Türkiye, iç piyasayı canlandırmaya odaklanacak
Süs Bitkileri Üreticileri Birliği Genel Kurulu yapıldı
> 5’te
İçeriden dışarı fotoğraf köprüsü
>2,’de
Tüm üyelerimizin ve Mersinlilerin yeni yılı kutlu olsun
> 2’de
Yeni Sanayi Devrimine hazır mıyız? Endüstri 4,0 geliyor… Şerafettin AŞUT
MTSO Yönetim Kurulu Başkanı
> 3’te
www.mtso.org.tr www.mtso.org.tr || YIL: YIL: 18 17 | SAYI: 300 298 | 6-19 3-16 OCAK ARALIK 2016 2015
Akaryakıtçılar fiyat metodolojisinden şikayetçi Eşref AKDOĞAN 10 No’lu Akaryakıt, LPG, Madeni Yağ ve Enerji Meslek Komitesi Başkanı
M
ersin Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO) 10 No’lu Akaryakıt, LPG, Madeni Yağ ve Enerji Meslek Komitesi, Enerji Piyasası Denetleme Kurulu’nun (EPDK) kararı ile pompa fiyatlarını oluşturan metodolojiden şikayetçi. Türkiye’de fiyatlar belirlenirken Kuzey Batı Avrupa’nın değil, Akdeniz (CIF-MED) piyasasının örnek alınması isteniyor. MTSO 10 No’lu Komite Başkanı Eşref Akdoğan, Komite çalışmaları hakkında bilgi vererek sektöre ilişkin
değerlendirmeler yaptı. Komite bünyesinde akaryakıt istasyon bayileri, LPG ve madeni yağ satışı yapan firmaların yer aldığını anlatan Akdoğan, 500’ün üzerinde üyeleri bulunduğunu söyledi. Mersin’in akaryakıt sektöründe Türkiye’nin önde gelen illeri arasında yer aldığını dile getiren Akdoğan, nüfus oranına göre istasyon sayısına bakıldığında Mersin’in ilçeleriyle birlikte Türkiye’de Konya’dan sonra ikinci sırada yer aldığını anlattı. > 7’de
Kentsel dönüşüm ekonomiyi canlandırır Hasan ENGİN
14 No’lu İnşaat ve Emlak Komitesi Başkanı
T
üm Türkiye’de olduğu gibi Mersin’de de 2015’in ekonomik açıdan sıkıntılı geçtiğini kaydeden Mersin Ticaret ve Sanayi Odası 14 No’lu İnşaat ve Emlak Komitesi Başkanı Hasan Engin, 2016’da Mersin ekonomisini canlandırabilecek en önemli sektörün inşaat olduğunu ve kentsel dönüşümle piyasalara hareket gelebileceğini söyledi. Bölgede yaşanan karışıklıklar nedeniyle ihracatın sıkıntıya girdiğine, tarım sektöründe önemli kayıplar yaşandığına dikkat çeken Engin, ekonomiye hareketi getirecek en
önemli sektörün inşaat olabileceğini bildirdi. Hükümetin de gelecek yıl için ekonomiyi iç piyasa ile canlandırmaya odaklandığını ifade eden Engin, Mersin’in de bu dönemde kentsel dönüşüme ağırlık vermesi gerektiğini anlattı. Komite çalışmaları hakkında bilgi veren Hasan Engin, ardından sektöre ilişkin değerlendirmeler yaptı.
Öğrenciler toprağa dokundu Şehirleşmenin getirdiği betonlaşma tüm kentleri olumsuz etkiliyor. Doğallıktan uzaklaşan üretim yöntemleri ise bir diğer sorun. Tarımdaki bilinçsiz uygulamaların sıkıntılarını ortadan kaldırmak, yeni neslin erken yaşta toprakla tanışmasını sağlayıp doğa sevgisini aşılamak adına ‘Okullarda Ekolojik Tarımın Yaygınlaştırılması’ Projesi hayata geçirildi.
M
ersin Ticaret ve Sanayi Odası’nın (MTSO), Milli Eğitim İl Müdürlüğü işbirliğiyle hazırladığı proje çerçevesinde okul bahçesine kışlık sebze eken Yahya Günsür Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi öğrencileri toprağa dokunmanın heyecanını yaşadı. Hedef, proje kapsamında gençleri erken yaşta ekolojik tarımla tanıştırmak, doğal gıda tü-
ketimi ile ilgili duyarlılığı, toprağın önemi ve kalıntı konusundaki farkındalığı artırmak. Türkiye geneline yayılması planlanan projenin ikinci ayağında benzer bir uygulama Kazanlı İlköğretim Okulu’nda gerçekleştirilecek. ‘Çiftçiliğe Başladık’, ‘Kendin Yetiştir Kendi Ye’ sloganlarıyla yola
çıkılan projenin sponsorları Ekol Fide ile Ekotar Kontrol ve Sertifikasyon Kuruluşu oldu. Kış bitkilerinin dikiminin ardından Ekotar Sertifikeri Mehmet Eryılmaz okulda gerçekleştireceği bir seminer ile öğrencilere ekolojik tarım uygulamaları hakkında bilgi verecek. Ekolojik tarımda bitki besleme, sulama yöntemlerini anlatarak,
ekolojik tarımın önemine değinecek. Lise öğrencilerinin marul, karnabahar ve kara lahana gibi kış sebzelerini okul bahçesine dikmesi etkinliğe, MTSO, Milli Eğitim İl Müdürlüğü, Tarım İl Müdürlüğü, belediye ve okul yetkilileri katıldı. İlk sebzeler ise projenin oluşumuna öncülük eden Remziye Günay Eryılmaz anısına dikildi.’ > 5’te
Daralan dünya ekonomisinde hızla büyüyen Mersin, 94 yaşında pazar: HİNDİSTAN Komite bünyesinde müteahhitler, kooperatifler ve emlakçıların bulunduğunu bildiren Engin, üye sayılarının 1700’e yaklaştığını söyledi. > 7’de
M
ersin, tarihte ilk yerini M.Ö. 8. yüzyılda alıyor. Kilikya olarak adlandırılan Mersin’in bu ilk ismini, Asurî yazıtları üzerinde öğreniyoruz. Yumuktepe ve Gözlükule’de yapılan kazılar, Mersin’in Neolatik dönemden bu yana yerleşim yeri olduğunu ortaya koyuyor. Antik Yunan döneminde, şehrin adı Zephyriondu. Antik kaynaklara göre şehirde ticaret yapılıyordu. Daha sonra Kilikya, Roma eyaletinin bir parçası haline geldi. 1517’de, Osmanlı İmparatorlu-
ğu’na katıldı. Amerika İç Savaşı sırasında, Çukurova bölgesinde üretilen pamuk, önemli bir ticaret malı haline geldi. Bölgede üretilen pamuk deniz yoluyla Mersin’den ihraç edildi. 1866’da Mersin genişledi ve şehir önemli bir ticaret merkezi oldu. Bunun üzerine 18 Aralık 1886’da Mersin’in önde gelen tüccarları bir araya gelerek, ‘Mersin Ticaret Meclisi’ adıyla, bugünkü Mersin Ticaret ve Sanayi Odası’nı kurdu. > 5’te
Sanayileşme adına büyük adımlar atılacak M
TOSB Yönetimi; yeni yılda kentte sanayinin gelişmesi adına çalışmalarını sürdürüyor. Bir taraftan yeni organize sanayi bölgesi kurma çalışmaları devam ederken diğer taraftan sanayici mevcut OSB’nin otoban bağlantısının gerçekleştirilmesini istiyor. 2016’da MTOSB’nin gelişeceğini, daha güçlü bir altyapıya kavuşacağını umut ettiklerini anlatan MTOSB Yönetim Kurulu Başkanı Sabri Tekli, “Şartlar ne olursa olsun küçülmeden yana değiliz, sanayicimize yeni pazarlar, iş sahaları açmak için yönetim kurulu olarak
YAYIN ADI VE SAYFA NO
çalışmalarımız sürecek” dedi. Kent ekonomisini canlandırmak istihdam istatistiklerini yukarı çekmek adına sanayicinin ihtiyaç duyduğu rahat çalışma zeminini hazırlama mücadelesi verdiklerine dikkat çeken Tekli, “Mersin’in gelişimi açısından sanayinin gelişmesi şart” dedi. 200 firmanın yatırım için yer talebinde bulunduğunu hatırlatan Tekli, yeni yılda, yeni yatırım alanlarının oluşturulması yönündeki çalışmalara ağırlık vereceklerini söyledi. > 8’ de
CMYK
Bölgede kombine taşımacılık gelişecek H
indistan, ekonomik açıdan en uç noktaların bir arada yaşandığı ülkelerden biri. Kırsalda dünyanın en kötü insani gelişim indekslerinin bazılarına sahip olduğu gibi çok sayıda yüksek nitelikli işgücüne ve birkaç tane uluslararası endüstriyel gruba da sahip. Ekonomisinde orta sınıfın en zekilerini çalıştıran modern ve küresel rekabet gücüne sahip, bilgiye dayalı hizmetler sektörünü de çoğunlukla az eğitimli işgücünün çalıştığı ve rekoltesi yağışlara bağlı tarım sektörünü de görmek mümkün. Ticari açıdan bakıldığında 1,3 milyara yaklaşan nüfusuyla Hindistan’da her ne kadar yoksul kesim
önemli bir yer tutsa da ülke, yoksul değil, satın alma gücüne sahip 200300 milyon tüketicinin yaşadığı önemli bir pazar olarak değerlendirilebilir. Fortune Dergisi’nin analizine göre 2016’da Hindistan büyümenin kralı olacak. Uluslararası Para Fonu (IMF) da Hindistan ekonomisinin bu yıl yüzde 7,3 ile Çin’den daha hızlı büyümesini bekliyor. Ekonomi ve İş Dünyası Araştırma Merkezi’nin hazırladığı bir rapora göre ise 2 trilyon doları geçen ekonomik büyüklüğü ile Hindistan’ın 2030’da GSYH’sinin 10 trilyon 133 milyar dolara çıkması ve dünyanın 3’üncü büyük ekonomisi haline geleceği tahmin ediliyor.
T
CDD Yenice Lojistik Merkezi ilk etabı tamamlandı. Planlanan takvime göre 2017’de ikinci etabın da sona ermesinin ardından kara ve denizyolu taşımasında güçlü olan Çukurova Bölgesi, demiryolu taşımasındaki ağırlığını da artırarak kombine taşımacılığında önemli bir avantaj elde edecek. Mersin Ticaret ve Sanayi Odası Yönetim Kurulu Üyeleri, ilgili Meslek Komitesi Üyeleri, Deniz Ticaret Odası, Mersin Ticaret Borsası ve Mersin Limanı yetkilileri TCDD Yenice Lojistik Merkezi’ni ziyaret ederek yatırımların son durumuyla ilgili bilgi aldı. Çalışmaların devam ettiği sahada incelemeler yapan ekibe bilgi veren
TCDD 6. Bölge Müdür Yardımcısı Oğuz Saygılı, 415 bin metrekare alan üzerine kurulan merkez tamamlandığında yıllık 1 milyon ton taşıma yapmasının beklendiğini söyledi. Kurulan merkezin bölge için önemine değinen Saygılı şu bilgileri verdi: “Yenice Lojistik Merkezi; Mersin Tarsus Organize Sanayi Bölgesi, Mersin Limanı, Adana OSB ve diğer çevre illerden gelen yüklerin tek merkezden dağıtımını sağlamak amacıyla bölgesel anlamda demiryolu yük taşımacılığı için oldukça önem taşıyor. Projenin ilk etabı tamamlandı ve ikinci etap ihale çalışmaları devam ediyor.” > 5’te
> 6’da
Terör mağduru nakliyeci destek bekliyor >4’te
“Sadece levha sektörüne yönelik üretim kerestecilik sektörünü bitirir” >5’te
Çalışma süreleri değişiyor
> 2’de
Tarihin ilk güzellik yarışması ve Üç Güzeller
> 3’te
2
YIL: 18 | SAYI: 300 |3-16 OCAK 2016 | www.mtso.org.tr
MEP’in yeni başkanı Hanife Körünoğlu M
ersin Ekonomi Platformu (MEP) Dönem Başkanı Akdeniz Girişimcileri Proje Derneği (AGİP) Başkanı Hanife Körünoğlu oldu.
Körünoğlu Yönetim Kurulu Üyeleri Armağan Öner, Yalçın Darıcı, Özcan Deniz ve Sadık Özkan ile birlikte Mersin Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO) Yönetim Kurulu Başkanı Şe-
TKDK destekleri hız kesmiyor
G
ıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nın ilgili kuruluşu olan Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumu (TKDK), destekleri tüm hızıyla sürüyor. 2016’nın ilk çeyreğinde gerçekleştirilecek destek programları açıklandı. Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği’nden (TOBB) yapılan yazılı açıklama ile AB’nin Katılım Öncesi Mali Yardım Aracı olan IPA’nın Kırsal Kalkınma Bileşeni kapsamında 2014-2020 döneminde uygulanacak yatırımlara ilişkin birinci başvuru ilanının 18 Aralık 2015’te yayımladığı hatırlatıldı. Söz konusu ilan, program kapsamında yatırım
rafettin Aşut’u ziyaret etti. Kent sorunlarının çözümü için önümüzdeki süreçte gerçekleştirilecek lobi faaliyetlerinin konuşulduğu görüşme sonrasında kısa bir açıklama yapan yeni MEP Başkanı Körünoğlu, “Bizim kurulma amacımız kentimizdeki lobi çalışmalarını güçlendirmek” dedi. 6 aylık görev süresinde ekonomi dışındaki alanlara odaklanmak istediğine de değinen Körünoğlu,
özellikle yenilenebilir enerji konusundaki çalışmalara ağırlık vereceğini anlattı. Kentte birçok kişinin güneş enerjisi panelleriyle enerji üretimine başladığını bildiren Körünoğlu, “Bunun dışındaki alternatif enerji kaynaklarını araştırıp başkanlığım döneminde yatırımları bu alanlara yönlendirmek istiyorum. Enerji sektörünün çok önemli olduğuna inanıyorum” diye konuştu.
Kastamonu, Konya, Kütahya, Manisa, Mardin, Mersin, Muş, Malatya, Nevşehir, Ordu, Samsun, Şanlıurfa, Sivas, Tokat, Trabzon, Van, Uşak ve Yozgat ilerinde uygulanacak.
giye TKDK web sayfası ve TKDK İl Koordinatörlüklerinden ulaşılabilir.
yapmak isteyen işletmelere yönelik proje başvuruları ile ilgili.
“Yatırımlarda eş finansman şartı aranıyor”
Proje Çağrısı, rehber, programa başvuru için doldurulması gerekli dokümanlar, finansal destek miktarları ve TKDK İl Koordinatörlükleri iletişim bilgileri TKDK’nın internet sitesinde (www.tkdk.gov.tr) yer alıyor.
Yapılan açıklamada projelerin finansal desteklenme oranlarının yüzde 50-70 arasında olduğu ifade edildi. Ayrıca başvuru sahiplerinin eş finansmanı da gerekiyor. Bu çerçevede başvuru sahipleri TKDK ile protokol imzalamış bankalar ya da tarım kredi kooperatiflerinden kredi alabilecek.
