2011 Ocak-I.II / Sayı:9 ve 10
Eyüp AKTUĞ (Editör / Yazar)
www.e-aktug.com
Ufuk KOCAKAPLAN (Yazar)
asiminnesli1915.blogspot.com
Kullanım Şartları 1. Bu dergi içerisindeki yazıların telif hakkı MyFreeCopyright servisi ile korunmaktadır. 2. Dergimizi asiminnesli1915.blogspot.com ve www.e-aktug.com adreslerinden temin edebilirsiniz. 3. Yazar ismi ve kaynak belirtmek şartı ile yazıları 100 kelimeye kadar alıntı yapabilirsiniz. 4. Dergi içerisindeki görseller üzerinde herhangi bir telif hakkı iddia etmiyoruz.
Politika ve Siyaset Demokrasi’nin kelime kökü üzerine tahlillerim Eyüp AKTUĞ……………………5 Politika’nın kelime kökü üzerine tahlillerim Eyüp AKTUĞ…………………………7 Komünizm üzerine tahlillerim ve demokrasi yanılgısı Eyüp AKTUĞ…………..9 Vallahi şaşırmadım Ufuk KOCAKAPLAN……………………………………………………11 Ya göründüğün gibi ol yada olduğun gibi görün Eyüp AKTUĞ……………. ..….12 Bu milletin yarınlarını korumak en asli görevdir! Eyüp AKTUĞ………………..14 Bu kişi ile mi “OY” isteyeceksin Kemal Efendi! Ufuk KOCAKAPLAN……………16 CHP, Kemal Kılıçdaroğlu ve Başörtüsü Yasağı Eyüp AKTUĞ…………………….17 İslamsızlık ekseninde eriyen milli varlığımız Eyüp AKTUĞ…………………..18 Despotik yönetimler eriyor: Yasemin Devrimi Eyüp AKTUĞ………………..….20 “Kıbrıs Meselesi” üzerine Erbakan’ın ve benim analizim Eyüp AKTUĞ..……22 Fark Ufuk KOCAKAPLAN………………………………………………………………………..24
Kültür ve Edebiyat Batı Tefekkürü ve İslam Tasavvufu (İnceleme) Eyüp AKTUĞ…..………………26 Kimin torunlarıyız? Ufuk KOCAKAPLAN………………………………………………….28 Kanuni Sultan Süleyman (İnceleme) Eyüp AKTUĞ……………………………….. .29 Asrın manaya açlığı ve maddede kayboluşu Eyüp AKTUĞ……………………….30 Asırda kaybolan mananız: AŞK Eyüp AKTUĞ…………………………………………31 Vurun Osmanlıya! Ufuk KOCAKAPLAN……………………………………………………33 Emanet (Şiir) Eyüp AKTUĞ…………………………………………………………………..34 Baykuşlar (Şiir) Eyüp AKTUĞ……………………………………………………………….35 Mesele’m (Şiir) Eyüp AKTUĞ………………………………………………………………..36 Zuhur (Şiir) Eyüp AKTUĞ…………………………………………………………………….37 Günahı İçerken (Şiir) Eyüp AKTUĞ……………………………………………………….38 Karanlığa Giden (Şiir) Eyüp AKTUĞ………………………………………………………39
2
Değerli “Serbest Kürsü” takipçileri, 2010 yılında yayımladığımız ilk sekiz sayının ardından dergimizde bir takım değişiklikler yapmaya karar verdik. Bu geçen süre zarfında dergimizi geliştirip 2010 yılında yaşadığımız amatör havadan sıyrılabilmek için hem derginin şablonunda hem de derginin yapısında birtakım düzenlemelere gittik. 2011 yılına özel olarak hazırladığımız çift başlı kartal logomuz ile yeni sayılarımız ile sizlerle olmaya devam edeceğiz. Not: 9. ve 10. sayılar birlikte verilmiştir. “Serbest Kürsü” Yönetimi
3
Bu bölüm “Serbest Kürsü”nün Türkiye’nin dış politikası, iç politikası, siyaset ve siyaset felsefesi konulu yazıları içerir.
4
Demokrasi’nin kelime kökü üzerine tahlillerim
Bu yazımda demokrasi üzerine tahlillerimi sizlerle paylaşmak istiyorum. Öncelikle demokrasi kelimesinin sözlük anlamını vermekle başlayayım yazıma. Yunanca "Demos Kratos" kelimesinden gelmektedir. Buradaki "demos" kelimesi lügatımızdaki manası "halk"tır, "kratos" ise egemenlik manasına gelir. Demokrasi bir devlete bağlı bireylerin devlet politikasını şekillendirmede eşit hakka sahip olduğu bir yönetim biçimidir. Görünen planda bu böyle... Daha doğrusu gerçek manada demokrasinin tanımıdır. Gerçek olmayan demokraside mi var o halde? Demokrasi kelimesi üzerinde çoğu zaman laf hokkabazları demagoji yapar. Buna yazımın devamında değineceğim. Demokrasinin diğer tanımlarınada değinmek istiyorum. • • • • • •
Çoğunluğun yönetimi Azınlık haklarını güvenceye alan yönetim; Fakirin yönetimi; Sosyal eşitsizliği yok etmeye çabalayan yönetim; Fırsat eşitliği sağlamaya çalışan yönetim; Kamu hizmetinde bulunmak için halkın desteğine dayanan yönetim
Bu tanımlamalardan sonra bende kendi tanımımı yapmak istiyorum. Demokrasinin temelinde halk yatar öyle değil mi? Madem ana madde halktır. Demokrasi yoluyla halktan istediğini alabilmek için halk istenilen ile doldurulur. Sonra demokrasi yoluyla halktan izin alınır. Zaten halk doldurulmuştu. O halde demokrasi bu işin kılıfıdır. Ama bu böyle gösterilmez ileri demokrasi diye aynada görürüz. Düşünü ki bir ülkenin seçim barajından dolayı %40'ı temsil edilmesin. Demokrasinin temelinde eşitlik ve adalet varsa %60'lık kısmın özelliği ne? Temsilde eşitlik nerede kaldı? Demokrasi'de eşitliğe mi yoksa özgürlüğe mi önem verilmelidir diye soracak olursam 5
beni bulan cevap ikiside olmaz. Ne eşitlik olmadan özgürlük nede özgürlük olmadan eşitlik olmaz. Birisi ihmal edildiğinide yada yok sayıldığında diğeri işleyemez. Nasıl ki bir saatin dişlilerinden birisi çıkarıldığında saat durur. Bunlardan birisi bile çıkarılmış olsun demokrasi işlemez. Gerçek demokrasiden bahsediyoruz. Silah zoru ile oy sandığına gönderilmeyen seçmenlerin bulunduğu bir demokrasiden bahsetmiyorum. Demokrasinin işlemesi için devlet kurumlarınında gerçek manada çalışması gerekir. Devlet içerisinde devletçik oluşturmak demokrasiye engel teşkil eder. Derebeyliklerden farkı kalmaz. Birde sosyal demokrasi bahsi vardır. Komünist rejimde adı geçer bu kelimenin. Görülmemiş bir kelime oyunu. Komünizmde demokrasi varmı demokrasi ismini kullanıyorlar. Oradaki sosyal kelimeside süsten başka birşey değildir. Adı demokrasi oysa dikdatorya tip... Şimdi demokrasilerin en büyüğü olana geldi sıra. Kendi içerimizdeki mana meclisinin duvarına hakimiyet hakkındır düsturunu kazıyabilirsek halis hürriyete erişmiş oluruz. Herşeyin merkezine İslam güneşinin yerleştirilmesi şarttır. İslam'ı çöpe atan bir rejimde ne demokrasiden bahsedilir ne eşitlikten, adaletten... Yazıma son verirken üstad Necip Fazıl'ın şu mısraları ile bitirmek istiyorum. Devrim odur ki, kalbten fâniliği devirsin; Yaşamaktan murad ne, hesabını bildirsin !.. Eyüp AKTUĞ “Serbest Kürsü” www.e-aktug.com
6
Politika’nın kelime kökü üzerine tahlillerim
