Prof. Dr. AYNUR ÖZGE
ALZHEIMER
SPONSORLARIMIZ
facebook/ kartalyuvasimersin
MERHABA
İbrahim KİPER/ MTSO Eğitim ve Kalkınma Vakfı Başkanı MTSO EĞİTİM ve KALKINMA VAKFI DERGİSİ YENİ YÜZÜYLE SİZLERİ SELAMLIYOR MTSO Eğitim ve Kalkınma Vakfı olarak yeniden, yeni yüzümüzle karşınızdayız. Sizlerle büyüyor ve dergimizi geliştiriyoruz. Umarız sizlerin destekleri ile daha güzel yayınlarda buluşacağız.
Değerli Dostlar; Yine bir MTSO Eğitim ve Kalkınma Vakfı dergisinde daha bir arada olmanın mutluluğu ve heyecanı içerisindeyim. Sizler ve Mersin’ imiz için ücretsiz olarak çıkardığımız bu dergimizde bir çok yenilikler yaptık. Dergimizin mizanpajını baştan sona yeniledik. Her bir noktasını özenle düşündük, özenle yaptık. Umarım bu yeni yüzümüzle ileri ki sayılarımızda da beraber oluruz. Her sayıda özellikle belirttiğim gibi, 10.000 trajlı bu dergimize verilen reklamlardan önemli bir geri dönüş alıyoruz. Mersin’ in en yüksek trajlı dergisiyiz ve elde ettiğimiz başarılar bizi daha iyilerini yapma itiyor. Hayalimiz daha yüksek bir traja ulaşmak. Üyelerimizin de her zaman olduğu gibi bizlere destek olacağından şüphem yok. Dostlarım; Bu sayımızda özellikle merakla okuyacağınız içeriklere yer verdik. Geleceğin teknolojisi 3D yazıcılara ayrıca önem vermek istedik. Çünkü ileride ekonomik kalkınmanın önemli bir parçası olacağından eminim. Her sayıda olduğu gibi Alzheimer Yaşlı Yaşam Merkezi’ imize büyük bir yer ayırdık. Bizi bu yolda yalnız bırakmayan herkese ayrıca teşekkür ediyorum.
14
Elimizden geldiğince bu konuya değineceğiz ve gelişmeleri sizlerle paylaşmaya devam edeceğiz. Mersin’ imizin güzel ilçesi Tarsus’ dan bahsettik. Tarihi ile hepimize ilham kaynağı olan bu kentimizin tarihini tabi ki birkaç sayfaya sığdıramayız. Fakat hatırlamak ve hatırlatmak istedik.
Hayatını kaybeden tüm terör madurları ve şehitlerimiz için derin bir üzüntü içindeyiz. Dünya’ nın neresinde olursa olsun tek bir insan bile böylesi vahşi bir eylemle karşı karşıya geliyorsa bu büyük bir insanlık suçudur. Hepimiz sakinliğimizi ve sukunetimizi korumalı ve kötü güçlerin ihtiyacı olan kaos ortamını onlara vermemeliyiz.
Yine Uray caddesinin kentimiz için öneminden ve tarihi geçmişinden, Mersin’ e kattığı ekonomik değerinden bahsettik. Vahap Kokulu’ ya bu sayede tekrar teşekkür ederim.
Bizleri kalkındıracak güçlü yarınlara hazırlayacak, daha refah daha aydınlık günler için el birliğiyle çalışmalıyız. Biliyoruz ki eğitim kalkınmanın temel taşıdır ve bir ülkenin geleceğidir.
Ve tabi ki kapağımızda yer verdiğimiz değerli ressamımız Ahmet Yeşil... Mersin’ in dünyaya açılan yüzü... Çoğunuz kendisizi tanıyor olsa da bilinmeyen tüm yönlerini, düşüncelerini bizlerle paylaştı. Şehrimizin en önemli değerlerinden olan Ahmet Yeşil’ in röportajını severek okuyacağınızdan eminim. MTSO Sanat galerimizde de yaşattığımız sanat aşkımızı sizlerle paylaştık.
Biz de kendimize bunu görev bildik. Dergide yer verdiğimiz konulardan biri de eğitim seminerlerimiz. Yaptığımız eğitimlerde katılımcılarımıza hız kesmeden sektör hakkında bilgiler ve eğitimler veriyoruz. Sizler de bu eğitimlerde yer almak istiyorsanız bizlere başvuruda bulunabilir ve bilgi alabilirsiniz. Birimimiz sizlere bu konuda yardım edecektir.
Ayrıca değinmek istediğimiz bir konu da son zamanlarda hem yurdumuzda hem de dünyada meydana gelen terör olayları.. Ankara’ da yapılan ve bizim de dergimizde yer alan ‘ TERÖRE HAYIR, KARDEŞLİĞE EVET’ yürüyüşü bize gösteriyor ki aslında kardeşlik, dosluk bizden çok uzakta değil. İhtiyacımız olan tek şeyin birbirimize saygı ve sevgi olduğunu anladığımızda dünya daha yaşanılabilir, daha güzel bir yer olacak.
Umarım bu sayımızda da diğer sayılarımızda olduğu gibi birlikte büyük başarılar elde ederiz. Biliyoruz ki biz, sizlerle büyük bir aileyiz Sizlere bu yazımda hoşcakalın derken güzel günlerde ve gelecek sayılarda tekrar birlikte olmak dileğiyle sevgilerimi iletiyorum.
SEED PROCESSING & CONDITIONING
MTSO GALERİ
Her yıl olduğu gibi bu yıl da MTSO Sanat Galerisi resim, heykel, seramik, fotoğraf ve gravür sergilerine ev sahipliği yapacak. Yıl içerisinde şehir dışı ve yurtdışında yaşayan Türk sanatçıların eserleri de sanatseverlerle buluşacak. Evlerinizde, iş yerlerinizde ve sevdiklerinize hediye etmek için en değerli hediyenin özgün eserler olduğunu düşünüyoruz. Kurumum ve kendi adıma, sanatı ve sanatçıyı desteklediğiniz için şimdiden teşekkür ediyorum. Çok değerli sanatçılarımızı siz sanatseverlerle buluşturuyor olmak mutluluk verici. Umarım sanatçı ve sanatseverler için verimli ve keyifli bir dönem olacak.
Seda ŞAHBAZ
MTSO Sanat Galerisi Yöneticisi Heykeltıraş
SANATCILAR KENDİLERİNE HAYRAN BIRAKTILAR MTSO Sanat Galerisi, sanat ve yaratıcılık adına yapılmış olan özgün, estetik, teknik yeterliliğe sahip, var oluş nedeni olan bir düşüncenin ifadesi yapıtlar üreten ve bunu başkalarıyla paylaşmak isteyen sanatçıları sanatseverlerle buluşturuyor. Mersin Ticaret ve Sanayi Odası Sanat Galerisi Melek ÇALIŞKAN
Mersin Ticaret ve Sanayi Odası’nın bünyesinde bulunan Sanat Galerisinin kuruluşu 1993 yılındadır. 1993-2000 yılları arasında yerli ve yabancı birçok sanatçıya sergiler açmış olmakla birlikte Mersin’de sanatın öncü ve destekçisi bir kuruluş olmuştur. 30 Eylül 2006 yılında, sergileme alanı, yapılan yeni düzenlemeyle 200 m²’ ye çıkarılan galeri, plastik sanatların her alanında eserlerin sergilenmesine ev sahipliği yapmaktadır. Kentin sanat ve kültürel yaşamına önemli katkısı olan galerinin sanatseverler tarafından ziyaret edilmesi her geçen gün artmaktadır. MTSO Sanat Galerisi, sanat ve yaratıcılık adına yapılmış olan özgün, estetik, teknik yeterliliğe sahip, var oluş nedeni olan bir düşüncenin ifadesi yapıtlar
Özcan AYDEMİR
16
üreten ve bunu başkalarıyla paylaşmak isteyen sanatçıları sanatseverlerle buluşturuyor.
Galerimiz Hakkında Bazı Bilgiler MTSO Sanat Galerisinde galeri mekanı ücretsiz tahsis edilmekte, kokteyl, davetiye ve afiş bedeli galeri tarafından karşılanmaktadır.
Sanatçının eserlerinin satışından % 20 komisyon alınmaktadır. Alınan komisyon gençlerin meslek sahibi olmalarına katkıda bulunmak amacı ile bağış olarak MTSO Eğitim ve Kalkınma Vakfı’na aktarılmaktadır. Sergi sonunda, sanatçıdan sergilediği eserlerden birini alarak MTSO Sanat Galerisi koleksiyonuna eklemekteyiz. Başvuru için, sanatçılar yapıtlarının dijital fotoğraflarını, özgeçmişlerini ve MTSO Sanat Galerisi’ne yazılmış dilekçeyi içeren bir dosya hazırlamaları gerekmektedir.
MTSO GALERİ
Sundukları dosya MTSO Sanat Kurulun yabancı, şehir dışından gelen sanatçıların eserleri sergilenmektedir. Ulusal Sanat Fuarlarına değerli sanatçılarımızla katıldık ve şehrimizin sanatçılarını tanıttık. Mersin Ticaret ve Sanayi Odası, sanata destek veren ender kuruluşlar arasında. Başta MTSO Başkanımız Sayın Şerafettin AŞUT, oda yönetimimiz, meclis üyelerimiz, sanat bilincinin farkında olan kişilerden oluşuyor. Hatta birçoğu orijinal tablo satın alan ve bunun iyi bir yatırım ve kültür olduğunun farkında olan kişilerdir. Mersin Kentinin sanat geçmişine bakacak olursak çok güçlü bir alt yapısı olduğunu görürüz. Uluslar arası tanınmış önemli sanatçıların yetiştiği, hala bünyesinde birçok sanatçı, ressam, yazar ve şairi barındırır. Konuk olarak gittiğimiz evlerde çokça orijinal eserler görmek mümkündür. Ama maalesef son yıllarda bu alanda ciddi bir azalma olmuştur Ülkemizde sanat yapıtı üreten tüm sanatçılara karşı başta devlet, belediyeler, kültür ve turizm müdürlüklerinin, iş adamlarının sorumluluğu çok. .
Çünkü insanlarımızın sanatında bir geçim kaynağı olduğunu bilmeleri gerekiyor. Sistem içerisinde belli bir kimliği olan, ben aydınım diyen herkes sanatçıya borçludur. Sanatçı yaşadığı toplumda üreten ve geleceğin kültürünü biriktiren bireylerdir. İş adamlarının büyük bir kısmı üzerine düşen vazifeyi yapmamakta, görmezden gelmektedir. Sanata ve sanatçıya destek konusunda en iyi örnek Eczacıbaşı, Sabancı ve Koç aileleridir. Bu konuda ciddi yatırımlar yapmış ve devamlılığı için de ellerinden geleni yapmaktadırlar. Halkın içinde de sanat düşkünü koleksiyonerler bulunuyor elbet ama sayıları oldukça azaldı. Birçok kurumun ve iş adamlarımızın bilmediği bir başka konuda, devletin sponsorluk konusunda sanatsal faaliyet yaptıkları takdirde yüzde yüzüne varan boyutta sponsor olmayı vergiden düşerek yasallaştırdı. 5225 sayılı Kültür Yatırımları ve Girişimlerini Teşvik Kanunu 14.07.2004 tarihinde kabul edilmiş, 21.07.2004 tarihinde karar resmi gazetede yayınlanmıştır.
Bu konuda şirketlerin mali müşavirleri araştırmalar yaparak sanata nasıl katkı sağlayabileceklerini kurum olarak belirleyebilirler.
MTSO Sanat Galerisi 02 Ekim 2015 Cuma Günü Sezonu Açtı Mersin Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO) Sanat Galerisi 2015-2016 sezonu Ekim ayında başladı. Haziran ayına kadar devam edecek program çerçevesinde bu yıl 16 sergi planlandı. Sezon açılışı 02 Ekim Cuma günü Ressam Nurullah Erdoğan’ın Kişisel Resim Sergisi ile gerçekleşti. 17.30 – 19.30 saatleri arasında düzenlenecek açılışın ardından Erdoğan’ın 30’a yakın eseri 15 Ekim tarihine kadar sanatseverlerin beğenisine sunuldu. Sergiler, hafta içi 08.30-18.00, Cumartesi günü ise 10.00 – 17.00 saatleri arasında ziyaret edilebilecek.
Nurullah ERDOĞAN
Seda ŞAHBAZ
Mustafa KÖSEOĞLU
17
SANAYİ
S.S. MERSİN TIRMIL KÜÇÜK SANAYİ SİTESİ YAPI KOOPERATİFİ
Sanayi sitemiz yapı kooperatifi 1986 yılında kurulmuştur. 1992 yılında temeli atılarak inşaatına başlamıştır. 1997 yılında inşaatı kısmen tamamlanarak kura çekimleri yapılmıştır. 1999 yılından itibaren ortaklarımız sanayi sitemize taşınmaya başlamıştır. Sanayi sitemiz 226.000 m2 alan üzerine, çeşitli küçük orta ölçekli sanayi faaliyetine uygun olarak 433 adet işyeri ve 44 adet sosyal ve kültürel tesisler olarak kullanılacak dükkanlar inşa edilmiştir. 2010 yılı itibariyle ferdi tapu çalışmalarımız başlamış olup, tapu dağıtım işlerimiz bitmiştir. Sanayi-mizde bulunan dükkanlar işyerlerinin tamamına yakını doludur 400 civarında firma faaliyet göstermektedir. Bu iş yerlerinde yaklaşık 2.500 kişilik istihdam sağlanmaktadır. Çilek Mah.Tırmıl Küç.San.Sit. Sosyal Tesisler No:28-MERSİN Tel:2349911-2359553 Fax:2359552
18
20
RÖPORTAJ
Mutluluğu, dengeyi kuracak, sağlayacak olan şey sanattır, kültürdür. Resime ilk aşkınız, ilginiz ilk olarak nasıl başladı? Genelde çocukluğumdan beri ilgim vardı falan diye başlarlar, Fakat benim resim sanatıyla ilk buluşmam ilkokuldan önce başlıyor. İstanbul’dan gelen üst kat komşumuz ressam teyze derdim. Devlet Güzel Sanatlar Galerisine giderken beni yanında götürürdü, bende onlar çalışırken şövalelerin, tuvallerin arasında hoplayıp zıplardım. Birde bahar aylarında evinin balkonunda yağlı boya resim yapardı. Özelikle natürmort resimler yaparken meyve tabağı resimleri hiç kaçırmazdım. Çünkü resim bitince meyve tabağındaki muz ve şeftaliyi bana verirdi, o yüzden resmi bitirmesini dört gözle beklerdim. Bir gün sınıfta bir resim çizdim, kadın ve çocuk resmi nü(çıplak) resim, öğretmenimin eline geçti ve çok kötü dayak yedim. Bu sefer okuldan kesin uzaklaştırma alırım dedim ve öğretmenimle müdürün odasına doğru yol alırken, genç bir bayan öğretmen “ya hocam bu çocuğa ne oldu” dedi. Öğretmenim “yaramazlığı yetmez gibi birde terbiyesizliği başladı” dedi. Öğretmen yaptığım resme baktı ve ‘Bunu sen mi yaptın?’ diye sordu. Öğretmenimle bir şeyler konuştular sonrasında öğretmenim, ‘Hadi sınıfına git bundan sonra adam gibi resim yap.’ diyerek beni gönderdi. Ortaokulda ki müdürümüz aynı zamanda resim öğretmenimizdi, ilk resim dersinde o keşfetti okulun karşısında portakal bahçesi vardı, bahçede resim dersini yapacağımızı söyledi. Herkes gördüğünü yapacaktı.
Bende yağlı boyaları götürmüştüm ressam teyzeden nasıl kullanılacağını gördüğüm kadarıyla portakal bahçesini resmettim. Yeşil renklerin arasında, portakallar turuncu, bahçecinin evinin damı tenekeydi yağmurda paslanınca kızıl kahve karışımı olmuştu, orayı kırmızıya boyadım öğretmenim çok beğendi, ‘Bu kontrast ilişkiyi sen nasıl biliyorsun?‘ dedi. Hayatımda İlk defa kontrastın ne olduğunu orada öğrendim.
Bir günününüz nasıl geçiyor? Bir günüm genelde çalışarak geçer. Bu çalışmanın içinde öğrencilerin sanatsal özel sorunlarını görüşme, tartışma sanat adına deneyim ve birikimlerimi paylaşmanın dışında günlük gazete ve dergilerimi okumak vs. sergi hazırlığı içindeysem, bu günlerde olduğu gibi, yirmidört saatin en az yirmi ,yirmi iki saati çalışmakla geçer. İki üç saatlik uyku ve dinlenme bana yetiyor ve fazla bile geliyor..
Sizin resimlerinizi nasıl yorumlamamızı istersiniz? Kendinizi hangi sanat akımına yakın hissediyorsunuz? İzleyici ne hissediyorsa, düşünüyorsa bakarken gördüğü ne ise yapıtla nasıl bir duygusal, düşünsel ilişki kurduysa odur. Benim yapıtımı bir çerçeve içine hikayeleştirerek koymam doğru olmaz. Sanatsal dilimi anlayışımı , en güçlü biçimde nasıl ifade edebiliyorsam oradayım. Ona yakınım.
Mersin sizin için nasıl bir yerde? Mersin’ de azımsanmayacak ölçüde bir sanatçı ve aydın potansiyeli var. Mersin, Ortadoğu’ yla ve Türkiye’ nin gelişmiş bölgeleri ile iletişimi sağlayan kilit bir kent. Sanat ve kültür potansiyeli açısından diyebilirim ki İstanbul’ dan hemen sonra gelir. Yani, özellikle son yıllarda bir çok büyük kentin ilerisindedir. Bu olanak birden bire neden bir sessizliğe, ilgisizliğe dönüştü çözemiyorum. Acaba siyasi konjonktürün yarattığı etki mi? Yoksa ekonomik krizin sonucu olarak ortaya çıkan uzaklaşma mı bilemiyorum. Gördüğüm şey, insanlar artık mutlu değil. Mutluluğu, dengeyi kuracak sağlayacak olan şey sanattır, kültürdür.
Çok klasik bir soru olacak fakat halat ve ip çizmenizdeki sebep bir tarz yaratmak mı yoksa bilinç altınızda yatan bir şey mi? Sevgisinden çok sanatsal bir obje olarak sanatıma kattığı özgün kimliğe inanarak, ve bu düşünceye dayanarak yoğunlaştım. Semantik alt metni şu;
‘‘HALATIN NESNEL KİMLİĞİ ÜZERİNDEN,SANATSAL OBJEYE DÖNÜŞEN İP , HALAT KENDİ RİTMİ YAŞAMIN RİTMİYLE BERABER YARATIĞI KOSMOS PLASTİK BİR DİLE DÖNÜŞÜRKEN SANATIMA DA ÖZGÜN BİR KİMLİK KAZANDIRIYOR.’’ 21
RÖPORTAJ
Türkiye de sanatla ilgili ne söylemek istersiniz ? Sanatçılar bu ülkede her zaman çağdaş özgür ve özgün kimlikleri ile ülkemizin kültür ve sanat yaşamına kattıklar değerler açısından çok büyük bedeller ödüyerek görevlerini yaptılar yapıyorlar. Ama aynı duyarlılık ve evrensel sanat ve kültür politikaları olmadan sanat ve kültür adına yönetenler ne yapıyor bunun sorulması sorgulanması ve irdelenmesi gerekir.
En iyi sanat eğitim sizce hangisidir? Bu sorunuzun cevabına şöyle diyebilirim. Okumak, araştırmak, öğrenmek, sanatın bütün her alanında bilgi sahibi olmak, öğrenmek.. Aldığınız diploma sizi tek başına sanatçı yapmaz. Kendilerini geliştirebilecekleri alanlarda araştırma, okuma, sanat dünyasını takip etme gibi sosyal, sanatsal alanlarda aktif olmalarını ve en az dünyada ülkemizde neler oluyor, neler yapılıyor bu konuda bilgi sahibi olmaları için yazılı ve görsel basını izlemelerini kitap okumalarını, sanatın tüm disiplinlerini izlemelerini ve disiplinli çalışmalarını öneririm. Eğitimini görsel sanatlarda yapmış. Müzik alanında yapmış bir çok kişi tiyatroya sinemaya, operaya,sergi ye gitmemiştir. Bu da çok acı tabi. Resim sadece resim yapmak değildir. Diğerleri için de aynı şey . Tüm sanat dalları biribirlerini besler.Hangi eğitimi alırsanız alın kişi kendine yaratıcılığını besleyecek katkılar yapamamışsa sadece yeteneği ile bir şeyler yapabilir.
Bu kadar başarılı ve ünlü bir ressam iken büyük şehirlerde yaşamamanız Mersin’e duyduğunuz bir vefa borcu mu? 22
Evet…İstanbul’ da olmanın avantajları elbette çok. Ama hep şuna inanıyorum.Nerede olduğunuz değil neyi ne kadar yapabildiğiniz önemli. İlk yıllarda çok sıkıntılar çektiğimi söyleyebilirim. Zira Mersin’ de yaşarken malzeme ve kaynaklara ulaşmak çok zordu. Ama hiçbir zorluğun karşımda engel olarak durmasına izin vermedim. Sanatçı kendini, sanatıyla ifade edebilecek gücü, güveni, kendinde görebiliyorsa hepsini aşar; en olmazı, en bulunmayanı da bulur, yaratır. Üretimini kesintiye uğratmadan çalışır. Elbette pek çok sanatçı çeşitli zorluklar, sıkıntılar yaşamıştır. Fakat benimki onlarca kat fazla olmuştur. Gene de umutsuzluk ve çaresizlik gibi kavramlar benim tanımadığım, yaşamıma egemen olmalarına izin vermediğim kavramlar olmuşlardır
Batıda görüp gezdiğiniz yerlerdeki kültür turizmi ile Türkiye’deki kültür turizmini karşılaştırdığınızda ne tür farklılıklar gözlemliyorsunuz? Çok büyük farklılıklar var. En önemlisi çok büyük yatırımlar yapmışlar. Bir kültür sanat politikaları var. Müzeler mahalle marketleri gibi. Yaşamın toplumun yaşam biçiminin sanat ve kültür birikiminin her alanındaki birikimlerini sergiledikleri topluma açtıkları yüzlerce müzeleri var. Bir toplumun ülkenein gelişmişlik düzeyi sadece ekonomik göstergelerinin yüksek oluşumuyla değil, sanat ve kültür birkimlerinin evrensel güçüyle kalıcılık ve saygınlık kazanıyorlar. Bizm bu konuda özel girişimcilerin iş adamlarının özel sektörün katkılarıyla bazı sanatçı hocalarımızın sanatlarından kazandıkları birkimleri ile kurdukları müzeler sanata yaptıkları yatırımlarla bu sürece katılmaya çalışıyoruz.
!
YELKEN FEDERASYONU ENGELLERİ KALDIRIYOR 2011 yılında Türkiye Bedensel Engelli Federasyonu(TBESF) ile yapılan görüşmelerden sonra ,Mersin Yelken Kulübü bünyesinde açtığımız Bedensel Engelli Yelken Branşı ile ilk çalışmalarımıza başladık. Sosyal hizmetlerden alınan verilere göre; Mersin’de 82.000 engelli yaşamaktadır. Bedensel engeli olan 70 kişiye yelken eğitimi verdik. 2012 yılında ise; 45 kişilik lisanslı sporcu sayısına ulaştık. Mersin’de yürütmüş olduğumuz çalışmalar sayesinde, Bedensel Engelli Federasyonunca kentimiz Bedensel Engelli Yelken Merkezi olarak kabul edilmiştir. İstanbul’da bulunan AVM Holding sahibi ve Mengen’lerin Yönetim Kurulu Başkanı Sayın Ergin İMRE, sadece Bedensel Engellilerin kullanabileceği 2.4 MR sınıfındaki 5 adet tekneyi TBESF kanalıyla, Mersin Yelken Kulübüne hibe etmiştir. Yapmış olduğumuz çalışmaların hedefi; sadece Mersin’de yaşayan bedensel engelliler değil, Türkiye’de yaşayan ve yelken yapmak isteyen her bedensel engelliye ulaşabilmekti. Kayseri,Samsun,İzmir ve İstanbul’dan gelen sporcularla 15’er günlük yelken eğitim kampları yaptık. Yelken Eğitim Kamplarımızda engellilere Temel Yelken Eğitimi ve tekne kullanma eğitimleri vererek, kendi illerinde yelken kulüpleriyle görüşüp bedensel engelli branşının açılmasını sağlamak adına çalışmalar yaptırdık. Şu an Türkiye’de 8 ilde Bedensel Engelli Yelken Branşı açılmıştır. 2013 yılında; 3 sporcu, 1 antrenör ve 1 idareci ile katıldığımız İspanya’da yapılan Prenses Sofiya 44 trofeoya yarışmasında derece olarak 19. ve 21.ligi aldık. Bedensel engelli sporcu çocuklarımızın çok istekli ve arzulu olması bizleri de farklı arayışların içerisine soktu.
İspanya’daki yarışmalarda eksiklerimizi görüp çalışmalarımızı artırdık ve malzeme eksiklerimiz ise Sayin Ergin İMRE tarafından karşılandı. 5 adet cavler yelken ve flok, 5 adet dijital pusula ve 90 hp makinası olan 5.80 bir zodyak Mersin Yelken Klübü’nün engelli sporcuları için hibe edilmiştir. Takdir edersinizki; bu sayede engelli dostlarımız bu güne kadar hayal bile edemedikleri bir deniz sevgisine kavuşmuş oldular. Tekne kullanırken hiç bir aparata ihtiyaç duymamaları ve hatta engelsiz bir birey gibi tekne kullanmaları, onları mutlu bir sarhoşluğun içine itiyordu. Bu mutluluklarına farklı hazları ilave etmek adına Mersin’de 5 engelliyi su altıyla tanıştırdığımızda , “Hey orda bizde varız”dediler.. Bedensel engelli dostlarımız hafta sonları saat 10:00 ila 17:00 saatleri arasında Çamlıbel’de balıkçı barınağında bulunan Mersin Yelken Klübü’nde suya iniyorlar. Pazartesi günleri saat 18:00 de ise; hafta sonu antrenmanlarında yapılan hataların konuşulduğu,slayt veya çizimlerle derslerimiz yapılıyor. Bedensel engelli sporcularımızın hatta tüm engelli dostlarımızın engellerini kaldırabilmek, denizle iç içe yaşayarak psikolojik sorunlarını çözebilmek için Mersin Yelken Klübü yönetim kurulu olarak elimizden gelen herşeyin fazlasını yapmaya gayret etmekteyiz. Yine bu yönde Bölgesel Kupa Yelken Yarışları, köylerimizdeki çocuklarımızın denizle buluşması gibi sosyal sorumluluk projelerimiz de mevcut. Yetkili merkezlere müracaat ettiğimiz projelerimize belediyelerimizden, bazı dernek veya odalarımızdan olumlu dönüşler malesef olmamıştır.
Mersin’e ulusal bazda katma değer sağlayacak bu tarz projelerimizin kabul edilip hayata geçirilmesi adına bizler mücadeleye devam ediyoruz. Eşsiz bir sahil şeridine sahip olan şehrimizde, Bedensel engelli sporcularımızla şu anki çalışma alanımız Çamlıbel’deki balıkçı barınağı olup, buradaki çalışmalarımız da malesef engellenmeye çalışılmaktadır. Tüm hedefimiz; şehrimizin Türkiye’de Bedensel Engelli Yelken Merkezi kabul edilmesinden sonra aldığımız bu başarıyı, ulusal ve uluslararası yapılabilecek projelerle çok daha yukarıya taşıyabilmek. Yerel yönetimlerden, dernek ve odalardan Bedensel Engelli Yelken branşı için Mersin Yelken Klübü müze sosyal sorumluluk anlamında destek beklemekteyiz. MTSO Eğitim ve Kalkınma Vakfı yönetimine sesimizi duyarabilmemiz adına bu özel dergilerinde bize yer ayırdıkları için ayrıca çok teşekkür ederiz. Bu güzel sehrimizin tüm imkanlarının kullanılabildiği, engellilerin önemsenmeyerek görmezden gelindiği değil , önemsenerek şehrimizin de engelsiz bir yaşam alanı haline gelmesini ve buna katkı sağlanmasını arzu etmekteyiz. Rüzgarınızın bol olması dileklerimizle....
