Serbest Kürsü-Sayı8

Page 1

2010 Aralık-II / Sayı:8

İçindekiler İşte bu da “Türk Wikileaks” belgeleridir ! Ufuk Kocakaplan……….……...............2 Her varışın ötesinde bir menzil Eyüp Aktuğ......................................................4 Ey bu ülke de devletten maaş alan BDP'li vekiller Ufuk Kocakaplan...................5 Güvenlik konseyi ne işe yarıyor? Eyüp Aktuğ....................................................6 CHP zihniyeti ilk önce bu skandal olayı açıklasın bu millete! Ufuk Kocakaplan.7 İki Darbe Arasında İlginç Zamanlarda (Tanıtım) Eyüp Aktuğ…….................10 Türkiye'de bir alt kültür olarak "Arabesk" Eyüp Aktuğ………………………………11 Bir vatan şairi: Mehmet Akif Ersoy Eyüp Aktuğ……………………………………….12 Karanlık (Şiir) Eyüp Aktuğ..............................................................................13 İnsan (Şiir) Ufuk Kocakaplan..............................................................................14 Ah Dava (Şiir) Ufuk Kocakaplan..........................................................................15 Yol Dedikleri (Şiir) Eyüp Aktuğ........................................................................16 Gençlik (Şiir) Ufuk Kocakaplan……………….……..................................................17 Kanlı Mısralar (Şiir) Eyüp Aktuğ…....................................................................18 Bizde var bir süngü birde yürek (Şiir) Ufuk Kocakaplan………………………………19

Bu dergi içerisindeki yazıların telif hakkı MyFreeCopyright servisi ile korunmaktadır. Dergimizi asiminnesli1915.blogspot.com ve www.e-aktug.com adreslerinden temin edebilirsiniz.


İşte bu da “Türk Wikileaks” belgeleridir ! Oku Avrupa. Oku İktidar. Oku Muhalefet. Oku Dünya. Az değil bundan bir kaç gün önce tüm dünyayı"Wikileaks belgeleri" sarstı.Peki bu belgeler niçin ortaya çıktı, kim tarafından yazıldı ve bu belgelerin amacı neydi? İşte bu soruları dünya araştıra dursun ben de "TÜRK Wikileaks belgelerini" sizlere yazıyorum. İŞTE TÜRK WİKİLEAKS BELGELERİ VE KİŞİLER-DEVLETLER: A.B.D: Süper güç. Keyfi hareketlerle fakir ülkelere saldırmayı çok iyi yapıyorlar.Demokrasi ve insan haklarından bahseder ama Irak'taki yoksul ve suçsuz insanları öldürmeyi çok iyi biliyorlar. İSRAİL : İnsanlıktan nasibini almayan bir ülke. ALMANYA: Diğer dış devletleri çok çabuk kandırabilen, içkiyi ve kumarı çok seven bir ülke. ERMENİSTAN: Kendilerini Türkiye ile tatmin edebilen garip bir ülke. YUNANİSTAN: Ermenistan ile birlikte her defasında Türkiye'ye sallayan dar zekalı bir ülkedir. George W. Bush:Bu dünya ya gelmiş geçmiş bir insan avcısı özelliği ile tanılıyor.Vicdani yönden yetersiz ,savaşçı ve öldürme yönüyle de yetenekli bir devlet adamı. Obama :Yarı müslüman,yarı Hristiyan zeki bir devlet adamı.'Nabza göre şerbet' felsefesini iyi uyguluyor.Türkiye'de güzel konuşan,ABD'de faklı konuşan ve Ermenilerin en sevdiği bir lider. Angela Merkel :Almanların göz bebeği,Erdoğan'ın en yakın dostu.Türkiye'yi çok sever medya önünde ama bir türlü AB üyeliğini desteklemez. R.Tayyip Erdoğan :Türkiye'de ilkleri başardı.Özelleştirdiği Türk kurumlarından en çok o laf yedi.Bildiğini yaptı ve halen başbakan olarak devem etmekte.Kurduğu siyasi parti ve yaptığı doğru çalışmalar dünya ve özellikle bazı çevreler tarafından olumlu karşılanmadı.Hep eleştirildi ama yoluna devam etti.Türkiye'nin Atatürk,Menderes,Özal'dan sonra gelen en büyük siyasi lideridir.

