MTSO Haber Sayı 341

Page 1

24 No’lu komite sorunlarını masaya yatırdı >2’de

MTSO Sanat Galerisi, 2017-2018 sanat sezonunu açtı >2’de

MTSO ÇAĞRI MERKEZİ Özlemle anıyoruz...

0 850 304 33 33

Kalkınma Bakanımız umut verdi…

Şerafettin AŞUT

MTSO Yönetim Kurulu Başkanı

> 3’te

www.mtso.org.tr www.mtso.org.tr | YIL: | YIL: 19 17| SAYI: | SAYI: 341298 | 12| -6-19 25 Kasım ARALIK 2017 2015

Toptancılar yönünü üretime çevirdi

Mersin’den şikayet yok

Yusuf Öztürk

6 No’lu Toptan Gıda ve Muhtelif Ticaret Meslek Komitesi Başkanı

Y

erel marketlerin ulusal zincir marketlerle mücadele edemeyerek kapatmak zorunda kalması, paralelinde yerel marketleri ürün tedarikçisi toptan gıda satıcılarını da olumsuz etkiledi. Firmalarını kapatmak ya da sektör değiştirmek durumunda kalan toptancılar varlıklarını sürdürebilmek adına üretime başlamak istiyor. Mersin Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO) 6 No’lu Toptan Gıda ve Muhtelif Ticaret Meslek Komitesi Başkanı Yusuf Öztürk, sektöre ilişkin değerlendirmeler yaparak

komitelerin çalışmaları hakkında bilgi verdi. Ulusal ve discount marketlerin sayısının her geçen gün artmasının sektörü zorladığını bildiren Öztürk, yerel marketlerin ayakta kalmakta zorlandığını, bu durumun toptan gıda satıcılarını da olumsuz etkilediğini söyledi. Toptan gıdacıların çareyi üretime yönelmekte bulduğunu belirten Öztürk, ancak mevcut toptancılar sitesinin ağırlıklı olarak depolamaya uygun olması nedeniyle üretim yapmakta zorlandıklarını bildirdi. > 5’te

Kalıntı ile mücadele ihracat değil, halk sağlığı için yapılmalı Ekonomi Bakanlığı yetkilileri Mersin iş dünyasına bakanlık desteklerini anlattı. İki günlük Mersin programının ilk gününde gerçekleşen saha ziyaretlerinde Mersin iş dünyasının sorun anlatmak yerine desteklerin detaylarını öğrenme gayreti ise bakanlık yetkililerinin dikkatinden kaçmadı.

Murat Arukaslan

1 No’lu Meyve ve Sebzelerin İşlenmesi ve Ticareti Meslek Komitesi Başkanı

Z

irai kalıntıların halk sağlığını büyük ölçüde tehdit ettiğini anlatan MTSO 1 No’lu Meyve ve Sebzelerin İşlenmesi ve Ticareti Meslek Komitesi Başkanı Murat Arukaslan, kalıntı ile mücadelenin ihracat için değil, halk sağlığını korumak için yapılması gerektiğini söyledi. Türkiye’de sigara ile mücadelenin Avrupa’dan çok daha başarılı yapılmasına rağmen kanser vaka artış oranlarının Avrupa ortalamasının üzerinde olduğunu kay-

deden Mersin Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO) 1 No’lu Meyve ve Sebzelerin İşlenmesi ve Ticareti Meslek Komitesi Başkanı Murat Arukaslan, “Bunun sebebi Avrupa’da kalıntı ile mücadelenin doğru yapılması. Biz de en az sigara ile mücadele ettiğimiz kadar kalıntı kontrolünde hassas davranmalıyız” dedi. Narenciye üretiminde bu konuda çok ciddi yol alındığına dikkat çeken Arukaslan, ama sebze üretiminde halen büyük sıkıntılar yaşandığını vurguladı. > 5’te

HİSS Kamış, ürettiği farklı çözümlerle büyüyor

M

ersin Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO) Yönetim Kurulu Başkanı Şerafettin Aşut’un her konuşmasında söylediği, ‘Biz şikayet eden, ağlayan bir camia olmadık’ sözleri Ekonomi Bakanlığı yetkilileri tarafından da onaylandı. İlleri ziyaret edip bir taraftan firmaların sorunlarını dinleyip diğer taraftan bakanlık destekleri hakkında bilgi veren Ekonomi Bakanlığı yetkilileri, Mersinli firmaları ziyaretleri

ugün alanında birçok ilke imza atan HİSS Kamış, yalnızca çatı kamışı balyası ihraç etmeyle kalmayıp yurtdışına ahşap konstrüksiyonlu prefabrik duvar elemanlarından, kamıştan üretilmiş doğal ses yalıtım malzemesine kadar birçok farklı ürün gönderiyor. Türkiye’de kamışla uğraşan irili ufaklı çok sayıda firma bulunduğunu anlatan HİSS Kamış Türkiye Sorumlusu Ersin Dündar, bunların büyük çoğunluğunun ticareti en rahat ancak katma değeri en az olan çatı kamışı ile ilgilendiğini anlatıyor. “Bu noktada tüccar konumunda oluyorsunuz. Sazlık köylülerinin biçtiği kamışı satın alıp, ayıklayıp, bağlayıp o haliyle ih-

MTSO 1

CMYK

raç ediyorsunuz” diyen Dündar, “Bizi bu firmalardan ayıran ve yıllardır rekabetçi yapımızla ayakta kalmamızı sağlayan ise katma değerli ürünler oluşturup bu ürünleri ihraç etmek” diyor. Ekip olarak sürekli bir arayış içinde olduklarını ve daha iyisini nasıl yapabilirim? Düşüncesiyle hareket ettiklerini vurgulayan Dündar, şirketlerinin gelişimini ise, “İhtiyaçlarımızı doğru analiz edebiliyor, ihtiyaca yönelik fikirler geliştirebiliyoruz. Fikir geliştirmede, tüm elemanlarımızın işin içine dahil edildiği katılımcı bir model kullanıyoruz. Ardından eğitim ve biraz emek başarıyı getiriyor” sözleriyle açıklıyor. > 6’da

ziyareti gerçekleştirip bir de genel katılımlı toplantı düzenlendi. MTSO ile Akdeniz İhracatçı Birlikleri işbirliğinde düzenlenen ‘Ekonomi Bakanlığı Destekleri Bilgilendirme Toplantısı’na katılım da yoğun oldu. Toplantıda Ekonomi Bakanlığı’nın Ürün Güvenliği ve Denetimi Genel Müdürü Zafer Soylu, Serbest Bölgeler Yurtdışı Yatırım ve Hizmetler Genel Müdür Yardımcısı

Hacim Selahettin Kosaoğlu, İhracat Genel Müdür Yardımcısı Zergül Özbilgiç, Avrupa Birliği Genel Müdür Yardımcısı Mehmet Tan ve Ekonomi Bakanlığı Daire Başkanı Mehmet Ekizoğlu Bakanlık destekleri hakkında bilgi aktardı. Toplantı sonunda Ekonomi Bakanlığı İhracat Genel Müdürlüğü Daire Başkanı Mustafa Ali Yurdakul ise e-ticaret destekleri hakkında bilgilendirme yaptı. >3’te

Tarımsal işbirliğinde önemi giderek artan ülke:

S B

sonrası açıklamalarında, “Burada gerçekleştirdiğimiz ziyaretlerde firmalarınızın desteklerimizden büyük ölçüde yararlandıklarını, bakanlığımız ile ilgili şikayetlerin de oldukça sınırlı olduğunu gördük. Böylece Mersin’in dinamizminin nereden geldiğini daha iyi anlamış olduk” dedi. Ekonomi Bakanlığı yetkilileri iki günlük Mersin programları kapsamında 5 grup halinde 50 firma

avaşlar nedeniyle zarar gören altyapı, iç ve dış göç, işletme ölçeği ve pazarlama gibi alanlarda sorunlar yaşansa da Bosna-Hersek kısa sürede tarım potansiyelini açığa çıkarabilecek güçte. Türkiye, birçok ülke ile olduğu gibi Bosna Hersek ile de tarım alanındaki işbirliğini geliştiriyor. Bosna’da yalnızca tarımın sürdürülebilir olması adına değil, gıda sanayinin geliştirilmesi için de Türk yatırımcılar Türk Hükümeti tarafından teşvik ediliyor. Ayrıca

KOBİ Akademi’de ikinci dönem başlıyor

>2’de

Bosna’da faaliyet gösteren Ziraat Bankası tarafından tarım ve hayvancılık alanında uygun faizli krediler yoluyla sektöre yatırımlar destekleniyor. Ülke arazilerinin yüzde 50’si tarımsal arazi ve ülke suları ile toprakları kirlenmemiş. Bu nedenle organik tarım başta olmak üzere tarım ve hayvancılık alanında fırsatlar mevcut. Türkiye’nin kırmızı et ithalinde kotayı artırması da ülkedeki hayvancılık yatırımlarının artması bakımından kritik önem taşıyor. > 4’te

2. nesil sanayiciye TBİM eğitimi

>2’de

Yerli otomobil için imzalar atıldı

> 2’de

AB’ye uyum sürecinde kadın hakları ve kadının siyasetteki yeri tartışılacak

M

ersin Ticaret ve Sanayi Odası AB Bilgi Merkezi Türkiye’de kadınlara seçme ve seçilme hakkı tanınmasının yıldönümü dolayısıyla, 5 Aralık 2017 tarihinde Mersin Büyükşehir Belediyesi Kent Konseyi işbirliği ile geçmiş dönem kadın milletvekilleri ve bakanlarının konuşmacı olarak katılacağı bir panel düzenleyecek. “AB’ye Uyum Sürecinde Kadın Hakları ve Kadının Siyasetteki Yeri” konulu panelin temasını haklar, özgürlükler ve kadının siyasetteki yeri oluşturuyor. Mersin Büyükşehir Belediyesi Kent Konseyi Başkanı Yasmina Lokmanoğlu, Mersin Ticaret ve Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanı Şerafettin Aşut, AB Dönem Başkanı Estonya’nın Ankara Büyükelçisi Marin Mottus, AB Türkiye Delegasyonu Başkanı Büyükelçi

Christian Berger’in açılış konuşmalarını yapacağı programın panel kısmında Türkiye’nin halk oyuyla seçilmiş ilk kadın Bakanı İmren Aykut, ilk kadın Valisi Lale Aytaman ile geçmiş yıllarda milletvekilliği ve bakanlık yapmış kadın siyasetçiler davet edilecek. Bahçeşehir Üniversitesi Sosyoloji Bölüm Başkanı Prof. Dr. Nilüfer Narlı konuşmacı olarak katılacağı panelin moderatörlüğünü ise Gülgün Feyman gerçekleştirecek. Programın ikinci bölümünde Sosyal İnovasyon Merkezi Kurucusu Suat Özçağdaş moderatörlüğünde sivil toplum kuruluşları, kamu kurumları, özel sektör, yerel yönetim ve üniversite temsilcilerinin katılımıyla gerçekleştirilecek çalıştay sonrası hazırlanacak rapor ile bir strateji belgesi hazırlanması öngörülüyor.


2

YIL: 19 | SAYI: 341 | 12 - 25 Kasım 2017 | www.mtso.org.tr

Yerli otomobil için imzalar atıldı

Türkiye’nin ilk yerli otomobilini Anadolu Holding, BMC, Kıraça Holding, Turkcell ve Zorlu Holding’in yer aldığı ortak girişim grubu yapacak. Yerli otoda en geç 2019’da prototip tamamlanacak, 2021’de ticari pazarlama başlayacak.

Y

erli otomobil markası oluşturulması ve yerli bir otomobilin tasarlanıp ürettirilmesi projesinde TOBB ile Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nın hızlandırıcılığıyla yapılan çalışmalar sonuç verdi ve bu işi üstlenmek isteyen 5 grup işbirliği protokolü imzaladı. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Başbakan Binali Yıldırım’ın da katıldığı törende, ortak girişim grubu Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından açıklandı. Erdoğan satışa sunulacak ilk otomobili de bedelini ödeyerek satın alma sözü verdi. Öteyandan, Cumhurbaşkanı Erdoğan, girişim grubuna dilerlerse TÜBİTAK’ın daha önce satın aldığı prototipi de kullanabileceklerini bildirdi. Erdoğan konuşmasında “Babayiğit” olarak nitelediği girişimcilere teşekkür ederek, “Şimdi yılda 750 bin otomobilin satıldığı ortamda girişim olmaması bir ayıptır. Bu ayıp ortadan kaldırılıyor” dedi. “Dördüncü dönemi yakalayacağız”

Türkiye’nin otomobilin gelişme sürecindeki ilk 3 atılım aşamasında yerli tasarım ve marka fırsatını

kaçırdığını, hibrit ve elektrikli dönemde ise bu kez yakalama fırsatı bulduğunu belirten Erdoğan “Aynı hatayı yapmayacağız. 4. dönemi yakalayacağız. Bu aynı zamanda şimdinin değil, geleceğin ihtiyaçlarını da karşılamak için olacak” dedi. “Ortaya doğru dürüst bir ürün koyduğunuzda halk bunu alır. Çevremizden başlayarak dünyaya da satarız” diyen Erdoğan, bütün küresel otomobil şirketlerinin önce devlet desteğiyle doğduğunu, bu nedenle projeye verilen desteğin doğal karşılanması gerektiğini belirtti. Yıldırım: “Ekonomik olması için çalışıldı”

Başbakan Binali Yıldırım da konuşmasında, yerli otomobil projesinin teknik yetersizlikler yüzünden değil, başarılı olacak, ihracat yapılabilecek bir otomobilin ortaya konulması için ekonomik koşullara bağlı olarak titizlikle proje oluşturulmasından kaynaklı olduğunu belirtti. Binali yıldırım, “Sektör markaya hazırdır. Mühendis, tasarımcı, girişimci var. Arkanızda da kapı gibi hükümet, devlet var” diye konuştu.