Sedat Çelikcan Mersin Bedensel Engelliler Antrenörü Federasyon Teknik Kurul Üyesi Mersin Yelken Kulübü Genel Kaptanı
23
TOBB
M. Rıfat Hisarcıklıoğlu TOBB Başkanı
TOBB 2050’nin Türkiye’si için Çalışıyor 2015 yılı pek çok açıdan tarihimizde önemli bir kavşak noktası. 35 sene sonra 21’inci asrın tam ortasına rastlıyor. 35 sene öncesi ise dünyada ve Türkiye’de ortaya çıkan yeni iktisadi yapıların temelinin atıldığı 1980’lerin başına denk geliyor. 1980’lerde dünyayı en iyi ne simgelerdi diye baktığımızda duvarları ve sınırları görüyorduk. Bu alanların içinde dünyanın geri kalanından bağımsız olarak yaşanabiliyordu. Bilişim ve lojistik alanındaki ilerlemelerle birlikte artık buna imkân kalmadı. Şimdi dünyayı en iyi ne simgeliyor diye baktığımızda interneti görüyoruz. Ülkeler bir bütünün parçaları olarak işlev görmeye başlıyor. Bu yüzden de AB, NAFTA, TTIP gibi oluşumlar, yani bir bütünün parçası olmak daha fazla talep görüyor. Türkiye’ye baktığımızdaysa 35 sene önce 80’lerin başında ekonomimiz; rekabete kapalı, yüksek gümrük duvarları arkasında kalitesiz malı içeride pahalı üreten, ithal ikameci bir yapıdaydı. Rahmetli Özal bu sağlıksız yapıyı değiştirecek adımları atmaya başladı. Ekonomide ilk reform hamlesini başlatan Özal’la birlikte Türkiye ekonomisi hızlı bir gelişme gösterdi. Rekabete açık, ihracatı ciddi bir iş alanı gören yeni bir zihniyetle tanıştık. Sonuçta 70’lerin “hasta adamı” gitti ve yerine müthiş bir ekonomik performans sağlandı. Ne yazık ki bu performans ve reform
24
süreci 90’larda devam ettirilemedi. Eski kötü alışkanlıklarımızdan, köhne ve hantal kurumlarımızdan, yasakçı zihniyetlerimizden vazgeçmedik. Siyasi hesaplar ve çıkarlar ön plana çıktı. Koalisyon hükümetlerinin uyumsuzluğu ve vizyonsuzluğu 90’ların kayıp yıllar olarak tarihe geçmesine neden oldu. Reel sektörün önünü açmak yerine kapattık. Bankalardaki kaynaklar hükümetlerin popülist ve verimsiz harcamalarıyla israf edildi. Sonuçta bütün dünya büyürken, biz yerimizde saydık. Koca bir 10 yılı boşa geçirdik. Hem kamu maliyesi çöktü hem de mali piyasalarımız. Bunun bedelini de 2001 krizinde ödedik. Nihayet 2001 kriziyle gördük ki, Türkiye’nin karşı karşıya bulunduğu meselelerin çözümü için, başta kamuda olmak üzere iktisadi, idari ve siyasi yapıda bir zihniyet devrimini gerçekleştirmemiz gerekiyor. İşte böylece ikinci reform hamlesi başladı. Kamu maliyesinde ve bankacılık sisteminde çürükler ayıklandı. 3 milyon kişiye yeni istihdam alanı açıldı. Enflasyon ve faiz oranları tek haneli seviyelere geriledi. Dünyanın 17’nci büyük ekonomisi olduk. Bu bir başarı hikâyesidir ve bunda büyük payı olan Türk müteşebbisi, sanayicisi, üreticisi, çalışanı hepimizin övünç kaynağı olmuştur. 1980’lerin başında Suudi Arabistan ekonomisi Türkiye’den daha büyüktü, Yunanistan’la ise eşit konumdaydık. Bugünse Türkiye bu bölgenin en büyük ekonomisi oldu. İtalya ile Çin arasında sanayi üretim kapasitesi en büyük ülke haline geldik. Üstelik sanayimizi tüm Anadolu’ya yaydık. 1980’de Türkiye’de sadece 12 Organize Sanayi Bölgesi (OSB) vardı. Bugünse 200’e yakın OSB yatırımcılarla dolmuş durumda. Yurt dışı müteahhitlikte ve turizmde dünyada ilk sıralara yükseldik. 1980’de sadece 1000 kadar kayıtlı ihracatçı firma vardı, toplam ihracatımız ise 3milyar dolar düzeyindeydi. Bugünse 50 binden fazla kayıtlı ihracatçımız dünyaya açılarak para kazanmaya çalışıyor. 1980’lerin başında tarım ihracatçısı bir ülke konumundayken, bugün sattığımız malların %94’ü sanayi ürünlerinden oluşuyor. Türkiye bunu, petrol veya doğal gaz gibi kaynaklara sahip olmadan, sadece müteşebbis gücüyle başarmıştır. Komisyonculara mal satmakla ihracat yapmayı öğrenen firmalarımız, artık yabancı pazarlarda yerleşik hale geliyor. Türk özel sektörünün bugün yurt dışında 30 milyar dolara yakın yatırımı bulunuyor. Dünyanın en büyük 250 uluslararası müteahhitlik firmasından 42’si Türk
müteahhitleridir. Sanayici ve tüccarımız da, üretim ve pazarlama ağlarını etrafımızdaki coğrafyaya genişletiyorlar. Yeri geldiğinde fabrika açıyorlar, yeri geldiğinde temsilcilik açıyorlar ya da stratejik ortaklıklar kurma yoluna giriyorlar. Bu dediklerimi sadece İstanbul’daki büyük şirketlerimiz değil, Anadolu’daki binlerce KOBİ’miz de yapıyor. Şirketlerimizin zihinsel kodları da değişiyor. Markalaşmanın önemini ve faydasını anlıyoruz. Marka tescilinde son yıllarda Avrupa’nın ilk üç ülkesinden biri haline geldik. Zira sadece iç pazarlara değil dış pazarlara odaklanarak üretim yapıyoruz. Bu sayede 210’dan fazla ülkeye ihracat yapıyoruz. Avrupa’da satılan her dört televizyondan, her beş beyaz eşyadan biri Türkiye’de üretiliyor. Türkiye, ilk kez, nerede olduğu için değil, coğrafi konumu sayesinde değil, ne olduğu için, bu topraklar üzerinde ne inşa ettiği için önem taşıdığı bir döneme girdi. 35 sene önce üçüncü dünya ülkesi görünümündeydik. Bugünse bölgesel bir güç haline geldik. 35 sene sonra 2050 için çok daha iddialı hedeflerimiz var. “Dünyada en çok yaşamak istediğiniz ülke” sorusuna Türkiye cevabının ilk 10’a girdiği bir Türkiye hayal ediyorum. Araştırma ve geliştirmeye dayanan yenilikçi ve rekabetçi bir ekonomik model kurmuş, tüm bu coğrafya için ilham kaynağı olmuş bir Türkiye görmek istiyorum. En az üç sektörde dünya lideri pozisyonunu elde etmiş, dünyada tanınan 10marka üreten, dünyanın en büyük 500 şirketi arasında 20 Türk şirketine sahip bir özel sektör hedefliyorum. Sadece küresel değer zincirleri içinde yer almakla kalmayan, küresel değer zincirleri oluşturup dünyaya yayılan küresel milli şirketlerimiz olmasını istiyorum. 2050 hayalimde öyle bir Türkiye var ki; Bölgemizdeki şirketler, Türkiye’ye mal sattığını referans olarak gösterecek. Ülkeler “Nasıl daha fazla Türk yatırımı çekebiliriz” diye konferanslar düzenleyecek. Hastası olan, hükümetinden “Türkiye’deki hastaneler gibi” hastane isteyecek. Yazarlar, kitapları Türkçeye çevrilsin diye, Türkiye’de yayınevlerini dolaşacak. TOBB olarak böyle bir Türkiye hedefine ulaşmak, gelecek nesillere böyle bir ülke bırakabilmek arzusuyla çalışıyoruz. Ahmet Arif’in dediği gibi; Umut ile, sevda ile, düş ile, bu büyük Türkiye hayalimiz için çalışıp, hedeflerimizin peşinden koşacağız.
MERSİN DEĞERLER
Betül Braggiotti
CAFE BETÜL yolculuğunu anlattı
Mersin’in en sevilen noktalarından olan Cafe Betül’ün hikayesi birçok genç girişimciye ilham olacak türden bir hihaye. Ve bu hikayeyi Betül hanım tüm sıcak kanlılığıyla bizlerle paylaştı... İş hayatınıza nerden, nasıl başladınız? Bazi sonlar yeni firsatlar yaratiyor hayatta. 19 yil once buyuk bir kurulusta teknik ressam olarak calisiyordum. Calistigim yer ani bir kararla kapatildi. Kendime yeni bir yol cizmem gerekiyordu. ‘’Ne yapmak istiyorum’’ , ‘’ Ne imkanlarım var’’ sorularına yanıt ararken, belki de İsmet İnönü’ nün baş aşçılığını da yapmış Bolu – Mengenli rahmetli büyük babam ve Girit yemek kültürünü fazlasıyla benimsemiş ada göçmeni rahmetli annemin üzerimdeki etkileri dolayısıyla çocukluğumdan beri hayalim olan küçük bir kafe işletmek için gerekli olan adımları atmaya karar verdim. Gerekli hazırlıkları tamamlamamın ardından pasta imalathanemiz ve kafemiz doğdu. Geçen yıllar ile birlikte zamanı geldi ve ikinci kafemiz de aramıza katıldı. 19 yılın ardından, ilk günlere oranla ekibimiz altı kat daha büyüdü. Cafe Betül’ ün bugünlere gelmesinde çalışanlarımız ile yakaladığımız aile ortamının ve onların gösterdiği özverinin payı gözardı edilemez. Tabi sadece onlar değil, misafirlerimizde bu başarıda pay sahibi.
26
Betül Cafe olma yolundaki ilkeleriniz ve başarı yolundaki vizyonunuz nedir? İnsanın hayallerindeki işi yapabilmesi çok büyük bir şans. Öncelikle bu şansın ne kadar kıymetli olduğunu hiç bir zaman unutmayıp on dokuz yılın ardından bile işime ilk günki aşkla severek geliyorum. Bu aşk ile birlikte de misafirlerimize tam istedikleri gibi, eşsiz ve lezzetli tatlar sunabilmek için ekibimizle birlikte büyük bir enerji ve keyif ile çalışıyoruz. Bu enerjinin temeline de paradan önce kalite odaklı işletme kültürünü yerleştirince güzel şehrimizde çalışmak daha büyük bir keyfe dönüşüyor. Temelinizi net bir şekilde belirledikten sonra, her işin doğasında olduğu gibi bizim işimizde de karşılaşabildiğimiz, kimi zaman finansal, kimi zamansa mekansal zorlukların bizi yıldırıp kalitemizden uzaklaştırmasına izin vermemek için yoğun bir gayret gösteriyoruz. Misafirlerimizin içtenliğimize olan güvenleri sayesinde bizlerle paylaştıkları geribildirimleri büyük bir özenle dikkate alıp, her zaman daha iyisini sunabilmek için çaba sarf ediyoruz.
Sektörde uzun süre geçirenler için en büyük risklerden biri herşeyi bildiğin yanılgısına kapılıp, misafirlerin taleplerini gözardı etmektir. İşimize duyduğumuz sevgi sayesinde bu tuzaktan uzak durabildiğimizi düşünüyorum. Toparlamak gerekirse, satın almadan personel yönetimine, mutfağımızdan servisimize, pazarlamadan organizasyonlarımıza kadar her konumuzu hep kalite odaklı kültürümüz şekillendiriyor. Ekibimiz ile birlikte kafelerimizi gerçekten evimiz gibi görüyoruz ve misafirlerimiz için her zaman elimizden gelenin en iyisini yapmaya çalışıyoruz. Misafirlerimizin bizden aldığı hizmetin kaynak olduğu mutluluk bizim için herhangi bir parasal değerden çok daha kıymetli. Sevgili şehrimizde pek çok değerli meslektaşımız ve girişimcimiz var. Ben ekibim adına onların başarılarını da kutlamak isterim. Bu başarılarla Mersin’ imizin kısa zamanda daha da yükseleceğine ve tüm Türkiye’ nin gıpta ile bakacağı parlak bir şehir haline geleceğine inancım tamdır.
BİRİMLER
MTSO EKONOMİK ARAŞTIRMALAR BİRİMİ
Ekonomik Araştırmalar Müdürlüğü olarak görevimiz, Mersin ekonomisi ile ilgili olan konularda araştırma yapmak ve bunları basılı hale getirerek gerek üyelerimize gerekse de tüm kente yaymaktır. Bu bağlamda çalışmalarımız süreli yayınlar ile özel yayınlar ve araştırmalar olmak üzere iki kısımda gerçekleştirilmektedir. Yayınlarımızdan kısaca bahsedersek,
EKONOMİK RAPOR 5174 Sayılı Kanun gereği her yıl hazırlanan rapor; 115 kurumla yapılan yazışmalar sonucunda, İlimizde yıl içerisinde meydana gelen ekonomik ve sosyal gelişmelere ait istatistikler derlenerek hazırlanmaktadır. Yayınımızda ilgili yılda Dünya ve Türkiye Ekonomisindeki gelişmeler ve önümüzdeki dönem için beklentilerin değerlendirildiği bölüme ek olarak, İlimizdeki toplumsal ve kültürel yapı, ekonomik yapı ve makroekonomik göstergeler, altyapı sistemleri ve sivil toplum kuruluşlarının ele alındığı 4 ana 28 alt başlık altında, geçmiş yıllarla ve Türkiye göstergeleri ile karşılaştırmalı olarak incelenerek yayınlanmaktadır.
AYLIK GÖSTERGELER Başta Odamız olmak üzere, 23 farklı kurum ve kuruluştan; İlimizdeki ticari, sınai ve sosyal faaliyetlere ait istatistiki bilgiler aylık olarak derlenip, 21 başlık altında incelenerek “Aylık Göstergeler” adı altında yayın haline getirilmektedir. 2006 yılının Ocak ayından bu yana basılı olarak çıkartılmaktadır.
FAALİYET RAPORU Odamız birimlerinin yıl içerisinde gerçekleştirmiş oldukları faaliyetleri, Odamızın görev aldığı kurum, kuruluş ve iştirakleri, yıl boyunca düzenlenen eğitim, seminer, toplantı ve sosyal faaliyetleri içeren raporumuz, Müdürlüğümüz tarafından derlenip, düzenlenerek yayın haline getirilmektedir.
BİR DÜNYA KENTİ MERSİN Mersin’in sosyal, kültürel, ticari ve ekonomik göstergelerinin yer aldığı, kapsamıyla ilimizin tanıtımının yapıldığı “Bir Dünya Kenti Mersin” Türkçe ve İngilizce olarak hazırlanıp, yayın haline getirilmektedir. Özel yayınlar ve araştırmalar kapsamındaki çalışmalar Odamız Meslek Komitelerinden gelen talepler ve genel sekreterlik talimatları doğrultusunda Müdürlüğümüz tarafından sektörel araştırmalar yürütülmektedir. Araştırmalar genel olarak sektörle ilgili Türkiye geneli kapsamında bilgilerin derlenmesinin yanı sıra kent ölçeğinde saha çalışması ile toparlanan bilgilerin analiz edilip sunulmasından oluşmaktadır.
“Mersin İli Potansiyel Yatırım Alanları Araştırması”
Mersin Ticaret ve Sanayi Odasının talebi üzerine Çukurova Kalkınma Ajansı ile Türkiye Kalkınma Bankası A.Ş. arasında imzalanan protokol çerçevesinde Türkiye Kalkınma Bankası tarafından “Mersin İli Potansiyel Yatırım Konuları Araştırması” çalışması hazırlanmıştır.
Çalışma kapsamında; Mersin ilinin sosyoekonomik yapısı incelenerek, ilin çok yönlü profilinin çıkarılması, böylece Mersin için uygun yatırım konularının belirlenmesi hedeflenmiş ve ilgililerin kullanımına sunulmuştur. Odamıza ait tüm yayınlar ve araştırmalar www.mtso.org.tr adresinde yayınlar sekmesi altından üyelerimizin ve ilgililerin kullanımına sunulmaktadır. Müdürlük tarafından gerçekleştirilen diğer faaliyetler; •Kentimizin tanıtımına yönelik Türkçe-İngilizce sunumların hazırlanmasının yanı sıra Odamızı ziyaret eden yabancı heyetlerle yapılan görüşmelerde kullanılmak üzere, Mersin ve ilgili ülkenin ticari faaliyetlerini içeren bilgi notları hazırlanması •Odamızı ziyaret eden çeşitli meslek odaları, kurum ve kuruluş yetkililerine, üniversite öğrencileri ve araştırmacılara talepleri doğrultusunda Müdürlüğümüz tarafından hazırlanan raporlar ve yayınlar sunularak bilgilendirmeler yapılması •Kalite Yönetim Sistemi gereği Odamız hizmetlerinin etkinliğinin ölçümlenip analiz edilmesi çalışmaları kapsamında Müşteri Memnuniyeti, Personel Memnuniyeti çalışmalarının yürütülmesi ve Odamızın 2013-2016 Stratejik Plan Uygulamalarını izleme ve değerlendirme çalışmaları yürütülüp raporlanması.
27
AÇILIŞLAR
ARABAĞA’NIN YENİ ŞUBESİ POZCU’DA AÇILDI 1926 yılında rahmetli Nuri Uçar tarafından kurulan Arabağa, önümüzdeki sene sektörde 90. yılını dolduracak. Halihazırda Nuri Dede’nin torunları tarafından devam ettirilen marka, Türk kahvesi deyince Mersin’de ilk akla gelen isim.
En son seyahat blogger’ı Kemal Kaya’yı ağırlayan bu mağazaya ilişkin Kaya, www.yoldaolmak.com web sitesinde şu ifadelere yer veriyor ;
Nuri Uçar 1924 yılında Mersin’e yerleşir. Mersin’de öğütülmüş kahve satışı 1926 yılında Soğuksu Caddesi’nde ilk Arabağa dükkanının açılması ile başlar.
‘‘Burada bizi Nuri Dede’nin en küçük torunu Mustafa Kemal Uçar ve davetkar kahve kokusu karşıladı.
Arabağa ismi kendisinin lakabına istinaden konulmuştur. Halihazırda 2 fabrika ve 6 dükkan ile hizmet veren Arabağa’nın bugün eski kent merkezi olarak bilinen Atatürk Caddesi’nde kente gelen yerli ve yabancı ziyaretçileri ağırlıyor. Mersin’in bu asırlık lezzeti ile tanıştıran bir de konsept mağazası var.
30
Arabağa kahvesini, Nuri Dede’nin kahveyi ilk üretmeye başladığı değirmen ve sizi tarihte yolculuğa çıkaran diğer fotoğraflar eşliğinde tatmak kesinlikle yaşanması gereken bir deneyim. Bu vesileyle Kemal Bey’in Facebook’taki Arabağa’da Kahve İçenler albümünde de yerimizi aldık.
90 yıllık deneyimle harmanlanan Türk kahvesi ve diğer ürünler ile sevdiklerinize hatırlı (1 fincanının bile 40 yıl hatırı var!) ve sıcak bir hediye götürmek isterseniz Arabağa’nın Atatürk Caddesi üzerindeki dükkanına uğramanızı tavsi ye ederim”. Bugün üçüncü kuşak olan Uçarlar, ticaret konusunda da dede ve babalarından öğrendikleri prensipleri devam ettiriyorlar. Arabağa’nın son mağazası, Nuri Dede’nin torunlarından Mustafa Burak Uçar tarafından Ekim ayında Pozcu’da açıldı. MTSO Eğitim ve Kalkınma Vakfı Başkanı İbrahim Kiper’in açılışını yapmış olduğu mağazaya çok sayıda davetli katıldı.
DEĞERLER
Hacıbaba Et Lokantası
NESİLDEN NESİLE...
1988 Yılında faaliyet göstermeye başlayan Hacıbaba Et Lokantası doğanın sunduğu en kaliteli et ürünleri ve etsiz sebze yemekleriyle geniş bir konseptte konuklarını ağırlıyor. “Hacıbaba” ismi dededen gelme olup bugünkü 3.kuşak tarafından devam ettirilmektedir.Çarşıda bulunan merkez şubesiyle, 600 m²’lik mekanıyla, 300 kişilik salonu ve geniş kadrosuyla müşterilerine özenle ve büyük bir titizlikle hizmet vermektedir. Sizlerin isteklerini dikkate alarak kalite,hizmet ve memnuniyet anlayışıyla 2015 yılında gerek mutfağıyla gerekse birbirinden güzel günleri özelleştiren salonlarıyla, teras keyfini yaşatacak ön ve arka bahçeleriyle, güler yüzlü personeliyle Pozcu şubemizin açılmasının onuruyla hizmetlerine devam etmektedirler. Fark yaratmak! Mersin’de sektörünün lider markası olmak, kaliteli hizmet için her türlü yeniliği ve teknolojiyi kullanmak fakat yöresel lezzetler söz konusu olduğunda özünden kopmamak, yemek kültürünün yozlaşmasına karşı durmak gibi ilke ve hedeflerle yola çıkan Hacıbaba Et Lokantası 1988 Yılından beri büyümesine hız kesmeden devam ettiriyor.
Her iki şubesinde de muhteşem lezzetleri ile sabah kahvaltısı, zenginleştirilmiş öğlen ve akşam menüsü ,zeytinyağlı büfesi ,kebap-lahmacun-pide çeşitleri ve çorba ve sakatat çeşitleriyle 7/24 saat şık, nezih ve ferah bir ortamda sizleri en iyi şekilde ağırlamanın mutluluğunu yaşıyor.. Yemek sonrası isteğe bağlı tatlı ve meyve sunumu ile yemeğinizi taclandırabilir çay ya da kahve ikramıyla yemeğinizi sonlandırabilirsiniz. Dışarı çıkamadığınız yoğun,olduğunuz dönemlerde, sizleri bu lezzetlerden mahrum etmemek adına aynı hizmet kalitesinde paket servisleride mevcuttur. Ayrıca çarşı şubesinde,çarşı trafiğini ve park sorununu düşünerek sizlere rahatlık ve kolaylık sağlamak adına otoparkıda bulunmaktadır. Ev yemeklerine özlem duyanların adresi olan Hacıbaba hem damağınıza hem bütçenize hitap ediyor. Ödemelerinizi Nakit,kredikartı,Ticket,Sodexo,Multinet ve Setcard,la da yapabilirsiniz.Müşteri memnuniyetini ön planda tutan Hacıbaba’ da iş yerinize personel sayısına göre yemek sipariş verebilirsiniz.
Düğün,nişan,toplantı vb. gibi özel günlerinizde yapacağınız her türlü yemekli etkinliklerde Hacıbaba’ yı tercih etmeniz özel günlerinizi daha da özelleştirecektir. Eşsiz tatlardan oluşan, geniş ürün çeşitleriyle, her damak tadına hitap eden restaurantta siz değerli vatandaşlarımızın 7/ 24 hizmetine devam etmekten mutluluk duymaktadır. Geçmişin ve geleceğin lezzet sırlarını ‘Nesilden Nesile Hacıbaba’ sloganıyla 24 saat müşteri memnuniyeti, güler yüzü, samimiyetiyle acıktığınız her an kendinizi evinizde hissedebileceğiniz nezih bir ortamda sizleri misafir etmenin onurunu ve gururunu yaşıyor. Sizin için özenle hazırlanan en sağlıklı yemeklerin bulunduğu Hacıbaba Avrupa hijyen standartlarına uygun olup 2006 yılında Mersin ilinde faaliyet gösteren restaurantlar arasında örnek restaurant seçilmiştir. Ayrıca Hacıbaba bir Mersin markası olmaktan çıkıp,Çukurova bölgesinin tamamında adından söz ettirebilmeyi hedeflemektedir.
31
MTSO KOMİTELER
MTSO 11 No’lu Meslek Komitesi Sektöre Yön Veriyor ‘‘ 11 No’ lu Tekstil Konfeksiyon ve Ayakkabı Komitesi ‘‘ Mersin Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO) 11 No’lu Tekstil Konfeksiyon ve Ayakkabı Komitesi yaptığı çalışmalarla sektöre yön veriyor. Bir taraftan katılım sağladığı fuar organizasyonlarıyla sektör temsilcilerine yeni ufuklar açan komite üyeleri, diğer taraftan eğitim çalışmaları düzenliyor ve istihdama katkı sağlıyor.
kalifiçözültaşıyor.
Emek yoğun sektörler arasında yer alan tekstil, konfeksiyon ve ayakkabı sektöründe kalifiye personelin yetişebilmesi adına İçel Sanayi Araştırma Teknoloji Geliştirme ve Eğitim Vakfı’na da destekler artarak sürüyor.
Sektörün sorunlarına çözüm üretme noktasında da önemli girişimlerde bulunan Komite Üyeleri, sağladıkları istihdam ve oluşturdukları ihracat geliriyle de kent ekonomisinin lokomotifi konumunda. Sektörün gelişimine katkı sağlayacak çalışmalara imza atan 11 No’lu Komitenin üzerinde durduğu en önemli konu markalaşma çalışmaları. Bu alanda üyelere yönelik eğitimler düzenleniyor.
Vakfa makine, ekipman, yedek parça ve hammadde destekleri sağlanıyor. Ayrıca Vakıf’ta verilen eğitimleri tamamlayan öğrencilere istihdam da sağlanıyor. Bu çalışma sayesinde Vakıf’ta eğitim alan binin üzerinde öğrenciye istihdam sağlandı.
Düzenlenen eğitimlerde sektörde markalaşma bilincini artırmayı amaçlayan üyeler markalaşma yolundaki firmaların eksilerini görüp vizyonlarını geliştirmesini sağlarken, henüz markalaşma yolunda adım atmayan firmaların ise işe hangi noktadan başlayacaklarını ve önümüzdeki süreçte neler yapması gerektiğini anlatıyor.
Sektör temsilcileri sağlanan istihdam ve ihracata yapılan katkı ile de kent ekonomisinin lokomotifi konumunda. 20 binin üzerinde kişiye istihdam sağlayan tekstil, konfeksiyon ve ayakkabı sektöründe Mersin’den yıllık 350 milyon dolarlık ihracat gerçekleştiriliyor. Sektör, bu sayede bir taraftan dış ticaret açığının kapatılması noktasına katkı sağlarken diğer taraftan oluşturulan istihdamla kentte sosyal barışın güçlenmesine destek veriyor.
Eğitimler sonrasında markalaşma yolunda müracaatlarda artış yaşandığı da söylenebilir. Önümüzdeki süreçte bu alandaki eğitimler devam edecek.
32
Sektörün gelişmesinde ye eleman sorununun mesi de büyük önem
Sektör, 20 binin üzerinde insanın geçim kapısı
MTSO 11 No’lu Komite Üyeleri bir taraftan eğitim çalışmalarına ağırlık verirken
diğer taraftan fuar katılımlarını organize ederek sektör temsilcilerinin yenilikleri yakından takip etmesine fırsat tanıyor. Son olarak düzenlenen ortak organizasyonla Gaziantep Fuarı’na katılan sektör temsilcileri sektörel fuarlara katılımı sürdürüyor. Öte yandan Mersin’de kurulan Kent Güzelleştirme Platformu’na da üye olan 11 No’lu Meslek Komitesi Üyeleri, kent merkezinde yaşanan aksaklıklara çözüm arayıp esnafın çalışmalarının kolaylaştırılması noktasında adımlar atıyor. Özellikle Atatürk Caddesi ve Çamlıbel’deki çalışmalara yoğunlaşan komite üyeleri bu caddelerin çiçeklendirilmesinden aydınlatma sorununa kadar birçok konu ile uğraşıyor. Önümüzdeki süreçte ise Kuşimato Sokağı’nda olduğu gibi yeni bir düzenlemeye gidilecek. Bu nedenle hem Büyükşehir Belediyesi hem de Mersin Üniversitesi Mimarlık Fakültesi ile ortak çalışmalar sürdürülüyor. Sektör sorunlarına çözüm arayışlarına da devam eden Komite Üyeleri, son dönemlerde mağazalarda yapılan rastgele müzik yayınları karşısında açılan telif davalarına yoğunlaştı. Konuyla ilgili gerekli girişimlerde bulunan Üyeler, bu uygulamanın kaldırılması ya da yeni bir düzenlemeye gidilerek her iki tarafın da mağduriyetinin giderilmesi taraftarı.
MTSO KOMİTELER
Sektörün öncüleri;
MTSO 12 NOLU (HALI, MOBİLYA, KİLİM VE MUTFAK EŞYASI) MESLEK KOMİTESİ Mersin Ticaret ve Sanayi Odası 12 No’lu Meslek Komitesi olarak vizyonumuz; yenilikçi uygulamalarla toplumumuz için değer ve fark yaratarak sadece bölgemizde değil, ulusal boyutta da güvenilen bir kurum olmaktır. Halı, Mobilya, Kilim ve Mutfak Eşyası Meslek Komitesi ve komite üyeleri olarak hedeflerimiz; ilimizin, bölgemizin, ülkemizin kalkınmasına ve üretimin sürdürülebilirliğine katkı sağlamak, üyelerimizin beklentilerini karşılayarak üyelerimize çözüm ortağı olmaktır.
Mersin Ticaret ve Sanayi Odası bünyesinde yer alan 12 No’lu Meslek Komitesi, dünyadaki gelişmelere ve yeniliklere açık, üyelerinin beklentilerine ve ihtiyaçlarına önem veren, faaliyetlerinde üye odaklı olmayı, hizmet standartlarını geliştirmeyi, hizmetlerini etkin ve verimli üretmeyi amaç edinen bir kurumdur. Bölgesel olarak Mersin, Türkiye’nin büyüyen önemli büyük şehirlerinden olduğu için ve iklimsel olarak inşaat sektörünün 12 ay boyunca devam etmesinden dolayi mobilya ihtiyacı açısından çok büyük bir pazar oluşturmaktadır. Mersin’de üretim yapanlar küçük kobiler düzeyinde olduğundan bu pazarın talebini karşılayamamaktadır. Alt yapı sorunu büyük ölçekli imalat alanları ve kalifiye elaman sıkıntıları ile de kendilerini geliştirememektedirler. Bu yüzden mobilya ihtiyacının büyük bir çoğunluğu dışarıdan tamamlanmaktadır. Mobilya satışı günümüz şartlarında büyük metrekarelere satış yapmayı gerektirmektedir. Buna bağlı olarak artan yüksek kira ve giderleri, ham madde ve işçiliklere gelen zamlardan dolayi karlılık gün geçtikçe erimektedir.
Sektörün, mevcut potansiyelini ve stratejik pozisyonun önemini kavrayarak yurtdışı tanıtım ve ihracat çalışmaları ile uluslararası mobilya pazarında yükselme olanağı bulunmaktadır. Ayrica Mersin’in sektörümüzde daha çok gelişmesi için yerli imalatın desteklenip, üretim koşulları ve alanların teşviklendirilmesi gerekmektedir. 12. Meslek Komitesi olarak, ülke ekonomisinin gelişmesine katkı sağlamak için; •Üyelerinin çağın gereği olan beklentilerini, nitelikli, etkin, verimli ve hızlı hizmet üreterek zamanında karşılamayı, •Üyelerine teknoloji, pazarlama, kalite ve talep ettikleri diğer konularda, eğitim organizasyonları ve yeni projeler üretebilmeleri yolunda bilgilendirmeyi ve desteklemeyi, •Çağdaş kalite anlayışındaki gelişmeler ışığında üyelerinin önerileri ile kalite yönetim sisteminin etkinliğini sürekli iyileştirmeyi ve geliştirmeyi esas alır.