2


Abdullah Gül:Tayyip Beyin en samimi dava arkadaşı ve cumhurbaşkanıdır.Kararlı,istekli bir karektere sahiptir.Halkın cumhurbaşkanı olarak biliniyor. Ahmet Davutoğlu:Türk dışişleri bakanıdır.Kararlı,istekli,maceracı bir Türk bakanıdır.Çalışkan,işlerini doğru yapabilen bir kişidir. Kemal Kılıçdaroğlu :Daha siyaset ekmeğini tamamlayamamış bir genel başkandır.Yağtığı konuşmalar ve eylemler bazen ayakta alkışlanmakta bazen de boyunu aşmaktadır.En büyük hatası CHP Genel başkanı olmasıdır. Ondan bundan icazet alan bir siyasetçidir.Henüz daha kendi çizgisini ortaya koyamış birisidir. Deniz Baykal :Çok konuşur az iş yapar.Gerçeğinde sağ görüşlü bir kişidir.Ama koltuk sevdası ona sol görüşü benimsetmiştir.CHP genel başkanı olduğu sürece bir kez dahi iktidar yüzü görememiş ve hep seçim kaybetmiştir. Ne kadar da bu bir komplodur dese de yine son bombayı erotik kasediyle patlatmıştır Deniz Baykal. Önder Sav :Gereksiz ve yersiz bir siyaset çizgisi izlemektedir.CHP 'de koltuk sevdalısıdır.Ne partiye ne de bu millete hiç bir faydası yoktur.Deniz Baykal ile laf üretir iş üretmez.Bazen yaptığı utanç konuşmalardan bile kendisi utanmaz ,yaşı itibari ile de ölmüş ağlayanı olmayan bir CHP siyasetçisidir. Devlet Bahçeli :MHP'nin iktidar olmasına en büyük engeldir.Alır eline kağıdı meclis kürsüsünde okur okur ama sonuç hiç değişimez.Halkın milliyetçi duygularıyla oynayan tek partinin genel başkanıdır.Seçim meydanlarda ip sallayan ama iktidarı döneminde Apo'yu idam bile ettiremeyen bir genel başkandır. ... EVET BURADA BİTİRMEK İSTİYORUM.İŞTE TÜRK WİKİLEAKS ÖRNEKLERİ.BU ÖRNEKLER BİTER Mİ HAYIR BİTMEZ.BEN SADECE BİR KAÇINI YAZDIM.ARTIK GERİSİNİ SİZ DÜŞÜNÜR,SİZ YAZRSINIZ. UFUK KOCAKAPLAN “Serbest Kürsü” asiminnesli1915.blogspot.com

3


Her varışın ötesinde bir menzil

İnsanın düşündüğünü söyleyememesi, sesini çıkaramaması kadar kötü bir durum yoktur. Çok değil 30 sene öncesine kadar bu böyle idi. "Konuşanı asi deyip içeri atmalı." zihniyeti egemen iken, insanın düşünme ve dirak etme özgürlüğü elinden alınmış ve her türlü zülumun yapıldığı bir dönemde iken Turgut Özal ile birlikte kurtuluş hamlelerimizi atmaya başladık. Rahmetli Cumhurbaşkanımızın pek çok projesi vardı. Fakat ömrü yetmedi. Şimdi bu bayrak yarışı hala devam ediyor. İlerde biz gençlere teslim edilecek olan bu bayrağı bizde bizden sonraki nesillere aktaracağız. Muassır medeniyetler seviyesine ve belkide daha yükseğe ulaşabilmek için var gücümüz ile çalışmalıyız. Ancak sadece çalışmak yetmez. Bize lazım birşey daha var. O da bütün hakikati ile İslam. İslam'ı elden çıkarmamalı, ona sarılarak gerçek manada kurtuluşa ermeli ve küre-i arzı yıldızlara oturup izlemeliyiz. Yükselmek istiyorsak fert ve cemiyet arasındaki dengeyi korumalıyız. Unutmamalıyız ki ne fert için cemiyet nede cemiyet için fert feda edilir. Bu denge sağlanıp korunmaz ise toplumda ve dolayısı ile devlette çözünmeler başlar. Bu açıdan "Koçibey Risalesi" her siyasetçiye, devlet adamına zorunlu birer ders kitabı halinde okutulmalıdır. Siyasetin iki vazgeçilmez kurumu iktidar ve muhalefettir. Bu iki kurum arasındaki ilişkiler sağlıklı olmazsa huzur ve düzen bozulur. Herkes görevinin gereğini yerine getirmelidir. Sözlerim kimseye ders vermek değildir. Eski arşivlerde tozlanan bazı meseleleri tekrar hatırlatmak hakiki gündeme dönüşü sağlayabilmektir. Eyüp AKTUĞ “Serbest Kürsü” www.e-aktug.com

