MTSO Haber Sayı 339

Page 1

Ar-Ge projelerine yatırımcılardan yoğun ilgi >4’te

Mersin Ticaret ve Sanayi Odası, AB İklim Eylemini destekliyor

Meyve sebzede yeni dönem

>5’te

>3’te

MTSO ÇAĞRI MERKEZİ 0 850 304 33 33

Deniz çayırlarını küresel ısınma açısından potansiyel olarak son derece değerli kılan, binlerce yıl süresince biriktirdikleri büyük miktardaki karbon stoğudur. Posidonia oceanica’nın, Sanayi Devrimi’nden beri Akdeniz ülkelerinin saldığı karbon dioksitin (CO2) %89’unu bünyesinde biriktirdiği tahmin edilmektedir. Fotoğraf: Zafer Kızılkaya

#İkliminiKoru www.avrupa.info.tr

Eğitim zenginleşmenin şartıdır; Ama hangi eğitim?

/EUinTurkey

/EUDelegationTur

/eudelegationturkey

/c/EUinTurkey

Şerafettin AŞUT

MTSO Yönetim Kurulu Başkanı

> 3’te

www.mtso.org.tr www.mtso.org.tr| |YIL: YIL: 1917| |SAYI: SAYI: 339 298| 15 | 6-19 - 28 Ekim ARALIK 2017 2015

Dünyanın talep ettiği çeşitleri üretmeliyiz

Fikrinize aşık olmayın

Burhanettin Kılıç

5 No’lu Tarım Destek Faaliyetleri Meslek Komitesi Başkanı

M

ersin Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO) 5 No’lu Tarım Destek Faaliyetleri Meslek Komitesi Başkanı Burhanettin Kılıç, gerek çiftçinin gerekse tarımı destekleyen sektör temsilcilerinin hak ettiği kazançlara ulaşabilmesi, tarımın gelişebilmesi için tüm dünyadan 12 ay boyunca gelen talepleri karşılayabilecek ürün çeşidinin Mersin’de üretiminin sağlanması gerektiğini söyledi. Komite olarak Mersin’de tarımın gelişimi adına önemli çalışmalar yü-

rüttüklerini kaydeden 5 No’lu Tarım Destek Faaliyetleri Meslek Komitesi Başkanı Burhanettin Kılıç, önceliği kalıntı ile mücadeleye, üründe verimin artmasına, kaliteli ürün yetişmesine ve yeni ürün çeşitlerinin oluşumuna verdiklerini anlattı. Kılıç, Türkiye’de yetişen limonun yüzde 70’inin, narenciyenin üçte birinin Mersin’de üretildiğini, örtü altı seracılıktan çileğe, biber yetiştiriciliğinden muza kadar birçok tarımsal üründe Mersin’in söz sahibi olduğunu kaydetti. > 7’de

İlçelerde mini balık pazarları kurulmalı

Aykut Yeniçıkan

4 No’lu Hayvansal Ürünler ve Destek Faaliyetleri Meslek Komitesi Başkanı

M

TSO 4 No’lu Meslek Komitesi Başkanı Aykut Yeniçıkan, balık tüketiminin artması, sektörün canlanması için ilçelerde mini balık pazarlarının kurulması yönünde çalıştıklarını anlattı. İlk olarak Mezitli Belediyesi ile bir araya gelip proje oluşturduklarını bildiren Yeniçıkan, Toroslar Belediyesi ile de temas halinde olduklarını söyledi. Mersin Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO) 4 No’lu Hayvansal Ürünler ve Destek Faaliyetleri Meslek Komitesi Başkanı Aykut Yeniçıkan, komite çalışma alanına giren sektörlere

yönelik değerlendirmeler yaptı. İlk olarak balıkçılığa değinen Yeniçıkan, Mezitli Belediyesi ile birlikte geliştirdikleri ortak proje hakkında bilgi verdi. Mevcut Balık Pazarı’nın Mezitli ilçesine uzak olduğunu hatırlatan Yeniçıkan, bu bölgede yaşayan halka hizmet verebilmek adına lokal, mini bir balık pazarı kurulması çalışması yürütüldüğünü söyledi. Bu projede son aşamaya geldiklerini ifade eden Yeniçıkan, önümüzdeki aylarda tamamlanması ile birlikte bu pazarda pişirim hizmeti verilmesinin planlandığına da değindi. > 7’de

Arabuluculuk sistemini getiren tasarı Meclis’ten geçti

İ

şçi ve işveren arasındaki anlaşmazlıklara ilişkin arabuluculuk sistemini getiren düzenlemenin de bulunduğu İş Mahkemeleri Kanunu Tasarısı, TBMM Genel Kurulunda kabul edilerek yasalaştı. Yeni yasa 1 Ocak 2018 tarihi itibariyle yürürlüğe girecek. Kanuna göre, iş mahkemeleri, Hakimler ve Savcılar Kurulu’nun (HSK) olumlu görüşü alınarak, tek hakimli ve asliye mahkemesi derecesinde, Adalet Bakanlığınca gerekli görülen yerlerde kurulacak. Bu mahkemelerin yargı çevresi,

Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun hükümlerine göre belirlenecek. İş durumunun gerekli kıldığı yerlerde iş mahkemelerinin birden fazla dairesi oluşturulabilecek.

B

Genç girişimciler, Ar-Ge Ruhu ve Girişimcilik Paneli’nde profesyonellerle bir araya geldi. Bir girişimcide olması gereken özellikler sıralanırken merak etmek, pes etmemek, risk alabilmek, iyi bir takım oluşturmak, girişimcinin kendi eğitimine yatırım yapması gerekliliği üzerinde durulan öncelikli konular oldu.

u yıl 10’uncusu düzenlenen Proje Ar-Ge Pazarı etkinlikleri kapsamında Mersin Üniversitesi Uğur Oral Salonu’nda ‘Ar-Ge Ruhu ve Girişimcilik Paneli’ düzenlendi. Panelde girişimci adayları tecrübeli girişimcilerle bir araya gelerek deneyimlerinden yararlandı. Panelistler bir taraftan kendi yaşadıkları sorunlar ve bu sorunları nasıl aştıkları hakkında

tecrübe paylaşımı yaparken diğer taraftan genç girişimcilere çok önemli tavsiyelerde bulundu. Mersin Ticaret ve Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanı Şerafettin Aşut tavsiyelerini sıralarken risk almanın önemine dikkat çekti. “Yaşamınızın her aşamasında doğru da yanlış da olsa tercih eden siz olun. Tercihiniz yoksa girişimci de

B

MTSO 1

CMYK

ulaşmak için girişimcilerin mutlaka iyi bir takım oluşturması gerektiğini ve bir iş fikirleri varsa aileden olmayan, hatta yapabiliyorlarsa bulabildikleri potansiyel müşterileri ile bu fikirlerini konuşup görüş almaları gerektiğini söyledi. İnaltekin, “Ama asla fikrinize aşık olmayın. Yanlış bir fikre takılıp kalırsanız hata yaparsınız” dedi > 4’te

KAZAKİSTAN, hizmet ve teknoloji sektörlerinde güçlenme hedefinde

Dava şartı olarak arabuluculuk

Kanunla, “dava şartı olarak arabuluculuk” kurumu ilk kez hukuka giriyor ve düzenlemede yer alan uyuşmazlıklarda dava açmadan önce arabulucuya başvurulması zorunlu kılınıyor. > 5’te

118 Girişimci sertifikasını aldı

M

Yörüksüt, akıllı fabrika yatırımına odaklandı

aba, dede mesleği hayvancılıkla sektöre adım atıp bugün ihracat da dahil olmak üzere ürünlerini birçok noktaya ulaştıran Yörüksüt’ün kalitesinde, kullandığı hammadde kadar, teknoloji odaklı üretim ve

olamazsınız” diyen Aşut, “Bunun bedeli de olabilir ama kaybetmeyi göze almadan gerçek bir girişimci olamazsınız” ifadelerini kullandı. ALSE Şirketler Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Sedat Kılıç, “Kendinize yatırım yapın bir de hayattan zevk alın. Yenilikleri yakından takip edin” derken, Bilkent Cyberpark Genel Müdürü Faruk İnaltekin, başarıya

tüketicinin damak zevkine verdiği önem yatıyor. Hazırladığı her yeni ürünü yurtdışında 160 yıldır reçete danışmanlık hizmeti sunan bir firmanın onayından geçirdikten sonra seri üretime başladıklarını anlatan Yörüksüt Yönetim Kurulu Başkanı Ramazan Öz, başarılarının tesadüf olmadığını, başarı basamaklarını bilinçli olarak tırmandıklarını söylüyor. Sektöre adım attıkları ilk günden itibaren bakkallarda marketlerde aranan bir marka oluşturduklarını dile getiren Öz, bugün lezzetlerini daha çok noktaya ulaştırabilmek adına akıllı fabrika olarak nitelendirilen Endüstri 4.0’a uyumlu yeni bir fabrika yatırımına başladıklarını bildiriyor. > 8’de

D

ünyanın en hızlı kalkınan ülkelerinden biri olan Kazakistan ekonomik açıdan güçlü ilk 30 ülke arasında yer almayı hedefliyor. Son yıllarda ekonomide çok sayıda yapısal reform gerçekleştirerek yabancı yatırımcılara yönelik önemli avantajları hayata geçiren Kazakistan, hazırladığı programlarla sektörel çeşitlendirme sağlamayı, uzun vadede

Balıkçı gemisini avcılıktan çıkarana destek

>2’de

hizmet ve teknoloji sektörleri bakımından güçlü bir ekonomi oluşturmayı hedefliyor. Özellikle Güney Kazakistan Eyaletinde önemli çalışmalar yürütülüyor. Sanayileşme Programını gerçekleştirmek adına kurulan 11 organize sanayi bölgesinde yatırımcılara uygun koşullar sağlanıyor. Eyalette ithal edilen birçok ürün artık doğrudan üretiliyor. > 6’da

1. Uluslararası Engelsiz Sanat Festivali Mersin’de gerçekleştirildi >2’de

1246 maden sahası aramalara açılıyor

> 2’de

ersin Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO) Eğitim ve Kalkınma Vakfı’nın yeni iş kuranlara yönelik Mersin Çalışma ve İş Kurumu (İŞKUR) işbirliğinde düzenlediği Uygulamalı Girişimcilik Eğitimi’ne katılan 118 girişimci adayı sertifikalarını aldı. Eğitimler sonunda kursiyerlerin yüzde 10’u kendi iş yerini açtı. 2017 yılı Mart, Nisan, Mayıs ve Haziran aylarında düzenlenen eğitimlere katılan kursiyerler için MTSO’da toplu sertifika töreni düzenlendi. Toplamda 118 girişimci adayı sertifikasını aldı. Sertifika alan kursiyerlerin yüzde 10’u ise kendi işyerini açtı. Törene, MTSO Eğitim ve Kalkınma Vakfı Başkanı Sadık Çağatay Güneş, KOSGEB Mersin Müdürü Danyal Peker ve kursiyerler katıldı. Açılış konuşmasını yapan KOSGEB Mersin Müdürü Danyal Peker, KOSGEB’in girişimcilik eğitimle-

rine 2010 yılında başladığını hatırlatarak, bugüne kadar Türkiye genelinde eğitim alan kişi sayısının 500 bini aştığını söyledi. Mersin’de girişimcilik eğitimi alan kişi sayısının ise 10 bin üzerinde olduğunu kaydeden Peker, “Girişimcilik bir ülkenin kalkınma motorudur” diyerek sözlerini şöyle sürdürdü: “Açılan bu iş yerlerinin ayakta kalması, katma değerli ürünler üreterek istihdamı arttırması bizim için çok değerli. Bizim sadece itici güç olduğumuzu, belirleyicinin ve ana unsurun siz olduğunuzu unutmayın. İşinizin gelişmesi için, büyümesi için ne yapabilirim sorusunu kendinize sürekli sorun. Yeni girişimcilerimize bu şehir için bu ülke için katma değer, istihdam yaratmaya çalışın diyorum. Yeni kurulan işletmelerimizin KOBİGEL, AR-GE desteklerimizi kullanarak daha da büyümelerini temenni ediyorum.” > 2’de


2

YIL: 19 | SAYI: 339 | 15 - 28 Ekim 2017 | www.mtso.org.tr

Arabuluculuk sistemini getiren tasarı Meclis’ten geçti

118 girişimci sertifikasını aldı

M

ersin Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO) Eğitim ve Kalkınma Vakfı’nın yeni iş kuranlara yönelik Mersin Çalışma ve İş Kurumu (İŞKUR) işbirliğinde düzenlediği Uygulamalı Girişimcilik Eğitimi’ne katılan 118 girişimci adayı sertifikalarını aldı. Eğitimler sonunda kursiyerlerin yüzde 10’u kendi iş yerini açtı. 2017 yılı Mart, Nisan, Mayıs ve Haziran aylarında düzenlenen eğitimlere katılan kursiyerler için MTSO’da toplu sertifika töreni düzenlendi. Toplamda 118 girişimci adayı sertifikasını aldı. Sertifika alan kursiyerlerin yüzde 10’u ise kendi işyerini açtı. Törene, MTSO Eğitim ve Kalkınma Vakfı Başkanı Sadık Çağatay Güneş, KOSGEB Mersin Müdürü Danyal Peker ve kursiyerler katıldı. Açılış konuşmasını yapan KOSGEB Mersin Müdürü Danyal Peker, KOSGEB’in girişimcilik eğitimlerine 2010 yılında başladığını hatırlatarak, bugüne kadar Türkiye genelinde eğitim alan kişi sayısının 500 bini aştığını söyledi. Mersin’de girişimcilik eğitimi alan kişi sayısının ise 10 bin üzerinde

olduğunu kaydeden Peker, “Girişimcilik bir ülkenin kalkınma motorudur” diyerek sözlerini şöyle sürdürdü: “Açılan bu iş yerlerinin ayakta kalması, katma değerli ürünler üreterek istihdamı arttırması bizim için çok değerli. Bizim sadece itici güç olduğumuzu, belirleyicinin ve ana unsurun siz olduğunuzu unutmayın. İşinizin gelişmesi için, büyümesi için ne yapabilirim sorusunu kendinize sürekli sorun. Yeni girişimcilerimize bu şehir için bu ülke için katma değer, istihdam yaratmaya çalışın diyorum. Yeni kurulan işletmelerimizin KOBİGEL, AR-GE desteklerimizi kullanarak daha da büyümelerini temenni ediyorum.” Peker: “İmalat sanayiye toplamda 1 milyon destek”

Girişimcilere verilen desteklere de değinen Peker, geçen yıl 300’e yakın girişimciye KOSGEB desteği verdiklerini ve bu yıl 8 ayda bu rakamı aştıklarını söyledi. KOSGEB KOBİGEL Destek Programı hakkında kısaca bilgi de veren Peker, şunları söyledi:

“İmalat sanayide faaliyet gösteren firmalarımıza 300 bin TL geri ödemesiz 700 bin TL ise geri ödemeli olmak üzere toplamda 1 milyon TL destek veriyoruz. Bu alandaki çağrımız 20 Ekim’de sona erecek.” İğde: “Girişimcilik, en güzel serüvendir”

Girişimcilik eğitmeni Hatice İğde ise, girişimciliği ‘en güzel serüven’ sözleriyle değerlendirdi. Girişimciliğin sadece bir başlangıç olduğunu ve yenilikçiliği de içine alarak devam etmesi gerektiğini vurgulayan İğde, şöyle konuştu: “Ülkemizin, bölgemizin ve kendinizin gelişimi şimdi attığınız taşların doğru yere, doğru katma değere ulaşmasına bağlı. KOSGEB’e güvenin ama sadece KOSGEB’e güvenerek iş yeri açmayın. Çünkü güç girişimcinin kendisine bağlı. İşletmenizde her şey başınıza gelebilir. Önlem alma, ileriyi görme kabiliyetimiz olması gerekiyor. Türk Ticaret Kanunu ne diyor; basiretli iş adamı olmak zorundayız. Bunu ne KOSGEB sağlar ne başka bir kurum sağlar. Bunu ancak kendiniz sağlayabilirsiniz.”