Yenilikçi uygulamalarla toplumumuz için değer ve fark yaratarak sadece bölgemizde değil, ulusal boyutta da güvenilen bir kurum olmak vizyonumuzdur. Halı, Mobilya, Kilim ve Mutfak Eşyası Meslek Komitesi ve komite üyeleri olarak hedeflerimiz; ilimizin, bölgemizin, ülkemizin kalkınmasına ve üretimin sürdürülebilirliğine katkı sağlamak, üyelerimizin beklentilerini karşılayarak üyelerimize çözüm ortağı olmaktır. Mersin Ticaret ve Sanayi Odası’na kayıtlı 12 No’lu Meslek Komitemizin 128 faal ve 5 asil üyesi bulunmaktadır. Komite Başkanı: Sayın Tahattin Bediroğlu, Komite Başkan Yardımcısı: Sayın N. Yılmaz Akbaş, Komite üyesi: Sayın Mesut Yeter, Komite ve Meclis üyesi: Sayın İbrahim Kiper Sayın Mehmet Kiper
33
İŞ HUKUKU
Ahmet AKIN
HUKUKUN ÜSTÜNLÜĞÜ VE YARGI BAĞIMSIZLIĞI
Yeminli Mali Müşavir
Demokrasinin tüm kurum ve kuralları ile hayata geçirildiği bir Türkiye yaratabilmemiz için aşılması gereken çok zor ve uzun bir yolumuz olduğunu yadsıyamayız.Yoksulluk, yolsuzluk, işsizlik, terör, ekonomik kriz, dış ilişkiler, sosyal ve etnik sorunlarla mücadele etmeye çalışan Türkiye’de zaman kaybedilmeye devam ediliyor. Türkiye’nin sosyal ve toplumsal dokusu göz önüne alınmadan günübirlik hazırlanan şablonların uygulamaya konulmaya çalışılması sorunları daha da ağırlaştırıyor.
Hukukun üstünlüğünün ve yargı bağımsızlığının olmadığı yerlerde insan haklarını, demokrasiyi, düşünce ve ifade özgürlüğünü de bulamazsınız. Hukuk devleti ilkesi, mutlaka hukukun üstünlüğüne dayanmalıdır.
Bugüne kadar gelinen durumu objektif bir şekilde ortaya koyduğumuz zaman, gelir dağılımındaki adaletsizliğin düzeltilmediği, hukukun üstünlüğü ve yargı bağımsızlığı ilkelerinin kurumsallaşmadığı ülkelerde sorunların çözümünde başarı sağlanamadığı görülmektedir. Bölgesel ve kişisel gelir dağılımındaki adaletsizlik bir topluma yapılan en büyük haksızlıktır. Ulusal gelirin büyük bir bölümünün küçük bir azınlığın kontrolünde olması ve kullanılması, halkın çoğunluğu oluşturan kesiminde umutsuzluk yaratmakta olup, bu durum toplumsal barışın sağlanmasını engellemektedir.
Hukukun üstünlüğü, insanların temel hak ve özgürlüklerinin güvencesidir. Hukukun üstünlüğü, hukukun bağımsızlığını da gerektirir. Bu ikincisi olmazsa birincisinin hiçbir anlamı olmaz, sadece lafta kalır. İnsanların refah ve huzurunun temeli hukuktur. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne taraf olan Türkiye, bu mahkemenin kararlarında çoğunlukla haksız çıkmaktan ve ceza almaktan hızla kurtulmalıdır. Medeniyetin ilk koşulu olan adaleti, en etkin, en yaygın ve en hızlı bir şekilde tesis etmek gerekir. Çünkü, geciken adalet adaletsizliktir. Yüce Peygamberimiz Hz. Muhammed’in “Bir günlük adalet altmış yıllık ibadetten faziletlidir” sözü çok anlamlıdır.
Bununla bağlantılı olarak, toplumsal barışın sağlanmasında adalet sistemini oluşturan hukukun üstünlüğü ve yargı bağımsızlığının ilkeler ve kurallar bazında, çağdaş bir anlayışla yürütülmesi, olmazsa olmaz koşullardan en önemlisidir. Siyasallaşan yargı, sonunda kendi kendini bitirmeye mahkumdur.
34
Büyük önder Mustafa Kemal Atatürk’ün işaret ettiği çağdaş uygarlık düzeyine yükselebilmek, hukuk devleti ilkesinin evrensel standartlara uygun olarak gerçekleştirilmesi, geliştirilmesi ve korunması ile olanaklıdır.
Sürekli geçiştirilen yargı reformu Türk Milletine yapılan en büyük kötülüktür. Ekonomik yönden sıkıntı yaşayan, iş yükü altında ezilen ve kendisini sürekli siyasetin baskısı altında hisseden hakim ve savcıların tam bağımsızlığı demokrasimize katkı sağlayacaktır.
Mekan, kadro, kariyer, bağımsızlık ve özlük hakları yönünden güçlü bir adalet mekanizması en kısa sürede oluşturulmalıdır. Hukukun üstünlüğü ve yargı bağımsızlığının sağlanmasında, yargılamanın üç temel direği olan savcı, hakim ve avukatın birbirlerine üstünlüğü olmamalıdır. Savunmanın vazgeçilemez kutsal bir hak olduğu gerçeği hiçbir zaman gözardı edilmemelidir. Unutulmaması gerekir ki, ancak, demokratik hukuk devletleri olan ülkeler eşit kaynak dağılımı, doğru vergi ve eğitim sistemi oluşturabilirler. Demokratik hukuk devletinde şiddet ve terörle hiçbir sonuca ulaşılamayacağı açıktır. Türkiye’nin her köşesinde daha fazla demokrasi ve daha fazla özgürlük tüm yurttaşlarımızın vazgeçilemez insan haklarıdır. Konfüçyüs’ün güzel bir tespitiyle yazımızı sonuçlandıralım: Araştırma yapıldığı zaman ancak bilgi artırılabilir; bilgi artırıldığında ancak istek samimi olabilir; istek samimi olduğunda ancak akıl ıslah edilebilir; akıl ıslah edildiğinde ancak özel yaşam iyileştirilebilir; özel yaşam iyileştirildiğinde ancak aile yapısı düzeltilebilir. Aile yapısı düzeltildiğinde ancak devlet düzen içinde yönetilebilir. Devlet düzen içinde yönetildiğinde ancak dünyada barış tesis edilebilir.
SEKTÖR
Sigorta sektöründe 25. yılı ile HÜSEYİN DİNLER ‘‘ Dinler Sigorta adeta bir okuldur ‘‘ Merhaba Hüseyin bey. Bize biraz kendinizden bahseder misiniz? 1963 yılında Mardin Kızıltepe’ de dünyaya geldim. Yaklaşık 27 yıldır da sigortacılık sektöründeyim. Evliyim ve üç tane çocuğum var. 1992 yılından beri de Mersin’ de aktif olarak sigortacılık yapıyorum. Hatta geçen günlerde buradaki 25. yılımızı doldurduk ve bir ödül aldık. 25 yıl sigortacılık için büyük bir zaman dilimidir. Mersin’ de yaklaşık altı yıldır sigorta acentelerı dernek başkanlığı yaptım. Yaklaşık üç dönemdir Mersin Ticaret ve Sanayi Odası’ nda sigortacıların grup başkanıyım ve meclis üyesi olarak görev yapıyorum. MTSO’ daki arkadaşlarıma bu vasıtayla teşekkür etmek isterim. Beni üç dönemdir bu göreve layık görüyorlar. Aynı zamanda da TOBB’ da Türkiye Sigorta İcra Kurulu’ nda MTSO’yu temsilen sigortacılar meclisi olarak toplanıyoruz. TOBB’da da yerimiz vardır.
Türkiye’de ve Mersin’de sigortacılık nasıl algılanıyor ? Ülkemizde sigortacılık sektörü özellikle 2007 yılından bu yana Avrupa uyum yasalarına göre ciddi anlamda değişti. Bu iyileştirmeler sayesinde sigorta sektörü iyi yönde değişti ama tabiki yeterli değildir. Bir çok sigorta acentesi ekonomik bir sıkıntıda. Mesela ikili trafik kazaları sigorta sektörüne ciddi zararlar verdi. Diğer taraftan bugün trafik kazalarında bir çok mağdur olan yaralı veya ölümlü
36
biten kazalarda malesef piyasada endülüs türü haline getirilmş avukatlar vardır. Bu avukatların aldığı ciddi miktardaki tazminat madur veya madurum varislerine ulaşmıyor. Bu konuda çok ciddi problemler var orda. Hatta daha ileri boyutlara gittiğimiz zaman piyasada trafik poliçeleri ile ilgili vatandaşlarımız çok yakınıyorlar ama unutmamalıyız ki sigorta kurumları da ticari kaygı güder. O yüzden insanları sağlam şirketlerle çalışmaları için uyarıyoruz. Önümüzdeki dönemde beklentimiz, piyasada sigortacılığın daha iyi bir yere gelmesi. Karamsar da değiliz.
Terör olaylarından dolayı ciddi anlamda maduriyet vardır. Yanan ve yakılan arabalar vardır. Biz duyuyoruz ki bazıları sigortalı bazıları sigortasız. Sigortalı olanlarda bir maduriyet söz konusu değildir. Sigortalı olanlarında %5 lik bir oranla sorun olmuştur. Terör olayları birçok anlamda bizi etkiliyor. Hatta ihracat gurubu da etkilenenler arasında. Bu yüzden de terör teminatlarını durdurmuş vaziyetteyiz. İran veya Irak’a giden şirketler bu bölgelere değerli mal gönderemiyorlar. Bu da bizi etkileyen faktörler arasında. Terör teminati veremiyoruz onlara da. Özellikle romörk gurubu sigortasızdır. O konuda çok maduriyet vardır.
Bölgesel olarak düşündüğümüz zaman bizim bölgemiz Türkiye’ deki nakliyat sektörünün % 30-40’ ını karşılıyor ve ciddi bir potansiyele sahip.
Sigorta Sektöründe çalışanlara tavsiyeleriniz nelerdir?
Mersin’ de limanın olması nakliyat sektörünü beslediği gibi sigorta sektörünü de beslemektedir. Özellikle dışarıdan gemilerle gelen ürünleri ciddi anlamda sigortalıyoruz. Bu ciddi anlamda bir potansiyeldir. Fakat Mersin’ deki acenteler bu potansiyelden faydalanmıyorlar. İstanbul, Ankara, İzmir’ de buluna büyük acenteler bu bölgelere girerek faaliyet gösteriyorlar. Bu da tabi bizi olumsuz etkiliyor. Oysa Mersin’de kapasitesi yüksek çok önemli acenteler vardır. Ve bu pastanın Mersin’e dağıtılmasını istiyoruz. Çünkü bir problem olduğunda buradaki bir şirketin müdehale etme şansı daha çok.
Bir çok arkadaşımızın büyüme hırsı ile yanlış yaptığını görüyoruz. Oda olarak da bunu hep dile getiriyoruz. Son zamanlarda birçok arkadaşımız komisyonlarını çiziyorlar. Halbuki sigorta şirketleri de ticari kurumdur. Kendilerini madur ettikleri gibi bir çok arkadaşımız da madur oluyor. Sosyal olarak böyle bir büyümenin bir anlamı yok. Siz yaptığınız işin karşılığını aldığınız zaman işletmenin devamlılığını sağlayabilirsiniz. Bir işletme kar edebiliyorsa bir anlamı vardır. Özellikle bu konuda arkadaşlarımızın kendi komisyonlarından vazgeçmelerini tavsiye etmiyorum. Mersin piyasasi bizim sektörümüz için kapasitesi gayet yeterlidir. Hatta biz bu pastanın %20-25’ ini kullanıyoruz.
SEKTÖR Bu güne kadar ne kadar ödül aldınız?
Ödül töreninde
MERSİN’ in ismini gördüğümde sektörümle ve şehrimle
gurur duydum.
İnanın ben de hatırlamıyorum. Otuzdan fazla olduğunu düşünüyorum. Hemen yanımda bir ödül var. Benim ilk ödülüm olduğundan çok değer veririm. 1991 yılında işe başladıktan bir yıl sonra Adana Bölge olarak almıştım bu ödülü. Sahip olduğum şirketin Türkiye birinciliği, ikinciliği, üçüncülüğü var. Bölge birincilikleri ödüllerimi hiç saymadım. En son ise beni son derece mutlu eden Yunanistan’ da iki ödül birden almak oldu. Bu ödüller benim için çok anlamlı. Daha doğrusu Mersin için çok anlamlı. Bölge olarak doğu anadoludan, güney anadoluya kadar yaklaşık 400 acenteye hitap eden bir alandı. Ve burda iki ödül dağıtılıyor. Her iki ödülü de Mersin olarak biz aldık. Beni inanılmaz onure etti. Yunan acentaları dahil, Avrupalı yöneticilerin olduğu bir törenle ERGO’ nun ceo’su Theodoros Kokkalas’ dan bizzat aldım ödülümüzü. İlk bizim adımızın okunması, ekranda kendimizi görmek ve Mersin ismini duymak bizi olağanüstü mutlu etti ve sektörümle gurur duydum.
Özellikle müşterilerinize ne tavsiye edersiniz? Özellikle sigorta müşteri gurubuna şunları tavsiye etmek isterim. Tanımadığınız şirketlerle çalışmayın lütfen. En iyi sigortacı müşterisini tanıyan, müşterinin de onu tanıdığı sigortacıdır. Yani sorunları konuşabileceğiz bir şirket olması gerekiyor. Ayrıca müşterilerin çoğu poliçede neler var bilmiyor. Piyasada dolaşan bir grup var nerede ucuzluk varsa poliçeyi orda yaptırıyor. Bu çok yanlış birşey çünkü bir problem olduğunda sigorta acentesini yanınızda görmelisiniz. Biz müşteri gurubumuzdan bunları bekliyoruz.
Ama biliyoruz ki bir diğer bilinçli müşteri gurubu ise poliçede yazılanları defalarca okuyor, maddeleri bizimle tartışıyor. Benim en sevdiğim müşteriler bu bilinçli müşteri guruplarıdır.
Sigortacılık mesleğini yapanlara ne söylemek istersiniz? Meslektaşlarımızın birbirleriyle dirsek temasında olmalarını tavsiye ederim. Ayrıca ciddi anlamda teknik eleman eksikliği var Mersin’de. Bir çok meslektaşlarımız birbirinin teknik elemanlarını tabiri yerindeyse çalıyorlar. Ayrıca bir teknik eleman el altından başka bir acente ile anlaşıp komisyonla iş yapıyor. Kimse şunu unutmasın ki eğer bir teknik eleman başka acente için bunu yapıyorsa size de aynısını yapacaktır. Özellikle ortak şikayet teknik eleman sıkıntısı. Ama şöyle bir durum da var ki bu durum bi yerde de acentelerin kendi yarattığı bir sorundur. Bugün üniversiteyi bitiren, sigortacılık, bankacılık bölümlerinden mezun insanlar vardır. Önemli olan bu insanları düzgün bir şekilde yetiştirebilmek. Sigortasız ve az ücretle çalıştırılan bu gençler doğal olarak yetişemeden mesleklerinden uzaklaşıyor veya tam verim elde edilmeden başka iş arayışına giriyorlar. Personeli aldığınızda işi sahiplenmesi gerekiyor ki o insandan verim alınabilsin.
Son olarak ne söylemek istersiniz? El birliği, gönül birliği içerisinde yaşayalım. Bu şehri bu ülkeyi güzelleştirecek olan bizleriz. Hepberaber Mersin’ imize sahip çıkmalıyız. Martin Lurher King’ in bir sözü vardır. “Ya birlikte kardeş gibi yaşamayı öğreneceğiz ya da aptallar gibi hep beraber yok olacağız.”
37
ALZHEIMER
ALZHEIMER YAŞLI YAŞAM MERKEZİMİZ BİTMEK ÜZERE Mersin LIONS Kulüpleri Alzheimer Yaşlı Yaşam Merkezine Amerika’ dan 100.000 $ değerinde fon kazandırdı. MTSO Eğitim ve Kalkınma Vakfı Başkanı sayın İbrahim KİPER yaptığı konuşmada katkıda bulunanlara teşekkür etti. DEĞERLİ DOSTLAR, BU BİR BAŞARI HİKAYESİDİR ... Sayın Prof. Dr. Aynur Özge ve Yönetim Kurulu bu arsayı Yenişehir Belediyesinden tahsisle almışlar ve inşaata başlamışlardır. Kaba inşaat bittiğinde MTSO Eğitim ve Kalkınma Vakfı’ na geldiler ve durumu anlattılar. Proje güzeldi. Yönetenler düzenli, özverili ve dürüsttü. Yönetim olarak projeyi inceledik ve desteğe karar verdik. Türkiye Alzheimer Derneği Mersin Şubesi ile birlikte MTSO Eğitim ve Kalkınma Vakfı olarak Hilton Otelinde bir gece düzenleyerek topluma projeyi tanıttık. Daha sonra Vakfımızın çıkardığı MTSO Eğitim ve Kalkınma Vakfı Ekonomi ve Yaşam Dergimizde projeyi anlatarak ve nokta vuruşları ile MTSO üyelerini ziyaret ederek nakdi ve ayni bağışlar topladık. Bu konuda bize güvenen MTSO üyelerine sonsuz teşekkür ediyorum. İnşaatın % 70 – 80’lik kısmını destekleri ile finanse ettiler. Desteklerin proje bitinceye kadar süreceğine inanıyorum.
38
Bunun yanında başta MESİAD olmak üzere sivil toplum kuruluşlarımız ve Lions Kulüpleri ferdi bağışlarla ve çalışmalarla destek oldular. Ayrıca yine lionslardan bir arkadaşımız Sayın Ayten Aslankan Çıtırık yanılmıyorsam Adana Hilton Otelindeki bir konvansiyon toplantısında şu anda toplantıya konu olan dönem hedefleri gündüz bakım kreşi desteğini duymuş, bizim projemizle denk düştüğünü farkederek hemen o anda beni aradı. Bu projenin Mersin’e kazandırılması noktasında her türlü desteği verdi. Kendisine teşekkür ediyorum. Sonrasında Alzheimer Derneği ve Lionslarla birlikte çalışmaya başladık. Rahmetli, değerli insan Sayın Zehra Gürol geçen dönem Genel Yönetmeni ile tanıştık. Mersin’e geldi, ona projeyi anlattık. Onun da çok hoşuna gitti ve destekledi. Mekanı cennet olsun. Geçmiş dönem Pirireis Lions Kulübü Başkanı Emel Önek, geçmiş dönem Mezitli Lions Kulübü Başkanı Şule Ayna projeye inandılar ve desteklediler. Onlara teşekkür ediyorum.
Şu andaki Pirireis Lions Kulübü Başkanı Enis Sayan, Mezitli Lions Kulübü Başkanı Hülya Topal’a da ayrıca teşekkür ediyorum. Ve bugünü onurlandıran 118 U Lions Kulüpleri Dönem Genel Yönetmeni Mehmet Selahattin Atan’a da hem hoşgeldiniz diyor hem de desteklerinden dolayı teşekkür ediyorum. Buradan bütün bağışçılarımıza ve üyelerimize ayrı ayrı teşekkür ediyorum. Projemize inandılar ve destek verdiler. MIP Mersin Limanını işleten şirketimizin projemize desteğini bekliyorum. Böylesine sosyal bir projede bulunmasını arzu ediyorum. Kendilerine iki kere gitmemize rağmen cevap alamadık. Destek vermek isteyen diğer üyelerimizi de bizlere ulaşmaya davet ediyoruz. Mersin Pirireis ve Mezitli Lions Kulüpleri Başkan ve Yöneticilerine, Dönem Genel Yönetmeni Sayın Mehmet Selahattin Atan ve değerli arkadaşlarına ve bu projenin herşeyi Sayın Prof. Dr. Aynur Özge’ye tekrar teşekkür ederken kendisinin hiç merak etmemesini, bu inşaatın bitirileceğini taahhüt ederim. Bütün okuyucularımızı ve bu projemize katkıda bulunanları sevgi ve saygı ile selamlıyorum.
HABERLER
TERÖRE ‘HAYIR’, KARDEŞLİĞE ‘EVET’ YÜRÜYÜŞÜ Başkent Ankara tarihi bir güne tanıklık etti. Yüzlerce sivil toplum kuruluşunun öncülüğünde Teröre Karşı Birlik Yürüyüşü gerçekleştirildi. “Teröre Hayır, Kardeşliğe Evet” yürüyüşü için Sıhhiye Meydan’ında toplananlar, Ulus’taki Birinci Meclis’e doğru yürüdü. Yürüyüş bitiminde bir konuşma yapan TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu, “Bu millet terörün karşısında. Bu millet kardeşliğine sahip çıkıyor. Birlik, beraberlik içinde geleceğe kararlılıkla yürümek istiyor. Bu vatan, bu ülke, bu bayrak hepimizin. Hep birlikte Türkiye’yiz” dedi. Yürüyüşte Doğan Grubu yöneticileri de yer aldı. Araç trafiğine kapatılan Sıhhiye Meydanı ile yayalara kapatılan Abdi İpekçi Parkı ve çevresinden oluşan toplanma alanı, uzman ekiplerce yapılan bomba aramasının ardından saat 15.00’te vatandaşlara açıldı. TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu ve beraberindeki işçi ve işveren örgütü yöneticileri hep birlikte ilk meclisin Ulus Meydanı’na bakan balkonuna çıktı. Hisarcıklıoğlu, burada yürüyüşü tertip eden 14 işçi ve işveren örgütü adına bildiri okudu. Yürüyüşe katılan herkesin ülkenin, mil
letin, devletin birliğine ve bütünlüğüne sahip çıktığını ifade eden Hisarcıklıoğlu, şunları kaydetti: “Hep birlikte teröre karşı milli bir duruş sergilendi, milletimizin kardeşliğini gösterdiler. Bugün burada olan bizler, farklı dünya görüşlerine, farklı düşüncelere sahibiz. Ama ortak noktalarımız var. Hepimiz bu memleketin evlatlarıyız, hepimiz bu ülkenin sevdalısıyız. Vatanımız, birliğimiz, dirliğimiz, huzurumuz, bugünümüz, yarınımız hedefteyken sessiz kalamayız. Bizi bize, komşuyu komşuya, kardeşi kardeşe düşman etmeye çalışanlara karşı sessiz kalamayız. Bir tarafta terör belasını hep birlikte yaşarken, toplumda her geçen gün kutuplaşma artarken, akıl ve vicdan tutulması karşısında sessiz kalamayız. İşte bu yüzden her görüş ve düşünceden, toplumun tüm kesimlerinden mahşeri bir kalabalık bugün burada. Milletimizin kardeşliğini korumak için buraya geldik. Ülkemiz üzerinde oynanan kirli oyunu boşa çıkarmak için buraya geldik. Bizi ayırmaya çalışan fitne ateşini söndürmek için buraya geldik. Huzura kastedenlere karşı tek yürek olduğumuzu göstermek için buraya geldik. Toplumsal barışa güç vermek ve kırılan umutları yeniden yeşertmek için buraya geldik. Farklılıklarımıza değil, ortaklıklarımıza, umut dolu geleceğimize odaklandık.”
Terörü lanetlediklerini kardeşliğe sahip çıktıklarını hep birlikte “Teröre Hayır, Kardeşliğe Evet” dediklerini anlatan Hisarcıklıoğlu, konuşmasına söyle devam etti: “Şimdi Türkiye Cumhuriyeti devletinin temellerinin atıldığı meclisteyiz. Yürüyüşün burada sonuçlanması son derece önemli bir mesajı içermekte. Bu milletin birlikte yaşama iradesinin ilk timsali olan kurucu meclisteyiz. Aziz milletimiz, gün, demokrasimize, birliğimize ve birbirimize sahip çıkma günüdür. Hep birlikte bugün sağduyumuzu ortaya koyduk. Hep birlikte bugün vicdanımızın sesine kulak verdik. Bu ülkenin vatandaşı olmanın bilinciyle bir araya geldik. Bundan sonra da bu kararlı birlikteliğimizi sürdüreceğiz. Kalbini öfkeyle dolduranların değil, yüreği kardeşlik ve barışla çarpan insanların sesi olacağız. Teröre tepki göstermek adına vatandaşlarımızı rencide edecek, kardeşliğimize zarar verecek her tür eylem ve söylemlerden kaçınmalıyız. Bu millet terörün karşısında. Bu millet kardeşliğine sahip çıkıyor. Birlik, beraberlik içinde geleceğe kararlılıkla yürümek istiyor. Hepimiz bu memleketin evlatlarıyız, birbirimizin kardeşiyiz. Bu vatan, bu ülke, bu bayrak hepimizin. Hep birlikte Türkiye’yiz.” TOBB Başkanı Hisarcıklıoğlu’nun okuduğu bildirinin ardından etkinlik son buldu. Yürüyüş dolayısıyla trafiğe kapatılan yollar kademeli olarak açıldı.
39
İNŞAAT
Bu sayede sadece binalara değil aynı zamanda çevreci yaklaşımları hayata geçirmeyi hedefleyen yeşil yerleşkeler ve şehirler için de hizmetlerin desteklenmesi gereklidir.
Sadık Çağatay GÜNEŞ İnşaat Mühendisi MTSO Eğitim ve Kalkınma Vakfı Yönetim Kurulu Üyesi
Yeşil ve Çevreci Binalar Küresel ısınma, susuzluk, çevre kirliliği ve doğal kaynakların hızla tüketilmesi yapı sektöründe çevre dostu binaların yapılmasını gündeme getirmiştir. Çevre dostu bina yapımına ilgi giderek artarken yeşil bina dediğimiz yapılar ortaya çıkmıştır. Belli standartlar getirilerek belgelenmekte olan yeşil binalar yapı sektöründe daha değerli, doğaya saygılı, ekolojik, konforlu ve enerji tüketimini azaltan binalar olarak yeni bir yönelim ve sektör ortaya çıkarmıştır. Bu gerçek, önümüzdeki yıllarda özellikle de kısıtlı kaynaklarla idare edilen ülkemizde, başta enerji ve su olmak üzere binalarda ve şehirlerde kaynak kullanımının azaltılması için alınacak önlemlerin daha da önemli hale geleceğine işaret etmektedir. Dünyanın her yerinde, sürdürülebilir yapı ve yerleşkeler ile enerji etkin bina tasarımı kapsamına girebilecek konularda eğitimli insan gücüne gereksinmemiz vardır. Ana amaç dünyaca kabul görmüş yeşil bina sertifikaları LEED ve benzeri bina sertifikaları alan bina sayısının hızla artırılmasının teşvik edilmesidir. Ülkemizdeki İlgili kamu kurumları, sürdürülebilir yapı tasarımı ve inşaat danışmanlığı, bina enerji modellemesi, bina enerji etütleri, test ve devreye alma hizmetleri, gün ışığı modellemesi, yeşil ürün ve malzeme seçimi, Atık yönetimi, alanlarında destek sağlayıcı kolaylıklar sunmalıdır.
40
Bugün sürdürülebilir, ekolojik, yeşil, çevre dostu vb. pek çok isim altında karşımıza çıkan doğayla uyumlu yapılar, yapının arazi seçiminden başlayarak yaşam döngüsü çerçevesinde değerlendirildiği, bütüncül bir anlayışla ve sosyal & çevresel sorumluluk anlayışıyla tasarlandığı, iklim verilerine ve o yere özgü koşullara uygun, ihtiyacı kadar tüketen, yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelmiş, doğal ve atık üretmeyen malzemelerin kullanıldığı katılımı teşvik eden, ekosistemlere duyarlı yapılar olarak tarif edilebilir. Binalar, dünyadaki enerjinin yaklaşık üçte birini kullanmaktadır. Bu rakamların büyüklüğü, binaların ve yerleşimlerin çevreye olan etkilerinin azaltılması için ayni zamanda büyük bir potansiyelin olduğu anlamına gelir. Amerika’da yapılan bir çalışma, “yeşil” veya “çevreci” olarak tabir edilen binaların enerji tüketiminde %24-50, CO2 salınımında %33-39, su tüketiminde %40 ve atıklarda %70’e varan bir düşüş sağlanacağını ortaya koymaktadır. Buradan hareketle mimarlar, mühendisler, şehir plancıları ve en önemlisi yönetmelikleri belirleyen devlet yetkililerine büyük sorumluluklar düştüğünü görürüz. YEŞİL BİNANIN FAYDALARI Tasarım aşamasında yeşil bina standartları ile projelendirme, basit ve yenilikçi çözüm ile yapım maliyetlerinin optimize edilmesi sonucunda, doğal çevre ile uyumlu bir yapılanma, etkili yalıtım sistemleri ile enerji tasarrufunun sağlanması, ses ve ısı yalıtımının oluşturulması, doğal ışık ile aydınlatmayı binanın içinde olabildiğince kullanabilecek bir mimari, güneş enerjisinin kullanılması ve güneş enerjisinden yararlanma, az su tüketen bitki ve ağaçlar ile peyzaj yapılması, atık malzemelerden dönüştürülerek üretilen yapı malzemelerinin kullanılması, harekete duyarlı sensörler ile havalandırma ve ışıklandırma, binanın kendi elektriğini üreten sistemlerin kurulması, yer altı ısı kaynağının kullanılması, kentsel yaşam alanlarına
değer katması, yapım aşamasında doğal çevre tahribatının en aza indirilmesi, hafriyat ile ortaya çıkan atık malzemenin değerlendirmeye alınması, yeşil çatı uygulaması ile yağmur sularının arındırılması, yağmur sularının kullanımı ile kanalizasyon sisteminin yükünü azaltma, yeşil katmanların güneş ışınlarını yansıtmaması ile sera etkisini oluşturan yansımaları azaltması, enerji tasarrufu sağlaması, yeşil katmanları ile oksijen üretmesi, izolasyon sistemleri ile ısıtma soğutma maliyetlerinin ve karbondioksit salınımının azaltılması gibi saymakla bitiremeyeceğimiz kadar çok faydası bulunmaktadır. YEŞİL BİNADA MALİYET Bir binanın “Yeşil Bina” ünvanını alması için tasarımı, yapım sistemi ve yapı malzemelerinde seçici davranılması maliyetlerin artacağını düşündürmektedir. Fakat binanın prestij ve değerinin artması, enerji tüketimindeki tasarruf göz önüne alındığında artan maliyet kazandırdıkları karşısında önemini yitirir. Özellikle mimari tasarım sürecinde doğru karar ve ilkeler ile bina değeri yükseltilebileceği gibi maliyetler de optimumda tutulabilir. Yeşil binaların giderek önem kazanması ve yaygınlaşması ile tercih edilme önceliği de artacaktır. İlk yapım maliyetlerinin % 5 - 10 arasında artırdığı tahmin edilen yeşil binaların enerji tasarrufunda %50 -70’e varan tasarruf sağladığı gözlenmektedir. Uzun dönemde yeşil binalar, işletme maliyetlerinin düşük olması ile önemli kazanımlar sunmaktadır. YEŞİL BİNA YÖNETMELİĞİ Ülkemizde de 08.12.2014 tarihinde Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından Yeşil Bina Yönetmeliği yayımlanmıştır. Bu Yönetmeliğin amacı; binanın doğal kaynakları ve enerjiyi verimli kullanarak çevresel etkilerini azaltmak için sürdürülebilir yeşil binalar ile sürdürülebilir yerleşmelerin değerlendirme ve belgelendirme sistemlerinin oluşturulması, belgelendirme süreçlerinde rol alacakların görev, nitelik ve sorumluluklarının belirlenmesine ilişkin usul ve esasları düzenlemektir. Yeşil ve çevre dostu yapıların ve yerleşkelerin arttığı bir dünyada, sağlıklı ve kaliteli bir yaşamda buluşmak üzere.
