MTSO Haber Sayı 293

Page 1

Uluslararası Mersin Maratonu’na büyük ilgi > 2’de

Mersin turizminde yeni rota sağlık turizmi

MTSO Sanat Galerisi sezonu açıyor

> 4’te

> 2’de

> 2’de

Umudunu yitiren herşeyini yitirir... Şerafettin AŞUT MTSO Yönetim Kurulu Başkanı

> 3’te

www.mtso.org.tr | YIL: 17 | SAYI: 293 | 27 EYLÜL-11 EKİM 2015

Hayvancılık sektörü elektrikte sübvansiyon bekliyor Yusuf CANSEV

G

irdi maliyetlerinin yüksek olması nedeniyle üretimde ve rekabette zorlanan hayvancılık sektörünün sorunları son 1,5 yıldır elektrikte sübvansiyonun da kalkmasıyla iki katına çıktı. Sektör bir taraftan girdi maliyetlerinin yüzde 20-25’ini oluşturan enerji konusunda destek beklerken diğer taraftan yem konusunda adım atılmasını istiyor. Konuyla ilgili açıklama yapan MTSO 4 No’lu Hayvansal Ürünler ve Destek Faaliyetleri Meslek Komitesi Başkan Yardımcısı Yusuf Cansev, en büyük sıkıntıyı enerji konusunda yaşadıklarını anlattı. 1995 yılında Tarım Bakanlığı’nın tarım ve hayvancılığı desteklemek adına elektriğe sübvansiyon verdiğini açıklayan Cansev, ancak bu uygulamanın 1,5 yıl önce elektrik dağıtımının EnerjiSA’ya geçmesiyle birlikte sektör temsilcilerine haber verilmeden ortadan kaldırıldığını

“Tarım Bakanlığı’nın uyguladığı sübvansiyonla elektriği yüzde 2025 indirimli temin edebiliyorduk. Hiç elektrik kullanmadığımız ya da çok az kullandığımız dönemlerde dahi faturalarımızın yüksek gelmesinin ardından konuyu araştırmaya başladık ve elektrik dağıtımının EnerjiSA’ya geçmesinin ardından sübvansiyonun da haber verilmeden kalktığını öğrendik. Sanayi işletmeleri dahi yüzde 15 indirimden yararlanabilirken hayvancılık işletmeleri konut gibi işlem görüyor. Elektriği özel sektörden alacak olsak yalnızca yüzde 5-12,5 arasında indirim alabiliyoruz. Bu durumun çözümlenmesini bekliyoruz.” > 4’te

Ç

Ergun ARAL ububat ve bakliyat ihracatında önemli pazarlar arasında yer alan Irak ve Suriye’de yaklaşık 3 yıldır yaşanan sıkıntıyı Mersinli bakliyatçılar Birleşmiş Millerler (BM) Yardım ihaleleriyle aşıyor. Türkiye’nin bakliyat merkezi olarak anılan Mersin, ileri teknolojiye sahip işleme ve paketleme tesisleriyle BM yardım ihalelerinin önemli aktörleri arasında yer alıyor. Bu özelliğiyle dünya piyasalarına da yön veren Mersinli ihracatçılar, 63 ülkeye ürün gönderiyor. Türkiye’nin son yıllarda yalnızca bakliyatta değil tüm gıda ürünlerinde Suriye ve Irak’ta önemli kayıplar yaşadığını anlatan MTSO 3 No’lu Hububat, Bakliyat ve Dış Ticaret Meslek Komitesi Başkanı Ergun

KAREKODLU ÇEK

söyledi. Konuyu enerji maliyetlerinin yükselmesi sonrasında yaptıkları araştırmalar sonucu öğrendiklerini kaydeden Cansev şöyle konuştu:

Bakliyatçılar ihraç pazarlarındaki sıkıntıyı BM ihaleleriyle aşıyor

H

KARŞILIKSIZ ÇEKE YENİ FORMÜL:

Aral, “Bunun yanında sektörümüz için önemli olan Libya, Mısır gibi pazarlara da ürün gönderemez olduk” dedi. Son dönemlerde BM ihalelerine ağırlık verildiğini bildiren Aral, şunları söyledi:

ek Yasası’nın değişmesinin ardından artan karşılıksız çek oranları reel sektörü sıkıntıya soktu. Bu konuda artan şikayetler yeni arayışları da beraberinde getirdi. Çözüm olarak geliştirilen Karekodlu çek uygulaması kısa sürede büyük ilgi gördü. Aktif olarak 15 Haziran 2015’te kullanılmaya başlanan ve çekte sahteciliğin ilacı olarak gösterilen karekodlu çek uygulamasına yaklaşık 6-7 banka altyapısını tamamlayarak geçiş yaptı. Diğer bankalar ise bu konudaki çalışmalarını sürdürüyor. Mevcut durumda piyasalarda yaklaşık 75 bin adet karekodlu çek dolaşıyor.

Türkiye Bankalar Birliği Risk Merkezi verilerine göre Ocak – Ağustos döneminde karşılıksız işlem yapılan çeklerin parasal tutarı yüzde 49 artışla 17,6 milyar TL’ye ulaştı. Karşılıksız çek adedi ise geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 1 artış gösterdi. Bu sıkıntılardan yola çıkılarak uygulamasına yeni başlanan karekodlu çeklerle karşılıksız çek alma oranını yüzde 84’e kadar azaltmak mümkün. Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB), Kredi Kayıt Bürosu (KKB) ve Türkiye Bankalar Birliği ortak çalışması sonucu geliştirilen karekodlu

Başkentte ‘Teröre Hayır, Kardeşliğe Evet’ sesleri yükseldi

“Mersin’deki şirketlerimiz özellikle teknolojik açıdan dünyada sektöründe üst sıralarda yer alıyor. Hemen hemen tüm fabrikalarımızda ikinci jenerasyon işin başına geçti. Bunlar yabancı dil bilen, ihracatı bilen ve firmalarını daha ileri noktalara taşıyan gençler. Artık çalışmaların tümü bilinçli yapılıyor. Amerika’da ne kadar fasulye çıkıyor, Kanada’da ne kadar mercimek yetişiyor bilinip ona göre pozisyon alıyorlar. Bilinçli ticaret yapıyorlar.” > 7’de

Demos ve Kratos beğeni topladı MTSO’dan Sağlık İl Müdürlüğü projelerine tam destek

M

ersin İl Sağlık Müdürü Doç. Dr. Mustafa Kemal Başarılı, İl Sağlık Müdürlüğü Projeler Sorumlusu Dr. Şamil Şensoy ile birlikte MTSO’yu ziyaret ederek hazırladıkları projeler hakkında bilgi verdi. Görüşmeye Başkan Aşut’un yanı sıra MTSO Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Kasım Tanrıöver ile MTSO EKAV Başkanı İbrahim Kiper ve MTSO Genel Sekreteri Abdulkadir Dölek de katıldı. Kent adına hazırladıkları projeleri anlatan Şensoy, çalışmalarını Sağlıklı Kentler, Göç, Tarım ve Sağlık,

Eğitim ve Sağlık olmak üzere 4 başlıkta topladıklarını bildirdi. İlk olarak dünyada önemli gündem maddeleri arasında yer alan göçe yoğunlaştıklarını vurgulayan Şensoy, ilk projelerini ‘Düzensiz Göç Yönetiminde Sağlık Politikaları İnovasyon Çalışmaları’ başlığı altında hazırladıklarını söyledi. Mersin’deki sığınmacılara gerektiği gibi nitelikli sağlık hizmeti sunulamadığını, sağlık maliyetlerinin çok yüksek olduğunu vurgulayan Şensoy, yapılacak çalışma ile kamp dışında... > 5’te

çeklerle karışlıksız çek oranının azaltılması, ikiz çeklerin önüne geçilmesi hedefleniyor. Reel sektör temsilcileri Mersin Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO) üzerinden sisteme üye olup hem risk raporları hem de çek raporlarına ulaşabilir. Ancak henüz kullanıcı yeterli bilgiye sahip değil. Bu nedenle hazırlanan raporlar büyük ölçüde bankalar ve finans sektörü tarafından kullanılıyor. Reel sektörde de karekodlu çek kullanımının yaygınlaşması adına MTSO’da düzenlenen toplantı ile sistemin detayları Mersin iş dünyasına anlatıldı. > 5’te

T

ürkiye’deki Avrupa Birliği Bilgi Merkezleri Ağı, 15 Eylül Dünya Demokrasi Günü münasebetiyle AB’nin temel değerlerini oluşturan demokrasi ve insan hakları konusunda bilinç oluşturulması ve tartışılması amacıyla 20 ilde halka açık etkinlikler düzenledi. Bu kapsamda Mersin’de gerçekleştirilen belgesel tiyatro gösterimi büyük ilgi gördü.

BM Genel Kurulu 2007 yılında, demokrasinin dünya çapında yaygınlaştırılması ve pekiştirilmesi amacıyla 15 Eylül’ü Dünya Demokrasi Günü ilan etti. Bu yılın teması olan “Sivil Toplum Alanı” demokrasinin işlerliği bakımından güçlü ve özgür şekilde faaliyet gösterebilen bir sivil toplumun önemine işaret ediyor. > 2’de

YATIRIM CAZİBESİ ARTAN ÜLKE: ETİYOPYA

UN RO-RO MERSİN‘E 3. HATTI AÇMAK İSTİYOR

MERSİN TARIMINDA TEKNOLOJİ KULLANIMININ ARTMASI... BURHAN KILIÇ

> 6’da

> 2’de

> 7’de

T

ürkiye’nin kitlesel ilk tepki mitingi olma özelliği taşıyan yürüyüşe aralarında spor kulüpleri, hemşeri dernekleri, platformlar, öğrenci grupları, meslek örgütlerinin de bulunduğu 250 sivil toplum kuruluşu katıldı. Yürüyüş boyunca herhangi bir slogan atmayan grup, ellerinde yalnızca Türk bayrakları taşıdı. Farklı pankartların taşın-

masına izin verilmeyen yürüyüşte kalabalık kitle seslerini çaldıkları düdüklerle duyurdu. Yürüyüş için Ankara dışından 100’e yakın otobüs gelirken 6 bin civarında polis memuru güvenliği sağladı. 2 kilometrelik yürüyüşte güvenliği atlı birlikler ve çevik kuvvet ekipleri sağlarken polis helikopterleri de havadan destek verdi. > 8’de

Mucizevi bir uyku; Eshab-ı Kehf

> 3’te


2

YIL: 17 | SAYI: 293 | 27 EYLÜL-11 EKİM 2015 | www.mtso.org.tr

Uluslararası Mersin Maratonu’na büyük ilgi

B

u yıl ilki düzenlenen Uluslararası Mersin Maratonu’nda 10 ülkeden 2 bin 925 sporcu yarıştı. Üç etaptan oluşan yarışlar Özgecan Arslan Barış Meydanı’ndan başladı. 42 bin 195 metre yarışıyla başlayan maratonun ilk etabında 250 sporcu ter döktü. 15 bin metrelik ikinci etap koşusunda ise yaklaşık 675 sporcu dereceye girme mücadelesi verdi. Maratonun son bölümünde yer alan ‘Seviyorsan Koş’ temasıyla gerçekleştirilen halk koşusuna ise 2 bine yakın Mersinli katıldı. 5 bin metrelik halk koşusu renkli görün-

tülere sahne oldu. Koşuya katılan vatandaşlar Mersin’de uluslararası bir etkinliğin yapılmasından duydukları memnuniyeti dile getirdi. Mersin Büyükşehir Belediyesi tarafından düzenlenen 1. Uluslararası Mersin Maratonu Büyükşehir Belediye Başkanı Burhanettin Kocamaz ve Türkiye Atletizm Federasyonu Başkanı Fatih Çintimar’ın start vermesiyle başladı. Dereceye giren sporculara toplam 142 bin 500 TL ödül verildi. Mersin’in uluslararası alanda tanıtılması açısından büyük önem taşıyan Maratona katılan

bu bayram, huzurun ve barışın bayramı olsun

ersin Ekonomi Platformu (MEP), kentte sivil toplum örgütleri ve yerel yönetimlerin etkinliklerini aynı tarihlere denk getirmeyerek daha güçlü organizasyonlar düzenleyebilmeleri, katılımcıların tercih yapmak zorunda kalmayarak tüm etkinliklere iştirak edebilmeleri adına yeni bir proje başlattı. Kurulan mersinajanda. com isimli internet sitesi aracılığıyla tüm kurum ve kuruluşların etkinlik tarihlerinin takip edilebilmesi ve organizasyon tarihlerinin ona göre belirlenmesi planlanıyor. Mersin’in dinamik bir kent ve etkinlik sayısının birçok şehre oranla yüksek olduğunu anlatan MEP Dönem

cularımızdan Alper Demir 46.32 saniye, Yavuz Ağralı 48.15, Koray Het 58.54 dereceyle parkuru tamamladı.

Yarışlar sonunda dereceye giren sporcular şöyle:

15 Bin metre kadınlarda Leonidah Jemwetich Mosop 51.15 saniyelik derecesiyle birinci, Hirut Alemayehu Gebremika 52.29 saniyelik derecesiyle ikinci, Esma Aydemir 54.56 saniyelik derecesiyle üçüncü oldu. Türk sporcularımızdan Esma Aydemiz 54.56, Şeyma Yıldı 55.56, Fadime Çelik 1.00.43 saniyelik dereceyle 15 bin metre parkurunu tamamladı.

“42 bin 195 metre erkekler yarışında Sulti Gure Timbre 2.26.54 saniye ile maratonun kazananı olurken, Musa Babo Ido 2.29.26 saniye ile ikinci, Argachew Assefa Tola 2.33.18 saniye derece ile üçüncü oldu. 42 bin 195 metre bayanlar yarışında ise Svetlana Shepleva 3.09.06 saniyelik derecesiyle birinci, Nursel Karataş 3.21.02 saniyelik derecesiyle ikinci, Derya Kaya 3.25.01 saniyelik derecesi ile üçüncü oldu. 15 bin metre erkeklerde Amos Kipruto 44.37 saniye ile Paul Kipkemoi Kipkorir 44.54 saniye ile ikinci, Fetene Alemu Reegasa 45.58 saniye ile üçüncü oldu. 15 bin metre erkeklerde Türk spor-

K

urban Bayramı nedeniyle mesaj yayınlayan Mersin Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO) Yönetim Kurulu Başkanı Şerafettin Aşut, bayramların insanlar arasında yardımlaşmayı, dayaşınmayı, hoşgörüyü artırdığını söyledi. “Bayramlar, birlik ve beraberliğin tüm güzelliklerini yaşadığımız zamanlardır” diyen Aşut mesajında şu ifadelere yer verdi:

D

Türkiye’deki Avrupa Birliği Bilgi Merkezleri Ağı, 15 Eylül Dünya Demokrasi Günü münasebetiyle AB’nin temel değerlerini oluşturan demokrasi ve insan hakları konusunda bilinç oluşturulması ve tartışılması amacıyla 20 ilde halka açık etkinlikler düzenledi. Bu kapsamda Mersin’de gerçekleştirilen belgesel tiyatro gösterimi büyük ilgi gördü.

