laf sokma, lafla peynir gemisini yürütme, kendini kontrol edememe, kastetme, manipüle etme, sorumluluğu devretme, anlamamazlıktan gelme, başkalarından bekleme, şart koşma, değişmekten korkma, şartların esiri olma, suçlama, problemleri erteleme, topu üçüncü kişilere atma, körü körüne bağlanma, her şeyi Allah’tan bekleme, kadere boyun eğme, kurban rolüne girme, kişisel algılama, yargılama, hor görme, “ocu- bucu- şucu” diyerek aşağılama, kibirlenme, dışlama, kutuplaşma, particilik yapma, hizipleşme, kenara çekilme, darılma, gücenme, pes etme, küsme, vazgeçme, kirlenme, onu bunu karalama, karanlığa küfretme, kendini değersizleştirme, yaşama sevincine sırtını dönme, çok bilme ancak bildiğini yapmama vb. insanlık halleri; yaşadığımız olağanüstü süreçlerde tedavülden kaldırılmıştır. Kendini bilen, kendini bulan, kendine gelen, her şeyle baş edebilen, baktığını gören, işaretleri takip eden, farklılıklarla zenginleşen, Kasım - 2018

eski köye yeni adet getiren, kendini yenileyebilen, teknolojiden ilham alıp beynini güncelleyebilen, vicdanının sesini duyabilen, soru soran, sorgulayan, 360 derece perspektifte bakabilen, kalp gözünü kullanabilen, zekasını parlatabilen, sağduyulu, hayvanlar kadar sadık, duyarlı, anlayışlı, Cumhuriyet kadar aydınlık, tarihten dersini almış, Atatürk’le uygarlaşmış, Nutuk’ta yazılanları içselleştirip hayatına alabilmiş, uyanabilmiş güzel insanların olduğu güzel bir memlekette yaşayabilmek için seçilmiş insan olmaya artık gerek yok. Sıradan insan olarak sıra dışı adımlar atmaya ihtiyacımız var. Değişim, bugün asıl işim. Değ.işim, bugün asıl işin. Bir gün mutlaka değil, bugün mutlaka...

***** Karanlık olmadan aydınlığı, kötülük olmadan iyiliği, yanlış olmadan doğruyu, haksızlık olmadan adaleti, korku olmadan sevgiyi bilemeyen ve bunların hepsini yaşam denen oyunla deneyimlemeyi seçen insan varlığı için dileğimiz; oyunu görmemiz ve aydınlık günlere uyanabilmemiz. Mutlu yıllar dileriz.


www.mavisehirdergisi.com

MAKROYAPI

İNŞAAT ve YAPI SEKTÖRÜNÜN

GÜVEN VEREN MARKASI

H

angi inşaat firması ile görüştüysek, hangi inşaatçıya sorduysak hepsi Makroyapı’yı çok yakından tanıyor, Makroyapı’nın güvenilirliğinden ve köklü olmasından söz ediyorlar... Bu kendi sektörüne hizmet veren bir marka için kuşkusuz gurur verici bir şey. 1996 yılında temelleri atılan Makroyapı; inşaat, yalıtım, fuarcılık, mobilya, ısıtma sistemleri gibi sektörlere ürün ve hammadde tedariği hizmeti sunuyor. Aynı zamanda Makroyapı olarak da İzmir merkez ve ilçelerinde

sağlam, güvenilir ve prestijli inşaat projelerine imza atıyorlar. Menemen istikametine giderken Çanakkale yolu üzerinde, Koyundere mevkiinde 4000 m2’si kapalı, toplam 6500 m2 alanda 20.000 çeşit ürün ile yapı malzemeleri ihtiyaçlarını toptan ve perakende olarak temin edebilmek mümkün. Öncelikle Plywood ve OSB panellerinin İzmir ve çevresinde ve ardından tüm Türkiye’de dağıtım kanalları kurulmuş ve ülke çapındaki yapı malzemecilere satışı yapılmaya başlanmış, artık günümüzde inşaat malzemelerinin yurtdışına satışı da yapılmakta... Makroyapı hedeflerini güçlendirerek devam ettirmekte, hem inşaat hem de küçük ve orta ölçekli satıcılar için iyi bir kaynak oluşturmakta. Çanakkale Asfaltı No:17, Ulus Mahallesi 35660 Koyundere Menemen-İzmir

Telefon: 0(232) 329 79 00

Kasım - 2018

37


Uğur Oral Gazeteci - Yazar ugur@uguroral.com.tr

“BEN”I SEVIYORUM Y unanistan’da kitabımın yayınlanmasının ardından Atina’dan bir konferans daveti gelmişti. “Yaşamak istediğimiz hayatlar ve yaşamak zorunda olduğumuz hayatlar.” başlıklı bir söyleşi yaptım Acropolis Hill Oteli’nin toplantı salonunu dolduran Yunan felsefe severlerle… Konferansın başında, çok sevdiğim bir oyunu oynadık katılımcılarla… “Bir kâğıt alın” dedim, “üzerine kocaman bir “Bir” (1) çizin…” Ve unutmayın bu “bir” “sizsiniz”, yani kendinizsiniz… Yanına sizin için önem taşıyan her kavramı bir “sıfır” olarak ekleyin… İlk “sıfır” aileniz olsun mesela… Bir anda “on” oldunuz… İkinci sıfır işiniz olsun… Yüz oldunuz… Üçüncü sıfır eşiniz, ya da sevgiliniz… Bin oldunuz. Dördüncü sıfır hayalleriniz… On bin oldunuz… Sürdürdüm “bir”in yanına sıfırlar eklemeyi… İdealler, hobiler, tutkular, çocuklar, dostlar, vs… derken… Yeni sıfırlar ekleye ekleye o “biri”

38

milyarlara kadar çıkarttım… Ve sordum… “Bir neydi?” Sizdiniz… Silin o “bir”i, ne kaldı geriye? Anlamını yitirmiş bir sürü “sıfır.” Şaşırdılar; başlarını yukarı aşağı sallayıp haklılığımı teyit ettiler… ***

Her şey o “bir”le başlar aslında… Siz varsanız tüm diğer “sıfır”lar var… Onlar, sizin mevcudiyetinizle değerli… O “bir” illa olmalı ki, peşi sıra uzayıp giden sıfırlar bir şey ifade etsin... O bir “olmazsa olmaz.” O malum “bir”in yokluğunda hepsi kocaman bir sıfırlar dizisi… Hepsi o…

Sıfıra anlam katmak yerine sıfırdan medet umanları… Hayatları boyunca “bir” olamayıp da sıfırların arkasına gizlenenleri… ***

Bencil ve egoist kavramlarını karıştırmamak lazım… Farklı şeyleri anlatırlar aslında. Egoistlik insanın sadece ve bir tek kendini düşünmesidir. Bencillik ise “önce ben” diyebilmektir… Egoist olmak kötüdür, kabul… Ama bencillik, bir yere kadar “şart”tır, gereklidir. Zira “bencil’in ikinci hecesini sildiğinizde geriye kalan o “ben” varoluşun özüdür aslında… ***

*** Kendilerini hiçe sayarak, adeta o “bir”i sıfırlayarak yaşayanları hayretle izlerim. Keza o biri keşfetmektense kamufle etmeye çalışanları da… Bir olabilmek için ille de bir “sıfır”a gereksinim duyanları… Kasım - 2018

Ben olmadan biz olmaz… Ol(a)mamış “ben”lerin oluşturduğu “biz”lerin içi boştur, hamdır. Her şey o “ben”le başlar… Misal, mutlu etmek isteyen önce kendisi mutlu olmalıdır. Mutsuz olan mutlu edemez. İnsan önce kendisini sevmelidir.


www.mavisehirdergisi.com

Kendisini sevmeyen, kimseyi sevemez. *** Sosyal yaşamın her alanında ıskalanan “ben”lerle karşılaşmaz mıyız? Ben, giderek cümlenin öznesi olmaktan çıkar, sıradan bir nesneye dönüşür… “Bir elmanın iki yarısı gibi olmak” yaklaşımını asla anlayamam mesela. Bana çok suni gelir, çok gereksiz bulurum. Neden diğer yarısını arar ki insan? Ve neden o diğer yarıdan yoksunken sürekli eksik hisseder kendisini? Bir araya gelmiş, iki ayrı bağımsız elma olmak daha güzel değil mi? Elmanın diğer yarısına muhtaç olmak insanın kendi içinde “tam” olamadığının itirafı değil midir aslında? Yarım artı yarım “bir” eder, ama bir artı bir ikidir ki “bir”den çok daha güçlüdür en nihayet... *** Ruh ikizi... Bu tanımı da anlayabilmek zor. Birebir kendisiyle aynı şeyleri düşünen, hisseden birisiyle birlikte olmak kişiye ne katar ki? Kendisini tekrar etmekten başka… Bilakis kendisinden farklı olanlar geliştirir insanı. Farklı ruhlar birbirlerini etkiler, başkalaştırır. Ve insan kendisinden farklı olanı tanıdıkça keşfeder kendisini… *** Adeta güreşircesine birbirlerine sarılarak yürüyen çiftler vardır mesela… Gülümseyerek izlerim onları. Önemli olan aynı yolu birlikte yürümek değil midir? Yan yana yürümek… Ama iki ayrı birey olarak yürümek… Tek vücut olmak mı? Neden? Şart mı? Metazori bir çaba değil midir bu? Ve bu zorlama, aslında olmayan o “bir”i kamufle etmek değil midir?