Özlü: “Sanayi 4.0’a geçiş”

Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanı Faruk Özlü de konuşmasında, projenin bütün bileşenleriyle sanayi 4.0 olgusunun her yönüne dokunduğunu belirterek, sadece bir otomobil markası-modeli değil, teknolojik olarak çok sayıda kazanımın ortaya çıkacağını kaydetti. Hisarcıklıoğlu: “Zamanı geldi”

TOBB Başkanı Rifat Hisarcıkloğlu’da türk şirketlerinin üretim başarılarını hatırlatarak, “Artık Türkiye’nin küresel devlerle rekabet edecek teknolojiyi geliştirme zamanı gelmiştir. Burada devletimizin öncülüğü bu ürün setinin genişlemesi için son derece önemlidir. Büyük bir vizyon işidir, yeni bir ekonomik kalkınma modelidir” dedi. Zamanlamanın yeni bir otomobil geliştirmek için iyi olduğunu belirten Hisarcıklıoğlu, “Türkiye’nin Otomobili Projesi için geliştirdiğimiz bu yapı, eminim ilerleyen yıllarda ülkemizin ihtiyaç duyduğu teknolojik sıçrama için birçok alanda model teşkil edecektir. Türkiye’yi 10 bin dolarlardan 25 bin dolara çıkaracak, dünyanın ilk 10 ekonomisi arasına sokacak sıçramanın anahtarı da buradadır” dedi.

24 No’lu komite sorunlarını masaya yatırdı

M

ersin Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO) 24 No’lu Lokanta, Kafeterya ve Pastaneler Meslek Komitesi Üyeleri düzenledikleri toplantı ile sorunlarını masaya yatırdı. MTSO Meclis Toplantı Salonu’nda bir araya gelen sektör temsilcileri bir taraftan öz eleştiri yaparak, kendilerini hangi noktalarda yenilemeleri gerektiğini tespit ederken diğer taraftan sektörün gelişebilmesi adına önümüzdeki süreçte hangi adımların atılması gerektiğini saptadı. MTSO 24 No’lu Lokanta, Kafeterya ve Pastaneler Meslek Komitesi toplantısı Komite Başkan Yardımcısı Necmi Göçtü’nün moderatörlüğünde gerçekleşti. Yetişmiş eleman sorunundan sektörde karlılıkların düşmesine, hizmet kalitesinin nasıl artırılabileceğinden, sektörün nasıl geliştirilebileceğine kadar birçok konunun ele alındığı toplantı sonunda

değerlendirme yapan Komite Başkan Yardımcısı Göçtü, “Hep birlikte ortak sorunlarımızı belirledik. Bu sorunları önümüzdeki süreçte rapor haline getirip ilgili makamlara sunacağız” dedi. İlk etapta ana sorunların saptandığına dikkat çeken Göçtü, “Ancak pastanelerin, kafeteryaların ya da restoranların kendi özelinde, farklılaşan sorunları var. Bunlar için de spesifik sorunların tespiti amacıyla daha az katılımlı çalıştaylar düzenlemeyi planlıyoruz” diye konuştu. Toplantıda sektör olarak kendilerini yenilemeleri gerektiği konusunda görüş birliğine vardıklarını anlatan Göçtü, özellikle küçük işletmelerin bir araya gelip güç birliği yaparak hizmet kalitesini artırabilmeleri amacıyla yapılması gerekenlerin üzerinde durulduğunu söyledi. Toplantıda özellikle kalifiye eleman

sıkıntısına vurgu yapıldığını ve eleman kalitesinin hizmet kalitesine yansıdığını konuştuklarını dile getiren Göçtü, bunun için eğitimlere ağırlık verilmesinin gerekliliği üzerinde durduklarını ifade etti. İşletme sayısının kontrolsüz artışının da ciddi sıkıntı olduğunu dile getiren Göçtü, kazançların azaldığını, paralelinde firmaların işletmeye yatırım yapamamaya başladığını söyledi. Son olarak işletmelerde yapılan denetimlerde yaşanan sıkıntılara da değinen Göçtü, “Tarım İl Müdürlüklerinden Sağlık Müdürlüğüne, Emniyetten Belediyelere birçok kuruma hesap vermek zorunda kalıyoruz. Her kurum denetimini kendi gözlüğüyle yaptığı için, yeknesaklık sağlanamıyor. Bizleri denetleyecek ortak bir kurum ya da kurul olması halinde denetimler daha sağlıklı olacaktır.” ifadelerini kullandı.

MERSİN TİCARET VE SANAYİ ODASI’NDAN ÜYELERE DUYURU

5174 Sayılı Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği ile Odalar ve Borsalar Kanunu’nun 24 ve 25. Maddelerine göre yıllık aidat ve munzam aidat Haziran ve Ekim ayları içinde iki eşit taksitte ödenmektedir. Süresi içinde ödenmeyen aidat ve munzam aidatlara 6183 sayılı Amme Alacakları Tahsili Usulü Hakkında Kanun gereğince aylık %1,40 oranında gecikme cezası uygulanmaktadır. Vadesi geçen aidat-munzam aidatlar Oda veznelerimize T.İş Bankası, Garanti Bankası ve Yapı Kredi Bankası kredi kartları ile 6 taksitte ödenebilir. Ayrıca Odamız web sayfasından (www.mtso.org.tr.) ve www.vatandas.mtso.org.tr adresinden Garanti Bankası kredi kartı ile 6 taksitte ödenebilmektedir. Sayın üyelerimize duyurulur.

MTSO 2

CMYK

MTSO Sanat Galerisi, 2017-2018 sanat sezonunu açtı

M

ersin Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO) Sanat Galerisi 20172018 sanat sezonunu, Ressam Emin Güler’in ‘Kısmetin Peşinde’ isimli resim sergisiyle açtı. Sanat tutkunlarının heyecanla beklediği yeni sezonun ilk sergisine, Mersinli sanatseverler yoğun ilgi gösterdi. Ressam Emin Güler’in, ‘Kısmetin Peşinde’ isimli Resim Sergisi MTSO Sanat Galerisi’nde açıldı. Açılışa Mezitli Belediye Başkanı Neşet Tarhan, CHP İl Başkanı Abdullah Özyiğit, MTSO Genel Sekreteri Kadir Dölek, Genel Sekreter Yardımcısı Ezgi Biçer Uçar’ın yanı sıra çok sayıda sanatsever katıldı. Sergide sanatçının 24 adet yağlı boya resmi sanatseverlerle buluştu. Açılışta konuşan Ressam Emin Güler, ilkokul öğretmeni olduğunu ancak 6 yılın ardından resim tutkusunun ağır basmasıyla mesleğini bıraktığını söyledi. Ardından ikinci üniversite olarak Gazi Üniversitesi Eğitim Enstitüsü Resim Bölümü’nü bitirdiğini anlatan Güler, bu kez resim öğretmeni olarak tekrar atandığını ve 25 yıl yaptığı öğretmenliğin ardından daha fazla sanat eseri üretebilmek adına emekliliğini istediğini söyledi. Emekli olmasıyla birlikte Denizli’de bir sanat galerisi açtığını kaydeden Güler, bu galeriyi 12 yıl işlettiğini ifade etti. Bu yılın Mart ayında Mersin’e yerleştiğini ve bundan sonra çalışmalarına Mersin’de devam edeceğini bildiren Güler, aldığı bu kararın gerekçesini ise, “Malatya doğumluyum ama çocukluğum Mersin’de geçti. Bu kentteki ilk sergimi 1994’te yine burada, MTSO Sanat Galerisi’nde açmıştım” dedi. Resim yapmaya çocukluğunda, ağabeysinin sayesinde başladığına da değinen Güler şöyle konuştu: “Çocukken ağabeyim güzel sanatlar öğrencisiydi. Biz 8 kardeşiz. Hiç biri ona modellik yapmazdı, bir tek ben yapardım. Modellik yaparken sürekli onu izlerdim. Sü-

rekli etrafında dolaşırdım. Resme ilgim o yıllarda başladı diyebilirim. Ardından bu alanda kendimi geliştirdim. Yurtiçinde ve yurtdışında toplam 40 civarında kişisel sergi açtım. Türkiye Unicef Resim Yarışması’nda birincilik, Talens Resim Yarışması’nda ise mansiyon ödülü kazandım.” Güler: “Sanat, kişinin içsel dünyasının dışa yansımadır”

“Sanat, kişinin içsel dünyasının dışa yansımadır” diyen Güler, yaptığı resimlerde bir mesaj vermeye çalıştığını söyledi. Bütün eserlerinde Anadolu insanı ve hayvan figürlerini kullandığına işaret eden Güler, “Her canlı yaşayabilmesi için kısmetinin

peşine düşer. Bir kuş bile kısmetinin peşindedir. Eğer resimlerimle dikkatli bir diyaloga girerseniz, bu mesajı alabilirsiniz. Bu yüzden de sergimin adı, Kısmetin Peşinde” dedi. Güler, bu sergisiyle ‘ancak birlikte olunursa sorunlar aşılır’ mesajı vermek istediğini de belirtti.

2. nesil sanayiciye TBİM eğitimi

A

ile şirketi yapısını koruyan sanayi firmalarının daha uzun soluklu faaliyet gösterebilmelerine yardımcı olmak adına Mersin Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO) tarafından hazırlanan ‘Sanayi Akademi’ Projesi’nin ikinci dönemi devam ediyor. 24 genç sanayici, MTSO Sanayi Akademi Projesi ile geleceğin yöneticisi olma yolunda hızla ilerliyor.

Bu kapsamda, Akademi Sanayi, Geleceğin Yöneticileri Programı çerçevesinde sanayici ailelerin ikinci nesil yöneticilerine firmalarının var olan dış ticaret kapasitelerini artırabilmeleri adına Mersin Ticaret ve Sanayi Odası Ticari Bilgi ve İstihbarat Merkezi (TBİM) tarafından da ‘Yeni Nesil Uygulamalı Dış Ticaret Eğitimi” veriliyor.

“MTSO Sanat Galerisi, kaliteyi yakalamış bir galeri”

MTSO Sanat Galerisi hakkında da değerlendirme yapan Güler, şunları söyledi: “Burası geçmişi olan bir yer. Kaliteyi yakalamış, belirli izleyici kitlesine ulaşmış önemli bir galeri. Kurum olarak sanata destekleri var. Bu nedenle sergilerimi bu galeride açmayı tercih ediyorum. Emeği geçenlere teşekkür ediyorum” dedi. Şahbaz: “Bu yıl güzel bir sanat sezonu olacak”

MTSO Sanat Galerisi Sorumlusu ve Heykeltıraş Seda Şahbaz da yeni sanat sezonunu değerlendirerek, “Bu yıl, yoğun ve güzel bir sanat sezonu olacak” dedi.

Bu sezon galeride, 13 sergi açacaklarını bildiren Şahbaz, Olba Fotoğraf Derneği ile ortak düzenlenen Korykos 2017 Fotoğraf Yarışması’nda dereceye giren eserlerin yer aldığı bir de fotoğraf sergisi açacaklarını söyledi. Ayrıca bu yıl yeni bir proje olarak, sanata yeteneği olan Oda çalışanlarının eserlerinin sergilendiği bir karma sergi açmayı planladıklarını belirten Şahbaz; “Her yıl olduğu gibi bu yıl da MTSO, sanatın ve sanatçının yanında olmaya devam ediyor. Mersinli sanatseverleri de bu desteğe ortak olmaya davet ediyoruz” dedi. 29 Kasım’a kadar açık kalacak sergi, hafta içi 08.30-18.00, hafta sonu ise 10.00-17.00 saatleri arasında ziyaret edilebilir.