TEKNOLOJİ
3D
YAZICILAR Geleceğin değiştiğini görmeye hazır mısınız? Kimilerine göre bu yüzyılın en önemli icadı olan 3D yazıcılar sağlıktan teknolojiye, günlük hayattan geleceğimize kadar bizi adeta büyüleyen bir teknoloji. Şimdilik ulaşılması biraz güç olsa da ilerde hayatımızın vazgeçilmez bir parçası olacağı ve evlerimize gireceği kesin.
3D Yazıcılar LazerTeknolojiyle Başladı
3D Yazıcılar ilk günlerinde (1980’lerin başında) geliştirildiğinde, günümüzde yaygın olarak kullanılan FDM(Fused Decompostion Modeling) teknolojisinden ziyade baskı için lazer teknolojisini kullanıyordu. O günlerden bu güne 3D teknolojisinin temellerini oluşturacağını kimse tahmin edemezdi. 3D Yazıcıdan hemen hemen her şeyi üretebilirsiniz (Çikolata bile)
3D Yazıcıların baskı için yaygın olarak kullandığı malzemeler plastik, seramik ve metal olarak öne çıkmaktadır. Fakat son zamanlarda doku, peynir, hatta çikolata basan 3D Yazıcı haberlerini bile duyar olduk. Aslında kullandıkları teknolojiler birbirine benzer olan bu makinalarda sadece farklı olan şey kullandıkları hammadde. Çabuk ilerleyen 3D teknolojisi için hammadde çeşitinin artabileceğini öngörebiliriz.
42
3D Yazıcı ile Üretim Riski Daha Azdır
Geleneksel üretim methodlarındaki gibi herhangi bir obje ve makina için kalıp dökmektense, 3D Yazıcı sayesinde sahip olduğunuz herhangi bir 3D Modeli somutlaştırabilirsiniz. Böylece bir prototip geliştirip onu müşteri deneyimine sunarken gereken finansal kaynağını 3D Yazıcı ile minimuma indirebileceğiniz gibi ürünün başarısız olması durumunda kaybınızı da azaltmış olmaktasınız. Buda 3D Yazıcıların geleneksel üretim methodlarına göre daha az finansal risk içermesi anlamına gelmektedir. 3D Yazıcı ile Lokal İş Modelleri Daha Güçlü Olacak 3D Yazıcıların fiyatlarının düşmesiyle önümüzdeki 10 yılda 3D Yazıcılara ulaşmak çok daha kolay olacaktır. Belki de hemen hemen her evde görmek mümkün olacaktır. Durum böyle olunca lokal bazlı üretim yapan iş modelleri ise daha güçlü olacaktır.
TEKNOLOJİ
?
Belki de 3D yazıcı teknolojisinin en iyi yanı bizi hayallerimizi ve daha önce olmasına imkan dahi vermediğimiz olaylar yaşatmasıdır. Tatiana Guerra, 17 yaşında görme yeteneğini kaybetmiş. Şu an ise 30 yaşında ve 20 haftalık hamile. Doğmamış çocuğunun görünüşünü çok merak eden Guerra’nın yapabileceği hiçbir şey yok. Fakat doktoru, Guerra’ya hoş bir sürpriz hazırlamış. 3D yazıcı teknolojisini kullanarak bebeğin üç boyutlu kalıbını çıkarmış. Böylece bebeğinin ultrason görüntülerini göremeyen Tatiyana dokunarak bebeğini hissedebilmiş.
Bir evi veya binayı 24 saatten az bir zamanda tamamlamayı bundan çok değil, bir beş yıl önce bile tahmin edemezdik sanırım. Bugün 3D yazıcı teknolojisi o kadar ilerledi ki, inşaat sektörüne çok hızlı bir giriş yaptı. Atık malzemelerin az olması ve zamandan tasarrufun çok yüksek olması bunda çok büyük bir etken tabii. Dünya’ nın heryerinden 3D yazıcı ile yapılmış bina haberleri geledursun, biz de bu teknolojinin örneklerini ülkemizde görmek için bir hayli sabırsızlanıyoruz.
Bu teknolojiyi çok seven sektörlerden biri de hiç şüphesiz gıda sektörü. Tat kadar görünüşün de önemli olduğunu bilenler için yiyeceğinizi adeta bir sanat eserine dönüştüren bu teknolojiyi çok sevdik. Özellikle kahvenin üzerine özel bir yazılımla yapılan desenler görenleri hayran bırakıyor. İstediğiniz fotoğrafınız veya beğendiğiniz bir şekil birkaç saniye içerisinde kahvenizde.
43
PROJELER
Fikir Otobüsü tarım, turizm, lojistik alanlarında bir fikre sahip olan girişimcileri duraktan almaya hazır. www.fikirotobusu.com ‘dan başvuruda bulunarak, süreç sonunda melek yatırımcılarla buluşma şansı yakalıyor... Siz de bu otobüste yer almak ister misiniz?
TOBB Mersin Genç Girişimciler Kurulu hazırladığı Fikir Otobüsü Projesi ile Mersin’de yenilikçi iş fikirleri olan gençlerin projelerini hayata geçirmelerine zemin hazırlıyor. Fikir Otobüsü Projesi kapsamında, kentte öncelikli sektörler olarak belirlenen tarım, turizm ve lojistiğe yönelik yenilikçi iş fikirleri olan girişimci adayları ortaya çıkarılarak fikrin oluşmasından şirket kurulumuna kadar geçen sürede ihtiyaç duyulan her alanda destek verilecek. Mersin Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO), Mersin Üniversitesi, TOBB Mersin Genç Girişimciler Kurulu ve Mersin Teknoloji Transfer Ofisi işbirliğinde hazırlanan projede Sabancı Üniversitesi partner, Mersin Uluslararası Liman İşletmeciliği A.Ş. de sponsor olarak yer alıyor. Fikir Otobüsü Ön Kuluçka Merkezi Açılış Töreni ile projenin ilk adımı atıldı. Ardından Yenişehir Atatürk Kültür Merkezi’nde düzenlenen konferansla girişimci adayları proje partnerleriyle buluşma imkanı yakaladı.
44
Toplantının interaktif platformda gerçekleşmesi de gençler tarafından ilgiyle karşılandı. fikirotobüsü hashtag’i ile sosyal medyada paylaşılan mesajlar sahnede kurulan platformla katılımcılar tarafından takip edildi. Katılımcılar ayrıca salon dışında kurulan fikir otobüsü maketi içerisinde fotoğraf çektirme imkanı da buldu.
Kiper: “Hedef, Mersin’i girişimci merkezine dönüştürmek” TOBB Mersin Genç Girişimciler Kurulu İcra Kurulu Başkanı Osman Kiper ise projenin detayları hakkında bilgi vererek temel amaçlarının hazırlanacak 9 projenin 9’unun da melek yatırımcı almasını ya da kendi işini kurabilmesini sağlamak olduğunu anlattı. Mersin ve bölgesinin girişimciler için önemli bir nokta haline gelmesini istediklerini, bu projenin daha sonra diğer illere de yayılmasını istediklerini belirten Kiper, 10 yıl içinde bu hedefe ulaşmak istediklerini sözlerine ekledi.
PROJELER
Kendinize göre değil, hizmet alacak misafire göre iş kurun.
Sabancı’dan gençlere tavsiyeler Fikirleriniz Doğru Yolda Konulu konferansta deneyimlerini paylaşan Ali Sabancı gençlere bir takım tavsiyelerde bulundu. İlk olarak ‘kendinize göre değil, hizmet alacak misafire göre iş kurun’ tavsiyesinde bulunan Sabancı, bunun için iyi araştırmalar yapılması gerektiğini dile getirdi. Temiz ticarete önem verilmesi, kar etmekten önce itibarın ön planda tutulması gibi önemli konulara da değinen Sabancı başarıya ulaşmak için özellikle çalışan ile yönetici arasındaki iletişim kanallarının doğru yönde açılmasının önemine dikkat çekti. İnsanın başarı için en önemli kaldıraç olduğunu vurgulayan Sabancı şöyle konuştu “Bir işyerinde network oluşturulabilmesi çok önemli. Eskiden patron ile çalışan arasında aşılması zor dağlar vardı. Ancak başarıya ulaşabilmek için tüm ekibin aynı istikamete götürülmesi gerekli ki bu da çok zor.
Gençlerin mutlaka kendilerine benzemeyen insanlarla bir araya gelmesi, farklı bakış açılarıyla karşılaşması gerektiğini, her gün ya da her hafta kendilerine vakit ayırıp ilgi alanları dışındaki konularda da okuma yapmaları tavsiyesinde bulunan Sabancı, “Eğer gün gelip de kendi işinizi kuramasanız da çalıştığınız işlerde bu söylediklerime dikkat edin” çağrısında bulundu. Bunu başarabilmek için öncelikle çalışan ve yönetici arasındaki makasın daraltılması gerekiyor. Hedeflerinizi, fikirlerinizi ve cebinizi, yani maddi başarılarınızı çalışanlarınızla paylaşın. Biz aile şirketimizde bunu uyguluyoruz. Eğer yetki paylaşımına giderseniz bir patron olarak tatile de çıkabilirsiniz. Aksi halde şansınız kalmıyor. Eğer hedeflerinizi paylaşırsanız çalışanlarınız sorumluluk almaktan hiçbir zaman kaçamayacaktır.”:
Proje Özeti: “Fikir Otobüsü “ Ön Kuluçka Merkezi olarak planlanan ve Mersin ilinde öncelikli olarak belirlenen üç temel sektöre
yönelik planlanan bir çalışmadır. Tarım ,turizm ve lojistik sektörlerinde yenilikçi iş fikirleri olan girişimci adaylarını ortaya çıkararak şirket kurulumuna kadar geçen süreçte ihtiyaç duyulan her alanda desteklemeyi hedeflemektedir.
Projenin Ana Amacı:
Fikir Otobüsü ön kuluçka merkezinin ana amacı; erken aşama iş fikirlerini destekleyerek, girişimcilerin önlerindeki zorlu yolda daha hazır ve hızlı ilerlemelerini sağlamak ve projelendirilen bu fikirlerin melek yatırımcılar ile buluşmasına aracı olmaktır.
?
Tarım, Turizm veya Lojistik alanında bir projen varsa www.fikirotobusu.com ‘a ayrıntılı şekilde başvur.
Projen seçilen 9 proje arasına girsin. Eğitimlere katıl ve projeni geliştirmek için uzmanlarla çalışma fırsatı yakala.
Süreç Sonunda Melek Yatırımcılarla buluş. Projen hayata geçsin.
45
EĞİTİM
Kadri Şaman MTSO Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi “LABMOVE” Projesinin Hareketlilik Faaliyetlerini Proje ortakları İtalya ve Portekiz’de Gerçekleştirdi.
Kadri Şaman MTSO Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi son yıllarda projelerde yaptığı atılımla dikkat çekiyor. Daha önce AB, Kalkınma Ajansı,TÜBİTAK projeleri gibi birçok alanda adını duyuran kurum son olarak Proje Yürütme Kurulu tarafından Ömer YİĞİT koordinatörlüğünde hazırlanan 2014-TR01-K102-005691 nolu “Learn The Basics Of The Mobile App To Visualize Education” projesinin ilk hareketlilik faaliyeti 25.04.2015 – 01.05.2015 tarihleri arasında İtalya’nın Milano kentinde “Europe For All” ev sahipliğinde gerçekleştirdi. İkinci Hareketlilik faaliyeti ise Portekiz’in Vidigueira kentinde “AENIE” ev sahipliğinde gerçekletirildi. Toplamda 18 katılımcı ile hayata geçirilen projede Mobile uygulamaların geliştirilerek eğitim öğretim ortamlarının zenginleştirilmesi adına çalışmalar yürütülmektedir Daha önceden planlanan faaliyet planı çerçevesinde yapılması gereken iş başı gözlem ve kültürel aktiviteler sorunsuz bir şekilde tamamlandı. Milano’da bulunan 4 mesleki ve teknik eğitim veren okulda işbaşı gözlem ziyaretinde bulunuldu. Katılımcılar eğitim öğretim noktasında kurumumuzda yapılan çalışmaların genel anlamda birçok kurumdan daha iyi olduğu noktasında fikir birliğine vardılar. Özellikle ders müfredatlarının yeniden düzenlenerek konu yoğunluğunun sadeleştirilmesi gerektiğini vurguladılar. Torino’da Fablab firmasında IOT
46
teknolojileri ile andorid yazılımların birlikte nasıl kullanılması ile ilgili işbaşı gözlem yapıldı. Bunun yanında bir dizi kültürel etkinlikte düzenlenerek katılımcılarımızın kültürel farkındalıklarının artması sağlanmıştır. Leonardo Da Vinci bilim ve teknoloji müzesi ziyareti, Como Gölü gezisi yapılmıştır.
Katılımcılar: 6 Bilişim Teknolojileri öğretmeni, Ömer Yiğit, Tamer Güney Matban, Volkan Aktaş, Hale Katmer, Gülsen Metin, Şerif Mehmet Özoğul, Gökhan Türkcan(Psikolojik Danışma ve Rehberlik Öğretmeni), Yalçın Duyaroğlu(Müdür Yardımcısı), Hasan Baba(İngilizce Öğretmeni)
Projenin ikinci hareketlilik faaliyeti Portekiz’in Vidigueira kentinde gerçekleştirildi. Proje katılımcılarımız 2012 yılı Avrupa en iyi Web Desinger ödülü sahibi Tiago Concecaio ve Beja üniversitesinde yapılan çalışmalarda katılımcılarımız önemli kazanımlar elde etmişlerdir. Yenilenen teknolojiye ayak uydurmaya çalışan katılımcılarımız Android programlama hakkında çalışmalar yapmış ve öğrencilerin sürece dahil edilmesi ile ilgili yeni yöntemler elde etmişlerdir. Bunun yanında son dönemlerin gelişen teknolojisinde önemli bir yeri olan IOT (İnternet of Things) yapısının mobil yazılımlarla kontrolüne ilişkin deneyimler kazanmışlardır. Projemiz şuanda yaygınlaştırma faaliyetleri ile sürdürülmektedir. Proje çıktıları, kurumumuz öğretmenleri, öğrencileri, İlimizde görev yapan Bilişim Teknolojileri Öğretmenleri ile paylaşılarak eğitim öğretim ortamlarının güncel kalmasını ve yenilenen teknolojiye ayak uydurabilmesini sağlamak amacıyla proje faaliyetlerine devam edilmektedir.
Okulumuzda TUBİTAK 4006 Bilim Fuarı Düzenlendi Okulumuzda 11-13 Mayıs tarihleri arasında düzenlenen TUBİTAK 4006 Bilim Fuarı etkinlikleri okul bahçesinde yapıldı. Okulumuz öğrencileri tarafından hazırlanan projeler TÜBİTAK Bilim Fuarında, MTSO Yetkilileri, Okul Müdürleri, çevre okulların öğrencileri ve okulumuz öğrencilerine sergilendi. 8 dalda toplamda 34 projenin sergilendiği fuar alanı büyük ilgi gördü. 3 gün süren etkinlikte proje sergisinin yanı sıra bir çok etkinlikle öğrencilerimizin keyifli anlar yaşamaları sağlandı. Bilim ve Teknoloji içerikli bilgi yarışmaları, Bilim ve teknoloji içerikli film gösterimleri, English Fest 2015, Robot Yarışları, Masa Tenisi Turnuvası, Satranç Turnuvası, Küçük Yarışmalar ve Müzik eşliğinde eğlenceler tertip edilerek Fuar alanı tam bir şenlik alanına dönüştürüldü.
TARİH
ÇAN’DAN HİLAL’E UZANAN ANITSAL YOL
“URAY CADDESİ”
Adana Salnamesinde “İki taş iskele,iki ahşap iskele olmak üzere dört iskele “ kayıtlı balıkçı köyü’’ nün adı “Mersin’dir. Mersin Fener’ i koca Akdeniz coğrafyası iş dünyasına adeta göz kırpmaktadır. (1880) Anadolunun güneyinde, Akdeniz kıyısında bir “bucak” doğmaktadır. Nam-ı diğer Mersin Mutasarrıflığı... Mersin’ e göçlerle yerleşenler “Kent” leşmenin birçok öğesini süratle yerine getirmektedirler. 1886 Adana Mersin demiryolunun açılması, Mersin’in bölgesel, ulusal ve uluslararası ticaret dünyasına açılmasının da miladıdır.. (Nice 130.yıllara ) Nitekim Aynı yıl Mersin Ticaret Odası resmen legal olarak açılmaktadır. Bu oda Çukurova’da bir ilktir. (2) 1896 yılında oniki ülkenin Mersin’ de temsilcilikleri, konsolosluğu faal durumdadır. Müslüman, Hıristiyan, Yahudi, Türk, Arap, Kürt, Süryani ve Ermeni, Beyrutlu, Niğdeli, Lazkiyeli, Girit kökenli, Çerkez’i, Nusayri’si, Maroni’si, Alevi’si... Toros dağlarından ulaşan murt ile kekik ve Akdeniz rüzgarına eşlik eden balık ve yosun kokuları ile yaşam keyfi veren, mahallelerini, evlerini, ibadethanelerini, ekmek teknelerini kurmaktadırlar... En doğu’ da Latin Katolik Kilisesi(1898), ortasında Eski Camii çeşmesi(1865) adeta kumsalla öpüşmektedir. Çeşme’nın mermer kitabesinin ilk dizesinde “Kıldı bu sahilde Han Abdülaziz icrayı ab” yazılıdır.
48
Çeşmenin sığındığı Mersin’in en eski anıt hilali, Sultan Abdülmecit’ in annesi Bezmi Alem Valide Sultan vakfı yadigarı Eski Cami (1870) minaresine çıkan müezzinlerin gür sesi ile, Latin Katolik kilisesinin çan sesi, Akdenizin ama sakin, ama hırçın dalgalarının sesi ile karışarak bir ulvi senfoniyi bu coğrafyaya dinletmektedir. Ezan ve Çan seslerine karışan kumru, serçe ve saka kuşlarının ötüşleri kente hakim olan doğal ve bitip tükenmeyen musikidir. Bir de Martı’ ların, barış güvercinlerinin kanat çırpışları. Bu anıtsal sokağın ilk ve son ve eşsiz kahraman onur konuğu bir genç paşadır. O, Mustafa Kemal Paşa’dır. Henüz 37 yaşındaki Mustafa Kemal Paşa Adana’ dan trenle Mersin’ e 5 Kasım 1918 Salı günü gelir ve caddenin doğu ucundaki Karamancılar Konağında bir gece konaklar. Mustafa Kemal Paşa o evde yaptığı tarihi toplantıda “Silahlarınıza sahip çıkınız, harp bitmedi, asıl harp bundan sonra başlayacaktır. Silifke sınırı ve Toros eteklerindeki karakolları arttırın, depodaki silahları ve cephaneleri dağ köylerine dağıtın” emrini verir.
Karamancılar Konağının ışıkları sabaha kadar yanar. 6 Kasım 1918 günü sabahı ilk buharlı trenle Mustafa Kemal Paşa Adana’ ya uğurlanır. Uray Caddesi ve Karamancılar Konağı bu şerefli ev sahipliğinin unutulmaz tarihi mekanıdır. Mersin’e buharlı trenin ulaşmasını (1886) milad olarak alınırsa, Mersin Cumhuriyet’ in kuruluşu ile birlikte tam 37 yıldan beri yerel ve Uluslararası iş dünyası olmanın zenginliğini de yaşamaktadır. Mersin’ de Osmanlı’ dan yadigar zengin mozaik ve bu mozaiğin temeli üstün ticari iş ahlakına dayalı teamüller ve terbiye zenginliği, Cumhuriyetin süratle gelişmesinin ve çağdaş ticaret hukukun egemenliğinin ivmesi olmuştur. Uray caddesi bu başarıya ulaşmada emsalsiz bir ortam olmuş ve ticari hayatın gelişmesini; cadde etrafındaki kurumları ile kuruluşları ile işyerleri ile kucaklamıştır. Valilik makamı, Adliye ve Devlet’ in en seçkin kurumları hükümet binası içerisinde saygın yerini almışlardır. Hükümet binasının hemen yanı başındaki Defterdarlık kurumu Türk maliyesi ve hazinesinin gözbebeği olarak işlevini sürdürmektedir.
TARİH
Ticaretin Kalbi Uray Caddesi’nde Atıyor Uray caddesi Mersin’lilerin eskilerine ve yenilerine bir ekmek kapısı cadde olmuştur. İstihdamın kaynağı değil, denizi olmuştur. Mersin’in nüfusunun ve Mersin hedefli Anadolu’dan göçlerin hızla artışının temel sebebleri arasına Uray Caddesi ve çevresindeki iskelelerdeki istihdam imkanları olduğunu belirtmek mümkündür. Uray caddesinde iş ve ticaret hayatının sağladığı kazançlar Mersinlilerin sermaye birikiminin başlangıcı olarak Mersin ekonomi tarihinde yerini almıştır. Bu yoğun ekonomik ve ticari hayatın içerisinde Azakhan, Taşhan gibi anıtsal mekanları nasıl unutabiliriz? Uray caddesi ve çevresinde konuşulan dillerde Mersin’ de uluslalarası ticari hayatın en önemli göstergesidir. Uray caddesi ticari sakinlerinin dili Türkçe, Arapça, Fransızca, İngilizce, Rumca’dır. Uray caddesindeki yoğun ticari faaliyetler ve bu caddedeki devlet kurumlarının varlığı birçok yan sektöre de mekan olmuştur.
Uray caddesinin Mersin yaşam kültürü ve ekonomisindeki yerini ve Mersin’in istikbaline olan katkılarını yazmak bu derginin sınırlı sayfalarına sığmayacaktır. Bu vazife üniversitemizin bir bilimsel araştırma çalışması adayı olarak orta yerde durmaktadır. Uray caddesinde Latin Katolik Kilisesi, eski Maroni Kilisesi olan Nusratiye camii, Eski Camii, Ziraat Bankası külliyesi, İl Kültür Müdürlüğü binası ve son olarak hükmet binası çok başarılı restorasyon ve yenileme çalışmaları sonucu geleceğe taşınacak sağlam bir yapı ve görünüme kavuşmuştur. Bu konuda emeği geçen, projeleri başlatan ve yürüten gelmiş geçmiş tüm kent yöneticilerimizi ayrıca gönüllü bağış sahiplerini kutluyor ve teşekkür ediyoruz. Çan ve Hilal veya Çan ve Ezan arasındaki anıtsal yol yorgun ama mağrur yapısı ile Mersin’in geleceğinin iftiharıdr.Bir alternatifi yoktur ve olmıyacaktır. Bu cadde’ de yer almış, emek vermiş, Mersin’e, Mersin’ lilere hizmet etmiş tüm kamu yöneticilerini, iş adamlarını, esnafını, emekçisini, bürokratını sevgi ve saygıyla anıyoruz.
Uray Caddesi’nin yeni bir yapıya kavuşmasında verilecek emeklere de, projelere de peşinen teşekkür ediyoruz. Biz Mersin’ liler bu konuda her türlü vazifelendirmeye hazırız. Çan ve Ezan sesini dinleyerek bu yolda bir yürüyüşe ve Mustafa Kemal’ in konakladığı evin duvarına dokunmaya ne dersiniz? (1)Bu yazımda yararlandığım kaynaklar Avukat,eski Baro Başkanı Sn.Şinasi Develi’(95)nin “Dünden Bugüne Mersin “adlı kitabı ve Sn.Saadet Bilir’in rahmetli yerel tarihçi Gündüz Artan’ın yazılarından derlediği “Gündüz Artan’ın penceresinden Mersin” adlı 678 sayfalık kitabidir. (2)Bu vesile ile Tarsus’ta Türkiye’nin ilk Ticaret ve Sanayi Odası 1876 yılında illegal olarak açılmış olmasını bölgedeki ticari örgütlenmenin bilincinin emsalsiz işareti olduğundan iftiharla söz etmek gerekir.
49
EĞİTİM
TOROS ÜNİVERSİTESİ YENİ MEZUNLARIN TECRÜBE PROBLEMİNE ÇÖZÜM YOLU ÜRETİYOR Prof. Dr. Yüksel ÖZDEMİR Toros Üniversitesi Rektörü
Sayın Rektörüm siz Toros Üniversitesini 3.Nesil Üniversite olarak tanımlıyorsunuz. 3.Nesil Üniversitenin diğer üniversitelerden farkı nedir? 3.Nesil Üniversitelerle diğer üniversitelerin arasındaki en büyük fark; sektörlerin ihtiyaçları doğrultusunda kalifiye elemanlar yetiştirmektir. Bu bağlamda bu üniversiteler önemli bir misyon üstleniyorlar. İş dünyasının en önemli problemlerinden birisi çağın gereksinimleri ölçüsünde kendini yetiştirmiş kalifiye eleman sıkıntısıdır. Biz Toros Üniversitesi olarak bu eksikliği giderme adına son yıllarda önemli hamleler yaparak işverenle öğrencilerimiz arasında bir köprü görevi üstlendik. STK’lar, Odalar ve meslek grupları ile protokoller imzalayarak öğrencilerimizin mesleki yeterliliklerini en üst düzeye çıkarmayı hedefliyoruz.Böylelikle işverenlerimizin ihtiyaç duyduğu donanımlara sahip bireyler yetiştiriyoruz” dedi.
TOROS ÜNİVERSİTESİ “TECRÜBE” PROBLEMİNE ÇÖZÜM GETİRİYOR Yeni mezun öğrencilerin iş hayatına başlarken ki en önemli sorununun tecrübe eksikliği olduğunu belirten
50
Toros Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Yüksel Özdemir MTSO-EKAV Dergisi’ne önemli açıklamalarda bulundu. Yeni mezun öğrencilerin işe girerken en büyük problemi olan tecrübe konusunda radikal hamlelerde bulunduklarını belirten Rektör Özdemir bu problemi nasıl çözdüklerini anlattı. Rektör Özdemir, “İşveren doğal olarak kendini yetiştirmiş ve konusunda uzman kişileri çalıştırmak istiyor. Bu durumda yeni mezun bireyler iş bulmakta zorlanıyor. Oysa biraz önce bahsettiğim gibi biz Toros Üniversitesi olarak işverenlerimizin ve çağın gereksinimlerine uygun bireyler yetiştiriyoruz. Aramızda imzaladığımız protokoller gereğince öğrencilerimiz eğitim sürelerinin belli dönemlerinde iş hayatının içinde oluyor. Böylelikle tecrübe eksikliği sorunu da ortadan kalkmış oluyor. Zaten çoğu öğrencimiz henüz öğrenci iken bu işyerleri ile mezun olduktan sonra çalışma hususunda anlaşmaya varıyor” dedi.
TÜRKİYE’NİN KURTULUŞ REÇETESİ: MESLEK YÜKSEKOKULLARI Meslek Yüksek Okullarının Türkiye için ayrı bir önemi olduğunu belirten Rektör Özdemir, öğrencilere gelecek vizyonları hakkında tüyolarda bulundu. “Türkiye’nin en büyük problemi hiç şüphesiz ki işsizlik. İnsanlar iş arıyor ama bulamıyorlar. Üniversite mezunu olup da iş bulamayanların sayısı malumunuz.
Oysa madalyonun diğer tarafında ise başka bir problem var. İşverende başka bir sıkıntıdan muzdarip; işçi arıyor ama bulamıyor. Peki, ama bu problemin sebebi ne? Bu problemin en büyük nedeni yetişmiş ara eleman eksikliği yani Meslek Yüksekokulu mezunlarının önemi konusu. Herkes Mühendis olmak, doktor olmak istiyor. Herkes devlet dairesinde memur olmak istiyor. Sonrada ortaya atanamayan yüzbinlerce üniversite mezunu işsiz çıkıyor. Bu problemi ülkece aşmamızın yolu ise ara eleman sıkıntısını yok etmek. Bunun yolu da az önce belirttiğim gibi Meslek Yüksekokullarının kalitesini arttırmaktan geçiyor. Son olarak Toros Üniversitesi henüz çok genç bir üniversite fakat çok başarılı işlerin altına imza atıyor. Başarınızın nedenini bizlerle paylaşır mısınız? “Bu sorunun cevabını kısa ve net bir şekilde vermek gerekirse; “Tecrübe” derim. Her ne kadar Toros Üniversitesi yeni kurulmuş olsa da Biz kendimizi 51 yıllık bir geleneğin son halkası olarak tanımlıyoruz. Toros Okulları yarım asırlık bir eğitim geleneğine sahip ve bizde bu tecrübeyi kendimize rehber ediniyoruz” şeklinde konuştu.
