MTSO Haber Sayı 295

Page 1

Tokaslan’dan ikinci kişisel sergi

Mersin, çöpten enerji üretimine başlıyor

> 2’de

> 2’de

Üretim kaybının ilacı sertifikalı tarım işçisi

29 Ekim Cumhuriyet Bayramımız kutlu olsun

> 4’te

Siyasetten ne bekliyoruz ? Şerafettin AŞUT MTSO Yönetim Kurulu Başkanı

> 3’te

www.mtso.org.tr | YIL: 17 | SAYI: 295 |25 EKİM -7 KASIM 2015

Toptancı, üreticiyle perakendeci kıskacında

Mustafa DEMİRDÖĞMEZ

Ç

ek Yasası’nda yapılan değişimin de esnafı zor duruma düşürdüğüne değinen Mustafa Demirdöğmez, “Yapılan değişiklikler sonrasında çek ve senedin artık hiçbir ehemmiyeti kalmadı. Çünkü ödenmeyen çeklerin bir cezai müeyyidesi yok. Esnaf mağdur durumda” diye konuştu. Vadeler nedeniyle sıkıntı yaşayan toptancının aldığı ödemenin karşılıksız çıkması halinde sorunlarının ikiye katlandığını dile getiren Demirdöğmez, “Bu konunun çözümü için karşılıksız çekte daha ağır cezalar getirilmesi gerekir. Mevcut durumda mahkemeler geri dönen çek ve senetlerle dolu. Bu durum mahkemeleri de gereksiz yere meşgul ediyor. Konu icraya taşınsa da bir sonuç alınamıyor. Yalnızca birçok

bürokratik işlemle uğraşılıyor. Çekin kâğıt parçası hükmünden çıkarılması gerekir. Art niyetli insanların bu imkânı çok rahat kullanabilmesi nedeniyle esnafımız çek alarak çalışamaz hale geldi. Hapis cezası getirilmesi caydırıcılığı artırabilir” değerlendirmesini yaptı. Dünyanın giderek küçüldüğünü ve rekabet şartlarının ise ağırlaştığını kaydeden Demirdöğmez, sözlerini şöyle tamamladı: “Karşımıza çıkan süreç gösteriyor ki önümüzdeki dönemde kendi sermayesiyle iş yapabilen, bankalarla ortaklık yapmayan, öz sermayesi güçlü toptancılar sektördeki varlıklarını sürdürebilecek.” > 7’de

“Mersin’e bilişim vadisi kurulabilir’’

Tuncay TORUN

K

omite bünyesinde elektrik, elektronik, iletişim ve bilişim sektöründe faaliyet gösteren firmaların yer aldığını anlatan Torun, 350’nin üzerinde üyeye sahip olduklarını anlattı. Sektörün hızla geliştiğini, ancak Mersin’de bu alanda faaliyet gösteren firmaların bu hızı takip etmekte sıkıntı yaşadığını dile getiren Torun, gelişim için bilgiye yatırım yapılması gerekmesine rağmen bu alanda faaliyet gösteren firmaların ya maddi imkansızlıklar ya da personel yetersizliği nedeniyle zaman bulmakta zorlanarak bu yatırımı yapamadığını anlattı. Sektördeki ge-

RİS MERSİN PROJESİ’NDE YENİ DÖNEM BAŞLADI

lişimi hızlandırmak adına bir proje tasarladıklarına değinen Tuncay Torun, şu bilgileri verdi: “Teknoloji, toplumların gelişimine büyük katkı sağlayan önemli bir sektör. Biz de kentimizde ve ülkemizde bu alandaki eksikliklerin farkındayız. Bu alanın gelişiminin ise el ele verilmesiyle sağlanacağı inancındayız. Bu nedenle yerel yönetimin de desteğine ihtiyacımız var. Yerel yönetimlerin göstereceği bir bölgede bu alanda yatırım yapılabilir. Mersin’e bir Bilişim Vadisi kurabiliriz. > 7’de

Mersin, RİS Mersin + Projesi ile yeni bir sıçrama yapmaya hazırlanıyor. Ekonomik krizi aşmada RİS Mersin Projesi’nin önemli katkılarını gören kent, değişen dünya konjonktüründe rekabetçi yapısını ise RİS Mersin + Projesi ile güçlendirmeyi planlıyor.

T

emelleri 2005-2008 yılları arasında atılan, tarım, turizm ve lojistik olmak üzere kentin temel sektörlerini kapsayan RİS Mersin Projesi’nin tamamlanmasının ardından bir sonraki adım olan RİS Mersin + Projesi’ne geçiş yapıldı. Geçmiş projede kazanılan tecrübeler ışığında yola çıkılan yeni proje ile bir taraftan önceki proje-

de başarı yakalanamayan alanlara yoğunlaşmak diğer taraftan da kentin değişen dünya konjonktüründe oluşan yeni ihtiyaçlarına cevap verebilmek hedefleniyor. Avrupa’da 20 yılı aşkın süredir uygulanan, ‘Bölgesel Yenilikçilik Stratejisi’ olarak tanımlanan RİS Projesi’nin Türkiye’de uygulandığı ilk kent Mersin. Kent, bu sayede insan kaynağı-

T

Mersin, Suriyeli göçmen sorununa çözüm arıyor

T rojeyi değerlendiren MTSO Yönetim Kurulu Başkanı Şerafettin Aşut, “KKTC Su Temin Projesi suyun denizatından geçerek bir adaya ulaşması anlamında dünyada benzeri olmayan bir proje. Bizler için bir gurur vesilesidir. Deniz içinde 250 metre askıda duran borularla 80 km bir mesafeden bahsediyoruz. Bu, büyük bir mühendislik” ifadelerini kullandı. Yavru Vatan Kıbrıs’ın sorunlarının çözülmüş olmasını da ayrıca önemsediklerini dile getiren Aşut, bu anlamda böyle bir vizyonu gösteren Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a, Başbakan Ahmet

MTSO GAZETE SAYFA NO: 1

Davutoğlu’na, ilgili Bakanlık ve emeği geçen herkese teşekkür ettiğini söyledi. Suyun geldiği barajın Mersin tarımının su sorununu da çözeceğine dikkat çeken Aşut, şöyle devam etti: “Gerçekten eserden gurur duyuyoruz. Ülkemizin sanal sorunlarla değil, böylesi dünya çapında başarılarla konuşulmasını istiyoruz. Mersin’e yapılacak diğer projelerin de vakit kaybetmeden hayata geçmesini bekliyoruz. yolcu değil, bölgenin değerli tarım, gıda ve sanayi üretiminin ihracatını, turizmini sırtlayacak. Bu nedenle de çok önem veriyoruz.” > 5’te

CMYK

üretimde, satışta, eğitimde, sağlıkta, sanayide, kısacası her alanda daha yüksek teknolojinin kullanılması hedefleniyor. Konu düzenlenen RİS Mersin + Strateji Çalıştayı’nda detaylarıyla ele alındı. Projenin paydaşlarının katılımıyla üç sektör için ayrı ayrı düzenlenen oturumlarda ilk projenin eksi ve artıları değerlendirilip yeni yol haritası tartışıldı. > 8’de

Fransa, iş adamlarına Mersin’i anlatacak

Asrın projesin’de mutlu son

P

nın önemini anladı. Ar-ge, yenilikçilik, markalaşma, kurumsallaşma, kümelenme, patent, coğrafi işaret, ortaklık kültürü gibi rekabeti artıracak kavramlarla tanıştı. RİS Mersin + Projesi’nin ise ‘Akıllı Kent’ kavramının Mersin’de uygulanmasının ilk adımı olması hedefleniyor. Bu proje ile kent ekonomisinin bilgi ve iletişim teknolojilerine entegre edilmesi,

ESEV Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Aydın Uğur ise önce kurum hakkında bilgi verdi. TESEV’in sosyal sorunlara karşı bilimsel araştırmalar sonucu çözüm önerileri sunan bir kurum olduğunu anlatan Uğur, mevcut durumda Suriyeli mülteciler üzerine çalıştıklarını söyledi. Çok aktörlü, özel sektörden yerel yönetime, STK’lara kadar tüm paydaşları bir araya getiren zihin egzersizine ihtiyaç olduğunu vurgulayan Uğur, “Hep birlikte el ele vermezsek bu sorunun altından kalkamayız. Çözüm, entegrasyonun sağlanması. Bu-

Çukurova Havalimanı İhalesi Ocak’ta > 2’de

rada da Mersin büyük önem taşıyor. Mersin’de yapılacaklar Türkiye için örnek olabilir” ifadelerini kullandı. Resmi rakamlara göre kamp dışında 400 bin Suriyelinin İstanbul’da yaşadığını kaydeden Aydın Uğur, her yıl bir Batı Avrupa ülkesi nüfusu kadar bir nüfusun büyük kentlere gelip eklendiğini anlattı. Başka ülkelerin kolay göğüsleyemeyeceği hacimde sorunların da beraberinde geldiğini kaydeden Uğur, bu sorunun çözümüne bir strateji geliştirilmesi gerektiğini söyledi. > 5’te

İhracatta ambalaj standartlarına dikkat…

AB Bilgi Merkezleri’nin etkinliğinin artırılması hedefleniyor

> 2’de

> 4’te

ürkiye ile Fransa arasındaki ticaretin gelişmesi yönünde çalışmalar yürüttüklerini anlatan Fransa Büyükelçiliği Ekonomi Müsteşarı Sylvain Berger, “Fransız işadamları Türkiye’de ağırlıklı olarak İstanbul’u biliyor ve tercih ediyor. Belki biraz da Ankara, İzmir ve Bursa gibi kentlerle işbirlikleri var ancak Anadolu’daki diğer kentleri pek tanımıyorlar. Biz Anadolu’da ticari potansiyeli bulunan farklı illeri de tanıtmak istiyoruz. Mersin gibi Büyükelçilik olarak işbirliği yaptığımız şehirlerden başlamak üzere bir ziyaret dizisi dü-

zenlemeyi planlıyoruz” dedi. MTSO Başkanı Şerafettin Aşut görüşmede Mersin’in ekonomik potansiyeli hakkında bilgi verdi. Liman, organize sanayi bölgesi ve serbest bölge avantajlarını anlatan Aşut, aynı zamanda demir-çelik endüstrisine yakın olan kentin stratejik coğrafi konumu hakkında da bilgi verdi. Mersin’in geçmişten beri Batı kültürü ile iç içe yaşadığını da vurgulayan Aşut, Fransız firmalarının Mersin’i özellikle otomobil, sanayi ve enerji yatırımları açısından değerlendirebileceğine dikkat çekti. > 4’te

Ekonomi Bakanlığı’nın belirlediği öncelikli ülke: ŞİLİ

E

konomik faaliyetler özellikle ülkenin orta kısmında yoğunlaşmış durumda. Ülke nüfusunun yüzde 40’ını barındıran Santiago, GSYİH’nin yüzde 47’sini üretiyor. Valparaiso bölgesindeki nüfus ise toplam nüfusun yüzde 10’unu oluşturuyor. Kuzeyde madencilik sektörünün gelişimi; güneyde somon yetiştiriciliği, turizm ve metanol üretimi, ekonomik faaliyetlerin ülke geneline yayılmasını sağluıyor. Eko-

nomide geleceğe yönelik beklentiler İmalat sanayinin küçük ölçekli olması sebebiyle ara malı ve sermaye malı ihtiyacını ithalat ile karşılayan Şili, liberal piyasa koşullarının hakim olması sebebiyle dünya piyasalarındaki dalgalanmalardan kolayca etkilenen ve en önemli ihraç ürünü olan bakır fiyatlarına bağlı bir ekonomik yapıya sahip. bakır fiyatlarındaki artış Şili ekonomisine önemli katkı sağlıyor. > 6’da

M. Kemal Atatürk’ün Mersin’deki İzleri; Mersin Atatürk Evi ve Müzesi

> 3’de


2

YIL: 17 | SAYI: 295 | 25 EKİM- 7 KASIM 2015 | www.mtso.org.tr

Ekvador’da yatırım yapana yüzde 3 vergi indirimi E

kvador Dış Ticaret Bakanı Diego Aulestia, ülkelerinde yatırım yapmak isteyen yabancı yatırımcılara yüzde 3 vergi indirimi sağladıklarını söyledi. Bakan Aulestia, yatırımda 10 yıllık taahhüt verilmesi halinde ise vergilerin sıfırlandığını dile getirdi.

Tokaslan’dan ikinci kişisel sergi İbrahim Tokaslan

Mersin Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO) işbirliğinde Ticaret Müsteşarı Juan Francisco Navas İle birlikte Mersin’e gelen Ekvador Dış Ticaret Bakanı Diego Aulestia, gerçekleşen ülke tanıtım toplantısında iki ülke arasındaki ticari ilişkiler hakkında bilgi vererek Ekvador’un yatırım olanaklarını anlattı. MTSO Meclis Toplantı Salonu’nda gerçekleşen ülke tanıtım toplantısına MTSO Yönetim Kurulu Üyeleri Enis Gürbüz Hekimoğlu ve Ufuk Maya’nın yanı sıra Ekvador ile ticari bağlantısı bulunan Oda üyesi firmalar ile kurum ve kuruluşlar katıldı. Toplantının açılış konuşmasını yapan MTSO Yönetim Kurulu Üyesi Enis Gürbüz Hekimoğlu, iki ülke ticari ilişkilerinin güçlenmesi adına tarafların daha sık bir araya gelmesi gerektiğine değindi. Ekvador’un Türkiye, Türkiye’nin de Ekvador için önemli pazarlara ulaşımda stratejik önem taşıyan noktalarda bulunduğunu hatırlatan Hekimoğlu, “Amacımız sadece karşılıklı ticaretimizi artırmak olmamalı. 3. pazarlar için ortak strateji geliştirmeliyiz. Her zamankinden daha rekabetçi hale gelen dünya ekonomisine güçlü yanlarımızı birleştirerek adım atalım” dedi. Hekimoğlu, sözlerini Mersin iş dünyası olarak her anlamda işbirliğine hazır olduklarını belirterek tamamladı. Aulestia: “Ekvador Latin Amerika’daki en dinamik ekonomiye sahip” Ekvador hakkında bilgi veren Dış Ticaret Bakanı Diego Aulestia ise şunları söyledi: “Temel olarak ülkemizdeki para birimi Amerikan Doları. Bu, yatırım ve ticaret yapacak kişiler için avantajlı bir durum, çünkü para değişiminde bir risk alınmıyor. Ülkemizde 15 milyon kişi yaşıyor ve resmi dilimiz İspanyolca. Amazonlar, Pasifik, Galapagos Adaları ve dağlar olmak üzere 4 farklı bölgemiz

bulunmakta ve Pasifik’in ticaret anlamında önemli bir nokta olduğunu söyleyebilirim. Ayrıca Peru, Kolombiya ve Bolivya ile iş anlaşmalarımızın bulunması nedeniyle bu ülkelerle ticarette de bir kısıtlamamız yok.” Ekvador’da son dönemlerde önemli ekonomik gelişmeler yaşandığına değinen Aulestia, özellikle yatırım alanında büyük gelişmeler bulunduğunu söyledi. Aynı zamanda politik anlamda risk taşımadıklarını da kaydeden Aulestia, son zamanlarda sosyal anlamda da büyük gelişmeler yaşandığını anlattı. Lojistik ve yer altı yapılandırması bağlamında da geliştiklerine dikkat çeken Aulestia, “Latin Amerika’da Ekvador, en dinamik ekonomiye sahip ülkedir” değerlendirmesini yaptı. İnşaat alanında ilerlediklerine de değinen Aulestia, 9 bin km yol yaptıklarını, bunun dışında 17 tane havaalanı, 8 tane de baraj inşaatlarının bulunduğunu, onun dışında sulama ile ilgili çeşitli projeler geliştirdiklerini ve tüm bunların 13 milyon dolarlık yatırıma denk geldiğini söyledi.

T

İhracatta kullanılan ahşap malzeme-

MTSO GAZETE SAYFA NO: 2

Hükümeti’nin çeşitli kaynaklar konusunda yabancı yatırımcıya yardım sözü verdiğini de bildiren Aulestia, daha detaylı bilginin yatırım destek ofislerinden alınabileceğini söyledi. “Türkiye’ye gelen en önemli ürünümüz muz” Türkiye’ye Ekvador’dan en yoğun muz gönderildiğini anlatan Diego Aulestia, kakao, Ekvador gülü, çikolata, kahve ve deniz ürünleri ticaretini de aynı doğrultuda geliştirmek istediklerini söyledi. Ekvador’un destinasyon olarak turizmde dünyada büyük ödülleri bulunduğunu da hatırlatan Bakan Aulestia, iki ülke arası turizm ilişkilerinin gelişmesini istediklerini de sözlerine ekledi. Toplantı karşılıklı verilen hediyelerle sona erdi.