3

YIL: 19 | SAYI: 341 | 12 - 25 Kasım 2017 | www.mtso.org.tr

Kalkınma Bakanımız umut verdi… Şerafettin AŞUT MTSO Yönetim Kurulu Başkanı

G

Endüstri 4.0 Sanayi Devrimi’nin getirileri ile ileri teknoloji, başta sanayi olmak üzere bir çok alanda etkisini hızla göstermeye başlamış ve buna paralel olarak ticaretin de kuralları değişmiştir. Ülke olarak bu değişime kayıtsız kalmamak ve bu değişimin bir adım önünde olmak için sadece “Serbest Bölge”ler yerine artık “Yüksek Teknoloji Serbest Bölge”leri oluşturmak gerekmektedir.

eçtiğimiz hafta Mersin milletvekilimiz ve Kalkınma Bakanımız Sayın Lütfi Elvan’la, Bakanlık yetkilileri ile daha önceden planladığımız bazı projeleri yeniden istişare ettik. Değişen şartlara göre bazı planları revize ettik. Mersin Ticaret ve Sanayi Odası olarak, Mersin iş camiası olarak ağlayan, şikayet eden ve suçlu arayan bir camia olmadık. Ya da, bazı projelerimiz kısa veya uzun bir süre beklemeye alındı diye, yarım kaldı diye bunlardan vazgeçen veya pes eden de olmadık. Bu anlamda Mersin için, Mersin ekonomisinin, refahının ve sosyal yaşam kalitesinin yükselmesi için gereken projelerden ne pahasına olursa olsun vazgeçmemiz mümkün değildir. Onun için, “yıllardır uğraşılıyor ama bir sonuç çıkmıyor” gibi eleştiri ve yorumları bir pes etme olarak görüyoruz. Eğer Lojistik Merkez, Tarım-Gıda Teknoparkı, yeni teknoloji temelli Endüstri Bölgeleri, yeni OSB alanları, Endüstri 4.0 Eğitim ve Uygulama Merkezi veya Serbest Bölge Genişleme alanı gibi projeler kentin geleceği ise, istihdamın, ihracatın ve katma değerin yaratıcısı ise, bunlardan ne pahasına olursa olsun vazgeçmek mümkün değildir. Geçen süre büyük bir kayıptır ama zararın neresinden dönülse kardır. Bu anlamda Sayın Bakanımız konunun farkındadır, Sayın Mersin Valimizle üçlü bir uyum içinde; iş camiamız, Valiliğimiz ve Kalkınma Bakanlığımız yeni bir atılımın içindedir. Bu da bize yeni umutlar vermiştir. Geçtiğimiz hafta Sayın Bakanımız bizi bakanlıkta ağırladı ve tüm ekibi ile yukarıda bahsedilen omurga projeler başta olmak üzere birçok konu konuşuldu. Sadece Bakanımız değil, ekibi de konulara vakıf ve hissettiğimiz başka bir kararlılık var. Dediğimiz gibi, projelerin hayata geçmemesinde tek bir suçlu aramak en kolaycı çözümdür. Bu anlamda 2008 küresel finans krizinden bu yana ülkemizin, bölgemizin ve dünyanın ender yaşadığı olaylara, sorunlara tanık olduk. Gerçekten ülke olarak zor bir süreç geçirdik. 2008 krizi sonuçları hala

hissedilen Arap Baharı’nı yarattı. Pazarlarımız elimizden gitti. Pazarlara ulaştığımız yollar elimizden gitti. Güney sınırımızda bir savaş başladı ve bizi de kısmen içine çekti. Bu bölgede küresel oyunları kabul etmeyen Türkiye, içerde terörle cezalandırıldı. Ardından, ardı ardında gelen yerel, genel seçim ve referandumlar. Tüm bunlar ekonomiyi ister istemez gündemin altına attı. Ekonomi konuşamaz olduk. Ardından gelen ve tarihimizin gördüğü en hain ve alçak girişim olan 15 Temmuz Darbe teşebbüsü… Yani, 2002 ve 2008 arasında dünyada büyüme rekorları kıran bir Türkiye, ihracatını katlayan bir Türkiye, demokrasi ve insan haklarında devrimsel toplumsal gelişme ve uzlaşmalar yakalayan bir Türkiye… Yani, ekonomi ajandanın ilk maddesi olduğunda ülkenin diğer sorunlarının da çözümü olduğunu gördük. İşte bundan dolayı ne kadar büyük sorunlarımız olsa da, eğer ekonomiyi ilk gündem yaparsak, ülkenin ekonomisindeki artan refah beraberinde diğer olumlu gelişmeleri de getiriyor, refahı getiriyor, toplumsal huzuru getiriyor… Eğer 2002-2008 arasındaki o olağan üstü ekonomik sıçrama olmasaydı, İMF’ye sıfırlanan borcumuz olmasaydı, bugün güneyimizdeki küresel oyunlara bu kadar güçlü müdahale edemezdik. Sesimiz bu kadar gür çıkmazdı, milyonlarca sığınmacıyı kabul edecek gücümüz olmazdı. Terörle etkin mücadele edemezdik. “Mersin, dünyadaki gelişmelere soyut tutulamaz”

Bazı okuyucularımız bir Mersin’den, bir Türkiye’den bir dünyadan konuşuyoruz diyebilir. Dünyaya entegre bir Mersin dünyadaki gelişmelerde soyut tutulamaz. “Şangay’ın, Paris’in, Londra’nın, New York’un gerçekleri bizim de gerçeklerimizidir” demiştim bir yazımda. Bu anlamda mikro anlamda, kent bazında konuştuğumuzda, Mersin’in projeleri hayata geçerse sadece Mersin değil, ülke ekonomisi, ülke ihracatı,

ülke istihdamı, ülke refahı bundan payını alır. Mersin Serbest Bölgesi’nin genişleme alanı bu anlamda sadece ve sadece yüksek teknolojili üretim yapan firmalara tahsis edilmelidir. Dünya pazarlarının gereği budur. Endüstri 4.0 Sanayi Devrimi’nin getirileri ile ileri teknoloji, başta sanayi olmak üzere bir çok alanda etkisini hızla göstermeye başlamış ve buna paralel olarak ticaretin de kuralları değişmiştir. Ülke olarak bu değişime kayıtsız kalmamak ve bu değişimin bir adım önünde olmak için sadece “Serbest Bölge”ler yerine artık “Yüksek Teknoloji Serbest Bölge”leri oluşturmak gerekmektedir. İşte bu nedenle ileri teknoloji üretimi yapacak ihracatçı imalat firmalarının yer alacağı “İleri Teknoloji Serbest Bölgesi”ni Mersin’e kazandırarak, daha önce birçok görüştüğümüz ve böylesi yatırım alanları olmadığı için o dönemde Mersin Serbest Bölgesi’ne gelmeyi anlamlı bulmayan Boeing, HP ve zırhlı araç üretimi firmaları gibi dünya devlerini tekrar ilimize geri getirmeliyiz. “Küme oluşturacak yatırım alanlarına ihtiyaç var”

Öte yandan yeni Yüksek Teknolojili Endüstri Bölgeleri ve yeni OSB yatırım alanları, Sanayi yatırımlarının olmazsa olmazıdır. Bilindiği üzere dünyada ve Türkiye’de Endüstri 4.0 aşamasına geçilmiştir. (İleri teknolojili robotik ve bilgi teknolojileri kullanan tesisler). OSB modeli veya benzeri yöntemlerle planlanmış bölgelerde küme oluşturacak şekilde yatırım alanlarına da ihtiyaç duyulmaktadır. Bu bölgelerde yatırım yapacak işletmeler için teknoloji kriteri getirilmesi önerilmektedir. Bölgede sadece yüksek teknoloji ve orta yüksek teknoloji ile üretim yapacak firmalara yer verilmesi diğer bir öneridir. Bu bölgelerde OSB kurulabileceği gibi Bakanlığın özel endüstri bölgesi ilanı edilerek de yatırım gerçekleşebilir. Tüm bunları Sayın Bakanımızla detaylandırdık. Öte yandan Agro park olarak bilinen, Tarım Gıda Teknoparkı masaya tekrara yatırılan konuy-

du. Mersin ili, Türkiye’nin meyve üretiminde % 11’lik pay ile1’inci, sera üretiminde % 16’lık payı ile 2’nci ve sebze üretiminde % 7’lik payı ile 3’üncü sırasında yer almaktadır. Bu denli önemli olan tarım sektörünün Mersin ilinde daha gelişmesi, tarıma dayalı sanayi ve ürünlerin ulusal ve uluslararası ticaretine katkı sağlanması, tarımı teknolojik temellere taşıması ve ülkenin tarım sektöründeki dışa bağımlılığının azaltılmasında etkin rol alacak olan Agropark’ın Mersin’de kurulması uzun süredir amaçlanmaktadır. “Tüm sektörlerin ortak paydası ileri teknoloji”

İster tarım-gıda, ister lojistik, isterse sanayi olsun sonuçta hepsinin ortak paydası ileri teknoloji ve endüstri 4.0’ın gerektirdiği şeyler. Bu anlamda MTSO olarak Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığına sunduğumuz ENDÜSTRİ 4.0 EĞİTİM VE UYGULAMA MERKEZİ Projemiz bu projelerin payandası olacaktır. Proje ile Endüstri 4.0 Sanayi Devrimi’nin yarattığı akıllı imalat sanayiye geçen, ileri teknoloji ile yenilikçi ürün tasarlayan ve yüksek verimlilik ile ürün üretebilen ve bunun sonucunda yeni pazarlara erişim sağlayarak küresel değer zinciri içerisinde yer alabilen Mersinli sanayi firma sayısının artması, ithalata dayalı üretimin azalması, Endüstri 4.0 sanayi reformunun getirileri ile oluşacak olan yeni meslek dallarına yönelik insan kaynağının endüstri 4.0 ekosisteminde yer alan makine-ekipmanlar ile donatılmış olarak proje kapsamında kurulacak olan “MTSO Endüstri 4.0 Eğitim ve Uygulama Merkezi”nde teorik ve pratik uygulamalı eğitimler ile yetiştirilmesi, ileri teknoloji tabanlı sanayi kümelenmesinin oluşturulması ve üçlü sarmal modeli (Üniversite, özel sektör, kamu) ile “Endüstri 4.0 Akıllı Sanayi Platformu”nun kurulması projenin temel amaçlarını oluşturmaktadır. İşte hayalimiz ve hedefimiz… Biraz kararlılık, biraz vizyon, biraz kent ve ülke sevgisi bunları gerçekleştirmeye yeter…

Mersinli firmalar Ekonomi Bakanlığı Desteklerinin detaylarını öğrendi

Mersinli işletmeler bir taraftan Ekonomi Bakanlığı desteklerinin detaylarını öğrenirken diğer taraftan Bakanlık yetkilileri ile sorunlarını paylaştı. Toplantıda firmaların sorunlarını dinleyen yetkililer, aldıkları notlar çerçevesinde hazırlayacakları raporları Bakanlığa sunup çözüm arayacak. Oldukça yoğun katılım sağlanan toplantıda aktarılan bilgiler katılımcı firmalardan büyük beğeni topladı.

M

ersin Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO) ile Akdeniz İhracatçı Birlikleri işbirliğinde ‘Ekonomi Bakanlığı Destekleri Bilgilendirme Toplantısı’ düzenlendi. Firmaların yoğun ilgi gösterdiği toplantıda Ekonomi Bakanlığı’nın Ürün Güvenliği ve Denetimi Genel Müdürü Zafer Soylu, Serbest Bölgeler Yurtdışı Yatırım ve Hizmetler Genel Müdür Yardımcısı Hacim Selahettin Kosaoğlu, İhracat Genel Müdür Yardımcısı Zergül Özbilgiç, Avrupa Birliği Genel Müdür Yardımcısı Mehmet Tan ve Ekonomi Bakanlığı Daire Başkanı Mehmet Ekizoğlu Bakanlık destekleri hakkında bilgi aktardı. Toplantı sonunda Ekonomi Bakanlığı İhracat Genel Müdürlüğü Daire Başkanı Mustafa Ali Yurdakul ise e-ticaret destekleri hakkında bilgilendirme yaptı. Toplantının açılış konuşmasını gerçekleştiren MTSO Yönetim Kurulu Başkanı Şerafettin Aşut, Türkiye’nin yeni bir başarı hikayesinin adımlarını attığı, yeni bir sürece girdiğini söyledi. Bugüne kadar büyük sıkıntılar çekildiğini ve bu sıkıntıların en büyük yükünü de ekonomide yaşadıklarını vurgulayan Aşut, “Ancak, iş dünyası olarak pes etmedik, ürettik, ihracata devam ettik” dedi. Artık var olanı koruma döneminin biterek sıçrama döneminin başlaması gerektiğini vurgulayan Aşut, şunları söyledi:

MTSO 3

CMYK

“Artık, ülke ekonomisi olarak daha katma değerli, daha yüksek teknolojili ve daha çok ihracat odaklı bir büyüme hikayesi yazmak zorundayız. Bu, bizim sadece zenginliğimiz değil, aynı zamanda toplumsal huzur meselemizdir. Artan küresel rekabette bugün devletimiz de yanımızdadır. Bu uyum olmadan gerçek bir başarı hikayesi yazamayız ve ekonomimizin omurgası olan KOBİ’leri ayakta tutamayız.” Düzenlenen toplantı vesilesiyle Mersinli firmaların desteklerden maksimum düzeyde faydalanmasını beklediğini kaydeden Aşut, “Çünkü bu ülkenin gerçek gücü girişimcisidir. Devletimiz girişimcimizin yanındadır” dedi. Soylu: “Mersin dinamizminin nereden geldiğini gördük”

Toplantıda Ekonomi Bakanlığı’nın Ürün Güvenliği ve Denetimi Genel Müdürü Zafer Soylu, Nisan ayından itibaren yeni bir uygulamamaya başladıklarını anlattı. Yatırımcıların sorunlarına Ankara’dan çözüm üretmek yerine illeri ziyaret edip bire bir sorunları sahada dinleyip çözüm bulmaya başladıklarını kaydeden Soylu, bugüne kadar 21 şehir ziyareti tamamladıklarını anlattı. Bu şehirlerde yaklaşık bin firmaya temas ettiklerini dile getiren Soylu, son iki gün-

dür ise Adana, İskenderun, Osmaniye ve Mersin’de ziyaretlerde bulunduklarını söyledi. Mersin’de 5 grup halinde 50 firma ziyaretini tamamladıklarını açıklayan Soylu, “Burada gerçekleştirdiğimiz ziyaretlerde firmalarınızın desteklerimizden yararlandıklarını, bakanlığımız ile ilgili şikayetlerin de oldukça sınırlı olduğunu gördük. Böylece Mersin’in dinamizminin nereden geldiğini daha iyi anlamış olduk” dedi. Yapılan ziyaretlerde kendi gözlemleri doğrultusunda tespit ettiği en önemli sorunu ise Soylu şöyle özetledi: “Ekonomi Bakanlığı ile ilgili en önemli sorun, özellikle dış ticarette ve bölgeniz olarak da yaş meyve ve sebze ihracatında, İhracatı Etkileyen Dış Ticarette Risk Esaslı Kontrol Sistemi’ndeki (TAREKS) bilgisayar yazılımlarında yaşanan bazı sorunlar. Bu sıkıntıların farkındayız. O sıkıntılardan biz de şikayetçiyiz ve en aza indirebilme çalışmaları sürüyor.” Özbilgiç: Rekabeti bozmadan teşvik vermeye çalışıyoruz”

