Yıl 4 Sayı 58 Aralık 2017 Fiyat: 2,50TL
Ödemiş’e neler oluyor?
CEYLİN’LE UTANDIK AYHAN HOCA’NIN ÖLDÜRÜLMESİYLE KAHROLDUK
SARAÇOĞLU CADDESİ için
bir önerimiz var
1
!
Yılı nasıl GEÇİRDİK
BU ŞEHİR
neden
22.00’da ÖLÜYOR Ödemiş internet gazetesi
www.odemishavadis.com’a
kavuştu
Ayhan Kökmen
Hoşçakalın anılarımı bıraktığım insanlar… Mutluluğu için dövüştüğüm insanlar…
EDİTÖRÜN KALEMİ
Canınız Cehenneme!.. İmtiyaz Sahibi Sırma AKCAN Genel Yayın Yönetmeni Levent DONDURAN S. Yazı İşleri Müdürü Rafet GEZERTEKİN Görsel Tasarım Levent DONDURAN Rafet GEZERTEKİN F. Editör Tuğba KORKMAZ F. Yazarlarımız Levent DONDURAN Ufuk AYKOL Ruhi ÖDEV Tefrize ŞENGÜN Ramazan SOYLAR Armağan Pınar ADANAR Reklam Pazarlama Başak Bahar AKCAN F. Hukuk Danışmanı S. Gökhan KARA F. Mali Danışman Ogün YOLDAŞ İletişim Atatürk Mh. Saraçoğlu Cd. No:12/D Ödemiş/İZMİR 0232 599 72 72 - 0532 287 98 92 www.srmmedya.com Ödemiş ilçesi genelinde fiyatı 2,50 TL (KDV dahil) Mecmua Dergi Yazarlarının ve reklam sahiplerinin hukuki sorumlulukları kendilerine aittir. Mecmua Dergi basın meslek ve ahlak ilkelerine uymaya söz vermiştir.
Basım Yeri Kanyılmaz Matbaacılık Kağıt ve Ambalaj San. Tic. Ltd. Şti.
Sırma AKCAN
İ
nternet gazetemizin heyecanını yaşadığım anlarda ilk haberimiz muhabir arkadaşımızdan telefonuma mesaj olarak geldi… Haber var dediğinde ilk haberimi yapacağım için bir an heyecanlanmıştım… Kaç saniye sürdüğünü hatırlamıyorum bile… -Kaymakçı Çok Programlı Lisesi Müdürü, 2 öğrencisi tarafından pompalı tüfekle öldürüldü. -Allah kahretsin... İsmi nedir hocanın? - Ayhan Kökmen… O an ne diyeceğimi bilemedim. Okuduğum Ticaret Meslek Lisesi’ndeki müdür yardımcımızın adıydı bu. Öyle bir hale geldim ki, “yok ya değildir” dedim ve hemen fotoğrafına bakma ihtiyacı hissettim. Bir an, isim benzerliği olmasını istedim belki de…Ta ki fotoğrafını görene kadar. Halbuki ne farkeder değil mi? Ha benim dersime giren öğretmenim ha hiç adını bile duymadığım bir eğitimcimiz… Kondurmak istemedim işte. Yakıştıramadım. Ama gerçekti…O an yaptığım işe mi lanet edeyim yoksa insan olduğuma mı bilemedim… Her ölüm erkendir… Ama; seninkisi çok erken… Çok erken gittin be Ayhan hocam… Zamansız, yakışmayan bir ölüm… İsyanımdan değil, konduramayışımdan… Sen onca yıl eğit, öğret… O okuttuğun öğrettiğin, gelsin seni… Sen tehlikeyi önceden fark edip o yeni nesil yaratıkları başkalarına zarar vermesin diye uzaklaştırmaya çalış ama kendi canından ol… Arkanda gözü yaşlı bir eş ve 2 yetimle beraber öğrenmeyi bekleyen onca öğrencini bıraktın… Ahh hocam!.. Kıydılar hocama… Acım ondandır… Kıyıyorlar insanlara, öldürüyorlar iyi insanları… Kıymayın zalimler! Yeter artık
almayın o anıları bizden… Almayın geleceğin yol göstericilerini bizden… Başöğretmenimiz Mustafa kemal Atatürk “öğretmenler yeni nesil sizin eseriniz olacaktır?” demişti… Suç eğitimcilerde mi yoksa her yıl eğitim sistemini yapboza dönüştürenlerde mi? Suç kalemin silahtan daha güçlü olduğunu öğreten eğitimcilerde mi yoksa silahlanmayı özendiren televizyon dizilerinde mi? Suç öğrencilerini vatana millete faydalı birer bireyler yetişmesi için çabalayan eğitimcilerde mi yoksa bizleri etnik, mezhep, ırk, cinsiyet, dil, siyasi olarak ayrıştırmaya çalışanlarda mı? Ben şimdi “biz onların miraslarıyız” nasıl derim… Onlar bize ölümü, öldürmeyi öğretmedi… bu ülkenin düşman işgalinden kurtuluş hikayelerini anlattı… Kalem tutmayı öğretti… Kendimi o zalim, vicdansız, boyları o eline alıp okula getirdikleri kadar olan, adını bile anmak istemediğim o alet kadar olan soytarılarla kendimi nasıl bir tutarım… Allah belanızı versin… Siz nasıl bu hale geldiniz? Eğitim ailede başlar… Aileniz mi sizi böyle vicdansız yaptı? O, izlediğiniz aptalca diziler mi yoksa? Bunların cevabını kim verecek? Ülke olarak mafyavari diziler izlemeye hastasınız… Evet hasta olan sizlersiniz… Ben ve benim gibi düşünenler asla sizler gibi olmayacağız biliyorum. Sizler insanlarla sıkıntılarınızı, mutluluklarınızı, düşüncelerinizi konuşarak değil de kaba kuvvetle çözmeye alıştınız. Ve artık kaba kuvvet çok basit sizler için. Öldürüyorsunuz… Çünkü en çok kim öldürürse o daha mert daha delikanlı değil mi?.. Aklınız sıra namınız yürüyecek. Sizin fukara aklınıza tüküreyim… İnternette oynadığınız aptalca oyunlardan mı sandınız siz insan hayatını?.. Lanet olsun ki medya, diziler, her gün ne halt olduğu belli olmayan eğitim sisteminden ve bu koyun toplumdan size öğretilen bu… Ve siz de “bu yanlış” demediniz. Çünkü doğruyu yanlışı sorgulayacak bir beyniniz sadece bir et parçasından ibaret. Sizler insan olmayı unuttunuz… Ve beni de/bizi de öyle bir hale getirdiniz ki; hani o masum, eli öpülesi insanları öldürüyorsunuz ya… İnanın vicdansızlar ölümü asıl sizin hak ettiğinizi düşüyorum artık… Bir köpeğin bile yolda öldüğünü gördüğümde gözlerimden yaş akan ben; sizlerin yok oluşu karşısında ülkem bir pislikten daha kurtuldu diyeceğim… Yaşasın zalimler için cehennem!… Canınız cehenneme… ARALIK 2017
3
YAŞGÜNÜ
Bizim alın terimiz, emeğimizle... Sizin övgüleriniz, desteğinizle... Kolay alınmış bir karardı… Kağıt üzerinde cazipti, heves edeni çoktu… Ama MECMUA, çoook zorlu bir yolculuğa çıktığını o günlerde bilmiyordu… Bir şehre, o şehrin nabzını tutan bir dergi sunmanın ne anlama geldiğini önce o şehrin insanına anlatmak gerekiyordu… Çünkü, Ödemiş insanı olmadan MECMUA da olamazdı… Uykusuz geceler, deneyip yanılmalarla başlayan ilk adımların ardından Ödemiş MECMUA’yı benimsedi. Her geçen gün sevdi. Bunu da verdiği desteklerle gösterdi bizlere… Sonrasında SRM Medya kurumsal kimliğinin kanatları arasına iyiden iyiye yerleşti. Ve SRM Medya, ilk yavrusu olan MECMUA’ya dört elle sarıldı. Her sayfasında Ödemiş olan, Ödemiş insanının her sayısında kendisini yakından ilgilendiren konularla karşılaştığı MECMUA, ilerleyen yıllarla birlikte, hem şehre bir ayna tuttu, hem önerileriyle yol gösterici olmaya, eleştirileriyle doğruyu işaret etmeye çalıştı… Ve bugün 3 koca yılı da geride bıraktık… Artık Ödemiş’te insanların hakkında konuştuğu, her yeni sayısını büyük bir merak ve ilgiyle beklediği bir noktaya taşınmış olmanın haklı gururunu taşıyoruz… Evet sevgili Ödemişliler… Elinizdeki bu 58. Sayı ile, MECMUA 4. Yılına girdi… Ve umuyor ve diliyoruz ki, MECMUA daha çok uzun yıllar Ödemiş’in sesi, soluğu, nefesi ve kokusu olmaya devam edecek… Artık MECMUA bir bebek değil… Kendini kanıtlamış, rüştünü ispat etmiş bir köklü yayın haline dönüştü. Önümüzdeki uzun yolda, hep birlikte daha güzel, daha dolu, daha renkli ve daha yol gösterici bir MECMUA’yı varetmeye devam edeceğiz… Biz alın teri ve emeğimizden kısmıyoruz. Biliyoruz ki, sizler de desteğiniz, övgünüz ve bize vereceğiniz cesaretten kısmayacaksınız… Hep birlikte nice güzel yıllara yelken açmak dileğiyle… Bugünlere gelmemizde emeği geçen arkadaşlarımız ve Ödemiş halkına yürekten teşekkürlerimizle…