"Politika" kelimesinin yunanca kökenli bir kelime olduğunu ve kelimede geçen "Poli" bölümünün dilimizdeki karşılığının "çok", "Tika" kısmının ise "yüz" yani çok yüzlülük manasını taşıdığını belirterek yazıma başlıyorum. Umut Yalım arkadaşımın Politik Yozlaşma ile ilgili devam ettiği bir yazı dizisi var. İşin bu kısmına girmeyeceğim. Ben politika kelimesini en iyi şekilde nasıl tanımlarım nasıl izah ederim, onu belirtmeye çalışacağım. Ekşi sözlük yazarlarından birisi politika kavramını şu fıkra ile izah etmeye çalışmış. - baba, okulda ders verdiler, "politika nedir", anlatmamiz lazim. nedir politika? baba oglunun yasina uygun bir formul bulur: - bak yavrum, simdi su kelimeleri iyice aklinda tut... ben ucretli calisiyorum, buna kapitalizm diyoruz. parayi nasil harcayacagimiza annen karar veriyor, ona hükümet de. hepimiz aslinda senin icin cabaliyoruz, sen halk'sin. bebek kardesine bakan dadin, işçi sınıfı. kardesini de; gelecekdiye dusun. simdi bunlari boyle ezberle, yarin kahvaltida sana politikayi anlatirim. oglan bunlari ezberler, aksam olur, herkes yatar. gece bizimki, kardesi kucuk bebegin aglamasiyla uyanir. gider bebegin odasina, bebek altini kirletilmis aglamaktadir. annesinin odasine girer, annesi derin bir uyku cekmektedir, uyanmaz. dadinin odasina gider, bir bakar ki, babasi dadisiyla ayni yatakta, "bebek agliyor" demesine hic aldiris eden bir halleri yok. bizimkisi gerisin geriye doner, yatar... ertesi sabah kahvaltida babasina, "baba ben politika neymis anladim" der. babasi "neymis soyle bakalim" diye sorunca anlatir: "kapitalizm, isci sinifini beceriyor. bu arada hukumet uyuyor. halk kimsenin umurunda degil. ve de gelecek b*k icinde..." işte politika budur. Politika meseleğini icra eden kişiye ise politikacı denir. Bana göre en iyi politikacı politik olmayan politikacıdır. Her sözünden riya damlayan iki yüzlü bir
7
politikacıdan politik olmayan ama kazanamayan bir politikacı iyidir. Fakat bunu biz göremeyiz. Siyaset ve politikayı aynı anlamda kullananlarda var. Fakat siyaset kavramına daha çok iletişim girdiğinden bu bakımdan politika kavramından ayrılır. Bazen politika bir sanattır. Evet sanat... Arzu edilen fakat mümkün görülmeyen ile arzu edilmeyen fakat mümkün olanı birleştirme sanatıdır.Ve bu durumda politikacılarda sanatçı oluyor. Politikanın politik olduğu ve politik olmadığı dönemleri vardır. Köprü geçilmeden politika her zaman politiktir. Fakat köprüyü geçtikten sonra politik olmanın bir manası yoktur zaten köprü geçilmiştir. Vesselam... Eyüp AKTUĞ “Serbest Kürsü” www.e-aktug.com
8
Komünizm üzerine tahlillerim ve demokrasi yanılgısı
Sonu "izm" ile biten her fikri akımdan şüphe duyarım. İnsanlığın bir numaralı düşmanı Komünizm'den Komünizmin demokrasiye olan uzaklığından bahsedeceğim. Evvela konuya Komünizm nedir diye sormakla başlamak isterim. Komünizm bir sistem olmak ile beraber aksiyon değil reaksiyondur. Komünizm dikdatoryanın lügattaki gizli tercümesidir. Komünizm işçiyi, emekçiyi yani halkı sömürmektir. Komünizm insanlığa düşman bir meslektir. Komünizme geçen devletler şu strateji izlemişlerdir. Önce sosyal adalet damarına işçi ve emekçi iğnesini vermişler ardında komünizm odasına giren kapıya bir eşik olarak kullanmışlardır sosyalizm denen sahte eşitliği. Komünizm denen bu sistemde cebinde bir kutu kibrit taşıyan hırsızdır. Herşey devletin malıdır. Hiç kimsenin mülkiyet hakkı yoktur. Sosyalizm de ise olay şöyledir. Bir patron düşünelim ve bu patronun 100 tane işçisi olsun. İşçiye 1000 TL maaş veriyor ve patrona 10000 TL kalıyor. İşçiye hakkını verdikten sonra işçi patrondan bir hak iddia edemez değil mi? Ancak sosyalizmde patrona ne kaldı ise o kadarını işçiden çalmıştır demektir. Bunu çoğu kimse bilmez. Öylesine bir laf hokkabazlığı yani demagoji yaparlar ki Komünizm'de demokrasi var diye yutturmaya çalışırlar. Akıl ve idrak sahibi her birey Komünizmde demokrasinin 'd' si olmadığını bilir. Komünizm din düşmanıdır. Ve bu görüşün temellerini atanlar dine "Din halkın afyonudur." der. Buradanda anlaşılacağı gibi dine düşman meteryalist bir sistemdir. Şu noktayada dikkat çekmek istiyorum. Komünizm aile yapısınada düşman bir sistemdir. Çocuk cemiyetin malı olmak ile birlikte üç yaşından sonra çocuk aileden alınıp çocuk sitelerine bir sürü halinde yerleştirilip hak ve hakikatten uzak bir şekilde komünizme uygun birer bireyler haline getirilirler. İşte görüldüğü gibi yazımın başında cebinde bir kutu kibrit taşıyan bile bir hırsız olarak nitelendirilen bir sistemde bırakın kibriti evlat sahibi olmak bile cemiyete karşı suç teşkil eder. Çünkü insanlarla beraber topyekün herşey cemiyetindir. Üstadın yaptığı bir izah var; "benimki benim,seninki de senin!'' bu şeriâttir... ''seninki senin,benimki de senin!'' bu tarikâttir... ''ne benimki benim ne de seninki senin...herşey allah'ın!'' bu da hakikâttir!
9
Şimdi sosyalist enternasyonel grubuna üye olan partiyi bu tahilile tabii tutmalı mıyım bilmiyorum. Ve hala komünizm propagandası yapanlara söylüyorum. Esas arzu ve gayeniz cemiyete köle olmak, hürriyetinizi kaybetmek ise buyrun o zaman. Şunu unutmayın Halist özgürlük ve hürriyet Hakka teslimiyetten geçer. Vesselam... Eyüp AKTUĞ “Serbest Kürsü” www.e-aktug.com
10
Vallahi şaşırmadım
CHP ekibi Silivri'nin avukatlığını bırakıp şimdi de Silivri'de bulunan Ergenekoncuları milletvikili yapmak için uğraşıyormuş.Vay anam vay. Gandi Kemal ve dandik ekibi Silivri'deki darbecileri dışarıya çıkarmak ve onları bünyesine katmak istemelerine vallahi şaşırmadım.Çünkü CHP'ye ben baştan beri söylüyorum herkes yakışır.Tecavüzcücü,darbecisi,statükocusu,çakma imam hatiplisi,laikcisi,gericisi,fırıldağı,dolandırıcısı kısacası herkes CHP'ye yakışır.Silivri'dekilerini almış çok mu? Peki CHP'ye bu talimatı kim verdi? CHP'ye bu talimatı ise medya hastası Yalçın Küçük vermiş.Medya hastası dediğime bakmayın.Çünkü onu Kemalist kesim ulusalcı ve sıkı Kemalistçi olarak görüyor.Ama gelin görün ki bu zat, PKK terör örgütü lideri katil Apo'nun en yakın arkadaşı ve dostu.Bizim Kemalist ve Darvinci zihniyet bu Yalçın Küçük denen küçük adamı memleketine bağlı bir ulusalcı olarak görüyor ve savunuyor.Hey hat.Siz böyle devam edin. Gel gelelim bizim Gandi ve ekibine. Ben bir kez daha söylüyorum.CHP silivriye kadar uzandıysa bir sonraki seçimde Katil Apo'yu da millet vekili yapmak için İmralı'ya kadar gider.Benden söylemesi.İlerde görürseniz veya şahit olursanız sakın şaşırmayın. İŞTE KEMALİST VE ULASALCI YALÇIN KÜÇÜK VE KADİM DOSTU GANDİ(!) UFUK KOCAKAPLAN “Serbest Kürsü” asiminnesli1915.blogspot.com
11
Ya göründüğün gibi ol yada olduğun gibi görün!