Mersin, çöpten enerji üretimine başlıyor

M

ersinli Ressam İbrahim Tokaslan, ‘Kadraj/Sekans’ isimli ikinci kişisel sergini Mersin Ticaret ve Sanayi Odası Sanat Galerisi’nde sanatseverlerin beğenisine sundu. Açılışa Mersinli Ressam Ahmet Yeşil, MTSO Genel Sekreteri Kadir Dölek ve çok sayıda sanatsever katıldı. Sanatçının sergisi, video paint imgeler, paparazzi, make up esthetic, selfie ve meclis tv olmak üzere 5 bölümden oluşuyor. 24 eserin yer aldığı sergide sanatçı, medya görselleri üzerinden insanın, beden-dünya iletişimindeki algı biçimlenmelerini ele alıyor.Mersin, Adana, Denizli, İstanbul ve Brezilya olmak üzere birçok sergi, fuar ve yarışmada yer alan sanatçı, lisans öğrenimini Mersin Üniversitesi’nde resim bölümünde tamamladı. Sanatçının Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Resim Ana Sanat Dalındaki ‘Temas’ konulu yüksek lisans tezi, aynı zamanda ilk kişisel resim sergisi. Mersin’de özel

bir okulda resim öğretmenliği yaptığını belirten Ressam İbrahim Tokaslan, aynı zamanda kendi resim atölyesinde kişisel çalışmalarına da devam ettiğini söyledi. Ortaokuldan bu yana resim yaptığına değinen Tokaslan; “Her çocuk gibi resim yapmayı çok severdim. Genelde çocuklar ortaokul ve lise yıllarında resim yapmayı bırakırlar, ben bırakmayanlardan oldum. İleride meslek olarak seçebileceğimi anladığım günden beri resim yapıyorum” diyerek ikinci kişisel sergisini Mersin’de açmanın mutluluğunu yaşadığını aktardı. “Bu sergimi önümüzdeki süreçte İstanbul’a da taşımayı hedefliyorum” diyen Tokaslan, bunun en erken 2017’de gerçekleşeceğini ve o döneme kadar da koleksiyonunu yeni resimlerle zenginleştireceğini söyledi. 31 Ekim’e kadar açık kalacak sergi hafta içi 08.30-18.00, Cumartesi ise 10.00-17.00 saatleri arasında ziyaret edilebilir.

“Ucuz enerji avantajı var” Yıl 2017’yi gösterdiğinde enerjinin yüzde 96’sının barajlardan sağlanmış olacağını anlatan Diego Aulestia, böylece yatırımcılara ucuz enerji de sağlanabileceğini bildirdi. Türkiye ile Ekvador arasında karşılıklı tica-

İhracatta ambalaj standartlarına dikkat…

ürkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) yaptığı yazılı açıklamada ihraç ürünlerinin geri dönmemesi, Türkiye’nin bu anlamdaki imajının zedelenmemesi ve AB üyesi veya diğer ülkeler tarafından Türk menşeli ürünlere ilave tedbirler getirilmemesi adına ihracatta kullanılan ahşap ambalaj malzemelerin standartlara uygunluğunun kontrol edilmesi gerektiğini vurgulandı. Yeni başlayan narenciye ihracat sezonu öncesinde ahşap ambalaj malzemelerinde ISPM 15 standardına uygunluğa dikkat edilmesinin önemine değinildi. İhraç ürünlerinin ambalajlanmasında kullanılan ahşap malzemelerin uluslararası mevzuata uygun olmaması nedeniyle 2015 yılı Eylül ayına ait 21 adet bildirim alındığı belirtilen yazıda bu bildirimlerin büyük kısmının bitkisel veya hayvansal ürünler dışındaki ürünlerin ihracatında kullanılan ahşap ambalaj malzemeleri için olduğu ifade edildi.

reti yapılan ürün grupları hakkında da bilgi veren Aulestia, şunları söyledi: “Günümüzde olduğu gibi bizim için gelecekte de tarım, temel sanayi, bazı hizmet servisleri ve turizm sektörleri önem taşıyacaktır. Mevcut durumda Türk işadamlarını ilgilendiren ve yatırım potansiyeli olan sektörler arasında gıda, metal, mekanik, demir çelik, lojistik, turizm, petrokimya ve tarım sayılabilir. Tabii ki bu alanlarda yatırım çekmek için bazı vergi avantajları sunuyoruz. Ekvador’a yatırım çekmek için bazı gümrük gelirleriyle ilgili istisnalarımız bulunuyor. Serbest bölgede kullanılan ürünler için sıfır KDV imkanı sunuyoruz.” Ekvador’a yatırım yapmak isteyen bir Türk yatırımcının Ekvadorlu yatırımcıyla bir araya gelip rahatlıkla kendi maddelerini de sunabileceğine değinen Aulestia, yapılan sözleşmelerin 15 yıla kadar sabitlenebileceğini anlattı. Ekvador

lerin 27 Mayıs 2015 tarihli ve 29368 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan ‘Ahşap Ambalaj Malzemelerinin Isıl İşleme Tabi Tutulması ve İşaretlenmesine Dair Yönetmelik” hükümlerine göre işleme tabi tutulması gerektiği vurgulanan yazıda, ambalaj malzemesinin uluslararası mevzuat gereklerine göre (ISPM 15) işaretlenmiş olması gerektiği belirtildi. Avrupa Birliği (AB) ve diğer ülkelerden alınan bu bildirimlerin elektronik sistem üzerinden diğer ülkeler tarafından da görülebildiğini anlatan yazıda, bu nedenle Türkiye’nin bu alandaki imajının zedelendiği vurgulandı. Yazı, “AB üyesi veya diğer ülkeler tarafından ülkemiz menşeli ürünlere ilave tedbirler getirilmemesini teminen ihracatta kullanılan ahşap ambalaj malzemelerinin uluslararası mevzuata uygun olması için azami itina göstermelidir” sözleriyle son buldu.

CMYK

M

ersin Büyükşehir Belediyesi tarafından yaptırılan, projesini Emanenerji’nin üstlendiği Entegre Atık Değerlendirme Geri Dönüşüm Bertaraf Tesisi’nin enerji üretim santralini oluşturan ilk etabının açılışı gerçekleştirildi. Mevcut dururumda 6 megawatt kurulu güce sahip olan tesis, Tarsus ve Silifke yatırımlarının da tamamlanmasıyla birlikte saatte 10 megawatt kurulu güce ulaşacak. Bu enerjiyle Mersin genelinde 43 bin konutun aydınlatması hedefleniyor. Üç etaptan oluşan tesis tamamlandığında ise içerisinde elektrik üretimi dışında topraksız tarım tesisi, kompost gübre üretim tesisi, solucandan organik gübre üretim tesisi gibi alanlara da yer verilip katmadeğerli farklı ürünler de üretilecek. Fatih Kısa ve Cihan Yürekli ortaklığında kurulan Emanenerji’nin Büyükşehir Belediyesiyle birlikte gerçekleştirdiği açılış törenine Mersin Valisi Özdemir Çakacak,, Büyükşehir Belediye Başkanı Burhanettin Kocamaz, Mersin milletvekili adayları Mersin Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO) Meclis Başkanı Mahmut Arslan, Meclis Üyeleri, Yönetim Kurulu Üyeleri ve Meslek Komitesi Üyeleriyle çok sayıda davetli katıldı. Emanenerji Yönetim Kurulu Üyesi Cihan Yürekli, Büyükşehir Belediye Başkanı Burhanettin Kocamaz ve Mersin Valisi Özdemir Çakacak’ın yaptığı konuşmaların ardından kesilen kurdele ve dualarla tesisin açılışı gerçekleştirildi. 75 bin metrekarelik alana kurulan tesis tamamlandığında yatırım maliyeti 40 milyon TL’ye ulaşacak. Alman teknolojisi kullanılarak yapı-

MERSİN TİCARET VE SANAYİ ODASI’NDAN ÜYELERE DUYURU

lan tesis, Mersin merkezin yanı sıra Silifke ve Tarsus ilçelerini de kapsıyor. Proje tamamlandığında Mersin merkez, Silifke ve Tarsus’ta elektrik enerjisi üretim tesisleri, yine üç bölgede atık ayrıştırma ve sızıntı suyu arıtma tesisi, kompost gübre üretim tesisi, anaerobik fermantasyon tesisi, Mersin merkezde piroliz tesisi ve solucandan organik gübre üretim tesisleri de olacak. Yapımı tamamlanan tesiste her biri saatte 1,2 megawatt gücünde 5 jeneratörle saatte toplam 6 megawatt enerji elde edilebiliyor. Tüm tesisin devreye girmesiyle birlikte yaklaşık 43 bin konuta enerji verilebilecek. Bu rakam Anamur, Aydıncık, Mut, Gülnar ve Çamlıyayla ilçelerinin toplam nüfusuna denk geliyor. Bunun yanı sıra üretilecek elektrik enerjisinden Büyükşehir Belediyesi kasasına her yıl yaklaşık 15 milyon TL gelir sağlanacak. Mersin’de günde 1500 ton katı atık elde edilmekte. Yapılan yatırımla bu çöpler geri dönüştürülüp enerji olarak kente katkı sağlayacak. Entegre Katı Atık Değerlendirme Geri Dönüşüm ve Bertaraf Sistemi Tesisi’nde artık ayrıştırma ünitesinden çıkan organik atıklar oksijensiz çürütme ünitesinde çürüme işlemine tabi tutularak metan ağırlıklı gazdan elektrik enerjisi üretilecek. Ayrıca sterilize edilmiş tıbbi atıklar, ahşap işleme atıkları, zift atıkları, proses çamurları ve atık yağları Piroliz Tesisi’nde işlenerek günlük yaklaşık 100 ton kapasiteli Piroliz gazından elektrik enerjisi elde edilecek. Çürütme ünitesinden çıkan atıkların bir kısmı ise günlük 5 ton kompostlaştırma Tesisi’nde işlenecek ve üretilen kompost gübre çiftçilere dağıtılacak.

Üyelerimizin, Oda AİDAT ve MUNZAM aidatlarının birinci taksitlerini HAZİRAN ayı sonu, ikinci taksitlerini EKİM ayı sonuna kadar ödemeleri yasal gereğidir. 2015 YILI Aidat ve Munzam aidatlarının 2. Taksitlerinin son ödeme tarihi 31 EKİM 2015 olup söz konusu tarihten sonra ödenmeyen aidatlar gecikme cezasıyla beraber tahsil edilecektir. Üyelerimiz, Vadesi Geçmiş AİDAT VE MUNZAM AİDATLARINI anlaşmalı banka kredi kartları ile 6 taksitte ödeyebilir. Üyelere duyurulur. (Türkiye İş Bankası, Yapı ve Kredi Bankası, Garanti Bankası)

Çukurova Havalimanı İhalesi Ocak’ta

Ç

ukurova Havalimanı ihalesi yenileniyor. Geçen yıl temeli atılan ancak yüklenici firma Koçoğlu’nun kredi bulamaması ve ekonomik sıkıntıları neticesinde iflas erteleme talep etmesiyle yatırımı durdurulan Uluslararası Çukurova Havalimanı Projesi için 15 Ocak’ta ihaleye çıkılacak. Türkiye’nin ikinci büyük havalimanı olması beklenen Çukurova Havalimanı’nın inşa ihalesine katılmak isteyen firmalar 1 milyon Euro teminat tutarı yatıracak. Çukurova Bölgesel Havalimanı ilk aşamada yıllık 15 milyon sonrasında ise 30 milyon yolcu kapasitesi hedefiyle inşa edilecek olup ihale 15 Ocak 2016 tarihinde saat 10.00’da DHMİ Genel Müdürlüğü binasında bulunan 1. Kat Mavi Salonda Görevlendirme Komisyonu huzurunda kapalı teklif usulüne göre yapılacak.

Şerafettin AŞUT

A. Kadir DÖLEK

Derya GÜLEÇ Müzeyyen AŞKAR Atatürk Caddesi MTSO Hizmet Binası Kat: 2-3-4 / MERSİN Tel: 0324 238 95 00 ( 10 Hat ) 238 56 56 ( 3 Hat ) - 238 98 00

Turkuvaz Matbaa Yayıncılık A.Ş. Ceyhan Yolu Üzeri 5.km Yüreğir / ADANA 0322 346 30 93


3

YIL: 17 | SAYI: 295 | 25 EKİM- 7 KASIM | www.mtso.org.tr

SİYASETTEN NE BEKLİYORUZ? Şerafettin AŞUT MTSO Yönetim Kurulu Başkanı

İ

ki haftada bir çıkan MTSO HABER Gazetemizde yayınlanan başyazılarımızda mümkün olduğunca Mersin’in ekonomik sorunlarına ve çözüm önerilerine yer ayırdığımız gibi, bölgemizin ve ülkemizin ekonomik gelişmelerine de değiniyoruz. Hatta başyazılarımızı sadece ekonomi ile de sınırlı tutmuyor, kentimizin ve ülkemizin eğitimden sağlığa, hukuk konularından dış ilişkilere kendimizi iş dünyası olarak sorumlu hissettiğimiz her alanında görüşlerimizi ve önerilerimizi paylaşıyoruz. Çünkü amacımız bağcı dövme değil üzüm yemek. Yapıcı eleştirilerle, çözüm önerileriyle, yetkililere destek olarak, yol açarak, bilgi ve tecrübelerimizi paylaşarak bu görevi yapmaya çalışıyoruz. Çünkü Mersin iş dünyasının çatı örgütü olan ve aktif 13 bin üyesi olan Mersin Ticaret ve Sanayi Odası olarak arkamızda 129 yılın birikimini ve kültürünü taşıyoruz. Böyle bir gücün bir parçası olarak bu yazılarımızla aslında ülkemiz için varız diyoruz. Bizler iş dünyasının insanları olarak bireysel anlamda siyasi görüşlerimiz olsa da kurum olarak siyaset üstü hareket eden oluşumlarız. Mersin Ticaret Odası ve benzeri STK’lar siyaset, din, etnik yapı vb yarıştıran ve kutuplaştıran şeylerden ne kadar uzak durursa topluma o kadar faydalı olurlar. Mersin Ticaret ve Sanayi Odası bu gün 129 yıldır bu kentin en prestijli, en güvenilir ve kendisinden bir şeyler beklenen bir oluşumu ise, işte bu çalışma felsefesinden dolayıdır. Bizler ayrıştıran değil birleştiren olduk;

nefret ettiren değil sevdiren olduk; yıkan değil yapan olduk. Bu değerleri sonsuza kadar savunmaya devam edeceğiz. Bu güne kadar hiç kimsenin maşası ve arka bahçesi olmadık. Yaptığımız her şeyde, attığımız her adımda, söylediğimiz her sözde tek yol göstericimiz ve dayanağımız bilim ve bilgi oldu. Laik, demokratik, insan haklarına saygılı, vatandaşlık değerleri altında kardeşçe yaşayan ve kardeşçe paylaşan ve hukukun üstünlüğüne dayanan bir Türkiye Cumhuriyetine gönül verdik. Bunlar bizim sadece bu günümüzü kurtaran değil, geleceğimizi kurtaracak olan ve her bir vatandaşımızın sahiplenmesi ve koruma konusunda sorumluluk hissetmesi gereken değerlerdir. İşte aklın ve evrensel değerlerin rehberliğinde yürüyen bir camia olarak tek bir vücut olarak, dağılmadan, yapay sorunların önünde parçalanmadan, akıl dışı politikaların önünde diz çökmeden ülkemiz adına, toplumumuzun refahı, huzuru ve kardeşliği adına sorumluluğumuzu korkmadan yerine getirdik.

“Binanın boyasını değil sağlamlığını konuşalım” İşte bu kültürün getirdiği duygulardan dolayı, hele hele ülkemiz adına, demokrasimiz adına değerli gördüğümüz bir genel seçim öncesinde kentin ve ülkenin mikro sorunları ile bu sayfayı doldurmak istemedik. Ancak, böylesi önemli bir seçim öncesinde küçük şeylerle olmasa da,

ülkemizi ve milletimizi ilgilendiren makro sorunlar ve iş dünyasının bu konudaki görüş, öneri ve beklentilerini sesli bir şekilde bir kez daha ifade etmenin gerekli olduğuna inanıyoruz. Seçimin sonucu ister tek partili güçlü bir hükümet, isterse uyumlu bir koalisyon olsun artık bir inşaata benzettiğimiz bu ülkenin boyasıyla, dekorasyonuyla değil, bizi geleceğe taşıyacak olan temelin, kolon ve kirişlerinin sağlamlığını konuşmamız gerekiyor. Bu inşaatın harcını, betonunun sağlamlığını masaya yatırmamız gerekiyor. Çünkü bir inşaatı boya ve süslemeler ayakta tutmaz; betonun, temelinin, kolonlarının sağlamlığı ayakta tutar. Peki, Türkiye Cumhuriyeti’ni bir inşaata benzetirsek bizi ayakta tutacak, depremlere karşı koruyacak, yıkılmadan geleceğe taşıyacak olan makro konular nelerdir? İster tek parti hükümeti, isterse koalisyon olsun kurulacak olan bir hükümetin bu ülkeyi geleceğe taşıyacak olan değerleri nelerdir? Elbette bunlar başta eğitim, adalet, ekonomide ve siyasette istikrar, demokrasi ve bu konudaki politikaların hükümetlerde hükümetlere değişen değil, sürekli bir devlet politikası haline gelebilmesidir. En basiti eğitimde her iki yılda bir sistem değişimi, sınav değişimi gençleri büyük bir strese sokmaktadır. Ayrıca, çocuklarımızın daha yaratıcı olmalarını sağlayacak bilimsel bir eğitim eksikliğini hissettiğimiz bir şeydir. Hele hele üniversitelerimizden mezun olan gençlerin

bu ülkenin en çok ihtiyaç duyduğu girişimci olmak yerine memurluk yarışına girmesi bizce girişimci devlet değil, memur devlete doğru tehlikeli bir gidiştir. Temel bilimlerin mezunlarının ar-ge personeli olarak kullanılması yerine alakasız işlerde çalışmaya mecbur bırakılması ise ülke yüksek teknolojisinin geleceği adına bir sorundur.