K

İşçi ve işveren arasındaki anlaşmazlıklara ilişkin arabuluculuk sistemini getiren düzenlemenin de bulunduğu İş Mahkemeleri Kanunu Tasarısı, TBMM Genel Kurulunda kabul edilerek yasalaştı. Yeni yasa 1 Ocak 2018 tarihi itibariyle yürürlüğe girecek.

anuna göre, iş mahkemeleri, Hakimler ve Savcılar Kurulu’nun (HSK) olumlu görüşü alınarak, tek hakimli ve asliye mahkemesi derecesinde, Adalet Bakanlığınca gerekli görülen yerlerde kurulacak. Bu mahkemelerin yargı çevresi, Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun hükümlerine göre belirlenecek. İş durumunun gerekli kıldığı yerlerde iş mahkemelerinin birden fazla dairesi oluşturulabilecek. Dava şartı olarak arabuluculuk Kanunla, “dava şartı olarak arabuluculuk” kurumu ilk kez hukuka giriyor ve düzenlemede yer alan uyuşmazlıklarda dava açmadan önce arabulucuya başvurulması zorunlu kılınıyor.

Kanuna veya bireysel ya da toplu iş sözleşmesine dayanan işçi, işveren alacağı, tazminatı ve işe iade talebiyle açılan davalarda, arabulucuya başvurulması dava şartı olarak aranacak. Arabulucuya başvurma zorunluluğu için alacak veya tazminat talebinin iş ilişkisinden kaynaklanması gerekecek. İşçi kıdem, ihbar gibi tazminat ve fazla mesai, yıllık izin gibi ücret; işveren de alacak ve tazminat kalemleri için dava açmadan önce arabulucuya başvuracak. İşçi veya işverenin iş ilişkisi kapsamında birbirlerine hakaret etmekten kaynaklanan ya da işçinin iş yerindeki işverene ait mal ve malzemelere zarar vermesinden doğan tazminat talepleri de dava açılmadan önce arabulucuya götürülecek.

Arabulucuya başvurulmadan dava açılırsa herhangi bir işlem yapılmaksızın dava, dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddedilecek. İş kazası veya meslek hastalığından kaynaklanan maddi, manevi tazminat davaları, bunlarla ilgili rücu davalarında, arabuluculuk şartı aranmayacak. Arabulucu, yapılan başvuruyu görevlendirildiği tarihten itibaren 3 hafta içinde sonuçlandıracak. Bu süre, zorunlu hallerde arabulucu tarafından en fazla bir hafta uzatılabilecek. Arabulucu, taraflara ulaşılamaması, taraflar katılmadığı için görüşme yapılamaması veya anlaşmaya varılamaması hallerinde arabuluculuk faaliyetini sona erdirecek, son tutanağı düzenleyerek durumu derhal arabuluculuk bürosuna bildirecek.

1. Uluslararası Engelsiz Sanat Festivali Mersin’de gerçekleştirildi

Balıkçı gemisini avcılıktan çıkarana destek

S

D

ünyada ve Türkiye’de ilk defa engelli insanlar tarafından yapılan sanatsal eserler bir festival kapsamında halkla buluştu. Mersin Uluslararası Engelsiz Sanat ve Kültür Festivali 11-15 Ekim tarihleri arasında Mersin’de gerçekleştirildi. 11 Ekim-15 Ekim günleri arasın-

da düzenlenen festivalde, dünyanın değişik ülkelerinden 19 engelli sanatçı ile Türkiye’den 69 engelli sanatçı eserlerini sergiledi. Mersin merkez, Tarsus, Anamur ve Kızkalesi’nde farklı etkinliklerle gerçekleştirilen festival kapsamında, dünyaca ünlü sanatçı ve uzmanların katıldığı sergi, sempoz-

yum, workshop, konser ve geziler düzenlendi. Festivalde engelli sanatçıların performanslarının yanı sıra yöresel lezzetler de görücüye çıktı. Uluslararası Engelsiz Sanat Festivali’nin baş konuğu ise görme engelli ressam Eşref Armağan oldu

1246 maden sahası aramalara açılıyor

E

nerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı toplam 1,246 adet maden sahasını ihale ederek aramalara açacak. Enerji Bakanlığı 1,246 adet maden sahasını aramalara açacak. Resmi Gazete’nin 13 Ekim 2017

tarihli sayısında yayımlanan ilana göre, sahalar için başvurular sahanın ihalesinin yapılacağı tarihte Maden İşleri Genel Müdürlüğü Konferans Salonunda İhale Komisyonu’na doğrudan yapılacak. Posta ve diğer yollarla yapılacak baş-

vurular ise geçerli sayılmayacak. Bu sahaların koordinat dökümleri, alanları ve ihale tarihlerini içeren listeler ise Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanlığı Maden İşleri Genel Müdürlüğü internet sayfasında en az 15 gün önce ilan edilecek.

MERSİN TİCARET VE SANAYİ ODASI’NDAN ÜYELERE DUYURU

5174 Sayılı Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği ile Odalar ve Borsalar Kanunu’nun 24 ve 25. Maddelerine göre yıllık aidat ve munzam aidat Haziran ve Ekim ayları içinde iki eşit taksitte ödenmektedir. Süresi içinde ödenmeyen aidat ve munzam aidatlara 6183 sayılı Amme Alacakları Tahsili Usulü Hakkında Kanun gereğince aylık %1,40 oranında gecikme cezası uygulanmaktadır. Vadesi geçen aidat-munzam aidatlar Oda veznelerimize T.İş Bankası, Garanti Bankası ve Yapı Kredi Bankası kredi kartları ile 6 taksitte ödenebilir. Ayrıca Odamız web sayfasından (www.mtso.org.tr.) ve www.vatandas.mtso.org.tr adresinden Garanti Bankası kredi kartı ile 6 taksitte ödenebilmektedir. Sayın üyelerimize duyurulur.

MTSO 2

CMYK

ürdürülebilir balıkçılığın sağlanması amacıyla 10 metre ve üzerindeki balıkçı gemisini kendi isteği ile avcılıktan çıkaran gemi sahiplerine Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı tarafından destek verilecek. Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının ‘Balıkçı Gemisini Avcılıktan Çıkaranlara Yapılacak Destekleme Tebliği’ Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdi. Tebliğ ile denizlerde stokların korunması, av baskısının azaltılması ve sürdürülebilir balıkçılığın sağlanması amacıyla 10 metre ve üzerindeki balıkçı gemisini kendi isteği ile avcılıktan çıkaran gemi sahiplerine yapılacak desteklemeye ilişkin usul ve esaslar düzenlendi. Denizlerde avcılık faaliyetlerinde bulunmak üzere Bakanlık tarafından ruhsatlandırılmış ve ruhsat tezkeresi halen geçerli olan 10 metre ve üzerinde boy uzunluğuna sahip ve Su Ürünleri Bilgi Sistemi’ne (SUBİS) kayıtlı gemiler destekleme kapsamına alındı. Bununla ilgili olarak, 2017 yılında

yapılacak tarımsal desteklemeler hakkındaki 18 Ağustos 2017 tarihili Bakanlar Kurulu Kararı’ndan sonra gemilerde yapılan boy artışı dikkate alınmayacak ve destekleme kapsamı dışında tutulacak. Ayrıca, iç sularda faaliyet gösteren gemiler, yardımcı gemiler ile boy uzunluğu on metreden küçük gemiler de destekleme kapsamı dışında tutulacak. Birden fazla balıkçı gemisi sahibi olanlar ancak bir gemisi için müracaat edebilecek. Müracaat nasıl yapılacak?

Desteklemeden yararlanmak isteyen balıkçı gemisi sahipleri, 8 Aralık 2017 tarihine kadar gemisinin ruhsat tezkeresinin düzenlendiği İl Müdürlüğüne dilekçe ile müracaat edecekler. Dilekçenin ekinde; balıkçı gemisinin onaylı gemi kütük kayıt örneği, geminin birden fazla kişiye veya tüzel kişiliğe ait olması halinde, gemi sahibi tarafından yetkilendirilen kişiye ait yetki belgesi ve balıkçı gemisine ait Bakanlık ve Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme

İthalat Rejimi Kararı’na ek tebliğ yayınlandı

Bakanlığı kayıtlarını birlikte gösteren SUBİS’den alınan onaylı belgeler yer alacak. Desteklemeden yararlanmak üzere müracaat eden balıkçı gemileri teslim veya devir tarihine kadar balıkçılık faaliyetlerine devan edebilecek. Kesinleşen müracaat listesine göre hesaplanan destekleme ödemesi miktarı toplamının, ayrılan ödenek miktarından fazla olması halinde 46 metre ve üzerindeki gemilere öncelik tanınacak. Destekleme kapsamına alınacak diğer balıkçı gemileri kesinleşen liste içerisinden noter huzurunda yapılacak kura ile belirlenecek. Kura çekimine öngörülen ödenek miktarına ulaşılıncaya kadar devam edilecek.

Şerafettin AŞUT

A. Kadir DÖLEK

Derya GÜLEÇ

Atatürk Caddesi MTSO Hizmet Binası Kat: 2-3-4 / MERSİN Tel: 0324 238 95 00 ( 10 Hat ) 238 56 56 ( 3 Hat ) - 238 98 00

Turkuvaz Haberleşme ve Yayıncılık A.Ş. Ceyhan Yolu Üzeri 5.km Yüreğir / ADANA 0322 346 30 93


3

YIL: 19 | SAYI: 339 | 15 - 28 Ekim 2017 | www.mtso.org.tr

Eğitim zenginleşmenin şartıdır; Ama hangi eğitim? Şerafettin AŞUT MTSO Yönetim Kurulu Başkanı

B

İçinde pozitif bilim olmayan, içinde karşıt düşünceler olmayan, içinde analitik ve eleştirel düşünce olmayan, sorgulamayan ve dahası evrensel ahlak değerleri olmayan bir eğitim bizim anladığımız anlamda kurtarıcı, toplumları yücelten, ülkeleri zenginleştiren, insanlığı geliştiren bir şey olamaz.

azı kavramlara zaman zaman aşırı anlamlar yükler, hatta kutsallaştırırız. İşte o aşamadan sonra içi boşalsa da, o kavram bir kurtarıcı gibi hayatımızın merkezine yerleşse de aslında bir işe yaramaz. İşte o kavramlardan biri de EĞİTİM kavramıdır. Eğitim kavramına o kadar çok anlam ve önem yükledik ki, artık içeriğine bakmadan, nasıl bir eğitim olduğunu önemsemeden eğitimden bizi kurtarmasını, toplumun her derdine derman olmasını, ekonomide bizi zenginleştirmesini bekliyoruz. Eğitim kavramı kutsal bir inek değildir. Eğitim bir kabuk, içeriği ise özüdür. Biz özü unuttuk kabuğu ile avunmaya çalışıyoruz. Sonuçta dogmatik, tek taraflı verilen eğitimler de bir eğitimdir. Ama bir işe yarıyor mu? Neden birçok fakir ve gelişmemiş Müslüman ülkede eğitim olmasına rağmen, bu eğitim bir işe yaramıyor? Ya da bir teröristi de yapacağı eylemlerle ilgili eğitebilirsiniz. Sonuçlarını düşünmeden ezberler, öğrenir ve yapar… Sonuçta eğitim sadece bir bilgi aktarımıdır. Önemli olan nasıl bir eğitim sorusunu sormaktır. Evet, eğitim kavramı tek başına kutsal inek değil, tek başına çözüm değil. İçinde pozitif bilim olmayan, içinde karşıt düşünceler olmayan, içinde analitik ve eleştirel düşünce olmayan, sorgulamayan ve dahası evrensel ahlak değerleri olmayan bir eğitim bizim anladığımız anlamda kurtarıcı, toplumları yücelten, ülkeleri zenginleştiren, insanlığı geliştiren bir şey olamaz. Hele hele içinde müzik, resim, edebiyat gibi kültür ve sanat unsurları olmayan, yani hayal gücü, düşünme gücü, soyut düşünebilme gücü olmayan bir eğitim sadece bir kuru kabuktan ve kendimizi oyalamaktan ibarettir, ya-

rarı yerine zararı daha büyüktür. İşte Mısır örneği; 2015 itibariye Mısır’da ortalama eğitim süresi 7.2 yıl oldu. Türkiye’de ise 7,9 yıl. Süre anlamında büyük bir uçurum yok. Biz kendi durumumuzu kendimizce ne kadar yeterli görmesek de, Mısır ve Türkiye’nin hayat kalitesi, çağdaş değerleri, hukuk değerleri, özgürlükler, demokrasi, kültür ve sanat seviyesi, bilim seviyesi, ekonomik seviye ve ekonomiye bağlı ar-ge, patent, inovasyon, girişimcilik kavramlarının gelişimi, milli geliri, kadın hakları vesaire aynı düzeyde mi? Demek ki aynı eğitim süresi olsa da sonuçlar aynı olmuyor. Demek ki sadece eğitim bir çözüm değil, içeriği önemli… “Sınavdan çok müfredata odaklanmalıyız”

Bundan dolayı eğer ülke olarak tek gerçek zenginliğimiz olan insan kaynağımızı nitelikli, kaliteli, ülkeye değer katan bir hale getirmek istiyorsak, sınav tartışmalarından çok müfredata, verilen eğitimin içeriğine odaklanmalıyız. Gelişmiş dünya artık tek taraflı anlatılan ders kavramından ço, proje bazlı ekip çalışmalarına yönelirken, yaratıcılığı arttıran, analitik düşünme gücünü arttıran bir müfredata ve uygulamalara yönelirken, teoriden çok uygulamalı ve üreterek öğrenme kavramları yükselirken, dört duvar sınıf yerine atölye tarzı üretim metotları artarken, biz adı sürekli değişen sınav tartışmaları ile zaman kaybediyoruz. Gelişmiş dünya bilim ve mühendislik eğitimlerini ilk öğretime entegre edecek bir müfredat oluşturmuş durumda. Çünkü dünya yeni bir ekonomik devrime, Sanayi 4.0 denen bir yeniliğe doğru koşuyor. Adı her ne kadar sanayi 4.0 olsa da, bu devrim

sadece endüstri ile sınırlı değil. İşin içinde Eğitim 4.0 var, Sağlık 4.0, Tarım 4.0, Turizm 4.0, Lojistik 4.0 var. Yani, hayatımızın her alanında; eğitimden üretime artık dijitalleşme, robotik teknolojiler, akıllı cihazlar, yapay zeka ile çalışan aletler, bulut teknolojileri hakim olacak. Nesnelerin interneti ve robot–insan veya robot-robot iletişimin olduğu bir yaşam bizi bekliyor. Bugün liseye başlayan çocuklarımızın 10 yıl sonra ne iş yapacaklarını bilemiyoruz, çünkü teknoloji o kadar hızla değişiyor ve yeni meslekler yaratıyor ki… Bu gün ilk okula başlayan çocuklarımızın gelecekte nasıl bir mesleğe sahip olacaklarını bırakın bilmeyi tahmin bile edemiyoruz. Bildiğimiz şey 20 yıl sonra bugün var olan mesleklerin yarısının olmayacağı ve henüz bilmediğimiz yeni yüzlerce mesleğin ortaya çıkacağı. O halde biz insanımızı neye ve hangi hedefe göre yetiştiriyoruz. İşte bundan dolayı eğitimde Endüstri 4.0 diyoruz. İşte bundan dolayı multi-disiplin denilen birden fazla farklı disiplinde eğitim almış esnek insan kaynağı diyoruz. İşte bundan dolayı MTSO eğitim projelerine bu kadar önem veriyor. Bundan dolayı MTSO ENDÜSTRİ 4.0 EĞİTİM VE UYGULAMA MERKEZİ Projemiz’i Bakanlığa gönderdik ve bunu Endüstri Bölgeleri Projesi ile entegre ederek, ENDÜSTRİ 4.0’ın gerektirdiği bu yeni eğitim içeriğinde rol model olmak istiyoruz. Aksi halde dünyanın ilk 10 ekonomisi hedefi imkansız olur. Hatta var olan yerimizi korumak bile mümkün olmaz. Bu bir var olma meselesidir. Bu bir ulusal güvenlik meselesidir ve bu yeni eğitim vizyonu bu ruhla ve bu ciddiyetle ele alınmalıdır. Konu sadece sanayi veya üç beş sektör değildir.

