toplumun en büyük
YARASI...
eski
AÇTI en sonunda
geldi
EDİTÖRÜN KALEMİ
Kadının Değerini Öğrenmek!.. İmtiyaz Sahibi Sırma AKCAN Genel Yayın Yönetmeni Levent DONDURAN S. Yazı İşleri Müdürü Rafet GEZERTEKİN Görsel Tasarım Levent DONDURAN Rafet GEZERTEKİN F. Editör Başak Bahar AKCAN F. Yazarlarımız Ufuk AYKOL Arif TARIM Ruhi ÖDEV Tefrize ŞENGÜN Reklam Pazarlama Kübra KALABALIK Stajyerler Gökhan POYRAZ Tuğba KORKMAZ F. Hukuk Danışmanı S. Gökhan KARA F. Mali Danışman Ogün YOLDAŞ İletişim Atatürk Mh. Saraçoğlu Cd. No:12/D Ödemiş/İZMİR 0232 599 72 72 - 0532 287 98 92 www.srmmedya.com Ödemiş ilçesi genelinde fiyatı 2,50 TL (KDV dahil) Mecmua Dergi Yazarlarının ve reklam sahiplerinin hukuki sorumlulukları kendilerine aittir. Mecmua Dergi basın meslek ve ahlak ilkelerine uymaya söz vermiştir.
Basım Yeri Kanyılmaz Matbaacılık Kağıt ve Ambalaj San. Tic. Ltd. Şti.
Sırma AKCAN Kadına şiddet konusunu daha önce de kaleme almıştım… Bir daha aynı konuda yazıyor olmak, beni hiç rahatsız etmiyor… Çünkü kadına şiddeti içine saklayıp rafa kaldırabileceğimiz bir kutu, bir ambalaj yok… Şiddeti hiçbir alanda kabul etmemiz mümkün değil. Ancak böylesine kabul edilemez bir şeyin, özellikle toplumumuzda hızla ve hemen hemen her alanda artmasını da masaya yatırmakta yarar var. Türkiye, sıkıntılı bir dönem yaşıyor… İç politikada “deneme-yanılma” yöntemleriyle bunalıyoruz. Dış politikada hatalı rotalar izlediğimiz konular, ve bunların doğurduğu sonuçlarla endişeleniyoruz. Ekonomiden ise, söz etmeye bile gerek duymuyorum. Esnafın, memurun, işçinin, emeklinin hatta sanayicinin durumu ortada… Doların ve Euro’nun alıp başını gittiği bir ülkede insanlarımızın en büyük endişesinin “gelecek korkusu” olduğunu düşündüğümüzde, aslında “mazeret” sayılmasa da artan şiddetin en önemli nedeninin toplumdaki bu endişe olduğunu inkar edemeyiz… Mutlu değiliz çünkü… Öyle ya da böyle hepimizin korkuları var… Geleceğimizden, ailemize daha iyi bir hayat sunamamaktan, ay sonunu getirememekten, olarak sattığımız bir ürünü aynı fiyata yerine koyamamaktan korkuyoruz… Bunlar, yazarken ya da okurken kolay meseleler gibi görünebilir. Ama
özellikle Türk toplumunun “belirsizliklere” ani refleksler gösteren bir toplum olduğunu, hiç sevmediği şeyin “yaşamdaki belirsizlikler” olduğunu biliyorsanız, şiddeti tetikleyen bir çok unsurun olduğunu da görebilirsiniz. Kadınlarımız, toplumun üretenidir… Bunun aksini iddia etmek, toplumu iyi analiz edememek, insanlığın varoluşunu kavrayamamak demektir. Kadın, hayatının her döneminde, hemen hemen her alanda üretir… Anne olarak üretir, ev kadını olarak üretir, tarlada üretir, sosyal yapıda üretir, iş alanında üretir… Toplumda tüm bunların sonucunda “baş tacı” olmayı hak eden kadınlarımızın nedense, sözkonusu şiddet olduğunda, bundan en fazla ve en olumsuz biçimde etkilenen olduğunu anlamakta zorlanıyorum… Dediğim gibi, şiddetin her alanda her türlüsüne karşıyız ama, şiddetin her alanda ve her türlüsünün arttığını da göz ardı edemiyoruz. Bunun temelinde, şiddeti uygulayanın yani erkeğin şiddete yönelmesinin önemli nedenleri olduğunu görüyoruz… Erkek ya yetersizdir, ya kadının kariyeri altında ezilmektedir, ya da eğitimsizdir… Bunlar, kadınlarımızın suçu olmadığı halde, ve belki de “suç” bile sayılmaması gerektiği halde, kadına şiddeti tetikleyen en önemli noktalardır. Kadına şiddetin ortadan kaldırılması, temelde bir eğitim sorunudur. Daha ilköğretim çağından başlayarak, şiddetin her türlüsünden uzak durulmasını belleten bir sisteme bizim çok ihtiyacımız var. Bunun dışında yapılacak yasal düzenlemelerle kadına şiddetin cezasının ciddi biçimde arttırılması da sorunda caydırıcı bir unsur olacaktır. Dünya, yılın bir gününü, 25 Kasım’ı kadına şiddete mücadeleye ayırıyor. Ama 365 günün birinde mücadele ettiğiniz şey, yılın 364 günü olanca şiddetiyle yaşanıyorsa, yapılması gereken çoooook şey olduğunu da göstermektedir. Dünya, şiddetle değil; sevgiyle güzelleşir, daha yaşanır olur ve hepimiz o dünyada çok daha mutlu olabiliriz. Kadınımız, şiddeti değil, sevgi, şefkat, ilgi ve övgüyü hak ediyor. Bunun farkına vardığınız gün, daha güzel bir dünyaya uyanacağınızdan hiç kuşkunuz olmasın. KASIM 2017
3
10 KASIM
Ata’nın ölüm yıldönümünde özellikle okullardaki etkinlikler dikkat çekti
Atamız’ı biz hep anardık, ama bu yıl çoğaldık!
Kasım ayın, tüm Türkiye için bir hüzün ayıdır… Cumhuriyetimiz’in kurucusu, ulu önder Mustafa Kemal Atatürk, bir kasım sabahında aramızdan ayrılmış, tüm ülke adeta öksüz kalmıştı… Bu 10 Kasım’da da saatler 9.05’i gösterdiğinde Türkiye’de yaşam durdu, gözler minnet duygusunun yaşlarıyla doldu… Atamızı yitirişimizin 79. Yılında, Ödemiş’te de Ata’yı anma etkinlikleri yapıldı. Ancak bu 10 Kasım’da ülke genelinde daha derin bir yas hakimdi… Ödemiş’te özellikle ilköğretim okullarında yapılan anma etkinlikleri, dikkat çekecek kadar çarpıcıydı. Zafer İlkokulu öğrencilerinin 10 Kasım için “Ata’yı anma” etkinliği, izleyenleri duygulandırdı. Yurdun dört bir yanından Ankara’ya giden Cumhuriyet’in Ata’ya minnet duyan evlatları, Başkent’te ve Anıtkabir’de gün boyu büyük bir hareketliliğin yaşanmasına neden oldu. Ödemiş’te de sivil toplum kuruluşları, Kaymakanlık, Belediye ve Emniyet teşkilatının Atatürk anıtına çelenk sunmasıyla başlayan 10 Kasım hareketliliği, gece de Ödemiş Belediyesi tarafından düzenlenen Ata’yı anma konseriyle noktalandı. Kültür Merkezi salonunda yapılan Atatürk’ün sevdiği şarkıların seslendirildiği konsere çok yoğun ilgi vardı.
4
KASIM 2017
Sizi, Kuşadası’nda kurduğu sıradışı bir dünyaya davet ediyor... Her türlü konforun bir çatı altında toplandığı yaşam alanları kendinizi “çok özel” hissetmenize neden olacak.
Kaliteli yapıların seçkin imzası...