5 bin metre halk koşusunda erkeklerde Hüseyin Fatih Ulaş birinci, Cüneyt Adanır ikinci, Erdal Yavuz ise üçüncü oldu. Bayanlarda ise birinciliği Yasemin Kavurmacı, ikinciliği Pınar Başaran, üçüncülüğü ise Gonca Kılınç göğüsledi.”

“Bayramlarımız insanlar arasında yardımlaşmayı, dayanışmayı ve hoşgörüyü arttıran; birlik ve beraberliğin tüm güzelliklerini yaşadığımız zamanlardır. Birlik ve beraberlik olmadan güçlü bir toplum olamayız. Geleneksel olarak tüm ailenin bir arada bulunduğu bayramlarımız insanların daha çok yakınlaşmasına, toplumun temeli ve harcı olan karşılıklı sevgi ve saygının artarak yaşanmasına vesile olan zamanlardır. Mersin iş dünyası olarak; bireylerin aynı düşünce ve değerlerde buluşmalarına vesile olan, gönülleri yakınlaştırarak, kişisel çekişmelerin,

Başkanı Ferudun Gündüz, projelerini şöyle anlattı: “İlimizde faaliyet gösteren STK’larımız, Odalarımız ve yerel yönetimlerimizin aktiviteleri oldukça fazla. Bu nedenle etkinlik tarihlerimiz çoğu zaman birbiriyle çakışıyor. Örneğin bizim MEP olarak 1. Marka Kent Çalıştayı’nı düzenlediğimiz tarihlerde aynı anda Mersin’de Mobilya, Çeyiz ve Evlilik Fuarı ile Organize Sanayi Bölgesi’nin 20’nci kuruluş yıldönümü kutlamaları vardı. Böyle olunca da protokol de basın mensupları da ya tercih yapmak zorunda kaldı ya da her programın yalnızca açılışında bulunabildi. Birbirimi-

dargınlıkların ve kırgınlıkların unutulmasına, kardeşlik ve iyilik duygularının yaşanmasına olanak sağlayan, milli ve dini duygularımızın, inançlarımızın, örf ve adetlerimizin uygulanıp sergilenmesine ve her zaman hatırlanmasına imkan veren Kurban Bayramımızın, sosyal yardımlaşma ve dayanışmamızın zirveye çıktığı günler olmasını temenni ediyoruz. Bu kutsal günlerin sadece milletimize ve İslam alemine değil, barışa ve huzura her zamankinden daha çok ihtiyacı olan tüm dünya uluslarına huzur ve mutluluk getirmesini diliyoruz. Çevremizde dili, dini, ırkı ne olursa olsun ihtiyacı olan insanlara kucağımız ve gönlümüzü her zamankinden daha çok açalım. Bilelim ki veren el alan elden üstündür. Bu vesile ile tüm Mersinlilerin, milletimizin, İslam aleminin mübarek Kurban Bayramını kutluyor, vatandaşlarımıza sağlıklı, mutlu ve huzurlu bir bayram diliyoruz. Kurban Bayramınız kutlu olsun.”

zin programından haberdar olsak daha kalabalık ve hedefe yönelik organizasyonlar düzenleyebilirdik”. Sitenin yapımına başlandığını ve ilk etapta 30’a yakın kurumun bu sitede aktif olarak program tarihlerini yayınlamasını hedeflediklerini kaydeden Gündüz, bunu yapmakta zorlanmayacaklarına inandığını, MEP’in halihazırda aralarında MTSO’nun da bulunduğu 26 kurumun biraraya gelmesiyle kurulduğunu ve desteğin yüksek olacağını düşündüklerini söyledi. Konuyu her kuruma yazdıkları yazılarla bildirdiklerini, her kurumun bir temsilci atayacağını, bu temsilcinin siteye giriş sağlamasının ardından aktivitelerini güncelleyebileceğini ifade eden Ferudun Gündüz, bu aktivitelerin MEP’in bünyesindeki bir moderatör tarafından kontrol edilip onayın verilmesinin ardından yayınlanmasının sağlanacağını açıkladı.

M

ersin Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO) Sanat Galerisi 2015-2016 sezonu Ekim ayında başlıyor. Haziran ayına kadar devam edecek program çerçevesinde bu yıl 16 sergi planlanıyor. Sezon açılışı 2 Ekim Cuma günü Ressam Nurullah Erdoğan’ın Kişisel Resim Sergisi ile gerçekleşecek. 17.30 – 19.30 saatleri arasında düzenlenecek açılışın ardından Erdoğan’ın 30’a yakın eseri

15 Ekim tarihine kadar sanatseverlerin beğenisine sunulacak. Sergi, hafta içi 08.3018.00, Cumartesi günü ise 10.00 – 17.00 saatleri arasında ziyaret edilebilecek. Her yıl olduğu gibi bu yıl da MTSO Sanat Galerisi resim, fotoğraf, gravür ve heykel sergilerine evsahipliği yapacak. Yıl içerisinde şehir dışı ve yurtdışında yaşayan Türk sanatçıların eserleri de sanatseverlerle buluşacak.

BM Genel Kurulu 2007 yılında, demokrasinin dünya çapında yaygınlaştırılması ve pekiştirilmesi amacıyla 15 Eylül’ü Dünya Demokrasi Günü ilan etti. Bu yılın teması olan “Sivil Toplum Alanı” demokrasinin işlerliği bakımından güçlü ve özgür şekilde faaliyet gösterebilen bir sivil toplumun önemine işaret ediyor. Demokrasi Günü etkinlikleri, Delegasyonun AB Bilgi Merkezleri Ağı’nın Türkiye kamuoyuna ulaşmak amacıyla yıl boyunca düzenlemekte olduğu pek çok etkinliğin bir parçası. Gerçekleştirilen diğer çalışmalar arasında tartışma otu-

güncelleme yapması ve siteyi kullanması gerektiğini vurgulayan Gündüz, amaçlarının bu proje ile yurt genelinde örnek olmak olduğunu söyledi.

Ferudun GÜNDÜZ

Öğrenciler İngiltere’den memnun döndü

M

ersin Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO) desteği ile dil eğitimi için Londra’da University College London Yaz Okulu’na giden Kadri Şaman MTSO Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi öğrencileri Mersin’e memnun döndü. Dönüşlerinde MTSO Yönetim Kurulu üyeleri ile bir araya gelen öğrenciler İngiltere’deki deneyimlerini paylaştı. MTSO’nun Kadri Şaman MTSO Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi İngilizce Dersi Zümresi ile son 4 yıldır gerçekleştirdiği ‘Yabancı Dili Konuşan Meslek Lisesi Öğrencileri’ Projesi devam ediyor. Proje iki aşamalı olarak sürüyor. İlk aşamada öğrenciler kendi okullarında İngilizce derslerini kendi branş öğretmenlerinin yanı sıra anadili İngilizce olan misafir öğretmenlerden alıyor. Bu sayede İngiliz öğretmen ile pratik yapma imkanı yakalayan 9, 10 ve 11. sınıf öğrencileri ardından yılsonunda tüm okulu kapsayan İngilizce sınavına katılıyor. Bu yazılı ve sözlü sı-

Projenin sürdürülebilir olması için mutlaka kurumların başvurup etkin

Demos ve Kratos beğeni topladı ünya Demokrasi Günü’nde Mersin Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO) AB Bilgi Merkezi, Mersin Tiyatro Derneği işbirliği ile sahnelenen Demos ve Kratos adlı belgesel tiyatro gösterisi Mersinlilerden beğeni topladı.

Tekerlekli sandalye yarışında erkelerde başarılı performansıyla birinci Birol Kamar olurken Ömer Cantay ikinci, bayanlarda ise Zeynep Acet birinci oldu.

Nurullah Erdoğan

Hafta içi: 08.30 - 18.00 Cumartesi: 10.00 - 17.00

Kent iletişimi mersinajanda.com ile sağlanacak M

sporcular, Mersin’in tarihi ve doğal güzelliklerini yakından tanıma fırsatı bulurken birinci olabilmek için kıyasıya yarıştı.

MTSO Sanat Galerisi sezonu açıyor

UN RO-RO Mersin’e 3. hattı açmak istiyor rumları, kültürel etkinlikler, sergiler ve çocuklara yönelik faaliyetler de yer alıyor. Delegasyon ilk AB Bilgi Merkezini 1996 yılında Gaziantep’te açtı. O günden bu yana Adana, Ankara, Antalya, Bursa, Denizli, Diyarbakır, Edirne, Erzurum, Eskişehir, İstanbul, İzmir, Kayseri, Kocaeli, Konya, Mersin, Samsun, Sivas, Şanlıurfa, Trabzon ve Van’da da yeni merkezler açıldı. Bu merkezler, yerel ortaklar olan Ticaret ve Sanayi Odaları ve üniversitelerle işbirliği yapılarak faaliyetlerini sürdürmekte ve kamuoyunu AB hakkında bilgilendirmektedir.

U

N RO-RO İşletmeleri A.Ş. 2016’da Mersin Limanı’ndan 3’ncü hattı başlatmak istiyor. Mevcut durumda Çarşamba ve Cumartesi günleri Mersin Limanı’ndan Trieste Limanı’na sefer düzenleyen UN RO-RO, bir hattı da İsrail’in Hayfa Limanı’na açmayı planlıyor. Gemi arayışlarını sürdüren firma, planlarını 2016’da gerçekleştirmeyi hedefliyor. UN RO-RO İşletmeleri A.Ş. Ticari Direktörü Fuat Pamukçu ile Satış Şefi Jan Berslen Devrim, Mersin Ticaret ve Sanayi Odası’nı ziyaret ederek çalışmalar hakkında bilgi verdi. MTSO Yönetim Kurulu Başkanı Şerafettin Aşut ve Yönetim Kurulu Üyesi Ufuk Maya ile bir araya gelen UN RO-RO yetkilileri önümüzdeki sürece ilişkin

planlarını anlattı. Ağırlıklı olarak Ankara, Konya, Kayseri, Gaziantep, Kahramanmaraş, Adana, Hatay ve Mersin bölgelerindeki uluslararası nakliye firmalarına, ihracat ve ithalatçılara ciddi avantajlar sunduklarını anlatan Pamukçu, 3’ncü hattı açmalarıyla birlikte bu avantajların daha da artacağına inandığını söyledi. Açılışın İran ile ticaretin başlayıp yoğunlaşacağı dönemlere gelecek olmasının ayrı bir önem taşıyacağına da dikkat çeken Pamukçu, “Kapasitemiz her geçen gün büyüyor. 170-200 araç elleçlerken bu rakam 230’ları buldu. Gemilerimizi büyüttük 480 kapasiteye ulaştı. İleri dönük yeni hatlarımızla daha da çok büyüme olacağına inanıyoruz” dedi.

navın yüzde 60’ı, yılsonu ders başarısının da yüzde 40’ı alındığında en yüksek puanı elde eden üç öğrenci yurtdışında yaz okuluna gitme şansını yakalıyor. 2014 – 2015 eğitim yılında Danışmanlığı New Yurtdışı Eğitim ile Nil Education World tarafından yapılarak İngiltere’de University College London Yaz Okulu’na gitme hakkını kazanan öğrenciler 9. sınıflardan Yaren Erdağ, 10. sınıflardan Deniz Çam ve 11. sınıflardan ise Seda Gün oldu. Üç öğrenci iki hafta süresince dil okulunda Pratik İngilizce Eğitimi Programı’na katıldı. Dönüşlerinde MTSO Yönetim Kurulu ile bir araya gelen öğrenciler izlenimlerini anlattı. Yeni bir kültür, yeni yaşam tarzları ile tanıştıklarını ve çok etkilendiklerini anlatan öğrenciler, kendileri için önemli bir deneyim olduğunu ve gerek kendilerine olan güvenin artmasında gerekse yabancı dillerinin gelişmesinde böyle bir uygulamanın önemli rol oynadığını söylediler.


3

YIL: 17 | SAYI: 293 | 27 EYLÜL-11 EKİM 2015 | www.mtso.org.tr

Umudunu yitiren herşeyini yitirir... Şerafettin AŞUT MTSO Yönetim Kurulu Başkanı

S

on aylarda ülkemizde meydana gelen ve artış gösteren terör eylemleri, çevre ülkelerde uzun süredir devam eden siyasi istikrarsızlıklar, toplumsal sıkıntılar ve iç savaş durumuna gelen gelişmeler, küresel anlamda tekrar başlayan ekonomik daralma ve sıkıntılar gündelik hayatımızın içine o kadar derinlemesine girdi ki, artık umutsuz bir ruh hali ile geleceğe dair umutlarımızı kaybettiğimizi ve var olan olumlu şeyleri de göremez hale geldiğimizi düşünüyorum. Millet olarak, iş dünyası olarak bu karamsar ruh halinden sıyrılmamız gerekiyor. Asla “Polyannacılık” oynamaktan ve yalandan pembe tablolar çizmekten bahsetmiyorum. Ancak, umudunu yitiren bir milletin her şeyini yitireceğini iyi biliyorum. Bizlerin işi ağlamak değil gayret göstermek ve çözüm bulmak. Var olanı kabullenerek bir yere varamayız. Olguları değiştiremeyebiliriz ama kendimizi değiştirebiliriz. Yani, sürekli olumsuz haberlerin bizi sürüklemesine ve yönlendirmesine izin vermek yerine, kendi içimize dönerek eksiklerimizi gidermeye çalışmalıyız. Gerek bireysel, gerekse firmalarımız ve kurumlarımız temelinde her açıdan bir reforma, yenilenmeye gitmeliyiz. Dışımızda gelişen olaylar buna engel olmamalı ve ötelememelidir. Mikro anlamda, firmalar olarak kurumsallaşma anlamında eksiklerimizi gidermeliyiz, çalışanlarımızın eğitimlerine

