Fikir otobüsü yeni durağına ilerliyor
Kahramanlı’ya TOBB’dan plaket
Travel Turkey İzmir’in partner ili Mersin oldu
>4’te
>2’de
>2’de
MTSO ÇAĞRI MERKEZİ 0 850 304 33 33
Eğitim öncelik olmadan sorunlar çözülemez Şerafettin AŞUT
MTSO Yönetim Kurulu Başkanı
> 3’te
www.mtso.org.tr www.mtso.org.tr | YIL: | YIL: 17 18 | SAYI: | SAYI: 298321 | 6-19 | 11 ARALIK - 24 Aralık 2015
Kabuğu kırmadan hayat yok
Görkem AKSOY
29 No’lu Kırtasiye, Matbaa, Reklam Ajansları ve Basın Yayın Hizmetleri Meslek Komitesi Başkanı
D
ünyada yaşanan siyasi değişimlerle birlikte gelen ekonomik daralmanın iş hayatını da olumsuz etkilediğini anlatan Mersin Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO) 29 No’lu Kırtasiye, Matbaa, Reklam Ajansları ve Basın Yayın Hizmetleri Meslek Komitesi Başkanı Görkem Aksoy, piyasaların canlanması için halkta para harcama isteğinin canlandırılması gerektiğini söyledi. Geleceğe dair umut ve hevesin yeniden uyandırılması gerektiğini vurgulayan Aksoy, “Maddi ve manevi bir
Hasat sonrası muhafaza ile Mersin, tarımda öncü olacak
kıskaçtayız. Portremizde yorulmuşluk, umutsuzluk ve güvensizlik var. Tüm risklere rağmen kabuğumuzu kırıp bu ülke için yeni bir hayatı başlatmalıyız” dedi. Aksoy, ekonomik daralma nedeniyle alacak ve borçlar dengesinin bozulduğunu, her firmanın birbirine borcu bulunduğunu ve zincirin halkalarından birinin fire vermesi halinde tümünün olumsuz etkilendiğini anlattı. > 7’de
Hayvan yetiştiricileri soya fasulyesine destek bekliyor Vet. Hek. Yusuf CANSEV Hayvansal Ürünler ve Destek Faaliyetleri Meslek Komitesi Başkan Yardımcısı
T
ürkiye’de hayvancılık sektörünün gelişmesi, maliyetlerin düşüp rekabetçi yapının güçlenmesi için sektör temsilcileri hayvan yeminde kullanılan soya fasulyesi ekimine destek bekliyor. Kanatlı hayvan üretiminde önemli bir potansiyele sahip olan Mersin, hayvan yeminde kullanılan soya fasulyesi üretimi için de uygun coğrafya, iklim ve toprak yapısına sahip. Mersinli sektör temsilcileri destek verilmesi halinde yapacakları üretimle rekabetçi yapılarını güçlendirip yalnızca Türkiye’nin değil, dünyanın hayvansal protein ihtiyacını karşıla-
maya talip. Mersin Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO) Hayvansal Ürünler ve Destek Faaliyetleri Meslek Komitesi Başkan Yardımcısı Veteriner Hekim Yusuf Cansev, kentin sektördeki potansiyelini, sektörün sorunlarını ve beklentilerini anlattı. Mersin’in hayvancılıkta özellikle kanatlı hayvan üretim potansiyeli ile öne çıktığını kaydeden Cansev, şunları söyledi: “Tavukların yaşam ortamının 20 derecenin altına düşmemesi gerekiyor. Aksi halde kış aylarında ısıtma maliyetleri artıyor.” > 7’de
B
Tarım kenti Mersin’de genelde yaş meyve sebze, özelde ise turunçgil üretiminde hasat sonrası muhafaza ile ürünlerin ömrünü uzatma çalışmaları başladı. Güdümlü Proje Desteği ile yürütülecek çalışmalarla ihracatın artırılması ve ihraç pazarlarının çeşitlendirilmesi hedefleniyor.
aşta kentin lokomotif tarım ürünü turunçgiller olmak üzere yaş meyve ve sebzede üretimden tüketime kadar geçen süreçlere yönelik ürün kayıplarının azaltılması, ürünlerin kalite ve katma değerinin artırılması, insan sağlığının korunması adına ‘Turunçgiller Araştırma Geliştirme Merkezi Projesi’nin ‘Güdümlü Proje Desteği Başlangıç Toplantısı’ Mersin Valisi Özdemir Çakacak’ın başkanlığında gerçekleş-
tirildi. Sektörel standart sağlayacak, araştırma, geliştirme ve eğitim çalışmalarıyla hedefe ulaştıracak güdümlü projenin uygulama süresi 24 ay olarak belirlendi. Mersin Valiliği koordinasyonunda Mersin Büyükşehir Belediyesi, Mersin Ticaret ve Sanayi Odası, Mersin ile Çukurova Üniversiteleri, Akdeniz İhracatçılar Birliği, Narenciye Tanıtım Grubu ile Adana ve Mersin Turunçgil Üretici
ersinli işadamları 2023 hedeflerine ulaşmak için 2018 yılı başına kadar başta Çukurova Bölgesel Havalimanı Projesi olmak üzere kent adına önem taşıyan mega projelerin hayata geçirilmesini bekliyor. Dünyada yaşanan siyasi değişimler Türkiye ekonomisine de yansıdı. Daralan piyasaların etkisini azaltmak, ihracata, ticarete devam etmek isteyen Mersinli işadamları bu zorlu süreçte hedeflerine ulaşmak adına kente yapılması planlanan yatırımların vakit kaybedilmeden hizmete açılmasını bekliyor.
değerlendirdi
Özellikle Çukurova Havalimanı Projesi’nin tamamlanması cansuyu etkisi yapacak. Bu sayede ürünler istenilen pazarlara aktarmasız, daha kısa terminlerle daha uygun fiyatlarla ulaştırılabilecek. Bu sayede bir taraftan kentin ihracatta rekabetçi yapısı güçlenirken diğer taraftan bölgenin prestiji artacak ve daha çok yabancı yatırımcının yatırım için Mersin ve çevresini tercih etmesi sağlanacak. Sektör temsilcileri geciken projelerin yarattığı kayıpları anlattı.
T
> 4’te
Aytekin Sera, ihracatta katma değeri yüksek ürünlere yoğunlaştı
> 6’da
Kobilere nefes aldıracak kredide imzalar atıldı
> 8’de
MTSO 1
CMYK
gelen tarımsal üretim merkezlerinden biri olduğunu kaydeden Çakacak, yapılacak çalışma sonunda özellikle turunçgil hasadında yaşanan yüzde 20-30’luk ürün kaybının azaltılacağını, ürün kalitesinin ise artacağını bildirdi. Projenin Türk tarımının geleceği, gelişimi ve kalkınmasında önemli bir rol gösterici olacağını vurgulayan çakacak, “Özetle bu proje Türk tarımının projesidir” dedi.