*** “Ben” olabilmek için sürekli bir başkasına ihtiyaç duyan insan, en yalın ifadeyle “kişiliksiz”dir. Kişiliği gelişmediği içindir ki hayatında sürekli birilerine ihtiyaç duyar. Yalnız kalmaktan korkar. Kendisiyle baş başa kalmaya tahammül edemez. Evde tek başına oturamaz mesela. Ya telefonla arar birisini saatlerce boş boş konuşur. Ya da ille de birileriyle dışarı çıkmak ister. Kaçar kendisinden. Kendi kendisinden sıkılır. Ve kendi kendisine bile yetemeyen birisi bir başkasına ne katabilir ki? İnsan sosyal bir canlıdır… Sürekli çevresiyle etkileşim halindedir, olmalıdır da… Kabul… Ama bireyin önce kendi kendisiyle mutlu olmayı bilmesi lazım. İçindeki o “ben”le arkadaş olabilmesi… *** O “ben”le arkadaş olabilmek için de önce o “ben”i keşfedebilmek lazım… Ki bu da, özümüzdeki aynaya bakabilmekle mümkün… Yaşadığımız olaylar buluşturur bizi o aynayla… Hayatlarımıza aldığımız insanlar bazen ayna olur bize. Tebrizli Şems’in Mevlana’yı içindeki Mevlana ile buluşturması gibi… Sohbet esnasında söylenmiş minik bir cümle, insanı kendisiyle yüzleştirmeye yeter bazen. Hiç ummadığımız bir anda kendimizle yüzleştirir bizi. Görmediğimiz, göremediğimiz “ben”le baş başa bırakır bizi. *** Cesaret ister o aynayla yüzleşebilmek. Bakarız ama ne göreceğimizin bir garantisi yoktur… Bu yüzden kaçar insan sürekli o aynadan. Aynayla yüzleşme fikri korkutur. Kasım - 2018

Çünkü ayna olanı gösterir insana, görmek istediğini değil. Elmanın diğer yarısını aramak işte aynayla yüzleşme korkusunun sonucudur. Kendini kandırma çabasıdır elmanın diğer yarısını ya da ruh ikizini aramak. “Ben”i ortaya çıkartmaktansa sindirmektir aslında… *** Portekizli edebiyatçı Fernando Pessoa’nun ölümsüz eseri “Huzursuzluğun Kitabı”nı okumanızı öneririm. İşte, o başyapıta adını veren huzursuzluktur benliğe yolculuğun başlangıç işareti. Sanılanın aksine güzel bir histir o huzursuzluk… Kişinin kendisini beğenmemesi, yetersiz bulması… Duygularını sorgulaması, eleştirmesi. Kendisine başkaldırması… Kendi kendisine ihtilal düzenlemesi Kabuğunu kırıp içindeki o çekirdeğe ulaşması… İnsanın kendisini kaybedip kaybedip yeniden bulması… Ve her arayışta kendisini yeniden keşfetmesi. *** Yazının başındaki örneğe dönecek olursak, o “bir” yani “ben” güneştir insanın hayatında. Tüm eklenen “sıfırlar” güneşin ışığını yansıtan birer “ay”dan ibarettir. Dolayısıyla insan o “ben”in ışığını keşfetmedikçe loşta kalır her şey. *** Ve elmanın diğer yarısını aramakla değil farklı elmaları tanımakla mümkündür olgunlaşmak. İkizini bulduğunda değil, farklı ruhlarla temas ettiğinde tekamül eder insanının ruhu. Ben büyür… Ben gelişir… “Biz” olur… Ama yine de amaç değildir “biz” olmak son tahlilde… Olmamalıdır. O “biz”in içindeki “ben”i özgür kılabilmektir aslolan… 39


Yılmaz Karahan

ATATÜRK’Ü ANLAMAK “Hükümetlerin icraatı menfi olup da, Millet itiraz etmez ve iktidarı düşürmezse, bütün kusur ve kabahatlara katılmış demektir.” (28.12.1920) ATATÜRK Ülke kalkınmaları akıl, inanç, azim ve kararlılıkla, imkanların ve kaynakların israf etmeden doğru zamanda, doğru yerde değerlendirilmesi ile olur. Atatürk, milli mücadeleden sonra kendine yeterli ve tam bağımsız bir Türkiye’nin olması için planlar yaptırtmış ve zamanında uygulatmıştır. 1932 yılında 1. Beş Yıllık Kalkınma Planı yapılmıştır. Bu plan 1933-1937 yılları arasında hem de duyun-u umumiye borçları ödenir iken aksamadan uygulanmıştır. Tüm sanayi ürünlerini ithal eden Türkiye, planın uygulanmasından sonra ihracat yapan bir ülke konumuna dönüşmüştür. 1. Beş Yıllık Kalkınma Planına göre neler yapılmıştır. Sanayi kuruluşlarının yerlerini seçerken rasyonel, ekonomik ve sosyal prensipler; dikkate alınmıştır… — Fabrikaların enerji ve işçisinin kolaylıkla sağlanması. — Ham madde ve üretimin en az masrafla ulaşımı. — Milli sanayi tesislerinin, gelecekteki diğer tesislerle entegre edilmesi. 40

— Yatırımların yurt çapında dengeli dağılımı. Halkın faydalandırılması. Kurulan Tesisler: 1- Dokuma Sanayi: Bakırköy, Kayseri, Nazilli, Konya Ereğlisi (Pamuk ihtiyacı Adana ve İzmir bölgelerinden sağlanması düşünülmüş ve böylece pamuk tarımı canlandırmak için fabrikaların yerleri pamuk bölgelerine yakın olarak seçilmiştir.) 2- Kendir Sanayi: Bu sanayi ile yurdumuzun çuval, kalın bez, ip, halat ve urgan ihtiyaçları karşılanmıştır. 3- Kamgarn Fabrikası: Bu fabrika merinos yapağasını yünlü dokuma için iplik haline getirmiştir. Bursa tesisleri 4- Demir Sanayi : Ereğli Demir-Çelik tesisleri 5- Kömür Sanayi: Zonguldak havzasından çıkartılan kömürle ağır sanayinin enerji ihtiyacı karşılanmıştır. 6- Bakır Sanayi: Ergani ve Murgul tesisleri 7- Kükürt Sanayi: Keçiborlu tesisleri 8- Sellüloz ve Kağıt Sanayi: İzmit SEKA tesisleri 9- Seramik Sanayi: Paşabahçe şişe ve cam fabrikaları ile Kütahya porselen tesisleri 10- Kimya Sanayi: Sülfirikasit, süperfosfat, sudkostik ve klor fabrikaları Kasım - 2018

11- Sünger Sanayi: Bodrum deniz sünger tesisleri 12- Gülyağı Sanayi: Isparta ve Burdur tesisleri 13- Enerji ve Su Sanayi: Elektrik santrallerinin ve su barajlarının yerleri tespit edilmiştir. 14- Altın ve Petrol Üretimi: Raman, Garzan ve Batman tesisleri. 15- Jeoloji Enstitüsü: Bugünkü MTA’nın ilk çalışmaları. Bu icraatlar sayesinde Türkiye, yabancı ülkelerin pazarı olmaktan kurtulmuştur. 1936 yılında 2. Beş Yıllık Kalkınma Planı’da yapılmıştır. Ancak Ata’nın vefatından sonra patlak veren Dünya Savaşı münasebeti ile uygulanamamıştır. “Bu Vatan; Çocuklarımız ve gelecek nesiller için, cennet yapılmaya layıktır.” diyen Atatürk’ün; Tavsiyesine uyuluyor mu? Emanetlerine sahip çıkıldı mı? Beş yıllık kalkınma planları uygulanıyor mu? Yoksa Türkiye Açık Pazar haline mi getiriliyor? Çok partili hayata geçişle birlikte Türk siyasi hayatında yeni bir söylem türemişti. Bu söylemlerin önemlileri Türkiye’nin “Küçük Amerika” yapılacağı, her mahallede bir “milyoner” yaratılacağı şeklindeydi. Hatta Cumhurbaşkanı Celal Bayar,


www.mavisehirdergisi.com

20 Ekim 1957 tarihinde Taksim’de; “Otuz yıl sonra Türkiye, küçük bir Amerika olacaktır.” diyordu. Bu sürecin sonucunu, 27 Mayıs’ta Milli birlik Komitesi üyesi kurmay subay Orhan Erkanlı; “Amerika cömert olduğu nispette hesaplı ve geleceğe ait planlı bir çalışma içinde olduğundan; malzeme, silah ve bilgiyle beraber, kendi askeri usûllerini de Türkiye’ye getirdi. Bütün ikmal kaynaklarımızı elinde topladı. Tek satıcı, tek verici durumuna geldi.” Şeklinde açıklayarak Türkiye’nin ABD’ye bağımlılığını çok çarpıcı bir biçimde vurgulamaktaydı. Başlangıcı İkinci Dünya savaşının sonuna rastlayan bu sürecin başında ABD’nin Türkiye’ye yönelik görüşünü içeren, diğer taraftan da savaş sonrası Dünya düzeninde ABD’nin konumunu ve işlevini ve hatta etkinliğini belirleyen 1946 tarihli Thornburg Raporu’na göre; — Türkiye’nin ağır sanayi kurması gerekli değildir. — Karabük Demir Çelik Fabrikası tasfiye edilmelidir. — Türkiye; uçak, makine, motor projelerini iptal etmeli, bu tür yatırımlara yönelmemelidir. Sanayi bırakılmalı, tarımla kalkınmaya yönelinmelidir. — Demiryolları yerine karayolları yapılmalıdır. — Tüm bunlar için gerekli sermaye

ABD tarafından verilecektir. Thornburg Raporu Türkiye’nin sanayileşme sürecine rezerv koyan ilk rapor değildir. Atatürk döneminde de bu rapora benzer 1800 sayfalık “Dorr Raporu” hazırlanmıştır. Atatürk tarafından altındaki gerçek niyetler bilindiğinden çöpe atılan bu rapor. Atatürk’ün ölümünden ve Dünya Savaşının ardından Mr. Dorr’un Türkiye’ye gelmesiyle yeniden gündeme oturur. Dönemin hükümet yetkilileri, Atatürk’ün çöpe attığı raporu, Atatürk’e inat “kutsal kitap” olarak tanımlarlar. Artık sahne Dünya Bankasınındır. Perde açılır “Barker Raporu” sahne alır. Sanayiye değil tarıma yönelinmiştir. Artık her şey ABD’nin istediği gibi Dorr, Thornburg, Barker raporlarının yönlendirmesi şeklinde gelişir… Savaş yıllarında hazırlanan demir çelik, makine, elektrolitik bakır gibi projeleri içeren kalkınma planı terk edilerek yeni plan hazırlanır. Yeni planda; Savaşın mağlupları Almanya ve Japonya’ya silah zoruyla dikte ettirilen “Devlet girişimlerinin özel kesime devredileceği ve her alanın yabancı sermayeye açılacağı” şartları savaşın tarafı olmayan Türkiye tarafından gönüllü Kasım - 2018

olarak benimsenmiş ve bu politika değişikliği ile Marshall yardımına hak kazanılmıştır… Dün ‘sanayiyi bırakın tarımla kalkının’ diyen Dorr’lar, Thornburg’lar, Barker’ler ve onların patronları, bugün tarımı da bu ülkeye çok görecekler; tütünümüze, pancarımıza, tahılımıza ve hayvansal ürünlerimize… göz dikmişlerdir! Bağımsızlık, Atatürk’ü anlamak ve fikirlerini top yekün bir seferberlikle uygulamaya geçirmekle olacaktır.