4
ARALIK 2017
5
DİK AÇI bir ifadeyle anlatmalı… Fakat, 41 yılını geride bıraktığım bu meşakkatli gazetecilik mesleği, bana gösterdi ki; ülkemizde “Baktığını göremeyenler”den daha çok “OKUDUĞUNU ANLAYAMAYANLAR” var…
Okumak Anlamak... Levent DONDURAN
E
ğitim hayatımın başındaki yıllardı… Çok oldu, net hatırlayamıyorum… Ya ilkokulda olmalı, ya ortaokulun bir sınıfında… Türkçe kitabında bir konu beni derinden etkilemişti… Konu, “Görmek, bakmak”tı… Baktığımız bir şeyi “nasıl görebilir olacağımıza” dikkat çeken, çarpıcı bir yaklaşımla yazılmıştı… Çok etkilenmiştim ondan… Sonra, yıllar yıllar geçti, ben İstanbul İletişim Fakültesi’nin kapısından girdiğimde gözüme karşı duvardaki bir yazı ilişti… “Okuyucu 13 yaşında ve ilkokul mezunudur…” diyordu o yazıda… Yani, şunu anlatıyordu… “Yorumda değil ama haberde dikkatli olunması gerekir… Anlaşılır ve basit bir üslup gerekir… Sizi ilkokul mezunu da okuyor, 13 yaşındaki çocuk da…” Aslında ilerleyen yıllarda anladım ki, muhabirler haberlerini yazarken, yorumdan arınmalı, okuyucuya “bak ben neler biliyorum” ukalalığından kaçarak, verdikleri haberi yalın ve basit
Evet evet… Size hiç şaşırtıcı gelmesin… Çünkü, okumak başka ve BASİT bir şey; ama anlamak başka fakat ZOR bir şeydir… İşte ne oluyorsa bu yüzden oluyor… Eğitim ortalaması 6. Sınıf düzeyinde bir ülkeyiz biz… Düşünün… Türkiye’de öğretimin ortalaması, ilkokul mezunu bile değil… Öylesine evde eğitimden, okuldan öğretimden yoksunuz... 85 milyonluk ülkeyiz, gazetelerin günlük satışı 2 milyon bile değil… Çin’de kişi başına yılda 6 kitap okunurken, Türkiye’de 6 kişiye yılda bir kitap bile düşmüyor… Bakan, ama görmeyen… Okumayan ve o yüzden ilerleyemeyen… Okusa bile okuduğunu anlamayan bir milletiz… Şimdi bu ülkede siz gazetecilik yapacaksınız… Siz bu ülkede medya aracılığıyla, bir milleti aydınlatmaya, gelişmelerden haberdar etmeye, o gelişmelerin ne anlama geldiğini yorumlamaya çalışacaksınız… Okumuyorlar ki sizi… Okuyanın da çoğu zaten anlamıyor… Üstelik medya, genel olarak nerede görev yapıyor?.. Ülkenin en gelişmiş, öğretim düzeyi
en yüksek coğrafyasında; batıda, İstanbul’da İzmir’de, Antalya’da, Bursa’da Ankara’da… Buralarda bunlar yaşanıyorsa, varın ülkenin geri kalanında debelenen yerel basının toplum ile ilişkisini siz hesaplayın…
* * *
Buralara nereden geldim biliyor musunuz?.. Bizden… Kendimizden… Ülke genelinde “dergiciliğin” yerlerde süründüğü, sokakta kimsenin elinde bir dergi göremeyeceğiniz bir ülkede, yıllarca Milliyet Dergi Grubu’nda Yazı İşleri Müdürlüğü yaptım… Dergiciliğin zorluğunu oradan biliyorum… Satamazsınız… Avrupalı haftada en az 10 dergi okur, siz bu ülkede 10 bin kişiye haftada bir dergi satamazsınız… Öylesine bir fark yani… Anlayın… SRM Medya olarak 3 yıldır Ödemiş’te MECMUA Dergisi’ni yayınlıyoruz… Bu şehre, bir dergi sevgisi aşılayabildiğimizi gördüm… Satmadığımız için olsa gerek, genelde dergimizin merakla beklendiğini gözlemleyebiliyorum… Olsun… Bu dergi böylesine beklendiği, merak edildiği ve bir kesim tarafından ciddi biçimde okunduğu için yaşatabiliyoruz… Şimdi, başımıza yeni bir “iş” aldık… Ödemiş’te hiç olmayan bir şeyi hayata geçirdik… Artık bu şehrin bir İNTERNET GAZETESİ oldu… “Oldu” diyorum, çünkü yoktu… Sadece yerel gazetelerin internet sayfaları vardı ki, onlar haberciliklerini gazetelerinde yapıyor, ertesi gün elektronik ortama taşıyorlardı… ÖDEMİŞ HAVADİS, inanın son derece ciddi ve sorumluluk isteyen bir işe soyundu… Haberi doğru görenlerin, doğru yorumlayıp, doğru sunmaya çalışanların, üstelik bunu hızlı yapması gerekenlerin bir araya gelmesiyle doğdu ÖDEMİŞ HAVADİS… Sizleri gerçeklerden haberdar etmek, hepimizi etkileyen sorunları, konuları ya da olumsuzlukları eşeleyip araştırmak, bunları sizlerle paylaşmak için… “Başımıza iş aldık” derken, gerçekten “iş” aldık hani… Çünkü bu iş, sorumluluk isteyen, “bilmek” gerektiren, “ciddi” bir iş… Umarım bu yolculuğumuzda; sizin bize bir katkınız, bizim de size bir yararımız dokunur… Ödemiş, bunu hak ediyor çünkü…
6
ARALIK 2017
RUR U G U B SRM ’NIN A Y D E M
BİZDEN
Ödemiş, yokluğunu hissettiği İNTERNET GAZETESİ’ne sonunda kavuştu…
Artık gözünüzün önünde olsun
Bilgisayar ve internetin icadı, en çok yazılı medyayı vurdu… Yılların gazeteleri, haberin elektronik ortamdaki hızına yetişemeyince hızla tiraj kaybetmeye devam ediyor… İnternet gazeteleri ise, artık medyanın ana damarı haline geldi… Belki de yakın bir gelecekte bası-
lı gazeteler, sadece haftada bir gün “nostalji” olsun diye yayınlanacak ve internet gazeteciliğinin yükselen trendi hızını arttıracak… Ödemiş’te bir İNTERNET GAZETESİ yoktu. Bazı yerel gazeteler, kendilerine edindikleri İNTERNET SAYFALARI’yla, yayınlanmış haberlerini bir gün sonra
Ödemiş halkına bir de elektronik ortamda sunuyorlardı. Ama artık var… 135 bine dayanan nüfusuyla, haber trafiğinin de yoğunluk kazandığı Ödemiş’te hem bu şehre hem de çevre il ve ilçelerine hizmet veren yepyeni bir İNTERNET GAZETESİ doğdu… ÖDEMİŞ HAVADİS, Ödemiş’in ilk internet gazetesi olmanın haklı gururunu taşıyor… SRM Medya bünyesinde hayat bulan ÖDEMİŞ HAVADİS, SRM medyanın yayın yaptığı alanların belki de en fazla kullanılanı olacak. MECMUA Dergisi ile bundan 3 yıl önce yola çıkan SRM Medya, Ödemiş’in sürekli yayınlanan ilk yaşam dergisi olma özelliğini sürdürürken, ilçemizde büyük bir ivme kazanan sektörlere yönelik sektörel yayınlarına da devam ediyordu. YAPI Dergisi’nin 1 ve 2. Sayılarını siz Ödemişliler’e sunan, sektöre yön veren, sektörün sesi olan SRM Medya, çok yakında SÜT VE SÜT ÜRÜNLERİ alanında da sektörel yayınının ilkini hayata geçirmeye hazırlanıyor… Çok önceden planlanan İNTERNET GAZETESİ projesi ise, SRM Medya’nın 3. Yaşgününde düğmeye bastı ve yayın hayatına geçti. Daha ilk günden yoğun bir okuyucu kitlesiyle karşılaşan ÖDEMİŞ HAVADİS, biliyoruz ki bundan böyle her Ödemişli’nin evinde, ofisinde ekranları kaplayacak. Ödemiş ile ilgili haberler başta olmak üzere ulusal haberleri de bulabileceğiniz bu sayfalar, artık günlük yaşamdaki hareketliliği dakikası dakikası izleyebileceğiniz bir ayna olacak… Gösterdiğiniz ilgiye yürekten teşekkürlerimizle.
www.odemishavadis.com ARALIK 2017
7
KENTTEN
Sokaklarda adam kalmıyor, karnın acıksa bir lokma yiyecek yer yok
Bu şehir neden saat 22.00’da ÖLÜYOR?..