4


Ey bu ülke de devletten maaş alan BDP'li vekiller

Bari bu devletten korkmuyorsunuz Allah'tandamı korkmuyorsunuz.Neymiş meclis kürsüsünde kürtçe konuşma özgürlüğü istiyorlarmış. Be zevatlar! Bakkala,pazara gittiğinizde,ananızla,babanızla,kardeşlerinizle,akrabalarınızla kürtçe konuşmalarınız yetmiyor mu sizlere?Bu kişilerle kürtçe konuşmuyor musunuz? İki dil istiyorsunuz resmi olarak.Sizce resmi dili olan bir ülkede geçerli olabilir mi bu teklifiniz?Veya siz hangi duygular ve düşünceler içerisnde böyle bir teklifte bulunuyorsunuz.Anladık etnik milliyetçilik oyununu çok güzel oynuyorsunuz.Ama bu oyunu bu millet yer mi? Siz hangi hakla Kürtçenin de resmi dil olmasını istiyorsunuz? İmralıdan mı talimap aldınız?Kime neye hizmet ediyorsunuz? Amacınız bu ülkeyi bölmek mi?Eğer bölmek ise gidin başka kapılarda havlayın.Çünkü içinde bölücü ruhu olan bir insan TÜRKİYE CUMHURİYETİ'NDE yaşayamaz,barınamaz. Bu ülke de herkes kardeşçe yaşamakta,herkes aynı ekmeği paylaşmaktadır.Bu ülke ne doğuyu ayırıyor ne de batıyı.Bu ülke yetmiş milyonu ile bir, beraber ,bütün bir millettir. Bu ülkede kimse inancından dolayı veya etnik kimliğinde dolayı ayrılmadı ayrılmayacaktırda.Çünkü bizim ortak değerlerimiz VATAN VE MİLLET BİLİNCİ VE DE İSLAM ŞUURUDUR. Biz bu oyunlara gelmeyeceğiz.Yirmi-otuz tane kendini bilmezler yüzünden bu ülke de huzursuzlık çıkmayacaktır.Bu ülke dili ile,bayrağı ile birdir.İçimize nifak tohumları ekmek isteyen şuursuz kişilere geçit vermiyeceğiz. Ve bu ülkenin BÖLÜNMEZ,AYRILMAZ,PARÇALANAMAZ BİR TÜRKİYE CUMHURİYETİ OLDUĞUNU unutmasınlar ve de boşuna da kıçlarını yırtmasınlar. UFUK KOCAKAPLAN “Serbest Kürsü” asiminnesli1915.blogspot.com

5


Güvenlik konseyi ne işe yarıyor?

ABD, Çin, Fransa, Rusya, İngiltere... Bu adı geçen ülkeler Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin beş daimi üyesi yani kurucu üyeleri. Kurluşun isminin güvenlik konseyi olması gerçekten çok garip. Misal olarak şöyle değiştirilebilir:"Birleşmiş Milletler Dünya Terör Konseyi". Evet bu beş kurucu üyeyi gelin biraz tanıyalım(makyajsız hali ile). •

Güvenlik konseyinde Amerika'nın isminin geçmesi çok garip. zira son 50 yıldır dünyamıza ne yaptıklarına bakarsak anlamakta hiçte güçlük çekmeyiz. Bir kaç örnek verelim. Vietnam ile başlayan ölüm listesi Afganistan ve Irak ile son buluyor. **Birde sömürü krallıkları var Amerika'nın şerefsiz uşakları işte bunlarıda atlamamak gerekiyor. Ek olarak dünyanın en büyük silah kaçakçısı hep Amerika olmuştur. Gelelim dünyaya ve özellikle Kafkaslara kan ağlatan eski adı ile Sovyet Rusya'ya. Sovyet Rusya bilirsiniz ki komünist rejim anlayışının yaptığı katliamlarla ünlüdür. Stalin'nin yaptığı katliamlar sonucu yaklaşık olarak toplu mezarlardan çıkan cesetlere bakılırsa 60 milyon insan kadar olduğu tahmin edilmekte... Peki bizim Güvenliğimizi sağlayabilmek için komünist Çin ne yapıyor. Biz orta asya topraklarından göç edene kadar güvenli bir bölge olan orta asya bölgesi şimdilerde Uygur Türklerinin katledilişine ev sahipliği yapıyor. Sadece bugün değil bu dünde vardı... Bu arada Afrika yerlilerinin beyaz adam olarak tanıdığı İngiltere'de hem Amerika'nın müttefiki hemde Afrika topraklarına yapışmış bir asalak niteliği taşımakta. Yüzyıllardır Afrikayı sömürmüş kendi dilini ve dinini zorla masum insanlara aşılamış onları demokrasiden uzak, altı ayda bir iç savaş yüzünden manşetlere çıkan birer ülke haline getirmiştir(bkz. Somali). Fransa dünde bugünde Türkiye'nin hep karşısında olmuştur. insanlık adına fazla bir icraatı olduğunu söylemek mümkün olmasada en azından eşitlik hürriyet gibi kavramları gün ışığına çıkardığı için biraz sevimli gözükmektedir. Ancak AB sürecinde sergilediği tavır bu sevimli halini alıp götürmüş fanatik bir Hristiyan ülkesi haline getirmiştir.