Genel seçimler yaklaşırken siyasilerimizde gözlenen haraketlilik bu seçimdede vaatlerin havada uçusacağı ve umut fakirin ekmeğidir anlayışı ile halkımızın doyuralacağı gözüküyor. Her siyasi parti seçime hazırlanırken tutarlılık politikasını izler. Ancak bu tutarlılığı ben CHP'de göremiyorum. Şimdiki genel başkan Kemal Kılıçdaroğlu'nun söyledikleri ile eskiden yapmış olduğu icraatler birbiri ile çelişiyor. Tam bir tutarsızlık örneği. Bu konu hakkında bir video hazıladım. Yazının devamında izlerken ne demek istediğimi daha iyi anlayacaksınız. Bu ülkede en büyük sorun işsizlik öyle değil mi? Videoda ki habere göre Kemal Kılıçdaroğlu işsizlik sorununa bir çare bulmuş. SSK döneminde 70'e yakın akrabasını işe alarak sorunu çözmeye çalışmış. Öyle gözükiyor ki başarıyıda sağlamış. İstihdam edilenler hala maaşlı birer eleman olarak çalışıyormuş. Eskiden birtakım şeyleri örtbas etmek daha kolaydı. Ancak herşey değişti, gelişti. Hal böyle iken insan sormadan edemiyor. Neyi niçin inkar ediyor diye. Şimdi anlamadığım bir nokta var. Halk bunu görüyor neyin nasıl işlediğini hangi çarkın kime çalıştığını farkediyor. Sonra sen gidip halktan oy istiyorsun. Halkta sana oy vermeyince halk kötü oluyor öyle değil mi? Görüntüleri izlemek için tıklayınız. (İnternet bağlantısı gerektirir.) Videoyu izlediyseniz; • • • •
Uydurma haber Zaten biliyordum herşeyi Belki değişmiştir önyargılı olma Benide işe alır mı acaba? (:
Aklınıza bu cümlelerden birisi gelebilir. Benim aklıma "Zaten biliyordm herşeyi" ile "Benide işe alır mı acaba" geldi. Ancak herhangi bir kan bağım olmadığından iş 12
konusu yatar diye düşündüm. Videoyu izlerken bişey dikkatimi çekti. Eski soyadı "KARABULUT" imiş. Niye değiştirdi soyadını anlamadım. Siz biliyorsanız paylaşın (: . Yazıma veda ederken bir atasözümüzü hatırlatmak istiyorum. Ne demişler "Gelen giden aratır". Deniz amca seni daha çok özleyeceğiz (:. Eyüp AKTUĞ “Serbest Kürsü” www.e-aktug.com
13
Bu milletin yarınlarını korumak en asli görevdir!
Ey Genç arkadaşım, Yaşam alanlarımıza müdahale ediliyor.Masamdaki şarap şisesine ipotek kondu. Mahalle baskısı artıyor. Neredesiniz? Bu ülkede doya doya içki içemeyecek miyim? Bu gidişe bir dur demek lazım. İçki şişemize kimsenin elini sürmesine izin vermeyiz.. İçkime dokunma yürüyüşleri düzenleyerek vatandaşı bu konuda ikaz edelim. İçki içmeyen kim varsa yobaz diye yaftalayalım. İçkimizi elimizden alanlar irademizide elimizden alıyor. Bizlere sağlıklı bir düşünme ortamı bırakmıyor. Anlama ve idrak etme kabiletimize kilit vuruyor. İçki içen insan çağdaş ve modern bir insandır. İçki içmeyen insan ise gericidir. Bu ayrımı iyi yapmak lazım. Bugün şarap şişemi masamdan alanlar yarın tütünümüde alır. Bizler sabahlara kadar içki içip peşinden bilim üreterek bu ülkeyi muassır medeniyetler seviyesine çıkaracağız. Sağlam kafa içkili vucutta bulunur bunu sakın unutma. İçki içmezsen sağlam bir kafa yapısına sahip olamazsın. Çevrende olup bitenleri anlaman için, neyin ne olduğunun farkına varabilmen için içki içmen şarttır. İçki içen bir ailenin çocuklarıda ailesine özendiği için modern ve çağdaş yetişir. Bu çocukların kendine özgüveni tamdır. Ancak içki içmeyen bir ailede yetişen çocuklar özgüven sorunu yaşar. Artık bu noktadan sonra gerekli hamleleri yapıp kaybettiğimiz içki şişelerimizi tekrar kazanmalı. İçki içme yaşının 18 düşürülmesi için bütün gücünle çalışmalısın. Önce birayı, votkayı kurtarmalı daha sonra şarap ve viski çeşitlerine geçmeli daha sonra ise rakımızı layık olduğu yere yerleştirmeliyiz.
14
Evet genç arkadaşım! İşte içerisinde bulunduğun vaziyet bundan ibaret. Yarınlarımızın yılmaz bekçisi olarak sen, bu aşamadan sonra şişenin dibini görene kadar içmelisin. İçmelisin ki yarınlarını kurtarabilesin. İçmelisin ki daha ileriye gidebilelim ve asrı gerektiği gibi okuyabilelim. Eyüp AKTUĞ “Serbest Kürsü” www.e-aktug.com
15
Bu kişi ile mi “OY” isteyeceksin Kemal Efendi!