İhracat Genel Müdür Yardımcısı Zergül Özbilgiç de sözlerine ziyaret ettikleri Mersinli firmalara değinerek başladı. Ardından verilen destekleri anlatan Özbilgiç, desteklerde objektif kriterler bulunduğunu, firmaların bu konudaki

Kosaoğlu: “Destek başvuruları elektronik ortamda alınacak”

taleplerini değerlendirip rekabeti bozmadan teşvikler vermeye çalıştıklarını söyledi. Yatırımcıyı Bakanlık olarak velinimet gördüklerini vurgulayan Özbilgiç, hedeflerinin daha fazla yatırım yapılmasını, istihdam sağlanması ve ülkenin kalkınmasına katkı sağlanmasının yolunu açmak olduğunu söyledi. Özbilgiç daha sonra destekler hakkında şu bilgileri verdi: “Temel sistemimiz Bölgesel Destek Sistemi. Adı üzerinde bölgelere göre değişiklik arz eden bir sistem. AB Mevzuatı da daha az gelişmiş yörelerde daha fazla destek verilmesine imkan sağlıyor. Bunun dışındaki yatırımlar da, katmadeğer yaratmayan, ülkemizde daha fazla olan yatırımlarda genel teşvik belgesi veriyoruz. Bunun dışında öncelikli yatırım konuları denilen, ülkenin kalkınmasına fayda sağlayacak yatırım konuları var. 2012’den bu yana öncelikli yatırım sayısı giderek arttı. Yatırımcılardan desteklerin bölgesel geldiğini ama bazı sektörlerin her yerde desteklenmesi gerektiği talepleri geldiğini, ya da bazı sektörlerin lojistik açıdan 5 ya da 6’ncı bölgede yatırımının gerçekleştirilemediği bu nedenle her yerde desteklenmesi gerektiği yönünde talepler geliyor. Bunları da değerlendiriyoruz. Örneğin maden yatırımları her yerde destekleniyor. Stratejik bir ürün olan Karbon Elyaf üretimini öncelikli yatırımlar kapsamında değerlendirip destekliyoruz ya da eğitim yatırımları. Bu da öncelikli yatırımlar kapsamında değerlendiriliyor ve destekleniyor.”

Yurtdışı Yatırım ve Hizmetler Genel Müdür Yardımcısı Hacim Selahettin Kosaoğlu devlet destekleri konusunda Ekonomi Bakanlığı’nın politikası gereği desteğe başvuru sürecinin hızlanması için 2018’de kayıtlı elektronik posta ile başvuru alınacağını bildirdi. Beyan ve başvuru sürecinin bu sayede hızlanacağını kaydeden Kosaoğlu, şirketlere şimdiden bu altyapı yatırımını kurmaları tavsiyesinde bulundu. Mersin’in Serbest Bölgeler Genel Müdürlüğü’ne yabancı olmadıklarını kaydeden Kosaoğlu, ihracat odaklı çalışılması durumunda yeni yatırımcılara yönelik ciddi avantajlar bulunduğunu anlattı. “Genel Müdürlüğümüz uhdesinde mal ihracatçıları için sağlanan desteklerin hizmetler sektörü için de karşılığı sağlanıyor” diyen Kosaoğlu, “Çok yeni bir desteğimiz de bu yıl Sayın Bakanımızın da duyurduğu, özellikle müteahhitlerimizin yurtdışı projelerinde Türkiye’den mal ihraç etmeleri durumunda sıfır faizli kredi desteği sağlanması. Eximbank üzerinden kullandıkları desteğin faizlerinin kendilerine geri ödenmesi desteği veriliyor” dedi. Ayrıca navlun destekleri bulunduğuna da dikkat çeken Kosaoğlu, bu desteğin de yılsonuna kadar devam edeceğini açıkladı. Web sitelerinin oldukça aktif olduğunu vurgulayan Kosaoğlu, yeni uygulamaların mutlaka takip edilmesi tavsiyesinde bulundu.

“Proje bazlı destek sistemimiz var”

Tan: “Hedefimiz, katma değer ihraç edebilmek”

Cari açığın azalmasına katkı sağlayacak yatırımların da stratejik yatırımlar olarak görüldüğünü ve bazı avantajlı destekler verildiğini kaydeden Özbilgiç, “Son dönemde yürürlüğe giren Proje Bazlı Destek Sistemimiz var. Bunlar da ülkemizin kalkınmasına ciddi hamle yaptıracak yatırımlar,100 milyon dolar üzerindeki yatırımlar. Bunlara da terzi usulü destekler verebiliyoruz” dedi. Bu tür yatırımlara enerjiden, faiz desteğine kadar çok geniş bir yelpazede destekleme yapabildiklerini dile getiren Özbilgiç, istihdamı yüksek sektörlere sigorta pirim destekleri, yatırım yeri tahsisi gibi destekler verebildiklerini anlattı.

Hedeflerinin katma değer ihraç edebilmek olduğunu anlatan Avrupa Birliği Genel Müdür Yardımcısı Mehmet Tan, “Bakanlık olarak ihracatçılarımızın, üreticilerimizin yeni pazarlara avantajlı erişebilmesi için elimizden geleni yapmaya çalışıyoruz. Mümkün olduğunca hedef pazarlarımızda tercihli ticaret anlaşmalarıyla önünüzü açmaya çalışıyoruz” dedi. Destek mekanizmalarıyla üreticinin mevcut Pazar ya da başka pazarlarda hedefledikleri pazarlara girişlerini kolaylaştırmak istediklerini kaydeden Tan, “Pazarlara girişlerinizi kolaylaştırmak, bu pazarlara giderken riskinizi asgariye indirmek ve bu pazarlarda kalıcılığınızı artırmak için çeşitli mekanizmalar

uyguluyoruz” dedi. Ekizoğlu: “Yerli üreticiye adil oyun sahası açma çabasındayız”

Her ihracatçının biraz da ithalatçı olduğunu anlatan Ekonomi Bakanlığı Daire Başkanı Mehmet Ekizoğlu, bu noktada iki adet öncelikleri olduğunu söyledi. İlk olarak yerli üretime zarar vermeyecek şekilde ithalatı yönetmeye çalıştıklarını vurgulayan Tekizoğlu, “Bunun için eğer talep edilen ithal ürünün yapılan incelemelerde yerli üretime zarar verdiği tespit ediliyorsa anti damping vergiler, ilave gümrük vergileri, ilave önlemler kullanabiliyoruz. Amacımız yerli üreticiye daha adil bir oyun sahası açmak” dedi. Aynı zamanda üreticilerin hammaddelerini daha uygun maliyetlerle temin edebilmeleri adına uygulamaları bulunduğunu da kaydeden Tekizoğlu, bunun için de gümrük vergilerinin askıya alınabildiğini bildirdi. Tekizoğlu, kullanılmış makine ithaline izin verilmesi konusu üzerinde ise değerlendirmelerin sürdüğünü anlattı. Yurdakul: “e-ticarette toplu üyelik destekleniyor”

İhracat Genel Müdürlüğü Daire Başkanı Mustafa Ali Yurdakul e-ticarette sağlanan destekler hakkında bilgi verdi. E-ticaret ile ilgili devlet destekleri işbirliği kuruluşları aracılığıyla Bakanlığın ön onay verdiği sitelere en az 250 üyenin toplu üyelik müracaatlarının yüzde 80 oranda desteklendiğini anlatan Yurdakul şunları söyledi: “Destek mekanizması yaklaşık 1 yıl önce devreye girdi. Sayın Bakanımız bu yılın sonuna kadar 10 bin ihracatçının, müteşebbisin e-ticaret platformlarına iş birliği kuruluşları kanalıyla üye olmasını talimatlandırdı. Bu çerçevede en büyük projelerden birini TİM yürütüyor. Bunun dışında Konya Ticaret ve Sanayi Odası ile OSTİM’in projeleri var. Şu anda yaklaşık 4 bin civarında müteşebbisi üye yapmış durumdayız. Üye olunabilecek yerli ve yabancı toplamda 27 tane portal var.” İhracatçıya her yıl Fiyat İstikrar Destekleme Fonun’ndan 2,5 milyar TL kaynak aktarıldığına da değinen Yurdakul, bu desteklerin hibe niteliğinde olduğunu anlattı. Desteklerin Para Kredi Koordinasyon Kurulu kararıyla belirlendiğini kaydeden Yurdakul, yaklaşık 13-14 farklı alanda destek verdiklerini söyledi.


4

YIL: 19 | SAYI: 341 | 12 - 25 Kasım 2017 | www.mtso.org.tr

Tarımsal işbirliğinde önemi giderek artan ülke:

pay almaya çalışmaları doğru olacaktır.

Kış saati uygulaması ise Ekim ayının son Pazar günü yürürlüğe girer.

Para kullanımı Resmi para birimi Konvertibale Mark (KM, BAM)’dir. 1 KM = 100 fennig olarak değer bulmaktadır. Demir paralar: 5, 10, 20 ve 50 fennig ile 1 ve 2 KM şeklindedir. Kağıt paralar ise 1, 5, 10, 20, 50, 100 ve 200 KM olarak tedavüldedir. KM döviz kuru EURO’ya endekslidir. Döviz değişimi bankalar, postaneler ve döviz büfelerinden yapılabilir.

Yerel ölçü birimleri

Resmi Tatiller ve Çalışma Saatleri Resmi tatiller 1 - 2 Ocak Yeni Yıl tatili, 1 Mart Bağımsızlık Günü, 1 – 2 Mayıs Uluslararası Mayıs Tatili 25 Kasım Ulusal Tatil Bu tatiller süresince bazı dükkanlar ve kurumlar 24 saat açıktır. Diğer taraftan Bosna Hersek’te vatandaşların inançlarına göre dini bayramlarda da çalışılmaz. Çalışma saatleri işyerlerine göre değişmekle birlikte resmi daireler ve firmaların çalışma saatleri için genel uygulama 08:00-16:00 saatleri arasıdır. Bankalar

- Hafta içi 08:30 – 19-20:00 - Cumartesi 09:00 –13:00 Postane

S

Tarımsal faaliyetler insanlık tarihi kadar eski olup önemini hiçbir dönemde yitirmeyen, her dönemde kendisini yenileyerek geliştiren nadir sektörlerden biri. Bugün sadece insan nüfusunu beslemeyle kalmayıp sanayiye hammadde sağlamasıyla da öne çıkan tarımsal ürünler, aktif bir dış ticaret enstrümanı olarak da ekonomideki önemini koruyor. Bosna Hersek de son dönemlerde iklimi, bereketli toprakları ve geniş meraları ile başta hayvancılık olmak üzere tarımsal faaliyetler ve kırsal turizm için son derece elverişli bir ülke olarak öne çıkıyor.

avaşlar nedeniyle zarar gören altyapı, iç ve dış göç, işletme ölçeği ve pazarlama gibi alanlarda sorunlar yaşansa da Bosna-Hersek kısa sürede tarım potansiyelini açığa çıkarabilecek güçte. Türkiye, birçok ülke ile olduğu gibi Bosna Hersek ile de tarım alanındaki işbirliğini geliştiriyor. Bosna’da yalnızca tarımın sürdürülebilir olması adına değil, gıda sanayinin geliştirilmesi için de Türk yatırımcılar Türk Hükümeti tarafından teşvik ediliyor. Ayrıca Bosna’da faaliyet gösteren Ziraat Bankası tarafından tarım ve hayvancılık alanında uygun faizli krediler yoluyla sektöre yatırımlar destekleniyor. Ülke arazilerinin yüzde 50’si tarımsal arazi ve ülke suları ile toprakları kirlenmemiş. Bu nedenle organik tarım başta olmak üzere tarım ve hayvancılık alanında fırsatlar mevcut. Türkiye’nin kırmızı et ithalinde kotayı artırması da

ülkedeki hayvancılık yatırımlarının artması bakımından kritik önem taşıyor. Türkiye ile Bosna Hersek arasında ticari ve ekonomik ilişkilerin geliştirilmesi adına 2002 yılında Serbest Ticaret Anlaşması (STA) imzalandı. Bu anlaşmanın kapsamının e-ticaret ve kamu alımlarını da içerecek şekilde genişletilmesi ve revize edilmesi de umut verici bir gelişme olarak değerlendirilebilir. Türkiye Bosna Hersek’teki müteahhitlik hizmetlerinden de pay alıyor. Bugüne kadar Türk müteahhitlik firmalarınca Bosna Hersek genelinde yaklaşık değeri 485 milyon dolar olan 13 proje üstlenildi. Bu projelerle Bosna Hersek’in alt ve üst yapı bakımından daha iyi seviyelere ulaşması sağlandı. Ancak bu alanda Türkiye’nin daha büyük paylar alabilmesi adına karşılıklı iş birliği imzalanması bekleniyor. Bu çerçevede Türkiye – Sırbistan-Bosna Hersek Üçlü Ticaret Komitesi’ni etkin şekilde kullanımı önemli. Bu Komite’nin çalışmalarını yürütmesi adına Türkiye’nin finansmanı ve imkanları ile İstanbul’da Bosna Hersek – Sırbis-

MTSO 4

CMYK

tan – Türkiye Ortak Ticaret Ofisi kuruldu. “Gıda başta olmak üzere her sektörde yatırım imkanı var” Bosna Hersek Avrupa’ya açılan bir kapı ve lojistik merkez olarak değerlendirilebilir. Bosna Hersek’te savaştan sonra üretim, ağırlıklı olarak düşük katma değerli ürünler ile özellikle ihracatta hammadde üretimine doğru kaydı. Bu nedenle Türkiye’nin Bosna Hersek’e ihracatında başta doğrudan üretime yönelik ürünler olmak üzere hemen tüm ürünlerde ihracat potansiyeli bulunuyor. Bosna Hersek’in ithalatında lider konumdaki Türkiye, yaş meyve sebze grubunun yanı sıra şekerli ve çikolatalı mamuller, bisküvi ve makarnada da dikkat çeken bir iş hacmine sahip.

