FOTOĞRAFIN TARİHÇESİ MEHMET ALİ KÖTÜĞ
Mersin, 2014
İÇİNDEKİLER
MEHMET ALİ KÖTÜĞ
İÇİNDEKİLER
İÇİNDEKİLER ...................................................................................................................... i ÖZET .................................................................................................................................... 2 I. AMAÇ .............................................................................................................................. 3 II. YÖNTEM ......................................................................................................................... 3 III.
GİRİŞ ......................................................................................................................... 4
A. FOTOĞRAFIN TANIMI .................................................................................................. 4 B. BİR İCAT OLARAK FOTOĞRAF ................................................................................... 5 C. TÜRKİYE’DE FOTOĞRAFIN GELİŞİMİ ...................................................................... 9 1. İlk Müslüman Türk Fotoğrafçılarımız ...........................................................................11 a. Rahmizade Behaaddin Bediz(19 Haziran 1875 – 26 Aralık 1951) ................................11 b. Naciye Suman (23 Nisan 1881 - 23 Temmuz 1971) ....................................................11 2. Cumhuriyet Dönemi .......................................................................................................12 3. Çağdaşlaşma Süreci .......................................................................................................14 IV.
SONUÇ .....................................................................................................................19
KAYNAKÇA ........................................................................................................................20
i
ÖZET
MEHMET ALİ KÖTÜĞ
ÖZET Bu çalışmada sanat ekseninde fotoğrafçılığın tarihine ve gelişimine değinmeye çalıştık. Teknolojiyle bağlantılı her bilim ya da sanat dalında olduğu gibi fotoğrafçılıkta da bu gelişme çok hızlı olmuş ve neredeyse endüstriyel bir çerçeveye sıkışmıştır. Ancak insanlığın varlığını sürdürme ya da kendisinden izler bırakma çabasında karşısına çıkan araçlardan biri olarak fotoğraf sanat değerini de korumayı başarmıştır. Her sanat dalında olduğu gibi(özgün sanatlarımız hariç) fotoğraf da –teknolojiyle bağlantılı oluşundan- gelişmiş ülkelerde diğer ülkelere nazaran büyük bir ivme kazandıktan sonra gelişmekte olan ülkelerde kendini gösterebilmiştir. Henüz kendini aynada görmemiş kabilelerin varlığı düşünüldüğünde bu durum toplumsal arası evrensel sanatın da önündeki en büyük engel olarak ortaya çıkmaktadır. Bu yüzden de milletler sanat dallarını kendilerine göre yorumlamış ve sosyo-ekonomik düzeylerine uygun bir biçimde tarihsel süreçte geliştirebilmişlerdir.
2
AMAÇ, YÖNTEM
MEHMET ALİ KÖTÜĞ
I.
AMAÇ
Fotoğraf sanatının dünya ve ülkemizde tarihsel altyapısı ve gelişimi ortaya konulmaya çalışılmıştır.
II.
YÖNTEM
Literatür tarama yöntemi kullanılmış ve akademik olarak hazırlanmış kaynaklara başvurulmuştur. Bu kaynaklar konu kapsamında taranıp fişlenmiş ve belirlenen başlıklara uygun şekilde fişler sıraya konulmuştur.
3
FOTOĞRAFIN TANIMI
MEHMET ALİ KÖTÜĞ
III.
GİRİŞ
A.
FOTOĞRAFIN TANIMI
Fotoğrafın ne olduğu ve nasıl tanımlandığı konusunda bir açıklama yapmak oldukça zor bir yaklaşım olacaktır. Bir taraftan fotoğraf hemen hemen tüm toplumların hayatına girmiş; ekmek, su kadar aşinalık kazanılmış çok açık bir anlam/kelime iken öbür taraftan kendi içinde taşıdığı sanatsal anlamı ile kişiden kişiye değişen göreli bir kavram ve nesnedir. Burada fotoğrafın tanımı için literatürde kullanılan bazı teknik ve kişisel tanımlara yer verilmesi uygun bulunmuştur.1 “…Fotoğraf sözcüğü, eski Yunanca ve Latince ‟de aynı kökten gelen photohs (ışık) ve graphis (çizim, yazı) sözcüklerinin birleşiminden oluşmuştur ve „ışıkla çizmek‟, „ışıkla yazmak‟ anlamına gelir. Yani, fotoğrafın temel malzemesi ışıktır. Bu nedenle, fotoğraf ile bir mesaj iletmeye çalışan kişinin ışığı iyi tanıması gerekir. Fotoğrafçı dediğimiz bu kşi, fotoğrafı oluşturmak için bazı teknikleri bilmek ve teknik malzemeleri kullanmak zorundadır. Fotoğraf makinesi, objektif, film, filtre, flaş, tripod gibi malzemeleri kullanmak zorunda olan fotoğrafçı, hem teknik bilgiye, hem de estetik ve kültürel bazı değerlere sahip olmalıdır. Bütün bu birikimlerin ortak paydası olarak, ortaya çıkan izlenmeye değer yapıtlara „fotoğraf‟ diyoruz...”2 “…Fotoğraf canlandırmadır, yaşamın, geçmişin, duyumların, her şeyin saptamasıdır. Fotoğrafla yaşamı paylaşmak; insanların neşesini, hüznünü, ruhunu, acısını yaşamak, şiirsi insanlarla karşılaşmak, öfkeyle barışmak, gölgelerde ışığı, ışıkta gölgeyi aramak, bulmanın
da
sevincini
yaşamak,
değişkenliği
yaşamak,
güzelliği,
içtenliği
bulmak…(mümkündür denilebilir)… (Fotoğraf düğmeye basmaktır ki )…Düğmeye basmak, ne için? Bir savaşımı başlatmak adına. Anıyı, anı noktalamak adına, beyindeki, yüreğindeki duyumları aktarmak adına. işte insanın makine vasıtasıyla ulaşmak istediklerine düğmeyi basma ve fotoğrafik bir açıklama...insanca duyuma makinenin katkısıdır fotoğraf. Bilgimi canlı tutmada fotoğrafın işlevi; anılarımı, araştırmalarımı gerçekleştirmesi
nedeniyle
tartışılmaz…Fotoğraf
1
bir
anlatım
biçimidir.
Biri
Karaoğlu, Yusuf, Görsel Bir Sanat Dalı Olarak Fotoğraf Ve Yeni İletişim Ortamlarının Fotoğraf Sanatındaki Kullanımı, Yüksek Lisans Tezi, Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul 2009, s.3. 2 İkizler, Emre, Filmden Dijitale Fotoğraf, 1. Basım, İstanbul: Say Yayınları, 2007, s9.