elYS
GARDEN
0256 618 28 22 Hülya Koçyiğit Bulvarı Yalı Evleri B - 2/1 Kuşadası - AYDIN ece.ins@hotmail.com - www.kusadasieceinsaat.com 5
DİK AÇI
CHP Delegesi Farkında mı!.. Levent DONDURAN CHP Ödemiş’te kongreye hazırlanıyor… Şunu hemen sözümün başında söylemeliyim ki, bu kongre, sadece ilçe başkanının belirleneceği bir kongre olmanın ötesinde önem ve anlam taşıyor… Bu kongreden çıkacak sonuç, CHP’nin Ödemiş Belediye Başkanlığını yeniden kazanıp kazanamayacağının da önemli bir göstergesi olacak… Gerek referandumdaki oy dağılımlarına, gerekse Ödemiş’teki siyasi rüzgarlara baktığımızda, bas bas bağıran bir gerçek var. O da, 2019 yerel seçimlerinde Ödemiş’i CHP’li bir belediye başkanının devralacağı gerçeği… Durum, böylesine net, böylesine şekillenmişken, bunu rayından çıkarabilecek tek şey, Ödemiş ilçe kongresinden çıkacak talihsiz bir sonuç olacaktır… Delege seçimlerinde yaşananları çok hoş karşılaşamadığımı belirtmek isterim… Halen görevde bulunan ilçe yönetimi ne yazık ki, CHP’de yerel seçim ortamı yaşamamış bir yönetimdir. Zaten kendilerini de bunun için yeterli bulmuyorlar ki koltuktan kalkıyorlar. Ama ne hikmetse, görevdeki başkan, yeniden talip olmadığı bir görevin delege seçimlerinde etkin olmaya çalıştı, çalışıyor da… Bunun çok da yakışıklı olmadığının altını çizmek lazım… İlçe kongresinde iki isim yarışacak… Biri eski başkanlardan Mehmet Birlik. Öteki, genç ve dinamik bir hukukçu olan Erdem Boyacı… Sayın Birlik’i tanımam… Ama tanıyanlardan aldığım referanslar olumlu… İyi bir insan, iyi bir CHP’li olduğunda herkes hemfikir… Olumsuz ne gibi bir yönü var diye sorduğumda, aldım yanıt hemen hemen aynı konuyu işaret ediyordu… Daha önce milletvekilliği hedefi için ilçe başkanlığı koltuğunu terk etmesi… Bu, kuşkusuz sayın
6
KASIM 2017
Birlik’in tercihidir… Ama siyasette, bazı koltuklar vardır ki, o koltuğa talip olanın daha yukarılarda gözünün olmaması gerekir… Bunlar, belediye başkanlığı, ilçe ya da il başkanlığı gibi… Çünkü bu koltuklar nihai hizmet koltuklarıdır ve bu koltukları milletvekilliği için basamak olarak kullanmak, siyasi etikle bağdaşmaz… Milletvekilliği istiyorsanız, bu görevlere talip olmadan kendinize o rotayı çizersiniz… Bu, sizi daha saygın kılacaktır… Öteki başkan adayı ise, Erdem Boyacı. İyi bir partili, genç dinamik ve ekip çalışmasına inanan biri… Bu özellikle, siyasette çok önemli… Bu da sayın Boyacı’nın en büyük artısı… İki başkan adayından hangisi kazanırsa, belediye başkan adayının da kim olacağı aşağı yukarı belli… Bunu, CHP camiası söylüyor ve haksız da görünmüyorlar… Birlik başkan olursa, adayı şu, Boyacı başkan olursa, adayı şu ya da şu… Bunu camia biliyor… Hatta belediye başkan adaylarının bile bazılarının ilçe başkan adaylarıyla sırf bu nedenle dirsek temasında oldukları, ya da yakın durdukları gözleniyor. Ödemiş’te belediyeyi yeniden devralmanın eşiğindeki bir CHP’de belediye başkan adayının kimliği de çok çok önemli… Bu ismin, daha önce seçim yenilgisi yaşamamış, ama koltuğa çok da uzak olmayan, deneyimli bir isim olması, herkesçe saygın olarak tanınıp bilinmesi ve sevilen biri olması gerekiyor… Bu sağlanamadığı taktirde, 2019’un altın tepside kendisine adeta sunulacak belediye seçimlerini CHP’nin kaybetmesi bile söz konusu… Yani, çantadaki keklik, düşürülebilir. Bunun vebalini ise, kimse ödeyemez. Sözün özü şu… Ödemiş ilçe kongresinde birbirinden değerli iki isim yarışacak. Ben kişisel
olarak ikisine de eşit mesafedeyim. Ama son yönetimle partinin Ödemiş’te silik ve etkisiz olduğu ortada… Bu aşamada, partinin delegesi kendine şu soruyu sormalı “Bu kongre bir hatır gönül kongresi mi, yoksa belediye başkanlığını kazanmaya giden yolu açacak ya da kapatacak bir kongre mi?..” Yanıtını da kendi vermeli… Hangi ilçe başkan adayının hangi belediye başkan adayını sırtlayacağını herkes biliyor. Ben, CHP üyesi değilim. Doğal olarak delege de değilim… Ama doğru olan yolun hangisi olduğunu kestirebiliyorum… CHP delegesi de umarım zafere gidecek yolun bu ilk adımında hata yapmaz… Ben, CHP’nin Ankara’sıyla, partinin üst düzey yöneticileriyle de görüşüyorum. Dilim döndüğünce oradaki dostlarıma da durumu aktardım… Duruma onlar da hakim… Hatta, ilçe kongresine merkezden ya da İzmir’den bir Divan Başkanı atanmasının şart olduğunu onlara da söyledim… Onlar da aynı fikirdeydi ki bunun için Mustafa Balbay geliyor. Söylediğim bir başka şey daha var ki, bu çok daha önemli… Ödemiş, ilçe kongresinin ardından büyük ihtimalle bir kargaşa hatta küskünlükler yaşayacak… Yapılması gereken, belediye başkan adaylığı için “sadece delegelerin değil, tüm ilçe teşkilatı üyelerinin katılacağı bir ÖN SEÇİM yapılması…” Bu, Ödemiş için OLMAZSA OLMAZ koşuldur. Tekrar söylüyorum… 2019’da Ödemiş Belediyesi, CHP için çantada keklik… Eğer burada bir kaza yaşanırsa, bunun vebali; şu andaki ilçe yönetimi, seçilecek ilçe yönetimi ve “belediye başkan adayı ön seçimine karşı çıkanların” boynuna olur ki; bence o zaman çok yazık olur.
YEREL SİYASET
3 Aralık 2017 günü yapılacak olan ilçe kongresinde “grupçular”la “idealistler” yarışacak
Ödemiş ilçe başkanını arıyor! Yerel seçimler öncesinde Türkiye genelinde ilçe ve daha sonra da il yönetimlerini seçimle tazeleyen Cumhuriyet Halk Partisi’nde Ödemiş ilçe kongresi de 3 Aralık 2017 Pazar günü yapılacak. Delege seçimlerinde gözlemlenen “grupçuluk” anlayışının ilçe kongresine yansıyıp yansımayacağı merakla bekleniyor. Bir süredir Ödemiş’te etkisiz
kalan CHP’nin kim seçilirse seçilsin, yeni başkanıyla, ayağa kalkması umut ediliyor. İlçe kongresinde yarışacak iki aday var.. . Bunlardan Erdem Boyacı, güçlü görünürken, ılımlı davranışı ve gençlerle kadınlara olan olumlu yaklaşımı nedeniyle bir adım önde. İkinci isim ise, Mehmet Birlik. Geç-
Av. Erdem BOYACI Genç, dinamik, birleştirici
mişte de başkanlık yapan ama milletvekilliği için istifa eden, ama Meclis’e ulaşamayan Birlik, teşkilatta oluşan grupların desteğini almış gibi görünse de “grupçuluk” yaklaşımı, delegeler arasında sıcak bakılmasını engelliyor. Kongre öncesinde iki adayın söylemleri ise şöyle:
Mehmet BİRLİK Aynı koltuktan istifa etmişti Seçimle ilgili düşüncelerini bir basın toplantısıyla duyuran Mehmet Birlik ise, yeniden başkanlığa aday olmayacağını açıklayan şimdiki başkanın desteğiyle göreve talip olduğunu gizlemedi. “Gerek cumhurbaşkanlığı, gerek Ödemiş belediye başkanlığı seçimlerinde Ödemiş’te partimizi lider yapmak için partililerimizle birlikte var gücümüzle çalışacağız” dedi. Ödemiş Belediye Başkanlığı’nı kazanmanın şahsının ve CHP’nin onur kaynağı olacağının da altını çizen Birlik, göreve gelmeleri halinde yerel seçimler öncesinde Ödemiş’te bir ön seçim yapılması için çalışacaklarını söyledi. Birlik’in basın toplantısında partililerden açık destek istemesi de gözlerden kaçmadı.
Halen CHP İlçe Başkan Yardımcısı olan Avukat Erdem Boyacı, Havza Plat Sözcüsü, Halkevleri Başkanlığı ve Ödemiş Baro Temsilciliği görevlerinde bulunmuştu. Genç, dinamik, yenilikçi, özgürlükcü ve adalet anlayışı ile ön plana çıkan Boyacı, genç ve dinamik bir kadroyla yarışa giriyor. Görüşlerini aldığımız Boyacı, “Ben yapım gereği birleştirici olmayı seven biriyim. Ekip arkadaşlarımla birlikte bu göreve talip olurken, aslında ulu bir çınar olan CHP ailesini gençler ve kadınlarla el ele büyütmek amacında olduğumu söyledik. Emeğin en yüce değer olduğunu kabul eden sessiz çoğunluğun, sesi olmaya geliyoruz. CHP bayrağını hem genelde hem yerelde yükseltmek en büyük amacımız. Gelecekte daha özgür ve refah içindeki bir Türkiye için ilk adımın yenilikçi ve birleştirici düşüncelerin ilçelerden başlayarak görev alması şart. Bu amaçla yola çıktık ve artık gölgede kalmaktan kurtulacak bir Ödemiş İlçe Teşkilatı sözü veriyoruz” diye konuştu…
KASIM 2017
7
YEREL BAŞARI
Ödemiş Belediyesi Tarihi Kentler Birliğinin 2016 Yılı Özendirme Yarışmasında süreklilik ödülü aldı
Bu onur ve gurur bütün Ödemiş’in
Tarihi Kentler Birliği’nin (TKB) desteği ve Çevre ve Kültür Değerlerini Koruma ve Tanıtma Vakfı (ÇEKÜL) iş birliği ile Akdeniz Tanıtım tarafından düzenlenen 25. Uluslararası Yapı Malzemeleri, İnşaat Teknolojileri, Yapı Yenileme ve Restorasyon Fuarı (YAPEX 2017) Antalya’da başladı. Ancak en az fuar kadar önemli bir başka tören de fuar kapsamında gerçekleştirildi. Tarihi Kentler Birliği’nin 2016 Yılı Özendirme Yarışmasında dereceye giren belediyeler, düzenlenen törenle ödüllerini aldı. Belediyemiz de bu kapsamda ödüllendirilen belediyeler arasındaydı. Ödemiş Belediyesi, tarihi ve kültür mirasının korunması konusundaki katkı ve başarılı çalışmalarından dolayı ödüle değer bulundu. Ödül törenine katılan Ödemiş Belediye Başkanı Mahmut Badem, kültürel ve tarihi mirasın korunarak, gelecek nesillere aktarılası konusunda çalışmaların sürdürüleceğini belirtti. Ödemiş Belediye Başkanı Mahmut
8
KASIM 2017
Badem, fuar ve ödül töreni için gittiği Antalya’da çok sayıda siyasetçi ve bürokratla sohbet etme ortamı da buldu. Fuarı ziyaret amacıyla Antalya’da bulunan Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Ahmet Eşref Fakıbaba ile de görüşen Başkan Mahmut Badem, Bakanı Ödemiş’e davet etti. Mahmut Badem; konuyla ilgili olarak yaptığı açıklamada ”Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Ahmet Eşref Fakıbaba ile temaslarımız oluyor. Kendisini, tarım ve hayvancılığın merkezi Küçükmenderes Havzası’nın merkezi konumundaki ilçemize tekrar davet etme fırsatım oldu.” dedi. Fuarda yapılan Birgi ile ilgili sunum, ilgi gördü. Böylece Birgi’ye olan merak ön plana çıktı. Bu da fuarın en karlı yönü oldu.