Avrupa’nın enerji ihraç eden ülkesi Bosna Hersek enerjide ihracatçı bir ülke olup irili – ufaklı hazır ruhsatlı HES projelerine, termik santral ihalelerine, rüzgar santrali, güneş enerji projeleri gibi yenilenebilir enerji alanında çeşitli yatırım projelerine sahip. Devlet, üretilen elektriğe alım garantisi veriyor ve bu projeler yatırımcılarını bekliyor. Ucuz işçilik ve kaliteli hammadde yatırımcı için cazip Bosna Hersek gerek tecrübeli ve kalifiye iş gücü, gerekse kaliteli hammadde imkanlarıyla yatırım açısından da cazip bir ülke. AB’ye olan yakınlığı Türk yatırımcılar için önem taşırken yatırım ajansları yabancı yatırımcılara yardımcı oluyor. Bu ajansın yanı sıra Bursa’dan Fahri konsolos Muzaffer Çilek’in kurduğu Bosna-Hersek’le İlişkileri Geliştirme Merkezi (BİGMEV) de Türk yatırımcılara profesyonel yardımda bulunuyor. Turizm, tarım, metal endüstrisi, mobilya ve tekstil Türk yatırımcılar için potansiyel yatırım alanları. Ülke

yeni yeni turistik özellikleri ile dünyada dikkat çekmeye başlıyor. Ama otel ve eğlence mekanları henüz istenilen yeterlilikte değil. Bu nedenle bu alanlar da yatırımcıların ilgi odağı. Tarımda özellikle orman meyvelerinin üretiminde önde. Ahududu üretiminde dünyanın 10’uncu ülkesi. Tekstil ve mobilya da güçlü olduğu sektörler arasında yer alıyor. Coğrafi konum Bosna-Hersek Avrupa kıtasının güneydoğu, Balkan yarımadasının ise kuzeybatı köşesinde olup, 42-45 Kuzey enlemleriyle, 15-19 Doğu boylamları arasında yer alır. Doğusunda Sırbistan, güneydoğusunda Karadağ, kuzey ve batı yönlerinde Hırvatistan ile komşudur. Ülkenin Adriyatik Denizi’nde 20 km uzunluğunda bir sahil şeridi vardır. Ancak bu sahil şeridi ticari liman olma özelliğine sahip olmadığı için bu ihtiyaç Hırvatistan’ın uluslararası Ploçe Limanı kiralanarak giderilir. Bosna-Hersek’in %82’lik bölümünü Bosna, % 12’lik bölümünü de Hersek oluşturur. Bosna-Hersek Federasyonu ülkenin %51,48’ini kaplarken, Sırp Cumhuriyeti % 48,52 ‘lik bölümünü kaplar. Nüfus ve işgücü yapısı Bosna-Hersek’te savaş sebebiyle 1991 yılından bu yana nüfus sayımı yapılmamıştır. Savaş sonucu yaşanan yıkım ve göç sebebiyle kesin nüfus rakamları bilinmemekle birlikte 2016 yılı Temmuz ayı itibariyle nüfusun 3 milyon 861bin 912 olduğu tahmin edilmektedir. Bosna-Hersek’te 2015 yılı tahminlerine göre işsizlik oranı % 43,2’dir. Ülke % 67,8 olan 15-24 yaş arasındaki işsizlik oranı ile dünya sıralamasında ilk sıradadır. Ülkedeki işgücü Batı standartlarına göre daha ucuzdur. 2016 tahminlerine göre 1,48 milyon işgücünün bulunduğu ülkede bu işgücünün % 19’u tarım, % 30’u sanayi, % 51’i ise hizmet sektöründe istihdam edilmektedir. Üniversiteye giren öğrenci sayısı gittikçe artmaktadır. Bununla birlikte son yıllarda genel ve meslek eğitimindeki eksiklikler ve göç nedeniyle özellikle inşaat, bilişim teknolojileri ve sağlık sektörlerinde ciddi işgücü kaybı yaşanmıştır. İşçilik vergileri oldukça yüksektir ve bu durum yeni işçi alımını teşvik etmemekte ve kayıt dışı işçiliğin artmasına neden olmaktadır. Doğal kaynaklar ve çevre Bosna-Hersek’in doğal kaynakları arasında kömür, demir cevheri, boksit, bakır, kurşun, çinko, kromit, kobalt, manganez, nikel, kil, jipsiyum, tuz, kum, orman ve akarsuları saymak mümkündür.

Çevre ile ilgili olarak, metalurji tesislerinin neden olduğu hava kirliliğini, şehir atıklarının etkin olarak yok edilemediğini söyleyebiliriz. Bosna-Hersek, hava kirliliği, biyolojik çeşitlilik, iklim değişikliği-Kyoto Protokolü, çölleştirme, tehlikeli atıklar, deniz hukuku, deniz hayatının korunması, ozon tabakasının korunması, ıslak alanlar gibi konularda uluslararası anlaşmalar imzalamış olmasına karşın, bu anlaşmaları halen onaylamamıştır.

- Her gün 07:00 – 16:00 (20:00 Merkez Ofis) Alışveriş Merkezleri

- Pazartesi-Cumartesi 08:30 – 23:00 - Pazar 08:30 – 22:00 Kullanılan lisan Ülkede Boşnakça konuşulur. Bosna Hersek’te iş görüşmesi yapmak için Boşnakça bilmiyorsanız Türkçe ve Boşnakça bilen bir tercümana ihtiyaç duyabilirsiniz. İngilizce, Almanca gibi lisanlar Bosna Hersek’te fazla yaygın değildir. Yerel saat Bosna-Hersek Türkiye’den bir saat geridedir. Yaz saati uygulaması Mart ayının son pazarı,

Bosna-Hersek’te ölçü birimi olarak metrik sistem kullanılır. Telefon kodları

Bosna-Hersek’in uluslararası telefon kodu +387’dir. İklim

Bosna–Hersek küçük bir ülke olmasına karşın, konumu ve topoğrafyası nedeniyle çok farklı iklim özellikleri gösterir. Adriyatik Kıyıları hariç ülkede genelde karasal iklim görülür. Sıcaklık Temmuz-Ağustos aylarında 32 (25–32) dereceye kadar çıkarken Aralık–Ocak aylarında -20 dereceye kadar düşer. Yıllık ortalama yağış 1.200 mm civarında olup, en yağışlı ay olan Haziran ayı ortalaması 110–115 mm ve en kurak ay olan Aralık ayı ortalaması 40–70 mm civarındadır. Güneşli günlerin sayısı ise 200 gün civarındadır. Ülkenin Güneybatı kesiminde ve Neretva Vadisi’nde Akdeniz iklimi görülür. Bu bölgelerde meyve sebze bahçeleri, üzüm bağları bulunur. Saraybosna’nın güneyi gibi yüksek rakımlı bölgelerde ise Alp iklimi hâkimdir. Yıllık ortalama yağışın yüksekliği ülkenin önemli bir kısmının orman örtüsü ile kaplı olması sonucunu doğurmuş olduğu gibi, yine aynı nedenden dolayı ülke akarsular yönünden de oldukça zengindir. Bu iklim koşulları Bosna–Hersek’te bağcılık, meyvecilik ve sebzecilik için son derece uygun koşullar oluşturur. Ayrıca seracılık için de koşullar son derece uygundur. Bosna –Hersek’in iç kısımları ise dağlık olup, karasal iklime sahiptir. Kışlar soğuk, yazlar ise uzun sürer. Su bakımından zengin çayır ve meralar intensif ve ekstansif sığır yetiştiriciliğine müsait olduğu gibi bu yörelerde patates, lahana gibi sebzeler de yetiştirilir. Bu alanlar organik ürün yetiştiriciliğine de uygundur. Ülkenin kuzeyinde ise tipik karasal iklim görülmekte olup, kışlar çok soğuk, yazlar ise ılık geçer. Bu bölgedeki ovalar tahıl, sebze ve sığır yetiştiriciliğine elverişlidir. Kaynak: Dünya Gazetesi ve Ekonomi Bakanlığı

İşadamlarının Pazarda Dikkat Etmesi Gereken Hususlar Ticareti etkileyen kültürel faktörler Bosna-Hersek uzun yıllar Türk Kültürü’nün etkisi altında yaşamış olup, kültürel olarak pek çok benzer yön vardır. Öne çıkan bazı farklılıklar arasında Boşnakların daha az sebze ve bakliyat tüketmeleri, daha çok et ve et ürünlerini tüketiyor olmalarını söyleyebiliriz. Firmalarımızın bu farklılıkları dikkate almaları, birbirlerini fiyat kırarak baltalamamaları, pazarı bozmamaya çalışarak kaliteli ürünlerle pazardan

Bosna-Hersek ülke analizi D

etaylı bilgi ve talepleriniz için www.tibim.org veya Mersin Ticaret ve Sanayi Odası, Ticari Bilgi ve İstihbarat Merkezi’ni ziyaret edebilirsiniz. Sizin için pazar araştırmanızı yapar, kesin müşteri veya potansiyel müşterilerinizin detaylı bilgilerini sunabiliriz. Bosna-Hersek ithalatı 67,63 milyar dolarlık ithalat gerçekleştiren Bosna-Hersek’in ithalat yaptığı ilk 3 ülke sırasıyla; Almanya 1,12 milyar dolar, İtalya 1,07 milyar dolar ve 1,03 milyar dolar ile Sırbistan olup, Türkiye, Bosna-Hersek pazarında 388,27 milyon dolar ve % 4,25’lik payı ile 8. sıradadır. Ürün özelinde Bosna-Hersek’in gerçekleştirdiği ithalat incelendiğinde 392,02milyon dolar ile ilk sırada biyodizel içermeyen petrol veya bitümlü minerallerden elde edilen orta dereceli yağlar yer alır. 291,68 milyon dolar ile bitümlü minerallerden elde edilen petrol yağları ve yağlar, ham petrol ülkenin önemli ithalat kalemleri arasındadır. Bunların yanı sıra 218,28 milyon dolar ile otomobil ve yolcu taşımada kullanılan motorlu taşıtlar takip eder. Bosna-Hersek ihracatı Bosna-Hersek’in toplam 5,33 milyar dolar ihracatında en büyük paya sahip ilk 3 ülke sırasıyla Almanya 835,52 milyon dolar, İtalya 639,84 milyon dolar ve 555,86 milyon dolar ile Hırvatistan’dır. Türkiye, Bosna-Hersek’in ihracatında 224,62 milyon dolar ve % 4,22 payı ile yine 8. Sıradadır. Ürün özelinde Bosna-Hersek’in gerçekleştirdiği ihracat incelendiğinde 250,28 milyon dolar ile ilk sırada koltuk parçaları,182,41 milyon dolar hacim ile elektrik enerjisi, 181,49 milyon dolarlık hacim ile başka yerde be-

lirtilmeyen emtia ve 140,01 milyon dolar ile işlenmemiş alüminyum alaşımlar takip eder. Bosna-Hersek - Türkiye dış ticaret ilişkileri Bosna-Hersek’in Türkiye’den ithal ettiği ürünlerin başında 8,96 milyon dolarlık hacimle harici bir elektrik kaynağından güç alan raylı lokomotifler gelir. Bu değer Türkiye’nin bu ürün özelindeki Bosna-Hersek ve diğer ülkelere yaptığı toplam ihracat değerinin tamamına karşılık gelir. Bosna-Hersek’in Türkiye’den en çok ithal ettiği ikinci sıradaki ürün ise 8,28 milyon dolarlık hacim ile örme veya tığ işi tişörttür. Bu değer Türkiye’nin bu ürün özelindeki Bosna-Hersek ve diğer ülkelere yaptığı toplam ihracat değerinin % 1’ine karşılık gelir. Bosna-Hersek’in Türkiye’den en çok ithal ettiği üçünü sıradaki ürün ise 8,15 milyon dolarlık hacim ile Terapötik veya profilaktik amaçlı karıştırılmış veya karıştırılmamış ürünlerden oluşan ilaçlardır. Bu değer Türkiye’nin bu ürün özelindeki Bosna-Hersek ve diğer ülkelere yaptığı toplam ihracat değerinin % 2’sine karşılık gelir. Bosna-Hersek’in Türkiye’ye ihraç ettiği ürünlerin başında 39,72 milyon dolar hacimle ayçiçeği çekirdeği veya aspir yağı ve bunların fraksiyonları (rafine edilmiş olsun olmasın) yer alır. Bu değer Bosna-Hersek’in bu ürün özelinde Türkiye dâhil diğer ülkelere de yapmış olduğu ihracat rakamının % 90’ına karşılık gelir. İkinci sırada 29,14 milyon dolar hacimle ham ayçiçeği tohumu veya aspir yağı, Bosna-Hersek’in bu ürün özelinde yaptığı ihracatın tamamıdır. Taze veya dondurulmuş kemiksiz sığır eti 28,09 milyon dolar hacimle üçüncü sıradadır ve Bosna-Hersek’in bu ürün özelinde yaptığı ihracatın tamamıdır.