Eyüp AKTUĞ “Serbest Kürsü” www.e-aktug.com 6


CHP zihniyeti ilk önce bu skandal olayı açıklasın bu millete!

Atatürk'ün Cenaze Namazı Neden Camide Kılınmadı? BAŞROL OYUNCUSU DÖNEMİN CUMHURBAŞKANI :İsmet İnönü (Ulu önderin en yakın dostu ve silah arkadaşı) Atatürk'ün Cenaze Namazı Neden Camide Kılınmadı? Mustafa Armağan / Zaman Hatta Atatürk'ün cenaze namazı kılındı mı? Anadolu Ajansı'nın haberine bakılırsa evet, kılındı. O sırada ajansın muhabiri olarak töreni takip eden Cemal Kutay'a göre de kılındı, başkalarına göre de. İyi ama neden herhangi bir görüntü yok ortada? Madem kılındı, tek bir fotoğraf karesi olsun neden esirgendi milletten? Sessuzluk. Bir adım daha atalım ve artık sorulmasının zamanı gelen, o ucu zehirli soruyu soralım: Atatürk'ün cenaze töreni boyunca neden hiçbir dinî simgeye yer verilmedi? Şimdi bunu sordum ya, birtakım işgüzarlar buradan kim bilir kaç demet nane devşirecekler. Vay, Atatürk'e dinsiz dedi, falan filan. Yahu burada ölmüş bir Atatürk'ten söz ediyoruz. Kendi cenaze törenini kalkıp kendisi düzenleyecek değildi ya. Törenin birinci derecedeki sorumluları, o sırada cumhurbaşkanı olan İsmet İnönü ile Başbakan Celal Bayar ve bir deGenelkurmayBaşkanı Fevzi Çakmak'tır. Görünüş böyle. Ancak her üçünün de cenaze namazı camilerde kılınmıştı ve 'dinsel simgeler' şöyle ya da böyle eşlik etmişti son yolculuklarına. O zaman tekrar soralım o zehirli soruyu: Atatürk'e bu 'ladinî' cenaze törenini kimler düzenledi? Dolmabahçe Sarayı'ndaki tabutunun etrafına o kocaman 6 adet meşaleyi kimler dikti? (Güya Cumhuriyet Halk Partisi'nin 6 okunu sembolize ediyordu bunlar. 'Meşaleler ebediyete kadar yanacaktır', diyordu zamanında yayınlanan bir dergi.) Baksanıza, az kalsın, cenaze namazı dahi kılınmayacakmış. Annesi gibi dindar biri olduğu belli olan Atatürk'ün kızkardeşi Makbule Hanım, Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri Hasan Rıza Soyak'ı sıkıştırıp da, "Ağabeyimin cenaze namazı hangi camide kılınacak?" diye sormasa onu bile gürültüye getirecekleri anlaşılıyor. Bunun üzerineDiyanetİşleri Başkanı Rıfat Börekçi'ye durum sorulmuş, o da namazın camide kılınmasının şart olmadığını söylemiş: "Onun cenaze namazı" demiştir Börekçi, "tertemiz hale getirdiği bütün vatanda bu farizanın yerine getirilebileceği her yerde