Şehirleri şehir yapan çok unsur vardır… Ama bir şehrin şehir olabilmesi için gerekli ilk unsur insandır… İnsanlar, o insanların yaşam tarzları, o insanların yaşadıkları şehre kattıkları değerler, o şehirde yaşıyor olmaktan aldıkları haz ve o şehri benimsemeleri ise, o şehrin değerini yükseltir… Ödemiş, özellikle kış aylarında bir “ölü kent” görüntüsünden bir türlü kurtulamıyor… İş gücünün çoktan terk ettiği, sanayileşemeyen, ekonomisi tarıma dayalı olduğu halde tarımdan yeterli besini alamayan Ödemiş’te yaşlı nüfus ortalaması ve sosyal mekan kıtlığı, bu şehrin en büyük sıkıntılarının başında geliyor… Saatler gece 22.00’yi gösterdiğinde, Ödemiş sokakları terkedilmiş bir Teksas Kasabası”ndan farksız bir derin sessizliğe, bir karanlığa ve bir uyku haline gömülüyor…
Ödemiş’i daha sosyal, daha yaşanası, daha kaliteli, daha yaşayan bir şehir haline dönüştürmek hepimizin ortak sorumluluğu
Eğlence mekanlarının sosyal dokuya yanıt vermeyecek kadar kıt olduğu, sinemanın dışında gidilecek bir sanat etkinliğinin olmadığı, kahve kültürüyle akşamı etmiş insanların kendi kabuklarına çekildiği bu şehre daha gece yeni başlamışken bir “terk edilmişlik hüznü” çöküyor… Karnınız acıksa, ağzınıza atacak bir simit, bir sandviç, içecek bir çorba bulamayacağınız Ödemiş, yıllar önce böyle değildi… Sinemaların dolduğu, sık sık konser etkinliğinin yaşandığı, hemen her hafta büyük tiyatro gruplarının oyunlarını sergiledikleri Ödemiş, yıllarla birlikte geri giderken, kendine nasıl bir gelecek hazırladığını kendi de bilmiyor… Bir şehirde yaşayanların, o şehir için yapacakları bir şeyler mutlaka vardır. Ama bir şehir, Dünya’nın her şehrinde yaşamın sürdüğü, eğitimin, kültürün, eğlencenin dorukta olduğu saatlerde kendini ölüm sessizliğine gömüyorsa, burada herkesin “ben ne yapıyorum” diye düşünmesi gerekmiyor mu? Sanırız, Ödemiş’i daha sosyal, daha yaşanası, daha kaliteli, daha yaşayan bir şehir haline dönüştürmek, hepimizin ortak sorumluluğu… Peki bu konuda bir umut var mı derseniz, ufukta böyle bir umudun göründüğünü söylemek zor…
9
YEREL GÜNDEM
Bir Garip Yönetmelik… Ufuk AYKOL
H
epimizin kendine özel bir işi, işinin dışında ilgi duyduğu birçok farklı konuda hobilerimiz var. Kendi mesleğimiz dışındaki iş kollarının neler yaptığını detaylarını merak eder, inceleme ihtiyacı duyarız. Bilgi sahibi olmak hoşumuza da gider çoğu zaman. Hukuk olur, tıp olur, ziraat olur, inşaat olur, fotoğrafçılık olur. Ancak konu inşaat olunca, özellikle bir de konut yapımı söz konusu olunca yediden yetmişe hepimizin ilgisini çeker; daha da önemlisi yaşamımız boyunca, ya konut edinmek yada bir işyeri sahip olmayı düşler ve ilk fırsatta zorunlu olarak tanışırız bu sektörle. İnşaat işini meslek edindiğinizde ise geceniz gündüzünüz daha doğrusu neredeyse her anınız inşaat olur. Yaşamınızın en önemli parçasıdır, Bulunduğunuz her ortamda ilk sohbet konusudur artık işiniz. Ama hiç karşıdan göründüğü kadar kolay değildir. Uzunca bir bürokrasi mücadelesi ile aldığınız bir ruhsat ile başlayıp imalat sırasında binlerce çeşit malzeme arasında boğuşursunuz. Sorunu da çoktur. İşe koyulduğunuz andan itibaren sektörün bitmek bilmeyen sorunlarını yaşıyor, sorunları çözmek için sürekli mücadele içinde oluyorsunuz. Projelendirme aşamasında başlar mücadele… Sizler ile, bir binanın yapımı için projelendirme aşamasında karşınıza çıkan, yapım sırasında uyulması gereken kurallar manzumesi olarak adlandırabileceğimiz imar yönetmeliğini paylaşmak istiyorum. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından hazırlatılıp yayınlanan yönetmelik, 1985 yılında köklü değişikliğe uğrayıp, defalarca değiştirildi. Her konuda olduğu gibi göreve her yeni gelen, “aman yahu benden öncekiler ne anlar, şunu bir ele alalım değiştirelim” mantığı ile değişti de değişti.
10
ARALIK 2017
Öyle ki son olarak 1 ekim 2017’de yürürlüğe giren yönetmelik öncesi 3 ayrı tarihte yayınlanmış olan 3 farklı yönetmelik de yürürlükte olup, istediğiniz yönetmelikten birini seçerek yararlanabiliyordunuz. Nasıl bir iş ise. Yani “ hangisinin doğru olduğuna biz karar veremedik, siz istediğiniz yönetmeliği kullanın” diyen bir uygulama. Olabilecek bir iş mi bu?.. Ne uygulayan ne yaptığını biliyor ne denetleyen. Tam bir kaos… Gelelim şimdi en büyük bombaya!.. Yıllarca çalıştık. Eeeeeeeeeeee?.. Yepyeni bir yönetmelik hazırladık, 2017 yılı Temmuz ayında resmi gazetede yayınlıyoruz, 1 Ekim 2017’den itibaren yürürlüğe giriyor. Adı da BELEDİYELER TİP İMAR YÖNETMELİĞİ… Bu yönetmelik TÜRKÇE olarak hazırlanmış. Evet evet TÜRKÇE bir metin… Ancak bir sorun var; hem de büyük bir sorun. Konunun ilgilileri, binlerce mimar, belediyelerin yetkili teknik personeli okuyor, ama nedense hiç kimse aynı şeyi anlayamıyor. Nasıl ama?.. Durun daha bitmedi… Seminerler düzenleniyor, salonlar dolup taşıyor. “Gelin yönetmeliği birlikte yorumlayacağız”, “Şu yetkin konuşmacımız var”, “Yok şöyle bilgili büyüğümüzün sunumu var” toplantıları… Çıkan sonuç mu?.. MUHTEŞEM!.. Sorulan sorulara verilen cevap, “Siz bu sorunuzu yazılı olarak bakanlığa iletip görüş sorsanız iyi olur”. Yine bu sunumu yapanların
ağırlıklı görüşü ne biliyor musunuz!.. “Bu yönetmeliği, uygulamayı bilmeyen, proje çizmemiş, yapım koşullarını masa başında öğrenmiş arkadaşlarımız hazırlamış herhalde…” Evet yakından incelediğinizde algı gerçekten bu. İlgili idarelerdeki personeller de bu konuda uzman olmadığına göre varın başa gelecekleri siz düşünün, Belediyelerde ağırlıklı olarak personel sıkıntısı var. Yetişmiş tecrübeli personel zaten çok yetersiz. Bazı belediyelerde mimar, mühendis bile yok . İdarelerde görev yapan denetçi arkadaşlarımızın görevi yorum yapmak olsa idi kuralları onlara yazdırırdık. Kuralı koyarsın, TÜRKÇE olarak yazarsın, herkes anlar. Projeyi hazırlayan da anlar, denetleyen de… Uygulamalar hakkında öyle yorumlar var ki, eğer bu saçma sapan algı ile uygulamalar yapılır ise yakında çevrenizde UCUBE yapılar görmeye başlayabilirsiniz. Yayınlandığı günden bu yana onlarca değişiklik ve düzenleme yapılan bu yönetmeliğin herhalde madde madde tamamı(!) değişecek. Yapmayın kardeşim… Uygulama bilmiyorsanız, inşaat yapımından anlamıyorsanız, beceremiyorsanız yapmayın kardeşim yönetmelik mönetmelik… İnsanın aklından, “Bu karmaşık metnin içerisinde birilerinin işine yarayacak bazı maddeler mi var” diye geçmiyor da değil hani. Hepinize mutlu yıllar…
11
RÖPORTAJ
33 yıldır genel sekreterliğini yaptığı Oda’nın şimdi de yönetimine talip oldu.
Ödemiş’te neredeyse bir aya yakın bir zamandır, bir hareketlilik gözleniyor… Ödemiş Bilumum Gıda Maddeleriyle Uğraşanlar Esnaf Odası başkanlık seçimlerinde, gerçekten amansız bir yarış var. Hülya Çavuş ve Orhan Şengül, resmen bu yarışta varolduklarını açıklarken, Şaban Bostan ve Mehmet Dumanlı’nın da genel kurul tarihi belirlendiği anda aday olacakları konuşuluyor… Toplumun hemen her katmanında kadın damgasının izlerini gördüğümüz ve gizliden gizliye de olsa bu kadın girişimini alkışladığımız günlerde, Oda’nın başkan adaylarından Hülya Çavuş, MECMUA’yı ziyaret etti. Ekibiyle birlikte hummalı bir tempoda çalışan Çavuş, 1984 yılından bu yana, başkanlığına talip olduğu Oda’nın genel sekreteklik görevini sürdürüyordu. Bunun, başkan olması durumunda özellikle üyeler açısından büyük bir
12
ARALIK 2017
Bir kadın, başkanlığa yürüyor
avantaj olacağına vurgu yapan Çavuş, “Ben tüm üyelerimizi yakından tanıyor, sorunlarını en ince ayrıntısına kadar biliyorum. Duruma böylesine hakim olduğum Oda’ya başkan seçilmem durumunda, esnaflarımızın sorunları ve çözüm yollarını kolaylıkla bulacağım” dedi.
Oda üyelerinin sayısının 2000 üzerinde olduğunu belirten Hülya Çavuş, “Çok geniş iş alanlarında ekmek kovalayan üyelerimiz var. Seyyar pazarcılar da var, simitçi de var, restoran sahibi de var, imalatçı da var. Her birinin sorunu farklı ve çözüm bekliyor. Ben, onların her türlü sorununda zaten genel sekreter olarak yanlarındaydım. Başkan olmam durumunda, hiçbirinin çözülmemiş sorunu kalmayacak” diye konuştu. KOSGEB, fuar organizasyonları, mobil araç edinimi, oluşturulacak eğitim masası, kayıtdışı ve haksız rekabetle mücadele, hizmet binasının modernizasyonu ve restorasyonu, ekonomik ve finansal konular, resmi kurum ve kuruluşlarla ilişkilerin geliştirilmesi, danışmanlık ve Ar-Ge alanlarında yapılması gerekenleri ve üyelerin beklentilerini tek tek belirlediğini de söyleyen Oda’nın Başkan Adayı Hülya Çavuş, seçim çalışmalarında üyelerden hep teveccüh gördüğünü de belirterek, seçimi kazanması durumunda Ödemiş’in en etkin meslek kuruluşunun Bilumum Gıda Maddeleriyle Uğraşan Esnaf Odası olacağının da sözünü verdi.