TEKNOLOJİ
21. YÜZYILDA MERSİN’İN SİLİKON VADİSİ: MERSİN TEKNOPARK Özgür DURMAZ Mersin Teknopark Müdürü
Mersin Teknoloji Geliştirme Bölgesi 2005 Yılında Bakanlar Kurulu Kararı ile ilan edilmiş, yönetici şirketi 2006 yılında kurulmuş ve faaliyete geçmiş, 2009 yılı itibariyle de Mersin Üniversitesi merkez yerleşkesinde kullanımına tahsis edilmiş 50 dönümlük alanda yapılanmıştır. Birbiri ile bütünleşik olarak planlanmış 3 binasında bölgedeki girişimcilerin ve sanayi kuruluşlarının Ar-Ge süreçlerini yürüttüğü toplam 7.200 m²’lik bir kapalı alanda faaliyet göstermektedir. Kurulduğu günden bu güne 160 firmanın yapılanmasına imkan sağlamış, 2015 Mayıs ayı itibariyle yüzde yüz doluluğunu sürdürmekte, bünyesinde 63 firma ve 400’ün üzerinde Ar-Ge çalışanı ile araştırma geliştirme faaliyetleri kapsamında yüzlerce projeye ev sahipliği yapmakta, ulusal ve uluslararası işbirlikleri ile Mersin’de teknoloji altyapısının güçlenmesine yönelik çalışmalar yürütmektedir. Ulusal ve özellikle Uluslararası projelerde koordinatör olarak yer almakta ve Mersin’e hatırı sayılır bir kaynağın gelmesini sağlamaktadır. Mersin Teknopark, gelişim sürecinde bölgenin eksikliklerini ve üniversite-sanayi işbirliği bağlamında iyileştirilmesi gereken yönlerini tespit ederek büyümeyi şiar edinmiştir. Bünyesinde İş-Kur hizmet noktası yapılandırarak bölgedeki nitelikli personel ihtiyacını gidermeye yönelik UMEM (Uzmanlaşmış Meslek Edindirme Merkezleri) projesi ile 2012 yılından beri firmaların kalifiye personele ulaşmasını hızlandırmakta ve kurum kültürüne uygun kamu destekli personel yetiştirme imkanı sağlamaktadır
52
Mersin Teknopark Avrupa İşletmeler Ağı irtibat ofisi, girişimcilerin uluslararası rekabetçiliğini geliştirmeyi destekleyici bölgesel, ulusal ve uluslararası etkinliklere yönelik organizasyonlar düzenlenmesi, işletmelerin ihtiyaçlarını karşılamaya yönelik eğitim ve danışmanlık hizmetlerini sunmaktadır.
ABC Portal ile Mersin başta olmak üzere ülke genelinde ve uluslararası boyutta teknoloji transferi konusunda işletmelere danışmanlık yapacak, altyapı ve eşleştirme hizmeti sunan, üniversitede geliştirilen teknolojinin sanayiciye tanıtılması konusunda “aracı” bir yapılanma oluşturulmuştur.
Mersin Teknoloji Geliştirme Bölgesi bünyesinde yapılandırılan Teknoloji Geliştirme Merkezi (TEKMER), KOSGEB ile işbirliği kapsamında, firmaların desteklere doğrudan erişimini kolaylaştırmak ve etkin kuluçka hizmetleri sunmaktadır. Mersin Teknopark’ın kuluçka binası, TEKMER, Tekno-Girişim gibi farklı desteklerle yapılanan kuluçka firmalarının birbiri ile etkileşim içerisinde ve tecrübeli işletmelerin rehberliğinde faaliyet göstermelerini destekleyecek şekilde yapılandırılmıştır. 20 yıl süre ile Tekmer’de yer alacak girişimcilerden kira alınmadan kuluçka merkezinin 2 katı Kosgebetahsis edilmiştir.
Mersin Teknopark, kurucu ortaklarından olan Mersin Ticaret ve Sanayi Odası ile eğitim işbirliği, Mersin-Tarsus Organize Sanayi Bölgesi ile bölgede yer alan firmaların ikili işbirliklerinin sağlanması, Akdeniz İhracatçılar Birliği ile sektörel alanlarda girişimciliğin desteklenmesine yönelik faaliyetler yürütmektedir.
Türkiye’de Teknoparklar arasında bir ilk olarak hayata geçirilen Mersin RIS’in çıktılarından, ekosistemi oluşturan dinamiklerin bir arada bulunduğu, Yaratıcılık ve İnovasyon Merkezi projesi ile, bölgedeki işletmelerin rekabet yeteneklerinin geliştirilmesi ve üniversite ve sanayi işbirliğinin artırılması amacıyla tasarlanmıştır. Kurulan Mersin İnovasyon Merkezi bünyesinde Teknopark’ta yer alan çalışanlar başta olmak üzere, sanayi, akademi ve toplumun ilgili kesimlerine açık olan 600 m2 ‘lik bir alanda sinema salonu, spor alanı, oyun ve dinlenme salonlarından oluşan sosyal tesis bulunmaktadır. Mersin Teknopark, fiziki mekanların yanı sıra merkezin büyüme eksenleri arasında yer alan sanal ortamda büyüyerek coğrafi olarak tanımlanmış alanlardan bağımsız olarak üniversite-sanayi işbirliğini geliştirmek ve işletmelerin rekabetçiliğini artırmak amacıyla “ABC Portal” oluşturularak Akademisyenler, KOBİ’ler, Girişimciler, Üniversite Öğrencileri ve Melek Yatırımcıları bir araya getiren bir sanal merkez yapılandırmıştır.
Ülkenin sektörel büyüme öncelikleri, katma değerli üretim ve ihracat hedefleri doğrultusunda büyümeye ve gelişmeye devam eden Mersin Teknopark, bölgedeki medikal sektörü potansiyelini değerlendirmek amacıyla Yeşil Medikal Ar-Ge binası yapılandırmaya yönelik faaliyetlerine hızla devam etmektedir. Mersin Teknopark’ın kısa ve orta vade büyüme planları arasında 50 dönümlük yatırım alanını katma değerli ArGe ve üretim yapan sanayicilere açmak ve bünyesinde Ortadoğu ve Doğu Avrupa’ya hizmet verecek bir Yüksek Başarımlı Hesaplama Merkezi yapılandırmak bulunmaktadır. Mersin Teknopark, sahip olduğu coğrafi ve lojistik avantajların yanı sıra, bölgede yer alan işletmelere sunduğu geniş yelpazedeki danışmanlık hizmetleri ile de bölgenin çekim merkezi haline gelmeyi başarmıştır. Ar-Ge ofislerini bünyesinde yapılandıran işletmelere ücretsiz olarak sağladığı kuruluş ve mali danışmanlık hizmetleri, proje danışmanlık hizmetleri, eğitim, seminer, fuar ve toplantı organizasyon hizmetleri sayesinde işletmelerin kapasitesinin artmasını desteklemekte, benzer veya destekleyici sektörlerde faaliyet gösteren işletmeler için işbirliği ortamı yaratmakta, firmaların ulusal ve ulusal düzeyde markalaşmaları desteklenmektedir.
TEKNOLOJİ
Ülke genelindeki tüm Teknoparklarda olduğu gibi Mersin Teknopark’ta bulunmanın sağladığı yasayla tanınan avantajlar ise aşağıda özetlenmiştir. Bölgede faaliyet gösteren gelir ve kurumlar vergisi mükelleflerinin, münhasıran bu Bölgedeki yazılım ve Ar-Ge faaliyetlerinden elde ettikleri kazançları 31.12.2023 tarihine kadar gelir ve kurumlar vergisinden muaf tutulmaktadır. Bu süre içerisinde münhasıran bu Bölgelerde ürettikleri sistem yönetimi, veri yönetimi, iş uygulamaları, sektörel, internet, mobil ve askeri komuta kontrol uygulama yazılımı şeklindeki teslim ve hizmetleri de katma değer vergisinden muaftır (25/10/1984 tarihli, 3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanunu Geçici 20. Madde). Bölgede çalışan araştırmacı, yazılımcı ve Ar-Ge personelinin bu görevleri ile ilgili ücretleri 31.12.2023 tarihine kadar her türlü vergiden muaf tutulmaktadır. Dolayısıyla teknoloji geliştirme bölgesinde çalıştırılan araştırmacı, yazılımcı ve AR-GE personeline, münhasıran bu
görevlerine yönelik olarak yapılmakta olan ücret ödemeleri 31.12.2023 tarihine kadar damga vergisinden de istisnadır. 5746 sayılı Araştırma ve Geliştirme Faaliyetlerinin Desteklenmesi Hakkında Kanunun 3. maddesinin 3. bendi kapsamında Teknoloji Geliştirme Bölgelerinde bulunan personelin sigorta primi işveren hissesinin %50’si desteklenmektedir. Ar-Ge projesi kapsamında çalışan ArGe personelinin, bölgede yürüttüğü görevle ilgili olarak Yönetici Şirketin onayı ile Bölge dışında geçirmesi gereken süreye ait ücretlerinin bir kısmı da gelir vergisi kapsamı dışında tutulmaktadır. Elde edilen teknolojik ürünün Bölgede üretilmesi için gerekli yatırıma, Yönetici Şirketin uygun bulması ve Bakanlığın izin vermesi halinde imkân tanınmaktadır. Bölgede çalışan Ar-Ge personelinin bu görevleri ile ilgili ücretlerine sağlanan vergi muafiyeti desteği, Ar-Ge personelinin yüzde onunu geçmeyecek şekilde Ar-Ge destek personeline de sağlanmaktadır.
Tartışmasız Türkiye’nin 2023 hedeflerinde ulaşmasında katma değeri yüksek, ileri teknoloji ürünlerinin üretilmesi ve geliştirilmesi, teknopark yapılarının verimli kullanılması ile sağlanacaktır. Mersin Teknopark’ta gerçekleştirilen buluş sayılarında ve ticarileşme oranlarındaki artışlar değerlendirildiğinde firmalarının satış ve ihracat rakamlarında oldukça yükselen bir ivme gözlenmektedir. Bölgede faaliyet göstermesine izin verilen firmalara Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Yasası kapsamında çeşitli vergi muafiyetleri sağlanmaktadır. Mersin Teknoloji Geliştirme Bölgesi’nde yer almak için izlenecek adımlar, bölgenin sağladığı avantajlar ve Ar-Ge faaliyetlerinize ilişkin bölgeden sağlayacağınız vergi indirimleri hakkında daha detaylı bilgi almak isteyen yatırımcılara ve girişimcilere Mersin Üniversitesi Çiftlikköy Kampüsü içinde yer Mersin Teknopark’ın kapıları daima açıktır…
53
SANAT
Aslı Utku ENGİN MDOB Müdür ve Sanat Yönetmeni
MERSİN DEVLET OPERA ve BALESİ; PERDELER KALKACAK MERSİN BU YIL DA SANATA DOYACAK
Mersin’ in kültür ve sanat elçisi; Mersin Devlet Opera ve Balesi (MDOB) 2015/2016 sanat sezonunda da birbirinden değerli opera, bale eserleriyle, çocuk müzikalleri ve senfonik konserleriyle Mersinli sanatseverlerin karşısına çıkmaya hazır. Mersin Devlet Opera ve Balesi (MDOB) 3 Ekim’ de Gala konseriyle sahnesinde, sanat severlerle buluşacak. Gala konseriyle Mersin Devlet Opera Balesinin solist sanatçıları, orkestrası Lorenzo Coledonato’nun şefliğinde sanat severleri müziğe doyuracak. Yeni Sanat sezonunda Ali Baba & 40, Ateş KuşuDanzone, Köroğlu, Yevgeni Onegin, Amadeus, Uyuyan Güzel, Kitap Kurdu, Mavi Nokta, Kanlı Nigar ve Nasrettin Hoca eserleri Mersin prömiyerleriyle sahnelenecek. Geçtiğimiz dönemlerde takvimimizde bulunan, birbirinden değerli eserler olan; Romeo ve Jülyet, Batı Yakası Hikayesi, Notre Dame, Piri Reis, Çeşmebaşı - Bolero ve Lüküs Hayat sanat severlerle yeniden buluşacak. Bu Yıl Dünya Prömiyeri yapılacak olan Danzone’la; Küba’nın geleneksel dans müziğinin esintisiyle Mersin Devlet Opera ve Balesi sanatçılarının görsel şölenine sahne olacak. Eserin müzikleri Danzon No:2 ve Danzon No:3, Arture Marquez tarafından bestelenmiştir. Librettosu ve koreografisi Armağan Davran ve Volkan Ersoy tarafından gerçekleştirilecek olan eserin orkestrasını ise Lorenzo Coladonato yönetecektir.
54
Ateş Kuşu eseriyle kötü Büyücü Kaschei’ nin büyülü dünyasına girecek, Prens Ivan ‘ın aşkıyla, sihirli yaratık Ateş Kuşunun esrarıyla bu büyülü dünyadan kurtulmaya çalışacağız. Bu yıl 13.Uluslararası Bodrum Bale Festivalinde ve 22.Uluslararası Aspendos Opera ve Bale Festivalinde sahnelenen Ateş Kuşu,Mersin Prömiyeriyle sanatseverlere ulaşmaya devam edecek. Eserin müzikleri Igor Stravinsky’e, librettosu ve koreografisi Armağan DavranVolkan Ersoy ikilisine aittir.
Mersin Devlet Opera ve Balesi Çocuklarla Güzel Her yıl çocuk oyunları repertuarına önem veren Mersin Devlet Opera ve Balesi, bu yılda programına Kitap Kurdu, Nasrettin Hoca ve Uyuyan Güzeli ekleyerek, çocukları sanatla buluşturmaya devam ediyor. ’’Opera Okulda’’ sloganıyla, sosyal sorumluluk projeleriyle, okul çağındaki çocuklara ulaşmaya devam ediyor. Beğeniyle izlenen Değirmendeki Hazine, Külkedisi çocuklarla buluşmaya devam edecek. Mersin Devlet Opera ve Balesi Müdür ve Sanat Yönetmeni Aslı Utku Engin yaptığı açıklamada: “ Yeni sanat sezonunda yeniden seyircimizle buluşacak olmanın sevinci içerisindeyiz. Mersinli sanatseverlerle birbirinden seçkin eserleri buluşturmaya bu yılda devam edeceğiz. Yoğun çalışma sürecimizin sonunda siz-
RÖPORTAJ
LEZZETİN EN ÖNEMLİ DURAKLARINDAN ‘‘İSKELE MARİN’’ Öncelikle bu serüvene nasıl başladığınızı öğrenmek isteriz.
İskele Marin’in istikrarını neye bağlıyorsunuz?
Açıkcası ilk önce bu restorantın çalışması gerekilen tüm bölümlerinde çalıştık. Mutfağından, komilikten, garsonluktan, şeflikten, müdürlüğünde kadar. Ben bu işi 25 yıldır yapıyorum. Çeşitli işlerde, otellerde çalıştım. Hilton’ da Merit’ te vs. çalıştım. Askerden sonra balık restorantlarında çalıştım. Bir atasözü vardır ‘Hangi işi yaparsan yap en iyisini yap.’ Çalıştığımız yerden birkaç arkadaş bir araya geldik ve kendi yerimizi kurmaya karar verdik. Tabi ki en iyisini yapmaya çalışıyoruz o günlerde de. İnsanlar bize ‘Siz garsonluktan gelmişsiniz, bu işi yapamazsınız.’ , ‘İşletmecilik kolay değildir.’ gibi söylemlerde bulunuyorlardı. Ben onlara aldırış etmedim.
Gıda ürünlerimizden temizlik ürünlerimize kadar en kalitelisi neyse onu kullanıyoruz. Bize malzeme getiren arkadaşlar bile büyük oteller dahi sizin kadar kaliteli ürün istemiyor diyor. Mevsimine göre hangi balık varsa en tazesiyle sofralarımıza getiriyoruz. Mesela bu denizlerin en özel balıklarından biri lagostur ve son zamanlarda ithal lagos diye bir şey çıktı. Biz ithal lagosu daha kapımızdan içeri bile sokmadık.. Misafirlerimiz de bunun farkındalar.
İşinizde en çok önem verdiğiniz noktalar nelerdir? Hizmet, damak tadı ve hijyen. Bu hususlara çok önem veriyorum. Bu üç nokta bir araya geldikten sonra iş yapmamak gibi bir sonuç olamaz. Dünyada böyle bir örnek yok zaten. İşinize sahip çıkarsanız işiniz de size sahip çıkıyor mutlaka. Sektörde yerinizi edinmeniz nasıl bir süreç oldu? Biz üç garson bir aşcı arkadaş bir araya geldik, kafa kafaya verdik. Sektörden rakip arkadaşlarım için şunu söylemek isterim.. Onlar büyük dev markadar olmuş, isim yapmış, sektörde sağlam bir yer edinmiş markalar olsalar da onların yanında yerimizi aldık. Ufak bir restorant da olsak biz müşterimizi, müşterimiz bizi seçsin ve biz bir aile yeri olalım, kaliteli insanları buraya getirelim istedik.
56
Siz müşteri değil misafir diyorsunuz. Peki biraz da misafirlerinizi burda neler beklediğini konuşalım. Özellikle toplantılarımızda da açıkca belirtiyoruz. Evinizde nasıl hazırlanıyorsanız burası da büyük bir yuva. Misafirlerimiz evlerinde nasıl bir hijyen, nasıl bir tat buluyorsa burda da buluyor. Buraya gelen, bu kapıdan içeri giren herkes bizim ailemizidir diyoruz. Ben de bu yollardan geçtiğim için yine duramıyorum. Özellikle misafirlerim konusunda hassasım.Misafirleri ben karşılamak onlarlarla sohbet etmek adına özen gösteriyorum. Kendimi tutamıyorum açıkcası. Hizmet konusunda kendimize bu kadar güveniyoruz diyebilirim. Çalışma arkadaşlarınızdan bahsedelim... Kadronuzda kaç kişi var şuan? Yaklaşık ellibeş kişiyiz. Vitrinde gözükenden çok daha fazlasıyız. Arka tarafta bir lezzet ve hizmet ordumuz var diyebilirim. Garsonlarımız bizim aynamızdır ve mutlaka bir eğitimden geçiriyoruz. Sözde değil özde işler yapabilecek bir kadro oluşturmak istedik ve sanırız başardık.
Hijyen konusunda ayrı bir hassaiyetiniz var ve bu hasssasiyet tüm restorantta görülüyor. Ne gibi hijyen dokunuşları yaptınız? Misafirlerle olan ilişkilerine, görgü kurallarına, sofra adabına, hijyenlerine, kılık kıyafetlerine kadar her konuda gerekli bilgiyi aktarmaya çalışıyoruz. Bütün çalışanlarımızın deodorantlarına, parfümlerine kadar alıp dolaplarına koyuyoruz. Kıyafetlerin ütüsüne, temizliğine ayrı önem gösteriyoruz. Onlarda sağolsunlar bizi mahçup etmemeye özen gösteriyorlar. Ayrıca tuvaletlerimizde otomatik kapılar yaptırdık böylece el değmeden açılıyor ve kapanıyor. Hiçbir şekilde dokunmaya gerek kalmıyor. Sohbetimizin sonuna gelirken konumuzu toparlamak gerekirse en son neler söylemek istersiniz? Biz bu işi çok severek çok araştırarak yapıyoruz. Buralara kadar çok zorluklarla geldik ama bir dönüp baktığımda ne kadar güzel işler başarmış lduğumuzu görüyorum. Yaptığımız işle gurur duyuyoruz, işimizi çok seviyoruz. Bizim için bir tutku olmuş durumda artık. İstiyoruz ki misafirlerimiz gelsin bizi daha yakından tanısınlar bu güzel çatı altında güzel tatlar tadalım, eğlenelim, gülelim bu güzel anları beraber yaşayalım, yaşatalım istiyoruz. İskele Marin içinde yemek yapılan bir çatı değil içinde hikayesi ve bolca anısı olan bir yuvadır. Herkesi bekliyoruz.
SEKTÖR
Derya Grup Yönetim Kurulu Başkanı Hüseyin Kış anlatıyor...
MERSİN’ DE BİR BAŞARI HİKAYESİ ‘DERYA GRUP’ Derya Grup Yönetim Kurulu Başkanı Hüseyin Kış ,yaptığı açıklamada: “Tüketiciler tarafından tercih edilen ve müşterilerin memnuniyetini en iyi şekilde sağlayan Derya Grup hizmet verdiği her alanda daima en iyisi olmayı ilke edinmiştir. inşaat ve inşaat malzemeleri , otomotiv, Elektrik Elektronik , Sigorta , Gıda , Cafe Restaurant, Güvenlik ve akıllı teknoloji sistemleri , uzun dönem araç kiralama gibi değişik sektörlerde 36 yıldır hizmet veren grubumuz 450 kişiye istihdam sağlamaktadır. Kısaca Derya grup şirketlerini tanıtan Kış, ‘‘Derya İnşaat , Derya şirketler grubunun temeli olan şirkettir. Mersinde 1979 yılında Nalburiye satışı ile ticari faaliyetlerine başlayan Derya İnşaat Malzemeleri Ltd . Şti. 27 m2 ‘lik bir alanda başladığı yolculuğuna bugün toplam 2500 m2 lik bir alanda inşaat kökenli gelişimi, tecrübesi ve yüksek teknolojisi ile her aşamada hizmet veren bir firmalar grubudur. ‘‘ diyor. Derya İnşaat bugün Çimsa Çimento, Ytong,Dyo, Knauf Alçı Alçıpan, Atermit, Kale Kilit, Creavit Aksesuar ve Hakan plastik gibi kaliteli inşaat malzemelerinin toptan ve perakende satış hizmetini sunmakta olup Adana ,Osmaniye ,Hatay, Kahramanmaraş ve ilçelerinde alt bayileri aracılığıyla hizmet vermektedir.
Otomotiv sektöründe daima bir adım önde olan Derya Otomotiv ,Derya Grubun 2.büyük şirketidir. 1997 yılında Hyundai sıfır araç ve servis yetkisini alarak hizmete Sektöründe her zaman ilkleri yapma özelliğini taşıyan Derya otomotiv, Mersin Mezitli plazanın ardından,2005 yılında Tarsus plazasını, 2006 yılında Mersinin turizm cenneti olan Anamur ilçesinde plazasını ve 2013 yılında Karaman Şubesini açarak kapasitesini büyütmüştür. Çağın ötesinde plan ve projelerle yenilikçi bir çizgiyle ,emin adımlarla ilerlemeye devam eden Derya otomotiv 2013 yılında Mazda yetkili satıcılığını, 2014 yılında da en güvenilir marka ünvanını taşıyan Volvo bayiliğini alarak Mersinde daha da güçlenmiştir. Derya Otomotiv sektöründeki yatırımlarını çeşitlendirerek İstanbul’da da DRC markası ile her marka ve model araçlarıyla Filo hizmetleri veriyor. Derya sigortacılık ve Aracılık hizmetleri ltd.şti 1998 yılında kurulmuş olup Derya Grubun 3.büyük şirketidir. Bünyesinde Axa sigorta ,Allianz, AIG ve Mapfre sigorta acentelikleri yer almaktadır. Derya Grubun elektronik sektörüne atılımı 1999 yılında Derya klima merkezinin Samsung marka klima satışıyla başlamıştır.
Bugün; Ürün portföyünde ; Samsung, Siemens ve Midea markalarını bulundurmakta olup, Tv, Dvd, Ev Sinema Sistemi,Beyaz Eşya, Klima, Cep Telefonu, Kamera, Dijital Fotoğraf Makinaları ve Ankastre Ürünleriyle hizmetine devam etmektedir. Derya Klima Elektronik bugün Mersin merkez olmak üzere ; Tarsus ve Anamur ‘da Samsung ve Siemens satış mağazalarıyla , her geçen gün güçlenerek tüketicinin çözüm ortağı olmaya devam ediyor. Derya yapı tasarım 2000 yılında Mersin Derya İnşaatın Malatya şubesi olarak inşaat malzemeleri perakende satışıyla faaliyetlerine başladı. Düfa, knauf, kale kilit markalarının Malatya toptan bayiliğini alarak inşaat malzemelerinde toptan ve perakende satış hizmeti sunan Derya Yapı müşterilerine her zaman en iyi hizmeti sunmak için , dayanıklı ürün, farklı tasarım ve teknolojinin adaptasyonu ilkeleriyle, kendini sürekli tazelemeye çalışan ,çözüm ortağınız olarak çalışmaktan gurur ve mutluluk duyuyor. 2004 yılında istanbul’da kurulan Ateksis Akıllı Teknoloji Sistemleri, Bosch Türkiye distribütörü ve Sony bayisi olarak profesyonel ses ve görüntü sistemleri üzerine hizmet vermektedir.
57
SEKTÖR
Küresel Rekabet Ortamında KOBİ’lerin Güçlendirilmesi ve Girişimcilik Kültürünün Yaygınlaştırılmasında KOSGEB’in Rolü
Ülkemizde, toplam firma sayısının yaklaşık olarak % 99’ unu oluşturan Kobilerin, küresel rekabet ortamında rekabet şartlarına ayak uydurabilmesi için sürekli olarak kendini geliştirmesi, farkındalık yaratması ve ekonomik olarak güçlü bir yapıya sahip olması gerekmektedir. Aynı şekilde makro düzeyde de ülke ekonomisinin kalkınması ve istihdam sağlanması açısından, işletmelerin sürekli gelişiminin ilke edinilmesi bununla beraber girişimcilik ekosisteminin de tüm toplumda yer bulması gerekmektedir. KOSGEB’in yeniden yapılanma sürecinde 2009 yılında yapılan değişiklikle hizmet ve ticaret sektörü de destek kapsamına alınmış ve KOSGEB’ in hedef kitlesinde çok büyük bir artış olmuştur. Destek kapsamına alınan sektörlerin artması ile 2010 yılında tüm destek mevzuatlarında yenileme çalışmaları yapılmış ve hâlihazırdaki destek mevzuatlarının temelleri atılmıştır. Destek mevzuatları incelendiğinde, temel amacın; •Kobilerin kurumsallaşmalarını sağlamak, •Kobilerin pazar paylarını arttırmalarını sağlamak, •İstihdam sağlanmasına katkıda bulunmak, •Girişimcilik kültürünün ülkede yaygınlaştırılmasını sağlamak, •Kobileri işbirliği modellerine teşvik etmek, •Yeni ürün, yeni süreç ve yeni hizmet üretmede Kobileri teşvik etmek,olduğu
58
KOSGEB destekleri incelendiğinde ise; a) Genel Destek Programı kapsamında; Genel Yönetim, Pazarlama Yönetimi, Üretim Yönetimi, İnsan Kaynakları Yönetimi, Mali İşler ve Finansman Yönetimi, Dış Ticaret ve Uluslararası Mevzuat, Bilgisayar ve Bilgi Teknolojileri, Enerji Teknolojileri, Yeni Teknik ve Teknolojiler, Yenilik, Mesleki ve Teknik Eğitim, CE İşareti, Ürün Belgelendirme ve Çevre konu başlıklarında genel katılıma açık veya işletme içi eğitim katılımlarına destek vermektedir. Aynı şekilde bu amaca hizmet edecek nitelikli personelin istihdamının sağlanması amacı ile 4 yıllık fakülte mezunu kişilerinin istihdamında, personel net maaşının % 60’ ı olacak şekilde Kobilerimiz desteklenerek nitelikli iş gücünün Kobilerimizde etkin şekilde kullanımı amaçlanmaktadır. İşletmelerde kalite yönetim sistemi bilincinin geliştirilmesi, ürün, hizmet ve süreçlerde maksimum kalite anlayışının yer etmesi amacı ile sistem belgelerinin alımını da belgelendirme desteği ile teşvik etmektedir. Bununla beraber Yurt içi fuarlara katılım, Yurt dışı iş gezilerine katılım, Kobilerin tanıtımı, Danışmanlık, Test-Analiz gibi toplamda 13 ayrı konuda da bahsi geçen destek programı kapsamında destek verilmektedir. b) Kurumsallaşma ve markalaşma, rekabet ortamında avantaj sağlamak isteyen Kobilerin ulaşmaları gereken 2 temel hedef olarak karşımızda durmaktadır.
Bu hedeflere ulaşmak için; KOSGEB yine Kobilerimizin yanında bulunmaktadır. Kobilerde proje kültürü ve bilincinin oluşturulması, proje yapabilme kapasitelerinin geliştirilmesi suretiyle ulusal ve uluslararası rekabet güçlerinin ve ülke ekonomisine sağladıkları katma değerin arttırılması, pazar paylarının arttırılmasına yönelik markalaşma çalışmaları ve işletmelerin daha sistemli bir yönetim anlayışına sahip olmaları amacı ile hazırlayacakları projelerin desteklenmesine yönelik olarak hazırlanan KOBİ Proje Destek Programı ile İşletmelerin; üretim, yönetim-organizasyon, pazarlama, dış ticaret, insan kaynakları, mali işler ve finans, bilgi yönetimi ve bunlarla ilişkili alanlarda KOSGEB tarafından belirlenen dönem ve konularda sunacakları projeler desteklenmektedir. Bu destekleme modelinde program süresi 3 yıl, desteğin üst limiti ise 150.000,00 TL olarak belirlenmiştir. c) Günümüzde, küresel rekabette başarılı olmanın temel şartı, ürün, hizmet ve süreçlerin yenilenmesidir. Avrupa, ABD ve Uzakdoğu’da bulunan gelişmiş ülkelere baktığımızda inovasyon kavramının önemini görmekteyiz. İnovatif gelişimi ilke edinen işletmeler, acımasız rekabet şartlarında ayakta kalabilmek için daha şanslı konuma gelmektedir. Kobilerin yenilikçi bir yapıya bürünmelerini amaçlayan KOSGEB ise bu amaç doğrultusunda yeni ürün, yeni süreç, bilgi ve/veya hizmet üretilmesi ve ticarileştirilmesi için araştırma, geliştirme, inovasyon ve endüstriyel uygulama projelerini desteklemektedir.
