Dinler Sigorta Yunanistan’daki Litvanya ile ticarette hedefler büyüdü ödülleri topladı
TOBB, tehlikeli madde taşımacılarını uyardı > 2’de
> 2’de
Nematodla mücadelede hedef, daha çok çiftçiye ulaşmak
> 2’de
> 5’te
Türkiye ekonomisi için doğru ‘‘Rol-Model’’ ülke kim olmalıdır?
Şerafettin AŞUT MTSO Yönetim Kurulu Başkanı
> 3’te
www.mtso.org.tr | YIL: 17 | SAYI: 294 | 11-25 EKİM 2015
Fırıncı esnafı denetimlerin sıklaştırılmasını istiyor
M
ersinli fırıncı esnafı kentteki ekmek satışlarındaki denetim eksikliğinden şikayetçi. Bir taraftan Suriyeli vatandaşların pazarlarda, sokak ya da caddelerde denetimsiz olarak gerçekleştirdiği Suriye Ekmeği satışından büyük yara alan sektör temsilcileri diğer taraftan ruhsatı farklı alanda olan pide pişirim fırınlarının düşük fiyatlarla ekmek satıyor olmasının sıkıntısını yaşıyor. Rekabette yaşanan sıkıntıların ardından geliri düşen esnaf, gelişimini sağlayabileceği ar-ge’ye dönük makine yatırımlarında ise zorlanıyor. Esnafın talebi, özellikle makine yatırımlarına verilen devlet desteklerinin artırılması yönünde. Konuyla ilgili değerlendirme yapan Mersin Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO) 33 No’lu Gıda ve İçecek Sanayi Meslek Komitesi Başkanı Fuat
Fuat AKBAŞ
Akbaş, yaşadıkları sıkıntılar sonrasında sektör temsilcilerinin son 2 yıldır yüzde 60’a varan kapasite kayıplarıyla çalışmaya başladığını bildirdi. 33 No’lu Meslek Komitesi bünyesinde 200’ün üzerinde üyeleri bulunduğunu anlatan Akbaş, bunların 70’e yakınının fırıncı esnafı olduğunu, 20 kadarının unlu mamuller sektöründe çalıştığını ve kalan bölümde ise içecek ağırlıklı olmak üzere muhtelif gıda maddesi üretimi gerçekleştiren firmaların yer aldığını söyledi. Geniş bir gruba hitap ettiklerini ve son dönemlerde ise ciddi sorunlar yaşamaya başladıklarını kaydeden Akbaş, ilgili birimlere sorunlarını yazılı olarak bildirmelerine rağmen henüz bir yanıt alamamış olmanın üzüntüsünü yaşadıklarını ifade etti. > 7’de
Küçük esnaf ekonomiden yavaş yavaş siliniyor
M Ahmet DÜLEK
M
ersin Ticaret ve Sanayi Odası 7 No’lu Perakende Gıda ve Muhtelif Ticaret Meslek Komitesi Başkanı Ahmet Dülek, artan AVM’ler nedeniyle Mersin’de küçük esnafın yavaş yavaş yok olmaya başladığını söyledi. AVM’lerin mobilyadan giyime birçok küçük esnafı; zincir süper marketlerin ise bakkalları yok etmeye başladığına dikkat çeken Dülek, “Mersin’de şu anda 5 bine yakın bakkal var. Ama her yıl yüzde 10-20’si kapanıyor. Bunun yerine zincir marketlerin şube sayısın-
MERSİN, ABD İLE TARIM ALANINDAKİ İLİŞKİSİNİ GÜÇLENDİRİYOR
da hızlı bir artış var. Ekonominin belkemiği olan esnafı koruyucu tedbirler artırılmalı” ifadelerini kullandı. Bu noktada seçim gündeminin ekonomi gündemine dönmesini ve vakit kaybedilmeden Perakende Yasası’nın çıkmasını beklediklerini anlatan Dülek, en azından haftada bir gün AVM ya da zincir marketlerin tatil olmasıyla küçük esnafta ciddi bir canlanma yaşanacağına inandığını ifade etti. > 7’de
ersin Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO) Yönetim Kurulu Başkanı Şerafettin Aşut Başkanlığı’nda Amerika Birleşik Devletleri’ne (ABD) giderek bir dizi temasta bulunan Mersin Heyeti, kente Mersin ile Kaliforniya arasındaki tarımsal işbirliklerinin artırılabileceği izlenimleriyle döndü. Özellikle narenciye ve keçiboynuzu ürünlerinde çalışma yapılabileceği görüşü hakim. Washington DC’de gerçekleşen Amerika &Türkiye Konseyi Konferansı’na
(ATC) katılmak üzere ABD’ye giden Mersin heyeti, konferansın ardından pazar araştırmaları yapmak üzere Kaliforniya Eyaleti’ne geçti. Burada Fresno Bölgesi Ticaret Odası ve bölgenin en büyük narenciye tarım kooperatifi olan California Citrus Mutual başta olmak üzere birçok kurum ve kuruluşla temasta bulunan heyet, bir taraftan iki bölge arası yapılabilecek çalışmaları ve işbirliği imkanlarını görüşürken diğer taraftan Amerika’nın tarım konusundaki ya-
İstanbul Sanayi Kongresi’ne Mersin damgası
Toros Üniversitesi,
3. nesil üniversite olarak yoluna devam ediyor
H
T
oros Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Yüksel Özdemir, kuruldukları günden bu yana 3. nesil üniversite olarak hareket ettiklerini söyledi. Özellikle üniversite sanayi işbirliğine büyük önem verdiklerini kaydeden Özdemir, Türkiye’de iş arayan çok sayıda üniversite mezunu genç ile personel arayan çok sayıda işletme bulunduğunu hatırlatarak bu noktada oluşan aksaklıklara çözüm geliştirmeye odaklandıklarını dile getirdi. Bu anlamda Meslek Yüksekokullarını çok önemsediğini
aliç Kongre Merkezi’nde düzenlenen ‘Vasatlıktan Çıkış İçin İnsan ve Kültür-Geleceği Birlikte Kuralım’ temalı 13. İstanbul Sanayi Kongresi’ne Mersin temsilcileri damga vurdu. Konya ve Sivas TSO ile ortak katıldığı ‘Nasıl İşbirliği?’ konulu oturumda söz alan konuşmacıların yarıdan fazlasının Mersin Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO) temsilcilerinden oluşması dikkat çekti.
vurgulayan Özdemir, çeşitli Oda ve STK’larla da zaman zaman bir araya gelip çeşitli protokoller imzalayarak iş dünyasının talep ettiği doğru personelin yetişmesi noktasında adımlar attıklarını anlattı. Kentleşmeden, tarıma, turizme kadar Mersin’in ihtiyaçlarına yönelik projeler hazırladıklarına da dikkat çeken Özdemir, “Kentimizin birçok sorununa merhem olacak projelerimiz var. Bu projeleri raflarda tozlandırmaya bırakmaya hiçbirimizin hakkı yok” dedi. > 8’de
Mersinli işadamları ve akademisyenler işbirliği konusundaki çalışmalarıyla RİS Mersin Projesini Konya ve Sivaslı meslektaşlarıyla paylaştı. Bu yıl 13’ncüsü gerçekleş-
MTSO’dan Almanya ile ticareti geliştirme fırsatı > 2’de
tirilen İstanbul Sanayi Kongre’si ilk kez interaktif anlayışla düzenlendi. Kongreyi MTSO; Meclis Üyeleri, Yönetim Kurulu Üyeleri, Genç Girişimciler Kurulu Üyeleri, Kadın Girişimciler Kurulu Üyeleri, Kent Konseyi Başkanı, Çukurova Kalkınma Ajansı Genel Sekreteri, Platform Başkanları ve akademisyenlerden oluşan kalabalık bir kadro ile takip etti. Açılış konuşmalarının ardından eşzamanlı gerçekleştirilen “Nasıl İnsan?”, “Nasıl Üretim?”, “Nasıl İşbirliği?” ve “Nasıl Sürdürülebilirlik?” konulu oturumlarda Anadolu’dan gelen TSO temsilcileri söz alarak interaktif katılım gösterdi. > 5’te
Ekvadorlu muz ihracatçısı Mersin iş dünyasıyla buluştu > 2’de
MIP’de tartı fişi değişiminde SON 5 gün > 2’de
pılanmalarını, faaliyetlerini yakından takip etme fırsatı buldu. Özellikle üretim ve pazarlama noktasında ABD›de atılan adımlarla Mersin›deki çalışmaları karşılaştıran heyet, ABD›de bu alanlarda kooperatifleşmeyle sağlanan güç birliğine dikkat çekti. Kaliforniya’yı yakın gelecekte tehdit eden kuraklık tehlikesine dikkat çeken heyet, kuraklık sonrasında ABD’deki üretimin sıkıntıya girme ihtimaline karşılık önümüzdeki süreçte Mersin’de üretilen na-
renciyenin ABD’deki kooperatiflerle gerçekleştirilecek işbirliğiyle değerlendirilip, uluslararası piyasadan daha fazla pay alımının sağlanabileceği fikri paylaşıldı. Dikkat çeken bir diğer ürün ise ABD’de talebin giderek arttığı keçiboynuzu oldu. Mersin’in keçiboynuzu üretimindeki üstünlüğünün ABD’nin talepleri notasında değerlendirilebileceği belirlendi. > 4’te
YÖREX’te Mersin lezzetleri büyük beğeni topladı
Ü
retildiği veya yetiştirildiği yörenin adıyla anılan tarım ürünleri, gıda ürünleri, el sanatı ve sanayi ürünlerini ulusal ve küresel ölçekte tanıtmak amacıyla bu yıl 6’ncısı düzenlenen YÖREX-Yöresel Ürünler Fuarı büyük ilgi gördü. Ürünlerin ilk kez satışa sunulduğu fuarda Mersin’den katılan yöresel lezzetler cezerye, kerebiç ve Türk kahvesi beğeni topladı. Bu yıl 7-11 Ekim 2015 tarihleri arasında düzenlenen YÖREX-Yöresel Ürün-
ler Fuarı’nın açılışına TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu da katıldı. Türkiye genelindeki Oda ve Borsalara üye firmalar toplamda 150 stantta ürünlerini sergiledi. Fuarda Mersin’i Kerebiççi Hayri, Cezeryeci Kadir ile Arabağa Kahve temsil etti. Mersin’den katılan firmaları Mersin Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO) Başkanı Şerafettin Aşut ile Yönetim Kurulu Üyesi İbrahim Zeper de yalnız bırakmadı.
Dünya ekonomisinde parlayan yeni aktör: BREZİLYA
kal Oğlak dönencesinde yer alıyor. Atlas Okyanusu ile çevrili olan ülkenin başkenti Brasilia, politik ve idari merkez olmakla birlikte ekonomi, ticaret ve sanayi merkezleri başkentten uzakta. Ekonomi, ticaret ve sanayi merkezleri ağırlıklı olarak Atlas Okyanusu kıyısında yoğunlaşıyor. Ülkenin başlıca büyük şehirleri ise Sao Paulo, Rio de Janerio, Belo Horizonte, Porto Alegre, Salvador ve Recife olarak sıralanabilir. Brezilya’nın GSYİH’sının yüzde 50’si güneydoğu bölgesinde, Sao Paulo, Rio de Janeiro, Minas Gerais ve Esprito Santo eyaletlerinde + üretiliyor. Üretim altyapısının ise yüksek oranda çeşitliliğe sahip olduğu söylenebilir. Ülke genelinde kilometrekareye ortalama 22 kişi düşerken bu bölgede yaklaşık 85 kişi düşüyor. > 6’da
D
ünyadaki ekonomik krize rağmen mevcut durumda Brezilya’nın BRIC Ülkeleri arasında varlığını sürdürmesinde de bu gücünün, tedarikçi ülke olmasının ve zengin doğal kaynaklarının rolü büyük. Brezilya, kapladığı alan açısından dünyanın beşinci büyük ülkesi. Ülkenin yaklaşık yüzde 90 gibi büyük bir bölümü Ekvator ile tropi-
> 5’te
Uzun tarihte kısa bir yolculuk; Nusret Mayın Gemisi ve Kahramanları > 3’te
2
YIL: 17 | SAYI: 294 | 11-25 EKİM 2015 | www.mtso.org.tr
MTSO 19 No’lu Komitede, rotasını çizdi
MTSO’da sergi sezonu açıldı
Nurullah Erdoğan
M
M
ersin Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO) 19 No’lu Yurtiçi Yük ve Eşya Taşımacılığı Meslek Komitesi, yeni sezon için rotasını belirledi. İlk olarak sektör sorunlarını tespit edip çözüm yolları aramak adına geniş katılımlı bir arama konferansı düzenleme kararı alan komite temsilcileri, yıl içerisinde aynı zamanda eğitim, fuar katılımları gibi sektörün gelişimine katkı koyacak alanlarda da çalışacak. Başkan Yardımcısı Muazzez Araç, üyeler Ufuk Maya, Nihat Irmak, Vural Zafer Emirel, Zeki Rasim Özdere, Proje Birimi Şefi Fevzi Filik ve Meslek Komiteleri
Şefi Elif Gökçay Bilici’nin katıldığı toplantı sonrasında konuyla ilgili açıklama yapan Komite Başkanı Orhan Kemal Yüksel, dört konuda fikir birliği sağladıklarını belirtti. Sezona sektörün sorunlarını tespit edip çözüm önerileri geliştirerek başlamak istediklerini kaydeden Yüksel, “Bunu geniş katılımlı bir toplantı ile düzenlenecek arama konferansı ile gerçekleştirmeyi planlıyoruz Hedefimizde 18, 20 ve 21 No’lu komitelerle ortak bir konferans düzenlemek var. Amacımız gümrükçüden, lojistik firmalarına, denizyolu taşımacılarından, depo-
lama hizmeti veren şirketlere kadar lojistiğin tüm temsilcilerini bir araya getirip sorunlarımızı masaya yatırmak” dedi. Yüksel, konferansı Kasım ya da Aralık ayı içinde gerçekleştirmeyi planladıklarını ifade etti. Ardından sektörü geliştirmeye yönelik çalışmalara ağırlık vereceklerini belirten Orhan Kemal Yüksel, bu kapsamda, geçen yıl ilkini gerçekleştirdikleri “Lojistik ve Hukuk Paneli”ni bu yıl da düzenlemek istediklerini anlattı. Bu panelin hazırlıklarına da önümüzdeki günlerde başlayacaklarını bildiren Yüksel, “Bunun yanında
Litvanya ile ticarette hedefler büyüdü
örüşmede iki ülke arası ticari ilişkilere değinen MTSOBaşkan Vekili Kasım Tanrıöver, Türkiye’nin Litvanya’ya 2014’te yaklaşık 351 milyon dolarlık ihracat gerçekleştirdiğini, bunun karşılığında ithalat rakamının ise 217 milyon dolar seviyesinde olduğunu bildirdi.Yalnızca ithalat ihracat değil, yatırım anlamında da kentin önemli değerler taşıdığını vurgulayan Tanrıöver, Avrupalı yatırımcıların. Mersin’e yatırım yapması halinde önemlipazarlara yakınlaşmaları ve güçlü bir lojistik altyapıya sahip olmaları yanında bir kentte yaşam için aradıkları sosyal ve kültürel olanakları da bulabileceklerini söyledi. Öte yandan kentin yalnızca turizm ve lojistikte değil tarımda da oldukça güçlü olduğuna değinen Tanrıöver, Türkiye’nin 2’nci büyük sebze üretimi yanında en büyük narenciye üretim merkezinin de Mersin olduğunu anlattı. Yatırım yapılabilecek bir diğer konunun enerji olduğuna değinen Tanrıöver, özellik-
le yılın yaklaşık 300 gününü güneş alan kente güneş enerjisi yatırımı yapılabileceğini söyledi.“Türkiye ve özelinde Mersin bu anlamda büyük ve önemli bir pazar çünkü devlet üretilen enerjiye alım garantisi veriyor” diyen Tanrıöver, Litvanyalı yatırımcıları Mersin’e yatırım yapmaya davet etti. Mersin’in lojistik imkanları hakkında bilgi veren MTSO Yönetim Kurulu Üyesi Ufuk Maya ise 5 yıl önce yaklaşık 500 bin TEU olan liman elleçleme kapasitesinin bugün 1 milyon 300 bin TEU’ya ulaştığını açıkladı. Mersin’den dünyanın hemen her noktasına tüm armatörlerin düzenli hatları bulunduğunu açıklayan Maya, Amerika’dan Uzakdoğu’ya, tüm Kuzey Afrika’dan Ortadoğu’ya, Avrupa’ya kadar ulaşım bulunduğunu bildirdi. Görüşmede Büyükelçi Brüzga’ya Fahri Konsolos Armağan Öner de Mersin’in yatırım olanakları ve ticari üstünlükleri hakkında bilgi verdi. Ziyaret karşılıklı hediyelerin verilmesi ile son buldu.