4
BİR İCAT OLARAK FOTOĞRAF
MEHMET ALİ KÖTÜĞ
duyumsadıklarını, gördüklerini boyayla yapıyor, diğeri taşla mermerle, biri sözle, sesle, bir başkası da fotoğrafı malzemesiyle…”3
B.
BİR İCAT OLARAK FOTOĞRAF
Fotoğrafın çağdaş yaşamda çok önemli bir yeri vardır. İnsanın içinde yer aldığı ancak fotoğraftan Şu ya da bu şekilde yararlanmayan bir tek etkinlik sayamayız. Fotoğraf, icat edildiği tarihten itibaren hem bilim hem de sanayi için vazgeçilmez bir araç oldu. Kitle iletişiminin, örneğin sinemanın, televizyonun ve video kasetlerin temelini oluşturdu. Her gün binlerce gazete ve dergi ile de çevremize yayılmaya devam ediyor.4 Fotoğrafın tarihsel gelişimini açıklamak öncelikle fizik ve kimya bilimi ile olan ilişkisine değinmeyi gerekli kılmaktadır. Fiziksel bir durum olarak kabul edilecek olan “camera obscura” olayı fotoğraf ve fotoğrafçılığın temeli sayılmaktadır. Karanlık bir odanın bir duvarına bir iğne deliği açılacak olursa dışarıdaki cisimlerin görüntüsü deliğin karşısındaki duvara ters olarak düşmektedir. Bu sisteme camera obscura denilmektedir. Aşağıda bu tekniğin görsel olarak sunumu şekil 1‟de verilmiştir.
Şekil 1: Camera Obscura'nın Çalışma Biçimi
Camera obscuranın ilk kullanım örnekleri olarak sırasıyla; ilk kez X. yüzyılda Müslüman Optikçi İbni Heysem tarafından güneş tutulmasını izlemek için, 1420'li yıllarda mimar, heykeltıraş ve matematikçi Filippo Brunelleschi tarafından görüntünün çizimi ile perspektifi doğru olarak kullanmak için, 1423'de Gentile de Fabriano tarafından renkli çizimlerinde yardımcı araç olarak ve 1544 yılı Ocak ayında Astronom 3 4
Çellek, Tülay, Fotoğraf Teknikti Sözünün Yaşamdaki Görüntüsü Üzerine Bir Denem,_____ 2003. Gisele Freund, Fotoğraf ve Toplum, Şule Demirkol (çev.), 1. Basım, İstabul: Sel Yayıncılık, 2007, s.8.
5
BİR İCAT OLARAK FOTOĞRAF Gemma
Frisius
tarafından
MEHMET ALİ KÖTÜĞ güneş
tutulmasını
izlemek
için
kullanıldığı
ifade
edilmektedir. Gemma Frisius‟ın çalışması şekil 2‟de sunulmuştur.
Şekil 2: Camera Obscura'nın Gemma Frisius Tarafından 1545'te Verilen İlk Resmi
İleryen tarihlerde camera obscura geliştirilerek ilk fotoğraf makinesinin yaratım süreci bağlamıştır. 1550'de Giralomo Cardano, camera obscura'nın önüne konulacak bir dışbükey mercekle parlak ve net bir görüntü elde edilebileceğini ve Daniello Barbaro kameranın önüne ikinci bir dışbükey mercek koyarak daha iyi bir görüntü elde edileceğini göstermiştir. Ardından daha net görüntü elde etmek için, 1558'de Giovanni Battista della Porta, çift mercek yanında odanın büyüklüğünün de hesaplanması gerektiğini açıklamıştır. 1604'de Johannes Kepler aynalardaki yansımaların kurallarını bularak, 1620'de bir çadırda camera obscura sistemini görüntüyü aynalarla yansıtıp yatay bir tabla üzerine düşürerek çizim yapmak için kullanmıştır. 17. ve 18. yüzyılda karanlık kutunun bir ucuna mercek ve diğer ucuna da buzlu cam konularak görüntü kutunun dışında görülebilir hale getirilmiş ve birçok değişiklik sonrasında; gerekli yerlere yerleştirilen ayna ve mercek sistemiyle Karanlık Kutuya bir resim masası niteliği kazandırılmıştır. Camera obscura küçülerek taşınabilen ve mercekler ile ekran arasındaki uzaklığın ayarlanabilir duruma getirildiği ve görüntünün odaklanması sağlandığı bir siteme dönüştürülmüştür. (Bu sistem şekil 3‟de
verilmiştir.) Bu
gelişmelerin ardından sonucunda, camera obscura'ya, akromatik merceklerle birlikte bir kesicinin eklenmesi ile bir ilk fotoğraf makinesi yaratılmıştır.
6
BİR İCAT OLARAK FOTOĞRAF
MEHMET ALİ KÖTÜĞ
Şekil 3: Ressamların Kullandığı Ayarlanabilir Camera Obscura (1769)
Günümüzde “Fotokimyasal indirgenme” olarak ifade edilen kimyasal olay, 1556 yılında Fabricious tarafından, beyaz gümüş klorür kristallerinin güneş ışığı etkisiyle Menekşe renk aldığını gözlemlenmesi ile tespit edilmiştir. Fotokimyasal görüntü elde edilmesi konusundaki ilk çalışmalar 1727'de Nuremberg'de Johan Heinrich Schultze tarafından yapılmıştır. Schultze, gümüsün Işık etkisiyle indirgendiğini kanıtlamıştır. Thomas Wedgwood, gümüş nitrat kullanarak camera obscuradaki görüntüyü saptamaya yönelik başarısız bir denemeden sonra, 1802'de Humphry Davy ile birlikte gümüş klorür kullanarak bir yaprağın veya cam üzerinde çizili bir resmin görüntüsünü kimyasal olarak kaplanmış bir kâğıt üzerinde, güneş ışığı ile 2-3 dakika pozlandırma ile saptamayı başarmıştır. 1777 yılında Jean Senebier tarafından aktarılan Carl William Scheele‟nin çalışmaları tahta ve reçine üzerindeki fotokimyasal değişimleri fotoğrafçılık için önemli adımlardan bir diğeridir. Bir görüntünün bir yüzey üzerinde fotografik yoldan kalıcı bir biçimde saptanması; Fransız Joseph Nicephore Niepce (1765 - 1333) ile Louis Jacques Mande Daguerre (1787 - 1851) ve İngiliz William Henry Fox Talbot (1800 - 1877) gibi kişilerin çalışması ile ortaya çıkmıştır. Gerçek anlamda ilk fotografik görüntü 1826 yılında Niépce tarafından elde edilmiştir. Niepce; Judea bitümünün ışık etkisi ile sertleşme özelliğinden yararlanmak için kurşun - kalay alaşımından bir levhayı parlatarak üzerine ince bir bitüm katmanı sürmüştür. Bu levhayı bir camera obscura içine koyup 8 saat süreyle pozlandırarak
Chalon-sur-Sâone'daki
evinin
penceresinden
görünen
görüntüyü
saptamıştır. Daha sonra levhayı terpentin kullanarak "develope" etmiştir. Sonuç olarak ışık alan yerlerdeki bitüm sertleşmiş, ışık almayan yerlerdeki bitüm ise sertleşmeden kalmıştır. Bu buluş 8-10 saat güneş ışığı ile pozlandırmayı gerektirdiğinden
7
BİR İCAT OLARAK FOTOĞRAF
MEHMET ALİ KÖTÜĞ
“heliography” olarak adlandırılmıştır. Niépce‟in elde ettiği dünyanın ilk fotoğrafı şekil 4‟te verilmiştir5.
