le nm em iş Tü rk iy e’d e Ye ni ac ak ay H asta ne K al m ca k Hek im Aç ığ ı Aş ıla şa rı sı Bı ça kc ıla r’ ın Ba ri te üş M Ko şu lsuz e G iz li Mem nu ni ye ti nd Pa rm ak İz iy le Da Hiz m et
ha Hız lı
nd e K an se r Te davi si iş ilm Ki şi se lle şt ir em i Ra dy ot erap i D ön
:8 :3 2 :3 6
IN DE X
:4 8
GRUP BAŞKANI H. FERRUH IŞIK İLETİŞİM MAGAZİN GAZETECİLİK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. adına İMTİYAZ SAHİBİ MEHMET SÖZTUTAN GENEL MÜDÜR YARDIMCISI AHMET KIZIL ahmet.kizil@ihlasfuar.com EDİTÖR HÜSEYİN AKARSU huseyin.akarsu@img.com.tr
:5 4
REKLAM KOORDİNATÖRÜ AHMET ERASLAN ahmet.eraslan@img.com.tr SANAT YÖNETMENİ İSMAİL GÜRBÜZ ismail.gurbuz@img.com.tr CONSEPT TASARIM SÜLEYMAN TERZİ suleyman.terzi@img.com.tr KURUMSAL İLETİŞİM MÜDÜRÜ EBRU PEKEL ebru.pekel@img.com.tr DIŞ İLİŞKİLER HAKAN KURT hakan.kurt@ihlasfuar.com MUHASEBE MÜDÜRÜ MÜRSEL GÜRLER muhasebe@img.com.tr ABONE İSMAİL ÖZÇELİK ismail.özcelik@img.com.tr
Reklam indeksi ABBVIE.......................................... 9
GİOMED................................... 47-63
MGT..............................................77
AKTİF DIŞ TİCARET.......................89
HELTMAN.....................................11
MULTİKAN.............................. 97-99
AKTİF KİMYA................................91
İHLAS ARMUTLU.........................109
AMAZON.......................................21
İHLAS KOLEJİ.............................105
AND OUTDOR................................79
İHLAS PAZARLAMA.....................107
AYDERSAN.............................. 81-83
İNFORM........................................25
BEK TEKNİK..................................51
İSTEM...........................................53
POLİFARMA....................... 13-15-17
BEYBİ............................................87
KEYHAN TERCÜME.......................67
SCA............................................A.K.
CDK......................................... 57-59
KRİSTAL KOLA............................111
CEYO....................................... 43-45
LAMİNET OFİS..............................85
DOPA....................Ö.K.-29-31-33-35
MEDİMPORT..................................95
EFORSAN............................. Ö.K.İ.-1
MERCEDES...................................19
EMS..............................................61
MES MEDİKAL...............................41
FORTİS.....................................A.K.İ.
MESİTAŞ.......................................27
OCTAMED......................................49 OĞUZ CEVİZLİ.............................101 ÖMS............................................ 4-5
TARTI............................................65 TRİMPEKS............................71-7-75 TÜRKİYE HASTANESİ..................103 VARİTEKS................................... 2-3
CTP • BASKI İHLAS GAZETECİLİK A.Ş. Merkez Mah. 29 Ekim Cad. İhlas Plaza No: 11 A/41 Yenibosna - Bahçelievler / İSTANBUL +212 454 30 00 ADRES 29 Ekim Caddesi No:23 34197 Yenibosna / İSTANBUL Tel.:+212 454 25 00 Faks:+212 454 25 98 www.medikalteknik.com.tr e-mail: info@medikalteknik.com.tr Medikal Teknik Dergisinde yer alan makalelerdeki fikirler yazarlarına aittir. Yayınlanan ilanların sorumluluğu reklam verene aittir. Medikal Teknik Dergisi’nin bütün yayın hakları İletişim Magazin San. ve Tic. A.Ş.’ye aittir. Yazılar kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. aygın süreli bir yayın olan Medikal Teknik Dergisi ayda bir yayınlanır.
Medikal TEKNİK
Yıl.27 Sayı.318 NİSAN 2013
Sağlıkta Yerli Projeler
H
Editör
aziran sayısı ile karşınızdayız. Bu sayımızda yine sağlık sektörünün gündemini oluşturan konu ve konukların oluşturduğu çok özel bir sayı hazırladık. Bu sayımızı hazırlarken yine Türkiye’nin sağlık alanında daha fazla üretime ihtiyacı olduğunu bir kez daha görmekteyiz. Türkiye’nin her alanda üretime ihtiyacı var. Bu alanlardan birini de şüphesiz sağlık sektörü oluşturuyor. Günümüz Pazar şartlarında başarıya ulaşmak için çok farklı ve yenilikçi bir teknolojilere sahip olmanız gerekir. Hükümetin uyguladığı yeni teşvik sistemi ile ilaç ve tıbbi cihaz sektöründe yapılacak yatırımlara yönelik önemli destek mekanizmaları getirildi. Sağlık Bakanlığı’nın önümüzdeki 10 yıl içinde ilaç sanayi ve tıbbi teknolojide söz sahibi olma hedefi var. Bu hedefe ulaşmak için sektör firmalarına da önemli görevler düşmektedir. Doğru ve akılcı yatırımlarla piyasada daha iyi ve başarılı bir noktaya ulaşılabilir. Bunun için Türkiye ve dünyadaki gelişmeler yakından takip edilmeli, sürekli araştırma içinde olunmalıdır. Özellikle sektör fuarları yenilikleri takip etmek için çok iyi bir fırsattır. Bu fırsatları iyi değerlendirmek gerekir. Eksikleri ve ihtiyaçları doğru analiz edip, doğru ve yenilikçi çözümler sunmak için çalışmalıyız. Dergimizin içeriğini, sağlık sektöründeki gelişmeler, ulusal ve uluslar arası markaların yeni teknoloji çözümleri, kongre, seminer ve etkinlikler ve yazarlar oluşturuyor. Gelecek sayıda buluşmak ümidiyle, Sağlıklı günler.
Aktüel
Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu:
Türkiye’de Yenilenmemiş Hastane Kalmayacak "122 bin yataktan 40 binini yeniledik. Önümüzdeki 3 yıl içinde 45-50 bin yatağı da bu şekilde yenileceğiz. 10 yıl içinde Türkiye'de yenilenmemiş herhangi bir hastanemiz kalmayacak" •
mesaiden sonraki saatte aynı muayenede olduğu gibi yine çalışsın, o üniversitede yine hasta muayene etsin. Benim hocam o üniversite hoca olmuştur, marka değerini o üniversitede kazanmıştır, marka değerini büyütecekse üniversitesiyle birlikte güçlendirsin ve bütün birikimin orada versin, kazanım sağlayacaksa orada kazansın, kazanımını da üniversiteyle paylaşsın. Üniversitedeki kazanımının yarısını üniversiteye bıraksın yarısını da kendisine alsın. Dolayısıyla saat 17'den sonra da gece de cumartesi de pazar da çalışsın" şeklinde konuştu. Konuyla ilgili düzenlemenin devam ettiğini kaydeden Müezzinoğlu, konuşmasına şöyle devam etti: "Normal mesaisinde asla hastadan ilave hoca farkı olarak bir fark alma hakkı yok. Yani gündüz mesaisinde hastamıza normal bugün neyse o hizmetini verecek ve katkı payı almayacak. Mesai saatinden sonra bir muayene ücreti
Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu, TGRT Haber TV’de katıldığı programda sağlık gündemine ilişkin açıklamalarda bulundu. Bakan Müezzinoğlu, tıp fakültelerinin ilave görevlerinin öğrenci yetiştirme, bilimsel araştırmalar yapma, sağlık hizmeti sunma gibi görevlerinin olduğunu dolayısıyla üniversitelerin yalnız sağlık hizmeti sunan devlet hastaneleriyle eşit gibi görmeyi çok doğru bulmadığını ifade etti. Müezzinoğlu, tam günün mutlaka uygulayacağını, geri adım söz konusu olmadığını belirterek, "Yani devlet hastanesindeki bir hekimimiz bütün mesaisini, emeğini, bütün çalışmalarını, emeğini, mesleki birikimlerini hastanesinde verecek ve o alanda tamamlayacak. Tıp fakültelerindeki hocalarımız da bütün birikimini üniversitesinde verecek. Normal mesaisinde eğitim, araştırma, sağlık hizmetlerini sunacak, mesai sonrasındaki sürecide üniversitede geçirecek. Fakültede saat 16-17'den sonra yani
10 Haziran•2013
Aktüel sunabilmek. Yani ne kadar enerjisi varsa ondan azami istifadeyi sağlamamız gerekir ki talebi karşılayabilelim" dedi. Yabancı hekim konusun da anlamlı bir çözüm getirmediğini dile getiren Müezzinoğlu, "Sağlıkta dışarıdan hekim getirmenin de bedeli var. İlk şartımız Türkçe bilmesi, ikinci şartımız YÖK'ten denkliğini alacak, çalışma iznini alacak. Kamu olarak bu sorumluluğu üstlenemedik. Yabancı hekim tıbbi bir hata yaptı ve 'Ben ülkeme dönüyorum' dedi. Peki vatandaşın hak ve hukukunu kim koruyacak? Bunu özel sektöre söyledik. Özel sektöre bu anlamda 500-600 civarında bir başvuru oldu" diye konuştu. Türkiye'nin 50 bin de hemşire açığı olduğunu kaydeden Müezzinoğlu, "Önümüzdeki yıl 20 bin kişi gelecek. Her yıl bu oranda gelecek. Orada daha umutluyuz, daha kolay çözüyoruz. Ama hekim açığını kolay kapatamıyoruz. 21 bin aile hekimimiz var. İdeal bir sistemi kurmak için 40 bin aile hekimine ihtiyacımız var" şeklinde konuştu. Müezzinoğlu, "Sağlıkta Serbest Bölge" uygulamasıyla ilgili de bilgi verdi. Hekimlerin ve hemşirelerin büyük çoğunluğunun yabancı olacağını ifade eden Müezzinoğlu, "Orada Türkçe bilme şartını aramayacağız. Amerika, Almanya bizim hekimlerimizden istifade ediyor" dedi. Müezzinoğlu, yurtdışında görev yapan hekimlerin de Türkiye'ye getirilmesiyle ilgili bazı düzenlemelerin yapıldığını bildirdi.
kadar katkı payı alacak. Bunu Bakanlar Kurulu'na 2 muayene ücretine kadar çıkarma yetkisi tanıyoruz. Şu anda Meclis'ten çıkacak kararı bekliyoruz."
Sağlıkta Şiddet
Programda, sağlık çalışanlarına yönelik şiddet de gündeme geldi. Kimsenin bir hemşireyle yüksek sesle konuşma, bir hekime hakaret etme hakkının olmadığını vurgulayan Müezzinoğlu, "Kendi hakkını arama hakkı vardır. Orada hasta hakları kurulları vardır, hukuki boyut vardır, şikayet etme alanları vardır. Ama hakaret etme, yüksek sesle konuşma, şiddete varma noktasına geldiği zaman sıfır hakkı vardır. Hekimimize ve sağlık çalışanlarımıza şiddete asla toleransımız olmaz. Yasal düzenlemelerin çalışmalarını yapıyoruz. Cezai şartlar artacak" dedi.
Şehir Hastaneleri
Müezzinoğlu, kamu-özel işbirliğiyle yapılacak şehir hastanelerine ilişkin de bilgiler verdi. Bakan Müezzinoğlu, "35'in üzerinde şehir hastaneleri ve büyük hastane komplekslerini yapacağız. Toplam 45-50 bin civarında yatak kapasitesi olacak. Bazı hastaneler kapanacak, bazıları hizmet vermeye devam edecek. 122 bin yataktan 40 binini yeniledik. Önümüzdeki 3 yıl içinde de 45-50 bin yatağı da bu şekilde yenileceğiz. 10 yıl içinde Türkiye'de yenilenmemiş herhangi bir hastanemiz kalmayacak" dedi.
Yüzen Hastane Projesi
Sağlık Bakanı Müezzinoğlu, programda Türkiye kazandırmayı planladıkları hastane gemisiyle ilgili de konuştu. Şu an proje çalışmasının sürdüğünü, hastane gemisinin Türkiye'ye ne zaman geleceğini 2 ay içerisinde belli olacağını söyleyen Müezzinoğlu, "Önce projenin, daha
Hekim Açığı Problemi
Müezzinoğlu, Türkiye'nin hekim açığı olduğunu belirterek, "Hükümetin ve Sağlık Bakanlığı'nın kolay kolay çözemeyeceği temel sorun burada. Şu anda bütün uğraşımız mevcut hekimimizi çok daha verimli kullanabilmek ve verimli hizmete
12 Haziran•2013
Aktüel kendi kültürümüzde getirdiği bazı artılar da var ama süt anneliğinin süt kardeşliğinin getirdiği bazı çekinceler de var. Biz bunda gönüllülük istiyoruz. Bu anlamda gönüllüğün güçlü olabilmesi için çekinceleri sıfırlayacak bir çalışma yapılıyor. Bu çalışmayı da İçişleri Bakanlığı, Adalet Bakanlığı ile birlikte yürütüyoruz. Kamuoyu vicdanının destek vereceği bir proje kurabilirsek süt anneliği merkezlerini hastanelerimize kurarak her yıl bin 500 yıl bebeğimizin yaşatılmasıyla ilgili toplumsal ve tıbbi sorumluluğumuzu yerine getirmiş olacağız" ifadelerini kullandı.
sonra da geminin ihalesine çıkacağız. Yerli bir üretim olsun istiyoruz. İlk aşamada 2 hastane gemi planlıyoruz" dedi.
Sağlıkta Taşeron Sistemi
Taşeron çalıştırma sistemiyle ilgili de değerlendirmelerde bulunan Bakan Müezzinoğlu, şunları kaydetti: "Türkiye'de taşeron sistemi genelde olduğu gibi bizde de var. Biz bu anlamda bizim çalışanlarımızın ödeme sorununa hiç toleransımız yok ve mutlaka müdahil oluyoruz. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığımız da bu sistemi yeniden ele alıyor. Yalnız bizim bakanlığımıza ait değil taşeron çalıştırma sistemiyle ilgili bizim daha medeni, çalışan haklarına daha saygılı ve onların haklarını koruyan bir statüye taşımamız lazım."
Alkolle Mücadele
Sağlık Bakanlığı'nın daha çok hastalık, daha çok tedavi, daha çok laboratuvar, daha çok hastane, daha çok teknoloji noktasına geldiğini dikkati çeken Müezzinoğlu, "Halbuki doğru olanı önce sağlık toplumdur. Sağlık Bakanlığı'nın da yönetimlerin de hükümetlerin de temel görevi bunu sağlamaktır. Anayasanın temel maddelerinden biri gençliği ve toplumu kötü alışkanlıklara, alkole karşı korumayı emreder. Alkol, sigara ve uyuşturucu konusunda toplumsal duyarlılığı en üst düzeye getirmemiz gerekir. 'Sakıncalı ama bana sakıncalı. Kime ne?' deme hakkımız yok" dedi. Bakan Müezzinoğlu, alkolle mücadelede uygulanacak Koruma Eylem Planı ile ilgilide bilgiler verdi. Müezzinoğlu, "Reklamlara düzenleme gelecek, sigaranın üzerindeki 'zararlı' işaretleri veya yazıları gibi işaretler ve yazılar konulacak, gelişi güzel satışla ilgili de düzenlemeler yapılacak. Örneğin, arabasıyla benzin istasyonuna giden bir sürücü marketten alkol alamayacak" dedi. Müezzinoğlu, alkollü araç kullanmayla ilgili cezaların da arttırılacağını bildirdi.
Anne Sütü Projesi
Programda, kamuoyunda çok tartışılan süt bankaları ile ilgili konuda gündeme geldi. Süt bankasından vazgeçtiklerini ve 'süt anne merkezleri'nin gündemde olduğunu kaydeden Müezzinoğlu, "Banka kelimesi ticari bir çağrışım yapıyordu. Bu iş, gönüllük esasına dayalı. Her yıl 1 milyon 300 bin çocuğumuz doğuyor. Bunların yaklaşık 30 bini erken doğum, bu 30 binin de yaklaşık 3 bini yaşama zor tutunan ve ciddi yoğun bakım koşullarında destek isteyen bebeklerimizdir. Bunların en önemli ilacı ve gıdası anne sütüdür. Dolayısıyla bizim her yıl bin 500 civarındaki bebeğimizi, bu ülkenin annelerinin bebeklerini yaşatmakta en önemli ihtiyacımız anne sütüdür. Bizim kültürümüzde de süt anneliği var. Süt anneliğini projelendirerek burayı bir gönüllülük esasına dayalı, bebeklerimizi yaşatmamız için katkı sağlayacak, yaşamasına vesile olacak bir projeye dönüştürmek istiyoruz. Süt anneliğinin
14 Haziran•2013
Aktüel
Türkiye Sağlıkta Yerli Projeler İçin İlk Adımı Attı Yeni teşvik sistemi ile ilaç ve tıbbi cihaz sektöründe yapılacak yatırımlara önemli destek mekanizmaları getirdiklerine işaret eden Ergün, “Türkiye’de 15’i yabancı sermaye olmak üzere 68 ilaç üretim tesisinde yaklaşık 30 bin kişi istihdam ediliyor ve Türkiye’den 3 bin 100 çeşit ilaç üretiliyor” diye konuştu. • Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanı Nihat Ergün,
İlaç Sektörü Strateji Belgesi ve Eylem Planı’nı hazırladık. Bu strateji belgesinde, ilaç sektöründe AR-GE, üretim ve yönetim merkezi olan bir Türkiye vizyonuyla 6 farklı hedef için 53 ayrı eylem belirlendi. Böylece ilaçların üretimini, hekimler tarafından yazılmasını ve hastalar tarafından kullanılmasını, konuyla ilgili her aşamayı kapsayan bir politika zinciri oluşturuyoruz” dedi. Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu ile Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanı Nihat Ergün, yerli sağlık projelerinin masaya yatırıldığı ‘Medikal Bioteknoloji Konferansı’na katıldı. TÜBİTAK’ın öncülüğünde başlatılan çalışmayla ilaç, aşı, biyomalzeme ve medikal ekipmanların yerli olarak geliştirilmesine yönelik önemli adımlar atılıyor. Konferansın açılış konuşmasını yapan Bakan Ergün, gerçekleştirilen konferansta sağlık alanının en önemli başlıklarından olan medikal bioteknoloji konusunda kamu, özel sektör ve üniversiteler işbirliğiyle atılacak adımların belirleneceğini söyledi. Yeni teşvik sistemi ile ilaç ve tıbbi cihaz sektöründe yapılacak yatırımlara önemli
Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanı Nihat Ergün
destek mekanizmaları getirdiklerine işaret eden Ergün, “Türkiye’de 15’i yabancı sermaye olmak üzere 68 ilaç üretim tesisinde yaklaşık 30 bin kişi istihdam ediliyor ve Türkiye’den 3 bin 100 çeşit ilaç üretiliyor” diye konuştu.
16 Haziran•2013
Aktüel Sağlık sektörüyle bunu beraber yürütmeye devam ediyorlar” dedi.
İlaç Sektörü Strateji Belgesi Ve Eylem Planı
İlaç sektöründe katma değeri ve Ar-Ge çalışmalarını artıracak adımlar atılması gerektiğine dikkati çeken Bakan Ergün, “Biz bu adımları belli bir eylem planı ve program çerçevesinde atmak için ‘İlaç Sektörü Strateji Belgesi ve Eylem Planı’nı hazırladık. Bu strateji belgesinde ilaç sektöründe AR-GE, üretim ve yönetim merkezi olan bir Türkiye vizyonuyla 6 farkı hedef için 53 ayrı eylem belirlendi. Böylece ilaçların üretimini, hekimler tarafından yazılmasını ve hastalar tarafından kullanılmasını, konuyla ilgili her aşamayı kapsayan bir politika zinciri oluşturuyoruz. Hazırladıklarını tamamladığımız bu belgeyi en kısa zamanda uygulamaya başlayacağız ve ilaç konusunda güçlü bir Türkiye için önemli adımlar atmış olacağız” ifadesini kullandı. İnsan vücudundaki zararlı genleri elimine edecek ve bağışıklık sistemini geliştirecek çalışmaların önemine değinen Ergün, bu konuda TÜBİTAK Biyoteknoloji Araştırma Merkezi’nde önemli çalışmalar yaptıklarına dikkat çekerek, “Biz de gen haritalarını tamamen kendimiz çıkarmaya başladık. İnsan geniyle hastalıklar arasındaki ilişkileri tespit etmeye başladık. En az 3 hastalıkla genetik yapı arasındaki ilişkinin doğrudan tespit edildiği bir çalışmayı arkadaşlarımız yaptılar.
“Şehir Hastanelerinin Birer Bioteknoloji ve Ar-Ge Üssü Olmasını Hedefliyoruz”
Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu, sağlık hizmetlerinin sürdürülebilirliği açısından yeniliklere açık olmanın gerekliliğine vurgu yaparak, “OECD’nin Bioekonomi 2030 raporunda, 2030 yılında bioteknolojik ürünler tahminen kimyasal ve endüstri ürünlerinin yüzde 35’inin, ilaç ve tanı ürünlerinin yüzde 80’ini, tarım ürünlerinin ise yüzde 50’sini oluşturacağı öngörülüyor” şeklinde konuştu. Bioteknoloji alanındaki potansiyelin artırılması gerektiğini belirten Müezzinoğlu, “Her bir ilaca yaklaşık kamu olarak 40 milyarın üzerinde para ödüyoruz. Ülke olarak ödediğimiz miktar günlük 50 milyonun üzerinde. Sağlık harcamalarında yaklaşık 6-6,5 milyarlık dış ticaret açığımız var” ifadesini kullandı. Şehir hastanelerinin birer bioteknoloji ve ARGE üssü olmasını hedeflediklerini kaydeden Müezzinoğlu, üniversitelerle bu konuda işbirliği yaptıklarını dile getirerek, “Amacımız, önümüzdeki 10 yılda ilaç sanayi ve tıbbi teknolojide söz sahibi olabilmektir” dedi.
18 Haziran•2013
Aktüel
Keymen İlaç Genel Müdürü Dr. O. Mutlu Topal.
Keymen İlaç Üretim Projesiyle Dünya Markası Olmayı Hedefliyor Oldukça geniş bir ürün portföyüne sahip olan Keymen İlaç, gelecek dönemde yapacağı üretimlerle dünyaya ihracat yapmayı planlıyor. • 1973 yılından bu yana aşılar, serumlar, ilaçlar,
Keymen İlaç olarak, misyon, vizyon, ilke ve değerlerinizden kısaca bahseder misiniz?
ilaç ham maddeleri ve tıbbi cihazların ülkemize ithalatı, yurt içi satış ve dağıtımı konularında faaliyet gösteren Keymen İlaç, bazı aşıları Türkiye’de üreterek dünyaya ihraç eden bir kuruluş olmayı hedefliyor. Kendisine her zaman uzun vadeli hedefler belirleyen Keymen İlaç Genel Müdürü Dr. O. Mutlu Topal ile bir söyleşi gerçekleştirme fırsatı bulduk. Söyleşimizde, Keymen İlaç’ın projeleri ve çalışmalarına ilişkin bilgiler aldık.
Dr. O. Mutlu Topal: Etik çalışmalarımız ve yenilikçi hizmetlerimiz ile 2015 yılı sonuna kadar Türk ilaç sektöründe ilk 40 kuruluş içerisinde yer almayı hedefliyoruz. Şu anda vizyonumuzu da bu hedef oluşturuyor. Misyonumuz ise “Önce insan anlayışı” temelinde toplumumuz için sürekli çalışmak. Keymen İlaç ailesinin üyesi olan tüm çalışma arkadaşlarımızla birlikte misyon ve vizyonumuzu oluşturan ilke ve değerlere sahip çıkarak tüm enerjimizle faaliyetlerimizi sürdürüyoruz.
Keymen İlaç’ı kısaca tanıyabilir miyiz?