Program; Afyonkarahisar, Ağrı Aksaray, Amasya, Ankara, Ardahan; Aydın, Balıkesir; Burdur, Bursa, Çanakkale, Çankırı, Çorum, Denizli, Diyarbakır, elazı, Erzincan, Erzurum, Giresun, Hatay, Isparta, Kahramanmaraş, Karaman, Kars,
Ayrıca Kredi Garanti Fonu teminatlarından yararlanabilmeleri de mümkün. Daha detaylı bilgi için, TKDK tarafından anlaşma yapılan bankalar ve kurumlar ile ilgili bil-
Gelecek yıl destek başvurusu yapılabilecek yatırım başlıkları ve başvuru tarihleri ise şöyle: Tarımsal İşletmelerin Fiziki Varlıklarına Yönelik Yatırımlar tedbiri için 20 Ocak 2016 – 26 Şubat 2016 Tarım ve Balıkçılık ürünlerinin işlenmesi ve pazarlanması ile ilgili Fiziki Varlıklara Yönelik Yatırımlar tedbiri için 29 Şubat 2016 – 25 Mart 2016. Çiftlik Faaliyetlerinin Çeşitlendirilmesi ve İş Geliştirme tedbirleri için 28 Mart 2016 – 22 Nisan 2016. Başvuruların yatırımın uygulanacağı ilde bulun TKDK il Koordinatörlüklerine yapılması gerekmektedir.
10’dan az çalışanı olan işverenlerin sertifika programı başlıyor A
nadolu Üniversitesi ile Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı arasında 9 Ekim 2015’te ‘İşyerlerinde İşveren veya İşveren Vekili Tarafından Yürütülecek İş Sağlığı ve Güvenliği Hizmetleri Eğitim, Sınav ve Belgelendirme İşbirliği Protokolü’ imzalandı. Anadolu Üniversitesince yürütülen bu sertifika programıyla, ondan az çalışanı bulunan ve az tehlikeli sınıfta yer alan işyerlerindeki işveren veya işveren vekillerine iş sağlığı ve güvenliği hizmetlerinin sunumuna ilişkin eğitim verilmesi ve bu eğitimin sertifikalandırılması amaçlanıyor. 15 Ocak 2016’ya kadar kayıtlar devam edecek.
İşveren ve İşveren Vekili İçin İş Sağlığı ve Güvenliği Hizmetleri e-Sertifika Programı 29.06.2015 tarih ve 29401 Sayılı Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe giren “İşyerinde İşveren veya İşveren Vekili Tarafından Yürütülecek İş Sağlığı ve Güvenliği Hizmetlerine İlişkin” Yönetmeliğe dayanıyor. Söz konusu Yönetmelikle; ondan az çalışanı bulunan ve az tehlikeli sınıfta yer alan işyerlerinde, işe giriş ve periyodik muayeneler hariç iş sağlığı ve güvenliği hizmetlerinin işveren veya işveren vekili tarafından yürütülebilmesine ilişkin usul ve esaslar düzenleniyor. Detaylı bilgiye www.esertifika. anadolu.edu.tr adresi duyurular bölümünden ulaşılabilir.
Çalışma süreleri değişiyor
İ
ş Güvenliği uzmanları, işyeri hekimleri ve diğer sağlık personeli Görev, Yetki, Sorumluluk ve Eğitimleri Hakkında Yönetmeliğin 12’nci maddesinde belirtilen çalışma sürelerine ilişkin hüküm aynı Yönetmeliğin Geçici 7 ve 8’nci maddesi gereğince Ocak ayından itibaren yürürlüğe girdi. İSG-KATİP programında görevlendirmeleri tanımlanan ve görevine devam etmekte olan kişilere ait sözleşmeler hakkında yeni çalışma sürelerine uygun olarak sözleşmelerini yeniden tanımlamaları gerekmektedir. İlgili kişi ve kurumların mağdur olmaması adına bahsi
geçen tarihlerde gerekli uyumlaştırmalarını yaparak mevzuatta belirtilen çalışma sürelerini gözetmeleri önem arz etmektedir. Çalışan başına çalışma süreleri az tehlikeli sınıfta çalışan başına 5 dakika olan süre 10 dakikaya, tehlikeli sınıfta 10 dakika olan süre 20 dakikaya, çok tehlikeli sınıfta ise 15 dakika olan süre 40 dakika olarak düzenlenmiştir. Bu doğrultuda görevlendirilecek İSG Profesyonellerinin 5510 sayılı Kanunu’na göre sigortalılık bildirimlerinin yapılması gerekmektedir.
İçeriden dışarı fotoğraf köprüsü “
Dışarıdan İçeri, İçeriden Dışarı Fotoğraf Köprüsü” isimli fotoğraf sergisi, Türkiye’nin değişik illerinde yer alan 30 cezaevinden 55 tutsağı ve 55 fotoğraf sanatçısını bir araya getirdi. Mersin Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO) Sanat Galerisi’nde açılışı gerçekleşen sergiye, sanatseverler yoğun ilgi gösterdi. Mahpusların sesini fotoğrafların diliyle dışarıdaki insanlara duyurmak amacıyla 55 fotoğraf sanatçısı, 55 mahpusla buluşarak, “Dışarıdan İçeri, İçeriden Dışarı Fotoğraf Köprüsü” isimli bir sergiye imza attı. Görülmüştür ekibi ile Redfotoğraf Grubunun işbirliğinde açılışı gerçekleşen sergide, 55 eser yer alıyor. Amaç, kolektif bir fotoğraf projesi olarak düzenlenen sergide, mahpusların sesini fotoğrafların diliyle dışarıdaki insanlara duyurmak.
içerideki insanlarla iletişim halinde kalmalarını sağlamak istediklerini söyledi. Projeye 2015 Temmuz ayında başladıklarını ve 6 ay sonunda bu fotoğraf sergisini açmayı başardıklarının aktaran Okay, Redfotoğraf Grubu’ndan 55 fotoğraf sanatçısının çektiği fotoğrafları, 55 tutsağa yollayarak yorumlamalarını istediklerini anlattı. Bugün hapishanelerde 173 bin mahpusun olduğuna dikkat çeken Okay; “Yıllardan beri mahpuslarla yazışıyoruz. Gün geçtikçe sayımız arttı ve Görülmüştür Ekibini kurduk. Hapishanede mektupların üzerlerinde görülmüştür mührü yer alır, bizim adımız da oradan geliyor. Tüm fotoğrafçılarımız bu işi gönüllü olarak yapıyorlar. Ben Mersin’de yaşadığım için ilk sergimizi burada açmak istedik” diyerek serginin ilerleyen dönemlerde başka illerde de açmayı planladıklarını anlattı.
Grup adına açıklama yapan, eski bir mahpus ve yazar olan Adil Okay, Redfotoğraf Grubu ile birlikte bir proje yürüttüklerini ve bu projeyle dışarıdaki insanların
7 Ocak 2016 tarihine kadar açık kalacak olan sergi hafta içi 18.00’e kadar, Cumartesi günleri ise 10.00 ile 17.00 saatleri arasında ziyaret edilebilir.
Yüksekte güvenli çalışma eğitimi verilecek
M
ersin Ticaret ve Sanayi Odası ile Eğitim ve Kalkınma Vakfı (EKAV) işbirliğinde, 08-09 Ocak 2016 tarihlerinde MTSO 4. kat Toplantı Salonu’nda ‘Yüksekte Güvenli Çalışma Eğitimi’ verilecektir. Eğitime katılmak isteyenlerin cevre@ mtso.org.tr mail adresine iletişim bilgilerini göndermeleri gerekmektedir.
Eğitim ücreti 25 TL olup ilk gün teorik bilgiler ikinci gün uygulamalı çalışmalar yaptırılacaktır. Yeni yönetmeliğe göre iş sağlığı ve güvenliği eğitimlerinin alınması zorunlu hale getirilmiş olup eğitim sonrası ölçme ve değerlendirme yapılarak başarılı olanlara ilgili yönetmelik ile geçerli olan ‘Katılımcı Belgesi’ düzenlenecektir.
e-tebligat uygulaması başlıyor
G
elir İdaresi Başkanlığı’ndan yapılan açıklama ile mükelleflere yönelik bildirim ve tebligatların elektronik yolla, hızlı ve etkin yapılmasını sağlayacak e-tebligat
uygulamasının 1 Nisan 2016’dan itibaren başlatılacağı bildirildi. Buna göre mükelleflerin herhangi bir cezai müeyyide ile karşılaş-
maması için 1 Nisan 2016 tarihinden önce “Elektronik Tebligat Talep Bildirimi”nde bulunması ve “Elektronik Tebligat Adresi” edinmeleri gerekmektedir.
MERSİN TİCARET VE SANAYİ ODASI’NDAN ÜYELERE DUYURU
Süs Bitkileri Üreticileri Birliği Genel Kurulu yapıldı M
ersin İli, Tarsus, Akdeniz, Yenişehir, Mezitli, Erdemli, Silifke İlçeleri Süs Bitkileri Üreticileri Birliği Genel Kurulu yapıldı. Mersin Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO) tarafından dış mekan süs bitkileri sektörüne yönelik yürütülen projele faaliyetlerinde bir araya gelen, sonrasında da üretici birliği kuruluşunu gerçekleştiren süs bitkisi üreticisi 18 firma, MTSO’da
YAYIN ADI VE SAYFA NO
gerçekleştirdikleri Genel Kurul toplantısında yeni yönetim kurulu ve denetim kurulunu seçti. Kurucu Başkan ve yeni dönem yönetim kurulu üyesi Okan Mehmet Takan yaptığı konuşmalarda başta MTSO Başkanı Şerafettin Aşut’a ve birliğin kurulmasında emeği geçen tüm kurum ve kuruluşlara sektöre yönelik destekleri için teşekkür etti. Sektörün gelişimi için böyle bir bir-
CMYK
liğin kurulmasının önemli bir başlangıç olduğunu kaydeden Takan, önümüzdeki süreçte önceliği üye sayısını artırmaya vereceklerini anlattı. Birlikte yer alan üyelerin oy kullanımının ardından, Mersin İli, Tarsus, Akdeniz, Yenişehir, Mezitli, Erdemli, Silifke İlçeleri Süs Bitkileri Üreticileri Birliği Yönetim Kurulu Üyeleri Hasan Ruhi Koçak, Okan Mehmet Takan, Ahmet Özdemir, Okşan Aydın olarak belirlendi.
Şerafettin AŞUT
A. Kadir DÖLEK
5174 Sayılı Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği ile Odalar ve Borsalar Kanunu’nun 24 ve 25. Maddelerine göre yıllık aidat ve munzam aidat Haziran ve Ekim ayları içinde iki eşit taksitte ödenmektedir. Süresi içinde ödenmeyen aidat ve munzam aidatlara 6183 sayılı Amme Alacakları Tahsili Usulü Hakkında Kanun gereğince aylık %1,40 oranında gecikme cezası uygulanmaktadır.
Derya GÜLEÇ Müzeyyen AŞKAR Atatürk Caddesi MTSO Hizmet Binası Kat: 2-3-4 / MERSİN Tel: 0324 238 95 00 ( 10 Hat ) 238 56 56 ( 3 Hat ) - 238 98 00
Vadesi geçen aidat-munzam aidatlar Oda veznelerimize T.İş Bankası, Garanti Bankası ve Yapı Kredi Bankası kredi kartları ile 6 taksitte ödenebilir. Ayrıca Odamız web sayfasından (www.mtso.org.tr.) ve www.vatandas.mtso.org.tr adresinden Garanti Bankası kredi kartı ile 6 taksitte ödenebilmektedir. Sayın üyelerimize duyurulur.