Konu geleceğimizdir. “Beklentimiz çok büyük”

Evet, Endüstri 4.0 robotik teknolojileri öne çıkartsa da, yapay zeka ve nesnelerin interneti ile sanki insana ihtiyaç duyulmayan bir dünyayı bize sunsa da, bu aslında tamamen doğru değil. Aslında Endüstri 4.0 insanların rutin yaptığı işleri, biraz sıkıcı, monoton veya tehlikeli olan işleri daha seri yapacak, verimliliği arttıracak ama yaratıcı yine insan olacak, yaratıcılık gerektiren, hayal gücü gerektiren şeyleri yine bizler yapacağız. Bizler yine kontrol eden olacağız. Bu anlamda bu yeni devrim insanı ortadan kaldırmıyor, iş tanımızı değiştiriyor. İşte bundan dolayı vereceğimiz eğitim bu insanı yaratmaya odaklı olmalıdır. Mavi yakalı ortadan kalkmayacak, sadece iş tanımı değişecek. Beyaz yakalı yok olmayacak iş tanımı ve iş yapış şekli değişecek. Yeni meslekler ortaya çıkacak. Hazır olmamız gereken şey aslında budur. Yoksa konu birkaç sektörde yüksek teknolojili bir üretimle beş kuruş daha fazla kazanmakla sınırlı değil. Konu sadece birkaç simülasyon yatırımı değil. Beklentimiz çok daha büyüktür. Bu devrim ve bu proje böyle algılanmalıdır. Elbette bunun için ciddi bütçeler gerekmektedir. Bu konuyu kavramayanlar için bu bütçeler büyük gelebilir. Ama konu geleceğimizdir, varlığımızdır. Bugün hazır olmazsak yarın değil, bu teknoloji hızı ile bir saat sonrası bile çok geç olacaktır. Biz MTSO olarak gerekirse öz kaynaklarımızla bu işin peşindeyiz, projelerimizin takibindeyiz. Bunu daha çok anlatacağız, daha çok gündem yapacağız. Bu değişimin inşallah ülkemizde yine öncüsü olacağız.

Meyve sebzede yeni dönem

Sebze ve meyvelerin ambalajlanmasında, taşınmasında, depolanmasında ve perakende satışa sunulmasında uyulması gereken standartlara ilişkin usul ve esaslar belirlendi. Böylece sebze ve meyvede yaşanan ve yüzde 40’lara varan kaybın önüne geçilmesi hedefleniyor.

G

ümrük ve Ticaret Bakanlığı’nın, ‘Sebze ve Meyvelerin Toptan ve Perakende Ticaretinde Uyulması Gereken Standart Uygulamalara İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Tebliğ’i, Resmi Gazete’de yayımlandı. Buna göre, ürünün ambalajlanmasından taşınmasına, depolanmasından perakende satışına kadar, üretimden tüketiciye ulaşana kadar geçen süreçlerin tümüne standart getirildi. Piyasanın bu standart uygulamalara adaptasyonu için de 2019 yılı başına kadar bir geçiş süresi öngörülüyor.

kasa, kutu veya sepet şeklinde olup, (80x120) cm veya (100x120) cm boyutlarındaki paletlere uygun ölçülerde olacak. * Patates, kuru soğan ve tatlı patateslere yönelik ambalajlar file, jüt çuval, torba, kasa veya kutu şeklinde olup en çok 50 kilogram ağırlığında olacak. Malların taşınmasında kullanılacak ambalajlar soğuk zincire uygun olacak. * Malların ambalajlanmasına dair bu Tebliğde düzenlenmeyen hususlarda Türk Standartları Enstitüsü’nün ilgili standartları/kriterleri uygulanacak.

Tebliğde ambalajlama standartları için alınan ve bundan sonra uygulanacak kararlar şöyle: * Malların ambalajlanmasında tek kullanımlık veya tekrar kullanılabilir ambalajlar kullanılacak. Malların uygun şartlarda korunması ve taşınması sağlanacak şekilde ambalajlanacak. Ambalajlar bütün yabancı maddelerden arındırılacak. * Tekrar kullanılabilir ambalajlar (80x120) cm boyutlarındaki paletlere tam yerleştirilebilecek şekilde (60x40) cm, (40x30) cm, (40x40) cm ve (30x20) cm taban ebatlarında olacak. * Tekrar kullanılabilir ambalajlar modüler ve katlanabilir şekilde olup, her kullanımda gıda güvenilirliğine uygun olarak dezenfekte edilecek. Dolu ambalajlar en çok 30 kilogram ağırlığında olacak. * Balkabağı, beyaz lahana, karpuz ve kavunlara yönelik ambalajlar;

Tebliğde taşıma standartları için alınan ve bundan sonra uygulanacak kararlar şöyle: * Malların üretim yerindeki toptancı hallerinden veya tasnifleme ve ambalajlama tesisinden tüketim yerlerine taşınmasında soğuk zincir korunacak. * Mallar ön soğutmaya tabi tutulduktan sonra palet kullanımına uygun frigorifik araçlarla taşınacak. * Malların üretim yerinden sınai işletmeye, üretim yerindeki toptancı haline veya tasnifleme ve ambalajlama tesisine taşınmasında ikinci fıkra kapsamına girmeyen kapalı ya da tenteli taşıma araçları kullanılacak. * Farklı malların aynı araçlarda taşınması esnasında malların birbirlerine zarar vermelerini engelleyecek önlemler alınacak. * Birbirlerine zarar verebilecek mallar aynı araçta taşınmayacak. * Malların üretim yerindeki toptancı

MTSO 3

CMYK

hallerinden veya tasnifleme ve ambalajlama tesisinden tüketim yerlerine taşınmasında soğuk zincirin korunması esas olacak. Tebliğde depolama standartları için alınan ve bundan sonra uygulanacak kararlar şöyle: * Mallar, soğuk hava depolarında, malların bozulmasına veya kalite kaybına sebep olmayacak uygun ısı ve nem ortamlarına sahip alanlarda depolanacak. * Soğuk hava depolarının nitelikleriyle buralarda yapılacak depolama faaliyetine ilişkin iş ve işlemlere yönelik mal bazında Türk Standartları Enstitüsü’nce belirlenen standartlar ve kriterler uygulanacak. * Malların depolanacağı soğuk hava depolarının Türk Standartları Enstitüsü’nce TS 9048 standardına göre Hizmet Yeri Yeterlilik Belgesinin (TSEHYB) bulunması gerekecek. * Malların depolanacağı soğuk hava depolarının 5996 Sayılı Veteriner Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanunu’na uygun olarak Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’ndan “İşletme Kayıt Belgesi” almış olması gerekecek. Tebliğde perakende satış noktaları standartları için alınan ve bundan sonra uygulanacak kararlar şöyle: * Söz konusu mallar, alışveriş merkezleri, büyük ve zincir mağazalarda bulunan perakende satış yerlerinde soğutuculu reyonlarda ambalajlarından çıkarılmadan satışa sunulacak.

K

adri Şaman MTSO Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi Biyomedikal Bölümü 10. sınıf öğrencisi Begüm Şaar, eğitimini meslek lisesinde sürdürmesine rağmen özel okul standartlarında eğitim aldıklarını söyledi. Özel okulların en büyük ayrıcalığı olarak güçlü yabancı dil eğitimini gösteren Şaar, “Mersin Ticaret ve Sanayi Odası’nın sağladığı imkanlarla biz de bir meslek lisesinde okumamıza rağmen İngilizcemizi geliştirme fırsatı yakalıyoruz” diye konuştu. İngilizcenin küçük yaşlardan itibaren kendisi için bir tutku olduğunu kaydeden Kadri Şaman MTSO Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi Biyomedikal Bölümü 10. sınıf öğrencisi Begüm Şaar, “Ancak hayallerime lisede kavuşabildim” dedi. Lise eğitimi için sınava girdiği dönemde sağlık lisesini kazanmak istediğini ancak puanının yetmemesi üzerine Kadri Şaman MTSO Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi’ne geldiğini kaydeden Şaar, başlangıçta istediği liseye gidemediği için biraz üzülse de burada gördüğü imkanlarla fikrinin kısa sürede değiştiğini anlattı. Diğer okullara göre birçok avantajla karşılaştıklarına dikkat çeken Şaar şunları söyledi: “Günümüzde çalışma yaşamımızda hangi mesleği yapıyor olursak olalım en az bir yabancı dil bilmemiz gerekiyor. Bizim okulumuzun en büyük avantajı da verdiği yabancı dil eğitimi. Müfredat çerçevesinde aldığımız yabancı dil eğitimimize ek olarak Mersin Ticaret ve Sanayi Odası’nın (MTSO) desteği

ile okulumuzda Suzi Çoban isminde bir Amerikalı öğretmen görev alıyor. Bu Amerikalı öğretmen konuşma derslerimize giriyor ve her birimizin pratik yapmasına olanak tanıyor. Bu, bir devlet okulu için bulunmaz fırsat. Bununla da bitmiyor. Yabancı dilimizin gelişimi için her türlü olanağı sağlayan okulumuz başarılı öğrencileri de yine MTSO desteği ile ödüllendiriyor. Her yıl 9, 10 ve 11. sınıflar arasında bir sınav yapılıyor ve bu yazılı sınavda başarılı olanlar sözlü sınava tabi tutuluyor. Her iki sınav sonucu kendi yaş grubunda birinci olan öğrenciler yaz tatilinde 15 gün için İngiltere’ye dil eğitimine gönderiliyor. Bu fırsatın özel okullarda dahi olduğunu düşünmüyorum.” “Sınava hazırlanmak bile dilimizi geliştirdi”

İngilizceyi babası ile birlikte sevdiğini ve her dönem İngilizcenin kendisi için bir tutku olduğunu vurgulayan Begüm Şaar, en büyük hayalinin ise İngiltere’ye gitmek olduğunu söyledi. Okulunda İngiltere’ye gitme imkanı yakalayacağını duyunca çok heyecanlandığını kaydeden Şaar, sene başından itibaren sınava odaklandığını ve çok çalıştığını anlattı. “Sınav tarihine kadar kalın bir gramer kitabı bitirdiğimi söyleyebilirim. Yani aslında İngiltere’ye gidemeseydim bu sınav aşaması dahi yabancı dilimin gelişimine büyük katkı sağlamış olacaktı” diyen Şaar, İngiltere’de yaşadıklarını ise şöyle özetledi: “Çok heyecanlıydım. Bir haya-

lim gerçekleşiyordu. İngiltere’nin Brighton kentinde gerçekleşen yaz okuluna katıldım. İki haftada 32 saat İngilizce dersimiz oldu. İngiliz ailelerin yanında konaklayarak pratik yapma imkanı yakaladık. Dünyanın dört bir yanından öğrenci gelmişti ve çok sayıda arkadaş edinme fırsatı yakaladım. Farklı bir dilin yanında farklı kültürler tanıdım. Yalnızca dil öğrenmeyle kalmadım, Türkiye’ye bambaşka bir vizyonla döndüm. Dünyaya bakış açım değişti. Eğitim saatleri dışında sosyal etkinliklere katıldık. Harika bir deneyim oldu. Yabancı dilim de oldukça gelişti.” “Çek Cumhuriyeti’ne gitme fırsatı yakaladım”

İngiltere ile başlayan yurtdışı yolculuğunun Erasmus Projesi kapsamında gittiği Çek Cumhuriyeti ile devam ettiğini kaydeden Begüm Şaar, “Çek Cumhuriyeti’nde Türkiye’yi temsil ettik. Bu Proje’de Mersin genlinde İngilizce Eğitimi iyi olan okullardan dil becerisi yüksek öğrenciler seçiliyor. MTSO’nun bize sağladığı dil imkanları sayesinde bu yıl Mersin’den katılan 6 öğrenci arasında yer alma imkanı yakaladım çok mutluyum” dedi. Üniversite sınav başarısında da okulunun üst sıralarda olduğunu vurgulayan Şaar, en büyük hayalinin çocuk doktoru olmak ve yurtdışında okumak olduğunu söyledi. Halen İngiltere’de edindiği arkadaşları ile görüştüğünü anlatan Şaar, bu sayede pratik yapma imkanını sürdürdüğünü sözlerine ekledi.


4

YIL: 19 | SAYI: 339 | 15 - 28 Ekim 2017 | www.mtso.org.tr

Kaybetmeyi göze almadan

gerçek bir girişimci olamazsınız

MTSO Yönetim Kurulu Başkanı Şerafettin Aşut, girişimci adaylarına yaşamlarının her aşamasında doğru da yanlış da olsa tercihlerini kendilerinin yapması tavsiyesinde bulundu. “Tercihiniz yoksa girişimci de olamazsınız” diyen Aşut, “Tercihlerinizin bedeli de olabilir ama kaybetmeyi göze almadan gerçek bir girişimci olamazsınız” ifadelerini kullandı.

B

u yıl 10’uncusu düzenlenen Proje Ar-Ge Pazarı etkinlikleri kapsamında Mersin Üniversitesi Uğur Oral Salonu’nda ‘Ar-Ge Ruhu

ve Girişimcilik Paneli’ düzenlendi. Moderatörlüğünü TOBB Mersin Genç Girişimciler Kurulu Başkanı Osman Kiper’in yaptığı panelin

konuşmacıları arasında Mersin Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO) Yönetim Kurulu Başkanı Şerafettin Aşut’un yanı sıra Bilkent Cyberpark Genel Müdürü Faruk İnaltekin ve ALSE Şirketler Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Sedat Kılıç yer aldı. Panelde MTSO Yönetim Kurulu Başkanı Şerafettin Aşut girişimciliğin önemine dikkat çekerek konuşmasına başladı. “Memur değil, girişimci bir Türkiye yaratmazsak zenginleşmeyiz” diyen Aşut, benzer nüfusa sahip Fransa, Almanya, Japonya gibi ülkeleri örnek gösterip, “Bu ülkelerde 6 milyona yakın girişimci firma varken Türkiye’de 100 yıllık Cumhuriyet tarihi bo-

Ar-Ge projelerine yatırımcılardan yoğun ilgi

A

r-Ge Proje Pazarı, yenilikçi iş fikirleri ile yatırımcıları buluşturmaya devam etti. Bu yıl 10’uncusu düzenlenen Ar-Ge Proje Pazarı 2017’de sergilenen 58 proje, ziyaretçilerden büyük beğeni topladı. Yatırımcı firmalar projeler arasında kendi tesislerinde yaşadıkları mevcut sorunlara çözüm üretebilecek fikirlerle karşılaştıklarını belirterek proje sahipleriyle eşleşme talebinde bulundu. Mersin Üniversitesi çatısı altında Mersin Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO), Mersin Tarsus Organize Sanayi Bölgesi (MTOSB), Mersin Teknoloji Transfer Ofisi, Akdeniz İhracatçı Birlikleri (AKİB) ve Mersin Teknopark işbirliğinde Ar-Ge ve Proje Pazarı 2017 düzenlendi. Bu yıl 10’uncusu düzenlenen organizasyona yaklaşık 100 proje başvurdu. 9 kişiden oluşan Değerlendirme Kurulu, Mersin’in yanı sıra Adana, Osmaniye, Tokat, İstanbul, Bursa ve Sakarya’da faaliyet gösteren üniversitelerden ve üniversiteler dışında 4 farklı kurumdan Ar-Ge niteliği taşıyan 58 projeyi sergilenmeye değer gördü. Ayrıca inovasyon ve Ar-Ge ile tanıştırmak ve sevdirmek adına küçük yaş gruplarına da sergiledikleri projeler için teşvik ödülleri verildi. Mersin Üniversitesi bahçesinde sergilenen projeler ziyaretçilerin büyük beğenisini topladı. Bu özelliği ile organizasyon, proje sahiplerinin projelerinin tanınmasına ve ticarileşmesine de önemli katkılar sunmayı sürdürdü. İki gün devam eden etkinliğin ikinci günü kent protokolünün projelerin sergilendiği stantları ziyaret etmesi ile baş-

MTSO 4

CMYK

layıp kapanış toplantısı ile sona erdi. Çelik: “Projelerin ticarileşmesinden memnunuz”

Toplantının kapanışında konuşan Etkinlik Sorumlusu Dr. Sertan Çelik, son iki yıldır bu görevi sürdürdüğünü belirterek geçen iki yılda dereceye giren projelerden ikisinin patent başvurusu, bir tanesinin ise faydalı model başvurusunun yapıldığını anlattı. Böylece projelerin ticarileşmesi adına önemli bir adım atıldığını vurgulayan Çelik, “Bu yıl sergilenen projeleri ziyaret eden özellikle sanayici ziyaretçilerimiz tam da kendi yaşadıkları sorunlara çözüm üretebilecek projeler gördüklerini belirttiler ve bu projelerin sahipleri ile eşleşme taleplerini bildirdiler. Organizasyonumuza başvuran projelerin niteliğinin her geçen yıl artması elbette sevindirici ama bu tarz somut çıktılar çok daha fazla hoşumuza gidiyor” değerlendirmesini yaptı. Çamsarı: “İş arayan değil, işveren gençler yetiştirmek istiyoruz”