Dr. O. Mutlu Topal: Keymen İlaç olarak, 1973 yılından bu yana aşılar, serumlar, ilaçlar, ilaç ham maddeleri ve tıbbi cihazların ülkemize ithalatı, yurt içi satışı ve dağıtımı gibi alanlarda çalışmalar yapıyoruz. Kurulduğumuz günden beri T.C. Sağlık Bakanlığı'nın aşılar ve serumlar için tedarikçilerinden biri olarak, ülkemizde oluşturduğumuz satış ve pazarlama ekibimiz aracılığı ile 2007 yılından günümüze kendi adımıza ruhsatlı aşıların, ilaçların, gıda takviyesi ürünlerinin, tıbbi cihazların aktif olarak satış ve pazarlamasını gerçekleştiriyoruz. Öte yandan geçen yıl itibarıyla 4 ürünümüzün Azerbaycan’a ihracatını yapmaya başladık. İhracat çalışmalarımızı bu yıl içinde de artırarak sürdürmeyi hedefliyoruz.
Firmanızı rakiplerinden ayıran temel özellikler nelerdir?
Dr. O. Mutlu Topal: Bizim temel özelliğimiz, dünyada olduğu gibi ülkemizde de çok fazla firmanın yer almadığı “aşı” alanında çalışıyor olmamız. Türkiye’nin en köklü aşı tedarikçisi olarak, bu konuda 40 yılı aşkın bir deneyime sahip olduğumuzu söyleyebilirim. Şu anda da doz açısından değerlendirildiğinde en büyük tedarikçi konumundayız. Öte yandan aile firması olmamız sayesinde karar alma ve uygulamada hızlı hareket edebiliyor, değişen pazar şartlarına oldukça çabuk şekilde uyum sağlayabiliyoruz.
20 Haziran•2013
Aktüel Bazı projeleri de çalışma arkadaşlarımızdan gelen önerileri değerlendirerek zaman zaman kendi bünyemizde oluşturduğumuz proje takımlarımızla gerçekleştiriyoruz. Böylece firmamız bünyesindeki çalışma arkadaşlarımızın sosyal sorumluluk bilincini artırmayı desteklediğimizi söyleyebilirim. En son, Ankara Gölbaşı'ndaki ilköğretim 4 ve 5. sınıf öğrencileri için bir sosyal sorumluluk projesi gerçekleştirdik. Projede öğrencilerin sağlık kavramıyla ilgili farkındalıklarını yükseltmek amacıyla resim yarışması düzenledik ve dereceye giren öğrencilere, onların eğitimine ve kişisel gelişimlerine katkı sağlayacak hediyeler verdik. Öte yandan Keymen İlaç olarak çevre, iş gücü ve çalışanlarımıza karşı sorumluluklarımızın da bilincindeyiz. Türk ilaç sanayinin önde gelen 32 ilaç firması ile beraber Mayıs 2010'da Birleşmiş Milletler Küresel İlkeler Sözleşmesi'ni imzaladık. Bu alanlarda evrensel standartları benimsemiş ve uygulamaya koymuş bir firmayız.
İhracat çalışmalarınızdan daha detaylı olarak bahseder misiniz?
Dr. O. Mutlu Topal: Serbest piyasaya ilk ürünlerimizi vermeye başladığımız 2007 yılından itibaren ihracat hedeflerimizi gerçekleştirebilmek için araştırmalar yapmaya başladık. Üretimini ülkemizde gerçekleştirdiğimiz ürünler, hem ulusal hem de uluslararası kalite standartlarına uygun ve sertifikalı tesislerde üretiliyor. Bununla birlikte ilaçlar için ruhsatlandırma süreçleri ülkemizde olduğu gibi dış pazarlarda da uzun sürüyor. Keymen İlaç, ilk ihracatını KKTC'ye gerçekleştirdi. Ardından 2012 yılında Azerbaycan'da bazı ürünlerimizin ruhsatlandırma süreçleri tamamlandı. Böylece 2012 yılı içinde Azerbaycan’a da ilk ilaç ihracatımızı yapmış olduk. Türkiye’de eşdeğer olan bir ilacımızın, Azerbaycan’a evvelce girmemiş bir molekül olduğu için orijinal ürün olarak kabul edilmesi bizi oldukça sevindirdi. İhracat çabalarımıza hız kesmeden devam ediyoruz. Şu anda Portekiz, Almanya, Hırvatistan ve Kırgızistan'daki firmalar ile çeşitli ürünlerimizin ruhsatlandırılması için lisans anlaşmalarımız var ve süreçlerimiz devam ediyor. Ürünlerimiz için yeni pazarlar bulma konusunda aktif olarak çalışıyoruz ve umuyorum güzel sonuçlar alacağız.
Keymen İlaç’ın geleceğe yönelik hedeflerinden kısaca bahsedebilir misiniz?
Dr. O. Mutlu Topal: Biz, yalnızca bugünü değil yarını da planlayan ve kendine uzun vadeli hedefler belirleyen bir firmayız. Bu sayede söyleyebilirim ki uzun vadede hedefimiz, bazı aşıları Türkiye’de üreterek dünyaya ihraç eden bir kuruluş olmak. 2013 yılı içinde bu hedefimize yaklaşmak için çalışmalarımızı sürdüreceğiz. Ürün portföyümüzü genişletmek, yeni yatırımlar gerçekleştirmek ve çalışan sayımızı artırmak gibi faaliyetlerimize bu yıl da devam edeceğiz. Ayrıca bir süredir üretim için de yatırımlar yapma hazırlığındayız. Bu çalışmalarımızı daha kısa sürede hayata geçirebilmek amacıyla yaptığımız girişimlerin sonuçlarını da yakında alacağımızı düşünüyorum.
Portföyünüzde hangi ürünler bulunuyor?
Dr. O. Mutlu Topal: Oldukça geniş bir ürün portföyüne sahibiz. Sistemik anti-infektifler, kas-iskelet sistemi ürünleri, vitamin preparatları ve santral sinir sistemi ürünleri gibi önemli terapötik alanlarda ürünlerimiz bulunuyor. Dermatoloji, pediatri, jinekoloji, diş sağlığı, FTR ve ortopedi branşlarına yönelik olarak da çalışmalarımıza devam ediyoruz. Satış ve pazarlama ekibimiz aracılığı ile kendi adımıza ruhsatlı aşıların, ilaçların, aralarında gıda takviyelerinin ve tıbbi cihazların da bulunduğu ürünlerin satış ve pazarlamasını sürdürüyoruz. Şu an aktif olarak 16 ürünün satış ve pazarlamasını yapmaktayız. Reçetesiz ilaç pazarında da NYDA Sprey Bit İlacı, Keydrops, Octamar Balık Yağı ve Vitamin Şurubu’yla yer alıyoruz.
Keymen İlaç’ın sosyal sorumluluk projeleri var mı? Var ise örnekler verir misiniz?
Dr. O. Mutlu Topal: Sürdürülebilir kalkınma için sosyal sorumluluk projelerinin çok değerli ve önemli olduğunu düşünüyoruz. Bu nedenle Keymen İlaç olarak; hem ulusal hem de uluslararası düzeyde pek çok toplumsal projeye destek oluyoruz. Bu projelerin yanında uzmanlık alanlarımız dahilinde toplum sağlığına destek olmak amacıyla ayni bağış, ilaç bağışları ve sponsorluk faaliyetleri de gerçekleştiriyoruz. Örneğin 2011'de meydana gelen deprem sonrası Erciş ve Van'a, bu yıl Yeryüzü Doktorları Derneği'nin yürüttüğü sağlık çalışmaları aracılığıyla Suriye'ye ve yakın zamanda Darüşşafaka Eğitim Kurumları'na kendi ürün gamımızdaki ilaçlarla destek sağladık.
22 Haziran•2013
Aktüel
Phonak, İşitme Cihazı Teknolojisinde Sınır Tanımıyor İşitme cihazı teknolojisinin öncü kuruluşu İsviçre firması Phonak, Audéo Q ve Naída Qadlı iki yeni ürününü dünya ile aynı anda Türkiye pazarına sundu.
24 Haziran•2013
Aktüel
• Kulakta var olan çınlama yetişkin nüfusun yüzde 15’ini etkiley-
en bir durum. İşitme kaybı ile çınlama arasında güçlü bir bağ bulunurken, çınlama şikayeti olar her 5 kişiden 4’ünde aynı zamanda işitme kaybı da bulunuyor. Çınlama yönetiminin amacı ise bu durumu daha az rahatsız edici hale getirmektir. İşitme cihazı teknolojisinin öncü kuruluşu İsviçre firması, işitme kaybı yaşayan kişilerin gereksinimlerini dikkate alarak yaptığı araştırmalar sonucu, her işitme kaybı seviyesine, suya ve toza dayanıklı, kablosuz aksesuarlarla tam uyumlu ve dünyadaki teknolojilerle paralel olarak tüm ihtiyaçlara cevap veren ürünlerini, dünyayla aynı anda Türkiye’de pazara sunuyor. Kulak Çınlaması yönetimi bulunan yeni Phonak Audéo Q ve daha güçlü Phonak Naída ile artık işitme cihazı kullanan insanlar, kalabalık restoranlarda veya rüzgarlı bir öğleden sonra yürüyüş yaparken bile çaba harcamadan gerçekleştirdikleri sohbetlerin tadını çıkarabiliyor. Benzersiz Binaural VoiceStream Technology (Çift taraflı kullanım) ile de en zor dinleme koşullarında bile her sesduyulabiliyor.
Basit Ve Mütevazı Bir Çözüm Sunuyor
Kulak arkasında tamamen yok olan Phonak Audéo Q, basit ve net bir yolla, mütevazı ve göze batmayan bir çözüm sunarken, aynı zamanda daha fazla sinyal alıp gürültüyü azaltıyor ve zorlu dinleme koşullarında bile daha iyi bir anlaşılırlık sağlıyor. Özellikle işitme cihazı deneyimi yaşamamış olanlar için tasarlanan Phonak Audéo Q, bir yandan işitme yeteneğini artırırken, diğer yandan çınlamanın verdiği rahatsızlığı da azaltıyor.
Tüm İşitme Zorluklarının Üstesinden Geliyor
Suya dayanıklı Naída Q, ileri seviyeden oldukça ileri seviyeye kadar işitme kaybı olan kişiler için ayrıcalıklı bir performans sunuyor. Binaural VoiceStream TechnologyTMdayanan işitme cihazı, en zorlu dinleme koşullarında bile benzersiz bir anlamaya da olanak sağlıyor. auto StereoZoom özelliği ile kalabalık ortamlarda konuşmanın anlaşılabilirliğini %45’e varan oranlarda geliştiren Naída Q, rüzgarlı havada konuşma özelliği ile gürültülü ortamlarda konuşmanın anlaşılırlığını %28 artırıyor. Her iki kulakta net bir şekilde duymayı sağlayan Naída Q, kişisel ihtiyaçlara göre ayarlanabilen özelliklere de sahip. Çok yönlü ve yüksek performansa sahip Naída Q, suya ve toza dayanıklılığı ile de dikkat çekiyor. Günümüzde cep telefonu, bilgisayar, TV, oyun konsolları ve MP3 çalar gibi ürünler işitme cihazı kullananlara çeşitli zorluklar yaşatırken, Naída Qtüm bu ürünlere kolayca bağlanabiliyor. Hertürlü yaşam tarzı, işitme kaybı ve bütçeye uygun tasarlanan Naída Q, saç ve ten renginin yanı sıra moda ve eğlenceli ayrıca geleneksel renkleriyle de her tarza hitap ediyor.
Phonak
Sonova Grubu’nun üyesi olan İsviçre merkezli Phonak, 1947 yılında Zürih’te kuruldu. İşitme çözümleri alanında dünya lideri olan Phonak, 100’den fazla ülkede faaliyet gösteriyor. İşitme alanında inovatif çözümler sunan Phonak, 2009 yılından bu yana Türkiye pazarında yer alıyor.
25 Haziran•2013
Aktüel
Magnetom Essenza, DOT Teknolojisiyle Yenilendi MAGNETOM ESSENZA MR görüntüleme cihazları güncellendi. Siemens Sağlık, devrim niteliğindeki DOT iş akışı çözümünü müşterilerine sunuyor. •
%25’e varan tasarruf sağlanabiliyor. 3,5 tonluk hafif magneti sayesinde, MAGNETOM ESSENZA’yı binanın üst katlarına kurmak da mümkün oluyor. Yüksek performanslı elektronik donanımı, önceki bir MR sisteminin yerini alması durumunda MAGNETOM ESSENZA ile %50’ye varan enerji tasarrufu sağlıyor.
En yeni teknolojiyi en uygun maliyetle sunan MAGNETOM ESSENZA MR görüntüleme cihazları güncellendi. Siemens Sağlık, devrim niteliğindeki DOT iş akışı çözümünü müşterilerine sunuyor. Sağlık sektöründe bütçe kısıtlamaları gittikçe artıyor. Bu nedenle uygun bir bütçeyle teşhis donanımını tamamlamak isteyen hastane ve sağlık kuruluşları için Siemens Sağlık Sektörü tarafından yenilikçi ve uygun maliyetli sistemler geliştirilmeye devam ediyor. Geleneksel 1.5 Tesla sistemlere oranla %25’e varan maliyet tasarrufu sağlayan bir 1.5T MR görüntüleme sistemini (MRI) özel olarak hazırlayan Siemens, yenilenen MAGNETOM ESSENZA’da MRI devrim niteliğindeki DOT iş akışı çözümünü de müşterilerine sunuyor.
Hasta Memnuniyetini Artırıyor
Hastalar için yorucu bir işlem olabilen MR görüntülemeyi mümkün olduğunca rahat hale getiren MAGNETOM ESSENZA, pek çok 1.5 Tesla MR sistemlerine göre daha kısa olan sistem uzunluğu sayesinde hastaların pek çok vakada baş ve ayaklarının dışarıda kalmasını sağlayarak hasta memnuniyetini artırıyor.
DOT Teknolojisi
Hastanın durumu ve klinik belirtilerini baz alarak, en iyi tarama stratejisinin hızlı ve kolay biçimde seçilmesine olanak tanıyan DOT teknolojisi, ayrıca daha önceden MAGNETOM ESSENZA sistemlerine de uygulanabiliyor. Tüm standart klinik uygulamaları mükemmel görsel kaliteyle doktorlara sunan Tim (Total imaging matrix) teknolojisi, MAGNETOM ESSENZA müşterilerinin uygun maliyetle sahip olacağı yenilikçi teknolojiler arasında yer alıyor. MAGNETOM ESSENZA’nın merkezinde yer alan IsoCenter Matrix ise, her zaman doğru pozisyonda kalarak, basit iş akışları ve mükemmel görüntü kalitesini garanti altına alıyor. MAGNETOM ESSENZA, kullanıcılarını klinik ve mali başarı için destekleyen güçlü ve düşük maliyetli bir Siemens çözümüdür. MAGNETOM ESSENZA ile uygun ilk yatırımın yanı sıra, fiziksel alan, güç gereksinimleri ve yapılanma için kurulum maliyetinde de
26 Haziran•2013
Aktüel
Hayatınızı Korkarak, Saklanarak ve Kısıtlayarak Yaşamayın Tena, mesane zayıflığı sorununun yaşam alanını kısıtlamasına karşı durarak, hayatı sınırsızca yaşamak için ürettiği çözümlerle yeni bir sayfa açıyor. •
ürün. Dermatolojik olarak test edilip onaylanan, yumuşak yapısı ve yeni bacak kesimi sayesinde vücuda daha sıkı oturan TENA Pants ConfioFit™ Emici Külot, %30 daha inceltilmiş yapısıyla normal bir çamaşır gibi rahatlıkla kullanılabilmekte. Ürünü deneyen her 10 kullanıcıdan 7’si*, yeni TENA Pants ConfioFit™ Emici Külot’un şu anda kullandıkları emici külottan daha iyi olduğunu belirtmiştir (*Almanya ve Fransa’da 200 kişi arasında yapılan ürün kullanım testi araştırma sonuçlarına göre). Diğer marka kullanıcılarından %62 ila %68’i de yeni TENA Pants ConfioFit™ Emici Külot satın almak istediğini belirtmiştir. Tüketicilerin birçoğu yeni TENA Pants ConfioFit™ Emici Külot’u kullandıkları mevcut ürüne tercih etmektedir, çünkü yeni ince yapısı ile kıyafetlerin altından farkedilmeden kolayca giyilerek normal bir hayat yaşamaya izin verir; daha rahat ve güvende hissettirir.
Her yaşta karşılaşılabilen mesane zayıflığı sorunu artık kabus olmaktan çıkıyor. TENA Pants Emici Külotları, mesane zayıflığı sorununun yaşam alanını kısıtlamasına karşı durarak, hayatı sınırsızca yaşamak için ürettiği çözümlerle yeni bir sayfa açıyor.
Her Günün Tadını Özgürce Çıkarın
Yumuşak pamuksu dokusuyla hassas ciltlere özen gösteren TENA PantsEmici Külotları, kendinizi kuru ve temiz hissetmenizi sağlayan ve endişelere son veren konforlu dokusu sayesinde hayatın tadını özgürce çıkarmanızı sağlıyor. Bu tür ürünler hayatı kolaylaştırdığı ve hastaların yaşam kalitesini arttırdığı için hem son kullanıcı hem de onun bakımını sağlayan kişiler için çok büyük değer taşımakta. Emici külotların kullanım kolaylığını ve konforunu deneyimleyenler, bu konfordan vazgeçmek istememekte. Yeni ürünümüz TENA Pants ConfioFit Emici Külot, sağladığı %100 korumanın yanı sıra eskiye oranla %30 inceltilmiş yapısıyla, giysilerin altından fark edilmeden rahatlıkla ve güvenle kullanılabilmekte.
Enfeksiyonlardan Koruyor
Bunun yanısıra TENA Pants’in daha hızlı emme sağlayan özel emici tabakası, uzun süreli oturma ya da yatma pozisyonlarında hedef bölgedeki fazla miktardaki idrarı hızlı emip deriden uzaklaştırarak, kullanıcının kuru ve rahat olmasını sağlar; cildini iritasyonlar ve enfeksiyonlardan da büyük ölçüde korur.
%30 Daha İnce, %100 Güvenli ve Daha Da Konforlu Ortadan ağıra doğru olan idrar kayıpları için tasarlanan TENA Pants ConfioFit™ Emici Külot, üst düzey koruma ve gizlilik sunan pratik, unisex bir
SCA Türkiye Genel Müdürü Cem Türker.
28 Haziran•2013
Aktüel
İstanbul’un Tek Robotik İlaç Hazırlama Ünitesi İstanbul’da sadece Dr. Lütfi Kırdar Kartal Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde bulunan 4 adet son sistem robotik cihazın olduğu ilaç ünitesinde, ilaçlar havayla dahi temas etmeden hastaya verilebiliyor. •
400 kadarı kemoterapi hastaları” diyerek kanserde teknolojinin kullanımının, yeni ilaçların geliştirilmesinin, tedavideki başarıyı olumlu etkilediğini vurguluyor.
Anadolu Güney Genel Sekreterliği-Dr. Lütfi Kırdar Kartal Eğitim ve Araştırma Hastanesi, kanser tedavisindeki başarılarıyla adından söz ettirmeye devam ediyor. İstanbul’da en çok kanser hastasına bakan hastane olma özelliğini taşıyan Dr. Lütfi Kırdar Kartal Eğitim ve Araştırma Hastanesi, kurulduğu 1987 yılından itibaren onkoloji tedavisini temel almış bir hastane özelliğini taşıyor. Radyasyon onkoloji bölümünün 1997 yılında, tıbbi onkoloji biriminin 2003 yılında ve eğitim kliğinin ise 2007 yılında açıldığı Dr. Lütfi Kırdar Kartal Eğitim ve Araştırma Hastanesi, her gün 300-400 hastaya bakmakta, yılda 5000 yeni hastayı kabul ediyor.
Uzay Neşteri İle Tedaviler Daha Başarılı
Anadolu Güney Genel Sekreterliği-Dr. Lütfi Kırdar Kartal Eğitim ve Araştırma Hastanesi onkoloji kliğinde, hastalara son derece modern ortamlarda doğru ve eksiksiz hizmet sunuluyor. Radyasyon onkoloji kliğinde “cyberknife, rapidarc” gibi ileri teknoloji cihazlar bunulurken tıbbi onkoloji kliniğinde ise robotik cihazlara yer veriliyor. Tedaviler üçboyutlu olarak bilgisayarlı tomografi planlama kılavuzluğunda tasarlanabiliyor. Uzay neşteri olarak da bilinen “cyberknife” cihazı ise beyin ve vücuttaki uygun endikasyonlarda stereotaktik robotik radyocerrahi ile güvenli ve milimetrik ışın tedavisi yapabiliyor. Beyin ve vücuttaki hastalık bölgeleri yüksek dozlarla tedavi edilebiliyor ve normal dokular radyasyonun etkilerinden maksimum oranda korunabiliyor. Tümör ve hasta hareketleri tedavi süresince görüntü kılavuzluğu sistemi ve bilgisayar kontrollü robot teknolojisi ile izleniyor ve tedavi sırasında meydana gelen değişiklikler düzeltilebiliyor. Onkoloji Merkezi Klinik Şefi Prof. Dr. Mahmut Gümüş: “Günde 130 hastaya kemoterapi tedavisi veriyoruz ve bu tedavileri robotlar aracılığıyla yürütüyoruz. Ayrıca tedavi sırasında kullanılan ilaçları da hastane olarak karşılıyoruz” diyor. İleri teknolojik cihazlar ile kanser tedavisinde daha başarılı sonuçlar aldıklarını belirten Prof. Dr. Mahmut Gümüş, bir devlet hastanesi olarak son teknolojik cihazları yakından takip ettiklerini belirtiyor.
İlaçları Robotlar Hazırlıyor
Anadolu Güney Genel Sekreterliği-Dr. Lütfi Kırdar Kartal Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nin 1,5 yıl önce yenilenen onkoloji kliniğinde, ilaçlar robotik sistem sayesinde 4 dakikada el değmeden hazırlanıyor. Böylece hem milimetrik ölçümle en doğru doz ayarlanıyor hem de hemşireler yan etkilerden korunuyor. İstanbul’da sadece Dr. Lütfi Kırdar Kartal Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde bulunan 4 adet son sistem robotik cihazın olduğu ilaç ünitesinde, ilaçlar havayla dahi temas etmeden hastaya verilebiliyor. Anadolu Güney Genel Sekreterliği-Dr. Lütfi Kırdar Kartal Eğitim ve Araştırma Merkezi Onkoloji Merkezi Klinik Şefi Prof. Dr. Mahmut Gümüş, “İstanbul’da sadece bizim hastanemizde var; Türkiye’de ise 3-4 merkezde yer alıyor. Hastanemizin onkoloji geçmişi 20 yıla dayanıyor. Üç fonksiyonumuz var. Biri hasta hizmeti, ikincisi eğitim, üçüncüsü araştırma. Yıllık hasta sayımız radyasyon onkolojisi ile birlikte 5000. Bunun 2 bin
30 Haziran•2013
Aktüel
Bakan Müezzinoğlu’ndan Türk Kızılayı’na Ziyaret Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu, Türk Kızılayı Genel Başkanı Ahmet Lütfi Akar başkanlığındaki Türk Kızılayı Yönetim Kurulu ile buluşarak, gerçekleştirilen çalışmaları ve önümüzdeki dönem için planlanan projeleri değerlendirdi. • Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu, Türk Kızılayı
“Bizim En Önemli Partnerimiz”
ile kan ürünleri temininde yeni planlamalar ile çalışmalar yapacaklarını belirterek, sürecin daha sağlıklı ve dinamik işleyeceğini kaydetti. Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu, olağan genel kurulunu gerçekleştiren Türk Kızılayı’nı ziyaret etti. Bakan Müezzinoğlu, Türk Kızılayı Genel Başkanı Ahmet Lütfi Akar başkanlığındaki Türk Kızılayı Yönetim Kurulu ile buluşarak, gerçekleştirilen çalışmaları ve önümüzdeki dönem için planlanan projeleri değerlendirdi. Akar, Müezzinoğlu’nun ziyaretinden duyduğu memnuniyeti dile getirerek, “Bakan Müezzinoğlu’nun şahsına olan yakınlığı her zaman hissediyorum” diye konuştu. Sağlık Bakanlığı ile Türk Kızılayı’nın her zaman iç içe bir kurum olduğuna dikkat çeken Akar, “Birlikte oluşturduğumuz sinerji daha da artacak. Kan meselesini beraber çözeceğiz. Kan ilaçları konusunda ise daha fazla adım atacağız” şeklinde konuştu.