Hep beraberdik hep yan yanaydık ve yine hep beraber olacağız
Ödemiş Bilimum Gıda Maddeleriyle Uğraşanlar Esnaf Odası Başkan Adayı
N. Hülya ÇAVUŞ 13
ÇOCUK SAĞLIĞI
Bebeklikte Oyun ve Oyuncak Çocuk Sağlık ve Hastalıkları Uzmanı Ramazan SOYLAR
H
ızlı büyüyen bir organizmadır bebekler. Çevresel uyaranları doğru ve yeterli ölçüde almalıdır ki sağlıklı bir gelişim sergilesin. Bu nedenledir ki oyunlar ve oyunların aracı olan oyuncaklar bebeklerin yetilerinin doğru ve yeterli kazanılmasında çok önemlidir. Oyun, bebeklerin zihinsel gelişiminin bir aynasıdır. Doğru kurulan oyunlar ve doğru seçilen oyuncaklar bebeklerin zihinsel, bedensel ve duygusal gelişimine önemli katkılar sağlamaktadır. Bebek, oyun oynarken kendisine güven kazanır, nesneleri kontrol eder, kendini ifade eder. Kendisini ifade etmesinde doğal bir araç olan oyun ve oyuncaklarla oynamak bebeklerin çeşitli duygularını dışa vurmak için bir araçtır. Oyun, çocukların en gerçek uğraşıdır ve ebeveynler olarak bizler bu uğraşı dünyasına müdahale
14
ARALIK 2017
etmemeli, bu alana kısıtlama getirmemeliyiz. Bebeklerin ilk oyuncakları kendi bedenleri ve anneleridir. Zamanla etrafındaki nesneleri fark eden bebek, gelişim sürecine bağlı olarak keşfetmeyi, oynamayı, oyun kurmayı öğrenir ve sosyalleşir. Sosyalleşme aracıdır oyun ve oyuncaklar. Çevresel uyumun sağlanmasında bir anahtardır. Bu nedenle biz ebeveynlere düşen önemli bir görev bebeklerimize deneme-araştırma girişimlerini yapabileceği güvenli ortamlar sağlamaktır. Mutfakta güvenli ortam sağlayıp zarar vermeyecek nesneleri oyuncak olarak kullanmasına izin vermeliyiz. Bu nesnelerle “tekrar oyunları” oynamak isteyen bebeğe karşı sabırla yaklaşmalı ve oyununda ona eşlik etmeliyiz.
Oyuncak seçiminde bireyin yaşı öncelikle göz önünde bulundurulmalıdır. Renkli ses çıkaran çıngıraklar, elle kavranan renkli sünger toplar, büyük parça puzzle uygun oyuncaklardır. Bunların yanında renkli resimler içeren kitapları da mutlaka çocuklarımıza okumalıyız. Çocuklarımızın hayal dünyasına dokunma aracıdır kitaplar. Onların dil gelişiminde önemli rol oynayan, onları sosyalleştiren araçlardır. Oyun, bebeklerin iç dünyalarını anlatmasına fırsat verir; bu nedenle çocukların oyunlarına müdahale etmemeliyiz. Bu durum çocuklarda engellenme hissi yaratır ve ileriki dönemde benlik saygısı gelişimini etkiler. Sevgili ebeveynler cümlemi tamamlarken oyuncak seçiminde sayısal olarak abartıya kaçmamalıyız. Asıl önemli olan yaşına uygun nitelikli oyuncaklarla oyun oynamaktır. Tüm bebeklerimize ve çocuklarımıza hayal gücü sınırlanmadan oynayabilecekleri nitelikli bir oyun çevresi diliyorum. Sevgilerimle.
15
KENT YAŞAMI
Arabayla alışveriş yapamadığımız kaldırım işgalinden yayalara yol bırakmadığımız tüm bunlarla caddenin ekonomisini yaraladığımız bir gerçek…
ÖNERİYOR
Saraçoğlu Caddesi’ne süreli park uygulaması ARTIK KAÇINILMAZ!.. Ödemiş’te sosyal yaşamın da ticaretin de en yoğun yaşandığı alan, Saraçoğlu; halkın deyimiyle Hastane Caddesi… Ancak ne var ki, bu cadde, hatalı uygulamalar ve hor kullanım yüzünden hiçbir alanda işlevini yerine getiremiyor… Cadde esnafının işyerine kendi araçlarıyla gelip dükkanlarının önüne parkedip, kendi elleriyle müşterinin önünü kestiği bir gerçek… Çünkü, yaşanan büyük boyutlu park sorunu yüzünden arabasıyla bu caddeye gelenlerin alışveriş yapma imkanları ortadan kalkmış durumda… İşyeri kiralarının son derece yüksek olduğu bu caddede, esnafın aslında daha yüksek cirolara ulaşması mümkünken, bunun önünün neredeyse yine aynı caddenin esnafı tarafından
kesilmesi de anlaşılabilir gibi değil. 25 bina yakın motosikletin olduğu Ödemiş’te arabaların park işgali yetmezmiş gibi motosikletlerin de
cadde üzerine parketmeleri, ortaya hem görüntü kirliliği çıkarıyor hem de cadde esnafının işlerini olumsuz yönde etkiliyor… Tüm bunlar bir yana, ortada bir de Hastane Caddesi’nde yaşanan “kaldı-
rım işgali” sorunu var ki, bu da en az park sorunu kadar büyük bir sorun. Geçmiş belediyeler döneminde yapılan imar planlamasında kaldırımların dar tutulması, mutlaka tarihi bir hata. Ama madem kaldırımlar dar, o zaman kaldırım işgali niye?.. Kısacası, araçla gelip alışveriş yapmanın, kaldırımlarında yürümenin neredeyse imkansız olduğu şehrin bu en büyük caddesi için MECMUA, çözüm yolu öneriyor… Yapılacak en akıllıca iş, Hastane caddesinde SÜRELİ PARK uygulamasıdır. Önerdiğimiz uygulama, son derece basit, kullanışlı ve en önemlisi Hastane Caddesi esnafının da büyük yararına olacaktır… 1- Cadde üzerinde sürekli parka izin verilmemelidir… 2- Alışveriş amacıyla gelenler, araçlarını en fazla 20 dakika parkedebilmeli, bu da yetkililerce titizlikle denetlenmelidir… 3- Hastane Caddesi’nde bir tek motosikletin bir an bile parketmesinin önüne geçilmelidir. 4- Kaldırım işgali acilen “SIFIR”a indirilmeli, bu konuda hoşgörü olmamalıdır… Tüm bunlar yapıldığında, ortaya şehir ekonomisine daha fazla değer katacak, insanların daha rahat yürüyebildikleri ve daha temiz bir ANA CADDE çıkacaktır… Bizim görevimiz, buraya kadar… Sonrası, yetkililerin bileceği iş…
16
ARALIK 2017
17
2017’YE VEDA
yılı r i b iş m e d Ö irdi ç e g böyle CEYLİN’İN KAYBI HEPİMİZİ ÇOK ÜZDÜ
Aylardan Haziran’dı… Türkiye’nin gözü Ödemiş’e çevrildi… Minicik bir yürek, dünya tatlısı Ceylin, akılalmaz ve insanlık dışı bir katliamla aramızdan ayrılmıştı… Ülke gündemini de uzun süre meşgul eden Ceylin’in kaybı, 2017 yılı dendiğinde ilk akla gelen ve ne yazık ki bu şehrin tarihine geçecek en büyük acıydı.
2017’den ilk akılda kalan CEYLİN’LE, AYHAN HOCA YIL BİTERKEN BİR ÖĞRETMENİMİZ KATLEDİLDİ
Kayıpların hepsi erkendir. Ama Allah’tan gelen tabi ki kabulümüz. Yıl biterken bizi derinden yaralayan hunharca bir cinayet, bu şehirde aslında hepimizin ne zor şartlarda yaşadığımızın da bir göstergesiydi. Ayhan Kökmen bir eğitimciydi. İyi insanlar yetiştirmek, topluma yararlı bireyler sunmak onun asli göreviydi. Ama ne var ki onu bu yaşamdan üzerinde emeği olduğu öğrencileri kopardı. Nasıl olmuşsa mafyavari özentilere kapılan 2 öğrenci Ayhan öğretmeni odasında, masasında silahla vurup bu yaşamdan kopardı. Ödemiş bir yıla sığdırdığı ikinci talihsiz kaybıyla yasa boğuldu...
A D R A BUNL BİZİM E D ’ 7 201 LERİMİZ Ç N İ V E S 18
ARALIK 2017
TAŞ YOLLAR KÖSTEBEK YUVASINA DÖNDÜ
Ödemiş Belediyesi, şehrin uzak mahalleleri de dahil bir çok cadde ve sokağı taş kaplamış, bu da şehrimizi güzelleştirmişti… Ama ne var ki, “birinin yaptığını öteki bozar” gerçeği yine yaşandı ve özellikle doğalgaz hattı döşenen yerlerde sökülen sokak taşları, son derece özensizce yenilendi ve ortaya köstebek yuvasını andıran merkezi sokak ve caddeler çıktı…
İZMİR’E ARTIK DAHA ÇABUK GİDİYORUZ
Ödemiş, İzmir’e 110 km. uzakta ve ulaşım dar bir yolla sağlandığı için minimum 2 saatte ulaşılan bir ilçeydi. Ancak, şehirlerarası yolda yapılan genişletme, asfaltlama ve çift şeritli hale getirilme çalışmaları 2017 yılı içinde büyük oranda tamamlandı. Yeni yılda bitirilmesini umduğumuz bu çalışmalar sayesinde Ödemiş ile İzmir arası daha şimdiden 1,5 saate düşmüş durumda.