Oktay Ekşi 'yi tanırsınız. Bir malum gazetenin baş yazarıydı.Sonra bu sözde yazar birgün köşesinde 'bunlar analarını dahil satarlar' diyerek büyük bir terbiyesizliğe imzasını atmıştı.Hedefinde iktidar var idi.Yaptığı bu terbiyesiz ve ahlaktan uzak hareketinden dolayı işine son verdiler bu sözde aydının. Gel zaman git zaman derken dün bir baktık ki bizim ahlak yoksunu başyazarımız CHP'ye katılmış. Şaşırmadım.Çünkü layık olduğu yerde.Çünkü CHP terbiyesizleri ve ahlaksızları barındıran bir parti.Onun için sorun görmedim ve çok mutlu oldum. Yarın bizim Kemal Efendi,karşımıza çıkıp oy dileneceği zaman hiç olmazsa bizimde bir diyeceğimiz olacak.Biz Kemal Efendiye şöyle söyleyeceğiz: 'Ey Kemal ! Oktay Efendi analara çok takmış bir vaziyette.Biz bu adama nasıl güveneceğiz?Zaten CHP'ye güvenmiyoruz.Onun üyesine nasıl güveneceğiz. Sizin samimiyetiniz ortada.Sizin icraatleriniz ortada.Sizin düşünceniz ortada.Bizden size oy yok.Başka kapıya !!! ' Bunları söyleyeceğiz Kemal Efendi. Birde sizden bir ricam var Tecavüzcü Coşkun'u da partinizde görmek istiyoruz :):):) Siz bu kafayla %20'yi geçemezsiz Kemal Efendi. UFUK KOCAKAPLAN “Serbest Kürsü” asiminnesli1915.blogspot.com
16
CHP, Kemal Kılıçdaroğlu ve Başörtüsü Yasağı
Yazı başlığından neyi kastettiğimi anlamadıysanız yukarıdaki videoyu mutlaka izlemelisiniz. CNN Turk isimli bir televizyon kanalında Ahmet Hakan'ın sunduğu Tarafsız Bölge adlı programa Kemal Kılıçdaroğlu konuk olmuş. Ve kendisine başörtüsü yasağı ile ilgili bir takım sorular soruluyor. Aslında cevabı gayet basit soruların. Kemal Bey başörtüsü konusunu siyasetin istismar ettiğini ve siyasetin karışmadığı zaman kendiliğinden çözüleceğini savunuyor. Siyaset başörtüsünü istismar etmemelidir. Peki nasıl istismar etmez? Başörtüsüne özgürlük vererek bu sorun kökünden çözülür. Hatırlayalım eskiyi, Kemal Bey başörtüsü sorununu biz çözeceğiz demedi mi? İzlediyseniz programda hiçbir soruya cevap veremiyor. Hatta videonun bir bölümünde kendilerinde beklediğim bir cümle çıkıyor ağzından. - Belkide bir süre sonra Türban takan kardeşlerimiz takmayacaktır. İşte Kemal Bey'in çözümü bu arkadaşlar. Dini inancı gereği başörtüsü kullananların ilerde belki başörtüsü kullanmayacağı ve sorunun bu şekilde çözüleceği... Dikkatimi çeken bir diğer nokta ise siyasetin başörtüsünü istismar konusu. Kemal Bey siyasetin başörtüsünü istismar etmesini istemiyor ise neden hala yasağa destek veriyor. Yasak devam ettiği müddetçe siyaseti başörtüsünü istismar edeceğini bilmiyor mu? Videoda bir başka bölüm ise başörtüsü kullanan öğrencilerin üniversitelerde mağdur olmadığı gözlemi. Bu gözlem Kemal Bey'e ait. Üniversite kapılarında nasıl bir muameleye tabii tutulduğunu galiba görmüyor. Eyüp AKTUĞ “Serbest Kürsü” www.e-aktug.com
17
İslamsızlık ekseninde eriyen milli varlığımız
“Türk ne demektir? Türk vatandaşı kimdir? Türk vatandaşı İsviçre medeni kanununa göre evlenen, İtalyan ceza yasasına göre cezalandırılan, Alman ceza muhakemesi usulune göre yargılanan, Fransız idare hukukuna göre idare edilen ve islam hukukuna göre gömülen kişidir.” (Uğur Mumcu) Türkiye'nin gördüğü görebileceği en büyük gazeteci idi. ve hala yokluğunu hissediyoruz. Türk kelimesini yukarıdaki gibi tarif etmiş. Muazzam bir tarif. Her anımızın bir önceki anımızdan daha batılı ve bu ancak bu şekilde izah edilebilirdi. Büyük üstad Necip Fazıl Kısakürek bir konferansında şöyle diyordu. "Gaye Türklükse, bilmek lazımdır ki Türk ancak Müslüman olduktan sonra Türktür !". Merkezinde İslam olmayan ve İslam ekseninde dönmeyen Türklük vasıflarını kaybetmiş ve bana göre isim boyutunda Türklüğünü mufaza etmiştir. Meselenin birçok boyutu yok. Dizi dizi tahliller yapıp toplum röntgenini çekmek gereksiz olur. Açık ve net görülebiliyor hastalığımız. Reçete ise yanı başımızda bizi bekliyor. Nedir bizi hsta eden ruhumuzu paslandıran, beynimizi erozyana uğratan, gözlerimize perde çeken, düşünme ve anlama kabiliyetimizi elimizden alan... Nedir bu hastalık. Düşüncelerimizi kanserleştiren şey, fikirleri kurutucu bir şey... nedir o? Bizi bizden alan, ruhumuzu dipsiz kuyularda mahsur bırakan kalplerimizi riya denizinde boğan şey... Kimi görsem aynı dert ve bir fikirsizlik çilesi. Kimileri fikir çilesi çekerken ruhun idrakını yaşarken kimileride bu hastalık sebebi ile fikirsizlik çilesi çekmekte. Ve bizler öyle bir hastayız ki aynı zamanda bütün dünyaya devayı getirmekle yükümlü bir doktoruz aynı zamanda. İslamsızlık... Çağımızın en büyük hastalığı. Üstadın dediği gibi beyin kırışıklıklarını ütüleyici bir dert. Böyle bir felaket karşısında hiçbir aksiyon göstermeden ruhun ölümünü beklemek, kendi damarına zehir veren bir doktora benzer. Hastalığın teşhis aşamasından sonra sıradaki en büyük hamle İslamı, kalplerimizin hasret kaldığı mukaddes manayı, bizi kendimize getirecek ve kalplerimizde ki buzu çözecek İslam güneşini ruh hamurumuz ile tekrar yoğurmak ve o kutlu günü beklemektir. İşte çağın en büyük hastalığının reçetesi ve devası budur.
18
Ey fikirsizlik çölünde yolunu kaybeden insan! Ruhunu bu tutturan fikirsizlik çölünden kurtulmak istiyorsan yapacağın şey açık ve nettir. Ruhunu İslam güneşinde eritip "sünnet" süzgecinden geçirdikten sonra kalbinde zuhur edecek olan manaya sıkı sıkı sarılmandır. Üstadında dediği gibi "En büyük hürriyet, İslama esir olmaktır.". Bunu sakın unutma. Eyüp AKTUĞ “Serbest Kürsü” www.e-aktug.com
19
Despotik yönetimler eriyor: Yasemin Devrimi
Son zamanlarda İslam ülkelerinde olan gelişmeleri büyük bir endişe ile hep birlikte izliyoruz. Sudan ve Tunus ile başlayan olaylar şimdi sınır komşumuz olan Mısır'ada sıçramış durumda. İçteki anlaşmazlıkları da değerlendiren sömürgeci güçler, bir referandum oyunuyla Sudan'ı bölmeyi başardı. Gelelim Tunus mevzusuna. Tunus'ta 23 senedir despotik bir yönetim egemen. Bu yönetimin birtakım özellikleri vardı. Bu özelliklerin birkaçını sıralayacağım; • • • •
Dünyada başörtülülere göz açtırmamanın bayraktarlığını yapan bir yönetim. Hiçbir Tunuslu hanımın sokakta dolaşmasına izin vermeyen bir yönetim. Bırakın vasıfsız insanların işsiz olmasını eğitimli gençlere bile iş imkanı sağlayamayan bir yönetim. Ülkenin dıştan sömürülmesini engellemeyen aksine içtende sömüren bir yönetim.
Tunus'ta olayların aynı şartları yaşayan diğer ülkelerede sıçraması kaçınılmazdı. Halk tarafından gösterilerin düzenlendiği ülkeler Cezayir, Mısır, Ürdün, Moritanya, Suriye ve bazı Körfez ülkeleri... İslam dünyasında bu olaylar yaşanırken batıda boş durmuyor, oluşan bu kriz ortamından menfaat sağlamaya çalışıyor. Perdenin arkasında büyük bir iştah ile oyunu izliyor. Yani bütün oyunlar İslam aleminin üzerine oynanıyor, büyün senaryolar İslam aleminin üzerine yazılıyor. Orta çağ demlerinde altın çağını yaşayan İslam güneşinin doğduğu topraklar bugün batı ile yer değiştirdi. Peki ne değişti? Cevap açık ve net aziz kardeşlerim. Bu hakikati görmüyorsan bunda hakikatin suçu yok senin gözlerine indirdiğin perde yüzünden gerçeği görmüyorsun. İşte gerçek... Bizler o kadar batılılaştık ki batıya batılı gibi görünmek pahasına kendi öz kimliğimizden vazgeçiyoruz. Bilmiyoruz ki batının gözünde nasıl rezil bir duruma düşüyoruz. Allah'ın müslümanlara verdiği petrol denen hediyeyi dahi batılı adama kaptırıyoruz.