Bakan Müezzinoğlu ise, genel kuruldan sonra üstlenilen yeni ekibe ve yönetim kuruluna başarılar dileyerek konuşmasına başladı. Ekibin önemli başarılarının olduğuna işaret eden Müezzinoğlu, Türk Kızılayı’nın sürekli ilerleme sorumluluğu olduğunu belirtti. Müezzinoğlu, “Bizim en önemli partnerimiz. Kan ihtiyacının neredeyse yüzde 100’ü Türk Kızılayı tarafından karşılanıyor. İhtiyacımızın şimdilerde yüzde 80-90’ı, inşallah yüzde 100’ü yakalayacağız. Bu süreçte çok daha yakın ve güçlü ilişkilerimiz olacak” ifadesini kullandı. Kan ürünleri temininde de yeni planlamalarla çalışmalar yapacaklarını bildiren Müezzinoğlu, sürecin daha sağlıklı ve dinamik işleyeceğini kaydetti. Konuşmaların ardından Akar, Bakan Müezzinoğlu’na Türk Kızılayı rozeti hediye etti.
32 Haziran•2013
Aktüel
Hekim Açığı Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu, sağlık kadrolarındaki eksikliğin 4-5 yıl içinde sayısal ilavelerle aşılacağını söyledi. •
Aşılacak
güçlü olacağız.’ Ama şuanda olduğumuz nokta bir başka yeri bozmadan, bir başka yeri daha iyiye getirebilme şansımız yok. Tek bir şansımız var, mevcudu daha verimli kullanabilmek. Mevcudu daha dinamik değerlendirebilmek. İnşallah önümüzdeki süreçte tüm hekimlerimizi, tüm hemşirelerimizi ve sağlık çalışanlarımızı performansını ve motivasyonunu daha iyi noktaya getirerek bunu başarmaya çalışacağız. Bu geçiş tünelini 4-5 yıl sıkıntısız atlatmaya, bir de vatandaşımızdan hekimimizden sağlık hizmetleri sunumundan israf etmeden yararlanmalarını ve o israftan da kaçınmaları, diğer bir hizmeti hak edenin önünü kesmemeleri adına da bilinçli bir şekilde değerlendirmelerini istiyoruz” diye konuştu.
Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu, sağlıktaki kadro sıkıntısının 4-5 yıl sonra sayısal ilavelerle aşılacağını belirterek, vatandaşlara sağlık hizmeti israfından kaçınmaları çağrısında bulundu. Malatya’nın Arapgir ilçesinde hayırsever işadamı Kadir Çağlayan’ın vefat eden torunu Ali Özge adına yaptırdığı Arapgir Ail Özge Devlet Hastanesi’nin açılışını yapan Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu, yaptığı konuşmada sağlık hizmetlerinde doktor ve hemşire eksikliği olduğunu vurgulayarak, “İnşallah 4-5 yıl sonra sayısal ilaveler hızla gelmeye başlayacak. Ama süre zarfında bakan olarak ben, zaman zaman milletvekillerimiz, zaman zaman iktidarımız veya muhalefetimiz, ‘Ya hastanemiz var, uzmanımız yok, ya şu doktoru buraya verseniz biz daha
34 Haziran•2013
Aktüel
ve turizmi ön plana çıkarmaya çalışıyoruz. Sağlık anlamında burası bir merkez konumunda. Civar ilçeler de sağlık hizmetlerini buradan sağlıyor. Lojistik bakımdan en yakın yer olarak burayı tercih ediyorlar. Önceki dönemlerde Arapgir’e tatil yapmak amacı ile gelen hemşerilerimiz burada ameliyat oluyordu. Tam anlamı ile bir sağlık turizmi yaşanıyordu. Hizmetlerin taşraya kazandırılması ve yayılması anlamında bu tür olaylar gerçekten önemlidir. Bu gibi örneklerin çoğalmasını diliyorum” dedi.
“Sağlık Çalışanlarını Koruyacağız”
Bakan Müezzinoğlu, sağlık çalışanlarına yönelik şiddet konusuna da değinerek, “Son yıllarda hekim ve sağlık çalışanlarına şiddet gündeme gelmeye başladı. Yani bakınız insan en çok kimi sever, kendisini sever. İnsan kimi en çok sever, evladını sever, eşini sever, en çok torununu sever. Ama en çok sevdiğinizi de en zor zamanda teslim edeceğiniz hekimdir, hemşiredir. En çok sevdiğinizi, en zor zamanda, en çaresiz zamanınızda teslim edeceğiniz hekime veya hemşireye yüksek sözle konuşmak, nezaket dışı konuşmak, nezaketi aşan tavırlarda bulunmak esasında bu milletin medeniyet değerlerine de, bu milletin ahlakına da, edebine de asla yakışmıyor. Bunun bedelini de yine ödeyecek olan bu ülkenin insanıdır. Hekimlerimiz ve hemşirelerimiz bir adım korku nedeniyle bir adım geri durduklarında, bir 10 dakika sonra, bir yarım saat sonra acildeki bir hasta bedelini ödeyecek. O hasta bizim bir yakınımız, o hasta bizim annemiz, bacımız, eşimiz, çocuğumuz, dostumuz, torunumuz. Çok açık söylüyorum hekim ile hasta arasına eş giremez. Hekim ile hasta arasına anne ve baba giremez. Hekim ile hasta arasına biz güvenlik güçlerini koymayı veya kanunları koymayı da açıkçası çok vicdanen koymak istemiyoruz. Ama çaresiz kalırsak, tabii ki hekimimizi de, hemşiremizi de, sağlık çalışanımızı da sıfır toleransla kollayacak ve koruyacağız. O nedenle halkımızdan önce hekimlerine ve sağlık çalışanlarına sahip çıkmaları ve korumalarını arzu ediyoruz” dedi. Eski bakanlardan Malatya Eğitim Vakfı Başkanı Metin Emiroğlu, “Arapgir güzel bir yer. Burayı daha da ileriye götürmek amacı ile çeşitli projeksiyonlarımız var. Biz Arapgir’de eğitim, sağlık
36 Haziran•2013
Aktüel
Bıçakcılar’ın Başarısı Koşulsuz Müşteri Memnuniyetinde Gizli 31 bin metrekare alanda üretimlerini sürdüren Bıçakcılar, yıllık üretim kapasitesini 150 milyon adetten 200 milyon adete çıkarmayı hedefliyor. • Koşulsuz Müşteri Memnuniyeti hedefiyle 54 yılı aşkın süredir Türk sağlık sektörüne hizmet eden Bıçakcılar Tıbbi Cihazlar, sektörle birlikte büyümeye devam ediyor. 2011 yılı itibariyle ortaklık yapısını çoğunluk hissesi Global Capital Management (GCM)’de kalacak şekilde yeniden tesis eden Bıçakcılar, sağlıkta dışa bağımlılığı azaltacak projeler üzerindeki çalışmalarını hızlandırdı. 80’den fazla ülkeye ihracat yapan Bıçakcılar, son yılda Ar-Ge bütçesini % 100 oranında artırdı. 31 bin metrekare alanda üretimlerini sürdüren Bıçakcılar, yıllık üretim kapasitesini 150 milyon adetten 200 milyon adete çıkarmayı hedefliyor.
54 yılı aşkın süredir hizmet verdiğiniz sağlık sektöründe markanızı başarılı kılan etkenler nelerdir? Başarıyı neye borçlusunuz?
C. Sadrettin Dai: Türkiye'nin önde gelen tıbbi cihaz ve tek kullanımlık tıbbi ürünler üreticisi Bıçakcılar, 1959 yılından bu yana sağlık sektörüne hizmet vermektedir. Yurtiçinde ve yurtdışında 80'den fazla ülkeye ihracat yapan Bıçakcılar sektörüne yön veren hizmet ve uygulamaları ile pazarın önde gelen oyuncuları arasında yer almaktadır. Bıçakcılar’ın başarısının en büyük sırrı, koşulsuz müşteri memnuniyetidir. Kurulduğu günden bu yana müşteri memnuniyetini önemseyen Bıçakcılar, bu doğrultuda en kaliteli ürünleri tüketicilere sunmaktadır. Ayrıca satış sonrası verdiği servis hizmetleriyle kullanıcıların takdirini kazanmayı başarmıştır. En büyük yerli üretici olmamız, geniş satış ve dağıtım ağımız ve yeni ürün geliştirme ve iyileştirme için güçlü bir ArGe altyapımız var. Bunun yanı sıra medikal cihaz pazarında değişen pazar koşullarına uygun stratejiler geliştirebilen satış ve pazarlama departmanımız bizi rekabette öne çıkaran önemli faktörler arasında yer almaktadır. Tıbbi cihaz ve tek kullanımlık tıbbi ürün imalatımızı yapan ve yüksek teknoloji kullanılan 26.500 m2 alan üzerinde kurulu, toplam 30.900 m2 kapalı alana sahip bir entegre üretim tesisinde üstün teknoloji ve kaliteli üretim gerçekleştiren Bıçakçılar, aynı zamanda dünyanın en güvenilir, seçkin markalarının ürettiği pek çok ürünü, yıllardır, Türk sağlık sektörünün kullanımına sunmaktadır. Türkiye’nin ilk CE markası alan sağlık üreticisi konumundayız. Bu kadar büyük ve güçlü bir marka olmanın ciddi sorumlulukları var. Bu sorumluluğun bilincinde olarak faaliyetlerimizi sürdürmekteyiz
Bıçakcılar’ın dünden bugüne faaliyetleri, çalışmaları ve önümüzdeki döneme ilişkin hedeflerini öğrenmek için Bıçakcılar İcra Kurulu Başkanı C. Sadrettin Dai ve Satış ve Pazarlama Müdürü Ercüment Salih Bilgen ile bir söyleşi gerçekleştirdik.
Bıçakcılar’ın bugün itibariyle tesisleri, üretimi ve sunduğu çözümler hakkında bilgi verir misiniz? C. Sadrettin Dai: Bıçakçılar yüksek teknolojili cihazlarla donatılmış Esenyurt Üretim Tesisleri'nde İstanbul İdare Merkezi'nde ve Ankara, İzmir, Samsun, Antalya ve Adana satış bürolarında 800’ü aşkın çalışanı ile tam müşteri memnuniyetini hedefleyerek, 54 yıldır bu doğrultuda ödün vermeden çalışmaktadır. 6 adet bölge müdürlüğü
Bıçakcılar İcra Kurulu Başkanı C. Sadrettin Dai
38 Haziran•2013
Aktüel Türkiye sağlık alanında ciddi bir dönüşüm yaşıyor. Bu değişimi nasıl değerlendiriyorsunuz?
ve 50’nin üzerinde bayisi bulunan Bıçakcılar Tek Kullanımlık Ürünler, Tıbbi Cihazlar ve Temsilcilikler olmak üzere faaliyetlerini 3 ana başlıkta yürütmektedir. Tek Kullanımlık ve Tıbbi Cihaz grubu 1.200’ün üzerinde ürün çeşitliliğine sahiptir.
C. Sadrettin Dai: Öncelikle Türkiye’deki sağlık pazarı hızlı bir şekilde büyümektedir. Çünkü ülkemizde sağlık hizmetleri hızlı bir şekilde gelişmektedir. 2005-2010 arası medikal pazarın Türkiye’deki büyümesi yaklaşık %40 ve genç nüfusun yaşlanmasıyla birlikte medikal cihaz pazarı daha cazip olmaya devam edecek. Ayrıca gerek özel hastaneler, gerekse tıbbi malzeme tedarik sektörü yabancı yatırımcıların yoğun ilgi gösterdiği bir alan. Ancak devletin satın alma politikasında üreticiler ve tedarikçiler üzerinde çok ciddi bir baskı var. Doğal olarak devlet her zaman en uygun fiyata tedarik yapmak istemelidir. Ancak Kamu İhale Kanunu, kaliteli ürünlere şans tanımıyor. Hastaneler en ucuz ürünü almak zorunda bırakılıyor. Bu bizler ve bizim gibi yüksek kaliteli çözüm sunan firmalar için haksız rekabet ortamı oluşturmaktadır. Uzun dönemli maliyetleri göz önünde tutacak bir ihale kanunu geliştirilmelidir.
Üretim ve ürün gamı: Tek Kullanımlık Ürünler 1. İnfüzyon 2. Transfüzyon 3. Anestezi 4. Kateterler 5. Cerrahi Aspirasyon 6. Drenaj 7. İdrar Torbaları 8. Kalp Damar Cerrahisi 9. Diğer
Tıbbi Cihazlar
10. Ledline Ameliyat ve Muayene Lambaları 11. Luxline Ameliyat Lambaları 12. Brightline Küçük Cerrahi ve Muayene Lambaları 13. Surgiline Ameliyat Masaları 14. Mobiline Hasta Taşıma Sistemleri 15. Examline Jinekoloji, Muayene Masaları ve Kan Alma Koltukları 16. Vaculine Vakum/Küretaj Ekstraktörler 17. Vaculine Aspiratörler 18. Yedek Parça ve Aksesuarlar 19. Diğer
Sayın Başbakanımızın ve hükümetin yerli ürünleri teşvik eden bir politika içinde olduğunu görmekteyiz. % 15 oranında fiyat avantajı sağlanmasına yönelik alınmış bir karar var. Ancak hastanelerdeki bütçe kısıntılarından dolayı uygulamaya geçmedi. Bu fiyat avantajının uygulamaya geçmesi, hem devlet hem de kaliteli ürünler sunan firma-
Temsilcilikler
Bıçakcılar dünyanın en güvenilir, seçkin markalarının ürettiği, kendi üretim hattımızın dışında kalan pek çok ürünü, yıllardır, Türk sağlık sektörünün kullanımına sunmuştur. Şu anda aşağıdaki firmaların münhasır dağıtıcılığını yapmaktadır: St.Jude Medical Sorin Group Medtronic Ansell Ad-Tech Dispomedica Cryolife Serres Intersurgical Avrupa, Amerika, Asya, Asya Pasifik, Ortadoğu ve Afrika bölgelerinde 80’den fazla ülkeye yaptığımız ihracat rakamları her geçen gün artış göstermektedir. İhracat bazında bazı bölgeler daha çok tek kullanımlık ürünleri talep ederken, bazı ülkelerde ise daha çok tıbbi cihaz satışlarımız ağırlıklı tercih edilmektedir. Satış ve Pazarlama Müdürü Ercüment Salih Bilgen
39 Haziran•2013
Aktüel malar yaparak uygun gördüğü, ileriye dönük potansiyel vaad eden şirketlere ortak olarak bu şirketlerin çok daha büyük boyutlara ulaşmasına, şirketlerin uluslararası alanlarda büyümesine önemli katkılar sağlamaktadır.
lar için faydalı olacağını düşünüyoruz. Devletin yerel katılımı arttırmayı desteklediği politikalara paralel olarak bu ilginin artarak devam etmesini bekliyoruz.
Bu değişimin öncelikle sektöre ne tür etkileri oldu?
GCM’in Avrupa ve Ortadoğu ülkelerinde birçok yatırımı bulunmaktadır. Yeni yapılanma süreciyle birlikte stratejik planlar dahilinde bulunduğumuz alanlarda yatay entegrasyon sağlayacak ürünlerin üretilerek dışa bağımlılığın azaltılması ve ithal ettiğimiz ürünlerde yurtdışı işbirlikleriyle yerli üretime geçme projelerimiz bulunmaktadır.
C. Sadrettin Dai: Değişim paralelinde sektörde önümüzdeki dönemde yeni satınalma ve konsolidasyonlar bekliyoruz. Medikal aletler ve cihazlar sektörü son yıllarda hem üretim hem dış ticaret potansiyelini hızla artıran sektörlerin başında gelmektedir. Yüksek teknoloji sektörleri içerisinde değerlendirilen medikal sektörü, son yıllardaki hızlı gelişmesine paralel olarak ürün gamında da yenilikler yapmaktadır. Yerli üretimde sektörün yeni ürün üretim kapasitesi de gün geçtikçe gelişmektedir.
Büyükşehirlerde uygulanması planlanan sağlık kampüslerine yönelik düşünceleriniz nelerdir? Bıçakcılar bu tarz projelerin içinde yer alacak mı? Ercüment Salih Bilgen: Yükleniciler ile irtibat halindeyiz. Bilkent Kampüsü içerisinde demo ameliyathanelerini biz tefriş ettik. Uygun olması durumunda sağlık kampüsleri projesinin içerisinde ana oyuncu olarak yer almak istiyoruz.
Türk sağlık sektörünün gelişmesi, yeni ve özel hastane sayısındaki artış, kaliteli sağlık hizmeti talebinin artması, teknolojideki yenilikler ve bunun gibi daha birçok faktör ülkemizde medikal sektörün gelişimine ivme kazandırmaktadır.
Sağlık Bakanlığı tarafından yayınlanan ve güvensiz olarak nitelendirilen listede şirketinize ait bazı ürün kalemleri de yer aldı. Ardından Bıçakcılar olarak bir basın bildiriniz oldu. Yine sizden öğrenmek isteriz. Bu ürünler neden güvensiz olarak nitelendirildi?
Bu değişimi Bıçakcılar olarak nasıl karşıladınız? Var olan planlarınızda değişiklik oldu mu?
C. Sadrettin Dai: Türkiye’nin lider tıbbi cihaz ve tek kullanımlık ürünler imalatçısı Bıçakcılar, sadece Türkiye değil global sektör koşullarını da göz önünde bulundurarak uluslararası düzeyde lider medikal firmalar arasında yer alabilmek hedefi ile 1 Şubat 2011 tarihi itibariyle ortaklık yapısını çoğunluk hissesi Global Capital Management (GCM)’de kalacak şekilde yeniden tesis etmiştir. GCM Kuveyt’te kurulmuş bir özel sermaye fonu şirketidir. Özel sermaye fonu şirketleri yönetimleri altındaki fonları kullanarak, uzun süren araştır-
C. Sadrettin Dai: Öncelikle Sağlık Bakanlığı’nın piyasa denetim ve gözetimlerini olumlu buluyoruz. Bu toplama hadisesi bizleri de gerçek anlamda üzen bir hadise olmuştur. Bu konuda gerekli açıklamalarımızı Sağlık Bakanlığı nezlinde tüm Türkiye ile paylaştık. Sağlık Bakanlığı’nın belirttiği üretim lotuna ilişkin piyasadaki tüm ürünlerimizi piyasadan geri çektik.
40 Haziran•2013
Aktüel
Türkiye'nin önde gelen tıbbi cihaz ve tek kullanımlık tıbbi ürünler üreticisi Bıçakcılar, 1959 yılından bu yana sağlık sektörüne hizmet vermektedir.
desteklenmelidir. Bu noktada Ar-Ge çalışmaları son derece önem taşımaktadır. Sağlık sektöründeki üretimin, hem ülkemize hem de bölgemize son derece fayda getireceğini düşünüyoruz. Bıçakçılar tıbbi cihaz ve tek kullanımlık ürünler kategorisinde Türkiye’nin en büyük yerli üreticisi konumunda. Tek kullanımlık ürünler ve Tıbbi cihazlar alanlarında yaptığımız Ar-Ge çalışmaları ve yurtdışı işbirlikleri sonucunda 2013 ve 2014 yıllarında üretimine başlayacağımız ürünler ve yatırımlarımız olacak. Bıçakcılar, % 60 üretim, % 40 ithalat olmak üzere faaliyetlerini sürdürmektedir.
Sağlık Bakanlığı, bu ürünlerle ilgili sağlığı tehdit edici başlığı yayınlamıştı. Bizim ürünümüzde ise sadece standarda uymayan ölçü tespit edildi. Her ne olursa olsun, piyasadaki tüm ürünlerimiz topladık. Ardından istenilen statüdeki ürünleri piyasaya sunduk. Bıçakcılar, ürün tasarımından satış sonrası servisine kadar üretimin her aşamasında Toplam Kalite Yönetimi prensiplerine ve GMP kurallarına sıkı sıkıya bağlı olarak, tek kullanımlık steril tıbbi ürünlerden, ameliyat masa ve lambaları gibi tıbbi cihazlara kadar uzanan geniş bir yelpazede ürünler sunmaktadır.
Türkiye’de sağlık ihaleleri sağlıklı bir şekilde ilerliyor mu? İhale şekli hakkındaki görüşleriniz nelerdir?
Bıçakcılar kalite güvence sisteminin EN ISO 9001:2008, EN ISO 13485:2003 ve EN ISO 14001:2004 standartlarına uygunluğu TÜV-NORD tarafından onaylanmıştır. Bıçakcılar ürünleri Avrupa Birliği ülkelerinde sağlık ürünlerinin ithal ve kullanım izni olan CE Markası kullanım yetkisine sahiptir. Tıpkı AB Bölgesi’nde olduğu gibi bizde de bu tip denetim ve ölçümlemelerde ürün ve üretim özelliklerinin dikkate alınması gerekiyor. Ürünlerin spesifik özelliklerini göz önünde bulundurarak, tıbbi cihazların karakterlerine göre bir ölçümleme ve denetim olmalı. Denetimin formatının sektör gereklerine göre yapılması önemli.
C. Sadrettin Dai: Kamu İhale Kanunu, sağlık sektörünün çalışmasını çok etkileyen bir konumdadır. Buradaki en büyük sorunlardan biri, her tür alımının Kamu İhale Kanunu’na göre yapılmasıdır. Kamu İhale kanunu KİK’in hastane satınalma komisyonlarını en ucuz fiyata yönlendirmesi sonucunda ürün kalite fiyat dengesi, kalitesiz ürüne doğru kayışına sebep olmaktadır. Kısa vadeli birim fiyata bakıldığı zaman, uzun dönemdeki maliyet ciddi şekilde artmış olabiliyor. Yani ucuz mal almak hastanelere daha fazla ek maliyetler getirebiliyor. Ayrıca KİK’te yerli üretici lehine bir tercih söz konusu olmasına rağmen pratikte bunun uygulanmadığını görmekteyiz. Örneğin Avrupa’daki alımlarda puanlama sistemi uygulanmaktadır. Kalite, fiyat ve tedarik güvenliğine verilen ayrı ayrı puanların ardından alım konusunda karar verilir. Türkiye’de ise tamamen fiyat endeksli bir alım politikası uygulanıyor. Bu sağlıklı alımını destekleyen bir sistem değildir. Özellikle sağlık gibi hassasiyet gerektiren sektörler için farklı bir ihale yöntemi izlenmesinin faydalı olacağını düşünüyoruz.
Türkiye’de üretimin zor olduğu birçok üretici tarafından ifade ediliyor. Siz bu konuda neler düşünüyorsunuz? Bıçakcılar üretici kimliğini korumaya devam edecek mi?
C. Sadrettin Dai: 80 milyona yaklaşan nüfusu ile Türkiye her alanda olduğu gibi sağlık alanında da üreten bir ülke olmalıdır. Sağlıkta üretim
42 Haziran•2013
Aktüel dan sonrasında sağlık ihalelerine daha uygun bir standart getirileceğini düşünüyoruz.
Hastanelerin geri ödemelerinde sorun yaşanıyor mu?
C. Sadrettin Dai: Özellikle üniversite hastanelerinin ödemeleri çok gecikmektedir. Medikal sektörü, çok cüzi kârlar ile hizmet sunmaktadır. Bu noktada ödemeler bizim gibi firmaları oldukça güç duruma düşürmektedir. Kabul edilebilir ve makul ödeme planları oluşturulmalıdır. Burada devletin gerekli önlemleri alarak, aksayan noktaları müdahale etmesini beklemekteyiz.
Sağlık sektöründe cihaz veya sarf malzeme yatırımı hangi kriterlere göre yapılmalıdır? Bu konuda tavsiyeleriniz nelerdir?
C. Sadrettin Dai: Medikal malzeme sektörü tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de hızlı büyümektedir. Yatırım yapılacak alanların doğru seçilip, fizibilitelerinin doğru yapılması büyük önem taşımaktadır. Yatırımda kalite, fiyat ve uzun vadeli maliyet analizleri gön önünde bulundurulmalıdır.
Sağlık sektöründe cihaz veya sarf malzeme alımında hekimin rolü nedir? Sizce nasıl olmalıdır?
Ekspomed, Labtek 2013 Fuarı Bıçakcılar açısından nasıl geçti? Bunun yanında dünya genelinde fuarlara katılıyor musunuz?