“Bozulan adalet algısı yeniden tesis edilmeli” Öte yandan vatandaşların ülkesine bağlılığının ve kendisini güven altında hissetmesinin tek yolu olan hukukun üstünlüğü kavramının kişiselleştirilmesi toplumda yasalara olan güveni azaltmıştır. Seçimden sonra iş başına gelecek hükümetin toplumdaki bozulan adalet algısını tesis etmesi bir zorunluluktur. Eğitim ve adalet siyasetten ve farklı dünya görüşlerinin baskısından kurtulmak ve uzak tutulmak zorundadır. Yoksa her hükümetin kendi eğitimi, her çevrenin kendi adaleti oluşur ki, bu en sonunda buna izin verenleri vurur. Yani, vatandaşından korkan değil, görüşü ve siyasi bakışı ne olursa olsun vatandaşını kucaklayan bir devlet… Çocuklarınızdan biri sizin arzu ettiğiniz gibi biri olmayabilir. Bu sizin babalık görevlerinizi yapmanızı ve çocuğunuzu sevmemenizi gerektirmez. Biz bu büyük devleti anamız-babamız gibi gördük. Bu bizim binlerce yıllık kültür kodumuzdur. Milletin devletine bu yaklaşımı, bu kültürü yok

edilmemelidir. Vatanı için, milletinin bekası için canını veren kaç millet sayabilirsiniz? Askere evladını bayrama gönderiri gibi gönderen ve hesap sormadan “vatan sağ” olsun diyen kaç millet biliyorsunuz? Devlet bu aziz milleti ayrım yapmadan sevmelidir. Kişiler ayrım yapabilir. Kişiler kendi din, etnik köken, mezhep, parti vb ayrıştırıcı özelliklerini öne çıkartabilir. Ancak, devler bunu yapamaz. Yaparsa, taraf olursa, birini daha çok kayırırsa devlet devlet olmaz. Devlet ne korku verir, ne de korkar… Devler şefkattir, devlet güvendir, devlet birleştiren ve kucaklayandır. İşte Al Bayrağımız altında, Türkiye Cumhuriyeti çatısı altında, laik, demokratik bir hukuk devleti olmanın değeri ve anlamı budur. Seçim sonuçlarının bu değerleri yüceltmesini diliyoruz. Çünkü milletimiz huzur istiyor. Gençlerimiz iş ve güvenli gelecek istiyor. Biz tüm siyasi partilerimizden, tüm değerli siyasetçi ve devlet adamlarımızdan bu değerleri yüceltmelerini bekliyoruz. İktidarların her eleştiriyi bir tehdit olarak algılamamasını ama muhalefetinde daha yapıcı ve iş birliği ruhu ile çözümlerin bir parçası olmasını bekliyoruz. Mikro sorunları sorarsanız… Onlar işin kolay tarafı. Biz bunları sağlarsak ve tüm milletin bunun bir parçası olmasını tesis edersek alt yapı, üstü yapı, havalimanıymış, otobanmış, lojistik merkezmiş bunlar çocuk oyuncağıdır. Ülkemizin her şeyi yapacak gücü vardır; yeterki, siyaset bunların değerini bilsin.

Mustafa Kemal Atatürk’ün Mersin’deki İzleri; Mersin Atatürk Evi ve Müzesi İçerisinde veler var? Mersin Atatürk Evi ve Müzesi’nin giriş katında Atatürk’e ait fotoğraflar, belgeler ve kişisel eşyalar sergileniyor. Müzenin eserlerinin zenginleştirilmesi açısından, Ankara Anıtkabir Müzesi’nden getirilen 22 adet kişisel eşyası da burada ziyaretçilere sunuluyor. Etnografik eserlerin sergilendiği üst katta ise, salona açılan yedi odanın ikisi yatak odası, biri çalışma odası, dördü ise oturma odası.

Silifke Atatürk Evi

M

ersin, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ü birçok kez ağırlama şerefine erişmiş illerimizden birisidir. Akdeniz’in incisi Mersin’e 8 kez ziyaret gerçekleştiren Ulu Önderin bu ziyaretlerden akıllarda kalan en önemli öğüdü ise; “Mersinliler, Mersin’e sahip olunuz” olmuştur. Biz de bu sayımızın 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı’nın 92’nci yıl dönümüne denk gelmesi sebebiyle, Ulu Önderin Mersin’e yapmış olduğu ziyaretleri ve ardında bıraktıklarını anlatarak, hem Ata’mızı anmak hem de Cumhuriyet Bayramı’nı kutlamak istedik. Bugün birçok ilde Ata’mızın ziyaretleri kapsamında kaldığı yapılar, müze olarak değerlendirilmiştir. Türkiye genelinde 40 adet Atatürk Müzesi bulunmaktadır. Bu kapsamda ilimiz, biri merkezde biri de Silifke’de olmak üzere 2 Atatürk Müzesine sahip. Büyük ölçüde yabancı turistlerin ilgisini çeken Mersin Atatürk Müzesi, yılın önemli bir kısmında ziyaretçilerin akınına uğruyor.

Mersin’de sarışın bir kurt Atatürk, Mersin’e ilk ziyaretini 17

MTSO GAZETE SAYFA NO: 3

Mart 1923’te gerçekleştirdi. Atatürk’ün büyük zaferden sonra Güney Anadolu’ya yaptığı bu ilk gezide, yanında eşi Latife Hanım ve milletvekilleri vardı. Adana’dan trenle gelen Ulu Önderi Mersin halkı, görkemli bir törenle ve büyük bir coşkuyla karşıladı. Sait ve Nezihe adında iki öğrencinin Gazi’ye vereceği buket çiçeklerin üzerinde; “Gazi Babamız Mustafa Kemal Paşa! Mümkün müdür düşman çıksın seninle başa? Aziz milletinle kahraman ordunla binler yaşa” yazıyordu. Atatürk Mersin’e ikinci kez, 20 Ocak 1925’te yine Latife Hanım’la birlikte geldi. Bu gelişinde Silifke’yi de ziyaret eden Atatürk, burada bir hafta kaldı. Bu ziyaretleri 9-16 Mayıs 1926, 11-12 Şubat 1931, 28 Ocak 1933, 20-21 Şubat 1935, 19 Kasım 1937 ve 20-23 Mayıs 1938 tarihlerindeki gezileri izledi.

Atatürk Evi ve Müzesi Atamız 20 Ocak - 2 Şubat 1925 tarihleri arasındaki ziyaretinde, bugün

CMYK

müze olarak kullanılan Mersin Atatürk Evi’nde 11 gün boyunca Mersinliler tarafından içten bir şekilde ağırlandı. Mersin’in en önemli ve işlek caddelerinden biri olan Atatürk Caddesi üzerinde yer alan bu yapı, 1897’de dönemin Almanya Konsolosu Bay Christman’ın Mersin’li Mavromati ailesinden bir bayanla evliliği nedeniyle konut olarak kullanılmak üzere yaptırıldı. Mimarı bilinmeyen bu yapıya halk bir süre Krisman Konağı demiş, daha sonra da Mavromati ailesinin konağı olarak anımsanmıştı. 1270 metre karelik bir alan üzerinde yer alan yapı, 1972 yılına kadar Tahinci ailesinin mülkiyetine kaldı. l972 yılında ise Nebil Hayfavi tarafından satın alındı ve 1976 yılına kadar Toros Koleji olarak hizmet verdi. 1976’dan sonra boş kalan bu yapının adı, belediye encümeninin aldığı bir kararla ‘Atatürk Evi’ oldu. 1980 yılında yapının kamulaştırılması kararlaştırılarak restorasyon çalışmaları başlatıldı. 1982 yılından itibaren de Kültür Bakanlığı’nın mülkiyetinde. 1992 yılına kadar süren restorasyon çalışmalarının ardından 12 Ekim 1992 yılında Atatürk Evi ve Müzesi olarak açıldı.

Atatürk’ün 27 Ocak 1925’te Silifke’yi ilk ziyaretinde misafir edildiği ev ise, Saray Mahallesi’nde bulunan iki katlı bir yapı. 329 metre karelik bir yerleşme alanına sahip olan yapı, o tarihlerde Silifke Belediye Reisi Hacı Hulusi Efendi’ye aitken, daha sonra varislerine intikal etmiş. Söz konusu yapı, tarihi ve mimari değerinden dolayı 1982 yılında, Kültür ve Turizm Bakanlığı, Eski Eserler ve Müzeler Genel Müdürlüğü’nce kamulaştırılmıştır. 1984 yılında onarım çalışmaları tamamlanan yapının, 1985-1986 yıllarında Eski Eserler ve Müzeler Genel Müdürlüğü tarafından teşhir ve tanzim çalışmaları gerçekleştirilerek, alt kat; ilçe halk kütüphanesi ve idare bölümü, üst kat ise, Atatürk Evi (müze-ev) olarak halka açıldı. Ortada artı işareti şeklinde bir plana sahip sofanın bulunduğu bu kat, sofaya açılan misafir odası, oturma odası ile ona bağlı namaz odası, mutfak ve bu mekâna bağlı iş odası olarak düzenlendi. Müze, o dönemin ve yörenin özelliklerini yansıtacak şekilde restore edildi. Sergilemede Silifke bölgesinden temin edilen etnografik malzemelerden ve Silifke Müzesi’nin etnografya bölümünden yararlanıldı. Müzede; Atatürk’ün 28 Ocak 1925 günü misafir edildiği evin yatak odası ve yemek takımları, Atatürk’ün ev sahibi Sadık Taşucu’na

hediye etmiş olduğu üzerinde ‘Gazi M. Kemal’ ibaresi taşıyan küçük bir tabanca, kurmuş olduğu çiftlik ve kooperatifle ilgili belge ve fotoğraflar sergileniyor.

Atatürk’ün Mersin’de yaptığı konuşmadan bir bölüm; “Mersinliler, memleketiniz Türkiye’nin çok önemli bir noktasında bulunuyor, çok önemli bir ticaret noktasıdır. Memleketiniz bütün dünya ile Türkiye’nin en önemli bir bağlantı noktasıdır. Bunu sizler benden iyi biliyorsunuz. Sizin için zafer ve ilerleme sahası ekonomide, ticarettedir. Bunu anlıyorsanız, çok çalışmak zorundasınız”.

Yol haritası: Mersin Atatürk Müzesi Mersin’in Akdeniz İlçesine bağlı Çankaya Mahallesi’nde, Atatürk Caddesi üzerinde, Mersin Büyükşehir Belediyesi’nin çaprazında yer almaktadır. Silifke Atatürk Müzesi Saray Mahallesi 109 Sokak No:9 Silifke / Mersin Silifke şehir merkezindeki müzeye dolmuş, taksi veya yürüyerek ulaşılabilir.


4

YIL: 17 | SAYI: 295 | 25 EKİM- 7 KASIM | www.mtso.org.tr

Üretim kaybının ilacı, sertifikalı tarım işçisi T ürkiye’de geçen yılın verilerine göre yaklaşık 46 milyon ton civarında meyve sebze üretildiğini anlatan Mersin Tarım Platformu Başkanı Mustafa Asparuk, bunun toplam üretimin yaklaşık yüzde 28’ine denk geldiğini ve bu üretimin ekonomik değerinin ise 53 milyar TL’yi bulduğunu açıkladı. Ancak yanlış çeşit ve yer seçimi, yetiştirme teknikleri, hasat ve hasat sonrası işlemlerin hatalı yapılması nedeniyle ciddi kayıplar yaşandığını bildiren Asparuk, “Yine geçen yılın verilerine göre yetişen meyve sebzenin yüzde 10-30 aralığına denk gelen, 14 milyon tona yakın ürün kaybolmuştur. Bu ürünün ekonomik değeri ise 5-15 milyar TL olarak ifade edilebilir” dedi. Bu kayıpların bazı küçük komşu ülkelerin tüm meyve-sebze üretimine denk geldiğine dikkat çeken Asparuk,

“Ülkemiz böyle bir kaybı kabullenmemeli. Bu sorun diğer önlemlerle birlikte sertifikalı tarım işçilerinin yetiştirilmesiyle çözülebilir” dedi. Tarım Platformu olarak Sertifikalı Tarım İşçisi Yetiştirme Projesi’ne büyük önem verdiklerini anlatan Asparuk, bu projenin yetiştirme, hasat ve hasat sonrası olmak üzere 3 alanı kapsadığını söyledi. Bugüne kadar eğitim çalışmalarını sürekli ön planda tuttuklarını dile getiren Asparuk, Tarım Gıda ve Hayvancılık İl Müdürlüğü, İlçe Ziraat Odaları ve Alata Bahçe Kültürleri Araştırma Enstitüsü ile birlikte köylerde 300’ün üzerinde çiftçi ile Mersin merkez ve Anamur’daki 50 gıda firmasında da 150 kişiye eğitimler verdiklerini açıkladı. Ancak sertifika alınabilmesi için

en az 15-20 günlük uzun soluklu ve detaylı eğitim verilmesi gerektiğine değinen Asparuk, şunları söyledi: “Bir tarım kenti olan Mersin’in ve ülkemizdeki birçok tarım bölgesinin en önemli sorunlarının başında bilinçsiz tarım uygulamaları geliyor. Uygun olmayan ürünler uygun olmayan toprak ve iklim yapısıyla eşleştirilebiliyor. Örneğin Sinop’ta karpuz, Diyarbakır’da narenciye yetiştiremezsiniz. Doğru ürünün doğru iklim ve toprak yapısıyla eşleşmesi şart. Yine doğru sonuç alınabilmesi adına doğru üretim teknikleri kullanılmalı. Dikim sıklığından, toprak ve iklim koşullarına, kullanılacak ilaçtan sulama sistemine, budamaya kadar her aşama kuralına uygun takip edilmeli, ardından yetişen ürünün toplanması çok önemli. Bu toplama sırasında yapılan hatalar ihraç ettiğimiz birçok ürünümüzün geri dönmesini beraberinde getiriyor. Toplamada zedelenen ürünün raf ömrünün kısalması ürünün varacağı noktaya çürük gitmesine yol açabiliyor. Bu nedenle toplama teknikleri konusunda da üreticinin bilinçli olması önem taşıyor. Çalışma burada da bitmiyor. Hasat edilen ürün anında ihraç edilmiyor. Depolarda saklanıyor. Bu saklama sırasında uyulması gereken kuralların da bilinmesi önemli. Bunların her aşaması ise ayrı bir eğitim konusu. Bilinçli tarım için eğitim şart. Biz RİS + ile bu konudaki projemizde ısrarcı olacağız.” “Doğru tarım uygulamaları rekabet şansını artırır” Doğru tarım uygulamalarının verimi artıracağını vurgulayan Mustafa Asparuk, Türkiye’de bir ağaç veya

tarladan 300 kilo ürün alınırken bir diğer ülkede 600 kilo alınabilmesini ‘ciddi bir verim sorunu’ olarak değerlendirdi. “Çarpıcı örnekler vermek gerekirse, FAO’nun önceki yıllarda yaptığı bir çalışmada dünyada en büyük üreticisi olduğumuz kayısıda hektar başına verimimiz 6,9 ton mertebesindeyken bu rakam komşumuz Yunanistan’da 15,9 tondu” diyen Asparuk, şunları söyledi: “Yine bu çalışmada bölgemizde son yıllarda büyük önem kazanan çilek yetiştiriciliğinde hektar başına Türkiye verimi 12,1 ton iken bu rakamlar İspanya’da 31,6 ton, İtalya’da 25 ton, ABD’de ise 48 tondur.” Bu ülkelerin iklim yapılarının da teknolojilerinin de benzer özellik taşıdığını dile getiren Asparuk, “Demek ki burada verimlilikle ilgili bir sorun var. Bu da uygulama hataları ve teknik hatalardan kaynaklanıyor” dedi. Verimin düşük olmasının hammadde fiyatları artışı olarak geri döndüğünü anlatan Asparuk, hammaddenin pahalı olması halinde de nihai üründe dış piyasada rekabet edilebilirliğin mümkün olamayacağını söyledi. RİS Mersin Projesi ile konuyu gündeme getirdiklerini ancak istedikleri gibi bir sonuç alamadıklarını ifade eden Mustafa Asparuk, sözlerini; “RİS Mersin + Projesi’nin kent tarımına canlılık getireceğine ve kayıplarımızı minimize ederek ciddi kazançlar sağlanmasına yardımcı olacağına inanıyoruz. Tüm kurum ve kuruluşların bu işe yürekten destek vermesiyle bu sorunları bilimsel yaklaşımlarla çözeceğimizi tahmin ediyoruz. Özelikle RİS Mersin Projesi’nden çıkardığımız dersler ikinci aşama olan RİS Mersin + ile yapacağımız çalışmalara ışık tutacaktır” diye tamamladı.