1881_derneği 41


Ahmet Gürel

Atatürk Araştırmacısı

ATATÜRK VE DİN

A

tatürk-din ilişkisi ülkemizde sürekli tartışıla gelmiş konulardan biridir. Bu konuda yetkin olmayan kişilerin yaptığı yorumlar toplumda derin yaralar açmaktadır. Kendimi de bu konuda yeterli bulmadığım için, eski Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Nuri Yılmaz’ın “Atatürk’ün Din Anlayışı” adlı makalesinden alıntı yapmayı doğru buldum:

“Belirtmek gerekir ki, Atatürk din bahsinde en fazla gadre ve haksızlığa uğramış bir şahsiyettir. Bazı çevreler, din ile Atatürk arasında ters bağlantı kurarak Atatürk’ü dine karşı bir silah gibi gösterme gayreti içine girerken, kendilerini İslam’ın müdafii ve sözcüsü yerine koyan diğer bazı çevreler de haksız bir şekilde onu din düşmanlığıyla itham etmişlerdir.” Atatürk, hakkında binlerce kitap, makale, yorum yazılmış büyük bir devlet adamıdır. Atatürk’ün din 42

anlayışını onun hakkında yapılan yorumlardan ziyade, bizzat kendisinin bu konudaki söylev ve demeçlerine bakarak değerlendirmek gerekir diyen eski Diyanet İşleri Başkanı Yılmaz, değerlendirmelerine şöyle devam etmiştir: “Atatürk’ün din konusundaki görüş ve düşünceleri dikkatli bir şekilde incelendiğinde, onun din aleyhine ve dinsizlik anlamına gelebilecek herhangi bir sözüne rastlamak mümkün değildir. Aksine dinimizden, Hz. Peygamber’den övgü ve saygı ile bahseden, Müslümanlığından dolayı duyduğu onuru dile getiren pek çok sözleri vardır.” 29 Ekim 1923’te kendisiyle görüşen Fransız muhabiri Maurice Pernot’ya verdiği demeçte Atatürk, şöyle demiştir: “Türk milleti daha dindar olmalıdır, yani bütün sadeliği ile dindar olmalıdır, demek istiyorum. Dinimize bizzat hakikate nasıl inanıyorsam, Kasım - 2018

buna da öyle inanıyorum. Bilime karşı, gelişmeye karşı hiçbir şey ihtiva etmiyor. Hâlbuki Türkiye’ye istiklalini veren bir Asya milletinin içinde daha karışık, yapay, batıl inançlardan ibaret bir din daha vardır. Fakat bu cahiller, bu acizler sırası gelince, aydınlanacaktır. Onlar ışığa yaklaşmazlarsa kendilerini yok etmeye mahkûm etmişler demektir. Onları kurtaracağız.” Görülüyor ki Atatürk saf, temiz ve sade bir din anlayışı istemektedir. İslam dinine sonradan girmiş her türlü safsata, hurafe ve boş inançlara karşı akılcı bir din anlayışını benimsemiştir diyen eski Diyanet İşleri Başkanı Yılmaz makalesine şöyle devam etmiştir: “Bunun ilk adımını da Kur’an-ı Kerim’in milletin bütün fertleri tarafından okunup anlaşılabilmesini sağlamakla atmıştır. Cumhuriyetin kuruluşundan iki yıl bile geçmeden 21 Şubat 1925 tarihinde Meclis’teki bütçe müzakereleri sırasında


www.mavisehirdergisi.com

Kur’an-ı Kerim’in meal ve tefsirinin, Hadis-i Şerif tercümelerinin devlet imkânlarıyla yaptırılması için talimat vermiştir. Bunun üzerine mealin Mehmet Akif Ersoy, tefsirin Elmalılı Hamdi Yazır, hadis tercümelerinin de Kamil Miras tarafından yapılması kararlaştırılmıştır. Ancak, Mehmet Akif bilahare bu görevi bırakarak aldığı avansı iade etmiş, hem meal hem de tefsir yazma işi Hamdi Yazır tarafından yapılmıştır. Elmalılı Hamdi Yazır’ın hazırladığı 9 ciltlik tefsir 1935 yılında, Kamil Miras tarafından hazırlanan “Sahih-i Buhari Muktasarı Tecrid-i Sarih Tercemesi” isimli 12 ciltlik hadis tercümesi de 1928 yılında yayımlanmıştır.” Atatürk, Kuran’ın Türkçeye çevrilmesinin şu gerekçeyle yapıldığını anlatıyor: “Türk, Kuran’ın arkasından koşuyor, fakat onun ne dediğini anlamıyor. İçinde neler var bilmiyor ve bilmeden tapınıyor. Benim maksadım, arkasından koştuğu kitapta neler olduğunu Türk anlasın.” Ayrıca bu gerekçeyle hutbelerin de Türkçeleşmesini sağlamıştır. Ona göre hutbe demek, söz söylemek demektir.

Atatürk hakkında en ciddi eserleri ile bütün dünyada ün salmış General Sherril Kur’anın Türkçeye tercüme edilmesine ve sonuçlarına daha o zaman kitabında en geniş yeri vermiştir. General Sherril, bu konudaki anısında şunları yazmıştır: “Paris’ten Semplon Ekspres ile İstanbul’a iki buçuk günde varılır. Bu zamanın büyük bir kısmını çok enteresan aynı zamanda da o kadar güç olan Türkçe dilini öğrenmeye adadım. Yataklı vagon kondüktörünün Türk olduğunu anlayınca, ara sıra gelip bana bazı kelimelerin nasıl söyleneceğini öğretmesini sağladım. Yolculuğumuzun son gününde geçen yıl Türk hükümetinin Kur’anı Türkçeye çevirmek için vermiş olduğu karar hakkında ne düşündüğünü sordum. Cevabı beni çok ilgilendirdi. Çünkü bu karşılık, hükümete bir küskünlüğü ve de hükümetten çıkarı olmayan basit bir adam tarafından verilmişti. Müslüman olmakla beraber dininin buyruklarını yerine getirme hususunda sofu olmadığını hele son yıllarda bütün günleri demiryolu trenlerinde geçtiğinden camiye bile gidemediğini, dua filân okumak

Kasım - 2018

âdetini de unuttuğunu söyledi. Kısaca bu adam Genel savaştan sonraki modern insanlardan biri idi. Nitekim her dinde ve her memlekette böylelerinden birçoğu vardır. Bana söylediklerini naklediyorum: ‘Evimizde daima bir Kur’an bulunurdu. Hem de ne süslü, ne güzel! Bununla daima göğsümüz kabarır ve kitabı orta masanın üstünde bulundururduk. Ancak Kur’anımız dinî bir kitaptan ziyade bir süs yerine geçiyordu. Çünkü hiçbirimiz Arapça okumasını bilmiyorduk. Kur’anın Türkçeye çevrileceğini ilk işittiğim zaman, biraz canım sıkılmıştı. Çünkü biz Müslümanlar her nedense, kitabın içindeki Tanrı sözlerinin, Peygamberin ağzından Arapça çıktığından o dille kalmasını isterdik. Ancak bu iş için zihnimi bile yormadım. Çünkü bir yataklı vagon kondüktörünün gündelik işlerinden başka şeyler düşünmesine de vakti yoktur. Tercüme işi bittikten bir müddet sonra merak ederek ucuz bir nüsha alıp okudum. Kitapta uygulaması çok kolay ve en iyi birtakım öğütler bularak şaştım kaldım; o zamandan beri de bunlardan bazılarını tekrar tekrar okudum durdum. Efendim, bunu siz de okumalısınız.’”

43


Bu konudaki başka bir anıyı da Hafız Sadettin (Kaynak)’den dinleyelim: Bir gün Dolmabahçe Sarayı’nın büyük muayede salonunda, saz takımını toplamıştı. Kanunî Mustafa, Mısırlı İbrahim, Nubar, Hafız Kemal, Hafız Rıza, Hafız Fahri, hep orda idik. Atatürk, bir imtihan ve tecrübe yapmaya hazırlanmış görünüyordu. Elinde, Cemil Said’in tercümesi, Türkçe Kur’an-ı Kerim vardı. Evvelâ Hafız Kemal’e verdi, okuttu, fakat beğenmedi: “Ver bana ben okuyacağım” dedi. Gerçekten okudu amma, hâlâ gözümün önündedir, askere kumanda eder, emirler verir gibi bir ahenk ve tavırla okudu. Bunun da farkına vardı. Kur’anı sıra ile dolaştırmaya başladı. Hafızlara birer birer okutuyordu. Solunda Hafız Kemal, sağında ben vardım. Hepsi okuduktan sonra, sıra bana geldi. Hiç unutmam, Kur’anı ötekilere verdiği gibi kapalı değil, açmış, önceden işaret ettiği anlaşılan sayfanın alt kısmını göstererek: “Bu işaret ettiğim ayeti okuyacaksın” 44

diye vermişti. Baktım, Nisa suresinin 27. ayeti. Okumaya başladım: “Validelerinizi, kızlarınızı, hemşerilerinizi ve birader veya hemşirelerinizin kızlarını, sütninelerinizi, sütkız kardeşinizi, kadınlarınızın validelerini, nikâhınız altında bulunmuş kadınların vasiliği size verilmiş kızlarını nikâhla almak size haramdır. Yalnız birlikte yatmadığınız kadınların kızlarını almakta hiçbir günah yoktur. Kendi oğullarınızın eşlerini ve iki kız kardeşi nikâh etmeyiniz. Lâkin bir oldubittiye gelmiş ise, Allah gafur ve rahimdir.” Atatürk, bu son cümleye: “Bu saçmalıktır... Böyle şey olmaz diye, hiddetle itiraz etti. Haklı idi. Ben de okurken bunda bir yanlışlık olduğunu hissetmiş, fakat kitaba göre harfi harfine okumak mecburiyetinde kalmıştım.” “Paşam, bu tercüme yanlıştır, Kur’an böyle değildir” dedim. “İspat et, yanlış olduğunu” dedi. Cevap verdim: “Kur’andaki aslı: iki kız kardeşle evlenmek haramdır. “Yaa” diye hayretle yüzüme Kasım - 2018