9
YEREL GÜNDEM kalıyor denilebilir.
Çözüm Ulus Meydanı Ufuk AYKOL Bu sayıdaki yazımı yazdığım dakikalarda, değerli meslektaşım Hüseyin Yoldaş’ı ebediyete uğurlamış olmanın hüznünü yaşıyordum. İnşaat Mühendisleri Odası Ödemiş Temsilciliği’nde 10 gün önce gerçekleştirdiğimiz “Ödemişin sorunları” konulu toplantımızda hazır bulunan ve görüşleri oda üyelerimizle paylaşan Hüseyin Yoldaş kardeşimizi rahmetle anıyor, meslek örgütümüze ve ailesine taziyelerimizi sunuyorum. Bazı anlarda insanın konuşası bile gelmez iken bu satırları kaleme alma sorumluluğu ile görevimizi de yerine getirmek gerekiyor. Meslektaşlarımız ile ilçemizin sorunları ile ilgili değerlendirmeler yaparken, bir çok konu içerisinde her zaman olduğu gibi otopark sorunu birirnci sıraya oturdu. İlçenin şehiriçi trafiği artık kilitlendiği için trafiğin artık akmayacağını(!) araç ile şehir içi ulaşımını sıfırlasak, trafiği durduralım bari iş çözülsün diyoruz. Şaka bir tarafa zaten, aracını park edecek yer bulan yerinden bile kıpırdatmıyor artık. Kaymakamlık binası önü, Ege Üniversitesi’ne ait açık otopark ile bankalar caddesindeki kapalı otopark dışında neredeyse hiç otoparkımız yok. Bu otoparklar da çok az sayıda araç alıyor ki bu araç yükü içerisinde çok anlamsız
10
KASIM 2017
Trafik açısından son iki yıl içerisinde hayata geçirdiğimiz çok da fayda sağladığına inandığım, bazı sokaklardaki tek yön uygulaması eksik bırakıldı. Biraz daha cesaretle kapsamı genişletilmeli. Bu çalışmada bizzat yer alan bir kişi olarak söylüyorum, ilk çalışmamızda “Bazı sokaklarda şimdilik uygulama yapmayalım. Çalışmanın sonucunu bir izleyelim” görüşü hakim olunca kesinlikle eksik kaldı. En basitinden bir örnek vermek isterim. Saray Cafe’nin önünde yer alan Enstitü Caddesi Ulus Meydanı’na tek yön uygulaması yapılmalı. Yolun rahatlamasının yanı sıra Enstitü Caddesi’nin Hastane Caddesi girişindeki kavşaktaki
rahatlamayı gözünüzde canlandırsanıza. Ayrıca Enstitü Caddesi’nde sürekli trafik polisi görevlendirmemize de gerek kalmayacak. Öyle değil mi. Buna örnekleri çoğaltabileceğimiz o kadar cadde ve sokak var ki... Otopark sorunumuzun dayanılmaz bir boyuta geldiği konusunda
farklı düşünenimizin olmadığını düşünüyorum. Çözümü yönündeki önerimi daha önce de paylaşmıştım. Şehrin en merkezi yeri olan Ulus Meydanı’nın düzenlemesinin yapılacağı konusunda Büyükşehir tarafından çalışma yapıldığını duyuyoruz. İlk günden beri söylüyorum, Ulus Meydanı’nın mutlaka ama mutlaka düzenlemesinin yer altı otoparkı yapılarak sürdürülmesi gerektiğini düşünüyorum. Bu proje ilçe merkezinin bu anlamda tek kurtuluşu. Eğer bunu yapmayacaksanız bırakın Ulus Meydanı bu hali ile kalsın. Birkaç çiçek dikip, çim alanların bakımını yapın olsun bitsin. Çünkü bu fırsat kaçtıktan sonra, milyarlarca lira sadece düzenlemeye harcandıktan sonra hiçbir kıymeti yok ki. Günü kurtarmaktan başka bir şey değil. Bu konuyu bıkmadan usanmadan dillendirmeye devam edeceğim. Kendini bu konuda sorumlu hissedenler olaya ne olur bu gözle bakın. Bu kalıcı çalışma ile yüzyıllarca ilçeye hizmet verecek, şehrin merkezini kurtaracak bu projeye destek verin. Başta Ticaret Odası olmak üzere tüm meslek örgütlerini desteğe, mücadeleye davet ediyoruz. Somut bir projeden bahsediyoruz. Yıllarca günlük yaşayarak bu gün kü sıkıntıların yaşamasına sebep olunmasında hepimizin payı olduğunu unutmayalım. Haydi destek verin, omuz atın... Oluşturacağımız kamu oyu baskısı ile biz bu işi çözeriz. İyi haftalar...
11
BİZDEN
SRM Medya ve MECMUA olarak, yapı sektörüne olan katkımızı sürdürüyoruz…
YAPI-2 yakında sizlerle...
Adım Adım” dergisi tamamlandı… SRM Medya tarafından matbaaya verilen YAPI-2 çok yakın bir zamanda elimizde olacak ve bu sektörün yardımcı bir aktörü olarak tarihteki yerini alacak… Kuşkusuz SRM Medya’nın atakları bunlarla sınırlı değil. Ekibimiz, Süt ve Süt Ürünleri sektörüne de sıcak yaklaşmış ve bu konudaki gelişmeleri sizlerle paylaşmıştık… Şimdi sırada Süt ve Süt Ürünleri sektörel dergimiz var… Onunla ilgili gelişmeleri de siz saygıdeğer Ödemiş halkıyla paylaşacağız. Ödemiş’in ilk sürekli yayımlanan dergisi olan MECMUA, 3. yayın yılını yaşarken, Ödemiş halkından gördüğü ilgi ve destekten son derece mutlu… MECMUA’yı artık benimseyen, özümseyen ve yeni sayılarının çıkacakları tarihleri artık merakla bekleyen Ödemişliler, yine SRM Medya bünyesinde bundan 6 ay önce yayınlanan Ödemiş’in ilk sektörel dergisiyle karşılaşmıştı… YAPI Dergisi ile, Ödemiş ekonomisine can veren, istihdam yaratan ve attıkları doğru adımlarla kentin yapısını da değiştiren bir sektörün; inşaat sektörünün içine girmiştik… Böylesine hızlı gelişen ve büyüyen Ödemiş’e de her alanda katkı veren bir sektörün sesini duyurmak, bu sektördeki firmaları ihtiyaç sahiplerine duyurmak ve onları bir noktada buluşturmak adına çıktığımız bu yolda, başarı geldi… YAPI ile olumlu etkiler alan Ödemiş Yapı Sektörü, bizi ister istemez bu alanda sürekli olmaya itti. Bunun sonucunda da YAPI Sektörel Dergisi’ni 6 aylık periyotlarla yayımlama kararı aldık ve bunu hayata geçirdik. Genel Yayın Yönetmenliğini Levent Donduran’ın, görsel tasarımını ise Rafet Gezertekin’in yaptığı “YAPI-2 Sektörde
12
KASIM 2017
i SRM MEDYA ih rc te ın ar al m fir it el ve ış Kaliteli, kendini kanıtlam İ DE BEKLERİZ… İZ S rle le ün ür i el lit ka r, la rım Bol çeşit, yaratıcı tasa
Atatürk Mah. Saraçoğlu Cad. No:12/D Ödemiş/İZMİR 0232 599 72 72 - 0532 287 98 92 www.srmmedya.com - mecmuadergi@gmail.com
13
SAĞLIKLA
Bebek Gelişimi ve Beslenmesi Arif TARIM Yaklaşık 38 haftalık annedeki yaşamın ardından ilk nefes alma ve ağlama ile başlayan hayatta, ilk gıdaanne sütü olmalıdır. İlk süt (Kolostrum) içinde bulundurduğu gıda ve koruyucu maddeler açısından çok önemlidir. Gebeliğin bitimindeki ilk 5 gün sütüdür. Enerji açısından olgun süte göre düşük, koruyucu immünglobulin, protein, vitamin(A,C,E), mineral açısından daha zengindir. Günlük 40 ml. kadardır ve yeterlidir. Geçiş sütü 7-15 günlerdeki süttür. Protein azalırken yağ ve enerji içeriği artar. Daha sonrası artık olgun süttür. Her seferinde emzirmenin başlangıcında karbonhidrattan zengin, emzirmenin sonuna doğru yağdan zengin süt salgısı vardır. Bu sebeple emzirme, tek meme emzirmesi ve doyup bırakana kadar beklenerek yapılmalıdır. 1 aylık bebek çenesini yukarı kaldırır, ellerini yumruk yapar, emer, siyah beyaz objelere bakar. Anne sesini tanır, ağlayarak iletişim kurmaya çalışır. Sese dikkat eder genizden ses çıkarır. 2 aylık olunca göğsünü yukarı kaldırabilir, destekli oturur durumda başını tutabilir. Ellerini yumruk yapmadan durabilir, eline verileni tutabilir. Meme veya biberon görünce ağzını açar, renkli objeleri takip eder, anneyi tanır. Anlamlı gülümseme,agulama 6.haftada başlar, ses ve gürültüye dikkat eder. 3 aylıkta yüzü üstü iken önkol üzerine kalkabilir, kendi parmaklarını izler uzanır, elini ağzına götürür. Yüzlere uzanır, dairesel hareketi izler, oyuncaklarını tanır. Sevmediğini ifade eder, konuşanı izler, mırıldanır, sese sesle cevap verir uzaktakileri takip eder. 4 ayda gövde desteklemesi ile oturur, yuvarlanabilir, eller genelde yumruk değildir, elbiseleri kavrar, uzanır, çıngırakla oynar, meme ve biberonu kavrar. Nesneleri ağzına götürür, yeni yüzlere daha dikkat kesilir. Hoşlanma duyguları başlar, hoş ses duyunca ağlaması kesilir, değişen seslere tepki verir, kahkaha atar,tek başınayken ses çıkarır.