7


kılınabilir." Anadolu Ajansı Muhabiri Cemal Kutay 19 Kasım 1938 günü yaşanan o görüntülenemeyen sahneyi şöyle anlatır: "Dolmabahçe Sarayı'ndaki hazırlıklar erkence başlamıştı. Büyük ölünün son ihtiram (saygı) nöbetini bekleyen yaverleri ve dostları, büyük üniformalı subaylar, vali ve belediye reisi, bu hazırlıklara nezaret ediyorlardı. (...) İçeride merasim başlamadan, ailesinin talebi ile büyük ölünün namazı kılınmak suretiyle hususi merasim yapılıyor. Tekbir Türkçe verilmiş, namazı İslam Tetkikleri Enstitüsü direktörü Ord. Prof. Şerafettin Yaltkaya tarafından kıldırılmıştır." Hakkı Tarık Us ise kendi çıkardığı "Kurun" gazetesindeki yazısında ilginç bir ayrıntıya yeniden dikkatimizi çekiyor. Atatürk'ün çok sevdiği bilinen Hafız Yaşar, sandukanın başında "Türkçe ezan" okumuştur. Muhtemelen namaz sonunda da Türkçe telkin verilmiş ve yine Türkçe tekbirler getirilmiş olmalıdır. Bu kırıntı kabilinden bilgiler şöyle bir manzara doğuruyor gözümüzde: Makbule Hanım ağabeyinin cenaze namazı kılınmadan gömüleceğinden endişelenerek müdahale etmiş ve namazın kılınmasını istemiştir. Bunun üzerine dışarıda bir camide, muhtemelen en yakında bulunan Dolmabahçe Camii'nde cenaze namazının kılınması gündeme gelmiş, ancak "bazıları" buna, laikliğe aykırı düşeceği endişesiyle karşı çıkmışlar ve sarayda kılınmasını istemişler, Diyanet'ten de "caizdir" fetvası alınınca "sayısı mütevazi olan" bir cemaat ile (kaç kişi olduğunu bilmiyoruz, 10-15 kişi olduğu tahmin edilebilir) Türkçe ezan ve tekbirlerle kılınan cenaze namazının ardından dua edilmiş ve böylece dinî tören tamamlanmıştır. Ancak bu sırada bütün fotoğraf makineleri ve varsa kameralar kapattırılmış ve herhangi bir görüntü alınmasının titizlikle önüne geçilmiş olduğunu hatırlatalım. Elimizde böyle bir fotoğraf olsaydı laiklik elden mi giderdi? Anlamak zor hakikaten. Halbuki Atatürk'ün en yakın silah arkadaşlarından Fevzi Çakmak ve İsmet İnönü'nün son anlarında ve cenaze namazlarında açıkça 'dinsel simgeler' yer bulabilmiş ve hiç de laiklik elden gitmemiştir. Buyurun, torunu Gülsün Bilgehan anlatsın bize İnönü'nün son anlarını: "Aile fertleri, koruma polisleri, yakınlar sırayla yanına girip, sessizce Kur'an okuyorlardı.(...) Mevhibe Hanım kefen ve cenaze gereçlerini almıştı, yıllardır sandığında saklıyordu. Hocalar gerekli dini işlemleri yaptılar, koruma polisleri ve yakınların yardımıyla kütüphanede bekleyen tabuta yerleştirdiler. (...) Hareket etmeden önce hoca cemaate bir konuşma yaptı ve bahçe kapısına doğru omuzlarda tabutla yol alındı [ve] cenaze namazının kılınacağı Maltepe Camii'ne doğru uzun bir yürüyüş başladı." Atatürk'e dinî motifleri de olan bir cenaze töreni düzenletmeyen İnönü'nün kendi cenazesinde normal bir Müslüman'a yapılması mutad olan son görevlerin eksiksizce yerine getirildiğini görünce şaşkınlığımız daha da artıyor. Peki Fevzi Çakmak'ın cenaze töreni? Onunki zaten bir askerin değil, bir evliyanın 8


cenaze töreni gibidir. Üzerine Kâbe örtüsü serilmiş, tabutu yüz binlerin elleri üzerinde taşınmış,İstanbulsokakları o gün Arapça tekbirlerle tam 7,5 saat boyunca inlemiş ve cenaze, Eyüpsultan Mezarlığı'na, şeyhinin yanı başına dualarla gömülmüştür. En yakın silah ve çalışma arkadaşları böyle dinî törenlerle gömülürken, neden aynı tören Atatürk'ten esirgenmiştir? Şöyle yüz binlerin katılacağı muazzam bir cenaze namazı görüntüsü, onu bu milletin kalbinin daha derinlerine yerleştirmez miydi? Ve hâlâ devam edip giden "Atatürk dinsiz miydi?" tartışmasına bir son nokta konulmuş olmaz mıydı? Yazılarımın sonuna kıymık yerleştirmeyi seviyor muyum ne? Buyurun Abdülhalık Renda, Refik Saydam, Fevzi Çakmak, Kemal Gedeleç, Celal Üner ve Nevzat Tandoğan imzalı 'protokol'e. Aktarıyorum: "Ebedi şefAtatürkEtnoğrafya Müzesi dahilinde muvakkaten yaptırılan medfene... 31 Mart 1939 Cuma günü saat 14.00'te konulmuştur." Nasıl? Biz 21 Kasım 1938'de konulduğunu bilmiyor muyduk Etnoğrafya Müzesi'ne? Aradan geçen 4 ay içerisinde Atatürk'ün naaşı neredeydi ki? Artık orasını da siz düşünün. UFUK KOCAKAPLAN “Serbest Kürsü” asiminnesli1915.blogspot.com