M

ersin Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO) Yönetim Kurulu Başkanı Şerafettin Aşut, MTSO Genel Sekreter Yardımcısı Ezgi Biçer Uçar ve Mersin Turizm Platformu Başkanı Numan Olcar ile birlikte Fransa Büyükelçiliği’ni ziyaret etti. MTSO ile Fransa Büyükelçiliği arasında 2014 yılı Şubat ayında imzalanan Vize

Kolaylığı Protokolünün değerlendirilerek devamında mutabakat sağlanan görüşmede ayrıca Fransa ve Mersin arasında ticaret ve turizmin geliştirilmesi için faaliyet takvimi görüşüldü. Ziyarette Başkan Aşut ve heyetini yeni atanan Konsolos Christophe Hemmings, Vize Şefi Sylvain Conquérant ve Ticaret Müşaviri

Sylvain Berger karşıladı. Türkiye ile Fransa arasındaki ticaretin gelişmesi yönünde çalışmalar yürüttüklerini anlatan Fransa Büyükelçiliği Ekonomi Müsteşarı Sylvain Berger, “Fransız işadamları Türkiye’de ağırlıklı olarak İstanbul’u biliyor ve tercih ediyor. Belki biraz da

AB Bilgi Merkezleri’nin etkinliğinin artırılması hedefleniyor A

Toplantının açılış konuşmasını yapan TOBB Başkanı Hisarcıklıoğlu, Türkiye ile AB’nin birlikte çalışmak zorunda olduğuna işaret ederek, sorunların ve çözüm yollarının ortak olduğuna vurgu yaptı. Öte yandan Gümrük Birliği’nin güncellenmesinin önemi üzerinde duran Hisarcıklıoğlu, “Her iki tarafta var olan sorunları geride bırakmak ve yeni fırsatlar yakalamak istiyoruz” diye konuştu. Vize serbestisi ve geri kabul anlaşmalarına da değinen Hisarcıklıoğlu, “Karşılıklı iktisadi ilişkilerin gelişmesi için vizelerin

MTSO GAZETE SAYFA NO: 4

S

ertifikalı Tarım İşçisi Yetiştirme Projesi’nin yeni dönemde mutlaka ele alınması gerektiğini vurgulayan Tarım Platformu Eski Başkanı Seniye Kazanç, “Mersin eğer bir tarım bölgesiyse bu proje mutlaka güncellenerek hayata geçirilmeli. Özel sektör temsilcileri kendi çabalarıyla eğitimler vermeye ve üreticiyi bilinçlendirmeye çalışıyor ancak bu bir politikaya dönüştürülmeli” ifadelerini kullandı. Tarım Platformu olarak geçmiş dönemde bu projenin tüm detaylarını hazırladıklarını hatırlatan Kazanç, Alata Bahçe Kültürleri Araştırma Enstitüsü ile birlikte hazırlanan projede çiftçilerin

Ankara, İzmir ve Bursa gibi kentlerle işbirlikleri var ancak Anadolu’daki diğer kentleri pek tanımıyorlar. Biz Anadolu’da ticari potansiyeli bulunan farklı illeri de tanıtmak istiyoruz. Mersin gibi Büyükelçilik olarak işbirliği yaptığımız şehirlerden başlamak üzere bir ziyaret dizisi düzenlemeyi planlıyoruz” dedi.

Fransa, iş adamlarına Mersin’i anlatacak

vrupa Birliği (AB) Türkiye Delegasyonu Başkanı, Büyükelçi Hansjörg Haber’in katılımı ile Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) ev sahipliğinde AB Bilgi Merkezleri Ağı Koordinasyon Toplantısı düzenlendi. Toplantıya Mersin adına, Mersin Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO) Başkanı Şerafettin Aşut, Genel Sekreter Yardımcısı Ezgi Biçer Uçar ve MTSO AB Bilgi Merkezi Koordinatörü Benin Ergenç katıldı.

Kazanç: “Proje mutlaka yeniden ele alınmalı”

kaldırılması son derece önemlidir. Artık bu engeli geride bırakmak istiyoruz” dedi. Büyükelçi Haber ise Türkiye ile ilişkilerde iletişimin anahtar konu olduğunu belirterek, “AB diyalog ve iletişim demektir. Bu toplantıyı AB Bilgi Merkezleri’nin daha etkin ve kapsamlı olarak nasıl çalışabileceği ve AB ile Türkiye ilişkilerinin geleceğine nasıl katkı verebileceğini tartışmak üzere düzenledik. Çünkü iletişim stratejimizin anahtarı AB Bilgi Merkezleridir” dedi. Ankara’daki AB Türkiye Delegasyonu’nun dünya

CMYK

genelindeki en büyük delegasyon olduğunu, Moskova ve Washington’dakinden de daha büyük olduğunu vurgulayan Büyükelçi, ayrıca Suriye’deki durumdan kaynaklanan ortak bir sorun ile karşı karşıya olunduğunu, bunun çözümünün ise zaman içinde bulunacağını belirtti. Toplantıda katılımcılar ise AB Bilgi Merkezlerinin işleyişi hakkında genel değerlendirme yaptığı ve önümüzdeki dönemde Avrupa Birliği - Türkiye ilişkilerine katkı sunmak için neler yapılması konusunda fikirlerini belirtti. Mersin heyeti de

illerdeki AB Bilgi Merkezi bütçelerinin o ilin nüfusu göz önünde bulundurularak belirlenmesi gerektiğine değinerek, AB kurumları tarafından yayınlanan raporların Türkçeye çevrilerek kamuoyuna duyurulmasında daha hızlı davranılması ve bunda AB Bilgi Merkezleri Ağı’nın aktif rol oynaması gerektiğine vurgu yaptı. Ayrıca, görünürlüğü sağlama ve bilgilendirme amacıyla hazırlanan yayınlardaki azalışa istinaden yeni dönemde yalın bir dille hazırlanmış AB politikalarına yönelik yayınların artırılıp, ihtiyaç doğrultusunda dağıtılmasının önemine dikkat çekildi.

MTSO Başkanı Şerafettin Aşut görüşmede Mersin’in ekonomik potansiyeli hakkında bilgi verdi. Liman, organize sanayi bölgesi ve serbest bölge avantajlarını anlatan Aşut, aynı zamanda demir-çelik endüstrisine yakın olan kentin stratejik coğrafi konumu hakkında da bilgi verdi. Mersin’in geçmişten beri Batı kültürü ile iç içe yaşadığını da vurgulayan Aşut, Fransız firmalarının Mersin’i özellikle otomobil, sanayi ve enerji yatırımları açısından değerlendirebileceğine dikkat çekti. Ardından kentin turizm potansiyeline değinen Aşut, MTSO’nun Akdeniz’in 23 ülkesinden 210’dan fazla üyesi olan Akdeniz Ticaret ve Sa-

akademisyenlerle bir araya getirilip teorinin yanında uygulamalı eğitimler alabilecekleri ortamlar oluşturulabileceğini söyledi. Çiftçilerin konaklayabileceği bir yapının da Alata bünyesinde bulunduğuna değinen Kazanç, 2-3 haftalık eğitimlerle budamacıdan gübrelemeye kadar her alanda eğitimin planlandığını açıkladı. Geçmiş dönemde eğitim modüllerinin de hazırlandığını kaydeden Kazanç, “Günümüzde değişen, farklılaşan teknikler varsa eğitim modülleri güncellenerek proje yeniden hayata geçirilebilir. Bu uygulama RİS Projesi’nin yeni döneminde mutlaka yeniden ele alınmalıdır” ifadelerini kullandı.

nayi Odaları Birliği (ASCAME) üyesi olduğunu hatırlattı. Bu Birliğin gelenekselleşen etkinliklerinden birisinin Akdeniz Turizm Forumu-MEDITOUR olduğunu bildiren Aşut, son olarak 2012 yılında Marsilya’da, 2014 yılında Barselona’da düzenlenen bu forumun 2016’da Mersin’de yapılacağını belirtip Fransa’yı da bir heyetle davet etti. UBIFRANCE ve Türk-Fransız Ticaret Derneği ile ortak etkinlikler yapılabileceğini anlatan Ekonomi Müsteşarı Berger, özelikle kalkınma ve çevre konularında ortak hareket edilebileceğini ve Fransız Kalkınma Ajansının da bu yönde geliştirilecek projeleri destekleyebileceğini anlattı. Fransa Konsolosu Hemmings ise görüşmede en kısa sürede Mersin’i ziyaret etmek istediğini bildirerek bölgeyi yakından tanıyıp karşılıklı ilişkilerin hem kültürel hem de ticari açıdan geliştirilmesine yönelik konuları saptamak istediklerini söyledi.


5

YIL: 17 | SAYI: 295 | 25 EKİM- 7 KASIM | www.mtso.org.tr

Asrın Projesi’nde mutlu son O rman ve Su İşleri Bakanlığı Devlet Su İşleri (DSİ) Genel Müdürlüğü tarafından inşa edilen Türkiye ve KKTC’yi denizin altından bağlayan Asrın Projesi’nde mutlu sona gelindi. Dünyada ilk kez uygulanan KKTC Su Temin Projesi Anamur’da düzenlenen törenle resmen hizmete başladı. Konuyla ilgili açıklama yapan Mersin Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO) Yönetim Kurulu Başkanı Şerafettin Aşut, “Ülkemizin sanal sorunlarla değil, böylesi projelerle konuşulmasını istiyoruz” ifadelerini kullandı. Asrın Projesi olarak adlandırılan KKTC Su Temin Projesi’nin açılışı Anamur Stadyumu’nda gerekleştirildi. Açılışa Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Başbakan Ahmet Davutoğlu, Orman ve Su İşleri Ba-

kanı Veysel Eroğlu, KKTC Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı, KKTC Başbakanı Ömer Soyer Kalyoncu, çok sayıda bakan, milletvekili, yerel yöneticiler, STK başkanları ve halk katıldı. Proje, Anamur’da Dragon Çayı üzerine Alaköprü Barajı ve Girne yakınlarında da Geçitköy Barajı’nın

inşa edilmesiyle başladı. Dünyada ilk kez uygulanan deniz geçişi, 80 kilometre 151 metre uzunluğunda, deniz yüzeyinden 250 metre derinlikte ve askıda tutulan1600 milimetre çapındaki, yüksek yoğunluklu polietilen boru hatlarıyla gerçekleştirildi. Proje kapsamında Anamur Alaköprü Barajı’ndan alınan su, Anamuryum Dengeleme Deposu’na getirilerek, Anamuryum Dengeleme Deposu’ndan kontrollü şekilde Deniz Geçişi İsale Hattı’na verildi ve adaya bu sayede su ulaşımı sağlandı. İçmesuyu arıtma tesisi ve dağıtım hatları maliyeti 1 milyar 255 milyon TL. Çalışma bununla da kalmadı ve suyun KKTC’ye ulaştırılması arıtma tesisi inşaatıyla devam etti. Proje kapsamında, 477 kilometre ana dağıtım hattı ve su hazneleri

yapıldı. Bu çalışma ile birlikte projenin toplam maliyeti 1 milyar 600 milyon TL’ye ulaştı. Öte yandan proje kapsamında Anamur’da da birçok bölge suya kavuştu. Alaköprü Barajı ile Anamur’daki 83 bin 600 dekar toprak ve sera modern bir sulama sistemiyle sulanabilecek ve bu

sayede her yıl çiftçilerin cebine 80 milyon lira ilave gelir sağlanacak. Proje ile toplam 7 bin 535 kişiye ilave istihdam imkanı da oluşacak. Çalışmalar bununla da sınırlı değil. Akdeniz Bölgesi’nde 8 ili kapsayan ‘Akdeniz Gelişim Projesi’ çalışmaları da devam ediyor. 2019 yılına kadar tamamlanması planlanan proje kapsamında 8 ilde baraj, gölet, sulama tesisi ormancılık faaliyetleri gibi 3 bin 724 dev tesis yapılacak. Bu tesislerin toplam maliyeti ise yaklaşık 37 milyar lira olarak belirlendi. Aşut: “Büyük bir mühendislik projesi” Projeyi değerlendiren MTSO Yönetim Kurulu Başkanı Şerafettin Aşut, “KKTC Su Temin Projesi suyun denizatından geçerek bir adaya ulaşması anlamında dünyada benzeri olmayan bir proje. Bizler için bir gurur vesilesidir. Deniz içinde 250 metre askıda duran borularla 80 km bir mesafeden bahsediyoruz. Bu, büyük bir mühendislik” ifadelerini kullandı. Yavru Vatan Kıbrıs’ın sorunlarının çözülmüş olmasını da ayrıca önemsediklerini dile getiren Aşut, bu anlamda böyle bir vizyonu gösteren Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a, Başbakan Ahmet Davutoğlu’na, ilgili Bakanlık ve emeği geçen herkese teşekkür ettiğini söyledi. Suyun geldiği barajın Mersin tarımının su sorununu da çözeceğine dikkat çeken Aşut, şöyle devam etti: “Gerçekten eserden gurur duyuyoruz. Ülkemizin sanal sorunlarla değil, böylesi dünya çapında başarılarla konuşulmasını istiyoruz. Mersin’e yapılacak diğer projelerin de vakit kaybetmeden hayata geçmesini bekliyoruz. Nedir bunlar? Havaalanı, 3 tane tünel geçişi, Mersin Limanı’nın genişlemesi, yeni OSB’ler açılması, Kıbrıs’a feribot seferlerinin başlaması, Anamur’un tekrar gümrük sahasına açılması diye daha uzun listeler ha-

ayıları resmi rakamlara göre 130 bini aşan Mersin’deki Suriyeli göçmenlerin sorunlarına yönelik çalışmalar sürüyor. Yerel yönetimler ve STK’lar yapılan toplantılarla sığınmacıların sorunlarını tespit ederek çözüm yolları arıyor. Bu bağlamda Mersin Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO) evsahipliğinde Friedrich Naumann Vakfı ile Türkiye Ekonomik ve Sosyal Etüdler Vakfı (TESEV) işbirliğinde “AB’nin Göç Politikaları Çerçevesinde Türkiye’deki Suriyeli Göçmenlerin Yönetimi” konulu panel düzenlendi. Panelde sorunun çözümü için göçün tek elden yönetilmesi gerektiğini anlatan MTSO Yönetim Kurulu Başkanı Şerafettin Aşut, bu noktada valiliklerin yanında yerel yönetimlere de yasal yetkiler tanınması gerektiğini söyledi. Aşut, Türkiye’nin etkin bir mülteci politikası bulunmadığına da değindi.

Aşut: “Adaptasyon ve entegrasyon göçü sorun olmaktan çıkarır” Panelin açılış konuşmasını yapan MTSO Yönetim Kurulu Başkanı Şerafettin Aşut, Mersin’in göçle kurulmuş bir kent olduğunu hatırlatarak, bu nedenle diğer kentlere göre Suriyeli göçmenlerle gelen sorunları diğer kentler kadar ağır yaşamadığını

MTSO GAZETE SAYFA NO: 5

“Yatırımcı için arazi sorunu çözülmeli” Mersin’in diğer bir önemli sorununun arazi noktasında kendisini gösterdiğini kaydeden Şerafettin Aşut, kentin yatırımcı bulma noktasında sorun yaşamamasına rağmen sanayi üretimi için arazi tahsis edilmesi noktasında sorunları olduğunu bildirdi. Bu anlamda yeni OSB’ler için arazi üretilmesi gerektiğini vurgulayan Aşut, tarıma uygun olmayan kamu arazilerinin OSB’lere tahsis edilmesi gerektiğini söyledi. “Çünkü bu üretim demek, istihdam demek, ihracat demektir” ifadelerini kullanan Aşut, sözlerini şöyle sürdürdü: “Mersin’in doğusu, tam anlamıyla bir sanayi bölgesidir. Ama Mersin’in iki ucundaki mesafe neredeyse 250300 kilometredir. Yani Mersin’in batısına da bu sanayi ve ekonomik gelişmeyi homojen şekilde yaymak

yönetilmesi gerektiğini anlattı. Bu noktada valilik yanında yerel yönetimlere yasal yetkiler tanınması gerektiğini kaydeden Aşut, Türkiye’nin bir mülteci politikası bulunmamasından şikayetçi olarak, “En azından yerel yönetimlere verilecek yetki ile yerel yönetimler bu politikaları hazırlayıp, uygulayabilirler” dedi.