Şekil 4: Niepce Tarafından Çekilen Dünyanın İlk Fotoğrafı
Louis Jacques Mandé Daguerre, 1829‟da Niepce ile ortaklaşa çalışmaya başlamıştır. Niépce'in 1833'deki ölümü üzerine Daguerre çalışmaları tek baĢına yürütmeye başlamış ve 1835'de bir rastlantı sonucunda levha üzerindeki gizli görüntünün cıva buharının etkisi ile görünür duruma geldiğini gözlemiştir. Bu işlem önceki pozlandırma süresini % 90 oranında azaltmaktadır. Daha sonra 1837‟de, heliography'den bütünüyle farklı bir yöntem olan görüntünün sodyum klorür ile sabitleştirilmesini bulmuş ve adını “Daguerreotype” olarak adlandırmıştır. Böylece pozlandırma süresi yarım saatin altına düĢmüĢtür11. Fotoğrafın bulunuşu, resmi olarak 7 Ocak 1839‟da Fransa Bilimler Akademisinde Louis Arago tarafından açıklanmıçtır12. 1840‟larda, Henry Fox Talbot bir takım kimyasal maddelere batırılmış kağıtlar üzerinde görüntü elde etmeyi başarmış ancak yavaş yavaş kararması ve görüntünün net olmaması nedeniyle işlevsel olmamıştır. Bununla birlikte, Talbot'un bu buluşu için ilk defa
"Fotoğraf" kelimesi
kullanılmıştır. Çalışmalarını sonraki yıllarda da sürdüren Talbot negatif/pozitif işlemlerini içeren "Calotype" adını verdiği yönteminde; gümüş tuzlarına batırılmış bir kağıt kullanarak elde edilen negatif görüntülerden, yine aynı teknikle hazırlanmış kağıtlara istenilen sayıda pozitif fotoğraf basmayı başarmıştır. 1852 yılında George Eastman, Kodak makinelerinde 10 poz çekebilen bromür kaplı Jelatin rulolar bulunan Kodak fotoğraf makinelerini piyasaya sürmüştür. Böylece, çok büyük aletler taşıması gerekliliği ortadan kalkmıştır. Bu tarihlerde, fotoğraf çekildikten sonra makine fabrikaya gönderilmekteydi. Burada jelatin film kağıttan ayrıldıktan sonra bir cam 5
Kanburoğlu, Özer. A‟dan Z‟ye Fotoğraf, 1. Basım, İstanbul: Say Yayınları, 2004,s.25-26.
8
TÜRKİYE’ DE FOTOĞRAFIN GELİŞİMİ
MEHMET ALİ KÖTÜĞ
üzerine yerleştiriliyor ve sonra yeniden makineye film doldurularak sahibine iade ediliyordu. 1870 de Hermann Vogel emülsiyonları muhtelif banyolara batırılarak duyarlılıklarını arttırma yolunu bulmuştur. 1880 yılında kırmızıya karşı duyarlılığı çok sınırlı olan ortokomatik filmin yanında, pankromatik filmler ortaya çıkmıştır. Fotoğraf; 19. ve 20. asırda değişik astigmat merceklerin, selüloz asıllı filmlerin kullanılması, fotoğraf makinesi ve film sanayinde gelişmelerle günümüzdeki durumuna gelmiştir. 6
C.
TÜRKİYE’DE FOTOĞRAFIN GELİŞİMİ
Takvim-i Vakayı gazetesi 28 Ekim 1839’da Osmanlılara fotoğrafın bulunuşunu aynen böyle duyuruyordu: “… Bir adam düşüncelerini dikkatle bir noktada toplayıp kanalize etmiş ki, iş bir acayip sanata yönelmiş, sonunda cilveli bir ayna(satıh) ortaya çıkmış.”7 Osmanlı Hükümeti bu acayip sanatı kısa süre içerisinde benimsemiş ve kullanıma sokmuştur. Fotoğrafçılara nişan verilmesi geleneği Sultan Abdülmecid döneminde başladı8, Sultan 2. Abdülhamid ise Osmanlı İmparatorluğu’nda fotoğrafın en büyük koruyucusu ve destekçisi oldu. Osmanlı egemenliği altındaki toprakları, ülkedeki olayları ve temel kurumları fotoğraflattıran özel olarak görevlendirdiği fotoğrafçılara Sultan 2. Abdülhamid, bu fotoğrafları albüm haline getirerek yabancı devlet adamlarına hediye etmekteydi. Sultan 2. Abdülhamid, tahta çıkışının 25. yılı şerefine çıkarılacak af için mahkumların fotoğraflarını çektirerek affedeceği kişileri fotoğraflarına bakarak seçti. Yabancı devlet adamların ziyaretlerini de yine çektirdiği fotoğraflar aracılığıyla takip eden Sultan 2. Abdülhamid’in kendisine ait bir karanlık odanın Yıldız Sarayı Harem Dairesi’ndeki varlığı da tahtan indirilişi sırasında öğrenildi.9 Osmanlı İmparatorluğu’nun Viyana’da Sultan Abdülaziz döneminde 1873 yılında açtığı sergide Pascal Sebah tarafından çekilmiş tüm vilayetlerin geleneksel giyimini ve folklorik adetlerini
belgeleyen
fotoğraflar
sergilenmişti.