20
Türk kimliği açısından bakmayacağım meseleye. Mesele bir insanlık meselesidir. İşte çözüm önerilerimi sunuyorum haddim olmayarak. • • •
•
•
•
• •
Evvela süratle kendi öz kimliğine dönmelisin. Kurtuluşu batının mandasını kabul etmekte değil İslama sarılmakta görmelisin. Ülkenin başına getireceğin yönetim ülkeyi İslam ekseninde yönetecek olmalıdır. Çünkü demokraside İslamdadır, insan haklarıda İslamdadır. Zalim yönetimin yerine daha zalim bir yönetimin gelmesini istemiyorsan batılı adama fırsat vermeden ve aynı zamanda milletinin kardeş olduğunu unutmadan demokrasi yolu ile bir yönetim belirleyeceksin. Batıya kaptırdığın yeraltı ve yerüstü kaynaklarını geri kazanmak için seninle aynı şartlar altında sömürülen diğer İslam ülkeleri ile ortak hareket edecek ve batıya karşı gerekli hamleleri sağlayacaksın. Karşında ne gördüğünün değil neyi nasıl gördüğünün önemli olduğunu anlayacak ve bu çerçevede kurtuluş mücadelenin temel taşlarını yerine oturtacaksın. Sen batıyı olduğu gibi değil İslam süzgecinden geçipte alacaksın. Eğer İslam süzgecinden geçirmez isen batı ile gelen zehir toplumu öldürür milli ve manevi değerleri yok eder, topraklarını tekrar sömürür... Fakirliği azaltmak istihdam sağlamak için batıya kaptırdığın petrol kaynağını kazanacak ülkede istikrarı tekrar kuracaksın. Kurtuluş mücadeleni kazandıktan sonra ülkede büyük bir İslam İnkılabı gerçekleştirecek ve bunun diğer İslam ülkelerindede zuhur etmesi için var gücünle çalışacaksın.
Necmettin Erbakan'ın "Siret Konferansı"nda İslam ülkelerinin dışişleri bakanlarına şu maddeleri sayıyordu. 1. Müslüman Ülkeler Birleşmiş Milletler Teşkilatı 2. İslam Ülkeleri Ortak Pazarı 3. İslam Ülkeleri Ortak Savunma Paktı 4. İslam Ülkeleri Kültür İşbirliği 5. İslam Ülkeleri Ortak Para Birimi Bu sözlerin üzerinden tam 35 sene geçmiştir. Ancak hala tazeliğini korumakta ve bir reçeteye ilaç olarak yazılabilir niteliktedir. Eyüp AKTUĞ “Serbest Kürsü” www.e-aktug.com
21
“Kıbrıs Meselesi” üzerine Erbakan’ın ve benim analizim
Erbakan’ın analizini izlemek için tıklayınız. (İnternet bağlantısı gerektirir.) Aziz kardeşlerim, Necmettin Erbakan'ın Kıbrıs meselesi üzerine yaptığı konuşmayı videodan yazıya aktardım. Aşağıda hem yazı Necmettin Erbakan'ın videodaki konuşmasıdır. Hem okuyup hemde dinleyebilirsiniz. Necmettin Erbakan'ın “Kıbrıs Meselesi üzerine konuşması” Şimdi önemli dış politika konularımıza birer cümle ile cevap getiriyorum. Meselenin aslı ortaya kondu mu çözüm kolay olur. Bakınız. 1. Kıbrıs Ne yapacağız biz Kıbrıs'a? Derhal federe devlet görüşmelerine son vereceğiz. Neymiş bu federe devlet görüşmesi. Bizim bağımsız bir devletimiz var. Gidiyoruz bir yandan bu bağımsız devleti sözde Müslüman ülkelere ne olursun sizde bunu kabul edin diyoruz. Öbür taraftan işte birleşmiş milletler şunu dedi de bunu dedi de. Vay canına ya! Birisi hipnotize mi ediyor sizi Allah aşkına. Bırakın şunu. Efendim Amerika'nın hoşuna gitmezmiş. Bana ne Amerika'dan! Bana ne Amerika'dan! Amerika mı bizi yönetecek. Neymiş bu federe devlet? Şu hale bakın sözde bağımsız devletiz. Biz bu devleti tanımışız. Senelerden beri niçin uğraşıyoruz. Rumlarla bir devlet kuracağız kendi bağımsız devletimizin bağımsızlığını ortadan kaldıracağız. Bu nasıl iş? Kim zorluyor? Rum bizim peşimizde koşsun. Bırakın bu görüşmeleri kesin. Kesinde sizi 60 milyon alkışlasın. Sizi 1,5 milyar alkışlasın. Size 6 milyar insan selam dursun. Bırakın bu safsataları.
22
Bak Refah Partisi meclise girdi sesleniyor ve bende huzurlarınızda rabbime şükrediyorum ki ilk defa bunu burada bas bas bağırıyorum. Kıbrıs devletini tanıttırın. Bırakın bu federe devlet saçmalıklarını Allah aşkına! Neymiş bunlar? Bak şuanda eğer Rauf Denktaş televizyonun başında ise gözünden yaş akıyordur. Yaşa Erbakan bir sen varsın zaten burada diyordur. ---------Yunanistan Başbakanı Yorgo Papandreu’nun "Türkiye’nin Kıbrıs’ta işgali devam ettiği sürece AB üyesi olamaz" sözleri ile tekrar gündeme gelen Kıbrıs Meselesi, yıllar önce Necmettin Erbakan'ın yapmış olduğu bu konuşmayı ezberleyene kadar tekrar ve tekrar dinlemem gerektiğini hatırlattı. Türk askeri kıbrısa barışı getirmek için gitmişti orada yaşanılan vahşeti durdurmak için gitmişti önce bunu bilsin batı. Dış politikamızda son sekiz dokuz yıldır gözle görülür bir ivme kazansada hala gerekli hamleler hükümet tarafından yapılmış değil. Batı adamına bize işgalci diyecek kadar bu cesareti vermek eskiden yapılan hataların en büyüğüdür. Bu meselenin kökü Ayasofya'nın camiiden müzeye dönüştürülmesine kadar gider. Ne alakası var diye sorarsanız şöyle izah edeyim. Ayasofya'yı kiliseden camiiye çeviren biz sonra camiiden müzeye çeviriyoruz ve batı adamının iştahını kabarttığımızın farkında değiliz. Batı adamı müzeden kiliseye çevirmek istiyor ve pusuda bekliyorda biz elimizde iken müzeden camiiye çevirmiyoruz. Buradan cesaretle batı adamı diyor ki bunlar kendi öz vatanında yapamadıkları şeyi Kıbrıs'ta hiç yapamaz. Bu cesarette burada gelmektedir. Eyüp AKTUĞ “Serbest Kürsü” www.e-aktug.com