Dinler Sigorta Yunanistan’daki ödülleri topladı
M
ersin’de faaliyet gösteren Mersin Dinler Sigorta, Yunanistan’da gerçekleştirilen geleneksel Acente Toplantısı’nda Ergo Sigorta Güney Anadolu Bölgesi’nin Üretim ve Karlılık birincisi oldu. Mersin’e iki plaketle dönen Dinler Sigorta Yönetim Kurulu Başkanı, Mersin Ticaret ve Sanayi Odası Meclis Üyesi ve TOBB Sigorta İcra Kurulu Mersin İl Delegesi Hüseyin Dinler, “Sigortacılık sektöründe tüm alanlarda Güney Anadolu bölgesini kapsayan tüm illerde faaliyet göstermekteyiz. Hedefimiz kalite çıtamızı daha da yük-
seltmek ve ülkemize sunduğumuz katkıyı artırmak. Bizleri tercih eden ve destek olan tüm müşterilerimiz ile çözüm ortaklarımıza da teşekkür ederiz” dedi. Ödülü Ergo Türkiye İcra Kurulu Başkanı ve CEO’su Theo Kokkalas’tan aldıklarını anlatan Hüseyin Dinler, “Biz Mersin merkezli bir firma olarak 23 yıldır azim ve kararlılıkla müşterilerimize en iyi hizmeti verme gayretindeyiz. Çalışmalarımız bundan sonrasında da aynı amaç doğrultusunda devam edecektir” ifadelerini kullandı.
ersin Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO) ortaklığıyla yürütülmekte olan Avrupa İşletmeler Ağı Projesi kapsamında Almanya Aşağı Saksonya Eyaleti firma yetkilileri ikili görüşmeler çerçevesinde Mersinli meslektaşlarıyla bir araya gelecek. Hedef, dış ticarette Türkiye’nin en büyük partneri Almanya ile ticareti çeşitlendirmek ve ticaret rakamlarını daha üst seviyelere taşımak. 2 Kasım Pazartesi günü Mersin Hilton
versitesi Atatürk Eğitim Fakültesi Güzel Sanatlar Resim Bölümü’nden mezun olduğunu anlattı. Mersin’de bir süre eğitim gördüğünü kaydeden Erdoğan, “Mersin’de ilk defa sergi açıyorum. Yetiştiğim, büyüdüğüm şehirde sergi açmanın bana verdiği mutluluğu tarif edemem” dedi. “Sanatsız kalan bir milletin hayat damarlarından biri kopmuş demektir” sözünü hatırlatan Erdoğan, sanatın, insanların gelişimini olumlu yönde etkilediğini söyledi. Ressam Nurullah Erdoğan; “Sanatla iç içe yaşayan insanların hayata bakış açılarının çok farklı olduğu ve hayata iyimser baktıklarını gördük. Ben de bir eğitimci olarak bunu her zaman öğrencilerime tavsiye ettim. Resim alanında eğitim almasalar bile resimle ilgilenmenin bir insanın gelişimi konusunda çok büyük katkısı olduğuna inanıyorum” diye konuştu. 15 Ekim’e kadar açık kalacak olan sergi hafta içi 08.30 – 17.30, Cumartesi günleri ise 10.00 – 17.00 saatleri arasında ziyaret edilebilir.
Ekvadorlu muz ihracatçısı Mersin iş dünyasıyla buluştu
MTSO’dan Almanya ile ticareti geliştirme fırsatı
M G
sektörün ihtiyaç duyduğu insan kaynağı sorununun giderilmesi adına, Mersin Lojistik Platformu ile işbirliğinde, “Dış Ticaret ve Lojistik Eğitimleri”ne bu yıl da devam edeceğiz. Eğitimlerimiz 2016 yılı Nisan ayına kadar devam edecek” dedi. Sektörde pazarı genişletmek adına, fuarlara katılım sağlanması konusunda görüş birliğine vardıklarına da değinen Yüksel, bu yıl katılmayı planladıkları ulusal ve uluslararası fuarları araştırmayı sürdürdüklerini de sözlerine ekledi.
ersin Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO) Sanat Galerisi, yeni sezonu Ressam Nurullah Erdoğan’ın 32’nci Resim Sergisi ile açtı. Açılışa; Mersin Büyükşehir Belediye Başkanı Burhanettin Kocamaz, Erdemli Belediye Başkanı Mükerrem Tollu, MTSO Yönetim Kurulu Başkan Vekili Kasım Tanrıöver ve çok sayıda sanatsever katıldı. Mersin’deki sergisinin aynı zamanda 8. kişisel sergisi olduğunu açıklayan Nurullah Erdoğan burada 38 adet eserini sergilediğini bildirdi. Bu sergisinde ağırlıklı olarak sosyal olayları, savaşları, doğal afetleri tema olarak aldığını ifade eden Ressam Nurullah Erdoğan, resme merakının küçük yaşlarda başladığını söyledi. “Büyüdüğüm şehirde sergi açtığım için mutluyum” Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı bir lisede, resim öğretmeni olarak görev yaptığını anlatan Erdoğan, asıl mesleğinin heykeltıraşlık olduğunu dile getirdi. Resme olan merakının ise küçük yaşlarda başladığını kaydeden Erdoğan, Marmara Üni-
Otel’de düzenlenecek olan ikili iş görüşmeleri 09.00 – 17.00 saatleri arasında gerçekleştirilecek. Katılım sağlamak isteyen firmalar 23 Ekim Cuma günü mesai bitimine kadar www.mtso.org.tr adresinde duyurular bölümünde yer alan formu doldurarak online kayıt yaptırabilecek. Görüşmelere Aşağı Saksonya Eyaletinden inşaat, biyogaz, enerji, makine, danışmanlık, IT ve otomotiv sektörlerinde faaliyet gösteren 16 firmanın temsilcisi katılacak.
TOBB, tehlikeli madde taşımacılarını uyardı
E
kvador Dışişleri Bakanlığı’na bağlı Pro Ecuador (İhracatı ve Yatırımı Geliştirme Enstitüsü) tarafından organize edilen Türkiye’deki Ekvador Ticaret Ofisi ve Ekvador Büyükelçiliği aracılığıyla Mersin’de düzenlenen ‘Dünyanın en iyi muzu” konulu organizasyonda Evkvadorlu muz ihracatçılarıyla Mersin firmaları bir araya geldi. Organizasyon kapsamında 12 Ekvadorlu firmadan yaklaşık 40’a yakın ihracatçı Mersin’de 15 Türk firmasının temsilcisi ile ikili görüşme gerçekleştirdi. 25’er dakika süren görüşmelerde Mersinli firmalar yeni tedarikçilerle bir araya geldi. Konuyla ilgili bilgi veren Ekvador Ticaret Ofisi İkinci Katibi
Rodrigo Pazmino Baez şunları söyledi: “Türkiye muz ihtiyacının yüzde 90’ını Ekvador’dan karşılıyor. Bu bağlamda Türkiye, Ekvador’un da muz ihracatı gerçekleştirdiği 4. büyük ülke konumunda. Aslında bu ikili görüşmeler çok büyük katılımlarla her yıl Ekvador’da gerçekleştirilirdi ama bu yıl ilk kez organizasyonu en büyük alıcılarımız arasında yer alan Türkiye’ye taşımak istedik. Hedefimiz hem her geçen gün gelişen ticaretimizdeki iş niteliğini artırmak hem de bağlarımızı güçlendirip yeni tedarikçilerimizin de Türkiye pazarına girmesini ve paralelinde ticareti geliştirmeyi sağlamak”.
MIP’de tartı fişi değişiminde SON 5 gün
T
ürkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) yazılı bir açıklama ile tehlikeli madde taşımacılığı yapan firmaları vatkit kaybetmeden Tehlikeli Madde Faaliyet Belgesi (TMFB) almaları vae Tehlikeli Madde Güvenlik Danışmanı (TMGD) istihdam etmeleri konusunda uyardı. İlgili yazıda; bu zorunluluğun yerine getirilmemesi halinde yapılacak denetimlerde idari para cezası gibi yaptırımlarla karşılaşılabileceği bilgisine de yer verildi. Konuyla ilgili açıklamada tehlikeli maddelerin, Tehlikeli Malların Karayoluyla Uluslararası Taşınmasına İlişkin Avrupa Anlaşması (ADR) çerçevesinde yürürlüğe giren Tehlikeli Maddelerin Karayoluyla Taşınması Hakkında Yönetmeliğe uygun olarak taşınması gerektiği belirtildi. Bu yönetmelik ve ADR’ye göre; 1 Ocak 2014’ten bu yana tehlikeli maddelerin karayoluyla taşımacılığı alanında faaliyet gösteren; dolduran, paketleyen, yükleyen, gönderen, alıcı, boşaltan ve tank-konteyner/taşınabilir tank işletmecilerinin bahsi geçen faaliyet alanlarından biri veya birden fazlası için Bakanlığa başvu-
rarak TMFB almaları gerekmekte. Ayrıca ‘Tehlikeli Madde Güvenlik Danışmanı Hakkında Tebliğ’ kapsamında kalan bazı işletmelerin ise 1 Temmuz 2015’ten bu yana TMGD istihdam etme veya TMGD’lerden hizmet alma zorunluluğu bulunmakta. Bu kapsamda TMFB sahibi işletmelerin TMGD’lerden hizmet alma veya sözleşmeli olarak hizmet alma işlemlerinin kayıt, takip ve izlenebilmesi için ilgili Bakanlığın U-Net Otomasyon sistemi üzerinde KATİP (Tehlikeli Madde Güvenlik Danışmanlığı İşlemleri) adı altında bir bilgisayar programı hazırlandı. Yapılan yazılı açıklamada bu program ile TMFB sahibi işletmelerin TMGD zorunluluğunu yerine getirip getirmediğinin ilgili Genel Müdürlük ve Bakanlığa bağlı Bölge Müdürlüklerince izlenebildiği bildirildi. Bu nedenle tehlikeli maddelerle iştigal edip henüz TMFB almamış ve TMFB alıp bir TMGD ile hizmet/istihdam sözleşmesi yapmamış olan Oda üyesi ilgili firmaların ceza almaması adına bahsi geçen zorunlulukları yerine getirmesi büyük önem taşıyor.
Mersin Limanı’nda kullanılan mevcut tartı fişlerinin karekodlu tartı fişleriyle değiştirilmesi için geri sayım başladı. Mersin Uluslararası Liman İşletmeciliği A.Ş (MIP) yaptığı yazılı açıklama ile 16 Ekim’den itibaren eski tartı fişlerinin geçersiz sayılacağını bildirdi. Değişim, tartı fişi sahibi firma adına gerçekleştirilecek olup farklı firmalar adına değişime izin verilmeyecek. Yeni tartı fişlerinin satışı 1 Ekim Perşembe günü MIP’de başladı. Yeni tartı fişi hizmet alımı gerçekleştirenler karekodlu tartı fişi alırken daha önceden satın alınmış olan eski tartı fişlerine sahip olanlar 15 Ekim Perşembe gününe kadar kullanılabilecek. Talep edilmesi durumunda eski tartı fişleri yenileriyle değiştirilebilecek. 16 Ekim 2015 tarihi itibariyle eski tartı fişlerinin geçersiz olacağı açıklanan yazıda şu ifadelere yer verildi:“15 Ekim 2015 tarihine kadar kullanılmamış veya yeni tartı fişleri ile değiştirilmemiş tartı fişlerinin kullanımına veya değişimine 16 Ekim Cuma günü itibariyle müsaade edilmeyecektir. Eski tartı fişleri ile yenilerin arasında yapılacak değişim işlemlerinde, değişim imkanı yalnızca ilgili fişlerin hizmet alımını gerçekleştiren firmalar adına yapılabilecek olup farklı firmalar adına değişime izin verilmeyecektir. Daha önce alınan
ve kullanılmamış olan eski tartı fişlerinin değişim işlemleri ve yeni tartı fişi alımı için belirtilen tarih aralığında MIP Faturalandırma ve Tahsilat birimine değiştirilmek istenilen fiş numaralarının yazılı olduğu bir dilekçe ile başvuru yapılması gerekmektedir.”
YIL: 17 | SAYI: 294 | 11-25 EKİM 2015 | www.mtso.org.tr
3
TÜRKİYE EKONOMİSİ İÇİN DOĞRU “ROL-MODEL” ÜLKE KİM OLMALIDIR? Şerafettin AŞUT MTSO Yönetim Kurulu Başkanı
S
on 20-25 yıldır Türkiye ekonomisinin gelişme hızı ve yönü değerlendirilirken hep bir Güney Kore örneği gündeme getirilir. Kısmen doğru bir karşılaştırmadır. 80’li yıllarda Türkiye ile hemen hemen aynı milli gelire sahip olan Güney Kore ekonomik anlamda doğru kararları vererek, teknik eğitime ve ar-ge’ye önem vererek, doğru sektörleri belirleyerek Türkiye’yi geçmiş ve bir dünya ekonomisi olmuştur. Bu anlamda kendimizi olumsuz anlamda eleştirirken Güney Kore 30 yılda bunları yaptı, biz yapamadık sonucu çıkartırız. Kısmen de doğru bir bakış açısıdır. Ancak, doğru kriterler bakımından incelendiğinde ve olaya sadece başlangıçtaki milli gelir seviyesinin eşitliğinin dışındaki kriterler anlamında bakıldığında, aslında Çin bu açıdan Türkiye’nin gelişimine daha paralel bir seyir izleyen ve bu bakımından “rol-model” anlamında daha çok izlememiz bir ülke gibi görünüyor. Türkiye ve Çin birer imparatorluk bakiyesi… Bizi, ekonomik gelişme süresi anlamında “Türkiye-Çin” karşılaştırmasına götüren etmen ve kriterlerin ne olduğunu soracak olursanız bunu şu noktalardan açıklayabiliriz: Öncelikle hem Türkiye hem de Çin bir İmparatorluk geçmişi olan, imparatorluk tarihi olan iki devlettir. Yani, bu iki devlette dünkü çocuk değil. Büyük coğrafyalara hükmetmiş devletler.