bakışından da belli idi ki, Atatürk bu tercümenin sakat olduğunu bilmiyordu. Bunun üzerine; bu yanlışlığın sebebinin, bu tercümenin Kur’anın aslından değil, Fransızcasından tercüme edilmiş olduğu anlaşıldı ve yarım saat bu tercüme yanlışlığını tartıştık. Fakat okuyuşumu beğenmişti. Ertesi akşam yalnız beni çağırdı. Yanında İsmet Paşa’dan başka kimse yoktu. Beni, yine ortalarına oturttular. Atatürk: “Dün akşam söylediğini, tekrar et” buyurdu. Yanlışlık meselesini anlattım. Arkamı sıvayarak; “Aferin... Gerçekten hafızmışsın” diye iltifatta bulundu. Meğer Kur’anın aslı ile diğer kitapları tetkik ederek, karşılaştırmış, yanlışlığı o da tespit etmiş. “Bu tercümeyi bırakalım. Mehmet Akif’in tercümesini alalım” diyordu amma, bütün aramalara rağmen, Akif’in Mısır’da bulunan tercümesi bir türlü ele geçirilemedi. Bir müddet sonra, Mısır’a gittiğim zaman, Akif’in de, herhangi bir yanlışlığa düşmek ihtimalini düşünerek, tercümesini


www.mavisehirdergisi.com

yakmış olduğunu öğrendim. Türkçe Kur’anın, anlattığım bu tercümesinden sonra, Fatih Camii’nde, ilk defa Türkçe Kur’an okudum. Bundan sonra, Türkçe hutbeye sıra gelmişti. Atatürk: “Haydi bakalım... Türkçe hutbeyi de Süleymaniye Camii’nde oku! Amma, okuyacağını evvelâ düzenle, bir göreyim” dedi. Yazdım, verdim. Beğendi. Fakat: “Paşam, bende hitabet yeteneği yok, bu başka iş, hafızlığa benzemez” dedim. “Zararı yok, bir tecrübe edelim” buyurdu. Bunun üzerine tekrar sordum: “Minbere çıkarken sarık saracak mıyım?” “Hayır, sarığı bırak... Benim gibi, baş açık ve fraklı.” Ne diyeyim, devrim yapılıyor, peki, dedim. O gün, hıncahınç olan Süleymaniye Camii’nde cemaat arasına karışmış yüz elli de sivil polis vardı. Bu tedbirin yerinde olduğu da çok geçmeden anlaşıldı. Ben Türkçe hutbeyi okur okumaz, kalabalık arasından, daha sonra Arap olduğu anlaşılan biri, sesini yükselterek: “Bu namaz olmadı” diye bağırdı. “Fakat çok şükür, itiraz eden yalnız bu Arap’tı. Onu da derhal karakola götürdüler.” Atatürk, Edirne’yi ziyaretinde Mimar Sinan’ın o muhteşem camiine bir müddet hayran hayran baktıktan sonra cami konusundaki düşünce ve hislerini şu sözlerle belirtir: “Camiler, birbirimizin yüzüne bakmak için yapılmamıştır; Camiler, itaat ve ibadet ile beraber din ve dünya için neler yapılmak lâzım geldiğini düşünmek yani danışmak için yapılmışlardır.” “Minberler halkın beyinleri, vicdanları için bir iyilik, doğruluk ve bir aydınlanma kaynağı olmuştur. Böyle olabilmek için minberlerden yankılanacak olan sözlerin bilinmesi, anlaşılması, sanat ve ilim gerçeklerine uygun olması gerekmektedir. Değerli hatiplerin siyasi ve toplumsal olayları ve medeni durumları ve gelişmeleri her

gün izlemeleri zorunludur. Bunlar bilinmediği takdirde halka yanlış bilgiler verilmiş olur. Bundan dolayı, hutbeler tamamen Türkçe ve çağın gereklerine uygun olmalıdır. Ve olacaktır” sözleri, onun bu konudaki engin düşüncesini yansıtmaktadır. Eski Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Nuri Yılmaz makalesini şöyle tamamlamıştır: “Atatürk, aynı ismi taşıdığı Hz. Peygamber’e son derece bağlı ve saygılı bir insandı. Bu saygı ve bağlılığı ifade etmesi açısından şu olayı nakletmemiz yerinde olacaktır: Batılı bir oryantalistin, Hz. Peygamber hakkında yazdığı bir kitap kendisine sunulur. Kitapta Yüce Peygamberimizden ‘Cezbeye tutulmuş sönük bir derviş’”diye söz edilmektedir. Bunu okuyunca Atatürk öfkelenerek şöyle der: “Bu gibi cahil adamlar O’nun yüksek şahsiyetini ve başardığı Kasım - 2018

büyük işleri kavrayamazlar. O, Allah’ın birinci ve en büyük kuludur. O’nun izinde bugün milyonlarca insan yürüyor. Benim, senin adın silinir, fakat sonsuza kadar O anılacaktır, yaşayacaktır.” Bu önemli din adamının yazdıklarına ne eklenebilir. Gerçek dini bilgisi olmadan ve de Atatürk ile ilgili hiçbir kitap okumadan bu hassas konuda ahkâm kesenleri kınıyorum. Atatürk ve onun mücadele arkadaşları olmasaydı, bu coğrafyada ezan sesi yerine çan sesleri duyulacağını düşünmemek aymazlıktır. Size devrimizin önemli bir olayında bugüne kadar yayınlanmamış, belki de unutulmuş bir parçasını açıklayacağım. Onu açıklamış olmak o devrimin bütün parçalarını adım adım takip etmiş bir vatandaş sıfatıyla benim hem vatani, hem de vicdani bir borcumdur diyen 1. Meclisin ateşli konuşmacısı Esat 45


(İleri) Hoca, şunları anlatır: “…Henüz Büyük Taarruz olmamıştı. Bir gün Gazi, bütün komutanlar ve hocalar toplansın demişti. Çadırında toplandık ve hepimize ayrı ayrı övdükten sonra şu soruyu sordu: ‘Din için yol bir midir, yoksa başka başka mıdır?’ Sustuk, bakıştık. Gazi, hepimizden birer birer yanıt istedi. Yanıtımız: ‘Elbette birdir’ oldu. Gülümsedi: ‘Öyle olması lazımdır, fakat öyle değildir. Bakınız İstanbul Hükümeti beni idama mahkûm etti ve orada bulunan dinin en büyük ulemaları da bunu onayladı. Burada da dinimizin en büyük ulemaları İstanbul Hükümeti’nin verdiği ve Şeyhülislamın onayladığı fetvayı onaylamadı. O halde din için yol bir değildir demek oluyor.’ Hepimiz susmuştuk, Gazi bir daha bizleri süzdü, sonra: ‘Din ve dünya işlerini birbirinden ayırmak lazımdır.’ Toplantı bitmişti, dağıldık. İşte Mustafa Kemal’in bu toplantıdan sonra verdiği din ile dünya işlerini birbirinden ayıran kararı Büyük Taarruz’dan sonra çok önce bu toplantıda vermişti. Karar gelişigüzel bir karar değildi. Kısaca durumu şöyle açıklıyordu: İstanbul Hükümeti’nin Şeyhülislam Dürrizade Abdullah Efendi Milli 46

Mücadeleyi ‘Sultanın emri’ne karşı olarak nitelendirmiş, Milli Mücadele’nin dini reisi Rıfat (Börekçi) Hoca ise bu fetvanın ‘Halifenin esirliği ve düşmanın baskısı sonucu verilmiş olduğunu ve esir halifenin emirlerinin şer’ian geçerli olmadığı’ konusunda gene bir fetva ile İstanbul Hükümeti’nin kararını iptal etmişti.” Gazi Orman Çiftliğinde dinlenen Atatürk’e din anlayışını soran eski Ankara Belediye Başkanı Asaf İlbay’a O’nun verdiği yanıt, yukarıdaki anıyla paralellik taşımaktadır: “…Din, bir vicdan meselesidir. Herkes, vicdanının emrine uymakta serbesttir. Biz dine saygı gösteririz. Düşünüşe ve düşünceye karşı değiliz. Biz sadece, din işlerini millet ve devlet işleriyle karıştırmamaya çalışıyor, kasıt ve eyleme dayanan körü körüne yapılan hareketlerden sakınıyoruz. Yobazlara asla fırsat vermeyeceğiz.” Din adına yapılan yanlışları belirten Atatürk’e ait iki anı ile yazıma devam ediyorum: “Sakarya Meydan Savaşı Türk silahlarının utkusu ile sona ermiş, Gazi Mustafa Kemal Paşa Ankara’ya dönüyordu. Yirmi gün geceli gündüzlü büyük bir endişe ve karamsarlık içinde yaşayan Ankaralılar, düşmanı Kasım - 2018

yenen ordunun başkomutanına karşılama töreni düzenlemişlerdi. Ankara Garından başlayarak şehre doğru yolun iki yakasında dizilen hükümet ve meclis üyeleri, memurlar, öğrenciler, esnaf ve halk, Gazi geçtikçe alkış tutuyorlar ve arkasına takılarak büyük bir alay halinde ilerliyorlardı. Meclis binasının önüne gelindiğinde, Gazi bakmış ki alayın başında bulunanlar yukarıya doğru yol almaktaydı. Ankaralılar bu töreni şöyle düzenlenmişti; ‘cemaat’ halinde Hacı Bayram Veli’nin türbesine gidilecek, onun ‘yüksek maneviyatının yardımı ile’ kazanılan bu büyük zafer için orada dua edilecek ve sonradan Meclis’e dönülecekti. Gazi: ‘Öyle şey olmaz, yurt toprağını karış karış kanını akıtarak ve canını vererek savunan Mehmetçiğin hakkını ben evliyalara kaptırmam’ deyip doğruca Meclis binasına girmiştir. Gazi bu olayı anlatırken şunları ilave etti: ‘Kimileri benim bu davranışıma kamunun inancını inciten yersiz bir davranış gözü ile bakmış olabilirler; ama ben, hele yurdun savunmasında, güvenilecek gücün evliyaların, yatırların ‘maneviyatı’ olamayacağını hatırlatmayı artık zorunlu bulmuştum.”