Mersin Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ahmet Çamsarı ise yürüttükleri projeler hakkında bilgi verdi. Fikirden üretime kadar tüm süreçte öğretim elemanlarına ve sanayicilere yön gösterme hedefiyle hareket ettiklerini vurgulayan Çamsarı, özellikle son 3 yıldır üniversite sanayi işbirliğini geliştiren önemli projelere imza attıklarını ifade etti. Son olarak Genç Girişimcilik Merkezi Projeleri’nin Kalkınma Bakanlığı’nın Cazibe Merkezleri Destekleme Programı kapsamında

kabul gördüğünü anlatan Çamsarı, 2 bin metrekare üzerine kurulacak bu merkezi 2018 yılı ilk çeyreğinde faaliyete geçirmeyi planladıklarını söyledi. Çamsarı, bu proje ile iş arayan değil işveren gençler yetiştirmeyi hedeflediklerini sözlerine ekledi. Etkinlik, Proje Ar-Ge Pazarı’nda dereceye girenlere ödüllerinin verilmesi ile sona erdi. Dereceye giren projeler şöyle: 1. olan proje Değişik Radyasyon Türlerini Zırhlayan Polimerik Malzeme Tonguç Özdemir, Seda Nur Yılmaz 2. olan proje Hidrojen Enerjisi ile Çalışan Araç Tasarım ve Üretimi Hakan Arslan, İlker Sugözü ve Ekibi 3. olan projeler Bluetooh ile Geçiş Sistemi Gökhan Su ve Ekibi Kentsel Talep Bazlı Teslimat Teknolojisi Mehmet Karaoğlu, Metin Özşahin 4. olan proje Moleküler Biyoteknoloji Kitlerinde Kullanmak İçin Rekombinant Proteinaz K Enziminin Üretilmesi Rizvan İmamoğlu, Dilek Aydoğ, Duygu Düzgün, İsa Gökçe 5. olan proje 3D Metal Yazıcılar için Ultra-aktif Metal Tozu Üretimi Ömer Güler, Seval Hale Güler, Mustafa Taşkın

Yönetim Kurulu Başkanı Sedat Kılıç ise panelde kendi tecrübelerini paylaştı. Türkiye genelinde kurduğu şirketin nasıl çalışmaya başladığını ve yurtdışına açılma öyküsünü anlatan Kılıç, “Benim yaptığım işlerin hiçbirinde teknoloji tabanı yok. Ben bilgisayar mühendisi değilim, yazılım yapamıyorum diye girişimci olamayacak mıyım? Kendinizi sınırlamayın. Yazılmışları kullanarak, teknolojiye hakim olarak çok iyi girişimciler olabiliyorsunuz” dedi. Ürünlerin pazarlanması için teknolojinin büyük fırsatlar sunduğuna dikkat çeken Kılıç, ilk olarak Afrika pazarına açılmaya karar verdiklerini ve Afrika’daki bulabildikleri tüm adreslere kendilerini tanıtan mailler attıklarını anlattı. Ertesi gün uyandığında 230 şirketten geri dönüş aldığını görerek şaşırdığını kaydeden Kılıç, “Artık müşteriye erişim çok kolaylaştı bu fırsatları iyi değerlendirin” tavsiyesinde bulundu.

nekler veren İnaltekin, “Bilkent’te 3 mühendisle çalışmaya başlayan Arvento Araç Takip Sistemi, bugün dünyanın en büyük beş araç takip firmasından birisi oldu. İcatların büyük bölümü ihtiyaca dayalı çıkıyor. Bu nedenle ihtiyaçlar iyi gözlemlenmeli” dedi. Yine staj yapacak iki üniversite öğrencisinin stajım.net ismiyle bir site kurma serüvenini anlatan İnaltekin, Bilkent olarak bu iki öğrenciye verdikleri destekleri, yatırımcılarla nasıl buluşturduklarını dile getirdi. Şu anda 400 üzerinde şirketin eklendiği bu sitenin inanılmaz erişim rakamlarına ulaştığını kaydeden İnaltekin, ‘youthall’ ismiyle yurtdışında da şubeler açmaya başladıklarını paylaştı. İnaltekin tüm bu örneklerde de görüldüğü üzere yeni girişimcilerin teknoparklar yada teknoloji geliştirme bölgelerinin sunacağı imkanlardan mutlaka yararlanmaları gerektiğini söyledi.

Faruk İnaltekin Bilkent Cyberpark Genel Müdürü

yunca 1,5 milyon girişimci yaratabilmişiz. Yani bu ülkeler bizden 4 kat daha zengin demektir. Gençleri memur olmaya değil, girişimci olmaya özendirmeliyiz ama bunun bir ekosistemi var. Önce bu ekosistemi yaratmalıyız” dedi. “Ar-Ge’yi erken fark ettik”

Ardından Aşut Fiberglass’ın kuruluşu hakkında bilgi verip kendi deneyimlerini aktaran Şerafettin Aşut şunları söyledi: “Babamız yenilikçi ve girişimci bir insandı. Rol modelimiz çok güçlüydü. Biz sadece babamızın mirası olan küçük işletmemizi ve tavsiyelerini kurumsal hale getirdik. Aile şirketi olarak başladık ama iş bölümü yapmayı başardık. İş tanımlarımızı yaptık. Ar-Ge’yi çok erken fark ettik. Fark yaratarak bugünlere geldik. Üretimimizde yenilikçi olduk ve fark yarattık. Kaliteden taviz vermedik. Çıraklığını yapmadığımız işin ustalığına soyunmadık. Girişimcilik risk almaktır ama akılsızca risk almak değildir. Planlama önemlidir, hedef koymak önemlidir. Riskler gerçekçi olmalıdır. Girişimcilik cahil cesareti değildir.” Ar-Ge kavramı ile 1970’ler gibi erken yıllarda tanıştıklarına da değinen Aşut, ürettikleri ürünle, ellerindeki imkanlarla başka ne yapabileceklerini merak edip araştırdıklarını ve sonuç aldıklarını söyledi. Her şeyin merak duygusu ile başladığını vurgulayan Aşut, “Ar-Ge aslında meraklı insan işidir” diye konuştu.

Şirketlerin amacının müşterilerin ihtiyaçlarını karşılamak olduğuna dikkat çeken Kılıç, akıllı şirketlerin ise ihtiyaç yaratarak pazara hakim olduğunu, bu nedenle genç girişimci adaylarının hiçbir zaman, “Bu üründen zaten onlarca kişi üretiyor. Ben de o pazara girip zaman kaybetmemeliyim” diye düşünmemesi gerektiğini, her zaman küçük bir değişiklikle rakibin önüne geçmenin mümkün olabileceğini söyledi. İnaltekin: “İcatların büyük bölümü ihtiyaçtan doğuyor”

Bilkent Cyberpark Genel Müdürü Faruk İnaltekin de konuşmasına bugüne kadar elde ettiği başarıları ve bu başarılara ulaşırken yaşadığı süreçleri anlatarak başladı. Ardından Bilkent Cyberpark’taki girişimcilik hikayelerinden ör-

“Takım kurmak çok önemli”

Başarılı girişimlerde takım kurmanın büyük önem taşıdığını da vurgulayan Faruk İnaltekin, yalnızca teknik insanların bir araya gelerek başarılı işler yapamayacağına dikkat çekti. Ekibin tamamı teknik insanlardan oluşursa ortaya çok mükemmel bir ürün çıkacağını ancak iyi bir pazarlamacı olmadan bu ürünün satılamayacağını anlatan İnaltekin, “Günümüzde teknoloji tabanlı işler popüler. Bu işleri yapmak için fiziki bir mekana belki ihtiyaç olmayabilir ama iyi bir takım şart” dedi. İş fikirlerinin mutlaka eş dost olmayan potansiyel müşteri ile konuşulması ve değerlendirmelerinin alınması gerektiğine de değinen İnaltekin, uzun soluklu işler için pazar araştırmasının önemine dikkat çekti.

Sedat Kılıç ALSE Şirketler Grubu Yönetim Kurulu Başkanı

Kılıç: “Akıllı şirketler ihtiyaç yaratıyor”

Henüz üniversite ikinci sınıftayken gazaltı kaynak makinelerinde gaz tasarruf sistemi üzerine faaliyet gösteren Economix firmasının Ankara Bölge Bayiliğini üstlenen ALSE Şirketler Grubu

Aşut: “En başarılı iş adamları binlerce kez yanılmıştır”

Girişimcilere çeşitli tavsiyelerde de bulunan Şerafettin Aşut, şunları söyledi: “Akıllı insan başkalarının tecrübelerinden mutlaka yararlanır, siz de yararlanın. Yaşamınızın her aşamasında doğru da yanlış da olsa tercih eden siz olun. Tercihiniz yoksa girişimci de olamazsınız. Bunun bedeli de olabilir ama kaybetmeyi göze almadan gerçek bir girişimci olamazsınız. Düne takılıp kalmayın yarınlar her zaman daha heyecanlıdır. Değişimden korkmayın, çünkü derisini değiştirmeyen yılan ölür. Doğru yer ve zaman önemlidir ama bu tecrübe gerektirir. Tecrübe ise yanlış kararlarla oluşur. En başarılı iş insanları mükemmel değildir. Binlerce kez yanılmışlardır. Onları başarılı yapan ise pes etmemeleridir. Hayaliniz varsa peşine düşün. Mutlaka yabancı dilinizi geliştirin ve bu dillerden bir tanesi İngilizce, Almanca gibi genel bir dil ise bir diğeri mutlaka Rusça, Çince gibi gelişen pazar dillerinden olsun. Ve asla unut-

mayın bu ülkenin size ihtiyacı var.” Kılıç: “Gelecek 10 yılda kullanılacak teknoloji henüz üretilmedi”

Yapılan araştırmalarda gelecek 10 yılda kullanılacak teknolojinin henüz yüzde 85’inin üretilmediğinin ortaya konduğunu hatırlatan Kılıç şöyle konuştu: “Endüstri 4.0 hızla ilerliyor. Bugün işsizlik rakamlarının artması artık insan gücüne ihtiyaç olmamasıyla bağlantılı. Kimse artık üniversite bitirince muhteşem işler beklemesin. Onun yerine girişimcilik gibi ülkemizin çok fazla ihtiyaç duyduğu bir alternatif var. Herkes KPSS için yarışıyor. Bin kişi memur olsun diye uğraşıyor. Oysa bin kişi memur olacağına girişimci olsa 5 bin kişiye iş imkanı sağlar. Rekabetten korkmayın. Gelin bizlere rakip olun. Kendinize yatırım yapın. Yenilikleri yakından takip edin çünkü bugün Türkiye’de hiçbir işadamı 5 yıl sonra aynı işi yapacağım diyemez. Yarın hangi işlerin yok olup hangi yeni meslekler ekle-

necek bilmiyoruz. Takipçi olun.” İnaltekin: “Destekler amaç değil, araç olsun”

Girişimci desteklerini hatırlatan İnaltekin şu tavsiyelerde bulundu: “Bugün tüm kurumlar destek musluklarını açmış durumda. Ama sizin amacınız bu desteklerden faydalanmak olmamalı yoksa uzun süreli iş kuramazsınız. Bu destekler araç olmalı. Aynı zamanda teknopark, teknoloji transfer ofisi gibi sizleri destekleyecek kurumların imkanlarından mutlaka yararlanın, çok daha hızlı yol alırsınız. Girişimlerde teknik olarak ürünün kötü olmasından dolayı batan şirket sayısı çok az. Batma sebepleri genellikle satış odaklı oluyor. Bu nedenle müşteri odaklı çalışın. Mutlaka potansiyel müşterileriniz ile görüşüp görüşlerini alın. Asla fikrinize aşık olmayın, bu sizi hataya sürükler. Eğer tutkuyla fikre bağlı kalırsanız eleştirileri dikkate almazsınız ki bu da henüz başlangıçta yanlış yapmanıza neden olur.”


5

İ

YIL: 19 | SAYI: 339 | 15 - 28 Ekim 2017 | www.mtso.org.tr

Küresel ısınma ve soğumalar sonucu yaşanan olumsuz doğa olaylarının dünya genelinde kendisini her geçen gün daha fazla hissettirdiği günümüzde MTSO, bu alana dikkat çekecek çalışmaları desteklemeyi sürdürüyor.

klim Eylemi Avrupa Birliği’nin (AB) öncelikli konuları arasında yer alıyor. Bu bağlamda 2017 İklim Eylem Tematik Etkinliği hazırlıkları 20 ildeki AB Bilgi Merkezleri ile eş zamanlı olarak Mersin’de de devam ediyor. Mersin Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO) AB Bilgi Merkezi, İklim Eylem Haftası kapsamında, İklim Eylem Haftası Poster Yarışması, Sergisi ve Film Gösterimi etkinliği düzenlemeye hazırlanıyor. 16-27 Ekim 2017 tarihleri arasında gerçekleşecek liseler arası İklim Eylem Haftası Poster Yarışması’nda dereceye giren öğrencilere çeşitli ödüller verilecek olup, ilk 50 eser 26-27 Ekim 2017 tarihlerinde Forum Mersin Alışveriş Merkezi’nde sergilenecek. Aynı zamanda 27 Ekim 2017’de Mersin Forum AVM Cinemaximum’da iklim değişikliği konulu ücretsiz bir film gösterimi gerçekleştirilmesi planlanıyor. Konuyla ilgili açıklama yapan MTSO Yönetim Kurulu Başkanı Şerafettin Aşut, “Sadece iş dünyasının değil her bir bireyin iklim değişikliği konusunda üzerine düşen görevler var. Bizler bu konuda dünyaca kabul gören anlaşmaları destekleyen ve hatta katılımcı olmaktan çekinmeyen bir kurumuz. Özellikle, 2011 yılında imzacısı olduğumuz Birleşmiş Milletler Küresel İlkeler Sözleşmesi ile çevreye duyarlılığımızı net biçimde ortaya koyduk.

Avrupa Birliği’nin de hassasiyetle üzerinde durduğu bu konu kapsamında bu sene AB Bilgi Merkezleri tarafından yurt genelinde İklim Eylemi Tematik Etkinliği düzenlenmesini son derece yerinde bir karar olarak değerlendiriyorum” dedi. “AB, bütçesinin yüzde 20’sini iklim değişimine kullanıyor”

İklim konusundaki çalışmalara büyük önem veren AB, bu alanda önemli hedefler belirlemiş durumda. Öncelikli hedef 2050 yılına kadar sera gazı salınımını aşamalı olarak azaltmak. Mevcut durumda iklim ve enerjiyle ilgili temel hedeflerin belirlendiği 2020 İklim ve Enerji Paketi ve 2030 İklim ve Enerji Çerçevesi hazır bulunuyor. Bu hedefler 2050 Düşük Karbon Yol Haritasında ayrıntılarıyla ortaya konuyor. İklim değişikliğiyle bağlantılı yatırım ihtiyaçlarına cevaben AB, 2013 yılında 2014-2020 dönemi bütçesinin asgari % 20’sinin iklim değişikliğiyle ilgili eylemlerde kullanılması gerektiğini teyit etmiş. Paris’te yakalanan olumlu ivmenin korunması için siyasi ve diplomatik çevrelerle yurttaşların yerel, ulusal ve küresel düzeyde sürekli olarak seferber olması gerekiyor. Avrupa Komisyonu, bu ihtiyaç doğrultusunda, delegasyonlar aracılığıyla İklim Diplomasisi Eylem Haftalarının düzenlenmesini teşvik ediyor.