Her iki devlette başlangıçta ciddi birer tarım devletidir. Yani, temelde ekonomileri aynıdır. Hem Türkiye hem de Çin imparatorluktan Cumhuriyete geçerken ciddi bir girişimci sınıfı olamayan iki ülkedir; yani başlangıçta, devletin kurduğu tesislerle, devletin kurduğu bir sanayi ile ekonomisini dönüştürmeye çalışan, girişimci sayısı yetersiz iki ülkeden bahsediyoruz. Her iki ülkenin de Cumhuriyet rejimine dönüştükten sonra serbest ekonomiye geçme çabaları var. Bu anlamda, benzer yapısal eksikleri var. Çin’in son zamanlarda -Türkiye’ye göre çok daha devletçi olmasına rağmen- kendisini serbest ekonominin ve küresel ekonominin parçası yapacak olan yapısal reformları bizden çok daha hızlı gerçekleştirdiği ortada. Bu yapısal reformlardır ki Çin’i yabancıların yatırım yaptığı bir yer haline getirmiştir. Serbest Piyasa Ekonomisi devleti ekonomide sıfırlamak değildir... Diğer yandan hem Çin hem de Türkiye serbest Piyasa Ekonomisine geçerken özelleştirmeye önem vermişler ve Kamu İktisadi Teşekküllerini (KİT) özelleştirmişlerdir. Sadece, Çin bizden daha dengeli bir özelleştirme gerçekleştirmiş, ülkenin stratejik alanlarını ya devlette bırakmış, ya da mutlaka bir ölçüde bu kurumların bir parçası olmayı sürdürmüştür. Çin, kamu teşekküllerini olur olmaz şekilde özelleştirmektense,
stratejik olanlarında kurumsal ve yönetimsel iyileştirmelere gitmiştir. Bu anlamda hala Çin’in en büyük 500 şirketinin 131 tanesi devlete ait ve dahası ciroları 8 Trilyon Dolardır. Yani, Çin’in mili gelirinin %30’unu üretiyorlar. Burada bizdeki sorun KİT’lerde bu kurumsal ve yönetimsel reformlar doğru yapılamadığı, verimlik ve karlılık yerine siyasi çıkarlar merkeze alındığı için, ne yazık ki tekel durumundaki bir KİT’İn bile zarar ettiğine şahit olduk. Yani, ülke olarak şunu kaçırdık, serbest piyasa ekonomisi devletin sıfırlandığı bir ekonomi değildir. Devlet olmadan ekonomi olur mu? O zaman neden hala teşvik denen şey var; neden hala sübvansiyon var, neden hala devlet destekleri var? Bu noktada Çin bu dengeyi iyi kurmuş. Bunun arkasında da yasaların doğru yapılması, uygulamaların doğru yapılması var. Çin’in serbest piyasa ekonomisini iyi anlaması var. Çin’in son yıllardaki başarısının arkasında ciddi bir girişimci sınıfı yaratma çabası ve kırsal bölgeleri geliştirme yönünde gerçekleştirdiği reformları var. Bu nokta da Türkiye’nin çabaları var ama bir yerde tıkanıyoruz. Sanırım tıkandığımız yer kararlılık ve siyaset üstü yaklaşımların eksikliği. Tıkandığımız yer her alanda olduğu gibi ekonomik gelişmeler anlamında da “kümülatif bilginin” oluşturulamaması ve hükümetten hükümete değişen politikalardır. Her yeni gelişme ve ilerleme bir önceki ilerlemenin üzerine inşa edilir. Aksi takdirde bir ilerleme olmaz. Bizde ne
yazık ki hep bireysel düşünme tarzı var. Bir önceki birikimler yok sayıldığı için kümülatif, yani biriken bir deneyim ve temel yok. Bunun nedeni de ne yazık ki siyasi yaklaşımların merkezde olmasıdır. En basit örneği 2015 yılının Bilim alanında Nobel Ödülünü alan ve gurur duyduğumuzu bilim insanımız olan Prof Dr. Aziz SANCAR’In hikayesidir. Neden bilim insanlarımız Türkiye’de çalışırken değil de yurt dışında çalışırken büyük başarışlar sergilerler? Çok basit bir cevabı var: Çünkü Türkiye’de hiçbir alanda kümülatif bir birikim yoktur veya tersten bakarsak her alanda bireycilik vardır. Eğer Newton olmasaydı Einstein olmazdı. İşte büyük bilim insanımız Prof. Dr. Aziz Sancar Amerika’da var olan bu birikimin üstüne yeni bilgiler koyarak bu başarıya ulaştı. Türkiye’de yaşasaydı belki de bu zemini bulamayabilirdi. Ekonomi bundan muaf değildir. Her eski bilgi ve tecrübe, yeniye zemin olmalı ve onu yukarı kaldırmalıdır. Ancak, ülkemizde bu yaklaşım yok. Her şeye sıfırdan başlamakla ilerleme sağlanmıyor. Hukukta da bu aynı, sağlıkta da, eğitimde de, bilimde de, ekonomide de… Rol-model başka ideal olan başkadır... Kısacası “kes-yapıştır” gelişmeler bir yere kadar idare ediyor. Başkasının elbiseleri bize her zaman uymuyor. Türkiye olarak her alanda kendi birikimlerimizi oluşturmak ve bunu kullanmak zorundayız. Burada siyaset olmamalıdır, farklı dünya görüşleri olmamalıdır. Burada bilim
temelinde, evrensel doğrularla hareket etmek zorundayız. Akılcılık ve verimlilik esas olmalıdır. Ve bunları yapanlar “insan” olduğunda göre, mutlaka denetim mekanizması işlemelidir. tBu anlamda Çin bence Türkiye ekonomisinin hızla gelişmesi anlamında, yapısal sorunlarımızın çözülmesi anlamında en anlamlı ve en yakından izlemesi gereken rol-modelidir. Şunu diyebilirsiniz; neden Amerika veya Avrupa’nın gelişmiş ekonomilerini rol-model olarak almıyoruz. Onlar bizim için ideal olandır, rol-model değil. Çünkü onlar şu süreçte bizimle benzer sorunlar yaşamıyorlar. Onlar bu sorunları yıllar önce halletmişler. Çin bizim için ideal olan değildir ama benzer sorunları yaşayan ve çoğunu etkin bir şekilde yakın zamanda çözen bir ekonomi olarak, bu süreçte izlememiz ve dersler çıkartmamız gereken bir ülkedir. Yoksa hedefi ulu önder, büyük lider Atatürk zaten koymuş: “ Muasır medeniyetler seviyesi”… Bu anlamda bizim eksiğimiz hedefimiz değildir, eksiğimiz uygulamalarımızdır, karalığımızdır ve her alanda siyaset üstü, bilimsel, evrensel yaklaşımlara değer vermemizdir. Aksi takdirde her hükümetin, her dönemin, her iktidarın kendi demokrasisi, kendi hukuku, kendi eğitimi, kendi tarihi, kendi değerleri olur. Biz böylesi belli grupları kucaklayan değil, ülkeyi ve tüm milleti kucaklayan bir değerler sistemi bekliyoruz. İşte o zaman ideal olanı yakalarız.
Uzun tarihe kısa bir yolculuk; Nusret Mayın Gemisi ve Kahramanları A
kdeniz’in incisi olan Mersin, doğal güzellikleri ve kaynaklarının yanı sıra, tarihe tanıklık eden eserlerin bulunmasıyla da dikkatleri üzerine çekiyor. Biz de bu sayımızda Mersin’in uzun tarihine kısa bir yolculuk yaparak, Türk Milletinin kaderini değiştiren Nusret Mayın Gemisi’ni ele almak istedik. Asıl ismi ‘Nusrat’ olan ama zamanla ‘Nusret’ olarak kullanılan gemi,18 Mart 1915’te Çanakkale Harekâtı’nın zaferle sonuçlanmasını sağlayarak tarihi değiştirdi. Bu zafer ona ‘dünyanın en ünlü mayın gemisi’ olma unvanını da beraberinde getirdi. Şimdilerde ise o ünlü gemi, Mersin’in Tarsus ilçesinde yeniden restore edilip anıt haline getirilerek, ziyaretçilerini ağırlıyor. Bir gün yolunuz Mersin’e düşürse, bu ünlü gemiyle fotoğraf çektirmeyi unutmayın. Nusret Nereden Geldi? Almanya’nın Kiel şehrinde 1911 yılında kızağa çekilen Nusret, 1913 yılında Osmanlı Donanması’na katıldı. Malatya-Arapgirli Cevat Paşa’nın emriyle Osmanlı Donanması ve Türk Deniz Kuvvetleri’nde mayın dökücü gemi olarak hizmet verdi. Nusret’in Hikâyesi Şimdi Başlıyor! Çanakkale’ye 3 Eylül 1914’te gelen Nusret Mayın Gemisi’nin gelişinden hemen 1 yıl sonra ise Çanakkale Deniz Savaşı başladı. Uzun süredir boğazda bekleyen ve saldırıya geçeceği kesinleşen Müttefik Donanması, artık saldırı için gün sayıyordu. Düşman zırhlıları, boğaza grup grup giriyor ve görevini tamamlayan grup, ikmal yapmak için geriye dönerken, arkadaki grupların yollarını kesmemek için boğazın en geniş yerlerinden biri olan Karanlık Liman’da manevra yapıyordu. Çanakkale Boğazı’nda, önceden boğazı kesecek şekilde döşenmiş mayın hatları bulunuyordu. Ancak Osmanlı Devleti’nin, boğazın tamamına mayın döşeyebilmesi için gerekli miktarda
mayını bulunmuyordu. Müstahkem Mevkii Komutanlığı bu sefer, elinde bulunan son 26 mayını boğazı kesecek şekilde değil, kıyıya paralel olarak Karanlık Limanı’na dökme kararı aldı. Çünkü düşman zırhlıları, geriye dönerken Karanlık Liman’da manevra yapıyordu. Karanlık Liman Harekatı 7 Mart’ı 8 Mart’a bağlayan gece yarısı Nusret Mayın Gemisi, Yüzbaşı Tophaneli Hakkı Bey ile Müstahkem Mevkii Mayın Grup Komutanı ve Yüzbaşı olan Hafız Nazmi Akpınar komutasında, demir alarak Çanakkale’den uzaklaştı. Gemi, daha önce döşenen mayın hatlarından geçerek, Karanlık Liman’a gidiyordu. Düşman devriye gemileri, yanan projektörleri ile suyun yüzünü aydınlatıyordu. Nusret, yeni mayın hattını hazırlanacağı noktaya geldi. Sessizce elinde kalan son 26 eski tip mayını suya bıraktı. Daha sonrasında yine tehlikeli bir dönüş yolculuğu ile geri dönmeyi başardı. Görev, büyük bir başarıyla tamamlandı. Bu olaydan on gün sonra müttefik
donanması saldırıya geçti. Ancak ikmal için geri dönen gemilerde büyük patlamalar meydana geldi. Bunların nedeni, 7-8 Mart gecesinde dökülmüş Nusret’in mayınlarıydı. Düşman gemileri birer birer batmaya başladı. Önce Fransız savaş gemisi Bouve, ardından da İngiliz gemisi Irrestible battı. Müttefik Donanması üç büyük gemisini, Irrestible, Ocean, Bouve’yi kaybetti. Böylelikle Türklerin aleyhine başlayan savaş, zaferle sonuçlandı. Nusret’in yapmış olduğu görev tarihi değiştirdi. Cumhuriyet Dönemi Gemi 1962’de özel kişilerce satın alındı. Kaptan Nusret adıyla kuru yük gemisi olarak hizmet verdi. 1990 yılında ise Mersin açıklarında alabora oldu. 1999 yılında bir grup gönüllü tarafından su yüzüne çıkarılan Nusret, 2003 yılında Tarsus Belediyesi tarafından, Çanakkale Savaşları ile ilgili heykellerin de yer aldığı bir çevre düzenlemesi ile anıt haline getirildi. Tarihe yolculuk yapmak ve Çanakkale ruhunu anlamak istiyorsanız, gelip yerinde görmenizi
tavsiye ederiz. Gemi’nin bire bir ölçülerindeki yapımı, İstanbul Tersanesi Komutanlığı’nda inşa edilmiş olup, Çanakkale Deniz Müzesi Komutanlığı’nda sergileniyor. Yabancı Gözüyle 18 Mart İngiliz General Oglander; “Çanakkale-Gelibolu Askeri Harekatı” adlı eserinde; “Pek uygun başlamış olan gün bu meçhul mayın hattının o olağanüstü ve ortalığı kırıp geçiren başarısı yüzünden, tam bir başarısızlıkla sona erdi. Bu yirmi mayının seferin talihi üzerindeki etkisi ölçülemez” der. Sir Ccolyen Corbet; “Harekatı Bahriye” adlı eserinde; “Felaketlerin hakiki sebebi keşif ve tayin olununcaya kadar çok geçmedi. Hakikat şu idi ki, 8 Mart gecesinde Türkler, haberimiz olmadan Erenköy Koyu’na paralel olarak 20 mayın dökmüşler ve balıkçı gemilerimiz, aramaları esnasında bunlara rastlamamışlardı. Türkler bu mayınları özel amaçla manevra sahamıza koymuşlar, gösterdiğimiz bütün ihtiyat ve sağgörüye rağmen baş döndürücü bir zafer kazanmışlardır” ifadelerine
yer verdi. Bahriye Nazırı Churchill; 1 Ağustos 1930’da “La Revue de Paris” dergisinde şöyle der; “Nusrat Gemisi’nin gizlice döktüğü 20 demir kap, İngilizler tarafından başarı ile başlanmış olan Çanakkale Harekatı’nı durduran bir takım psikolojik karışıklıklar doğurdu. Yalnız başına bu engeldir ki, Türkiye’yi bir bozgundan kurtardı ve harbi uzattı. Bu yüzden mağluplar kadar muzaffer Avrupa da sarsıldı. Kendilerini Fransa, Polonya, Galiçya, Balkanlar, Filistin, Suriye ve Kuzey İtalya topraklarının örttüğü 6-7 milyon insan, düşmanlarının kurşun ve gülleleri ile değil, 18 Mart sabahı Çanakkale’nin kuvvetli akıntısı altında, ağırlıklarına bağlı bulundukları tel halatları üzerinde gerili duran 20 demir kap yüzünden yok olup gitti.” Nasıl Gidilir? Nusret Mayın Gemisi Tarsus Şehir Girişi (Mersin tarafından gelişte) / Tarsus Çanakkale Parkı’nda sergilenmektedir.