Ercüment Salih Bilgen: Medikal cihaz sektöründe son kullanıcı hemşire veya hekim gibi sağlık profesyonelleridir. Dolayısı ile bu kişilerin kendi uzmanlık alanları çerçevesinde ürünü inceleyip, deneyimleyip yorumlarını bildirmeleri son derece doğrudur. Diğer açıdan da alınacak malzemenin ekonomik açıdan uygun olup olmadığı denetleyecek mekanizmanın bulunması da doğaldır. En uygun sağlık profesyonellerinin kullanımına onay verdiği ürünlerin en uygun fiyata alınmasıdır. Ancak hekim bu ürün alınmalı dese de Kamu İhale Kanunu buna izin vermiyor. Dolayısıyla hekimin değil, Kamu İhale Kanunu’nun izin verdiği ürün alınıyor. Sağlıkta yapılan düzenlemeleri son derece olumlu karşılamaktayız. Bun-
Ercüment Salih Bilgen: Bıçakcılar, Almanya MEDICA, Dubai Arab Health ve İstanbul Ekspomed fuarlarına düzenli olarak katılım göstermektedir. Bunun yanında belirli kongrelerde de yer almaktayız. Uzun yıllardır Ekspomed fuarına katılmaktayız. Ekspomed bizim için hem son kullanıcılar hemde iş ortaklarımızla buluşmak için bir platform oluşturmaktadır. Önümüzdeki dönemde katıldığımız bu üç fuarda yer almaya devam edeceğiz.
Bıçakcılar’ın önümüzdeki döneme ilişkin planları ve hedefleri nelerdir? Türkiye ve dünyada bir markayla stratejik ortaklık veya birleşme gibi bir düşünceniz var mı?
İç pazardaki liderliğimizi daha da güçlendirmeyi hedefliyoruz. Aynı zamanda ihracat pazarlarında da gücümüz artırmayı planlıyoruz. 2013 yılı Bıçakcılar olarak medikal cihaz pazarındaki bulunurluğumuzu yeni ürünlerle destekleyeceğimiz ve etkimizi artıracağımız bir yıl olacak. Ayrıca üretim kapasitesini artırmak ve ArGe çalışmalarımızı ürün gamını genişleterek sürdürmek ana hedeflerimiz arasında. Bıçakcılar, aynı zamanda kalp ve damar cerrahisi, beyin cerrahisi konularında dünyanın önde gelen üreticilerinin Türkiye münhasır temsilciliğini de sürdürmektedir ve 2013 yılı bu alanlarda yeni ürünleri pazara sunacağımız ve işimizi geliştireceğimiz bir yıl olacak. Kuzey Afrika, Ortadoğu, Orta- Kuzey Amerika ve Körfez ülkeleri hedef pazarlarımız arasında yer alıyor. Yine Türki Cumhuriyetler de önemli ihracat pazarlarımız arasında. 2013 ve ilerisi yıllar için ihracat hedefimiz daha büyük ve bizi bu büyük hedefe ulaştıracak yapılanmamızı tamamladık. Orta ve uzun vade de bu yeni yapılanmayla beraber ihracatın toplam ciro içinde aldığı payı en az %50 artırmak olacaktır.
44 Haziran•2013
Aktüel
Güçlü, İyi Yönetilen Şirket ve Ürün Portföyü:
AbbVie AbbVie, başarılı bir ilaç şirketinin uzmanlığını ve istikrarını yenilikçi bir biyoteknoloji şirketinin ruhu ile birleştiriyor. •
AbbVie, ilaç geliştirme konusundaki 125 yıllık zengin geçmişiyle önde gelen bir biyoteknoloji şirketinin odağını ve tutkusunu uzun süredir yerleşik bir lider ilaç şirketinin uzmanlığı ve yapısıyla birleştiriyor. 170 ülkede hastalara hizmet sunan global bir şirket olan AbbVie, yaklaşık 18 milyar $ yıllık gelirleri ve uzun dönemli büyüme potansiyeline ek olarak şirketin geçmişindeki hissedar temettülerinin devamı ile hissedarlara yönelik değer oluşturma taahhüdü veriyor. Yeni oluşumu anlatan AbbVie Yönetim Kurulu Başkanı ve CEO Richard A Gonzalez “AbbVie’de inanılmaz bir portföyü, yeni ürün geliştirme aşamasında yer alan sağlam yeni ürün hattı ve büyümeyi sağlayacak hevesli çalışanları olan yeni bir şirket kurduk. Bu değerler ve durmaksızın inovasyona verdiğimiz odak ile hissedarlarımız için büyük bir değer oluşturmayı amaçlıyoruz” dedi.
Abbvie Türkiye Hedeflerini Paylaştı
AbbVie Türkiye Genel Müdürü Dr. Meten Hüsemoğlu’nun katıldığı bir basın toplantısıyla projelerini paylaştı. “AbbVie’nin bugün ve uzun dönemde gereken kaynakları sağlayabilecek bir finansal temeli, güçlü bir ürün portföyü ve araştırma aşamasında önemli yeni ürünleri bulunmaktadır” diyen Dr. Hüsemoğlu, “Dünya genelinde Ar-Ge ve üretim merkezimizle 170 ülkede hastalar hizmet götürmekteyiz” diye konuştu. Dr. Hüsemoğlu şöyle devam etti: “İlaç geliştirme konusunda 125 yıla dayan zengin geçmişimiz ile hem büyüyen hemde istikrarlı ilaçlardan oluşan geniş portföyümü ile pazarda lider bir donum elde etmiş durumdayız. Kas ve iskelek sistemi hastalıkları, sedef hastalığı, Crohn hastalığı, ülseratif kolit, prostat kanseri, RS virüsünün önlenmesi, böbrek hastalığı, anestezi, Parkinson hastalığı, anti viral tedaviler alanlarında ürünlerimiz bulunmaktadır. Başarımızın anahtarı ileri tedaviler kadar, hastaların hastalıklarını daha iyi yönetmelerine yardımcı olma amaçlı hasta programları ve birden fazla paylaşla kurulan ortaklıklardır Hastaların ihtiyaçlarını daha yakından anlayabilmek için hasta dernekleri ile global ve yerel projeler gerçekleştiriyoruz. Hastaların deneyimlerini an-
lamayı ve onlara en etkin çözümleri ulaştırmayı işimizin hedefine koyduk”
Güçlü, İyi Yönetilen Şirket ve Ürün Portföyü AbbVie, şirketin uzun dönemli karlılık ve büyüme hedeflerine ulaşması ve bilimsel keşiflerin hastalara erişmesi için becerilerini kanıtlamış deneyimli üst düzey yöneticiler tarafından yönetilmektedir. Benzersiz bir biyofarma şirketi olarak, AbbVie yarının tedavilerine odaklanan ilaçlardan oluşan geniş bir portföye dayalı yalın ve odaklanmış bir iş modelini benimsemektedir.
AbbVie’nin uzun vadeli büyümesi, yirmisi ileri evre klinik çalışmalarda olmak üzere, Hepatit C, Romatoid Artrit, Plak tipi Psoriasis, Multipl Skleroz,
46 Haziran•2013
Aktüel
çalışmalarında, hastalıkların gelecekte tedavi ediliş şekillerini kökten değiştirme potansiyeli en yüksek hedeflere odaklanmaktadır.
Alzheimer hastalığı, Parkinson hastalığı, Spondiloartropatiler, Multipl Miyelom ve Endometriyozis’in de dahil olduğu hastalıklara yönelik yeni keşiflere dayanmaktadır. AbbVie son yıllarda araştırma aşamasındaki bileşiklerinin sayısını üç misline çıkarmıştır. AbbVie yukarıda belirtilen ve araştırma aşamasındaki diğer ürünleri ile güçlü klinik performansı, hasta yararı ve ekonomik değeri olan tedaviler geliştirmektedir.
AbbVie, global Ar-Ge ve üretim merkezleri genelinde inovasyon için atik ve işbirlikçi bir yaklaşımı taahhüt etmektedir. Şirkette çalışan bilim adamları en çok umut vadeden bileşikleri laboratuvardan klinik çalışmalara geçirmek için patentli teknoloji ve metotlar kullanmaktadırlar. AbbVie, yeni keşiflerden oluşan araştırma aşamasını şirket içinden ve dışından oluşturmayı amaçlayan, işbirliğine dayalı bir araştırma modeliyle çalışmaktadır.
AbbVie ve İnovasyon
Yeni keşifler yapmak ve onları etkili ilaçlar halinde geliştirmek şirketin misyonu ve işinin temellerini oluşturmaktadır. AbbVie’nin araştırmaları, bu amaçlar doğrultusunda şirketin odak noktası olan ciddi hastalıkları derinlemesine öğrenmek, dünya genelinde hastaların, sağlık otoritelerinin ve düzenleyicilerin güncel gereksinmelerini dikkatle değerlendirmekle başlayan, hasta odaklı bir araştırma ve geliştirme yaklaşımıyla yönlendirilmektedir. Şirkette çalışan bilim adamları
Hastalara Odaklanma
AbbVie karmaşık ve çözülmemiş sağlık sorunlarına, özellikle de halen tüm sağlık giderlerinin yüzde 75’ine yol açan kronik hastalıklara yönelik özel ilaçlar geliştirmeye odaklanmaktadır. AbbVie ve çalışanları hastaları iyileştiren uzmanlık tedavileri geliştirerek, bu durumların sağlık ve ekonomi üstündeki uzun vadeli etkilerinin azaltılmasına yardımcı olmaktadır.
Geleceği Biçimlendirmek için Kendilerini İşlerine Adamış Çalışanlar
AbbVie‘nin dünya genelindeki 21 bin çalışanı kendilerini hastaların ihtiyaçlarını karşılamaya adamışlardır. Dünyanın en acil sağlık ihtiyaçlarına yönelik çözümler geliştirmek ve keşfetmek için gereken özgürlüğe, uzmanlığa ve beceriye sahiptirler. “AbbVie’de taahütümüz, Abbott’un 125 yıllık zengin mirasının üzerine inşa ederek, dünyanın en ciddi sağlık sorunlarına odaklanıp, insanların daha iyi ve daha sağlıklı bir yaşam sürmelerine yardımcı olmaktır,” diyen Gonzalez konuşmasını “ AbbVie’nin kalıcı mirasının ciddi sağlık ihtiyaçları olan hastalar için tedaviler bulmak olmasını amaçlıyoruz” şeklinde tamamladı.
48 Haziran•2013
Aktüel
Parmak İziyle Daha Hızlı
Hizmet
Sağlık hizmetlerinde kimlik sahteciligi tarihe karışıyor. Vatandaş parmak damar izi kontrolü uygulamasıyla sağlık hizmetini çok daha hızlı alacak. •
Sağlık sektöründe adil hizmet dağıtımının önünde en büyük engellerden biri olarak görülen “kimlik sahteciliği” artık son buluyor. Sosyal Güvenlik Kurumu bünyesinde sağlık hizmeti almak isteyen Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları 1 Eylül 2013 tarihinden itibaren uygulamaya geçecek olan Sosyal Güvenlik Kurumu Biyometrik Kimlik Doğrulama Projesi sayesinde eskisinden çok daha hızlı ve doğru hizmet alabilecekler. Projenin ayrıntılarının yanı sıra parmak damar izi doğrulamasının yapılmasını sağlayan, Türk mühendislerinin geliştirdiği BioPOS cihazı ve ilgili yazılımları da ilk kez Proline Bilişim’in 29-30 Mayıs tarihlerinde düzenlediği Uluslararası İstanbul Biyometri Konferansı 2013’te gün yüzüne çıktı.
Parmak Damar İzi Doğrulaması Nedir?
Parmak damar izi doğrulaması, her insanda benzersiz bir yapıya sahip olan parmak damarı izinin özel bir algoritma ile şifrelenip, Türk teknoloji şirketi Proline tarafından geliştirilen BioPOS cihazı ile analiz edilmesine dayanıyor. Vatandaşlar sağlık kuruluşlarına yapacakları ilk müracaatta danışma bankolarında kurulacak olan BioPOS cihazlarına parmak damar izlerini kaydettirerek sisteme dahil oluyorlar. Vatandaşların parmak damar izi belgeleri SGK merkezinde bulunan sunucularda kriptolu olarak saklanıyor. BioPOS cihazı sağlık hizmeti almaya gelen vatandaşların parmak damar izleri ile T.C. kimlik numaralarını eşleştiriyor ve hizmet almak isteyen vatandaşın kimliğini onaylıyor. Böylelikle haksız hizmet alımının önüne geçiliyor.
rinden kontrol yapılıyor ve bu da kimlik sahteciliği gibi durumların oluşmasına neden oluyordu. Parmak damar izi uygulamasıyla vatandaşın sağlık hizmetleri konusundaki en yaygın şikayetleri arasında yer alan hantallık ve dağılım adaletsizliği de tarihe karışıyor. Kullanımı son derece kolay olan çözümde vatandaş yalnızca bir kez parmak damar izi bilgisini paylaşarak geriye kalan
Daha Hızlı, Daha Doğru, Daha Güvenli Hizmet
Parmak damar izi doğrulamasından önce, sağlık hizmetlerinde yalnızca T.C. kimlik numarası üze-
50 Haziran•2013
Aktüel BioPOS cihazını geliştiren Proline’ın İcra Kurulu Başkanı Mehmet Doğanyiğit konuyla ilgili şu açıklamayı yapıyor: “Türkiye ve Türkiye’nin dahil olduğu bölgeye yönelik teknolojiler üreten, geliştiren ve sunan bir şirket olarak bu cihazı kendi Ar-Ge merkezimizde geliştirdik. Parmak damar izi çözümü hem hizmet alan hem de hizmet veren taraflar açısından son derece avantajlı bir çözüm olmanın yanında kimlik doğrulama sahteciliğinin önüne geçmenin de etkili bir yoludur. Parmak damar izi çözümü, damar izini paylaşan bireyin canlı olmasını gerektirir. Geleneksel parmak izi yaş itibarıyla geçerliliğini kaybedebilir. Oysa parmak damar izi uygulaması birey hayatta olduğu müddetçe güvenirliğini koruyan bir biyometrik kimlik doğrulama çözümüdür. Türk mühendislerinin geliştirdiği bir çözüm olması ile de ülkemizin teknoloji geliştirme alanında geldiği noktayı sergiler niteliktedir. Son derece başarılı olacağına inandığımız bu uygulamayı gelecekte dünyanın birçok ülkesinde uygulayabilecek uzmanlık ve kaynak kapasitesine de sahibiz. Bu çözüm ile ilgili, yaklaşık üç yıldır Proline Katar şirketimiz ile faaliyet gösterdiğimiz Katar ve bölge ülkelerinden talepler gelmeye başladı ve halen pilot uygulamalar yapmaktayız.”
ömrünün tamamında sağlık hizmeti alırken yalnızca BioPOS sensörüne parmağını okutarak kimliğini doğrulatıyor ve anında hizmet alıyor.
Türk Mühendisleri Geliştirdi
Parmak damar izi doğrulamasını gerçekleştiren BioPOS cihazı, Türk teknoloji şirketi Proline Bilişim’in Ar-Ge Merkezi tarafından geliştirildi. Kimlik mahremiyetini zedelemeyecek kullanım şartlarına yüzde yüz uyumlu olacak şekilde tasarlanan cihaz, Proline’ın sunduğu yerel ve hızlı destek avantajının yanı sıra rekabetçi fiyat anlayışıyla sağlık kuruluşları için de faydalar içeriyor.
Önemli Miktarda Tasarruf Sağlanacak
Parmak damar izi çözümü sayesinde sahtecilik ve usulsüzlüğün önüne geçileceği için sağlık hizmetleri daha etkin ve daha kaliteli bir şekilde vatandaşlara sunulacak. Böylelikle kayıp ve kaçaklar en aza indirilecek ve kamu harcamalarında önemli oranda tasarruf gerçekleştirilecek. Sağlık hizmetlerinde yapılacak bu tasarruf, kaynakların da farklı alanlara yönlendirilebilmesini sağlayacak.
52 Haziran•2013
Aktüel
Robotik Cerrahlar Ankara’da Buluştu Dünyaca ünlü cerrahların bir araya geldiği sempozyumda 6 adet canlı ameliyat yapıldı. Robotik cerrahi yöntemiyle yapılan ameliyatlardan ilki böbrek tümörü ameliyatı oldu •
Ankara Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde 2009 yılında başlayan robotik üroloji ameliyat sayısı 600’e ulaştı. Hastalar, robotik cerrahi yöntemiyle daha hızlı iyileşebildikleri gibi, risk faktörleri de en aza indiriliyor. Ankara Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde bu yıl ikincisi gerçekleştirilen ‘Robotik Üroloji Sempozyumu’na Türkiye’den ve dünyadan pek çok tanınmış cerrah katıldı. 6 adet canlı ameliyatın yapılacağı sempozyumun ilk cerrahi operasyonu, Montreal Üniversitesi Üroloji Bölümü’nden Prof. Dr. Kevin C. Zorn’un yaptığı böbrek tümörü ameliyatı oldu. Ameliyat robotik cerrahi yöntemiyle yapılarak, konferans salonundaki doktorlar tarafından canlı olarak izlendi.
Hızlı İyileşme Süresini Hızlandırıyor
Ameliyat süresinin 1 saat ile 3 saat arasında değiştiğini dile getiren Doç. Dr. Altınova, ameliyatın devlet tarafından tamamen karşılanmadığına işaret ederek, hastaların ameliyat için ayrıca para ödemeleri gerektiğini söyledi. Robotik cerrahi yönteminin hastalar açısından fayda sağladığına da dikkati çeken Doç. Dr. Serkan Altınova, “Küçük delikler açarak, ameliyatı kamera yardımıyla yapıyoruz. Dolayısıyla açık ameliyatta açtığımız 15-50 santimlik kesiler burada olmadığı için iyileşme süresi daha hızlı oluyor. Ayrıca hastanın ameliyat sonrası ağrısı daha düşük oluyor” şeklinde konuştu. Doç. Dr. Altınova, robot yönteminin çocuklarda da uygulanabildiğini söyleyerek, çocuklarda özellikle reflü denen geriye kaçışla ilgili ameliyatların robotla yapılabileceğine vurgu yaptı.
Robotik Cerrahi Yöntemi Uygulandı
Böbrek tümörü şikayetiyle ameliyatı gerçekleştirilen 60 yaşındaki hastaya, robotik cerrahi yöntemiyle müdahale edildi. Ameliyata giren Ankara Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi Üroloji Bölümü’nden Doç. Dr. Serkan Altınova, robotik cerrahi ameliyatlarının açık ameliyatlara göre daha avantajlı olduğunu ifade ederek, “Ameliyatı robotla yaptığımız zaman iyileşme süresi ve hastanede yatış süresi daha kısa oluyor. Ayrıca, görüntüyü ortalama 15 kat büyütebiliyoruz. Bu da bize anatomik yapıları daha iyi görebilmemizi sağladığı için daha az kanama olmasını sağlıyor” dedi.
54 Haziran•2013
Aktüel
Kanser Tedavisinde Kişiselleştirilmiş Radyoterapi Dönemi Başladı Prof. Dr. Mahmut Özşahin, tümörün yerini üç boyutlu olarak saptanmasını sağlayan görüntüleme teknolojisi sayesinde kişiye özel radyoterapi yapılmaya başlandığını belirterek, “Bu sayede sağlıklı dokulara en az zarar verilerek tümör öldürülüyor. Tedavide büyük başarı oranlarına ulaşıldığı klinik bulgularla saptandı. Ayrıca bu yöntemle hasta daha az acı çekiyor” dedi. • Dünyanın önde gelen radyasyon onkologları,
bert’den Prof. Dr. Eric Lartigau, İsviçre Lozan’da bulunan Centre Hospitalier Universitaire Vaudois’den Prof. Dr. Mahmut Özşahin’in konuşmacı olarak bulunduğu konferansta Prof. Dr. Ahmet Öber moderatörlük yaptı. Teknolojinin sunduğu yeni imkanlar sayesinde,
İstanbul Le Meridien Oteli’nde düzenlenen “Görüntü rehberliği olmaksızın radyoterapi halen mümkün mü?” başlıklı konferansta, uygulanan en son kanser tedavi yöntemlerini paylaştı. Fransa Lille’de bulunan Centre Oscar Lam-
56 Haziran•2013
Aktüel
dünya çapında kanser tedavisinde çarpıcı değişiklerin olduğunu ifade eden Prof. Dr. Mahmut Özşahin, “Tümörün yerini üç boyutlu olarak saptanmasını sağlayan görüntüleme teknolojisi sayesinde kişiye özel radyoterapi yapılmaya başlandı. Bu sayede sağlıklı dokulara en az zarar verilerek tümör öldürülüyor. Tedavide büyük başarı oranlarına ulaşıldığı klinik bulgularla saptandı. Ayrıca bu yöntemle hasta daha az acı çekiyor” dedi.
“Tedavi Olasılığı Düşük Kanser Tiplerinde De Etkili”
Prof.Dr.Lartigau, geçmiş yıllarda tedavi edilme oranları düşük olan bazı belli başlı kanser tiplerinin Tomoterapi gibi radyoterapide çığır açan üstün teknolojilerin ortaya çıkmasıyla değişebileceğini ve iyileşme oranlarının arttığını vurguladı. Prof.Lartigau radyoterapinin geleceğinin görüntüleme yöntemi doğrultusunda gelişeceğini belirterek, “Radyoterapi tedavisi sırasında birçok hastada, kilo kaybı veya tümör olan organın yapısı ve çalışma prensibi nedeniyle,
“Güdümlü Füze Mantığı”
Özşahin, “Bu tedavinin temsilcisi olarak görülen Helikal Tomoterapi tekniği ile, tedavi boyunca her aşamada görerek ve gerekirse tedavi planını otomatik olarak adapte edip adeta hedefini ve koordinatlarını bilen güdümlü bir füze mantığıyla sağlaması çeşitli klinik bulgularla desteklendi” diye konuştu.
“Türkiye’de 9 Hastanede Uygulanıyor”
Prof. Dr.Mahmut Özşahin, Helikal Tomoterapi yöntemiyle daha önceden çok riskli görülen ve yapılması zor olan tüm vücut ve “Kemik İliği” ışınlamalarının da önünün açıldığını ifade ederek, “Bu tedavi yöntemi, kemik iliğinde tümör yapıları bulunan veya kemik iliği nakli gerçekleştirilecek genç hastalara umut ışığı oluyor. Dünyada çok yeni bulunan bir tedavi yöntemi olmasına karşın, Helikal Tomoterapi tedavileri Türkiye’de de bu yıl itibari ile 9 hastanede yapılmaya başlanmasının mutluluğunu yaşıyoruz” dedi.
57 Haziran•2013
Aktüel ve adına “Pink Tomo” koyduğu Pembe Tomoterapi manasına gelen ve dünyadaki en son model teknolojik cihaz olan Tomo H serisinden de bahsetti. Bu cihaza Pink Tomo adını vermelerinin sebebini ise merkezlerindeki tüm meme kanseri ışınlamaları yapılacak kadınların IG-IMRT tekniğiyle bu cihazda ışınlanacağını için böyle bir uygulama yaptıklarını açıkladı. Lartigau, meme tedavilerinin aslında sanıldığından çok daha kompleks tedaviler olduğunu ve ileride çıkabilecek kalp rahatsızlıklarının önünü açtığını vurguladı. Lartigau, bu nedenle de bu tarz Meme tümörü olan hastaların Helikal IG-IMRT tedavi yöntemiyle sadece kendi “Pink Tomo”larında ışınlanabileceğinin Oscar Lambret kanser merkezi olarak karar verdiklerini açıkladı.
tümörün yeri günlük olarak değişebiliyor. Günlük görüntüleme imkanı sayesinde, yapılan tedavi planları da günlük olarak değiştirilebiliyor. İlk yapılan ışınlama planlarının, tedavi cihazı üzerinde çekilen günlük gerçek 3 boyutlu tomografi görüntülerinde herhangi bir kayma veya yer değiştirme söz konusu olduğu zamanlarda sağlıklı dokuları maksimum oranda koruyabilmek için var olan ışınlama planları yenilenebiliyor. Bu plan değişikliği olmadığı takdirde hasta tümörden çok sağlıklı dokunun ışınına maruz kalabiliyor. Hastalar gereğinden çok daha fazla acı çekiyor” diye konuştu.