“Amaç yerelde farkındalık yaratmak”

Bu yılki İklim Eylemi Haftası, Paris İklim Anlaşması’nın uygulanması yolunda, yerel ve münferit iklim eylemi ihtiyacı ve seçenekleri konusunda farkındalık yaratmayı amaçlıyor. İklim dostu, düşük karbon toplumu ve ekonomisi tesis etmek zorlu bir iş olduğu kadar, bir o kadar da büyük bir fırsat sunuyor. Gerekli teknolojilerin birçoğu bugün mevcut. Asıl zorluk ise bunları hayata geçirmekte. Yeni işler ve “yeşil” işler, rekabet gücünün artması, ekonomik büyüme, kentlerde daha temiz hava ve daha verimli çalışan toplu taşıma sistemleri, elektrikli ya da şarj edilebilir arabalar, akıllı ısıtma ve soğutma sistemleri bulunan enerji-verimli ev ya da işyerleri, enerji ve diğer kaynakların güvenilir tedariki ve ithalata daha az bağımlılık iklim eyleminin başlıca yararları arasında sıralanıyor. Bu konuda mevcut bir önyargı olsa da, araştırmalar bunun uygulanabilir ve düşük maliyetli olduğunu gösteriyor. Ekonomi ve toplum için iklim değişikliğinin ekonomi ve topluma maliyetinin şu anda iklim değişikliğiyle mücadele etmenin maliyetinden çok daha yüksek olacağı belirtiliyor. Daha fazla yeşil iş ve daha düşük maliyetler

Düşük karbon toplumu ve ekono-

BTK Projesiyle 6,5 milyon ton yük taşınması hedefleniyor

B

TK Demiryolu Hattı Projesi test seferlerinin başarılı şekilde tamamlanması ve olumlu sonuçlar alınmasının ardından çalışmalar hızlandı. Proje ile 6,5 milyon tonluk yük ile 1 milyon da yolcu taşınması planlanıyor. Bakü-Tiflis-Kars (BTK) Demiryolu Hattı Projesi kapsamında Türkiye’nin Avrupa-Asya arasındaki ulaştırma koridoru üzerinden bağlantısının yapılması ile “Demir İpek Yolu” bağlantısı hayata geçirildi. Bu koridor üzerinden Gürcistan, Azerbaycan, Hazar Denizi Geçişi ile Türkmenistan, Kazakistan, Özbekistan ve Çin Halk Cumhuriyeti’ne demiryolu taşımaları gerçekleştiri-

MTSO 5

CMYK

lebilecek. BTK hattında yolcu treni test seferi Eylül ayında başarılı şekilde gerçekleştirildi. BTK hattında 6,5 milyon ton yük ve 1 milyon da yolcu taşınması planlanıyor. Projenin hedefi, denizden ve alternatif yollardan 100 milyon tonla ifade edilen yük hareketinden ciddi bir oranı Azerbaycan, Gürcistan ve Türkiye üzerinden hedef pazarlara ulaştırmak. TCDD Taşımacılık A.Ş’den yapılan açıklama ile Bakü-Tiflis-Kars demiryolu hattı mübadele ve boji değiştirme istasyonunun Ahılkelek (Gürcistan) olacağı bildirildi. TCDD Taşımacılık A.Ş. vagonları ile

yapılan taşımalarda yükler ve konteynerler Ahılkelek İstasyonu’nda aktarılacak. Bu parkurdaki uluslararası demiryolu taşımalarının hukuki altyapısı COTIF ve eki CIM hükümleri ve SMGS (Demiryolu ile Uluslararası Eşya Taşımaları Anlaşması) taşıma hükümleri ile düzenleniyor. BTK hattına katılan ülkeler arasında sınır geçişleri ve gümrük işlemleri konusunda birliktelik iletek tip kuralların benimsenerek, taşımanın diğer Asya ülkelerini de kapsaması ve intermodal demiryolu taşımasını daha akıcı hale getirmesi için ülkeler arasında görüşmelerin devam ettiği bildirildi.

misine yapılan yatırımla 2020 itibariyle 1,5 milyon daha fazla iş yaratmak mümkün. AB’nin yeşil ekonomisinin ciddi büyüme kaydedeceği tahmin ediliyor. Kirlilikle mücadele ve kontrollü atık toplama ve arıtma, yenilenebilir enerji ve geri dönüştürme gibi alanlarda çalışan şirketlerde şimdiden 4 milyonun üzerinde iş imkanı yaratılmış durumda. Sağlanacak diğer kazanımlar ise şöyle; • % 20 yenilenebilir enerji hedefine ulaşılması halinde 400 bini aşkın iş imkanı, • Binaların yeniden tefriş edilmesi ile inşaat sanayinde yeni fırsatlar, • AB atık yönetimi mevzuatının tam olarak uygulamaya geçirilmesi ile yılda 72 milyar Avro tasarruf ve 2020 itibariyle 400 binden fazla iş imkanı, • Kaynakların daha verimli kullanılması ile şirketlerin tasarruf etmesi ve yeni iş alanlarına yönelmeleri, • 2050’ye kadar karbondioksit emisyonlarının % 80’den fazla azaltılması, • AB çevre mal ve hizmetlerinin değerinin 2020’ye kadar iki katına çıkması (Bunların değeri halen küresel ekonominin yaklaşık üçte birine tekabül eder). Daha temiz ulaşım

AB, ulaşım emisyonlarını 2050 yılına kadar 1990 yılına kıyasla % 60 azaltmayı hedefliyor. AB mevzuatı doğrultusunda, bir yandan araba üreticileri arabalarını, yeni motorlar, malzemeler ve tasarımla daha verimli hale getirirken, diğer yandan AB hükümetleri de ulaşım ve araç satın alma sistemlerinin daha verimli ve sürdürülebilir olması çabasına giriyorlar. Bunların sonucu olarak: • 2020 yılına kadar Avrupa caddelerinde daha fazla elektrikli ya da şarj edilebilir araba sayısı artarken, halkın kullanımına elverişli şarj noktası sayısının (ortalama 10 arabaya 1 tane olacak şekilde) da artırılması • Alternatif yakıtla çalışan otobüslerin kullanılmasıyla toplu taşıma sisteminin daha verimli hale gelmesi hedefleniyor. Nihai amaç ise sera gazı emisyonlarının, hava kirliliğinin ve gürültü seviyelerinin yanı sıra sıkışıklığın azaltılması. Sonuç olarak sağlık giderlerinde ve kirlilik kontrol tedbirlerinde ciddi tasarruf edilmesi planlanıyor. Buna bağlı olarak petrol ithalatının azaltılması, dolayısıyla AB’nin enerji tedarik güvenliğinin artırılması bekleniyor. Akıllı binalar ve enerji sistemleri

Binaların enerji performansının büyük ölçüde geliştirilerek, aşağıdaki hedeflere ulaşılması planlanıyor: • 2020 sonuna kadar, AB’deki tüm yeni binaların neredeyse sıfır-enerji binaları olması,

• Eski binaların teknolojiye uyumlu hale getirilmesi (AB hükümetleri maliyet etkin yenileme çalışmalarına destek vermeye kararlıdır), • Son teknoloji ürünü evlerin sadece enerji tasarrufu yapmakla kalmayıp enerji üretmesi, • Akıllı enerji sayaçlarının (akıllı sayaçlar) enerji kullanımı ve maliyetler konusunda gerçek zamanlı geri bildirim vermesi ve enerji tedarikçisine otomatik olarak sayaç okumalarını göndermesi, • 2020 yılına kadar Avrupalı tüketicilerin yaklaşık %72’sinin akıllı elektrik sayacı, % 40’ınınsa akıllı gaz sayacı olması. Güvenli enerji ve kaynak tedariği

Enerjinin, fosil yakıtlar yerine çoğunlukla yenilenebilir kaynaklardan olmak üzere, daha yerel düzeyde üretilmesi planlanıyor. Enerji-verimli ürün ve süreçler vasıtasıyla artan enerji tasarrufuyla birlikte AB’nin, 2050 itibariyle petrol ve gaz ithalatını yarıya düşüreceği öngörülüyor. Dolayısıyla AB; • İthal petrol ve gaza bağımlılığını azaltarak enerji güvenliğini artırma, • Artan petrol fiyatları karşısında daha sağlam bir konumda olma, • 2001 - 2050 döneminde akaryakıt ithalat maliyetlerini 175 ila 320 milyar Avro arasında ya da 2050 yılında 330 milyar Avro düşürme hedefinde emin adımlarla ilerliyor. Bugün, Avrupa ekonomisi büyük ölçüde hammadde ithalatına bağımlı iken, bunların birçoğu az miktarlarda bulunabiliyor. Dolayısıyla, geri dönüşüm ve geri kazanım ile hammadde ihtiyacının azaltılması planlanıyor. Bu sektör şimdiden, çevremizi koruyacak, inovasyonu teşvik edecek ve ekonomimizi canlandıracak önemli bir sektör olarak yerini almıştır.

Arka plan bilgisi:

İklim Değişikliği Hükümetler arası Paneli-IPCC’nin beşinci Değerlendirme Raporu, iklim değişikliğinin toplumun en yoksul kesimleri başta olmak üzere insanların esenliği, barış ve güvenlik üzerinde yarattığı etkinin kötüye gideceğini teyit etmekte. Bu durumdan en yoğun şekilde etkilenen nüfusun büyük bir kısmı yaşamlarını, iklim risklerinin anlaşılması, tahmin edilmesi ve yönetilmesi için gerekli olan ulusal kapasitelerin zayıf olduğu geride kalmış bölgelerde, kırılgan bir durumda sürdürmekte. Bu bölgelerde iklim değişikliği, sosyal, ekonomik ve siyasi manzaranın diğer unsurlarıyla etkileşerek siyasi istikrarsızlık ve çatışma riski oluşturabilecektir. Aralık 2015’te Paris’te düzenlenen Birleşmiş Milletler İklim

Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi Taraflar Konferansı, 2020’den sonra yürürlüğe girecek olan uluslararası bir iklim anlaşmasının kabulüyle neticelenmiştir (Paris İklim Anlaşması). Kyoto Protokolüne sınırlı katılım ve 2009 yılında Kopenhag’da anlaşmaya varılamamasının ardından Paris Anlaşması, iklim değişikliğiyle mücadelede küresel bir çığır açmıştır. Bu anlaşma, içinde bulunduğumuz asır sona ermeden günümüz politikalarıyla iklim-zararsızlığını (climate-neutrality) birbirine bağlayan bir köprü olmakla birlikte küresel ölçekte temiz enerjiye geçişin vazgeçilmez olduğu ve kaynakların, kirletici fosil yakıtlardan uzaklaşması gerektiği konusunda yatırımcılara, iş dünyasına ve politikaları tespit edenlere net bir işaret göndermektedir. Aralık 2015’te Paris İklim Konferansında (COP21) 195 ülke tarafından kabul edilen tarihi Paris İklim Anlaşması, hukuki bağlayıcılığı olan ilk evrensel, küresel iklim anlaşması niteliğindedir. Paris’te hükümetler kararlılık, taahhüt ve dayanışma konusunda fikir birliğine varmışlardır. Paris İklim Anlaşması ve Türkiye

Türkiye anlaşmayı 21 Nisan 2016 tarihinde imzalamış olmakla birlikte henüz Meclis tarafından onanmamıştır. 5 Ekim 2016’da onama sürecini tamamlayan AB’nin 2016 Küresel Stratejisi iklim değişikliğini “su ve gıda kıtlığını, salgınları ve yerinden oluşları hızlandıran bir risk arttırıcı” olarak nitelemektedir. Toplam 814,578 km2 yüzölçümü ve 8,333 km sahil şeridiyle Akdeniz Havzasında yer alan Türkiye Cumhuriyeti, eşsiz bir biyolojik çeşitliliğe ve ekosistem değerine sahiptir. Türkiye’nin toplam sera gazı salınımı, her ne kadar dünya toplamının %1’i civarında olsa da dünyanın en hızlı büyüyen ekonomilerinden biri olarak, sera gazı salınımları konusunda da yine en hızla büyüyen ülkelerden biri konumundadır. Bununla birlikte Türkiye konumu itibariyle, Akdeniz havzasının parçası olan bir coğrafyada yer almakta olup iklim değişikliğinin bu bölgedeki etkileri IPCC tarafından yapılan tahminlere göre önemli bir orandadır. İklim değişikliği diğer politikaların da parçası haline getirilmesi gereken yatay bir meseledir. Halihazırda salınımların azaltılması ve iklim değişikliğine uyum tedbirleri ile ilgili olarak etki ve acil eylem ihtiyacı, ekonomik büyümeyle ilintili ulusal önceliklerin gölgesinde kalmaktadır. Bu noktada önemi artan bireysel davranışlar ve yerel kararlar iklim eylemiyle ilgili ulusal politikaları tamamlamakta, onlara kılavuzluk etmekte veya onları şekillendirmektedir.

Özelleştirme Yüksek Kurulu, MESBAŞ Hisse özelleştirmesini onayladı

Ö

zelleştirme Yüksek Kurulunca, Özelleştirme İdaresi Başkanlığı tarafından yapılan ihale sonucunda Mersin Serbest Bölge Kurucu ve İşleticisi A.Ş.’nin (MESBAŞ) sermayesindeki yüzde 21,26 oranındaki Türkiye Denizcilik İşletmeleri A.Ş.’ye (TDİ) ait hissenin ‘satış’ı 25 milyon 800 bin TL bedelle en yüksek teklifi veren Cey Grubu Ortak Girişim Grubu’na devrini

onayladı. 13 Ekim 2017 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanan Özelleştirme Yüksek Kurulu kararına göre; ihalede TDİ hisselerine 25 milyon 800 bin TL ile en yüksek teklifi veren Cey Grubu Ortak Girişim Grubu’na devrini onayladı. Cey Grubun sözleşmeyi imzalamaktan imtina etmesi veya diğer yükümlülükleri yerine getirmemesi halinde, ihalede

25 milyon 700 bin TL ile ikinci en yüksek teklifi veren Tayseb – Toros Adana Yumurtalık Serbest Bölge Kurucu ve İşleticisi A.Ş.’ye devrine, onun da sözleşmeyi imzalamaktan imtina etmesi halinde ise 24 milyon 800 bin TL bedelle üçüncü teklifi veren Mersin Ticaret ve Sanayi Odası öncülüğünde oluşturulan Mersin Ortak Girişim Grubu’na satılmasına, karar verdi.


6

YIL: 19 | SAYI: 339 | 15 - 28 Ekim 2017 | www.mtso.org.tr

KAZAKİSTAN, hizmet ve teknoloji sektörlerinde güçlenme hedefinde

taki diğer etnik grupların çoğunluğunun bağımsızlık sonrasında ülke dışına göç etmesi nedeni ile Kazakistan’ın vasıflı işgücünde ciddi bir kayıp söz konusu olmuştur. Okuryazarlık oranı, 1999 nüfus sayımına göre % 97,5 olup, yüksek düzeydedir. Doğal kaynaklar ve çevre Kazakistan, petrol ve doğal gaz rezervleri yönünden zengindir. Ülkenin petrol rezervleri doğal gaz rezervlerine göre daha fazladır. Kazakistan eski Sovyet Cumhuriyetleri içinde Rusya’dan sonra ikinci büyük petrol üreticisidir. Ülke ekonomisi büyük ölçüde petrol ihracatı gelirlerine dayalıdır. British Petroleum (BP) tarafından yayımlanan Statistical Rewiev of World Energy isimli süreli yayının tahminlerine göre ülkenin toplam petrol rezervi 39,8 milyar varil civarındadır. Bu rakam, toplam dünya rezervinin % 2,9’unu oluşturmaktadır. Ülkenin rezerv seviyesi Hazar Denizi’ndeki yeni bulunan rezervler ile birlikte giderek artış göstermektedir. Kazakistan’ın doğal gaz rezervi ise dünya toplam rezervinin %1,0’ını oluşturmakta olup, toplam 1,8 trilyon metreküpe tekabül etmektedir. Ayrıca, ülke dünya kömür rezervinin de %3,9’una (33,6 milyar ton) sahiptir. Kazakistan altın rezervleri bakımından da zengin bir ülkedir.

Dünyanın en hızlı kalkınan ülkelerinden biri olan Kazakistan ekonomik açıdan güçlü ilk 30 ülke arasında yer almayı hedefliyor. Son yıllarda ekonomide çok sayıda yapısal reform gerçekleştirerek yabancı yatırımcılara yönelik önemli avantajları hayata geçiren Kazakistan, hazırladığı programlarla sektörel çeşitlendirme sağlamayı, uzun vadede hizmet ve teknoloji sektörleri bakımından güçlü bir ekonomi oluşturmayı hedefliyor.