4
YIL: 17 | SAYI: 294 | 11-25 EKİM 2015 | www.mtso.org.tr
Mersin tarım ürünleri ile Amerika Pazarında emin adımlarla ilerleyecek M
ersin Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO) Yönetim Kurulu Başkanı Şerafettin Aşut başkanlığında Washington DC’de gerçekleşen Amerika &Türkiye Konseyi Konferansı’na (ATC) katılmak üzere Amerika Birleşik Devletleri’ne (ABD) giden Mersin heyeti, konferansın ardından Kaliforniya Eyaletine de giderek pazar araştırmaları gerçekleştirdi. Yapılan inceleme ve görüşmelerde Mersin ile özellikle Kaliforniya arasında tarımsal işbirliğinin geliştirilebileceği sonucuna varıldı. Öncelik verilebilecek tarımsal ürünlerin başında ise narenciye ve keçiboynuzu geliyor. TOBB organizasyonunda 34 yıldır düzenlenen ATC’ye bu yıl Mersin’den MTSO Yönetim Kurulu Başkanı Şerafettin Aşut başkanlığında Yönetim Kurulu Üyesi Hakan Sefa Çakır, Genel Sekreter Yardımcısı Ezgi Biçer Uçar ile TOBB Genç Girişimciler Kurulu Başkan Yardımcısı ve Tat Bakliyat A.Ş. Yönetim Kurulu Üyesi Veysel Memiş katıldı. “İttifakımızı ticari diplomasi aracılığıyla güçlendirmek” temalı konferansta Türkiye ve ABD’den üst düzey lider ve politikacılar, iş dünyası temsilcileri ve akademisyenler bir araya geldi. Konferansın açılışında ATC CEO’su Howard G. Beasey, ATC Yönetim Kurulu Başkanı James L. Jones, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu’nun yanı sıra konferansın sponsorları olarak Raytheon Savunma Sistemleri Yönetim Kurulu Başkanı Wesley D. Kremer ve ATÜ Duty Free Genel Müdürü Ersan ARCAN birer konuşma yaptı. Tüm katılımcıların iştirakiyle gerçekleşen “Genel Politik Görünüm” ve “B20” (Business 20) oturumlarının yanı sıra iki gün boyunca Savunma ve Güvenlik, Enerji, Eğitim, Ticaret, Altyapı, Bankacılık
ve Finans, Tarım ve Sağlık başlıklarında paralel oturumlar düzenlendi. Eğitime yapılan yatırım kültür diplomasisine yatırımdır Konferansın eğitim oturumu kapsamında iki ülke arasındaki eğitim sistemi farklılıklarına dikkat çekildi. Türkiye’deki eğitim sistemi parti ve atanan Bakanlara bağlı olarak sık sık değişirken, Amerika’daki eğitim sistemi süreklilik arz ediyor ve öğrencilerin sistem içerisinde kendilerini ifade etmelerine ve geleceklerini planlamasına izin veriliyor. Eğitim, inovasyon ve yeni ekonomiye katılım konularında da ülke olarak Türkiye’nin eksikleri bulunmakta. Bu sorun ise ancak eğitime yapılacak yatırımla çözülebilir. Eğitime yapılan yatırım, aynı zamanda kültür diplomasisine yapılan yatırım olarak da değerlendirilmelidir. Türkiye lobi çalışmalarına ağırlık vermeli Konferansın ticaret oturumunda Avrupa Birliği (AB) ve ABD’nin birkaç yıldır üzerinde çalıştığı ve daha fazla iş imkânları; daha rekabetçi kural ve prosedürler ile gelişmiş ticaret ve yatırım kurallarını müzakere ettikleri Transatlantik Ticaret ve Yatırım Ortaklığı Anlaşması konusu gündeme geldi. Bu konuda AB’yi temsil eden konuşmacı AB’nin hâlihazırda Türkiye’nin bu anlaşmaya taraf olmasıyla ilgili herhangi bir resmi duruşu olmadığını, öncelikle ABD ile anlaşmayı neticelendirmeyi bekleyip ardından Türkiye’ye açılıp açılmayacağı konusunu gündeme getireceklerini vurguladı. Uluslararası düzeyde hukuki danışmanlık hizmeti veren ABD merkezli Squire
Patton Boggs Şirketi Ortağı Frank R. Samolis ise Amerikan Başkanı ve Amerika özel sektörünün dikkatinin çekilmesinin Türkiye için bir hedef olması gerektiğini ve Türkiye’nin önünde bu anlamda özellikle ekonomik reformlar ve şeffaflık konusunda atması gereken önemli adımlar bulunduğuna değindi. Şu anda Hindistan ve Brezilya’nın bu anlaşmanın dışında kalmamak adına gösterdiği çabalara da dikkat çeken Samolis, Türkiye’nin genel olarak ABD kamuoyu, özel olarak da Kongre Üyeleri nezdinde lobi faaliyetleri yapması gerektiğini söyledi. Mersin keçiboynuzu ile ABD piyasasında rekabet üstünlüğü sağlayabilir Mersin için önem taşıyan önemli konuların başında gelen tarım oturumu ise büyük ilgi gördü. Burada yapılan sunumlarda özellikle Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma
Vakfı (TEPAV) Tarım-Gıda Politikaları Araştırma Enstitüsü Direktörü Dr. Necdet Budak’ın sunumu dikkat çekti. Budak sunumunda Türk tarım ürünlerinin ABD piyasasındaki payının son 20 yıldır hep aynı kaldığı ve % 0,5 oranını geçemediğini vurguladı. Burada söz konusu piyasada hangi ürünlerin rekabet üstünlüğü olabileceğine ilişkin yaptığı çalışmada ise Budak’ın özelikle keçiboynuzunun ilk 3 ürün arasında yer aldığını açıklaması, Mersin tarım sektörü açısından önemli bir veri olarak değerlendirilebilir. Kaliforniya Bölgesi’nde araştırması yapıldı
Pazar
MTSO Heyeti Washington DC’de tamamlanan konferansın ardından pazar araştırması yapmak adına Kaliforniya Bölgesi’ni ziyaret etti. Çeşitli sektörlerden farklı kurum ve kuruluşların ziyaretinde Mersin Heyeti’ne Mersin Uluslararası Liman
İşletmeciliği A.Ş. Finans Grup Müdürü Nuri Peker de eşlik etti. Kaliforniya’nın ABD’nin alan bakımından en büyük üçüncü eyaleti olmasına rağmen nüfus büyüklüğü bakımından en büyük eyaleti olduğu söylenebilir. Nüfusu 2000-2014 yılları arasında %13 artış gösteren Kaliforniya, ABD’nin Batı bölgesinde yer almakta olup başkenti Sacramento’dur. Eyaletin başlıca şehirleri ise Los Angeles, San Diego, San Jose, San Francisco, Long Beach, Fresno, Oakland, Santa Ana ve Anaheim olarak sıralanabilir. Vali Jerry Brown’un, Ocak 2015’te ikinci dönemine başladığı eyalet, ulusal kongrede 2 senatör ve 53 temsilci ile temsil ediliyor. Kaliforniya, ABD ekonomisinin %13’ten fazlasını oluşturuyor. 2,2 trilyon dolar nominal GSYİH ile eyalet ayrıca ABD, Çin, Japonya, Almanya, Fransa, İngiltere ve Brezilya’nın ardından dünyanın en büyük 8. ekonomisi. Yeni kurulan işletmelerde ise 3. sırada olan Kaliforniya, yüksek teknoloji
üretimindeki yeni kurulan işletme açısından da ilk sırada. Burada Silikon Vadisi’nin Kaliforniya’da olduğu da unutulmamalı. Mersin heyeti tarım sektörüne odaklandı Sektör olarak Kaliforniya’da özellikle tarımsal kuruluşlara ağırlık veren Mersin Heyeti, burada Oda, üretici kooperatifleri ve şirket görüşmelerinin yanı sıra Los Angeles Başkonsolosluğuna da ziyarette bulunarak yatırım olanakları ve Türk iş adamlarının takip etmesi gereken konular hakkında da bilgi aldı. Gerçekleştirilen ziyaretlerden satır başları şöyle 1. Fresno Bölgesi Ticaret Odası: Burada Mersin heyetini Oda Başkanı, ABD Ticaret Bakanlığı Fresno Bölgesi Temsilcisi ve Dış Ticareti Geliştirme Merkezi Temsilcisi karşıladı. Fresno, Kaliforniya’nın tarım merkezi olarak
Memiş: “Önemli bir tecrübe oldu” ABD Ziyareti izlenimlerini paylaşan bir diğer isim ise TOBB Genç Girişimciler Kurulu Başkan Yardımcısı ve Tat Bakliyat A.Ş Yönetim Kurulu Üyesi Veysel Memiş oldu. Seyahatin ilk ayağında Washington DC’de düzenlenen konferansta önemli temaslarda bulunduklarını bildiren Memiş, “ABD ile ticari ilişkilerimizi arttırmaya yönelik neler yapabileceğimizi, ticari ilişkilerimizdeki artı ve eksilerimizi görme fırsatı yakaladık” dedi. TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu’nun desteğinin de toplantıya önemli bir motivasyon sağladığına dikkat çeken Memiş,
biliniyor. Burada Mersin heyeti tarafından özellikle tarım-gıda sektörüne vurgu yapılarak Mersin ekonomisine ilişkin sunuş gerçekleştirildi. Ardından karşılıklı işbirliği imkanları masaya yatırılarak nasıl bir metot izlenmesi gerektiği tartışıldı. 2. California Citrus Mutual: Kaliforniya’nın en büyük narenciye tanıtım kooperatifi olan Sunkist’e bağlı bir üretici birliği. Kaliforniya Bölgesi narenciye sektöründe dünya lideri olmasına rağmen bölge halihazırda kuraklık tehdidi ile karşı karşıya. Dolayısıyla, aynı iklime sahip ve kalite olarak da aynı standartları yakalayabilen Mersin narenciye ürünlerinin önümüzdeki dönemde buradaki kurum ve kooperatiflerle gerçekleştirilecek işbirliğiyle değerlendirilip uluslararası piyasadan daha fazla pay alması sağlanabilir. 3. SA Recycling Şirketi: Dünyanın en büyük hurda işleme şirketlerinden birisi olan şirketin Los Angeles Limanı›ndaki tesisini ziyaret edildi. Burada akü ve motoru çıkarılarak geri dönüşüme getirilen hurda arabaları bir hamlede toz haline getiren 9000 beygir gücündeki motor dikkat çekti. 4. Los Angeles Başkonsolosluğu: Los Angeles Başkonsolosu Gülru
Sezer ile gerçekleştirilen toplantıda Türk yatırımcıların Kaliforniya Bölgesindeki mevcudiyeti, fırsatlar ve potansiyel iş hacmine ilişkin görüşme gerçekleştirildi. 5. JPG Peace, Love and Happiness, Inc.: Şirket CEO›su George M. Lee ile gerçekleştirilen görüşmede, şirketin bir alışveriş sitesi kurma hazırlığında olduğunu öğrenildi. Lee, burada Mersin’den de organik ve niş ürünlerin yer almasından duyacağı memnuniyeti dile getirdi. 6.Wonderful Pistachios&Almonds: Dünya badem üretiminin %80’i ile fıstık üretiminin %50’si Kaliforniya Bölgesi’nde gerçekleştiriliyor olup, şirket dünyanın en büyük badem yetiştiricisi olarak bilinmektedir. Üretim tesisine gerçekleştirilen ziyarette Mersin Heyeti’nin en çok ilgisini çeken konulardan birisi iş ve gıda güvenliği hususunda alınan önlemler oldu. 7. BCC Capital : BCC Capital Yönetim Kurulu Başkanı Nadim Khalaf ve şirket temsilcisi Gürkan Süzer, Mersin heyetine ABD’de iş yapma kuralları ve olanaklarını anlatarak dikkat edilmesi gereken püf noktaları paylaştı.
Çakır: “Türkiye, ABD’ye yönelik politika geliştirmeli” ABD gezisi sırasındaki izlenimlerini paylaşan MTSO Yönetim Kurulu Üyesi Hakan Sefa Çakır, özellikle ülkeyi tehdit eden kuraklık sorununa değindi. Geniş tarım arazilerine sahip olduklarını ve bu arazilerin bir kısmı damlama sulama yöntemiyle sulanırken bir bölümünün halen vahşi sulama ile sulandığını anlatan Çakır, önümüzdeki süreçte ülkede ciddi bir kuraklık sorunu yaşanacağını anlattı. Kaliforniya’nın üretimiyle tüm Amerika’yı doyuran bir eyalet olduğuna ancak kuraklığın en yoğun bu bölgede hissedileceğine dikkat çeken Çakır, şunları söyledi: “Türkiye bu durumu önceden görüp şimdiden bir tarımsal dış politika geliştirmelidir. Örneğin Amerika’da susuzluk nedeniyle son dönemlerde çok fazla su çeken badem ağaçları sökülmeye başladı. Oysa badem talebi oldukça yüksek. Türkiye şimdiden badem üreti
mine yoğunlaşabilir.” Narenciye konusunda da önemli işbirlikleri sağlanabileceğine değinen Hakan Sefa Çakır, Türk ürünlerinin kalite açısından, Kaliforniya’nın ise pazarlamada daha ileride olduğunu ifade ederek karşılıklı işbirlikleri kurulabileceğini, deneyim paylaşımlarının gerçekleştirilebileceğini söyledi. ABD’de özellikle sektörel birlikteliğin öne çıkmasının büyük önem taşıdığını vurgulayan Çakır, üretim için ayrı bir kooperatif, satış için ayrı bir kooperatif kurulduğunu ve çalışmaları bu kooperatiflerin sürdürdüğünü bildirdi. Çok sayıda marka çıkarmak yerine herkesin tek bir markaya odaklandığını da ifade eden Çakır, benzer sistemlerin Türkiye’ye de taşınabileceğini söyledi. ABD ve Mersin’de narenciye sezonlarının aynı döneme geldiğine değinen Çakır, bu durumun da işbirliği şansını artırdığını, karşılıklı olarak lojistik alanında da 3. ülkelere satış noktasında birlikte hareket edilebileceğini sözlerine ekledi.
“Ayrıca Sayın Başkanımız Şerafettin Aşut’un toplantı sonrasında düzenlemiş olduğu Los Angles programı bizim için ayrı bir fırsat oluşturdu” değerlendirmesini yaptı. Bu program kapsamında bölgenin tarım alanlarını inceleme fırsatı bulduklarını kaydeden Memiş, “BCC firmasının desteği ile Amerika Birleşik devletlerinin en büyük fıstık, badem işleme tesisi, narenciye işleme tesisleri ve liman ziyareti gerçekleştirdik. Bu seyahatte önemli derecede tecrübe edindiğimizi düşünüyorum” dedi.
Başkan Aşut : “Ekonomideki gelişmelere seyirci kalma lüksümüz yok” ATC Konferansı’nda yer alan oturumlarda Amerikalı senatör, diplomat, akademisyen ve iş adamlarının Türkiye’ye bakış açılarını dinleme ve Türkiye’yi Amerika perspektifinden değerlendirme imkanı bulduklarını ifade eden Aşut, sözlerini şöyle sürdürdü; “Burada gerçekleşen her oturumda biz iş adamları için çok kıymetli bilgiler ve ipuçları bulunuyordu. Heyetimiz özellikle tarım, eğitim ve ticaret oturumlarına katılım sağladı. Burada ticaret oturumlarının birisi özel olarak Avrupa Birliği (AB) ve ABD’nin birkaç yıldır müzakere ettikleri Transatlantik Ticaret ve Yatırım Ortaklığı Anlaşması’na ayrıldı. Bizler başından beri böylesi bir anlaşmada Türkiye’nin dışarıda tutulmasının dış ticaretimiz açısından büyük bir yıkım olacağını vurguluyoruz. Bundan öncesinde TOBB bünyesinde hem AB hem de ABD nezdinde lobi faaliyetleri yürütüyorduk. Bizlere öncelikle ifade edilen Avrupa Birliği’nin sözkonusu anlaşmaya Türkiye’nin taraf olması konusunda
tedbirli davrandığıydı. Ancak bugün anlıyoruz ki ABD’de de hala kat etmemiz gereken çok yol ve gerçekleştirmemiz gereken lobi faaliyetleri var. Aslına bakarsanız bizler bunun bilincindeyiz. İş dünyası olarak bizlerin etrafımızdaki gelişmelere seyirci kalma lüksümüz olmadığının farkındayız. Bu nedenle bu seyahatimizi uzun süredir planladığımız bir pazar araştırması ile birleştirdik. Kentimiz ekonomisinde kilit rol oynayan 3 sektörden birisi olan tarım sektöründe pazar araştırması yapmak üzere Washington’un ardından heyetimizle birlikte Kaliforniya’ya geçtik. Mersin narenciye konusunda bu bölge ile önemli işbirliği geliştirirken, aynı zamanda keçiboynuzu gibi bu piyasada rekabet gücü yüksek olan ürünlerle de avantaj sağlayabilir. Algılarımızı sürekli açık tutmalı ve fırsatları kaçırmamalıyız. Bu noktada Oda olarak araştırmaya, bu tarz bilgileri üyelerimiz için derlemeye ve paylaşmaya devam edeceğiz”.
YIL: 17 | SAYI: 293 | SAYI: 294 | 11-25 EKİM 2015 | www.mtso.org.tr
5
İstanbul Sanayi Kongresi’ne Mersin damgası
H
aliç Kongre Merkezi’nde düzenlenen ‘Vasatlıktan Çıkış İçin İnsan ve Kültür-Geleceği Birlikte Kuralım’ temalı 13. İstanbul Sanayi Kongresi’ne Mersin temsilcileri damga vurdu. Konya ve Sivas TSO ile ortak katıldığı ‘Nasıl İşbirliği?’ konulu oturumda söz alan konuşmacıların yarıdan fazlasının Mersin Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO) temsilcilerinden oluşması dikkat çekti. Mersinli işadamları ve akademisyenler işbirliği konusundaki çalışmalarıyla RİS Mersin Projesini Konya ve Sivaslı meslektaşlarıyla paylaştı. Bu yıl 13’ncüsü gerçekleştirilen İstanbul Sanayi Kongre’si ilk kez interaktif anlayışla düzenlendi. Kongreyi MTSO; Meclis Üyeleri, Yönetim Kurulu Üyeleri, Genç Girişimciler Kurulu Üyeleri, Kadın Girişimciler Kurulu Üyeleri, Kent Konseyi Başkanı, Çukurova Kalkınma Ajansı Genel Sekreteri, Platform Başkanları ve akademisyenlerden oluşan kalabalık bir kadro ile takip etti. Açılış konuşmalarının ardından eşzamanlı gerçekleştirilen “Nasıl İnsan?”, “Nasıl Üretim?”, “Nasıl İşbirliği?” ve “Nasıl Sürdürülebilirlik?” konulu oturumlarda Anadolu’dan gelen TSO temsilcileri söz alarak interaktif katılım gösterdi. Program Demet Akbağ’ın Sermiyan Midyat ile birlikte sergilediği ‘Vasatlıktan Çıkış’ konulu performansıyla devam etti. CNN Türk Ekonomi Müdürü
Emin Çapa’nın konuşmacı olarak katıldığı ‘Gelecek Neler Getirecek’ konulu oturumda Çapa, Türkiye’nin başarıya ulaşması, gelişmesi için vasatlıktan çıkması ve yeni teknoloji trendlerini takip etmesi gerektiğini anlattı. Haliç Kongre Merkezi’nde düzenlenen ‘Vasatlıktan Çıkış İçin İnsan ve Kültür-Geleceği Birlikte Kuralım’ temalı 13. İstanbul Sanayi Kongresi’ne Mersin temsilcileri damga vurdu. Konya ve Sivas TSO ile ortak katıldığı ‘Nasıl İşbirliği?’ konulu oturumda söz alan konuşmacıların yarıdan fazlasının Mersin Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO) temsilcilerinden oluşması dikkat çekti. Mersinli işadamları ve akademisyenler işbirliği konusundaki çalışmalarıyla RİS Mersin Projesini Konya ve Sivaslı meslektaşlarıyla paylaştı. Bu yıl 13’ncüsü gerçekleştirilen İstanbul Sanayi Kongre’si ilk kez interaktif anlayışla düzenlendi. Kongreyi MTSO; Meclis Üyeleri, Yönetim Kurulu Üyeleri, Genç Girişimciler Kurulu Üyeleri, Kadın Girişimciler Kurulu Üyeleri, Kent Konseyi Başkanı, Çukurova Kalkınma Ajansı Genel Sekreteri, Platform Başkanları ve akademisyenlerden oluşan kalabalık bir kadro ile takip etti. Açılış konuşmalarının ardından eşzamanlı gerçekleştirilen “Nasıl İnsan?”, “Nasıl Üretim?”, “Nasıl İşbir-
YÖREX’te Mersin lezzetleri büyük beğeni topladı
Ü
retildiği veya yetiştirildiği yörenin adıyla anılan tarım ürünleri, gıda ürünleri, el sanatı ve sanayi ürünlerini ulusal ve küresel ölçekte tanıtmak amacıyla bu yıl 6’ncısı düzenlenen YÖREX-Yöresel Ürünler Fuarı büyük ilgi gördü. Ürünlerin ilk kez satışa sunulduğu fuarda Mersin’den katılan yöresel lezzetler cezerye, kerebiç ve Türk kahvesi beğeni topladı. Bu yıl 7-11 Ekim 2015 tarihleri arasında düzenlenen YÖREX-Yöresel Ürünler Fuarı’nın açılışına TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu da katıldı. Türkiye genelindeki Oda ve Borsalara üye firmalar toplamda 150 stantta ürünlerini sergiledi. Fuarda Mersin’i Kerebiççi Hayri, Cezeryeci Kadir ile Arabağa Kahve temsil etti. Mersin’den katılan firmaları Mersin Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO) Başkanı Şerafettin Aşut ile Yönetim Kurulu Üyesi İbrahim Zeper de yalnız bırakmadı. Fuar sonrası değerlendirme yapan MTSO Başkanı Şerafettin Aşut, YÖREX’in içeriğiyle ülkenin, özellikle de Anadolu kentlerinin kalkınmasının çok önemli araçlarından ve önemli tanıtım alanlarından birisi olduğunu söyledi. YÖREX’in yöresel ürünlerin ticarileşme süreçlerini desteklemesi, yöresel ürünlerde markalaşmayı sağlaması ve ürünlerin katma değerini arttırması için çok önemli olduğuna dikkat çeken Aşut, “Ayrıca yöresel ürünleri kamuoyuna mal etmek ve iç pazarda baskınlık kuran ithal ürünler arasında eriyip gitmesine engel olmak adına olağan üstü katkı koyan bir organizasyondur” dedi. YÖREX’e düzenli olarak katıldıklarını belirten
Aşut, şunları söyledi: “Yerel pazarlarda sıkışıp kalmış yöresel ürünlerimizin, daha geniş pazarlarda değer bulmasına yardımcı olan, yöresinin adını almış ve bu özelliği ile tescillenmiş ürünlerin ulusal ve küresel pazarlardaki değerinin artmasına destek olan bu oluşum doğrudan rekabet gücümüzü de arttırmaktadır. Aynı zamanda tescillenmemiş yöresel ürünlerin, coğrafi işaretler başta olmak üzere benzeri belgelendirmeler ile tescillenmesini teşvik etmesi açısından da hayati bir önem taşımaktadır.”