Meme Kanserinde de Kişiye Özel Tedavi
Prof. Lartigau’nun kendi kliniğine yeni edindiği
58 Haziran•2013
Aktüel
Kompakt Çözüm MED-EL firması, koklear implantlar için ilk tek parça ses işlemcisini piyasaya sunuyor.
•
İşitme implantları sektörünün lideri MED-EL firması tarafından geliştirilen ve koklear implantlarda kullanılabilen yenilikçi RONDO Tek Parça ses işlemcisi piyasaya sunuldu. Bu yeni t işlemcide aktarıcı, kontrol ünitesi ve pil yuvası tek bir cihaz içinde birleştirilerek, koklear implantlar için dünyanın ilk Tek Parça ses işlemcisi olarak dikkati çekiyor. Cihaz, kafa üzerinde daha arkaya doğru konumlanmış olduğundan RONDO işlemci kulağın serbest kalmasını sağlıyor ve böylece yepyeni bir taşıma konforu sunuyor.
mel alıyor. Değişik ortam koşullarına göre cihazın ayarını otomatik olarak yapan Otomatik Ses Kontrolü özelliği ile sesin en küçük detaylarını sağlayarak işitmeyi zevkli kılan FineHearingTM teknolojisi gibi köklü fonksiyonlar RONDO® işlemcinin yüksek performans sunmasını mümkün kılıyor. İşlemci, diğer kulak arkası işlemcilerin aksine sadece tek bir parçadan oluştuğundan çok daha az bakım yapmayı gerektiriyor. RONDO® işlemcinin kompakt ölçüleri ise kullanımını kolaylaştıran diğer bir avantaj olarak ön plana çıkıyor.
Yenilikçi Tasarım, Köklü Teknoloji
MED-EL firmasının CEO’su Dr. Ingeborg Hochmair yeni geliştirilen ürünün piyasaya sunulmasından dolayı son derece mutlu ve heyecanlı olduklarını söyleyerek “Müşterilerimize sunduğumuz RONDO® işlemci ile koklear implantlarda kullanılan ses işlemcilerinde yepyeni bir işlemci kategorisi oluşturduğumuz için çok mutluyuz. Kİ kullanıcısının kulağı ilk kez serbest kalıyor, böylece taşıma konforu ve esneklik alanında yepyeni bir boyut açılmış oluyor. Kendini kanıtlamış olan MED-EL teknolojisi RONDO® işlemciyi yüksek performanslı ve güvenilir kılıyor” şeklinde konuşuyor.
Entegre tasarımı sayesinde RONDO® ses işlemcisinde ayrıca kulak kancası, aktarıcı ve kablo bulunmuyor. Bu nedenle kolayca saç altında gizli şekilde takılabiliyor. İşlemci, özellikle koklear implantın yanı sıra gözlük veya güneş gözlüğü kullananlar için ideal bir çözüm sağlıyor. Cihaz daha arkaya doğru konumlanmış olduğundan kulak serbest kalıyor. RONDO® işlemci kolaylıkla saç altında kullanılabiliyor ve sahip olduğu antrasit, gri, krem ve siyah gibi klasik renkler ile her türlü saç rengine, modeline ve dış görünüme uyum sağlıyor.
İşitme Kaybının Önüne Geçilebilir!
İşlemcinin yenilikçi tasarımı uzun yıllardan beri kendini kanıtlamış olan MED-EL teknolojisini te-
Dünyada 360 milyon kişi, yani toplam dünya nüfusunun yüzde 5’i hayatı zorlaştırıcı derecede duyma güçlüğü çekiyor. 2015’te dünya genelinde 700 milyondan fazla insanın en az 25 dB işitme kaybıyla yaşayacağı tahmin edilirken, bu kişilerin yüzde 80’i genelde düşük gelirli ülkelerde yaşıyor. İşitme yetisinin tümünü kaybetmemiş, kısmi işitme kaybı yaşayan kişilerde kullanılabilen EAS (Elektrik Akustik Stimülasyon) yöntemi, yaşam kalitesinde önemli derecede iyileşmenin yanı sıra kişinin mevcut işitme yetisini kaybetmemesini sağlıyor. İşitme güçlüğü genelde yaşlılıkla özdeşleştirilse de aslında bu güçlük sadece yaşlılara özgü bir durum değil. Dünya Sağlık Örgütü tüm dünyada 32 milyon çocukta duyma kaybı olduğunu bildiriyor. MED-EL’in yayımladığı "About Hearing and Telling" Raporu’na göre işitme kaybının özellikle çocuklarda uzun dönemli etkileri görülebiliyor. Çocuklar, ana dillerini anlayamamaları
60 Haziran•2013
Aktüel üyesi ülkeler arasında 1 milyon kişi başına 10 çocuk implantıyla Türkiye 2010 yılında İspanya, Almanya Danimarka’dan sonra 4. sırada yer almıştı. Türkiye’de halen her 1 milyondan 80 kişiye implant uygulanırken bunların 2/3‘ü çocuklardan oluşuyor.
EAS (Elektrik Akustik Stimülasyon) Yönteminde İşitme Yetisi Korunuyor
İşitme yetisini tamamen kaybetmemiş kişilerde uygulanan EAS (Elektrik Akustik Stimülasyon) koklear implantlarda mevcut yetinin korunması, çocuklarda ve gençlerde hem şimdi hem de ilerisi için önem taşıyor. EAS (Elektrik Akustik Stimülasyon), işitme kalıntısının da kullanılmasıyla üstün bir işitme kalitesi sağlıyor. Bu yöntemde, koklea adı verilen kulak salyangozu kanalı içerisine nazikçe yerleştirilen elektrotlar yumuşak ve esnek tasarımlarıyla işitme kalıntısının geleceğe yönelik olarak korunması için özel bir tasarıma sahip. Özel tasarımları sayesinde elektrotlar yerleştirilirken kokleanın doğal şeklini alıyor. Böylece kokleanın içine yerleştirilirken en az itici güç kullanılıyor. Çünkü fazla güç kullanımı, duymamıza yarayan hassas sinir dokularının ve diğer yapıların zarar görme riskini artırıyor. Sinir dokularının zarar görmemesi, tüm koklear implant uygulamalarında önem taşımakla beraber, özellikle hayatları boyunca birden çok implant operasyonu geçirecek olan gençlerde daha da fazla önem taşıyor.
veya ancak kısmen anlayabilmeleri neticesinde konuşmakta ve en çok ana dillerini öğrenmede güçlük çekiyorlar.
İşitme Kaybı Yenidoğanlarda En Yayın Görülen Sağlık Sorunu ABD’de yapılan çalışma ve araştırmalara göre, her 1.000 yenidoğandan 3’ü işitme engelli olarak dünyaya geliyor. Avrupa Koklear İmplant Kullanıcıları Derneği (EURO-CIU) üyesi ülkeler arasında bir milyon kişi başına 12 implantlıyla Almanya başı çekiyor. İkinci sırada Danimarka, ardından sırasıyla Lüksemburg, Türkiye, Avusturya, Norveç, İsviçre, İngiltere ve İsveç geliyorlar. EURO-CIU
62 Haziran•2013
Aktüel MED-EL Medical Electronics Kurucu ve CEO’su Ingeborg Hochmair şöyle konuşuyor: “Biz MED’EL’de hem genç, hem yaşlı, tüm bireylere yardımcı olmayı sorumluluğumuz addediyoruz. İşitme implantı işitme kaybı olan çocuklara konuşmayı öğrenme ve işiten yaşıtlarıyla beraber konuşulan dili anlama fırsatını sunmaktadır. Böylece çeşitli sosyal, ekonomik ve profesyonel fırsatlara kapıları açmaktadır. MED-EL’de bizler bu alanda öncü olarak sorumluluğumuzu son derece ciddiye alıyoruz. Dünyanın ilk mikro-elektronik çok kanallı koklear implantını 1977’de taktık. Bu cihazı yıllar süren yoğun araştırmalar sonrasında geliştirdik. Günümüzde MED-EL işitme kaybı olan insanlara en geniş dizi implantlı işitme çözümleri sunmaktadır ve kullanıcılarımızın yarıdan fazlası çocuklardır. Misyonumuz işitme kaybının üstesinden gelmek ve herkese işittikleri bir dünya sunmaktır.” Dünya çapında implant işitme cihazları sektörü lideri olan MED-EL, hastaların gelecekteki sağlıklarının en az şimdiki sağlıkları kadar önemli olduğuna inanıyor. Bu felsefeyle kokleanın narin yapısını korumak amacıyla mümkün olan en esnek ve en yumuşak elektrotları tasarlayan firma 100’den fazla ülkede insanların MED-EL ürünleri ile tekrar duyabilmesini sağlıyor.
derecede işitme yetisi korunmuştur. Bu ölçülebilir işitme yetisine işitme kalıntısı denilmektedir. İşitme kaybı yaşayan bu tip kişiler genellikle EAS için mükemmel adaylardır. İşitme kalıntısının korunması EAS adayları için hayati önem taşır çünkü mevcut işitme yetilerini kullanmalarını sağlar. Koklear implantlar işitme kaybına karşı çok etkili olsalar da işitme kalıntısından da faydalanılması üstün bir işitme kalitesi sağlar. Bu nedenle işitme kalıntısına sahip kişilerde uygulanan EAS prosedürlerinde mevcut yetinin korunması hem şimdi hem de ilerisi için önemlidir. İşitme kalıntısının korunması koklea içerisine nazikçe yerleştirilen bir elektrot dizisi ile desteklenir. MED-EL elektrotları yumuşak ve esnek tasarımlarıyla işitme kalıntısının korunması için özel olarak tasarlanmıştır. Özel tasarımları sayesinde elektrotlar yerleştirilirken kokleanın doğal şeklini alır. Böylece kokleanın içine yerleştirilirken çok az bir itici güç yeterli olur. Yüksek güç kullanımı, işitmemizde önemli işleve sahip hassas sinirdokuların ve diğer yapıların zarar görme riskini artırır.
İşitme Kalıntısının Korunmasının Önemi
Orta ve ileri derecede işitme kaybı olan kişilerde dahi, özellikle düşük frekanslarda ölçülebilir
Koklear İmplant Kullanıcıları İçin İşitme Kalıntısının Korunması
Çoğu durumda koklear implant adaylarının az da olsa işitme kalıntısı bulunmaktadır. Ancak EAS adaylarının aksine bundan faydalanmaları mümkün değildir. Buna rağmen işitme kalıntısının korunması önemini yitirmez, çünkü doğal yapıların hasar görüp görmediğini ölçmeye yarar. Sinirdokuların zarar görmemesini sağlamak tüm koklear implant uygulamalarında önemlidir. Özellikle hayatları boyunca birden çok implant operasyonu geçirecek olan gençlerde ise daha önemlidir. İster cihaz kullanımına yönelik, ister biyolojik, isterse ilaç kullanımıyla ilgili olsun, ilerideki müdahalelerin başarı yüzdesi daha az tahribata uğramış bir kokleada daha yüksektir.
64 Haziran•2013
Aktüel
3M’den Uluslararası Cilt Bütünlüğünü Koruma Semineri Dünya genelinde bir asrı aşkın süredir milyonlarca insanıaşam kalitesini artıran yenilikçi ürünler ve çözümler üreten 3M, sağlık sektörüne yönelik eğitim ve seminerlerde sektör profesyonellerini bir araya getirmeye devam ediyor
hasta güvenliği ve kalite geliştirmeye, cilt sağlığını etkileyen faktörlerden inkontinans ilişkili dermatitler ve yönetimine, basınç ülserlerinin önlenmesi ve bakımından ostomi bakımı ve yara çevresinin korunmasına kadar pek çok önemli konu başlığı ele alındı. Seminerde Acıbadem Sağlık Grubu Hemşirelik Hizmetleri Direktörü Uzman Saliha Koç, Kanada Western Ontorio Üniversitesi’nden Dr. Karen Campbell, Gazi Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Hemşirelik Bölüm Başkanı, Yara Ostomi İnkontinans Hemşireleri Derneği Başkanı Prof. Dr. Ayişe Karadağ ve 3M Uluslararası Klinik Eğitim Uzmanı Debra Thayer konuşmacı olarak yer aldı.
Hasta Güvenliği ve Bakım Kalitesi
•
3M Türkiye, Yara, Ostomi İnkontinans Hemşireleri Derneği ve Kamu Hastaneler Birliği’nin desteğiyle “Uluslararası Cilt Bütünlüğünü Koruma Semineri” düzenledi. Cilt bütünlüğünün önemine dikkati çekmek ve farkındalığı artırmak amacıyla gerçekleşen seminere Türkiye dâhil, Orta ve Doğu Avrupa, Ortadoğu ve Afrika bölgelerinden 14 farklı ülkeden gelen davetlilerin de yer aldığı 150’nin üzerindeki katılımcı yoğun ilgi gösterdi.
Seminerin ilk oturumunda Acıbadem Sağlık Grubu Hemşirelik Hizmetleri Direktörü Uzman Saliha Koç, cilt bütünlüğünün bozulmasının hasta güvenliği ve bakım kalitesine etkileri ile ekonomik etkisine ve neden olduğu ek sağlık problemlerine değindi. Basınç yaralarının sağlıkta üç milyondan fazla yetişkini etkileyen problemlerden biri olmaya devam ettiğini söyleyen Koç, basınç yaralarının önlenmesinin sadece hemşirelerin sorumluluğunda değil, tüm sağlık personelini kapsayan bir ekip işi olduğunun altını çizdi. Basınç yarası tedavisinin basınç yaralarını önlemekten 2,5 kat daha fazla maliyet gerektirdiğini ifade eden Saliha Koç, hemşirelerin öncelikli hedefinin yaraları önlemek olduğunu söyledi. Acıbadem Hastanesi olarak basınç yarasını önlemede prosedür revizyonuna gittiklerini, “Yara Komiteleri” kurduklarını ve personelin eğitimine önem verdiklerini açıkladı. 2008 yılından bu yana çalışana verdikleri eğitimlerin üç saatini yara eğitiminin oluşturduğunu aktardı.
Cilt Bütünlüğünün Korunmasında Hasta Güvenliği
İstanbul Limak Otel’de gerçekleşen ve açılış konuşmasını Kamu Hastaneler Birliği Genel Sekreteri Uzman Dr. Güven Bektemur’un yaptığı seminerde cilt bütünlüğünün korunmasından
Cilt Sağlığı ve Önemi
3M Uluslararası Klinik Eğitim Uzmanı Debra Thayer, derinin fonksiyonlarını anlatmakla başladığı konuşmasında cilt sağlığı ve önemine, yaşla birlikte meydana gelen ve aynı zamanda yüksek oranda neme maruz kalındığında cildin karşılaşabileceği sorunlara değindi. Hızla ilerleyen cilt biliminin ve cilt ile ilgili yapılan araştırmaların kendilerine referans olduğunu söyleyen
66 Haziran•2013
Aktüel inkontinans ilişkili dermatitlerin hastaların %36’sında görüldüğünü ancak uygun ürün kullanımı ve eğitimli personel ile vaka sayısında ciddi oranda düşüş sağlandığını ve yıllık maliyetin yarı yarıya azaldığını söyledi. İnkontinas ile ilişkili dermatitin yaygın ve önlenebilir olduğuna değinen Campbell, önleme ve tedavi protokollerinin önemine değindi.
Debra Thayer, cilt temizliğinin ve bakımının nem kontrolünün önemini vurguladı. Sürtünmeyle birlikte cildin ıslakken iki kat daha fazla hasar gördüğünü ve inflamasyona neden olduğunu söyleyen Thayer, basınç yaralarında özellikle hassas ciltlerde güçlü yapışkan kullanılan, nefes almayan bant ve pansuman malzemesi kullanımının deri hasarlarını artıran diğer faktörler olduğunu belirtti. Yara üzerinde sabun kullanmanın cildin pH değerini artırdığını ve temizleme bezlerinin sürtünmeye bağlı olarak hasara yol açabileceğini sözlerine ekleyen Debra Thayer, sabuna kıyasla sıvı temizleyicilerin, daha az sürtünmeden dolayı cildin pH dengesini bozmadığını ve enfeksiyon kontrolünde daha etkili olduğunu belirtti. İkinci oturumda tekrar söz alan Debra Thayer, ostomi bakımı ve yara çevresinin korunmasını anlattı. Temas ile gelişen dermatitleri, kolostomi ve ileostomili hastaların karşılaşabileceği sorunları ve bunların çözümüne yönelik önerileri paylaştı.
Maliyet Analizleri Farklılık gösteriyor
Ülkeden
Ülkeye
Gazi Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Hemşirelik Bölüm Başkanı, Yara Ostomi İnkontinans Hemşireleri Derneği Başkanı Prof. Dr. Ayişe Karadağ, basınç ülselerine ilişkin mitleri anlatarak konuşmasına başladı. Karadağ, genel kanının aksine bası yarasının hemşirenin yaptığı bakımın kötü olduğu anlamına gelmediğini, kullanılan ekipman ve hastane koşullarının da çok önemli faktörler olduğunu söyledi. Basınç ülserlerinin İngiltere’ye yıllık 750 milyon sterlin, ABD’ye 3 milyar dolar ve Hollanda’ya 89 milyon ila 1,9 milyar dolar arasında zarara sebep olduğunu belirten Ayişe Karadağ; önleme programları kapsamında yapılan maliyet analizlerinin ülkeden ülkeye farklılık göstermekle birlikte uzun vadede daha ucuz olduğunu ifade etti. Karadağ, basınç ülserlerinin önlenmesinde gerekli olan noktaları; cilt bakımı, riskin ve yaranın değerlendirmesi, iyi bir dokümantasyon, etkili bir tedavi planı ve multidisipliner bir yaklaşım ile hasta ihtiyaçlarının karşılanması olarak sıraladı. İngiltere’de hastaneye yatan hastaların ilk altı saat içinde risk değerlendirmesinin yapıldığını ve diğer gelişmekte olan ülkelerde bu sınırın 24 saate kadar çıktığını sözlerin ekleyen Prof. Dr. Ayişe Karadağ, basınç ülserlerinin birinci evrede teşhis edilmesinin önemini vurgulayarak dikkat edilmesi ve uygulanması gereken uygulamaları sıraladı.
Hasta Üzerindeki Etkileri
Kanada Western Ontorio Üniversitesi’nden Dr. Karen Campbell, inkontinans ilişkili dermatitlerin hastaya olan olumsuz etkilerini ve nasıl yönetilmesi gerektiğini, basınç yaralarının oluşumuna etkisini, önlenmesinin maliyete ve zamana olan katkısını kapsamlı bir şekilde anlattı. Campbell, dışkı ve idrarın perineal deriye teması sonucu oluşan iltihabi bir durum olan inkontinans ilişkili dermatitlerin araştırmalara göre önlenebilir olduğu ve asla göz ardı edilmemesi gerektiği bilgisini de paylaştı. Dr. Karen Campbell, inkontinans ilişkili dermatitler sonucunda ciltte çatlama olduğunu, yaşlı cildin pH dengesinin bozulduğunu ve derinin mantar enfeksiyonlarının gelişimine uygun hale geldiğini söyledi. Konuyla ilgili rakamsal verilere de yer veren Campbell,
68 Haziran•2013
Aktüel
Philips, Ingenia MR Sistemini Tanıttı Philips Sağlık, 23 – 25 Mayıs tarihleri arasında Ankara’da düzenlenen Türk Manyetik Rezonans Derneği’nin 18. Yıllık Toplantısı’nda bu alandaki ürünlerinden ilk dijital geniş bant MRI sistemi olan Ingenia MR’ı tanıttı. • Sağlığa sadece teknoloji açısından değil hasta-
lar ve sağlık profesyonelleri açısından yaklaşan Philips, ilk dijital geniş bant MRI sistemi olan Ingenia MR’ı Türk Manyetik Rezonans Derneği’nin 18. Yıllık Toplantısı’nda sağlık profesyonelleri ile buluşturdu. Ankara Sheraton Hotel & Convention Center’da düzenlenen toplantıda Philips’in Manyetik Rezonans alanında geliştirdiği kolaylıklar ve teknolojik çözümler sergilendi. Konu ile ilgili bilgi veren Philips Sağlık Türkiye Genel Müdürü Esen Tümer, “Imaging 2.0 konsepti içerisinde yer alan ve ilk geniş bant MRI sistemi olan Ingenia MR manyetik rezonans alanında fark yaratıyor. Entegrasyonu ve ortak çalışmayı temel alan Imaging 2.0 sistemi, has-
rü Esen Tümer,
Philips Sağlık Türkiye Genel Müdü
70 Haziran•2013
Aktüel ta odaklı yaklaşımı ve güvenliği ileri düzeylere taşıyarak klinik tedavi uzmanlarının bundan sadece birkaç yıl önce hayal bile edemeyeceği kolaylıklar sunuyor. Philips ile artık radyologlar güvenilir teşhis koymak ve bunu meslektaşlarıyla tartışmak için birçok farklı kaynaktan aldıkları bilgileri birleştirebiliyor ve böylece klinik karar alma sürecinin merkezinde yer alabiliyorlar. Bu tür bir ortak çalışma ve entegrasyona, hasta güvenliği ve konforundaki önemli ilerlemelerin eklenmesi ve bütün bunların radyologlara, mükemmel ekonomik avantajlar sağlayacak şekilde birleştirilmesi, görüntüleme alanında devrim yaratan bir konsept yaratıyor.” dedi.
Sinyal-Gürültü Oranında, Yüzde 40’a Kadar İyileşme
İlk dijital geniş bant MRI (manyetik rezonans görüntüleme) sistemi olan, Philips Ingenia MR sistemi; CE ve FDA belgesine sahip olup tüm dünyada satışa sunuluyor. Klinik tedavi uzmanları, yumuşak doku farklarını incelemek için uzun zamandır MRI sistemlerinin sağladığı olağanüstü özellikleri kullanıyor. Şimdiye kadar, tüm MRI sistemlerinde hasta görüntülerini oluşturmak için gereken sinyalleri almak ve işlemek için analog bileşenler kullanılıyordu. Ancak bu işlemlerde analog bileşenlerin kullanımı görüntü netliğinde ve kalitesinde üst seviyelere ulaşmayı kısıtlayan bir etken oldu. Ingenia MR sistemlerinde ise MRI teknolojisinde ilk kez hastaya en yakın radyo frekansı (RF) alıcı bobininde doğrudan dijital sinyal alma ve işleme tekniği kullanıldı. Sinyali doğrudan RF alıcı bobininde sayısallaştıran ve dijital bağlantıyı MRI tarama sürecinin tamamında koruyan Ingenia, sinyal-gürültü oranında yüzde 40’a kadar iyileşme sağlama kapasitesine sahiptir. Sinyal-gürültü oranının iyileştirilmesi, klinik tedavi uzmanlarının sinir ve kas-iskelet gibi geleneksel uygulamalar ile tüm vücut ve kardiyak gibi yeni gelişmekte olan uygulamalar dahil geniş yelpazedeki klinik prosedürler için daha kesin kararlar alabilmesine imkan tanıyan keskin bir görüntü netliği sağlıyor. Ingenia’nın dijital avantajları, analog tabanlı sistemlerin tipik tarama kısıtlamalarını da gideriyor. Az kanallı analog televizyonlardan sınırsız kanallı dijital geniş bant HD televizyonlara geçiş gibi, Ingenia’nın dijital sinyal alma ve iletme özelliği, kanal sayısına bağlı değil. Sabit kanallı analog sistemlerin aksine, kullanıcılar daha yüksek kanal sayısına ihtiyaç duyan yeni uygulamaları kolay ve uygun maliyetli bir şekilde ekleyebiliyor. Buna ek olarak, klinik bir prosedür için daha yüksek kanallı bir bobine ihtiyaç duyulursa Ingenia’nın kanal sayısına bağlı olmayan yapısı sayesinde MRI sisteminde pahalı donanım ve yazılım güncellemeleri gerekmeksizin tarama yapılabiliyor. Bu da hastanelere günümüzde ve gelecekte en ileri teknoloji uygulamaları kullanabilme esnekliği sağlıyor.