9


İki Darbe Arasında İlginç Zamanlarda (Tanıtım)

Kitabın ismini ilk duyduğumda merak ettim kitabın içeriğini. Ancak kitabın yazarının ismini öğrenince merakım dahada arttı. Kitabın yazarı İskender Pala beyefendi idi. Esasında İskender Pala'nın asker yönünü hiç bilmiyordum, bu kitap sayesinde öğrendim diyebilirim. Yaşadıklarını karşısında, düşücesinin devamlı arkasında olması çok etkiledi beni. Askerliğin kişisel egolar için nasıl kullanıldığını gözler önüne seren bir kitap iskender pala bazı görüş ve harketlerinden dolayı sürekli tayinlere maruz kalır halbuki hiçbir örgüt ya da siyasi görüşle bağlantısı yoktur. Yaptığı birçok şey için hesap vermek zorunda kalır yaşadığı olayları resmi belgelerle de kanıtlayan iskender pala bence güzel bir esere imza atmıştır. Darbe sürecinde bilinen gerçekleri aslında bilinmeyen yüzüyle bizzat yaşamış olan, yaşadıklarını da sade ve içten bir dile anlatan iskender pala'nın insanı etkilememesi mümkün değil. Bu kitapla beraber İskender Pala'yıda tanıma ve o darbe günlerini anlama fırsatı buluyorsunuz. Eyüp AKTUĞ “Serbest Kürsü” www.e-aktug.com

10


Türkiye'de bir alt kültür olarak "Arabesk"

Evvela yazıma alt kültürün kısaca izahını yapmak ile başlamak istiyorum. Alt kültür; popüler kültürün dışında kalan, kendi kendini oluşturmuş ve kendine özgü bir yaşam tarzı belirlemiş olan topluluklara verilen ad olarak tanımlayabiliriz. Alt kültürlerin çoğunlukla popüle kültürler ile yıldızı barışmaz yada popüler kültür alt kültürden hoşlanmaz. Onu sindirmeye, gürültüye götürmeye çalışır. Alt kültürü benimseyen bireyler popüler kültür tarafından dışlanır, azınlık muamelesi görür. Ve bu alt kültürlerden birisi olan Arabesk içinde durum böyledir. Asıl anlamı sanatta doğu ile batının sentezi olan arabesk müzik, 1980'li yıllarda şehre göçün sonucu ortaya çıkan ve özellikle Orhan Akdeniz, Orhan Gencebay, Ferdi Tayfur, Müslüm Gürses ve Hakkı Bulut ile yaygınlaşmasının ardından belirginleşen, İstanbul başta olmak üzere büyük şehir varoşlarındaki yaşam tarzı ve dünya görüşünü yansıtan altkültürdür. Köyden kente göç ve ardından yoksullaşan kitleler, sonrasında askeri darbe ile oluşan baskı ortamı bu kültürün oluşumunda büyük rol oynamıştır. Gerek toplumsal yaşamda, gerek sanatsal yaşamda ciddi etkileri olan bu kültürün göz ardı edilen bir tarafı vardır. Bir kimseye başına bir felaket gelince (haşa) "Allah'tan hesap sorar mısın?" (haşa) diye sorduğumuzda, olur mu öyle şey haşa der ve peşine ekler bu düpedüz şirktir der. Evet haklıdır bu düpedüz şirke girer. Ancak Türkiye'ye yerleşen arabesk kültürü ile bu şirk üzeri kapatılarak bize dinletilmekte ve heran bizi küfre sevketmedir. (Haşa) Allah'tan hesap sorucu müzikler icra etmek insanları küfre teşvik etmekten başka bir şey değildir. Bu noktada eleştiride bulunduğum tek şey bu değildir. Aynı zamanda kimi parçalar insanın ruh sağlığını ve dengesini bozup bireyin kendi vücuduna zarar verme noktasına getirmesi ayrıca ele alıncak bir diğer konudur. Yazımı sonlandırırken üstad Necip Fazıl Kısakürek'in şu dizelerini paylaşmak isterim. Efendim, rehberim; müjdecim, kurtarıcım,peygamberim Sana uymayan ölçü, "hayat" olsa teperim. (N.Fazıl Kısakürek) Eyüp AKTUĞ “Serbest Kürsü” www.e-aktug.com 11