Yeni bir yılı terk edip, yeni bir yıla yelken açmaya hazırlandığımız günlerdeyiz… Değişen bir tek yılın rakamları gibi görünse de, aslında herkesin gönlünde büyük değişimler yatıyor… Yeni yıla yeni hayaller, yeni umutlar, yeni beklentiler ve yeni dileklerle girmemiz doğal… Biz
YAPI VE SÜT SEKTÖRLERİ YÜKSELİŞE GEÇTİ
Ödemiş ekonomisinin iki can damarı var. Biri yapı sektörü, öteki süt ürünleri sektörü… Bu iki sektör, yan aktörleriyle birlikte düşünüldüğünde Ödemiş halkı için vazgeçilmez. Yarattıkları istihdamı arttıran, üretimlerini ikiye katlayan bu iki sektör, aralarına yeni katılanlarla birlikte 2017 yılında daha da büyüdü ve güçlendi.
de MECMUA olarak geride bırakmaya hazırlandığımız 2017 yılını masaya yatırdık ve “Bir yılı geride bırakırken, iyisiyle kötüsüyle Ödemiş neler yaşadı?” diye sayalım istedik… MECMUA ekibi olarak, ilk sıraya ne yazık ki kocaman bir acıyı oturttuk,
GÖLCÜK YENİLENDİ GÜZELLEŞTİ
Ödemiş’in turistik ve mesire mahallesi olan Gölcük, Ödemiş Belediyesi’nin derin girişimleriyle aldığı izinler ve yarattığı olağanüstü bütçelerle yenilendi. Sahıl şeridinin ilk etabı 2017 yılında kullanıma kazandırılırken, şu günlerde ikinci etap çalışmaları ve sahil bandının taş kaplanması çalışmaları sürüyor. Bu olumlu ve sevindirici gelişme, biraz daha doğaya özenli yapılsa iyi olacaktı. Ama bundan sonrası da önemli. Artık göl kenarlarında pikniğin de önüne geçilirse, Ödemiş Belediyesi ve Başkan Mahmut Badem, Gölcük’e olumlu hizmetleriyle anılacaktır. Ama eski tas eski hamam kalır ve milyonluk evlerin önünde mangal dumanları yükselirse, bu turizm yöresi turistik bir restorandan mahrum bırakılırsa yapılan işler de övgüden uzağa düşecektir.
güzel şeyler bulmakta zorlandığımızı fark ettik… Ve bir şeyi daha fark ettik ki, Ödemiş gerçekten koca bir yılda yaşamı güzelleştirmek, kolaylaştırmak adına pek de fazla olumlu bir gelişmeye imza atamamış…Ama biz yine de bizim seçtiklerimizi sıralayalım…
KÖMÜRDEN VE DUMANINDAN KURTULAMADIK
Basık bir ova olan Ödemiş, bu nedenle hava kirliliğinin de yoğun yaşandığı bir şehir… Doğalgazın geleceği haberi, hepimizi en çok bu açıdan sevindirmişti. Ama ne yazık ki, beklenen, beklendiği ölçüde gerçekleşmedi. Şehrin çok küçük bir kısmına doğalgaz hattı döşenirken, o gazın da “hat” ile değil, “depolama” tekniğiyle gelmesi, doğalgaz sevincimizi kursağımızda bıraktı. Ve 2017’nin son kışı geldiğinde de Ödemiş hala hava kirliliği ve kömür dumanları altında…
Henüz kurulalı 3 yıl olmasına karşın, Ödemiş’in en güçlü medya kuruluşu haline gelen SRM MEDYA, 2017 yılında dev adımlar attı… 2014 yılında yola MECMUA dergisi ve zor koşullarla çıkan kuruluşumuz, 2017 yılında hizmet ve ürün yelpazesini genişletti… Organizasyon alanında alkış aldık, promosyon ürünlerinde şehre yenilikler kattık, reklam hizmetlerimizle güvenilirliğimizi kanıtladık… Ama bunların yanında MECMUA’yı da artık herkesin merakla beklediği bir yayın organına dönüştürdük. Reklamverenlerin seri geri dönüşler alabildiği, kendini içerik ve mizanpaj açısından da ileri taşıyan MECMUA’nın geride bıraktığı yaşgününü görkemli bir ziyafetle kutlamayı ihmal etmedik. Ancak SRM Medya, 2017 yılında çok büyük yeni adımlar da attı…
BÜYÜKŞEHİR’İN KATKILARI GİTTİKÇE ARTTI
Bütünşehir yasasının ne getirip götüreceği merak edilirken, 2017’de bunun izlerini gördük. Büyükşehir Belediyesi’nin kanatları arasına giren Ödemiş, gördük ki, Büyükşehir Belediyesi tarafından sarılıp sarmalandı. Gölcük yolunun bariyerlendirilmesi, Ödemiş’in Belediyecilik hizmetlerinin daha modern aletlerle yapılmasında Büyükşehir bonkör davrandı. 2018’de Büyükşehir’in Ulus Meydanı restorasyonu gerçekleştireceği ve otopark sorununu çözeceğinden de Ödemiş’in hiç kuşkusu yok.
YAPI sektörel dergisiyle Ödemiş’in yükselen değeri YAPI SEKTÖRÜ’nün sesi olduk, katkı sağladık. Başarımızla bizi teşvik edenlerin sayesinde aynı yıl içinde YAPI-2 ile sektörün artık vazgeçilmez bir yayını haline geldik. Bize bu da yetmedi. 2017 yılını geride bırakmaya hazırlandığımız bu günlerde bir İNTERNET GAZETESİ’ni de hayata geçirerek, Ödemiş’in gündemini belirleyecek güçlü ve etkili bir yayın organını, ÖDEMİŞ HAVADİS’i siz Ödemişliler’in hizmetine sunduk. www.odemishavadis.com internet haber portalımızla artık, Ödemiş gündemini izleyebileceğiniz en güçlü mecra da SRM MEDYA’nın çatısı altında. SRM MEDYA 2018 yılının ilk aylarında gerçekleştirmeye hazırlandığı yeni atılımlarla, Ödemiş halkı için vazgeçilmez bir haber, reklam, tanıtım, promosyon noktası olma yolunda ilerleyecek. ARALIK 2017
19
PSİKOLOJİ karşı daha çok ilgi gösterirlerken, aldatma potansiyeli olmayan erkeklere ilgi göstermezler. Ve evlendikten sonra da niye aldatıldım ben diye düşünürler. ALDATMA KİŞİSELDİR
Aldatmak ve Affetmek üzerine… Klinik Psikolog Armağan Pınar ADANAR Aldatmak; bilinenin aksine son derece yaygındır. Zengini de fakiri de kadını da erkeği de aldatmaktadır. Erkekler de kadınlar kadar çapkınlık yapmaktadır. Ancak erkekler bir defa çapkınlık yaptıklarında bunu 5 defa anlatırlarken kadınlar ise çapkınlık yaparlarken duyulabilir endişesiyle bunu kimseye anlatmazlar. Birçok insan aldatmanın sebebinin sevgisizlik olduğunu düşünse de aslında aldatmanın nedeni olarak sevgisizliği tek başına gösteremeyiz çünkü insan sevdiği karısını, kocasını da aldatabilir. Aldatma bir an meselesidir. ÇOCUK TARAFIMIZ Hepimizin içinde bir anne/baba bir de çocuk taraflarımız vardır. İşte aldatan, tatmin olan, yoldan çıkan tarafımız içimizdeki çocuk olan tarafımızdır. Bazı erkekler evlenmeden önce de içlerindeki çocuğu tatmin etmek için aldatırlar, yoldan çıkarlar. Bu tür erkeklerin evlenmeden önce de evlendikten sonra da yoldan çıkma potansiyelleri epey yüksektir. Ancak ne ilginçtir ki kadınlar bu tür erkeklere
20
ARALIK 2017
Aldatma; kişi karısıyla veya kocasıyla sorun yaşıyor diye olmuyor. Aldatma; kişinin kendi ruhsal durumuyla ilgilidir. Çapkınlığın altında belki kendini kanıtlama isteği belki aşağılık kompleksine karşı çözüm belki çocukluk döneminin sonucu belki gizli eşcinsellikten kaynaklanıyor olabilir. Başına bu durum gelen kadın veya erkek önce kendisinde kabahati arıyor çoğu zaman. “Ben eşimi tatmin edemedim ya da ben eşimi ihmal ettim” gibi kendisiyle ilgili olumsuz algıları olabiliyor ancak bu çok da doğru bir düşünce değildir. Aldatma aldatılan kişinin davranışlarından bağımsız olarak da olabilmektedir. Bazen de bazı erkekler sanki yakalanmak ister gibi davranışlarda bulunabiliyorlar.