Oda ve Borsaların kaynaşması için önemli Aşut, YÖREX’in Oda ve Borsaların yöresel ürünlerin ticarileştirilmesi konusunda birbirleriyle kaynaşması, iletişimlerini geliştirmesi ve ortaklaşa çalışmalarına zemin hazırlaması açısından da tam bir iletişim ağı olduğuna dikkat çekti. “MTSO olarak Mersinimizin yöresel ürünlerinin tanıtımında YÖREX’te olmaya devam edeceğiz” diyen Aşut, sözlerini, “Başta Antalya Ticaret Borsası olmak üzere fuara katkı koyan herkese, tüm kişi ve kuruluşlara Mersin ve ülke ekonomimizi adına teşekkür ediyor, fuarın artan başarılar göstermesini diliyorum” diye tamamladı. 5 gün devam eden fuar kapsamında Mersin standında sergilenen tüm ürünler büyük ilgi görürken, “Mersin Ticaret ve Sanayi Odası Mersin’in meşhur lezzetlerini gururla beğeninize sunar...” yazılı küçük keselerde dağıtılan hediyelik ürünler ayrıca beğeni topladı.
liği?” ve “Nasıl Sürdürülebilirlik?” konulu oturumlarda Anadolu’dan gelen TSO temsilcileri söz alarak interaktif katılım gösterdi. Program Demet Akbağ’ın Sermiyan Midyat ile birlikte sergilediği ‘Vasatlıktan Çıkış’ konulu performansıyla devam etti. CNN Türk Ekonomi Müdürü Emin Çapa’nın konuşmacı olarak katıldığı ‘Gelecek Neler Getirecek’ konulu oturumda Çapa, Türkiye’nin başarıya ulaşması, gelişmesi için vasatlıktan çıkması ve yeni teknoloji trendlerini takip etmesi gerektiğini anlattı. ‘Bazen Olmaz. Başarısızlık da Hayatın Bir Parçası’ konulu oturumun moderatörlüğünü ise Gazeteci Balçiçek İlter yürüttü. Bu oturumda ise Çalık Holding Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Çalık, Zorlu Holding Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Nazif Zorlu, Borusan Holding CEO’su Agah Uğur ile Teknik Direktör Mustafa Denizli, iş hayatında yaşadıkları başarısızlıkları ve bu durumlar karşısında nasıl hareket ederek çözüm ürettiklerini katılımcılarla paylaştı. Kongre, Bilgi Üniversitesi Matematik Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ali Nesin’in konuşmacı olarak katıldığı ‘Hayat Oyundur, Oyun Matematiktir’ konulu oturumla sona erdi. Katılımcıların tümü düşüncelerini twitter aracılığıyla paylaşarak Kongreye interaktif katılım sağladı. Ayrıca toplantıda dikkat çeken bir diğer hu-
sus karikatüristlerin oturumlardaki fikirleri çizimlerle görsele dökmesi oldu. Çizimler kongre sonunda fuaye alanında sergilendi. “Nasıl İşbirliği” oturumunda Mersin’in “çıkış yolları”ndan birisi olarak sunulması dikkat çekti. Bahçıvan: “Türkiye geniş ufuklu anlayışa yönelmeli” Kongrenin açılış konuşmasını İstanbul Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanı Erdal Bahçıvan gerçekleştirdi. Türkiye’nin yeni ve çok daha geniş ufuklu bir anlayışa yönelmesi gerektiğine inandığını anlatan Bahçıvan, değişime direnenlerin bir yere varamayacağını söyledi. İş kültürü geliştirip ortak hareket edenlerin 21. yüzyılı şekillendirmeye katkı sağlayacağını vurgulayan Bahçıvan, 13. Sanayi Kongresi’ni de 21. yüzyılın özelliklerini dikkate alarak hazırladıklarını, yeni nesil kongre olarak tasarladıklarını söyledi. Bahçıvan’ın ardından söz alan İstanbul Sanayi Odası Meclis Başkanı Zeynep Bodur Okyay ise kongre konuları arasında yer alan sorulara yanıt vererek konuşmasına başladı. ‘Nasıl İnsan?’ sorusunu “Özgür ve yenilikçi, üretken insan” olarak açıklayan Okyay,
‘Nasıl Üretim?’ sorusuna ise “Yenilikçi, katmadeğeri yüksek ve rekabetçi üretim” diye yanıt verdi. Bodur’un ‘Nasıl Sürdürülebilirlik?’ sorusuna yanıtı ise “Kapsayıcı, kurallı ve inovatif” şeklinde oldu. Konuşmasında bir ülkenin ve ülke insanının başarılı olabilmesi için kişinin becerileri yanında ülkelerin genel ikliminin de büyük önem taşıdığını vurgulayan Okyay, şunları söyledi: “Türkiye tarihi ile gelenekleriyle insan potansiyeli, gelişim becerisi ve üretim gücüyle önemli bir ülke. Uzunca bir süredir bu kongrelerde ele alınacak konular üzerinde tartışıyor, konuşuyoruz. Şimdi yeni bir atılım dönemine girmemiz kaçınılmaz. Çok vakit kaybettik. Ülkemizin neden halen dünyada tanınan markası yok Aziz Sancar, Nobel Bilim Ödülü alarak bizi onurlandırmışken neden bizim üniversitelerimizden Nobel Bilim Ödülü’ne aday bilim insanı çıkmıyor? Neden dünya ölçeğinde icatlar yapamıyoruz çünkü sistemimiz sorunlu. Steve Jobs eğer bizim ülkemizdeki sisteme doğsaydı bu kadar başarılı olabilir miydi? Benim cevabım hayır. Çünkü Jobs’a başarı hikayesini yazdıran sistemi Türkiye’de kuramadık. Bireysel başarılar elbette önemli ama ülkelerin genel iklimleri de başarıda büyük rol oynuyor.” Nasıl insan? İlk oturumda başarı için Nasıl İnsan? Sorusuna yanıt arandı. Bu bölümde özellikle eğitimde önemli başarılara imza atan Finlandiya örnek alınıp
Finlandiya’dan gelen temsilciler başarı hikayelerini anlattı. Moderatörlüğünü İndeks İletişim Yönetim Kurulu Başkanı Yaprak Özer’in gerçekleştirdiği oturumun konuşmacıları Finlandiya Sanayi ve Ticaret Odası Başkanı Risto E.J Penttila ile Helsinki Üniversite Öğretim Üyesi Prof. Hannele Niemi oldu.
“İşbirliği için önce güven gerekiyor” “Nasıl İşbirliği»konulu oturumda ise Mersin, Konya ve Sivas TSO temsilcileri görüşlerini bildirdi. NTV Spikeri Seda Öğretir ile Vatan Gazetesi’nden Ali Ağaoğlu’nun moderatörlüğü üstlendiği oturuma Mersin katılımcıları damgasını vurdu. Söz alan katılımcıların yüzde 80’inin Mersin’den olması dikkat çekerek salondan büyük alkış aldı. Toplantı sonunda işbirliğinin Türkiye’de sağlanamamasının nedenleri şu başlıklar altında özetlendi: “Önce güven. Ya güvensizliğin riski ya da güvenmenin maliyetini tercih edeceksiniz. KOBİ’ler birleşmeli. Dünya da bu birleşime zorluyorHer işbirilği faydalı değildir. Yıkıcı rekabet değil tamamlayıcı olunmalı. Herkesin aynı olduğu bir yerde başarı gelmiyor. Aşure gibi 10 ürünü bir arada sunmak önemli olan. Samimi değiliz, aç gözlüyüz, ülkemizde etik kültür güçlendirilmeli. Nimeti alıp külfeti öteleyen kültürle iş yapamayız.”
Nematodla mücadelede hedef, daha çok çiftçiye ulaşmak
M
ersin’de biber yetiştiriciliğinde yüksek miktarda rekolte kaybına yol açan nematod zararlısıyla mücadele projesi, 2015-2016 sezonunda da destekleyici çalışmalarla devam edecek. Yeni sezonda eğitim çalışmaları ve tarla günü etkinlikleriyle daha çok çiftçiye ulaşılması hedefleniyor. Mersin Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO) tarafından desteklenen, Adana Biyolojik Mücadele Araştırma Enstitüsü, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Mersin İl Müdürlüğü işbirliğinde başlatılan ‘Örtü altı Sebze Yetiştiriciliğinde Toprak Kökenli Hastalıklar ve Nematodlarla Mücadele, Solarizasyon ve Toprak Dezenfeksiyonu Uygulamaları Projesi’nin yeni sezon çalışmaları için ilk adımlar atıldı. Bu kapsamda MTSO, Adana Biyolojik Mücadele Araştırma Enstitüsü ve Mersin Tarım İl Müdürlüğü ile bir araya gelerek, nematodla mücadelede yürütülen çalışmaları ve yeni sezonda yapılacakları masaya yatırdı. Tüm katılımcı kurumların yeni döneme yönelik görüşlerini dile getirdiği toplantıda, projenin kapsamı da genişletildi. Yeni dönem için, bitki besleme ve yetiştiriciliğindeki önemli teknik konu başlıklarının da eklendiği projede, yapılacak eği-
tim çalışmaları ve tarla günü etkinlikleriyle daha fazla çiftçiye ulaşım hedeflendi. Toplantıya, Tarım İl Müdürlüğü’nden Murat Çelebi, Kubilay Derin, Gülden Baş, MTSO Yönetim Kurulu Üyesi Enis Hekimoğlu ve Adana Biyolojik Mücadele Araştırma Enstitüsü’nden Doç. Dr. Seral Yücel ile Dr. Adem Özarslandan katıldı. Projeyle Mersin’de büyük mesafeler kat ettiklerini belirten MTSO Yönetim Kurulu Üyesi Enis Hekimoğlu, “Mücadelede geçtiğimiz dönemi değerlendirmek ve önümüzdeki sezona nasıl başlayacağımızı belirlemek için toplandık. Sizlerin de desteğiyle geçtiğimiz sezonda, güzel kapılar açtık. Açmaya da devam edeceğiz” diyerek mücadeleye yeni sezonda da aynı azimle devam edeceklerini söyledi. Projenin devamlılığının, çiftçi üzerinde olumlu etki yarattığına dikkat çeken Hekimoğlu, “Benim şahsi fikrim, projenin 4’ncü yılda da devam etmesidir. Proje ile amacımız daha fazla kişiye ulaşarak, solarizasyon uygulamalarının yaygınlaştırılmasını sağlamak. Bu da biraz sabır gerektiriyor. Projenin devamlılığını sağlarsak, Türkiye’de diğer çiftçilerin de projeye dahil olmalarını sağlarız” şeklinde konuştu.
6
YIL: 17 | SAYI: 293 | SAYI: 294 | 11-25 EKİM 2015 | www.mtso.org.tr
Dünya ekonomisinde parlayan yeni aktör:
BREZİLYA Y
eni petrol rezervleri bulunan ve gelecekte petrol devleri arasına girmesi beklenen Brezilya; Rusya, Hindistan ve Çin (BRIC Ülkeleri) ile beraber 2050’li yıllarda dünyanın ekonomik kaderini belirleyecek ülkelerden biri olarakgösteriliyor. Dünyadaki ekonomik krize rağmen mevcut durumda Brezilya’nın BRIC Ülkeleri arasında varlığını sürdürmesinde de bu gücünün, tedarikçi ülke olmasının ve zengin doğal kaynaklarınınrolü büyük. Brezilya, kapladığı alan açısından dünyanın beşinci büyük ülkesi. Ülkenin yaklaşık yüzde 90 gibi büyük bir bölümü Ekvator ile tropikal Oğlak dönencesinde yer alıyor. Atlas Okyanusu ile çevrili olan ülkenin başkenti Brasilia, politik ve idari merkez olmakla birlikte ekonomi, ticaret ve sanayi merkezleri başkentten uzakta. Ekonomi, ticaret ve sanayi merkezleri ağırlıklı olarak Atlas Okyanusu kıyısında yoğunlaşıyor. Ülkenin başlıca büyük şehirleri ise Sao Paulo, Rio de Janerio, Belo Horizonte, Porto Alegre, Salvador ve Recife olarak sıralanabilir. Brezilya’nın GSYİH’sının yüzde 50’si güneydoğu bölgesinde, Sao Paulo, Rio de Janeiro, Minas Gerais ve Esprito Santo eyaletlerinde+ üretiliyor. Üretim altyapısının ise yüksek oranda çeşitliliğe sahip olduğu söylenebilir. Ülke genelinde kilometrekareye ortalama 22 kişi düşerken bu bölgede yaklaşık 85 kişi düşüyor. Dünyanın en kalabalık beşinci ülkesi olan Brezilya’nın 2015 yılı itibarıyla nüfusu yaklaşık 204,5 milyon kişiden oluşuyor. Ekonomik yapı Brezilya ekonomisine genel olarak bakıldığında hizmetler sektörünün öne çıktığı görülebilir. Hizmetler sektöründe ise; telekomünikasyon, bankacılık, enerji, ticaret ve bilgi işlemleri en güçlü olanları. Hizmetlerin yanı sıra Brezilya’nın tarımda da güçlü olduğu ürünler bulunmakta. Bu alanda öne çıkan ürünler ise; kahve, soya, şekerkamışı, kakao, pirinç, et, tavuk, mısır, portakal, pamuk, buğday, tütün olarak sıralanabilir. Sanayide ise çelik, sivil havacılık, kimyasallar, petrokimyasallar, ayakkabı, makine, motorlar, taşıt araçları, oto yedek parçaları, dayanıklı tüketim malları, çimento ve kereste öne çıkıyor. Brezilya, Latin Amerika ve Karayipler bölgesindeki en büyük ve ürün çeşitliliği en fazla olan sanayi merkezi olarak tanımlanıyor. Her geçen gün ekonomisini güçlendiren Brezilya, kahve, soya, şekerkamışı, kakao, pirinç, mısır, portakal, pamuk, buğday, tütün gibi birçok tarım ürünü, tavuk eti gibi canlı hayvan ürünleri, kâğıt ve kâğıt hamuru gibi ağaç ürünleri, deri ve ayakkabı ile mineral ve metal ürünlerinde dünya çapında karşılaştırmalı üstünlüğe sahip. Sanayide ileri teknoloji Brezilya’nın öne çıktığı temel sanayi sektörü motorlu araçlar ve yan ürünleridir. Ülkede öne çıkan sektörler şöyle sıralanabilir: Lüks turistik gemilerden yarış botlarına ve 300 bin tonluk tankerlere kadar gemi inşası, Motorlu araçlar, araba, araç ve kamyon, her tip otobüs, ağır nakliye araçları, arazi araçları, Metaller (çelik, alaşımlar ve alüminyum dahil), Gıda, Havacılık ve uzay (tarımsal ilaçlama uçaklarından, 90 kişilik jet uçaklarına, askeri eğitim ve kargo uçakları Tucano ve uyduları araştıran sesten hızlı AMX’e kadar), Bilişim sistemleri (donanım ve yazılım, özellikle bankacılık sistemleri ve bilgisayarlar), Oyuncaklar, Ofis ve ev eşyaları, ahşap ve ahşap ürünler, mobilya, Radar ve uzaktan kumandalı alıcı sistemleri, İlaçlar, eczacılık ürünleri ve her tür tıbbi donanım, İnşaat sanayi için gerekli her türlü ürün, Tarım araçları ve teknolojisi, İletişim (ses ve veri), kağıt, matbaa malzemeleri, Makineler, Demiryolu lokomotif ve vagonları ile her türlü önemli sanayi ihtiyaçları için sermaye malları, ağır iş makineleri, donanımı ve teknolojisi.