Turkuvaz Matbaa Yayıncılık A.Ş. Ceyhan Yolu Üzeri 5.km Yüreğir / ADANA 0322 346 30 93
3
YIL: 18 | SAYI: 300 |3-16 OCAK 2016 | www.mtso.org.tr
Yeni Sanayi Devrimine hazır mıyız? Endüstri 4,0 geliyor… Şerafettin AŞUT MTSO Yönetim Kurulu Başkanı
B
u gün 3 Ocak 2016; tüm Mersinlilerin, Mersin iş dünyasının yeni yılını kutluyorum. Ülke ve kent olarak her sıkıntımıza rağmen yeni bir yılın coşkusu, yeni bir yılın verdiği umutlar az da olsa kara bulutları dağıtıyor. Çünkü umut var olan en büyük gücümüz. Maddi değerlerini yitirenler bir şeyini yitirmiş olur ama umudunu yitirenler her şeyini yitirir. Bu anlamda yeni bir yılın başlangıcıyla tüm Mersin iş dünyası olarak, Türk milleti olarak geçmişin olumsuzluklarını artık bir kenara bırakıp hedeflerimize tekrar odaklanmalıyız. Bizleri ayrıştıran basit ayrımcılıları bir kenara koyup, bizleri bir arada yaşatan, bizleri birleştiren değerleri yüceltmeliyiz. Bu anlamda 2016’nın barışın, adaletin, demokrasinin, evrensel insan haklarının, özgürlüklerin, ekonomik refahın konuşulduğu bir yıl olmasını diliyoruz. Özellikle çevremizdeki acıların bittiği bir yıl olmasını diliyoruz. Mersin iş dünyası olarak üzerimize düşen her konuda sorumluluk almaktan kaçmayacağımızı, ülkemizin refahı, huzuru adına her çabayı göstereceğimizi bir kez daha vurgulamak istiyorum. Bu anlamda “ vatanını en çok seven görevini en iyi yapandır” anlayışı ile Mersin Ticaret ve Sanayi Odası olarak, Mersin iş dünyası olarak kentimizin yatırımları konusunda gerek vizyon koyma gerekse icra kurumlarını yönlendirme ve harekete geçirme görevlerimizi her zamanki kararlılığımızla devam ettireceğiz. MTSO yatırımların takipçisi olacak Mersin Ticaret ve Sanayi Odası olarak ilk görevimiz olan üyelerimize kaliteli ve hızlı hizmet vermek için modern bir hizmet binası projemiz devam etmektedir. Arsamızı aldık ve projelerimizin hazırladık. Şu an yatırım planlamalarının hazırlığı içindeyiz. Amacımız Mersin Ticaret ve Sanayi Odasına, Mersin iş dünyasına yakışan bir hizmet binasını hayata geçirmek olacaktır. MTSO
olarak üyelerimize hizmet vermenin dışında ikinci önemli görevimiz kentimizin sanayi ve ticaret yatırımlarını belirlemek ve hayata geçirilmesini sağlamaktır. Bu noktada kentimiz ekonomisinin, ihracatının ve istihdamının en önemli merkezleri olan Organize Sanayi Bölgelerimizin sayısını çoğaltmak yasal görevimizdir. Bu yasal görevi MTSO olarak Mersin-TARSUS Organize Sanayi Bölgesi’nin kuruluşunda kullanmıştık. Bundan sonra da Valiliğimizle ve yerel yönetimlerimizle birlikte kentin yeni OSB’lerini oluşturmak için inisiyatif almaya devam edeceğiz. Tarım-Gıda kentimizin en önemli sektörüdür. Dünyanın yüzyılın ortası gelmeden 9 milyar nüfusa ulaşacağı tahmin ediliyor. Bu da tarım ve gıdanın artık daha da stratejik bir alan, hatta bir güvenlik sorunu olacağını gösteriyor. Ancak, tarımda bir zamanlar kendine yeten bir ülke olan Türkiye bu gün buğday ithal eden konumdadır. Nüfusu her geçen gün artan Türkiye’nin tarım alanında yüksek teknolojiyi kullanması hayati bir konudur. Bu anlamda Mersin olarak uzun süredir planladığımız ve üzerinde çalıştığımız Tarım Teknoparkı ve Tarım İhtisas Organize Sanayi Bölgesi projelerimiz kararlılıkla devam edecektir. Çünkü bu konu sadece Mersin’in değil, ülkemizin geleceğidir, güvenliğidir. Bu noktada hem bu işin içinde olacak olan kent dinamiklerinin, hem yerel kamu dinamiklerinin hem de ilgili Bakanlıkların bu konuyu bir kente yapılacak olan basit bir yatırımın ötesinde görmesini ve bunun bürokrasinin kurbanı olmasına izin vermemesini bekliyoruz. Kent dinamiklerinin çabalarının dışında kamunun desteğini beklediğimiz projelerimizin de takipçisi olacağız. Bunların başında Çukurova Uluslararası Bölgesel Havalimanı projesidir. Özellikle kamu yatırımlarında tüm Mersinliler siyasi parti ayrımı yapılmadan tüm vekillerimizin ortak hareket etmesini beklemektedir. Çukurova Havalimanı demek
sadece Mersin’in değil tüm Çukurova’nın, tüm bölgenin turizmden sanayiye, katma değerli tarım ürünlerinde çiçekçilik gibi yeni sektörlere kadar ihracatın artması demektir. Bu yatırımın yavaşlatılması aslında ülkenin hedeflerinin yavaşlatılmasıdır. Ulaşımla ilgili yol ve otoyol yatırımları; liman-otoban bağlantıları, OSB- otoban bağlantıları, D-400 yolunun genişletilmesi Mersin’in beklediği öncelikleridir. MTSO olarak bu alt yapı yatırımlarının takipçisi olacağız. Hava ve karayolu yatırımları dışında Mersin için en hayati ulaşım sektörü elbette deniz ile ilgili yatırımlardır. Bu noktada küresel deniz ticareti artık konteyner taşımacılığına döndüğü için Mersin Konteyner Limanı yatırımı mutlaka hızlanmalıdır. Bu kentimizin lojistikte bölgesel ve küresel rekabeti için bir zorunluluktur. Ülkemizin lojistik hedefleri için bir zorunluluktur. Mersin özelinde bakıldığında ise Taşucu-Seka limanının özelleşmesi ve daha da önemlisi ticari bir liman olarak devam etmesi kentimizin lojistik gücü için hayatidir. MTSO olarak 2016’da takibine devam edeceğimizi diğer önemli bir yatırım ise Turizm Bölgeleri projesidir. Kentimizin doğu ve batısında tüm bu projelerinin takipçisi olacağız. Özellikle Tarsus- Kazanlı sahi şeridinin turizm konseptinin yeniden belirlenmesi vizyonu adına yeni açılımlar yapacağımızı ifade etmek isterim. Mersin turistleri bir tatil köyüne istifleyen ve kente katkısı olmayan bir kitle turizmini, fabrikasyon bir turizm hedeflememektedir. Bu konuda vizyonumuz açıktır. Kentimizin tarihi değerlerini ( tarihi eserler ve ören yerlerimizi), doğal değerlerini (yaylalar vs.),kültürel değerlerini ( inanç merkezler vs.) ve yükselen bir turizm alanı olan ve Mersin mutfağını kullanabileceğimiz gastronomi turizmini öne çıkarmak önceliğimizidir. Bunu da yolu alternatif turizmi harekete geçirmektir. Mersin’in çevresel sorunlara rağmen başarı ile
yürüttü kurvaziyer turizmi bunların başındadır. Ortak kullanım alanları olan butik oteller kavramı bazı bölgelerde yeni açılımlarımız olacaktır. Elbette projelerimiz ve takipçisi olacağımız yatırımlar bunlarla sınırlı değil ama bunlar Mersin’in her alanda dönüşümünü tetikleyecek olan domino taşlarıdır. Mersin iş dünyası yeni bir yılın umudu ile bu değerleri Mersin’e kazandıracaktır. Geleceğin kapısı: Endüstri 4.0 Kendi içimizdeki sorunlara odaklanırken dünyayı, küresel ekonomik ve bilimsel gelişmeleri ve bu gelişmelerin ekonomi üzerindeki dönüştürücü etkisini es geçmemeliyiz. Aksi takdirde rekabeti yakalayamayız. Bilgi ve bilim o kadar hızlı gelişiyor ki, bunu iyi kullanan ülkelere bunu ekonomik dönüşümleri için kullanıyorlar. Bizler ise çoğu zaman takip eden ve üretmekten çok kullanan durumuna kalıyoruz, sadece pazar oluyoruz. Ancak, bunları yapan olmalıyız. Bilgi bize bu gücü sağlıyor. Bu anlamda sanayide bir küresel bilgi dönüşümü yaşanıyor. Geleneksel sanayi olan imalat sanayi bilgisayarlaşan ve gittikçe internetin entegrasyonu ile yeni bir yöne gidiyor. Birinci sanayi devrimi su ve buhar gücüne dayanıyordu. Yani, mekanik bir devrimdi. Dünya ekonomisinde yepyeni bir devrim yarattı. Gemiler ve trenler kıtaları kısa sürede aşar hale geldi, üretimde makineler kullanıldı.
reden değil yapan olmalıyız. Dördüncü sanayi devrimi , yani bilinen adıyla ENDÜSTRİ 4.0; her alanda bilgisayarlaşma ve yüksek teknolojinin, bilgi-iletişim teknolojilerinin , internetin imalat sanayine entegre olmasıdır. Endüstri 4.0’a giden yol: Üretimde ve otomasyonda yüksek teknolojinin ve elektroniğin kullanılması Tüm ürünlerin tasarım sürecinde entegrasyon ve optimizasyon Siber-fiziksel sitemlerin optimizasyonu ABD’de bu anlamda bir oluşum var: “Akıllı Liderlik Koalisyonu”. Bu oluşum yeni bir üretim geleceği üzerinde çalışıyor. Bu oluşumda; imalat uygulayıcıları, tedarikçiler,teknoloji şirketleri, üniversiteler, kamu kurumları,laboratuarlar, STK’lar var. Amaç; ortak alt yapı oluşturmak ve Ar-Ge faaliyetlerinde bulunma ve imalat sanayinde paydaşları sağlamak. Neden Endüstri 4.0?
İkinci Sanayi devrimi ise elektriğin icadı ve kullanılması ile geldi. Elektrik sanayiye entegre edildi. Sonuç yeni bir ekonomi ve sanayi devrimi. Üçüncü sanayi devrimi belki de Türkiye’de en çok Mersin Ticaret ve Sanayi Odamızın gündeme getirdiği bir konuydu. Otomasyonun dijital ile entegrasyonu bu devrimin özüydü. Hala bunu yaşıyoruz, buna geçmeye çalışıyoruz. Biz bu üçüncü sanayi devrimine adapte olmaya çalışırken, gelişmiş ülkeler Dördüncü Sanayi Devrimini gerçekleştiriyor. Ve biz yine seyrediyoruz. Artık sey-
Siber-fiziksel sistemler, Bulut bilişim gibi modern bilgi ve iletişim teknolojileri imalat sektöründe verimliliği, kalite ve esnekliği sağlamak için üretim sistemlerine entegre ediliyor. Sonuç: REKABET… Tüm bunların temeli yeni bir eğitim modeli ve yeni bir eğitim eko sistemidir. Dünya sanayisi ve ekonomisi yeni bir devrimin eşiğinde. Alt yapı sorunlarımıza odaklanırken bu yeni devrimi kaçırmamalıyız. ABD’de uygulanan bu koalisyon ve yeni oluşum bize bir rol- model olabilir. Bir araya gelmeli ve Mersin olarak sadece alt yapı değil, bu vizyonu konuşmalıyız. Yeni yılda yapacak çok iş var yani. Yeter ki bilgiye önem verelim, yeter ki bir araya gelelim. Bu duygularla, sağlık ve huzur dolu bir 2016 diliyoruz.
göre Üç Güzellerin hikayesi ise şöyle:
nın karşısına çıkmışlar.
“Peleus’la Thetis’in, Olympos’ta kutlanan bir düğününe Fesatlık Tanrıçası Eris davet edilmemiş. Düğüne fesatlık karıştırmak isteyen Eris, düğüne davetsiz gelip masanın ortasına altın bir elma atıvermiş. Elmanın üzerinde ‘en güzele’ yazıyormuş. Bütün kadınlar ‘elma benim, bana yakışır’ diyerek elmayı sahiplenmeye çalışmış. Bunun üzerine en güzeli, Tanrılar Tanrısı Zeus seçsin demişler. Ama Zeus elmayı karısı Tanrıça Hera’ya verse, diğer Tanrıçalar kıyameti koparacaklar, başka Tanrıçalara verse bu sefer de karısı ortalığı kaldıracak. Zeus bu işi başından savmak için Kaz Dağları’nın yakışıklı çobanı Paris’i, elmayı en güzele vermesi için görevlendirmiş. Güzeller arsından en güzel 3 kişi seçmişler. Zeus’un karısı Hera, Akıl Tanrıçası Atena, Güzellik ve Sevgi Tanrıçası Venüs. Bu üç Tanrıça, yakışıklı çoba-
Tanrıçalar akıllarına gelen vaatlerle çobanı etkilemeye başlamışlar. Atena; ün, şan vaat etmiş. Hera; zenginlik ve kuvvet. Venüs ise, dünyanın en güzel kızını vaat etmiş. Atena ve Hera en güzel elbiselerini giyip, en süslü mücevherlerini takmışlar. Venüs ise ‘güzellik örtü istemez’ diyerek bunların hiçbirini yapmamış. Paris’te, bunun üzerinde ‘en güzele’ yazan altın elmayı Venüs’e vermiş.
Tarihin ilk güzellik yarışması ve Üç Güzeller
M
ersin, Doğu Akdeniz’de, palmiyelerin gölgesinde 321 kilometrelik sahiliyle bir liman kentidir. İlk yerleşim tarihi Neolitik döneme kadar uzanan Mersin’de, Kalkolitik, Hitit, Roma, Bizans ve Osmanlı uygarlıklarından kalma birçok arkeolojik ve tarihi eser bulunmaktadır. Çeşitli ören ve doğal güzellikleriyle de cazibe merkezi haline gelen Mersin, özellikle tarihe meraklı olanların yoğun uğradığı yerlerden biridir. Geçmişten günümüze birçok medeniyete evsahipliği yapan Mersin, aynı zamanda birçok ilki de bünyesinde barındırır. Tıpkı, Üç Güzeller Mozaiği’nde olduğu gibi. Efsanelere
göre yeryüzünün ilk güzellik yarışması IV. Yüzyılda Roma Dönemi’nde Mersin’de yapılmış. Öyle ki bu güzellik yarışması hakkında bilgilere; Silifke’nin Narlıkuyu beldesinde bulunan, Roma Dönemine ait bir hamamda yer alan mozaikten ulaşıyoruz. Mozaiğin üzerinde; yöre halkı tarafından adlandırılmış, Üç Güzeller olarak bilinen Antik Dönem’in baş tanrısı Zeus’un kızları; Aglaia, Euphrosyne ve Thalia’nın resimleri var. Günümüzde bu Üç Güzeller’e, Narlıkuyu merkezde bulunan Mozaik Müzesi ev sahipliği yapıyor. Mersin Ticaret ve Sanayi Odası olarak kentle özdeş bu mozaiğin replikasını
Mersin’e gelen misafirlerimize hediye ediyoruz. Silifke merkezine yakınlığı ve ulaşım kolaylığıyla Narlıkuyu’ya gelen turistlerin en gözde ziyaret yerlerinden biri olan Üç Güzeller’i, siz de tatil programınıza eklemeyi unutmayın. Üç Güzellerin tarihi Roma İmparatorluğu döneminde Porto Calamie olarak bilinen Narlıkuyu’da IV. yüzyıldan kalan küçük bir bina öreni var. Bu bina IV. yüzyılda İstanbul adalarında vali olduğu anlaşılan Korykos’lu Poimenios tarafından yaptırılan bir hamam ve vaftizhanedir. Hamamın suyu Cennet obruğundan gelir. Binanın girişindeki küçük kitabede; “Ey konuk dost! Bu mucizeli suyu kimin bulduğunu, saklı kaynağını kimin gün ışığına çıkardığını merak ediyorsan, bil ki o, imparatorların dostu ve Kutsal Adalar’ın dürüst yöneticisi Poimenios’tur” yazıyor. Burada, kastedilen imparatorlar 378-408 yılları arasında Doğu Roma imparatoru olan imparator olan Arcadius ile 384-423 yılları arasında Batı Roma imparatoru olan Hono-
YAYIN ADI VE SAYFA NO
CMYK
rius’tur. Kitabeden aynı zamanda her iki imparatorla da dost olmuş Poimenos’un imparatorluk içinde önemli bir konumda olduğu anlaşılmaktadır. Hamamın sanatsal değeri yüksek taban mozaiğinde, Cennet’in üç hurisi olarak ta bilinen Zeus kızları Aglaia, Euphrosyne ve Thalia çıplak olarak kumru ve keklikler arasında dans ederken görülmekte. Yöre halkı bu sebepten, mozaiğe Üç güzeller mozaiği adını vermiş. Betimlenen mitolojik öykü Homeros döneminden beri biliniyor. Mitolojiye göre, Akdeniz’in köpüklerinden doğan Afrodit burada üç güzelin de katıldığı bir törenle vaftiz edilmiş. Üç Güzellerin hikayesi Romalı komutan Poimeinos’un yaptırdığı hamamın zemininde görülen mozaikler, fazlasıyla ilgi çekicidir ve özellikle üç güzeller birçok sanat eserine konu olmuştur. Efsanelere
Nasıl gidilir? Narlıkuyu, Mersin’in 65 km güney batısındadır. Mersin’i Antalya’ya bağlayan devlet karayolu (D 400) üzerinde olup Erdemli’ye 27,5 ve Silifke’ye de 20 km uzaklıktadır. Çerkez Sokak No:7 Narlıkuyu, Silifke-Mersin
4
YIL: 18 | SAYI: 300 |3-16 OCAK 2016 | www.mtso.org.tr
Mersin, 94 yaşında geldi. 1517’de, Osmanlı İmparatorluğu’na katıldı. Amerika İç Savaşı sırasında, Çukurova bölgesinde üretilen pamuk, önemli bir ticaret malı haline geldi. Bölgede üretilen pamuk deniz yoluyla Mersin’den ihraç edildi. 1866’da Mersin genişledi ve şehir önemli bir ticaret merkezi oldu. Bunun üzerine 18 Aralık 1886’da Mersin’in önde gelen tüccarları bir araya gelerek, ‘Mersin Ticaret Meclisi’ adıyla, bugünkü Mersin Ticaret ve Sanayi Odası’nı kurdu. 1918’de Mersin, Fransız ve İngiliz askerleri tarafından işgal edildi.
M
ersin, tarihte ilk yerini M.Ö. 8. yüzyılda alıyor. Kilikya olarak adlandırılan Mersin’in bu ilk ismini, Asurî yazıtları üzerinde öğreniyoruz.
Yumuktepe ve Gözlükule’de yapılan kazılar, Mersin’in Neolatik dönemden bu yana yerleşim yeri olduğunu ortaya koyuyor. Antik Yunan dö-
neminde, şehrin adı Zephyriondu. Antik kaynaklara göre şehirde ticaret yapılıyordu. Daha sonra Kilikya, Roma eyaletinin bir parçası haline
Mustafa Kemal önderliğinde Milli Mücadeleye katılan Mersin, 3 Ocak 1922’de düşman işgalinden kurtuldu. 1924 yılında da Mersin, il yapıldı.