Ö

zellikle Güney Kazakistan Eyaletinde önemli çalışmalar yürütülüyor. Sanayileşme Programını gerçekleştirmek adına kurulan 11 organize sanayi bölgesinde yatırımcılara uygun koşullar sağlanıyor. Eyalette ithal edilen birçok ürün artık doğrudan üretiliyor. Çimento, motor yağları, transformatör, alüminyum, PVC profilleri, et, tereyağı, halı, kumaş, ilaç gibi ürünlerde ise ihracat aşamasına gelindi. Ayrıca tarım ve hayvancılık sektörünü ekonominin yeni gücüne dönüştürme doğrultusunda da özel çalışmalar yapılıyor. Bu noktada kooperatifleşme çalışmaları aktif olarak sürüyor. Bugün itibariyle 40 binin üzerinde ev ve çiftlikten oluşan 363 birim tarım ve hayvancılık kooperatifi kurulduğu söylenebilir. Türk yatırımcıların Kazakistan’da tekstil, madencilik, enerji, telekomünikasyon, elektronik, gıda, turizm ve bankacılık başta olmak üzere birçok sektörde yakla-

şık 2 milyar dolarlık yatırımı bulunuyor. Müteahhitlik sektöründe ise Türk müteahhitlerinin 20 milyar doları aşan inşaat projesini hayata geçirdiği söylenebilir. Türkiye ayrıca 115 firmayla Kazakistan’daki en çok kayıtlı firmaya sahip ikinci ülke. Yapılan bu yatırımlarla yaklaşık 15 bin kişiye istihdam sağlanıyor. Kazakistan’ın Türkiye’deki yatırımlarının ise yaklaşık 1 milyar dolar düzeyinde olduğu biliniyor. Türk Kazak ilişkileri 2011’de ‘Stratejik Ortaklık’ düzeyine yükseldi ve buna bağlı olarak ‘Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği Konseyi’ oluşturuldu. 2012 yılında ise iki ülke için rekor yılıydı. ‘Yeni Sinerji Ortak Ekonomi Programı’ kapsamında ticareti geliştirici faaliyetler yürütüldü. Söz konusu program kapsamında ticari, bilimsel ve teknik işbirliğinin artırılması, mevcut işbirliği alanlarının yanında yeni alanlarda işbirliğinin geliştirilme-

MTSO 6

CMYK

si, tarafların kamu ve özel sektörleri arasındaki etkileşimin güçlendirilmesi, öncelikli alanlarda yatırım projelerinin gerçekleştirilmesi hedeflendi. Söz konusu Programı 2017 – 2020 yılları kapsamında güncelleme çalışmaları ise devam ediyor. Bu çalışmaların sonunda 2000’li yılların başında 464 milyon dolar olan iki ülke arası ticaret hacmi 2012’de dokuz kat artarak 4,4 milyar dolara ulaştı. Ancak 2014’ten itibaren başlayan hızlı düşüş halen devam ediyor. En son 2016’da 2 milyar doların da altına inen iki ülke arası ticaret rakamı 1,96 milyar doları gördü. Kazakistan Çin pazarına girişte kritik bir lojistik merkez olma özelliğiyle de öne çıkıyor. Coğrafi konum 2 milyon 724 bin 900 kilometrekare yüzölçümüne sahip olan Kazakistan, yüzölçümü açısından dünyanın dokuzuncu, eski Sovyet-

ler Birliği ülkelerinin ikinci en büyük ülkesidir. Türkiye’nin yaklaşık 3,5 katı büyüklüğündeki ülke, Orta Asya’da Çin’in kuzeybatısında, Ural Nehri’nin batısında yer alır. Ülkenin sınır komşuları Çin (1533 km), Kırgızistan (1051 km), Rusya (6846 km), Türkmenistan (379 km) ve Özbekistan’dır (2203 km). Kazakistan’ın Aral Gölü’ne 1070 km’lik ve Hazar Denizi’ne 1894 km’lik sınırı da bulunur. Doğudaki Altay Dağları, güneydoğusundaki Tien Şan - Tanrı Dağları- ve onun uzantıları Jongar Alatav ve Saur-Tarbagatay ülkenin en büyük dağlarını oluşturur. İrtiş, Esil, Jayık, İli, Sırderya, Tobıl, Sarısu ülkenin en büyük nehirleridir. İrili ufaklı ve çoğu yaz aylarında kuruyan 7 binden fazla akarsu bulunur. İrtiş, Esil ve Jayık’ta gemi taşımacılığı yapılmaktadır. Ülkede irili ufaklı 48 bin göl bulunmaktadır. Hazar, Aral, Balkaş, Alagöl,

Zaysan, Tengiz, Sıletı gölleri ülkenin belli başlı büyük gölleridir. Ülkenin güneybatısında bulunan Aral Gölü suyunun çekilmesi nedeni ile küçülmektedir. Göllerin önemli bir kısmı çok tuzlu olduğundan tuz üretimi yapılır. Balkaş ve Zeysan ise önemli tatlı su gölleridir. Ülkede tam anlamıyla karasal iklim hakimdir. Bu nedenle çok soğuk kışlar ve çok sıcak yazlar yaşanır. Kuraklık süresi ve sıcaklık farkları büyüktür. Yıllık metrekareye düşen yağış miktarı ortalama 250-350 mm3’tür. Nüfus ve işgücü yapısı Ülke nüfusunun 2016 yılı itibarı ile 17,9 milyon olduğu tahmin edilmektedir. Yüzölçümü açısından dünyanın 9., eski Sovyetler Birliği’nin 2. en büyük ülkesidir. Nüfusun çoğunluğu, ülkenin kuzey ve güney doğusunda yaşamaktadır. Ülkenin orta ve batı kısımlarında nüfus seyrektir. Ülkede nüfus yoğunluğunun önemli derecede düşük olmasının başlıca nedeni ülkeden dışarıya olan göçlerdir. Ancak 2000 yılından bu yana gerçekleşen güçlü ekonomik büyüme ülkeden göç eğilimini tersine çevirmiş ve 2004 yılında net göç ilk kez pozitife dönmüştür. 60 yaş üzeri nüfusun toplam nüfusa oranı düşük düzeydedir. Nüfusun yalnızca yaklaşık % 10’u 60 yaş üzerindedir. Ülkedeki fakirlik son yıllarda GSYİH’daki hızlı artış eğilimi ile birlikte önemli ölçüde düşmüştür. 2004’te 381 bin kişi olan yıllık ortalama işsizlik 2007’de 597 bin kişi (toplam işgücünün % 7,3’ü) olmuştur. Sonrasında azalma eğilimi gösteren ortalama işsizlik oranlarının 2014 yılında 5,2 olarak gerçekleşeceği tahmin edilmektedir. Diğer taraftan müteahhitlik hizmetleri gibi sürekli büyüme gösteren sektörlerdeki istihdam resmi verilerde yeterince yansıtılmamaktadır. Bunun nedeni özellikle konut inşaatında halen gayrı resmi istihdamın hâkim olmasıdır. Petrol sektörü ile ivme kazanan ekonomik büyümenin etkileri başta hizmet sektörü olmak üzere diğer sektörlere de yansımıştır. Hizmet sektörü ülkede en fazla istihdam sağlayan sektör konumundadır. Bununla birlikte uzun vadeli işsizlik verileri özellikle ülkenin kuzeyindeki eski ağır sanayinin yoğunlaştığı bölgelerde yüksektir. İşsizlik Kazakistan yabancı işgücü istihdamında kota uygular. Kotalar devlet tarafından her yıl yeniden belirlenir. Yetkililer yabancı ya-

tırımcıları yerli işçi eğitme ve istihdam etme konusunda giderek artan bir şekilde yönlendirmeye çalışır. Sovyet dönemi boyunca bilim ve teknoloji çalışmalarında daha fazla rol alan Rus azınlık ve azınlık-

Doğrudan yabancı yatırımlar Kazakistan, bağımsızlıktan bu yana doğrudan yabancı yatırım çekmekte başarılı olmuştur. Ülke, Orta Asya’daki toplam doğrudan yabancı yatırımların %80’den fazlasını çekmiştir. Doğrudan yabancı yatırım artışı başta Kaşagan yatakları olmak üzere hidrokarbon alanlarındaki gelişmeler sayesinde olmuştur. Yatırımlarda öncelikli alanlar Tarım, Hafif Sanayi,

Kimya Sanayi, Metalürji, Elektrik Enerjisi, Taşımacılık, Lojistik, İnşaat Malzemeleri, Turizm İşadamlarının Pazarda Dikkat Etmesi Gereken Hususlar Ticareti etkileyen kültürel faktörler Doğal kaynakları ve iş olanakları açısından zengin olan Kazakistan, hızlı değişen bir piyasa görünümü sergiler. Bu açıdan ülkeye yönelik girişimlerde esnek ve sabırlı olunmalı ve ülkedeki risk faktörü göz ardı edilmemelidir. Kazakistan’da yaz ayları çok sıcak olduğu için, bürokratların büyük çoğunluğu ceket ve kravat kullanmaz. El sıkışma ve insanlara ilk isimleri ile hitap etme adeti vardır. Görüşmelerin sonunda küçük armağanların (kalem, ajanda vb) verilmesi yaygındır. Toplantılarda kartvizit değişimi yapıldığından, bir tarafı İngilizce, diğer tarafı Türkçe yazılı kart bulundurmak faydalıdır. Resmi tatiller 1 Ocak - Yeni Yıl 28 Ocak - Kuruluş Günü 8 Mart - Kadınlar Günü 21 Mart - Nevruz Bayramı 1 Mayıs - İşçi Bayramı 9 Mayıs - Zafer Bayramı 25 Ekim - Cumhuriyet Bayramı 16 Aralık - Bağımsızlık Günü Ulaşım Türk Hava Yolları’nın Almatı ve Astana’ya düzenli seferleri bulunur. Yerel saat Kazakistan, GMT’nin 6 saat ilerisindedir. Kaynak: Dünya Gazetesi ve Ekonomi Bakanlığı

TBİM Kazakistan ülke analizi Kazakistan ithalatı

25,17 milyar dolarlık ithalat gerçekleştiren Kazakistan’ın ithalat yaptığı ilk üç ülke sırasıyla; 9,13 milyar dolar pay ile Rusya, 3,67 milyar dolar ile Çin ve 1,44 milyar dolar ile Almanya olup Türkiye, Kazakistan pazarında 618,15 milyon dolar ve %2,46’lik payı ile 7. sırada yer almaktadır. Ürün özelinde Kazakistan’ın gerçekleştirdiği ithalat incelendiğinde 504,15 milyon dolar ile ilk sırada terapötik veya profilaktik amaçlar için karıştırılmış veya karıştırılmamış ürünlerden oluşan ilaçlar yer almaktadır. Ayrıca 471,99 milyon dolar ile gaz halindeki doğal gaz; petrol veya gaz boru hatları için kullanılan, dairesel kesitli boruların ithalatı da ülkenin önemli ithalat kalemi arasında yer almaktadır. Bunların yanı sıra 451,02 milyon dolar ile hacimce % 90’dan fazla olan petrol veya bitümlü hafif yağlar ve müstahzarlar; 412,97 milyon dolar ile boru, kazan kabuğu, tank ve benzeri aletler takip etmektedir. Kazakistan ihracatı

Kazakistan’ın toplam 36,78 milyar dolar ihracatında en büyük paya sahip ilk 3 ülke sırasıyla İtalya 7,47 milyar dolar, Çin 4,21 milyar dolar, 3,51 milyar dolar ile Rusya olup Türkiye, Kazakistan’ın ihracatında 851,08 milyon dolar ve %2,31 payı ile 12. sırada yer almaktadır. Ürün özelinde Kazakistan’ın gerçekleştirdiği ihracat incelendiğinde 19,38 milyar dolar ile ilk sırada petrol yağları ve ham petrol, 1,74 milyar dolar hacim ile doğal uranyum ve bileşikleri; alaşımlar, dispersiyonlar, dâhil sermetler, seramik ürünler; 1,51 milyar dolarlık hacim ile bakır katodlar ve katotlar şeklindeki rafine edilmiş bakır, 1,28 milyar dolarlık hacim ile gaz halindeki doğal gaz; 1,13 milyar dolar hacim ile ferro-krom yer almaktadır.

Kazakistan - Türkiye dış ticaret ilişkileri

Kazakistan’ın Türkiye’den ithal ettiği ürünlerin başında 22,77 milyon dolarlık hacim ile alüminyumdan levhalar, profiller, borular ve alüminyum yapı malzemeleri gelmektedir. Bu değer Türkiye’nin bu ürün özelindeki Kazakistan ve diğer ülkelere yaptığı toplam ihracat değerinin %15’ine karşılık gelmektedir. Kazakistan’ın Türkiye’den en çok ithal ettiği ikinci sıradaki ürün ise 12,60 milyon dolarlık hacim ile konektörler hariç vasıtalar için yalıtılmış elektrik (<1000 volt) iletkenleridir. Bu değer Türkiye’nin bu ürün özelindeki Kazakistan ve diğer ülkelere yaptığı toplam ihracat değerinin % 1’ine karşılık gelmektedir. Kazakistan’ın Türkiye’den en çok ithal ettiği üçünü sıradaki ürün ise 11,27 milyon dolarlık hacim ile prefabrik binalardır. Bu değer Türkiye’nin bu ürün özelindeki Kazakistan ve diğer ülkelere yaptığı toplam ihracat değerinin %6,7’sine karşılık gelmektedir. Kazakistan’ın Türkiye’ye ihraç ettiği ürünlerin başında 180,4 milyon dolar hacimle rafine edilmiş bakır gelmektedir. Bu değer Kazakistan’ın bu ürün özelinde Türkiye dâhil diğer ülkelere de yapmış olduğu ihracat rakamının % 62’sine karşılık gelmektedir. 175,8 milyon dolar hacimle bitümlü minerallerden elde edilen petrol yağları ve petrol türevi yağlar ham petrol İkinci sırada; işlenmiş çinko (% 99,99 saflıkta) 163,1 milyon dolar hacimle 3. sıradadır. Türkiye, ithal ettiği çinkonun % 92’sini Kazakistan’dan karşılamaktadır. Detaylı bilgi ve talepleriniz için www.tibim.org veya Mersin Ticaret ve Sanayi Odası, Ticari Bilgi ve İstihbarat Merkezi’ni ziyaret edebilirsiniz.Sizin için pazar araştırmanızı yapar, kesin müşteri veya potansiyel müşterilerinizin detaylı bilgilerini sunabiliriz.


7

YIL: 19 | SAYI: 339 | 15 - 28 Ekim 2017 | www.mtso.org.tr

İlçelerde mini balık pazarları kurulmalı M Aykut Yeniçıkan

4 No’lu Hayvansal Ürünler ve Destek Faaliyetleri Meslek Komitesi Başkanı

Mersin’de balık tüketiminin artması adına ilçe belediyeleriyle temasa geçip lokal, mini balık pazarları kurulması yönünde çalışıyoruz. Mezitli ile son aşamaya gelen çalışmanın benzerini Toroslar’da da hayata geçirmeyi planlıyoruz.