5

YIL: 19 | SAYI: 341 | 12 - 25 Kasım 2017 | www.mtso.org.tr

Kalıntı ile mücadele ihracat değil, halk sağlığı için yapılmalı

Z Murat Arukaslan

1 No’lu Meyve ve Sebzelerin İşlenmesi ve Ticareti Meslek Komitesi Başkanı

Tarım İl Müdürlüğü görevlilerinin her sabah Mersin Hali’nin önünden rastgele sondaj usulü örnek alıp teste göndererek kalıntılı partilere ceza kesmesi kalıntı sorununu bitirecektir. Çünkü Hal’e gelen bir ürünün orijinini kimin ürettiğini saptayabilirsiniz.

irai kalıntıların halk sağlığını büyük ölçüde tehdit ettiğini anlatan MTSO 1 No’lu Meyve ve Sebzelerin İşlenmesi ve Ticareti Meslek Komitesi Başkanı Murat Arukaslan, kalıntı ile mücadelenin ihracat için değil, halk sağlığını korumak için yapılması gerektiğini söyledi. Türkiye’de sigara ile mücadelenin Avrupa’dan çok daha başarılı yapılmasına rağmen kanser vaka artış oranlarının Avrupa ortalamasının üzerinde olduğunu kaydeden Mersin Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO) 1 No’lu Meyve ve Sebzelerin İşlenmesi ve Ticareti Meslek Komitesi Başkanı Murat Arukaslan, “Bunun sebebi Avrupa’da kalıntı ile mücadelenin doğru yapılması. Biz de en az sigara ile mücadele ettiğimiz kadar kalıntı kontrolünde hassas davranmalıyız” dedi. Narenciye üretiminde bu konuda çok ciddi yol alındığına dikkat çeken Arukaslan, ama sebze üretiminde halen büyük sıkıntılar yaşandığını vurguladı. Bu noktada özellikle Tarım İl Müdürlüklerine büyük görevler düştüğünü anlatan Komite Başkanı şunları söyledi: “Türkiye’de kalıntı sorununun çözümü için radikal önlemler alınmalı. Ben bu sıkıntıyı uyuşturucu kadar tehlikeli buluyorum. Çünkü zirai kalıntı da insan sağlığına en az uyuşturucu maddeler kadar zarar veriyor. Verilecek caydırıcı cezalarla uyuşturucu satmaktan korkulduğu gibi kalıntılı ürün satışından da insanların korkması sağlanmalı. Hatta şunu da söyleyebilirim eğer bir aile isterse çocuğunu uyuşturucudan uzak tutabilir ama kalıntısız üründen uzak tutamaz. Acil önlem alınmalı.” “Hallerden her sabah rastgele numune alınmalı”

Antalya’nın büyük ölçüde kalıntı sorununu çözdüğünü, o bölgeden gelen ürünlerin temiz çıkmaya başladığını ifade eden Murat Arukaslan, Mersin’de de Tarım İl Müdürlüğü görevlilerinin her sabah Mersin Hali’nin önünden rastgele sondaj usulü örnek alıp teste göndererek

kalıntılı partilere ceza kesmesini beklediklerini söyledi. Öncelikli hedefin ihracatın önünü açmak değil, halka sağlıklı ürün yedirmek olması gerektiğini dile getiren Arukaslan, “İl müdürlüklerinde görevli sayısının az olduğu söyleniyor, yaptıkları denetimlerde kalıntı bulamadıkları bilgisi geliyor. Oysa denetimlerin habersiz ve rastgele yapılması halinde mutlaka gerçek oranlar belirlenecektir” dedi. Cezaların da usulen değil, caydırıcı nitelikte verilmesi gerektiğini de vurgulayan Arukaslan üreticiye verilecek cezalarla sorunun önleneceğine inandığını söyledi. “Kaliteli ilaçlar sübvanse edilebilir”

İkinci olarak eğitim gerektiğini anlatan Murat Arukaslan, köylünün de müstahsilin de eğitilmesinin önemine dikkat çekti. Bu durumun halk sağlığı kadar ihracatı da olumsuz etkilediğini hatırlatan Arukaslan şöyle konuştu: “Bugün köylüye kalıntı ile mücadele masraflı gözükebilir. Oysa uzun vadede kazanan kendileri olacak. Kalıntı sorunu nedeniyle ürünler ihracata gitmezse iç pazara veriliyor. İç pazarda ise ürünlerin fiyatı ortada. Yakın zamanda hep birlikte gördük. Domates fiyatı ihracata başlanacağı haberinin ortaya çıkması ile birlikte nasıl 3-4 kat arttı. Temiz ürün ihracatı da artıracak ve üretici de daha çok kazanacak. Köylüye bunun önemi de anlatılmalı.” İlaçların doğru kullanımının kaliteli ilaç kullanımının önemine de dikkat çeken Arukaslan, kaliteli ilaçların ücretlerinin diğerlerine göre daha yüksek olduğunu hatırlatarak, başlangıç için devletin bu tür ilaçları sübvanse edebileceğini söyledi. “İlaçlar eczacılar gibi uzmanlar tarafından satılmalı”

Her önüne gelen ziraat mühendisinin ya da benzer bölüm mezunlarının ilaç bayisi olmasının önüne geçilmesi gerektiğini de vurgulayan Murat Arukaslan, bunun için ayrı

bir uzmanlık gerektiğini söyledi. “Nasıl ki doktorlar ilaç satamıyor eczacılık fakültesi mezunları satabiliyorsa tarımsal ilaçları da özel eğitim görmüş ziraat mühendisleri satabilmeli” diyen Arukaslan, “Çoğu zaman doğru uygulayıcı bulmak sıkıntı oluyor. Danışmanlar maalesef yeterli değil. Köylü ilacı alıyor ama ne zaman ilaç kullanması gerektiğini, nasıl kullanacağını, ürünü ne zaman toplayacağını, kendi güvenliği için ilacı kullanırken nelere dikkat etmesi gerektiğini bilmiyor. İlaç bayisine danışıyor. Oysa köylü yanlış kullanımı nedeniyle henüz yetiştirdiği bitkiyi yemeden daha kullanırken temas halindeyken vücuduna zararlı maddeleri alıyor. Her konuda bilinçlenmemiz, doğru yönlendirilmemiz şart” ifadelerini kullandı. “Tüketici koruma dernekleri sesini duyurmalı”

Bu sorunun çözümü için tüketiciye de büyük görevler düştüğünü dile getiren Murat Arukaslan, yalnızca üreticinin değil, tüketicinin de bu konuda yeterli bilinç düzeyine sahip olmamasından şikayetçi oldu. Tüketici derneklerinin yalnızca hasarlı ürünlerle mücadele yerine halk sağlığını olumsuz etkileyen bu tür ürünlerin satılmasını engelleme yönünde de mücadele verebileceğine dikkat çeken Arukaslan, tüketicinin de gerekirse gidip hallerin önünden numune alıp kontrolünü yaptırarak sesini yükseltmesi gerektiğini söyledi. “ÇKS, kuralına göre uygulanmalı”

Konuşmasını Çiftçi Kayıt Sistemi’ne (ÇKS) değinerek sürdüren Murat Arukaslan, şu bilgileri verdi: “Bu sistem çiftçinin ürününü, kullandığı ilaçları kayıt altına almasını gerektiren oldukça önemli bir sistem. Ancak maalesef iç piyasaya verilen ürünlerde ÇKS aranmıyor. Yalnızca ihracata gidecek ürünler için soruluyor. Ülkemizde yetiştirilen ürünlerin yaklaşık yüzde 5’inin ihracata gittiği düşünülecek olur-

sa birçok çiftçinin böyle bir kayıt tutmadığını, bizim de bu belgeleri bulmakta zorlandığımızı söyleyebilirim. Güzel bir fikir olarak doğan ÇKS, bugün ihracatçının önündeki bir engel olarak kalmıştır. Bu sisteme ya kuralına uygun olarak devam edilmelidir ki hem iç pazardaki tüketici ne yediğini bilsin hem de ihracatçı rahatlasın ya da sistemden vazgeçilmelidir.” İl Tarım Müdürlüğü ihracata gidecek ürünlerden ÇKS istediği zaman bulamamaları nedeniyle iptaller yaşadıklarını anlatan Arukaslan, bu durumun ihracatı sekteye uğrattığını ve acil çözüm beklediklerini söyledi. “Türkiye, yol haritasını belirlemeli”

Türkiye’nin tarımsal ihracatının artması için ihracat pazarlarıyla ilişkilerini iyi tutmasının önemine de değinen Murat Arukaslan, Türk mallarının tercih edilmeye devam etmesi gerektiğini vurguladı. Türkiye’nin tarımsal ürün ihracatını artırması için realist bir yol haritası belirlemesi gerektiğini kaydeden Arukaslan, bunun için yapılması gerekenleri ise şöyle özetledi: “Öncelikle bir strateji belirlenmeli. Bu strateji pazar ve ürün grupları üzerine yapılmalı. Bizim Uzakdoğu’ya ya da Afrika pazarına tarımsal ürün gönderme planlarımızı gerek ürünün bozulabilir bir ürün olması gerekse navlun maliyetlerinin yüksek olması nedeniyle gerçekçi bulmuyorum. Bu nedenle bizim hedef pazarlarımız yine Avrupa, özellikle de Kuzey Avrupa, Rusya ve komşu ülkelerimiz olmalı. Bu pazarların 10 yıl sonrası hedeflenmeli. 10 yıl sonra bu pazarlarda yetişemeyecek sebze ve meyveler ya da ağırlıklı olarak kullanacakları ürünler saptanmalı ve şimdiden kendimizi bu ürünlere hazırlayacağımız çalışmalar yapılmalı. Örneğin kuşkonmaz gibi makinelerle toplanması yakın zaman için mümkün olmayan, rekabetçi yapımızı koruyabileceğimiz ve o pazarlarda yoğun olarak tüketilen ürünlere yönelebilmeliyiz.”

Toptancılar yönünü üretime çevirdi

Y

erel marketlerin ulusal zincir marketlerle mücadele edemeyerek kapatmak zorunda kalması, paralelinde yerel marketleri ürün tedarikçisi toptan gıda satıcılarını da olumsuz etkiledi. Firmalarını kapatmak ya da sektör değiştirmek durumunda kalan toptancılar varlıklarını sürdürebilmek adına üretime başlamak istiyor. Mersin Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO) 6 No’lu Toptan Gıda ve Muhtelif Ticaret Meslek Komitesi Başkanı Yusuf Öztürk, sektöre ilişkin değerlendirmeler yaparak komitelerin çalışmaları hakkında bilgi verdi. Ulusal ve discount marketlerin sayısının her geçen gün artmasının sektörü zorladığını bildiren Öztürk, yerel marketlerin ayakta kalmakta zorlandığını, bu durumun toptan gıda satıcılarını da olumsuz etkilediğini söyledi. Toptan gıdacıların çareyi üretime yönelmekte bulduğunu belirten Öztürk, ancak mevcut toptancılar sitesinin ağırlıklı olarak depolamaya uygun olması nedeniyle üretim yapmakta zorlandıklarını bildirdi. Komite olarak, üretime de uygun yeni bir site üzerinde çalıştıklarını bildiren Öztürk, 60 dönüme yakın yeni bir arazi üzerinde çalıştıklarını, bu alanın temini için Büyükşehir Belediyesi ve Akdeniz Belediyesi ile temasta olduklarını anlattı. Yer sorununu çözebilmeleri halinde hemen kooperatifleşerek üst yapı çalışmalarına başlayabileceklerini kaydeden Öztürk, “Biz toptancılar olarak bu yatırıma hazırız. Yeter ki yer sorunumuz çözülsün” diye konuştu. Markalaşmak istediklerini ve marketlere de kendi markalarını satmak istediklerini belirten Öztürk, Mersin’in ihracat bölgesi olması nedeniyle akla gelebilecek her türlü gıdanın üretimi için uygun bir yer olduğuna dikkat çekti. Böylesi yatırımların istihdamı da olumlu etkileyeceğine değinen Öztürk, “Üretim demek daha çok personel demek. Bu sayede işsizlik sorununa da bir ölçüde de olsa katkı sağlama hedefindeyiz” ifadelerini kullandı.