M
ersin Ticaret ve Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanı Şerafettin Aşut, kentin düşman işgalinden kurtuluşunun 94. yılı dolayısıyla yayımladığı mesajında şunları kaydetti: “Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde Türk Milletinin yaptığı bağımsızlık mücadelesinde İlimizin kurtuluşunun haklı gururunu yaşıyoruz. Türk ulusunun tüm imkansızlıklara rağmen bağımsızlığı için verdiği mücadelenin adıdır Kurtuluş Savaşı. 3 Ocak ise Mersin olarak düşman işgalinden kurtuluşumuzun tarihidir. Mersin olarak, kurtuluş günümüz, şenliklerimiz ve yaptığımız çalışmalar kurtuluş-
3 Ocak, Mersin’in birlik ruhunun simgesidir
3 Ocak 1922; Mersin’in kurtuluşu 1918 ve 1923 tarihlerini kapsayan Millî Mücadele Dönemi, Türk tarihinin en karanlık dönemlerindendir. Bu dönemde bir taraftan emperyalizme karşı siyasal bağımsızlık mücadelesi verilirken, diğer taraftan Osmanlı Devleti’nin otoritesini yitirmesiyle oluşan iktidar boşluğu doldurulmaya çalışılır. 30 Ekim 1918 tarihli Mondros Ateşkes Antlaşması sonrası 17 Aralık 1918’de İngilizler tarafından işgal edilen Mersin, daha sonra Fransızlara terk edilir. Bu durum üzerine Çavuşlu Köyü’nden Hıdıroğlu Ali Efendi, Yanparlı Hüseyin, Mezitlili Emin Efendi ve Gökçil İsa gibi yerel eşraf, din adamı, yerel yönetici ve askerlerden oluşan ve
tan bu yana süregelen birlik ve beraberlik ruhumuzun yansımasıdır. 90 yıl önce tüm kent nasıl kurtuluş için mücadele ettiyse, bugün de aynı yüksek ruhla kentimizin gelişmesi için ortak amaç etrafında buluşmuştur. Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk, “Mersinliler Mersin’e sahip çıkınız” diyerek, ortak amacımızı özetlemiştir. Mersinli olmak sadece somut bir kavramla değil, gönül bağıyla kentimiz için üretmektir. Mersinli olmak hoşgörüyle, cumhuriyet ve demokrasi değerlerine bağlılıkla geleceğe yürümek demektir. 94 yıl önce birlik ve beraberlik içinde düşmanı Mersin’den atan Mersinliler, bugün de
merkezi Gözne yaylası olan bir Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti kurularak, Mersinli milli müdafaa güçlerinin işgallere karşı daha örgütlü mücadelesi sağlanır. 1918’de başlayan işgal, 20 Ekim 1921’de imzalanan Ankara Antlaşması ile sona erer ve Fransa Çukurova’yı boşaltır. Böylece bölgede düşman işgali sona ererek, esaret altındaki yerler kurtarılmıştır. Bölgenin Türk askerine devir-teslimi ise 3 Ocak 1922’de sona ermiştir. Güney cephesinde yaşanan, sayıca ve silah bakımından üstün Fransızlara karşı oluşturulan bu milli mücadelenin başlatılması Mustafa Kemal’in desteğiyle mümkün olmuştur. Mustafa Kemal Atatürk’ün “Mersinliler, Mersin’e sahip çıkınız” sözü, Mersinliler için bir rehber olmuş ve olmaya da devam edecektir.
aynı birlik ve beraberlik ruhuyla, Mersin sevgisiyle kentimizi daha mutlu daha zengin daha ileri düzeye taşıyacaktır. Biz kendimize de, kentimize de güveniyoruz. Bu duygu ve düşüncelerle, bağımsızlık yolunda mücadele eden Mersin’in düşman işgalinden kurtulduğu bu büyük günü kutluyor, bizlere bugünü hediye eden, başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve yakın silah arkadaşları olmak üzere vatan topraklarının düşman işgalinden kurtarılması yolunda canlarını feda eden şehitlerimizi, Mersinli büyüklerimizi rahmet ve minnetle anıyoruz”.
Bölgede kombine taşımacılık gelişecek T
CDD Yenice Lojistik Merkezi ilk etabı tamamlandı. Planlanan takvime göre 2017’de ikinci etabın da sona ermesinin ardından kara ve denizyolu taşımasında güçlü olan Çukurova Bölgesi, demiryolu taşımasındaki ağırlığını da artırarak kombine taşımacılığında önemli bir avantaj elde edecek. Mersin Ticaret ve Sanayi Odası Yönetim Kurulu Üyeleri, ilgili Meslek Komitesi Üyeleri, Deniz Ticaret Odası, Mersin Ticaret Borsası ve Mersin Limanı yetkilileri TCDD Yenice Lojistik Merkezi’ni ziyaret ederek yatırımların son durumuyla ilgili bilgi aldı. Çalışmaların devam ettiği sahada incelemeler yapan ekibe bilgi veren TCDD 6. Bölge Müdür Yardımcısı Oğuz Saygılı, 415 bin metrekare alan üzerine kurulan merkez tamamlandığında yıllık 1 milyon ton taşıma yapmasının beklendiğini söyledi. Kurulan merkezin bölge için önemine değinen Saygılı şu bilgileri verdi: “Yenice Lojistik Merkezi; Mersin Tarsus Organize Sanayi Bölgesi, Mersin
Limanı, Adana OSB ve diğer çevre illerden gelen yüklerin tek merkezden dağıtımını sağlamak amacıyla bölgesel anlamda demiryolu yük taşımacılığı için oldukça önem taşıyor. Projenin ilk etabı tamamlandı ve ikinci etap ihale çalışmaları devam ediyor.” İlk etabın yaklaşık 30 milyon TL’lik yatırımla gerçekleştirildiği bilgisini veren Saygılı, bu kapsamda 12 bin metrekare kapalı alanda lokomotif bakım binası oluşturulduğunu söyledi. 23bin 800metrekare alanda konteyner sahası yapıldığını anlatan Saygılı, 12 bin 300 metrekare yükleme rampası, 4 bin metre ihata duvarı, 1 adet yüksek su deposu ile 1 adet de elektronik vagon kantarı yapımının tamamlandığını söyledi. “İkinci etap ihale 2016 ortasında” İkinci etabın yapım ihalesi için çalışmaların sürdüğünü bildiren Oğuz Saygılı, 2016 yılı ortalarında ihaleyi gerçekleştirmek istediklerini anlattı. İkinci aşamada karayolu bağlantıla-
rının da gerçekleştirileceğine değinen Saygılı, karayolu bağlantısıyla ilgili kamulaştırma planlarının hazırlandığını, yakın zamanda işlemlerin başlayacağını söyledi. Normal sürecin devam etmesi halinde 2017 yılı Haziran ayında yatırımları tamamlamayı düşündüklerini dile getiren Saygılı, ikinci etabın da yaklaşık 45 milyon TL’ye mal olacağını ve ilave yatırımlarla merkezin toplam yatırım maliyetinin 100 milyon TL’ye ulaşmasını beklediklerini anlattı. İkinci etapta 50 bin 300 metrekare alana konteyner stok sahası yapılacağını kaydeden Saygılı, 12 bin metrekarenin ise beton saha olarak planlandığını söyledi. 2 adet otomatik madde boşaltma çukuru alanı yapılacağını açıklayan Saygılı, “2 adet vinç yolu, her biri 750 metrekare olan 3 adet gümrüklü eşya ambarı, sosyal tesis binası, hizmet binası, trafik ve tesisler binası, lojistik müdürlüğü, otopark, mekanik atölye
binası, lojistik merkez içi servis yolları gibi imalatlar yapılacaktır” dedi. Yenice Lojistik Merkezi’ne D-400 karayolundan erişim ile ilgili olarak TCK 5. Bölge Müdürlüğü ve Mersin Büyükşehir Belediye Başkanlığı ile beraber ortak bir çalışma yürütüldüğünü de anlatan Saygılı, bu alandaki çalışmaların da hızla sürdüğünü söyledi.
“Biriktirme değil, elleçleme yapacağız” Merkez tamamlandığında limanın hitap ettiği bölgelere hizmet verileceğini anlatan Oğuz Saygılı, “Mersin Limanı’na gelen yükleri burada vagonların üzerine alıp Orta Asya’ya kadar götürebileceğiz” diye konuştu. Gümrüklü sahalarda yükleme
ve boşaltma işlemleri gerçekleştirileceğini anlatan Saygılı, “Burada biriktirme değil elleçleme yapacağız. Firmalar kendisine uygun bir stok sahası bulacak ve lojistik merkezde yalnızca elleçleme işlemi gerçekleştirecek” dedi. Lojistik Merkez içinde kiralama yapılmayacağına da dikkat çeken Saygılı, TCDD’nin işletici olacağını söyledi.
Terör mağduru nakliyeci destek bekliyor H
abur Sınır Kapısı’nın kapanması sonrasında yaşanan sıkıntıların ardından Mersin Ticaret ve Sanayi Odası 19 No’lu Yurtiçi Yük ve Eşya Taşımacılığı Meslek Komitesi olağanüstü toplandı. Toplantıda Komite Başkanı Orhan Kemal Yüksel, Başkan Yardımcısı Muazzez Araç, Komite ve Yönetim Kurulu Üyesi Ufuk Maya, Meclis Üyesi Nihat Irmak, Meclis Üyesi Vural Zafer Emirel, Komite Üyesi Zeki Rasim Özdere ile UND Yönetim Kurulu Üyesi Ercan Arslan bir araya geldi. Görüşmeler sonunda Habur’da yaşanan gelişmelerin milli güvenlik meselesi olduğu bilinciyle
YAYIN ADI VE SAYFA NO
hareket ettiklerine değinen sektör temsilcileri ancak ekonomik açıdan yaşanan sıkıntıların da gün geçtikçe arttığına değinerek hükümetten birtakım kolaylıklar beklediklerini söyledi. Sektör adına söz alan 19 No’lu Meslek Komitesi Meclis Üyesi Nihat Irmak, nakliyecilerin SGK, Motorlu Taşıtlar Vergisi (MTV) gibi ödemelerinin kriz bitene kadar alınmaması, sektörün finans kuruluşlarına olan borçlarının ise ertelenmesi talebinde bulundu. Habur Sınır Kapısı’nın 14 Aralık 2015’ten bu yana kapalı olduğunu hatırlatan Irmak, bu durumun ne zamana kadar süreceğini ise kesti-
CMYK
remediklerine değindi. Bu durumun nakliye sektörünü ve ihracatçıları önümüzdeki dönemlerde telafisi mümkün olmayan ekonomik belirsizliklere sürüklediğini kaydeden Irmak, “Bu sıkıntının sürmesi halinde ülkemizden transit olarak yapılan taşımalar da başka ülkelere kayacaktır. Böylece transit ticarette de büyük maddi kayıplar yaşanacak ve pazarımız kaybolacaktır” değerlendirmesi yaptı. Şimdiden transit taşımaların büyük bir bölümünün Um Kasr Limanı’na yönlendirildiğini açıklayan Irmak, şunları söyledi: “Habur Sınır Kapısı dış yatırımcılar için güvenirliğini yitirmiştir. Türkiye
üzerinden yükünü transit gönderen şirketler artık Habur Sınır Kapısı’na tam olarak güvenemeyeceklerini ve alternatif güzergah bulundurmak zorunda olduklarını beyan etmektedir. Yılda ortalama 600 bin tek yönlü sefer yapılan bir sınır kapısının bir günde kapatılmasına karar verildi. Bu nedenle taşıması devam eden, transit işlemi bitmiş yüklü araçların yanı sıra yaklaşık 12 bin aracımız soğuk kış şartlarında Irak’ta mahsur kalmıştır ve yurda girememektedir. Alınan bu karar ile yüklü frigorifik araçlar ile taşıması gerçekleştirilen ürünler bozulma noktasına gelmiştir. Mevcut ürün hasarlarının zararları mücbir sebep olmasından dolayı CMR sigortaları tarafından karşılamamaktadır. Oluşan zararların terör kapsamına alınıp zararın devlet ta-
rafından ödenmesi için yetkililerin bir an önce gerekli adımları atması gerekmektedir.” “Irak’a tüm taşımalarımız durdu” Irak’a taşıma yapan nakliyecilerin tüm taşımalarının 14 Aralık 2015 sonrası durduğunu bildiren Nihat Irmak, yüklü araçların yollardaki parklarda, gümrük idarelerinde veya boş olarak Irak’ta bulunan sahalarda beklediğini söyledi. Şu anda Habur Gümrük Müdürlüğü’ne ait sahalarda bulunan ve Irak’ta yükünü boşaltıp Türkiye’ye giriş yapmak için bekleyen araçların acilen Türkiye girişlerinin sağlanması gerektiğini vurgulayan Irmak, “Zira Silopi’den geçen İpekyolu civa-
rında olaylara rastlanmamaktadır. Aynı şekilde Cizre’de de çevre yolu kullanılarak bu araçların, askeri konvoy refakatinde bölgeden çıkışları sağlanabilir görüşündeyiz” dedi. Rusya ve Suriye taşımalarının bitmesi, Irak kapısının da kapanmasının nakliye sektörünü bitme noktasına getirdiğini kaydeden Nihat Irmak, yaşanan olumsuzlukların üst üste geldiğini ve bu kadar kısa sürede nakliyecilerin potansiyeline yanıt verebilecek alternatif pazar bulunamayacağını söyledi. Bu nedenle nakliyecilerin ödemelerinde kolaylıklar beklediklerini dile getiren Irmak, bu sayede sektörün mağduriyetinin hafifletilebileceğini sözlerine ekledi.