önem vermeliyiz, üretim anlamında yenilikçi ve ar-ge temelli bir yaklaşımı merkeze almalıyız, sürekli yeni pazarlara açılmalı ve sürekli 7 kıtada pazarlar aramalıyız. Öte yandan, makro temelde baktığımızda, ekonomik reformları, yapısal reformları acilen gerçekleştirmeliyiz. Makro ve mikro reform ve gelişmeler birbirine paralel olduğunda işte o zaman bu reformlar etkili olur. Aksi takdirde iki atın çektiği bir arabada bir at zayıf kalırsa o araba ya devrilir ya da arzu edilen yere gitmez. Girişimci sayımızı arttırmadan zenginleşemeyiz Yazımın girişinde umutsuz tablolardan biraz sıyrılmaktan bahsetmiştim. Bu manzara içinde nasıl sıyrılacağız bu karamsar tablodan diyebilirsiniz. İşte bunlardan birincisi biraz önce saydığım şeyleri yaparak kendi içimize dönmek ve geleceğe hazırlanmaktık; çünkü, hiçbir kriz sonsuza kadar sürmez. İkincisi ise olumlu gelişmeleri daha çok gündeme getirmek elbette… Evet, büyük sıkıntılarımız var ancak bu kadar sıkıntı içinde yine de insanımız ekonomiye güveniyor ve girişimci olmayı tercih ediyor, firmalar kuruyor. Bu ülke ekonomimiz adına olağanüstü önemli bir konudur. Türkiye genelinde Ağustos ayında kurulan şirket sayısı geçen yılın aynı ayına göre yaklaşık % 6 artmış. Yine aynı dönemde

kapanan şirket sayısında ise %15 azalmış. Dönemsel baktığımızda 2015 yılının ilk sekiz ayında ülke genelinde açılan şirket sayısı 2014 yılının ilk sekiz ayına göre yaklaşık % 18 artmış görünüyor. Ekonomisi üretime ve ihracata dayanan bir ülke için girişimci sayımızın artması hayati bir konudur. Mersin özelinde 2015 yılının ilk sekiz aylık verilerine baktığımızda, Mersin, 1539 şirket kuruluşu ile İstanbul, Ankara, İzmir, Antalya ve Bursa’nın ardından Türkiye’de en çok şirket açan altıncı il oldu. Elbette kapanan şirketlerde var ama her yeni firma yeni heyecan, yeni bir umuttur, taze kandır. Yeni kurulan bir firma, görüntüde sayısal bir istatistikten ibaret olan ve işlemeyen on firmanın kapanmasından önemlidir ve etkilidir. Bir asra yaklaşan Cumhuriyet tarihimiz boyunca 1 milyon 500 bin girişimci yaratabilmişiz. Ekonomimiz adına bu rakam yeterli değil. Ekonomisi KOBİ’lere dayan bir ülke olarak bu rakam iki katı olduğunda işte o zaman refahtan, zenginlikten, adil paylaşım ve sosyal adaletten bahsedebiliriz. Hele hele bu zenginliği ülkenin 7 bölgesine, yeni ekonomi bölgeleri ile yayabilir ve tüm zenginliği ve yatırımları Marmara Bölgesinden Anadolu’ya yayabilirsek işte o zaman eşitlik ve gerçek sosyal adaletten bahsedebiliriz. İnanın işte o zaman bu gün canımızı acıtan terör zemin bulamaz, dağa götürecek insan bulamaz. İşte o zaman insanlar

bu ülkenin daha çok parçası olur. Tüm bunları doğru ve çağa yakışan, bilimsel bir eğitimle, gençlerine değerler sistemi veren bir eğitimle, insanına güven veren bir adalet sistemi ile bütünleştirdiğinizde ise işte o zaman büyük devlet ve küresel bir güç oluruz. Aksi halde zayıf ve kırılgan bir ekonomiyle, istikrarı yakalamayı ve koalisyon gibi birkaç ortak hedef altında birleşmeyi beceremeyen, komşularındaki en basit bir sıkıntıdan etkilenen, gerçek gücünü kendini geliştirmek için değil de kendini yok etmek için kullanan, tek zenginliği olan insan kaynağını heba eden, muasır ülkeler ve medeniyetler hedefinden ayrılan bir Orta –Doğu ülkesi oluruz. Potansiyeller kullanılmazsa bir değeri yoktur Ülkemizin bunu yapacak potansiyel gücü vardır ama bunu kullanmak gerekir. Bir iş adamımız yazdığı bir kitapta şunu söylüyordu: “ Potansiyel, bir köy susuzluktan kırılırken oradan akan deredir”… Evet, ülke olarak zenginlikler içindeyiz. Ancak bu potansiyeli kullanmazsak ekonomik olarak dereler, ırmaklar yanımızdan akarken bizler susuzluktan kırılırız. “Karanlığa kızma, bir mumu da sen yak” misali, önce kendi içimize döneceğiz. Başkalarına kızmadan önce kendimizin eksiklerini gidereceğiz. Gerek bireysel, gerek firmalarımız, kurumlarımız gerekse makro

düzeyde, gerçekler ışığında ve bilimsel temelli bir reform dalgası oluşturacağız. Eğitimde, adalette, demokraside, evrensel değerlerde, mikro ve makro ölçekli ekonomimizde, ticaret kanunlarımızda ve uygulamalarımızda sıradanlıktan kurtulmak zorundayız. Bize ne PKK zarar verebilir ne Suriye’deki olumsuz gelişmeler... Bizi ne küresel güçler engelleyebilir ne de ekonomisi güçlü rakiplerimiz… Bizim bizden başka rakibimizin olmadığını anlamalı ve kendimizi düzeltirsek aslında her şeyin düzeleceğini bilmeliyiz. Ekonomimizin ilacı dışarıdan alacağımız krediler veya borçlar değildir; ekonomimizin ilacı girişimcilerimizin çabası, gayreti ve girişimci ruhudur. Devletin özel sektöre daha çok kulak vermesidir. Bölünmez bütünlüğümüzün ilacı başkalarının reform beklentisi veya dayatması değildir; kendimizden, özümüzden kaynaklanan adaletin, şefkatin, anlayışın ve evrensel değerlere saygının tesisidir. Güvenli bir ortamda, eğitimi ülkenin her bir köşesine götürmektir. Demokrasimizin ve Cumhuriyetimizin ilacı adaletin ismi gibi adil olması, kişiden kişiye, hükümetlerden hükümetlere değişmemesidir. Biz bu mucizeyi bir kez başardık. Hadi bir kez daha iş başına… Unutmayın, siz değişmeden şikayet ettiğiniz hiçbir şey değişmeyecektir.

Mucizevi bir uyku; Eshab-ı Kehf Z

engin tarihi mekanları, inanç merkezleri, doğası ve iklimiyle turizmde son dönemlerde dikkatleri üzerine çekip adından sıkça söz ettiren Mersin, yurtiçi ve dışında değişik destinasyonlar arayan turistlerin ve araştırmacıların da ilgisini çekiyor. Bu noktadan yola çıkarak biz de gazetemizde kentimizin önemli turizm merkezlerini tanıtmak istedik. Geçen sayımızda yer verdiğimiz Aynalıgöl Mağarası’nın ardından yeni sayımızda gerek masallara gerek filmlere konu olan gerekse Kuran-ı Kerim’de yer alması nedeniyle inanç turizmi adına da büyük önem taşıyan Eshab-ı Kehf Külliyesi’ni anlatmak istedik. Bu külliye, kısaca Yedi Uyurlar adı ile anılan Yemliha, Mekselina, Mislina, Mernuş, Debernuş, Şazenuş, Kefeştatayyuş isimli 7 ermiş ile köpekleri Kıtmir’in yüzyıllarca uyuduğu mağara olarak biliniyor. Eshab-ı Kehf Külliyesi Türkiye›nin önemli inanç merkezlerinden biri. Dünya üzerinde Yedi Uyurlara ait olduğu belirtilen 33 mağara var. Onlardan bir tanesi olan Tarsus›ta bulunan Eshab-ı Kehf, ilimizin önemli inanç turizm merkezlerin biri. Eshâb-ı Kehf, Pagan kültüründen Hıristiyanlığa, oradan da Müslümanlığa uzanan uzun bir süreçte farklı kültürlerin etkileşimine örnek olan bir anlatı. Hikayenin özünde ise uzun süre mağarada uyumalarının ardından yeniden uyanma olayı anlatılır.

Eshab-ı Kehf Ne Demek? Eshâb, Arapça bir kelime olup, sahip kelimesinin çoğuludur. Buna göre eshâb, dostlar, yarenler, arkadaşlar anlamına geliyor. Kehf ise, dağlarda oyulmuş ev gibi yerlere deniliyor. Genellikle bunu ifade için mağara kelimesi kullanılıyor. Küçüğüne gâr, büyüğüne de kehf deniliyor. O halde Eshâb-ı Kehf kelime olarak, Mağara Dostları, Mağara Arkadaşları, Mağara

Efsanelere konu olan ve bugün de ziyaretçilerin büyük ilgi odağı olan Eshab-ı Kehf Müslümanların dua ettiği, adak adayıp adaklarını kestikleri bir mekan. Ayrıca bu mekandan alınan bir taşın çocukların yastıklarının altına konulması halinde çocukların uykusunun düzene gireceği rivayet edilir.

Yereni anlamlarında kullanılıyor.

Yedi Uyurlar Kimdir? Yemliha, Mekselina, Mislina, Mernuş, Debernuş, Şazenuş, Kefeştatayyuş ve köpekleri Kıtmir Yedi Uyurlar olarak anılan ermişlerdir. Başka kaynaklarda farklı isimleri de kullanıyor. Söylencelere göre; yaşadıkları zaman diliminde zalim bir hükümdar halkı kendisinin tanrı olduğuna inanmaya zorlar. Allah’a inanan birkaç genç ise canlarını kurtarmak için çareyi kaçmakta bulur. Yolda kendileri gibi inançlı bir çobana rastlarlar. Çoban ve Kıtmir adındaki köpeği de onlara katılır ve bir mağaraya sığınırlar. Orada uykuya dalan gençlerin uykuları yüzyıllarca sürer. Onlar bir kaç saat uyuduklarını zannederken kalktıklarında ne eski putperest topluluk hayatta kalmıştır ne de onların zalim hükümdarı. Kaç yıl uyudukları konusunda net bir rakam bulunmazken milattan sonraki ilk dört yüz yılları tarihçiler tarafından uyanma tarihleri olarak kabul ediliyor. Bu hikaye yalnızca Müslümanlar tarafından değil Hıristiyanlar tarafından da biliniyor ve değişik versiyonlarıyla birçok din kültüründe anlatılıyor. Hıristiyanlık ve İslam dini başta olmak üzere farklı dinlerde anlatılan hikayeler şöyle:

Hıristiyanlıkta; Yedi Uyurlar Bu efsane Hıristiyanlıkta ‘yeniden dirilme’ inancının kanıtı olarak gösteriliyor. Efsaneye göre M.Ö. 250 yıllarında, imparator Decius zamanında 7 veya 8 Hıristiyan genç pagan inançlarına kurban edilmekten korkarak yaşadıkları yerin yakınlarındaki bir mağaraya sığınırlar ve üzerileri kapatılır. Orada mucizevi bir uykuya dalarlar. Bu gençlerin adları; Maksimilian, İamblicus, Martinianus, John, Diony-

sius, Exacostodianus (Constantinus) ve Antonius olarak bilinir ve Hıristiyanlıkta aziz kabul edilirler. Bunun üzerine komutanları mağara girişinin taş ve harçla kapatılmasını emreder. Yedi kâfir’in burada ölüme terk edildiklerini anlatan bir levha bırakarak giderler. Yaklaşık 234 yıl sonra toprağın sahibi olan kişi, işçileriyle mağara girişini açar ve Yedi Uyurlarla karşılaşır. İamblicus şehre ekmek almaya gider ve İsa’nın adının serbestçe her yerde anıldığını görür. Dakyus zamanından kalan altınları harcamaya çalıştığı için piskoposun karşısına çıkarılır. Hikâyelerini dinleyen piskopos bunun bir mucize olduğunu söyler.

Başka Bir Anlatı; Ürdün Versiyonu Bahsi geçen kişiler Philedelphia, bugünün Amman şehrinin soylularıdır. Liderleri Maximillian, o sırada şehri ziyaret eden Roma İmparatoru Hadrianus (Hadrian)’a başkaldırır ve put tanrıları reddederek sadece Nuh’un, Musa’nın, İbrahim’in ve İsa’nın Tanrı’sının tapılmaya değer olduğunu söyler. İmparator idam edilmelerini emreder. Kapatıldıkları zindandan kaçarlar ve sığınacakları bir mağara bulup sığınırlar. Kral mağaranın girişine duvar örülmesini emreder. Yedi Uyurlar yıllarca burada kalırlar. 300 yıl kadar sonra uyandıklarında,

Maximillian’ı şehre yiyecek almak üzere gönderirler. 300 sene önceki paradan şüphelenen fırıncı onun bir hazine bulduğunu zanneder ve bunu kendisiyle paylaşmazsa onu ele vereceğini söyler. Askerler gelir Maximillian’ı yetkililere götürürler. Yetkililer ilk önce ona inanmasalar da daha sonra ikna olurlar ve bunu bir mucize sayarlar. Ortodoks ve Latin kiliseleri olayı anlar. Bununla birlikte batıda aydınlanmanın ve Protestanlığın yükselişi ile birlikte bu anlatı, apokrif bir efsane olarak nitelendirir ve Latin kilisesi olayı imaja dönük ‘saf bir romantizm’ olarak anar.

İslami Versiyonu; Eshab-ı Kehf Uygur Müslümanlarına göre kehf suresinde anlatılan mağaradır. İslami versiyonlarda, Hıristiyan versiyonundan farklı olarak kaçan gençlere katılan bir çoban ve çobanın Kıtmir (veya Al-Rakım) adındaki köpeği de bulunur. Eshab-ı Kehf denilen ve sarayda görevli olan gençler, hükümdara yakın kimseler ve hükümdarın müşavere heyetinde çalışır. İmparator putperest olduğu için, putperestliği kabul etmeyen bazı insanları yakalatıp öldürtür. Bir ihbar üzerine saraydaki putperest olmayan gençlerin durumlarını öğrenen hükümdar, onları çağırıp tehdit eder. Gençler

inançlarını korumak için şehre yakın bir dağ yönüne giderler. Yolda giderken Kefeştetayyuş ismindeki bir çoban ile çobanın Kıtmir isimli köpeği de onlara katılır. Dağda çobanın gösterdiği bir mağaraya girerler, dua ederek merhamet dilerler. Hükümdar gençlerin, kaçtıklarını ve mağaraya sığındıklarını haber alıp adamlarıyla mağaraya gider. Mağaranın ağzını kapattırır. İnanca göre gençler ölmez, yüzyıllar boyunca uyumaya devam ederler. Kehf suresinde bu süre “300 yıl kalıp 9 yıl arttırdılar” ifadesiyle verilir. Uyandıklarında geçmiş olan zamanın farkında olmazlar. Acıktıkları için bir arkadaşlarını şehre yiyecek getirmesi için göndermeye karar verirler. Bu kişinin adı Yemliha’dır ve onun kılık değiştirerek halini kimseye bildirmeden gidip gelmesini söylerler. Yemliha, şehre geldiğinde çok değişmiş bir şehir bulur. Farklı yorumları mevcut olan bir hadiseyle bu kişi geçen zamanın farkına varır ve o zamanın hükümdarının yanına götürülür. İnanca göre bu hükümdar gençlerin dinindendir. Başlarından geçenleri hükümdara anlatır. Daha sonra gidip arkadaşlarına haber verir. Ardından tekrar hepsi uykuya dalarlar.