1867’de
Paris
sergisinin
Türk
pavyonunda ise Sultan Abdülaziz döneminde saray fotoğrafçısı ilan edilen, Sultan 2. Abdülhamit’in tarzlarının taklit edilmemesi yönünde buyruk yayınlattığı Abdullah Biraderlerin İstanbul ve çevresinin yaşantısını yansıtan fotoğrafları sergilendi. Sultan 2.Abdülhamid, fotoğrafı modernleşme sürecindeki Osmanlı İmparatorluğu’nun kültürünü ve zenginliklerini Batılı ülkelere göstermek için kullandı. Sultan 2. Abdülhamid böylece Doğunun cazibesine kapılıp onu mistik bir dille anlatan 6
http://www.golge-fanzin.com/forum/viewtopic.php?t=1676 Çizgen, Engin, Türkiye’de Fotoğraf, İletişim Yayınları, 2. baskı, İstanbul 1994, s.22. 8 Özendes Engin, Osmanlı İmparatorluğu’nda Fotoğrafçılık (1839–1919), İletişim Yayınları, İstanbul 1995, s.15. 9 Şimşek, Özlem, 1980 Sonrası Türkiye’de Çağdaş Sanatta Bir İfade Olanağı Olarak Fotoğraf, Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, İzmir 2009, s.44 7
9
TÜRKİYE’ DE FOTOĞRAFIN GELİŞİMİ
MEHMET ALİ KÖTÜĞ
yazarlardan sonra fotoğrafın bulunuşuyla birlikte bu mistik bakışı görselleştiren yabancı
gezgin
fotoğrafçıların
oryantalist
bakışlarının
aksine
Osmanlı
İmparatorluğu’nun kendine bakışını dünyaya sunuyordu.
Bu dönemde fotoğrafçılık İslamiyet ve Musevilikteki tasvir yasağı nedeniyle Ermeniler başta olmak genellikle Hıristiyan azınlığın elindeydi. Ermeni ve Rumlar arasında usta çırak ilişkisi şeklinde yaygınlaşan bir meslek olarak fotoğrafçılık, Osmanlı’da askeri okullarda da öğretilmesi72 sayesinde 1. Dünya Savaşı ve Kurtuluş Savaşı’nın belgeleyicisi asker fotoğrafçılar oldular. Sonuç olarak Osmanlı döneminde fotoğraf, saray tarafından kullanılmış ve desteklenmiştir. Bu sayede Sultan 2. Abdülhamid döneminde modernleşme süreci içindeki Osmanlı İmparatorluğu’nun sınırları dahilindeki yerler fotoğraflandı ve bugüne Osmanlı toplumunun yaşayışını, Osmanlı mimarisini belgeleyen önemli bir görsel miras kalmış oldu. Cumhuriyetin ilanı ile birlikte fotoğraf kullanımı yine devlet tarafından ideolojik bir araç olarak sürdü.
Cumhuriyet’in ilanından 1980’e kadarki süreçte Türkiye fotoğrafına baktığımızda henüz kurumsallaşmamış
bir
yapı
karşımıza
çıkmaktadır.
Bu
dönemi,
fotoğrafçılık
faaliyetlerinin resmi ideoloji tarafından yönlendirildiği 1923–1950 arası ve dernekleşme, akademik olarak kurumsallaşma çabalarının görünür olduğu, dergicilik denemelerinin yapıldığı, görece profesyonelleşmenin yaşandığı 1950–1980 arası olarak iki bölümde incelemek mümkündür. 1923–1950 arası fotoğrafçılık faaliyetlerinin yeni kurulan cumhuriyetin görsel belgelerinin oluşturulduğu dönemdir. Devlet tarafından halk eğitim merkezlerinde başlatılan fotoğraf eğitimi ile halkın fotoğraf çekmesi yaygınlaştırılmaya çalışılmıştır. 1950–1980 arası ise gazete ve dergi fotoğrafçılığının geliştiği devrin ruhuna uygun olarak sosyal gerçeklerin belgelendiği, kurumsallaşma çabalarının başladığı dönemdir.10
10
Özendes, a.g.e., s. 68-69.
10
TÜRKİYE’ DE FOTOĞRAFIN GELİŞİMİ
MEHMET ALİ KÖTÜĞ 1.
İlk Müslüman Türk Fotoğrafçılarımız
a.
Rahmizade Behaaddin Bediz(19 Haziran 1875 – 26 Aralık 1951)
Şekil 5: Rahmizade Behaaddin Bediz’in kendi portresi11
Türk fotoğrafçılık tarihi hakkında yapılan araştırmaların birçoğuna göre ilk MüslümanTürk fotoğrafçı Rahmizade Behaaddin Bediz’dir. Açtığı Resne fotoğrafhanesinin de ilk Müslüman-Türk Fotoğrafhanesi olduğu görülmektedir. Bu bağlamda bu Fotoğrafhane Türk Fotoğrafı için bir dönüm noktası olmuştur. Sırasıyla
Girit,
çalışmalarıyla
İzmir,
İstanbul
ve
Ankara’da
açtığı
belge niteliğinde portre çalışmalarını
fotoğraf
estetik
stüdyolarındaki
öğeleri
barındıran
ifadeleriyle karşımıza çıkar. Bunun yanında fotoğraf eğitmenliği de yapan sanatçı bir dönem de Türk Tarih Kurumu Fotoğraf Departmanında çalışmıştır.12 b.
Naciye Suman (23 Nisan 1881 - 23 Temmuz 1971)
Şekil 6: Naciye Suman’ın kendi portresi13
11
http://www.biyografi.net/kisiayrinti.asp?kisiid=3965 Güler, Fatma Nur, Dijital Fotoğraf Öncesi Çağdaş Türk Fotoğraf Sanatı, Yüksek Lisans Tezi, İstanbul Arel Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul 2013, s.6. 13 http://www.istanbulkadinmuzesi.org/naciye-hanim-suman/?tur=Alfabetik 12
11
TÜRKİYE’ DE FOTOĞRAFIN GELİŞİMİ
MEHMET ALİ KÖTÜĞ
İlk kadın fotoğrafçımız olan Naciye Suman, eşinin Viyana’dan dönüşte getirdiği fotoğraf malzemelerini aile bütçesine katkı sağlamak amacıyla kullanmaya karar verdiğinde “Hanımlar Fotoğrafçısı – Naciye” adıyla 1919’da bir stüdyo açtı.