Mersin, Suriyeli göçmen sorununa çözüm arıyor S

linde sıralanabilir. Havaalanı inşaatı tekrar ihale edilecek. Çukurova Uluslararası Bölgesel Havalimanı gerçekten sadece Mersin’le sınırlı bir yatırım değil. Bölgenin ve Türkiye’nin en büyük kargo limanı kapasitesine sahip olacak. Sadece yolcu değil, bölgenin değerli tarım, gıda ve sanayi üretiminin ihracatını, turizmini sırtlayacak. Bu nedenle de çok önem veriyoruz.”

Kocamaz: “Türkiye bir göç ülkesi olma yolunda”

söyledi. Mersin’in bu olguya alışık olduğunu vurgulayan Aşut, “Eğer siz ortaya çıkan sorunları eğitimle çözer; eğitimin gücünü entegrasyona dönüştürürseniz, göç o toplum için bir katma değere dönüşür” değerlendirmesini yaptı. Eğitimle şekillenen çok kültürlü yapının bir kaosa ve ayrışmaya değil, aksine hoşgörüye, demokrasiye, birlikte yaşam kültürüne dönüşeceğini kaydeden Aşut, “Ancak, olacakları önceden tahmin etmeden, planlama yapmadan ve eğitim denen o dönüştürücü mekanizmayı kullanmadan kitleleri bir yere yığarsanız; işte o zaman göç, bir toplum için sosyal ve ekonomik felakete dönüşür” dedi. Mersin’in bu noktada plansız, kontrolsüz, hesapsız, ani bir göçe maruz kaldığına dikkat çeken Aşut, şunları söyledi: “Komşu olsak da; ortak paydalarımız olsa da; farklılıkları olan, farklı dili konuşan bir toplumun bir anda, hem de yüz binleri ifade eden rakamlarla bir kente gelmesinden bahsediyoruz. Merkez nüfusu 1 milyon olan bir kente gelen yaklaşık 300 bin insandan bahsediyoruz. Böylesi plansız ve birçoğu kayıt dışı bir göçün yaratacağı sorunların olmaması düşünülemez. Ekonomik anlamda, gelenler arasında maddi durumu iyi olan bir azınlık bulunsa da, birçoğu her şeyini geride bırakan, ihtiyaç içindeki insanlar. Bu insanlar yaşamak için çalışmak zorunda. Bu noktada ortaya çıkan sorunlar var elbet.

CMYK

Bunlar, kaçak işçi sorunu, kayıt dışı işyeri sorunu ki bu, özellikle küçük esnafta ciddi bir sıkıntı. Barınma sorunu. Bunların yansıması olarak ucuz çalıştırılan Suriyelilerden dolayı kent insanının işsiz kalma korkusu. Kentimizin, daha önce anlattığım özelliklerinden dolayı henüz rahatsız edici bir noktaya gelmemiş olsa da, her an patlak verebilecek bir suç artışı. Kentin sağlık, eğitim ve benzeri alt yapısı ile kente göre tasarlanan diğer hizmet alanlarının yetersiz kalması. İnsan göçü kadar binlerce araç göçünü de ilave etmek gerekir. Özellikle, Suriye plakalı araçların trafikte yarattığı karmaşa ve plakaların okunamamasının getirdiği belirsizlik ve kontrolsüzlük. Suriyelilerin sağlık ve eğitimde çoğunlukla kendi çözümlerini bulması, buna izin verilmesi bence adaptasyonu engelleyici bir unsurdur.”

“Göç, tek elden yönetilmeli” Eğitim noktasında da sorunlar olduğunu bildiren Şerafettin Aşut, “Herkesin kendi okulunun olduğu bir kentte çocuklar, gençler oraya nasıl uyum sağlayabilir ki?” sorusunu yöneltti. Her kesimin sıkıntıların sona erip insanların vatanlarına, yurtlarına geri dönüp huzur içinde yaşaması yönünde görüş birliğinde olmasına rağmen yakın gelecekte böyle bir durumun öngörülmediğini ifade eden Aşut, bu nedenle göçün tek elden

Mersin Büyükşehir Belediye Başkanı Burhanettin Kocamaz ise konuşmasında Türkiye’nin artık bir göç ülkesi olma yolunda ilerlediğini söyledi. Konumu nedeniyle birçok kitlesel göç hareketine maruz kalan Türkiye’nin göçmenler için transit ülke konumundan çıkıp artık yerleşilebilecek hedef ülke konumuna geldiğini kaydeden Kocamaz, “Suriyeli mültecilere yapılan düzenlemelere rağmen ülkemizin halen strateji belirlememiş olması sıkıntıları da beraberinde getiriyor” dedi. Mültecilerin yoğun bulunduğu kentlerde ilin yerel yönetimlerine ve kent dinamiklerine önemli görevler düştüğünü anlatan Kocamaz, şunları söyledi: “Mersin, Suriyeliler konusunda büyük sorunlarla karşı karşıya. Geçen hafta gerçekleştirdiğimiz “Mersin’den Türkiye’ye Suriyeliler Sorunu Çalıştayı»nda bu sorunların neler olduğunu ve ne gibi çözüm önerileri sunulması gerektiğini tartıştık. Çalıştayda da belirttiğim gibi geçici çözüm ve düzenlemeler bu soruna merhem olmayacak. Maalesef Türkiye’nin göçmen politikası oluşturulmadığı gibi

zorundayız. Bu anlamda Taşucu Limanı’nın bir ticaret limanı olarak kalması, otobanın Anamur’a kadar gelmesi ve Anamur’un gümrük sahasına açılması, bu bölgeye ekonomik anlamda refah getirecek yatırımlardır.” Başbakan Davutoğlu ile de bu konuları görüşüp anlattıklarını kaydeden Aşut, ilgili bakanların da konuya destek verdiğini söyledi. Mersin olarak olumlu sonuçları beklediklerini ifade eden Aşut, sözlerini, “Ülke olarak basit siyasetleri bırakarak böyle projeleri daha çok konuşmalıyız” diye tamamladı. Türkiye ile KKTC birbirine kenetlendi KKTC Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı açılışta yaptığı konuşmada, “Türkiye’den, Anamur’dan Geçitköy’e akacak olan bu su, Kıbrıs’ın üretimini artıracak. Sarı olan rengimizi gerçek anlamda yeşile dönüştürecek ve bu sadece üretimi değil aynı zamanda ekonominin gelişmesini, KKTC’nin kalkınmasını da getirecektir” dedi. Asrın Projesi’nin açılışında Mersin’de bulunmaktan büyük mutluluk duyduğunu kaydeden KKTC Başbakanı Ömer Soyer Kalyoncu ise, “KKTC olarak su bakımından gittikçe fakirleşen bir konumdayız. Sularımız tuzlanmakta,

AB ülkelerinin bu konudaki iknalarına da pek karşı gelebilecek gibi değil.” Tüm AB ülkelerinde göçmen sayısının 100 bini geçmemesine rağmen Türkiye’deki göçmen sayısının 2,5 milyonu aştığına dikkat çeken Kocamaz, Mersin’de de resmi rakamlara göre 132 bin civarında göçmenden bahsedildiğini ancak yapılan araştırmalarda bu rakamın gerçekte 320 binleri aştığını söyledi. “Elbette ülkemizin kucak açtığı mültecilere yardım ve destek konusunda elimizden geleni yapmalıyız” diyen Kocamaz, “Bu durumun daha sağlıklı şekilde ele alınarak kendi vatandaşlarımızı da mağdur etmeyecek şekilde ülkemizin geleceğini düşünmemiz, Suriye sorununun ileriki dönemlerde bizi ne gibi politikalar içine sürükleyeceğini iyi hesaplayıp ona göre hareket etmemiz gerekiyor” ifadelerini kullandı.

Uğur: “Çözüm entegrasyon” TESEV Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Aydın Uğur ise önce kurum hakkında bilgi verdi. TESEV’in sosyal sorunlara karşı bilimsel araştırmalar sonucu çözüm önerileri sunan bir kurum olduğunu anlatan Uğur, mevcut durumda Suriyeli mülteciler üzerine çalıştıklarını söyledi. Çok aktörlü, özel sektörden yerel yönetime, STK’lara kadar tüm paydaşları bir araya getiren zihin egzersizine ihtiyaç olduğunu vurgulayan Uğur, “Hep birlikte el ele vermezsek bu sorunun altından kalkamayız. Çözüm, entegrasyonun sağlanması. Burada da Mersin büyük önem taşıyor. Mersin’de yapılacaklar Türkiye için örnek olabilir” ifadelerini kullandı.

içilebilir ve kullanılabilir su kaynaklarımız gittikçe tükenmekte. Anadolu’dan su taşınması önceleri bir hayaldi ama şimdi gerçekleşti” diye konuştu. Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu açılıştaki konuşmasında proje hakkında bilgi verirken, Başbakan Davutoğlu, “Bugün Anadolu ile KKTC su gibi aziz projeyle bir kez daha birbirine kavuşuyor, bir kez daha kenetleniyor. Muhteşem bir su köprüsü kuruyoruz, Girne’yi Anadolu’ya bu kez su ile bağlıyoruz. Bütün dünyaya haykırıyoruz; Türkiye ile Kıbrıs hiçbir zaman ayrılmayacak şekilde birbirine kenetlenmiştir, Kıbrıs’a Türkiye’nin suyu bereket ve izzet götürecektir” ifadelerini kullandı. Cumhurbaşkanı Erdoğan ise konuşmasında şu sözlere yer verdi: “Dün gökyüzünde büyük bir başarıya şahitlik etmiştik. Bugün de Akdeniz’in altında benzer bir başarının şahitliğini yapmak üzere buradayız. Bu millet, karadan gemileri yürüttü. Bu millet boğazın altından Marmaray’ı inşa etti. Bu millet, şimdi Anamur’dan Kuzey Kıbrıs’a yine denizin altından 107 kilometrelik, hamdolsun su naklini gerçekleştiriyor. Bu millet, önümüzdeki yıl Avrasya tünelini yine boğazın altına inşa ediyor. Bu millet bir olursa, iri olursa, beraber olursa, kardeşçe yürürse, hep birlikte Türkiye olursa aşamayacağı hiçbir engel yoktur.”

Resmi rakamlara göre kamp dışında 400 bin Suriyelinin İstanbul’da yaşadığını kaydeden Aydın Uğur, her yıl bir Batı Avrupa ülkesi nüfusu kadar bir nüfusun büyük kentlere gelip eklendiğini anlattı. Başka ülkelerin kolay göğüsleyemeyeceği hacimde sorunların da beraberinde geldiğini kaydeden Uğur, bu sorunun çözümüne bir strateji geliştirilmesi gerektiğini söyledi. Panelin ‘AB Göç Politikaları Çerçevesinde Türkiye’de göç yönetimi’ konulu ilk bölümünün mooderatörlüğünü TESEV’den Dr. Özge Aktaş Mazman gerçekleştirirken AB Delegasyonu , Sivil Toplum Birimi Başkanı Dr. Michael A. Rupp, Mersin İl Göç İdaresi Şefi Hakan Kılınç, Çukurova Kalkınma Ajansı Genel Sekreteri Lütfi Altunsu ile Mersin Büyükşehir Belediyesi Strateji Geliştirme Daire Başkanı M. Berat Yerman ise konuşmacı olarak katıldı. Moderatörlüğünü Mersin Üniversitesi’nden Yrd. Doç. Dr. Bediz Yılmaz’ın gerçekleştirdiği ‘Türkiye’deki Suriyeli Göçmenlerin Yönetimi’ konulu panelin konuşmacıları ise Hacettepe Üniversitesi’nden Prof. Dr. Murat Erdoğan, Çukurova Üniversitesi’nden Yrd. Doç. Dr. Fulya Memişoğlu ve Mersin Üniversitesi’nden Arzu Kaymak oldu. TESEV’den Elvan Erginli’nin moderatörlüğünü yürüttüğü ‘Türkiye’de Suriyeli göçmen olmak’ konulu panelde farklı profillerde Suriyeli göçmenler söz alırken, yine TESEV’den Dr. Itır Akdoğan’ın moderakötrlüğündeki Suriyeli göçmenlerin yönetimi için politika önerileri konulu tartışma bölümünde tüm katılımcılar fikirlerini belirtti.


6

YIL: 17 | SAYI: 295 | 25 EKİM- 7 KASIM | www.mtso.org.tr

Ekonomi Bakanlığı’nın belirlediği öncelikli ülke: ŞİLİ E konomi Bakanlığı tarafından 2014-2015 döneminde öncelikli ülkelerden birisi olarak belirlenen Şili, Güney Amerika’nın güneybatı kıyısında yer alan 17 milyon nüfusa sahip küçük bir ülke. Mevcut nüfusu ile göreli olarak küçük bir pazar görünümünde olsa da, ülkenin son yıllarda yürüttüğü dışa açılım politikalarının etkisiyle pazarda rekabet oldukça yoğun. Şeffaf ve etkin bir devlet mekanizmasına ve yaygın dış ticaret kültürüne sahip olan Şili, iş yapma kolaylığı bakımından da bölge ülkeleri arasında öne çıkıyor. Türkiye’nin Şili ile ticareti 2013’e kadar düzenli olarak artmasına rağmen 2014’te ihracatta yüzde 9,4, ithalatta ise yüzde 10,5’lik gerileme göze çarpıyor. İki ülke arası ticaret hacmi 2014’te yüzde 10,1 gerilerken, Türkiye aleyhine dış ticaret açığı da yüzde 11,7 azalıyor. Güçlü rakiplerin varlığına karşın Türkiye’nin Şili’ye ihracatının Serbest Ticaret Anlaşması ile birlikte ilerleyen yıllarda daha da artacağı öngörülüyor. Bölgenin en gelişmiş ve liberal ülkelerinden biri olması nedeniyle, Türk ürünleri için uygulanacak aktif tanıtım stratejisiyle ihraç ürünlerinin çeşitlendirilebileceği düşünülüyor. Türkiye gibi, Şili de coğrafi konumu, bölgesel ilişkileri ve dahil olduğu bölgesel işbirlikleri kapsamında diğer pazarlara giriş fırsatları sunuyor. Özellikle madencilik ve savunma

Nüfusun yüzde 15,1’inin yoksulluk sınırının altında yaşadığı ülkede gelir dağılımının da adaletsiz olduğu gözlemlenmektedir. Şili nüfusunun yüzde 89’u kentli olup, nüfusun yüzde 40’ı başkent Santiago ve çevresinde yaşar.

Doğal Kaynaklar ve Çevre Şili’nin başlıca doğal kaynakları; bakır, iyot, kereste, demir cevheri, nitrat, değerli metaller ve molibdendir. Tarım ve hayvancılık ürünleri ise; üzüm, elma, armut, soğan, buğday, mısır, yulaf, şeftali, sarımsak ve fasulye olmakla beraber; sığır eti, kanatlı etler, yün ve deniz ürünleri ise başlıca hayvancılık ürünleri arasında yer alır. Ülkenin imalat sanayisi bakır, madencilik, gıda ürünleri, balıkçılık, demir-çelik, ahşap, taşıt araçları, çimento ve tekstilden oluşur. Ülke özellikle turizm açısından önemli doğal güzelliklere sahip olup, And Dağları sayesinde Şili’de, büyük bir hidroelektrik enerji potansiyeli bulunur. Kıyıları boyunca ülkenin zengin balıkçılık kaynakları mevcuttur. Kuzeydeki kurak arazilerde ise maden yatakları bulunmaktadır. Şiddetli depremlerin, volkanik faaliyetlerin ve tsunamilerin sıkça görüldüğü Şili’nin başlıca çevre sorunları arasında ormanlık arazilerin tahribi, özellikle Santiago ve çevre-

ülkenin en önemli sektörlerinden olan işlenmiş meyve-sebze ve şarap ihracatı geriledi. Hayvancılık ve balıkçılık sektörlerinin de gelişmiş olduğu Şili’de işgücünün yüzde 13’ü tarım sektöründe istihdam ediliyor. Ülkede petrol üretimi 20 yıldır azalıyor. Doğal gaz üretimi de tüketimi karşılayacak düzeyde değil. Ekonomik faaliyetler özellikle ülkenin orta kısmında yoğunlaşmış durumda. Ülke nüfusunun yüzde 40’ını barındıran Santiago, GSYİH’nin yüzde 47’sini üretiyor. Valparaiso bölgesindeki nüfus ise toplam nüfusun yüzde 10’unu oluşturuyor. Kuzeyde madencilik sektörünün gelişimi; güneyde somon yetiştiriciliği, turizm ve metanol üretimi, ekonomik faaliyetlerin ülke geneline yayılmasını sağlıyor.