İnşaat sektöründe Serdengeçti, alternatif pazar: Türkiye ekonomisini
Mersin, havaalanına odaklandı
M
Birlikleri’nin de dahil olduğu projenin başlangıç toplantısı yapıldı. Toplantıda bu projenin Türk tarımı için büyük önem taşıdığını vurgulayan Mersin Valisi Özdemir Çakacak, sektörün güçlü dinamiklerinin proje çerçevesinde bir araya gelmesinin memnuniyet verici olduğunu belirtti. Çukurova Bölgesi’nin taze sebze-meyve üretimi ve ihracatında önemli rol oynadığını ve bu yönüyle de bölgenin, ülkenin önde
>8’de
Vietnam’dan düşük maliyetli yatırım fırsatı
>5’te
ürkiye ekonomisini dünyadaki gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin ekonomik verileriyle karşılaştıran Serdengeçti, Türkiye’nin mevcut ekonomik profilini çizerek neler yapılması gerektiğini anlattı. Cari açıkla mücadele yöntemleri, cari açık enflasyon ilişkisi, dövizdeki dalgalanmalar, TL’nin değer kaybı, tasarrufun ülke ekonomisine etkisi ise üzerinde durulan öncelikli konular oldu. Enflasyon ve işsizlik rakamlarını da değerlendiren Serdengeç-
ti, bugünün bankacılık sistemine dair bilgiler aktardı. Türkiye’deki bankacılık sistemini değerlendirip, bankacılık sisteminin bugüne kadarki en güçlü dönemini yaşadığına dikkat çeken Serdengeçti, yüksek kredi faiz oranlarının sebeplerini açıkladı. Serdengeçti konuşmasının sonunda özetle, gündemin vakit kaybedilmeden siyasetten ekonomiye dönmesi gerektiğine değinerek, yapısal reformların hayata geçirilmesini beklediklerini söyledi. > 5’te
MTSO, MYK bilgilendirme çalışmaları sürüyor
> 4’te
> 3’te
2
YIL: 18 | SAYI: 321 | 11 - 24 Aralık | www.mtso.org.tr
Toplumsal sorunlara ‘Sosyal İnovasyon’ ile çözüm
Kahramanlı’ya TOBB’dan plaket
T
IR Performans Sistemi’nde en iyi performansı gösteren Mersin Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO) Üyesi Kahramanlı Uluslararası Nakliyat Firması’na Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) tarafından 3’üncülük plaketi verildi. Plaketi Şirket Yetkilisi Ali Kahramanlı aldı. Karadeniz Ekonomik İşbirliği Örgütü (KEİ) himayesinde Karayolu Taşıma Dernekleri Birliği (BSEC URTA) tarafın-
İ
Mersin Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO) AB Bilgi Merkezi, kentte göç, yoksulluk, işsizlik, gibi toplumsal sorunlara dünya örneklerinde olduğu gibi sosyal inovasyon ile çözüm üretilmesi, bu alanda farkındalık oluşturulması için iki günlük etkinlik düzenledi
lk gün Mersin Üniversitesi’nde gerçekleştirilen konferansla gençlerin bu konuda bilgilenmesi sağlanırken, ikinci gün Sosyal İnovasyon Çalıştayı düzenlenerek kent dinamikleriyle fikir alışverişinde bulunuldu. Hedef, önümüzdeki süreçte bir ‘Sosyal İnovasyon Platformu’ kurularak bu yöndeki uygulamaların yaygınlaştırılmasını sağlamak. MTSO AB Bilgi Merkezi, toplumsal sorunların yenilikçi yöntemlerle çözümü anlamına gelen ‘Sosyal İnovasyon’ kavramına dikkat çekiyor. Sosyal inovasyonu kavramsal olarak anlamak, dünyadaki iyi uygulamaları ve sosyal inovasyonun finansal mekanizmalarını öğrenmek, ortak bir düşünme potansiyeli oluşturarak toplumsal sorunları sosyal inovatif bakış açısı ile değerlendirmek üzere 29-30 Kasım
2016 tarihlerinde MTSO AB Bilgi Merkezi tarafından “Sosyal İnovasyon Çalıştayı ve Konferansı” düzenlendi. Programın ilk gününde Mersin Üniversitesi Prof. Dr. Uğur Oral Kültür Merkezi’nde gerçekleştirilen, Moderatörlüğünü Sosyal İnovasyon Merkezi Kurucusu Suat Özçağdaş’ın yaptığı konferansta; sosyal inovasyon kavramının öneminin yanı sıra toplumsal sorunları sosyal ve inovatif bakış açısıyla değerlendirmenin gerekliliği üzerinde duruldu. Konferansa 10 binden fazla birey ve örgütten meydana gelen ve küresel bir topluluk olan Sosyal İnovasyon Değişim Grubu Başkanı Louise Pulford e-konferans yoluyla katılım sağlayarak ‘Kavram Olarak Sosyal İnovasyon ve Önemi’ konulu sunum gerçekleştirdi. Programın iyi uygulamalar bö-
lümünde ise Labor Voices Türkiye Projeler Direktörü Musa Çopur, IMPACT-HUB Kurucu Ortağı Ayşe Sabuncu ile İhtiyaç Haritası Kurucu Ortağı Ali Ercan Özgür sosyal inovasyonun önemi ve uygulamalarını anlattı. Organizasyonun ikinci gününde ise Divan Oteli’nde Sosyal İnovasyon Çalıştayı düzenlendi. Kamu, özel sektör, yerel yönetim, sivil toplum kuruluşları temsilcileri katılımıyla gerçekleştirilen çalıştayda sosyal inovasyon örnekleri ile sosyal inovasyonun katılımcılar tarafından daha iyi anlaşılması ve kent sorunlarını sosyal inovatif bakış açısı ile değerlendirebilmeleri amaçlandı. Çalıştay kapsamında ayrıca sosyal inovasyon uygulamalarını yaygınlaştırmak ve soysal inovasyon uygulamalarının sürdürülebilirliği adına katılımcıların görüşlerine de başvuruldu.
Eğitim ve Kalkınma Vakfı’ndan, Yağcı’ya ziyaret
dan 23 Kasım’da İstanbul’da Uluslararası Karadeniz Taşımacılık Forumu düzenlendi. Forumda, TOBB kefaletinde TIR Karnesi kullanan ve en iyi performansı gösteren firmalar ödüllendirildi. MTSO Üyesi Kahramanlı Uluslararası Nakliyat Firması, TOBB tarafından oluşturulan TIR Performans Sistemi’ne göre TIR Sistemi’ni kullanan 1600 firma arasından en iyi performansı gösteren
3’üncü firma olarak belirlendi. Forum’da ayrıca TOBB ve Karadeniz Ekonomik İşbirliği Örgütü arasında taşımacılığın kolaylaştırılması için işbirliği antlaşması imzalandı. KEİ Bölgesi’nde bölgesel projeler anlatılıp, bölgesel karayolu bağlantılarının aktif olarak kullanımı ve güzergahların cazip hale getirilmesi için yapılacak yatırımlar hakkında bilgi verildi.
Travel Turkey İzmir’in partner ili Mersin oldu
B
u yıl 10’uncusu düzenlenen Travel Turkey İzmir’in partner ili Mersin oldu. Mersin’in tarihi, doğal, turistik bölgeleri yanında kentin kültürel miras zenginliğinin tanıtıldığı Mersin standına ilgi yoğun oldu. Mersin standının ziyaretçileri arasında Kültür ve Turizm Bakanı Nabi Avcı da yer aldı. İzmir’de 8-11 Aralık tarihleri arasında düzenlenen ve bu yıl 24 yabancı ülkenin katıldığı Travel Turkey İzmir’e partner il Mersin güçlü bir katılım sağladı. Mersin Valisi Özdemir Çakacak’ın yanı sıra Büyükşehir Belediye Başkanı Burhanettin Kocamaz, Mersin Ticaret ve Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanı Şerafettin Aşut, MERTİD Başkanı Hamit İzol ile Çukurova Turistik İşletmeler ve Otelciler Birliği (ÇUKTOB) Başkanı Murat Demir katıldı.
Partner il Mersin’e tahsis edilen bölgede 200 metrekarelik alana MTSO tarafından hazırlanan İstasyon’dan Fener’e sergisi kurularak, fuar ziyaretçilerinin Mersin’de tarihi bir yolculuğa çıkmaları, dönemin İstasyon, Uray Caddesi, Gümrük Meydanı ve Kışla Caddesi’ni ziyaret etmeleri sağlanmıştır. Ayrıca Gazeteci Haldun Okdemir, Atatürk’ün Mersin’e geldiği dönemleri konu alan “Atatürk Mersin’de” ismiyle derlediği fotoğrafları sergilerken Olba Fotoğraf Derneği Başkanı Mustafa Eser, “Makro Mersin 1001 Çiçek” isimli fotoğraf sergisinde Mersin’deki zengin çiçek popülasyonunu ziyaretçilere tanıttı. Yine Mersin’in önemli fotoğraf sanatçıları arasında yer alan Mehmet Miras’ın “Caretta” ve “Sarıkeçililer’de Çocuk Olmak” konulu fotoğraf sergileri
fuara renk kattı. MTSO tarafından hazırlatılan “Mersin’in Gizemi” isimli kent tanıtım filmi izleyenlerden büyük beğeni toplarken Olgunlaşma Enstitüsü tarafından açılışta düzenlenen defile de tam not aldı. Travel Turkey kapsamında düzenlenen Dünya Turizmi ve Türkiye konulu Konferansın konuşmacıları arasında MTSO Yönetim Kurulu Başkanı Şerafettin Aşut da yer aldı. Mersin turizmini anlatıp, dünyadan örnekler vererek sektörün gelişimi için neler yapılması gerektiğine değinen Aşut, teknoloji ve endüstri 4.0’ı turizme daha çok entegre etme tavsiyesinde bulundu. Klasik çözümlerin derde derman olmadığını ifade eden Aşut, yeni şeyler yapılması, yüksek teknolojinin bu sektör içinde yer alması gerektiğini söyledi.