Şekil 7: Naciye Suman’ın Fotoğrafhanesinden
Kısa zamanda özellikle Kurtuluş Savaşı sırasında cephedeki eşlerine fotoğraf göndermek isteyen kadınların sıklıkla gidip fotoğraf çektirdiği bir yer haline dönüştü. Böylece Müslüman kadının objektif önüne geçmesindeki sorununa da çözüm getirmiş oluyordu.1930 yılına kadar sürdürdüğü stüdyo çalışmalarıyla yüzlerce Müslüman Türk kadınının görünüşü belge larak günümüze ulaşmasını sağladı.14 2.
Cumhuriyet Dönemi
Cumhuriyetin ilanı ile birlikte fotoğraf yeni kurulan cumhuriyetin belgeleyicisi oldu. Yeni kurulan Cumhuriyet, kuruluş aşamalarından itibaren Atatürk’ün emriyle belgelendi. Kurtuluş Savaşı ile başlayan süreçte asker kökenli fotoğrafçılar cephelere görevli olarak atandı. 73 Örneğin Atatürk’ün fotoğrafçısı olarak ünlenen Ethem Tem’in Atatürk’ü dalgın dalgın sigara içerken gösteren “Kocatepe” fotoğrafı15 Kurtuluş Savaşı’nın başat simgelerinden birine dönüştü. Bu kareye Atatürk’ün göğsünden kurşun yediği, cebindeki saat sayesinde ölümden kurtulduğu öyküsü de eşlik etmektedir. Devam eden yıllarda bu fotoğrafın sayısız reprodüksiyon resmi yapılmış, Afyon’a bir de heykeli dikilmiştir. “Altı yüzyılı aşkın Osmanlı İmparatorluğu’nun sona ermesi ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulması, Türkiye’nin ve Türk insanının tanıtılması dönemini başlattı. Bu tanıtımda 14 15
Güler, a.g.t., s.7. Şimşek, a.g.t., s.46.
12
TÜRKİYE’ DE FOTOĞRAFIN GELİŞİMİ
MEHMET ALİ KÖTÜĞ
en büyük görevi Vedat Nedim Tör’ün başkanlığında Matbuat Umum Müdürlüğü üstlendi, La Turquie Kemaliste adı ile çıkartılan periyodik yayın ve pek çok tanıtıcı kitap, fotoğraflarla bezenerek dünyaya dağıtılmaya başladı.” 1933–1937 yılları asında Avusturya asıllı fotoğrafçı Othmar Pfershy, Matbuat Umum Müdürlüğü’nün sözleşmeli fotoğrafçısı ve devlet görevlisi olarak Anadolu’yu gezdi ve binlerce fotoğraf çekti. Tarihi yapıları, kent peyzajlarını ve insan yaşamını ele alan bu fotoğraflar, “Fotoğraflarla Türkiye” adı altında Almanya’da baskısı yapılan bir kitapta toplandı ve dünyanın değişik kentlerinde sergilendi.16 Sultan 2. Abdülhamid’in
Batılılaşma
süreci
içerindeki
Osmanlı
İmparatorluğu’nun
hakimiyetindeki toprakları, bu topraklar üstünde süren yaşamı ve Osmanlı yapılarını fotoğraflattırması gibi Othmar Pfershy’nin çektiği fotoğraflar da genç Cumhuriyetin modernleşme sürecinin görsel belgeleridir. Atatürk, yeni kurulan Cumhuriyet’in belgelenmesi konusunda hassas davranmış onun emri ile Cemal Işıksel 1929 yılında cumhuriyet tarihinde ilk kez foto muhabiri unvanıyla Ankara Ulus Gazetesi’ne atanmıştır. O tarihten itibaren Işıksel, Atatürk’ü ve başkent olarak yeniden inşa edilen Ankara’yı fotoğraflamıştır. Selahattin Giz de aynı dönemde İstanbul’daki yeni yaşamı fotoğraflamaktadır. Bu fotoğraflar bütününde yeni, genç ve modern Türkiye imajına hizmet ederler. Genç Cumhuriyet döneminde fotoğrafa ve fotoğrafçıya düşen en önemli görev ve sorumluluklardan biri, yeni Türkiye’nin tanıtılması oldu. Bir yandan yurdun doğal güzellikleri ve tarihi zenginlikleri belgelenirken
diğer
taraftan
da
genç
cumhuriyetin
görsel
tarihi
oluşturuldu.
Cumhuriyet’in ilk yıllarında yayınlanan tanıtıma yönelik fotoğraf albümlerinin veya dergilerin siyasal kadronun görüşlerine uygun olarak hazırlandığı gözlemlenebilir. O döneme dek Ermeniler başta olmak üzere Hıristiyan azınlık arasında yaygın olan stüdyo fotoğrafçılığı mesleği cumhuriyetin ilanı sonrasında Müslüman Türklerin açtığı fotoğraf stüdyolarında artış gözlendi. 1934 yılında çıkan soy adı yasasıyla nüfus Fotoğraf çektirmenin her Türkiye vatandaşı için zorunlu olması nedeniyle Anadolu da dahil olmak üzere birçok fotoğraf stüdyosu açılmıştır. 1932 yılında Halkevlerinde açılan kurslarda fotoğraf eğitimi verilmeye başlanır, yine aynı yıl Şinasi Barutçu, Gazi Terbiye Enstitüsü’ne yazı, grafik sanatlar ve fotoğraf 16
Ak, Seyit Ali, Erken Cumhuriyet Dönemi Türk Fotoğrafı (1923–1960), Remzi Kitabevi, İstanbul 2001, s.17.
13
TÜRKİYE’ DE FOTOĞRAFIN GELİŞİMİ
MEHMET ALİ KÖTÜĞ
öğretmeni olarak atanır. Barutçu aynı zamanda Halkevlerinin fotoğraf çalışmalarını yönlendirmektedir ve 1945 yılında Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk fotoğraf dergisi olan ve sadece 2 sayı yayınlanabilen “Foto” dergisini çıkartır. Diğer taraftan ise pek çok fotoğraf derneğinin kuruculuğunu yaparken, 1958 yılında FIAP (Uluslararası Fotoğraf Sanatı Federasyonu) ile ilişki kurmuştur. 1940’lı yıllarda Zeki Faik İzler, Güzel Sanatlar Akademisi’nde fotoğraf dersleri vermektedir.17
3.