TSO 4 No’lu Meslek Komitesi Başkanı Aykut Yeniçıkan, balık tüketiminin artması, sektörün canlanması için ilçelerde mini balık pazarlarının kurulması yönünde çalıştıklarını anlattı. İlk olarak Mezitli Belediyesi ile bir araya gelip proje oluşturduklarını bildiren Yeniçıkan, Toroslar Belediyesi ile de temas halinde olduklarını söyledi. Mersin Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO) 4 No’lu Hayvansal Ürünler ve Destek Faaliyetleri Meslek Komitesi Başkanı Aykut Yeniçıkan, komite çalışma alanına giren sektörlere yönelik değerlendirmeler yaptı. İlk olarak balıkçılığa değinen Yeniçıkan, Mezitli Belediyesi ile birlikte geliştirdikleri ortak proje hakkında bilgi verdi. Mevcut Balık Pazarı’nın Mezitli ilçesine uzak olduğunu hatırlatan Yeniçıkan, bu bölgede yaşayan halka hizmet verebilmek adına lokal, mini bir balık pazarı kurulması çalışması yürütüldüğünü söyledi. Bu projede son aşamaya geldiklerini ifade eden Yeniçıkan, önümüzdeki aylarda tamamlanması ile birlikte bu pazarda pişirim hizmeti verilmesinin planlandığına da değindi. Benzer çalışmaları diğer ilçelere yaymak istediklerine de değinen Komite Başkanı Yeniçıkan, Toroslar Belediyesi ile de istişare halinde olduklarını söyledi. Lokal balık pazarları yanında bir de büyük balık hali planlamalarına rağmen bu konuda henüz istedikleri yolu kat edemediklerine dikkat çeken Aykut Yeniçıkan böyle bir tesisin kurulabilmesi için 3 bin metrekarelik bir alana ihtiyaç duyduklarını söyledi. Mevcut yerlerinin ihtiyacı karşılamakta zorlandığına değinen Yeniçıkan, eğer kendilerine yeni bir yer tahsis edilemeyecekse mevcut yerlerinin modernizasyonunun yapılmasını, bu yenilemenin de balık sezonu dışında gerçekleştirilerek sektör temsilcilerinin mağdur edilmemesini beklediklerini

dile getirdi. “Çukurova Havaalanı’nı bekliyoruz”

Mevsimlerin değişmeye başladığını bu nedenle balığın bollaştığı dönemlerde de kaymalar yaşadığını anlatan Aykut Yeniçıkan, şu anda havaların soğuk olmaması nedeniyle Akdeniz sahillerinde balığın çok fazla olmadığını, daha çok karideste patlama yaşandığını bildirdi. Aynı zamanda Lübnan, Beyrut, Ürdün, Katar, Dubai gibi ülkelere balık ihracatının başladığını da bildiren Yeniçıkan, ihracatların artması adına Çukurova Bölgesel Havalimanı Projesi’nin vakit kaybedilmeden tamamlanmasını beklediklerini söyledi. İhracatta bir takım gümrük sorunları yaşandığına da değinen Yeniçıkan şöyle konuştu: “Mersin’den analiz ve gümrük sorunlarını aşmakta zorlanıyoruz. Deniz ürünleri başta olmak üzere taze ya da canlı hayvan ithalatında ürünün kontrolünü belirli yerler dışında yaptıramıyoruz. Önce İstanbul’a indirip oradan dağıtımının yapılması gerekiyor. Mersin’de de canlı hayvan konusunda yeterli potansiyel var. Tarım İl Müdürlüğü’nün gümrüklerle birlikte ortak bir çalışma yürüterek bu bölgeden de kontrollerin yapılmasına olanak tanınmasını talep ediyoruz.” Bazı deniz ürünlerindeki yüksek KDV oranlarından da şikayetçi olan Aykut Yeniçıkan, balıkta KDV yüzde 8 olmasına rağmen kabuklu deniz ürünlerinde KDV’nin yüzde 18 olmasının sektörü zorladığını dile getirip, bu rakamların düzenlenmesi halinde tüketiciye olumlu yansıyacağını anlattı. “Kırmızı et sektörü zor günler geçiriyor”

Kırmızı et sektörüne yönelik değerlendirmeler de yapan Aykut Yeniçıkan, sektör temsilcilerinin son dönemlerde zor günler geçirdiğini dile getirdi. Girdi mali-

yetlerinin yüksek olması ve ithal ete ağırlık verilmesi nedeniyle üretimin durma noktasına geldiğini bildiren Yeniçıkan, bölgedeki üretimin dahi son beş yılda yüzde 50’nin üzerinde azaldığını ifade etti. Bir üreticinin girdi maliyetlerinin yüksek olması nedeniyle karkas etin kilosunu 24 TL’ye üretebildiğini anlatan Yeniçıkan, şöyle konuştu: “Bunun bir de firesi var. Hayvanlarımızın tümünü kesime yollayamıyoruz. Kimi hastalanıyor kimi ölüyor. Yüzde 10’a varan fire oranlarıyla karşılaştığımız dönemler oluyor. Oysa bu karkas eti kesmek için alacak olan tesisler kilosu 23 TL’ye alım rakamı açıklıyorlar. Böyle olunca yerli üreticimiz ürününü vermek istemiyor. Çünkü yaptığı harcamayı dahi çıkaramıyor. Oysa bir yıl zor şartlar altında çalışmış olan bu kişiler evine para götürmek istiyor.” Et ithalatı arttıkça üreticinin bu sektörden her geçen gün biraz daha çekileceğini vurgulayan Yeniçıkan, bir süre sonra yerli üretimin tamamen yok olma tehdidiyle karşı karşıya olduğuna, bu durumda etin kilosunun 100 TL’ye kadar yükselme riski taşıdığına dikkat çekti. “Üretim mutlaka desteklenmeli”

Türkiye’nin kırmızı et konusunda dışa bağımlı hale gelmemesi gerektiğini ifade eden Aykut Yeniçıkan, bunun için mutlaka ithalat yerine sektörün desteklenmesinin tercih edilmesi gerektiğini söyledi. Bunun yem desteği, süt desteği, anaç desteği gibi farklı yollarla sağlanabileceğini kaydeden Yeniçıkan, “Halkımız elbette ucuz et yesin ama mevcut şartlarla bunu sağlamak çok zor, çünkü bu işin de bir maliyeti var. Bu maliyetlerin düşürülmesi halinde halkımız zaten ucuz et yer ve sektör temsilcileri de yaptığı işten para kazanabileceği için üretimi sürdürür. Dışa bağımlı olmak zorunda değiliz” değerlendirmesini

yaptı. Devletin mevcut durumda ithalat yaparak marketlerde uygun fiyatlarla et satabilme gücü bulunduğunu ifade eden Yeniçıkan, “Evet 80 milyon tüketici bugün uygun fiyatlı et tüketebilir ama milyonlarca üretici de yok olur gider” ifadelerini kullandı. Sektör temsilcilerinin yaklaşık 5 aydır iş yapamadığını belirten Yeniçıkan yem stoklarının dolu olmasına rağmen üretim yapılacak canlı hayvan bulmakta dahi zorlandıklarını sözlerine ekledi. “Yeni trend gezen tavuk”

Son olarak tavukçuluk sektörüne değinerek bu alana ilişkin değerlendirmeler yapan Aykut Yeniçıkan, “Bugün dünyada yeni bir uygulama trendi var. Tavuklardan kafessiz yaşam alanlarında yumurta elde ediliyor. Ülkemizde de tavuklar için Hayvan Refahı Hakları Yasası gereğince de bu yapılmalı” diyerek şöyle konuştu: “Amerika’da 2020 yılında kafessiz yaşama yasal olarak geçilecek. Bu döneme kadar gerekli altyapı hazırlıkları yapılıyor. AB ülkelerinde de benzer bir zorunluluk getirildi. Aslında AB’de yasal uygulama 2015’te başlayacaktı ancak altyapı tamamlanamayınca süre 2025 yılına uzatıldı. Hayvan refahı da düşünülerek salma yumurtaların sayısının artırılması hedefleniyor. Ülkemizde bu uygulama başladı ve hızla yayılıyor. Talep de artınca üretici de bu alana yöneldi. Şirketler bazında gezen tavuk dönüşümü başladı. Ancak henüz yüzde 10’lar seviyesinde uygulanıyor ve gün gün de artıyor. Türkiye’nin de 2025’e kadar tümden bir dönüşüm yaşayacağına inanıyorum.” Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nın bu konuda ciddi denetimleri bulunduğuna dikkat çeken Yeniçıkan, bu nedenle üzerinde ‘gezen tavuk’ etiketi bulunan yumurtaların tereddüt etmeden tüketilebileceğini anlattı.

Dünyanın talep ettiği çeşitleri üretmeliyiz

M

ersin Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO) 5 No’lu Tarım Destek Faaliyetleri Meslek Komitesi Başkanı Burhanettin Kılıç, gerek çiftçinin gerekse tarımı destekleyen sektör temsilcilerinin hak ettiği kazançlara ulaşabilmesi, tarımın gelişebilmesi için tüm dünyadan 12 ay boyunca gelen talepleri karşılayabilecek ürün çeşidinin Mersin’de üretiminin sağlanması gerektiğini söyledi. Komite olarak Mersin’de tarımın gelişimi adına önemli çalışmalar yürüttüklerini kaydeden 5 No’lu Tarım Destek Faaliyetleri Meslek Komitesi Başkanı Burhanettin Kılıç, önceliği kalıntı ile mücadeleye, üründe verimin artmasına, kaliteli ürün yetişmesine ve yeni ürün çeşitlerinin oluşumuna verdiklerini anlattı. Türkiye’de yetişen limonun yüzde 70’inin, narenciyenin üçte birinin Mersin’de üretildiğini, örtü altı seracılıktan çileğe, biber yetiştiriciliğinden muza kadar birçok tarımsal üründe Mersin’in söz sahibi olduğunu kaydeden Kılıç, “Bu nedenle komitemizin çalışma alanı da oldukça geniş. Çiftçimize faydalı olmak, tarıma dayalı faaliyetlerde bulunan insanların önünü açmak için çalışıyoruz. Üretimden ihracata kadar her alanda varız. Örneğin bir ürün yetişirken dekar başı verimin artması için de çaba gösteriyoruz, ihracata gidecek olan üründe kalıntı olmaması için de. Özetlemek gerekirse tarımın yanında olan ziraat mühendislerinden kurulu bir komiteyiz” dedi. Mersin’in ihracatçı bir kent olması nedeniyle en önemli çalışmalarını kalıntı sorunu ile mücadelenin oluşturduğunu dile getiren Kılıç, bu konuda da ilk olarak bölgede yaygın olarak üretilen ve ihraç edilen biberde çalıştıklarını, biberde başlatılan solarizasyon yöntemiyle nematod mücadelesi sayesinde kalıntı sorununun önüne geçtiklerini hatırlattı. Bu çalışmanın şimdilerde Silifke’de çilek

MTSO 7

CMYK

üretiminde denendiğini kaydeden Kılıç, önümüzdeki süreçte çilek üretiminde de gerek verim artışı gerek kalıntı ile mücadele konusunda sonuç alınacağına inandığını söyledi. “İhracatta bürokrasiyi aşamıyoruz”

Mevcut durumda birçok alanda kaliteli ürün yetiştirmelerine rağmen ihracatta istedikleri sonuçları alamamanın sıkıntısını yaşadıklarına da dikkat çeken Burhanettin Kılıç, bunu da birçok ülkede karşılarına çıkan bürokratik engellere bağladı. Mevcut durumda bu konuda bakanlıkla ortak çalışmalar yürüttüklerini ifade eden Kılıç, “Örneğin Yunanistan ya da İspanya’dan giden bir ürüne göre bizim ürünümüz daha kaliteli olsa da bizim ürünümüze alıcı ülke sorun çıkarılabiliyor. Dolayısıyla pazarda rekabet etmemiz zorlaşıyor. Bu sorunları aşma gayretindeyiz” dedi. Ürünlerin ihraç edilememesi halinde iç pazarda fiyatların çok fazla düştüğünü, bu durumda da çiftçinin hak ettiği kazançları elde edemediğini kaydeden Kılıç, “Çiftçimiz kazanamayınca tarım destek faaliyetleri sektöründe çalışanlar da ödeme almakta sıkıntı yaşıyor ve tüm yük, sektörü sırtlayan, destek olan sektör temsilcilerine kalıyor” değerlendirmesini yaptı. “Dönüm başına alınan verim dünya ortalaması üzerinde”

İyi tarım uygulamalarının kullanılması halinde mikro klima özelliği nedeniyle Türkiye’de dönüm başına alınan verimin dünya ortalamalarının üzerinde olduğunu dile getiren Burhanettin Kılıç, komite olarak bu konuda çiftçileri bilinçlendirme çalışmaları yürüttüklerini de anlattı. Biberde yapılan çalışmalarla dekar başına üretimi ciddi ölçüde artırdıklarını belirten Kılıç, benzer sonuçlara çilekte de ulaşmayı umut ettiklerini söyledi.

Aynı zamanda yeni çeşitler üzerinde çalıştıklarına da değenin Kılıç, özellikle Alata Bahçe Kültürleri ve Araştırma Merkezi ile birlikte yaklaşık üç yıldır turunçgil üzerinde durup yeni ırkların aşılamasını gerçekleştirdiklerini belirtti. Amerika’dan getirilen 40’a yakın portakal, mandalina ve lime aşı gözlerini denediklerini kaydeden Kılıç, şöyle konuştu: “Bunların hepsi dünyadaki saf ırklar. Amacımız bölgemize uyum sağlayacak yeni çeşitleri tespit ederek ülkemizin ihtiyacı olan orta ve geçici mandalina ile portakal çeşitlerini tespit etmek. Yalnızca Mersin değil Antalya ve Ege bölgesine uygun çeşitleri de tespit etmek istiyoruz. Bu çalışmamızdan önümüzdeki 2 ila 7 yıl arasında sonuç almayı bekliyoruz. Böylece hem ihracatımız artacak hem de erkenci ve geççi çeşitlerle ihracat süremiz uzayacak. Ayrıca yalnızca ihracat değil, Nisan ayına kadar iç piyasada da turunçgil tüketebileceğiz.” Kılıç, benzer şekilde, çilek, şeftali gibi farklı ürünlerde de ara vermeden üretime devam etmesinin yollarını araştırdıklarını söyledi. “Kalıntının en az olduğu illerden biri Mersin”

Kalıntı sorununa da değinen Burhanettin Kılıç, ihracatın baş düşmanının kalıntı olduğunu hatırlatarak, “Bu alanda komitemizin de yürüttüğü çalışmaların sonucu olarak kalıntının en az olduğu illerden birisinin Mersin olduğunu söyleyebilirim” dedi. İhracata giden ürünlerin yüzde 97-98’inin temiz çıktığını vurgulayan Kılıç, bunda ziraat mühendislerinin yaptığı bilinçlendirme toplantılarının ve bayilerin gösterdiği hassasiyetin büyük önem taşıdığını anlattı. Bu noktada bir sorunun da ilaç kullanımı sırasındaki doz ayarlanmasında yaşandığını ifade eden Kılıç, komite olarak bir diğer çalışmayı zirai ilaçlar konusunda sür-

dürdüklerini dile getirdi. Mevcut ilaçların revize edilmemesi nedeniyle değişen hastalıklar karşısında etkilerinin azaldığını anlatan Kılıç, daha iyi sonuçlar alınması adına iki yıl önce bu konuda bir proje hazırladıklarını söyledi. Proje kapsamında Türkiye’de kullanılan zirai ilaçlardan 335 tanesinin Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı tarafından etken maddesinin yeniden etkinlik denemesine alındığını bildiren Kılıç, denemelerin halen devam ettiğini söyledi. Denemeler sonunda etkili ilaçların belirleneceğini kaydeden Kılıç, “Hastalıklar ve zararlılar karşısında etkisi azalan ilaçlarda ise doz ayarlamalarına gidilecek. Sonuç alınmaması halinde de revizeler yapılarak çiftçinin kullanımına sunulacak. Hedefimiz tarımda verimi maksimum seviyeye çıkarırken çevre ve halk sağlığında güvenilir ürünlerin iç ve dış piyasaya sunulmasına imkan vermek” ifadelerini kullandı. “Tarıma dayalı entegre tesisler kurulmalı”

Mersin’de nüfusun büyük bölümünün geçimini tarımdan sağladığını hatırlatan Burhanettin Kılıç, tarım sektörünün lokomotif olduğunu ve Mersin’in bu konuda marka olması için tarıma dayalı entegre tesis yatırımları yapılması gerektiğini belirtti. Bu noktada kooperatifleşmenin büyük önem taşıyabileceğini dile getiren Kılıç, sözlerini şöyle tamamladı: “Bugün Konya’da başarıya ulaşmış Torku gibi önemli bir örnek var. Kooperatifleşme demek güç birliğine gitmek demek. Yine dünyadaki en büyük kiraz satıcısı Kanadalı bir kooperatif. Biz de mutlaka kooperatifleşebilmeliyiz. Bu sayede üretilen ürünlerimizi kooperatifte toplayıp dünya pazarlarına yönlendirebiliriz. Bu durum çiftçinin elini de güçlendirir. Entegre tesisler kurulmasına katkı sağlar.”

Burhanettin Kılıç

5 No’lu Tarım Destek Faaliyetleri Meslek Komitesi Başkanı

Amacımız bölgemize uyum sağlayacak yeni çeşitleri tespit ederek ülkemizin ihtiyacı olan orta ve geçici mandalina ile portakal çeşitlerini tespit etmek. Yalnızca Mersin değil Antalya ve Ege bölgesine uygun çeşitleri de tespit etmek istiyoruz.