Doğa okulları, minik bedenleri ısıttı M
ersin Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO) Eğitim ve Kalkınma Vakfı Yönetimi, Sanat Etkinlikleri Derneği Yönetim Kurulu Başkanlığına yeniden seçilen Selma Yağcı’ya hayırlı olsun ziyareti gerçekleştirdi. MTSO Eğitim ve Kalkınma Vakfı Yönetim Kurulu Başkan Vekili Hacı İbrahim Bilir, Yönetim Kurulu Üyeleri Ahmet
Akbaş, Hüseyin Kış, Murat Yüksekbaş ve Sadık Çağatay Güneş’in katıldığı ziyarette Uluslararası Müzik Festivali hakkında fikir alışverişinde bulunuldu. Sanat Etkinlikleri Derneği Yönetim Kurulu Başkanlığı’na yeniden seçilen Yağcı’ya başarılar dileyen MTSO Eğitim ve Kalkınma Vakfı Yönetim Kurulu, festivalin maddi açıdan sürekliliği hakkında
önerilerde de bulundu. Bu sene on altıncısı düzenlenecek Uluslararası Müzik Festivali’nin Mersin’in adının duyurulması adına büyük bir şans olduğuna değinilen görüşmede, festivalin yerel düzeyde verilen desteğin yanı sıra ulusal düzeyde de sponsorların dikkatini çekecek alt yapıya sahip olduğu belirtildi
Araç muayenesinde yaşanan sıkıntılara çözüm arandı
S
osyal sorumluluk projelerine verdiği önemle diğer okullara örnek olan Mersin Doğa Okulları öğrencileri, son olarak hazırladıkları ‘Bu Kış Beni Sen Giydir’ isimli proje ile Sarılar Köyü’ndeki Sarılar İlkokulu’nun 40 öğrencisinin hem bedenini hem de yüreğini ısıttı. Sosyal Sorumluluk Projesi kapsamında bu sene minik bedenler üşümesin diye Mersin Doğa Okulları Lise
Okul Müdürü Nihat Kaplan ve t-MBA öğretmeni Sevinç Mörel’in önderliğinde ‘Bu Kış Beni Sen Giydir Projesi’ başarıyla tamamlandı. Projeyle Mersin Doğa Okulları Lise Öğrenci Meclisleri Sarılar Köyü’ndeki Sarılar İlkokulu’nun 40 öğrencisinin her birine bot, mont, hırka ve çorap hediye etti. Ziyaret, anaokulundaki öğrencilere oyuncak yardımıyla sona erdi.
MERSİN TİCARET VE SANAYİ ODASI’NDAN ÜYELERE DUYURU
M
ersin Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO), üyelerinin TÜVTÜRK Araç Muayene İstasyonları’nda muayene sırasında yaşadığı sorunların giderilmesi için çalışma başlattı. Bu kapsamda 13 No’lu Ulaşım Araçları İmalat, Satış ve Onarımı Meslek Komitesi öncülüğünde, TÜVTÜRK Adana-İçel-Hatay Araç Muayene Hizmetleri Firması yetkilileriyle ortak toplantı gerçekleştirildi. Toplantıda; muayene istasyonlarının
MTSO 2
fiziki eksiklikleri, randevulardaki yoğunluk, yüksek fiyat uygulamaları ve muayene ödemelerinde kredi kartlarının kullanılmaması gibi konular görüşüldü. MTSO 13 No’lu Ulaşım Araçları İmalat, Satış ve Onarımı Meslek Komitesi öncülüğünde düzenlenen ortak toplantıya 17 No’lu Yolcu Taşımacılığı, 19 No’lu Yurtiçi Yük ve Eşya Taşımacılığı ile 20 No’lu Uluslararası Yük ve Eşya Taşımacılığı
CMYK
Meslek Komiteleri yanı sıra Mersin Sanayi Sitesi Yönetim Kurulu Üyesi Selahaddin Ertuğan katıldı. MTSO üyelerinin TÜVTÜRK istasyonlarında araç muayene sırasında yaşadıkları sorunlara TÜVTÜRK Adana- İçel-Hatay Araç Muayene Hizmetleri Genel Müdür Vekili Naci Menteş, Operasyon Müdürü Erkan Dinç ve Mersin Merkez İstasyon Amiri Hakan Köğce ile birlikte çözüm arandı.
Şerafettin AŞUT
A. Kadir DÖLEK
Derya GÜLEÇ
Atatürk Caddesi MTSO Hizmet Binası Kat: 2-3-4 / MERSİN Tel: 0324 238 95 00 ( 10 Hat ) 238 56 56 ( 3 Hat ) - 238 98 00
5174 Sayılı Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği ile Odalar ve Borsalar Kanunu’nun 24 ve 25. Maddelerine göre yıllık aidat ve munzam aidat Haziran ve Ekim ayları içinde iki eşit taksitte ödenmektedir. Süresi içinde ödenmeyen aidat ve munzam aidatlara 6183 sayılı Amme Alacakları Tahsili Usulü Hakkında Kanun gereğince aylık %1,40 oranında gecikme cezası uygulanmaktadır. Vadesi geçen aidat-munzam aidatlar Oda veznelerimize T.İş Bankası, Garanti Bankası ve Yapı Kredi Bankası kredi kartları ile 6 taksitte ödenebilir. Ayrıca Odamız web sayfasından (www.mtso.org.tr.) ve www.vatandas.mtso.org.tr adresinden Garanti Bankası kredi kartı ile 6 taksitte ödenebilmektedir. Sayın üyelerimize duyurulur.
Turkuvaz Haberleşme ve Yayıncılık A.Ş. Ceyhan Yolu Üzeri 5.km Yüreğir / ADANA 0322 346 30 93
3
YIL: 18 | SAYI: 321 | 11 - 24 Aralık | www.mtso.org.tr
Eğitim öncelik olmadan sorunlar çözülemez Şerafettin AŞUT MTSO Yönetim Kurulu Başkanı
S
on yıllarda Mersin Ticaret ve Sanayi Odası olarak köklü ve uzun vadeli çözümlere odaklanmadan ekonomide, sosyal yaşamda ve bütüncül anlamda ülkenin tüm alanlarındaki kalitesinde bir yere varılamayacağını, en azından hedeflerimize kısa vadeli bakış açıları ile ulaşamayacağımızı ifade ediyoruz. Elbette bunun kolay bir şey olmadığının bilincindeyiz. Ancak, bir ülkenin, bir milletin yaşamında bir insana göre uzun olan süreçler aslında çok kısadır. Bugün insan kaynağı anlamında bir hedefiniz varsa en az 15-20 yıllık bir plan yapmak zorundasınız. Aksi takdirde gelişmelerin içinde değil, hep gelişmeleri izleyen, takip eden, taklit eden olursunuz. Tüm sorunlarımızın ister ekonomi ister kaliteli demokrasi, ister hukuk ister sağlık, ister sosyal yaşam ister kültür, hangi konuya bakarsanız bakın tüm sorunların, tüm eksiklerin temelinde tek bir şey görüyoruz; yetersiz eğitim… Mersin Ticaret ve Sanayi Odası olarak son yıllarda odak noktamız haline gelen eğitim projeleri aslında geldiğimiz noktada ne kadar haklı olduğumuzu göstermektedir. Kaliteli mühendisimiz yok diyoruz, ara elemandan şikayet ediyoruz, yeterince girişimci yaratamıyoruz diyoruz, kadınlarımız ve gençlerimiz ekonomiye entegre değil diyoruz, gençler gittikçe daha çok memur olma yarışına girmekte diyoruz, firmalarımız kurumsallaşamıyor, yenilikçi olamıyor, arge yeterli değil diyoruz… Sürekli şikayet ediyoruz ve hep arzu ettiğimiz sonuca ulaşamadığımız için ağlıyoruz. Hep sorunu, düşmanı, kendi dışımızda arıyoruz. Ancak, bir türlü tüm bunların çözümü eğitim olduğu halde eğitimi ülkenin ilk gündemi yapamıyor ve yine gölgelerle savaşıyoruz. Elbette yapılan büyük ve önemli işler var, eğitimde güzel gelişmeler de var ama demek ki yetmiyor. İşte bir gösterge olan PİSA testlerindeki sonuçlar.
PISA nedir?