Ekonomide geleceğe yönelik beklentiler İmalat sanayinin küçük ölçekli olması sebebiyle ara malı ve sermaye malı ihtiyacını ithalat ile karşılayan Şili, liberal piyasa koşullarının hakim olması sebebiyle dünya piyasalarındaki dalgalanmalardan kolayca etkilenen ve en önemli ihraç ürünü olan bakır fiyatlarına bağlı bir ekonomik yapıya sahip. Ülkede çıkarılan bakır, Çin gibi hızlı büyüyen ülkelerden büyük talep görüyor ve bakır fiyatlarındaki artış Şili ekonomisine önemli katkı sağlıyor. Madencilikten sonra ülkenin ikinci büyük ihracat sektörü olan tarımdaki büyümeyi ise, artan küresel talep ve STA’lar sayesinde büyük bir pazara ulaşma imkanı destekliyor. Güçlü bir sanayi üretimi olmayan Şili ekonomisini gıda işleme sanayindeki büyüme güçlü tutuyor. Perakende, ulaştırma, taşımacılık ve turizm sektörlerinde gelişmiş bir altyapıya sahip olan ve bölgenin finans merkezi konumundaki Şili’de hizmetler sektöründe de büyüme bekleniyor.

Türkiye – Şili Ticareti

sanayi sektörlerinde Şili ile Türkiye arasında işbirliği yapılabilir. Ancak iki ülke arasındaki ticarette bir takım sıkıntılar bulunmakta. Bunların başında iki ülkenin ürün yelpazesinin özellikle tarım ürünlerinde benzerlik göstermesi nedeniyle bu ülkeye yönelik Türkiye’nin ihraç ürünlerini çeşitlendirememesi geliyor. Bir diğer kısıt, coğrafi uzaklık. Coğrafi uzaklık nedeniyle işadamlarının karşılıklı ziyaretleri yeterince sık olamadığı gibi, Türkiye’nin pazarda yeterince tanınmamasını da beraberinde getiriyor. Bu durum ayrıca, navlun fiyatlarının yükselmesini ve bölge ülkeleri ile rekabeti zorlaştırıyor.

Genel Bilgiler Şili, Güney Amerika’nın güneybatı kıyısında yer alan, Atlantik ve Pasifik Okyanusları arasında stratejik konuma sahip bir ülke. Şili’de Devlet Başkanı aynı zamanda Başbakanlık görevini de yürütüyor. Dört yılda bir yapılan başkanlık seçimleri ile göreve gelen Devlet Başkanı, Bakanlar Kurulu üyelerini atama yetkisine de sahip. 15 eyaletten oluşan Şili’de 17 milyon kişi yaşıyor. Ülkedeki eyaletler ise Aisen del General Carlos Ibanez del Campo, Antofagasta, Araucania, Arica y Parinacota, Atacama, Biobio, Coquimbo, Libertador General Bernardo O›Higgins, Los Lagos, Los Rios, Magallanes y de la Antartica Chilena, Maule, Region Metropolitana (Santiago), Tarapaca ve Valparaiso olarak sıralanabilir. Şili’de nüfus artış hızı yüzde 0,9, yaş ortalaması ise 33. Nüfusun yüzde 21’i 0 –14 yaş arasında, yüzde 69,4’ü 15–64 yaş arasında, yüzde 9,7’si ise 65 yaşın üstünde. Ülkedeki okur-yazarlık oranı ise yüzde 98,6 olup Şili’nin, eğitim standartları açısından diğer Latin Amerika ülkelerinden iyi durumda olduğu söylenebilir.

MTSO GAZETE SAYFA NO: 6

sinde endüstriyel faaliyetlerin ve taşıt emisyonlarının sebep olduğu hava kirliliği ve su arıtma sistemlerinin yetersizliği nedeniyle Maipo, Aconcagua ve Bio Bio nehirlerinde oluşan su kirliliği gösterilebilir.

Ekonomik Yapı Siyasi istikrar, ticaret serbestisi, kişi başı gelir, yaşam standardı, basın özgürlüğü, şeffaflık ve rekabetçilik açısından Latin Amerika’nın önde gelen ekonomilerinden olan Şili’nin finans sistemi de oldukça gelişmiştir. Şili, Latin Amerika’da kredi notunu 25 yıldır A’da tutmayı başarabilen tek ülke olarak dikkat çeker. Şili’nin ithal ikameci ekonomi politikalarını 1970’lerin ortasında, terk ederek liberal ekonominin uygulanması yönünde önemli adımlar atmasının üretim artışı ve rekabeti de beraberinde getirdiği söylenebilir. Madencilik ve balıkçılık başta olmak üzere geleneksel ihracat endüstrilerinde büyüme kaydeden Şili’nin son dönemlerde selüloz, meyve, somon, ağaç ürünleri, şarapçılık ve metanol gibi yeni sektörlerde, hava ve gemi taşımacılığı ve turizm gibi hizmet sektörlerinde de gelişme gösterdiği gözlemlenmektedir. İhracat gelirlerinin yüzde 40’ını madencilikten, milli gelirin ise üçte birini bakırdan elde eden Şili’nin en büyük madencilik şirketi olan Codelco, tek başına dünya bakır üretiminin yüzde 10’unu gerçekleştirir.

İşlenmiş meyve sebze ihracatı geriledi İmalat sanayisi 2009’da gerileyen Şili’nin bu sıkıntıyı yaşama sebebi olarak sektörün küçük ve orta ölçekli şirketlerden oluşması gösterilebilir. Hükümet tarafından bu üreticilere vergi kolaylıkları tanınarak sorun aşılmaya çalışılsa da kriz nedeniyle

CMYK

Türkiye ile Şili, çok uzak coğrafyalarda yer alsa da, iki ülke halkı arasında özel bir sempati bulunmakta. 1923’te kurulan Türkiye Cumhuriyeti’ni ilk tanıyan Latin Amerika ülkesi Şili’dir. İki ülke arasındaki ticari ilişkiler ise 1970’li yıllarda başlar. Türkiye ile Şili arasındaki ticaret yıllar itibarıyla incelendiğinde, söz konusu ülkeye gerçekleştirilen ihracatın 2009-2013 yılları arasında düzenli olarak arttığı, 2014’te ise Türkiye’nin ihracatında yüzde 9,4 düşüş gerçekleştiği görülür. Aynı dönemde Şili’den yapılan ithalat da yüzde 10,5 azalır. İki ülke arasındaki ticaret hacmi geçen yıl yüzde 10,1 gerilerken, Türkiye aleyhindeki dış ticaret açığı da yüzde 11,7 azalır. Türkiye’nin Şili’ye 2014 yılı ihracatının yüzde 17,2’sini oluşturan ve ilk sırada yer alan eşya taşımaya mahsus motorlu taşıtları yüzde 14,8 pay ile demir-çelik çubuklar ve yüzde 4,9 pay ile demir-çelik profiller izler. Traktörler, halı ve kilim, binek otomobiller, kara taşıtları aksamı, plastikten monofiller ve demir-çelik kaplar ise bu ülkeye ihraç edilen diğer başlıca ürün gruplarıdır. Aynı dönem Şili’ye ihracatın yüzde 2,8’ini tarım ve gıda ürünleri oluşturur. Türkiye’nin Şili’den 2014’te gerçekleştirdiği ithalatın ise yüzde 66,8’ini rafine bakır ve bakır alaşımları oluşturur. Geri kalan ithalatı ise büyük ölçüde potasyum nitrat, kabuklu meyveler (ceviz, badem), balık yağı, sodalı veya sülfatlı kimyasal odun hamuru, kontrplaklar, lityum karbonat, sebze ve çiçek tohumları, balık unu ve işlenmemiş altın oluşturur. Tarım ve gıda ürünleri, bu ülkeden

Paskalya adası gerçekleştirilen ithalatın 14,2’sini kapsar.

yüzde

İhracat potansiyeli olan başlıca sektörler Şili pazarında potansiyeli bulunan ürünler ise şöyle sıralana bilir: “Tarım ve gıda ürünlerinden bisküvi, şekerli ve çikolatalı mamuller, zeytinyağı, zeytin, maya ve kuru kayısı; Sanayi ürünlerinde demir/çelik çubuklar, traktörler, ısıtması elektrikle olmayan demir-çelik radyatör, jeneratörler, demir/alaşımsız çelikten profil, oto yedek parça, kauçuktan yeni dış lastikler, otomobil ve steyşın vagonlar, ev tekstili, ağır iş makine ve cihazlarının aksam ve parçaları ve eşya taşımaya mahsus motorlu taşıtlar.” Şubat 2010’da yaşanan deprem sonrasında ülkede yürütülen yeniden inşa çalışmaları çerçevesinde inşaat ve müteahhitlik hizmetlerinin artması sonucu, inşaat malzemeleri ve iş makineleri ithalatında da büyük artış yaşandı. İşlenmiş petrol ürünleri ve savunma sanayi ise diğer başlıca potansiyel işbirliği alanlarını oluşturuyor. Değişen tüketim kalıpları çerçevesinde Şili’de büyüme potansiyeli olan sektörler ise; otomobil, televizyon (özellikle LCD ve plazma), kozmetik ve kişisel hijyen ürünleri, spor giyim, ev hayvanları sektörüne yönelik ürünler, geniş bant internet sistemleri ve taşınabilir PC ve akıllı cep telefonu pazarı olarak sıralanabilir. Ayrıca gerek çevresel duyarlılıklar çerçevesinde yenilenebilir enerjiye duyulan ilgi, gerekse uzun vadede tasarruf nedenleriyle hanehalkları ve işyerleri tarafından güneş enerjisine yönelik talepte de düzenli bir artış gözleniyor. Güneş panelleri pazarı giderek genişliyor.

Pazarla ilgili bilgiler Şili’de bir bağlı kuruluş ya da şube açmak, Şili pazarına girmek isteyen ihracatçılar için önemli bir başarı unsuru. Yurt dışında yasal olarak kurulmuş herhangi bir şirket Şili’de kendi adıyla yetkilendirilmiş bir şube (agencia) kurabiliyor. Özellikle pazara yeni girecek ihracatçılar için tercih edilen bir diğer pazara giriş stratejisi ise alıcılara erişimi iyi olan ve teknik uzmanlığa sahip bir acente ya da temsilci atamaktır. Küçük ya da orta ölçekli şirketler Şili pazarına genellikle bir acente, distribütör ya da toptancı ile girmeyi tercih ediyor. Şili’de neredeyse tüm firmaların merkez ofisleri Santiago’da bulunuyor. Büyük firmaların Iquique ve Punta Arenas serbest ticaret bölgeleri de dahil olmak üzere ülkenin diğer bölgelerinde şubeleri var. Acente/temsilci komisyonları ürüne göre değişmekle birlikte, yüzde 5–10 arasında değişiyor.

Ambalaj, Paketleme ve Etiketleme Şili’ye ithal edilen birçok ürün, ortak etiketleme şartlarına tabi. Etiketlerde İspanyolcanın tercih edilmesi ve metrik ölçülerin kullanılmasına dikkat edilmeli. Tüketim mallarının etiketi üzerinde ürünün menşei belirtilerek, ambalajlı ürünlerde ürünün

kalitesi, saflığı, içerik bilgileri ve net ağırlığı/ölçüleri açık şekilde gösterilmeli. Konserve gıda, ayakkabı, gıda ürünleri, elektrikli makineler, likit ya da sıkıştırılmış doğal gaz ekipmanları (LNG ve CNG), plastik, şarap ve diğer alkollü içecekler, tekstil ve hazır giyim, buğday unu, deterjan ve tarımda kullanılan böcek ilaçları gibi ürünler için spesifik düzenlemeler mevcut.

Doğrudan Yabancı Yatırımların Görünümü Latin Amerika’nın en dışa açık ve istikrarlı ekonomilerinden biri olan Şili, yaklaşık 17 milyonluk nüfusu ile göreli olarak küçük bir pazar görünümünde olmasına rağmen, ülkenin son yıllarda yürüttüğü dışa açılım politikaları nedeniyle pazarda rekabet oldukça yoğun. Şeffaf ve etkin bir devlet mekanizmasına ve yaygın dış ticaret kültürüne sahip olan Şili, iş yapma kolaylığı bakımından da bölge ülkeleri arasında öne çıkıyor. Siyasi ve ekonomik açıdan bölgenin en istikrarlı ülkelerinden olan Şili’de yerli ve yabancı yatırımcılar arasında ayrımcılık yapılmıyor. Yatırımcılara güvenilir bir yatırım ortamı sunuluyor. Bu durum yabancı sermayeyi oldukça artıran ve küresel krizlere rağmen ülkeye yabancı sermaye girişini sağlayan bir unsur. Son yıllarda artan DYY girişleri, Şili’nin ekonomik büyümesinde ve gelişmesinde önemli rol oynuyor. Rekabetçilik, teknolojik gelişim ve bilgi birikimi de sağlıyor. Şili birçok özelliği ile Latin Amerika ülkeler arasında ilk sırada yer alıyor. Bunlar şöyle sıralanabilir: Şili, ekonomik serbestlik açısından dünyada 7. sırada (Hong Kong 1. sırada, Türkiye 64. sırada), Latin Amerika’da 1. sıradadır (2014 Index of Economic Freedom- Heritage Foundation&Wall Street Journal). İş yapma kolaylığı açısından dünyada 189 ülke içinde 34. sırada (Singapur 1. sırada, Türkiye 69. sırada), Latin Amerika ülkeleri içinde 1. sıradadır (Dünya Bankası - Doing Business 2014). Rekabetçilik düzeyi açısından dünyada 148 ülke içinde 34. sırada (İsviçre 1. sırada, Türkiye 44.sırada), Latin Amerika’da 1. sıradadır (Dünya Ekonomik Forumu - Küresel Rekabet Raporu, 2013-2014). Şeffaflık açısından dünyada 175 ülke içinde 21. sırada (Danimarka 1. sırada, Türkiye 64. sırada) Latin Amerika’da 2. sıradadır (Barbados’un ardından) (Transparency International, Corruption Perceptions Index 2014).

Ticareti Etkileyen Kültürel Faktörler Şili ile iş görüşmelerinin Aralık ayı son haftasından Şubat ayı sonuna kadar yapılmamasında fayda var. Noel tatili ve okulların yaz tatiline çıkması nedeniyle bu aylar görüşmeler için pek uygun değil. Şili’de sosyal aktiviteler belirtilen süreden daha geç başlayabilse de, iş görüşmelerinde zamanlamaya önem verilir. İlk ziyarette hediye götürmeye gerek olmasa da kibar bir davranış sayılabilir.

Şilili iş adamlarının çoğu iyi eğitimli olup, sık seyahat eder. İş görüşmelerinde resmi dil olan İspanyolca ve İngilizce konuşulur. Ancak görüşmelerde İspanyolca konuşabilen bir personel ya da tercüman bulunması tavsiye edilir. Ürünün ve şirketin tanıtımına yönelik materyaller de İspanyolca olarak hazırlanırsa iyi olur. İngilizce ve İspanyolca olarak düzenlenmiş bir kartvizite sahip olmak oldukça faydalıdır. Karşılıklı hitap şeklinde soyadı kullanılmaz. Bay (Don) ve Hanım (Senora) hitaplarından sonra isim söylenir. Şilili iş çevrelerinde dış görünüş oldukça önemlidir. Büyük şehirlerde ve belirli sektörlerde iş kıyafeti daha da önemlidir. Giyim tarzı genelde resmi olup, erkekler için takım elbise ve kravat, bayanlar için ise etek ya da pantalondan oluşan bir takım elbise giyilmesi önerilmektedir.

Pasaport ve Vize İşlemleri Diplomatik, Hizmet, Hususi ve Umuma Mahsus Pasaport hamilleri Şili’ye yapacakları seyahatlerde vizeden muaftır. Şili’de oturma izni olmayan ve gelir gösteremeyen kişilere hesap açılamaz. Şirket ile olan iş sözleşmesi ile oturma izni alınabilir. Ancak bu bilgilerin seyahat öncesinde Şili temsilciliklerine teyit ettirilmesi önerilir.

Resmi Tatiller ve Çalışma Saatleri Şili’de iş ziyaretlerinin yaz dönemi olan Ocak-Şubat dışı aylarda yapılması önerilir. Çalışma saatleri genelde Pazartesi-Cuma günleri 09.00-18.00 arasıdır. Öğle yemekleri genellikle 13.00’te başlayıp, iş görüşmesi de yapılacaksa 2-3 saat sürebilir. Bankalar 09.00-14.00 saatleri arası, kamu binaları 09.00-18.00 arası, mağazalar Pazartesi-Cuma günleri 09.00-21.00, Cumartesi günleri ise 09.00-14.00 ya da 09.00-16.00 arasında açıktır. Süpermarketler ve alışveriş merkezleri genellikle 23.00’e kadar, hatta Pazar günleri ve tatillerde de açıktır.

Yerel Saat Şili ile Türkiye arasındaki saat farkı -7 saat olup, örneğin Türkiye’de saat akşam 19.00 iken Şili’de saat sabah 12.00’dir.

Para Kullanımı Şili’nin resmi para birimi Şili Pesosu’dur (CLP), 1 Peso (Ps) = 100 centisimos. Döviz bürolarında (Casas de Cambio) döviz değişimi yapılması mümkün olup, ATM’ler de yaygındır. Türk bankalarından alınan kredi kartları ile Şili’de her bankamatikten para çekilemez. Türkiye-Şili arasında yapılan banka havalelerinin yerine ulaşması ortalama 5 iş günü sürer.