www.mavisehirdergisi.com

Mahmut Esat Bozkurt’tan bu konuda başka bir anı şöyledir: “Bir gün Hacıbayram Camii’ne gittik. Gazi Mustafa Kemal Paşa da beraberdi. Ben o zaman Ekonomi Bakanı idim. Camiden tekbirle çıktık. Meclise geldik. Bir de müezzin geldi. Müezzin ezan okudu. Meclis kapısından içeri gireceğimiz zaman, Gazi’nin önüne sırmalı elbiseler giyinmiş bir imam dikildi. Gazi ne istediğini sordu. İmam ellerini kaldırdı: ‘Dua etmeden girilmez’ dedi. Gazi: ‘Bu yurt Mehmetçiğin süngüsüyle kurtarıldı ve bu Meclis onun çabasıyla kuruldu; yoksa senin duanla değil. Çekil oradan’ dedi ve imamı eliyle iterek Meclis’e girdi. Meclis Başkanına da: ‘Türk askerinin yerine neden bu imamı koydunuz?’ Diye darıldı.” Gazi Mustafa Kemal Paşa, 1932 yılında Kayseri’ye geldiği zaman bir binanın açılış töreninde bulunmuştu. Orada bulunanlardan biri, bir imamı ileri doğru iterek: “İzin verirseniz, hoca efendi dua etsin’ dedi. Gazi: ‘İstemez, dedi. Tanrı benim dilimden de anlar. Ona ille anlamadığımız bir dilde, ne söylediğimizi bilmeden dua etmemiz şart mı?” Meclisten Hilafetin kaldırılması konuşulduğu günlerden önemli bir anıyı aktarıyorum:

“O günkü gündem bu idi. Bütün milletvekilleri noksansız meclisteydiler, İzmir milletvekili Seyit Bey, Hilafet konusunda ilmi ve esaslı bir konuşma yapıyordu. Bu sırada bazı arkadaşlar arasında İstanbul’daki Hilafeti yok edersek kim Halife olacak? Diye dedikodu geçiyordu… Bu sırada, Isparta milletvekili rahmetli Hacı Hüsnü Efendi ayağa kalktı: ‘Gazi Paşamız Halife olsun… Teklif ediyorum’ der demez orada bulunan Gazi birdenbire kükredi: ‘Hoca! Hoca! Ne yapıyorsun, otur yerine.’ Gözlerinden fışkıran kıvılcımlar kalbimin en derin noktasına kadar işlemişti. Hocanın rengi bozuldu ve yerine oturdu. Ben, Gazi’nin iki defa kükrediğini gözümle gördüm. Gözündeki şimşeğin çaktığını iki defa gördüm. Biri bu, diğeri de şöyle bir olaydı: Bir gün mecliste, halk partisi tüzüğü konuşulduğu zaman, Konya milletvekili Naim Hazım kürsüde ağır eleştirilerde bulunuyordu. Eleştiriler hiç de hoşa gidecek şeyler değildi. Hoca bir aralık: ‘Bu asri kelimesi ne demektir?’ Deyince, Gazi, başkanlık makamında oturduğunu unutarak, yukardan konuşmacıya doğru eğilerek: ‘Adam olmak demektir, hocam adam olmak...’ demişti. Hoca da yığılır gibi yerine çöktü. Doğrusu bütün devrimlerin programının da özeti bu idi.”

Kasım - 2018

Atatürk’ün gerçek din adamına gösterdiği saygıyı Cevat Hakkı Tarım şöyle anlatır: “Gazi, 1933 Şubat ayında Kırşehir’de bir geziye katılmıştı. Sofrada Gazi, Müfit (Kurutluoğlu) Efendi’yi karşılayıcılar arasında göremediğini söyler. Gazi’nin ne amaçla böyle konuştuğunu birden kavrayamayan Vali: ‘Bir dava kovuşturması için yakın ilçelerden birine gittiğini biliyorum. Burada olsalardı, masanızda yer alırdı Paşam’ dedi. Valinin bilerek verdiği cevaptaki anlamı sezen Gazi: ‘Hoca burada olmasalardı, eşleri onun iznini almadan karşılamaya gelmezdi. Ben, Hoca’nın memleketine konuk olarak geldim. Eski arkadaşlığımızın hatırını sayarak gelmeleri gerekirdi. Hoca, eşlerini göndermek suretiyle Türklerin güzel bir geleneğini yeniden canlandırmış oldular, selamlarımı söylersiniz.’” Cumhurbaşkanı Gazi Mustafa Kemal Paşa 1924 yılında Rize’ye yaptığı seyahatte medreselerin açılması için kendisine başvuran hocalara; hiddet ve şiddetle ve herkesin önünde: “Para istiyorsanız size millet yeteri kadar verecektir. Açsanız karnınızı doyuracaktır. Medreseler bir daha açılmayacaktır anladınız mı?” Diye bağırdı. Atatürk’ü bir daha eserleriyle ve emanetleriyle anıyor, rahmet diliyorum.

47


Av. Kemal BUĞDAY

DÖVIZLE SÖZLESME YAPMA YASAGI

T

ürk Lirası karşılığında dövizin aşırı değer kazanması takribinde Türk ekonomisinde yaşanılan büyük sıkıntı sonucunda Türk Lirasının değerinin döviz karşısında değerinin korunması için bir takım önlemler alınması yoluna gidilmiş ve önce Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayip ERDOĞAN tarafından 12 Eylül 2018 tarihininde açıklanan 85 sayılı karar ile “07.08.1989 tarihli ve 32 Sayılı Türk Parası Kıymetini Koruma Hakkında Kararın’un 4.maddesine eklenen bent ile bir takım değişikler yapılmıştır.

leasing ile ile iş,hizmet ve eser sözleşmelerinde sözleşme bedeli ve bu sözleşmelerden kaynaklanan diğer ödeme yükümlülükleri döviz cinsinden veya dövize endeksli olarak kararlaştırılamaz.” düzenlemesi getirilmiştir. Görüldüğü üzere Türkiye’de yerleşik kişlerin Bakanlıkça belirlenen haller dışında kendi aralarındaki menkul ve taşınmaz alım satımlarında, menkul ve taşınmaz kiralamalarında, taşıt ve finansal kiralama da dahil olmak üzere ödemelerin Türk Lirası üzerinden kararlaştırılması ve yapılması zorunlu hale gelmiştir.

Söz konusu kararın 4. maddesine eklenen g benti ile; “Türkiye’de yerleşik kişilerin,Bakanlıkça belirlenen haller dışında,kendi aralarındaki menkul- gayrimenkul alım-satım, taşıt ve finansal kiralama dahil her türlü menkul ve gayrimenkul kiralama,

Yine bu karara eklenen geçici 8.madde ile; bu kararın yukarıda belirtilen 4.maddesinin yürülüğe girdiği tarihten itibaren otuz gün içinde, söz konusu bentte belirtilen ve daha önce akdedilmiş yürürlükteki sözleşmelerdeki döviz cinsinden kararlaştırılmış bulunan bedellerin

48

Kasım - 2018

Bakanlıkça belirlenen haller dışında Türk Parası olarak taraflarca yeniden belirlenmesi zorunluluğu getirilmiştir. Sonrasında ise 6 Ekim 2018 tarihli Resmi Gazetede Hazine ve Maliye Bakanlığı’ndan “Türk Parası Kıymetini Koruma Hakkında 32 sayılı Karara İlişkin Tebliğ (Tebliğ No:200832/34)’de Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ (Tebliğ No:2018/32/51) yayınlanmıştır. Yayımlanan tebliğ ile Türkiye’de yerleşik kişilerin; kendi aralarında akdedecekleri, konusu serbest bölgeler dahil yurt içinde yer alan gayrimenkuller olan, konut ve çatılı işyeri dahil gayrimenkul satış sözleşmelerinde ve kiralama sözleşmelerinde sözleşme bedelinin ve bu sözleşmelerden kaynaklanan diğer ödeme yükümlülüklerinin döviz cinsinden veya dövize endeksli


www.mavisehirdergisi.com

olarak kararlaştıramayacakları düzenlenmiştir. Türkiye’de yerleşik kişiler; yurt dışında ifa edilecekler dışında kalan, kendi aralarında akdedecekleri, iş sözleşmelerinde sözleşme bedelini ve bu sözleşmeden kaynaklanan diğer ödeme yükümlülüklerini döviz cinsinden veye dövize endeksli olarak kararlaştıramazlar. Yine Türkiye’de yerleşik kişiler; kendi aralarında akdedecekleri danışmanlık, aracılık ve taşımacılık dahil hizmet sözleşmelerinde, sözleşme bedelini ve bu sözleşmeden kaynaklanan diğer ödeme yükümlülüklerini döviz cinsinden veya dövize endeksli olarak kararlaştıramazlar. Ancak; a)Türkiye Cumhuriyeti Devleti ile vatandaşlık bağı bulunmayan kişilerin taraf oldukları hizmet sözleşmeleri, b) İhracat, transit ticaret, ihracat sayılan satış ve teslimler ile döviz kazandırıcı hizmet ve faaliyetler kapsamında yapılan hizmet sözleşmeleri, c)Türkiye’de yerleşik kişilerin yurt dışında gerçekleştirecekleri faaliyetler kapsamında yapılan hizmet sözleşmeleri, ç)Türkiye’de yerleşik kişilerin, kendi aralarında akdedecekleri, Türkiye’de başlayıp yurt dışında sonlanan ve yurt dışında başlayıp Türkiye’de sonlanan elektronik haberleşme ile ilgili hizmet sözleşmeleri kapsam dışında bırakılmıştır. Türkiye’de yerleşik kişiler; kendi aralarında akdedecekleri, 16/12/1999 tarihli ve 4490 sayılı Türk Uluslararası Gemi Sicili Kanunu ile 491 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunda tanımlanan gemilerin inşası, tamiri ve bakımı dışında kalan eser sözleşmelerinde sözleşme bedelini ve bu sözleşmelerden kaynaklanan diğer ödeme yükümlülüklerini döviz cinsinden veya dövize endeksli olarak kararlaştıramazlar. Türk Parası Kıymetini Koruma Hakkında 32 Sayılı Kararın Geçici