MTSO 5

CMYK

“Yalnız sermayesi güçlü toptancı ayakta kalabilir”

Toptancıların günümüz ekonomik koşullarında üretici ile perakendeci kıskacında sıkışıp kaldığını dile getiren Yusuf Öztürk, özellikle vade farklarından kaynaklı sıkıntılar yaşandığını anlattı. Öztürk şunları söyledi: “Toptancı üreticiden 30 gün vadeyle aldığı ürünü perakendeciye 100-120 günlük vadelerle satabiliyor. Bu süre zarfında oluşan nakit ihtiyacını ise bankalarla kapatma yoluna giderek sıkıntı yaşıyor.” Bu sorunun yaklaşık 10 yıl önce başladığına değinen Öztürk, bugün Mersin’deki toptancının yarısına yakınının ya kapatmak zorunda kaldığını ya da iflas ettiğini bildirdi. Öztürk, “Şartların böyle devam etmesi halinde yalnızca sermayesi güçlü, büyük toptancılar ayakta kalabilecek” değerlendirmesini yaptı. Komite bünyesinde 652 kayıtlı üye bulunduğunu ve irili ufaklı çeşitli gıda ürünleri üretimi ile pazarlamasını gerçekleştiren firmaların faaliyet gösterdiğini açıklayan Yusuf Öztürk, “Mersin bir liman kenti olması, dış ticaret potansiyelinin güçlü olması nedeniyle gıda firmaları açısından önemli bir kent” dedi. Komite üyeleri arasında Türkiye’nin ithalat ve ihracatında üst sıralarda yer alan gıda firmaları bulunduğunu dile getiren Öztürk, yurtdışındaki öncelikli pazarların ise ağırlıklı olarak Irak, Suriye, Mısır gibi Arap ülkeleri olduğunu anlattı. Ancak son dönemlerde Ortadoğu’da yaşanan sıkıntılar nedeniyle bu alandaki ihracatta da düşüş yaşandığını kaydeden Öztürk, BM Yardım Kuruluşları’na ürün veren ihracatçılar dışındaki gıda firmalarının ihracatında ciddi sıkıntılar oluştuğunu açıkladı. Farklı pazarlara açılma noktasında ise girdi maliyetlerinin yüksekliğiyle karşılaştıklarını belirten Öztürk, “Ülkemizde işçilik, enerji gibi girdi maliyetlerinin yüksek olması nedeniyle üyelerimizin yurtdışındaki rakipleriyle rekabet şansları da

azalıyor. Ancak tüm bu zorluklara rağmen üretim bizim çıkış kapımız. Bu alandaki çalışmalarımızı yoğunlaştırmalıyız” ifadelerini kullandı. “Girdi maliyetlerinin yüksekliği bir diğer sorun”

Sektörün son dönemlerde önemli sorunlar yaşadığını anlatan Yusuf Öztürk, bunlar arasında girdi maliyetlerinin yüksekliğinin önemli yer tuttuğunu dile getirdi. Üreticiler gibi toptancıların da girdi maliyetlerinin yüksekliğinden şikayetçi olduğuna dikkat çeken Öztürk, toptan satışlarda maliyetin büyük bölümünü lojistik giderlerin oluşturduğunu anlattı. Toptancıların fabrikalardan yüzde 15 kazanç planlayarak ürün satın aldığını dile getiren Öztürk, ancak mazot giderlerindeki artış, sigorta giderleri gibi yükselen girdi maliyetleri nedeniyle yüzde 10-12 arası kayıp yaşandığını ve kalan yüzde 3 kar marjı ile de ayakta kalmanın zor olduğunu söyledi. Karlılığı artırmak adına masrafların kısılabileceği bir alanın bulunmadığını da bildiren Öztürk, sözlerini şöyle sürdürdü: “Yüksek girdi maliyetlerine vade farkları arasındaki uyumsuzluk da eklenince sermayesi zayıflayan toptancılar çareyi bankalara gitmekte buluyor ve bu durumda bir ortakları da bankalar olmaya başlıyor. Sermayesi zayıflayan toptancı peşin para ile mamul alamayınca uygun fiyatla alım da yapamıyor ve doğal olarak satış rakamları yükseliyor. Toptancılar kar marjlarının düşmesi nedeniyle artık distribütörlük yapamaz duruma geldi. Mersin’de fabrikalardan mamulü alıp satan firma kalmadı diyebiliriz. Çünkü lojistikte kar marjı yetmiyor, masraflar çok ağır. Eskiden esnaf bayilik almak için birbiriyle yarışırdı, fabrikalara yüksek teminatlar verilirdi şimdi ise tam tersi fabrikalar kendisine hizmet edecek firma arıyor ancak bulamıyor.” Öte yandan ulusal zincir marketlerin yayılmaya başlamasıyla

birlikte Mersin’de yerel perakende sektörünün zayıflamasının da toptancıları sıkıntıya soktuğunu açıklayan Yusuf Öztürk, “Biz yerel toptancılar olarak ulusal firmalara ürün veremiyoruz. Ancak yerel esnaf ürünlerimizi alabilir. Son yıllarda ise ulusal marketler çok güçlenince yerel esnaf oldukça yıprandı ve alım gücü düştü. Bu durum paralelinde bizi de olumsuz etkiliyor, satışlarımız düşüyor” dedi.

Yusuf Öztürk

6 No’lu Toptan Gıda ve Muhtelif Ticaret Meslek Komitesi Başkanı

“Piyasa boşluk kabul etmez”

Yeni dünya düzeninde sektörlerde kuralların değiştiğini, bu kurallara uyum sağlayabilenlerin ayakta kaldığını vurgulayan Öztürk, şunları söyledi: “Yalnızca değişen dünyada kuralları değil, tüm dünya ve paralelinde Türkiye’nin zor bir ekonomik süreçten geçmesi de yaşanan sıkıntılarda önemli rol oynadı. Bu dönemde perakende sektörü yatırımcıların kendi işletme sermayeleriyle yollarına devam etmesi çok önemliyken, bunu yapmayıp aşırı borçlandılar. Şahsi hatalar da buna eklenince sorun daha da büyüdü. Nedir bu şahsi hatalar? Örneğin kontrol altında tutulamayacak kadar çok şube açıldı. Dövizle borçlanma yoluna gidildi. İflaslar da kaçınılmaz oldu. Bu sıkıntı önce yatırımcıyı ve yanında çalışanları olumsuz etkiledi ama beraberinde 3’üncü, 4’üncü şahısları da bataklığın içine sürüklemeye başladı.” Yerel zincir marketlerde yaşanan boşlukları ulusal marketlerin vakit kaybetmeden doldurduğuna değinen Öztürk, “Piyasa boşluk kabul etmez. Ulusal zincir marketler boşluğu isabetli ve günün şartlarına göre dolduruyor. Piyasa şartlarını çok iyi takip edip az masrafla çok iş yapıyor ve iyi hizmet veriyorlar” dedi. Ancak ulusaldaki gelişimin yerele katkı sağlamadığını, yaşanan sıkıntıların bu işin duayeni olan yerel toptan gıdacıların itibarını zedelediğini vurgulayan Öztürk, Mersin ve Adana’ya güveni azalttığına da dikkat çekti.

Yer tahsis edilmesi halinde, üretimi de kapsayacak yeni bir toptancılar sitesiyle bir taraftan markalaşma çalışmalarına hız verirken diğer taraftan istihdama daha çok katkı sağlayabileceğiz.


6

YIL: 19 | SAYI: 341 | 12 - 25 Kasım 2017 | www.mtso.org.tr

HİSS Kamış, ürettiği farklı çözümlerle büyüyor

B

Yabancı sermayeli bir şirketin Türkiye’den daha rahat çatı kamışı temin edebilmesi adına kurulan HİSS Kamış, yaşadığı sorunları fırsata çevirdi. Sorunlar karşısında geliştirdiği inovatif yöntemler ve inovatif ürünlerle kısa zamanda katmadeğerli ürün ihracatına başlayan firma, sektördeki farkını da ortaya koydu.

ugün alanında birçok ilke imza atan HİSS Kamış, yalnızca çatı kamışı balyası ihraç etmeyle kalmayıp yurtdışına ahşap konstrüksiyonlu prefabrik duvar elemanlarından, kamıştan üretilmiş doğal ses yalıtım malzemesine kadar birçok farklı ürün gönderiyor. Türkiye’de kamışla uğraşan irili ufaklı çok sayıda firma bulunduğunu anlatan HİSS Kamış Türkiye Sorumlusu Ersin Dündar, bunların büyük çoğunluğunun ticareti en rahat ancak katma değeri en az olan çatı kamışı ile ilgilendiğini anlatıyor. “Bu noktada tüccar konumunda oluyorsunuz. Sazlık köylülerinin biçtiği kamışı satın alıp, ayıklayıp, bağlayıp o haliyle ihraç ediyorsunuz” diyen Dündar, “Bizi bu firmalardan ayıran ve yıllardır rekabetçi yapımızla ayakta kalmamızı sağlayan ise katma değerli ürünler oluşturup bu ürünleri ihraç etmek” diyor. Ekip olarak sürekli bir arayış içinde olduklarını ve daha iyisini nasıl yapabilirim? Düşüncesiyle hareket ettiklerini vurgulayan Dündar, şirketlerinin gelişimini ise, “İhtiyaçlarımızı doğru analiz edebiliyor, ihtiyaca yönelik fikirler geliştirebiliyoruz. Fikir geliştirmede, tüm elemanlarımızın işin içine dahil edildiği katılımcı bir model kullanıyoruz. Ardından eğitim ve biraz emek başarıyı getiriyor” sözleriyle açıklıyor. Tüm bu emek ve araştırmanın kendilerine Almanya’da ‘Altın İnovasyon Ödülü’ getirdiğini de açıklayan Dündar, şirketin çalışmalarını ve başarı öyküsünü şöyle anlatıyor:

“Liman nedeniyle Mersin’e geldik”

HİSS Kamış, Alman sermayeli bir şirket. HİSS Reet adı altında 1833’te Almanya’da kurulmuş, dünyanın alanındaki en büyük ve eski şirketlerinden biri. Avrupa’da doğal yapı malzemelerine talebin giderek artması üzerine firma hammadde arayışlarına girerek Türkiye’de yatırım kararı alıyor. 1984 yılında ise Türkiye’deki faaliyetlerine çatı kamışı temin etmek adına Edirne’de başlıyor. Türkiye’de sektöründe kurulan ilk şirket olduğunu söyleyebilirim. O dönemlerde bölgeden temin edilen çatı kamışları Avrupa üzerinden dünyaya pazarlanıyor. Avustralya dışında dünyadaki tüm kıtalara Türk kamışları gönderiliyor. Ancak en yoğun çalışılan pazar elbette Avrupa. Edirne’nin ardından Türkiye’nin iç bölgelerine de kamış temini için keşif gezileri başlıyor ve Konya, Samsun derken şirketin merkezini Ankara’ya alma ihtiyacı doğuyor. Bir süre sonra şirket Edirne’den Ankara’ya taşınıyor. Yıl 1980’lerin sonlarını gösterirken Yugoslavya’da Bosna savaşı sonrası kara yolu ile Avrupa’ya ihracat riskli olmaya başlıyor. Bunun üzerine şirketimiz alternatif ihracat yollarını deneme kararı alıp denizyolu kullanımını araştırıyor. Yapılan birkaç denemeden sonuç alınmasının ardından da 2000’li yılların başında merkez Mersin’e taşınıyor. Ben ise 1995 yılında satın alma departmanında göreve başladım ve şu anda Türkiye sorumlusu olarak

görevime devam ediyorum. “İnovatif çalışmalarla firmanın mutfağı olduk”

Faaliyete yurtdışına çatı kamışı göndermek adına başlasak da kendimizi sürekli yenileme arzumuz, karşılaştığımız sorunlara çözüm üretme çabamız ve ar-ge’lerimizle kısa sürede hammadde tedarikçisi konumundan çıkıp şirketin mutfağına dönüşmeye başladık. Çatı kamışından doğal yapı malzemeleri geliştirip kendi markamızı oluşturduk. Bu, kimi zaman tesadüflerle kimi zaman çabalarımızla oldu. Kimi zaman başarısızlıkla sonuçlanan denemelerimiz de oldu. Ama yılmadan konunun üzerine gittik ve aldığımız sonuçlarla sektörde ilklere imza attık. Günümüzde kamışın üç farklı kullanım alanı olduğunu söyleyebilirim. İlki bizim de ciromuzun yaklaşık yüzde 50’sini oluşturan çatı kamışı. Bu çatı kaplama malzemesi ustalar tarafından bağlar halinde çatıya dikiliyor. İkinci kullanım alanı katma değeri biraz daha yüksek mamul ürünler. Bunlara da örnek olarak mantolamada kullanılan izolasyon levhaları, hazır, birbirine vida ile bağlanan prefabrik duvar elemanları ile akustik paneller gösterilebilir. Üçüncü grupta ise dış mekan dekorasyonunda, bahçelerde kullanılan şemsiyeler, bahçe çitleri ve kuş evleri yer alıyor. “PVC’nin doğal alternatifi kamış”

Sektöre ilk adım attığımızda pazarda izolasyon levhaları yoktu. Bu ihtiyaç za-

KOBİ’lere verimli uzmanlık

İ

ş hayatında esnek çalışma döneminin giderek yaygınlaşmaya başladığı günümüzde Expertera kurduğu yeni dönem esnek çalışma işgücü platformu üzerinden KOBİ’lere uygun çözümler sunuyor. Firmaların kendisini geliştirmesi sürecinde daimi değil, ihtiyaç süresince uzman desteği almasına imkan tanıyan yöntemle KOBİ’ler en verimli çalışma şartlarına en uygun maliyetlerle ulaşabiliyor. Endüstri 4.0’ın ardından “İş 3.0 Uygulaması” olarak adlandırılan yeni dönem sistemle KOBİ’ler artık hazırladıkları projeleri hayata geçirmek ya da sıçrama yapmak için ihtiyaç analizlerini gerçekleştirirken bünyelerinde uzman personel çalıştırmak zorunda değil. Bunun yerine ihtiyaç duydukla-