5
YIL: 18 | SAYI: 300 |3-16 OCAK 2016 | www.mtso.org.tr
Öğrenciler, ekolojik tarımla tanıştı
M
ersin Ticaret ve Sanayi Odası’nın (MTSO), Milli Eğitim İl Müdürlüğü işbirliğiyle hazırladığı ‘Okullarda Ekolojik Tarımın Yaygınlaştırılması’ Projesi Yahya Günsür Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi bahçesine kış bitkilerinin dikilmesiyle başladı. Toplumun genç yaşta ekolojik tarımla tanışmasının he-
deflendiği projenin önümüzdeki süreçte Türkiye geneline yayılması hedefleniyor. ‘Çiftçiliğe Başladık’, ‘Kendin Yetiştir Kendi Ye’ sloganlarıyla yola çıkılan projenin sponsorları Ekol Fide ile Ekotar Kontrol ve Sertifikasyon Kuruluşu oldu. Lise öğrencilerin
marul, karnabahar ve kara lahana gibi kış sebzelerini okul bahçesine dikmesi etkinliğe, MTSO, Milli Eğitim İl Müdürlüğü, Tarım İl Müdürlüğü, belediye ve okul yetkilileri katıldı. İlk sebzeler ise projenin oluşumuna öncülük eden Remziye Günay Eryılmaz anısına dikildi. Törende konuşma yapan MTSO Yö-
netim Kurulu Üyesi Enis Hekimoğlu, örnek bir proje başlattıklarını ve Türkiye geneline yaymak istediklerini söyledi. Hekimoğlu, projede, doğal ve yerel değerlerle Anadolu’nun doğasında var olan ekolojik tarımın; okullarda tarımsal uygulama, eğitim ve bilgilendirme çalışmalarıyla yaygınlaştırılmasını hedeflediklerini anlattı. Ayrıca, öğrenciler arasında şehir yaşamı dolayısıyla tercih edilmeyen tarım sektörüne yönelme isteğinin uyandırılması beklediklerine de değinen Hekimoğlu, doğal gıda tüketimi ile ilgili duyarlılığın sağlanması, toprağın önemi ve kalıntı konusunda farkındalık oluşturulmasını istediklerini söyledi. Çocukların ilköğretim çağında ekolojik tarımla tanışmasını istediklerini kaydeden Hekimoğlu, bu sayede doğayı, toprağı, çevreyi korumanın önemini fark eden bilinçli bir nesil yetişebileceğine işaret etti. Kentleşmenin arttığı bölgelerde yeşilin yerini binaların aldığına değinen
Türkiye, iç piyasayı canlandırmaya odaklanacak görülür.” “Çin’deki yavaşlama dünya ticaretini olumsuz etkiliyor” Dünya ekonomisindeki sıkıntılar değerlendirildiğinde bir diğer önemli risk kaynağı olarak Çin’deki ekonomik yavaşlamanın gösterilebileceğini kaydeden Ümit Akçay, Çin’de dikkat çekici bir ekonomik daralma yaşandığını söyledi. Çin’in dünyanın ikinci büyük ekonomisi ve önemli emtiaların en büyük tüketicisi olması nedeniyle ekonomisinin yavaşlamasının büyük bir sıkıntı olarak görüldüğünü kaydeden Akçay şu bilgileri verdi:
D
ünya piyasalarında yaşanan daralma nedeniyle 2016’da ihracatta istenen performansın çizilmesinin mümkün olmadığını dile getiren New York Üniversitesi Türkiye Araştırmaları Enstitüsü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ümit Akçay, hükümetin iç piyasayı canlandırma yönünde politika takip ettiğini söyledi. Tüm dünya ekonomilerinin zor bir yıl ile karşı karşıya olduğunu ifade eden Akçay, bu dönemde hükümetlerin yılı kurtarma mücadelesi vereceğini dile getirdi. Mersin Ticaret ve Sanayi Odası’nda ABD Merkez Bankası FED’in faiz artırım kararının piyasalara etkisini anlatan Ümit Akçay, ilk olarak dünyada yaşanan ekonomik gelişmeleri özetleyip ardından Türkiye’nin attığı adımlar hakkında bilgi verdi. Tüm dünyada krizin 2008’de Amerika’da başladığını ardından Avrupa ve sonrasında da gelişmekte olan
ülkelere sıçradığını hatırlatan Ümit Akçay, bugün gelinen noktada halen Avrupa’da krizin sürdüğünü söyledi. Türkiye’nin ise en büyük ihraç pazarının Avrupa olduğunu kaydeden Akçay, alternatif pazarlar olarak Irak ve Rusya’nın bulunduğunu ancak bu pazarlarda da gerek petrol fiyatlarının düşük olması nedeniyle yaşanan ekonomik sıkıntılar gerekse siyasi sıkıntılar nedeniyle ihracatın kolay olmayacağını anlattı. Bu şartlarda Türkiye’nin sağlayacağını açıkladığı kredi ve desteklerle iç piyasayı canlandırma yolunu tercih ettiğini belirten Akçay, “Kısa sürede alternatif dış pazar bulunabilmesi mümkün değil. Mevcut ekonomik durum harcama artırıcı, 2006’yı kurtarmaya yönelik bir program” değerlendirmesi yaptı. “Türkiye Çin’den sonra en fazla borçlanan ikinci ülke” Avrupa ülkelerinin halen batmama mücadelesi verdiğini kaydeden
Ümit Akçay şunları söyledi: “Geçtiğimiz 4-5 yılda Amerikan ekonomisinin canlandırılması adına toplamda piyasalara 2,5 trilyon dolar para sürüldü. Ancak ABD’de faizlerin sıfıra yakın olması nedeniyle para Amerika’da kalmadı ve değerlendirilmesi için bizim gibi ülkelere geldi. 2008 – 2009 sonrası bize gelen paralarla krizin bize teğet geçtiğini söyleyebildik. Banka kredilerinin milli gelire oranı Türkiye’de 2000’lerin başında oldukça düşükken şu anda benzer ülkeler arasında oldukça yüksek. Yüzde 80’lere yaklaştı. Yoğun bir kredi artışı var. Özellikle Amerika’daki miktarsal genişleme programlarının uygulandığı dönemlerde yükselen piyasalarda yurtdışından borçlanma daha da hızlandı. 2007 – 2014 yılları arasındaki borçlanma artışının ülkeler arası dağılımına bakıldığında Türkiye’nin Çin’den sonra en fazla ve en hızlı borçlanan ikinci ülke olduğu
“Çin’deki yavaşlama, dünya ticaretindeki yavaşlamayı da beraberinde getiriyor. Çin’in yüzde 10-15 bandından yüzde 5-10 bandında büyümesi dünya ekonomisi için yeni bir durum. Amerika’nın kendisini yeniden ayarlaması gerekiyor. Birden olmasa da bu, ülkelerin ekonomilerini sarsacak bir gelişme. Çin ve Hindistan dışında tüm ülkelerin ekonomik büyümeleri tempo kaybediyor. 2012’den itibaren Türkiye’de de büyüme rakamları benzer seyrediyor. Yüzde 3-4 civarında ve bu yıl da yüzde 3’ün biraz üzerinde ekonomik büyüme bekleniyor. Yaşanan gelişmeler bize önümüzdeki yıl için de pek parlak bir tablonun ortada olmadığına işaret ediyor.”
Hekimoğlu, “Gençlerimizin de bu olumsuz tablonun farkına varmasını, kaldırımların, yolların etrafında bitkilerin varlığını korumasını istiyoruz. Akdeniz havzasında her yerin yeşil olmasını, gençlerimizin gelecekte doğanın korunduğu güzel bir kentte yaşamasını istiyoruz” dedi.
Milli Eğitim İl Müdür Yardımcısı Serbülent Sevdi ise konuşmasında şunları söyledi: “Mersin, Çukurova gibi bereketin bol olduğu yerlerde böyle anlamlı bir projede MTSO ve Milli Eğitimin ortak projesinde bir araya geldik. Önümüzdeki süreçte de toprakla doğayla iç içe bir ömür geçirmemizi temenni ediyorum.” Eryılmaz: “Eşimin anısını yaşatacağız” Ekotar Kontrol ve Sertifikasyon Kuruluşu Sahibi Vahap Eryılmaz ise proje ile eşinin anısını yaşatmak istediğini
Akçay, bu nedenle krizin tekrarlanmayacağına dair bir kanıt bulunmadığını söyledi. FED’in önlem olarak şimdiden faiz artırdığını ve 2016’da ise 4 artış daha yapacağını ilan ettiğini hatırlatan Akçay, ancak bunu gerçekleştirmesinin önünde bir takım sorunlar bulunduğunu belirtti. Böyle bir artışın garanti olmamasını düşündürecek 3 temel sebep bulunduğunu kaydeden Akçay şu bilgileri verdi: “Amerika’da sanayi üretimi geriliyor. Bu durumda faiz artırımı büyük bir ekonomik sıkıntı oluşturabilir. İkincisi Amerika’daki bankacılık, finans sisteminde yaşanan sıkıntılar. FED faiz artışı gerçekleşmeden önce Amerika’da 3 tane önemli finansal kurum battı. Son olarak Amerika’da halen deflasyonist baskının sürmesi. Bu gelişmeler tersine dönmediği sürece faiz artışının sürmesi zor gözüküyor.” “2016 çok parlak değil” Türkiye ekonomisini de değerlendiren Ümit Akçay, Türkiye Merkez Bankası’nın faizleri değiştirmeme kararı bulunduğunu söyledi. Merkez Bankası’nın faizleri artırsa da sabit tutsa da 2016 için ekonomik büyümeye olumsuz yansıyacağının
söyledi. Kısa bir süre önce eşi Remziye Eryılmaz’ı kaybettiğini dile getiren Vahap Eryılmaz, şöyle konuştu: “Eşim ekolojik tarım bilincinin ülkemizde yaygınlaştırılması adına büyük mücadele verdi. Bu bilincin çocuk yaşta oluşabileceği düşüncesiyle ilköğretim okullarından itibaren çocukların ekolojik tarımla tanışmasını arzu ediyordu. Girişimleri bugün sonuç verdi ancak kendisi artık aramızda yok. En büyük isteğim bu projenin başarıya ulaşması, Türkiye genelinde yaygınlaşması ve eşimin anısını yaşatabilmek.” Kış bitkilerinin dikiminin ardından Ekotar Sertifikeri Mehmet Eryılmaz okulda vereceği bir seminer ile öğrencilere ekolojik tarım uygulamaları hakkında bilgi verecek. Ekolojik tarımda bitki besleme, sulama yöntemlerini anlatarak, ekolojik tarımın önemine değinecek. Projenin ikinci ayağında ise benzer bir uygulama Kazanlı İlköğretim Okulu’nda gerçekleştirilecek.
düşünülebileceğini kaydeden Akçay şu açıklamaları yaptı: “Faiz artışı yapmamayı sürdürürse bu kez karşımıza döviz tarafından bir baskı çıkacak. Döviz fiyatı TL karşısında artacak ve bunun bize iki yansıması olacak. Biri enflasyon. İthalat kanalıyla enflasyon artmaya devam edecek. İkincisi yurtdışından dövizle borçlanan firmaların borçlarını çevirmede yaşayabileceği sıkıntı. Her iki seçenek de gelecek yıl için çok parlak değil.” Bu durumda hükümetin açıkladığı eylem planını değerlendiren Akçay sözlerini şöyle tamamladı: “Hükümet asgari ücretten çeşitli kesimlere kredi verilmesine kadar en azından 2016’daki ekonomik daralmanın yaşanmaması için tedbirler aldı. Bunun 2 önemli dayanağı var. İlki petrol fiyatları bu şekilde olduğu sürece bizim cari açık da enflasyon da olumlu etkilenecek. İkincisi de bütçe. Bütçede halen kamu harcamalarını artırmak için manevra alanı var. Bu iki konuya dayanarak ekonomi yönetimi önümüzdeki yıl için durumu kurtarmaya çalışıyor. Ama yine de sıkışık bir yıl olacak.”
“Kriz tekrarlanmayacak diye bir şey yok” Doç. Dr. Ümit
Amerika’da krizin patlak vermesine neden olan mekanizmaların aynen yerinde durduğuna değinen Ümit
AKÇAY
“Sadece levha sektörüne yönelik üretim kerestecilik sektörünü bitirir” O
rman Genel Müdürlüğü’nün politikalarını değerlendiren Mersin Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO) 34 No’lu Ağaç ve Orman Ürünleri Meslek Komitesi Başkanı Tarık Ciğer, levha sektörüne yönelik üretimin arttığını söyledi. Son dönemlerde sektörde politikaların değiştiğine dikkat çeken Ciğer, “Sadece levha sektörüne yönelik üretim kerestecilik sektörünü bitirir” değerlendirmesini yaptı. 34 No’lu Ağaç ve Orman Ürünleri
YAYIN ADI VE SAYFA NO
Meslek Komitesi toplantı. Toplantıya Başkan Ciğer’in yanı sıra Meclis Üyesi ve Başkan Yardımcısı Kamil Kurtuluş ile Komite Üyeleri Sinan Acarile Veli Doğan Yalçın katıldı. Toplantı sonrasında yaptığı değerlendirmede Türkiye’nin tam bir orman ülkesi olduğunu kaydeden Tarık Ciğer, ülkenin yaklaşık yüzde 25’inin ormanlık alandan oluştuğunu ifade etti. Orman Genel Müdürlüğü’nün (OGM) son dönemlerde levha sektörüne yönelik üretim planladığını anlatan Ciğer, bu kapsamda 5 yıl önce 1 milyon
CMYK
metreküp olan odun hammaddesi üretiminin bugün 8 milyon metreküpü geçtiğine işaret etti. Levha sektörüne hammadde üretmeye daha fazla yönelim olduğunu bildiren Ciğer, levha sektörünün de keresteciliğin ihtiyacı olan hammaddelere odaklandığını vurguladı. Şuan ihalelerde kerestelik tomruklar satın alınarak cips haline dönüştürüldüğünü anlatan Ciğer, bunlardan levha üretildiğine değinerek şunları söyledi:
“Sadece levha ürünlerinin üretildiği bir orman ürünleri sanayisine doğru gidiyoruz. Bu kadar kıymetli ağaçların bu sektörde kullanılması doğru değil. Bu uygulama ile kerestecilik sektörü büyük zarara uğrayabilir. Keresteleri artık yurtdışından ithal edip kullanmak durumunda kalacağız. Bu bir tercihtir. Kerestecilik, emek yoğun çalışan ve istihdamı yüksek olan bir sektör. Dolayısıyla işsizliğin konuşulduğu ülkemizde bu sektörün koruma altına alınması gerekiyor. Aksi takdirde unutulan meslekler grubuna girebilir. Ancak kerestecilik sektörü biterse burada istihdam edilen ve eğitim düzeyi yüksek olmayan birçok işçiyi farklı mesleklere yönlendirmek kolay olamayacaktır.”
Levha sektörünün otomasyona dayalı, yüksek teknolojili makinelerle donanımlı fabrikalardan oluştuğunu belirten Ciğer, günlük bin metreküplük levha üreten tesislerde çalışan insan sayısı ile günlük bin metreküp kereste üreten sektördeki çalışan sayısı arasında bire 100 fark olduğunu vurguladı. Ciğer, artan hammadde fiyatları ve işgücü maliyetleri ile birlikte sektördeki birçok firmanın Türkiye’deki üretimlerini durdurarak yurtdışında yatırım yapabileceğini söyledi. “OGM, tomruk üretimini artırmalı” Çevre ülkelerden önceki yıllarda tomruk olarak hammadde ithalatı
yapıldığını vurgulayan Ciğer, birçok Avrupa ülkesi ve Rusya’nın tomruk ihracatını yasakladığını, son olarak Ukrayna’nın da 2016’da tomruk ihracatını durduracağını dile getirdi. Ciğer, bu nedenle tomruk tedarikinin sadece yurtiçinden yapılabileceğini kaydederken, “Orman Genel Müdürlüğü’nün bu yıl ki üretimi 18 milyon metreküp ancak Türkiye’nin ihtiyacı 27 milyon metreküp civarında. Önümüzdeki dönemde açığın büyümesi söz konusu olacak. Gelecek yıllarda tomruk üretiminin artırılması gerekiyor. Orman Genel Müdürlüğü de bunu yapabilecek kapasitede” diye konuştu.
6
YIL: 18 | SAYI: 300 |3-16 OCAK 2016 | www.mtso.org.tr
Daralan dünya ekonomisinde hızla büyüyen pazar: HİNDİSTAN H
indistan, ekonomik açıdan en uç noktaların bir arada yaşandığı ülkelerden biri. Kırsalda dünyanın en kötü insani gelişim indekslerinin bazılarına sahip olduğu gibi çok sayıda yüksek nitelikli işgücüne ve birkaç tane uluslararası endüstriyel gruba da sahip. Ekonomisinde orta sınıfın en zekilerini çalıştıran modern ve küresel rekabet gücüne sahip, bilgiye dayalı hizmetler sektörünü de çoğunlukla az eğitimli işgücünün çalıştığı ve rekoltesi yağışlara bağlı tarım sektörünü de görmek mümkün. Ticari açıdan bakıldığında 1,3 milyara yaklaşan nüfusuyla Hindistan’da her ne kadar yoksul kesim önemli bir yer tutsa da ülke, yoksul değil, satın alma gücüne sahip 200300 milyon tüketicinin yaşadığı önemli bir pazar olarak değerlendirilebilir. Fortune Dergisi’nin analizine göre 2016’da Hindistan büyümenin kralı olacak. Uluslararası Para Fonu (IMF) da Hindistan ekonomisinin bu yıl yüzde 7,3 ile Çin’den daha hızlı büyümesini bekliyor. Ekonomi ve İş Dünyası Araştırma Merkezi’nin ha-
görmeli. Özellikle ilaç sanayisinde oldukça ileri olan Hindistan, ilaç sanayisi hammaddelerinde de potansiyel bir pazar. Nüfus özellikleri nedeniyle de zeytinyağı, sert kabuklu meyveler, kuru meyveler başta olmak üzere gıda ürünlerinde büyük potansiyel taşıyor. Hindistan’da sağlıklı yaşam için zeytinyağı kullanımı ise giderek yaygınlaşıyor. İnşaat – müteahhitlik sektörü de Türkiye ile Hindistan arasında çalışmaların sürdüğü önemli sektörlerden biri. Türk müteahhitler ilk olarak 2001’de bir otoyol ihalesini alarak Hindistan’da çalışmaya başladı. O yıldan bu yana çeşitli ihalelere giren Türk müteahhitler kimi zaman Hintli firmalarla ortaklıklar kurarak çalışmalarını sürdürdü. Birçok firmanın Hindistan’da temsilcilikleri ya da ofisi bulunuyor. Bu durum çeşitli mal gruplarında ihracat artışını da beraberinde getiriyor.