8. maddesinin yürürlüğe girdiği tarihten önce akdedilmiş bulunan iş makineleri dâhil taşıt kiralama sözleşmeleri anılan geçici madde hükmünden istisnadır. Sözleşme bedeli ve bu sözleşmelerden kaynaklanan diğer ödeme yükümlülükleri döviz cinsinden veya dövize endeksli olarak kararlaştırılması mümkün olmayan sözleşmelerde yer alan bedellerin Türk Parası Kıymetini Koruma Hakkında 32 Sayılı Kararın Geçici 8 inci maddesi kapsamında Türk parası olarak taraflarca yeniden belirlenmesi zorunlu kılınmıştır. Sözleşme bedeli ve bu sözleşmelerden kaynaklanan diğer ödeme yükümlülükleri döviz cinsinden veya dövize endeksli olarak kararlaştırılması mümkün olmayan sözleşmelerde yer alan bedeller Türk Parası Kıymetini Koruma Hakkında 32 Sayılı Kararın Geçici 8. maddesi kapsamında Türk parası olarak taraflarca yeniden belirlenirken mutabakata varılamazsa; akdedilen sözleşmelerde döviz veya dövize endeksli olarak belirlenen bedeller, söz konusu bedellerin 2/1/2018 tarihinde belirlenen gösterge niteliğindeki Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası efektif satış kuru kullanılarak hesaplanan Türk parası cinsinden karşılığının 2/1/2018 tarihinden bedellerin yeniden belirlendiği tarihe kadar Türkiye İstatistik Kurumunun her ay için belirlediği tüketici fiyat endeksi (TÜFE) aylık değişim oranları esas alınarak artırılması suretiyle belirlenecektir. Türk Parası Kıymetini Koruma Hakkında 32 Sayılı Kararın Geçici 8. maddesinin yürürlüğe girdiği tarihten önce akdedilen konut ve çatılı iş yeri kira sözleşmelerinde döviz veya dövize endeksli olarak belirlenen bedeller bu fıkranın ilk paragrafına göre iki yıllık süre için Türk parası olarak belirlenir. Ancak, Türk parası olarak belirlemenin yapıldığı kira yılının sonundan itibaren bir yıl geçerli olmak üzere; Türk parası olarak belirlenen kira Kasım - 2018

bedeli, taraflarca belirlenirken mutabakata varılamazsa, belirleme tarihinden belirlemenin yapıldığı kira yılının sonuna kadar Türkiye İstatistik Kurumunun her ay için belirlediği tüketici fiyat endeksi (TÜFE) aylık değişim oranları esas alınarak artırılması yoluyla belirlenir. Bir sonraki kira yılı Türk parası cinsinden kira bedeli ise, taraflarca belirlenirken mutabakata varılamazsa, önceki kira yılında geçerli olan kira bedelinin Türkiye İstatistik Kurumunun belirlediği tüketici fiyat endeksi (TÜFE) aylık değişim oranları esas alınarak artırılması yoluyla belirlenir ve belirlenen Türk parası cinsinden kira bedeli bu fıkrada belirtilen iki yıllık sürenin sonuna kadar geçerli olur. Bu fıkra hükmü, bu madde uyarınca sözleşme bedeli ve bu sözleşmelerden kaynaklanan diğer ödeme yükümlülükleri döviz cinsinden veya dövize endeksli olarak kararlaştırılması mümkün olmayan sözleşmelerde tahsili yapılmış veya gecikmiş alacaklar için uygulanmayacaktır. İstisna tanınan tarafların mutabakatıyla yeni yapılacak sözleşmelerin Türk parası cinsinden yapılmasını veya mevcut döviz cinsinden veya dövize endeksli sözleşmelerde yer alan bedellerin Türk Parası Kıymetini Koruma Hakkında 32 Sayılı Kararın Geçici 8 inci maddesi uyarınca Türk parası olarak yeniden kararlaştırılmasını talep etmesi durumunda sözleşmelerde yer alan bedeller Türk parası cinsinden kararlaştırılacaktır. Alınan söz konusu önlemler Türk Lirasının döviz karşısında aşırı değer kaybının önlenmesi yönünden yerinde ve etkili olmuştur. Türk Lirasının para birimi olarak kullanılmasının yaygınlaştırılması ve istisnalar dışında kullanımının zorunlu hale getirilmiş olması ile birlikte Türk Lirasının yabancı para birimleri karşısında değerinin korunması yönünde önemli adımlar atılmıştır.

49


eşyalarımızın sahibiyiz. Poliçe kapsamına giren rizikolardan birinin (yangın, deprem, hırsızlık, su hasarı, vs) meydana gelmesi halinde biz de eşyalarımız açısından zarara uğrarız. Dolayısıyla mülkün sahibi olmamış olsak da, risk altında olmadığımızı söyleyemeyiz. Özgür Muharrem ŞİŞİK Sigorta Danışmanı ozgur@kavramsigorta.com.tr

KİRACILARIN KONUT SİGORTALARI

E

vlerinde kiracı olarak yaşayan kişiler konut sigortasının kendileri için gerekli bir ürün olmadığını düşünebiliyorlar. Sadece ev sahipleri tarafından satın alınabilecek bir poliçeymiş gibi algılıyorlar muhtemelen. Öncelikle yaşadığımız konutlardaki sahiplik durumlarımıza göre 3 farklı alternatif olduğunu belirtmek isterim. Her bir alternatife göre poliçede verilen temel teminatlar şöyledir: • Sahip olduğu evde yaşayanlar: Bina teminatı, eşya teminatı • Kiracı olarak bir evde yaşayanlar: Eşya teminatı • Sahip olduğu evi kiraya verenler: Bina teminatı Aslında sadece bu 3 farklı durumu ortaya koymak dahi sorunun cevabının anlaşılması için yeterli olmuştur. Fakat kiracı da olsak ev sahibi de olsak konut sigortasının bizim için ne derece önemli olduğunu anlatmak için biraz daha detaylandırmak gerekiyor. Herkes sahip olduğu değerleri güvence altında tutmak ister. Kiracı olarak yaşarken yaşadığımız evin sahibi olmayabiliriz fakat

50

Aynı şekilde içinde yaşamadığımız bir evimiz varsa, o evi kiraya verip vermediğimizden bağımsız olarak oraya da sigorta yaptırmak gerekmektedir. Çünkü az önce bahsettiğimiz rizikolar evimiz için de bir tehdit oluşturmaktadır. Sorumluluklarımız olduğunu unutmamak gerekir. Küçük bir senaryo yazalım: Kiracı olduğumuz evde, musluğu açık unutup evde çıktığımızı düşünelim. Eve geri döndüğümüzde parkelerin komple su altında kalmış olduğunu görüyoruz. Hemen gerekli kurulama işlemlerini yapıyoruz ama çoktan parkeler suyu emmiş bile. Ertesi gün konuyu ev sahibine haber veriyoruz ve kendisi bize diyor ki, “hiç dert etme, ben zaten evin sigortasını yaptırmıştım, hasarı sigorta şirketi karşılar.”. Gerçekten de öyle oluyor ve ertesi gün bir eksper gelip hasar tespitinde bulunuyor. Ev sahibine hasara ilişkin tazminat ödeniyor ve ev sahibi kabaran parkelerin değiştirilmesi işlemini başlatıyor. Buraya kadar her şey çok güzel. Fakat aradan bir süre geçince posta kutumuzda bir tebligat görüyoruz. Hasar ödemesini yapan sigorta şirketi göndermiş. İçeriği ise, ev sahibimize ödenen hasar tutarının belirtilen süre içinde sigorta şirketine ait ilgili hesaba ödenmesi yönünde bir talep. Ödenmemesi durumunda yasal işlemlerin başlatılacağı da belirtilmiş. İlk olarak ev sahibini arayıp durumu anlatıyoruz. O da sigorta acentesini arayıp tebligatın sebebini soruyor. Acente de gerekli araştırmasını yaparak ödenen tazminatın, hasarın oluşmasına neden olan kiracıya rücu edilmiş olduğunu bildiriyor. Durumu öğrendiğimiz anda aklımızda Kasım - 2018

şu soru beliriyor ve doğal olarak öfkeleniyoruz: “Ödediği parayı geri alıyorsa sigorta yaptırmanın ne anlamı kaldı ki?” Sigorta şirketleri hasarları kendi kasasından ödeyen şirketler değildir. Topladıkları primlerle, meydana gelen hasarların tazmin edilmesini organize eden fon yönetimi şirketleridir demek daha doğru olur. Buradan yola çıktığımızda bu senaryodaki sorunun da cevabı ortaya çıkıyor. Sigorta şirketi, kendini güvence altına almak için prim ödemiş olan kişiye hizmetini sunmuştur. Fakat ödemeyi yaptıktan sonra, halefiyet ilkesi gereği, hasarını ödediği kişinin sahip olduğu yasal haklar kendisine geçmiş ve sorumluya tebligat göndermiştir. Aynı senaryoyu ev sahibi için de düşünebiliriz. Binanın parçası olan borulardan birinin patlaması sonucu evi su basmış ve kiracının pek çok eşyasının zarar görmüş olması halinde, bunu tazmin etmesi gereken ev sahibinin kendisi olacaktır. Benzer şekilde su hasarı olarak, ya da sorumluluğumuz dahilinde ortaya çıkan yangın nedeniyle komşularımızın göreceği zararları da yine ödemek durumundayız. İşte kiracı olarak ya da ev sahibi olarak, yaptıracağımız konut poliçeleri, evimize/eşyalarımıza teminat sağlamanın yanında, sorumluluklarımızı da güvence altına alması nedeniyle çok önemlidir. Yukarıdaki senaryoların tümünde, herkesin kendine ait bir sigorta poliçesi olması durumunda, kimsenin cebinden para çıkmamış olacaktır. Doğru bir sigorta poliçesine sahip olduğunuz zaman, ortaya çıkacak hasarların maddi boyutlarından korkmanıza gerek yoktur. Güzelliklerle dolu günler dilerim.


www.mavisehirdergisi.com

MONKA TASARIMLARI ILE RUHUNUZA DOKUNUYOR

1952 yılında İzmir Kuyumcular Çarşısında başlayan Kaya Kuyumculuğun 3.kuşak torunu Gürhun Kaya tarafından yaratılan Monka, globalleşen dünyadaki sembolleri ve anlamlarını gümüş üzerinde yorumlamış. Yapılan tüm tasarımların bir anlamı ve hikâyesi olduğuna değinen Gürhun Kaya, nasıl ki duygular ve anlamlar dünyanın neresine giderseniz gidin bir bütün ise, Monka tasarımları bu bütünlüğe ve sizleri tamamlayacak bir ruha sahip; Bu yüzden ‘’Sizin Ruhunuz.’’ Sloganı ile yola çıktık dedi. Şu anda sadece online satış olarak hizmet veren Monka, yakında Türkiye genelinde belirli noktalarda satılacağını da duyurdu.