14
KASIM 2017
5 ayda oturabilir, elle tutma daha gelişmiştir, püreleri yiyebilir, düşen birşeyi arar, küçükbisküvileri kemirir. Bakıcısını tanır bağlılık gösterir, ismine tepki gösterir, ağlama dışı ses ile tepki verir. 6 ay eller desteği ile kısa süreli oturur, nesneleri elden ele geçirir, ikinci nesneleri tutabilir, bisküvisini kendi yer, elleriyle şişeyi kavrar. Oyuncakları birbirine vurur sallar, yüzüne dokunan şeyi çeker. Yabancıya tepki verir, hayır deyince duraklar, kucak isteme hareketi başlar. Tekrarlayıcı hecelerle konuşur, dinler cevaplar, aynada konuşur, gülümser. 6 aya kadar 0-6 aylık bebek beslenmesinde ideal besin anne sütüdür. İlk 6 ay sadece anne sütü önerilir, 2 yaşa kadar devam edilir.Anne sütü bebeğin gelişimi için gerek duyduğu tüm içeriğesahiptir, hastalıklara karşı koruyucu, direnç geliştiricidir. Zihinsel gelişimde önemli rolü vardır. Sadece D vitamini
açısından zayıftır. Dışarıdan D vitamini eklenmelidir. Bu dönemde anne sütü eksikliğinde katı gıda verilmemelidir. Ayrıca zorunlu olmadıkça bir yaştan küçüklere inek sütü verilmemelidir. Demir eksikliğine bağlı kansızlık ve sindirim bozuklukları yapabilir.6 aydan önce başlanan katıgıdaanne sütü alımını azaltır. İleri yaşlarda obezite oluşmasına yol açabilir. Sindirim sistemi ve böbrek gelişimi devam etmekte olduğundan aşırı yük yaratabilir. Sonuç olarak bebek günde 6-8 kez idrar yapıyorsa, ayda 500 g. alıyorsa ya da haftada 150-200 g. alıyor ve sağlık kuruluşundaki kontrollerde normal sınırlar içinde ise anne sütü yeterlidir. 7 ayda desteksiz düzgün oturma başlamıştır.Ellerle yandan destek yapar, tutunarak sıçramada başlamıştır.Elle kavrama daha gelişmiş, sevmediğini yada fazla yemeyi reddetme başlamıştır. Saklanmış oyuncakları bulma, yardım isteme bakışları, nesneleri ismiyle tanıma bakma, hece çeşitliliğinde artış olmuştur. 8 ayda kendisi oturmaya başlar, emekleme pozisyonuna geçer. Gösterilen hareketlerin taklidi başlar, biberonu tutup bisküvisini kendi yer. Duygularını gösterir, anne bakışını takip eder, çağrılara cevap verir, aile bireylerini arar.
6-8 aylık bebeğin temel besin kaynağı anne sütü olmalıdır. Günlük beslenmenin 2/3 ü anne sütü, 1/3 ü 2 öğünde verilen katı gıda olmalıdır. 1 öğünde en fazla 100 ml. (bir çay bardağı) katı gıda verilmelidir. Anne sütü yetersizliği yada yokluğunda katı gıda arttırma yerine devam sütü tercih edilebilir. Kural olarak katı gıda 6. aydan itibaren başlanmalıdır. Ama anne sütü azaltılmamalı ve kesilmemelidir. Tek çeşit katı gıda başlanıp yavaş yavaş çeşitlendirilmelidir. Basit yeterli miktar ölçüsü bebeğin yumruğu kadardır. 1 yaşa kadar bal ve çay pek uygun değildir. Pirinç, pirinç unlu mamalar, verilmemeli, şeker ve tuz ilaveleri yapılmamalıdır. Beslenme zamanı aynı anda sevgi ve öğrenme zamanı olarak değerlendirilmelidir. 9 ayda 4 ayak pozisyonunda durabilir, kurabiye yer, oyuncakla oynamada fonksiyon kazandırır kullanır. Dikkat çekmek ister, hareketli oyunlarla eğlenir, tekrar etmeden sesler çıkarır taklit eder. 10-11 aylarda hareketler iyice gelişmiş ayağa kalkma tutunarak gezinme başlamıştır. İşaret parmağı kullanımı başlamış, küçük taneleri tutma işaretle gösterme, kaşıkla karıştırma, çocuk bardağından içme başlamıştır. Giyinirken yardımcı olur, oyuncakların giysilerini çıkarır. Kitapta resimler ilgi çeker, bay-bay el sallama öğrenilmiştir. Müziğe ilgi ve tepki oluşmuştur, şarkılara eşlik eder konuşma yükseliştedir. Hayır dendiğinde durma vardır. 12 ayda eller yukarıda ayakta durur, serbest adımlar başlamıştır. Kalem tutabilir karalama yapabilir, İstediği oyuncağa ulaşma çabaları artmış, istediği nesneleri gösterir hale gelmiştir. Söyleneni yapar, hareketler isteklerine bağlı şekillenir, seslenmeler çeşitlenir. Bir yaş dolmaktadır. Ailede ilk yaş günü kutlama telaşı başlamış program yapılmıştır. 9-12 aylık bebeğin temel besin kaynağı anne sütüdür. Anne sütü yanında katı gıda 3 öğüne çıkılmalıdır. 2 yaşa kadar anne sütü kesilmeden katı gıda çeşitlendirilerek devam edilmelidir. Havuç, kabuklu kuru yemiş gibi boğaza kaçma olasılığı olan gıdalardan uzak durulmalıdır. Bir yıl içinde ilki 3. günde, 15. günde, 1. 3. 9. Aylarda kontrol, 1. 2. 4. 6. 12. aylarda aşı ve kontrol olması dolayısıyla sağlık personelinden beslenme ve gelişim konusunda destek alınmalıdır. Emzirmenin nasıl olacağı, sorunları, ek gıdaların çeşitlendirilmesi, hangi şartlarda ne şekilde hazırlanıp verilmesi konusunda sağlık personeline danışılmalıdır. Sonuç olarak anne sütü ilk yaşın temel gıdasıdır ve emzirme 2 yaş sonuna kadar sürdürülmelidir. Sağlıkla…
15
KENT YAŞAMI
Köylü, kendi ürettiğini satmıyor, Ödemiş’in üç pazarında da manavlar cirit atıyor
Kış pazarları cep yakıyor!.. Ödemiş, uzun yıllardır cumartesi pazarının doğallığı, fiyatlarının uygunluğuyla bilinirdi… Üretici, kendi tarlasının bahçesinin mahsulünü toplar, pazara kendi imkanlarıyla getirir ve nihali tüketiciyle buluştururdu… Pazarlarımız doğal, bereketli ve en önemlisi ekonomik oluşuyla ün yapmıştı…Ama aradan geçen yıllarla birlikte
16
KASIM 2017
Ödemiş’te kurulan pazarlar cumartesi, Salı ve son olarak da Perşembe günü kurulunca, ortaya bir Pazar enflasyonu çıkmış oldu… Bu değişim, Ödemiş pazarlarının bilinen dokusunu, ününü ve doğallığını da alıp götürdü. Üç pazara birden mal yetiştiremeyen köylü ve üretici pazarlardan eksilmeye başlayınca, yerin
yerini alması, pazarlara bir hareket, bir renk getirirken, etiketlerin büyük şehirleri aratmayan boyutlara ulaşması da gözden kaçmıyor… Ödemiş halkı, yüksek Pazar fiyatlarından yakınırken, bu konunun yetkililer tarafından denetim altına alınmasını, yakın köylerdeki üreticilerin ise özendirilmesi gerektiğini düşünüyor… Bu
manavlar, tüccarlar aldı… Son olarak kış ayının kendini hissettirdiği son cumartesi pazarını gezdik ve bu saptamamızın ne denli doğru olduğunu da bir kez daha test etmiş olduk. Ödemiş pazarları artık manavların ve tüccarların eline geçtiğinden bu yana, fiyatlar da al yakmaya başladı. Kış sebze ve meyvelerinin tezgahlarda
gerçeğin farkında olan Ödemişliler, köylü tezgahlarlına yönelirken, pek fazla umursamayanlar ise, yüksek fiyatlarla karşılaşmaktan şikayetçi… Bakalım, ünü sınırlarımızı aşan Ödemiş pazarları, yakın gelecekte, eski doğallığı, ucuzluğu ve tazeliğini korumayı yeniden başarabilecek mi.