SEKTÖR
İşletmelerimizi AR&GE konusunda teşvik etmek ve AR&GE harcamalarının GSYİH içindeki payının arttırılması amacı ile içinde bulunduğumuz ayda yapılan mevzuat değişikliği ile de destek üst limitlerinde % 50’ lere varan artış sağlanmış ve destek şartları rekabet koşulları göz önünde bulundurularak güncellenmiştir. Buna göre; 1. İşlik tahsisi veya kira desteği olarak 24.000 TL. 2. Personel gideri desteği olarak 150.000 TL (üniversitelerin lisans programından bir yıl içinde mezun olabilecek durumdaki öğrencilere ve ön lisans mezunlarına 1.500 TL, lisans mezunlarına 2.000 TL, yüksek lisans mezunlarına 2.750 TL ve doktora mezunlarına 3.500 TL olmak üzere, toplam üst limiti 150.000 TL geri ödemesiz destek sağlanır. Ayrıca İşletmesini sermaye şirketi statüsünde kuran girişimciler mezuniyet durumuna bakılmaksızın kendisi ve projede görevli bir ortağı için aylık azami 1.500 TL olmak üzere, üst limitler dâhilinde Personel Gideri Desteğinden yararlandırılır), 3. Makine-teçhizat, donanım, hammadde, yazılım ve hizmet alımı giderleri desteği olarak 150.000 TL geri ödemesiz, 300.000 TL geri ödemeli ( desteğe konu makine ve teçhizat yerli üretim olması halinde % 75 olan destek oranı % 90’ a çıkarılarak yerli üretimin desteklenmesi amaçlanmıştır.) 4. Proje geliştirme desteği olarak İşletmelere, projeleri kapsamında; danışmanlık, eğitim, sınai mülkiyet ve fikri mülkiyet hakları başvurusu ve/
veya tescili, tanıtım, yurtiçi ve yurtdışı kongre/konferans/fuar ziyareti/teknolojik işbirliği ziyareti, test-analiz ve belgelendirme giderleri için toplam üst limit 100.000 TL 5. Başlangıç sermayesi desteği olarak 20.000 TL’ ye kadar destek sağlanmaktadır. AR&GE çalışması sonucunda ortaya konan buluşun ticarileştirilmesi amacı ile hazırlanan projelere ise Endüstriyel Uygulama programı ile destek verilmektedir. Kira, personel ve makine teçhizat kalemlerinde 300.000 TL’ ye kadar geri ödemesiz 500.000 TL’ ye kadar da geri ödemeli destek sağlanmaktadır. d) Rekabette avantaj sağlayan diğer bir husus ise işletmelerin bazı alanlarda işbirliğine gitmeleridir. “Güçleri birleştir, sinerji yarat” felsefesine göre hareket eden çoğu Avrupa ülkesinde işbirliği modellerinin başarılı örnekleri görülmektedir. Ülkemizdeki duruma bakıldığında ise, işletmelerimiz geleneksel yönetim anlayışından kurtulamadıkları için bu tür işbirliklerine yanaşmamaktadırlar. İşbirliğine gidildiği takdirde firmaları ile ilgili bilgilerin veya planlamalarının açığa çıkacağını, bunun da rakiplerine avantaj sağlayacağını düşünmektedirler. Hal bu ki işbirliğinin çerçevesi iyi belirlendiği takdirde bu durum bir avantaja dönüşecek ve işletmelerin rekabet şartlarını iyileştirecektir. Küresel rekabette avantaj sağlamak için işletmelerin işbirliğinin öneminin farkında olan KOSGEB,
İşbirliği- Güçbirliği Destek Programı ile işletmelerimizi işbirliğine teşvik etmektedir. Bu destek kapsamında İşbirliği-Güçbirliği anlayışıyla bir araya gelerek, ortak tedarik, ortak tasarım, ortak pazarlama, ortak laboratuar, ortak imalat ve hizmet sunumu ve benzeri konularda hazırlayacakları projelerin desteklenmesini sağlamaktadır. Aynı sektörde en az 3 işletme olmak kaydı ile toplamda 5 işletmenin bir araya gelerek oluşturduğu işletici kuruluşa program kapsamında 250.000 TL geri ödemesiz, 500.000 TL sıfır faizli geri ödemeli destek sağlanmaktadır e) Günümüzde, gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin ekonomilerinin lokomotifi olarak girişimcilik gelmektedir. Yeni iş fikirlerinin hayata geçirilmesi ve bu hususun toplumun tüm kesimleri tarafından kabul görmesi çok önemlidir. Toplumda girişimcilik kültürünün geliştirilmesi ve iş fikirlerinin hayata geçirilmesi konusunda verdiği destekle KOSGEB, kamu kurumlarının başında gelmektedir. 2010 yılından itibaren hayata geçirilen Girişimcilik Destek Programı ile binlerce kişi girişimcilik eğitimi alarak iş yerini kurmuş ve KOSGEB tarafından desteklenmiştir. KOSGEB her alanda olduğu gibi girişimcilik konusunda da eğitim faktörünü çok önemli görmektedir. Bu nedenledir ki iş yeri kurmadan önce verilen girişimcilik eğitimi ile girişimci adaylarımıza destek veriyoruz.
59
SEKTÖR
i. Girişimcilik özelliklerinin sınanması, iş fikri geliştirme ve yaratıcılık egzersizleri olarak 8 saat ii. İş planı kavramı ve öğeleri (Pazar araştırma, pazarlama planı, üretim planı, yönetim planı, finansal plan) olarak 18 saat iii. İş planı öğelerinin pekiştirilmesine yönelik atölye çalışmaları (pazar araştırma, pazarlama planı, üretim planı, yönetim planı, finansal plan) olarak 24 saat, iv. İş planının yazılması ve sunumunda dikkat edilecek hususlar olarak 20 saat eğitim verilmektedir. KOSGEB Mersin İl Müdürlüğü olarak şimdiye kadar 5000 kişiye girişimcilik eğitimi verilmiş olup, 750 tane işyeri sözkonusu destek programı kapsamında desteklenmiş ve yaklaşık 2000 yeni istihdam sağlanmıştır. Girişimcilik desteği alarak yeni iş yeri kuran girişimcilerimize; - İşletme kuruluş desteği olarak 3.000 TL - Makine Teçhizat Ofis Donanım ve Yazılım Desteği 15.000 TL
60
- İşletme Giderleri Desteği olarak 12.000 TL geri ödemesiz - Sabit Yatırım Desteği olarak 70.000 TL faizsiz geri ödemeli destek sağlanmaktadır. f) KOSGEB, işletmelerin her alanda sürekli eğitim almasını amaçlamaktadır. Bu amaç doğrultusunda web sayfamızda hazırlanan KOBİ Kampüs platformu ile işletmelerimize bir çok konuda eğitimler verilmekte ve işletmelerimizin rekabete daha hazır hale gelmeleri sağlanmaktadır. KOBİ KAMPÜS, zaman ve mekan gibi fiziksel sınırları ortadan kaldırarak KOBİ’lerin ihtiyaç ve sorunlarının çözümüne yönelik ücretsiz eğitimler ile yepyeni bir dünyanın kapısını aralamaktadır. Yenilikçi online kampüs aracılığıyla, KOBİ yönetici ve çalışanlarının kişisel ve mesleki gelişimine yardımcı olacak keyifli ve verimli bir deneyim yaşama fırsatı sunulmaktadır. KOBİ Kampüs platformu ile Kobilere,
•Yaratıcı Düşünce ve İnovasyon Teknikleri, Kazanan Takım Satış Gücü Yönetimi, Stratejik Pazarlama, Temel Satış Becerileri, Müşteri Odaklı İlişki Yönetimi, Şikayet Yönetimi, Problem Çözme Teknikleri, Zaman Yönetimi, Proje Yönetimi, Verimlilik Odaklı Süreç Yönetimi, Temel Finans Bilgisi, Hukukçu Olmayanlar İçin Hukuk, Temel İş Hukuku, Excel 2010 gibi konularda eğitim hizmeti sunulmaktadır. Yukarıda bahsi geçen tüm destek programları ile diğer programlarımızdan faydalanmak isteyen Kobilerimiz, bu hizmetlere aracısız olarak ulaşabilmektedir. Konuyla ilgili detaylı genel bilgilendirme her Çarşamba saat 14:00’de merkezimizde yapılmaktadır. Bunun yanında sorulacak diğer sorularınız da uzmanlarımız tarafından sizler için cevaplandırılacaktır. Desteklerimizden faydalanacak işletmelerimizi Merkezimize bekliyoruz.
İŞ HAYATI
püf noktalar
İş görüşmeleri işe başlamanın en büyük adımlarından biri. Peki siz iş görüşmesine tamamen hazır mısınız? Neleri bilmeli, nasıl ücret istemeli ve en önemlisi imajınız yani giyiminiz nasıl olmalı? İşte cevapları... Kendinizi bilin: Mülakatınız var ve özgeçmişiniz ve ön yazınızla ilgili sorulacak sorulara hazırlıklı olmalısınız. Öncelikle kendinizi nasıl anlatacağınızı düşünün. Sizi diğer adaylardan ayıran özelliklere yoğunlaşın. İşi geliştirmek için neler yapabileceğinizi bilin. Ayrıca tipik mülakat sorularına da hazırlık olun. Kariyer hedefiniz nedir? Son işinizden neden ayrıldınız? gibi... Özgeçmişinizi bilin: İşveren sizi tanımadığından elinde sadece sizin özgeçmişiniz var. Görüşmeye gitmeden muhakkak kendinize de bir kopyasını alın. Belli bir bölümünden parça parça soru sorulabileceğinden arada göz atmanız gerekebilir. Örneğin bir işte elde ettiğiniz başarı aklınızda kalmamış olabilir ve soru sorulduğunda şaşırabilirsiniz. Bu da işveren de güvenilmez bir izlenim bırakabilir. Bu tip durumları önlemek için özgeçmişinizi iyice bilin.
62
Şirketi bilin: Şirketin koltuklarında oturup etrafı seyretmeye gitmiyorsa nız, önceden mutlaka firmayı araştırmanız gerekir. Artık internetin çok yaygın ve hemen hemen her şirkeyin bir web sayfası olduğunu düşünürsek, şirket hakkında birşey bilmemenizin herhangi bir bahanesi olamaz.
Mülakatta ücret sorusu: Her şey iyi gidiyor derken ücret konusu birden görüşmenin seyrini değiştirebiliyor. Bazen iş başvurusunda bulunan kişi umduğunun çok altında bir ücretle karşılaşıyor, bazen de söylediği ücret fazla düşük bulunup özgüvensiz olarak damgalanma ihtimali yaşıyor.
Bu yüzden gitmeden küçük bir araştırma yapmak görüşmenin gidişatı için iyi olacaktır. Sormak istediklerinizi bilin: İlgisiz görünen adayların mülakatta başarılı olması neredeyse imkansız. Cevaplarını bilmek istediğiniz ve cevaplarını bilmeniz gereken şeyleri sorun. Gitmeden önce bunları listeleyin.
İşe alımcılara göre adayların birçoğu şirketi ve pozisyonun gerekliliklerini iyi araştırmıyor. Ücret seviyeleri farklı göstergelere göre değişkenlik gösteriyor. Güvenilir yayınların her yıl yaptıkları ücret araştırmalarının sonuçları ve ücret araştırma şirketlerinin yıllık raporları bu konuda yardımcı olabilir. Kişinin net ve dürüst olması, teklifin üzerinde bir beklentisi varsa bu talebinin gerekçelerini firmaya sunabilmesi bekleniyor. Bu gerekçeler, eğer çalışıyorsa mevcuttaki ücret paketi, sahip olduğu yetkinlik ve beceriler, kanıtlanmış başarıları (örneğin satışları yüzde 20 oranında arttırmış olması) ve işe başlaması durumunda firmaya yapacağı katkılar gibi konular.
Mülakatçınızı bilin: Eğer mülakatçınızı önceden öğrenme şansınız varsa bunu kesinlikle öğrenin. Onun hakkında biraz araştırma yapmak görüşmek sırasında çok işinize yaracaktır. Onu tanımanız ve kariyeri hakkında bilgi sahibi olmanız onu etkilemenize yardım edecektir
EĞİTİMLER
MERSİN TİCARET VE SANAYİ ODASI EĞİTİM VE KALKINMA VAKFI EĞİTİMLERE DEVAM EDİYOR
2005 yılından bu yana kişisel gelişim ve çeşitli alanlarda mesleki eğitim kursları düzenleyerek iş dünyasına vasıflı eleman yetişmesine ve yetişmiş elemanların bilgilerinin güncellenmesine yardımcı oluyoruz. Mersin Ticaret ve Sanayi Odası üyelerine ve üyelerinin çalışanlarına yönelik kar amacı gütmeden düzenlenen eğitimlerimize her yıl binlerce kişi katılmaktadır. Bu sayı oldukça sevindiricidir. Eğitim konularını sizlerin talepleri ve ihtiyaçları doğrultusunda belirliyoruz. Eğitimi verecek kişi ve kurumları titizlikle seçiyoruz. 2015 – 2016 döneminde yapılacak eğitimler için temmuz ve ağustos aylarında üyelerimize anket uyguladık. Anket sonucunda sizlerden gelen taleplere göre ilk etapta aşağıdaki eğitimleri düzenlemeyi düşünüyoruz. 64
Uygulamalı girişimcilik
Yaratıcı düşünme teknikleri
Eğitim hakkında: Girişimcilik özelliklerinin sınanması, iş fikrinin geliştirilmesi ve yaratıcılık egzersizleri, pazar araştırması, pazarlama planı, üretim planı, yönetim planı, finansal plan, iş planı yazılması ve sunulmasında dikkat edilecek hususlar.
Eğitim içeriği: Yaratıcı kişinin özellikleri, başkalarından farklı düşünme, yargıyı geciktirme, esnek düşünme, spontanlık, sentez yapmak, yaratıcı düşünme engelleri ve evreleri, tehditleri fırsata dönüştürme, yaratıcı düşünme ile uygulamalı fikir geliştirme ve problem çözme, yaratıcı düşünen insanları modelleme.
İleri Satış Teknikleri Eğitim içeriği: Neden satın alırız? Nasıl karar veririz? Müşteri neden kaybedilir? Nasıl kazanılır? Yeni nesil satıcı ve müşteri. İtirazlar ve karşılama. Satışı kapama.
İnsan Kaynakları Yönetimi ve Planlaması Eğitimin içeriği: İnsan kaynakları nedir? Ne iş yapar? İnsan kaynakları planlaması, iş analizi, oryantasyon, kişisel planlama, hedef bazlı performans yönetimi, kariyer yönetimi.
Ticari ve sosyal yaşamda temel Çince Eğitim hakkında: Türkiye ile Çin arasındaki ticari ve ekonomik ilişkilerin sürdürülebilir ve sağlıklı bir yapıya kavuşturulabilmesi için ülke genelinde yoğun çalışmalar başlatılmıştır. Üyelerimizin Çin ile olan ve gelecekte olabilecek iş birlikteliklerinde ticari ve sosyal hayatta geçerli temel Çince bilgisinin kültürel yakınlaşmalara katalizör etkisi yaparken iş birliklerinin daha kolay, verimli kurulmasına ve gelişmesine katkısı olacaktır.
EĞİTİMLER
Etkili iletişim ve beden dili
Performans Yönetimi
Başvurmak ve bilgi almak isteyenler Vakfımızla iletişime geçebilirler.
Eğitim içeriği: İlk izlenimde görsel etki esastır. Olumlu ve olumsuz yüz ifadeleri. Mimikler olumlu-olumsuz duygularımızın aynasıdır. Mimiklerde etkileyici olan doğallıktır. Yapmacık, sahte gülüşler. Hareketlerimiz bizi ele verir. En pozitif mimik gülümsemektir. Herkes fark edilmek ister.
Eğitimin içeriği: Performans nedir? Nasıl ölçülmeli ve değerlendirilmelidir? Hedefler belirlenirken nelere dikkat edilmeli? Görev ve yetkinlikler, performans sisteminin kurulumu.
Eğitimlerimiz hakkında bilgi almak ve eğitimlerimize katılmak için iletişim bilgilerimiz:
Stres yönetimi stresle etkin mücadele Eğitimde içeriği: Stres nedir? Neden olan etkenler? Günlük yaşantımızda karşılaştığımız stresi yönetme teknikleri, stresle baş edebilme becerileri. Fiziksel, ruhsal, duygusal esneklik. Strese yatkın olan kişilik tarzları, stresi yönetmek. Tükenmişlik sendromu, gevşeme teknikleri
Asistanım Olur musun?
tel:0324 231 2525 e-posta:ekav@mtso.org.tr
Asistanım Olur musun? Mersin iş dünyasına nitelikli 30 adet yönetici asistanı yetiştirmeyi hedefleyen bir projedir. Projede üniversite mezunu, tercihen yabancı dil bilen, 27 yaşını aşmamış genç kızlar teori ve işbaşı eğitim alacaklar. Proje ortaklarımız TOBB Mersin İl Kadın Girişimciler Kurulu, Toros Üniversitesi ve İŞKUR.
65
SPOR
KURTULUŞ SPOR KADIN BASKETBOLUNA DAMGASINI VURUYOR
Mersin Kurtuluş Spor Baş Antrenörü ve aynı zamanda takımın kurucularından olan Güray Kurtuluş ve Takım Genel Menejeri Mehmet Aykut Saygan ile samimi bir röportaj gerçekleştirerek, Türkiye Kadınlar Basketbol 1. liginde Mersin temsilcimiz olan Mersin Kurtuluş Spor takımımızı tanımaktan çok keyif aldık. Aldıkları başarıların, koymuş oldukları hedeflerin, şehrimizde yaşadıkları sorunların ve tüm maddi sıkıntılara rağmen var olma mücadelelerinin yer aldığı yazımızı, tek solukta okuyacağınıza inanıyoruz. Güray bey; basketbol hayatınıza ne zaman ve nerede başladınız? 20 seneyi aşkın süredir basketbolun içerisindeyim. Mersin Çukurova, Erdemli Belediyesi’nde 2.ligte oynadım; bu takımda sayı krallığım var. Aynı zamanda milli oyuncuyum. Ankara’ya transfer olup orada Ankaragücü ve Gerede takımlarında oynadım. Ardından Adana Demirspor’un 2 sene kaptanlığını yaptım, Mersin’e dönüp tekrar Çukurova’da oynadım. Aslında erken olmasına rağmen basketbol oynamayı bıraktım ama basketbol benim için bir aşk ve yaşam biçimi olunca antrenörlük yapmaya başladım. Sizce kadın basketbolunda en büyük eksik nedir? Kadınların böylesi aktif ve hareketli bir sporda başarılı olamayacağına dair bir kavram oluşmuş durumda malesef. Kadınlar koşamaz, kadınlar atlayamaz, kadınlar yapamaz diye bir algı var. Oyuncular da bunun rahatlığına alışmış. O yüzden bazı oyuncular bizim takımımızdaki disiplin ve çalışma temposundan kaçabiliyorlar.
68
Biz 2 senede Milli Takıma 4 oyuncu yetiştirdik, bu bizim için büyük bir başarı ve büyük bir gurur. Kızlarımızın isimleri; Betül Güleç, Gizem Mürüvvet Uca, Gizem Sezer ve Kübra Erat. Ve bu kızlarımızın bizi basamak olarak kullanıp ilerlemelerini, yükselmelerini istedik ki; emeğimizin karşılığını kızlarımızın başarılarıyla aldığımızı düşünüyorum. Takım Genel Menejeri Mehmet Aykut Saygan Cevaplıyor. Biraz da sponsorluklarınızdan bahsetmek ister misiniz? Sponsorlarımızla, bir sponsorun imajı,kimliği,markaları, ürünleri/hizmetleri ile sponsor edilen olay, etkinlik,örğüt ve birey arasında olumlu bir bağdaştırma sağlandığı bir iletişim içerisindeyiz. Bu bağlamda bize desteklerini hiçbir zaman esirgemeyen Mersin Büyük Şehir Belediyesi Başkanı Sayın Burhanettin KOCAMAZ’ a, her zaman yanımızda olan Berrak Su adına Murat ÇALIŞKAN’ a, IMC Hastanesi Yönetim Kurulu üyelerine ve Baş Hekim Ersoy KUŞÇU’ ya, Mersin ilimizin basketbol duayenlerinden olan abimiz Fatih AŞUT’a teşekkürlerimizi bir borç biliriz.
SPOR Peki sponsorlukların önemi sizce artıyor mu ? Aslında bu sorunun cevabını hepiniz tahmin ediyorsunuzdur. Cevap kocaman bir “evet“. Hem de o kadar hızlı artıyor ki bu treni yakalayamayanlar tek tek yalnız kalmaya başladılar bile. Bilgi ve iletişim çağında yaşadığımız günümüzde rakipler arasından ön plana çıkmak, farkındalık yaratmak, hedef kitleyle duygusal bir bağ kurmak ve az bütçelerle geniş kitlelere ulaşmak önemli. Artık tüketiciler yalnızca bir ürün ya da hizmeti satın almıyorlar, aynı zamanda o ürünün sunduğu hayat tarzını, hikayeleri, deneyimleri ve duyguları satın alıyorlar. Son yıllarda bu amaçları gerçekleştirecek bir pazarlama aracı diğer pazarlama araçları arasından ön plana çıkmaya başladı. Bu etkin araç: Sponsorluktur. Sponsorluk çok etkin bir pazarlama tekniğidir, bağış ya da yardım değildir. Sponsorluğun amacı kurumu ya da ürünü tanıtarak imajı oluşturmak, güçlendirmek, indirekt olarak satın alma tercihlerini etkilemektir. Dolayısı ile, sponsorluk ticari sonuçları hedefleyen bir iletişim aracıdır.
Amerika’da yayınlanan ‘ The Sponsorship Report ‘ a göre geçtiğimiz sene dünyada reklam harcamalarına ayrılan pay azalırken, sponsorluk için ayrılan bütçelerde ciddi bir artış gözleniyor. Bu artışın nedeni olarak dijital yayıncılık, kablo ve uydu yayınları, Internet gibi tüketiciye yönelik yeni mecraların ortaya çıkışıyla, televizyon reklamlarının etkisinin azalacağı beklentisi ve kurumların toplumsal sorumluluğunun tüketici nezdinde giderek daha da önemli rol oynaması gösteriliyor. Her kanaldan iletişim bombardımanına tutulan tüketicilerin kendilerine sponsorluk kanalıyla iletilen mesajlardan daha çok etkilendiği belirtiliyor. Karşınızda bir firma sahibi olduğunu düşünürseniz size neden sponsor olmalıyım sorusuna ne cevap verirdiniz? Ekonomik platformda işletmeler arası acımasızca rekabetin oluştuğu ve her alanda hızlı gelişme ve değişimelerin yaşandığı bir dönemi yaşıyoruz. Bu ortamda işletmeler varlıklarını sürdürebilmek, büyümek ve gelişmek olan amaçlarını, kendi çıkarları kadar toplumun da destek ve sempatisini kazanarak gerçekleştirebilmektedirler
Başka bir ifade ile işletmeler ilişkide bulundukları çıkar çevrelerine, en geniş anlamı ile topluma, yararlı faaliyetlerde bulunarak onlar üzerinde güvenilir, yenilikçi gibi olumlu imajlar oluşturmaya çalışmalıdırlar. İşletmeler için böylesine önemli olan kurumsal imaj oluşturma çalışmaları içerisinde, sponsorluk önemli bir yere sahiptir. Böylece işletmelerin yapmış oldukları sponsorluk faaliyetleri ile ilgili haberler, basında yayınlanarak işletmenin tanınırlığına katkı sağlamaktadır. Sponsorluk, en hızlı büyüyen pazarlama iletişim aktivitelerinden biridir. Günümüz koşullarında kitlelere ulaşmak için firmalar arası sponsorluk rekabeti o kadar çok büyük bir öneme sahiptir ki spor branşlarında isim sahibi olmuş sporculara sponsor olabilmek için birbirleri ile yarışmaktadırlar. Sonuç olarak, günümüzde olumlu bir kurum imajı,yoğun rekabet ortamında kurumların rakiplerinden farklılaştıran,işletme tarafından pazarlanan mal ve hizmetler için katma değer yaratan ve hedef kitle ile işletme arasında iki yönlü iletişim sağlayan bir mekanizma olarak pazarlama açısından taşıdığı değer büyüktür. Şimdi ben size soruyorum… İsim hakkını mı almak yoksa Sporcu kıyafetlerine mi sponsor olmak isterdiniz ?
Altyapımızdan çıkan Mersinli gençleri
görünce kadın basketbolu adına ne kadar doğru bir iş yaptığımızı ve doğru yerde olduğumuzu birkez daha anlıyoruz. Enerjileriyle ve disiplinleriyle bizlere ilham veriyorlar. Mersin’ in de onların bu ışığına destek vereceğinden hiçbir şüphem yok. 69
ALZHEIMER
ALZHEIMER
ALZHEIMER
Prof. Dr. Aynur ÖZGE Nöroloji, Algoloji ve Klinik Nörofizyoloji Uzmanı Mersin Üniversitesi Tıp Fakültesi Nöroloji AD. Öğretim Üyesi Türkiye Alzheimer Derneği Mersin Şubesi Başkanı
YAŞLI YAŞAM MERKEZİ İÇİN SON DÖNEMEÇTE SİZİN İSMİNİZE DE YER AÇTIK… Türkiye’nin ilk yaşlı Yaşam Merkezi artık hayal değil. Türkiye Alzheimer Derneği Mersin Şubesi’nin Yenişehir Belediyesi hizmet alanı üzerinde yapılan tahsisat ile hayallerin gerçeğe dönüşmesi için yaklaşık 4 yıl önce başlayan macerası, 2 yıl önce başlayan inşaat, inanan yürekler ve sıkı bir ekip çalışması son dönemece girdi. Henüz hiçbir şey yokken projeye inanıp destek veren ilk sponsorumuz CEFIC Internasyonel’den, sadece dernek ekibine inanan hayırseverlere, projeye ciddi bir ivme kazandıran MTSO EKAV ailesine, kurumsal destek veren odalarımıza, uzaklardan sesimizi duyarak destek olan her yaştan gönül dostuna, Amerika’dan aldığımız Uluslararası Lions desteği (LCIF) için emek veren dostlarımıza ve sürecin hızla tamamlanması için son virajda hayati bir destek veren Mersin Büyükşehir Belediyesine her gün bizi arayı ne zaman bitireceğimizi soran aileler adına binlerce teşekkür…
Evet size bu dergi sayfalarından defalarca yaptığımız çağrıyı son kez yapıyor olduğumuzu düşünüyoruz. İnşaatımızın %80’ini tamamladık ve dekorasyon dâhil süreci tamamlamak için kurguyu yaptık. Sizlerin son birkaç ünite için alacağınız isim hakkı bedelleri, satılacak son tuğlalar, yerleşecek son aile yaşam çınarları ve destek olunacak son etkinlikler binayı bir an önce tamamlamamız için yeterli olacak. Daha fazlasını yerinde görmek isteyen tüm dostlarımızı projemizi yerinde ziyarete davet ediyoruz. Bir an önce tamamlayıp hizmete açtığımızda içerisinde birlikte sevgi ve barış şarkıları söyleyip mutluluğun resmini yapacağız. Hepimizin birlikte bir şeyler başarma duygusuna her zamankinden daha fazla ihtiyaç duyduğumuz bu günlerde güzel bir dokunuşun bir parçası olmak ister misiniz?
Prof. Dr. Aynur ÖZGE
TR 70 0006 4000 0016 6070 7582 48
71
RÖPORTAJ
ALZHEIMER YAŞLI YAŞAM MERKEZİ’ NE EN BÜYÜK DESTEKLERDEN BİRİ O’ NDAN GELDİ...
Ayfer ÇALIŞKAN
Ayfer ÇALIŞKAN bir ev hanımı. Başarılı üç çocuğu olan bir anne, aynı zamanda da bir babaanne... Bir tarih ve doğa sevdalısı... Ev hanımı olmasına rağmen hep okumuş, kulağını yaşadığı ülkenin ve şehrin sorunlarına karşı hiç kapatmamış. Çağın hastalıklarından Alzheimer için de kollarını sıvamış ve yaşlı yaşam merkezine destekte bulunmuş. Ayfer hanım ‘Yapılan iyilikler saklı kalmalıdır. Ama birilerinin de bunu hatırlatması gerekiyor. Çünkü birbirimizi sevmeyi ve acıları paylaşmayı unuttuk’ diyor. Bizi evinde ağırlayan Ayfer hanım ile samimi sohbetimizi severek okuyacağınızdan eminiz. Merhabalar Ayfer hanım. Bize biraz kendinizden bahseder misiniz? Van doğumluyum. Annem çerkez babam arap kökenli. Eşim Hüseyin Çalışkanla evlendikten sonra Gaziantep’ e gelin olarak geldim. Orda çok uzun yıllar yaşadık daha sonra Mersin’e taşındık yaklaşık 15 senedir burda yaşıyoruz. Eşimin işi dolayısıyla buraya geldik. Artık vatanımız Mersin oldu. Üç çocuk annesiyim. Oğullarım evli. Torunlarım var ve tabi ki de onlara çok düşkünüm.
72
Alzheimer Yaşlı Yaşam Merkezi’ne yapmış olduğunuz bir bağış var. Böyle bir kararı nasıl aldınız sizi buna iten şey neydi? Hepimiz bir gün yaşlanacağız ve ne olacağımız belli değil. Bu hastalık çağımızın hastalıklarından biri olmuş durumda artık. Buna duyarsız kalamazdım, kalamayız. Hep bugünü düşünerek yaşayamayız. Bu insanların özel bakıma ihtiyaçları var, özel doktorlara, ilaçlara ihtiyacı var ve bunlar bizim evde kendi imkanlarımızla yapabileceğimiz şeyler değil.