Erkekler kadınlar aldattığında çevre duydu mu duymadı mı diye bakarken ve eğer çevre duymadıysa olayın üstünü örtebilirken ancak erkek aldattığında bazen bazı kadınlar çevrelerine bunu duyuruyorlar. Eşlerini rezil etmeye çalışıyorlar ancak çocukları var ise bu durum çocuklar açısından çok sarsıcı bir hale gelebiliyor. Hele ki genç bir kızı var ise çiftin kız çocuğu bunu unutmuyor ve babasından öfke çıkarmak için uygunsuz ilişkilere girebiliyor. ÇOCUKLAR DUYMAMALI O yüzden çocukların bu olumsuz deneyimleri duymamaları son derece önemlidir. Kadın veya erkek aldatıldığında burada yapılacak iki şey olabilir; ya boşanacaklar ya da aldatılma sürecinin üstesinden gelmeye çalışacaklar. Burada önemli olan verilen tepkilerdir. Soğukkanlı olmamak, etrafa duyurmak, karşı tarafın başının etini yemek doğru bir yaklaşım değildir. Akıllıca yaklaşım önemlidir. Bu noktada ne istediğiniz önemlidir; boşanırsınız, siz de aldatırsınız, aranızda konuşup yeni bir sayfa açabilirsiniz, kaderim buymuş deyip oturursunuz. Seçim sizin! Ancak unutmayın öfke ile boşananlar zaman içinde pişman oluyorlar. KURBAN ROLÜ ZARARLI En zararlısı ise kurban rolüne girenler yani kaderim buymuş diyenlerdir.
Cep telefonunu yanından ayırmıyor, parfümünü değiştirebiliyor. Kadının şüphe duymasına sebep oluyor. Karısının ilgisini çekmeye çalışıyor ve kadın kocasını tekrar kazanmak için daha çok çaba sarfediyor ya da tam tersi kadın ipuçları bırakabiliyor. Bu tür aldatma olaylarından sonra bazen insanlar “Ben bunu haketmemiştim” deyip boşanırken bazıları tam tersine davranıp evliliğine devam ediyor.
Kocasına ters davranır, kocasına taş atar; kocasına ikide bir saldırır. Adam önce katlanır ama bir süre sonra yeter artık der ve karısının davranışlarını da bahane göstererek yine aldatır. Eğer kadın ve erkeğin arasında gönül bağı devam ediyorsa uygun olan davranış oturup ilişkideki aksaklıkları konuşabilmektir. Tekrar taraflar birbirlerine güvenebilir mi tartışılır.
ŞEHRİN ACISI
Ceylin olayıyla ülkenin diline düştük, öğretmen cinayetiyle bir kez daha üzüldük
Ödemiş’e neler oluyor böyle!..
Şehirler, dinginlikleri kadar huzurludur… Güvenilir oldukları kadar sevilir… Sakin oldukları ölçüde tanınır, bilinir… Ödemiş de ülkemizin sakin, huzurlu şehirlerinden biriydi. Ama 2017’de iki büyük olay, bu şehri ülke gündemine taşırken, hepimizi hem üzdü, hem utandırdı… Ceylin’in kaçırılıp katledilmesiyle ülke gündemine düşmüştük. Günlerce
Türkiye’nin gözü üzerimize çevrilmiş, televizyonlar gazeteler Ödemiş’teki insanlık dışı bu olayı yazıp duyurmuştu. Yılı uğurlamaya hazırlandığımız son günlerde, Ödemiş bir kez daha yine talihsiz, yine kötü, yine olmaması gereken bir olayla dillere düştü, ülkenin gündemine düştü… Kaymakçı Çok Programlı Anadolu Lisesi müdürü, okula bellerinde silahla geldikleri için okuldan uzaklaştırılan iki öğrencinin silahlı saldırısıyla hem de okuldaki odasında canından oldu… Olay, önce Ödemiş’in sonra Türkiye’nin gündemine oturdu… Başarılarımız, ürettiklerimiz, keşfettiklerimizle değil; katlettiklerimizle, iyi insan olmayla bağdaşmayan adli olaylarımızla gündeme gelmek, hepimizi çokça utandırdı, çokça üzdü… Tüm bu yaşananlar gösteriyor ki, bu şehirde yaşayan insanların en büyük ihmali, “insan yetiştirmek, insan eğitmek” konusunda olmuş… Demek ki, hepimizin bir kez daha derinden ve eni konu düşünmesi gerekiyor… Kendi kendimize, bu topluma iyi evlatlar yetiştirip yetiştirmediğimizi, gelecek nesillerimizi kaba kuvvete, silaha, mermiye değil de
okumaya, iyi insan olmaya, bu topluma yararlı işler planlamaya yönlendirmemiz gerekiyor… Ve hepimizin samimi bir şekilde yine kendi kendimize sorması gerekiyor ki, biz gerçekten bunu başarabiliyor muyuz, bu konuda emek ve zaman harcayabiliyor muyuz diye… Burada, en çok görev düşünler ise, başta ana babalar, sonra öğretmenler, en sonunda da kendini bu topluma karşı sorumlu hisseden tüm bireyler… Gördük ki, bu şehirde insan kalitesi adına, evlat yetiştirmek adına, doğru yönlendirmek adına hepimizin büyük eksikleri var… Hepimize eşimiz dostumuzdan gelen “O şehirde neler oluyor böyle?” soruları ne bizlere, ne bu şehrin tarihine ne batılı medeniyetine yakışıyor… Biz, bir kez daha sormak istemiyoruz bu soruyu… “Bu şehre ne oluyor böyle” demek yerine, “Ne güzel, ne çağdaş, ne medeni ne güvenli bir şehrimiz var” demek istiyoruz… Ve bu hepimizin en doğal hakkı zaten…
ARALIK 2017
21
DOĞADAN
Kansere, kolesterole, şekere karşı durur; karaciğeri destekler, idrar söker…
İ D M İ Ş İ M İ S V ME Turp, Ege’de bol miktarda yetişen, özellikle de kış aylarında severek tüketilen bir sebzedir… Yararları saymakla bitmeyecek olan turpun aslında kansere, şekere ve kolesterole karşı müthiş önleyici etkisi ilk söylenecek olan yararıdır. Karaciğeri destekleyen, idrar sökücü özelliği bulunan turp, aslında yaz, kış ve sonbaharda da yetişir… İçerdiği organik asitler nedeniyle keskin bir tadı vardır. Tüm turp çeşitleri, antioksidan olarak bilinen flavonoidler açısından zengindir. Uzmanlar, karaciğer ve safra sağlığı açısından siyah turpu, antioksidan içeriği açısından kırmızı turpu öneriyorlar. Günlük bir kase tüketilmesi ise, yeterlidir. Bakın turpun sağılımıza yararları nelermiş: -İçerdiği antioksidan bileşikler ile kansere karşı koruma sağlamaya yardımcı olur. - Kükürtlü bileşikleri sayesinde safra akışını hızlandırır. Kükürtlü birleşiklerin, karaciğer sağlığını koruduğu bilinmektedir. -Safra salgısı üzerindeki olumlu etkisi ile sindirimi kolaylaştırır. - İdrara çıkışı hafif dereceli hızlandı-
TURP deyip geçme... İster ısıra ısıra ye istersen rendele! rır, ödem çözücü etki gösterir. - Düşük glisemik indeksli (kan şekerini yavaş yükselten) ve yüksek posalı olduğu için şeker hastalarının rahatlıkla tüketebileceği bir sebzedir. - Lif içeriği yüksek olduğu ve fitosterol içerdiği için kan kolesterolünü azaltıcı etki gösterir. -Lif içeriği ve içerdiği glukosinolat birleşikleri ile kalın barsak kanseri başta olmak üzere, kansere karşı koruma sağladığı düşünülmektedir. - Düşük kalorili olduğu için diyet yapanlar için uygundur. Turp, yüksek oranda potasyum içerir. Potasyum, kalp kası dâhil kasların düzgün çalışması için gerekli bir mineraldir. Vücuda yeteri miktarda potasyum alımı, yüksek tansiyona karşı koruyucu özellik taşımaktadır. Turpun içerisinde yüksek düzeyde folat bulunması, turpu diğer sebzelerden ayrıcalıklı kılmaktadır. Folat vücudumuzdaki genetik kodlanmaların (DNA’nın) onarımında kullanılmaktadır. Kalsiyum mineralinin en iyi bitkisel kaynaklarından olan turp, özellikle menopoz dönemindeki kadınlara önerilmektedir. Ayrıca kemik erimesine karşı olumlu etkileri bilimsel çalışmalar ile desteklenmiştir. Turp yaprakları da turp kadar iyi bir kalsiyum kaynağıdır. Bağışıklık sisteminin düzgün çalışmasında görevli olan C vitamini, turpta yüksek oranda bulunmaktadır. Gün içerisinde 1 kâse turp salatası tüketilmesi günlük C vitamini ihtiyacımızın neredeyse yarısını karşılamaktadır. YAPRAĞI DA FAYDALI Turp yaprağı; beta-karoten, C vitamini, E vitamini, B6 vitamini, B9
22
ARALIK 2017
vitamini (folat) ile kalsiyum minerali açısından iyi bir kaynaktır. İçeriğindeki beta-karoten sayesinde göz ve akciğer sağlığının korunmasına yardımcı olur. C vitamininden zengin bir kaynak olması nedeniyle, bağışıklık sisteminin güçlenmesine yardımcıdır. Ayrıca yaşlanmayı yavaşlatıcı etkisi bulunmaktadır. E vitamini içeriği ile yaşa bağlı oluşan metal performans (hafıza) düşme hızını yavaşlatmaya yardımcı olur. Turbun yapraklarını şu şekilde tüketmek mümkün -Çorbalara ilave ederek -Ispanak yemeği gibi pişirerek --Salatalara ilave ederek AŞIRI YEMENİN ZARARLARI -İçerdiği kükürtlü birleşikler nedeniyle gaz yapıcı özelliği vardır. - Aşırı tüketilmesi sonucunda barsakları hızlandırıcı etki yaparak ishale sebep olabilir. -Turp yüksek oranda oksalat içerir. Oksalatlar, vücuttan demir ve kalsiyum gibi değerli minerallerin atılmasına yol açar. Yüksek oranda turp tüketimi, mineral kaybına neden olarak yarar yerine zarar getirir. KİMLER AZ YEMELİ? -Böbreklerinden kalsiyum-oksalat kumu dökenler - İshal geçirmekte olan kişiler ve gaz sancısı çeken kişiler -Mutsuz barsak sendromu olan kişiler - Gastriti olanlar pişmiş olarak tüketmelidir. -Açık ülser yarası olan kişiler tüketmemelidir.