Çağdaşlaşma Süreci
1960–1970 arasında kent gerçeğini, büyük kentlerin göçle birlikte dönüşümlerini belgeleyen fotoğrafçılar 1970–1980 arasında kenar mahalle gerçeğini belgeleme yoluna gitmeleri dönemin ruhuna uygun olarak yaşanan bir değişimdi. 12 Eylül 1980 askeri müdahalesi ve ardından gelen baskı döneminin kitleleri depolitize edip, toplumu sansür ve sonrasında oto sansürle baş başa bırakması fotoğrafın belge olarak toplumsal mücadelenin yanında yer alması gerektiğini savunan sosyal belgesel fotoğrafçıların hareket kabiliyetlerini yitirmelerine neden oldu. Durumun yarattığı küskünlük ise 1980 sonrasında yaşanan özgürleşmenin sanat alanında yansımalarının bir sonucu olarak Türkiye’de görülme imkanı bulan sanatsal alanda fotoğrafın farklı şekillerde kullanımlarına karşı mesafeli durmalarına neden oldu. İşin çelişkisi ise Türkiye
fotoğrafının
kurumsallaşma
sürecini
yaşadığı,
ilk
üniversite
eğitimli
fotoğrafçılarını mezun ettiği, sanat kitaplarının Türkçeye çevrildiği, uluslararası bağlantıların kurulduğu ve İstanbul Bienali’nin düzenlenmesiyle birçok farklı işe ulaşma olanağına sahip oldukları bir dönemde bu değişimlere gözlerini kapamalarıydı. 1980 sonrası Türkiye fotoğrafı, hem akademik anlamda hem derneklerin faaliyetleri açısından hem de açılan fotoğraf merkezleri ile kurumsallaşmasını yaşadı. 1978 yılında eğitime başlayan Akademi bünyesindeki Fotoğraf Enstitüsünü, 1984 yılında Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Fotoğraf Bölümü, 1989’da Yıldız Teknik Üniversitesi Meslek Yüksek Okulu bünyesinde kurulan Fotoğrafçılık Programı, 1995 yılında da Marmara Üniversitesi Fotoğraf Bölümü takip etti. 1980 sonrasında akademik olarak fotoğraf eğitimi almış kişilerin fotoğraf işleri ürettikleri yeni bir dönem başladı. İlki 1985 yılında düzenlenen İFSAK İstanbul Fotoğraf Günleri başta olmak üzere
17
Güler Ertan, “Cumhuriyetin Kuruluşundan Günümüze Yıllara, Dönemlere Ayırarak Fotoğrafçılar, Fotoğraflar, Akımlar, Olaylar ve Gelişmeler”, Fotografya İnternet Dergisi, _____s. 4.
14
TÜRKİYE’ DE FOTOĞRAFIN GELİŞİMİ
MEHMET ALİ KÖTÜĞ
düzenlenen etkinlikler, Türkiye fotoğrafçılarına dünya fotoğrafından örneklerle tanışma imkanı sağladı. Ancak 12 Eylül 1980 ve sonrasında yaşanan baskı dönemi fotoğrafı toplumsal sorunların belgeleyicisi olarak gören sosyal belgesel fotoğrafçıların içlerine kapanmalarına ve onların fotoğrafa biçtikleri toplumsal sorumluluğun dışındaki yeni Türkiye literatürüne deneysel, avangard olarak geçen fotoğraf işlerine karşı önyargılı bir yaklaşım geliştirmelerine neden oldu. Gezgin iki alan arasında yükselen duvarı şöyle tanımlamaktadır: “1980 sonrası dönem, çağdaş dünyadaki oluşum ve eğilimlere bağlanma çabalarında, geleneksel kalıpları kıran alternatif bir çizginin oluştuğu dönemdir. Kendini belli sanat akımlarına bağlayan, yeni kuramlara gereksinim duyan bu anlayış; 1980 öncesindeki bireysel farklılıklarla zenginleşeceğine, bir daralma sürecine giren, karamsarlık ve sefaleti toplumsal bir suç olarak görüp çalışmalarına yansıtan, sosyal gerçekçi fotoğrafçılığın klişeleri arasında sıkışıp kalan düşünceye tepki olarak doğmuştur. Böylece 1980 öncesine betimleye dayanan “belgesel fotoğrafi” ile yaşamsal boyutu farklı bir biçimde irdeleyen, “avangard” ya da literatürdeki yerleşik kavramıyla “deneysel fotografi” arasında, bugün de varlığını hissettiren bir duvar yükselmiş oluyordu. Kültür sınırlarının şeffaflaştığı, sanatlar arası duvarların çöktüğü, diyalogun olanca hızıyla sürdüğü bugün de gereksiz olan bu çekişmelerin dikkati çok daha önemli sorunlardan uzaklaştırıp başka yönlere çektiğini de kabul etmek gerekir.” 18 Gezgin, 1995 yılında yazdığı yazsısında 1980’den sonra gerek uygulamalı gerekse kuramsal olarak gözlenen canlılığın fotoğrafçıları deneyselliğe sürüklediğini bbunun da Türkiye’de iki farklı düzlemde gerçekleştiğini belirtir. Birinci düzlemde fotoğraf, nesnel görüntünün nesnelliğini aşmakta ve aracın bütün olanaklarını kullanmaktadır. Bu soyut ekspresyonizm düzlemidir. Bu dönemde soyut dışavurumcu işler üreten fotoğrafçılar arasında Ahmet Öner Gezgin, Şahin Kaygun, Nuri Bilge Ceylan, Emine Ceylan, Laleper Aytek, Kamil Fırat, Maggie Danon’ın ismi sayılabilir. 19 1980 sonrasının baskı döneminde görülen bireyselleşme olgusu fotoğrafçılar için de geçerli olmuş, 1980 öncesinin kent ve insan görüntüleri yerini kapalı mekanların boğucu 18
Gezgin, Ahmet Öner,“1980 Sonrası Fotoğrafçılık”, Cumhuriyet Dönemi Türkiye Ansiklopedisi: Yüzyıl Biterken, cilt 14, İstanbul 1996, s.534. 19 Şimşek, a.g.t., s.53.