Ülke, 2016 Olimpiyatlarına hazırlanıyor Geçmişte sıkıntılı günler geçiren Brezilya, son dönemlerde attığı adımlarla uyguladığı politikalarla ekonomisini her geçen gün daha da güçlendiriyor. Ülkenin, daha önceki krizlerde edindiği deneyimle son krizi daha istikrarlı bir şekilde atlattığı söylenebilir. The Economist’in 2015 yılı ülke risk raporunda da ifade edildiği üzere Brezilya günümüzde bağımsızlık, döviz kuru, ekonomik yapı ve ülke riski açısından “BB” risk notu ile istikrarlı bir durum sergiliyor. Politik risk ve bankacılık sektörüne ilişkin risk notu da “BBB”. IMF’den borç alan ülke konumundan “kredi veren” ülke konumuna gelen Brezilya, 2016’da Olimpiyatlara ev sahipliği yapmaya hazırlanıyor. İçinde yer aldığı BRIC (Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin) ülkeleri arasında büyüme performansı açısından geride kalsa da Brezilya’nın sosyal ve ekonomik reformlarının devamlılığının büyük önem taşıdığı yönünde değerlendirme yapılabilir. Ayrıca ülkedeki istikrar da gelişimde önem taşıyor. Ülkenin ilk kadın Başkanı olan Dilma Roussef, 2018 yılına kadar ikinci kez başkan seçildi. Brezilya tüketici pazarı hızla büyüyor Brezilyanın ekonomik performansına bakacak olursak geçen yıl ekonomik büyüme oranı yüzde 0,1’de kalan ülkenin bu yıl yüzde 0,5 civarında büyüyeceğinin tahmin edildiği söylenebilir. Brezilya küresel aktör olma yönünde önemli yol alıyor. Yapılan bazı araştırmalara göre 2020’de Brezilya tüketici pazarının 3,5 trilyon ABD Dolar ile dünyanın 5. büyük pazarı haline geleceği tahmin ediliyor. Ülkede ekonominin canlandırılması amacıyla, gösterge faiz oranı yüzde 7,25’e kadar düşürüldü, enflasyon yüzde 5,9 oranıyla kontrol altına alındı. Daha dengeli ve rekabetçi bir döviz kuru temin edildi ve vergilendirme sisteminde düzenlemelere gidildi. Enerji maliyetlerinin düşürülmesi üzerinde de çalışılmalar sürdürülüyor. International Budget Partnership tarafından yapılan kamu hesapları şeffaflığı endeksinde Brezilya dünyada 12. sırada gösteriliyor. Hava, kara ve denizyolu yatırım ihaleleri yoğunlaştı Brezilya her geçen gün dikkatleri üzerine biraz daha fazla çekmesi nedeniyle bu ülke ile temaslar da gün geçtikçe yoğunlaşıyor. Bu nedenle paralelinde ülkenin ulaşım altyapısındaki yatırım ihtiyaçları da artıyor. Ülkede havaalanlarında yolcu sayısı geçtiğimiz 5 yılda yaklaşık iki kat yükselmiş. Bu durum havaalanlarına yatırım ihtiyacını da beraberinde getiriyor. Dış ticaret hacminin son yıllarda hızlı şekilde artması, limanların iş yükünü artırmış ve bu da liman yatırımları ihtiyacını doğuruyor. Benzer bir durumun karayollarında da yaşandığı söylenebilir. Trafiğe yeni giren araç sayısının ciddi artış göstermesi trafik yoğunluğunu artırmış ve özellikle otoyollara yatırım yapılmasını gerektiriyor. Ülkede açıklanan Lojistik Yatırım Programı kapsamında karayolları, demir yolları, limanlar, havaalanları ve enerji alanında özel firmalarca yatırım yapılmasına yönelik ihaleler serisi başlatıldı. Söz konusu programlar çerçevesinde özel sektörün yatırım yapması, devletin ise uygun koşullarda finansman sağlaması ve genel ekonomik istikrarı sürdürerek ekonomik büyümenin artırılması hedefleniyor. Dış ticaret Brezilya, geleneksel pazarı olan Amerika kıtası ve Avrupa Birliği’nin yanında son dönemde Afrika, Orta Doğu ve Körfez, Doğu Avrupa ve Asya pazarlarına ihracatını önem-
li ölçüde artırdı. Güney-Güney ticareti olarak tanımlanan ve dünya ticaretinde giderek daha ağırlık kazanan eğilimde Brezilya’nın payı büyük. Brezilya ihracatta sergilediği başarısını ihraç mallarını çeşitlendirerek ve geleneksel pazarlarının dışında kalan pazarlara açılarak elde etti. Tarım ürünlerinin yanı sıra uçak, otomotiv, demir, kimyasallar, makine, ayakkabı, kağıt, elektrik ve elektronik gibi endüstri ürünleri de önemli ihraç kalemleri arasında. Ülkenin 2014 yılı toplam ithalatı 229 milyar Dolar, ihracatı ise 225 milyar Dolar olarak gerçekleşti. İhracat Brezilya’nın güçlü olduğu ihraç ürünlerinin başında; demir cevherleri, soya, ham petrol, şeker, tavuk eti, soya küspesi, kahve, dondurulmuş sığır eti, odun hamuru, mısır, petrol yağları, uçaklar, binek otomobil, kara taşıtlarının aksam ve parçaları, alüminyum oksit, tütün, altın, demir-çelik ürünleri ile meyve ve sebze suları gelir. Ülke ihracatını iki ana kategoriye ayırmak mümkün. İlki, demir, alüminyum, manganez ve diğer madenler; soya, şeker, kahve, kakao, pamuk, mısır, yaprak tütün, meyveler ve diğer tarım ürünleri, her tür et gibi ham ve yarı işlenmiş ürünler. İkincisi ise; imal edilmiş mallar, uçaklar, motorlu araçlar, gemiler, lokomotifler ve vagonlar, bu araçlara ait yedek parçalar, demir ve çelik alaşımları ve ürünleri, kağıt, mekanik sistemler, buhar veya elektrik ve elektronik motorları, makine ve donanımları, fiber optik dahil iletişim sistemleri, eczacılık ürünleri, kozmetik ve ilaçlar, hastane tıp ve diş tedavisi donanımları, tekstil, ayakkabı, müzik aletleri, oyuncaklar, mobilya ve ev eşyaları, bilgisayarlar ve yazılım dahil büro makineleri, plastik ürünler, işlenmiş sığır eti, tavuk ve diğer etler, portakal suyu, meyveler, sebzeler, kahve, balık ve diğer gıdalar. Yarı mamul malların ihracatı ise giderek artıyor ve daha fazla ikincil petrokimya ürünü kullanıma hazır tutuluyor. Öte yandan sermaye malları, petrol arama ve üretim platformlarından dev hidroelektrik türbinlere kadar birçok ürün; Brezilya mühendislik, danışmanlık ve inşaat firmaları tarafından yurt dışında pazar buluyor. Brezilya’nın ihracatında en önemli ticaret ortakları Çin, ABD ve Arjantin. İhracatındaki ilk 10 ülkenin toplam ihracatı içindeki payı yüzde 56. Türkiye ise Brezilya’nın ihracatında 37. sırada yer alıyor. Toplam ihracat içindeki payı ise henüz yüzde 0,6. İthalat Brezilya’nın ithalatında ağırlığı olan ürünler ise, petrol yağları ve ham petrol, otomobil, kara taşıtları aksam ve parçaları, doğal gaz, mobil telefonlar, elektronik devreler, ilaçlar, gübreler, dijital kameralar, taş kömürü, kamyon, kamyonet, serum ve aşılar, bilgisayarlar ve haşarat öldürücü, dezenfekte ediciler olarak sıralanabilir. Brezilya’nın ithalatında en önemli ticaret ortakları Çin, ABD ve Arjantin. İthalatındaki ilk 10 ülkenin toplam ithalatı içindeki payı yüze 62,5. Türkiye ise Brezilya’nın ithalatında 46. sırada yer alıyor. Toplam ithalat içinde Türkiye’nin payı ise yüzde 0,4. İşadamlarının pazarda dikkat etmesi gereken hususlar Brezilyalı ithalatçılarla iş yapmanın başlıca koşulu, e-mail veya yüzyüze yapılan ön görüşmelerde; satış ve ödeme koşulları konusunda istikrarlı olunmasıdır. Teslim tarihi, miktarı gibi konularda değişiklik yapılması genellikle karşı tarafın güvenini sarsacaktır. Brezilyalı alıcı genellikle detaylı araştırma yaptığı, dünya pazarındaki mevcut tedarikçileri ve onların satış koşullarını iyi bildiği için yapılacak teklifin istikrarlı olması, teklifin hangi koşullarda değişebileceğini iyi anlatmak önemlidir. Brezilyalı işadamları genellikle İngilizce bilmesine
rağmen kritik konular görüşülürken tercüman kullanılması tercih edilmelidir. İş görüşmelerinde dikkat edilmesi gerekenler İş randevuları önceden netleştirilmelidir. Normalde iş görüşmeleri ofiste yapılmakla birlikte, süre kısıtının olduğu durumlarda otel veya evde hatta bir başka ülkede de görüşme yapılabilir. Brezilya’ya gittikten sonra randevunun konfirme edilmesi gerekmez. Bu konuda hassas davranmaları nedeniyle olası bir değişiklikte firmanın sekreteri ilgili taraflara konuyu önceden bildirir. Randevularda dakiklik önem taşır, bu nedenle görüşmeye giderken trafik yoğunluğu göz önünde bulundurulmalıdır. Randevu eğer Başkent Brasilia’da ise Salı-Perşembe günleri arasında randevu verilme olasılığı yüksektir. Brezilyalı iş adamları Latin orijinleri nedeniyle dakik olmadıkları sanılsa da bu çok yanlış bir kanı olup randevularda dakik olunması önem taşır. Bu nedenle geç kalındığı durumlarda mutlaka haber verilmesi gerekir. Brezilyalı alıcı, ürüne ilişkin teknik detaylar, fiyat listesi, gümrük kodları, vergiler, depolama masrafları, liman ücretleri gibi nihai kararını etkileyecek bütün hususları açıklayan bilgiler verilmesini tercih eder. Alıcının nihai kararını gümrük prosedürleri de etkiler. Toplantı sonrasında proforma fatura gönderilmesi gerekebilir. Ancak proforma fatura siparişin kesinleştiği anlamına gelmez. Yazışmalarda firma logosunun olduğu kâğıtlar kullanılmalıdır. Nasıl giyinmeli? Giyim konusunda, resmi giyim tavsiye edilir. Erkeklerin takım elbise, bayanların ciddi ve sade giyinmeleri önerilir. Sıcak ve nemli havaya uygun hafif ve pamuklu kıyafetler önerilir. Özellikle kapkaçtan korunabilmek için değerli saat, mücevherat takılmaması, bilgisayar ve fotoğraf makinesi ve cep telefonunun dikkat çekecek şekilde taşınmaması tavsiye edilir. Brezilyalı ithalatçıların tercih ettiği ihracatçı profili ve çalışma şartları -Yerleşik bir şirket olması (En az 10-15 yıllık bir geçmişinin olması), - Ürünlerde kalite ve standartların tutturulmuş olması ,- Kendilerinin Brezilya pazarında tek satıcı (ithalatçı) konumunda tutulması, - İyi bir iletişim konusunda beklentilerine yanıt verilebilmesi (Karşılıklı ziyaretler, müşteri tatminine dönük çalışmalar). Sağlıklı iş bağlantısı kurulması için bunları yapmayın • Müşteriden gelecek e-postalara cevap vermemek - Üretim kapasitesinin üstünde taahhütte bulunmak - Proforma faturada yazan fiyatı değiştirmek - Söz verilen numuneleri göndermemek -Üzerinde mutabakata varılan ödeme şeklini değiştirmek - Müşterinin istediği teslim şeklini kabul etmemek - Söz verilenden farklı miktarda mal göndermek -Gerekli dokümanların gönderimini geciktirmek -Belgelerdeki tutarsızlıklar - Müşterinizi ülkenize davet etme-
meniz -Brezilya veya ülkenizi eleştirir tarzda konuşmanız -Müşterinizin beklediği ürün özelliklerini karşılamamak - Sigorta garantisi konusunda işbirliğinden kaçınmak -Akreditif yapılamadığı durumlarda riskleri alıcınıza yüklemeniz -Güvenmediğinizi belirtecek şekilde peşin ödeme talebinde ısrar etmeniz - Brezilya’nın geleneklerini eleştirmek - Brezilya’daki şehirlerin kaosundan bahsetmek - Brezilya mutfağını eleştirmek - Brezilya’nın büyük şehirlerindeki şiddet olaylarından korktuğunuzu vurgulamak Ülkenizi abartılı bir şekilde - Brezilya ile karşılaştırmak Para kullanımı Ülkenin para birimi “Real” (R$)’dir. Pek çok otel ve mağazada döviz ve uluslararası kredi kartları kabul edilir. Günlük döviz kuru gazetelerde, otellerde, bankalarda ve seyahat acentelerinde mevcuttur. Nakit ve seyahat çekleri bu yerlerde kolayca bozdurulabilir. Birçok otel ve mağaza döviz ve uluslararası kredi kartlarını kabul eder. Brezilya’ya giren ve Brezilya’dan çıkan her türlü para akışının Merkez Bankası üzerinden yapılması gerekmektedir. Brezilya’ya yapılacak yatırımlar da Merkez Bankası tarafından kayıt altına alınmaktadır. 2004’ten bu yana bu kayıt işlemi internet üzerinden yapılabilmektedir. Pasaport ve vize işlemleri Ülkeye girişte MERCOSUR üyesi ülke vatandaşları ile Brezilya’nın karşılıklı anlaşma yaptığı ülke vatandaşları dışında kalan yabancılar için vize zorunludur. Pasaportların ülkeye giriş tarihinden itibaren altı ay süreyle geçerli olması gereklidir. Turist ve transit vizeler genelde iki gün içinde hazırlanır. Vize, turistler için 90 gün, transit yolcular için 10 gün süreyle verilir. Diplomatik, Hizmet, Hususi ve Umuma Mahsus Pasaport hamili Türk vatandaşları Brezilya’ya yapacakları üç aya kadar ikamet süreli seyahatlerinde vizeden muaftır. Söz konusu muafiyet
sadece turistik amaçlı tek giriş vizeleri için geçerlidir. Brezilya’ya giren şahıslar giyim ve kişisel eşyalardan ayrı olarak aşağıdaki kalemlerden birer tane getirebilir: toplam değeri 500 doları geçmeyen radyo, teyp, video kamera. Ziyaretçilerin varışlarında, yerel Duty Free Shop’tan ayrıca 500 dolarlık mal almalarına izin verilir. Resmi tatiller ve çalışma saatleri 1 Ocak : Yılbaşı 20 Ocak : Yalnızca Rio de Janeiro’da tatildir. ŞubatMart : Karnaval (iki gün, resmi tatil değildir) Mart : Paskalya 21 NisanTiradentes Günü (Milli Kahraman) 23 Nisan : Yalnızca Rio de Janeiro’da tatildir. 1 Mayıs : İşçi Bayramı 7 Haziran : Corpus Christi 7 Eylül : Bağımsızlık Günü 12 Ekim : Lady Aparecida (Dini tatil) 15 Kasım : Cumhuriyet Bayramı 20 Kasım : Yalnızca Rio de Janeiro’da tatildir. 25 Aralık : Noel Tatili Haberleşme Brezilya ile telefon ya da faks iletişimi kurmak için ülke kodu olarak +55 tuşlandıktan sonra, şehir kodu ve abone numarasına geçilecektir. Önemli şehirlerin kodları şöyledir: Sao Paulo (011), Rio de Janeiro (021), Brasilia (061), Belo Horizonte (031). Sağlık Sarı humma aşısı zorunlu olmamakla birlikte önerilir. Havaalanında Sağlık Denetleme Merkezinde uçuş tarihinden 10 gün önce aşı vurulabilirsiniz. Özellikle Amazon Bölgesi›ne gidecek olanların aşı vurulması gereklidir. Güvenlik Brezilya’da kaldığınız otellerde, hırsızlığa karşı güvenliğinizle ilgili uyarılar dikkatinizi çekecektir. Özellikle değerli mücevherat takmak, cep telefonu ve lap top bilgisayarı fark edilir şekilde taşımak riskli olacaktır. Brezilyalılar sizi korumaya yönelik uyarıları içtenlikle yapacaktır. Kaynak : Ekonomi Bakanlığı
Karnaval önemli gelir kaynaklarından biri Brezilya denildiğinde akla ilk olarak Rio Karnavalı gelir. 2016’da 451. yılı kutlanacak olan karnaval 5-10 Şubat tarihleri arasında düzenleniyor. Otel rezervasyonlarının çok önceden tamamlandığı ve karnaval günü tam doluluğa ulaşıldığı organizasyonda ülkenin geçen yıl 5 gün içinde 1 milyar doların üzerinde gelir elde ettiği biliniyor. Rio Karnavalı dünyanın en büyük partisine dönüşmüş en çok kutlanan etkinliklerinden biri. Oruç tutma, tövbe etme ve dünyevi zevklerden uzak durma dönemi olan Paskalya öncesi perhizden bir hafta önce başlayan karnaval, her yıl Rio’ya bir milyondan fazla turist çekiyor. Etkinlik boyunca oteller, gece kulüpleri, barlar ve restoranlardaki sokak partileri, karnaval baloları ve partiler şehri durma noktasına getiriyor. İlk karnaval,Portekizliler 1700’lerde kutlanma şekillerini değiştirseler de, 1641’de maskeli baloların düzenlendiği bir etkinlik
olarak başladı. O yıllarda kalabalık gruplar birbirlerine çamur ve su atmak için buluşurdu. Ancak, yıllar içinde karnaval düzenlenen sokak partileriyle gelişmiş etkinlikler haline geldi. Elitlerin karnavala katılımı ise 1800’lerde bir İtalyan Büyükelçisi eşinin düzenlediği, eğlence düşkünlerinin vals ve polka ezgileriyle dans ettiği Rio Karnavalı ile başlar. Şimdilerde Rio Karnavalı Marquês de Sapucaí Sokağı’nda bulunan Sambadrome’da gerçekleşir. Burada en büyük samba geçidini ağırlayabilmek adına hiçbir sokak köşesi, otel veya gece kulübü yeterince büyük değildir. Ünlü mimar Oscar Niemeyer tarafından kurulan stadyum, her iki yanda tribünler ve özel oturma düzenlemeleri ile kuşatılan bir samba podyumunun olduğu ana yarışa ev sahipliği yapar. Zaman içinde ülkede samba okulları da kurulmuş olup geçitler daha sistemli gösterilere dönüştürülmüştür.