71 Haziran•2013
Aktüel
Liv Hospıtal İle Şişli Meslek Yüksekokulu’ndan İşbirliği İşbirliği kapsamında Şişli Meslek Yüksekokulu Sağlık Kurumları İşletmeciliği ve Yaşlı Bakımı programında okuyan 100 öğrenciye Liv Hospital’da staj imkanı sunulacak. •
Başkanı Mustafa Sarıgül, Liv Hospital ile yapılan işbirliğinden dolayı son derece mutlu olduklarını belirterek, “Geleceğimizi emanet edeceğimiz gençlerimizin hayata hazırlanırken kurumlardan böyle güzel destekler alması onları iş hayatında bir adım öne çıkarıyor. Okulda aldıkları teorik bilgilerin yanı sıra uygulama yapmaları aldıkları eğitimi pekiştirmelerini sağlıyor. Öğrencilerimize böyle bir imkân tanıdığı için Liv Hospital’a teşekkür ediyorum” dedi. Liv Hospital Genel Müdürü Meri İstiroti ise sağlık sektöründe deneyimin önemine dikkat çekerek, geleceğin sağlık profesyonellerine her zaman destek vereceklerini söyledi. İstiroti, sözlerine şöyle devam etti: “Sağlık Kurumları İşletmeciliği ve Yaşlı Bakımı programlarında okuyan öğrenciler, hastanemizde staj yaparken hem teorik bilgilerini güçlendirecek hem de bunları uygulama fırsatı bulacaklar. Şişli Meslek Yüksekokulu da bizim gibi çok genç bir kurum. Hep birlikte sektörümüzün geleceğini hazırlamak için çalışacağız.”
Şişli Meslek Yüksekokulu ile önemli bir işbirliğine imza atan Liv Hospital, proje kapsamında Sağlık Kurumları İşletmeciliği ve Yaşlı Bakımı programlarında okuyan 100 öğrenciye, staj imkanı sağlayacak. İşbirliği ile ilgili düzenlenen basın toplantısına İstanbul Şişli Meslek Yüksekokulu Mütevelli Heyet Başkanı Mustafa Sarıgül, Şişli Meslek Yüksekokulu Müdürü Prof. Dr. Aynur Aydın, Liv Hospital Genel Müdürü Meri İstiroti ile öğrenciler katıldı. Proje kapsamında staj görecek öğrenciler aynı zamanda Liv Hospital’ın uzman kadrosundan eğitim de alacak. Temmuz, Ağustos ve Eylül aylarını kapsayacak 3 aylık eğitimin sonunda öğrencilere sertifika verilecek. Stajı başarıyla tamamlayacak öğrenciler ise mezuniyet sonrasında Liv Hospital’da istihdam olanağı elde edecek.
Sağlık Profesyonellerine Her Zaman Destek
İstanbul Şişli Meslek Yüksekokulu Mütevelli Heyet
72 Haziran•2013
Aktüel
Kardiyoloji Cihazı Üreticilerine Ödül Bu yılki Ethica Ödülü aralarında Alvimedica’nın da bulunduğu kardiyoloji cihazı üreticilerine verildi.
• Avrupalı girişimsel kardiyologlar, bu yılın Ethi-
ca Ödülü’nü, aralarında Alvimedica’nın da yer aldığı ve hasta bakımına üstün katkılarda bulunan kardiyoloji cihazı üreticilerine verdi. Ödül töreni, Avrupa Perkütan Kardiyovasküler Girişimler Birliği’nin (EAPCI) yıllık toplantısı EuroPCR kapsamında 21 Mayıs’ta Paris’te yapıldı. Alvimedica CEO’su Cem Bozkurt, girişimsel kardiyoloji sektörüne verilen ödülü şöyle değerlendirdi: “Sektörümüz, ilgili paydaşlarla işbirliği halinde tüm dünyada kalp hastalarının ihtiyaçlarına yönelik çözümler geliştirme misyonuyla çalışmalarını yürütüyor. Son 30 yılda kardiyovasküler cihaz üretimi alanında yaşanan gelişmeler sayesinde hasta bakımında daha az invazif yöntemlere başvurulması ya da daha önce tedavi imkanı bulunmayan hastaların tedavi edilmesi mümkün oldu. Ayrıca, sağkalım ve yaşam kalitesi oranlarında önemli artış sağlandı. Sektör olarak kaydettiğimiz bu başarı çizgisiyle ödüle layık görülmekten büyük mutluluk ve gurur duyuyor;
Alvimedica CEO’su Cem Bozkurt
tüm sektörel paydaşlarımızı kutluyorum.” Yaklaşık 150 medikal teknoloji şirketinin dahil olduğu kardiyoloji cihazı sektörü, bilimadamları, mühendisler ve klinik tedavi uzmanlarını kap-
74 Haziran•2013
Aktüel Palmaz (2007), Frederich Mohr (2008), Bernard Meier (2009), Antonio Colombo (2010), Run-Lin Gao (2011) ve Martin Leon (2012).
sayan geniş bir kitleden oluşuyor. Avrupa’da Eucomed tarafından temsil edilen bu sektörün geliştirdiği cihazlar, tüm dünyada girişimsel kardiyoloji uygulamalarında kullanılıyor. Sektör, kardiyoloji alanındaki medikal ihtiyaçlara çözüm bulmak amacıyla sürekli araştırmalar yapıyor, yeni cihazlar geliştiriyor ve gerek verimliliği gerekse güvenliği artırmak için bu cihazları iyileştiriyor. Araştırmalara göre, 38 saniyede bir yeni bir medikal cihaz için patent başvurusunda bulunuluyor. Bir cihaz pazara sunulduktan ortalama 18-24 ay sonra yeni versiyonu çıkıyor.
Alvimedica
Stent ve stent uygulama sistemlerinde Türkiye’nin Ar-Ge lideri olan Alvimedica, 2007 yılında Danimarka ve İsveç’te yaşayan Türk iş ve bilimadamlarının yenilikçi ürünler geliştirmek amacıyla bir araya gelerek kurduğu bir girişimdir. Alvimedica, aynı yıl, kendi Ar-Ge’sinde geliştirdiği Ephesos STS ile Türkiye’nin ilk ve tek stent ve balon üreticisi Nemed Tıbbi Ürünler’i satın almıştır. İstanbul Çatalca’daki Trakya Serbest Bölgesi’nde yer alan 5.500 metrekarelik tesislerinde dünya standartlarında Ar-Ge’si ve Avrupa’nın en büyük 10.000 Class Clean Room (temiz oda) ortamı ile ülkemizin haklı gururu olan Alvimedica, günümüzde dünyanın 40’tan fazla ülkesinde doğrudan veya temsilcilikler aracılığıyla faaliyet göstermektedir. Türkiye’nin bu yenilikçi teknoloji markası, zengin ürün portföyü ile bu pazarların birçoğunda rekabet eden küresel ilk beş marka arasında yer almaktadır. Alvimedica, iş dünyası ve sivil toplum kuruluşları, çalışma hayatı ve meslek örgütleri arasında Birleşmiş Milletler güvencesi ve rehberliğinde hayata geçirilen Küresel İlkeler Sözleşmesi'ni imzalayarak Global Compact’a üye olmuştur. Ayrıca, dünyanın ilk ve tek devlet destekli markalaşma programı olan TURQUALITY® girişimine medikal sektöründen kabul edilmiş ilk ve tek firmadır.
EuroPCR nedir?
Avrupa Perkütan Kardiyovasküler Girişimler Birliği (EAPCI), her yıl EuroPCR toplantısında bir araya geliyor ve girişimsel kardiyoloji alanındaki gelişmeleri tartışıyor. Paris’te 12 bini aşkın katılımcıyla gerçekleşen ana toplantının yanı sıra Singapur, Londra, Dubai ve Cape Town’da da yıllık toplantılar yapılıyor.
Ethica Ödülü nedir?
Ethica Ödülü, her yıl EuroPCR Kurulu tarafından, girişimsel kardiyoloji alanına önemli katkılarda bulunan başarılı bireylere sunuluyor. İlk olarak 2001 yılında Valentin Fuster’a verilen ödülü sonraki yıllarda şu isimler aldı: Bernard De Bruyne ve Nico Pijls (2002), Alain Cribier ve Philipp Bonhoeffer (2003), Martin Kaltenbach (2004), SeungJung Park (2005), Renu Virmani (2006), Julio
76 Haziran•2013
Aktüel
Hipertansiyon Kongresi İstanbul’da Yapılacak Dünyanın en büyük ve önemli kongreleri arasında gösterilen “Dünya Hipertansiyon Kongresi”, 27 - 30 Haziran tarihlerinde Haliç Kongre Merkezi’nde yapılacak. • Dünya Hipertansiyon Kongresi, 27 - 30 Haziran
Akademik iletişim, know - how paylaşımı, sektörel gelişimin yatırımların önünü açması, nihayetinde ağızdan ağza tanıtım gücü yüksek turistlerin ağırlanması olarak bakıldığında sektörün değeri daha iyi anlaşılacaktır” dedi.
tarihlerinde Haliç Kongre Merkezi’nde düzenleniyor. 2 milyon Euro’ya mal olacak, yaklaşık 10 bin kişinin katılması beklenen ve 1000 kişiye istihdam sağlayacak olan Dünya Hipertansiyon Kongresi’nin cirosunun ise yaklaşık 20 milyon Euro’ya ulaşması bekleniyor.
Haliç Kongre Merkezi
16 bin m2’si açık alan olmak üzere 102 bin m2’lik bir alana kurulu olan Haliç Kongre Merkezi, deniz kenarına açılan ve gün ışığından yararlanan geniş galeri ve fuayeleri ile birbirine bağlanan dört ana bloğunda, 5 teknoloji harikası oditoryumun yanı sıra, 17 çok amaçlı toplantı salonu sunmaktadır. İstanbul’un deniz kıyısındaki tek kongre merkezi olan Haliç Kongre Merkezi, açık ve kapalı alanlarında toplam 20.000 kişiye varan ağırlama kapasitesine sahiptir. Haliç Kongre Merkezi, çok fonksiyonlu kullanım alanları, üstün teknik donanımı, zengin mutfağı ve misafirlerinin ihtiyaçlarına odaklı profesyonel ekibiyle, fuarlar, sergiler, kokteyller, gala yemekleri, düğün seremonileri, film galaları, şovlar, kültür ve sanat etkinlikleri gibi her türlü organizasyon için güçlü bir stratejik ortak ve İstanbul'un marka değerine yakışan etkinlikler için tercih edilen mekan olma özelliği taşımaktadır.
Hipertansiyonla Mücadele Derneği Başkanı ve Dünya Hipertansiyon Ligi Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. İstemihan Tengiz’e göre, çağımızın en önemli halk sağlığı sorunu olma özelliği taşıyan ve Türkiye’de her üç kişiden birinde görülen hipertansiyon hastalığı, ülkemizdeki tüm ölümlerin yüzde 25’inin de doğrudan sebebi. Tengiz; hipertansiyonun korkutucu bir sağlık sorunu haline gelmesinin önemli bir nedeni olarak; hastalığın toplum içindeki farkındalık durumunun azlığı olduğunu söylerken öncelikli amaçlarının ise bu konudaki bilinci artırmak olduğunu vurguluyor. Uluslararası etkinliklerin ülke ekonomisine katkısının özellikle dış ticaret gelirleri açısından büyük önem taşıdığına dikkat çeken Haliç Kongre Merkezi Genel Müdürü Handan Boyce, “Birçok ülke dış ticaret açığının kapanmasında turizm gelirlerinden yararlanmaktadır. Kongre turizmi olarak bakıldığında; katılımcı profilinin harcama gücü ve potansiyelinin yanı sıra kongrelerin şehre kazandırılması ve organize edilmeleri süreci bütününde farklı sektörlere önemli ekonomik etkileşimi olmaktadır. Bu sektöre salt ekonomik ve finansal kazanımlar açısından bakmamak lazım.
78 Haziran•2013
Aktüel
Göz Sağlığı Uzmanları Sempozyumda Buluştu “ACUVUE Eye Health Advisor Birinci Uluslararası Bilimsel Sempozyumu” 18-19 Mayıs tarihleri arasında Swiss Otel Grand Efes’te gerçekleştirildi. ilgili araştırma sonuçları, son teknolojik gelişmeler ve yakın gelecekte kontakt lens kullanıcılarına sunulacak yeni kolaylıklarla ilgili bilgiler değerlendirildi. Önceliği göz sağlığının korunması ve göz kusurlarının uygun bir şekilde düzeltilmesi olan Johnson& Johnson Vision Care’in ACUVUE Eye Health Advisor programı kapsamında düzenlenen “ACUVUE Eye Health Advisor Birinci Uluslararası Bilimsel Sempozyumu”na Prof. Nathan Efron (Avustralya), Philip Morgan (İngiltere), Prof. Dr. Christina N. Grupcheva (Bulgaristan), Anna Sulley (İngiltere), Jason J. Nichols (Amerika) ve Türkiye’den Prof. Dr. Ömür Gündüz, Prof. Dr. Altan Özcan, Doç. Dr. Koray Gümüş, Prof. Dr. Ahmet Özmen, Prof. Dr. Ayfer Kanpolat, Doç. Dr. Emrullah Taşındı, Prof. Dr. Nazan Erda gibi göz sağlığı ve kontakt lens alanlarının gelişmesine katkıda bulunan ve dünyaca tanınan bilim insanları araştırma ve deneyimlerini göz sağlığı uzmanlarıyla paylaştılar.
•
Göz sağlığı uzmanlarının bilgilerini artırma ve deneyimlerini zenginleştirmeyi amaçlayan “ACUVUE Eye Health Advisor Birinci Uluslararası Bilimsel Sempozyumu” bu yıl Türkiye’de ilk kez düzenlendi. Orta ve Doğu Avrupa’nın en büyük ve en önemli bilimsel toplantıları arasında sayılan sempozyum ilk olarak Moskova’da ve ardından Polonya, Avusturya, İsviçre’de gerçekleştirilmişti.
İhtiyacınıza Göre Lens Bulmak Mümkün Toplantıya Avusturalya’dan katılan, 700’ün üzerinde bilimsel yayında imzası ve 6 kitabı bulunan Prof. Nathan Efron, günümüz teknolojisinin sağladığı imkanlarla artık neredeyse herkes için uygun ve kişinin tam ihtiyacına yönelik lens çeşidinin mevcut olduğunu belirtti. Efron, göz sağlığını uzmanının hastayı tam olarak inceledikten ve ihtiyaçlarını da belirledikten sonra en uygun lensi önerebileceğini söyledi.
Göz Sağlığı Uzmanları Biraraya Geldi
Ülkemizde ilk kez bu yıl İzmir’de organize edilen “ACUVUE Eye Health Advisor”a Türkiye’nin 30’u aşkın kentinden konuk olan yaklaşık 350 göz sağlığı uzmanı, alanında dünya çapında tanınan bilim insanlarından son gelişmeleri dinleme fırsatı buldu. Amerika, Avusturalya, İngiltere ve Bulgaristan’ın yanı sıra Türkiye’den de konuşmacıların yer aldığı sempozyum sırasında kontakt lens ile
80 Haziran•2013
Aktüel
“Kendi Kanser İlacımızı Üretmemiz Lazım" "Ülkemizde kanser ilaçlarının temini ile ilgili bazı sıkıntılar yaşanabiliyor. Bazı ilaçlar ülkeye girerken fiyat politikalarından etkileniyor”
•
olumsuz etkileyen bir hastalık olarak biliriz. Son yıllarda kemoterapiye ek olarak monoklonal antikor dediğimiz tedavilerin birlikte kullanılmasıyla hastaların yaşam sürelerinde uzamalar oldu. Hastalığını kontrol ettiğimiz, tam yanıt aldığımız hasta sayısı önemli boyutta arttı. Hücrelerin habis davranmasına neden olan bazı enzim bozukluklarının tespit edilip, bu enzim bozukluklarına yol açan genetik unsurların da tespit edilip, hücrenin davranışını değiştirecek moleküller bulunuyor. Şu an çalışmalar devam ediyor, gelecekte birçok hasta diğer kan hastalıklarında da bu tedavilerden faydalanacak” diye konuştu.
Türk Hematoloji Derneği ve Kongre Başkanı Prof. Dr. Teoman Soysal, "Ülkemizde kanser ilaçlarının temini ile ilgili bazı sıkıntılar yaşanabiliyor. Bazı ilaçlar ülkeye girerken fiyat politikalarından etkileniyor. Kendi ilacımızı üretmemiz lazım" dedi. Türk Hematoloji Derneği tarafından düzenlenen ve uluslararası geniş katılımlı önemli bir marka olan 4. Uluslararası Lösemi-Lenfoma-Miyelom (LLM) Kongresi’nin basın toplantısı gerçekleştirildi. Toplantıda konuşan Türk Hematoloji Derneği ve Kongre Başkanı Prof. Dr. Teoman Soysal, “Kronik lösemilerin kronik miyeloid ve kronik lenfositik 2 türünün tedavilerinde büyük gelişmeler var. Bu iki tür erişkinlerin lösemilerinin yüzde 50’sini oluşturuyor. Kronik lenfositik lösemi, büyük ölçüde öncelikle yavaş seyreden sonradan hızlanan, hastanın ilerleyen dönemlerinde yaşamını
"Kanser İlaçlarında Dışa Bağımlıyız"
Türkiye’de konuşulan tüm kanser ilaçlarında yurt dışına bağımlı olunduğunu, bu bağımlılığın da problemler ortaya çıkarttığını söyleyen Prof. Dr.
82 Haziran•2013
Aktüel
yıllarda hematolojik kanserlerde belirgin kür oranlarının artması dikkat çekici. Özellikle lösemi, lenfoma gibi benzer hastalıklarda yoğun çabalarla kür oranları artmakta. Kür oranlarının artmasında ilaç endüstrisinin önemi var ama özellikle klinik araştırmalar çok önemli” dedi. Prof. Dr. Engert, “Hodgkin lenfomada sadece bir hematolog tedavi için yeterli değil. Multidisiplinel bir çalışma gerekiyor. Radyasyon onkologları, nükleer tıp, görüntüleme yöntemleri önemli. Hodgkin, kanserle arasında az görülen bir kanser tipi değil, sık görülüyor. Bilgi birikimlerinin hastalığın tedavisi ve hastalığın sağ kalım oranları açısından farklı ülkelerle paylaşımı çok önemsiyorum. Kemoterapi ve radyoterapi tedavileriyle her ne kadar sağ kalım oranları artsa da bu hastalık gençlerde daha fazla görüldüğü için uzun dönmede ortaya çıkabilecek yan etkilerinin azaltılması için birtakım çalışmalar yapılıyor” şeklinde konuştu.
Fahir Özkalemkaş, “Ülkemizde ilaçların temini ile ilgili bazı sıkıntılar yaşanabiliniyor. İlaç sıkıntısı tek taraflı basit bir sorun değil. Pahalı, yeni, eski, ucuz, nakli sırasından kullanılan ilaçlar var. Bu ilaçların hepsinden az temin edilebilen ya da temin edilemeyen ilaç grupları var. Bazı ilaçlar ülkeye girerken fiyat politikalarından etkileniyor. İlaç fiyat politikasındaki değişiklikler kısa vadede bazı çözümler getirebilir. Kendi ilacımızı, yerli ilaçları üretmemiz lazım. Hastaların tedavilerinin aksamamalarını, kürlerinin tam yapılmasını istiyoruz” ifadelerini kullandı.
"Yatak ve Hemşire Sayısı Artırılmalı"
Özellikle büyük şehirlerde hastaların yatak bulmada da sıkıntı yaşadığını, hastanelerde hemşire ve personel sayısının yetersiz olduğunu savunan Prof. Dr. Hale Ören, “Bilimsel olarak Türkiye geride olan bir ülke değil. Özellikle çocukluk kanserlerinde yüzde 80 oranına kadar iyileşme sağlanabiliyor. Fakat hastaların yatak sorunu bulunuyor. Bilindiği gibi enfeksiyon olmadan özel, daha iyi şartlarda tedavi edilmeli. Yatak sayısı uygun bir şekilde artırılmalı. Fakat sadece yatakla da bitmiyor. Personel ve hemşire eksikliğimiz de bulunuyor. Ne kadar hemşire olursa o kadar iyi bakım verilir. Bu sayılar artırılırsa sağ kalım sayısı daha fazla artacaktır” dedi.
Türk Hematoloji Derneği Genel Sekreteri Prof. Dr. Muzaffer Demir, “Yarısı yabancıların oluşturduğu 450 üzerinde katılımcı var. Ayrıca 25 farklı ülkeden 45 yabancı konuşmacı katıldı. Yurt dışına konuşmasını dinlemek için gittiğimiz konuşmacıları İstanbul’da misafir etmekten büyük mutluluk duyuyoruz. Kongre için artık yurtdışına çıkmamıza gerek yok. Genç meslektaşlar için, yurt dışına gidemeyenler için konuşmacıları buraya getiriyoruz. Diğer bir önemli unsur da ülkemizi, İstanbul’u tanıtma fırsatı yakalıyoruz” diye konuştu.
"Ülkelerarası Bilgi Paylaşımı Önemli"
Avrupa dışında da bir çok yabancı katılımcının olduğu kongreye Köln Üniversitesi Hastanesi’nden katılan Prof. Dr. Andreas Engert ise, “Son
84 Haziran•2013
Aktüel
AlluraClarity Üstün Kaliteli Görüntüleme Sistemi Philips tarafından geliştirilen ve görüntü kalitesinden taviz vermeden X-Ray ışınlarının miktarını yüzde 85’e kadar azaltan AlluraClarity, tıp dünyasında devrim niteliğinde atılan büyük bir adım olarak tıp tarihine geçiyor. •
Üstün Kaliteli Görüntüleme Sistemi
Sağlık ve iyi yaşam alanının lider şirketlerinden Philips, hasta ve doktorlar açısından devrim niteliğinde olan yeni üstün kaliteli görüntüleme sistemi AlluraClarity ile, görüntü kalitesinden ödün vermeden işlem sırasında maruz kalınan X-Ray ışınlarının dozunu yüzde 85’e kadar azaltarak tıp dünyasında çığır açan bir yaklaşım sunuyor. Türkiye’de 29-31 Haziran arasında düzenlenen Dünya Nörovasküler Konferansı’nda (WLNC) gerçekleştirilen ve uydu üzerinden Türkiye, Arjantin ve Chicago’dan canlı olarak yayınlanan ameliyatlarda kullanılan AlluraClarity, açık cerrahi işlem olmadan gerçekleştirilen anevrizma tedavilerinde hasta ve doktor güvenliği konusunda sunduğu yeniliklerle tıp dünyasında yeni bir girişime imza atıyor.
Tıp dünyası açısından büyük öneme sahip olan üstün kaliteli görüntüleme sistemleri, açık cerrahi işlemler olmadan yapılan tedavileri kolaylaştırırken, hastaların maruz kaldığı riski minimize ederek tedavi sonuçlarına da ciddi iyileşmeler kazandırıyor. Özellikle cerrahi işlem olmadan gerçekleştirilen anevrizma tedavilerinde, doktorların hastanın cildinden ötesini görüntüleyebilmesini sağlayan üstün kaliteli görüntüleme teknolojileri günümüzde daha çok gerekli hale geliyor. Philips tarafından geliştirilen ve görüntü kalitesinden taviz vermeden X-Ray ışınlarının miktarını yüzde 85’e kadar azaltan AlluraClarity, tıp dünyasında devrim niteliğinde atılan büyük bir adım olarak tıp tarihine geçiyor.
86 Haziran•2013
Aktüel Görüntü kalitesini olumsuz şekilde etkilemeden, X-Ray ışını dozunu önemli ölçüde azaltmak amaçlı olarak, röntgen tüpünden ekrana kadar görüntü üretme sürecinin her aşamasını iyileştiren gelişmiş teknoloji olan ClarityIQ ile donatılan AlluraClarity, bu konudaki klinik bilgileri dünyanın en iyi girişim uzmanlarının bilgileriyle birleştiriyor. Röntgen sistemindeki 500’den fazla bileşen ile, girişimsel röntgen işleminin neredeyse her türü için gerekli olan X-Ray ışını miktarını azaltabilecek şekilde geliştirilen AlluraClarity, sahip olduğu bu teknoloji ile görüntü oluşturmayan röntgen ışınını filtreleyerek, ışınların daha verimli kullanılmasını sağlıyor. Bu şekilde röntgen tüpü en optimal şekilde kullanılarak, tedavi sırasında çok daha az ışın yayılması sağlanıyor. Hasta güvenliği konusunda dev bir adım olarak nitelendirilen bu durum, röntgen ışınına maruz kalmaktan kaynaklanan komplikasyonların riskini de azaltıyor. Ayrıca, gün boyu işlem sırasında kaçınılmaz olarak ışına maruz kalan doktor ve klinisyenler için de güvenlik konusundaki endişeleri ortadan kaldırıyor.
güvenliği odaklı olmak üzere görüntü kalitesinden ödün vermeden geliştirdiğimiz bu cihaz ile tıp dünyasında yeni bir dönemin başlangıcına imza atmış bulunuyoruz” diye konuştu.