17
KADINA ŞİDDETE HAYIR
25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü’nde toplumsal bir yaraya parmak basıldı
Kadına kalkan ellere ARTIK YETER!.. Toplumların kalitesi kanayan yaralarını tımar etmesiyle doğru orantılıdır… Ama Türkiye’de kadına şiddet, her geçen gün artarak sürüyorsa bunun sorumlusu sadece eğitimsizlik olamaz… Ülkemizi yönetenlerin de bu konuda daha köklü yaptırım kararları alması şart…
18
KASIM 2017
25 Kasım, sosyal toplumlarda önemli bir yaraya dikkat çekilen önemli bir gün… O gün, “Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü…” Türk toplumunda da kadına yönelik şiddet, dozu her geçen gün artan, mağdurlarının sayısı giderek çoğalan, olmaması gereken ama ne yazık ki, önü alınamayan bir gerçek… Az gelişmiş toplumların kanayan yarası haline gelen kadına şiddet konusu, hemen hemen her gün haber portallarında, gazete sayfalarında kendine yer buluyorsa, burada toplumun kendini ciddi biçimde sorgulaması gerekiyor… Kendini yetersiz ve eksik hisseden erkeklerin özellikle eşlerine, kız çocuklarına yönelik uyguladığı şiddet, ortaya “sığınma evleri” gerçeğine kadar uzanan bir dizi çözüm odağı oluşturulmasına neden oldu. Yargıda sayıları artan kadına şiddet olayları, sokaklarda yaşanan kadın katliamları, hatta ve hatta toplu taşıma araçlarında tanık olduğumuz “hiç tanımadıkları kadınlara” yönelik fiili ya da sözlü şiddet bile günümüzde giderek artan bir gerçek… Oysa, bu tür toplumlara “yara” açan konular, münferit olay olarak kalır, toplum kanayan bu tür yaralarını kendi kendine tımar ederdi… Ama iş, “kadına şiddet” konusuna gelindiğinde, bırakın toplumun oluşan bu yarasını sarmayı, toplumda giderek artan bir kargren haline dönüşmesi, olayın aslında en trajik yanı…Bu konuda, çeşitli seminerler, etkinlikler, hatta gösterilerle “kadına şiddet” konusunda dikkat çekmeye çalışan toplumumuzda, 25 Kasım günü de çeşitli, seminer, toplantı ve gösterilerle kadına yönelik şiddete dikkat çekilmeye, bu konuda önleyici ve caydırıcı önlemlerin alınması konusunda yetkililere ulaşılmaya çalışılacak… Aslında bu güne kadar bu tür etkinliklerde elde edilmiş somut başarılar yok… Ülkeler, eğitim düzeyleriyle doğru orantılı olarak kadına şiddete yöneliyor ya da bundan uzaklaşıyor… Ama Türkiye gibi gelişimini tamamlayamamış ülkelerde ne yazık ki, kadına şiddetin failleri de mağdurları da her geçen gün artıyor… Bunun temelinde toplumu bilinçlendirmek, eğitmek yatıyor gibi görünse de ülkeyi yönetenlerin de bu konuda duyarlı olmaları bekleniyor… Ama hayat görüşüyle de doğru orantılı olan “kadına şiddet” ülkemizde yasama ve yargı noktasında yer alanlar arasında da gözlemlenince, olayın önünü kesmek giderek güçleniyor… Eşinden ya da hayat arkadaşından şiddet görmüş, ya da sosyal yapı içinde sırf giyimi kuşamı kendi dünya görüşüyle örtüşmüyor diye şiddet gören kadına kadına karşı “sen de yapmasaydın” düşüncesinin yaygın olduğu toplumlarda bu yara kanamaya devam edecek gibi görünüyor. Ülkemizde sayısı hızla artan “ev
içinde” ya da “sokakta” hatta ve hatta iş yerinde rastladığımız taciz içeren şiddet konusunda Türkiye’de sesini yükseltenlerin sayısı da giderek artıyor… Bu konuda, başı çekenlerden biri de çeşitli toplumsal konulara olan duyarlılığıyla öne çıkan Muharrem Dayanç… Duyarlı bir aktivist. Zaman zaman İzmir’de kadına yönelik her türlü (cinsel, fiziki, ekonomik, sosyal) şiddete yönelik etkinlikler düzenleyen ve bu etkinliklerde etkili kadın aktivistleri bir araya toplamayı başaran Dayanç, konuya son derece hakim ve duyarlı…“Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü” nedeniyle konuşan Dayanç, tüm kadınlara, tüm şiddete eğilimli erkeklere ve bu toplumsal yarayla mücadele etmesi gereken yetkililere seslendi ve şunları söyledi: “Sosyal sorumluluk projelerini siyasetten ayırmamak lazım. Aslında, ben siyasetin daha insan odaklı, daha insana değen, toplumda bireyi daha çok öne çıkaran bir anlayışla yürütülmesi gerektiğine inanıyorum. Siyaset yapma biçimimi de bu şekilde yansıtıyorum. Ortaya konan bir vizyon var. Siyasetçi ve sanatçı kişiliğimi çok farklı görmüyorum. İkisi de insan odaklı, ikisinde de sosyal sorumluluk bilinci var. Doğru şeyler verdiğinde doğru şeyler alabiliyorsunuz. Yeter ki insanlar sizdeki samimiyeti görsünler. Bizim en etkili aracımız, kamuoyunun bize güvenmesi oluyor. Bizler de insanlara bu güveni verdik ve attığımız her adımda bizlere ne kadar destek çıktıklarını görüp, gururlanıyoruz” Yeni projem bir önceki ‘Karışamazsın!’ adlı projede de yer alan 35 öncü kadından oluşacağını ifade eden Dayanç, “Aralarında yeni isimler de katılacak. Aralarında akedemisyenler, STK başkanları, dernek ve vakıfların başkanları, iş kadınları, gazeteci ve yazarlar da olacak. Projenin ismi daha net değil. İleriki günlerde de projenin ismini ve detaylarını açıklayacağımız büyük bir toplantı yapmayı düşünüyorum. Evrensel bir sorun olan kadına şiddet meselesini Avrupa’da bir partner olacağımız kent ile daha güçlü bir şekilde duyurmayı amaçlıyoruz. Türkçe ve İngilizce yazan tişörtler ile kadınlar el ele verecek ve Londra’da sahnede dünyaya kadına şiddetin önemine dikkat çekerek barış mesajı verecekler” Etkinliği hazırlarken İzmir ve kentin adını da ön plana çıkararak, rol model oluşturmak istediklerini belirten Muharrem Dayanç, “İzmir’de hazırladığımız bu proje ile kadın üzerinden öncülük yapmak istiyoruz. Türkiye’deki kadına bir rol model bir ses olmak istiyoruz. Bu kadınlara bir rol model olursak yarın öbür gün İstanbul’daki kadınlar için de, Ankara’daki kadınlar için de ya da Gazi-
antep gibi Anadolu’nun çeşitli yerlerindeki kadınlar için de yapılması gereken farklı etkinliklerin önünü açabiliriz. Kısacası evrensel bir sorun haline gelmiş olan kadına şiddet meselesini bizler de duyurmak istiyoruz. Her şeyden önceki Türkiye’de yaptığımız diğer projede olduğu gibi esas olan kadındır.” ÖTEKİLEŞMEYE KARŞI Bundan sonraki projelerimiz de kadın ve çocuk odaklı olacağının bilgisini veren Dayanç, sözlerini şu şekilde tamamladı: “ Sekiz yıl önce çıktım bu yola ve maalesef ki toplumumuzun sorunu hep aynı. Biz insana dokunan sorunlar hakkında hep farkındalık yaratmaya çalıştık. Mülteci çocuklar, cezaevindeki mahkum çoocuklar, löselimi çocuklar ile yaptığımız çalışma gibi pek çok çalışma var. Oluşturduğumuz grupların hiçbirinin seçimi tesadüf değil. Hepsi benim Türkiye’nin geleceğine, topluma ve dünyaya dair kurduğum bir hayalin parçası. Ayrımcılığın ve ötekileşmenin olmadığı ve hiç kimsenin kimliğinden dolayı bir sıfır hayata yenik başlamadığı ve her çocuğun hayata eşit fırsatlarla başladığı bir Türkiye hayal ediyorum. Yaptığım projeler de bu hayalimin bir parçası. Bunu yalnızca hayata dezavantajla başlayan ayrımcılığı uğrayan insanlar için değil, hepimiz için istiyorum. Çünkü, inanıyorum ki toplum olarak bir gelecek inşa edeceksek bunun yolu her bireyin toplumun eşit paydaşı kılmaktan geçiyor. Bu hayali gerçek kılmak yalnızca tek bir kişinin çabasıyla olmaz ama ben sorumluluk sahibi bir yurtdaş olarak kendi alanımda, kendi üzerime düşeni yapmayı, Türkiye’nin aydınlık geleceği için taşın altına elimi koymayı bir görev biliyorum. Karınca kararınca da bunun gereğini yapmayı istiyorum. Dünya için bir umudumuz olacaksa, doğan her çocuğun gözünde yeni bir umut yeşertmek gerek. O yüzden çocukların ve kadınların herkesten ve her şeyden daha fazla umuda ihtiyacı var. Müzik benim bir alanım ben de bir müzik öğretmeni olarak müziğin evrensel dilinin çok zor bir hayat yaşamak zorunda bırakılan bu kadınlara ve çocuklara nasıl bir umut olduğunu görmenin mutluluğunu yaşıyorum.”