Eshab-ı Kehf’ten Sonra da Rivayetler Sona Ermez

Bazıları sahabelerden Ali’nin, Eshab-ı Kehf’e gittiklerini ve Eshab-ı Kehf’in uykudan uyanıp onları gördüklerini ileri sürmüştür. Ayrıca bu söylenceye İslam peygamberi Muhammed’e iman ettikleri, selâm gönderip dua istedikleri de eklenir. Bunların dışında bazı kişiler Eshab-ı Kehf’in Mehdi geldiğinde uyanıp ona katılacağını da ileri sürmüştür.

>> Tarsus’un 14 kilometre

uzağında, Dereler Köyü’ndeki Eshab-ı Kehf diğer adıyla Yedi Uyurlar Mağarası’na 2 yol üzerinden de gidilebilir. Tarsus içerisinden veya İnönü Bulvarı (Adana-Mersin karayolu) üzerinden Huzurkent içerisinde Çoban Heykeli bulunan kavşaktan kuzey istikametine giderek Mersin Tarsus Eshab-ı Kehf’e ulaşılabilir. Bugün yerli ve yabancı çok sayıda ziyaretçiyi ağırlayan Eshab-ı Kehf’te yıl içinde adak, bayramlarda ise kurban kesimi de yapılmaktadır.


4

YIL: 17 | SAYI: 293 | 27 EYLÜL-11 EKİM 2015 | www.mtso.org.tr

Hayvancılık sektörü elektrikte sübvansiyon bekliyor Yusuf CANSEV

Sanayi İşletmeleri %15 elektrik indiriminden yararlanırken hayvancılık işletmeleri konut gibi işlem görüyor

G

irdi maliyetlerinin yüksek olması nedeniyle üretimde ve rekabette zorlanan hayvancılık sektörünün sorunları son 1,5 yıldır elektrikte sübvansiyonun da kalkmasıyla iki katına çıktı. Sektör bir taraftan girdi maliyetlerinin yüzde 20-25’ini oluşturan enerji konusunda destek beklerken diğer taraftan yem konusunda adım atılmasını istiyor.

başladık ve elektrik dağıtımının EnerjiSA’ya geçmesinin ardından sübvansiyonun da haber verilmeden kalktığını öğrendik. Sanayi işletmeleri dahi yüzde 15 indirimden yararlanabilirken hayvancılık işletmeleri konut gibi işlem görüyor. Elektriği özel sektörden alacak olsak yalnızca yüzde 5-12,5 arasında indirim alabiliyoruz. Bu durumun çözümlenmesini bekliyoruz.”

Konuyla ilgili açıklama yapan MTSO 4 No’lu Hayvansal Ürünler ve Destek Faaliyetleri Meslek Komitesi Başkan Yardımcısı Yusuf Cansev, en büyük sıkıntıyı enerji konusunda yaşadıklarını anlattı. 1995 yılında Tarım Bakanlığı’nın tarım ve hayvancılığı desteklemek adına elektriğe sübvansiyon verdiğini açıklayan Cansev, ancak bu uygulamanın 1,5 yıl önce elektrik dağıtımının EnerjiSA’ya geçmesiyle birlikte sektör temsilcilerine haber verilmeden ortadan kaldırıldığını söyledi. Konuyu enerji maliyetlerinin yükselmesi sonrasında yaptıkları araştırmalar sonucu öğrendiklerini kaydeden Cansev şöyle konuştu:

Enerji maliyetlerinin toplam girdi maliyetlerinin yaklaşık yüzde 2025’ini oluşturduğunu bildiren Cansev, sübvansiyonun hayvancılık sektörüne Bakanlar Kurulu kararıyla verildiğini ve kimseye haber verilmeden kaldırılmasına anlam veremediklerini söyledi. EnerjiSA’ya konuyla ilgili dilekçe verdiklerini ancak henüz yanıt alamadıklarını vurgulayan Yusuf Cansev, 4 No’lu Meslek Komitesi olarak Tarım Bakanlığı’na da önümüzdeki süreçte taleplerini ileteceklerini söyledi. Özellikle ihracat yapılan tavukçuluk sektörünün bu durumdan daha çok etkilendiğine değinen Cansev, “Örneğin tavukçuluk sektöründe önemli rakiplerimiz arasında yer alan Amerika’da hayvancılık destekleri üst düzeyde. Biz ise var olan desteğimizi de kaybediyoruz ve rekabette geriliyoruz. İhracatımızın artması üretim maliyetlerimizle doğru orantılı. Maliyetlerimizi düşürmeliyiz” değerlendirmesini yaptı.

“Tarım Bakanlığı’nın uyguladığı sübvansiyonla elektriği yüzde 2025 indirimli temin edebiliyorduk. Hiç elektrik kullanmadığımız ya da çok az kullandığımız dönemlerde dahi faturalarımızın yüksek gelmesinin ardından konuyu araştırmaya

Numan OLCAR

Dünya o kadar çabuk şekil değiştiriyor ki savaşlar ne kadar çabuk çıkıyorsa barış da o kadar çabuk gelebiliyor. Bu nedenle gerekli altyapı çalışmalarımızı kısa sürede tamamlayıp, bölge huzura kavuşup turizm sezonu başladığında hemen entegre olabilmeliyiz.

Mersin turizminde yeni rota sağlık turizmi Yaptığı tanıtım çalışmalarıyla kentteki turizm çeşitliliğinin artmasına önemli katkılar sağlamasına rağmen gerek bölgesel gerek ülkesel, zaman zaman da altyapısal sorunlar nedeniyle hedeflerine ulaşma noktasında sıkıntı yaşayan Turizm Platformunun yeni rotası sağlık turizmi.

G

üneş kum ve deniz turizminin yanında Mersin’i inanç turizmi, agro turizm, kurvaziyer turizm gibi farklı turizm enstrümanlarıyla da tanıştıran Platformun hedefinde ihtiyaç duyulan, talep edilen hemen her turizm çeşidinde tatilcilerin beklentisini karşılayabilmek var. Sağlık turizminin uzun zamandır gündemlerinde olmasına rağmen bu alanda bugüne kadar istedikleri boyutlarda adım atamadıklarını anlatan Turizm Platformu Başkanı Numan Olcar, bu yıl Türkiye genelinde kötü bir turizm sezonu geçmesinin ardından alternatif olması adına bu alana yöneldiklerini söyledi. Eylül ayı içerisinde Dubai’de yapılacak olan Sağlık Turizm Fuarı’na katılacaklarını açıklayan Olcar, Adana ile birlikte yer alacakları bu fuara katılımın Platform koordinasyonunda, Çukurova Kalkınma Ajansı (ÇKA) desteği ve Dünya Sağlık Turizm Konseyi’nin deneyimleriyle sağlanacağını söyledi. Fuara ilk kez Mersin Üniversitesi Tıp Fakültesi’nin profesyonel bir kadro ile iştirak edeceğini kaydeden Olcar, ayrıca şimdiye kadar kentteki 6 özel

hastanenin de kayıt yaptırdığını açıkladı. “Bunlar Mersin’in turizmle ilgili çabalarının somut göstergesidir” değerlendirmesini yapan Olcar, “Güneş, kum, deniz turizmi bir yerde tıkanınca kurvaziyer turizmi öne çıkarmaya çalıştık. Bu alan da tıkanınca sağlık turizmini açmaya çalışıyoruz. Turizmi çeşitlendirme çalışmalarımız devam edecek” ifadelerini kullandı. Turizmin dinamik bir sektör olduğunu, Mersin Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO) ile Büyükşehir Belediyesi’nin desteği, Valiliğin hamiliğinde önemli çalışmalara imza atıldığını kaydeden Olcar, istenilen sonuçların alınması adına vakit kaybedilmeden altyapı çalışmalarının devreye girmesi gerektiğine dikkat çekti. “Vaat edilenler yerine getirilmeli” Türkiye’nin ve paralelinde Mersin turizminin zor bir yıl geçirdiğini anlatan Numan Olcar, “Maalesef ülkemizde turizmle ilgili bu kriz iyi yönetilememiştir” değerlendirmesini yaptı. Mersin’in jeopolitik konumu

nedeniyle ayrıca bir sorun yaşadığını dile getiren Olcar, şöyle konuştu: “Bugüne kadar turizmde istediğimiz sonuçları almamız noktasında karşımıza hep altyapı sorunları çıkmıştır ancak mevcut durumda jeopolitik konumu bölgenin altyapı sorunlarının dahi önüne geçti. Ancak dünya o kadar çabuk şekil değiştiriyor ki savaşlar ne kadar çabuk çıkıyorsa barış da o kadar çabuk gelebiliyor. Bu nedenle gerekli altyapı çalışmalarımızı bu süre zarfında tamamlayıp, bölge huzura kavuşup da turizm sezonu yeniden başladığında hemen entegre olabilecek noktaya gelebilmeliyiz.” Mersin Büyükşehir Belediyesi’nin kentin altyapı sorunlarının çözümüne büyük bir titizlikle yaklaştığını ve geniş çaplı bir çalışma başlattığını açıklayan Numan Olcar, bu çalışmalar tamamlandığında altyapı konusunda Antalya’nın ilerisine geçebileceklerini, ya da en az Antalya kadar olacaklarını bildiğini söyledi. Bununla birlikte belediyenin elinde olmayan bazı sıkıntılar yaşadıklarına da değinen Olcar şöyle konuştu: “Örneğin kent turizmi açısından büyük önem taşıyan Çukurova Bölgesel Havalimanı Projemiz var. Türkiye’nin 55’inci havalimanı açıldı, 56’ncı yapılacak ama Çukurova Bölgesel Havalimanı Projesi halen bir işlevsellik kazanamadı. Aynı şekilde Tarsus-Kazanlı Kıyı Şeridi Projesi. Bu projede de yıllardır iste-

nilen sonuçlar alınamadı ve ilerleme kaydedilemiyor. Bu tür lokomotif ve kent turizmini ileri taşıyacak projelerin hayata geçirilmesini beklemekten yorulduk.” “Bayram tatilinin uzamasının turizme etkisi yeterli değil” Kötü geçen turizm sezonuna ilaç olması adına yapılan gerek okulların açılış tarihinin geciktirilmesi gerekse bayram tatilinin 9 güne çıkarılması çalışmalarını da değerlendiren Numan Olcar, bu tür adımların istenilen sonuçları veremediğini söyledi. Bu uygulamaların Mersin’de yalnızca ikinci konutlarda kalan ailelerinin tatillerini uzatmasını sağladığını, anlatan Olcar, “İç turizme az da olsa etkisi var belki ama genel olarak kötü bir sezon geçti” değerlendirmesini yaptı. Bu anlamda Mersin’de yapılacak bir takım uluslararası organizasyonların öneminin daha çok arttığına dikkat çeken Numan Olcar şunları söyledi: “İlk olarak Kasım ayında yapılacak olan Dünya Kardeş Şehirler Turizm Zirvesini önemsiyoruz. Ardından 2016’da ise gerek Akdeniz’in en büyük turizm forumlarından birisi olan ‘MEDITOUR 2016’nın, MTSO ile platformumuzun girişimleri ve yoğun lobiler sonucunda Mersin’de düzenlenmesi gerekse ASCAME organizasyonları hem turizmi canlandıracak hem de Mersin’in marka değerinin artmasını sağlayacak önemli etkinlikler.”

“Soya üretimi artmalı”

ifadesini kullandı.

Diğer bir sorunun ise yem sektöründe yaşandığına değinen Yusuf Cansev, yem sektöründeki gelişim için Türkiye’de özellikle soya üretiminin artırılması gerektiğini ifade etti. Soya kullanımında Türkiye’nin yüzde 90-95 dışa bağımlı olduğunu açıklayan Cansev, şöyle konuştu:

“Entegre kesimhane kurulmalı”

“Tarım ülkesi olmamıza rağmen ülkemizde soya yetişmiyor. Oysa soya; fasulye olarak tüketilmesinin yanında soya küspesi, yağlı tohum, soya yağı, soya proteini, soya unu gibi yan ürünleriyle insan ve hayvan gıdası olarak kullanılabiliyor. Hayvan yemlerinin büyük bölümünde faydalanılan soya üretiminin ülkemizde artması için desteklenmesi gerektiğine inanıyoruz. Geçmiş yıllarda benzer bir konu mısır üretiminde yaşanmıştı. Mısırı ithal ederken verilen destekler sonrasında ülkemizdeki üretim ihtiyacı karşılar düzeye geldi. Benzer bir çalışma soya için de yapılabilir. Bu destekler hayvancılığın gelişimi adına da önem taşıyor.” Hayvan yemi ve yem hammaddelerinin üretimini artırıcı tedbirler alınması halinde hayvancılıkta ihracatçı konumun güçlendirilebileceğine değinen Cansev, “Yem hammaddeleri için de hayvan üretimi için de elverişli bir bölgede yaşıyoruz. Bu iyi değerlendirilmeli”

Akdeniz’in kıyı şehri olması nedeniyle iklimi açısından özellikle tavuk eti üretimi ve yumurta üretimi açısından oldukça elverişli bir coğrafyada bulunduğunu kaydeden Yusuf Cansev, bu sektörde ihracatçı durumda olduklarını da anlattı. Geçmişte Mersin’deki üretimin yaklaşık yüzde 80’i ihracata giderken Ortadoğu’daki karışıklıkların ardından bu oranın yüzde 40’lara indiğini açıklayan Cansev, şu bilgileri verdi: “Mersin, Türkiye’de piliç eti üretiminde üretim potansiyeli açısından 3’ncü sırada yer alıyor. Bu nedenle sektörün daha iyi noktalara taşınması adına birtakım adımlar atılmalı. Bunların önünde de kesimhane geliyor. Üretim kapasitemiz yüksek olmasına rağmen ürünlerimizi kesebileceğimiz entegre bir tesisimiz yok. Ürünlerimizi Adana’daki kesimhanelere götürmek durumunda kalıyoruz. Acilen kendi ilimizde entegre bir kesimhane kurulmalı. Geçmişte 5-6 tane entegre tesisimiz bulunmasına rağmen yaşanan ekonomik sıkıntılar sonrasında tümü kapandı. Bu sorunun çözülmesi halinde üretim potansiyelinin ve paralelinde kazancın da artması kaçınılmaz.”