Hiç unutmuyorum...Bir gün bir alzheimer hastası görmüştüm. Evde bakım yapıyordu çocukları. Ama o kadar bilinçsiz bir durum vardı ki.. Hem bakan için zor hem hasta için. Hastayı zapt etmek için akıl almaz yollara başvurmak zoruda kalıyordu evlatları. Bunu istemeyerek yapıyorlardı çünkü başka çözümleri yoktu. Bulundukları yerde bu konuda uzman biri veya tam bakım sağlayacak bir sistem yoktu. Neden her ilde böyle bir merkez olmasın, neden insanlara insan gibi müdehale edilmesin diye düşünürken Mersin’ de böyle bir proje gerçekleşmesi beni çok mutlu etti ve destek olduk.
RÖPORTAJ Sosyal sorumluluk projelerine sizin gibi katkıda bulunmak isteyen başkaları da olabilir. Onlara ne öneride bulunmak istersiniz? Artık duyarlı olmak bir lüks haline gelmiş gibi bir algı yaratılıyor. Ne söyleyebilirim ki? Herkes duyarlı değil malesef. Maddiyat, çıkar peşinde koşmaktan insani değerlerimizi unutmuş hale gelmişiz. Ne kadar olduğu önemli değil. Yardım yardımdır, bağış bağıştır. Ben eminim ki yaşlı yaşam merkezimize bir tuğla koymak da aynı, imkanın dahilinde büyük bağışlar yapmak da aynı. Çünkü amaç bir, niyet bir, yürekler bir... O yüzden insanlar ellerinden geldiğince merkezimiz için bir tuğla koymaya çalışsalar bugün bu merkezimize kavuşuruz, yarın okullar yaparız. Bunlar ülkemiz için büyük yatırımlar ve asla değer kaybetmeyecek şeyler. Ülkemizde de gelecek korkusu var ama gelecekte başımıza ne gelecek bilemiyoruz. Hazırlıklı olmalıyız...
Bahçenizen çok özen gösterdiğinizi görüyoruz. Sanırım sizin için çok güzel bir uğraş. Benim için uğraşın dışında bir sevda. Sanırım aileden gelen bir gelenek. Her gıdamızı yapabildiğimiz kadarıyla kendi ellerimizle yapardık. Antep’ te damlı evimiz vardı. Salçamızı, sumağımızı, kurutmalarımızı hep orda yapardık. Şimdi de bu geleneği yaşatmak için elimden geleni yapıyorum. Salçamı, sumağımı, biberlerimi, salatalığımı, domatesimi elimden geldiğince yapmaya, yetiştirmeye çalışıyorum. Bana ‘Organik Ayfer’ de derler. Çünkü çocuklarımı ve torunlarımı sağlıklı beslemek istedim hep. Günümüzdeki hastalıkların çoğunun sağlıksız gıdalardan da kaynaklandığını düşünüyorum. Ayrıca çiçeklere karşı özel ilgim var. Tohumlarını yetiştiriyorum. İnanırmısınız çantamda taşıyorum. Atmaya ya da boşa harcamaya kıyamıyorum. Tohumlarım, filizlerim çok önemli. Tüm eşime dostuma dağıtıyorum. Çiçek bakamayacak kişiye vermiyorum bile. Kıyamıyorum.
Başarılı bir eşiniz var. Aynı başarıyı çocuklarınızda da görüyoruz. Bir anne olarak bunu nasıl başardınız? Bu süreçte nasıl bir yol izlediniz? Ben eşimin ne önünde oldum ne arkasında... Ben eşimin hep yanında oldum, destek oldum. Gerisi de geldi zaten. Anne olmak çok önemli bir sorumluluk. Çocuklarımın eğitimleriyle hep ilgilendim ve bence en önemlisi, küçük yaşlarda onları çalışma hayatı konusunda destekledim. Evde oturtmadım. Şimdiki anneler çocuklarına düşkünlük adı altında deneyim kazanmalarına izin vermiyor ‘kıyamıyorum’ diyor. Oysa yurt dışında çocuklar çalışmanın ne demek olduğunu, çalışmanın tadını, emeğin ne olduğunu anlamak için aileleri tarafından destekleniyor. Tabi ki şimdi ortam çok kötü. Bazen de kızamıyorum. Sevgisizlikten, güvensizlikten doğan bir ortam var ve çocuklarımızı sokağa bile bırakamıyoruz. Umarım bu dönemleri el birliğiyle atlatırız. Sohbetimiz biterken öncelikle Prof. Dr. Aynur Özge’ ye, MTSO Eğitim ve Kalkınma Vakfı’ na, böyle bir projede emeği geçen herkese ve bu röportajı gerçekleştiren basın mensubu arkadaşlarımıza çok teşekkür ederim.
73
TARIM
Hakan Sefa ÇAKIR Eren Tarım Genel Müdürü
MERSİN’ DE TARIMIN YÖNÜ İnsan besini olabilecek ve ekonomik değeri olan her türlü bitkisel ve hayvansal ürünlerin tamamı tarımı oluşturur. Tarımın yelpazesi çok geniş olduğu için ben taze sebze meyve sektörüyle ilgili bilgi vereceğim. Dünya nufusu 7 milyar civarı ve sürekli yükseliyor. Bilim insanları yakın bir gelecekte dünya nüfusu bu artışla devam ederse su ve gıda kaynaklarının dünyaya yetmeyeceğini öngörüyorlar. Bize bizim dünyamız gibi iki tane dünya daha gerekeceğini söylüyorlar. Bizlerinde kıt olan kaynaklarımızı en iyi şekilde değerlendirmesi gerekiyor. Türkiye 45 milyon ton civarı meyve sebze üretimiyle dünyanın önemli üretici ülkeleri içinde ön sıraları almaktadır. Bu üretiminin sadece %5lik kısmını ihraç etmektedir. Aynı oran İspanya’da %45, İsrail’de %31 dir. Bu anlamda üretilen yaş sebze meyvenin %95i ülke içinde kalmakta, bu miktarın %25-30 ‘u tüketim merkezlerine ulaşmadan çürümektedir. Plansız üretimimizle, bilinçsiz ilaç ve su kullanımımızla, bu oran çok verimli topraklarımızı, bizim için hayati değere sahip su kaynaklarımızı bitirerek geleceğimizi kaybediyoruz. Mersin verimli topraklarıyla, doğal su kaynaklarıyla, mikroklima iklimiyle, endemik bitkileriyle ve ürün çeşitliliğiyle ülkemizin en şanslı şehridir. Bu kadar güçlü ve şanslı olduğumuzu çoğumuz bilmiyoruz. Bizde ülkemizde olduğu gibi potansiyelimizi iyi kullanamıyoruz. Sadece konuşuyoruz, herkes sorunlarını anlatıyor ama çözmek için maalesef harekete geçemiyoruz.
74
Her şeyi başkasından bekliyoruz. Ülkemizde şehrimizin en büyük eksiği bir araya gelememek. Gelemediğimiz içinde sorunlarımızı çözemiyoruz. Mersinde önemli sorunlardan birisi tarım arazilerinin küçük olması. Önceden on dönüm yirmi dönüm arazı sahipleri ürettikleri ürünle geçimlerini sağlıyorlardı. Girdilerin çokluğu sarış fiyatlarının girdilere göre artış göstermesi üreticileri maddi olarak çok zora soktu. Yaş meyve ve sebze sektörünü bitirme noktasına getirdi. %58’i tarımla geçinen bir şehir için bu önemli bir kayıp demek. Bu %58 ben kendimi bilirim bileli aynı, ne bir gün yükseldi nede bir puan düştü. Buda elimizde verilerin tekrar elden geçirilmesi gerektiğini gösteriyor. Çözüm olarak öncelikle geleceğimiz için önemli olan tarımda yeni bir durum tespit çalışması yapılması ve ona göre de ilgili birimlerle Mersin’deki tarımın uzun ve kısa vadeli planlarının çıkarılması gerekir. Küçük arazileri birleştiremesek de kafaları birleştirip Dünya’daki başarılı tarım ülkelerinin yaptığı gibi birlikle, kooperatifler kurarak ürünlerin üretim ve pazarlanmasını tek elden yapmamız gerek. Beraber hareket edildiği içinde araziler büyüyecek, tek ziraat mühendisiyle, tek traktörle ve toplu alımla masraflar düşecek, kalite iyileşecek, ürün çok ve kaliteli olduğu içinde pazarlama gücümüz artacak.
Diğer bir sorunumuz başta biber olmak üzere sebzeyle geçinen ve Türkiye’nin önemli biber merkezlerinden bir tanesi olan Kazanlı, Adanalıoğlu, Yenitaşkent bölgesindeki Nematod zararlısı sorunu. Bu bölgenin toprağı, ilaçla gübreyle verebileceği ürünü verdi artık havluyu atmak üzere. Buralarda kısa dönemde nematod içermeyen sözleşmeli tarım yapabileceğimiz enginar, kuşkonmaz gibi yeni ürünler üretilmesi gerekir. Oradaki küçük arazi sahiplerinin toprak işleme tecrübelerinden faydalanılarak, birlik, kooperatif veya şirket çatısında birleşilerek tek elden üretim ve pazarlama sistemine geçilmesi gerekir. Mersin Tarımı’nı ve Turizmi’ni bitirecek en önemli tehdit ise Akkuyu Nükleer santralidir. Dünya organik tarım üretimi ve pazarlı hızlı artarken, Mersin’in tarımdaki bu kadar avantajını Nükleer santral uğruna harcayacağız. Dünyada meyve sebzede rakip diyebileceğimiz İspanya ve Amerika su sorunu yaşamaya başladı. Artık su yüzünden yakın gelecek tartışmalar, ürün rekoltesinde azlık, yeni üretim olanakları oluşturamama ve fazla su isteyen ürünlerden vazgeçilmesi gibi sorunlar yaşanacak. Aslında ülke olarak doğru planlama, doğru sulama teknikleriyle, insanlarımızın bilinçlendirilmesiyle onların dezavantajını biz avantaja dönüştürebiliriz. Örneğin Dünya’nın en büyük badem üretimi Kaliforniya eyaletinde. Badem suyu çok sevdiği için, su sıkıntısı çeken halk bademlerin sökülmesiyle ilgili tartışmaya başlamış. Biz bunu fırsata çevirerek uzun vadeli badem alanları oluşturabiliriz. Bu gibi fırsatları değerlendirmemiz gerekir.
TARIM
Bölgemizde iklim koşulları ve kısa sürede yüksek rakıma ulaşılmasından dolayı çok çeşitli ürün yetiştirilebilmektedir. Çok çeşitli ürün değil de katma değeri yüksek, her yerde yetişemeyen yurtdışından talebi çok olan ürünlere odaklanmamız gerekir. Türkiye’nin erkenci meyvelerinin çoğu bizim bölgemizde yetişir. Bu yetişen meyveyi birde sera içine alınca çok daha erken ürün yetişip yüksek fiyatlardan satılabilmektedir. Mersin bölgesi bu avantajlı durumunu üreticilerini bilinçlendirerek yaygınlaştırması gerekir. Arjantin ürettiği limonun %60 ile %80’ine kadarını iyi fiyatla endüstriye verebiliyor. Bu kadar üretimi olan ülkemizde maalesef endüstriye gidebilecek kabuk, özürlü ve sağlam ürünler çöpe gidiyor ve özellikle Mersin limonuyla yapılmış limonata suyunu tekrar canlandırmak da bir nevi endüstri olabilir. Burada aklıma gelen sorunlara kısaca değindim. Daha çok sorun ve dert var ama öncelikle bunları çözebilmek için ne yapmalıyız. Başta Mersin bölgesinin tarımının fotoğrafını çekerek zayıf ve avantajlı yönlerinin belirlenmesi, buna göre kısa orta ve uzun vadeli planlar yapılması gerekir.
Ben değil, biz demeyi öğrenip sektörle ilgili kişilerin bir araya gelerek küme, birlik, kooperatif, dernek adı altında tek sesin çıktığı güçlü oluşumlar yapılması gerekir. İnsanların bir araya gelip güçlendiği gibi kurumlarında bir araya gelerek ilçelerden başlayıp ortak akıl toplantıları yapılarak önceliklerin belirlenmesi sağlanmalıdır. Bölgemiz için büyük avantaj sağlayabileceğimin Alota Araştırma istasyonunun ve üniversitelerinin daha etkin kullanılması, buraların Mersin ve bölgesi için tarım ve gıda politikaları geliştirmesi gerekir. Uzun yıllar önce başlattığımız ama bitiremediğimiz Agropark Projesin’inin hayata geçirilmesi gerekmektedir. Buralarda kendi tohumumuzu kendi teknolojimizi kendi argemizi yapabilmeliyiz. Rekabetçi olabilmek ve kalkınabilmek için bilime önem vermeliyiz. Çiftçilerimizin budama, gübre, ilaç gibi konularda bilinçlendirme eğitimlerinden geçirilmesi gerekir. Bizler bireyler veya kurumlar olarak sorunların çözümünde veya yeni projeler oluşturmada üzerimize düşen görevleri yapıyoruz, yapacağız da. Bizim çözemediğimiz sorunlarımızı Tarım Bakanlığı’nın ve ilgili kurumların çözmesi gerekir.
Bunlardan birisi örgütlenmeler, Ziraat Odaları, Çiftçi Birlikleri, Üretici Birlikleri, İl Tarım Müdürlükleri gibi çok ve güçsüz kurumlar yerine bu kurumların öz ama güçlü kurumlar haline getirilerek daha etkin kullanılması gerekir. Birlikleri, kooperatifleri güçlü olan kurumlar haline getirerek çiftçilerin bu örgütlere girişinin özendirilmesi sağlanmalıdır. Tarım bakanlığının sorumlu ve zorunlu danışmanlık sistemi başlatılarak sağlığımızı direkt etkileyebilecek ilaçla mücadelede izlenebilirliğin ve bilincin sağlanmasına çalışılmalıdır. En önemlisi de hükümetlere göre değişmeyen uzun vadeli tarım politikalarımızın olması gerekir. Ülkemiz tarımdaki ve avantajlı durumunu, kaynaklarını doğru kullanarak, bu kaynakları çalışkan ve girişimci insan gücüyle birleştirerek dünya tarımında söz sahibi olabilir. Bunun içinde öncelikli kendimize çok güvenmemiz ve başaracağımıza inanmamız gerekir. O zaman bizi hiç kimse tutamaz.
75
MARATON
MERSİN MARATONDA BULUŞTU Mersin Büyükşehir Belediyesi tarafından bu yıl ilki düzenlenen 1. ’Uluslararası Mersin Maratonu’, 42 bin 195 ve 15 bin metre olmak üzere iki ayrı etapta koşuldu. Kadınlar ve erkekler kategorisinde koşulan maratona, Etiyopya ve Kenyalı atletler damga vurdu. Adnan Menderes Bulvarı üzerinde düzenlenen Uluslararası Mersin Maratonu’nun 42 bin 195 metre koşusu, saat 08.00’de Özgecan Barış Meydanı önünden start aldı. Türkiye’nin de aralarında bulunduğu 10 ülkeden yaklaşık 250 sporcunun katıldığı maratonda atletler, sahil boyunca devam eden parkurda sıcak havaya rağmen üstün performans gösterdi. Mezitli ilçesi Viranşehir Mahallesi’ndeki tarihi Soli Pompeipolis Antik Kenti’nin bulunduğu bölgeden dönüş yapan sporcular, başlangıç noktasında yarışları tamamladı. Parkur boyunca yol kenarında bekleyen Mersinliler de alkışlarıyla sporcuları destekledi. Maratonun 42 bin 195 metrelik yarışları sonunda erkeklerde ilk 3 sırayı Etiyopyalı atletler aldı. Buna göre Sulti Timbre 2 saat 26 dakika 54 saniyelik derecesiyle birinci olurken, Musa Babo İdo 2 saat 29 dakika 26 saniyelik derecesiyle ikinci, Argachew Tola ise 2 saat 33 dakika 18 saniyelik derecesiyle üçüncü oldu. Türk atlet Ömer Alkanoğlu ise 2 saat 39 dakika ve 1 saniyelik derecesiyle yarışmayı 4. sırada tamamladı. Kadınlar kategorisinde ise Moldova’dan Svetlana Shepeleva 3 saat 9 dakika 6 saniyelik derecesiyle birinci, Türkiye’den Nursel Karataş 3 saat 21 dakika 2 saniyelik derecesiyle ikinci,
76
Türk atlet Derya Kaya 3 saat 25 dakika 1 saniyelik derecesiyle üçüncü ve yine Türkiye’den Duygu Boyan 3 saat 35 dakika 14 saniyelik derecesiyle 4. oldu. Aynı noktadan saat 08.15’de başlayan 15 bin metre yarışlarına ise yine 10 ülkeden yaklaşık 675 sporcu katıldı. Bu yarışlar sonunda erkeklerde Kenya’dan Amos Kipruto 44.37’lik derecesiyle birinci, yine Kenya’dan Paul Kipkemo Kipkorir 44.54’lük derecesiyle ikinci ve Etiyopya’dan Fetene Alemu Reegasa 45.59’luk derecesiyle üçüncü oldu. Kadınlar da ise Kenya’dan Leonidah Mosop 51.15’lik derecesi ile birinci, Etiyopya’dan Hirut Gebremika 52.29’luk derecesiyle ikinci ve Türkiye’den Esma Aydemir 54.29’luk derecesiyle üçüncü oldu, 3 engelli sporcunun katıldığı maratondaki toplam para ödülünün 142 bin 500 TL olduğu bildirildi. Öte yandan maraton kapsamında, ’Seviyorsan Koş’ temasıyla düzenlenen 5 bin metrelik halk koşusu da yer aldı. Yaklaşık 2 bin Mersinlinin müracaat ettiği halk koşusuna Mersin Büyükşehir Belediye Başkanı Burhanettin Kocamaz’da katıldı. Koşuya katılanlara çeşitli spor malzemeleri hediye edildi.
GİRİŞİM
ELİMİZİN HAMURUYLA(!) İŞ DÜNYASINA ATILIYORUZ Ayla HARP MTSO Kadın Girişimciler İcra Kurulu Komitesi Başkanı
Ayla Harp kimdir ve neler yapmıştır bugüne kadar? Mersinliyim ve çocukluğumdan beri hayalleri olan bir insanım. Hayallerimin içerisinde hep kendi işyerimi açmak ve birçok insanla çalışmak vardı. Üniversite eğitimimi Adana İktisadi Ticari Bilimlerde İktisat bölümünde yaptım.. Hala açıköğretimin işletme bölümünde okuyorum. Arada açıköğretim çalışma ekonomisi ve endüstriyel ilişkilerde 2 yıl okudum. Okuma sevgim bitmiyor hiç. Tabiki okurken de çalışmaya başladım. Geçmiş zamanlarda Suriye’den gelenler olurdu haftasonu için, onlara İngilizce ve Arapça tercümanlık yapardım. Üniversite de okurken de devam zorunluluğum olmayan derslerde belli sektörlerde staj yapıyordum. Bugün hala Türkiye’nin en devlerinden Horoz Lojistik’in muhasebe ve lojistik bölümlerinde stajyer olarak yer aldım. Vakko’nın Beymen’in tedarikçiliğini yapan bir tekstil firmasında müşteri ilişkileri, halkla ilişkiler ve pazarlama departmanlarında çalışarak eğitim alma şansım oldu. Enka pazarlamanın makina ithalat bölümünde çalıştım.
78
MTSO Kadın Girişimciler İcra Kurulu Komitesi Başkanı Ayla HARP kadın gücünün iş dünyasında ki olmazsa olmaz yerini tüm ayrıntıları ile bizlerle paylaştı.
Burada hem pazarlamayı hem muhasebeyi hem müşteri ilişkilerini öğrenmiş oldum ve ticaretimin temelini Enka’ya borçlu olduğumu belirterek burayı hayatımın dönüm noktası olarak tanımlayabilirim. Makina ithalatı sonrası gümrükleme departmanına geçtim. Şimdi ise 22 yıldır gümrük müşavirliği yapıyorum. Mtso da kadın girişimciler icra kurulu komitesi başkanlığı yapıyorsunuz? Biraz bu görevinizden bahsedebilirmiyiz? TOBB tarafından çıkarılmış yasa ile belirlenmiş usul ve esaslarımız var. Bu usul ve esaslar çerçevesinde tüm Türkiye’deki kadın girişimciler tarafından 2007 yılında genç girişimciler kurulu oluşturuldu. Nitelikli girişimciliği özendirmek, bununla ilgili eğitim, panel, sempozyum, yazılı mecralar çıkarmak , üniversiteler ve STK lar ile işbirliği yapmak gibi görevlerimiz var. Amacımız topluma nitelikli girişimcileri kazandırmak, sayılarını arttırmaktır. Biz kadın girişimciler kurulu, kadınlara yönelik çalışmalar yapıyoruz çünkü Türkiye nüfusunun yaklaşık %50 si kadın ve kadınlar olarak çok ciddi bir güç var elimizde.
Ama malesef ülkemizde böylesi bir gücü israf ediyoruz; biz bu israfı önleyebilmek için TOBB’ un yapmış olduğu bu girişimin çok başarılı olduğunu düşünüyorum ve amacımıza da adım adım ulaşıyoruz. Kendi başkanlık sürecimde; Türkiye’de bir ilk olan ‘Dış Ticaret Perileri’ diye bir proje yaptık. İşkur, Milli Eğitim, KOSGEB, Üniversiteler, MTSO ve Eğitim ve Kalkınma Vakfı ‘nın da destekleriyle çok başarılı bir projeye imza atmış olduk. Üniversite son sınıf veya bitirmiş olan 27 yaşını geçmemiş en az bir yabancı dili çok iyi bilen tüm genç kızlarımızın katıldığı bu proje kapsamında başlattığımız yaklaşık 6 aylık eğitimin yaklaşık 3 ayı akademik , teorik bilgiler içeriyordu. Ve bu eğitimi kızlarımız, birer Dış Ticaret uzmanı olarak tamamladılar, hatta staj dönemlerinde çoğunu firmalara yerleştirdik. Bizim bu projedeki amacımızda zaten eğitim alan gençlerimizi işe yerleştirmekti . Hatta kızlarımız bu projeyi bitirdiklerinde Berdan Cıvata’nın 3 milyon dolarlık ihracatını gerçeklestirdiler. Ve hepsinin birer dış ticaret uzmanı veya adayı olduğunu ispat ederek kızlarımızı mezun etmiş olduk. Milli Eğitim onaylı sertifikalarını da vermiş olduk. Pek çoğu hala çok iyi yerlerde çalışıyor.
GİRİŞİM
Şu an düşündüğünüz veya uyguladığınız bir proje var mı? Şu an yine Eğitim ve Kalkınma Vakfı ile beraber yürüttüğümüz ‘Asistanım Olur musun’ projemiz var. Bizim ülkemizde asistanlık ile sekreterlik karıştırılıyor malesef. Her başarılı iş adamının arkasında onu başarıyla asiste eden bir asistan vardır. Ve ülkemizde bunun bir açık olduğunu farkedince böyle bir projeyi hayata geçirmek istedik. Bu projemizde öncekiler gibi iş güvenceli. İstihdam sayısını arttırmak istiyoruz bu projelerimizle. Toplumlar kadınlarla güzelleşir ve o yüzden toplum olarak bizim kadın girişimcilere ihtiyacımız var. Bizim sloganımız elimizin hamuruyla her işe karışmak. Kadın girişimciler olarak sadece il bazından çıktık ve tüm 7 bölgemizde, bölgesel toplantılar yapıyoruz. Akdeniz bölgesi olarak ilk Antalya’da toplandık. Toplantıda aldığımız kararları, eğitim projelerini tüm bölge çapında uyguluyoruz. Değişik insanlarla farklı fikirlerin buluşmasının sağlayan bu tarz toplantıların çok daha yararlı olacağını düşünüyoruz. Bölgemizde ortak akıl çalışma grubu oluşturduk.
Sektörde kadınların hem aile hayatını hem iş hayatını başarılı bir şekilde yönetmesi için ne gibi uygulamalar yapılmalı? Bölgesel ihtiyaçların tespit edilerek her ilde aynı çalışmanın uygulanması bölgesel başarıyı getirecektir. Mesela tüm şehirlerde artık organize sanayi bölgeleri var ve buralarda çalışan kadınlarımızın çoğu asgari ücretle çalışıyor. Çocuğunu bırakacak veya bakıcı tutacak maddi güçleri olamıyor. Bölgesel olarak aldığımız en son kararda, her ildeki organize sanayi bölgesinde anaokulu – kreş projesini başlatabilmeyi istiyoruz. Bu sayede daha çok kadın çalışma hayatına girmeyi isteyecek. Çünkü kadınlarımızın çoğu bakıcı veya özel kreş maliyetleri çok yüksek olduğu için çocukları için çalışmamayı tercih edebiliyor. Bu projemizin de Türkiye’de ses getireceğine ve bir açığın çözüme kavuşturulacağına inanıyoruz. Kadınlarımızın çalışma hayatına atılmaları, üretmeleri hem aile hem ülke ekonomisine katkısı bakımından büyük bir önem arz etmektedir. Bunu sadece ekonomik açıdan da görmemek gerek aslında, kadınların çalışmasıyla bilincin artmasını ve buna bağlı olarak da ileriki nesillerin çok daha iyi yetiştirilmesini sağlayacaktır.
Son yıllarda baktığımızda malesef tamamen tüketim toplumu haline geldik. Gelişme yolundaki bir ülke olarak böylesi bir israfı kaldıracak ekonomiye ülke olarak sahip değiliz. Ülke olarak katetmemiz gereken daha çok yolumuz var dolayısı ile eli iş tutan her kadınımızın üretime ve istihdama katkıda bulunması gerekmektedir. Üretim olmayan bir ülkede gelişim olmaz. Kadın girişimcilere destek için ne gibi olanaklar var ve onlara ne önerirsiniz? TOBB’un koordinasyonluğu eşliğinde kadınlarımıza fuar desteği de vermeyi düşünüyoruz. KOSGEB’in vermiş olduğu yurt dışı fuar desteği var ama bunun çok daha yaygınlaşmasını ve tekrar gündeme taşınmasını istiyoruz. Ayrıca sadece kadın girişimcilere yönelik danışma merkezleri olsun istiyoruz. Valilik il istihdam kurulları olusturulmasını da istiyoruz, bu projemizi hazırladıktan sonra Valilikle de görüşmelerimiz olacak Bunlar hayata geçirmek istediğimiz ve yapacağımız projelerimiz. Hayal etmekten korkmasınlar. Erişilebilir hayallerini planlayarak harekete geçirmekten korkmamalılar. Dürüst olup kendilerine inansınlar. .
79
DERNEKLER
ÖZGÜRLÜĞÜN TADINI ÇIKARTANLAR:
‘‘MERSİN BİSİKLETLİ GEZGİNLER DERNEĞİ’’
Gelişmiş ülkelerde insanların daha çok çevresel kaygılarla veya spor yaparak sağlıklı yaşama isteğiyle, gelişmekte olan veya az gelişmiş ülkelerde ise insanların ekonomik ulaşım için bisiklete yöneldiklerine şahit oluyoruz. Gelişmiş şehirlerde taşıt trafiği, yollar için artık taşınamayacak kadar ağır yük oluşturmakta ve buna paralel karbon salınımı artmaktadır. Buna engel olmaya çalışan şehir yönetimlerinin kent merkezlerine taşıtla girişi engelleme amacıyla toplu taşımayı veya bisiklet kullanımını önermeleri, bisikletin ulaşım amacıyla kullanılması için çok önemli bir teşviktir. Bununla birlikte günlük yaşamında işe veya alışverişe giderken hem spor yapmak, hem de çevreyi korumak isteyen kitle de her geçen gün artmaktadır. Şehrin altyapısında bisiklet kullanımını artırmak için yapılan fiziki iyileştirmelerin doğrudan bisiklet kullanımını teşvik ettiğini, bunun da faydasının az önce saydığımız yönleriyle şehre yansıdığını biliyoruz. Bu çerçeveden baktığımızda şehrimiz Mersin’de bisiklet kullanımı, henüz başedilebilir düzeydeki taşıt trafiğini rahatlatması ve özellikle kış aylarında artan hava kirliliğini azaltması bakımından önemlidir. Yapılması gereken bisiklet yolları ve bisiklet park yerleri, öncelikle ulaşım amaçlı olmak üzere sportif amaçlı bisiklet kullanımını da artıracaktır. Bu da hemşehrilerimizin daha sağlıklı, daha ekonomik ve daha sosyal olmasını yani daha mutlu bireyler olmasını sağlayacaktır.