YIL: 17 | SAYI: 294 | 11-25 EKİM 2015 | www.mtso.org.tr
7
Fırıncı esnafı denetimlerin sıklaştırılmasını istiyor
M Fuat AKBAŞ
Fırıncı esnafı olarak kentimizdeki bakkallarla temas halindeyiz. Birlikte hareket etmemiz halinde gücümüz artacaktır. Özellikle ekmek fiyatları noktasında bir istikrar sağlanması hem fırıncı esnafının hem de bakkalların güçlerinin artması ve ayakta kalmasını sağlayacaktır.
ersinli fırıncı esnafı kentteki ekmek satışlarındaki denetim eksikliğinden şikayetçi. Bir taraftan Suriyeli vatandaşların pazarlarda, sokak ya da caddelerde denetimsiz olarak gerçekleştirdiği Suriye Ekmeği satışından büyük yara alan sektör temsilcileri diğer taraftan ruhsatı farklı alanda olan pide pişirim fırınlarının düşük fiyatlarla ekmek satıyor olmasının sıkıntısını yaşıyor. Rekabette yaşanan sıkıntıların ardından geliri düşen esnaf, gelişimini sağlayabileceği ar-ge’ye dönük makine yatırımlarında ise zorlanıyor. Esnafın talebi, özellikle makine yatırımlarına verilen devlet desteklerinin artırılması yönünde. Konuyla ilgili değerlendirme yapan Mersin Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO) 33 No’lu Gıda ve İçecek Sanayi Meslek Komitesi Başkanı Fuat Akbaş, yaşadıkları sıkıntılar sonrasında sektör temsilcilerinin son 2 yıldır yüzde 60’a varan kapasite kayıplarıyla çalışmaya başladığını bildirdi. 33 No’lu Meslek Komitesi bünyesinde 200’ün üzerinde üyeleri bulunduğunu anlatan Akbaş, bunların 70’e yakınının fırıncı esnafı olduğunu, 20 kadarının unlu mamuller sektöründe çalıştığını ve kalan bölümde ise içecek ağırlıklı olmak üzere muhtelif gıda maddesi üretimi gerçekleştiren firmaların yer aldığını söyledi. Geniş bir gruba hitap ettiklerini ve son dönemlerde ise ciddi sorunlar yaşamaya başladıklarını kaydeden Akbaş, ilgili birimlere sorunlarını yazılı olarak bildirmelerine rağmen henüz bir yanıt alamamış olmanın üzüntüsünü yaşadıklarını ifade etti.
“Üretim yasal ama satışlarda sıkıntı var” Son dönemlerde kentte Suriye Ekmeği satışlarının oldukça arttığına değinen Akbaş, en büyük sorunu da bu ekmeklerin satışında yaşadıklarını bildirdi. Mersin Tarsus Organize Sanayi Bölgesi’nde (MTOSB) bu alanda üretim gerçekleştiren çok büyük bir tesis kurulduğunu kaydeden Akbaş, bu tesiste üretilen ekmeklerin Mersin’den pek çok ile gönderildiğini açıkladı. Bu noktada bir sıkıntı bulunmadığını, kent ekonomisine katkı sağlandığını dile getiren Akbaş, şunları söyledi: “Ancak bu ekmeklerin Mersin içinde satılması noktasında ciddi sorunlar bulunmakta. Hemen her caddede, trafik ışığı başında ya da pazarlarda çocukların ellerinde Suriye Ekmeği satıldığını görebiliyoruz. Bu satış türü hem sağlıksız hem de yasal değil. Son iki yıldır bu yöndeki satışların artması nedeniyle Türk fırıncı esnafı ciddi zarara uğradı. Fiyat rekabeti noktasında sorun yaşıyoruz. Son iki yıldır yüzde 30 kapasiteyle çalıştığımızı söyleyebilirim ve bu şekilde devam etmesi halinde üzülerek söylüyorum ki kayıplar devam edecektir. Biran önce önlem alınması, yasal denetimlerin artırılmasını talep ediyoruz.” Bir diğer sorunu ruhsatlandırmada yaşadıklarını kaydeden Fuat Akbaş, bu noktada da denetim yetersizliği bulunduğunu söyledi. Mersin’de 1600’den fazla pide fırınının ruhsatsız çalıştığını kaydeden Akbaş, pişirim fırını ruhsatı altında kurulan şirketlerin bir süre sonra pide çıkar-
maya başladığını, somun ekmek başta olmak üzere değişik ekmek çeşitleri üretip sattığını dile getirdi. Akbaş, “Maliyetlerinin düşük olması nedeniyle uygun fiyatlarla satılan bu ekmekler de bizim gibi yasalara uygun çalışan esnafı sıkıntıya sokuyor. Bu alanda da gerekli denetimlerin artmasını bekliyoruz” değerlendirmesini yaptı. “Makine yatırımında destekleri artırılmalı” Fırını esnafında yaşanan sıkıntılarını ar-ge çalışmalarına ağırlık verip yeni ürünler geliştirerek en aza indirebileceğine değinen Fuat Akbaş, “Ancak gelirimizin düşmesi ve yatırım maliyetlerinin ise yüksek olması, bu alanda da isteğimiz yolu almamızın önüne geçiyor” dedi. 33 No’lu Meslek Komitesi temsilcileri olarak yurtiçi ve dışı fuarları yakından takip edip sektördeki gelişmeleri ve yenilikleri izlediklerini kaydeden Akbaş, bu gelişmelere ayak uydurabilmek için makine yatırımının kaçınılmaz olduğunu anlattı. Yeni makine yatırımlarının kentte artmasını istediklerini ifade eden Akbaş, hedeflere ulaşabilmek adına KOSGEB ya da Çukurova Kalkınma Ajansı (ÇKA) gibi kurum ve kuruluşların makine yatırım desteklerinin artırılmasını ve bu desteklere ulaşımın kolaylaştırılmasını beklediklerini vurguladı.
yaşadıklarını belirten Fuat Akbaş, komite olarak bu alana yönelik projeler geliştirdiklerine değindi. MTSO Eğitim ve Kalkınma Vakfı (EKAV) ile ortak proje üretip İŞKUR ortaklığında fırıncı yetiştirmek üzere sınıf açtıklarını kaydeden Akbaş, yalnızca 12 müracaat alabildiklerini, talebin zayıf olması nedeniyle istedikleri sonuçlara ulaşamadıklarını anlattı. Bu alandaki sorunun halen devam ettiğini bildiren Akbaş, “Alttan yetişen fırıncı ustaları maalesef yok. Gençlerimizin bu alana yönlendirilmesi gerektiğine inanıyorum” ifadelerini kullandı. Yine sektör sorunlarını azaltabilmek adına toptancılar ve perakendecilerle ortak çalışmalar yürüttüklerine de değinen Akbaş sözlerini şöyle tamamladı: “Fırıncı esnafı olarak kentimizdeki bakkallarla temas halindeyiz. Birlikte hareket etmemiz halinde gücümüz artacaktır. Özellikle ekmek fiyatları noktasında bir istikrar sağlanması hem fırıncı esnafının hem de bakkalların gücünün artması ve ayakta kalmasını sağlayacaktır. Bunun için önümüzdeki süreçte ortak çalışmalar yürütmeyi planlıyoruz. Şu anda 6, 7 ve 33 No’lu komiteler olarak komite toplantılarımızı birlikte gerçekleştirip ortak sorunlarımızı saptıyoruz. Önümüzdeki süreçte de gerekli adımları atmaya başlayacağız.”
“Personel eğitimine ağırlık veriyoruz” Sektör olarak kalifiye eleman bulma noktasında da ciddi sıkıntılar
Küçük esnaf ekonomiden yavaş yavaş siliniyor M
ersin Ticaret ve Sanayi Odası 7 No’lu Perakende Gıda ve Muhtelif Ticaret Meslek Komitesi Başkanı Ahmet Dülek, artan AVM’ler nedeniyle Mersin’de küçük esnafın yavaş yavaş yok olmaya başladığını söyledi. AVM’lerin mobilyadan giyime birçok küçük esnafı; zincir süper marketlerin ise bakkalları yok etmeye başladığına dikkat çeken Dülek, “Mersin’de şu anda 5 bine yakın bakkal var. Ama her yıl yüzde 10-20’si kapanıyor. Bunun yerine zincir marketlerin şube sayısında hızlı bir artış var. Ekonominin belkemiği olan esnafı koruyucu tedbirler artırılmalı” ifadelerini kullandı. Bu noktada seçim gündeminin ekonomi gündemine dönmesini ve vakit kaybedilmeden Perakende Yasası’nın çıkmasını beklediklerini anlatan Dülek, en azından haftada bir gün AVM ya da zincir marketlerin tatil olmasıyla küçük esnafta ciddi bir canlanma yaşanacağına inandığını ifade etti. Komite üyeleri ve çalışmaları hakkında bilgi veren 7 No’lu Meslek Komitesi Başkanı Ahmet Dülek, Komite bünyesinde 475 civarında üye bulunduğunu anlattı. Bu üyelerin 200’e yakınının ulusal zincir market temsilcisi olduğunu bildiren Dülek, 100’ünü yerel zincir marketlerin oluşturduğunu, kalan bölümün de muhtelif perakende ürün satışı gerçekleştiren küçük esnafı temsil ettiğini açıkladı. Komite olarak özellikle iki konuda ciddi sıkıntı
yaşadıklarına değinen Dülek, bunlardan bir tanesinin henüz çıkmayan Perakende Yasası diğerinin ise pazarcıların yeterli düzeyde denetlenmemesi olduğunu söyledi. Pazarcılar yeterince denetlenmiyor Pazarcıların belediyeye bağlı çalıştığını, vergi levhaları bulunmaması nedeniyle herhangi bir vergi ödemediklerini, yalnızca belediyeye ödedikleri bir bedel karşılığında ürünlerini satabildiklerini anlatan Ahmet Dülek, herhangi bir vergi ödemedikleri gibi işçi giderleri de bulunmadığına dikkat çekti. Bu noktada satışlarını dükkanda gerçekleştiren esnafın fiyat noktasında rekabet şansının oldukça azaldığına değinen Dülek, şu bilgileri verdi: “Pazarlarda girdi maliyeti oldukça düşük. Bu nedenle fiyatta ciddi bir rekabet sağlayabiliyorlar. Ancak peynir, zeytin, salça gibi birçok gıda maddesi açıkta, sağlıksız koşullarda satılıyor. Bu uygulama düzenlenmeli. Konuyla ilgili Tarım ve Köyişleri Bakanlığı’na başvurduğumuzda vergi levhaları bulunmaması nedeniyle müdahale edemediklerini söylüyorlar. O durumda Belediye kontrolleri artırmalı. Ürünler marketlerde açıkta satılırsa bizlere hemen ceza uygulanmasına rağmen pazarcılara uygulanan cezai bir müeyyide bulunmuyor”. Peynirin açıkta satışının yeni uygu-
lamayla son günlerde yasaklandığını hatırlatan Dülek, fiiliyatta bu uygulamanın hayata geçirileceğine ise komite üyeleri olarak inanmadıklarını anlattı. Benzer bir kararın bakliyat için de alınmış olmasına rağmen uygulamada halen bir adım atılmadığına değinen Dülek, peynir konusunda da denetimlerde sıkıntı olacağına inandıklarını ifade etti. “Kurum ve kuruluşlar yerel markaları tercih etmeli” Küçük esnafın gelişip, sıkıntılarını en aza indirebilmesi adına şehirdeki kurum ve kuruluşların alımlarında ya da düzenledikleri organizasyonlarda yerel markaları tercih etmesinin büyük önem taşıdığını vurgulayan Dülek, “Son dönemlerde bu yönde adımlar artılmaya başladı ve artarak da devam etmesini bekliyoruz” dedi. Hizmet sektörüne ağırlık verdiklerini ve bu nedenle personel kalitesinin de sektör temsilcilerinin gelişmesi adına büyük önem taşıdığını kaydeden Ahmet Dülek, 7 No’lu Komite olarak personel eğitimi konusunda yeni çalışmaları olacağını anlattı. Dülek, gençlere pekakende sektörünün öneminin ve bu sektörde faaliyet göstermenin ayrıcalıkları ve kazançlarının anlatılması gerektiğini söyledi. Son dönemlerde ulusal ya da uluslararası zincir marketlerin dahi reklamlarında küçük esnafı kendis-
ine örnek almaya başladığını ifade eden Dülek şunları söyledi: “Bir zincir market reklamında mahalle sakinlerinin anahtarlarını zincir market kasiyerine bırakabileceğini, ya da yine kasiyer aracılığıyla çocuğuna bir bilgi aktarabileceği mesajını veriyor. Oysa böyle bir şey mümkün değil. Mahallelerin vazgeçilmez değerleri bakallardır, sahip çıkılması gerektiğine inanıyorum.” “Perakende Yasası’nı bekliyoruz” Sektörün sorunlarının çözümü adına Perakende Yasası’nı beklediklerini de kaydeden Ahmet Dülek, bu yasa ile en azından Pazar günü AVM’lerin kapalı olmasının dahi küçük esnafı hareketlendireceğine inandığını söyledi. Mersin’de büyük AVM’lerin açılması sonrasında Atatürk Caddesi, Hastane Caddesi ya da Çamlıbel esnafının ciddi sıkıntılar yaşadığını ve birçok firmanın kapandığını hatırlatan Dülek,sorunların çözümü için AVM’lerin şehrin uzağında yer almasının ve haftanın belirli günlerinde kapanmasının önemine dikkat çekti. Son olarak belediyelerden bir beklentileri daha bulunduğunu da kaydeden Dülek, sözlerini, “Belediyelerden mahalledeki esnafı takip etmesini bekliyoruz. Eğer bir bakkal, bir berber varsa ve yeterli görülüyosa ikincisinin açılması için ruhsat vermemelerini bekliyoruz” diye tamamladı.