23
Fark Şimdi soruyorum sizlere: 1)Doğudaki insanımızla,Batıdaki insanımız arasında bir fark varmı? Elbette yok.Çünkü doğuda da aynı ekmeği yiyoruz,batıda da; Doğuda da aynı otobüse biniyoruz,batıda da; Doğuda da aynı hastaneye gidiyoruz,batıda da. Eee?Sorun nedir peki? Sorunun tek nedeni şudur;ülkeyi karıştırmak isteyen bölücüler ve yandaşları.Malesef bu bölücüler Doğumuzu bu hainliğe bir araç olarak kullanıyor.Doğu insanı bu bölücüler gibi değil. Doğu insanı paylaşmayı bilen,vatanını,bayrağını bilen,barıştan,sevgiden yana ,gönlü bol,misafirperver kişilerdir.Siz onlara bakmayın.Onların gözünü bölücülük sarmış.Ama devlet maaşıda gelince nedense sesleri çıkmaz onların. "Yok Kürtlere soykırım yapıldı,yok Doğulunun hakkı yeniliyor,yok özerklik istiyoruz".Bana bakın akıllı olun,efendi olun.Ben bir doğulu olarak bir Diyarbakırlı olarak ne bir soykırım gördüm,ne hakkım yenildi, ne de bir ayrı devlet istedim.Siz kalkıp 'Doğu insanı bunların gerçekleşmesini istiyor,düşüncesi budur' diyorsunuz.Bu düşünce ve gerçekleşme isteği Doğudaki İnsanımızın değil,İmralıdaki hainin düşüncesidir. Artık yeter;Bir Doğulu olarak.Bizim asıl düşmanlarımız dağda(ve içerde),ve de dışarıda.Şu zamanda 'Birbirimize Düşmek Mi; Yoksa Birbirimizle Düşünmek Mi' daha faydalı olur bize? Soruyorum;Tehditle,kandırmayla nereye kadar gideceksiniz.Biz kurtuluş savaşını hep birlikte kazanmadık mı? Şunu da söyleyeyim;Doğudaki insanımız bu sözde vekillerin sözlerine sakın ha sakın kanmasın.Bunların yolu kanlı yoldur,çıkmaz yoldur,karanlık yoldur.Sakın bunlara,bunların yaptıkları hal ve hareketlere tahrik olmasınlar.Çünkü bu ülkede kardeş kanın dökülmesini istemiyoruz. Hepimiz biriz,beraberiz,kardeşiz.Çünkü bu olayalar yaşanırsa biz gençlere çok zarar gelecek,çocuklarımız,kardeşlerimiz ve analarımız hep ağlayacak. UFUK KOCAKAPLAN “Serbest Kürsü” asiminnesli1915.blogspot.com
24
Bu bölüm “Serbest Kürsü”nün tarih, sanat ve edebiyat konulu yazıları ve şiirleri içerir.
25
Batı Tefekkürü ve İslam Tasavvufu (İnceleme)
Takdim - Bu eser İdeolocya Örgüsü'ne bağlı olarak benim en başa alınması gereken verimlerimden biri... - Eser 20 yılı kadar önce Ramazan ayında ve üç defada konferans şeklinde verilmiş ve üç gece teravihten sahur vaktine kadar sürmüştür. - Geçen seneye gelinceye dek teyplerden naklen kaleme alınarak tarafımdan titizlikle muhafaza edilen ve birdenbire kitaplık çapta ortaya çıkarılmasını bekleyen üstüne titrediğim eserimi, temiz ve hatasız baskı, emniyet ve itinası içinde nihayet kitaplaştırıyorum. Evet, Üstad Necip Fazıl Kısakürek'in üstadında belirttiği üzere geçmiş konferanslarından bizzat kendisi tarafından büyük bir titizlik içerisinde ve hatasız derlenmesi ile oluşturulan zamanında Batı tefekkürü ile düşününen bir adamın daha sonra İslam tasavvufu ile tanışıp hadiseleri her iki pencereden görüp okumak gerçeği bütün çıplaklığı ile ortaya döküp öyle sunmak okuyana büyük bir keyif vermekte. Bir fikir kitabı olmasına karşı adeta bir polisiye romanmış gibi gayet akıcı bir üslup ile tek bir nefeste hatmedilecek türden bir kitap. Bu kitabı özellikle meşrutiyetten itibaren batı düşünce sistemini kendileri için vazgeçilmez addeden aşağılık kompleksli sözüm ona aydınların! okumalarını ve sahip olduğumuz değerlerin farkına varmalarını isterdim.Eğer bunlar senin için önemliyse bu kitap başvurman gereken en önemli eserlerin başında geliyor. Bir insanın üstad diye anılması herhalde bu yüzden olsa gerek.. Şuurlu birçok insanın aklından geçenleri Necip Fazıl öyle güzel dile getirmiş ki,bazen tansiyonun yükseldiği,dilin sivrileştiği yerlerle insan daha da hayıflanıyor nasıl olur da insanlar hala Batı'nın sahte yüzünü ve kandırmacalarını göremez diye.Bizlere lisede,halen üniversitelerde felsefe adı altında aklı ön plana çıkarıp aslolanı,bizi
26
Yaratan Rabbimizi unutturma eğiliminde, O'nun bizlere bu kainatı sunma rahmeti karşısında insanı O'na başkaldırmaya sevketme tuzağını gösterip bizleri bu noktada uyaran ve biran önce silkinip kendimize gelmemiz için bir nevi ihtar mahiyetinde... Teknik bilgilerede değinecek olursam kitabı elinize alıp okumaya başladığınızda göreceksiniz ki kitap iki bölümden oluşmakta. İsimden de anlaşılacağı üzere Batı Tefekkürü ve İslam Tasavvufu. Bununla birlikte kitap 216 sayfadan oluşmuştur. Eyüp AKTUĞ “Serbest Kürsü” www.e-aktug.com
27
Kimin torunlarıyız?