Açılımı “Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı” olan PISA, Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) tarafından üçer yıllık dönemler hâlinde, 15 yaş grubundaki öğrencilerin kazanmış oldukları bilgi ve becerileri değerlendiren bir araştırma projesidir. PISA Projesi’nin amacı nedir derseniz. PISA’nın temel amacı, gençlerimizi daha iyi tanımak; onların öğrenme isteklerini, derslerdeki performanslarını ve öğrenme ortamları ile ilgili tercihlerini daha açık bir biçimde ortaya koymaktır. Peki, PISA Projesi neyi ölçmektedir? PISA Projesi’nde zorunlu eğitimin sonunda örgün eğitime devam eden 15 yaş grubundaki öğrencilerin; Matematik okuryazarlığı, Fen Bilimleri okuryazarlığı ve Okuma Becerileri konu alanlarının dışında, öğrencilerin motivasyonları, kendileri hakkındaki görüşleri, öğrenme biçimleri, okul ortamları ve aileleri ile ilgili veriler toplanmaktadır. PISA projesinde kullanılan “okuryazarlık” kavramı, öğrencinin bilgi ve potansiyelini geliştirip, topluma daha etkili bir şekilde katılmasını ve katkıda bulunmasını sağlamak için yazılı kaynakları bulma, kullanma, kabul etme ve değerlendirmesi olarak tanımlanmaktadır. Peki, PISA Projesi kimler tarafından yürütülmektedir? PISA Projesi; kısa adı OECD olan “Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü”nün bir eğitim projesidir. Bu proje, OECD Eğitim Direktörlüğü’ne bağlı olan PISA Yönetim Kurulu tarafından yürütülmektedir. Projede kullanılan testlerin ve anketlerin geliştirilmesi, analizlerinin yapılması, uluslararası raporun hazırlanması gibi işlemler, PISA Yönetim Kurulu gözetiminde belirlenen bir konsorsiyum tarafından yapılmaktadır. Kısacası ciddi bir araştırma, bilimsel bir gözlemden bahsediyoruz. Peki, ülkemizin bu projeye katılma amacı nedir derseniz? Küreselleşen dünyamızda, eğitim alanında yapılan ulusal değerlendirme çalış-
malarının yanı sıra, uluslararası düzeyde konumumuzu belirlemek amacıyla eğitim göstergelerine ihtiyaç duyulmaktadır. Bu nedenle belirli referans noktalarına göre ülkemizin eğitim alanında hangi düzeyde olduğunun, giderilmesi gereken eksikliklerin ve alınması gereken tedbirlerin belirlenmesidir. Ülkemiz de OECD üyesi olarak, eğitim düzeyinin yükseltilmesi amacıyla bu projeye katılmaktadır. Peki, 2015 sonuçları hiç de parlak olmayan bir önceki döneme göre nasıl? Matematik alanındaki başarı sıralamasında yaklaşık 65 ülke içinde 50’incı sıradayız. 2012’de 43’üncü sıradaydık. 2015 sonu itibariyle 7 sıralama daha düşmüşüz. Fen alanında 2012 yılında 43’üncü iken 2015’te 52’nciliğe düşmüşüz. Kendi ana dilini okuma ve anlama becerisinde ise 2015 itibariyle 41’den 50’nci sıraya düşmüşüz. Elbette sadece öğrenci sayısı Yunanistan’ın nüfusundan fazla olan bir Türkiye’nin eğitim sorunlarını çözmek kolay değil, buna yeterli bütçe ayırmak kolay değil… Ancak eğer her alanda top yekün tek çıkış yolu bu ise her şeyden fedakarlık yapıp eğitime, eğiticilerin eğitimine, alt yapıya ve bu vizyonu oluşturacak konulara gereken destek verilmelidir. Yarısı eğitimsiz bir toplum nereye gider?
Türkiye Küresel Cinsiyet Eşitsizliği Raporu’na göre 142 ülke arasında 125. sırada. Okuma- yazma bilmeyen kadın sayısı, okuma-yazma bilmeyen erkek sayısından beş kat daha fazla. Nüfusunun yarısını cahil, eğitimsiz ve mesleksiz bırakan bir toplum sizce 50 yıl içinde nereye gider? Okullardan mezun olan kadın sayısı erkek sayısına göre oldukça düşük. Erkeklerin şu an ülkemizde ekonomiye katılım oranı %70, kadınlarda %30. Girişimci sayısında bu durum daha da vahim. Eğitim seferberliğinde Cumhuriyetin kuruluş yıllarındaki o büyük coşku yeniden oluşturulmalıdır. Bu ülke küllerinden eğitimle
doğdu ve eğitimin birincil madde olduğu günlerde büyük dönüşümler yaşadı. Bugün o günlere göre daha zenginiz, daha güçlüyüz; yani istersek bunu başarabiliriz. Dünya yeni bir imalat devrimi yaşarken, merkezinde internetin olduğu, üç boyutlu yazıcı ve tarayıcının olduğu yeni bir imalat devrimi yaşanırken, öte yandan Sanayi 4.0 denen yeni bir endüstri devrimi geliyor. Robotik üretim ve hizmetler yeni bir üretim dünyası yaratıyor. Tüm bu gelişmeler yeni çalışan profili gerektiriyor. İşler değişiyor. Ünlü Fransız Ekonomist Pikkety 21. YY’da Kapital adlı kitabında diyor ki; “ geçtiğimiz yüzyılın mesleklerinin %50’si bugün yok oldu, önümüzdeki 20 yılda bugün bilinen mesleklerin yarısı yok olacak”. İş gücümüz buna hazır mı? Eğitime yöne verenler bu projeksiyonlara göre tedbir alıyor mu? Yok olan mesleklerin yerine yeni meslekler geliyor. Meslek liseleri, üniversiteler buna göre yeni bölümler açıyor mu? Artık ekonomi multi-disiplin bir şekil alıyor. Yani, birden fazla alanda bilgi sahibi olan insanlar, esnek ve değişim gösterebilen becerideki insanlar gelecekte söz sahibi olacak, iş bulacak. Uzmanlar gençlere farklı alanlarda eğitim almalarını, yüksek lisanslarını başka alanlarda yapmalarını öneriyorlar. Velhasıl, dünyanın ilk on ekonomisi olma hedefimiz varsa, milli gelirde 20 bin doları yakalama hedefimiz varsa, kaliteli bir insan kaynağıyla, kaliteli bir demokrasiyle, birbirini anlayan eğitimli bir toplum yaratma hayalimiz varsa, girişimci, yaratıcı, kadını ve erkeğiyle ülkeyi kalkındırma hedefimiz varsa; bunun tek yolu eğitimdir. Bu iş halledilmezse terör de bitmez, siyasi kavgalar da, fakirlik de… Bundan dolayı Mersin Ticaret ve Sanayi Odası olarak kendi çapımızda, kendi bütçemize ve gücümüze göre eğitimi odak noktası yapmaya, eğitim projelerine devam edeceğiz. Mersin hayal ettiği sıçramayı eğitimle başaracaktır.
Çukurova’nın Batısında kadim bir merkez:
Gözlükule Höyüğü
İ
nsanlık tarihinin uzun yolculuğu günümüze farklı şekillerde, farklı izlerle ulaşır. Bunlar bazen yapı yıkıntılarının artığı ören yerleri olarak çıkar karşımıza, bazen gösterişli biçimde ayakta kalan bir anıt yapı, bazen bir mağara bazen de doğal bir yükseltiden, tepeden farksız, üzerinde yapı kalıntılarına ait izlerin dahi görülmediği höyükler olarak geçmişi buluruz karşımızda. İşte bu yapılara örnek olabilecek bir höyük, Mersin’in Tarsus İlçesi’nin sokakları arasında binlerce yılın izlerini taşıyarak yükselir. Bu höyük; Gözlükule Höyüğü’dür. Günümüz Tarsus İlçesi, bu tepenin en alt tabakalarında bulunan binlerce yıllık bir
MTSO 3
yerleşmenin devamıdır. Höyük, Tarsus’un Tarsa diye adlandırıldığı M.Ö. 7 binli yıllardaki yerleşim katmanlarından oluşmaktadır. Gözlükule höyüğünün kesintisiz 9 bin yıl yerleşim alanı olarak kullanıldığı bilinmektedir. Höyüğün adını, eskiden üzerinde bulunan göz şeklinde kemeri olan bir kuleden aldığı tahmin edilmektedir. Höyük, bugün için park olarak kullanılmaktadır. Kullanılan gelişmiş kazı tekniklerinin ve kazı sonuçlarının yayınlandığı eserlerin bölgesel ve dönemsel olarak hala örnek teşkil etmesi, Gözlükule Höyüğü’nü Anadolu Arkeolojisi’nde önemli bir yere getirmiştir. Çoğunluğu kadın arkeologların oluşturduğu kazı ekiplerinin ça-
CMYK
lışmaları, ilerleyen zamanlarda yazı öncesi zamanların arkeolojisi olan Prehistorya araştırmalarına öncü olmuş ve Doğu Akdeniz Arkeolojisi’ne büyük katkıda bulunmuştur. Günümüz Tarsus’unun hangi yollardan geçerek oluştuğu hakkında bilgi veren Gözlükule Höyüğü, antik dönem Çukurova tarihine de ışık tutmuştur. Höyük, Mersin’in 30 kilometre doğusunda, Orta Anadolu’dan Akdeniz kıyılarına doğal bir geçiş olan Gülek Boğazı çıkışında ve Tarsus İlçesi’nin güneybatısında yani Antik Kilikya Ovası’nda yer almaktadır. Gözlükule Höyüğü, 300 metre çapında olup 25 metre yüksekliktedir. Tepe, Neolitik Çağ’dan neredeyse günümüze kadar kesintisiz iskan gören bir yerleşkedir. Yapılan kazılarda, Neolitik ve Kalkolitik Çağ devamında Erken Tunç Çağı I., II. ve III. evreler, Orta Tunç Çağı, Geç Tunç Çağı I. ve II. evleler, Demir Çağı, Helenistik ve Roma dönemlerine tarihlenen yapı katları ortaya çıkarılmıştır. Gözlükule kazılarının Anadolu Arkeolojisi’ne getirdiği en önemli katkı, Kuzey Mezopotamya kültür evrelerinin, bu kazılarda edinilen bilgilerle Anadolu Arkeolojisi’ne uyarlanmasıdır. Anadolu Arkeolojisi’nde Erken Tunç Çağı’nın I., II.