Royal Philips
Hollanda kökenli Royal Philips Electronics (NYSE: PHG, AEX: PHI) sağlık, aydınlatma ve tüketici ürünleri sektörlerinde sunduğu güncel yenilikler ile insanların yaşamlarını iyileştirmeye odaklı, çok amaçlı bir Sağlık ve İyi Yaşam şirketidir. Merkezi Hollanda'da bulunan Philips'in dünyada 100’den fazla ülkede toplam 116 bin çalışanı bulunmaktadır. 2012 yılında 24,8 milyar Euro tutarındaki satışlarıyla şirket, kalp sağlığı, akut bakım ve evde sağlık bakımı, enerji verimli aydınlatma çözümleri ve yeni aydınlatma uygulamaları ile erkek tıraş ve bakım ürünleri, ve ağız sağlığı ürünleri gibi kişisel sağlık ve bakım amaçlı yaşam tarzı ürünlerinde pazar öncülerin arasında yer almaktadır.
Tıp Tarihinde Yeni Bir Girişim
Türkiye’de ilk kez düzenlenen Dünya Nörovasküler Konferansı’nda (WLNC) gerçekleştirilen ameliyatlarda kullanılan AlluraClarity’nin tıp dünyasına getirdiği yeniliklerin altını çizen Philips Sağlık Türkiye Genel Müdürü Esen Tümer, “Açık cerrahi işlem olmadan gerçekleştirilen anevrizma tedavilerinde hasta ve doktor güvenliği konusunda sunduğu yeniliklerle tıp dünyasında yeni bir girişime imza attığımız AlluraClarity ile gerçekleştirilen bu ameliyatlar gösterdi ki, hasta ve doktor
88 Haziran•2013
Aktüel
Mitral Kapak Tamiri Hastanın Yaşam Kalitesini Artırıyor Kalp çarpıntısı, nefes darlığı gibi belirtilerle kendisini gösteren ve daha çok genç kadınlarda görülen mitral kapak problemlerinde artık kalp kapağı değiştirilmeden tamir edilerek hastanın yaşam kalitesi arttırılıyor. Kapağın değiştirilmeye gerek kalmadan tamir edilebildiğinin altını çiziyor. “İdeal kalp kapağı hastanın kendi kapağıdır. Ameliyattan ziyade önce hastanın kapağını tamir etmeye çalışmak, hem kapak değişimlerine göre hastanın ömrünü uzatan hem de hastayı, doktora bağımlılıktan kurtaran bir şey” diyen Doç. Dr. Cengiz Köksal, ateşli romatizmanın neden olduğu kireçlenmeler nedeniyle ateşli romatizmaya bağlı kapak problemlerinin ancak yüzde 20’sinin tamir edilebildiğini ifade ediyor. Ayrıca Köksal, Türkiye’de yüksek oranlarda olan kalp değişiminin azaltılarak kapağın nasıl tamir edileceğinin üzerine gidilmesi gerektiğini belirtiyor.
Doç. Dr. Cengiz Köksal
İdeal Kapak Hâlâ Yok
Hastanın kendi dokusu kullanılarak kapakta yapılan yenilenmeye ismini veren kapak tamirini, Doç. Dr. Cengiz Köksal kişiye özel giysi dikmeye benzetiyor. “Biz Koşuyolu Hastanesi olarak kardiyologundan cerrahına kadar mitral kapak konusunda uzman bir ekibiz ve her kapağa ‘Acaba biz bunu değiştirebilir miyiz?’ diye bakıyoruz. Çünkü kapak tamiri, kişiye özel giysi dikmeye benziyor. Hazır giyimde nasıl ölçüler tutmuyorsa, yapay kapağın da kendi kapağınız gibi olması mümkün değil” açıklamalarında bulunan Kartal Koşuyolu Yüksek İhtisas Eğitim ve Araştırma Hastanesi Kalp ve Damar Cerrahisi Eğitim Görevlisi Doç. Dr. Cengiz Köksal’a göre 60 yıldır kapak değiştirme ameliyatları yapılıyor olmasına rağmen hâlâ ideal kapağın bulunamadığına da dikkat çekiyor. Azerbaycan’dan Kırgızistan’dan gelen doktorlara mitral kapak tamiri konusunda eğitimlerin verildiği Kartal Koşuyolu Yüksek İhtisas Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde Temmuz 2012 tarihinden itibaren 40 kapak tamiri yapıldı.
•
Kalpte bulunan 4 kapakçıktan sol kulakçık ile sol karıncık arasında yer alan kapağa denilen mitral kapak, tıbbın en zorlandığı alanlardan biri olma özelliğini hâlâ koruyor. 1960’lerden bu yana yapılan mitral kapak ameliyatlarında hastalara ameliyatla metal ya da biyolojik olmak üzere 2 tür yapay kalp takılıyor. Ancak yapay kalp kapaklarının bazı dezavantajları bulunuyor. Kendi kapağı metal kapakla değiştirilen hasta, en başta infeksiyon riskiyle karşılaşmanın yanı sıra ömür boyu kan sulandırıcı ilaç kullanmak ve bu yüzden de ilacın dozunu ayarlamak için her 2 haftada bir kan testi yaptırmak zorunda kalıyor. Çünkü aksi halde metal kapak üzerinde pıhtı oturabiliyor ya da fazla ilaç alımında beyin kanamaları meydana gelebiliyor. Kan sulandırıcı ilaç kullanma zorunluluğu ise genç kadınların çocuk sahibi olmasını güçlendirirken, ağır işte çalışanları iş yaşamından uzaklaştırıyor. Diğer bir alternatif olan biyolojik kapakta ise kan sulandırıcı ilaç kullanma zorunluluğu ortaya kalkıyor. Ancak bu sefer de kapağın ömrü 12-13 yıl ile sınırlı olduğu için hastanın ikinci kez ameliyat olması gerekiyor.
Hastanın Ömrü Uzuyor
Anadolu Güney Genel Sekreterliği-Kartal Koşuyolu Yüksek İhtisas Eğitim ve Araştırma Hastanesi Kalp ve Damar Cerrahisi Eğitim Görevlisi Doç. Dr. Cengiz Köksal, daha çok genç kadınlarda görülen doğuştan gelen kalp kapağının çökmesi, çocukluk döneminde geçirilen ateşli romatizma ve yaşlılıkla birlikte dokunun zayıflaması sonucu ortaya çıkan mitral kapak problemlerinde artık yeni bir aşamaya geldiklerini söylüyor.
90 Haziran•2013
Aktüel
Ortadoğu Bölgesinin En Donanımlı Yanık Merkezi Türkiye’nin ilk yanık tedavi merkezi olan İstanbul Anadolu Güney Genel Sekreterliği- Dr. Lütfi Kırdar Kartal Eğitim ve Araştırma Hastanesi Yanık Tedavi Merkezi açıkladı: “Her yıl 6.500-7.000 çocuk, yanık tedavisine başvuruyor ve çocukların yüzde 80’i su ısıtıcılar ve çift katlı çaydanlıklar yüzünden yanıklara maruz kalıyor” •
Her gün ülkemizde onlarca insan, yanığa bağlı travmalar sebebiyle Anadolu Güney Genel Sekreterliği-Dr. Lütfi Kırdar Kartal Eğitim ve Araştırma Hastanesi Yanık Tedavi Merkezi’ne başvuruyor. Merkeze başvuranların yüzde 50’sini ise çocuklar oluşturuyor. Her gün 25-30 çocuk, kaynar su, alev yanıkları gibi çeşitli nedenlerle merkeze getiriliyor. Çocukların en az 2 veya 3’ünün merkeze yatması gerekecek orta ve ağır dereceli yanıklı olurken, yanık yoğun bakım ünitesine her hafta hayati tehlikesi olan 1-2 çocuk yanık hasta kabul ediliyor. Çocuklardaki yanık vakalarının yüzde 80’ini çift katlı çaydanlıklar oluştururken, geri kalan yüzde 20’i ise ütü, sobayla temas, ev yangınları sonucu oluşan alev yanıkları ile elektrik çarpması sonucu oluşan yanıklardır.
Dr. Hakan Ahmet Acar
ısıtıcının fişine çekecek şekilde çocukların kontrolsüz mutfağa girmesi büyük tehlike. Ayrıca kardeş kıskançlığı nedeniyle büyük çocuklar, kardeşlerini bilmeden yakarak zarar verebiliyorlar. Evlerimizin içinde yaygın olarak kullandığımız elektrikli ısıtıcılar, sobalar ve ütüler de çocuklar için ciddi tehditler oluşturuyor. Bu yüzden anne babaların çok dikkatli olması gerekiyor. Bu tarz tehdit oluşturan cihazları, çocukların erişemeyeceği yerlerde muhafaza etmeleri ve çocuklarını kontrol etmeleri şart” açıklamalarında bulundu.
Aileler Dikkatli Olmalı!
Yanık Tedavi Merkezi’nin Sorumlu Hekimi, Genel Cerrahi Uzmanı Op. Dr. Hakan Ahmet Acar, konuyla ilgili yaptığı açıklamada su ısıtıcıları ve çift katlı çaydanlıkları katil olarak adlandırdıklarını belirtti. Yanık Tedavi Merkezi’ne bir yıl içinde gelen 1.000 hastadan 500’ünün 3 yaşın altında ve üzerine çaydanlık devrilerek yanan çocuklar olduğunu ifade eden Op. Dr. Hakan Ahmet Acar, “Özellikle çift katlı çaydanlıkların salona getirilmesi ya da tezgah üstünde sıcak su dolu
Diş macunu ve yoğurttan uzak durun!
Çocuklarda yanıklar en fazla sıcak sıvıların cilde temasıyla yaşanıyor ve cildi yakan etkenin sıcaklığı ile temas süresi, oluşan yanığın ciddiyetini belirliyor. Kaynar sudan kaynaklanan yanıklarda oluşan hasarın derinliği, dökülen suyun sıcaklığına, miktarına, çocukların üzerindeki elbiselerin cinsine kadar birçok etkene bağlıdır. Fakat sıcak olan süt, çorba, yemek kızgın yağ gibi daha az akışkan sıvılar yanığa neden olursa, 3. derece olarak tabir edilen en derin yanıklara neden olabiliyor. Çocuklarda en çok ağız çevresi, çene, boyun, omuz başı, kol ve gövde ön yüzlerinde yanıkların gözlemlendiğini söyleyen Op. Dr.
92 Haziran•2013
Aktüel katından aldığımız greft’lerle yanığı iyileştirmeye çalışıyoruz.” diyen Op. Dr. Hakan Ahmet Acar, son günlerde ise popüler olan kök hücre teknolojilerini yanık tedavisinde kullanmaya başladıklarını belirtti.
Hakan Ahmet Acar, bunun nedenini ağıza doğru götürülen sıcak sıvının, çeneden aşağıya doğru gövdenin bir yanına dökülmesine bağlıyor. Op. Dr. Hakan Ahmet Acar, yanık müdahalelerinde yapılan en büyük hatanın ise yanığa maruz kalınan bölgeye diş macunu, biber salçası, balmumu, yumurta akı, buz, içeriği bilinmeyen pomatlar, süt ve yoğurt gibi maddelerin sürülmesi olduğunu belirterek “Bu tür hatalar çocuğun yaşamı için olumsuz sonuçlar doğurabilir. Ciltte yanık olduğunda, paniğe kapılmadan çocuğun üzerindeki elbiseleri, çocuğun yanmış cildine zarar vermeden hızlıca çıkartmak gerekiyor. Yanan bölge, soğuk akan çeşme suyunun altında 30 dakika yıkanmalı. Bu amaçla yapılmış ve eczanelerde satışa sunulan hidrojelli yanık örtülerinin kullanılmasını da tavsiye ediyoruz. Akabinde ise etkilenen bölgenin genişliğine göre vakit kaybetmeden, çocukların hekime ya da bir sağlık kuruluşuna getirilmesi gerekiyor” dedi.
Ortadoğu Bölgesinin En Donanımlı Yanık Merkezi
16 tek kişilik yanık servis odası, 6 yataklı yanık yoğun bakım ünitesi, 2 ameliyathanesi, fizik tedavi ünitesi, sterilizasyon ünitesi, 4 polikliniği ve konferans salonuyla yanık tedavisinde “Türkiye’nin ilk yanık tedavi merkezi” denilebilecek Anadolu Güney Genel Sekreterliği-Dr. Lütfi Kırdar Kartal Eğitim ve Araştırma Hastanesi Yanık Tedavi Merkezi, birçok ilki de içinde barındırıyor. Daha çok dalgıçların yaşadığı “vurgun hastalığı”, soba zehirlenmesi olarak bilinen “karbon monoksit zehirlenmesi”, diabet hastalığına bağlı olarak oluşan “kronik ayak yaraları”nda temel tedavi olarak kullanılan hiperbarik oksijen tedavisi, Yanık Tedavi Merkezi’nde de yanıkların hızla iyileşmesinde yararlı bulunduğu tercih ediliyor. Yanık Tedavi Merkezi’nin en önemli özelliklerinden biri de hasta tedavi gördüğü sürece, hastane infeksiyonlarına karşı hasta yakınları ziyaretlerini özel kabinlerde yapıyor ve hasta ile bir camekanın arkasından telefon aracılığıyla görüşebiliyorlar. Tüm steril şartların sağlandığı merkez, Doğu Avrupa, Balkanlar ve Ortadoğu bölgesinin en donanımlı yanık merkezi olma özelliğini taşıyor ve bu bölgelerden hasta kabul ediyor. Toplam 22 yatak kapasiteli merkezde teknolojinin son imkânlarının uygulanması yanı sıra, yanık konusunda eğitim almış doktorlar ve hemşireler görev yapıyor.
Kök Hücre, Yanık Tedavisinde de Kullanılıyor
Anadolu Güney Genel Sekreterliği-Dr. Lütfi Kırdar Kartal Eğitim ve Araştırma Merkezi Yanık Tedavi Merkezi’nde yapılan tedavilerde öncelikle yanığın vücutta ne kadar yer kapladığı ve yanığın derinliği tespit ediliyor. Bu doğrultuda vücudunun yüzde 10’u yanan çocuklar, yanık servisine yatırılıyor. Merkezde yanığın derecesine ve bölgesine göre tedavi yöntemleri seçiliyor. “2. derece yanıklarda açık ya da kapalı pansumanlar ve yanığı iyileştiren pomat ya da ürünler kullanıyoruz. Ama 3. derece ve deri olduğu gibi yanmışsa en fazla 48 saatte yanmış derilerin vücuttan debritman’larla uzaklaştırılmasını ve hastanın yanmamış sağlam derilerinin üst
94 Haziran•2013
Aktüel
Aliağa’da Sağlık Yatırımları Artıyor İzmir’in kuzeyinin sanayi ve ticaret merkezi Aliağa, sağlıkta yeni bir tesise kavuştu. •
Türkiye’nin en büyük sanayi ve ticaret kentlerinden Aliağa’da 70 bine ulaşan nüfusun sağlık ihtiyaçlarını karşılamak için yeni yatırımlar hizmete giriyor. Kentte, Aliağa Devlet Hastanesi’nin dışındaki ilk özel tam teşekküllü Tıp Merkezi Aliağa Kaymakamı İbrahim Keklik ve Aliağa Belediye Başkanı Turgut Oğuz tarafından hizmete açıldı.
Hizmet Başladı
Özel Aliağa Tıp Merkezi, İzmir Çanakkale Karayolu Aliağa geçişinde bulunan yerinde hizmete açıldı. Açılışa Aliağa Kaymakamı İbrahim Keklik, Aliağa Belediye Başkanı Turgut Oğuz, Cumhuriyet Başsavcısı Osman Bağlar, İlçe Emniyet Müdürü Hasan Tuğan başta olmak üzere ilçe protokol erkanı, doktorlar ve vatandaşlar katıldı. Açılışı yapılan Özel Aliağa Tıp Merkezi, 6 kat ve 2500 m2 kapalı alanda 14 kişilik hekim kadrosu ve 50 kişilik sağlık çalışanı ile bölgeye 7 gün 24 saat hizmet verecek.
“Büyüyen Aliağa İçin Sağlık Yatırımları Önemli”
Aliağa Belediye Başkanı Turgut Oğuz, hizmete açılan Özel Aliağa Tıp Merkezi’nin, kentteki sağlık hizmetlerinin daha etkin ve kaliteli sunulması için önemli bir işlevi olacağını söyledi. Aliağa Devlet Hastanesi’nin Aliağa ve Çevre köy, belde ve ilçelerden gelen hastalara sağlık hizmeti sunduğunu kaydeden Başkan Oğuz, “Her alanda yatırımların arttığı hızla büyüyen kentimizde sağlık alanında hizmet verecek bir tesisi hizmete açıyoruz. Bu tesis, Aliağa Devlet Hastanesinin yoğunluğunu ve iş yükünü de önemli ölçüde azaltacaktır. Sağlık hizmeti almak isteyen vatandaşlarımız için bu tesisin önemli bir işlevi olacak. Aliağamıza hayırlı olsun” dedi.
Dr. Ali Algül: Hayat, Sağlıkla Güzel
Tıp Merkezi Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Ali Algül, Poliklinik hizmetlerinin yanı sıra, bilgisayarlı tomografi, 4 boyutlu ultrason, renkli doppler, EMAR, kemik ölçüm cihazı, dijital mamografi, dijital röntgen ve tıbbi tahlil laboratuarıyla hizmet vereceklerini söyledi. Dr. Algül, “SGK, Emekli Sandığı, Bağkur, tüm özel sigorta ve bankalar ile anlaşmalıyız. Her yaştan hastamıza check up hizmeti veriyoruz. Hayat, Sağlıkla güzel. Aliağa’mıza sağlık hizmeti sunmaktan çok mutluyuz” dedi.
96 Haziran•2013
Aktüel
Teknokent Sağlık Sektörü’nde Aktif Rol Almak İstiyor Selçuk Üniversitesi (SÜ) Tıp Fakültesi tarafından organize edilen “Selçuk Teknoloji Transfer Ofisi (TTO)’nin Proje Tanıtım Toplantısı” yapıldı. • Başhekimlik Toplantı Salonu’nda düzenlenen
toplantıya Fakülte Dekanı Prof. Dr. Oktay Sarı ve Yardımcısı Prof. Dr. Duygu Fındık, Hastane Başhekimi Doç. Dr. Yaşar Şen, Konya Teknokent Yönetim Kurulu Başkanı ve Selçuk TTO Proje Yürütücüsü Prof. Dr. Bayram Sade ve öğretim üyeleri katıldı. Konya Teknokent Yönetim Kurulu Başkanı ve Selçuk TTO Proje Yürütücüsü Prof. Dr. Bayram Sade, Teknokent bünyesinde faaliyet gösteren TTO’ni tanıtarak, gerçekleştirdikleri çalışmaları anlattı. TÜBİTAK tarafından ilan edilen 1513-Teknoloji Transfer Ofisleri Destekleme Programı’nca projesi desteklenen 10 Teknoloji Transfer Ofisi’nden birisi olma başarısını gösterdiklerini belirtti. Prof. Dr. Sade, özellikle sağlık sektörüne de büyük katkı sağlamak istediklerini belirterek, “Sağlık sektörü bizim için çok önem arz eden bir sektördür. Üniversitemiz kampus içerisinde yer alan tıp fakültemiz de gerek hastalara hizmet anlamında gerekse eğitim ve araştırma faaliyetleri açısından çok önemli bir fakültemizdir. Buradan ortaya çıkacak projeleri dört gözle bekliyoruz. Tıpçılarımızla birlikte çalışarak sektöre katkı sağlayan projeler geliştirmek istiyoruz” dedi.
ma idaresi Başkanlığı’nın kurulması ile başlayan yeni yapılanma ile KOP bölgesi içinde yer alan Konya, Karaman, Niğde ve Aksaray illeri için kalkınma planlamaları ortak değerlendirilmektedir. KOP Üniversiteler Birliğinin kurulmuş olması da bu yaklaşımla uyum halindedir. Konya Teknokent bu illerde bulunan ilk Teknokent, Selçuk TTO tek teknoloji transfer ofisi olup, bu Teknokent ve teknoloji transfer ofisine bölgesel bir yapılanma sorumluluğu ve imkanı ortaya çıkarmıştır. Bu sorumluluk ve imkan kapsamında Selçuk TTO’nun şu ana kadar yürüttüğü faaliyetlerde tüm illerdeki sanayi kuruluşlarından ve üniversitelerdeki öğretim elemanlarından yararlanılmıştır” diye konuştu. Selçuk TTO’nun oluşturduğu Ar-Ge işbirlikleri sayesinde, üniversite bünyesindeki öğretim elemanları, Konya Teknokent firmalarında araştırmacı, danışman veya yönetici statüsünde, öğrencileri ise stajyer, yardımcı araştırmacı veya yazılımcı statüsünde istihdam edildiğini kaydeden Prof. Dr. Sade, “Bu gelişmeler sonucunda, bölgede önemli sayıda nitelikli araştırmacı ve yazılımcı yetiştirilmesine, üniversite öğretim elemanlarının konuları ile ilgili mesleki deneyiminin geliştirilmesine, üniversitelerdeki eğitim kalitesinin yükselmesine önemli katkılar sağladık” dedi. Konya Teknokent Müdür Yardımcısı Yeliz Erenler ise, proje hazırlama yapılacak aşamaları anlattı ve öğretim üyelerinin sorularını yanıtladı.
“Finansal Kaynak Akışı Sağladık”
Selçuk TTO’nun ürettiği projeler sayesinde bölgedeki firma ve kuruluşlara ulusal ve uluslararası destek programlarından önemli finansal kaynak akışı da sağlandığını hatırlatan Prof. Dr. Sade, “4 il ve 7 üniversiteye hitap etmekteyiz. KOP Kalkın-
98 Haziran•2013
Aktüel
İnegöl’e 5 Yıldızlı Hastane Milletvekili Hüseyin Şahin, 65 dönüm alan üzerine yapılan hastanenin 90 tane çift kişilik, 120 tane tek kişilik odaya sahip olacağını ve toplam yatak kapasitesinin 300 olacağını söyledi. • AK Parti Bursa milletvekilleri Hüseyin Şahin ve Be-
drettin Yıldırım, yapımı devam eden 300 yataklı İnegöl Devlet Hastanesi inşaatını inceledi. İnşaatı devam eden İnegöl Devlet Hastanesi yeni binasının bir süre önce hazırlanan örnek odasında açıklama yapan Milletvekili Hüseyin Şahin, 65 dönüm alan üzerine yapılan hastanenin 90 tane çift kişilik, 120 tane tek kişilik odaya sahip olacağını ve toplam yatak kapasitesinin 300 olacağını söyledi. Hastaneden hizmet alacakların sağlığına hızla kavuşması için her türlü detaya özen gösterildiğini ifade eden Milletvekili Hüseyin Şahin, hastalara sağlanacak konforun örnek odada net bir şekilde görüldüğünü ifade etti. Milletvekili Şahin, “Hastaların her ihtiyacına cevap verecek özellikteki yataklar, refakatçi koltukları, her hasta için ayrı ayrı dolaplar, buzdolabı, LCD TV, komedinler, telefonlar, hemşire çağrı butonları, doktor ve refakatçinin kullanabileceği ayrı lavabo, WC, banyo var. Odaların ısıtma soğutması merkezî sistemle yapılacak. Hasta odasının sıcaklığını kendisi ayarlayabilecek. İnegöl’e Avrupa standartlarına uygun bir hastane kazandırmak için çaba harcıyoruz. 5 yıldızlı otel derecesinde hasta odalarımız olacak ve depreme dayanıklı olacak” dedi.
inşaatın yaklaşık 1 yıl sonra tamamlanacağını belirterek, “Ardından ameliyathaneler tefriş edilip diğer teknik cihazlar temin edilecek. Sağlık Bakanlığı yeni binanın 2015 yılı başlarında hizmete açılması yönünde hedef belirledi. Bölge milletvekilleri olarak biz de çalışmaları ve süreci yakından takip ediyoruz ve olası aksaklıklarda devreye girerek çözüm üretiyoruz” dedi. AK Parti Bursa Milletvekili Bedrettin Yıldırım da, İnegöl’ün ekonomik açıdan gelişmiş önemli bir üretim merkezi olduğunu belirterek, “Nüfusu 200 bini geçen İnegöl’e 5 yıldızlı oteli aratmayacak bu hastanenin yapılmasında emeği geçenleri kutluyorum. AK parti iktidarında sağlık alanında gelinen nokta ortada” şeklinde konuştu.