23
FİZYOTERAPİ
Diz Ekleminde Kireçlenme Tefrize ŞENGÜN
D
iz ekleminin kıkırdak yapısındaki lokal yumuşama, yapısal bozulma ve kayıp gonartroz olarak adlandırılır. Halk arasında kireçlenme olarak da bilinen gonartrozun diz bölgesindeki kıkırdak, kemik, kapsül, kas, ligament, tendon ve damar yapılarını etkiler ve ilerleyici bir hastalıktır. Erken dönemde (evre bir ve evre iki) koruyucu tedavi önemlidir. Bu tedavinin içeriğinde fizyoterapinin rolü büyüktür. 40 yaş üzeri insanlarda sıklıkla görülen bu hastalık diz eklemini destekleyen kas gruplarının zayıflığı hastalığa sebep olan faktörlerin başında gelir. Ayak,diz
24
ve kalça eklemlerinde ki şekil bozuklukları, yürüyüş şeklindeki bozukluklar ve dengesiz yük dağılımı tetikleyici sebeplerdendir. Eklemin aşırı kullanılması ve ekleme aşırı yük binmesi (kilo) hastalığın görülme olasılığını arttırmaktadır. Aynı zaman da son yapılan araştırmalar genetik yatkınlığın varlığını ortaya çıkarmaktadır. Kireçlenmede fizyoterapinin öncelikli amacı koruma, istirahat, ağrı ve ödem kontrolüdür. Ağrı günlük hayattı olumsuz etkiler. Sonrasında hareket açıklığının korunması ve arttırılması, kontraktürlerin giderilmesi bir diğer amacımızdır. Tedavi de kısalan kaslar germeler ile eski yapısına döndürülmeye çalışılır. Kas kuvvetinin ve enduransının (dayanıklılığının) arttırılması bir sonraki hedeftir. Ayak, diz ve kalça bölgesindeki zayıflayan kaslar güçlendirme egzersizleri ile güçlendirilir. Kaslar kemiklerden sonra vücut ağırlığını taşıyan bir diğer sistemdir. Kasların güçlenmesi ekleme binen yükü de hafifletecektir. Kilo verilmemiş dahi olunsa eklem ağrılarında hafifleme gözlenmektedir. Bir diğer temel egzersiz çeşidimizde dayanıklılığı arttırmaktır. Bu da hastaların daha uzun mesafelerde yürüyebilmelerini ve günlük hayatta daha rahat adapte olabilmelerini sağlamaktadır. Postür (vücudun duruş şekli) eğitimi, günlük yaşam aktivitelerinin düzenlenmesi, fonksiyonelliğin arttırılması tedavinin bir diğer aşamasını oluşturur.
Bu aynı zamanda aktivite modifikasyonunu gerektirir. Hastaya eklemi koruma yöntemleri öğretilir. Ev içi düzenlemeler, ayakkabı modifikasyonu tedavinin bir parçasıdır. Gonartrozun en son evresinde, kıkırdağın tamamen aşındığı, sürtünmenin arttığı,eklem aralığı ortadan kalktığı için ağrıyı azaltmak ve eklem düzgünlüğünü sağlamak sebebiyle cerrahi müdahale gerekir. Cerrahi öncesi ve sonrası fizyoterapi programın aksatılmadan yapılması, hastanın iyileşip ayağa kalkması aşamasında en etkin ve en hızlı yardımcı tedavi uygulamasıdır. Bu uygulamada yapılan fizyoterapi yöntemleri eksiksiz yapılması hastanın hayata tekrar adaptasyonunu kolaylaştırdığı gibi yaşam kalitesini de artırmaktadır. Sağlıklı günler dilerim.
25
MODA
Renklerin en nötr olanını, bir de kahverengiyle kombin etmeyi deneyin
GRİ nin bilmem kaç tonu Modanın replay tuşu bu sefer griye kendini fena kaptırdı. Gri bulut, gri hava, gri bir ceket, pantolonun gri, kazaklar zaten gri… Canlı, renkli, cıvıl cıvıl, ılık, bahardan kalma günleri ver bana geri… İçim dışım arabesk oldu birkaç gündür. Kamyon arkası yazıları gibi hissediyorum her söylediğimi. Üzerine de bir gri renk sarıyor her yeri işte bu kısımdan sonrasını sokak modasına bırakıyorum. Tüketirken tükettiğimizi tekrar üretiyor gibi yapıp tekrar tüketen olduk farkında mısınız? Adeta bir tekerleme gibi değil mi? Tüketirken tüketilen neyse onu tekrar üretiyor sayıp tüketmek. Konu gri renkten açıldı diye söylemiyorum. Her zaman her yer aynı. Herkes herkesi durmadan taklit ediyor. İnternet, bloglar, dergiler, gazeteler, kitaplar bile üstelik. Sanki herkes eskiyi alıp yeni diye tekrar ediyor. Sıkılmadınız mı? Her gün baktığınız ekranlarda hep benzer şeyleri görmekten, her gün takip ettiğiniz insanların sürekli olarak kendilerini çeken kocaman yüzlerinden, her an önünüze gelen reklamların benzerliklerinden, her saniye üretilen kampanyaların birbirini tüketmesinden bunalmadınız mı? İnce bir çizgi çekin. Bunu bir mesafe olarak kabul edin. Sürekli kendi yüzünü çekenlerden, sürekli bir başkasını taklit edenlerden, sizi içine çeken benzerliklerden bir adımda uzaklaşın. Taklit etmeyin, esinlenin, ilham alın, üretin. Üretirseniz ancak kendinizi ve kendi stilinizi ortaya çıkarırsınız. Ne demiş Tarkan ” Başkası olma kendin ol, böyle daha güzelsin..” Gri kombin meselesini de öyle kafanızda dallandırıp budaklandırmaya gerek yok. Gri neticesinde nötr renklerden. Nereye çekersen oraya gelen, ne desen inanan, kötü düşünmeyen, karamsar gibi gözüküp aslında pozitif bakan bir karakter gibi. Tüm renklerle uyum sağlayabilecek hoşgörüye sahip. Yeter ki çok karmaşık olmasın. Gerisi zaten önemli değil. Çorap söküğü gibi gelir. Mesele nokta koymak. Yerine, yerinde… Gri ile kahve rengini mutlaka bir arada denemelisin. Araya siyah serpiştirmekte herkes herkes kadar özgür üstelik. Gri deyince ekoseyi akıllara getirmek artık adetten. Bunu tekrar etmek ve durmadan yapmak ise malum moda. Griyi öyle sönük hayal etmek de ne demek? Gümüş, metal renkler her daim bizimle.
İrem Şen
27 27
GEZİDEN NOTLAR
Sab Gölü’nün Su İnsanları Ruhi ÖDEV
K
amboçya’ya gitmek istememin bir sebebi AnkorWat harabeleri, diğeri de Tonla Sap gölündeki yaşamı fotoğraflamak isteğimdi. Sabah SiemRap’dakiotelimizden Tuk-tuk ile yola çıktık. Bir saatlik yolculuktan sonra Göle ulaştık. Tuk-tuk a 20$ ödedik. Gölün kıyısındaki köylerde evler 7-8 metre sırıklar üzerine kurulu. Suların yükseldiği muson mevsiminde bu evler suyun ortasında kalıyor ve evler arasındaki ulaşım tekneler ile yapılıyor. Göl içinde tekne turu için de 20$ ödüyoruz. Göl içinde gezmeyi kooperatifleşmiş tekneciler sağlıyor. Gelen kişi sayısına göre büyük veya küçük bir tekne ile geziliyor. Biz iki kişi olduğumuz için nispeten küçük bir tekneye bindirildik. Rehberimiz yol boyu göl hakkında bilgiler verdi, buradaki hayatı anlattı. Sanırım hem buradaki hayatı, hem de kendi hayatı hakkında anlattıkları biraz abartılıydı. Diğer ilginç yaşam ise yüzen köyde. Kamboçya, SiemRap’daki Tonla Sap gölü üzerindeki ChongKneas’ta göl hayatı geleneklerini sürdüren Vietnam kökenli balıkçı aileler, yüzyıllardır su üstüne yaptıkları tekne evleri ile balıkçılık ve karides, timsah çiftçiliği ile geçimlerini sağlıyorlar.Pasaportları yok,
28
ARALIK 2017
başka gidecek yerleri yok bu insanların. Bu köyde 4000 civarında kişinin tüm hayatlarını su üstünde geçirdiklerini düşünmek bile ürkütücü. Okuma yazma öğrenmeleri bile sorun. Okul gelen turistlerin bağışları ile ayakta duruyor. Bu gölde şimdilerde bazı türlerin nesli tükense de, gölde 200 tür balık tespit edilmiş, nesillerinin devamı için
belli büyüklüğe erişmeyen balıkların yakalanması yasaklanmıştır.20’den fazla yılan, timsahlar, kaplumbağalar, su samurları, leylek ve pelikan gibi 100’e yakın kuş türünün yaşam alanı. Bu nedenle 1997 yılında UNESCO Dünya
Biyosfer Rezerv Alanı olarak ilan edilmiş. Bu köyde her şey yüzüyor, yüzen okul, yüzen polis karakolu, yüzen market, yüzen tapınak ve benzin istasyonu bile... Muson yağmurları ile göl suları yükselince köy Siem Nehri içlerine çekiliyor. Gölün alanı suyun bol olduğu bu mevsimde 16.000 m2 ye kadar çıkıyor. Sular azaldıkça köy Tonla Sap gölü ortalarına kadar yer değiştiriyor. Bu mevsimde gölün alanı 2.500 m2 ye kadar düşüyor. Köylüler teknelerindeki bambu verandalarda ve kafeslerde kümes hayvanları besliyorlar, sebze bile yetiştiriyorlar. Köylüler elektrik ihtiyaçların, elektrik bulunmayan köyde, aküler ile sağlıyorlar. Biten akülerini köyün jeneratör istasyonunda dolduruyorlar. Tonla Sap’da kullanılan tekneler göle uygun şekilde, düz altlı, kıçtan motorlu. Kürekli küçük kayıklar da var. Burada ulaşım kayıklarla, teknelerle. Evden okula, bakkala, çarşıya, tapınağa her yereulaşım teknelerle… Geziye çıkarken Türkiye’deki şartları , hijyeni aramayacağımızı, yaşadığımız hayat seviyesini aramayacağımızı göze almıştık. Ama bu kadar sefaleti göreceğimi düşünmemiştim. Su ile iç içe yaşayan bu insanlar küçük yaşta tekne kullanmayı, suda yaşamayı öğreniyorlar.