ve III. evrelere bölümlendirilmesi bu kazılar ışığında olmuştur. Gözlükule’de 33 tabaka mevcut
Gözlükule’de ilk defa l845’te İngiliz Konsolosu Berker daha sonra da l852 yılında V. Langlois tarafından kazı yaptırılmıştır. Bu kazılarda topraktan küçük heykelcikler bulunmuş, Langlois bulduğu bu heykellerden bin 200 tanesini Paris’te Louvre Müzesi’ne götürmüştür. Berker’in buldukları ise British Müzesi’ne götürülmüştür. 19l8 yılında Tarsus’u işgal eden Fransızlar, tepede tabyalar açarak büyük tahribat yapmışlardır. Hetty Goldman bu duruma kazı raporlarında değinmiştir. Gözlükule’de en büyük bilimsel kazı, Amerikan Arkeoloji Enstitüsü, Amerikan Üniversitesi ve iki kolejin katılmasıyla oluşan kazı ekibi Miss Hetty Goldman başkanlığında l935-l939 yılları arasında yapılmıştır. Bu kazılar sonucunda Neolitik Çağ’dan başlayarak İslam Dönemi’ne kadar 33 tabaka saptanmıştır. Neolitik tabakalarda, obsidyen parçalar ele geçirilmiştir. Bu kattan elde edilen buluntular Adana Bölge Müzesi’ne ve İçel Müzesi’ne götürülmüştür.
Kazılar
Hetty Goldman’ın başkanlığında yürütülen kazıların sonucunda, Neolitik dönemde kurulan yerleşim yerinin Erken İslami Dönem’e değin, uzun süreli ve ara verilmeden, kullanıldığı belirlenmiştir. Bu kazılarda Kalkolitik Çağ tabakalarına ancak 4,5 x 3,5 metrelik bir açmada ulaşılabilmiştir. Fakat ova taban suyu nedeniyle
ana toprağa ulaşılamamıştır. Kazı sonuçları 1950’lerde üç cilt olarak Princeton Üniversitesi Yayınevi tarafından basılmıştır ve günümüzde tarih öncesi Anadolu Arkeolojisi’nin temel direklerinden birini oluşturmaya devam etmektedir. İlk kazı ekibi üyelerinden Hollandalı arkeolog ve Anadolu Arkeolojisi’nin teorik temellerini kuran bilim insanlarından biri olan Machteld James Mellink ve Boğaziçi Üniversitesi Tarih Bölümü’nden bir ekip 2001 yılında
yeni dönem kazılarına başlamıştır. Yine Boğaziçi Üniversitesi tarafından 2007 yılında Aslı Özyar başkalığında yeniden kazılmıştır. 2007’den beri devam eden kazı sezonlarının yanı sıra buluntuların ve toplanan verilerin incelenmesi amacı ile depo çalışmaları da yürütülmüştür. Tarsus-Gözlükule Höyüğü’nde Erken İslami, Klasik Dönem ve Geç Tunç Çağı katman-
larında kazılar 2016 sezonunda da 5 açmada devam etmektedir. Kazılardan çıkan eserler
Neolitik döneme ait, sıva parçaları, opsidon araç ve gereçler, ok uçları, küçük mızraklar, seramikler bulunmuştur. Kalkolitik döneme ait ise, içerisinde ölülerin gömüldüğü küpler, testi ve çömlekler, aynı mimari tarzda yapılmış üst üste ev tabanları bulunmuştur. Tunç dönemine ait tunç silahlar, mühürler, dörtgen planlı taş ve kerpiç evler gibi ilk mimari kalıntıları bulunurken bu çağda kentleşme ve sınıflaşma ortaya çıkmış, kent yangından sonra surlarla çevrilmiştir. Hitit döneminde ise, Kuzzivatna Kralı Isput Ahşu ile Hitit Kralı Telepinus arasında yapılan anlaşmanın küçük bir bölümü bulunmuştur. Gözlükule’de yapılan bu anlaşmaya ait çevresi çivi ile yazılı, ortası Hiyeroglif bir mührü, Hitit kralı 3. Hattuşil’in karısı Hepa’ya ait mühür, bir arazi bağışı ile ilgili bir çivili yazılı Hitit tableti bulunmuştur. Ayrıca bir din adamını tasvir eden kristal bir heykelcik ve Boğazköy surlarına benzer bir kale kalıntıları bulunmaktadır. Gözlükule’de çıkarılan eserler Adana Müzesi’nde sergilenmektedir. Adres: Gözlükule Mahallesi 804
Sokak Tarsus / Mersin
Ulaşım: Tarsus İlçe merkezinde Tarsus Amerikan Koleji civarında bulunan höyüğe, yaya olarak ulaşılabilir.
4
YIL: 18 | SAYI: 321 | 11 - 24 Aralık | www.mtso.org.tr
Fikir Otobüsü yeni durağına ilerliyor
İ
TOBB Mersin Genç Girişimciler Kurulu tarafından hazırlanan Fikir Otobüsü Projesi’nin ilk dönemi tamamlanırken ikinci dönemi için adımlar atıldı. İlk dönemde tarım, turizm ve lojistik sektörlerine yönelik proje fikirleri toplanırken ikinci dönemde sektörel ayırım yapılmayacak.
lk dönemde 42 başvurudan 3 proje şirketleşirken ikinci dönemde daha çok girişimcinin projesinin hayata geçirilmesi bekleniyor. Orta vadede hedef, Türkiye genelinde model oluşturmak. Uzun vadeli hedef ise, 10 yıl içinde Mersin’i bölgesel girişimcilik merkezi haline getirmek. TOBB Mersin Genç Girişimciler Kurulu tarafından hazırlanan, Mersin Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO), Mersin Üniversitesi ve Mersin Teknoloji Transfer Ofisi işbirliğinde gerçekleştirilen Fikir Otobüsü Ön Kuluçka Merkezi Projesi 1. Dönem Kapanışı ve 2. Dönem Açılış Toplantısı gerçekleştirildi. Toplantıya Mersin
Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ahmet Çamsarı, MTSO Yönetim Kurulu Başkanı Şerafettin Aşut, TOBB Mersin Genç Girişimciler Kurulu Başkanı Osman Kiper, Yönetim Kurulu Üyeleri, projede görev alan mentörler, genç girişimciler ve öğrenciler katıldı. Toplantının açılış konuşmasını yapan MTSO Yönetim Kurulu Başkanı Şerafettin Aşut, Fikir Otobüsü Projesi’nin kat ettiği mesafeyi görmekten duyduğu mutluluğu dile getirerek, “Gençleri memur olma yarışına girmiş bir ülke ile değişen dünya ekonomisinde zenginliği, refahı elde etmek mümkün değildir” dedi.
Girişimciliği özendirmeden, gençleri ve kadınları ekonominin parçası yapmadan, insan kaynağından başka zenginliği olmayan bir ülkenin, dünyanın en büyük ilk 10 ekonomisi içine girmesinin mümkün olmayacağını vurgulayan Aşut, günümüzde ülkelerin zenginliğinin kaynağını her alandaki girişimci sayısının oluşturduğuna dikkat çekti. Fikir Otobüsü Projesi’ni bu nedenle önemsediklerine değinen Aşut, şöyle konuştu: “Bu projeyle başlangıçta kentimizin en temel üç sektörü olan tarım, turizm ve lojistik hedeflenmişti. Artık bu sektörel kısıtlama kalkmış ve her sektörden iş fikrine açık bir platform haline gelmiştir.