TİCARET HAYATI
Uygun İnşaat, yapı sektörüne önemli bir kaynak için adım attı
Seramiksan bayiliğine görkemli açılış
Yapı sektörünün hızla geliştiği Ödemiş’te sektörün seramik ve vitrifiye gereksinimine kaliteli ürünleriyle yanıt veren Seramiksan’ın Ödemiş bayiliği, SRM Medya tarafından organize edilen renkli bir kokteylle açıldı… Sektörün Ödemiş’teki lokomotiflerinden İsmail Uygun’un sahibi olduğu Uygun Yapı ve İnşaat bünyesinde kendine yer bulan Seramiksan’ın Ödemiş bayiliğinin açılışına ilçe protokolünün yanı sıra sektör temsilcileri ve Ödemiş’in ileri gelen isimleri katıldı. Açılışta konuşan Seramiksan Satış Müdürü Süreyya Çağlar, Seramiksan ürünlerinin yapı sektörü için “kalite” anlamı taşıdığına vurgu yaparak, bu sektörde hızla gelişen Ödemiş’te güçlü bir kuruluşun kanatları arasında kendine yer bulan Seramiksan’ın Ödemiş için büyük önem kazanacağının altını çizdi. Ödemiş Kaymakamı Celil Ateşoğlu ise, Uygun Yapı ve İnşaat şirketinin sahibi İsmail Uygun’un sektöre olan katkılarına dikkat çekti ve “Bünyelerine kattıkları Seramiksan bayiliği ile İnşaat sektörünün güçlü olduğu Ödemiş’te önemli bir adım atmış oldular. Bu sayede ilçeye de istihdam sağlamaya devam ediyorlar. Seramiksan’ın hem İsmail Uygun için hem de Ödemiş için hayırlı uğurlu olmasını diliyorum” dedi. Törene ayrıca Ödemiş İlçe Emniyet Müdürü Fatih Kiremitçi de katıldı. Dualar eşliğinde kesilen kurdelenin ardından açılışın davetlileri, Seramiksan teşhir alanını gezdi ve birbirleriyle sohbet imkanı buldu.
20
KASIM 2017
21
KENTTEN
Yayalara duyarsızlık artınca Büyükşehir Belediyesi Ödemiş cadde ve sokaklarına kasisler yaptı
Sürücülerimiz başka dilden anlamayınca!.. Ödemiş, trafiğe kayıtlı 75 bin civarında motorlu aracıyla, 130 binlik nüfusuna oranla, yoğun bir trafiğin yaşandığı ilçelerden biri… Ancak ne var ki, yoğun trafiğe karşın, sürücülerimiz, tabelalara, tek yön uygulamalarına, hız sınırlarına ve yayaya yol vermeleri gereken işaretlere uymamakta adeta yıllardır direnir. Oysa sürücülerin bu kuralları bilmemesi mümkün değil. Çünkü ehliyet alırken, bunları bilip bilmedikleri test ediliyor. Ama siz de yarım saat bir kavşakta durup bekleyin ve onlarca sürücünün aslında birçok trafik kuralını ihlal ettiğine tanıklık edebilirsiniz.Bunların en önemlisi de hız sınırı aşımı ve “yayanın geçiş üstünülüğü” olduğu alanlardaki işaretleri bilmemek… Hal böyle olunca, Büyükşehir Belediyesi hareket geçti ve ve, Ödemiş İlçe Emniyet Müdürlüğü ile işbirliği gerçekleştirdi. Okula giden binlerce evladımızın, alışverişe çıkan yüzlerce yaşlımızın can ve mal güvenliğini korumanın yolunu, cadde ve sokaklara araçların hızını kesen kasis yapmakta buldu… Emniyet Müdürlüğü’nün belirlediği noktalara kısa süreli çalışmayla bu kasisler oluşturuldu. Aslında bir kentin sürücüleri içini aşağılayıcı bir durum olan bu uygulama ile, trafik kural ihlallerindeki bir çok sorun giderilmiş oldu… Ama bunlara gerek duyulması bile son derece üzücü….
Kaldırımlar bundan böyle ‘ROBOT’larla temizlenecek
Örneğini ancak büyükşehirlerde gördüğümüz robot süpürgeler artık Ödemiş kaldırımlarında. İzmir Büyükşehir Belediye’si Ödemiş’e taşıdığı bu çağdaş araçla şehrimizin kaldırımlarının daha kolay ve daha kısa sürede temizlenmesini sağladı. Robot süpürgeler bundan böyle Ödemiş halkı için yaşamın bir parçası haline geldi.
22
KASIM 2017
YEREL SANAT
Fotoğraf sanatına gönül vermiş 9 sanatçı adayı Yıldız’da sergi açtı. Ne gelen var, ne sergiyi ve eserleri merak eden…
Ödemiş’in değerlerini sadece Ödemişliler farkedemiyor… Sosyal yaşamın neredeyse “sıfır noktası”na gerildiği Ödemiş’te ne yazık ki sanat hayatı da gereken ilgiden mahrum yaşıyor… Özellikle son yıllarda
Ödemiş Fotoğraf Sanatı (ÖFSAD) çatısı altında ve fotoğraf sanatçısı, gezgin ve yazar Ruhi Ödev’in başkanlığında bir araya gelen sanatçı adayları,
aldığı sergide, deklanşör sahibi olarak imzası bulunan sanatçı adayları, Aziz Bağcı, Cengiz Çetiner, Didem Tama, Hanife Pekçetin, İnan Ödemiş, Mesut
fotoğraf sanatına artan merak, ortaya çok sayıda genç fotoğraf sanatçısı ve sanatçı adayı çıkarırken, bu tür faaliyetlerin varlığından bile habersiz olan Ödemiş halkı, ne yazık ki bu zümreye karşı da duyarsız…
9 yıldan bu yana düzenlenen kurslarda kendilerini geliştirmeye, fotoğraf sanatçısı olmaya çaba harcıyorlar… İşte onlardan bir grup, Yıldız Kent Müzesi Sergi Alanı’nda bir fotoğraf sergisi açtı… Toplam 25 fotoğrafın yer
Duvarcı, Murat Eroğlu, Mustafa Aktaşoğlu ve Pınar Cengiz… 22 Kasım tarihinde açılan ve 30 Kasım’a kadar sürecek sergiye ne yazık ki ilgi beklenenin çok altında kaldı… MECMUA adına haberleştirmek amacıyla ziyaret ettiğimiz sergide, o gün bizimle birlikte sergiyi merak eden tek bir Ödemişli’nin olmaması dikkatimizi çekti. Ünlü ressamımız Mustafa Ali Kasap’ın sırf bu sergi için İzmir’den gelen sanatçı konukları olmasa, Yıldız’daki serginin boynu gerçekten bükük kalacaktı… Sanatçıların hiç biri, Ödemiş’te ilgi görememekten dolayı yakınmıyor… Çünkü, onların değerini bilenler bu şehrin dışında yaşıyorlar ve onlarla dirsek temasını kesmiyorlar… Ödemiş’te parlayan sanatçılarımız da sık sık Ödemiş dışındaki sergilerle adını Türkiye çapında duyurma yolunu seçiyorlar… Yeri geldiğinde “en büyük Ödemiş sevdalısı” kesilen bazı kesimlerin, iş Ödemiş’in yetiştirdiği sanatçılara geldiğinde ortalarda görünmemesi ise, hem Ödemiş hem de Ödemişliler için büyük bir kayıp değil mi sizce… Umarız, bu şehrin sanata ve sanatçısına olan duyarsızlığı tez zamanda son bulur… KASIM 2017
23
FİZYOTERAPİ
Bel Ağrısı Tefrize ŞENGÜN Günlük hayatta insanların yaklaşık yüzde seksenine yakını hayatının bir döneminde bel ağrısı yaşamıştır ve yaşamaya devam etmektedir. Toplumumuzda yapılan en büyük hata sadece ağrıyı yok etmektir. Ağrı vücudumuz için bir uyarı mekanizmasıdır. Ağrıya sebep olan faktör ortadan kaldırılmadan çözüm sağlanamaz. Bir süre sonra ağrı daha da şiddetli olarak tekrar eder. Bel ağrısını incelenirken ağrının ne kadar süredir var olduğu ve sebebi önemlidir. Çeşitli romatolojik, nörolojik rahatsızlıklar bel ağrısına sebep olabilmektedir. Fakat en çok karşılaştığımız durum mekanik sebepli bel ağrıları-
24
dır Bu ağrılar fiziksel aktivite ile artış gösterir. Postür (vücut düzgünlüğü) bozukluğu temel problemdir. Postür bozukluğu hem hareketsizlik esnasında (yatarken, otururken) hem de hareket esnasında (ayakta dururken, yürüken ) dikkat edilmesi gereken bir konudur. Ağrı; iş günü kayıplarına, ağrı korkusuna bağlı hareket kısıtlılığına ve yaşam kalitesinde azalmaya sebep olmaktadır. İlk altı haftalık süreç akut dönem olarak adlandırılır. Yapılan araştırmalar erken dönemde uzun süreli istirahatın, hareketsizliğe bağlı ağrı artışına neden olduğunu göstermektedir. Akut dönem ağrılarının büyük bölümü dört ile altı hafta arasında tedavi edilebilmektedir. Üç ayı geçmiş bel ağrısının varlığında ise durum kronik bel ağrısı olarak adlandırılır. Kronik ağrı durumunda, aktivitelerin kısıtlanması sonucunda kuvvet ve esneklikte azalma gözlemlenmektedir. Mekanik bel ağrısı kronikleştiğinde işlev kaybına da sebep olabilmektedir Bel kaslarında esnekliğin azalması mekanik olarak bel bölgesine aşırı yüklenmeyi ortaya çıkarır. Ağrının tedavisinde medikal tedavinin yanı sıra ve fizik tedavi ajanları ile birlikte egzersiz tedavisi de uygulanmalıdır. Omurga hareketliliğinin arttırılması disklerin beslenmesini ve yaralanmış dokuların iyileşmesini hızlandırması açısından çok önemlidir. Mekanik sebepli bel ağrısı akut
durumlarda kas spazmına ve kronik durumlarda ise kaslarda, kemiklerde ve eklemlerde çeşitli patolojik değişikliklerle neden olur. Ağrılı dönemde kas spazmı ile birlikte kaslarda esneklik, kuvvet ve hacim kaybı oluşur. Kas kuvvetindeki azalma, bel ağrısından dolayı bel, karın ve bacak kaslarında kendini gösterebilir. Kas kuvvetinin azalması, ağrı geçse bile atakların tekrarlamasına, şiddet ve sıklığının artmasına neden olur Sonuç olarak, bel ağrısında fizyoterapist tarafından birçok egzersiz türü kullanılabilmektedir. Genel kuvvetlendirme egzersizleri, germe, aerobik egzersizler, postur kontrolü, bel bölgesi için stabilizasyon egzersizleri bunların belli başlılarıdır. Bel ağrısında tedavi, hastanın hikayesine göre kişiye özel planlanmalıdır. Sağlıklı günler dilerim.