Biraz kendinizden bahseder misiniz? 1986 yılında İzmir’de doğdum. İzmir Ekonomi Üniversitesi/Güzel Sanatlar bölümünden mezun olduktan sonra 2018 yılında ailenin 3. kuşağı olarak kuyumculuğun bir dalı olan gümüş üzerine, dış pazarda hala devam etmekte olan Antalya Club Med Kemer Tatil Köyü içerisindeki Belor Mücevherat bünyesindeki MONKA’yı yarattım. 1952’den günümüze aileden gelen geleneği, globalleşen dünya pazarında kendine özgü gümüş tasarımları müşterilerimizin beğenisine sunmak üzere tasarladık. Takı tasarımı yapmaya nasıl karar verdiniz? Ailem dış pazarda 1977 yılından beri kuyumculuk sektöründe faaliyet gösteriyor. Yıllardır klasik ve bilinen tasarımların kullanıldığını ve kendini tekrar ettiğini gördüm. Üniversitede eğitimini aldığım ve çocukluğumdan beri aşina olduğum için bu çizgilerden çıkarak, çizmeye ve yaratmaya başladım ve Monka ile bunu iç pazarda başlatmaya karar verdim. www.monkajewelry.com Kasım - 2018

Tasarımlarınıza hakim olan temel düşünce nedir? İlham kaynağınız genelde ne oluyor? Tasarımlarımda en önemli faktör ve detay, tasarımların üniversal olması. Her kültürde bir anlam ifade eden tasarımları yorumlamaya ayrıca özen göstermekteyim. Globalleşen dünyada insanların bir olduğu ve hissetiği gerçeğinin unutulduğunu düşünüyorum. Bu hisleri tasarımlara yükledim ve bu yüzden Monka olarak “Sizin Ruhunuz.’’ sloganını kullandık. Kişiye özel tasarımlar yapıyor musunuz? Tasarımlar zaten kişilerin kendilerini özel hissetmesi için hazırlanmakta. Aldıkları ürünlerin başka hiç bir markada göremeyecekleri garantisini vermekteyiz.

Instagram: monkajewelry 51


BITKI ÇAYLARI Soğuk havalar bir çırpıda kapıda belirdi ve ne yazık ki birçok hastalığı da kendisiyle birlikte getirdi. Durum böyle olunca hastalıklarla savaşmanın en doğal yollarını denemek gerekiyor. Birbirinden lezzetli bitki çayı tarifleri mikroplara karşı vücut direncinizi arttırmaya, bağışıklık sisteminizi kuvvetlendirmeye yardımcı olurken aynı zamanda gününüzü keyifli geçirmenize de yardımcı oluyor. Tek yapmanız gereken sevdiğiniz bitki ve meyvelerle kendinize uygun bir tarifi uygulayıp tadını çıkartmak.

YEŞİL ÇAY Detoks etkisi ve idrar söktürücü gücü sayesinde, yeşil çay sıkça tercih edilen bitki çayları arasında ilk sıralarda yerini her zaman korur. Metabolizmayı hızlandıran, iltihap ve lenf problemi oluşumunu azaltan bir bitki olduğu bilinir. 1 yemek kaşığı yeşil çay 250 ml su Yeşil çayı kaynar suya ekleyin ve 3-5 dakika bekleyin. Hazır olduğunda süzün ve için. Günde 2 bardak tüketebilirsiniz.


LAVANTA ÇAYI 2 bardak sıcak su 2 çay kaşığı kurutulmuş lavanta çiçeği 1 limon 1 çay kaşığı bal 5 dakika kısık ateşte kaynatıp, 15 dakika demledikten sonra sıcak şekilde tüketebilirsiniz. KARIŞIK BİTKİ ÇAYI 1 tutam tarhun otu 1 tutam biberiye otu 1 tutam limon otu 1 tutam papatya kurusu 1 tutam yeşil çay 3 su bardağı su Tüm malzemeyi bir tencereye alıp kaynatın. Kaynamaya başlayınca ocaktan alıp tencerenin kapağını kapatın ve 5 dakika dinlendirin. Bal ile tatlandırarak sıcak tüketin.

ELMA ÇAYI Yarım yeşil elma Yarım kırmızı elma 1 çubuk tarçın Birkaç adet kuru çilek 1 çay kaşığı karanfil 2 su bardağı su Elmaları iyice yıkayıp kabukları ve çekirdekleri ile beraber ince yarım ay şeklinde doğrayın. Bir tencereye alıp üzerine çubuk tarçın, kuru çilek, karanfil ve suyu ekleyip kaynatın. Sıcak servis yapın.

PAPATYA ÇAYI 1 su bardağı suyu kaynatın. İçerisine 1 tatlı kaşığı papatya ekleyin ve 5- 10 dakika demlenmesi için bekleyin. Sonra süzerek bardağınıza alabilirsiniz.

Not: Bitkilerin vücudumuza sayısız faydası olduğu gibi bazı zararları da olabilir. Örneğin alerjik bir bünyeniz varsa tükettiğiniz yiyecek ve içeceklerinize mutlaka dikkat edin.

BİBERİYE ÇAYI Hafızanın güçlenmesine ve konsantrasyonun artmasına katkıda bulunan biberiye çayı, soğuk havalarda içimizi ısıtmak için doğru bir tercih olabilir. Eğer kuru biberiye kullanacaksanız ölçüsü 1 büyük fincan çay için 2 çay kaşığı biberiye, taze biberiye kullanacaksanız 1 büyük fincan çay için 1 çay kaşığı biberiye ölçüsü yeterli olacaktır. Su kaynama noktasına gelince biberiyeyi koyduğunuz bardağa boşaltın ve 10 dakika kadar demlenmesini bekleyin. Zevkinize göre bal, limon ve tarçın da ekleyebilirsiniz.


&

LEZZET TARIF

FARKLI LEZZETLER DENEYIN

S

unumları ile hayran bırakan, leziz mi leziz tatlar yaratmak için özel davetleri, partileri beklemenize gerek yok. Yemek arasında açlığınızı bastırmak için hazırlayacağınız atıştırmalıkları bile alışılmışın dışında bir tarif ve sunumla hazırlayabilirsiniz. Üstelik bunu fazla vakit harcamadan, evinizde hemen hergün bulunan malzemelerle yapmanız mümkün. Mutfak sizin için de bir tutkuysa, sizler için hazırladığımız alışılmış lezzetlerin farklı yorumlarını evinizde deneyebilirsiniz.

FIRINDA INCIRLI ATISTIRMALIK Tost ekmeklerini ister kendi şekilleriyle isterseniz üçgen şeklinde keserek tereyağ ve bolca labne peyniri sürün. Sonra yuvarlak şekilde dilimlediğiniz incirleri ekmeklerin üzerine yerleştirin. Biraz da ayçekirdeği ve kuru üzüm serpiştirin. Önceden ısıtılmış 180 derece fırında 5-10dk pişirin. Eğer atıştırmalığınızın daha tatlı olmasını istiyorsanız ekmeklerinizin üzerine incir marmelatı da sürebilirsiniz.


&

www.mavisehirdergisi.com

LEZZET TARIF POGAÇANI YARAT Kimi zaman önceden hazırlanan iç harçla, kimi zaman da içi boş olarak hazırlanan puf gibi kabarmış poğaçalar hem kahvaltıda hem de akşamüzeri çay eşliğinde hayır denemez bir tat. Patatesli, peynirli, kurutulmuş domatesli ya da mini sandviçler hazırlamak için içi boş olarak hazırlayabilirsiniz.

ANASONLU AYVA REÇELI Ayvaları rendeleyin ve geniş bir tepsiye aktarın. Oda ısısında kararması için en az 1 saat bekletin. Şerbeti için suyu, yıldız anasonu, şekeri, nar suyunu, ayvanın çekirdeklerini ve karanfili, tarçın çubuğunu ve nöbet şekerini geniş bir tencereye alın. 15 dakika orta ateşte kaynatın.

FIRINDA CEVIZLI EKMEK Yarım kg unu eleyerek derin bir kaba alın. 1 paket maya, bir tatlı kaşığı tozşeker, tuz ve ılık suyu ekleyip yoğurun. Hamurun üzerini birkaç kat bezle kapatıp sıcak bir ortamda 10 dakika mayalandırın. Hamur kabardıktan sonra yaklaşık bir su bardağı dolusu iri çekilmiş ceviziçini ekleyip tekrar yoğurun. Hamura istediğiniz bir ekmek formu verin. Hamuru pişirme kağıdı serilmiş fırın tepsisine alın. Üzerine fırçayla su sürün ve sıcak ortamda 15 dakika daha mayalandırın. Bir bıçak yardımıyla üzerini çizin. Önceden ısıtılmış 180 derece fırında 40-45 dakika rengi pembeleşinceye kadar pişirin. Kasım - 2018

55


İLGİNÇ ÖZELLİKLERE SAHİP

GEZEGENLER En basit tanımıyla gezegen, bağlı bulunduğu sistemin odağındaki yıldız çevresinde belli bir yörüngede dolaşan, kendi ışığı olmayan ve bu yıldızdan gelen ışığı yansıtan gök

cismidir. Uzayın derinlikleri hemen herkes tarafından son derece merak edilen gizemli bir konudur. Her geçen gün gelişen araştırmalar çok farklı özelliklerdeki gezegenleri bizlerle tanıştırıyor. İşte karşınızda özellikleriyle dikkatinizi çekecek gezegenlerden bazıları...

VENÜS “Çoban Yıldızı” diğer adıyla Venüs, Güneş’e uzaklık bakımından ikinci sırada yer almaktadır. Bu gezegen adını, eski Roma Tanrıçası, Yunan mitolojisinde Afrodit adıyla bilinen Venüs gezegeninden almaktadır. Venüs’ün en büyük özelliklerinden biri Güneş sistemindeki diğer tüm gezegenlerin döndüğü

URANÜS

yönün tam tersine dönüyor olmasıdır. Güneş etrafındaki dönme

Diğer gezegenlerden farklı

hızı kendi etrafında dönme hızından daha fazladır (bir yılı, bir

olarak, Uranüs farklı bir eğime

gününden daha uzun olması). Güneş etrafında dönme süresi

sahip. Pek çok gökbilimci, bu

224 gün, kendi ekseni etrafında dönme süresi 243 gündür.

olağandışı eğimin Uranüs’ün

Venüs’ü ilginç kılan bir diğer önemli özelliği ise çok yoğun

oluştuktan hemen sonra

bir atmosfere sahip olmasıdır. % 93 oranında Karbondioksit,

Dünya boyutundaki bir

% 2 oranında Azot ve az miktarda değişik gazlardan oluşan

gezegenle çarpışmasından

atmosferi, Güneş’ten gelen ışınları, bir ayna gibi geri yansıtır.

kaynaklanabileceğine inanıyor.

Venüs’e, 1961 yılından itibaren gönderilen Uzay Sondaları

Eşsiz eğimi nedeniyle,

sayesinde, yüzeyinin % 90 haritası çıkarılmıştır. Elde edilen

Uranüs’teki tek bir gece 21 yıl

veriler, Venüs’ün volkanik bir dünya olduğunu göstermektedir.

sürüyor!