Ahmet DÜLEK
Sektörümüzde personel kalitesi büyük önem taşıyor. Bu nedenle önümüzdeki süreçte komite olarak özellikle personel eğitimine yönelik çalışmalara ağırlık vereceğiz.
8
YIL: 17 | SAYI: 293 | SAYI: 294 | 11-25 EKİM 2015 | www.mtso.org.tr
Toros Üniversitesi,
3. nesil üniversite olarak yoluna devam ediyor
Öğrencilerimizin teori kadar pratiği de öğrenmeleri adına Odalara bağlı işletmelerde öğrencilerimiz yıl boyu süren eğitim görüyor. Yani mutfağı kitapta değil, yaşayarak öğreniyor. İhtiyaç duyulan ve eksik kalan yönleri işletmelerle ortak düzenlediğimiz müfredatlarla aşıyoruz. Böylelikle şirketler veya işletmeler arzu ettikleri bilgi donanımına sahip ara elemanlara kavuşuyor. Sorularımızı yanıtlayan Prof. Dr. Yüksel Özdemir şu bilgileri verdi:
Prof. Dr. Yüksel ÖZDEMİR
MTSO: Göreve geldiğiniz günden bu yana geçen sürede yaptığınız çalışmaları özetler misiniz? Göreve geleli çok kısa bir zaman olmasına karşın çok iş yaptığımıza ve bunun sadece bir başlangıç olduğuna inanıyorum. Devlet üniversiteleri ile vakıf üniversiteleri arasındaki en büyük fark; “hayal gücünüzün vücut bulması”. Şöyle ki; bildiğiniz üzere daha önceki iş hayatımda devlet üniversitesinde uzun yıllar üst düzey yöneticilik görevlerinde bulundum. Maalesef orada birçok hayaliniz hayata geçmeden bürokratik bazı engellere takılıyor. Bu durum da doğal olarak eğitimin kalitesini ve gençlerimizin geleceğe yönelik vizyonlarının gelişmesini sekteye uğratabiliyor. Oysa vakıf üniversitelerinin böyle bürokratik problemi yok. Onlar daha hızlı kararlar alıp daha hızlı hayata geçirme şansına sahip. Bu durum özellikle günümüz dünyası için olmazsa olmazlardan biri. Bakın dünya teknoloji ve bilişim çağı ile birlikte çok farklı bir noktaya evrilmeye başladı. Zaman artık insanlar için çok daha değerli bir konuma geldi. 3G ile hızlanan bilişim çağı 4.5G ile farklı bir yere doğru evrilecek. Hayal gücünün önemi ve değeri bu süreçle birlikte bir kez daha artacak. Bürokratik işlemlere takılıp kalırsanız çağı yakalayamazsınız. Bu, iş dünyasının olduğu kadar eğitim dünyasının da kişisel gelişimimizin de en büyük tehlikesi. Ben 2014-2015 Akademik Yılı’nın sonuna doğru göreve başladım. İlk işimiz de mezuniyet törenimizi yapmak oldu. Mersin Valimiz Sayın Özdemir Çakacak’ın da teşrif ettiği açılış törenimiz son derece başarılı ve güzel oldu. Mersin Marina Amfi Tiyatro’da gerçekleşen bu törenin bizim için ayrı bir önemi vardı keza bu törenle ilk lisans mezunlarımızı verdik. Okullar kapandıktan sonra da boş durmadık. Birçok STK ve Oda ile protokoller imzalayarak kentimizin,
bölgemizin ve ülkemizin ihtiyaçlarına yönelik iş gücü yetiştirme adına önemli adımlar attık. Bu protokollerin hem kentimiz için hem iş dünyası için hem de öğrencilerimiz için çok büyük bir kazanım olduğuna inanıyorum.
MTSO: Yeni eğitim yılında üzerinde duracağınız en önemli 3 projeniz hakkında bilgi verir misiniz? Üniversitelerin anayasamızca belirtilmiş 3 temel misyonu vardır. Bunlar: 1) eğitim-öğretim, 2) bilimsel araştırma, 3) toplum hizmetleri. Bu 3 temel görevimizi en iyi şekilde yerine getirmek en önemli projemiz olacak. Anayasanın bize verdiği bu görevleri en iyi şekilde hayata geçirmek adına adımlar atacağız. Bakın biz Toros Üniversitesi olarak kendimizi bir kent üniversitesi olarak nitelendiriyoruz. Mersinimize karşı borcumuz var. Bu borcu ödemek adına da kentle ilgili her türlü soruna çözüm bulmak ve bu çözüm yollarını icra makamlarıyla paylaşmak asli görevimiz. Üniversitemizde çok değerli akademisyenler var. Bu akademisyenlerimiz bilimsel araştırmalarıyla kentimiz, bölgemiz ve ülkemizin gelişmesi adına önemli çalışmalar yürütüyor. Bu çalışmaları yerel yönetimler eliyle hayata geçirmek adına gerekli girişimlere ve istişarelere başladık. Bu bağlamda kentimizin sorunlarına duyarlı birçok kurum, kuruluş, STK ve Odalarla ortak hareket ediyoruz. Biz Toros Üniversitesi olarak dün olduğu gibi bugünde bu kentin yararına olacak her türlü projeye destek vermeyi görev edindik. Birkaç örnek vermek gerekirse yakında düzenlenecek olan 2 önemli etkinliğe destek veriyoruz. Bunlardan birincisi 9-10 Ekim 2015 tarihleri arasında Mersin Büyükşehir Belediyesi Kongre ve Sergi Sarayı’nda düzenlenecek olan kısa adı ÇUDİG olan Çukurova Dişhekimliği Günleri. Geçtiğimiz hafta Mersin Dişhekimle-
ri Odası Başkanı Abdurrahman Doğulu ve Yönetim Kurulu Üyeleri üniversitemizi ziyaret ederek verdiğimiz sponsorluk desteği için nezaket ziyaretinde bulundu. Bu yıl 8’incisi düzenlenen bu etkinliğin kentimiz ve bölgemiz için çok büyük bir öneme sahip olduğunu düşüyorum. Umarım ilerleyen dönemlerde de kentimiz ulusal ve uluslararası kongre ve konferanslara ev sahipliği yapar. Bir başka etkinlik ise; Mersin’de iş dünyasının çatısı konumundaki Mersin Ekonomi Platformu’nun düzenlediği ve 17-18 Ekim 2015 tarihleri arasında gerçekleştirilecek olan Marka Kent Mersin Çalıştayı ve Kalkınma Zirvesi. Bilindiği üzere MTSO da bu çalıştaya katılım sağlıyor. Marka Kent Mersin olgusunun oturması adına bu ve buna benzer çalıştay ve konferansların ayrı bir önemi var.
MTSO: Üniversite ve sanayi işbirliğinin artırılmasına yönelik ne tür çalışmalarınız bulunmakta. Bu noktada STK’lardan ve özel sektör temsilcilerinden beklentilerinizi yazar mısınız? Bakın ülkemizin en büyük problemlerinden birisi malumunuzdur ki; işsizlik. Fakat bu duruma tek cepheden bakarsanız teşhisi doğru koyamaz, hastalığı iyileştiremezsiniz. Türkiye’de son yıllarda üniversite mezunu işsiz sayısı çok yüksek. Bu realite yıllardır uygulanan yanlış politikalardan ötürü karşımıza çıktı. Maalesef biz de bu yanlıştan dönme adına gerekli adımları atamıyoruz. Bir yanda iş arayan milyonlarca gencimiz, diğer tarafta da işçi arayan binlerce işletmemiz var. Yani aslında iş arayan kadar işçi arayan da var. Peki, ama burada bir tezat yok mu? Elbette ki var. Dedim ya madalyonun iki yüzünü doğru okumak gerek. Bizlerde maalesef yanlış bir algı söz konusu. Herkes mühendis, avu-
kat, doktor, öğretmen olmak istiyor. Doğal olarak bu bölümlere yoğun ilgi olunca atanamayan öğretmenler, atama bekleyen mühendisler oluşuyor. Oysa diğer tarafta işveren elektronik teknikeri, inşaat teknikeri, CNC ustası gibi ara eleman sıkıntısı çekiyor. Ben Türkiye’nin kuruluş reçetelerinden birisinin de Meslek Yüksekokulları olduğunu düşünüyorum. Bu yüzden Meslek Yüksekokullarına ayrı bir önem veriyorum. Göreve geldiğim günden bugüne kadar birçok STK ve özel sektör temsilcisi ile bir araya geliyorum. Bu kişilerin ortak bir problemi var. İzin verirseniz kısa bir beyin fırtınası yapalım. İşveren yeni işe alacağı bir çalışandan ne ister? Tecrübe. Peki, ama yeni mezun olmuş bir öğrencinin tecrübe sahibi olması beklenebilir mi? İşte bu sorunun cevabı da ülkemizin kurtuluş reçetelerinden bir diğeri. Ülkemizin 2023 hedefleri var. Bu hedeflere ulaşabilmek adına üretmemiz ve ürettiğimiz kaliteli ürünleri dış pazara sunmamız şart. Bu hedefleri tutturmamızın en önemli adımlarından biri de yetişmiş iş gücü. Dediğim gibi göreve geldiğim günden beri iş dünyası ve STK’lar ile bir araya geliyorum. Onlarla protokoller imzalayarak bu sorunun üstesinden nasıl gelebileceğimizin cevabını bulmaya çalışıyoruz. Örnek vermek gerekirse; protokol imzaladığımız kurumlarla birlikte masaya oturuyor, nasıl bir iş tecrübesi aradıklarını öğreniyoruz. Sorunları tek tek tespit edip çözüm yolu üretiyoruz. Öğrencilerimizin teori kadar pratiği de öğrenmeleri adına bu kurumlara bağlı işletmelerde öğrenciler yıl boyu süren eğitim görüyor. Yani mutfağı kitapta değil, yaşayarak öğreniyor. İhtiyaç duyulan ve eksik kalan yönleri ortaklaşa düzenlediğimiz müfredatlarla aşıyoruz. Böylelikle şirketler veya işletmeler arzu ettikleri bilgi donanımına sahip ara elemanlara kavuşuyor. Benim STK ve özel sektör temsilcilerinden beklentim; geleceği yakala-
mak adına bu ve buna benzer iş birliği protokolleri içinde var olmaları ve kendilerini sürekli yenilemeleri.
MTSO:Mersin, tarım, turizm ve lojistik sektörlerinde iddialı. Bu sektörlerin geliştirilip daha ileriye taşınması adına yürüttüğünüz çalışmalar ya da projeleriniz var mı? Mersin gerçekten de derler ya; cennet gibi bir şehir. Biz de bu kenti daha yaşanılır ve modern bir şehir yapma adına birçok projeye imza attık, atmaya da devam edeceğiz. Toros Üniversitesi geçtiğimiz yıl Birleşmiş Milletlerin (BM) düzenlediği uluslararası yarışmada Avrasya birincisi oldu. BM’ye ait “İnsan Yerleşmeleri Programı” olan “UN-Habitat: United Nations Human Settlements” çerçevesinde, “URBAN REVITALIZATION OF MASS HOUSING”(Kentlerde Toplu Konut Odaklı Yenileme ve Canlandırma) konulu uluslararası Mimarlık-Tasarım yarışmasında Toros Designers ekibimiz kentimizi nasıl daha yaşanabilir bir yer haline getirebilir sorusunun cevabını aradı ve bu cevabı projelendirdi. BM de bu projeye hakkı olan birinciliği verdi. Şimdi önemli olan nokta şu: bu birinciliğin taçlandırılması lazım, bu da nasıl olur? O projeler hayata geçerse yani vücut bulursa. Toros Üniversitesi bu konuda üretmeye ve sorunlara çözüm yolları aramaya devam ediyor. Kentimizin birçok sorununa merhem olacak projelerimiz var. Bu projeleri raflarda tozlandırmaya bırakmaya hiçbirimizin hakkı yok. Biz yerel yönetimlerimizle kentimizin temel sorunlarının çözüm yollarını paylaşmak için girişimlerde bulunuyoruz. Sorunuzda da belirttiğiniz üzere Mersin potansiyeli çok yüksek bir şehir. Tarıma elverişli verimli toprakları, turizme uygun doğal güzellikleri olan bir liman kenti. Bu kadar fazla özelliğe sahip bir kentin markalaşması için üniversite olarak üzerimize düşen her şeyi yapmaya hazırız. Bu bağlamda birçok çalışmayı da yürütüyoruz ya da bu konuda bilimsel araştırmalar yürütüyoruz. Örneğin, lojistik konusu: Lojistik gerçekten de gerek ülkemiz gerekse de kentimiz için ayrı bir yere ve öneme sahip. Bizim de üniversite olarak lojistik bölümlerimiz var. Burada yetişen öğrencilerin sektöre entegrasyonu konusunda çalışmalar yürütüyoruz. Daha önce de bahsettiğim gibi lojistik bölümünde de gerekli protokolleri imzaladık ve sektörün ihtiyaçları doğrultusunda donanımlı bireyler yetiştiriyoruz.
MTSO: Kişisel olarak yapmaktan zevk aldığınız uğraşlar hakkında bilgi verir misiniz? Tabi ki benim de işim kadar yapmaktan zevk aldığım ve beni rahat-
latan hobilerim var. Bunlardan belki de benim için en önemlisi fotoğraf çekmek. Akıp giden zamandan bir enstantane yakalamak ve onu ölümsüzleştirmek gerçekten çok farklı bir duygu. Düşünsenize bir kere yaşam olağan hızında sürüp giderken siz bir anı yakalıyor ve onu durağan kılıyorsunuz. Yaşamdan bir anı koparıp almak onu ölümsüzleştirmek çok farklı bir duygu. Bir de fotoğrafları özel kılan bir başka şey de yüzlerce fotoğrafçı aynı kareyi çekse de farklı bir şey yakalıyor. Bu doğanın ve zamanın ne kadar da büyüleyici bir şey olduğunun bir ispatı. Yapmaktan zevk aldığım bir diğer hobim de şiir yazmak. Hani derler ya ah şu duvarların bir dili olsa da anlatsa diye. İşte şiirlerin dili var. Bu dil evrensel bir dil ve çağlar ötesi.
‘‘Toros Üniversitesi geçtiğimiz yıl Birleşmiş Milletlerin düzenlediği uluslararası yarışmada Avrasya birincisi oldu.’’
MTSO: Eklemek istedikleriniz… Son olarak öğrenciler için bazı tavsiyelerde bulunmak istiyorum. Bir kere en önemlisi zamanın kıymetini çok iyi bilsinler. Gençken zaman çok hızlı akıyor. İlerleyen yıllarda iyi bir kariyerleri olsun istiyorlarsa bu hızlı akan zamanı yakalamalı onu dolu dolu geçirerek kendilerini geliştirmeliler. Öğrenmek sadece okulla sınırlı bir şey değil. Hayatın her anında öğrenmeye açık olmaları çok önemli. Yani üniversiteyi bitirdim, yüksek lisansımı tamamladım diyerek ben oldum havasına girmemek gerek. Röportajın başında da bahsettiğim gibi zamanımız bilgi çağı ve sürekli bir değişim söz konusu. Yerinizde saymamalı kendinizi sürekli geliştirmelisiniz. Bakın, ülkemizin her alanda büyük problemleri var, bu problemlerle yüzleşecek ve bu sorunları aşacak olan gelecek nesillerdir. O yüzden gençlerimizin üzerinde büyük bir yük var. Her jenerasyon bir sonraki jenerasyonun üzerinden bir miktar yükü alarak kalan yükü onlara devrediyor. Burada önemli olan kendimizden sonraki nesillere ne kadar az yük bırakabildiğimizdir. Bu bakımdan gençlere tavsiyem gelişen ve sürekli yenilenen dünyaya ayak uydurmaları ve kendilerini geliştirmeleri olacak.