Kapsamlı Ekonomik Ortaklık Anlaşması’nın (KEOA) imzalanmasına karar verildi. Bu konudaki çalışmalar devam ediyor.
küta Limanı’ndaki yoğunluğun navlun bedelini artırmakta ve ihracatı olumsuz etkilemekte olduğu belirtilmiştir.
yıllık muson yağmurlarına bağımlıdır.
İki ülke arasında imzalanacak KEOA, hali hazırda Türkiye’nin ihracat potansiyelinin yüksek olduğu ürünlerde yüzde 5 ile yüzde 35 arasında değişen gümrük vergisi indirimi ve pazara giriş engellerinin azalmasını sağlayacak. Ayrıca hâlihazırda Türkiye’nin ithalat rejiminde GSP rejiminden faydalanmakta olan Hindistan’a sunulan tek taraflı taviz imkânı bu ülkeyle imzalanacak STA sayesinde karşılıklı hale getirilecek. Bu sayede mevcut durumda Türkiye aleyhine seyreden ikili ticaret daha dengeli bir yapıya kavuşabilecek.
9-Ortak bir başka şikayet konusu da Hindistan’da bürokrasinin çok yavaş işliyor olmasıdır. Hint kamu teşkilatına ek olarak Hint özel sektörünün de iş takibinde ve geri dönüşlerde ağır davranabildiği ve müşterilere verilen hizmette bundan kaynaklanan aksamalar ve gecikmeler yaşandığı belirtilmiştir. Ayrıca yabancılara çalışma izni alınmasında da sürenin uzun olduğu dile getirilmiştir.
Hindistan’ın film fabrikaları olarak nitelenen Mumbai (eski adıyla Bombay), Chennai, Kalkata, Bengalore ve Hyderabad dünyanın en büyük ulusal sinema endüstrisinin merkezleridir. Bu kentler içinde elbette Mumbai’nin yeri başka. Mumbai sadece Hindistan sinema endüstrisinin bir kenti değil aynı zamanda Bollywood sineması adı verilen popüler Hint sinemasının da doğum yeri. Genelde Hint sinema endüstrisi, özelde Bollywood, son yıllarda hem akademik camiada hem de global film endüstrisinde gittikçe artan bir ilgiyle takip ediliyor. Geçtiğimiz yıllarda Batı endüstrileri ya da akademisyenler tarafından üzerinde düşünülmeye değer görülmeyen Hint filmleri, şimdi kitaplara, araştırmalara konu oluyor ve önemli festivallerde yer alıyor. İstanbul Film Festivali de geçen yılki programında
Hindistan, önemli bir ticaret ortağı Hindistan ile imzalanacak STA, bilgi teknolojileri alanında işbirliğinin oluşturulması ve geliştirilmesine de katkı sağlayacak. Ayrıca pamuk,
10-Çin’de olduğu gibi Hindistan’da da korsan üretim yaygındır. Coğrafi konum Hindistan güney Asya’da yer alıyor. Güneyinde Hint Okyanusu, batısında Pakistan, kuzeyinde Çin, Bhutan ve Nepal, doğusunda ise Bangladeş ve Myanmar ile komşu. Yüzölçümü bakımından dünyanın yedinci büyük devleti. Hindistan’ın güneyinde tropikal muson iklimi hakimken kuzeyinde ılıman bir iklim yaşanıyor. Hindistan’ın güney ve orta kesimleri platolardan oluşurken batısında çöller, kuzeyinde ise Himalaya Dağları yer alıyor. Hindistan Cumhuriyeti’nin yönetim şekli Federal Cumhuriyet olup 28 eyalet ve 7 birlik bölgesinden oluşur.
zırladığı bir rapora göre ise 2 trilyon doları geçen ekonomik büyüklüğü ile Hindistan’ın 2030’da GSYH’sinin 10 trilyon 133 milyar dolara çıkması ve dünyanın 3’üncü büyük ekonomisi haline geleceği tahmin ediliyor. Ülkede imalat sektörü geleneksel olarak kalitesiz mallar nedeniyle yetersiz olmasına rağmen, bu durum son yıllarda değişmeye başladı. Hizmetler sektöründeki güçlü büyüme sonucunda sektörün GSYİH içinde payı 2012’de yüzde 56,3 olarak gerçekleşirken, tarım sektörünün payı yüzde 17,5, sanayinin payı ise yüzde 26,2 oldu. Henüz net rakamlar açıklanmasa da 2015 sonunda bu oranların hizmet sektörü için yüzde 58,9, sanayi için yüzde 24,5 ve tarım için yüzde 16,6 olması bekleniyor. Son yıllarda ekonominin tarıma bağımlılığı azalmış olsa da GSYİH’deki dalgalanmalar hala yıllık muson yağmurlarının sonuçlarına bağlı. Toprak sahiplerinin çoğunluğu geçinecek kadar tarım yapabiliyor ve çoğu çiftçi ailesi yoksulluk sınırının altında yaşam sürüyor. 2015’in hedef ülkesiydi Hindistan Ekonomi Bakanlığı tarafından 2014-2015 dönemi hedef ülkeleri arasında gösterilmişti. Türkiye ile Hindistan arasındaki ticaret hacminde gözle görülür artışa rağmen ticaret dengesi halen Türkiye aleyhine sonuçlanıyor. Türkiye’nin Hindistan’a ihraç ettiği ürünlerin başında mermer, traverten, kireçli taşlar, yağlı tohumlar ve meyveler gelirken ithal ettiği ürünler arasında petrol yağları, sentetik iplikler, karayolu taşıtları için aksam ve aksesuarlar geliyor. İlaç sanayi hammaddesinde potansiyel pazar Hindistan’ı yoksul bir ülke olarak değil, ciddi bir satın alma gücüne sahip 200-300 milyon tüketicinin yaşadığı, istikrarlı bir makro ekonomik yapıya sahip ve gümrük vergileri ile miktar kısıtlamalarının her geçen gün azaldığı bir pazar olarak
YAYIN ADI VE SAYFA NO
Hindistan’da altyapı yapımı geleneksel olarak kamu sektörünün görev alanında. Ancak özellikle son yıllarda altyapıya olan büyük talep ve kalitenin iyileştirilmesi ihtiyacı özel sektörün ve yabancı sermayenin de katılımını teşvik etti. Bu nedenle Türk özel sektörü için bu alan da önemli. Salça ve meyve suları, bisküvi, şekerleme, çikolata, makarna, zeytinyağı, kuru ve sert kabuklu meyveler; incir, kayısı, fındık, özelikle kadın ve erkek takım elbiseleri başta olmak üzere konfeksiyon ürünleri, makine halısı, cam eşya, seramik, fayans, banyo takımları başta olmak üzere inşaat malzemeleri, otomotiv parçaları, ev mobilyaları, altın mücevherat, tekstil makineleri, tekstil kimyasalları, kağıt peçete ve havlu ihracat potansiyeli yüksek ürünler arasında sayılabilir. Hindistan’da yatırım yapılabilecek sektörler Hindistan’da yatırım yapılabilecek sektörlere bakıldığında ise tarımsal ürün ve gıda işleme, mobilya, tekstil ve konfeksiyon, deri işleme, konfeksiyon ve ayakkabı, halı, inşaat malzemeleri, tekstil kimyasalları, otomotiv yan sanayi, cam eşya, kuyumculuk, turizm ve otelcilik geldiği görülüyor. Türk firmalarının Hint yatırımlarından aldığı pay oldukça düşük olmasına karşın, son yıllarda artış yönünde bir eğilim gözleniyor. Türkiye Yatırım Destek ve Tanıtım Ajansı’nın verilerine göre Türkiye’de toplam 154 adet Hint ortaklı firma faaliyet gösteriyor. Türkiye KEOA’nın imzalanmasını bekliyor Türkiye ile Hindistan arasında ile Serbest Ticaret Anlaşması’nın imzalanması amacıyla, 2 Ocak 2008’de Dışişleri Bakanlığı aracılığı ile girişimler başlatıldı. Hindistan makamları ile yapılan görüşmeler sonucunda Türkiye ile Hindistan arasında mal ticareti bakımından serbest ticaret alanı kurulmasını öngören
CMYK
kömür, petrol, demir cevheri, ferro alyaj, tekstil elyaflarında dünyanın önemli üreticilerinden biri olan Hindistan, Türkiye’nin Girdi Tedarik Stratejisi açısından da önemli bir ülke. Hindistan, Türkiye için olduğu kadar AB için de önemli bir ticaret ortağı. Hindistan’la ticarette yaşanan sorunlar 1-Gümrük vergileri yüksektir. 2-Hindistan’da taşımacılık için kullanılan konteynerlere ağırlık kısıtlaması getirilmiştir. 3-Türkiye menşeli hidrojen peroksite ton başına 23,173 dolar damping vergisi uygulanmaktadır. 4-Ayrıca, 10 Şubat 2012’den bu yana ülkemiz ve Rusya Federasyonu menşeli “Soda Külü” (2836.20 Gümrük Tarife Pozisyonlu) ithalatına yönelik olarak bir anti-damping soruşturması yürütülmektedir. 5-Gümrük prosedürleri şeffaflıktan uzaktır. İthalat işlemlerinde ihtiyari gümrük değerleme kriterleri uygulanır. 6-Hindistan, yenilebilir sıvı yağlar için gayri resmi bir referans fiyatı belirleme politikası uygular. Sık sık değişen referans fiyatı nedeniyle bu ürünlerin gümrük vergileri net bir şekilde bilinememektedir. 7-İki ülke bankacılık sistemleri arasında işbirliği olmaması, Türk bankalarından alınan teminat mektuplarının kabul edilmemesi, muhabir banka bulunmasında sıkıntı çekilmesi ve aracı bankalar ile yapılan ticari işlemlerin pahalı olması diğer önemli sorunlardır. Bunun yanı sıra, Hindistan bankalarından gelen akreditiflerin çok fazla ayrıntı içerdiği ve işlem sürelerinin çok uzun olduğu söylenmektedir. 8-Türkiye-Hindistan arası ticari sevkiyatların sorunlu gerçekleşebildiği ve navlun bedellerinin yüksek olduğu belirtilmektedir. Ayrıca Kal-
Nüfusu 1,3 milyara yaklaşan Hindistan’da doğum hızının düşeceğine dair iyimser beklentilere rağmen 2025’te 1,4 milyara ulaşacağı tahmin ediliyor. Kırsal kesimde yaşama oranı diğer gelişen Asya ülkelerine göre oldukça yüksek. Halkın yüzde 60’ı nüfusu 5000’i geçmeyen yerleşim yerlerinde yaşıyor. Buna karşın şehirlere göç hızla artıyor. Hindistan’da her yıl yaklaşık 10 milyon kişi işgücüne katılıyor. Bu durum hükümetin eğitimin kalite ve miktarını artırmak için yatırım yapması gerekliliğini gösteriyor. Doğal kaynaklar ve çevre Hindistan doğal kaynaklar bakımından çok zengin bir ülke değil. Dünya yüzeyinin yüzde 2,4’ünü kaplamasına rağmen, dünya nüfusunun yüzde 17’sini barındırır. Bu yüzden doğal kaynak ihtiyacı da oldukça fazla. Hindistan’daki en önemli madenler kömür, demir ve boksittir. Petrol ve gazın büyük çoğunluğu ithal edilir. Büyük coğrafi ve iklimsel farklılıklar bölgeler arasında gelir dağılımı ve ekonomik gelişmişlik farklılıklarının sebepleridir. Gelişmiş ülkelerin tersine bir durum olarak çalışan nüfusun yüzde 60’ı tarım sektöründe istihdam edilir. Göç artmasına rağmen hala sınırlıdır ve Hintlilerin büyük çoğunluğunun geçimi toprağa bağlıdır. Ekilebilir arazinin yüzde 40’ı sulanabilir durumdadır ve geriye kalan arazilerde tarımsal üretim
Sinema endüstrisi
Bollywood sinemasına özel bir yer ayırmıştı. Bollywood sinemasına değinmeden önce Hindistan’da en az Bollywoodkadar önemli olan bölgesel sinema endüstrilerine ve bu endüstriden beslenen yeni Hint sinemasına değinmek gerekir. Yeni Hint Sineması ve Bölgesel Sinema Endüstrisi Hindistan’da her yıl binin üzerinde konulu uzun metrajlı filmin yanında dokuz yüz civarında kısa film çekilir. Bir milyarlık Hindistan’da günde on beş milyon Hintli sinemaya gider. Yılda bini geçen uzun metrajlı filmlerin iki yüz kadarı Mumbai merkezli film stüdyoları tarafından çekilir Ticareti etkileyen kültürel faktörler İş görüşmelerinde, ilk tanışmada kartvizit mutlaka bulunmalı. Kartvizitin herhangi bir Hint diline tercüme edilmesine gerek olmayıp, İngilizce olması yeterlidir. İş ilişkilerinde bir Hintli aracı kullanmak faydalı olabilir. Toplantılarda Hintli bir meslektaşı götürmek ya da Hint bürokrasisini çok iyi bilen birinin ücret karşılığı istihdam edilerek bürokrasideki işleri takibinin sağlanması fayda getirir. Hindistan’da dışarıdan gelen bilgi ve yeni kavramlar hakim olan dini inanış ve sosyal yapı ile çelişmediği sürece kabul görür. Kast sistemi Hint toplumunu etkileyen faktörlerin başında gelir. Hindistan’daki iş hacminin büyük çoğunluğu aile kaynaklı olup aile şirketlerinde kardeşlerle görüşme yapılmış olsa da en son kararı ailenin en büyüğü verir. Hindistan’da her şey tartışılabilir. En uygun ve gerçekçi fiyata ulaşabilmek için farklı sınıflardan birçok firmayla görüşmek yararlı olabilir. Hindistan orta düzeyde kolektif bir
kültüre sahip olup, kişilerin kararlarının aile, grup ve sosyal yapı ile çelişmemesine özen gösterilir. Kuvvetli ve birbirini tutan bir sosyal yapıya sahip oldukları için, hayat hakkında fazla endişelenmezler çünkü toplumdaki herkes kendi yerini ve çalışma koşullarını kabul eder. Çalışanlar organizasyonda önemli bir rol oynar. Hint hiyerarşisinde patron olan kişi otorite bakımından en üst düzeyde kabul edilir. Talimatların uygulanmasında ve sonuçlarının tam olarak kimin sorumluluğunda olması gerektiğini başlangıçta belirtmekte fayda vardır. Çalışanlara, talimatlar ve açıklamalar yazılı olarak verilmeli ve sizin adınıza dağıtımının yapılması sağlanmalıdır. Bu sayede bilgilendirmenin yapıldığı bir kez daha teyit edilmiş ve kendilerine reddetme ihtimali verilmemiş olur. Bu kültürde üniversite mezuniyetine ve derecesine büyük saygı gösterilir. Hintliler doğrudan “hayır” demekten hoşlanmaz. “Hayır” kelimesi Hindistan’da yanlış anlamlara çekilebileceği için kaçamak cevaplar nezaket kuralları içinde hoş karşılanır. Eğer bir davet alırsanız “Hayır, yapamam” gibi doğrudan cevaplar yerine “Deneyeceğim” veya “Bakalım” gibi belirsiz cevaplar verilmesi daha uygun düşmektedir. Şirkette patron konumunda iseniz, varlığınıza çok önem verilecek ve görüşmeler de en üst seviyede devam edecektir. Hindistan’daki katı iş kültüründen dolayı ast olan bir kişi ancak ast olan personelle görüşebilir. Hindistan’a gidecek Türk vatandaşlarının, Hindistan’a giriş yaparken geçerli bir pasaport taşımaları ve ikamet ettikleri ülkedeki Hindistan temsilciliklerinden vize almış olmaları gerekir. Vizeler; turist, iş, öğrenci, transit vizesi olarak alınabilir. Turizm amaçlı ziyaretler için genellikle 3 ya da 6 ay süreli vize verilir. Verilecek vizenin geçerlilik süresi Hindistan’a varıldığında değil veriliş tarihinden itibaren başlar. Seyahat planlarınızı buna göre yapmanızda yarar vardır. Ticari amaçla ziyaret yapmak isteyenler, Hindistan diplomatik temsilciliklerinden bir yıl geçerliliği olan ve birden çok giriş yapabilecekleri toplam 120 günlük ticari vize alabilir. Ticari gezilerde Hintli firmalardan davetiye gerekir. Bu davetiyede Hindistan’da ne kadar kalınacağı, ne tür iş yapılacağı belirtilmelidir. Yerel saat Hindistan’da yaz saati uygulaması yoktur. Türkiye’den yazın 2,5, kışın ise 3,5 saat ileridedir. Kaynak: Ekonomi Bakanlığı
7
YIL: 18 | SAYI: 300 |3-16 OCAK 2016 | www.mtso.org.tr
Kentsel dönüşüm ekonomiyi canlandırır
T Hasan ENGİN
14 No’lu İnşaat ve Emlak Komitesi Başkanı
Kentsel dönüşümde doğru başlangıç çok önemli. Dönüşüm parsel bazında değil ada bazında yapılırsa sonuç alınabilir. Dönüşüm yapılan alana katmadeğer sağlanabilir.