Uzayan tatil iç turizmi az da olsa etkiledi ama genel olarak kötü bir sezon geçti.


5

YIL: 17 | SAYI: 293 | 27 EYLÜL-11 EKİM 2015 | www.mtso.org.tr

Karşılıksız çeklerin önüne karekodlu çek ile geçilebilecek Türkiye’de artan karşılıksız çek oranına çözüm karekodlu çekler oldu. Türkiye Bankalar Birliği Risk Merkezi verilerine göre Ocak – Ağustos döneminde karşılıksız işlem yapılan çeklerin parasal tutarı yüzde 49 artışla 17,6 milyar TL’ye ulaştı. Karşılıksız çek adedi ise geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 1 artış gösterdi. Bu sıkıntılardan yola çıkılarak uygulamasına yeni başlanan karekodlu çeklerle karşılıksız çek alma oranını yüzde 84’e kadar azaltmak mümkün. Karşılıksız çek adedi ilk sekiz ayda yüzde 21, karşılıksız işlem yapılan çek tutarı yüzde 49 arttı. Karşılıksız çek sayısı 490 bin oldu.

V

Reel sektör temsilcileri MTSO üzerinden sisteme üye olarak hem risk raporları hem de çek raporlarına ulaşabilir

adeli çekten sonra Türkiye’nin 2. inovatif finansal ürünü sayılabilecek “Karekodlu Çek Uygulaması” ile keşidecinin geçmiş çek ödeme performansı, keşide edilen toplam çek adet ve tutarı, yüzde kaçının zamanında ödendiği ve ne kadarının arkasının yazıldığı adet ve tutar olarak görülebiliyor. Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB), Kredi Kayıt Bürosu (KKB) ve Türkiye Bankalar Birliği ortak çalışması sonucu geliştirilen karekodlu çeklerle karışlıksız çek oranının azaltılması, ikiz çeklerin önüne geçilmesi hedefleniyor. Aktif olarak 15 Haziran 2015’te kullanılmaya başlanan ve çekte sahteciliğin ilacı olarak gösterilen karekodlu çek uygulaması Mersin Ticaret ve Sanayi Odası’nda (MTSO) düzenlenen bir toplantı ile Mersin iş dünyasına tanıtıldı. Konuyla ilgili bilgi veren Findeks İş Birim Müdürü Serkan Siyasal, karekodlu çekin yakın zamanda uygulamaya geçen bir ürün olduğunu ve henüz piyasaya çıkalı 1,5 ay olmasına rağmen 75 bin adet karekodlu çeke ulaşıldığını bildirdi. Yaklaşık 6-7 bankanın bu sisteme geçtiğini kaydeden Siyasal, diğer bankaların da bu konudaki çalışmalarını sürdürdüğünü ifade etti. “Karşılıksız çek alma oranı yüzde 84 azalabilir” Mevcut çeklerle ilgili sorunların artması ve sahadan gelen şikâyetlerin değerlendirilmesi üzerine bu ürünün geliştirildiğine dikkat çeken Siyasal, konuyla ilgili şu bilgileri verdi:

“Kredi Kayıt Büroları, Bankacılık Kanunu’nun 73. Maddesi kapsamında

kurulmuş bir şirket. Şirketlerden kredi borçları ve bunların ödenmesine ilişkin her türlü bilgiyi toplayan ve bu bilgileri rapor haline getirip gerekli kurumlarla paylaşan bir şirket. Türkiye’nin 9 bankasının ortaklığında kurulan bu şirket, 1995’ten bu yana hizmet veriyor. Bugüne kadar yalnızca bankalara ve finans kurumlarına raporlama yapan bu şirket, yeni uygulama ile raporlamaları reel sektöre de açmaya başladı. Geçen ay itibariyle 1,8 milyon çek raporu üretildi. Ama maalesef bunun 1,7 milyon adedini yine bankalar ve finans kuruluşları kullandı. Reel sektörün kullanımı oldukça az. Peki, bankalar bu raporlamalarda ne gördü? Geçen ay çek raporu alınan 1,8 milyon kişinin yüzde 24’ünün raporunda en az bir tane karşılıksız çek varmış. Çok önemli bir oran. Bankalar bu sistemi çok aktif kullanıyor ve sürekli bu alana yatırım yapıyorlar neden? Müşterilerinin piyasa risklerini izlemeye çalışıyorlar ki ona göre aksiyon alabilsinler. Reel sektörden bu sistemi kullanan şu anda 1 milyon 100 bin kişi var. Yalnızca 10 bin tanesi şirket, kalanı gerçek kişiler. Bu rakam artmalı. Reel sektör temsilcileri alacakları raporlarla karşılıksız çek alma ihtimalini yüzde 84 gibi yüksek bir oranda azaltabilir.”

Siyasal, yine risk raporlarının da ücret karşılığı temin edilebildiğini, talep edilmesi halinde kontör paketleri satın alınarak toplu satın almalar da gerçekleştirilebileceğini söyledi. Siyasal, sisteme MTSO’dan üye olunabileceğini de anlattı. Karekodlu çek neden önemli? Geçmiş dönemlerde karşı tarafın bankacılık siciline, çek siciline ulaşabilmek için çek sahibinin onay vermesi gerektiğini hatırlatan Serkan Siyasal, bunun çek zincirinde çok kolay olmadığını anlattı. Karekodlu çek ile bu çeki kullanmak isteyen kişinin bilgilerinin paylaşımına da otomatik olarak izin verdiğini kaydeden Siyasal, “Karekod, fiziksel olarak çek üzerinde karekod olması anlamı taşımıyor. Karekod, daha önce keşideciden alınmış bir izni gösteriyor. Karekodlu

M

ersin İl Sağlık Müdürü Doç. Dr. Mustafa Kemal Başarılı, İl Sağlık Müdürlüğü Projeler Sorumlusu Dr. Şamil Şensoy ile birlikte MTSO’yu ziyaret ederek hazırladıkları projeler hakkında bilgi verdi. Görüşmeye Başkan Aşut’un yanı sıra MTSO Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Kasım Tanrıöver ile MTSO EKAV Başkanı İbrahim Kiper ve MTSO Genel Sekreteri Abdulkadir Dölek de katıldı. Kent adına hazırladıkları projeleri anlatan Şensoy, çalışmalarını Sağlıklı Kentler, Göç, Tarım ve Sağlık, Eğitim ve Sağlık olmak üzere 4 başlıkta topladıklarını bildirdi. İlk olarak dünyada önemli gündem maddeleri arasında yer alan göçe yoğunlaştık-

larını vurgulayan Şensoy, ilk projelerini ‘Düzensiz Göç Yönetiminde Sağlık Politikaları İnovasyon Çalışmaları’ başlığı altında hazırladıklarını söyledi. Mersin’deki sığınmacılara gerektiği gibi nitelikli sağlık hizmeti sunulamadığını, sağlık maliyetlerinin çok yüksek olduğunu vurgulayan Şensoy, yapılacak çalışma ile kamp dışında yaşayan sığınmacılara nasıl daha iyi hizmet sunulabileceğini, maliyetleri nasıl aşağı çekebileceklerini araştırdıklarını ifade etti. Bu çalışmayı Mersin ile sınırlı tutmayıp hazırlayacakları modeli Ortadoğu, Afrika, Orta Asya ve Balkanlardaki muhataplara nasıl sunabilecekleri üzerinde çalıştıklarına da değinen Şensoy, “Projemizi ulusal ve uluslararası muhataplarımıza da sunduk ve olumlu tepkiler aldık. Özelikle BM Kalkınma Programı sürece çok iyi bakıyor, geri bildirimleri oldukça olumlu” dedi.

Sistemde risk raporu ve çek raporu olmak üzere iki ayrı rapor bulunduğunu bildiren Serkan Siyasal, bu raporlamaların belirli ücretlendirmeleri bulunduğuna da değindi. Bu raporlardan yararlanılabilmesi için önce sisteme üye olunması gerektiğini kaydeden Siyasal, bu üyeliğin ücretsiz olduğunu, ardından risk raporu ya da çek raporlarına ücretli ulaşım sağlanabildiğini açıkladı. Çek raporlarının rapor başına fiyatlarının 2 ile 4 lira arasında değiştiğini dile getiren

çek içinde banka adı, şube kodu ve keşidecinin hesap numarası oluyor. Karekodlu çekin kare kodu cep telefonuyla okutulunca bu bilgiler 3. kişilerin önüne çıkıyor” dedi. Bu sistemle kullanıcının hangi bilgilere ulaşabileceği hakkında bilgi de veren Siyasal şunları söyledi:

İl Sağlık Müdürlüğü olarak ikinci projelerinin sağlıklı kentler üzerine olacağını dile getiren Dr. Şamil Şensoy, “Çerçevemiz yine aynı olacak. Hedefimizde Akdeniz ve Kuzey Afrika ülkeleri de bulunacak. Mersin uluslararası projelere imza atıyor imajını yerleştirmek istiyoruz. Kurumsal

koruyucu sağlık politikalarının önemine değindi. Aşut: “Sağlıklı kentler oluşturulmalı”

hafıza ve kurumsal yapı oluşturulması için gayret gösteriyoruz” dedi. “Sağlık turizminde niş alan belirlenmeli” Mersin’de sağlık turizmi üzerine çalışma yürütmek istediklerini de anlatan Dr. Şamil Şensoy, Bursa, İstanbul ve Antalya’nın bu alanda pilot iller seçildiğini hatırlattı. Bursa’nın özellikle medikalde İstanbul ile rekabet edemeyeceği için termal alanda sağlık turizmine yöneldiğini kaydeden Şensoy, Mersin’in de kendisine niş bir alan belirlemesi gerektiğini söyledi. Bunun için Mersin’deki üniversitelere yabancı

Tüm akıllı telefonlara Findeks uy-

Sisteme MTSO aracılığıyla üye olmak mümkün

MTSO’dan Sağlık İl Müdürlüğü projelerine tam destek Mersin Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO) Yönetim Kurulu Başkanı Şerafettin Aşut, İl Sağlık Müdürlüğü tarafından hazırlanan projelere tam destek sözü verdi.

“İbraz edilen ilk çek tarihi görülebiliyor. Yani bu kişi ne kadar süredir piyasaya çek veriyor? İlk çekini size mi yazmış, bir ay önce mi yazmış uzun süredir ticaret mi yapıyor? Görebiliyorsunuz. İbraz edilen son çekin tarihine ulaşabiliyorsunuz. İbrazında ödenen çeklerin adet ve tutar olarak yüzdesini görebiliyorsunuz. Zamanında ödeme yapmış mı? Bu bölümde rakam kullanılmıyor çünkü kimse ticaret hacminin büyüklüğünü paylaşmak zorunda değil. Yüzde gösteriliyor. Arkası yazılan, halen ödenmemiş çeklerin tutar ve adetsel oranları ve gecikmeli ödenen çeklerin de adetsel ve tutar olarak oranları gözüküyor. Karekod okutulunca karşınızda nasıl bir müşteri var görebiliyorsunuz. Bu çeki siz veriyorsanız ve çeklerinizi düzenli ödeyen bir tüccar iseniz ben güvenilir bir kişiyim. Çek geçmişime bak ve ona göre satış yap imajı veriyorsunuz.”

öğrenci alımının büyük önem taşıdığını anlatan Şensoy, “Yabancı öğrenciler network ağının geliştirilmesinde ve yabancı hasta gelmesinde çok önemli” değerlendirmesini yaptı. Çalışmalarını sağlıklı bir Mersin oluşturma hedefiyle sürdürdüklerini kaydeden Mersin İl Sağlık Müdürü Doç. Dr. Mustafa Kemal Başarılı ise bunun sağlanması için insanların bilinçlenmesinin büyük önem taşıdığına dikkat çekti. Dünya sağlık politikalarını takip ettiklerini ve projelerini de bu doğrultuda hazırladıklarını vurgulayan Başarılı, konuşmasında erken teşhis değil,

Projeleri dinlemesinin ardından söz alan MTSO Yönetim Kurulu Başkanı Şerafettin Aşut, projelerin özellikle Akdeniz çanağındaki ülkelere yayılmasında Akdeniz Ticaret ve Sanayi Odalar Birliği’nden (ASCAME) yararlanılabileceğine dikkat çekti. Akdeniz’e kıyısı olan 23 ülkeden 230’den fazla Odanın ASCAME’de aktif rol üstlendiğini anlatan Aşut, yerelde ise üniversiteler, Çukurova Kalkınma Ajansı ve yerel yönetimlerin bu çalışmalara destek vermesinin büyük önem taşıdığını söyledi. MTSO olarak ihtiyaç duyulan her alanda destek vermeye hazır olduklarını vurgulayan Aşut, “Sağlıklı kentler, akıllı kentler konusunu biz de sık sık işliyoruz bu alanlarda birlikte çalışabiliriz” dedi. MTSO Başkan Yardımcısı Kasım Tanrıöver ise özellikle sağlık turizmi konusuna değinerek, “Mersin Turizm Platformu’nun da bu konuda bir çalışması bulunmakta. Ayrıca Sağlık Turizm Derneğimiz var. Birlikte bu derneği daha aktif hale getirebiliriz” dedi.

gulamasının indirilmesi ile bu sistemden yararlanılabileceğine dikkat çeken Siyasal, çeklerin üzerinde yapılabilecek kimyasal sahtecilik ya da ikiz çek sahteciliğinin önüne geçilecek uygulamalar bulunduğunu da anlattı.


6

YIL: 17 | SAYI: 293 | 27 EYLÜL-11 EKİM 2015 | www.mtso.org.tr

Yatırım cazibesi artan ülke: ETİYOPYA Afrika’da yatırım yapılabilecek cazip ülkeler arasında yer alan Etiyopya; Avrupa, Ortadoğu ve Asya ülkeleri ile diğer Afrika ülkelerine iyi bir bağlantı noktasında bulunuyor. Etiyopya’dan dünyanın diğer ülkelerine nakliyenin nispeten ucuz olması, dünya ülkeleri arasında işgücünün en ucuz olduğu ülkeler arasında yer alması ve aynı zamanda sahip olduğu ucuz hidro enerji ülkenin yatırım cazibesini artırıyor. Özellikle tarım, telekomünikasyon, enerji ve havacılık hizmetleri yabancı yatırımlar için en cazip yatırım alanları arasında gösteriliyor.