"Osmanlı Torunları mıyız yoksa CUMHURİYET'in Torunları mı?" Değerli dostlarım. Bu güne kadar doğruları yazdım,yazmaya da devam edeceğim. Bu ülke de Kemalist zihniyetler ortaya öyle fikirler atıyorlar ki artık kendi ecdatlarımızı bile bizlere yanlış aksettiriyorlar.Örneğin 'Muhteşem Yüzyıl' dizisiyle. Şimdi bu Kemalistler kendilerini Cumhuriyetle bağdaştırıp kendi öz ecdatlarını görmezden geliyorlar.Ve her defasında da kendi ecdatlarını kötülüyorlar ve onların hakkında bile konuşmak istemiyorlar.Yani tek cümleyle onların tek ecdatları Cumhuriyeti kuranlardır. Ama Cumhuriyeti kuranlarında ecdatları ta Osmanlıya dayandığını da bilmiyor.Çünkü bilmemek için ellerinden gelen herşeyi yapıyorlar.Çünkü Osmanlı Devletinde ahlak ve düzgün idare yönetimi vardı.İşte bu sahte Kemalistler bunlardan kaçıp,kendilerini sözde çağdaş Cumhuriyet ecdatları olarak lanse ediyorlar. Değerli okuyucular.Ben kendimi öz ve öz OSMANLI TORUNU olarak görüyor ve kabul ediyorum.Şöyle bir analiz yapalım. Örneğin kendini Osmanlı torunu olarak kabul eden bir idareci hiç bir zaman DARBE yapmaz.YASAKÇI olmaz.YALAN söylemez.EVRİM TEORİSİNİ tanımaz.STATÜKOCU olmaz.ASKER yanlısı olmaz.BİATÇI olmaz.DAYATMA ANAYASACISI olmaz. Ama bir de kendini Cumhuriyet torunu olarak kabul eden bir idareci her zaman DARBE yanlısıdır.YASAKÇIDIR,DARWİNCİDİR,STATÜKOCUDUR,ASKERCİDİR,BİATÇIDI R,DAYATMACIDIR, YALANCIDIR,SAMİMİYETSİZDİR VE ÇAKMA KEMALİSTTİR. İşte Osmanlı ve Cumhuriyet torunları arasındaki fark.Artık kimin torunlarısınız siz karar verin. UFUK KOCAKAPLAN “Serbest Kürsü” asiminnesli1915.blogspot.com
28
Kanuni Sultan Süleyman (İnceleme)
"Muhteşem Yüzyıl" adlı televizyon dizisini izledikten sonra sn. Yavuz Bahadıroğlu'nun biyografi türünde kaleme aldığı eseri Kanuni Sultan Süleyman'ı iyi ki okumuşum dedim. Kitap doğru bildiğimiz birçk yanlışı bize gösterme fırsatı buluyor. Bir devlet adamı düşünün ki, 46 yıl boyunca ülkesini dünyanın daima zirvede ülkesi olarak idare etmeyi başarmış olsun... Ve bir padişah düşünün ki, yarım asra yaklaşan idaresi süresince ülkesinde günümüze ışık tutacak hürriyet ve eşitlik prensiplerine uygun bir idare tatbik etsin... İşte bütün idaresi boyunca seferler, zaferler, adalet, eşitlik ve huzur dolu ülkesini uzun süre zirvede tutmayı başarmış bir devlet adamı : KANUNİ SULTAN SÜLEYMAN... Diyeceğim o ki batılı adamın yapamadığını bir televizyon dizisi ile yapmaya çalışanlara inat tarihimize sahip çıkalım. O diziyi izlemek yerine sn. Yavuz Bahadıroğlu'nun en güzel eserlerinden birisi olan biyografi türünde ki bu kitabı okumanızı tavsiye ediyorum. Kitabı okuduğunuz zaman göreceksiniz ki cihan padişahı Kanuni Sultan Süleyman'ın hayatı Hürrem Sultan'dan ibaret değilmiş. Kitap hakkında diğer bilgileri vereyim. 191 sayfadan oluşan kitabın elimde mevcut olanı Nesil Yayınları tarafından 2006 yılında basılmıştır. Belgesel tadında dili sade ve akıcı olan bu kitaptan sıkılacağınızı sanmıyorum. Eyüp AKTUĞ “Serbest Kürsü” www.e-aktug.com
29
Asrın manaya açlığı ve maddede kayboluşu
Her asır kendinden önceki asra bağlanmakla beraber kendinden önceki asırdan aldığı emaneti taşımak ile yükümlüdür. Bu vazifeye memur olmak mukaddes bir görev olduğu gibi çilesi ve zahmeti zor bir iştir. Fakat her kalbinde ben müslümanım diyen herkes bu vazifeyi diğer din kardeşleri ile büyük bir ızdırap paydaşlığı içerisinde yürütmekle sorumludur. Emanete karşı açık bir şekilde savaş veren İslam düşmanları kadar emanete sahip çıkıyormuş gibi görünen aslında ihanetten başka bir aksiyonh göstermeyen marka müslümanlarıda din düşmanlarıdır. Daha öncede defalarca bahsettiğim bir konu üzerine eğilmek istiyorum. İşte maddecilerin hali ortada. Maddenin içerisinde kaybolan ve yönünü bir türlü bulamayan aynı zamanda manaya açlığının kıvrantısını yaşayan bir hal. Evet öyle bir hal... Şu sıralar bu durum bir kademe olsun düşsede heran elleri tetikte bir fırsatını bulup bir akbaba misali mananın etrafında turlamaktadır. Yüzyıllar boyunca uğraşıpta başaramadığı şeyi batı adamı bugün aramıza soktuğu ajanlar vasıtası ile başarmaya çalışıyor. Bir dönem başarır gibi olsuysada, bir dönem bunlar yüzünden şuurlarımız kapatıldıysada, bir dönem İslam güneşinden uzaklaşır gibi olduysakta ve bir dönem kalplerimiz soğuduysada tekrar İslam güneşi ile ruhlarımızı ısıtmayı, buz tutan kalplerimizi islam güneşi ile açmayı, içerisinde kaybolduğumuz maddeden tekrar çıkabilmeyi başarabildik ve emanete taşımaya memur bireyler haline gelmek için hala çalışmakta, bu islam düşmanları ile hala mücadele etmekteyiz. Bu davanın çilesini çekmeyen neyi kastettiğimi anlayamaz. Artık yarınlarımız daha aydınlık daha berrak görülmekte. Ülkemiz üzerindeki maddeye tapma belası neredeyse ortadan kalkmış durumda. Ancak yinede tam anlamı ile temizlendiği söylenemez. Sözlerimi burada bitirirken şöyle dua edelim. "Allah'ım, kalplerimizi islam nuru ile doldurmayı ve emaneti taşımaya memur bireyler olmayı bizlere nasip et." Eyüp AKTUĞ “Serbest Kürsü” www.e-aktug.com
30
Asırda kaybolan mananız: AŞK
Evet herşeyi çöpe attığımız gibi aşk denen kavramıda çöpe attık. Ne var ne yok kaybettik. Aptal bir kumarbazın floşroyali beklemesi gibi aşkı bekliyoruz. Ve en sonunda yine kaybediyoruz. Aşk deyince ne anlıyoruz acaba. Bir erkeğin bir kadına karşı hissettikleri mi yoksa bir kedi yavrusunun gözlerinde ki yaşama arzusu mu? Hangisi aşk? Milyonlarca tarifi olabilen tılsımlı kavram. Belkide aşkıen güzel anlatan ve o tılsımlı kavramın esrarını en iyi açıklayan şiir büyük üstad Cemal Safi'nin Tek Hece adlı şiiridir. Yukarıda kendi sesinden bir programda seslendirmiş olduğu Tek Hece adlı şiirini paylaştım. Dinlediyseniz tüylerinizin ürpermemiş olması imkansız. Bende aşk üzerine elimden geldiğinde birşeyler söylemeye çalışacağım. Milyon çeşit tarihi olduğu gibi bu gizemli kavramın milyon çeşitte türü vardır. Kimisi hakka hakikata çıkarır kimisi haktan hakikatten eder küfre götürür. Çözülmeyi bekleyen bir muammadır aslında. İnsan madem vardır ve madem canlıların doruk noktasıdır o halde herşey bir eksiktir. Bunu tamamlayan bu boşluğu dolduran yegane kuvvet aşktır. İçerisinde aşkı barındırmayan bir insan eksiktir. Kendisini tamamlayamamıştır. Aşk denen meçhulü biraz daha genişletelim. 1.On beş günlük günah serüvenleri: Bu belkide en basitlerinden. Aslında bahsini etmeye gerek bile görmüyordum. Günümüzde bu onbeş günlük maceralardan ibarettir sadece. Sadece adı aşktır. Sahte duygulardan ibaret olan manası erozyona uğramış bir çeşittir. 2. Gözleri bir ahuya kul eden aşk: Leyla ile Mecnun, Kerem ile Aslı, Ferhat ile Şirin efsanelerini bilmeyen yoktur. İkinci madde tamda böyle birşey. Mecnun'u çöllere düşüren, Kerem'i ateşlerde yakan, Ferhat'a dağları deldiren aşk değil miydi? Bu maddeyi yazarken birinci maddeyi nasıl yazdım diye düşünüyorum.
31
3.Aşkların en büyüğü olan "İlah Aşk" En başta yazmam gerekeni en sonda yazıyorum. Evet aşkların en büyüğü... Her insanın kalbinde zuhuru gereken bir hadise. Yaratılanı yaratandan ötürü sevmek (sevebilmek). Bunun yoluda İslam'a teslim olmaktan geçer ki belkide daha önce defalarca vurguladım. Yazıma son verirken üstad Necip Fazıl Kısakürek'in şu iki mısrası ile bitirmek istiyorum. Rabbim , bu işin bildim neymiş Türkçesi; Senin aşkın ateştir, ateşin gül bahçesi... Eyüp AKTUĞ “Serbest Kürsü” www.e-aktug.com
32
Vurun Osmanlıya!