25
YAYLA TURİZMİ
Yayla turizminin önem kazandığı ilçemizde, yeni yeni parlayan bir yıldızımız var
SUBATAN YAYLASI
Gölcük ve Bozdağ ile başlayan Ege Bölgesi’nin en çok ziyaretçi çeken yaylalarına, bir yenisi daha ekleniyor… Bozdağlar üzerindeki 9 yayla içinde Bozdağ ve Gölcük, yıllar önce öne çıkmış; yerli ve yabancı turistin ilgi odağı haline gelmiş ve tanınırlığı artmıştı… Böylece yayla turizmi denen olguyla tanışan Ödemiş’te şimdi bu yelpazeye eklenmek üzere olan yeni bir yıldızımız var. O da, Subatan Yaylası… Bozdağ’ın güney yamacındaki Subatan Yaylasi yoğun olarak tarım yapılan kapalı havzaydı. Bu kapalı havzalarda bulunan iki düden vasıtası ile havzaların zirai ilaçlarla kirlenmiş suları drene
26
KASIM 2017
olmakta, daha aşağılarda yeryüzüne kaynak olarak çıkmakta ve Ödemiş ovasının bir bölümünün içme suyu ihtiyacını karşılamaktadır. Subatan Yaylası’ndaki derenin büyük bir mağaranin içine girip kaybolmasi sonucu buranin ismi “Düden Deliği” veya “Subatan” olarak kalmiştir. Sürekli bir yerleşimin olmadığı Subatan Yaylası’nda yaz ve kış sıcaklık değerleri çevredeki diğer ovalara göre düşüktür. Fidancılık tarımının geliştiği yayladaki 160 metre derinliğe ve dikine mağara sistemine sahip düden, gür orman dokusu ile yemyeşil tarım alanları
dışındaki en önemli turistik unsurdur. Subatan Yaylası, sahip olduğu bu değer sayesinde, son yıllarda pek çok yerli ve yabancı mağaracılık ekibine ve doğasevere ev sahipliği yapmaya başladı. Yayla, bahar ve yaz aylarında günübirlik ziyaretçilerle dolup taşıyor. Doğal ve kültürel dokunun en iyi korunduğu yaylalardan biri olarak dikkati çeken Subatan Yaylası, doğal ortamı ile ekoturizm için uygun ortama sahip. Yaylada kros ve yamaç paraşütü için de elverişli alanlar bulunmakta. Şimdi Subatan’ın yaz ve kış turizmine tamamen açılabilmesi için çalışmalar yapılmakta…
KASIM 2017
27 27
GEZİDEN NOTLAR
Salda Gölü
göle ulaştım. Göl hakikaten bir harika. Türkiye’nin Maldivleri denildiği kadar var. Kıyıya yakın suların rengi turkuaz, derinleştikçe mavileşiyor. İnanın insanın ilk görüşte etkilenmemesi mümkün değil. Göle vardığımda hava parçalı bulutlu, tam bana göre, fotoğraflık hava… Gölün suyu sodalı. Kıyısında tatlı bir beyazlık, turkuaz renkle öyle uyum içinde ki. Göl Türkiye’nin en derin, dünyanın 3. derin gölü. Ölçülen derinliği 185 mt. Jeolojik çökme sonucu oluştuğu tahmin ediliyor. Denizden yüksekliği 1190 mt. Yüzölçümü 44 bin km2 dir. Gölde sazan balığı boldur. Derin olması sebebiyle de ağ ile yakalanamayan
Ruhi ÖDEV Duyduğumdan beri hep merak etmişimdir. Nasıl bir yer? Nasıl bir su? Rengi neden bu kadar güzel? Nasıl gidilir? Nerede konaklanır? Bu sene temmuz ayında, lavanta çiçeği tarlalarını fotoğraflamaya gittiğimde, aklımda dönüş yolunu Burdur üzerinden yapmak vardı. Salda gölünün Burdur – Denizli yolu üzerinde olduğunu biliyordum. Burdur’dan çıkınca, gelmişken görmeden olmaz deyip, İnsuyu Mağarasına uğradım. Temmuz ayında, milletin gezdiği dönemde giriş kapalı. Görevliden elektrik tesisatının değiştirildiği için, girişin olmadığını öğrendim. Yaz gününde tadilatın yapılmasına pek de aklım yatmadı, ama yapacak bir şey yok. Yola devam. Burdur, Salda Gölü arası 62 km. mağara filan derken bir saat sonra
28
KASIM 2017
balıkların büyük olanlarının da olduğu söyleniyor. Maalesef son yıllardaki kuraklık bu gölü de etkilemekte, zamanla suda azalma görülmektedir. Burdur’un Yeşilova kasabası sınırları içinde bulunan göl kıyısında Yeşilova
Belediyesi ve birkaç farklı tesis bulunmakta. Çadır veya bungalovlarda konaklama şansı var. Ayrıca göl kıyısında çok güzel bir de hotel var… Göl kenarındaki levhada “Göle Girmek ve Yüzmek Yasaktır” levhalarına rağmen, plaj bembeyaz kumlarıyla, yazın cıvıl cıvıl. Göl suyu tertemiz ve yüzmeye müsait. Sanırım cankurtaran masrafından ve yetkililerin sorumluluktan kaçma işgüzarlığı… Gölün ortasında girdap söylentileri de her tatlı su gölünde uydurulan dedikodulardan başka bir şey değildir. Böylece son yıllarda ünü gittikçe artan Salda Gölü’nü görmüş, ben de fotoğraflamış oldum. Öğleden sonra konaklama yapmadan gölden ayrılıp, Serinhisar’da leblebi molası verip, Denizli üzerinden dönüş ev yolculuğu…
29
KIŞ MODASI
2018’e girmeye hazırlanırken modada esen rüzgarlar, oldukça kafa karıştırıcı
Bu kış, KIRMIZI’dan kaçış yok Adım adım 2018 yılına doğru ilerliyoruz. Günler günleri kovalıyor, trendler sokak modasına yayılıyor. Hep bir ağızdan ise adım sayar gibi trend kovalıyoruz. Kovalıyoruz kovalamasına ama herkes aynı cümlelerle aynı şeyleri anlatıyor aslında. 2018’in ilk göze çarpanlarına gelince… Kırmızı 2017 yılının son aylarında kızaran ve oldukça da kışkırtan tonlar çoğalıyor. Kırmızı güçlü tavrına güç katarak kombinlere ekleniyor. Gündüze, geceye, işe, sokağa yayıldıkça tercih eden kişi sayısı da artıyor. Bir pantolon, bir çift ayakkabıda da merceğe takılıyor, tepeden tırnağa kırmızıya boyanmış bir kombinle de göz alabiliyor. Ekose Ekose artık zamansız tavrını ilan ediyor. Her eve, her bedene adeta yapışıyor.
30
Öyle geçici bir heves falan zannetmeyin bu mevzu tepeden tırnağa işliyor bu sene itibari ile. Ceket, pantolon, gömlek, kemer derken her yan ekose desenle dolup taşıyor. Siyah kombin Kararsız, kararlı, ciddi, en rahat, bir kere sorunsuz, ayrıca sualsiz, hiç kafa karıştırıcı değil, cool, istenildiğinde dikkat çekici, kimi zaman silik. Hani kalabalığın içinde görünmemek ya da aslında bir adım hep önde olma hissinin karşılığı. Kimine göre karamsar kimine göre çikolata. Çorap çizme Şimdilerde tuhaflık moda! Tuhaf olan her şey hatta. Bakınca anlam verilmeyen, hep bir soru işareti asan akıllara. Tüylü terlik, tüylü pantolon, açık ayakkabı sandalet içine çorap giymek, sabahlıklara hırka gibi davranmak ve hatta aleni bir şekilde kullanmak mesela. Korse kemerler misal; üstelik penye versiyonları. Liste uzayıp giderken şimdilerde de bir yenisi daha ekleniyor zayıf halkalara: çorap çizme! Lastikli yapısı bilekleri kavrayıp bittiği noktadan itibaren farklı bir katman başlatıyor. Bel Çantası Kalın kazakların, kabanların vücut kıvrımlarını örten kaba yapıları bir çantayla çözmek artık mümkün. Bu bir sihirli değnek değil üstelik. Beline güvenen şöyle gelsin buyurması ile her kombinde hatrı sayılır bir yer ayrılabilir. Kasket Newspaperboy şapkası olarak da bilinen kasketler tepemize konmak için tetikte bekliyor. Bu kış ayında da kafamıza bir şeyler takmak istiyorsak mutlaka bu bir şapka olmalı!
-
.