Hedef 2015’te Hizmete Açılması
Hastane inşaatında kaba inşaat çalışmalarının yanında bir yandan da ince işçiliklerinde devam ettiğini söyleyen Milletvekili Hüseyin Şahin,
100 Haziran•2013
Aktüel
Dünyagöz 2014’de Borsaya Açılacak Hastane Sayısını 30’a Çıkaracak Dünyagöz yabancı ortağından ayrıldı. Bütün hisselerinin artık tek sahibi olan Dünyagöz, yeni yatırımlarına hız verdi •
Dünyagöz Hastaneler Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Eray Kapıcıoğlu, 2014 yılının ilk çeyreğinde borsaya açılmak istediklerini söyledi. Eray Kapıcıoğlu, Dünyagöz Hastaneler Grubu olarak bugün 14’ü yurtiçi, 4’ü ise yurtdışında olmak üzere toplam 18 noktada hizmet verdiklerini belirterek, “2015, 2016 ve 2017 yılları içerisinde her yıl, biri yurtdışı olmak üzere 4’er yeni yatırımla toplam 12 hastaneyi daha grubumuza katmış olacağız. Böylece 30 noktada hastalarımıza hizmet vereceğiz” dedi. Dünyagöz Kuveytli ortağı NBK Capital ile yollarını ayırdı. Dünyanın en büyük göz hastaneler zinciri Dünyagöz Hastaneler Grubu’nun Yönetim Kurulu Başkanı Eray Kapıcıoğlu, artık yollarına tek başlarına devam edeceklerini söyledi. Dünyagöz Etiler’de bugün bir basın toplantısı düzenleyen Eray Kapıcıoğlu, yabancı yatırımcı ile olan süreci, Dünyagöz’ün yeni yatırımlarını ve yol haritasını açıkladı. 2010 yılı Mayıs ayında NBK Capital ile büyüme planlarına dayalı olarak yüzde 30 oranında bir ortaklık yaptıklarını belirten Eray Kapıcıoğlu, “Biliyorsunuz ki yatırım fonları 3 veya 5 yıl gibi belli bir süre için şirketlere ortak olarak girmektedir. NBK Capital ile ortaklık anlaşmamızda bulunan 3 yıllık süre doldu ve his-
seleri geri alarak ortaklığımızı sonlandırdık. Artık yolumuza tek başımıza devam edeceğiz” diye konuştu.
102 Haziran•2013
Aktüel eye devam edeceğiz. 2015, 2016 ve 2017 yılları içerisinde her yıl biri yurtdışı olmak üzere 4’er yeni yatırımla toplam 12 hastaneyi daha grubumuza katmış olacağız” diye konuştu.
Yol Haritamızda Borsaya Açılmak Var
Eray Kapıcıoğlu, NBK Capital ile ortaklıkları süresince Adana, Samsun, Bursa, Gaziantep hastanelerinin yanı sıra Avrupa’daki ilk Türk sağlık yatırımı olan Dünyagöz Frankfurt’u hizmete açtıklarını ifade ederek, “Dünyagöz’ün bundan sonraki yol haritasında borsaya açılmak var. 2014 yılı ilk çeyreğinde borsaya açılmak üzere çalışmalarımız devam etmektedir” dedi.
Yılda 500 Bin Hastaya Hizmet Veriyor
Eray Kapıcıoğlu, Dünyagöz Hastaneler Grubu’nun 1996 yılında Türkiye’nin ilk branş hastanesi olarak kurulduğunu hatırlatarak, şunları söyledi: “O günden bu güne sürekli yatırımlara devam ederek bugün Türkiye’de 8 ayrı ilde 14 ve Avrupa’da 4 ayrı şehirde toplam 18 ayrı noktada hizmet vermekteyiz. Bugün 2000’e yakın çalışanımız ve 200’ün üzerinde göz hekimi kadromuzla, 55 bini 107 farklı ülkeden gelen yabancılar olmakla birlikte yılda 500 bine yakın hastaya gözün tüm branşlarında 7 gün 24 saat hizmet vermekteyiz. Sahip olduğumuz günlük 5 bin muayene ve 600 ameliyat kapasitesiyle bugün dünyanın en büyük göz hastaneleri zinciri konumundayız.”
Yurtiçi Ve Yurtdışında 3 Yılda 12 Yeni Hastane
Eray Kapıcıoğlu, şuan arsaları alınmış ve proje çalışmaları biten Kayseri, Konya, İzmir, Erzincan, Mersin, Gaziantep hastanelerinin 2014 ilk çeyreğinde açmak üzere çalışmaların hızla devam ettiğini vurgulayarak, “Diğer yandan yine 2014 yılı içinde Almanya’da ikinci hastanemizi, Londra ve Moskova’da ilk Dünyagöz’leri hizmete açarak, yurtdışı Dünyagöz zincirini de büyütm-
103 Haziran•2013
Aktüel
Alaşehir Devlet Hastanesi Yeni Binasında Hizmete Başlıyor Alaşehir’in 200 Yataklı Yeni Devlet Hastanesi’ni Başbakan Recep Tayyip Erdoğan açacak. •
Alaşehir’e yeni yapılan Devlet Hastanesi, 27 Mayıs tarihinden itibaren yeni binasında hizmet vermeye başlayacak. Hastanenin resmi açılışını önümüzdeki günlerde Başbakan Recep Tayip Erdoğan yapacak. 200 yataklı yeni hastanede hizmet başladıktan sonra, eski hastanede de vatandaşların mağdur olmamaları ve taşınmayı öğrenmeleri için bazı ünitelerin 10 gün süreyle hizmet vereceği belirtildi.
200 Yataklı Yeni Hastane
Alaşehir Devlet Hastanesi Hastane Yöneticisi ve Başhekim Op. Dr. Aydın Er, "200 yataklı yeni hastanemiz 40 dönüm üzerinde 38 bin 800 metrekarelik kapalı alana sahip. Hastanemiz 200 hasta yatağı ve 27 yoğun bakım yatağı ile 227 yataklıdır. 50'si çift yataklı, 100 tanesi tek yataklıdır. Ayrıca her serviste suit oda bulunuyor. 9 ameliyat salonu,16 ünitelik diyaliz salonu bulunmaktadır. 16 adet 2. basamak üst sınıf yoğun bakım yatağı, 6 adet 1. basamak orta sınıf yoğun bakım yatağı vardır. Burası çağın gereklerine uygun projelendirilmiş, depreme dayanıklı, estetik, sağlam bir sağlık kalesidir. AK Parti MKYK üyesi ve Manisa Milletvekili Hüseyin Tanrıverdi, haziran ortasına doğru Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın hastanemizi açacağını müjdeledi. Alaşehir ve çevre halkı büyük ve modern bir hastaneye kavuştu. 25-26 Mayıs günleri hastanemizi taşıyacağız ve 27 Mayıs günü yeni hastanemizde hizmete başlayacağız" dedi.
Alaşehir Devlet Hastanesi Hastane Yöneticisi ve Başhekim Op. Dr. Aydın Er
aylarında pazartesi günleri bakılan hasta sayısı bin 900 civarına ulaşmıştır. Bakılan hasta adetimiz iki kat arttı. Hastanenin geliri 950 bin TL’den, 1 milyon 450 bin TL rakamına ulaştı. Hastanemizde çalışan personelimizin döner sermaye geliri da yükseldi. Hastanenin karne puanı 2 basamak yükselmiştir. Sevk oranımız düşmüştür. Hasta memnuniyetimiz artmıştır. İnşallah yeni doktor arkadaşlarımız görevlerine başladıktan sonra hasta memnuniyetimiz daha da artacaktır." Alaşehir Devlet Hastanesi Başhekimi Opr. Dr. Aydın Er, yeni binaya taşınma sırasında bazı aksaklıkların olabileceğini de ifade ederek, "Elbette taşınma esnasında her ne kadar biz tedbirimizi alsak da hizmette bir miktar aksaklıklar olacaktır. Bunun mazur görülmesini isterim. Her iki hastanede de acil servis, ameliyathane ve doğumhane faal olacak. Taşınma tamamlanınca hizmet ağırlığı yeni hastaneye kaydırılacaktır. Taşındığımızı bilmeden telaşla eski hastaneye gelen hastalarımızın mağdur olmaması için 10 gün boyunca eski hastanemizde bir adet ambulans 24 saat boyunca hastalarımızı karşılayacak, ilk müdahalelerini yapacak ve yeni hastaneye transferlerini sağlayacak" dedi. Opr. Dr. Aydın Er, yeni hastanenin yapımında emeği geçenlere de teşekkür etti.
Doktor Eksiği Giderilecek
Opr. Dr. Er, ayrıca müjdeli haberler de aldığını belirterek, "Milletvekili Hüseyin Tanrıverdi ve Sağlık Bakanlığı Personel Daire Başkanlığı'ndan aldığımız müjdeli habere göre, hastanenin doktor eksiğinin giderilmesi amacıyla 6 uzman ve 2 pratisyen hekim kadrosu açıldı. Bunlar Genel Cerrahi, Göz Hastalıkları, Kulak Burun Boğaz Hastalıkları, İç Hastalıkları, Fizik Tedavi, Radyoloji ve 2 acil servis doktorudur" diye konuştu. Başhekim Aydın Er, sözlerine şöyle devam etti: ’’2 Kasım 2012 tarihinde Alaşehir Devlet Hastanesi'ne Hastane Yöneticisi ve Başhekim olarak atandığımda, pazartesi günleri bakılan hasta sayısı 900 - 1100 civarındaydı. Nisan - Mayıs
104 Haziran•2013
Aktüel
Dentistanbul’un Hizmet Kalitesi İkiye Katlandı Türkiye’de ilk kez bir diş hastanesi uluslararası hastaların tedavilerinde yüksek kaliteli hizmet vermek amacıyla oluşturulan TEMOS (Quality in International Dental Care) “Uluslararası Ağız ve Diş Sağlığı Bakımında Kalite” belgesini almaya hak kazandı. •
dukları uluslararası hasta hizmetlerine göre dünya çapında değerlendiren ve belgelendiren tek sertifikasyon kuruluşu olması nedeniyle sağlık turizminde önemli bir yere sahip olduğuna değinen TEMOS GMBH Yönetim Direktörü Dr. Claudia Mika, “Asistan hizmetleri ve seyahat sağlık sigortası sunan firmalar gibi çeşitli kuruluşların da katılımıyla oluşturulan TEMOS kriterleri kapsamında tıbbi ve tıbbi olmayan servislerin geçerliliğini denetliyor ve belgelendiriyoruz. Böylece hastalar yurtdışındaki tedavilerinin öncesi ve sonrasındaki her aşamanın kalitesinden emin olabiliyor. Özellikle ağız ve diş sağlığı tedavileri gibi uzun süreli kontrol gerektirebilen tedaviler için bu önemli bir konu.” dedi.
Aachen Üniversitesi ile Alman Havacılık ve Uzay Kurumu önderliğinde oluşturulan bağımsız kalite akreditasyon kuruluşu TEMOS’un denetimlerini başarıyla geçen Türkiye’nin ilk özel diş hastanesi Dentistanbul, “Uluslararası Ağız ve Diş Sağlığı Bakımında Kalite” belgesinin sahibi oldu. Tüm dünyada sadece etkin kalite yönetim sistemlerine sahip sağlık kuruluşlarının başvuru yapabildiği TEMOS sertifikasına sahip Türkiye’de ilk özel diş hastanesi olmaktan büyük gurur duyduklarını belirten Dentistanbul Genel Müdürü Dt. Gökhan Yüksel ise, “Hekimlerin sahip oldukları belgeler, sunulan tedavinin kalitesi ve enfeksiyon riskinin tamamen ortadan kaldırılması gibi birçok önemli kriterde uluslararası hizmet kalitemizin sembolü olan TEMOS belgesi sayesinde ağız ve diş sağlığı amacıyla yurtdışına çıkmayı planlayan hastalar için Türkiye daha cazip bir yer olacak” dedi.
Tedavilerin Yarıda Kalması Engelleniyor
TEMOS kriterleri kapsamında uluslararası hastalara verilen hizmetlerin hem tek tek hem de birbirlerine uyumluluğu çerçevesinde incelendiğine değinen Dentistanbul Genel Müdürü Dt. Gökhan Yüksel, “Hastaların sadece tedavisiyle değil, uçak biletlerinin ayarlanmasından konaklamalarına, tedavi öncesi hizmetlerden ülkelerine döndüklerinde yapacakları kontrol amaçlı doktor ziyaretlerine kadar tüm hizmetleriyle ilgileniyoruz. Tedavinin her aşamasını dijital olarak uluslararası standartlarda kayıt altına alıyoruz ve yurtdışındaki partner klinikler sayesinde hastalarımızın ülkelerine döndüklerinde ihtiyaç duyabilecekleri tedavi sonrası desteği güvenle almalarını sağlıyoruz. Böylece hastalarımız tedavileri tamamlanmadan ülkelerine dönseler bile burada tedavilerine devam edebiliyorlar.” dedi.
Türkiye Sağlık Turizminde Bir Adım Öne Geçiyor
TEMOS’un Türkiye’de ilk kez Dentistanbul’a verildiğinin önemle altını çizen Dentistanbul Kalite Eğitim Müdürü Sibel Gönülsüz “Türkiye’de yurtdışından akreditasyon belgesi alan bir çok özel hastane olmasına rağmen Diş Hastanelerinde akredite olan henüz yok. Ancak dört Diş Hastanesi içinde TEMOS belgesi ilk defa Dentistanbul’a verildi. Bunun sebebi, yıllardır özenle kurulan kalite yönetim sistemi ve çalışanların sürekli eğitim ile çalışmalara dahil edilmesinin bir sonucudur” dedi. TEMOS’un sağlık kuruluşlarını sun-
106 Haziran•2013
Aktüel
Özel Tekden Hastanesi Yeni Yerine Taşındı 45 sağlık personeli, 117 idari ve diğer personeli ile Özel Tekden Hastanesi, yeni binasında hizmete başladı. • Denizli’de faaliyet gösteren ve bir süre önce
yeni binasına taşınan Özel Tekden Hastanesi, 45 sağlık personeli, 117 idari ve diğer personelle hizmet veriyor. Denizli’de faaliyet gösteren Özel Tekden Hastanesi Başhekimi Uzman Dr. Yusuf Polat ve Hastane Genel Müdür Yardımcısı Cemal Işık basın toplantısı düzenledi.
yeti kadar hasta yakınlarının da rahatlığı göz önünde bulundurulmuştur. 15 bin 500 metrekare kapalı alan üzerine kurulu Hastaneye gelen hastalarına otel konforunda hizmet vermektedir. 200 yatak kapasiteli odaları tek kişilik olarak tasarlanmış aynı zamanda 100’er metrekarelik 8 süit odası mevcuttur" dedi.
“Hizmetlerin En Güzeli İnsana Hizmettir”
Son Teknoloji İle Donatıldı
Toplantıda Mayıs ayı itibari ile aralarında 27 doktor, hemşire, ebe, acil tıp teknikeri, sağlık memuru, anestezi teknisyeni, laboratuvar teknisyeni, radyoloji teknikeri, fizyoterapist, hidroterapistin bulunduğu 45 sağlık personeli, 117 idari ve diğer personeli ile Hastanenin yeni binasında faaliyete geçtiği belirtildi. Toplantıda çalışmalar hakkında bilgi veren Başhekim Uz. Dr. Yusuf Polat, “Hizmetlerin en güzeli insana hizmettir” dedi. İnsana yapılan hizmetin öneminin bilincinde olduklarını belirten Polat, “Bu nedenle fiziki yapısı başta olmak üzere, personel seçimini, teknolojik altyapısını da bu bilinç çerçevesinde şekillendirmiştir. Hastanenin inşasında hasta memnuni-
Son teknoloji ile donatılmış 7 ameliyathane olduğunu ifade eden Uzm. Dr. Polat, 5 yoğun bakım ünitesi ile 7 saniyede koroner anjiyografi yapabilen 64 kesit tomografi cihazı ve 1,5 tesla MR cihazının da hastaların hizmetine sunulduğunu belirtti. Uzm. Dr. Polat, Hastanenin 35 milyon dolarlık yatırımı ile Denizli ve bölgesinin en prestijli hastanesi olduğunu ifade ederek, sağlık alanında yapmış olduğu yatırımların yanı sıra eğitim alanında da ilerleyen zamanlarda Denizli’nin ekonomisine katkıda bulunacağını, ilin ekonomik ve sosyal alanlarının gelişmesinde önemli rol oynayacağını söyledi.
108 Haziran•2013
Aktüel
Kalibrasyonda Denetimsel Yönetim Sistemi
•
Günümüzde tüm sektörlerde olduğu gibi sağlık sektöründe de kaliteli hizmet anlayışı yerleşmiş durumdadır. Sağlık hizmetlerinin piyasa koşullarına göre uyarlanması çabaları sonucunda gerek kamu gerekse özel sektörde yoğun bir rekabet ortamı oluşmuştur. Sağlık kuruluşları ürettikleri sağlık hizmetini nitelik ve nicelik açısından artırabilmek için teknolojiyi ve teknoloji ürünü olan tıbbi cihazları kullanmakta ve bu kullanım giderek yaygınlaşmaktadır. Mali açıdan büyük oranda kaynak kullanımını gerektirmesi sebebiyle ileri teknoloji ürünü olan tanı ve tedavi amaçlı tıbbi cihazların, yeterli sayıda ve gerektiği yerde kullanılması sağlık kuruluşları için büyük önem taşımaktadır. Sağlık kuruluşlarının etkin ve verimli bir şekilde hizmet üretebilmeleri, diğer üretim faktörlerinin yanı sıra bu tür tıbbi cihazları da etkin ve verimli kullanılabilmeleriyle mümkün olabilmektedir. Tıbbi cihazların etkili yönetimi sağlanarak kullanım sürelerinin makul en yüksek zamana yayılması, sağlık sektöründe üretilecek olan sağlık hizmetinin birim maliyetlerini azaltacak ve işletme verimliliğinin de artmasına katkıda bulunacaktır. Doğru teşhis doğru tedaviyle sonuçlanır bunun sonucunda hasta memnuniyetinde artışlar olacağı gibi maliyetlerde de düşüşler gerçekleşir. Teşhis koymak için çıkan sonuca göre farklılıklar olduğunda hekim birden fazla tetkik yöntemine başvurmaktadır. Bu da hastayı yormakta, maddi açıdan külfeti artırmaktadır. Yaşam kurtarıcı cihazlar için düşünüldüğünde maddi kayıp ve en kötü ihtimal olan hayati kayıp söz konusu olabilmektedir.
Yeter AKMEŞE Sağlık Yönetimi Uzmanı Samsun İl Sağlık Müdürlüğü
110 Haziran•2013
Aktüel
Anlaşma yapılan akredite firmalar tarafından (anlaşmayı kullanıcı kuruluş yapabildiği gibi bağlı olduğu merkezi otorite tarafından da hizmet alımı yapılabilinir) kalibrasyon periyotları ve uygulanacak standartlar belirlenir. Bağlı olunan otorite merkezi tarafından otomasyon uyarı sistemi yardımıyla kalibrasyon zamanı gelen tıbbi cihazların kalibrasyon ölçümlerinin yapılıp yapılmadığının kontrolü yapılır. Kalibrasyonu yapılmayan cihazlar kurulan otomasyon sistemi yöntemiyle ilgili kullanıcı kuruluşa sistem üzerinden uyarılır. Kalibrasyona tabi tıbbi cihazların içerisinde birçok kalemin maliyeti fazla olduğu için, cihazın ömrünü uzatmak ve toplu kalibrasyon hizmeti almak kuruluşların kar marjını artıracaktır. Bilgilerin girilmesi, gerektiğinde güncellenmesi, sorgulanması başka hiçbir sistemde veritabanı ve onun programlanmasının sağladığı kadar pratik olarak yapılamaz. Kurulan otomasyon sistemi ile bir sağlık kurumunun bünyesinde, herhangi bir anda hangi tür cihazdan ne miktarda (adette) olduğu tespit edilebilir. Bu niceliklerdeki zamanla gerçekleşen artma ya da azalmalar takip edilir ve ihtiyaca göre dengelenir. Sistemin istatistikler kısmında bu bilgilere güncel olarak ulaşılır. Çünkü bilginin alındığı ortam sürekli güncel bilgi barındıran veritabanı ortamı olacaktır. Cihazların etkin ve verimli kullanılmasını sağlamasının yanı sıra cihazın ömrü uzayacağı gibi gereksiz işlem tekrarlarının da önüne geçilecektir. Ameliyatların güvenli şekilde yapılmasını, hastaların gereksiz X ışını almasını, yanlış teşhis ve bunun sonucunda yapılan yanlış tedavi neticesinde can kaybına bile sebebiyet verilen durumların önüne geçilebilinecektir. Hastane yöneticileri ve sağlık çalışanlarının farkındalığın artırılması ve belirli bilincin oluşması sayesinde verimli sağlık hizmeti sunumu sağlanmış olacaktır. Ülkemizde sağlık turizminin gelişmesine destek olacak kalibrasyon bilişimi, hem halka sunulacak hizmetlerin güvenilirliğini artıracak hem de kullanılan tıbbi cihazların en üst düzeyde performansla çalışmalarını sağlayacaktır.
Düzenli olarak kalibrasyonu yapılan, bakım ve onarımları aksatılmayan tıbbi cihazlar hem kullanıcıya hem hastaya gerekli olan güveni sağlarken, kalibrasyon ve bakımları düzenli yapılmayan cihazlar hasta ve kullanıcı sağlığını her geçen gün dozunu biraz daha artırarak tehdit eder hale gelecektir. Tıbbi Cihaz Kalibrasyonun hizmet sunumu, markalaşma ve toplam kalite üzerindeki etkisi toplumun sağlık hizmeti alımındaki memnuniyetini etkilediği izlenmektedir. Sağlık kuruluşlarında teşhis ve tedavi amacıyla kullanılan tıbbi cihaz ve sistemlerin üretici tarafından belirlenen standartlar dahilinde çalıştığının test ve kontrol edilmesi bu cihazlar ile yapılan teşhis ve tedavi işlemlerinin doğru ve etkin olabilmesi için büyük önem taşımaktadır. Tıbbi cihazların teşhis ve tedavi fonksiyonlarını yerine getirirken kullandıkları çeşitli parametrelerin, arzu edilen standart değerler arasında kalıp kalmadığının kontrol edilmesi işlemi, medikal kalibrasyon ölçümleri ile gerçekleştirilmektedir.
Kalibrasyonda Denetimsel Yönetim Sistemi
Kalibrasyona tabi tıbbi cihazların kalibrasyon sürecine katılıp katılmadığının kullanıcı kuruluşlar tarafından takibinin yapılıp, otomasyonda uyarı sistemi yardımıyla kuruluşların bağlı olduğu otorite merkezleri tarafından kalibrasyon zamanı gelen tıbbi cihazlara kalibrasyon ölçümlerinin yaptırılması işlemidir. Bu sistem gerek kamu gerekse özel sektör olsun mevcudunda bulunan kalibrasyona tabi tıbbi cihazların sistematik olarak kalibrasyonlarının yapılmasını ve denetimini sağlar. Örnek verecek olursak; kurulacak olan bu sistemle farklı bölgelerde hastaneler zinciri oluşturan özel sektör kuruluşları, bağlı bölge hastanelerindeki mevcut cihaz bilgisine otomasyon sistemi sayesinde kolaylıkla ulaşabileceği gibi aynı standartta kaliteli hizmet sunma imkânı yakalayacaktır. Otomasyon sistemine mevcut kalibrasyona tabi tıbbi cihazların girişleri yapılır, veri tabanı alımlara ve/veya atıl cihaz durumuna göre güncellenir.
112 Haziran•2013