üm Türkiye’de olduğu gibi Mersin’de de 2015’in ekonomik açıdan sıkıntılı geçtiğini kaydeden Mersin Ticaret ve Sanayi Odası 14 No’lu İnşaat ve Emlak Komitesi Başkanı Hasan Engin, 2016’da Mersin ekonomisini canlandırabilecek en önemli sektörün inşaat olduğunu ve kentsel dönüşümle piyasalara hareket gelebileceğini söyledi.
üzerinde olduğu söylenebilir. Bu gelişme şehir dışındaki yatırımcıların da dikkatini çekiyor ve dışarıdan gelen bazı büyük firmalar taşeron marifetiyle iş yapıyorlar. Çalışma sonunda verilen çekler ya da yapılan sözleşmeler ise zaman zaman ticaret hukukuna uymuyor. Bu tür sıkıntılar için bir şekilde önlem alınması gerektiğini düşünüyorum”.
Bölgede yaşanan karışıklıklar nedeniyle ihracatın sıkıntıya girdiğine, tarım sektöründe önemli kayıplar yaşandığına dikkat çeken Engin, ekonomiye hareketi getirecek en önemli sektörün inşaat olabileceğini bildirdi. Hükümetin de gelecek yıl için ekonomiyi iç piyasa ile canlandırmaya odaklandığını ifade eden Engin, Mersin’in de bu dönemde kentsel dönüşüme ağırlık vermesi gerektiğini anlattı.
“Son 3 aydır hareket başladı”
Komite çalışmaları hakkında bilgi veren Hasan Engin, ardından sektöre ilişkin değerlendirmeler yaptı. Komite bünyesinde müteahhitler, kooperatifler ve emlakçıların bulunduğunu bildiren Engin, üye sayılarının 1700’e yaklaştığını söyledi. Meslek Komiteleri arasındaki en büyük gruplardan biri olduklarını ve 4 meclis üyesi ile temsil edildiklerini anlatan Engin, “Mersin’i ayakta tutan önemli sektörlerden birisiyiz. Aynı zamanda Oda’mızın lokomotifi olduğumuzu söyleyebilirim. Mobilyacısından mermercisine, betoncudan parkeciye kadar 250-300 sektörü hareketlendiriyoruz”değerlendirmesiyaptı. Ancak sektörde bazı sıkıntılar yaşandığına değinen Hasan Engin, şunları söyledi: “Mersin’de inşaat sektörü oldukça hareketli. Türkiye ortalamasının
Mersin’de yılın ilk yarısının durağan geçmesine rağmen son 3 aydır inşaat sektöründe hareketlenmenin başladığını anlatan Hasan Engin, bunda akaryakıt fiyatlarının 50 doların altına inmesinin, çimento ve demir fiyatlarının yüzde 30’a yakın düşmesinin önemli rolü olduğunu bildirdi. Maliyetlerin azalmasıyla birlikte inşaata yönelimin arttığını kaydeden Engin, “Devlet de bu işe el attı. TOKİ’lerle inşaat sektörünü ve piyasayı canlandırdı. Özel sektörde de finansal güce sahip olanlar inşaat sektörüne yöneldi” dedi. Ancak maddi durumu iyi olan herkesin bu sektöre adım atmasının doğru olmadığına da dikkat çeken Engin, şu değerlendirmeleri yaptı: “Bugün birçok sektörde faaliyet gösterebilmek için önemli eğitimlerden geçiyorsunuz ve belli sertifikaları aldıktan sonra işyeri açabiliyorsunuz. Oysa finansal gücü olan herkes inşaat alanına yönelebiliyor. İnşaat alanında yeterli finansal güce sahip olan kişilerin işe başlama izninin belirli eğitim ve programlardan geçtikten sonra verilmesi gerekmektedir. Bu uygulamalar ile inşaatlardaki iş ve can güvenliği, paralelinde de ka-
lite artırılıp standart oluşturulabilir.” “Kentin imar sıkıntısı çözümlenmeli” Mersin’in inşaat sektöründeki bir diğer önemli sorunu imarda yaşadığına değinen Hasan Engin, imarlı arazi sayısının çok azalması nedeniyle kentin içinde arsa fiyatlarının ve paralelinde de konut fiyatlarının ciddi ölçüde arttığını bildirdi. Bölgede konut dışı kentsel alanların imara açılması gerektiğini vurgulayan Engin, “Kentin kuzeyindeki tarım dışı alanların ve Mersin Erdemli Otoban Yolu’nun güney kısımlarının kentsel gelişme alanı olarak imara açılmasını bekliyoruz” diye konuştu. “Örnek dönüşüm alanları oluşturulabilir” 2016’da inşaat sektörü için yapılması gereken bir diğer çalışmanın kentsel dönüşüm olduğunu ifade eden Hasan Engin, bu dönüşüme Bahçe ya da Barış Mahallesi’nden başlanabileceğini dile getirdi. Bu sayede kentin varoşları ve dış bölgelerdeki mahallelerin kentsel dönüşüme inancının artabileceğine işaret eden Engin şunları söyledi: “Kentsel dönüşümde doğru bir başlangıç çok önemli. Eğer bahsedilen mahallelerin cazibesi artırılırsa, gecekondular yerine güvenli yapılar, görsel donatılar oluşturulursa, bölgeye oyun parkları, otoparklar, AVM’ler, hastaneler, eğitim kurumları getirilirse herkes bu bölgede yaşamak isteyecektir. Mevcut durumda bölgede metruk binaların yoğun olması nedeniyle cazibesi yok. Ancak örnek çalışmalara imza atılabilir. Bu diğer bölgeler için de tetikleyici olup kent ekonomisinin canlandı-
rılması adına önem taşıyacaktır”. Kentsel dönüşümün parsel bazında değil ada bazında yapılmasının bu nedenle önem taşıdığını vurgulayan Engin, “Ada bazında bir dönüşümle yalnızca binalarda değil tüm çevrede dönüşüm sağlanabilir” dedi. “Asgari ücret artışı sektörü zorlayabilir” Asgari ücret artışına da değinen Hasan Engin, inşaat sektörünün vasıfsız işgücünün istihdamını sağladığını ve emek yoğun bir sektör olduğunu hatırlattı. Ücretlerin önemli bir bölümünün asgari ücret üzerinden ödendiğini kaydeden Engin, bu alandaki artışların işvereni büyük ölçüde zorlayacağını söyledi. Asgari ücrette destekleme oranının Engin, bu oranın en az yüzde 50 olması gerektiğini anlattı. Aksi halde oluşan yükü işverenin karşılamakta zorlanacağını ve işsizlik oranlarının artacağını dile getiren Engin, bu durumun hükümetin üzerinde daha ciddi bir yük oluşturabileceğine dikkat çekti. “Hükümetin yatırım sözlerinin gerçekleşmesini bekliyoruz” Mersin için hükümet tarafından verilen bazı sözler olduğunu da hatırlatan Hasan Engin, 2016’da bu yatırım vaatlerinin yerine getirilmesini beklediklerini söyledi. Bu yatırımların hayat bulmasının bölge cazibesini artıracağını ve yeni yatırımları da beraberinde getireceğini kaydeden Engin, Kahramanmaraş, Gaziantep, Mardin gibi bölgelerin işadamlarının Mersin’e daha çok yatırım yapmasını ve paralelinde inşaat sektörünün de hareketlenmesini beklediklerini söyledi.
Akaryakıtçılar, fiyat metodolojisinden şikayetçi M
ersin Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO) 10 No’lu Akaryakıt, LPG, Madeni Yağ ve Enerji Meslek Komitesi, Enerji Piyasası Denetleme Kurulu’nun (EPDK) kararı ile pompa fiyatlarını oluşturan metodolojiden şikayetçi. Türkiye’de fiyatlar belirlenirken Kuzey Batı Avrupa’nın değil, Akdeniz (CIF-MED) piyasasının örnek alınması isteniyor.
Ülke ekonomisi için böylesine önemli bir sektör olmalarına rağmen bir takım önemli sorunlarla mücadele etmek durumunda kaldıklarını anlatan Akdoğan, özellikle geçen yıldan bu yana uygulanan fiyat politikalarına dikkat çekti.
MTSO 10 No’lu Komite Başkanı Eşref Akdoğan, Komite çalışmaları hakkında bilgi vererek sektöre ilişkin değerlendirmeler yaptı. Komite bünyesinde akaryakıt istasyon bayileri, LPG ve madeni yağ satışı yapan firmaların yer aldığını anlatan Akdoğan, 500’ün üzerinde üyeleri bulunduğunu söyledi. Mersin’in akaryakıt sektöründe Türkiye’nin önde gelen illeri arasında yer aldığını dile getiren Akdoğan, nüfus oranına göre istasyon sayısına bakıldığında Mersin’in ilçeleriyle birlikte Türkiye’de Konya’dan sonra ikinci sırada yer aldığını anlattı. Bu kadar yoğun petrol istasyonu kurulmasının sebebini ise bir liman kenti olan Mersin’de 20’ye yakın ana dağıtım şirketinin tesisinin bulunmasıyla açıkladı. Akaryakıt sektörünün ülke ekonomisinde çok önemli bir yer taşıdığına dikkat çeken Eşref Akdoğan, şöyle konuştu: “Sektörümüz çözüm odaklı tüm uygulamaları özveri ve uyumla yerine getirmektedir. Sektörümüz ülkemize ve Mersin’e hem milli ekonomiye katkısıyla hem de verdiği hizmetin kalitesiyle kendisini ispatladığı gibi başka hiçbir sektörde görülmeyen tam bir şeffaflıkla kar marjına ilişkin bilgileri kamuoyu ile paylaşan bir sektördür.”
6 Kasım 2014 tarihinde EPDK Kararı ile akaryakıt fiyatlarının oluşumuna ve takibine ilişkin yeni bir metodolojinin yürürlüğe girdiğini hatırlatan Eşref Akdoğan, bu metodolojinin sektörde ciddi sorunlar oluşturduğunu söyledi. Yeni uygulama doğrultusunda pompa fiyatları belirlenirken Birleşik Krallık, İtalya, Fransa ve Almanya’nın dahil olduğu Kuzey Batı Avrupa’nın (CIF-NW) baz alındığını kaydeden Akdoğan, oysa ülke şartları gözetildiğinde bunun doğru olmadığını ve Türkiye’de kullanılması gereken fiyatların Akdeniz Piyasası (CIF MED) olması gerektiğini anlattı. Avrupa’da bayilik sisteminin pek fazla bulunmadığına, ana dağıtıcıların istasyon kurduğuna, bu nedenle de maliyetlerin Türkiye’ye oranla oldukça düşük olduğuna değinen Eşref Akdoğan şu bilgileri verdi: “Türkiye’deki uygulamalar doğrultusunda işçilik, kredi kartı komisyonu, ulusal stok, teminat mektubu, ulusal marker, otomasyon, yazar kasa, iş sağlığı ve güvenliği, EPDK gelir payı, ÖTV finansmanı, sorumlu müdür, veresiye satış, promosyon gibi uygulamalar maliyeti artırmaktadır. Oysa Kuzey Batı Avrupa’da bu tür uygulamalar bulunmamaktadır. Avrupa’da enflasyon oranı yüzde 1’in altındayken Türkiye’de
YAYIN ADI VE SAYFA NO
“Fiyat belirlenirken Akdeniz baz alınmalı”
CMYK
yüzde 9 ve üzeridir. Yine kredi kartı satış maliyeti Avrupa’da sıfırken Türkiye’de yüzde 1,25’tir. İstihdam giderleri de birbirinden oldukça farklı. Kuzey Batı Avrupa’daki dört ülkenin toplam istihdamı 165 bin kişiyken Türkiye’deki istihdam 250 bin kişi civarında. İstihdam maliyetleri düşünüldüğünde Türkiye’deki yük daha da iyi anlaşılacaktır. Konuya çalışma metodu açısından da bakılabilir. Avrupa’da yüzde 70 istasyon self servis olarak hizmet vermektedir. Oysa Türkiye’de bu uygulama henüz bulunmamaktadır. Aynı şekilde Avrupa’da istasyonlar gece ve haftasonları kapanırken Türkiye’de 7 gün 24 saat hizmet verilmektedir.” “Türkiye ile Avrupa arasında ciddi yapısal farklar bulunmakta” Avrupa’daki bayi ve istasyonların kaçakçıyla, hileli akaryakıt satan kişilerle rekabet etmediğini kaydeden Eşref Akdoğan, Türkiye’deki bayilerin ise mali yüklerinin yanı sıra illegal piyasayla rekabet etmek durumunda kaldığını da anlattı. Kuzey Avrupa ülkeleriyle Türkiye’deki akaryakıt istasyonları arasında çok büyük yapısal farklar bulunduğunu vurgulayan Akdoğan, bu alanda yaşanan sıkıntıların somut örneklerle ortaya konması adına bir araştırma başlattıklarını ve ortaya çıkacak sonucu raporlayacaklarını söyledi. Bu amaçla Komite olarak Münih, Berlin ve Hannover Ticaret Ataşeleriyle irtibata geçerek Almanya’da ilgili kurumlarla temas kurmak yönündeki isteklerini paylaştıklarını anlatan Akdoğan, sektörde faaliyet gösteren
akaryakıt dağıtım şirketleri ile bilgi alışverişinde bulunmak ve istasyon ziyareti yapmak istediklerini söyledi. Tüm ataşeliklerden olumlu yanıtlar aldıklarını kaydeden Akdoğan, “Konuyu Oda’mız yönetimiyle de paylaştık. Gelecek yıl MTSO önderliğinde yetkili bir personel ve Komite temsilcilerimizle birlikte araştırma yapmak üzere Almanya’ya gitmeyi planlıyoruz” dedi.