SAĞLIK ve HOBİ
Son yılların modası, aslında son derece ciddiye alınması gereken bir konu
DÖVME hakkında
7
ACI GERÇEK
Dövme, insan vücuduna belirli tekniklerle yapılan yazı, şekil ve motiflerdir… Kalıcıdır… Silinmesi, özel bir teknik, zorlu bir süreç ve ciddi bir maddi kaynak gerektirir… Gelişigüzel yapılan dövmeler ve bunların yol açtığı sıkıntılar, çok sık rastlanan gerçeklerdir… Biz de size burada, dövme yaptırmaya karar verme aşamasından, vücudunuzda bir dövme taşıyacağınız ana kadar geçen süreçte karşınıza çıkacak acı gerçeklerden sözetmek istedik… Bilmenizde yarar var… 1 Doğru dövmeye sahip olmak için ilk ve en önemli adım, karar verme aşamasıdır. Hayatınızın geri kalanında, bir zamanlar yaptırdığınız dövmeyi dert etmek istemiyorsanız; kendinize,
gerçekten bir dövme yaptırmak isteyip istemediğinizi sorun.
akmasına neden olan alkol ve uyuşturucu maddelerden uzak durun.
2 İkinci adım olarak, yaptıracağınız dövmeye karar verin. Ömür boyu vücudunuzda taşıyacağınız dövmenin, sizin İçin bir anlamı olması gerekiyor. Bu nedenle, işe, hayatınızdaki öncelikleri belirlemekle başlayabilirsiniz. Hobilerinizden, sevdiklerinizden ve önceliklerinizden yola çıkarak, yaptırmak İstediğiniz dövmeye karar verebilirsiniz.
5 Dövmenizi yaptırmadan önce; bir süre, yaptırmayı düşündüğünüz dövmenin görselini bilgisayarınızın duvar fotoğrafı olarak ayarlayıp, bu motiften sıkılıp sıkılmadığınızı test edebilirsiniz.
3 Şimdi de, kendinize, işinin ehli bir dövmecl bulmanız gerekiyor. Öncelikle, seçeceğiniz yerin gerçekten temiz olduğundan emin olun. Mekânın sterilliğine, dövmecinizin İğneleri kişiye özel hazırlayıp hazırlamadığına ve tüm işlemleri lateks eldivenlerle yapıp yapmadığına dikkat etmeniz gerekiyor. 4 Her ne kadar zor da olsa, kendinizi acıya hazırlamanız gerekiyor. Çekeceğiniz acıyı daha aza indirmek adına, dövme yaptıracağınız günün gecesinde, erken yatın ve vücudunuzu çok fazla yormayın. Ayrıca, uygulama öncesi, kanı sulandıran ve dövmenin yapım aşamasında daha fazla kan
6 İnsanoğlunun ne yazık ki yaşlanmaya henüz çare bulamadığını, vücudunuzdaki derilerin bir gün sarkacağını unutmayın. Bu nedenle, dövmenizi, derinizin daha gergin kalacağı yerlere yaptırın. 7 Eğer yabancı bir dilde dövme yaptıracaksanız, uygulama öncesinde, mutlaka o dili iyi bilen birine yazıyı kontrol ettirin. Hiç kimse vücudunda yanlış anlamlar içeren sözcükler taşımak istemez; öyle değil mi?
ARALIK 2017
29
TATİL
En iyi balayı seçeneği
MALDİVLER Bir çok çiftin Balayı deyince hiç kuşkusuz aklına gelen ilk yer Maldivlerdir. Maldivler’in ilk tercih sebep olmasındaki birinci neden düğünden önce ve düğün günü oluşan bütün yorgunluğun ardından hayatımızı paylaşacağımız insan ile ilk günlerimizi unutulmaz bir şekilde geçirmek. Bunun içinde Maldivlerin eşsiz doğal güzelliklerine sahip adaları biçilmiş kaftan. Peki bu doğa harikası adaların bulunduğu Maldivler nasıl bir yer? Maldivlere gittiğinizde nelerle karşılaşacaksınız? Birbirinden güzel fotoğraflar eşliğinde biraz da bunlardan bahsedelim.1200 Adadan oluşan yeryüzü cenneti Maldivler Hindistan’ın 750 kilometre güneyinde yer alan Maldivler’in en yüksek yeri 2,4 metre. Rakımın bu kadar düşük olması sebebiyle, küresel ısınma ve buzulların erimesinin de etki-
siyle 100 yıl sonra tamamıyla yok olma tehlikesiyle karşı karşıya. Maldivler yüzde 98’i müslüman olan bir ülke. Bu özelliği nedeniyle ülkeye girerken sıkı kontrollerden geçiyorsunuz. Ülkeye domuz eti, alkol, uyuşturucu, pornografik yayınlar sokmak kesinlikle yasak. Ama illa alkol alırım diyenlerin korkması gereken bir durum yok. Çünkü otel olarak kullanılan yerel halkın yaşamadığı turistlik adalarda alkol kullanımı serbest. Maldivler’e ne zaman gidilmeli? Maldivler tropikal bir ada olduğu için 12 ay boyunca hemen hemen aynı sıcaklıklarda. Ama tabi yağmur konusunda pek aynı durum söz konusu
30
ARALIK 2017
değil. Eğer Aralık-Nisan Ayları arasında gitmiyorsanız yağmura denk gelme ihtimaliniz var. Tabi eğer şansınıza güveniyorsanız korkmanıza gerek yok. Maldivler’e nasıl gidilir? Türkiye’den Maldivler’in başkenti Male’ye Türk Haya Yolları’nın direkt
deniz uçaklarıyla sağlanıyor. Bunların bazıları oda fiyatlarına dahilken bazıları ekstra ücret isteyebiliyor. Deniz uçağını mutlaka denemelisiniz Eğer bütçenize uygunsa başkent Male’ye uzak bir ada seçip deniz uçağı deneyimi yaşayabilirsiniz. Bu sayede bir çok adayı yukarıdan görme şansına da sahip olabilirsiniz. Bungalov evlerinde kalın Maldivler’de otel seçerken dikkat etmeniz gereken bir diğer konu kesinlikle suyun üstünde olması. Belki birazcık daha pahalı olabilir ama uyandığınızda uçsuz bucaksız okyanus manzarasının sizi karşılaması paha biçilmez bir şey olmalı.
uçuşları mevcut. Eğer ben aktarmalı da uçarım diyenler varsa Emirates Hava Yolları’nın Dubai aktarmalı, Qatar Hava Yolları’nın Doha aktarmalı uçuşları mevcut. Otel seçerken nelere dikkat etmelisiniz? Otel seçerken birçok kriter mevcut çünkü 100’lerce ada ve alternatif mevcut bunun için Maldivler’e gitmeden önce iyi bir araştırma yapıp önceliklerinizi belirlemeniz çok önemli Otelinizin konumuna dikkat edin Otelinizin konumu, odanızın özellik-
leri, fiyata nelerin dahil olup olmadığı konularına mutlaka dikkat etmelisiniz. Çünkü 1200’den fazla ada var bunların bazıları Male’ye yakın olduğu gibi bazıları oldukça uzak. Uzak olanlara ulaşım
Maldivler’de ne yenir?
Maldivler’de tahmin edebileceğiniz gibi balık ve deniz ürünleri ağırlı bir mutfağa sahip. Hindistan’a yakınlığından dolayı hint mutfağının etkileri gözükmektedir. Müslüman bir ülke olduğu içinde helal yiyecek konularına da dikkat edilmektedir. Maldivler’de neler yapılır? Maldivler’de diğer alternatiflerine oranla çok fazla bir alternatif yok. Çünkü daha çok başbaşa vakit geçirmek isteyenlerin tercih ettiği bir yer. Zaten balayı da böyle olması gerekmez mi :) Ama illa bir şeyler yapmak istiyorsanız, dalış yapabilirsiniz. Ada da 3000’den fazla mercan resifi mevcuttur. Bunun dışında sörf, Jet-skiyle su sporu yapabilir, tekne kiralayarak baş başa balık tutabilirsiniz…
31
HOŞGELDİN 2018
HOŞGELDİN 2018
ARALIK 2017
33
HOŞGELDİN 2018
34
ARAIK 2017
SÜT ÜRÜNLERİ ve TEKEL BAYİİ