YANAN BUZ GEZEGENİ

MARS Mars Dünya’nın neredeyse yarısı kadardır. Gezegenin yüzey sıcaklığı -153 ile +24 derece arasında değişir. Ortalama sıcaklık ise -63 derecedir. Mars’ın atmosferi Dünya atmosferinin %100’de 1’i kadar bir kalınlığa sahiptir ve çok büyük oranda CO2 (karbondioksit) içerir. Güneş Sistemi’nin bilinen en büyük dağı Mars’ta bulunan Olympos dağıdır. Bu dağ Everest tepesinden 3 kat daha yüksektir. Son yapılan bilimsel çalışmalar Mars’ın atmosferini Güneş rüzgarları nedeniyle kaybetmekte olduğunu kanıtlamıştır. Ne yazık ki Mars’ı Güneş rüzgarlarından koruyacak yeterli bir manyetik alanı bulunmamaktadır.

Gliese 436 b

Buzla kaplı ve yanan bir gezegen düşünün. Kulağa ne kadar garip geliyor değil mi? Son derece ilginç olan bu durumun sebebi ise şöyle; yüzey sıcaklığı 400 °C’den fazla olmasına rağmen, yer çekiminin çok kuvvetli olması çok büyük bir basınç yaratıyor. Bu basınç su buharının yüzeyde katılaşıp sıcak buz kütlesine dönüşmesine sebep oluyor. Bu sayede gezegenin yüzeyinde 400 °C’de kaynar buz kütleleri bulunuyor. Bu gezegen, yaklaşık Neptün boyutlarında, genişliği ise 50.000 km civarında ölçülmüş. Yani Dünyamızın yaklaşık 4 katı genişliğe sahip. Çekirdeği kaya ve demirden oluşuyor.

TrES-2b

HD 189773b

ışığın yüzde birinden bile daha az bir kısmını

gezegen Dünya’ya çok benziyor. Ancak işin aslı çok

yansıtıyor. Yıldızına bu kadar yakın olan gezegenlerin

farklı. Bu gezegende cam yağıyor. Tüm atmosferi

en az Merkür kadar parlak olması gerekiyor. Merkür

silikat parçacıklarıyla dolu olan ve yüksek sıcaklığı

%10’luk bir ışık yansıtması yaparken, bu gezegenin

nedeniyle bu partikülleri cama dönüştüren gezegen,

ışık yansıtması %1 bile değil. Araştırmacılar bu

her noktasında esen aşırı hızlı rüzgarla cam

duruma bir açıklama getiremiyorlar.

parçacıklarını sürekli olarak savuruyor.

Kömürden bile kat kat daha siyah olan bu gezegen,

Dışarıdan bakıldığında mavi olarak gözüken bu


DERGİ İNDEKSİ

Derginizin bu sayısında yer alan haber ve reklamların telefon ve adres bilgilerine kolaylıkla ulaşabilmeniz içindir.

Atölye Tat 6470/2 Sk. No:17/A Yalı Mah. Atakent Tel: 0(232) 336 3060 www.atolyetat.com

MakroYapı - İç Mimari Tasarım 0 (232) 329 80 29 - 329 90 29 İstasyonaltı, Semra Aksu Cd No:6 35630 Çiğli / İzmir

Mola Konsept Mağaza: Bostanlı sahil - 2017 sk. No:17/1 Tel: 0(541) 670 27 29

RFA Design Adres: Cumhuriyet Mah. 98/1 Sk. No:5 Ulukent Tel: 0232 463 11 73

Aynalı Konak Caher Dudayev Bulvarı No:9/1 C Mavişehir Tel: 0530 789 25 07

Medikal Kalp Danışmanlık Adres: Tuna Mah. Salah Birsel Sk. 25/1 (Karşıyaka Çarşı içi Akbank Sk.) Tel: 0530 640 77 10 www.medikalkalp.com

PT STUDIO ONE Adres: Yeni Mahalle Mh. Eski Havaalanı Cd. No:108 Park Yaşam Ataşehir - İzmir Tel: 0(532) 635 06 22

Talatpaşa Tıp Laboratuvarı Talatpaşa Bulvarı No: 61 D: 2 Alsancak Tel: 0 232 422 68 75

Botti - Anne & Bebe Ürünleri Yıldırım Mah. Çanakkale Asfaltı Cad. No:40 Kasaba AVM Menemen Telefon 0 232 835 50 08

Mavişehir Sürücü Kursu Yalı Mahallesi 6418 Sk. No: 118 Atakent Tel: 0(232) 336 47 97

ŞEHİR REHBERİ

EVLERE SERVİS

LÜZUMLU TELEFONLAR Alo Trafik Ambulans Bilinmeyen Numaralar Elektrik Arıza İtfaiye İzsu Arıza Polis İmdat Sahil güvenlik Telefon Arıza Uyandırma

15 4 112 118 18 6 1 10 185 155 15 8 121 135

HASTANELER VE POLİKLİNİKLER Başkent Üni. Zübeyde Hanım Hast. İkinci Yaşam Diyaliz Merkezi Karşıyaka Ağız ve Diş Sağlığı Merkezi Karşıyaka Devlet Hastanesi Medical Park Hastanesi Özel Egem Fizik Tedavi Dal Merkezi Özel Kardiya Kardiyoloji Dal Merkezi Özel Karşıyaka Göz Hastanesi Özel Zübeyde Hanım Tıp Merkezi Atakalp Kalp Hastanesi Ege Üniversitesi Hastanesi 9 Eylül Üniversitesi Hastanesi Central Hospital El ve Mikrocerrahi Hastanesi (EMOT) Kent Hastanesi Özel Çınarlı Kadın Doğum Hastanesi Park Tıp Merkezi

VETERİNER KLİNİKLERİ Pet-Vet Mavişehir Veteriner Kliniği Atakent Veteriner Kliniği Bostanlı Veteriner Polikliniği

YARDIM

Kardelen Çilingir Karşıyaka Güvenlik DGS Alarm ve Güvenlik Sistemleri Çilingir Bay Adem

DİŞ POLİKLİNİKLERİ Smiles İzmir Diş Kliniği Diş Hekimi Arda Emre Yünük

Uluoğlu Pastane Adres: Caher Dudayev Blv. No: 93/A Atakent Tel: 0232 336 35 27

241 10 00 382 06 07 444 35 43 366 88 88 399 50 50 367 70 70 336 35 35 362 54 54 366 22 77 483 14 14 444 13 43 412 22 22 341 67 67 441 01 21 222 53 68 462 27 27 367 22 22

368 96 66 337 27 33 336 44 89 330 55 16

441 92 16 381 28 22 376 14 96 337 21 36

408 88 84 369 69 99

RESTORAN VE CAFELER

RESTORAN VE CAFELER Red Dragon - Uzak Doğu mutfağı Mc Donald’s Tarihi Bafra Pidecisi Burger Republic Babafingo Burger - pizza

Yakamoz Beauty Park Adres: 6471 Sk. No:8 Mavişehir Tel: 0232 382 91 91

483 00 79 444 62 62 336 72 64 290 20 20 362 65 66

Red Dragon Mc Donald’s Borga Çiğ Börek Filos Atölye Tat Babafingo Burger - pizza

368 11 24 290 06 22

TAKSİ DURAKLARI

483 00 79 444 62 62 330 24 12 362 48 84 336 30 60 362 65 66

MARKET ve ŞARKÜTERİ Ömerağa Tire Market Şarküteri

SOSYAL KULÜPLER VE DERNEKLER Karşıyaka Briç Derneği 368 73 08 Karşıyaka Spor Kulübü 368 69 95 Bostanlıspor Gençlik SK Derneği 0544 735 19 12 İzmir Dağcılık Kulübü 483 22 42 Ege Açık Deniz Yat Kulubü 234 63 24 İzmir Fotoğraf Sanatları Derneği 464 32 12 BESİAD 330 90 01 Mavişehir TSM Platformu Derneği 0532 788 93 33 Mavişehir Tenis Atölyesi 0505 580 00 25

ÜNİVERSİTELER

Ege Üniversitesi Dokuz Eylül Üniversitesi İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Özel İzmir Ekonomi Üniversitesi Özel Yaşar Üniversitesi

TİYATROLAR

Karşıyaka Oda Tiyatrosu İzmir Sanat Kulesi Sanat Merkezi Konak Sahnesi Bornova Sahnesi Ege Sanat Merkezi Hamle Tiyatrosu Pınar Çocuk Tiyatrosu Bostanlı Açık Hava Tiyatrosu

311 10 10 412 12 12 750 60 00 329 35 35 279 2525 411 50 00

369 64 87 368 22 39 445 34 55 245 30 92 323 21 02 446 88 57 463 15 15 362 61 61

Atakent Bostanlı Birlik Bostanlı Köprü Mavişehir Etap Karşıyaka Merkez Umut Taksi Mavişehir Taksi

OTOBÜS ŞİRKETLERİ Ulusoy Turizm Kamil Koç Turizm Pamukkale Turizm Varan Turizm Metro Turizm

KÜLTÜR MERKEZLERİ

Karşıyaka Belediyesi Kültür Merkezi İzmir Sanat Kulesi Sanat Merkezi Bülent Ecevit Kültür Merkezi Atatürk Kültür Merkezi Sabancı Kültür Merkezi İZFAŞ Sanat Galerisi İtalyan Kültür Merkezi Fransız Kültür Merkezi Ziya Gökalp Kültür Merkezi

330 10 77 362 28 28 336 70 94 324 01 00 381 37 15 330 17 92 324 16 66

362 41 53 323 46 20 330 52 01 362 19 92 362 00 79 369 27 90 368 22 39 361 47 93 483 85 20 446 06 64 497 10 00 421 52 42 466 00 13 366 44 59

MAVİŞEHİR SİTE YÖNETİMLERİ 1. Etap Yönetim 2. Etap Yönetim Albatros Yönetim Soyak A Bölgesi Soyak B Bölgesi

Listede yer almak istiyorsanız lütfen 0(549) 323 30 31 numaralı telefonu arayınız veya

58 bilgi@mavisehirdergisi.com adresine iletişim bilgilerinizin bulunduğu e-posta gönderiniz.

324 10 12 324 10 14 324 25 26 324 60 93 324 55 70


İzmir’in kalbi

KABİN EKİBİ

EGE PARK’ta atıyor


MAKROYAPI’dan Foça’da muhteşem proje Foça taşından yapılmış Dublex ve Triplex lüks villalar, doğa ile başbaşa olmak isteyenleri davet ediyor.

MAKROYAPI

0(232) 329 79 00 Çanakkale Asfaltı No:17 Ulus Mahallesi 35660 Koyundere Menemen - İzmir

www.focaterrace.com


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.