80
Danimarka’dan Kopenhag, Hollanda’dan Amsterdam ve Utrecht’in olduğu gibi pek çok şehir “Bisikletli Dostu Şehir” olmaya çalışmakta, bunun için fiziki koşullarını iyileştirmek için imkânlarını seferber etmektedirler. Ayrıca bisikletle ilgili sosyal projeleri desteklemektedirler ki Mersin Büyükşehir Belediyesi “UCI Tour of Mersin” uluslararası bisiklet yarışı ile derneğimizin düzenlediği “Mersin Caretta Bisiklet Festivali”ni desteklemektedir. Şerit tahsisi yapılmış kesintisiz bisiklet yolları, sinyal sistemiyle güvenliği sağlanmış kavşaklar ve gerektiğinde diğer ulaşım araçlarıyla (Otobüs, metro, tren ve gemi) uzak mesafelere taşıma ki Mersin Büyükşehir Belediyesi 27 otobüsünde bulunan aparatla pek çok yaylaya ve Taşucu’na ücretsiz bisiklet taşıması yapmaktadır. Bahsi geçen şehirlerdeki kamusal bisiklet kiralama imkânları ve güvenli bisiklet park yerleri potansiyel bisiklet kullanıcılarını ve turistleri bisiklet kullanımına yönlendirmektedir Bisiklet kullanımının yaygınlaşması şehrin alt yapısıyla doğrudan ilişkili olsa da, “ortak yaşam alanımız” olan yolların saygı ve anlayışla paylaşımı da çok önemlidir. Burada özellikle toplu taşıma ve küçük taşıt sürücülerine görev düşmektedir. Görevden kasıt anlayış ve saygıdır… Aslında bir bisikletlinin taşıt sürücülerinden yegâne isteği yolda fark edilmektir…
Bisikletlinin ulaşım aracı olarak bisikletini kullandığı, yolları ve park yerlerini işgal etmediği, ses ve hava kirliliği yapmadığı göz önüne alındığında, aslında kendisi ve yaşadığı şehir için ne kadar faydalı bir iş yaptığı daha iyi anlaşılabilir… Mersin Bisikletli Gezginler Derneği’ni Tanıyalım: 2002 yılında küçük bir grup olarak başlayan birliktelik 2012 yılında dernekleşmiştir. Kitlesinin sesi olan bir STK olarak Tarsus ve Ankara’da temsilcilikleri bulunmaktadır. Hepsi aktif sürücüden oluşan 100 civarında üyesi bulunmaktadır. Bisiklet sporu sayesinde insanları zinde tutmaya, çevreyi korumaya, şehir trafiğine yük olmamaya, geziler düzenleyerek zayıflayan insan ilişkilerini güçlendirmeye çalışmaktadır. Her hafta salı akşamı Barış Meydanı’nda başlayan bir tur ile pazar günleri Pirireis Parkı’nda başlayan geziler düzenlemektedir. Salı Akşamı Turu’nun katılımcıları genellikle yeni başlayanlar ve sevdiği dostlarıyla buluşmak isteyen bisiklet severlerdir. Hafta sonu gezilerine ise turun zorluğuna uygun tecrübe, dayanıklılık ve kondisyona sahip kişiler katılırlar. 2016 yılında 3.’sü düzenlenecek olan “Mersin Caretta Bisiklet Festivali” ile Mersin’i tanıtmaya ve Caretta caretta’lara dikkat çekmeye çalışmaktadır. Bu güne kadar pek çok sosyal ve çevresel proje düzenlemiş ve desteklemiştir.
PROJELER
‘ASİSTANIM OLUR MUSUN?’ PROJESİ İÇİN İMZALAR ATILDI Mersin Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO) Eğitim ve Kalkınma Vakfı, TOBB Mersin İl Kadın Girişimciler Kurulu, İş-Kur İl Müdürlüğü ve Toros Üniversitesi Mersin’de yönetici asistanı yetiştirmek üzere bir araya geldi. ‘Asistanım Olur musun?’ projesi ile kentte 27 yaşını aşmamış 30 üniversite mezunu genç kıza eğitim verilerek iş hayatına kazandırılması hedefleniyor. İmzalanan protokolün ardından projenin ilk adımı atıldı. Protokol töreninde proje hakkında bilgi veren MTSO Eğitim ve Kalkınma Vakfı Başkanı İbrahim Kiper, 27 yaş ve altı, tercihen yabancı dil bilen üniversite mezunu 30 gence eğitim verileceğini bildirdi. 52 saatlik teori ve 3 aylık staj süresi olan projenin dört aşamada yürütüleceğini kaydeden Kiper, ilk aşamada teorik, ikinci aşamada ise işyerlerinde düzenlenecek staj imkanıyla pratik eğitim verileceğini anlattı.
82
Üçüncü aşamada asistan ile işvereni bir araya getirip oryantasyon eğitimi vereceklerini, yalnızca personeli değil işvereni de bilgilendirmek istediklerini vurgulayan Kiper, son aşamada ise Türkiye’de tanınan yönetici asistanlarının katılımıyla tecrübe paylaşımları ve konferans düzenleyeceklerini, bu aşamanın ise tüm işyerlerine açık olacağını ifade etti. Mersin İş-Kur İl Müdürü Mustafa Kutlu ise nitelikli insan gücünü istihdam etmeye yönelik her projenin içinde yer aldıklarına işaret etti. Proje kapsamında kursiyerlerin günlük harçlıklarını ve sağlık sigortalarını karşılayacaklarını dile getiren Kutlu, “Bizi heyecanlandıran bir proje” değerlendirmesini yaptı. İş-Kur olarak istihdamı artırmaya yönelik iş başı eğitim, meslek kursları, girişimcilik eğitimleri gibi farklı doneleri bulunduğunu hatırlatan Kutlu, “Bu kapsamda Asistanım Olur musun? Eğitim Kursuna da destek vereceğiz” dedi.
Harp: “Üzerinde titizlikle çalıştık” Bu projeyi dünden bugüne hazırlamadıklarını yaklaşık 1,5 yıldır üzerinde çalıştıklarını bildiren TOBB Mersin İl Kadın Girişimciler Kurulu Başkanı Ayla Harp, “Uzun soluklu ve her türlü ayrıntısı düşünülmüş bir çalışma” dedi. Yola çıktıklarında bir araştırma yaptıklarını ve Mersin’de büyük şirketlerde dahi yönetici asistanı eksikliği bulunduğunu gördüklerini dile getiren Harp, “Kentimizde maalesef sekreter ile yönetici asistanı kavramları karıştırılıyor. Sekreter telefon trafiğini yöneten kişi. Oysa yönetici asistanı yöneticinin tüm yükünü üzerine alan ve yöneticinin farklı konulara yoğunlaşabilmesine destek veren kişidir. Biz bu vasıfta personel yetiştireceğiz” dedi.
PROJELER Toros Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Yüksel Özdemir ise, “Umarım hepimiz bir araya gelip bir gün bu tür programları sonlandırırız” değerlendirmesini yaptı. Orta öğretimden yüksek öğretime kadar tüm aşamalarda mesleki eğitimin başarılı şekilde verilmesi halinde STK’ların, üniversite ve devlet kurumlarının bir araya gelerek bu tarz eğitimler vermesine gerek kalmayacağına dikkat çeken Özdemir, “Hepimizin çabası ülkemizin ekonomik yönden gelişmesini, insanlarının kalkınmasını sağlamak. Bu bakımdan mesleki eğitimler çok önemli” değerlendirmesini yaptı. Bu bakımdan iş dünyası ile eğitim kurumlarının daha sık bir araya gelerek birbirlerine destek olması gerektiğini kaydeden Özdemir, kursiyerlere de aldıkları eğitimin öneminin farkında olup sahip çıkmaları tavsiyesinde bulundu. Proje fikir sahibi TOBB Mersin İl Kadın Girişimciler Kurulu Üyesi Canan Sunay, ise konuşmasında işyerlerindeki sekreter ve asistan algısının değiştirilmesinin önemine değindi. Asistanın firmanın aynası olduğunu, yöneticinin sağ kolu olduğunu kaydeden Sunay, Mersin’deki firmaların bu anlamda ara eleman sıkıntısını gidermek adına yola çıktıklarını söyledi.
BASINDA BİZ...
83
HUKUK
Av. Alpay ANTMEN Mersin Baro Başkanı
ÖZET OLARAK SAVUNMA ve AVUKATLIK MESLEĞİ 1-GİRİŞ : Adalet, bir vicdan muhasebesi, bir duygu işi ve bir idealdir. Toplumu oluşturan yurttaşlar arasında adaletin var olduğu hissiyatının yaşayabilmesi hukuk devletinin varlığı ile mümkündür. Adalet, bir toplumun can damarıdır. Adalet duygusunun yara aldığı toplumlarda artık bireylerin hak ve özgürlüklerinden söz edilemez. Hiç kimse onu bulandırmadığı ve ihlal etmediği sürece hukuk, teneffüs ettiğimiz hava gibi görünmez ve tutulmaz bir şekilde etrafımızı kaplar. Hukuk ancak kaybettiğimizi anladığımız zaman değerinin farkına vardığımız sağlık gibi sezilmez bir şeydir. Hukuk metinlerinde hak olarak geçen ve korunan , savunma ise tüm canlılarda iç güdüsel bir davranış biçimidir. Hukuk devleti, temel hak ve özgürlüklerin güvence altına alındığı ve kişilere hukuksal güven sağlayan devlet olarak tanımlanabilir. Hukuk devleti ilkesi ise , tüm hukukçular bir yana, hukukçu olmayan ancak hukuka tabi olan tüm devlet kurum ve kuruluşlarının dahi takip etmesi gereken en temel ilke ise de ; bu ilke bu gün için ülkemizin de en temel hukuki sorunudur. Bir toplumun gelişmişliği, temel hak ve özgürlüklerin gelişmişliğiyle doğru orantılıdır. Zayıf olan birey ile güçlü devlet ilişkisinde, devletin bireyin temel hak ve özgürlüklerine müdahalesinin çerçevesi hukuk tarafından çizilmiştir.
Hukukumuz bireyin temel hak ve özgürlükleri alanında belirli gelişmeler kaydetmekle beraber, hukuk tarafından çizilen çerçeveye devleti davet etme görevi ağırlıklı olarak avukatlara düşmektedir. Bu nedenle avukatlar temel hak ve özgürlükleri iyi bilmek, baro da bu konudaki mesleki yeterliliği arttırmakla yükümlüdür. 2-SAVUNMA HAKKI : Çağlar öncesinde var olan ve doğaya karşı verilen savunma uğraşı zamanla vahşi hayvanlara sonra hemcinsi olan insanlara karşı sürmüştür.Bu uğraş zaman içinde başlangıçta yaşamak ve soyunu sürdürmek için verilirken zamanla düşünce ve egemenliklerini başkalarına da kabul ettirmek olgusuna ve daha sonra çağdaş anlamda bu düşüncelerin yarattığı olumsuzlukları ortadan kaldırmak için çareler aranmasına kadar gelmiştir. Birlikte yaşamın gerçekleşmesi hukuk normlarının ortaya çıkarak yaşama hakim olması çağdaş toplumun en belirgin özelliğidir. Gelişmiş ülkelerde , insana verilen hakların önemi doğrultusunda savunma olgusu da hukukun ayrılmaz bir parçası olmuştur. Bir kişiyi, durumu, düşünceyi ya da tutumu haklı gösterıneyi amaçlayan çabaya savunma adı verilir. Savunmanın amacı gerçekliğin ortaya çıkmasıdır. Hakların varlığı ve gerçekleşmesi için varolan toplumsal, doğasal, siyasal ve diğer gerçeklerin açılığa kavuşması gerekmektedir. Savunma hak arama özgürlüğünün doğal sonucudur.Savunma hakkı , yaşam hakkından sonra vazgeçilmez en temel bir haklardan biridir. Bireyin kendi kendini savunması insanlık tarihi kadar eski de olsa bu savunmada başka bir insanında yardımcı olmaya başlaması 4.000 yıl öncesine kadar dayanmaktadır. Savunma temel bir hak olduğu kadar aynı zamanda da bir özgürlük biçimidir. Savunmanın varlığı bir hukuk düzenine bağlı olduğu kadar aynı zamanda özgürlükler düzenine de bağlıdır. Savunma özgürlüğü olmadan hiç bir biçimde gerçek anlamıyla bir savunmadan sözedilemez.
Temel hak ve özgürlüklerin sınırlı olduğu bir düzende yeterli bir savunma yapılabilmesi son derece zordur ve hatta olanaksızdır. Savunmanın özü ile gerçekleşebilmesi temel hak ve özgürlüklerin sınırlılığı ile yakından bağlantılıdır.Sı¬nır ne denli genişse savunma o kadar dar kapsamlı olacaktır.Sı¬nırların genişlemesiyle beraber savunmanın da gerçek .boyutlarına ulaşahilmesi şansı artacaktır. Anayasal düzen ile beraber hak ve özgürlüklerin sınırlarını düzenleyen, koşullarını belirleyen yasalar savunma hakkının kullanılması açısından önem taşımaktadırlar. Özgürlük kavramını soyut biçimde değil ama somut bir düzen olarak ele almalıdır. Yalnızca sözlerde varolan bir özgürlüğün veya kağıt üzerinde kalan özgürlüklerin savunma açıından hiçbir anlamı olmadığı gibi, yarar da sağlamayacaktır. Savunma bir eylem olduğu için hak ve özgürlüklerin uygulamadaki durumu önem taşı¬maktadır. Anayasa’mız da savunma hakkını temel haklar arasında saymıştır. «Herkes, meşru bütün vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı merciieri önünde, davacı ve davalı olarak iddia ve savunma hakkına sahiptir.» (Any. md : 36) demektedir. Hak arama özgürlüğü ve savunma hakkı bulunmadan kişinin özgür ve mutlu yaşamasına olanak bulunmadığı gibi, savunma hakkı olmadan diğer hak ve özgürlüklere kavuşmakta söze konu değildir. Savunma hakkının önemi de buradadır. Savunma hakkı ve hak arama özgürlüğü, hukuk devletinin ve demokrasinin temel ölçütüdür. Bir ülkede demokrasinin var olup, olmadığını anlamak için, savunma hakkının olup olmadığı¬na ve hatta , bundan bir adım daha ileri giderek , savunma hakkının uygulamadaki işleyiş ve kullanışına bakmak gerekir Ülkemizde hukukun üstünlüğü ve hukuk devleti uğrunda soylu ve örnek bir uğ¬raş veren Baroların ; kısıt1ı, dar, güdük ve göstermelik savunma anlayışı karşısında aktif olarak mücadele ettiğini gözden kaçırmamak gerekmektedir.
gelecek sayıda devam edecek....
84
SAĞLIK
SAĞLIĞIMIZ VE UMUDUMUZ İÇİN YAŞAM BOYU SPOR Uz. Dr. Galip KIRICI Çocuk Hastalıkları Uzmanı
Değerli okuyucular,
Yaşam boyu spor:
Bir çocuk hekimi olarak benden beklenen çocuk hastalıkları konusunda bir yazı yazmamdı. Çocukların; beslenmeleri, hastalıklara karşı korunmaları, çocuklarda sık görülen yaz ve kış hastalıkları vb. konularda yazı yazmam gerekirdi. Bu derginin ilerleyen sayılarında belirttiğim konularda ve genel sağlık konusunda yazılar yazacağım.
Yürüme, koşu, yüzme, jogging, ip atlama, basamak çıkma, yerinde koşu, bisiklet sürme şeklinde yapılabilir. Ancak ben sizlere burada ağırlıklı olarak yürümeden, hafif koşudan (jogging) ve treaking(dağ yütüyüşü) bahsedeceğim. Neden yaşam boyu spora bu kadar gereksinim gösteriyoruz? Şüphesiz ki sağlığımızı korumak adına. Hani “sağlığı olanın umudu, umudu olanın yarını vardır.” diye bir söz vardır. Bu sözün anlamı doğrultusunda yarınlarımızın umudunu sağlığımız ile kazanacağımız için…
Ancak bu yazımda, nasıl sağlıklı yaşayabiliriz, yaşam boyu spor nedir, bu konuda bir model olarak ‘’Grup Zafer’’ neler yapıyor? Bu sorulara cevap vererek sizleri, sağlığınızı korumak adına bilgilendirme yanında birikimlerimden haberdar etmeyi amaçlıyorum. Dünya Sağlık Örgütü; sağlığı: “Bireyin bedenen, ruhen ve sosyal yönden tam bir iyilik halidir.” şeklinde tanımlar. Günümüzün yaşam biçimine baktığımızda, “homini gırtlak, tombi yatak” sözümüz ile özdeşleşen sedanter diye tanımladığımız yaşam biçimini görüyoruz. Arabalarımız, uzaktan kumandalarımız, asansörlerimiz, bürolarımızda oturarak yaptığımız işlerimiz vb. bizleri, erken yaşlarda hastalıklarla (Kas ve iskelet sistemi hastalıkları, kalp ve damar hastalıkları, şeker hastalığı, tansiyon yüksekliği, kolesterol yüksekliği, psikolojik hastalıklar, vitiligo gibi deri hastalıkları vb.) karşı karşıya getirmektedir.
86
Yarar sağlayabilmesi için sporun düzenli ve kesintisiz yapılması gerekir. Yürüyüşe başlamadan önce hafif bir alıştırma ve vücudu hazırlama şeklinde tariflediğimiz kültürfizik yapılması yararlı olacaktır.
Yaşam boyu spor için bir model: Grup zafer Grup Zafer olarak, haftanın üç günü(çarşamba, cumartesi ve pazar)30 kişilik ekibimizle, 17 yıldır aktif sporumuzu yapıyoruz. Yürüyüşümüze, sabahın 05.30’unda başlıyoruz. Bir Afrika ata sözü: “Afrika’da bir ceylan bir aslandan daha hızlı koşması gerektiğini bilir, bir aslan da ceylandan daha hızlı koşması gerektiğini bilir.
Sporumuzu, sağlığımızı tehdit etmeyen her türlü hava şartlarında(yaz, kış, yağmur, kar) mutlaka yapıyoruz. Her 15 günde bir Mersin’e 8 km uzaklıktaki Kent Ormanı’na giderek dağ yürüyüşü( treaking) yapıyoruz. Bu yürüyüşümüzün sonunda, açık büfe şeklindeki –adeta bizlere ödül gibi gelensohbetli kahvaltımızı yapıyoruz. Kışın mutlaka karda 12 km’yi bulan yürüyüşümüzü, yazın kumda çıplak ayak ile yine 12 km civarında yürüyüşümüzü yapıyoruz. Yılda bir ailelerimizle birlikte, Toros’lar da ve Aydıncık’ta 20 km’yi bulan uzun yürüyüşümüz yanında davul zurnalı eğlencemizi ve pikniğimizi ihmal etmiyoruz. Grup Zafer olarak 17 yılda, 41,8 milyon adım, 35.560 km yol ve 2,6 milyon Kcal. harcamışız. Son söz, Hz. Ali: “Yaşlandığımızda iki şeyin kıymetini bilmediğimizi fark ederiz: Biri sağlığımız, diğeri gençliğimiz. ”demiş. Gelin sağlığımızın ve gençliğimizin kıymetini bilelim… Sağlık ve umut dolu yaşamımız için; yaşam boyu sporumuzu ihmal etmeyelim…
AÇILIŞLAR
Hürstone “Mermer asla ölmeyen, yaşanmışlığı hissettiren bir ürün. Zaman geçtikçe doğallığıyla daha da cezbeden bir hal alıyor. Kullanıldığı mekana lükslük katıyor.” Dekorasyonda Yeni Bir Soluk: Hürstone
Hürstone’u farklı ve özel yapan nedir?
Mağazayı açma fikri nasıl ortaya çıktı?
Sadece bize gelen taleplerle kendimizi sınırlamıyoruz. Gerek bizim sektördeki deneyimimiz gerekse mimarlarımızın farklı bakış açılarıyla bize gelen taleplere ne ekleyebiliriz, nasıl daha iyi sonuçlar elde edebiliriz diye farklı çözümler üretiyoruz.
Biz Mersin’de dört ortaklı mermerit mutfak tezgahı yapan bir firmaydık. İlk başladığımızda şu anda mağazada olan malzemelerle ilgili fazla bilgimiz yoktu. Ancak zaman içinde gerek fuarlarla, gerek sektördeki teknolojik gelişmeleri takip ederek kendimizi geliştirdik. Mermerin sadece mutfak tezgahlarında kullanılarak standartlaşmaması gerektiğini düşünerek mermeri farklı formlarda ve farklı malzemelerle kullanarak dekorasyonda farklı etkiler yakaladık. Böylece mermere aşkımız başladı ve mağazamızı açtık.
Bu konuda yurtiçinde ve dışındaki mermerle ilgili birçok ürünü müşterilerimize temin edebiliyoruz.
Sektör içindeki deneyimlerinizi de öğrenebilir miyiz? İlk başlarda toplu konut ve perakende üzerine yoğunlaşmıştık ancak şu anda mağazamız bize yeni bir yön verdi ve vizyonumuzu geliştirdi. Mimarlarla beraber kişiye özel projeler de üretiyoruz.
Divan Otel ve Wonasis Otel gibi kurumsal, büyük otellere yaptığımız işler var. Otel, alışveriş merkezi, hastane gibi projelere ağırlık veriyoruz.
Sizce dekorasyonda mermer kullanılmasının avantajları nelerdir? Mermer asla ölmeyen, yaşanmışlığı hissettiren bir ürün. Zaman geçtikçe doğallığıyla daha da cezbeden bir hal alıyor. En önemli noktalardan biri mermeri doğru kullanmak. Her yerde mermer kullandığınız zaman çok bir anlam ifade etmez. Mermeri doğru malzemelerle kombinlemek gerekli. Mesela otantik bir tarz yaratılmak isteniyorsa mermer ahşapla, modern bir hava verilmek isteniyorsa krom veya camla kullanılmalıdır. Son teknoloji yeni makinamızla artık mermere istediğimiz formu da vererek kullanım kolaylığı sağlayabiliyoruz.
ÖZEL TEPE ANADOLU LİSESİ’NİN AÇILIŞI YAPILDI
Uzun yıllar Kamu ve Özel Sektörde farklı alanlarda hizmet veren deneyimli ve uzman öğretmenlerin bir araya gelerek kurduğu Özel Tepe Anadolu Lisesi 2015-2016 öğretim yılı ile birlikte eğitim hayatına başladı. 10 Eylül Perşembe günü muhteşem bir organizasyonla Üniversite Caddesi’ndeki okulun bahçesinde gerçekleştirilen açılışa bir çok seçkin davetli katıldı. Açılış töreni Açılış töreni, Yenişehir Kaymakamı Dr. Mustafa Özarslan, İl Milli Eğitim Müdürü Adem Koca, İlçe Milli Eğitim Müdürü Kamil Çelebiyılmaz, Akdeniz İlçe Milli Eğitim Müdürü Adem Şimşek, Mersin Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Şerafettin Aşut ve diğer davetlilerin katılımı ile gerçekleştirildi. Anadolu Lisesi olarak faaliyet gösteren okul, lise düzeyinde her kademede 15 kişilik sınıflarda eğitim verilmektedir. Özel Tepe Anadolu Lisesi’nde okul, sınava hazırlık ve özel üçlü sistematiği birlikte veriliyor olup, Fizik, Kimya, Biyoloji ve Bilişim Laboratuvarı, müzik atölyesi, kapalı spor salonu ve yemekhane bulunmaktadır.
88
HABER
EVDÜŞÜM YAPI TASARIM sponsorluğunda HARO Parkenin Rosenheim fabrikasına düzenlenen fabrika gezisi katılımcılardan tam not aldı. Zemin kaplama markası HARO, Rosenheim yakınlarındaki fabrikası ve 150 yıllık deneyimi ile Avrupa’nın en büyük üreticisidir. 1866 yılında kurulan şirket, bugün dördüncü ve beşinci Kuşak tarafından yönetilmektedir. HARO; Lamine parke, Laminat parke, Mantar parke ve esnek zemin uygulama ürünleri ile Almanya’da pazar lideri ve 90 ülkeye yaptığı ihracat ile Dünya’da söz sahibidir. “Made in Germany” özelliğini koruyan ve tüm ürünlerinde çok uzun yıllardır kimyasal içermediğini kanıtlayarak Blue Angel (Mavi Melek) sertifikası alabilen ilk firma olan HARO, bugün sadece Münih Rosenheim da bulunan 250.000 m² üretim alanı ile önemli bir uluslararası başarılı aile şirketi haline gelmiştir. Türkiye distribütörlüğünü Zemin Collection firmasının yaptığı HARO Parke, 24-27 Ağustos 2015 tarihleri arasında Mersin bölge bayisi Evdüşüm Yapı Tasarım sponsorluğunda, Mersin ve Adana da yaşayan Mimar, iç Mimar ve sektöre ilgi duyanlardan oluşan 10 kişilik bir grupla, Almanya’ nın Münih şehrinin Rosenheim kasabasındaki 250 bin m² lik fabrika ziyaretinin ikincisini gerçekleştirdi.
Marka tanıtımı, Lamine ve Laminat üretim tesisleri, üretim aşamaları, E-Marketing ve Teknik uygulama detayları ile birlikte Münih, Rosenheim, Avusturya Salzburg gibi şehirlerden oluşan 4 günlük harika bir tur düzenlendi. Katılımcıların hem parke üretim tesislerini gezdikleri, hem uygulama tekniklerini yakından gördükleri, hem de çevre şehirleri gezip alışveriş yaptıkları keyifli bir gezi gerçekleşmiş oldu. Zemin Collection firma sahibi Hakan Merih Ünal; bu tür gezileri her sene mutlaka düzenlemeye çalıştıklarını, öncelikle insanların basit bir üretim tesisi göreceğini düşündüklerini ancak Fabrikayı ve Fabrika altyapısını, geçmişini dünyadaki yerini öğrenince olayın farklılaştığını ve markaya olan inancın arttığını belirterek, bu olanakları Anadolu şehirlerine anlatılmasında aracı olan Mersin bayisi Evdüşüm Yapı Tasarım Ali ÖZER’ e ve tüm katılımcılara teşekkürlerini iletti.
Haro Parke Mersin Bölge Bayisi Ali ÖZER ise; mimar ve iç mimarlara 2013 yılında yine HARO, Dusseldorf merkezli KEUCO, İtalya Bologna merkezli TEUCO olmak üzere bir çok ziyaret gerçekleştirdiklerini belirterek, müşterilerine dünyanın en iyilerini sunmaya devam ettiklerini, yapılan bu ziyaretlerin marka değerlerini çok daha başarılı anlatabildiğinin altını çizdi. 2015 Ekim ayı içerisinde 10 mimar ve iç mimar ile İspanya’ nın Valencia kentine Seramik firması PERONDA ya ziyaret edeceklerini belirten Ali Bey, yine 16-19 Eylül 2015 tarihinde Mersin’ de kaliteli mal kullanan 4 büyük Müteahhidi Alman Batarya ve duş sistemleri üreticisi HANSGROHE ye götüreceklerinin, bu tarz ziyaretleri 2016 yılında da devam ettireceklerini söyledi. Daha ayrıntılı bilgi için; www.evdusum.com
89
arsus; Mersin ile Adana‘nın ortasında Türkiye’nin en büyük ilçelerinden biridir. Turistik değeri ne yazık ki anlaşılamamış ve turizm kültürü çok gelişmemiş olsa da aslında ülkemizin önemli turistik bölgelerindendir. Kimse özellikle Tarsus’a gitmese, Tarsus gezisi yapmasa da, yolundan geçip suyunu içmese de yöre insanı iyi bilir ki bu ‘kent’ çok önemli bir mirastır. Hem İslam hem de Hristiyanlık için birçok dini önemli yapıyı barındıran Tarsus aynı zamanda tarihi olarak da efsanevi zenginliklere sahiptir. Anadolu’nun gezilip görülesi büyük miraslarını içinde ve civarında barındırır. Dünya’nın ilk kanalizasyonlu Roma yolu, önemli bir şehir kapısı (Kleopatra Kapısı) ve hamamla birlikte Tarsus’tadır, günümüzde ayaktadır ve bizlere şehrin tarihi değerinin başlangıcını gösterebilir. İncil’in yazarlarından Pavlus Tarsus doğumludur. St Paul kilisesi şehrin önemli yapılarındandır. İslam dini için önemi yüksek Yedi Uyurların (Ashab-ı Kehf) mağarasının Tarsus’ta olduğuna inanılır. (Kur’an’da Kehf Suresi’nde geçer) M.Ö. 6000’li yıllardan ön cesine dayanan ilk yerleşim kalıntıları ile Tarsus tarih boyu geniş bir yerleşime ve kullanıma sebep olmuştur. Farklı farklı birçok idare tarafından yönetilen Tarsus günümüzde de 280.000’in üzerinde nüfusu, zengin toprakları ve sanayi becerisi, yoğun bir trafiğin gerçekleştiği Adana-Antalya kara yolunun ortasındaki konumu ve Mersin limanına yakınlığı nedeniyle de hareketli, canlı bir ilçedir.
Osmanlı dönemi ve Cumhuriyet döneminin başında ki yoğun gayr-ı müslüm nüfus azalmış olsa da, geçmişten gelen bu zenginliğin en azından bir kısmı korunmuştur. Mimarisine hayran kaldığımız yapıların küçük bir kısmının orijinal sahipleri de hâlâ Tarsus’ta yaşamaktadır. Efsanelerden ise en çok bilinenleri anlatalım. Kleopatra Kapısı: Bizans döneminde inşa edilen Tarsus kent surlarının 3 kapısından biri olan deniz kapısıdır. (Diğerleri Adana kapısı ve dağ kapısı) Romalı General Antonius ile sevgilisi Mısır kraliçesi Kleopatra’nın Tarsus’ta buluşmaya geldiklerinde, dönemin limanı olan Gözlü Kulede büyük bir törenle karşılanmışlar. Bundan dolayı kapıya Kleopatra’nın ismi verildiği düşünülmektedir. Tarsus’tan Adana Şakirpaşa Havalimanı’na servisle giden yolcular bu kapının yanında buluşur.
Birincisi basittir “kimseye yerimi söyleme” İkincisi ise enteresan, “asla hamama gitme. Hamama girersen vücudun yılan derisine dönecektir.” Nedense uzun yıllar sonra kral hastalanır ve tek tedavinin “şahmeran” olduğu açıklanır. Kralın askerleri herkesi hamama sokarak yılan derisine dönüşecek adamı aramaya koyulur, başta kaçan bizim Camsab sonunda yakalanır ve hamamda suya deyince derisi yılana dönüşür. Dirense de Şahmeran’ın yerini söyler ve muhafızlar onu yakalar.
Şahmeran: Tarsus efsanelerinden en meşhuru Şahmeran Heykeli’nin önünde okumaktan zevk alacağınız Şahmeran efsanesidir. Hikayeye biraz bakalım; yılanların şahı olan Şahmeran bir kuyu ile geçilen gizli bir yerde yaşamaktadır. Günün birinde kuyuya giren bir genç yılanlar tarafından yakalanır ve Şahmeran’a götürülür. Camsab ismindeki bu genç ile Şahmeran arasında sorgulama ile doğan bir ilişki başlar ve Şahmeran yerinin gizli kalması için onu dışarı salmaz, birlikte yaşarlar. Bir süre sonra adamın güvenilirliğine inanan Şahmeran onu serbest bırakır ve iki şart sunar:
91
REKLAM