MTSO 6

CMYK

rı uzmanlara Ekpertera üzerinden ulaşabiliyor. Koç Finans’tan da bu konuda 12 ay vadeli sıfır faizli geri ödeme fırsatı ile destek alınabiliyor. Expertera kurucusu ve CEO’su Alp Sezginsoy, Mersin Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO) Yönetim Kurulu Başkanı Şerafettin Aşut’u ziyaret ederek çalışmaları hakkında bilgi verdi. Kaynağın çok kıymetli olduğunu ve bu kaynakların en verimli şekilde nasıl kullanılıp KOBİ’lerin nasıl bir üst lige atlamasına yardımcı olabileceklerini düşünerek yola çıktıklarını anlatan Sezginsoy ardından çalışmaları hakkında bilgi verdi. Firmaların ana hedeflerinin çalışmalarını sürdürülebilir kılmak, hazırladıkları projelerle büyümek,

işlerini geliştirmek olduğunu kaydeden Sezginsoy, bu hedeflere ulaşmak için uzman personellerle çalışmak gerektiğine dikkat çekti. Ancak sınırlı mali imkanlarla her firmanın istediği uzmana ulaşamadığına değinen Sezginsoy, Expertera’nın bu noktada çözüm ürettiğini bildirdi. Yalnızca Türkiye’den değil, talep edilmesi halinde San Fransisco’dan Amsterdam’a kadar dünyanın her yerinden ilgili uzmanların gerektiği saat ya da gün kadar firmalara hizmet vermesini sağladıklarını kaydeden Sezginsoy, bu sayede hizmet alan firmaların ciddi maliyet avantajı yakalarken verimliliklerini de maksimum seviyede artırabildiklerini vurguladı. 2013 yılından bu yana aktif olarak

manla doğdu. Mantolamada sıva altında kullanılan malzeme genellikle PVC kökenlidir. Zamanla dünyada PVC’nin alternatifi doğal bir ürün olarak kamış kullanılmaya başladı. Bu ürün hem iç yüzey hem dış yüzey hem de çekirdek izolasyonda kullanılabiliyor. Pazarda alınıp satılan bir ürün olduğunu görünce biz niye Türkiye’de üretmeyelim diye düşünmeye başladık. Yalnızca hammadde ihraç etmekle kalmamalıydık. Üretim de yapmalıydık. Bunun üzerine nasıl yapabileceğimizi araştırmaya başladık. Ancak üretim makinelerini ithal etmemiz gerekiyordu ve oldukça da maliyetliydi. Makinesini nereden temin edebiliriz derken tesadüfen Ankara’da OSTİM’in hurdalığında bir makine bulduk. Bu makineyi daha önce konteyner üretimi yapan bir firma almış ama arzuladığı başarıya ulaşamayınca hurdaya ayırmış. Biz makineyi bulunca kendi elemanlarımızla hemen tamir ve optimize çalışmalarını gerçekleştirdik. Böylece çok uygun maliyetlerle bir makine elde etmiş olduk. Pazara yeni ürün gönderemesek de geliştirdiğimiz çözümle pazara işlenmiş bir ürün gönderebilme fırsatı yakaladık. Şu anda Macaristan’ın ardından izolasyon levhalarında pazarda ikinci sıradayız. 2 cm’den 12 cm’e kadar kalınlıklarda üretim yapabiliyoruz. “İhtiyaca uygun yüzen traktör geliştirdik”

Kısacası ihtiyacımıza yönelik maki-

çalışmalarını sürdürdüklerini ifade eden Sezginsoy, faaliyete fonlarla, kurumlarla çalışarak başladıklarını, ardından KOBİ’lere yöneldiklerini söyledi. Yaptıkları dokunuşlarla KOBİ’lerin ölçeğini değiştirebildiklerini dile getiren Sezginsoy şu bilgileri verdi: “KOBİ’lerimiz mevcut durumlarında yalnızca bir muhasebeci ile çalışmalarını yürütürken, buna ek olarak saatlik ya da haftalık hizmetler alarak bir CFO ile de çalışmaya başlayabiliyor ve tüm faaliyetleri, olaylara bakış açısı, yaptığı işlemler bir anda değişiyor.” “Çözüm ortağımız Koç Finans” Firmaların bu sistemi uygularken maddi yönden bir sıkıntı yaşamayacaklarına da dikkat çeken Alp Sezginsoy, Koç Finans ile çalıştıklarını bildirdi. Bir firmanın talep ettiği uzmanla talep ettiği süre kadar çalışması sonucu oluşan maliyeti karşılamak için Koç Finans’tan kredi desteği alabileceğini ifade eden Sezginsoy, bu kredinin geri ödemesinin ise 12 ayda sıfır faiz ile gerçekleştirilebileceğini anlatıp, “Sanırım bir firmayı dönüştürmenin bundan daha verimli yolu yok” değerlendirmesini yaptı. Sektörün önde gelen bir bilişim firması ile temaslarını sürdürdüklerini, bilişim altyapılarını da güçlendirdikle-

neler geliştirmeye başladık. Bunlardan bir tanesi de yüzen traktör. Kamışlar bildiğiniz üzere sazlık, sulak alanlarda yetişiyor. Suyun ortasındaki kamışların hasadı ise oldukça zor. Amfibik araçlar kullanmamız gerekiyor. Oysa böyle bir aracın en uygunu ithal etmeye kalkarsanız yaklaşık 300 bin Euro’dan başlıyor. Üstelik bu araçları sonrasında sulak arazi dışında bir yerde kullanamıyorsunuz. Sezonu beklemek ve yalnızca bu iş için kullanmak zorundasınız. Bu sorunumuz bizi yeniden düşünmeye sevk etti. Yeni bir ar-ge çalışmasına ihtiyacımız vardı. Ama inovasyon da ar-ge de belli bir bütçe ile oluşuyor. Ana şirketimiz bu tür yatırımları her zaman teşvik etmiştir. Hazırladığımız 50 bin Euro bütçeli projemizin hayata geçmesi için merkezimiz 25 bin Euro’luk destek vermesiyle birlikte çalışmaya başladık. Peki, ne yaptık? Projemiz kapsamında bir traktör alarak amfibik araçların özelliklerini traktöre adapte ettik. Bu arada traktörü aldığımız markanın temsilcilerinin önce yapacağımız değişimin çok büyük bir değişim olması nedeniyle ürünü garanti kapsamından çıkarmak durumunda kalacaklarını söylediğini ama sonrasında bir fuarında bu aracı da sergilemek istediklerini de küçük bir dipnot olarak belirtmek isterim. Konuya dönecek olursam, traktörün aktarım sistemini yenileyip balon lastikler kullanarak yüzen bir traktör oluşturduk. Böylece sazlık alanda kullanamayacağımız sezonda bu araçtan traktör olarak yararlanabildik. Yeni aracımızı hem mevcut amfibik araçlardan 5’te 1 daha ucuza mal etmiş olduk hem kullanım alanını çeşitlendirdik. “Akustik Absorber, altın inovasyon ödülü getirdi”

Bazen de tesadüfler başarı getiriyor. Yaklaşık iki yıl önce Danimarka’da bir modaevinin tavan restorasyonunda kullanmak üzere bir iç mimar kamışların dipleri aşağı doğru bakacak bir uygulama talep etti. Talep edilen proje Macaristan, Romanya, Çin gibi kamışla ilgili yoğun çalışan tüm öncü ülkelere gönderildi. Ancak bu talebe çözüm üreten bir ülke çıkmadı. Biz resmi görür görmez acaba yapabilir miyiz diye araştırmaya başladık. Ortada sadece mimarın hayali vardı. Tavanda dipleri aşağı doğru gelen kamışlar görmek istiyordu. Yan yana küçük kamışlar dizilecekti ama bunun usta açısından uygulaması da kolay olmalıydı. Geniş bir duvara ürünü tek tek yerleştirmek imkansız. Buna çözüm bulmalıydık. Mevcut alçı tavan sistemlerini kullanarak oluşturduğumuz ürün büyük beğeni topladı ve modaevinde kullanıldı. Çok geçmeden bu ürünü kullanan modaevi sahiplerinin dikkatini çeken farklı bir konu oldu. Uygulama sonrasında ortamdaki ses netliğinin arttığını, uğultuların ortadan kalktığını fark ettiler. Ardından yapılan ölçümlemelerde bu ürünün aynı zamanda sesi, izolasyon malzemesi sınıfına girebilecek kadar absorbe ettiği görüldü. Ardından ürünün yanmazlığını nasıl sağlayabirini kaydeden Sezginsoy, “Bu noktada çok hassas davranıyoruz. Bizden bir konuda uzman talep edildiğinde o uzmanlar titizlikle filtreden geçiriliyor. O alandaki deneyim süresinden tutun, sahip oldukları ana ve alt fonksiyon bilgilerine kadar inceleniyor. En son talep eden kişinin karşısına bir ya da iki uzman çıkarılıyor. Bu eşleştirmeleri daha hızlı ve nokta atışı yapabilmek adına teknolojik altyapımızı güçlendiriyoruz” dedi. Hedef kitlelerinde hızlı büyüyen genç yöneticiler ve start-up’lar başta olmak üzere büyüme trendindeki KOBİ’lerin yer aldığını dile getiren Sezginsoy, “Bu iş tamamen bir kazan kazan yöntemi. Yeni dönem bir çalışma biçimi. Firmalarımıza ciddi maliyet avantajları ve verimlilik sağlıyor” diye konuştu. Yeni hizmet: Expertera Zen KOBİ’ler için farklı hizmetleri bulunduğuna da değinen Sezginsoy şunları söyledi: “Son 1,5 yıldır KOBİ müşterilerimizde ciddi artış olmaya başladı. Çünkü bu iş modelini yeni yeni anlamaya ve tanımaya başladılar. Aslında sunduğumuz hizmete en çok KOBİ’lerin ihtiyacı var. Çünkü oldukça limitli kaynaklara sahipler. Limitli kaynak-

leceğimizi araştırmaya başladık. Ayrıca absorbe sınıfını nasıl iyileştirebileceğimizi araştırmaya başladık ve ürünün patentini alıp ihracatına başladık. Aslında halen maliyetinin yüksek olması nedeniyle tam olarak ticari olgunluğa ulaştığı söylenemez, bu nedenle de üzerinde çalışmalarımız devam ediyor ama dünyada doğal yalıtım malzemeleri içinde talep gören bir ürün haline gelmeye başladı. Hatta ‘Akustik Absorber’ ismini verdiğimiz bu ürün iki senede bir Almanya’da düzenlenen ve tüm Kuzey Avrupa’yı kapsayan doğal yapı malzemeleri fuarında Doğal Yapı Malzemeleri İnovasyon Altın Madalya ödülünü aldı. Yaklaşık bir senede ortaya çıkardığımız bu ürünün halen iyileştirme yönündeki çalışmaları devam ediyor. “Katılımcı fikir geliştirme yöntemimiz var”

Mersin’de 30 bin metrekare alanda faaliyet gösteriyoruz. Başta İç Anadolu bölgesi olmak üzere Edirne’den Iğdır’a, Samsun’dan Adıyaman’a Türkiye’nin neredeyse tüm sulak alanlarından satın aldığımız kamışları işliyoruz. Çalışmalarımızı 30’a yakın personel ile sürdürüyoruz. Türkiye, sulak arazi bakımından oldukça zengin. Özellikle Kuzey Avrupa’da önemli bir qazar var. Ancak son yıllarda Çin bu alanda da Avrupa pazarına ciddi anlamda ürün göndermeye başladı. Rekabetçi yapısıyla sektörü zorluyor. Bu sıkıntıyı aşabilmek, firmanın uzun yıllar devamlılığını sağlayabilmek adına inovatif ürünlerin geliştirilmesi artık daha da büyük önem taşıyor. Katma değeri yüksek farklı ürünler piyasaya sürülemezse sektörde uzun soluklu çalışabilmek imkansız hale gelmeye başladı. Biz de bu bakış açısı ile hareket ediyoruz. İhtiyaçları tespit edip katılımcı bir fikir geliştirme modeli ile çalışıyoruz. En vasıfsız elemanımızdan en tecrübeli personelimize kadar herkesin bakış açısının yapılacak çalışmaya önemli katkıları olabiliyor. Bu nedenle çalışmaya tüm personeli dahil etmeye önem veriyoruz. Bu anlamda tarafımızdan geliştirilen birkaç tane patentli ürünümüz bulunmakta. Bunlardan bir tanesi de ahşap konstrüksiyonlu prefabrik duvar elemanları. “Avrupa’da doğala dönüş var”

Avrupa’da artık doğal malzemelere dönüşün başladığını, bu nedenle önemli bir pazar bulunduğunu söyleyebilirim. Kamış da doğal bir malzeme. Kamış çatıların yaklaşık 40 yıl, izolasyon levhalarının en az 100 yıl, gölgelik ve dekorasyon malzemelerinin ise 5 yıl ömrü var. Bu malzeme ses ve ısı izolasyonu sağladığı gibi nemi regüle etme özelliği de var. Eğer ortam nemli ise fazla nemi alıp bünyesinde tutuyor, eğer nem azalırsa ortama tuttuğu nemi geri veriyor. Ama maalesef Türkiye’de henüz yeterince kullanılmıyor. Bu nedenle yurtiçi pazarına doğrudan satış yaptığımız bir birimimiz de bulunmuyor. lara sahip oldukları için de süreci çok iyi optimize etmeleri gerekiyor. Expertera, bu limitli kaynakların uygun kullanılmasını sağlıyor. Bunun için KOBİ ve yenilikçi firmalara yeni hizmetimiz Expertera Zen’i çıkardık. Zen finans, insan kaynakları, dijital pazarlama, yazılım ve tasarım gibi her firmanın temel ihtiyacı olan alanlarda KOBİ’lerin bolca değerlendirebileceği bir hizmet. Kendimiz de büyüyen bir firma olarak, KOBİ’lerin neye ihtiyaçları olduğunu çok iyi anlıyoruz. Örneğin, hızla büyümüş ama insan kaynakları birimi bulunmayan bir KOBİ, aynı gün içinde ve garantili olarak (Zen’de uzmanlarla 1 haftaya kadar garantili çalışma süresi var) daha önce en önde gelen firmalarda üst düzey tecrübesi olan bir uzmanla 2-3 haftada kendi insan kaynakları altyapısını kurabiliyor. İşe alım için birlikte çalışabiliyor, ya da maaş/ prim sistemini kurabiliyor. Ya da finans çalışmalarındaki ihtiyacı için, kurumsal firmalarda veya denetim firmalarında çalışmış deneyimli uzmanlarla yine 2 haftalık çalışma ile bir check-up yaparak nakit akış sistemini kurabiliyor. Aynı zamanda yazılım, tasarım, dijital pazarlama gibi dijital dönüşümle artık zorunlu hale gelen uzmanlıkları da bu şekilde veriyoruz.”


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.