15
TÜRKİYE’ DE FOTOĞRAFIN GELİŞİMİ
MEHMET ALİ KÖTÜĞ
atmosferine ya da doğaya kaçışa çoğunlukla da deniz ve kıyı görüntülerine bırakmış işlenen konular ise çoğunlukla modern insanın sıkıntıları olmuştur. Bu fotoğraflar Türkiye’de literatüre deneysel fotoğraf çalışmaları olarak geçmiştir. Bu kategori altında adı geçen çalışmalar anlamın teknik denemelerle oluşturulması çabaları olarak değerlendirilebilir. 1980 sonrasında özel kurumların fotoğrafı destekleyici işlevi, kurulan uluslararası bağlantılar ile dünyanın önemli fotoğrafçılarının açılmaya başlanan sergileri sayesinde fotoğraf ortamı canlandı. 1980 yılının başında Albert Kahn’ın koleksiyon sergisi, 1983’de Bulgaristan Fotoğraf Kulübü’nün “Bulgar Fotoğrafından Bir Kesit Sergisi”, 1984 yılında İstanbul Festivali kapsamında “Bill Brant Sergisi” 1985 yılında “Margaret Burke White Sergisi”, 1986 yılında “Andre Kertesz Sergisi”, 1991’de “Ansel Adams Sergisi”, “Henri Cartier Bresson Sergisi” gibi dünyanın önemli fotoğrafçılarının sergileri Türkiye’de açıldı. 1989 yılında kurulan Fotoğrafevi gibi özel kurumlar ve galeriler de fotoğrafın Türkiye’de destekçisi oldular. 1985 yılında başlayan İFSAK İstanbul Fotoğraf Günleri de ulusal ağırlıklı bir etkinlik olmakla birlikte geliştirdiği uluslararası bağ1antılar sayesinde 1990 yılında Jean Jacques
Lucas,
“Summerdreams”
Paul
Nadar'ın
“Orta
Asya
Yolculuğu”
1994"Almanya'da Portre Fotoğrafçılığı 1850–1918", 2000 yılına gelindiğinde ise Kent Klich’in “El Nino” serisini ve Andres Petersen’in “Cafe Lehmitz” ve “Akıl Hastaları”serilerini sergilediler. 1995 yılında başlayan İstanbul Saydam Günleri de devam ettiği 10 yıl boyunca Türkiye fotoğraf ortamında canlılık yarattı. 1988 yılında yayın hayatına başlayan 23 sayı yayınlanarak 1991 yılında kapanan Refo Fotoğraf Sanatı Dergisi de çağdaş fotoğraf akımları gibi yazı dizileri ile fotoğraf ortamının dünyayı tanıması konusunda etkili oldu. İFSAK Fotoğraf ve Sinema Dergisi günümüze kadar varlığını sürdürememiş olsa da 1986 sonrası dönemde fotoğraf ortamının canlılığını destekledi. 1995 yılında yayın hayatına başlayan Fotoğraf Dergisi hala yayınlanmaktadır. 1997 yılında Boğaziçi Üniversitesi Fotoğrafçılık Kulübü'ndeki bir grup gencin girişimleriyle hayata geçen Geniş Açı, on yıllık yayın hayatının sonunu 2006 yılında 50. sayıyla getirdi. 2009 yılında İstanbul’daki fotoğraf merkezleri İstanbul Fotoğraf Merkezi, Fotoğraf Evi, İFSAK, Fotoğraf Vakfı, Galata Fotoğrafhanesi ve ilk özel galeri olan Elipsis’dir. 2003’te kurulan İstanbul Fotoğraf Merkezi (İFM), arşiv baskıları yapmakta, temel, siyah beyaz, stüdyo tanıtım alanlarında fotoğraf seminerleri vermekte ve fotoğraf sergileri açmaktadır. İlk olarak Ara Güler retrospektifi sergisi açan İFM, 2007 yılında Leica ile 16
TÜRKİYE’ DE FOTOĞRAFIN GELİŞİMİ
MEHMET ALİ KÖTÜĞ
yaptığı anlaşma ile Leica Galeri adını aldı ve Leica Sergileri İstanbul’da da sergilenmeye başlandı. Leica Galeri ilk olarak Sebastıao Salgado’nun Hindistan fotoğraflarını 1.02.2007 – 24.03.2007 tarihleri arasında sergiledi. İFSAK 20. İstanbul Fotoğraf Günleri’nde fotoğrafı malzeme olarak kullanan çağdaş sanat üretimlerini “Metamorfoz” başlığı altında sergiledi. Koç Allianz sponsorluğuyla çalışan Fotografevi de sergiler açmakta, fotoğraf atölyeleri düzenlemektedir. Ocak 2006'den bu yana Ara Güler’in genel yayın yönetmeliğini yaptığı İz Dergisi Fotoğrafevi bünyesinde çıkartılmaktadır. Dergide Türk ve yabancı fotoğrafçıların portfolyoları çift dilli olarak Türkçe-İngilizce sunuluyor. Fotoğraf Vakfı belgesel fotoğraf, Galata Fotoğrafhanesi de her alanda fotoğraf atölyeleri düzenlemektedir. Fotoğraf Vakfı, basın fotoğrafçılığını uluslararası düzeyde destekleyen Hollandalı World Press Photo ile yaptığı iş birliği anlaşması sonrasında Türkiye’de genç basın
fotoğrafçılarına
yönelik
seminerler
düzenlemektedir.