KİTAP
Televizyona 6 saat, internete 3 saat zaman ayıran Türk insanı kitap okumaya sadece 1 dakika ayrılıyor
Bu hepimiz için bir ‘UTANÇ TABLOSU’dur Bir toplumun kalitesini, bilgi düzeyini, sosyal yaşamını, yaşam kalitesini, yönetim biçimini hatta ekonomisini belirleyen en önemli unsur, “kitap okumak”tır… Ama ne yazık ki, ülkemiz bu konuda son derece fakir… Yapılan araştırmalar, ortaya ülkemizle ilgili çarpıcı sonuçlar çıkarıyor… Mesela, Türkiye’de basılan kitap sayısında bir artış gözlenirken, kitap okuma oranının artmaması, çok yaman bir çelişki… Son veriler, oldukça ilginç… Sıralayalım… -Son beş yılda ülkemizde basılan kitap sayısı 32 binden 57 bine yükseldi… -Aynı zaman diliminde kitap okuma oranı artmadı… -Türk insanı kitap okumaya sadece günde 1 dakika ayırırken, TV izlemeye 6, internete 3 saat
zaman bulabiliyor… -Türk insanının ihtiyaçları sıralamasında kitap, 235. Sırada… Dünya geneline baktığımızda, tablo ülkemiz ve ülke insanımız için daha da korkunç… Bunları da sıralayalım… -Fransa ve İngiltere’de kitap okunma oranı yüzde 21… -Bu oran Japonya’da yüzde 14, ABD’de ise yüzde 12… Şimdi sıkı durun…. Türkiye’de kitap okuma oranı sadece BİNDE 1… Yani, 80 milyon olan ülkemizde sadece 80 bin kişi kitap okuyor… Tablo, gerçekten korkunç!.. Ve bu tabloya bakıp, gelecek adına umutlanmak da pek olası değil. Çünkü, aynı araştırmanın verilerine göre, “çocuklara kitap hediye edilmesi sıralamasında” Türkiye 180 ülke içerisinde 140. sırada. Yani biz kitap okumadığımız gibi, çocuklarımızın, gelecek kuşaklarımızın bu alışkanlığı edinmesinin önemini kavrayabilmiş durumda değiliz… Yok olmuş bir kuşağın, kendisinden sonra gelen kuşağın yok olmasını da engelleme bilinci bile yok anlayacağınız…
gerçektir. -Kitap okumak, yalnızlık hissini ortadan kaldıran en önemli tedavi yöntemidir. - Elektriğin kesilmesi, ya da internetin gitmesi sizi üzmeyecektir. Çünkü kitap mum ışığında bile okunabilir. - Kitap, sonsuz bir düş dünyasıdır… Bu yaşamda hiçbir şey sizi artık üzmeyecektir… - Kesinlikle yaratıcılığınız artacaktır. - Hayatınızda ne istediğinizi -veya en azından ne istemediğinizi- daha iyi biliyor olacaksınız. - Kitap okumak odaklanmanızı güçlendirecektir. - Belirli bir alanda okumaya yoğunlaşmak, sizi uzmanlaştıracaktır. - Kitap okumak size hayatınızı değiştirmek konusunda yardımcı olacaktır. - Kesinlikle hafızanız güçlenecektir. - Kitap okumak, stresin en en etkili ilacıdır… Bu yazı bile sizi yerinizden kalkıp, elinizi bir kitaba uzatmanıza yardım edebilir… Kitap okumanın önemini kavramak, hayatınıza yeni pencereler açmaktır… Lütfen okuyun, okutun!..
Bakın kitap okumanın bilimsel olarak saptanmış en önemli yararları nelermiş… - Düzenli olarak kitap okuyan birinin kelime dağarcığı gelişecektir. - Her kitap size başka hayatlar, başka insanlar, başka karakterler hakkında yeni bakış açıları kazandıracak. Böylece empati yetiniz gelişecek ve çok daha açık fikirli bir insan olacaksınız. -Kitap okuyan insanın okumayana oranla daha zeki olduğu, kanıtlanmış bir
KASIM 2017
31
SPOR
Sezona beraberlik serisiyle giren “Efe”, son maçta lider Torbalı’yı yenilgiyle tanıştırdı.
ÖDEMİŞSPOR
Silkindi ve kendine geldi Yıllardır makus talihini yenip profesyonel lige sıçrayamayan Ödemişspor, 2017-18 sezonuna da seri beraberliklerle başlamıştı… Ama, ligin daha başında kazanamayınca teknik heyet değişikliğine giden kırmızı-lacivertli ekip, aktif futbol hayatında Beşiktaş’tan tanıdığımız Serol Emlek’i göreve getirdi… Takımı kısa sürede toparlayan Serol Hoca, son iki maçta iki galibiyete imza atmayı başardı. Kuşadası deplasmanından 2-1’lik galibiyetle dönene Ödemişspor, Bölgesel Amatör Lig 8. Grupta lider olan Torbalıspor karşısında sezonun en etkili futbolunu ortaya koydu ve yenilgisiz rakibini 2-1’le geçip 3 puanı cebine koyarken, Torbalıspor da sezonun ilk yenilgisini tatmış oldu. Ödemişspor’un sorumlu yöneticisi Ufuk Kızıler, “lige istemediğimiz sonuçlarla girdik. Ama şampiyonluk umudumuzu koruduğumuzu Torbalıspor galibiyetiyle gösterdik” dedi… Maçı dolu tribünler önünde oynayan Ödemişspor, taraftarının yoğun desteğinin karşılığını verirken, gelecek haftalar adına da herkese umut aşılamış oldu. Ödemişspor’un gelecek haftalarda da galibiyet serisini sürdüreceğini öne süren Teknik Direktör Serol Emlek, “Yöneticilerimiz, beni ve futbolcularımızı mutlu etmek için ellerinden geleni yapıyor. Haftalar ilerledikçe uyumlu bir ekip haline dönüştük. Taraftarımızın da desteğiyle, şampiyonluk şansımızı sonuna kadar zorlamak niyetindeyiz” dedi. İki zorlu rakibi birden deviren Ödemişspor, taraftarlarına da umut ve heyecan aşılamayı başardı.
32
KASIM 2017
DOĞADAN SAĞLIK
Bu sebzenin, prostat ve meme kanserinin tedavisinde sihirli bir gücü var
Kanserin düşmanı
BROKOLi Günde üç öğün yemeklerden önce aç karnına içeceğiniz brokoli suyu sizi hem kansere karşı koruyacak hem de erken yaşlanmanızı geciktirecektir.
Bereketli Anadolu toprakları, brokoli yetiştirmeyi çok sever… Bunu ilk keşfeden Bizanslılar olmuştu… Ardından Osmanlı İmparatorluğu döneminde de Anadolu’da brokoli yetiştirme ve bu sebzeyi sofralarda yoğun olarak kullanma alışkanlığı artmıştı. Ne yazık ki brokoli, uzun bir sessizliğin ardından ülkemizde yeniden popülarite kazandı. Brokolide bulunun “indol carbon” maddesi, özellikle kanserle mücadelede büyük bir güçtür… Erkeklerde özellikle prostat kanseri kadınlardaysa meme kanseri tedavisinde kullanılan bu kimyasal brokoli içinde son derece aktiftir. Meme kanseri ve prostat kanserini önleyici kimyasallar içeren brokoli, düzenli olarak yendiğinde kanseri engelleyici bir etki göstermektedir. Son derece yararlı olan brokolinin bir C ve A vitamini deposu olduğunu söylemek mümkün. Kanser yapıcı maddelerin temizlenmesinde antioksidan özellik gösteren C ve A vitamini son derece önemlidir. Vücudumuzun ihtiyaç duyduğu C vitaminin kat ve kat fazlası brokolide mevcuttur. Kansere sebebiyet veren ve serbest radikaller denen kimyasalların vücuttan atılımında büyük rol oynayan A ve C vitaminleri, brokolide fazlasıyla mevcut olduğun-
dan kanser önleyici etkisi çok büyüktür. Hücre yaşlanmasını tetikleyerek erken yaşlanmaya sebep olan serbest radikallerin atılmasına da yardımcı olan brokoli, genç görünmenin altın anahtarıdır. Kanserle savaşta brokoli en faydalı besinlerden birisidir.
gösterin. Ayrıca dış yapraklarında iç kısımlarında böcek ısırıkları olmamasını da dikkat edin. Aldığınız brokolileri çiğken parçalara ayırıp derin dondurucuda saklayabilirsiniz. Kullanacağınız zaman derin dondurucudan taze bir biçimde çıkartabilirsiniz.
Günde üç öğün yemeklerden önce aç karnına içeceğiniz brokoli suyu sizi hem kansere karşı koruyacak, hem de erken yaşlanmanızı geciktirecektir. Bunun için; kaynattığınız bir litre kadar klorsuz suyun içine 250 gr brokoli atın ve tencerenin kapağını kapatarak 7-8 dakika haşlayın. Suyunu süzdükten sonra ılımaya bırakın. Elde ettiğiniz brokoli suyunu üçe bölün ve yemeklerden önce aç karnına için. Bir hafta her gün bu şekilde devam ettikten sonra 3 gün ara verin. Kısa süre içinde kan değerleriniz normale dönecektir. Bir ay içinde cildinizdeki değişime hayret edeceksiniz. Brokoli alırken dikkat edilmesi gerekir, örneğin renginin yeşil olmasına özen
KASIM
33
EĞLENCE ATATÜRK CHP YAPEX BİRGİ YAPI MECMUA KIŞ YAĞMUR PAZAR KASİS TEMİZLİK ONKASIM LEVENT UFUK SIRMA TEFRİZE RUHİ ARİF ÖDEMİŞ FUTBOL DOĞALGAZ UYGUN KASIM AŞK
Püf Noktası Peynirlerin küflenmemesi için kenarlarını tereyağı ile ovun. Güneş yanıkları için kullanılmış poşet çaylar bire bir. Uzanamadığınız yerlerdeki mumları uzun bir spagetti ile yakın. Yumuşak peynirleri ya da kekleri diş ipiyle dilimleyebilirsiniz. Kötü kokuları engellemek için buzdolabınıza bir parça gazete kağıdı koyun. Kurumuş rimellerinizin içine birkaç damla suni gözyaşı damlatın. Bolca su ile biraz çamaşır yumuşatıcısını karıştırırsanız saçlarınızın kolay açılmasını sağlarsınız. Zorlandığınız kavanoz kapaklarını kaşıkla açın. Mobilyalarınızda su lekeleri varsa üzerlerine mayonez sürüp biraz bekletin.
34
KASIM 2017
SÜT ÜRÜNLERİ ve TEKEL BAYİİ