E

tiyopya’da yatırım yapılabilecek birçok alan bulunuyor. Bu ülkede iş kurma ve yatırım maliyetlerinin de oldukça düşük olduğu kabul ediliyor. Ülke gerek iklimi, gerek verimli toprakları ve bol miktardaki hammadde kaynaklarıyla yabancı yatırımlara elverişli imkanlar sunuyor. Etiyopya 1992’den buyana serbest pazar ekonomisi uyguluyor. Bu durum özellikle özel sektör yatırımlarını da beraberinde getiriyor. Pazar ekonomisine geçişle birlikte ülkede birçok reforma gidilmiş, bu reformlar başta kamuya ait işletmelerin

özelleştirilmesi olmak üzere, ana hatlarıyla dış ticaretin liberalizasyonu, yurt içindeki ürün fiyatlarının yeniden belirlenmesi ve ülkede devalüasyona gidilmesi gibi konuları içermiştir.

“Düşük işgücü maliyeti yatırımcıyı özendiriyor” Etiyopya’da politik istikrarın sağlanmış olması ve özellikle işgücü maliyetlerinin oldukça düşük oluşu yabancı yatırımları özendirici rol oynamaktadır. Etiyopya’da bir işverene bir işgücünün aylık maliyetinin 90110 dolar civarında olduğu dikkate alınırsa Etiyopya’nın işgücü konusundaki elverişli durumu daha iyi anlaşılabilir. Etiyopya oldukça liberal bir yatırım kanununa da sahip. Ülkede yatırımları düzenlemek ve yatırımcılara uygun yatırım ortamı oluşturmak amacıyla Etiyopya Yatırımlar Komisyonu kurulmuş ve oluşturulan ortam yabancı yatırımcılar için oldukça elverişli imkanlar sunar hale getirilmiş. Yeni yatırım kanunu çerçevesinde ülkede hemen bütün alt sektörler yabancı yatırımlara açık olmakla beraber, özellikle tarım, telekomünikasyon, enerji ve havacılık hizmetleri yabancı yatırımlar için en cazip yatırım alanlarını oluşturmakta. Yapılan çalışmalarla Etiyopya’da yabancı yatırımcıların bürokratik işlemlerde eskisi gibi sıkıntı çekmediği söylenebilir. Yabancılar işlerin büyük kısmı için Etiyopya Yatırım Komisyonu’na başvurup; yatırım izinleri, çalışma izinleri, oturum izinleri ve yatırım yapılacak arazilerin tahsisinde ana merci olarak faydalanabilir.

Yatırım Teşvikleri: Etiyopya’da yabancı yatırımlar çeşitli teşviklerle özendirilmeye çalışılıyor. Ülkede teşvik kapsamında öne çıkan başlıca sektörler

maksimum %14,5 oranında gelişme göstermesi hedefleniyor. Plan hedeflerine ulaşmak için tarım sektöründe yeni arazilerin tarıma açılması, girdi kullanımının artırılması, alt yapının iyileştirilmesi ve elde edilen üretimin daha iyi koşullarda pazarlanmasının teşvik edileceği belirtiliyor. Özellikle ülke ekonomisine büyük katkı sağlayan hububat, kahve ve çay gibi ürünlerin üretimlerinin artırılması da hedefler arasında.

İstihdam ve yatırım alanları; kırsal kalkınma yatırımları, tarımsal ürünler işleme sanayi, tarımsal üretim, makine ve ekipman imalatı, yedek parça, fabrika montaj elemanları, basımevleri, yol ve bina inşaatları yapımı ve frigorifik taşıyıcılarla ilgili sektörler olarak sıralanabilir. Etiyopya’da yatırımların teşviki ve yatırımları cazip kılan hususlardan bazıları ise şöyle: -Yatırım alanlarına, ihracat hacmine ve yatırımın yerine bağlı olarak 2-7 yıl arasında gelir vergisinden muafiyet, -Tüm yatırım mallarının ithalatında %100 gümrük muafiyeti, -İthal edilen sermaye mallarının değerinin %15’ine kadar yedek parça ithalatında gümrük vergisiz ithalat, -Gümrük vergisi ve diğer ithalat vergileri ödenmeksizin ithal edilen sermaye mallarını ülke içinde yatırım yapan diğer benzer bir yatırımcıya devredebilme imkanı,

-İhraç malının bünyesinde yer alan hammaddelerin gümrük vergisi ve ithalat vergilerinden muaf olarak ithal edilmesi, -Etiyopya’da üretilen ve ihracata konu olan ve yerli firmalardan alınan ihracattaki vergilerinden muaf tutulması, -Ucuz arsa temini, -Yatırım tutarının %70 ine kadar düşük faizli (%7-%14 arası, ortalama %10,5) ve uzun vadeli kredi sağlanması… Belirtilen bu teşvik ve avantajlara, Etiyopya ile Türkiye arasında imzalanan Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunması Anlaşması ile Çifte Vergilendirmenin Önlenmesi Anlaşması da ilave edilebilir. Ayrıca Etiyopya’dan Avrupa Birliği ülkelerine ihracatta gümrük indirimleri ve istisnaları bulunuyor.

Genel Durum Etiyopya dünyada en az gelişmiş ülkelerden biri. Diğer gelişmekte olan ülkeler gibi Etiyopya’da da tarım sektörü tek büyük sektör konumunda. Sektörün performansı tüm ekonominin performansına yön veriyor. Tarım sektörü dışında önemli bir üretim gücü bulunmayan Etiyopya, sanayi ürünlerinin hemen hemen tamamına yakınını ithal ediyor. Tarımsal ürünlerden elde ettiği ihracat geliri ile sanayi ürünleri ithalatını karşılayamayan Etiyopya kronik biçimde dış ticaret açığı veriyor.

Başlıca ihraç ürünleri susam ve kahve Etiyopya’nın ihracatının çok büyük bir bölümü tarımsal ürünlere dayanıyor. En önemli ihraç ürünleri susam ve kahve. Bu iki ürünün ihracatı toplam ihracatın yarısına yakın. Taze sebze ve kuru baklagiller de ihracatta önemli paya sahip. Etiyopya susamı en çok; Çin, İsrail, ABD, Türkiye ve Ürdün’e; kahveyi ise Almanya, Suudi

Arabistan, Belçika, ABD ve diğer Avrupa ülkelerine ihraç ediyor. Taze sebzeler ise en çok Somali ve Cibuti’ye giderken, kuru baklagiller en çok Sudan ve BAE’ne ihraç ediliyor. Kahve, susam, sebzeler, kesme çiçek altın, kuru bakliyat, canlı hayvan, koyun ve keçi eti ve hayvan derileri önemli yer tutan ihraç ürünlerinden. Canlı hayvan veya bunların etlerinin tamamına yakını civardaki Müslüman ülkelere ihraç edilirken deriler AB ve Uzak Doğu ülkelerine satılıyor.

Başlıca ithal ürünü petrol yağları Etiyopya’nın ithalatının büyük bir bölümünü sanayi ürünleri oluşturuyor. Petrol yağları ithalatı ilk sırada olup, yıllar itibariyle değişmekle beraber toplam ithalatın %15-20’sini oluşturuyor. Eşya taşımaya mahsus motorlu taşıtlar, gübreler, iş makineleri, demir çelik ürünleri ve otomobiller büyük çapta ithal edilen önemli sanayi ürünleri arasında yer alıyor. Etiyopya tarımsal ürün olarak en çok buğday ve palm yağı ithal ediyor. Bu iki tarım ürününün ithalatı toplam ithalatında %7-8 gibi önemli bir orana ulaşmaktadır. Etiyopya’nın en çok ihracat yaptığı ülkeler başta Somali (%12,9) olmak üzere Hollanda, Almanya, Çin, Arabistan, Sudan ve İsviçre’dir. Türkiye ise Etiyopya’nın ihracatında %1,3’lük payı ile 18. sırada yer alır. Etiyopya’nın 2012 yılı toplam ithalatında Çin % 21,4’lük pay ile ilk sırayı almakta, bu ülkeyi sırasıyla Arabistan, Hindistan, Kuveyt, İtalya, Japonya ve Türkiye takip etmektedir. Türkiye’nin Etiyopya’nın ithalatındaki payı ise %4,1.

Ekonomik Yapı Dünyanın ve Afrika’nın en fakir ülkelerinden birisi olan Etiyopya’da hükümet yollar, elektrik santralleri ve telekomünikasyon gibi ülkenin altyapısını geliştirmek amacıyla yoğun bir yatırım sürecinde. Bunun yanı sıra, hükümet kamu iktisadi kuruluşlarının özelleştirilmesi programını da yürürlüğe koymuş. Özelleştirme süreci her ne kadar yavaş olsa da son on yılda birçok küçük ve orta ölçekli kamu iktisadi kuruluşu özelleştirildi. Hükümet elektrik santralleri ve telekomünikasyon gibi sektörlerde yabancı yatırımları ülkeye çekmeye çalışıyor. Etiyopya’da tarım sektörü, tekstil ve deri gibi tarıma dayalı sanayilerde ve turizm sektörünün gelişiminde de yabancı sermayeye büyük ihtiyaç duyuluyor. Etiyopya’da 2010 yılının Ağustos ayında 2010-2015 dönemini içeren beş yıllık kalkınma planı yürürlüğe girdi. Söz konusu plan Etiyopya’da sürdürülebilir kalkınmanın sağlanması ve yoksulluğun giderilmesi için önemli tedbirler içeriyor. Söz konusu planda tarım, sanayi ve altyapı öncelikli konuları teşkil etmekte olup, ülkedeki yaşam standartlarının yükseltilerek yoksulluğun giderilmesinin hizmetler sektöründen ziyade özellikle bu sektörlere önem verilerek sağlanabileceği hususu benimseniyor. Son kalkınma planına göre Etiyopya ekonomisinin yıllık ortalama minimum %11 ve maksimum %14,9 oranında gelişme göstermesi hedeflenmiş olup, tarım sektörünün ekonominin lokomotif sektörü olmaya devam edeceği ve 2015 yılına kadar tarım sektörünün yıllık ortalama minimum %8 ve

Dünyada işsizliğin en yoğun olduğu ülkelerden Etiyopya dünyanın en fakir ülkelerinden birisi olması nedeniyle ortalama insan ömrü de oldukça düşük düzeylerdedir. Ülkede genç nüfusun yüksek düzeyde bulunması çalışabilecek insan sayısının da oldukça yüksek düzeylerde olmasını sağlıyor. Ancak Etiyopya’nın son derece geri kalmış olması ekonominin büyük ölçüde tarıma dayalı olması, sanayi ve hizmetler sektörünün de gelişme göstermemiş olması ülkede iş imkânlarını oldukça sınırlı kılıyor. Etiyopya’nın istihdam rakamlarına ilişkin gerçekçi veriler bulunmamakla birlikte dünyada işsizliğin en yoğun olduğu ülkelerden birisi olarak biliniyor. Bazı kaynakların yapmış olduğu tahminlere göre ülkede işsizlik oranları %40’ın üzerinde. Özellikle Global kriz yıllarında bu rakamın %50’lerin üzerine çıktığı bildiriliyor. Ülkede eğitim düzeyi de son derece yetersiz. Bu durum yetişmiş kalifiye eleman miktarını da sınırlıyor. 40 milyondan fazla işgücünün bulunduğu Etiyopya’da tarım sektörü, ülke ekonomisinde çok önemli bir yere sahip olması nedeniyle istihdamın da en yoğun olduğu sektör. Toplam istihdamın yaklaşık %80’i tarım sektöründe çalışıyor. Tarım sektöründen sonra istihdamda hizmet sektörü %13’lük pay ile ikinci sırada yer alırken son derece geri kalmış sanayi sektörü ise %7’lik pay ile istihdama katkı sağlıyor.

Türkiye ile ticaret Etiyopya-Türkiye dış ticareti giderek artış göstermekle birlikte ihracatımız henüz istenilen düzeye ulaşmadı. Etiyopa’ya ihracatımızdaki en önemli ürünler demir çelik sektörü ürünleri olarak gösterilebilir. 2014’teki Etiyopya’ya olan ihracatımızın %48’ini demir çelik ürünleri ihracatı oluşturuyor. İhracatımızda demir çelik ürünleri dışında bakır teller, izole edilmiş tel ve kablolar, plastikten hortum, boru ve bağlantı elemanları, bakır teller ile beyaz eşya önemli yer tutuyor. Etiyopya’dan ithalatımızdaki başlıca ürünlerse başta susam olmak üzere yağlı tohumlar, pamuk iplikleri, yatak çarşafları ve masa örtüleri, bakliyat, örme mensucat ve sentetik iplikler. Etiyopya’dan susam ithalatımız 2014’te toplam ithalatımızın yüzde 48’ini oluşturdu

İşadamlarının Pazarda dikkat etmesi gereken konular Başlıca Ticari Merkezler ve Şehirler Başkent Addis Ababa aynı zamanda ülkenin ticari merkezidir. Dire Dawa, Bahir Dar, Nazareth (Adama olarak değiştirilmiştir), Awassa ve Makelle gibi şehirler de hem önemli ticari yerleşim birimlerdir hem de bölgesel yönetimlerin merkezidir. Addis Ababa aynı zamanda sanayi şehridir ve Dire Dawa, Makelle, Bahir Dar ve Nazareth gibi şehirler de sanayileşme yolundadır.

Yerel Zaman Etiyopya Greenwich Saat Ayarı (Greenwich Mean Time-GMT)’ndan 3 saat ileridir. Türkiye’den ise Addid Ababa 1 saat ileridir.

Takvim Etiyopya, Eylül ayının 11’inde başlayan, her biri 30 gün olan 12 eşit ay ile yıla bağlı olarak 5 veya 6 günden meydana gelen bir artık aydan (13.ay) oluşan Gregorian Güneş Takvimini kullanır. Ülkede mali yıl 8 Temmuzda başlayıp bir sonraki yıl 7 Temmuzda biter. Etiyopya’yla ilgili tüm ekonomik istatistikler de mali yıl esasıyla toplanır.

Ülkeye Ulaşım Türk Hava Yolları 2006’dan itibaren İstanbul-Addis Ababa arasında tarifeli direkt seferler yapıyor. Tarifeli seferler haftanın 7 günü karşılıklı olarak gerçekleştiriliyor. Türk Hava Yolları ile Kahire’ye oradan da Mısır Hava Yolları ile Addis Ababa’ya ulaşmak da mümkün. Emirates Hava Yolları ile de Dubai üzerinden Addis Ababa’ya gidilebilir.

Şehiriçi Ulaşım Taksi ücretleri genelde yola çıkmadan şoförle pazarlık sonucunda belirleniyor ve taksilerde taksimetre bulunmuyor. Şehiriçi ulaşımda taksi ücretinin 20 Birr’i aşmaması gerekir. Havaalanından şehre ulaşım ise aşağı yukarı 30 Birr civarında. Ulaşımda genellikle daha ucuz olan minibüslerle birden fazla kişi tarafından tutulan taksiler tercih ediliyor.