Hedef, tüm sektörlerde yenilikçi iş fikrini geliştirmek isteyen genç girişimci adaylarını ortaya çıkartacak bir eko sistem yaratmak, genç girişimcilere, düşünceden şirket kurulumuna kadar geçen süreçte destek vermektir. Bir anlamda Fikir Otobüsü bir ilk adım ofisidir. Daha önce de bu alanda denemeler olduysa da, somut bir destek oluşmadığı için, dahası, genelde özel sektörün dinamiklerini çok iyi bilmeyen masa başı-bürokrat bakış açısı ile hazırlandıkları için sonuçsuz kalmıştı. Yani, yasa var, kağıt üzerinde destek var ama girişimcinin yetişeceği eko-sistem yoktu. Bu projenin farkı işte budur. Bu sefer, işin içinde reel iş dünyasının bakış açısı var. Gerçeklikler var. Bu vizyonu anlayan ve bilginin merkezi olan Mersin Üniversitemiz var. Yeni kurulan ama iyi çalışırsa arzu ettiğimiz o ekosisteme destek vereceğine inandığımız bir Teknoloji Transfer Ofisi var. Bu nedenle başarının da geleceğine inanıyorum.” Gençlerin parasal sermayesi bulunmadığını, iş dünyasında tecrübelerinin de olmadığını hatırlatan Başkan Aşut, bu nedenle yeni bir fikirle yola çıkan gençlerin önlerine çıkan engellerden çabuk etkilendiğini hatırlatarak çoğu zaman mükemmel fikirlerin dahi yarı yolda kaldığını, bu nedenle Fikir Otobüsü gibi projelerin önemli olduğunu söyledi. Çamsarı: “Girişimcilik kavramının önemi her geçen gün artıyor” Mersin Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ahmet Çamsarı ise konuşmasına son yıllarda girişimcilik kavramının öneminin her geçen gün arttığına dikkat çekerek başladı. Ekonomik kalkınmada, emek, sermaye, iş gücü, doğal kaynaklar gibi eksikleri gidermenin mümkün olabil-
diğini ancak girişimci eksik olduğunda üretimi ve yatırımı yeteri kadar gerçekleştirmenin mümkün olmadığını kaydeden Çamsarı, “Bu nedenle yatırımda ve ekonomik kalkınmada girişimci faktörü son derece önemlidir. Girişimci, farklı bakış açısı geliştirebilen, tespit ettiği fırsatları doğru değerlendirebilen, bu girişimin katma değerini artırarak büyüme sürecinde tutabilen kişidir. Bir ülkede girişimciliğin desteklenmesi, şüphesiz ki o ülkenin kalkınması için önemli bir etkendir” dedi. Bir girişimin başarılı olması için uygun makroekonomik koşullar, altyapı, kurumsal yapının sağlanması yanında eğitim ve danışmanlık gibi desteklerin verilmesinin de büyük önem taşıdığına dikkat çeken Çamsarı, bu aşamada üniversitelerin rolünün yadsınamayacağını söyledi.
nu bildiren Kiper, bu dönemde daha çok kişiye ulaşmak istediklerini, üniversite ile olan bağlantılarını artıracaklarını, hedeflerinin orta vadede tüm Türkiye’ye rol model olmak, uzun vadede ise Mersin ve çevresini 10 yıl içinde bölgesel girişimcilik merkezi haline getirmek olduğunu söyledi. Sözlerini, böyle bir proje içinde yer almanın sağlayacağı avantajlara değinerek tamamlayan Kiper, “Öncelikle bu projeden yararlanan kişilere ücretsiz ofis imkanı sağlanıyor. Erken aşamada destek almaya başlıyorlar, kapsamlı eğitimlerden geçiyorlar, derin mentörlük desteğinden yararlanıyorlar, etkili iş geliştirmeyi öğreniyorlar, KOSGEB tarafından sunulan 30 bin TL’ye kadar hibe imkanlarından yararlanabiliyorlar ve melek yatırımcılarla bir araya gelebiliyorlar” dedi.
Kiper: “İkinci dönem tüm sektörlere açık olacak” Bugüne kadar yaptıkları çalışmalar hakkında bilgi veren TOBB Mersin Genç Girişimciler Kurulu Başkanı Osman Kiper, tarım, turizm ve lojistik sektörlerinde 42 proje başvurusu aldıklarını belirtti. Yapılan değerlendirmelerde 9 proje seçildiğini ve proje sahiplerine 4 aylık eğitim verildiğini aktaran Kiper, ardından mentörlerle buluşturularak tecrübe paylaşımı yapıldığını, kuluçkadan girişimciye dönüşme aşamasına gelindiğinde melek yatırımcılarla buluşturulduğunu ve 3 projenin şirketleşerek yoluna devam ettiğini anlattı. İkinci dönemin hazırlıklarının başladığını ve bu kez sektör ya da yaş sınırlamasına gitmeyeceklerini, yenilikçi iş fikri olan herkese projenin açık olduğu-
Açılış konuşmalarının ardından, proje mentörlerinden Berkay Akçora, girişimcilik hikayesini anlatan bir sunum yaptı. Girişim deneyimlerini, yaptığı girişimlerin olumlu ve olumsuz sonuçlarını dinleyenlerle paylaşan Akçora, Evreka adıyla kurduğu ve belediyelere hizmet veren şirketinin kuruluş hikayesiyle, faaliyet detaylarını anlattı.
Mersin, havaalanına odaklandı D
2023 hedeflerine ulaşmak için projeler geliştiren Mersinli işadamları 2018 yılı başı itibariyle başta Çukurova Bölgesel Havalimanı Projesi olmak üzere kent adına önem taşıyan mega projelerin hayata geçirilmesini bekliyor. pur’a gönderebiliyoruz. Bu da en az bir gün fazla ulaşım süresi anlamı taşıyor. Oysa ürünlerimizin raf ömrü bu yolculuğa dayanacak kadar uzun değil. THY’nin uçtuğu her noktaya direk ulaşabilmeliyiz. Bu hem zamandan kazanmamızı hem de fiyatlarımızı aşağı çekebilmemizi sağlayacaktır” dedi. Bölgede süs bitkileri potansiyelinin de giderek arttığına dikkat çeken Çakır, gelecekte önemli bir ekonomik potansiyele sahip olacak bu ürünün de hassas bir ürün olması dolayısıyla havayolu ile taşınması gerektiğini, zamanla yarışılan ürünler için havalimanının tartışmasız bir ihtiyaç olduğunu söyledi.
artacaktır. Kaçırdığımız organizasyonları yapma imkanı bulacağız” dedi. Havaalanının ticarete de olumlu katkılar sağlayacağına değinen Gürsoy, işadamlarının zaman kaybının önüne geçileceğini söyledi. Yeni iş imkanları oluşacağına dikkat çekerek özellikle araç kiralama sektöründe önemli gelişmeler yaşanabileceğini bildiren Gürsoy, “Mevcut havaalanında park yeri sıkıntısı olması nedeniyle 230 civarında kiralık araçla hizmet veriliyor. Özellikle bayramlar ya da özel organizasyonlarda kiralık araç sıkıntısı yaşanıyor. Büyük bir havaalanı bu sorunu da çözecektir” dedi.
Yükselgüngör: “Müşterilerimize verdiğimiz vaatleri yerine getiremedik” MÜSİAD Mersin Dış İlişkiler Komisyonu Başkanı ve MTSO Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Nuh Yükselgüngör, kentte yapılması beklenen yatırımların gecikmesinin inşaat sektörünü sıkıntıya soktuğunu bildirdi. Yurtdışından 2 bine yakın yabancıya konut satışı gerçekleştirilirken yaptıkları tanıtımlarda bölgeye uluslararası bir havalimanı ile 18 delikli golf tesisi yapılacağını anlattıklarını kaydeden Yükselgüngör, “Satışlarımızı bu vaatlerle yaptık ama şu anda taahhütlerimizi yerine getirememenin mahcubiyetini yaşıyoruz” dedi. İnşaat sektörünün yanı sıra turizm sektöründe de yatırımları bulunan Yükselgüngör, bu yatırımların gelmemesi nedeniyle bölgede turizmin gelişmesinin yavaşladığını da anlattı ve “Çünkü hiç kimse İstanbul aktarmalı olarak Adana’ya oradan da karayolu ile Mersin’e gelmek istemiyor” dedi.
Sağlam: “Navlunlar aşağı iner” Türkiye Serbest Bölgeler Platformu Başkanı, Mersin Serbest Bölge Kullanıcıları Derneği Başkanı ve MTSO Yönetim Kurulu Üyesi Ekrem Sağlam Serbest Bölge’de faaliyet gösteren firmaların ciddi sıkıntılar yaşadığını anlattı. “Mersin’de düşünülen sıradan bir havaalanı değil, yatırımla kentimize direk uçuşlar gelecek” diyen Sağlam, mevcut durumda Serbest Bölge’de faaliyet gösteren firmaların aktarmalı ihracat sıkıntısını aşmak için İstanbul’da ofis açmaya başladığını, bunun da ağır yük getirdiğini söyledi. Avrupa’ya ihracatlarda ağırlıklı karayolu kullanıldığını bildiren Sağlam, “Hem terminler tutmuyor hem de fiyatlarımız anormal yükseliyor. Kargo olsa istediğimiz ürünü çok daha hızlı sevk edeceğiz. Mevcut durumda uçak ile bölgemizden yalnızca 10 metreküpe kadar ürün gönderebiliyoruz. Eğer 11 metreküp malımız varsa İstanbul’dan diğer ürünlerle birleştirip gönderelim diyorlar. Kargo uçakları bölgemizden kalksa navlunlarımız aşağı inecek” değerlendirmesini yaptı. Zamanla yarışılan bir dönem olduğunu kaydeden Sağlam, “Çin, demiryolu ile 4 bin kilometreden ürün getiriyor. Bizim de bir şeyler yapmamız lazım” ifadelerini kullandı.