8

YIL: 19 | SAYI: 339 | 15 - 28 Ekim 2017 | www.mtso.org.tr

RIS MERSİN + PROJESİ ÖZEL HABERİ: İNOVASYONLA MERSİN'İ ÖN PLANA ÇIKARAN FİRMALARIMIZ

Yörüksüt, akıllı fabrika yatırımına odaklandı Çalışmalarının temeline, kalite, hijyen ve teknolojiyi alan Yörüksüt, Mersin Tarsus Organize Sanayi Bölgesi’nde inşaatı devam eden akıllı fabrika yatırımına odaklandı. Endüstri 4.0 uyumlu yeni fabrikası ile otomasyon ağırlıklı çalışmaya başlayacak olan firma, üretim kapasitesi ve hijyen standartlarını da artırma hedefinde.

Tel: 0324 231 25 25 Mesai Dışı: 0324 325 86 05

“Reçetelerimizin tümü onaylı”

Yaptığımız yeni ürünleri öyle hemen piyasaya çıkarmıyoruz. Almanya’da 160 yıllık reçete danışmanlık hizmeti sunan bir firma ile anlaşmamız var. Bu firma dünyadaki birçok ülkeye hizmet veriyor ve her ülkede, her sektörden yalnızca bir firma ile çalışıyor. Biz ilk üretimlerimizi 160 yıllık tecrübesi bulunan bu ar-ge üssünde yapıyoruz. Ardından proje takımımızdaki arkadaşlarımız gidip iyi sonuç alınan ürünlerin formülü konusunda eğitim alıyor. Sonrasında ülkemize dönerek seri üretime başlıyoruz. Kısacası kalitemizde tesadüf yok, bilinç var. “Hastalıktan ari belgeli çiftliklerle çalışıyoruz”

Ramazan Öz Yörüksüt Yönetim Kurulu Başkanı

B

aba, dede mesleği hayvancılıkla sektöre adım atıp bugün ihracat da dahil olmak üzere ürünlerini birçok noktaya ulaştıran Yörüksüt’ün kalitesinde, kullandığı hammadde kadar, teknoloji odaklı üretim ve tüketicinin damak zevkine verdiği önem yatıyor. Hazırladığı her yeni ürünü yurtdışında 160 yıldır reçete danışmanlık hizmeti sunan bir firmanın onayından geçirdikten sonra seri üretime başladıklarını anlatan Yörüksüt Yönetim Kurulu Başkanı Ramazan Öz, başarılarının tesadüf olmadığını, başarı basamaklarını bilinçli olarak tırmandıklarını söylüyor. Sektöre adım attıkları ilk günden itibaren bakkallarda marketlerde aranan bir marka oluşturduklarını dile getiren Öz, bugün lezzetlerini daha çok noktaya ulaştırabilmek adına akıllı fabrika olarak nitelendirilen Endüstri 4.0’a uyumlu yeni bir fabrika yatırımına başladıklarını bildiriyor. Yalnızca otomasyon için 1 milyon Euro civarında yatırım yaptıklarını kaydeden Öz, Almanya’dan getirdikleri bu sistemle ilaç sektöründe kullanılan yüksek teknolojili vanalar kullanılacağını, bu sayede kalite ve hijyeni de en üst seviyeye taşıyacaklarını söylüyor. Bir network ağı ile binlerce vananın yönetileceği yeni sistemle üretim kapasitesini de büyük ölçüde artıracak olan Yörüksüt, ihracattaki ağırlığını da güçlendirecek. Yönetim Kurulu Başkanı Öz, başarıya giden yolculuğu şöyle anlatıyor:

“Markasız bir marka yarattık”

Bu yıl 25’inci yılımızı kutluyoruz. Yani serüvenimiz 25 yıl önce başladı. Hayvancılıktan gelen bir ailenin çocuğuyum. Hayvancılık baba, dede mesleğimiz. Üretime ilk adımı ise 1992 yılında attık. O dönemde süt hayvancılığı yaparken, kendi sütlerimizden, 60 metrekarelik bir üretim atölyesinde “annenizin yoğurdunu üretiyoruz” sloganı ile üretime başladık. Ve daha ilk günden itibaren sadece tek bir amacımız vardı; mümkün olan en sağlıklı ve kaliteli süt ürünlerini üretmek ve bunları müşterilerimize zamanında

MTSO 8

CMYK

ulaştırmaktı. O yıllarda henüz bir markamız yoktu ama kalitemizle, tüketicimizin damak tadına hitap etmemizle markasız bir marka yarattığımızı söyleyebilirim. Bu durum kulağa biraz farklı gelebilir; ama o dönemde, bir sokaktaki bakkala yoğurdumuzdan sattıysak, mutlaka o sokaktaki bir başka bakkaldan daha talep alıyorduk. Yani biz satış için bakkalın kapısını çalmıyorduk, bakkallar bize ürünümüzü istemeye geliyordu. Bir süre biz de bunun sebebinin ne olabileceğini düşündük. Sonra, içinde yetiştiğimiz kültürü işimize yansıtmamızın başarıyı getirdiğini fark ettik. Kültürümüzde her zaman en iyisi misafire ikram edilir ve gerekirse, bir kalite daha düşük olanı biz kendimiz tüketiriz. Bu yetiştirilme tarzımız sonucunda da farkına varmadan müşterilerimize sunacağımız ürünün de her zaman kendi yediğimizden bir kalite daha iyi olmasına dikkat ettiğimizi gördük. Ticari kaygılarla değil, tutkumuzla hareket ediyorduk. Böylece, yoğurdumuzu yiyenler evde annelerinin veya kendilerinin mayaladıkları yoğurdun tadını bulmaya başladığı için, bizi tercih ediyordu ve ürünlerimize talep de her geçen gün artıyordu. “Kendi çocuklarımıza yedirmeyeceğimiz hiçbir ürünü müşterilerimize de yedirmeyiz” ilkesi hep yol göstericimiz oldu. Aynı yaklaşımı bugün de sürdürüyoruz. Bizimle uzun yıllar çalışanlar bilir. Kendilerine reva görmedikleri bir ürünü satışa çıkarmaları işten çıkarılma sebebidir. Bu kuralımızda çok katıyız. Bu tutumun tüketiciye yansımasını ise çok net görebiliyoruz. Ürünlerimizin lansmanına ihtiyaç duymuyoruz. Ürünlerimiz kendisini satıyor. “Biz hiçbir pazardan pay almadık”

Biz hiçbir zaman kimsenin pazarından pay almaya, kimseye rakip olmaya çalışmadık. Tamamen kendi pazarımızı oluşturduk. O yıllarda sokaklarda 30-35 ton süt satılıyordu. Evlere giren sütün % 80’iyle yoğurt yapıldığını tespit ettik. Bunun nedenini araştırdığı-

mızda iki sonuca ulaştık. Birincisi tüketiciler yedikleri yoğurtlarda annelerinin lezzetini arıyorlardı ikinci neden ise ekonomikti. Bu verilerle, ev yoğurduna rakip olmaya karar verdik. Tamamen evde yapılan yoğurdun muadili bir ürün üretmeyi hedefledik ve bu nedenle tercih edildik. Ev yoğurdu lezzetinde ama daha ekonomik ürünlerle pazara girdik. Birçok tüketici, kendilerini evde yoğurt yapmaktan kurtardığımız için bize teşekkür ediyordu. Yalnızca yoğurt üretimi ile başlayan çalışmamız 25 yılın sonunda 110 barkoda ulaştı. “60 metrekareden akıllı fabrikaya”

Yoğurtta edindiğimiz tecrübe sonrasında 2000 yılında Yörük ayran markası ile markalaşma çalışmalarına başladık. Bir süre sonra üretim alanımız bize yetmeyince 2005 yılında ilk fabrikamızı açtık. 3 ton sütle geldiğimiz fabrikamızda 10 yıl sonra 50 ton kapasiteye ulaştık. 12’nci yılımızda bu fabrikanın da yeterli gelmediğini görerek Mersin Tarsus Organize Sanayi Bölgesi’nde 10 bin metrekare kapalı alana sahip yeni bir fabrikanın inşaatına başladık. Akıllı Fabrika diye adlandırılan bu fabrikamız Endüstri 4.0 ile uyumlu. Bir yıl içinde tamamlanacak olan fabrikamıza yalnızca otomasyon için 1 milyon Euro civarında yatırım yaptık. Süt sektöründe bazı çalışmalar elle yapılabiliyor. Oysa yeni fabrikamızda, daha önce sadece ilaç sektöründe kullanılan yüksek teknolojili vanalar kullanılacak. Binlerce vana olacak ve bunlar bir network ağı ile çalışacak. Bu sayede teknoloji, kalite ve hijyen standartları da en üst seviyeye taşınacak. Bu teknolojiyi Almanya’dan getirdik. Yeni fabrikamızdaki üretim fazlamızla ihracatımız da artacak. Şu anda üretimimizin yüzde 12’sini 4 ülkeye gönderebiliyoruz. Yeni yatırımla birlikte yurtiçindeki etkinliğimizi artırmamız, yeni bölge müdürlükleri kurmamızın yanı sıra, üretim içindeki ihracat payımızı da yüzde 25’lere taşıma hedefindeyiz. Haliç ülkeleri olarak adlandırılan Suudi Arabistan,

Katar, Dubai, Bahreyn, Ürdün gibi ülkelerle görüşüyor ve ihracatımızı artırmayı planlıyoruz. “Proje ekibiyle çalışıyoruz”

Hem organizasyonel yeniliğe, hem de yeni ürünlere açık bir firmayız. Bu özelliğimiz ile meslektaşlarımızı da geliştirdiğimiz kanısındayız. Çıkan ürünlerimizin benzerlerini 3-4 ay sonra rakip markalarda görmek bizi sevindiriyor. Aynı şekilde biz de rakip markaların ürünlerini kendi tesislerimizde test ediyoruz. Bu durum sektörün de kalitesinin artmasını ve rekabetin güçlenmesini sağlıyor. Yalnızca ülkemizdeki gelişmeleri değil, dünyadaki gelişmeleri de yakından takip ediyoruz. Bunun için tüm departmanlarımızdan birer kişinin yer aldığı bir proje ekibimiz var. Bu ekip içinde aynı zamanda fabrika hiyerarşisi içinde olmadan, doğrudan bana bağlı çalışan uzman kişiler de bulunmakta. Ne yapıyor bu ekip derseniz, periyodik olarak Amerika ve Avrupa’yı ziyaret ederek gelişmeleri takip ediyor. Şirketimizin ve yeni ürünlerin gelişimine yön veriyor.

Kullandığımız malzemelerin kalitesi de bizim için önemli. Marketlerde çiğ süt satışına izin verilmesiyle birlikte Mersin’de bu alanda da öncü olduk. Sokak sütüne alternatif çiğ süt satışına başladık. Bunun için tüm kontrolleri yapılmış “hastalıktan ari belgeli çiftlik” sütüyle satış noktalarında yer almaya başladık. Bu çiftliklerde hayvanların periyodik bakımları yapılıyor. Kan örnekleri alınıp özellikle tüberküloz ve brusella mikroplarından arındırılmış oldukları belgeleniyor. Tüm hayvanları bu belgeye sahip çiftliklere de hastalıktan ari çiftlik belgesi veriliyor. Aynı zamanda bu çiftlik sütlerinin soğuk zincir kırılmadan tüketiciye ulaştırılması da önemli. Genellikle sokak sütlerinde bu zincir sorun olur. Biz de hayvancılıktan geldiğimiz için bu konuda önemli tecrübelerimiz bulunmakta. Bu tecrübemizi de işimize yansıtıyoruz. Soğuk zincirin kırılmaması için dağıtım kanallarımızı çok güçlendirdik. Sloganımız şudur: “10 dakikada verilmeyen hizmet, hizmet değildir.” Bu düşünceden hareketle, hızı, kaliteyi ve hijyeni temsil etmesi nedeniyle servis araçlarımıza “ayranbulans” adını verdik. “Irak’ta kaymaklı yoğurdu üreten ilk firmayız”

Bir süre sonra Türkiye’nin yanı sıra Irak pazarında da çalışma kararı aldık. 2011’de Zaho’da ilk fabrikamızı, 2013’te ise Erbil’deki ikinci fabrikamızı açtık. Irak’ta kaymaklı yoğurdu üreten ilk firma olduk. O pazarda İran ürünleri hakimdir. İran ürünlerinin aynısını üretmek yerine pazara kaymaklı yoğurtla girdik ve yine kimseye rakip olmayınca ürünümüz büyük beğeni topladı. Bizden sonra açılan firmalar da kaymaklı yoğurt üretmeye başladı. “Yörük Akademi’yi kurmaya hazırlanıyoruz”

İstediğiniz her türlü teknik alt yapıyı oluşturabilirsiniz. Fabrikaya, makinelere yatırım yapabilirsiniz ama bu fabrikalarda çalışacak, makineleri kullanacak kişileri eğitemezseniz istediğiniz sonucu alamazsınız. Bu nedenle insanın her yönüyle gelişimini

çok önemsiyoruz. Personelimize düzenli eğitimler veriyoruz ve bu konuya ciddi bütçeler ayırıyoruz. Aynı zamanda kendi bünyemizde faaliyet gösteren bir yönetici koçumuz bulunmakta. Hem yöneticilerimize hem de çalışanlarımıza liderlik, takım ve organizasyonel gelişim koçluğu yapıyor, sorunları ve gelişimleri ile ilgileniyor ve gelecek stratejilerinin oluşturulmasına yardımcı oluyor. Eğitim konusundaki tutkumuzu çalışanımız olmayan gençlere de ulaştırmak istiyoruz. Bu nedenle, yeni fabrikamızda “Yörük Akademi” adlı bir eğitim birimi kurmak istiyoruz. Buradan hem kendi personelimiz yararlanacak, hem de gıda mühendisliği bölümünde okuyan öğrencilere aldıkları teorik bilgileri pratiğe dökme imkanı tanıyacağız. Gerçek anlamda fabrikamızda çalışmalarını sağlayıp başarılı olduklarını görmemiz halinde Yörük Akademi Sertifikası vereceğiz. Bu sertifika, başka fabrikalara yapacakları iş başvurularında kendilerinin gerçekten iş deneyimi olduğunu, üretime hakim olduklarını gösterecek. Bu sertifikayı almaları ise kolay olmayacak. Yörük Akademi’nin ikinci ve çok önemli bir fonksiyonu da insanların liderlik ve takım becerilerini geliştirmek olacak. “Sosyal sorumluluk projelerini önemsiyoruz”

Ayrıca sosyal sorumluluk projelerimize de değinmek istiyorum. Bu da önemsediğimiz konular arasında yer alıyor. Öncelikli hedef kitlemiz çocuklar ve aileleri. Amacımız ise onların sağlıklı ve mutlu büyüyüp gelişmesine katkıda bulunmak. Onlara fabrikamızı gezdiriyoruz ve faydalı bilgiler veriyoruz. Şehrimizin belediyeleri ile birlikte yine çocuklara yönelik olarak trafik kuralları öğreten bir kitapçık hazırladık ve dağıttık. Dünya Sağlık Teşkilatı tarafından “çağımızın vebası” olarak tanımlanan çocukluk çağı obezitesi hakkında toplumu bilinçlendirme çalışmalarına sponsor olduk. Kitap ve oyuncak toplama bankası kurarak çocukların birbiriyle yardımlaşmasını sağlıyoruz. Okullarda sınıf tefrişatları yapıyoruz. Son olarak, bir Avrupa Birliği projesi olan Nu-Age Projemizden bahsedebilirim. 65 yaş ve üzerindeki tüketicilere yönelik özel bir sağlıklı peynir üretilmesini konu alan bu projede Türkiye’yi temsil ettik. Bu yaş grubuna en sağlıklı ve kemik erimesine karşı en faydalı ürünün tespit edilmesi üzerine çalışıldı. Bu yaş grubunun tüketeceği peynir içinde ne kadar yağ, kalsiyum, protein bulunması gerektiği saptandı. 5 yıl süren proje kapsamında yılda iki kez Avrupa’nın çeşitli ülkelerinde eğitimlere katıldık. 2016’da proje bitti ve bu peynirin ar-ge’si tamamlandı. Şu anda reçetesi ve patenti de bizde. Bu tarzda her türlü yeni ürünü üretme yolundaki çalışmalarımız devam ediyor.


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.