Vize Etiyopya Türk vatandaşlarına vize uygulamaktadır. Vize işlemleri Etiyopya’nın Ankara’daki Büyükelçiliği tarafından yürütülmektedir.

Oturma İzni Etiyopya’da oturma izinleri Göç ve Vatandaşlık İşleri Dairesi tarafından verilmektedir. Bir yabancı yatırımcı kendi adına aldığı yatırım iznini ibraz etmesi halinde kendisine oturma izni verilmektedir. Bir şirketin veya şubenin hisse sahibi olan bir yabancı yatırımcı ve çalışma izni olan bir yabancı personel de oturma iznine hak kazanabilir.

Yolcu Beraberi Eşya Getirme Kişisel efektler, çekilmemiş filmler, kameralar ve aksesuarlar gümrüksüz olarak ülkeye sokulabilir. Duty free kalemleri ise şunları içerir: 250 gram tütün veya 200 sigara veya 50 puro, 2 litre alkol, yarım litre parfüm. Ziyaretçiler değeri 500 Birr’i geçmeyen hatıra (hediyelik) eşyaları ülke dışına çıkartabilirler.

Havaalanı Servis Ücreti Etiyopya’dan ayrılırken kişi başına 20 $’lık bir ücretin havaalanı servis ücreti adı altında ödenmesi gerekmektedir. Bu ücret havaalanında veya havayolu bilet ofisinde ödenebilir.

İklim ve Hava Durumu Etiyopya’da deniz seviyesinden 148 metre daha aşağı seviyelerden başlayan ve 4620 metre yükseğindeki dağlara kadar yükselen dalgalı bir arazi yapısı bulunur. Ülke dağlardan, kanyonlardan, yüksek platolardan, nehir boylarındaki ovalardan ve deniz seviyesinden aşağıda olan arazilerden meydana gelir. 1500 metreye kadar yüksek olan bölgeler kurak bölgeler, 15002500 metre arasında yüksekliğe sahip bölgeler ılık ve nemli bölgeler, 2500 metre ve daha yükseklikte olan bölgeler ise tropikal yağmurlu bölgelerdir. Nüfusun önemli bir kısmının yaşadığı yüksek yerlerde ılıman iklim hakim olup, ortalama sıcaklık 15-20 derecedir. Alçak yerlerde ise sıcaklık 30 derecenin üzerindedir. Ülkede Şubat-Mart ve Haziran-Eylül aylarında iki yağışlı dönem bulunmaktadır. En yağışlı ay ise 300 mm ile Ağustos’tur. Yıllık ortalama yağış miktarı 5 mm’dir. En sıcak aylar Nisan-Mayıs olup, en soğuk ay ise Aralık’tır. Başkent Addis Ababa yaklaşık 2500 metre rakıma sahiptir. Bu itibarla, gündüz ve gece arasında ısı farklılığı normalin üzerindedir. Yaz döneminde bile geceleri serin olabilmektedir.

Sağlık Etiyopya’ya giderken Dünya Sağlık Örgütü kurallarına göre sarı humma aşısı olmak zorunludur. Etiyopya’ya girişten 10 gün önce sarı humma aşısı yaptırılması gerekir. Aşının süresi 10 yıldır. Ülkede sağlık imkanları oldukça sınırlı olup Addis Ababa’daki en iyi hastaneler bile imkan, ekipman, şartlar bakımından sıkıntı içerir.

Çalışma Saatleri Devlet Kurumlarında çalışma süresi haftada 39 saattir. Devlet Kurumlarında çalışma saatleri 08.30-12.30/13.30-17.30 Pazartesi-Perşembe 08.3011.30/13.30-17.30 Cuma Bankalarda çalışma saatleri 08.0016.00 Pazartesi-Cuma 08.0012.00 Cumartesi İşyerlerinde çalışma saatleri 08.00-12.00/13.00-17.00 Pazartesi-Cuma Alışveriş Merkezlerinde çalışma saatleri 08.00-12.30/15.30-19.30 Pazartesi-Cuma 09.00-19.00 Cumartesi Milli günler: Milli Gün, 28 Mayıs (1991) (MENGISTU rejiminin yenilmesi)

Resmi Tatil ve Bayramlar Haftalık Resmi Tatil Günleri Cumartesi ve Pazar’dır Yıl içerisindeki diğer resmi tatil günleri ise şu şekildedir: 7 Ocak : Yılbaşı 19 Ocak : Epiphany 2 Mart : Adowa Savaşı’nın Yıldönümü 6 Nisan : Zafer Günü 11 Eylül : Yeni yıl Günü (New Year’s Day) 12 Eylül : Good Friday, Easter, Eid El Fitr, Eid el Ahda, Maulid

Gelenekler Etiyopyalılar, genellikle birbirlerini başlarını eğerek selamlarlar. Diğer bir gelenek selamlaştığınızda arkadaşınızın yanaklarından üç kez öpmektir. Etiyopya’da kahve serenomisinin özel bir yeri vardır. Günün herhangi bir saatinde ziyaretlerde kahve serenomisini gerçekleştirmek önemli bir gelenektir. Özel bir kahve serenomisi birkaç saat sürebilmektedir. Kahve taneleri elle kavrulur ve özel bir cezvede hazırlanarak bir fincana dökülür. Kahve seromonilerinde kahvenin yanısıra yemek de hazırlanmaktadır. Etiyopya’nın çoğu bölgelerinde sabah, öğle ve akşam olmak üzere günde 3 kez kahve serenomisi yapılmaktadır.

Haberleşme Türkiye ile Etiyopya arasında otomatik telefon ve faks bağlantısı mevcuttur. Ancak, Etiyopya’da gerek ülke içinde gerekse uluslararası telefon görüşmelerinde zaman zaman sorunlarla karşılaşılabilmektedir. Ülkede telekomünikasyon sisteminin yeniden yapılandırılmasına dönük olarak çalışmalar sürdürülmektedir. Etiyopya’nın uluslararası telefon kodu 251 olup, Başlıca şehirlerin telefon kodları aşağıda verilmektedir Addis Ababa : 1 Awassa : 6 Dire Dawa/Harar : 5 Shashemene : 7 Jimma : 7 Nazareth : 2 Kaynak: Ekonomi Bakanlığı


7

YIL: 17 | SAYI: 293 | 27 EYLÜL-11 EKİM 2015 | www.mtso.org.tr

Bakliyatçılar ihraç pazarlarındaki sıkıntıyı BM ihaleleriyle aşıyor Ergun Aral

H

ububat ve bakliyat ihracatında önemli pazarlar arasında yer alan Irak ve Suriye’de yaklaşık 3 yıldır yaşanan sıkıntıyı Mersinli bakliyatçılar Birleşmiş Millerler (BM) Yardım ihaleleriyle aşıyor. Türkiye’nin bakliyat merkezi olarak anılan Mersin, ileri teknolojiye sahip işleme ve paketleme tesisleriyle BM yardım ihalelerinin önemli aktörleri arasında yer alıyor. Bu özelliğiyle dünya piyasalarına da yön veren Mersinli ihracatçılar, 63 ülkeye ürün gönderiyor. Türkiye’nin son yıllarda yalnızca bakliyatta değil tüm gıda ürünlerinde Suriye ve Irak’ta önemli kayıplar yaşadığını anlatan MTSO 3 No’lu Hububat, Bakliyat ve Dış Ticaret Meslek Komitesi Başkanı Ergun Aral, “Bunun yanında sektörümüz için önemli olan Libya, Mısır gibi pazarlara da ürün gönderemez olduk” dedi. Son dönemlerde BM ihalelerine ağırlık verildiğini bildiren Aral, şunları söyledi: “Mersin’deki şirketlerimiz özellikle teknolojik açıdan dünyada sektöründe üst sıralarda yer alıyor. Hemen hemen tüm fabrikalarımızda ikinci jenerasyon işin başına geçti. Bunlar yabancı dil bilen, ihracatı bilen ve firmalarını daha ileri noktalara taşıyan gençler. Artık çalışmaların tümü bilinçli yapılıyor. Amerika’da ne kadar

fasulye çıkıyor, Kanada’da ne kadar mercimek yetişiyor bilinip ona göre pozisyon alıyorlar. Bilinçli ticaret yapıyorlar.” “Pirinç üretimi iyi gidiyor” İhracatın ağırlıklı olarak ithalata dayalı olduğunu anlatan Aral, geçmişte tüm bakliyat ürünlerinde yerli ürünleri ihraç ederken günümüzde birçok üründe Türkiye’nin kendi iç tüketimini dahi karşılayamaz duruma geldiğini söyledi. Bakliyat rekoltelerinin bu yıl da önceki yıl gibi düşük olmasına rağmen pirinç üretiminin her yıl bir öncekine göre daha iyi gitmesinin sektörü sevindirdiğini vurgulayan Ergun Aral, üretim rakamlarıyla ilgili şu bilgileri verdi: “Üzülerek söylemek gerekirse yine tüm bakliyat ürünlerinde ithalat gerçekleştireceğiz. Ağustos’ta hasadına başlanan kırmızı mercimekte bu yıl da geçen yıl olduğu gibi 400 bin ton civarında ürün bekleniyor. Tüketim de benzer rakamlarda. Yaklaşık 100-150 bin tonluk ithalat yapılır ve o da ihracata gönderilir. Kuru fasulye üretimi 150 bin ton civarında bekleniyor. Bu, önceki yıllara göre iyi bir rakam olabilir ancak yine yeterli değil. İthalat kaçınılmaz olacaktır. Nohut üretimi ise 200 bin ton civarında bekleniyor ve yine ihracat yapmak için yaklaşık 40 bin tona yakın nohut

ithal edilmesi gerekecektir. Yeşil mercimek ise oldukça az. 1990’a kadar Türkiye, dünyada yeşil mercimek üretiminde liderken bu yıl 10 bin tona yakın yeşil mercimek hasadı bekleniyor ve yaklaşık 40 bin tona yakın da ürün ithal edece-

Bakliyatta ar-ge çalışmaları hızlandı. Yeşil mercimek unu buğday ununa karıştırılıp protein değeri artırılırken, Amerika’da nohut cipsine yönelik çalışmalar hızlandı. ğiz. Bu alandaki dünya şampiyonu 1 milyon tonluk üretimiyle Kanada’ya geçti. Barbunyada da 5 bin tonluk bir üretim bekleniyor ve bu alandaki ithalat da 10 bin tona yakın olacaktır. Pirinçte ise üretim giderek artıyor. Geçen yıl 750 bin ton çeltik üretimi varken rakam bu yıl yüzde 80’i Osmancık olmak üzere 950 bin tona ulaştı. Bu da 550 bin ton pirince denk geliyor. Türkiye’nin tüketimi ise 650 bin ton. Yani 100-150 ton

arasında ithalata ihtiyaç duyulacaktır ki bu da iyi bir rakam.” “Bakliyat üretimi artırılmalı” Bakliyat üretiminin Türkiye’de artırılması gerektiğini vurgulayan Ergun Aral, bu ürünün hem insan sağlığı için önemli olduğunu, hem topraklar açısından hem çiftçi hem de ihracatçı için büyük önem taşıdığını vurguladı. Protein açısından çok zengin olması nedeniyle insan sağlığı için önemli bir ürün olduğunu anlatan Aral, toprağın azotunu dengelediğini, tüm dünyada tercih edilirliğinin artması nedeniyle ihracatçı için büyük önem taşıdığını söyledi. Artan talep karşısında çiftçinin de para kazanabileceğini dile getiren Aral, hükümetten bu ürüne daha fazla destek beklediklerini ifade etti. Desteklerin 10 kuruştan 20 kuruşa çıkarılmasının önemli olduğunu kaydeden Aral, “Ancak yeterli değil. Gübre, tohum gibi farklı alanlara da destek yapılmalı. Çiftçi kazanmalı ki ekim de artsın” değerlendirmesini yaptı. “Bakliyatta ar-ge çalışmaları arttı” BM tarafından 2016’nın Dünya Bakliyat Yılı ilan edildiğini hatırlatan Ergun Aral, bu nedenle sektörde ciddi bir hareketlilik yaşandığına da değindi. Tarım Ürünleri

Hububat Bakliyat İş ve Paketleme Sanayicileri Derneği (PAKDER) tarafından 2016’ya yönelik önemli çalışmalar yapıldığını bildiren Aral, bu çalışmalardan özellikle ar-ge’ye yönelik olanları önemsediklerini vurguladı. Başta Amerika olmak üzere birçok ülkede özellikle protein zenginliği ve obeziteyle mücadele açısından bakliyat kullanımının artmaya başladığına değinen Aral şöyle konuştu: “Dünyada tüketim alışkanlıkları değişiyor. Artık daha hızlı ve pratik, aynı zamanda da sağlıklı yiyecekler tercih ediliyor. Bunun için protein açısından zengin olan yeşil mercimek ununun buğday ununa karıştırılarak besin değerinin zenginleştirilmesi ya da nohut cipsleri üzerinde çalışmalar var. PAKDER de ülkemizdeki bakliyat borsaları ve üniversitelerle birlikte bakliyat ürünlerinin farklı alanlarda kullanılmasına yönelik ar-ge çalışmaları yapıyor. Mersin Ticaret Borsası da bu çalışmanın içinde ve biz de meslek komitesi olarak bu yöndeki çalışmaları önemsiyoruz.” Dünya Bakliyat Yılı’nın tüm dünyada bakliyat ürünlerinin tanınırlığının artması ve dikkatin bu ürüne çekilmesi adına büyük önem taşıdığını vurgulayan Ara, yıl kapsamında Türkiye’de de çeşitli etkinlikler yapılacağını sözlerine ekledi.