Yerel Ulaşım Şili’deki ana yolların ve ücretli otoyolların durumu oldukça iyidir. Santiago’nun dışındaki ikincil yollar daha az bakımlı olup, kırsal alanlarda stabilize ve toprak yollar da bulunur. Demiryolu ulaşımı ise daha az gelişmiş olup, Santiago ve Chillan şehirleri arasında merkezi bir demiryolu hattı bulunur. Şili’nin Latin Amerika’daki diğer ülkeler ile havayolu ulaşımı bağlantıları gelişmiştirk. Ancak Türk Hava Yollarının Şili’ye doğrudan seferi bulunmuyor. Güney Amerika kıtasında Sao Paulo’ya (Brezilya) doğrudan sefer yapılıyor. Ülkenin en büyük havaalanı, Santiago Uluslararası Havaalanı’dır. Kaynak: Ekonomi Bakanlığı


7

YIL: 17 | SAYI: 295 | 25 EKİM- 7 KASIM | www.mtso.org.tr

Toptancı, üreticiyle perakendeci kıskacında M Mustafa DEMİRDÖĞMEZ

TSO 6 No’lu Toptan Gıda ve Muhtelif Ticaret Meslek Komitesi Başkanı Mustafa Demirdöğmez, toptancıların günümüz ekonomik koşullarında üretici ile perakendeci kıskacında sıkışıp kaldığını söyledi. Vade farklarındaki uyumsuzluk nedeniyle toptancıların büyük sıkıntılar yaşadığına dikkat çeken Demirdöğmez, “Toptancı üreticiden 30 gün vadeyle aldığı ürünü perakendeciye 100-120 günlük vadelerle satabiliyor. Bu süre zarfında oluşan nakit ihtiyacını ise bankalarla kapatma yoluna giderek sıkıntı yaşıyor” dedi.

Süreç gösteriyor ki önümüzdeki dönemde kendi sermayesiyle iş yapabilen, bankalarla ortaklık yapmayan, öz sermayesi güçlü toptancılar sektördeki varlıklarını sürdürebilecek.

Bu sorunun yaklaşık 10 yıl önce başladığına değinen Demirdöğmez, bugün Mersin’deki toptancının yaklaşık yüzde 20-25’inin ya kapatmak zorunda kaldığını ya da iflas ettiğini bildirdi.Demirdöğmez, “Şartların böyle devam etmesi halinde yalnızca sermayesi güçlü, büyük toptancılar ayakta kalabilecek” değerlendirmesini yaptı. Komite bünyesinde 516 kayıtlı üye bulunduğunu ve irili ufaklı çeşitli gıda ürünleri üretimi ile pazarlamasını gerçekleştiren firmaların faaliyet gösterdiğini açıklayan Mustafa Demirdöğmez, “Mersin bir liman kenti olması, dış ticaret potansiyelinin güçlü olması nedeniyle gıda firmaları açısından önemli bir kent” dedi. Komite üyeleri arasında Türkiye’nin ithalat ve ihracatında üst sıralarda yer alan gıda firmaları bulunduğunu dile getiren Demirdöğmez, yurtdışındaki öncelikli pazarların ise ağırlıklı

olarak Irak, Suriye, Mısır gibi Arap ülkeleri olduğunu anlattı. Ancak son dönemlerde Ortadoğu’da yaşanan sıkıntılar nedeniyle bu alandaki ihracatta düşüş yaşandığını kaydeden Demirdöğmez, BM Yardım Kuruluşları’na ürün veren ihracatçılar dışındaki gıda firmalarının ihracatında ciddi sıkıntılar oluştuğunu açıkladı. Farklı pazarlara açılma noktasında ise girdi maliyetlerinin yüksekliğiyle karşılaştıklarını belirten Demirdöğmez, “Ülkemizde işçilik, enerji gibi girdi maliyetlerinin yüksek olması nedeniyle üyelerimizin yurtdışındaki rakipleriyle rekabet şansları da azalıyor” ifadelerini kullandı.

“Girdi maliyetleri çok yüksek” Sektörün son dönemlerde önemli sorunlar yaşadığını anlatan Mustafa Demirdöğmez, bunlar arasında girdi maliyetlerinin yüksekliğinin önemli yer tuttuğunu dile getirdi. Üreticiler gibi toptancıların da girdi maliyetlerinin yüksekliğinden şikayetçi olduğuna dikkat çeken Demirdöğmez, toptan satışlarda maliyetin büyük bölümünü lojistik giderlerin oluşturduğunu anlattı. Toptancıların fabrikalardan yüzde 15 kazanç planlayarak ürün satın aldığını dile getiren Demirdöğmez, ancak mazot giderlerindeki artış, sigorta giderleri gibi yükselen girdi maliyetleri nedeniyle yüzde 10-12 arası kayıp yaşandığını ve kalan yüzde 3 kar marjı ile de ayakta kalmanın zor olduğunu söyledi. Karlılığı artırmak adına masrafların kısılabileceği bir alanın bulunmadığını da bildiren Demir-

döğmez, sözlerini şöyle sürdürdü: “Yüksek girdi maliyetlerine vade farkları arasındaki uyumsuzluk da eklenince sermayesi zayıflayan toptancılar çareyi bankalara gitmekte buluyor ve bu durumda bir ortakları da bankalar olmaya başlıyor. Sermayesi zayıflayan toptancı peşin para ile mamul alamayınca uygun fiyatla alım da yapamıyor ve doğal olarak satış rakamları da yükseliyor. Toptancılar kar marjlarının düşmesi nedeniyle artık distribütörlük yapamaz duruma geldi. Mersin’de fabrikalardan mamulü alıp satan esnaf kalmadı diyebiliriz. Çünkü lojistikte kar marjı yetmiyor, masraflar çok ağır. Eskiden esnaf bayilik almak için birbiriyle yarışırdı, fabrikalara yüksek teminatlar verilirdi şimdi ise tam tersi fabrikalar kendisine hizmet edecek esnaf arıyor ancak bulamıyor.” Öte yandan ulusal zincir marketlerin yayılmaya başlamasıyla birlikte Mersin’de yerel perakende sektörünün zayıflamasının da toptancıları sıkıntıya soktuğunu açıklayan Mustafa Demirdöğmez, “Biz yerel toptancılar olarak ulusal firmalara ürün veremiyoruz. Ancak yerel esnaf ürünlerimizi alabilir. Son yıllarda ise ulusal marketler çok güçlenince yerel esnaf oldukça yıprandı ve alım gücü düştü. Bu durum paralelinde bizi de olumsuz etkiliyor, satışlarımız düşüyor” dedi.

ve senedin artık hiçbir ehemmiyeti kalmadı. Çünkü ödenmeyen çeklerin bir cezai müeyyidesi yok. Esnaf mağdur durumda” diye konuştu. Vadeler nedeniyle sıkıntı yaşayan toptancının aldığı ödemenin karşılıksız çıkması halinde sorunlarının ikiye katlandığını dile getiren Demirdöğmez, “Bu konunun çözümü için karşılıksız çekte daha ağır cezalar getirilmesi gerekir. Mevcut durumda mahkemeler geri dönen çek ve senetlerle dolu. Bu durum mahkemeleri de gereksiz yere meşgul ediyor. Konu icraya taşınsa da bir sonuç alınamıyor. Yalnızca birçok bürokratik işlemle uğraşılıyor. Çekin kâğıt parçası hükmünden çıkarılması gerekir. Art niyetli insanların bu imkânı çok rahat kullanabilmesi nedeniyle esnafımız çek alarak çalışamaz hale geldi. Hapis cezası getirilmesi caydırıcılığı artırabilir” değerlendirmesini yaptı. Dünyanın giderek küçüldüğünü ve rekabet şartlarının ise ağırlaştığını kaydeden Demirdöğmez, sözlerini şöyle tamamladı: “Karşımıza çıkan süreç gösteriyor ki önümüzdeki dönemde kendi sermayesiyle iş yapabilen, bankalarla ortaklık yapmayan, öz sermayesi güçlü toptancılar sektördeki varlıklarını sürdürebilecek.”

“Çekte cezalar ağırlaştırılmalı” Çek Yasası’nda yapılan değişimin de esnafı zor duruma düşürdüğüne değinen Mustafa Demirdöğmez, “Yapılan değişiklikler sonrasında çek

“Mersin’e bilişim vadisi kurulabilir’ M

ersin Ticaret ve Sanayi Odası 9 No’lu Bilgisayar, Elektrik, Elektronik, Telekomünikasyon ve Büro Cihazları Meslek Komitesi Başkanı Tuncay Torun’dan Mersin’e Bilişim Vadisi kurulması önerisi geldi. Bu sayede tüm bilişim sektörünü aynı çatı altında toplayıp güç birliğine gidilebileceğini kaydeden Torun, “Bu durum hem alıcı, hem satıcı hem de sektörün gelişimi açısından büyük önem taşıyor” değerlendirmesini yaptı. Komite bünyesinde elektrik, elektronik, iletişim ve bilişim sektöründe faaliyet gösteren firmaların yer aldığını anlatan Torun, 350’nin üzerinde üyeye sahip olduklarını anlattı. Sektörün hızla geliştiğini, ancak Mersin’de bu alanda faaliyet gösteren firmaların bu hızı takip etmekte sıkıntı yaşadığını dile getiren Torun, gelişim için bilgiye yatırım yapılması gerekmesine rağmen bu alanda faaliyet gösteren firmaların ya maddi imkansızlıklar ya da personel yetersizliği nedeniyle zaman bulmakta zorlanarak bu yatırımı yapamadığını anlattı. Sektördeki gelişimi hızlandırmak adına bir proje tasarladıklarına değinen Tuncay Torun, şu bilgileri verdi: “Teknoloji, toplumların gelişimine büyük katkı sağlayan önemli bir sektör. Biz de kentimizde ve ülkemizde bu alandaki eksikliklerin farkındayız. Bu alanın gelişiminin ise el ele verilmesiyle sağlanacağı inancındayız. Bu nedenle yerel yönetimin de desteğine ihtiyacımız var. Yerel yönetimlerin göstereceği

bir bölgede bu alanda yatırım yapılabilir. Mersin’e bir Bilişim Vadisi kurabiliriz. Bu oluşum içerisinde tüm elektrik, elektronik, bilgisayar yazılım, teknoloji alanında faaliyet gösteren şirketler toplanabilir. Oluşturulacak satış alanları dışında inşa edilecek toplantı salonlarında ya da ortak açık alanlarda kurulacak platformlarda toplu eğitimler verilebilir. Örneğin Microsoft’un vereceği bir eğitimden yalnızca satıcılar değil, kullanıcılar da faydalanabilir. Bu sayede müşterilerin bu merkeze daha sık gelmesi sağlanabilir ve bu durum satışlara da yansıyabilir. Ayrıca burada yazılım ofisleri de oluşturulabilir. Üniversitelerle, Teknopark’la koordineli çalışmalar yürütülebilir. Bu proje geliştirilmeye yeni oluşumların eklenmesine açık tutulabilir.”

vurgulayan Torun, aynı zamanda sektörün daha hızlı gelişmesini sağlayacağına inandığını anlattı. Mevcut durumda teknoloji şirketlerinin zincir teknoloji marketlerle rekabette önemli sorunlar yaşadığına işaret eden Torun, böylesi bir yapılanmanın küçük esnafı da canlandıracağını anlattı.

“Güzel bir sinerji oluşur”

“Ülkemizde yazılım üretiminde vergilendirme noktasında yazılımın tamamı kar gözüküyor. Ancak Teknopark’ta çalışırsanız vergi indirimlerinden yararlanabiliyorsunuz. Aksi halde böyle bir avantajınız bulunmuyor. Bu sektörde gider gösterebilecek kaynaklarınız da oldukça sınırlı. Bu noktada kişilere üretmek yerine üretilmiş bir yazılımı alıp satmak daha cazip geliyor çünkü kazancı daha yüksek. Bu durumun teknolojinin ilerlemesi önündeki önemli engellerden biri olduğuna inanıyorum.”

Mevcut durumda sektör temsilcileri arasında istenilen birlik ve beraberliğin yakalanamadığını ifade eden Tuncay Torun, Bu durumun zaman zaman haksız rekabete yol açan sıkıntılar doğurabildiğini belirtti. Oluşturulacak Bilişim Vadisi yapılanması ile ortak bir sinerjinin ortaya çıkacağına inandığını kaydeden Torun, “Hatta kurulacak bir kooperatif çatısı altında gerek sarf malzemeler gerekse atılan ürünlerin alımı tek bir elden gerçekleştirilip, daha montanlı alımlarla oluşturulacak fiyat avantajları sonucu ulusal ya da uluslararası zincir teknoloji marketleriyle rekabet şansı artırılabilir” değerlendirmesini yaptı. Böyle bir yapılananın kent ekonomisine de önemli katkılar sağlayacağını

“Üretime vergi muafiyeti desteği sağlanmalı” Sektörün sorunlarına da değinen Tuncay Torun, Türkiye’de teknolojide gelişimin sağlanabilmesi için yazılımın desteklenmesi gerektiğini anlattı. Bunun da özellikle vergi muafiyetleri noktasında sağlanabileceğini kaydeden Torun, şunları söyledi:

Yazılım sektörünün Türkiye’de gelişebilmesi için yapılan yazılımın büyüklüğüne göre ilgilendirdiği sektöre göre yeni destekleme modelleri geliştirilebileceğini vurgulayan Torun, “Örneğin KOSGEB’den destek

alınabiliyor ancak bu desteklerden de oluşumu gereği ekonomik gücü iyi olan firmalar rahatlıkla yararlanabiliyor. Gerçekten büyümek için desteğe ihtiyacı olan ancak maddi gücü yetersiz firmaların bu desteklere ulaşabilmesi oldukça zor. Bu noktada da yeni düzenlemeye ihtiyaç olduğunu düşünüyorum” diye konuştu.

“Sektörde yetkinliği olanlar şirket kurabilmeli” Sektörde kalitenin yükseltilmesinin büyük önem taşıdığına da değinen Tuncay Torun, mevcut durumda yaşanan sıkıntıları şöyle özetledi: “İlimizde bizim sektörümüzde büyük çaplı çalışan firma sayımız oldukça az. Büyük bölümü ya tek başına faaliyet gösteriyor ya da yanında bir ya da iki personel çalıştırabiliyor. Yetişmiş personel sayısında sıkıntı yaşandığı gibi biraz yetişen bir personel olursa da kendi işini kurma yoluna gidiyor. Bu da önemli sıkıntıyı beraberinde getiriyor.” Bu sorunun çözümü için sertifikalandırma yoluna gidilmesi gerektiğini anlatan Torun, “Nasıl sağlık sektöründe ya da hukuk alanında çalışmak için diploma zorunluluğu gerekiyorsa bir işletmenin sağlığı, bilgi kirliliğinin önüne geçilebilmesi için bizim sektörlerimizde de diploma ya da belge zorunluluğu aranmalı. Kişi sağlığı kadar, kurulan şirketlerin bilgi altyapısının sağlığının da önemli olduğuna inanıyorum” dedi.

Tuncay TORUN

Yazılım sektörünün Türkiye'de gelişebilmesi için yapılan yazılımın büyüklüğüne göre, ilgilendirdiği sektöre göre yeni destekleme modelleri geliştirilmeli.

MTSO GAZETE SAYFA NO: 7

CMYK


8

YIL: 17 | SAYI: 295 | 25 EKİM- 7 KASIM | www.mtso.org.tr

RİS Mersin + Strateji Çalıştayı yapıldı Tel: 0324 231 25 25 Mesai Dışı: 0324 325 86 05

RİS Mersin Projesi’nin tamamlanmasının ardından bir sonraki adım olan RİS Mersin + Projesi’ne geçiş yapıldı. Yenilenen Proje’nin ‘Akıllı Kent’ kavramının Mersin’de uygulanması konusunda ilk adım olması hedefleniyor.