Bir vatan şairi: Mehmet Akif Ersoy Bugün vatan şairimiz olan Mehmet Akif Ersoy'un doğum günü. Allah bizleri Mehmet Akif Ersoy'un bırakmış olduğu bu davaya memur birer fertler olmayı nasip eylesin. Satırlarda Mehmet Akif: - Hicri 1290 -miladi 1872- yılında İstanbul’da dünyaya geldi. - İstanbul’da Fatih Cami hocalarından birinin dizi dibinde on yaşına varmadan Kur’an-ı Kerim ezberledi. - Veteriner Fakültesi’nden mezun oldu. - Rüştiye ve Mülkiye okullarında Arapça ve Fransızca dersler aldı; her iki dilde de yetkin bir seviyeye ulaştı. - Güreş, kürek çekme ve halter kaldırma gibi fiziksel sporlara oldukça düşkün idi. - 1926 yılında İstanbul’da acı çektiği ve kendisini yatağa düşüren bir hastalığın ardından vefat etti. Safahat: Kitap, daha önce Safahat, Süleymaniye Kürsüsünde, Hakkın Sesleri, Fatih Kürsüsünde, Hatıralar, Asım, Gölgeler adıyla ayrı ayrı basılan kitapların biraraya getirilmesiyle oluşturuldu. Sonraki baskılarına, Mehmet Akif'in kitaplarında yer vermediği bazı şiirleri de eklendi. Kitapta dönemin sosyal sorunlarını, tarihi ve dini konuları işledi. Hürriyet (Vaziyeti anlatan bir şiir) "Hürriyeti aldık!" dediler, gaybe inandık; "Eyvah, bu bazicede bizler yine yandık!" Cem'iyyete bir fırka dedik, tefrika çıktı: Sapsağlam iken milletin erkanını yıktı. "Turan ili" namiyle bir efsane edindik; "Efsane, fakat, gaye!" deyip az mı didindik? Kaç yurda veda etmedik artık bu uğurda? Elverdi gidenler, acıyın eldeki yurda! Eyüp AKTUĞ “Serbest Kürsü” www.e-aktug.com

12


Karanlık (Şiir) Beyaz bir karanlık beni kör eden, Kim? Göremedim ardımdan giden. Herşey bomboş tıpkı zihnim gibi... Masal değildi mutlu sonla biten. Bırakın beni artık kalamam burada, Kabuslar bırakmıyor bitmeyen rüyada. Allah'ım! Ben miyim beni bitiren? Bir fare gibi ömür yollarımı kemiren. Isıtmıyor ne ateşim nede güneşim. Aydınlatmıyor ruhumu hecelerim. Satırlar inse de bir bir ruhuma, Yaşasada bedenim kim ruh katilim. Siyah ve beyaz sahip olduğum varlık. Siyah olsada dünyam, yolun sonu aydınlık. Yol bitmiyor belkide kaybettim. Bir umut diyerek zamana sabrettim. Şimdi neredeyim, neler yapıyorum? Ben sadece ölmek için yaşıyorum. Kapandı pencereler gözlerim ile... Belki varlığı bulurum diye yazıyorum. Şekiller bozuldu, doğru kalmadı burada. Artık şehirler denizde, gemiler karada. Gidemem ama kalmakda ölüm. Anladım benmişim kendime en büyük zulüm. Eyüp AKTUĞ “Serbest Kürsü” www.e-aktug.com

13


İnsan (Şiir) An gelir insan kapanır bir köşeye, Ses istemez, ışık istemez haneye. Kafa dinler içini döker birilerine, Ve gün gelir benzer garip bir ölüye. İnsan bu dünyada koca bir yalan, İyiliktir insandan geriye kalan. Ölüm denen şey pekte yaman, Her şey hazır tek engel kaldı zaman. Gidiyor bak bir eli dışarıda, Ne getirdi ki ne götürecek dünyadan, Beyaz bir kefendir yapılmış çaputtan, Ve son duası edilir içinde yattığı tabuttan. Ah insan ah insan, Bu dünyada koca bir yalan! UFUK KOCAKAPLAN “Serbest Kürsü” asiminnesli1915.blogspot.com