Mersin tarımında teknoloji kullanımının artması yönünde çalışıyoruz T

arım kenti Mersin’in bu alandaki üstünlüğünü koruma yönünde çalışmalar sürdüren 5 No’lu Tarım Destek Faaliyetleri Meslek Komitesi, gerek üniversite gerek araştırma merkezleriyle koordineli çalışmalar yürüterek tarımsal uygulamalarda Türkiye ortalamasının üzerine çıkma hedefinde. Bir taraftan Tarım Bakanlığı nezdinde birçok çalışma sürdüren, halk sağlığını tehdit eden hastalıklara ve kalıntılara karşı mücadele veren komite üyeleri, diğer taraftan tarımda teknoloji kullanımının artırılmasına yönelik çalışmalar yürütüyor. Faaliyetleri ve projeleri hakkında bilgi vererek Mersin Üniversitesi bünyesinde Tarım Bilimleri ve Biyoteknoloji dalının kurulması yönünde adımlar attıklarını anlatan 5 No’lu Tarım Destek Faaliyetleri Meslek Komitesi Başkanı Burhan Kılıç, 2016’da bu bölümün hayata geçmesini hedeflediklerini söyledi. Mersin Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ahmet Çamsarı’nın göreve başlaması ile birlikte bu projeyi geliştirdiklerini kaydeden Kılıç, Türkiye’de bu bilim dalının az sayıda üniversitede bulunduğunu ve ziraat fakültelerinden daha ileri bir bilim ve teknolojinin kullanıldığını söyledi. Tarımda başta biyoteknoloji olmak üzere farklı anlayıştaki öğretim görevlilerini Mersin’e kazandırmak istediklerini vurgulayan Kılıç, “Hedefimiz, Mersin’in tarımda iştigal eden, bitkisel üretim yapan birçok girişimcisini bilimsel anlamda daha yeni teknolojilerle tanıştırmak” diye konuştu. “Sebze-meyve üretiminde güvenilir marka olma yolundayız” Teknolojinin yanı sıra halk sağlığını ilgilendiren çalışmalara büyük önem verdiklerini de anlatan Burhan Kılıç, özellikle kalıntılarla

mücadele konusunda çalıştıklarını söyledi. Son 2,5 yıldır Tarım Bakanlığı Bitki Koruma Kontrol Genel Müdürlüğü ile çalışma yürüttüklerine değinen Kılıç, şu bilgileri verdi: “Pestisit kalıntıları üzerine çalışıyoruz. Bu bağlamda bölgemizdeki çiftçilerimize, ziraat mühendislerimize gerek köy mekanlarında, beldelerde gerekse Odamızın konferans salonunda çalıştaylar düzenleyerek eğitimler veriyoruz. Doğru tarım ilaçlarının doğru zamanda doğru dozda kullanılması hedefindeyiz. Türkiye’de bu alanda Tarım Bakanlığı ile çalışma sürdüren yegane Oda olarak attığımız adımlardan sonuç almaya başladığımızı söyleyebilirim. Kalıntı sorununu çözdüğümüzü, minimum seviyelere indirdiğimizi söyleyebilirim. Hedefimiz gerek ihracata giden gerekse iç pazarda tükettiğimiz sebze ve meyvelerin yetiştiriciliğinde Mersin’i halk sağlığı açısından güvenilir bir marka haline getirebilmek.” “Nematod ile mücadelede önemli yol aldık”

yaptıklarına değinen Kılıç, yapılan çalışmalardan çiftçinin de çok memnun olduğunu vurguladı. “Mandalina çeşidimizi artırma yolundayız” Diğer bir çalışmayı Alata Bahçe Kültürleri ve Araştırma Enstitüsü ile sürdürdüklerini anlatan Burhan Kılıç, bu alandaki çalışmalarını ise şöyle özetledi: “Dünyada, turunçgil meyvelerinde tüketici eğilimleri değişmeye başladı. Artık kolay soyulabilen mandalinaya yönelim arttı. Çekirdeksiz, koyu turuncu, kırmızı olan çeşitler tercih ediliyor. Biz de turunçgil ihracatındaki üstünlüğümüzü korumak adına yeni çeşitlerin arayışına girdik. Alata ile birlikte yeni mandalina çeşitleri üzerinde çalışmaya başladık. Yeni mandalina çeşitlerinin bulunduğu koleksiyon bahçeleri kuruyoruz. Bu çeşitler üzerinde yapılacak ıslah çalışmalarıyla yeni çeşitlerin Türkiye’nin turunçgil sektörüne kazandırılmasını hedefliyoruz.”

Halk sağlığının korunmasına yönelik çalışmalarda özellikle biberde nematod zararlısıyla mücadelede önemli yol aldıklarını anlatan Burhan Kılıç, “Geliştirdiğimiz proje sonucunda çiftçimiz özellikle biberde verim ve kalite kaybına yol açan nematod zararlısıyla mücadelede kalıntı sorununa yol açan kimyasal ilaçlar yerine güneş ve suyu tercih etti” dedi. Bu sayede çiftçinin yaklaşık 150 milyon TL’lik kaybın önüne geçtiğine dikkat çeken Kılıç, “Bir taraftan biber üretiminde dönüm başına verimini yaklaşık yüzde 20 – 30 artırırken, diğer taraftan zararlılarla mücadeledeki maliyetleri de yüzde 15’e yakın aşağı çektik” ifadelerini kullandı.

Türkiye mandalina ihracatının yaklaşık yüzde 70’inin Mersin’den gerçekleştirildiğine dikkat çeken Kılıç, bu alandaki öncülüğü yeni çeşitlerle sürdürmek istediklerini anlattı.

Adanalıoğlu ve Kazanlı bölgesindeki farklı seralarda uygulamalar

Türkiye’de özellikle Çukurova yöresinde çeşitlerin değişmeye baş-

MTSO olarak 2 yıl önce Kaliforniya Üniversitesi ile bağlantıya geçip özel bir çalışma ve proje ile oradaki fideliklerden virüsten ve hastalıktan ari mandalina ağırlıklı özel bir liste yaptıklarını anlatan Kılıç, bunların 10-20 yıldır dünya pazarında bilinen, ancak henüz Türkiye’ye girmemiş çeşitler ya da araştırma enstitülerinde kalmış çeşitler olduğunu söyledi. “Üretim sezonu uzamalı”

ladığını anlatan Kılıç, ancak halen üretim sezonunun 2 ayla sınırlı olduğuna değindi. Dünyada ise özellikle turunçgilde üretici ve ihracatçı olan İspanya Amerika, Güney Afrika, Şili, Arjantin gibi Latin Amerika ülkelerine bakıldığında bu ülkelerin son 10-15 yıldır üretim sezonunu genişletmeye çalıştıklarının görüleceğini kaydeden Kılıç, şöyle konuştu: “Eylül’de başlayıp Nisan’a kadar mandalina yetiştirip hem iç piyasaya hem dış piyasaya sunabilirsiniz. Dünya turunçgil pazarını incelediğimizde böyle bir trend olduğunu gördük. Bizim de yeni çeşitlerle hedefimiz bu.” “Vergi sisteminde yeni düzenlemeye gidilmeli” Son olarak vergilendirme sistemi üzerinde çalışma sürdürdüklerini kaydeden Burhan Kılıç, özellikle küçük aile işletmelerinin bu konuda ciddi sıkıntılar yaşadığına değindi. Maliye Bakanlığı’na konuyla ilgili bir yazı gönderdiklerini açıklayan Kılıç, şöyle konuştu: “Vergi usul kanununa göre ağaç sayısına göre vergilendirme yapılıyor. En az 1.500 – 3.000 ağacı bulunanlar vergiye tabi oluyor. Ancak günümüzde şartlar değişti. Geçmişte 1.500 ağaç 15 dönüme ekilirken bugün gerek gelişen teknoloji gerekse bodur ağaçların kullanımının artması nedeniyle 5 dönümlük küçük bir alana dahi 1.500 ağaç dikilebiliyor. Bu durumda küçük aile işletmeleri de vergi mükellefi olmak durumunda kalıyor.” Durumu Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği’ne (TOBB) ve Maliye Bakanlığı’na bildirdiklerini açıklayan Kılıç, konunun takipçisi olacaklarını ifade etti.

Hedefimiz gerek ihracata giden gerekse iç pazarda tükettiğimiz sebze ve meyvelerin yetiştiriciliğinde Mersin’i halk sağlığı açısından güvenilir bir marka haline getirebilmek. Bu konuda da önemli yol aldık.

Burhan Kılıç


8

YIL: 17 | SAYI: 293 | 27 EYLÜL-11 EKİM 2015 | www.mtso.org.tr

Başkentte ‘Teröre Hayır, Kardeşliğe Evet’ sesleri yükseldi

M. Rifat Hisarcıklıoğlu

Birliğimize sahip çıkma günüdür.

T

ürkiye’nin kitlesel ilk tepki mitingi olma özelliği taşıyan yürüyüşe aralarında spor kulüpleri, hemşeri dernekleri, platformlar, öğrenci grupları, meslek örgütlerinin de bulunduğu 250 sivil toplum kuruluşu katıldı. Yürüyüş boyunca herhangi bir slogan atmayan grup, ellerinde yalnızca Türk bayrakları taşıdı. Farklı pankartların taşınmasına izin verilmeyen yürüyüşte kalabalık kitle seslerini çaldıkları düdüklerle duyurdu. Yürüyüş için Ankara dışından 100’e yakın otobüs gelirken 6 bin civarında polis memuru güvenliği sağladı. 2 kilometrelik yürüyüşte güvenliği atlı birlikler ve çevik kuvvet ekipleri sağlarken polis helikopterleri de havadan destek verdi.

(TİSK), Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB), Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyonu (Türk-İş), Türk Girişim ve İş Dünyası Konfederasyonu (TÜRKONFED), Türkiye Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler ve Yeminli Mali Müşavirler Odaları Birliği (TÜRMOB), Türk Sanayici ve İş Adamları Derneği (TÜSİAD), Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB).

Mersin Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO) ise Yönetim Kurulu Üyeleri, Meclis Üyeleri, Kadın Girişimciler Kurulu ve Genç Girişimciler Kurulu üyeleri ile Eğitim ve Kalkınma Vakfı temsilcilerinden oluşan 50 kişilik ekiple yürüyüşe katıldı. Yürüyüşte 1,5 kilometre uzunluğunda ve 7 metre genişliğindeki dev Türk bayrağı taşınırken artan terör eylemleri çalınan düdüklerle protesto edildi.

“Değerli arkadaşlar, öncelikle bu anlamlı organizasyonu gerçekleştiren meslek kuruluşlarımıza, sendikalarımıza, sivil toplum örgütlerimize ve bizi yalnız bırakmayan Türkiye’nin dört bir tarafından Ankara’ya gelen tüm vatandaşlarımıza teşekkür ediyoruz. Bugün buraya gelen insanlar ülkemizin, milletimizin, devletimizin birliğine ve bütünlüğüne sahip çıktılar. Hep birlikte teröre karşı milli bir duruş sergilediler. Milletimizin kardeşliğini gösterdiler. Bugün burada olan bizler farklı dünya görüşlerine, farklı düşüncelere sahibiz ama ortak noktalarımız var. Hepimiz bu memleketin sevdalısıyız. Hepimiz bu ülkenin sevdalısıyız. Vatanımız, birliğimiz, dirliğimiz, huzurumuz, bugünümüz, yarınımız hedefteyken sessiz kalamayız. Biz bize komşuyu komşuya, kardeşi kardeşe düşman etmeye çalışanlara karşı sessiz kalamayız. Bir tarafta hep birlikte yaşarken, toplumda her ge-

Yürüyüşü organize eden işçi ve işveren örgütleri şöyle: HAK-İŞ, Memur Sendikaları Konfederasyonu (Memur-Sen), Müstakil Sanayici ve İş Adamları Derneği (MÜSİAD), Türkiye Kamu Çalışanları Sendikaları Konfederasyonu (Türkiye Kamu-Sen), Türkiye Barolar Birliği (TBB), Türkiye Emekli Astsubaylar Derneği (TEMAD), Türkiye Esnaf ve Sanatkarları Konfederasyonu (TESK), Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu

Ulus’taki 1.Meclis’te tamamlanan yürüyüşün ardından kalabalık grup hep bir ağızdan İstiklal Marşı’nı okudu. Ardından Meclis balkonuna çıkarak grup adına açıklama yapan TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu konuşmasında şu ifadelere yer verdi:

Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) önderliğinde ve 14 Sivil Toplum Kuruluşu’nun desteği ile düzenlenen ‘Teröre Hayır, Kardeşliğe Evet Buluşması’ için Türkiye’nin dört bir yanından Ankara’ya gelen on binlerce kişi Sıhhiye Meydanı’ndan Ulus’ta bulunan 1. Meclis’e kadar yürüdü. çen gün kutuplaşma artarken, akıl ve vicdan tutulması karşısında sessiz kalamayız. İşte bu yüzden Ankara’nın bugüne kadar görmediği, her görüş ve düşünceden, toplumun tüm kesimlerinden mahşeri bir kalabalık bugün burada. Hepinize teşekkür ediyoruz. Birliğimizin ve bağımsızlığımızın simgesi olan ay yıldızlı bayrağımızı alıp buraya geldik. Milletimizin kardeşliğini korumak için buraya geldik. Üzerimizde oynanan kirli oyunu boşa çıkarmak için buraya geldik. Bizi ayırmaya çalışan fitne ateşini söndürmek için buraya geldik. Huzura kastedenlere karşı tek yürek olduğumuzu göstermek için bir araya geldik. Toplumsal

Mersin Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO) ise Yönetim Kurulu Üyeleri, Meclis Üyeleri, Kadın Girişimciler Kurulu ve Genç Girişimciler Kurulu üyeleri ile Eğitim ve Kalkınma Vakfı temsilcilerinden oluşan 50 kişilik ekiple yürüyüşe katıldı.

barışa güç vermek ve kırılan umutları yeniden yeşertmek için buraya geldik. Farklılıklarımızı değil, ortaklıklarımıza umut dolu geleceğimize odaklandık. Terörü lanetledik, kardeşliğimize sahip çıktık. ‘Teröre Hayır, Kardeşliğe Evet’ dedik. Arkadaşlar şimdi de Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin temellerinin atıldığı 1. Meclis’teyiz. Yürüyüşümüzün burada sonuçlanması son derece önemli bir mesajı içermektedir. Bu milletin birlikte yaşama iradesinin ilk timsali olan kurucu Meclis’teyiz. Aziz milletimiz, gün demokrasimize birliğimize, birbirimize sahip çıkma günüdür. Hep birlikte sağduyuyu ortaya koyduk. Hep birlikte bugün vicdanımızın

sesine kulak verdik. Bu ülkenin vatandaşı olmanın bilinciyle bir araya geldik. Bundan sonra da bu kararlı birlikteliğimizi sürdüreceğiz. Kalbini öfkeyle dolduranlar değil, yüreği kardeşlik ve barışla çarpan insanların sesi olacağız. Teröre tepki göstermek adına vatandaşlarımızı rencide edecek, kardeşliğimize zarar verecek her türlü eylem ve söylemlerden kaçınmalıyız. Bu millet terörün karşısında. Bu millet kardeşliğine sahip çıkıyor. Birlik ve beraberlik içinde geleceğe kararlılıkla yürümek istiyor. Hepimiz bu memleketin evlatlarıyız. Birbirimizin kardeşiyiz. Bu vatan, bu ülke, bu bayrak hepimizin. Bir kere daha diyoruz ki: “Teröre Hayır Kardeşliğe Evet.”


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.