R

İS Mersin + Strateji Çalıştayı’nda 2005-2008 yılları arasında tamamlanan RİS Mersin Projesi’nin artı ve eksileri tartışıldı. Projenin hazırlandığı dönemde belirlenen hedefler masaya yatırılarak hangilerine ulaşılıp hangilerine ulaşılamadığı ve engeller değerlendirildi. Buradan hareketle RİS Mersin + Projesi’nde hangi noktalara dikkat edilmesi gerektiğinin belirlenmesi hedefleniyor. Mersin Valiliği himayesi ve koordinasyonunda, Çukurova Kalkınma Ajansı (ÇKA) desteği, Mersin Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO), Mersin Büyükşehir Belediyesi ve Mersin Üniversitesi işbirliğiyle yürütülen RİS Mersin + Projesi’nin ilk çalıştayı 19-20 Ekim 2015 tarihlerinde Hilton Otel’inde düzenlendi. RİS Mersin Projesi’nde hedeflenen çalışmaların tümünün hayata geçirilememiş olmasına gerekçe olarak Platform Başkanları özellikle bütçe ve personel yetersizliğini gösterdi. Yeni Proje’den daha etkili sonuçlar alınması adına yine bir önceki projede planlanan ancak hayata geçirilemeyen Mersin İnovasyon Kurulu’nun kurulup Mersin İnovasyon Merkezi oluşturulması konuları gündeme getirildi. İki gün süren organizasyonda projenin artıları ve eksilerinin değerlendirilmesi yanında projenin seçilmiş sektörleri olan ‘turizm’, ‘lojistik’ ve ‘tarım’ sektörleri ile ‘inovasyon ve kurumsallaşma’, ‘eğitim ve istihdam’ gibi yatay alanlarda çalıştaylar düzenlendi. Altunsu: “Fabrika açmak değil, inovasyon rekabeti güçlendirir” Çalıştayın açılış konuşmasını gerçekleştiren ÇKA Genel Sekreteri Lütfi Altunsu, içinde yaşadığımız dünyada artık kalkınma için fabrika açılması yerine inovasyon ve tasarımın itici güç olduğuna dikkat çekti. İnovasyon, tasarım merkezleri, teknoloji geliştirme merkezleri, üniversitelerin, ağlar, kümeler ve platformların kalkınmanın temelini oluşturmaya başladığını kaydeden Altunsu, “Ulusal stratejilerin yanında bölgesel otoriteler de yenilikçi yerel dinamikleri destekliyor. Böylece kendi bölgesel yenilikçi sistemlerini ve bölgelerinin rekabet gücünü artırmaya çalışıyor” dedi. RİS Projesi’nin de bölgenin inovasyona dayalı gelişimini öngören bir AB Programı olduğunu hatırlatan Altunsu, temel olarak RİS’in bölgesel diyaloğun başlatılması, araştırma, teknoloji geliştirme inovasyonla ilgili tüm kişi ve kuruluşların katılımını sağlama, bu alanlarla ilgili bölgesel ihtiyaçların

ve yeterliliklerin analizi, politikalar ve uygulamalara ilişkin önceliklerin belirlenmesi, somut eylem planlarının ve pilot projelerin geliştirilerek uygulanması gibi unsurları içerdiğini hatırlattı. Bunun Dünya Kenti Mersin imajı için göz ardı edilemeyecek bir çalışma olduğuna değinen Altunsu, ardından proje kapsamında yapılan çalışmaları anlattı. RİS Mersin + Strateji çalışmasında ise daha hedef odaklı olmayı, bölgenin sahip olduğu potansiyeli inovasyon temelli projelerle pekiştirmeyi hedeflediklerini kaydeden Altunsu bu çalışmaların çevresel ve sosyal inovasyonu da kapsamasını hedeflediklerini anlattı. En kısa sürede Adana’da da benzer çalışmayı hayata geçireceklerini belirten Altunsu, bu nedenle RİS Mersin + Projesini önemsediklerini ve kendileri için yol gösterici olacağına inandıklarını söyledi.

Gök: “Mersin, RİS’in Türkiye’de uygulandığı ilk bölge” RIS Mersin Projesi’ni hayata geçiren ana ekipte Mersin Üniversitesi’ni temsilen yer alan ve halihazırda RİS Mersin + Projesi Yürütme Kuruluna danışmanlık veren Prof. Dr. Tamer Gök ise, Bölgesel Yenilikçilik Stratejisi olarak tanımlanan RİS Projesi’nin Türkiye’de ilk uygulandığı ilin Mersin olduğunu hatırlattı. Bu projenin Avrupa’da 15 yıldır uygulandığını kaydeden Gök, “Yaklaşık 95-100 bölgede uygulandıktan sonra Türkiye’ye geldi ve ilk kez de Mersin’de uygulandı. Bu açıdan da önemli” değerlendirmesini yaptı. Rekabetçi bir ortamda projeye yabancı ortak bulunmasının da ayrı bir önem taşıdığına değinen Gök, “Bir eylem planı hazırlandı. Bizim kültürümüzde hep fikir üretilir ama bu proje disiplini içinde fikrin eyleme dönüşmüş olması da çok önemliydi” dedi. Gençlerin girişimcilik ve inovasyona ilgisinin artmasının da yine çalışmanın önemli yönlerinden birisi olduğunu kaydeden Gök, önce firma bazında ardından da yurt çapında inovasyona ilginin arttığını, AB firma ve kurumlarıyla ortak çalışma imkanları tanındığını söyledi. Hedefte bölgesel inovasyon sisteminin kurulması, hızlı büyüyen yenilikçi şirket kurulmasını sağlamak bulunduğunu açıklayan Gök, ardından bu hedef doğrultusunda yapılan çalışmaları anlattı. Proje dahilinde önerilen Mersin İnovasyon Kurulu ve Mersin İnovasyon Merkezi oluşturulması konularının ise hayata geçemediğine değinen Tamer Gök, sözlerini şu bilgilerle tamamladı: “523 bin Euro’luk bütçeye sahip olan projenin 325 bin Euro’su

AB’den hibe geldi. Sayısız toplantılar yapıldı. 24 bin yayın hazırlandı. 10 tane forum ve çalıştay gerçekleştirildi. 1163 anket yapıldı. Ancak sonuç alınamayan çalışmalar da oldu. Önümüzdeki yapılanmada bir önerim olacak. Mersin Ticaret ve Sanayi Odası bünyesinde bir Mersin İnovasyon Merkezi Müdürlüğü oluşturalım. Valilik başkanlığında da bir İnovasyon Kurulu oluşturulsun.” Aşut: “İnovasyon kavramını Türkiye’de ilk kullanan kent olduk” MTSO Başkanı Şerafettin Aşut ise konuşmasında, Avrupa Komisyonu ortak finansmanıyla 2006’da 6’ncı Çerçeve Programı kapsamında, MTSO’nun sekreteryasında başlayan; kamu ve özel tüm kent dinamiklerini bir masa etrafında toplayan RİS Mersin Projesi’nin Türkiye’nin ilk bölgesel yenilikçilik stratejisi olduğunu söyledi. İnovasyon kavramını Türkiye’de ilk kullanan kentin Mersin olduğunu vurgulayan Aşut, yapılan swot analizleriyle kentin güçlü ve zayıf yanlarının, fırsat ve tehditlerin belirlendiğini hatırlattı. İşin başından bu yana Mersin Üniversitesi’nin desteğini aldıklarını ardından Toros ve Çağ Üniversitesinin destekleriyle güçlerini artırdıklarını kaydeden Aşut, “RİS Mersin bize özellikle ekonomik yol haritası adına mantıklı düşünmeyi öğretti. Mersin’in duygusal ve irrasyonel düşünmeye; zamanını boşa geçirmeye tahammülü yoktu” dedi. Gerekiyorsa katmadeğer yaratmayan ve verimli olmayan sektörlerden çıkılarak yeni sektörlere yönelmek gerektiği düşüncesiyle hareket edildiğini hatırlatan Aşut, şunları söyledi: “Bunlar bir kent için çok kritik kararlardı. Ancak, değişen ekonomide ve hızla gelişen teknolojide başka türlü rekabetçi olma şansımız yoktu. Dediğim gibi; bir kentin sil baştan yeni bir strateji ile yılların alışkanlıklarını bırakması; toplumsal anlamda yeniden konulan hedefleri kabul etmesi; yılların geleneksel üretimlerinden ve üretim alışkanlıklarından kopması kolay değildi. Bunun için tek silahımız bilgiydi. Mersin dinamikleri olarak bilgiye odaklandık. RİS Mersin bir kentin ekonomiden toplumsal hedeflere kadar bilgi ile yeniden yaratılması anlamına geliyordu.” “İnsan kaynağı da eğitilmeliydi” Yalnızca sektörlerin değil, insan kaynağının da bu paralelde eğitilmesi gerektiğini vurgulayan Şerafettin

"RİS Mersin + Strateji Çalıştayı'nın ikinci günde projenin artıları ve eksilerinin değerlendirilmesi yanında projenin seçilmiş sektörleri olan 'turizm', 'lojistik' ve 'tarım' sektörleri ile 'inovasyon ve kurumsallaşma', 'eğitim ve istihdam' gibi yatay alanlarda çalıştaylar düzenlendi"

Aşut, bu nedenle RİS Mersin projesinin en önemli payandasının eğitim olduğuna dikkat çekti. Tespit edilen Tarım-Gıda, Lojistik ve Turizm sektörlerinin, kurdukları platformlarla eğitimi ilk madde olarak ele aldığını anlatan Aşut, bu sektörlerin rekabetçi özellikleri geliştirilirken, insan kaynağını da ihmal etmediğini söyledi. Sonuçta Mersin’in güçlü sektörlerini tespit ettiğini, kamu ve özel tüm sektörel dinamikleri kapsayan platformlarını kurduğunu dile getiren Aşut, platformların da bu sektörler için projeler ürettiğini anlattı. Üretimden eğitime, kümelenme stratejilerinden alt yapı eksiklerine kadar tüm ortak aklın platformlarda oluşturulduğunu bildiren Aşut, “Gerçekten Mersin’i her anlamda yukarılara taşımış olan bu projenin, yeni dünya ekonomisine ayak uydurması amacıyla revize edilmeye ihtiyaç duyuldu” dedi. “RİS Mersin + Projesi değişimi takip etmektir” RİS Mersin + Projesi’nin bu anlamda değişimi takip etmek olarak tanımlanabileceğine işaret eden Şerafettin Aşut, yine tüm kent dinamiklerinin bu proje içinde olacağını ancak bu kez daha büyük bir tecrübe ile sürecin etkin parçaları olacağını anlattı. Artık Mersin olarak bilimsel şekilde tartışmanın ne olduğunu, yol haritasının nasıl hazırlanacağını bildiklerini kaydeden Aşut şunları söyledi: “Üniversitelerimiz artık daha donanımlı, STK’larımız projeciliği daha iyi biliyorlar, özel sektör bilginin daha fazla farkında, toplum, eğitimin kendisini nasıl dönüştüreceğini daha iyi biliyor. Yani, birinci RİS Mersin Projesinde karşılaştığımız dirençlerle ve zorluklarla artık karşılaşmayacağız. İnsanları, iş dünyasını değişime ikna etmek zorunda kalmayacağız.” Artık Mersin’in insan kaynağının, ArGe’nin, yenilikçiliğin, markalaşmanın, kurumsallaşmanın, kümelenmenin, paydaş olmanın, patentin, coğrafi işaretin, ortaklık kültürünün ne olduğunu ve ne kadar önemli olduğunu bildiğini vurgulayan Aşut, RİS Mersin +’ın eksik kalan kısmın tamamlayıcısı olacağını söyledi. Önceki projede ekonominin, kentsel yaşamın ve tüm alt ve üst yapının bilgi ve iletişim teknolojilerine entegre olması noktasında eksik kaldığını kaydeden Aşut, “Ve elbette tüm bu çabaların artık kent adına, özellikle ekonomimiz ve firmalarımız adına somut getirilere dönüşmesi hedefimizdir. Yeni “RİS Mersin +” ile ekonomimizi bilgi ve iletişim teknolojilerine entegre edeceğiz. Üretimde daha yüksek teknoloji, satışta daha ileri teknoloji, eğitimde daha ileri teknoloji, sağlıkta daha ileri teknoloji. Daha akıllı bir kent hedefimiz olacak” dedi. Dünyada akıllı kent kavramının giderek öne çıktığına değinen Aşut, bu kavramı her alana yerleştireceklerini söyledi. RİS Mersin ile bir sıçrama yaptıklarını ifade eden Aşut, küresel ekonomik sıkıntılar nedeniyle artık eskisinden daha büyük bir sıçramaya ihtiyaç olduğunu sözlerine ekledi.

MTSO GAZETE SAYFA NO: 8

CMYK

Çamsarı: “Kent markalaşmasında girişimcilik ön planda” Mersin Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ahmet Çamsarı ise konuşmasında günümüzün en önemli kavramının markalaşma olduğuna işaret etti. Markalaşmak için bir kentin hangi konularda güçlü olduğunu, hangi konularda liderlik yapabileceğini bilmesi gerektiğini anlatan Çamsarı, ön planda tutulması gereken faktörün ise girişimcilik olduğunu söyledi. Mersin’in bu açıdan şanslı bir kent olduğunu dile getiren Çamsarı, sözlerini şöyle sürdürdü: “Çünkü bu yola Türkiye’de ilk çıkan kent Mersin. RİS Projesi ile güçlü ve zayıf yönler belirlendi. İnovasyon stratejisi geliştirildi. Göreve geldiğim günden beri 9 aydır Teknoloji Transfer Ofisi (TTO) üzerine çalışıyorum. TTO’nun aktivasyonunun maksimum düzeyde sürmesi için elimden geleni yapıyorum. TTO, diğer paydaşların desteğiyle bölgesel kalkınmayı hedef koyuyor. Bu nedenle de önem taşıyor.” Öte yandan Üniversite olarak sağlık turizminin gelişmesine yönelik çalışmalar yürüttüklerini de kaydeden Çamsarı, bunun yanında nano teknoloji, biyoteknoloji gibi enerji sektörü, nükleer enerji sektörü, havacılık sektörü gibi kentin geleceğini ilgilendiren sektörlere yönelik adımların da şimdiden atılması gerektiğini anlattı.

Kocamaz: “Mersin sorunlarının çözümü için her türlü desteğe varız” Mersin Büyükşehir Belediye Başkanı Burhanettin Kocamaz ise konuşmasında projenin hazırlandığı günden bu yana büyük değişiklikler yaşandığını, yeni koşullara uygun yeni çalışmalar yapılması gerektiğini söyledi. Hem dünyanın hem de kentin şartlarının sürekli bir değişim içinde olduğunu vurgulayan Kocamaz, “Mersin’de rekabetle ilgili konular değerlendirildiğinde hiçbirimizin aklına Suriyeliler gelmiyordu. Bugün gelinen noktada bu riskleri de göz önünde bulundurarak planlama yapmalıyız çünkü yapılan anketlerde Suriye halkının büyük bölümü geri dönmek istemediğini belirtiyor” dedi. Geçmişte belediyenin RİS Projesi içinde yeterince yer almadığını da hatırlatan Kocamaz, önümüzdeki süreçte Belediye olarak kentin sorunlarının çözümü için yapılacak her türlü çalışmaya sonsuz destek vereceklerini dile getirdi. Belediye’nin Mersin’in envanterini çıkarma çalışması başlattığını paylaşan Kocamaz, bununla ilgili Kent

Araştırmaları Merkezi oluşturduklarını söyledi. Bu merkezin başta yoksulluk haritası olmak üzere kentin tarihi, turistik değerlerini, kentin önceliklerini, ne ürettiğini belirlediğini anlatan Kocamaz, Tarsus’ta yaptıkları gibi Mersin’e özgü ürünlerin de patentini alıp coğrafi işaretlerini belirlemek istediklerini söyledi. Çakacak: “Mersin küresel güç olabilecek özelliklere sahip” Mersin Valisi Özdemir Çakacak ise Mersin’in küresel bir güç olabilmek adına her türlü özelliği elinde bulunduran nadir kentlerden birisi olduğunu söyledi. Bu projelerin bu nedenle ayrı bir önem taşıdığını vurgulayan Çakacak şunları söyledi: “Ulusal ve uluslararası düzeyde daha ileride olmayı hak eden Mersin’imizin zengin potansiyelinin ortaya çıkarılmasına bu potansiyelin stratejik bir plan çerçevesinde en üst düzeyde değerlendirilmesine kaynak beceri ve birikimlerini harekete geçirip rekabetinin artmasına bu gibi projeler büyük katkı sağlayacaktır. Bir kentte ekonomik, kültürel ve sosyal yönden gelişmenin ve kalkınmanın sağlanabilmesi için ildeki tüm paydaşların ortak bir kent kimliği ile hareket etmeleri son derece önemlidir. RİS Projesini de bu nedenle önemsiyoruz.” Yalnızca projelerin hazırlanması değil, bu projelere sahip çıkılmasının da önemli olduğunu kaydeden Çakacak, ilin, ülkenin, dünyanın değişen şartlarına, olanaklarına göre ilin dinamikleriyle birlikte projeye yeniden şekil verildiğini paylaştı. “Dolayısıyla daha önce hazırlanan RİS Mersin projesi bize önemli bir ışık tutacak” diyen Çakacak, yeni koşullarla birlikte başlıkların da farklılaşacağını ve daha güçlü, tecrübeli bir ekiple daha hızlı sonuçlar alınabileceğini söyledi. “Bardan Cıvata’ya plaket” Açılış konuşmalarının ardından TOBB tarafından belirlenen Türkiye’nin en hızlı büyüyen 100 şirketinde Mersin’i temsil eden tek firma olan Berdan Cıvata’ya da plaket verildi. Berdan Cıvata adına Zeynep Aysalar plaketini Vali Özdemir Çakacak’ın elinden aldı. Plaket verilmesinin ardından Tarım Platformu Başkanı Mustafa Asparuk, Tarım Platformu Eski Başkanı Seniye Kazanç, Turizm Platformu Başkanı Numan Olcar ve Lojistik Platformu adına ise Fevzi Filik kürsüye gelerek proje kapsamında yaptıkları çalışmaları anlattı.


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.