14


Ah Dava (Şiir) Geliyorlar işte rap rap rap, Çalıyorlar kapımı şak şak şak. O an evde tedirginlik sessizlik, Geçirdiler elime kelepçe, insan ömrü sanki mevsimlik. Arkadan annem bağırıyor ‘bırakın oğlumu’ Ben ise anneme bakıp istiyorum bavulumu. Ülke de topal olmasa da bu hukuk, Bir kez daha yazıyor tarih, kara nutuk. Ağlayın arkamdan bu kara lekeye, Ben bilirim o zorluğu çeke çeke. Dava ah dava, içinde insan kötü kir, Ne zaman söyleyecek bu millet Allah bir. Bu ülke de tanrı dersen çağdaşsın; Allah dersen mürteci, 571 yılında âleme geldi bir müjdeci. Yolunda ölmek, ah yolunda ölmek, Yolunda ölmek mi hayır; Allah yolunda dirilmek. Derken sessiz sedasız koydular bir hücreye, Suçum nedir dedim kendi kendime. Dünyam yıkıldı benzedi küçük bir küreye, Yetiş ya ilahi merhamet, bir adalet ver bu düzene. Meğer suçum gericilikmiş batı hukukunda, İslamı konuşmak suç olmuş Anadolu diyarında. Verdi hâkim kararını götürdüler utanmadan darağacına, Yetiş ya ilahi adalet merhamet ve bu zavallılara. UFUK KOCAKAPLAN “Serbest Kürsü” asiminnesli1915.blogspot.com

15


Yol Dedikleri (Şiir) Yol dedikleri bir çamur deryası, Benim için sanma arkadaş bu savaşı, Hepsi kullanırda atar bir köşeye. Eyvah dersin sonra her karanlık geceye. Yol mu istiyorsun benden, artık uyan. Senin için değil bu uğraş, lakin dayan. İşte parlıyor önünde zamanın hakikati, Bilemem belkide bekliyor senden sadakati. Adam öldürmek mesleğin değildir senin. Birgün senide asarlar hazır olmaz kefenin. Hadi artık geç olmadan sarıl güneşe, Erit bütün ruhunu şimdi atla ateşe. İşte ışık göründü, seni çağırıyor kapılar. Gir içeri, işte o zaman açılır manalar. Mana sende, ruhun aç, ne bekliyorsun. Sen! Yokluktan varlığı dileniyorsun. Eyüp AKTUĞ “Serbest Kürsü” www.e-aktug.com

16


Gençlik (Şiir) Ecdat yazmış koca tarihi, Çağdaş gençlik sevmez o şanlı maziyi. Sevmezler o eski meclisi mebusu, Günün gençlik denen deyyusu. Ah gençlik; görmüyorlar gerçek zalimi, Zalim ki bağlamış sanki kaderlerini. Boşa konuşma anlamazlar gerçek hususu, Günün gençlik denen deyyusu. Onlarda dilde metal, kulakta küpe modadır, Darvin önde Mevlana sondadır. Hiç görmezler kendilerinin kusurlarını, Günün gençlik denen deyyusları. UFUK KOCAKAPLAN “Serbest Kürsü” asiminnesli1915.blogspot.com

17


Kanlı Mısralar (Şiir) Kanlı mısralarımda sakladım seni, Yalnızdım dudaklarımda ismin vardı. Akan kan değildi satırlara belki, Yanaklarımdan süzülen yaştı.. Aşk dolu yüreğimde sakladım seni, Yalnızdım karşımda hayalin vardı. Konuştuğum sen değildin belki, Gözlerimden çağlayan yaştı. Sigaramın dumanında sakladım seni, Yalnızdım masamda resmin vardı. Acılarımı dindiren sen değildin belki, Kadehimi dolduran gözyaşımdı. Kaybolan gençliğimde sakladım seni, Yalnızdım yüreğimde hasretin vardı. Defterimde adın yoktu belki, Kollarımda yazılı ismin vardı. Eyüp AKTUĞ “Serbest Kürsü” www.e-aktug.com

18


Bizde var bir süngü birde yürek (Şiir) Şu bayrak, şu ecdat ve de şu cumhuriyet Onları oluşturuyor bak bu millet. Vatanı için ölüme gidiyorlar Hey hat! Kahramanlıkları tarihe yazılıyor. Yeter artık! Kahrol düşman, Sana hüsran, bana destan, Yoktur sana toprak! Direnme? Dökülüyorsun bak yaprak yaprak Bir Mehmet gider bin Mehmet gelir Size gece gündüz içtirir zehir. Siz de var para, top, tüfek Bizde var bir süngü bir de yürek UFUK KOCAKAPLAN “Serbest Kürsü” asiminnesli1915.blogspot.com

19


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.