Zeper: “Kentin prestiji artar” MTSO Yönetim Kurulu Üyesi İbrahim Zeper Havalimanı yatırımıyla Mersin’in prestijinin artacağını, bölgeye daha çok yatırımcı geleceğini söyledi. Turizmden tarıma tüm sektörlerin şahlanacağını kaydeden Zeper, sadece Mersin değil, bölge turizminin güçleneceğini ifade etti. Öte yandan tarımda ürünlerin ulaşımının rahat sağlanması yanında alternatif ürün üretimine başlanabileceğine de değinen Zeper, “Örneğin Avrupa’da çok popüler olmasına, Mersin’de de üretilebilmesine rağmen raf ömrünün kısa olması nedeniyle ihraç edemediğimiz kuşkonmaz gibi yeni ürünler üretebileceğiz” dedi.
Çakır: “Zamanla yarıştığımız ürünlerimiz var” Tarım sektörü için de uluslararası bölgesel havalimanının büyük önem taşıdığını vurgulayan Akdeniz Yaş Meyve ve Sebze İhracatçı Birliği ile MTSO Yönetim Kurulu Üyesi Hakan Sefa Çakır, “Ürünlerimizi buradan Adana’ya, oradan İstanbul’a sonrasında da uçakla Singa-
Gürsoy: “Otel sayımız da artacak” Mersin Girişimci İşadamları Derneği Yüksek İstişare Kurulu ve MTSO Yönetim Kurulu Üyesi Alper Gürsoy da turizme sağlanacak katkıları hatırlattı. Turistin aradığı ulaşım hızının havaalanı ile sağlanacağını vurgulayan Gürsoy, “Bu yatırım ile bölgemizdeki otel yatırımları da
ünyada yaşanan siyasi değişimler Türkiye ekonomisine de yansıdı. Daralan piyasaların etkisini azaltmak ve ihracata, ticarete devam etmek isteyen Mersinli işadamları bu zorlu süreçte hedeflerine ulaşmak adına kentte yapılması planlanan yatırımların vakit kaybedilmeden hizmete açılmasını bekliyor. Özellikle Çukurova Havalimanı Projesi’nin tamamlanması adeta can suyu etkisi yapacak. Bu sayede ürünler istenilen pazarlara aktarmasız olarak ve çok daha kısa sürede, daha uygun fiyatlarla ulaştırılabilecek. Dolayısıyla, bir taraftan kentin ihracatta rekabetçi yapısı güçlenirken diğer taraftan bölgenin prestiji artacak ve daha çok yabancı yatırımcının yatırım için Mersin ve çevresini tercih etmesi sağlanacak. Sektör temsilcileri geciken projelerin yarattığı kayıpları anlattı.
Mustafa ÖZGEN
Turgay ÖZTÜRK
MTSO 4
CMYK
İzol: “Havaalanı olmadan turizmin gelişmesi hayal” Mersin Turizm İşletmecileri Derneği (MERTİD) Başkanı Hamit İzol da bölgede havaalanı tamamlanmadan turizmin gelişmesini ‘hayal’ olarak değerlendirdi. Kentte turizmin gelişmesi için en önemli enstrümanın havaalanı olduğunu kaydeden İzol, “Otellerimizin tam dolulukla çalışmaması, başta Tarsus Kazanlı Kıyı Şeridi Projesi olmak üzere yeni otel yatırımlarının yapılmamasının da en önemli sebebi bu gecikmedir” diye konuştu. Tarsus Kazanlı Kıyı Şeridi Projesi’nin hayata geçmesi için havalimanı yatırımının beklenmesini ise doğru bulmadıklarını vurgulayan İzol, “O bölgede gerekli yatırım altyapısı tamamlandı. Bunlar birbirini tetikleyecek projeler. Eğer Kazanlı’daki tesis yatırımları tamamlanırsa havaalanı yatırımı da hızlanabilir” değerlendirmesini yaptı.
5
YIL: 18 | SAYI: 321 | 11 - 24 Aralık | www.mtso.org.tr
Serdengeçti, MTSO Üyelerine Aşut, Toros Üniversitesi’nde Türkiye ekonomisini değerlendirdi gençlerle buluştu
Mersin Ticaret ve Sanayi Odası Meslek Komiteleri Ortak Toplantısı’nın konuğu 2001 – 2006 yılları arası Merkez Bankası Dönem Başkanı, TEPAV İstikrar Enstitüsü Direktörü ve TOBB Yönetim Kurulu Danışmanı Süreyya Serdengeçti oldu. Komite üyeleri ile bir araya gelerek üyelerin sorularını yanıtlayan Serdengeçti, Türkiye ekonomisine dair değerlendirmeler yaparak deneyimlerini paylaştı.
T
ürkiye ekonomisini dünyadaki gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin ekonomik verileriyle karşılaştıran Serdengeçti, Türkiye’nin mevcut ekonomik profilini çizerek neler yapılması gerektiğini anlattı. Cari açıkla mücadele yöntemleri, cari açık enflasyon ilişkisi, dövizdeki dalgalanmalar, TL’nin değer kaybı, tasarrufun ülke ekonomisine etkisi ise üzerinde durulan öncelikli konular oldu. Enflasyon ve işsizlik rakamlarını da değerlendiren Serdengeçti, bugünün bankacılık sistemine dair bilgiler aktardı. Türkiye’deki bankacılık sistemini değerlendirip, bankacılık sisteminin bugüne kadarki en güçlü dönemini yaşadığına dikkat çeken Serdengeçti, yüksek kredi faiz oranlarının sebeplerini açıkladı. Serdengeçti konuşmasının sonunda özetle, gündemin vakit kaybedilmeden siyasetten ekonomiye dönmesi gerektiğine değinerek, yapısal reformların hayata geçirilmesini beklediklerini söyledi. Yapısal reformların gerçekleşmesi halinde tasarruf edilememesi sorununun da rekabet gücü sorununun da ortadan kalkacağına işaret eden Serdengeçti, daha düşük cari açığa, daha iyi büyüme oranlarına, yüksek istihdam rakamlarına kavuşmanın mümkün olabileceğini anlattı.
Aşut: “Komite toplantıları bir okul haline geldi” MTSO Yönetim Kurulu Başkanı Şerafettin Aşut ise toplantının açılışında yaptığı konuşmada Ortak Meslek Komite Toplantıları’nın artık üyeler için gerçek bir okul, bir eğitim haline geldiğini söyledi. Özenle seçilen konuk konuşmacıların tecrübe ve bilgilerinin Mersin iş dünyası için, özellikle Oda’nın omurgası Meslek Komiteleri için önemli bir vizyon oluşturduğuna dikkat çeken Aşut, “Bilgilendikçe dünyaya farklı açılardan bakabilmekteyiz. Bu anlamda Sayın Serdengeçti’nin aktardığı bilgiler oldukça önemlidir” dedi. Her şeyin çok hızlı yaşandığı günlerden geçildiğini kaydeden Aşut, ülke gündeminin de hızla değiştiğini ve zaman zaman gerçek sorunlardan uzaklaşıldığını dile getirdi. MTSO olarak bu konuyu sık sık gündeme getirip iş dünyasını ve yetkilileri gerçek sorunlara odaklanmaya davet ettiklerini kaydeden Aşut, “Oda olarak bu sorunlara yönelik projeler oluşturuyoruz. Reel sorun ve çözümlere odaklanıyor, siyaset üstü bir oluşumla, kendi işimize yoğunlaşıyoruz” dedi. Bunların başında değişen dünya ekonomisinin gerçeklerinin geldiğini ifade eden Aşut, MTSO Komiteleri, Meclisi ve Yönetim Kurulu olarak markalaşma, kurumsallaşma, ar-ge temelli ekonomi, girişimciliğin teşviki, endüstri 4.0’a ağırlık verdiklerini söyledi.