Vay anam vay. Şanlı ecdadın torunları bu ülkede senaryocu olmuş,yönetmen olmuş,kameraman olmuş,setçi olmuş,yapımcı olmuş kısacası televizyoncu olmuş ama bir türlü adam olamamış. Neymiş efendim.Muhteşem Süleyman zevkine düşkün,alemci bir padişahmış(!) Görsem inanmam,duysam inanmam,izlesem hiç inanmam. Ahlak fezasına yoksun Türk kanalları tek tek ahlaksızlıkla yol açmakta;rezillikleri tek tek boyunlarına sürülmektedir. Show Tv denen özel bir televizyon kanalı nasıl olur da reyting uğruna Osmanlı Devleti padişahını veya padişahlarını alemci olarak yayına sokar anlamak mümkün değil! Bu diziyi çeken yapımcı,oyuncu,yönetmen hiç mi okumaz şanlı tarihi ?Onlara sesleniyorum. Osmanlı Devletin de hakikat anayasası işleniyor.Sizin laiklik anayasası değil. Osamanlı Devletinde mahremlik var sizin fantaziniz yok. Osmanlı Devletinde Harem-Selamlık var sizin genişliliğiniz yok. Osmanlı Devletin de islam şuuru var sizdeki batı hayranlığı yok. Osmanlı Devletinde içki yok sizdeki gibi haram olan şey yok. Osmanlı Devletin de HAYAT var Sizin gibi GÜNAHKAR DEĞİLLER. Bu diziyi çekmekle elinize ne geçti?Sizin sanat veya sanatçılığınız bu mu?Sanatçı demek 'toplumu doğru olan şeylerle aydınlatmak' demektir.İşte sizde bu yok.Siz para uğruna kendi karekterinizi bile çabuk değiştirebilecek kişilersiniz. Utanın halinizden utanın. UFUK KOCAKAPLAN “Serbest Kürsü” asiminnesli1915.blogspot.com
33
Emanet (Şiir)
Ölçü: Serbest Düzen: aa Emanet Ey sonsuzuluğu turlayan içi boş sefil aydın, Bizler asrı yazarken sen yerinde saydın... Kaleminden yalan damlıyor her satır demagoji, Sen kaybetmişsin, küfür sığındığın ideoloji. Farketmez bizim için elbet gelecek kutlu gün, Öyle bir gün ki gözyaşımız gökyüzüne sürgün. Ararsında bulamazsın, kalpler kilitli küfürde, Her gün batımında çözerim bunu, saklı gecede. Önüne geçilmez bir sel aldı ruh kökümü, Manaya doyurdu beni, pişirdi can özümü. Bende her hece manasızlıktan bir nefrettir. Ey genç adam! Bu dava sana emanettir. Eyüp AKTUĞ “Serbest Kürsü” www.e-aktug.com
34
Baykuşlar (Şiir)
Ölçü: Serbest Düzen: abab Baykuşlar Kapımda bekleyen bir köpek misali Bekliyor beni geriden gelen ileri. Çile ve ben, iki dost görülmemiş emsali. Bilemedim neymiş cemiyetin gideri. 68'den geriye kalan dine düşman adam, Boşa uğraşıyorsun artık tren Ötüken'de. 12 Eylül diye bir gün ve kırık bir cam, İplere geçmiş davam, kökü Türeyiş'de. Zaman ve mekan hala koruyor esrarını, Bilmiyorlar mekan anadolu, zaman İslamiyet. Ben, Eyüp misali sınıyorlar sabrımı, Hakimiyet hakkındır yazılı bir cemiyet. Soğuk bir şubat günü kapımızı çaldılar, Bekledim, şimdi geldi ihtilal arabası. Gitmez mi tepemizde gezen baykuşlar. Sevinin, işte doldu zenginin kasası. Eyüp AKTUĞ “Serbest Kürsü” www.e-aktug.com
35
Mesele’m (Şiir)
Ölçü: Serbest Düzen: abab Mesele'm Sırtını dönmüş güneş bana, Işığı gelirde göstermez yüzünü. Birşey bekler benden belki mana, Kış aylarında yaşatır hüzünü. Beyaz bir örtü ruhumu kaplayan, Düşsede ateşe vücudum yanmaz. Kimdi ruh köküme manayı saplayan, Erişirde fezaya rahmete kanmaz. Zamansız sualler göründü gözüme, Yaşlı bir adam bekliyor kapıda. İndirdi asasını can özüme, Hala soğuk ateş, tahta yapıda. Tükenmedi kelimeler bir bir seçti, Aldı içimden fikir sancılarımı. Uğramaz dedim de yolumdan geçti, Durma! Yaz dedi anlattıklarımı. Asırda kayboldu, manamız nerede, Maddeye kaçtı insan, ruh belirsiz. Bin türlü ihtiras çıkar her hecede, Aşka susamış kalpler burada çaresiz. Eyüp AKTUĞ “Serbest Kürsü” www.e-aktug.com 36
Zuhur (Şiir)
Ölçü: Serbest Düzen: aabb ZUHUR Aklım almadı nedir sonsuzluk? Parıldadı güneş, geldi susuzluk. Mana ne? Ölürken yaşamı tatmak. Belki de yatak diye tabuta yatmak. Anlattı bir bir aklım yetmedi. Haykırdım! Sözüm sözü kesmedi. Dedi: Yol bir, işte sana hakikat. Devam etti birazda sadakat. Kesildi sesim hava kalmadı, Açık pencereler bir bir kapandı. İşte şimdi özgür, etsiz kemik. Dönemezsin geri, istediğin mistik. Açıldı kilitlerim toprakla dolunca. Konuştu bülbül güller solunca. Aşk cana değil toprağa düşmekmiş. Dervişe sarık değil hak gerekmiş. Işık göründü aralandı bütün kapılar. Sur çaldı uçuştu bütün kitaplar. Gösterdiler herkese ateş sıcak, Ceza imiş sönüp tekrar yanmak. Öyle bir ateş ki bu su söndürmez. Yanmaktadır, ona hava gerekmez. Denk değil bir yıla bir saniye. Öyle ya, ben arkadaştım kabile. Eyüp AKTUĞ “Serbest Kürsü” www.e-aktug.com 37
Günahı İçerken (Şiir)
Ölçü:14 Düzen: abab Günahı İçerken Ağır ağır çıktım merdivenleri, soluksuz, Gök gürledi sonra, kaşları çatık bulutlar, Güneşi aradım, gözüm semada şuursuz. Bıraktı esrarırını üzerime aynalar... Bir masaya oturdum günahı içerken, Tatlıydı herşey sanki beni sevmişti vale, Kazandım sanıp hayat yoluma zar atarken, Kaybetmişim aslında bıraktığım son kale. Duvarlar pusu kurmuş şimdi çatı tepemde, Artık geçti herşey karanlıklar beni boğmuş Oyna dedi birisi elleriyle ensemde, Çıkmazdayım her sokak ateşe teslim olmuş. Eyüp AKTUĞ “Serbest Kürsü” www.e-aktug.com
38
Karanlığa Giden (Şiir)
Ölçü: Serbest Düzen:aa Karanlığa Giden Aksa yıldızlar bir bir gözlerimden, Sonra çıkarsam geceleri düşlerimden. Bir sen kaldın ve olmayan yarınlarımız, Aşk ile bakamazmıydı sahte bakışlarımız? Yalan her duygu, yaşanmaz artık kalplerde. Anladım ki riya var yeminli sözlerinde. Kalpler kilitli, yalan mahsur kalmış. Her yalan genç ömrümü benden çalmış! Bir yol uzandı önümde karalığa giden, Her yol masalmış aslında mutsuz biten. Eyüp AKTUĞ “Serbest Kürsü” www.e-aktug.com
39