Eşref AKDOĞAN
10 No’lu Akaryakıt, LPG, Madeni Yağ ve Enerji Meslek Komitesi Başkanı
“Asgari ücrette devlet desteği önemli” Asgari ücretin 1300 TL’ye yükselmesinin sektöre etkilerini de değerlendiren Eşref Akdoğan, “Bu yükselişe Asgari Geçim İndirimi’nin dahil olup olmaması da büyük önem taşıyor. Bekar bir çalışan ile dört çocuklu bir çalışanın eline geçen ücret arasında 222 TL fark var. Yani Asgari Geçim İndirimi’nin bu rakama dahil olup olmaması önemli” değerlendirmesini yaptı. Bu ücretin tüm yıl geçerli olup olmayacağını merak ettiklerini de kaydeden Akdoğan, Temmuz 2016’da bir değişim olup olmayacağını henüz bilemediklerini söyledi. Mersin’de 340 istasyonun faaliyette olduğunu ve her istasyonda ortalama 15 kişinin istihdam edildiğini açıklayan Akdoğan, şöyle konuştu: “Sektörümüz, yaklaşık 5 bin aileye direk, 20 bin kişiye ise aş vermektedir. Sağlık, eğitim vermektedir. Her istasyon istihdamını yüzde 10 daraltacak olsa 2 bin kişinin aş, sağlık, eğitim sorunu oluşacaktır. Sektör temsilcileri olarak asgari ücretin 1.300 TL olmasını istiyor ve destekliyoruz ancak vergi yükünü paylaşmada devletimizin bize desteklerini de esirgememesini bekliyoruz.”
Geçen yıl EPDK kararı ile akaryakıt fiyatlarının oluşumuna ve takibine ilişkin oluşan metodolojiyi doğru bulmuyoruz. Türkiye’de fiyatlar belirlenirken Kuzey Batı Avrupa değil, Akdeniz piyasası örnek alınmalı.
8
YIL: 18 | SAYI: 300 |3-16 OCAK 2016 | www.mtso.org.tr
Sanayileşme adına büyük adımlar atılacak
Tel: 0324 231 25 25 Mesai Dışı: 0324 325 86 05
Mersin Tarsus Organize Sanayi Bölgesi’ne yatırım talepleri arttı. Yaklaşık 200 firmayatırım için yer arıyor yeni yılda bölgede yeni yatırım alanları oluşturulması için çalışmalar başladı. Yatırımlardan Sorumlu Başbakan Yardımcısı Lütfi Elvan’ın da desteğini arkasına alan sanayiciler 2016’da kentte sanayileşmenin hızlanmasını bekliyor.
M
TOSB Yönetimi; yeni yılda kentte sanayinin gelişmesi adına çalışmalarını sürdürüyor. Bir taraftan yeni organize sanayi bölgesi kurma çalışmaları devam ederken diğer taraftan sanayici mevcut OSB’nin otoban bağlantısının gerçekleştirilmesini istiyor. 2016’da MTOSB’nin gelişeceğini, daha güçlü bir altyapıya kavuşacağını umut ettiklerini anlatan MTOSB Yönetim Kurulu Başkanı Sabri Tekli, “Şartlar ne olursa olsun küçülmeden yana değiliz, sanayicimize yeni pazarlar, iş sahaları açmak için yönetim kurulu olarak çalışmalarımız sürecek” dedi. Kent ekonomisini canlandırmak istihdam istatistiklerini yukarı çekmek adına sanayicinin ihtiyaç duyduğu rahat çalışma zeminini hazırlama mücadelesi verdiklerine dikkat çeken Tekli, “Mersin’in gelişimi açısından sanayinin gelişmesi şart” dedi. 200 firmanın yatırım için yer talebinde bulunduğunu hatırlatan Tekli, yeni yılda, yeni yatırım alanlarının oluşturulması yönündeki çalışmalara ağırlık vereceklerini söyledi.
2006 yılı sonu uygulama imar planlarının onaylanması ile 278 hektar arazi üzerinde 5000 m2 ile 202.000 m2 arasında 39 adet sanayi parseli oluşturulmuş olup, tüm parsel tahsisleri tamamlanmıştır.
Yılın ilk röportajını MTOSB Yönetim Kurulu Başkanı Sabri Tekli ile gerçekleştirdik. MTOSB’nin mevcut durumu, kurulacak yeni OSB’ler, eğitime yönelik çalışmaları ve 2016 yılına dair beklentilerini Tekli şöyle anlattı:
Fakat tüm bu olumsuz şartlara rağmen sanayicilerimiz yatırımda hız kesmedi. MTOSB 2. Bölge olarak adlandırılan genişleme alanımızda açılan yeni tesislerimiz ile birlikte Mersin’in istihdam sorununa da bir nebze de olsa çare getirmeye çalıştık. Biz yatırımcılarımıza bu anlamda müteşekkiriz.
MTSO: OSB hakkında bilgi verir misiniz? Kaç metrekare alan üzerine kurulu kaç firma aktif, hangi sektörlerde faaliyet gösteriyor kaç kişiye istihdam sağlanıyor vs? 1. Bölgemizde 194 Sanayi parseli üzerinde 170 işletme yer almaktadır. Bu işletmelerden 138 firma üretim, 17 firma inşaat, 4 firma proje aşamasında olup, 11 firma da üretimi durdurmuştur. Bölgede ağırlıklı sektör olarak: demir ve çelik sanayi, gıda sanayi, kimya sanayi, plastik sanayi, çimento yapı malzemeleri, makine sanayi ve cam sanayi bulunmaktadır. 2. Bölge olarak adlandırdığımız Gelişme Alanımız; Mersin Tarsus organize sanayi bölgesinin 3 km batısında yer almakta ve Türkiye’nin en büyük limanına ve serbest bölgeye yakın olması itibari ile sanayiciye büyük avantaj sağlamaktadır.
Gelişme alanında 39 sanayi parseli üzerinde 36 işletme yer almaktadır. Bu işletmelerden 23 firma üretim, 11 firma inşaat ve 2 firma proje aşamasındadır. Her iki bölgemizde toplam direk istihdamımız yaklaşık 12 bin kişidir.
çekmek için sanayicilerimize gerekli zemini hazırlayarak daha rahat bir ortamda çalışmalarını sağlayacağız. MTSO: MTOSB içerisinde gerçekleştirilen eğitim çalışmaları hakkında bilgi verir misiniz? MTOSB Meslek Lisesi 2011 -2012 eğitim öğretim yılında Gıda Teknolojileri, Elektrik Elektronik, Makine Teknolojileri, Metal Teknolojileri ve Mobilya ve İç Mekan Tasarımı bölümü olmak üzere 5 bölüm ile hizmete girdi. Ardından 2013-2014 eğitim
alanlarının her biri için, öğrencilerimizin motor becerilerini geliştirmek ve mesleki alandaki bilgilerini uygulamak amacıyla uygulama sınıfları vardır. Gıda alanı ve kimya, fizik, biyoloji branşları için de son teknolojiyle donanmış laboratuarlarımız mevcut. Okulumuz gerek eğitim alanındaki başarılarıyla gerek bilimsel alandaki başarılarıyla gerek sosyal aktiviteleriyle çok yönlü bir okul özelliği taşımakta. Okulumuzun en büyük avantajı ise Organize Sanayi Bölgesi
dışından gelen yatırım talepleri hakkında bilgi verir misiniz? Özellikle hangi sektörlerden talepler geliyor? Bize her sektörden yerli ve yabancı yatırımcıdan talep var. Fakat artık mevcut kapasite yeterli değil. Mersin’in acilen 3, 4 ve hatta 5. organize sanayi bölgelerini hayata geçirmesi gerekmektedir. Şu an yaklaşık 200 civarında firma bizden yer beklentisi içerisinde. Bunun bilinciyle 3. OSB alanı için Bakanlığımıza başvurumuzu yaptık ve süreç hızla devam
Mersin Valimiz Sayın Özdemir Çakacak ve Mersin Büyükşehir Belediye Başkanımız Sayın Burhanettin Kocamaz’ın destekleri ayrıca Müteşebbis Heyetimizde bulunan Tarsus Belediyemiz, Mersin Ticaret ve Sanayi Odamız, Tarsus Ticaret ve Sanayi Odamız ve MESİAD’dan da büyük destek alıyoruz.
MTSO: Nasıl bir yılı geride bırakıyoruz? 2015 nasıl geçti? 2016 yılı beklentileriniz nedir? 2015’i normal bir yıl olarak değerlendirmek aslında imkansız. Tam manasıyla bir seçim yılı olarak geçti. Piyasalardaki dengesizlikler sanayicileri yakından ilgilendiriyordu. Bir yılda 2 genel seçim yaşadık ve bu güvensizlik ortamı ister istemez ülkemizi etkiledi.
MTOSB Yönetim Kurulu ve Bölge Müdürlüğümüz ise yoğun bir tempoda çalışmalarını sürdürdü. İran’a uygulanan ambargonun kalkmasının ardından 15. TehranIndustry International Exhibition Fuarı’na 40 sanayicimiz ile birlikte katıldık. MTOSB’nin 20. Yılını görkemli bir şekilde kutladık; MTOSB Özel Meslek Lisemizdeki öğrenci sayımızı arttırarak kalifiye eleman yetiştirme anlamında çalışmalarımıza hız kattık. 2016 yılında da MTOSB’nin gelişeceğini, daha güçlü bir yapıya kavuşacağını umut ediyoruz. Biz şartlar ne olursa olsun hiç bir zaman küçülmekten yana değiliz; sanayicilerimize yeni pazarlar, yeni iş sahaları açmak için yönetim kurulu olarak çalışmalarımız sürecek. Hem Mersin ekonomisi anlamında, hem de istihdam anlamında istatistikleri yukarı
Sabri TEKLİ
MTSOB Yönetim Kurulu Başkanı
öğretim yılında özelleştirilerek Özel Şişecam Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi adıyla eğitim ve öğretime devam etti. Öğrencilerimizden hiç bir maddi beklenti içerisine girmeden eğitimimiz sürüyor. Öğrencilerimizin yemek, servis, kıyafet ve mesleki ders kitabı ihtiyaçları okulumuz tarafından ücretsiz olarak karşılanmakta. Lisemiz, Türkiye’de bir ilk olan, devletimizin ve OSB’nin işbirliğiyle eğitime kazandırdığı bir okuldur. Gelişen Türkiye’ye katkı sağlayan, genç, dinamik, çalışkan öğretmen kadrosuna sahip, ücretsiz ulaşım ve yemek imkânı sağlayan, temiz ve ferah sınıflarda eğitim imkânı sunan, akıllı tahtaları sayesinde sınıflarda eğlenerek öğrenmeyi ilke edinen bir eğitim kurumu. Elektrik, metal, makine ve mobilya
içinde yer alması. Çünkü öğrenciler 9. sınıftan itibaren yaptıkları fabrika gezileri sayesinde seçecekleri bölümlerle ilgili bilgi sahibi olarak, bölgeyi tanıma imkanı bulmakta. 11 ve 12. sınıf öğrencilerimiz ise stajlarını bölgedeki fabrikalarda yaptıkları için teknolojik gelişmeleri yakından takip etmektedir. 10. sınıflar kendi alanlarıyla ilgili eğitici gözlemler yaparak gelişmeleri yakından takip etmekte. Okulumuzda bu yıl 37 öğretmen ve toplamda 475 öğrencisi bulunuyor. Öğrenci sayımızın bu kadar artmasında en büyük etken hayırsever Şişecam kurumumuz tarafından yapılan ve MTOSB’ye devredilen okul binamızdır. Şişecam ailesine de buradan eğitime verdikleri bu destekten dolayı teşekkür ediyorum MTSO: MTOSB’ye yurtiçi ve yurt-
ediyor. Mersin’in gelişimi açısından sanayinin gelişmesi şart. Bize yapılan başvuruları değerlendirmek istiyoruz; fakat şu an tahsis edecek arsamız kalmadı. Bundan dolayı da genişlememiz gerekiyor. Mersin yapı olarak 3. ve 4. organize sanayi bölgesini kaldırabilecek bir bölge. Kentin diğer illere göre lojistik üstünlüğü olduğu ortada. Biz kent olarak birlik ve beraberlik zeminini sağladığımız sürece Mersin’in önünde kimse duramaz. MTSO: Yatırımlardan Sorumlu Başbakan Yardımcısı Lütfi Elvan yeni bir OSB kurulması konusuna olumlu baktı. Bu konuda yürütülen çalışmalar hakkında bilgi verir misiniz?Sayın Başbakan Yardımcımız Lütfi Elvan’ın Mersin milletvekili olması kent adına büyük önem taşıyan bir konu. Mersin bunu çok iyi değerlendirmeli. Sayın Başbakan Yardımcımız ile yaptığımız görüşmelerde bize bazı konularda destek olacağının sözünü verdi. Bizim en önemli isteğimiz MTOSB’nin otobana bağlanması; bu konunun 2016 yılında nihai karara bağlanmasını umut ediyoruz. Çalışmalarımızı Sayın Valimizin Başkanlığında yürütüyoruz, şu an 2. Organize Sanayi Bölgesi olarak ad-
YAYIN ADI VE SAYFA NO
landırılan genişleme alanımız gibi, 3. Organize Sanayi Bölgesi’nin kurulma çalışmaları devam ediyor. Bu konuda Lütfi Bey’in desteklerini de almak bizlere güç veriyor.
CMYK
Bu birliktelikle Mersin de 2016 yılında sanayileşme adına büyük adımlar atılacağına inancım tam. MTSO: Üniversite sanayi işbirliği konusunda neler söyleyeceksiniz? Mersin’de bu alandaki çalışmalar yeterli mi? Neler yapılabilir? Ben üniversiteye her konferansa gittiğimde oradaki çocuklarımıza şunu soruyorum; ‘Siz kaç kez OSB’ye gelerek fabrikaları incelediniz?’ Bence bu konu çok önemli; mezun olduktan sonra kullanacağı makineleri tanımayan bir nesil yetişiyor. Bu öğrencilerin, bizim meslek lisesinde uyguladığımız yöntem ile organize sanayi bölgelerinin içerisinde yetişmesi gerekiyor. Bu konuda da meslek yüksek okullarının Organize Sanayi Bölgeleri içerisinde kurulması ile ilgili fikir ve önerilerimiz var. Önümüzdeki süreçte bu konuyla ilgili de çalışmalarımız devam edecek. MTSO: Kişisel olarak yapmaktan zevk aldığınız uğraşlar hakkında bilgi verir misiniz? Ailemle birlikte zaman geçirmek.