2007
yılında
Türkiye/İstanbul Saydam Gösterileri ve Fotoğraf Derneği (İFD), Hollanda/Noorderlicht Fotoğraf
Vakfı
ve
Yunanistan/Selanik
Fotoğraf
Müzesi
işbirliğiyle
İstanbul’da
düzenlenen Uluslararası İstanbul Festivali ULISphotoFEST, dünyanın çağdaş fotoğraf örneklerini Türkiye’den çağdaş örneklerle birlikte sunması ve kurduğu uluslararası ilişkiler açısından başarılı bir festival olmasına rağmen devamı gelmemiş bir etkinlik oldu. 1977 yılında kurulan Ankara Fotoğraf Sanatçıları Derneği (AFSAD) ve 23. yılını kutlayan İzmir Fotoğraf Sanatı Derneği (İFOD) başta olmak üzere birçok fotoğraf derneği de atölye çalışmaları yapmakta, sergiler açmakta faaliyetlerine devam etmektedir. 2000 sonrasında genç galerilerin fotoğraf sanatçılarına ilgileri arttı. Birçok galeri, diğer sanatçılarla birlikte fotoğrafçılar ile de sözleşme yaparak onları ulusal ve uluslararası sanat fuarlarında temsil etmeye başladı. Bunların başında da İstanbul’daki Galeri X-ist geliyor. X-ist, izleyicisi henüz oluşmamış genç sanatçıların eserlerini sergiliyor. Fotoğrafçı olarak da Alp Sime ve Ali Taptık’ı temsil ediyor. 2007 yılında kurulan galeri Elipsis de Türkiye’nin ilk özel çağdaş fotoğraf galerisi olarak tanımlıyor kendisini. Elipsis Galeri, açılışından bu yana İsabel Munoz, Michael Kenna, Michael Wolf gibi dünyanın önemli fotoğrafçılarının işlerini sergilemekle birlikte “Edisyonlar1” sergisi ile de Türkiye fotoğrafının çağdaş örneklerine yer verdi.90 Arif Aşçı, Murat Germen, Serkan Taycan, Ferit Kuyaş, Aylin Dinçel’in fotoğraflarının sergilendiği “Edisyonlar 1” sergisi 02.07.2009 – 03.12.2009 tarihleri arasında açıktı. 2006 yılında kapanan Geniş Açı Dergisi’nin genç sanatçıları tanıtarak ve genç fotoğraf yazarlarını bir araya getirerek yeni bir mecra yarattı. Nazif Topçuoğlu gibi isimlerin yazılarına da yer veren Geniş Açı Dergisi, Arles Fotoğraf Festivali gibi birçok 17
TÜRKİYE’ DE FOTOĞRAFIN GELİŞİMİ
MEHMET ALİ KÖTÜĞ
uluslararası fotoğraf festivalinden haberler yaptı, yabancı fotoğrafçının tanınmasını sağladı, yeni çıkan kitapları Türkiye’de duyurdu. 2000 yılından itibaren başlayan “Beriki Mecra” isimli bölümlerinde de çağdaş sanat ortamında iş üreten ve fotoğrafı kullanan sanatçılara yer verdi. Ayrıca İstanbul Bienallerindeki fotoğraf işleriyle ilgili yazılar yayınlayarak Türkiye fotoğraf ortamında bu sanatçıların tanınmasına katkı sağladı. 2006 yılında kapanan derginin genel yayın yönetmeni Refik Akyüz ile yazı işleri müdürü Serdar Darendeliler derginin kapanmasının ardından Geniş Açı Proje Ofisini kurdular. Geniş Açı Proje Ofisi 2010 İstanbul Avrupa Kültür Başkenti Ajansı’nın “Taşınabilir
Sanat”
projesi
çerçevesindeki
“Mahalle”
isimli
fotoğraf
projesinin
küratörlüğünü yaptı. Sergide “mahalle” kavramı çerçevesinde 6 fotoğrafçı kendi mahallelerini kendi dilleri ve bakışlarıyla fotoğrafladılar ve sergilediler.20
20
Şimşek, a.g.t., s.57.
18
SONUÇ
MEHMET ALİ KÖTÜĞ
IV.
SONUÇ
Fotoğrafın tarihsel gelişimine bakıldığında yine her sanat ya da bilim dalında oluğu gibi esasen insan ihtiyaçlarından ortaya çıktığı ve süreç içerisinde ilişkili olduğu dallarla paralel ilerlediği görülür. Bu bağlamda teknolojiyle beraber önemli bir uğraş/sanat dalı halini alan fotoğraf nihayetinde bir endüstriyel yapıya bürünerek sistemsel gelişimini tamamlasa da teknolojik, teknik ve sanatsal bakımdan gelişimini sürdürmektedir.
19
KAYNAKÇA
MEHMET ALİ KÖTÜĞ
KAYNAKÇA A. KİTAP VE ANSİKLOPEDİLER 1. Ak, Seyit Ali, Erken Cumhuriyet Dönemi Türk Fotoğrafı (1923–1960), Remzi Kitabevi, İstanbul 2001. 2. Aktaş, Şerif, Yenileşme Dönemi Türk Şiiri ve Antolojisi 1, 3. Baskı, Akçağ Yayınları, Ankara 2005. 3. Çizgen, Engin, Türkiye’de Fotoğraf, İletişim Yayınları, 2. Baskı, İstanbul 1994. 4. Gezgin, Ahmet Öner, “1980 Sonrası Fotoğrafçılık”, Cumhuriyet Dönemi Türkiye Ansiklopedisi: Yüzyıl Biterken, cilt 14, İstanbul 1996. 5. Gisele Freund, Fotoğraf ve Toplum, Şule Demirkol (çev.), 1. Basım, Sel Yayıncılık, İstanbul 2007. 6. İkizler, Emre, Filmden Dijitale Fotoğraf, 1. Basım, Say Yayınları, İstanbul 2007. 7. Kanburoğlu, Özer. A‟dan Z‟ye Fotoğraf, 1. Basım, Say Yayınları, İstanbul 2004. 8. Komisyon, Türk ve Dünya Şiirleri Antolojisi, 65 Bin Dev Öğrenci Kültür Yayınları, Amasya 2011. 9. Michel De Montaigne (Çev.: Sabahattin Eyuboğlu), Denemeler, Cem Yayınevi, İstanbul 1995. 10. Özendes Engin, Osmanlı İmparatorluğu’nda Fotoğrafçılık (1839–1919), İletişim Yayınları, İstanbul 1995. 11. Tanpınar, Ahmet Hamdi, Yahya Kemal, Dergâh Yayınları, İstanbul 2001. B. TEZLER 1. Karaoğlu, Yusuf, Görsel Bir Sanat Dalı Olarak Fotoğraf Ve Yeni İletişim Ortamlarının Fotoğraf Sanatındaki Kullanımı, Yüksek Lisans Tezi, Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul 2009. 2. Şimşek, Özlem, 1980 Sonrası Türkiye’de Çağdaş Sanatta Bir İfade Olanağı Olarak Fotoğraf, Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, İzmir 2009.
C. MAKALELER 20
KAYNAKÇA
MEHMET ALİ KÖTÜĞ
1. Çellek, Tülay, Fotoğraf Teknikti Sözünün Yaşamdaki Görüntüsü Üzerine Bir Deneme, ________ 2003. D. SÜRELİ YAYINLAR 1. Güler Ertan, “Cumhuriyetin Kuruluşundan Günümüze Yıllara, Dönemlere Ayırarak Fotoğrafçılar, Fotoğraflar, Akımlar, Olaylar ve Gelişmeler”, Fotografya İnternet Dergisi, ________2009 2. Şahin, Veysel, “Sevgilerde” Şiiri Üzerine Bir Tahlil Denemesi, Fırat Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, C.:16, S.:2, Elazığ, 2006. E. İNTERNET SİTELERİ 1. http://www.antoloji.com 2. http://www.golge-fanzin.com 3. http://www.tdk.gov.tr 4. http://www.istanbulkadinmuzesi.org
21