“Hepimiz dört bir koldan çalışıyoruz” Günü kurtaracak kısa vadeli çözümlerin sonuç getirmediğini anlatan Şerafettin Aşut, sonuç almak için tüm MTSO ailesinin büyük özveri ile çalıştığını vurguladı. Bir yandan Komitelerin arı kovanı gibi sektörleri adına çaba harcarken, diğer yandan Genç ve Kadın Girişimci Kurullarının girişimcilikle ilgili vizyonu ve kararlılığı ortaya koyduğuna değinen Aşut, “Bir yandan Meclisimiz, Odamızın makro projelerine sahip çıkarken, Yönetimimiz Komitelerden gelen taleplerin takipçisi oluyor. Öte yandan Odamızın artan şekilde uluslararası oluşumların bir parçası olması, küresel lansman ve tanıtım anlamında Mersin’in dünyanın bir çok yerinde gündeme gelmesini sağlıyor. Akdeniz Ticaret ve Sanayi Odaları Birliği’nde (ASCAME) 2009 yılından bu yana yürüttüğümüz komisyon başkanlıkları, son olarak TOBB’da Arap Dünyası ile ilgili aldığımız görev, Oda’mızın çalışmalarının yarattığı prestij ve güvenin sonucudur” dedi. Türkiye’nin siyasi ve ekonomik adımlarını da değerlendiren Başkan Aşut, Türkiye’nin artık kendi ayakları üzerinde durabilen, hiçbir ülkeden medet ummayan bir ülkeye dönüşmesini beklediklerini belirterek, bu hedefe ulaşmak için MTSO olarak odak noktaya eğitimi aldıklarını söyledi.
Vietnam’dan düşük maliyetli yatırım fırsatı
Mersin Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO) düzenlediği ülke tanıtım toplantıları ile üyelerine alternatif pazarlar sunmaya devam ediyor. Yılın son ülke tanıtım toplantısında Vietnam Ticaret Ofisi Ticaret Müsteşarı Phu-Chong Le, MTSO Üyeleriyle bir araya geldi.
Ü
lkesinin yatırım olanaklarını anlatan Le, özellikle düşük enerji ve işgücü maliyetlerine değindi. Vietnam’a yatırımlarda önemli vergisel avantajlar sağlandığına da dikkat çeken Le, Mersinli yatırımcıları Vietnam’a davet etti. MTSO Toplantı Salonu’nda Vietnam Ülke Tanıtım Toplantısı düzenlendi. Toplantıda ülkesinin ekonomik durumunu ve yatırım olanaklarını anlatan Vietnam Ticaret Ofisi Ticaret Müsteşarı Phu-Chong Le, 1998’den bu yana ekonomide yenileme çalışmaları sürdürdüklerini bildirdi. Attıkları adımlar sonunda fakir bir ülkeden orta gelişmişlik seviyesindeki ülke konumuna yükseldiklerini belirten Le, fakirliğin azaltılması konusunda hatırı sayılır başarılar elde ettiklerini, bunu da yabancı yatırımcılar ve ihracattaki başarılarıyla sağladıklarını söyledi. 2007’de Dünya
MTSO 5
Ticaret Örgütü’ne üye olduklarını, birçok ülke ile serbest ticaret anlaşmaları yaptıklarını kaydeden Le, “Şu anda ekonomimizin temel taşını halen tarım oluşturuyor. Ancak biz zenginliğimizi yukarı taşımak, ekonomimizi sağlamlaştırmak adına endüstri ayağını da güçlendirmek istiyoruz. Bugüne kadar yaptığımız çalışmalarla milli gelirimizi geçmişe kıyasla ikiye katlamış durumdayız” dedi. Birçok şirkete devletin sahip olduğuna ve bunları özelleştirmek istediklerine değinen Le, Vietnam’a yatırım avantajlarını ise şöyle anlattı: “Yabancı yatırımların büyük bölümü imalat sektöründen geliyor. Bunu gayrimenkul yatırımları takip ediyor. Yatırımcılar bizim düşük maliyetlerimizden yararlanmak için geliyorlar. Örneğin düşük enerji ve düşük işçilik maliyetlerimizden yararlanmaları önemli. İşgücü maliyetimiz düşük
CMYK
olduğu gibi kaliteli işgücü de sunabiliyoruz. 54 milyon kişilik işgücü imkanına sahibiz. Vietnam’a gelen yatırımcılar yabancı bir ortakla çalışmak zorunda değil. Yüzde 100 yatırım yapabiliyorlar.” Vietnam’a yatırımda en üst sırada Güney Kore olduğunu bunu Japonya ve Singapur’un takip ettiğini bildiren Le, Türkiye’nin ise 14 proje ile 25’inci sırada yer aldığını açıkladı. İki ülke arası ilişkileri artırmak, Mersinli yatırımcıları Vietnam’a yönlendirmek adına ziyarete geldiklerini kaydeden Le, “Yabancı şirketler bizim ihracatımızın artmasında önemli rol oynuyor. Coğrafi avantajlarımızdan yararlanmak, bizim üzerimizden birçok Uzakdoğu ülkesine, serbest ticaret anlaşmamızın bulunduğu ülkelere ulaşmak adına sizleri de yatırıma bekliyoruz” dedi.
Mersin Ticaret ve Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanı Şerafettin Aşut, Toros Üniversitesi öğrencileriyle bir araya gelerek tecrübelerini paylaştı. Gençlere, “Deneyin. Denemekten korkmayın. Hayal edin. Yaratıcılığınızı öldürmeyin. Kalıpları kırın. Mutlaka çok okuyun, yabancı dil öğrenin ve yazılıma ilgi duyun. Bu günler sizin yatırım günleriniz. Dünyayı izleyin, gelişmeleri takip edin” tavsiyelerinde bulundu.
T
oros Üniversitesi ile Rotary ve Rotaract Kulüpleri işbirliğinde ve Toros Üniversitesi evsahipliğinde ‘Toplum Liderleri Geliyor’ projesi kapsamında düzenlenen seminerin konuşmacıları MTSO Yönetim Kurulu Başkanı Şerafettin Aşut ile Modacı Barbaros Şansal oldu. Seminerde ilk sözü alan Aşut eğitimin önemine dikkat çekerek, tek bir alana ve sahaya bağlı kalmayan, inter-disiplin denilen farklı disiplinlerle ilgili bilgisi olan bunları kendi alanlarına entegre edebilen, esnek insan kaynağına ihtiyaç duyulduğunu anlattı. Çağın gereklerine ayak uyduramayanların yok olacağını vurgulayan Aşut, “Geleceğin dünyasına yönelik kendinize şimdiden yatırım yapmazsanız, on yıl sonra kendinizi işe yaramaz biri olarak bulabilirsiniz” dedi. Dünya ekonomisinin Endüstri 4.0’ı hayata geçirdiğini hatırlatan Başkan Aşut, şunları söyledi: Aşut: “Denemekten korkmayın” Doğa Koleji öğrencileriyle de bir araya gelen MTSO Yönetim Kurulu Başkanı Şerafettin Aşut, girişimcilik hakkında bilgi verdi. Memur değil, girişimci gençlerin sayısındaki artışın ülkeyi ekonomik olarak kalkındıracağını vurgulayan Aşut, nitelikli memurlara da ihtiyaç olduğunu anacak memur olmanın bir hedef haline dönüşmemesi gerektiğini anlattı. Kadın ve genç girişimci sayısının artması gerektiğini de vurgulayan Aşut, “Gelişmiş dünyada kadınların işgücüne katılımı yüzde 55 – 60, Türkiye’de ise yüzde 25. Yani kadın nüfusunun sadece 4’te biri ekonomik değer üretiyor. Bunu değiştirmeliyiz” ifadelerini kullandı. Girişimciliğin denemekten geçeceğini ifade ederek, denemeyen insanın başarıp başaramayacağını da göremeyeceğini söyleyen Aşut, gençlere başarısız olmaktan kork-
Gençlerle tecrübelerini paylaşıp, modanın Türkiye ve dünyadaki gelişimini anlatan Barbaros Şansal, ardından gelecekte gençleri başarıya ulaştıracak adım-
ların ipuçlarını verdi. Şansal’ın gençlere liderlik konusundaki tavsiyeleri şöyle: “Ben çok farklı alanlarda çok farklı görevler üstleniyorum. Zamanı kaybetmiyorum. Doğru değerlendirdiğim için kazanıyorum. Bilmeniz gereken ilk madde yapmadıklarınızla hatırlanacaksınız. Yaptıklarınızla değil. Hayatta neleri yapmayacaksınız onu belirleyeceksiniz. Kimlerin ve nelerin kalmasını değil, hayatınızdan kimlerin ve nelerin çıkması gerektiğini iyi belirleyeceksiniz. Her türlü ironiye, hoşgörüye açık olun, yaratıcılığın temelinde hoşgörü var. Şu an, bizim varlık sebebimiz. Şu anınızı doğru kaydetmezseniz geçmişiniz olmayacak. Geçmişiniz olmazsa da geleceğinizi inşa edemeyeceksiniz. Karakteriniz mi işiniz olacak, işiniz mi karakteriniz olacak onu belirlemelisiniz. Kainatın değerleri sizin silahınız olsun.”
mamaları tavsiyesinde bulunarak, “Başarısız olanlar değil, denemeyenler ve vazgeçenler kaybeder” dedi. “Gençler unutmayın hayalleriniz ne ise osunuz. Hayal kurup bunu gerçekleştirmek adına çaba gösterenler er ya da geç bu hayali gerçekleştirir” diyen Aşut,
hayallere ulaşmanın en kestirme yolunun ise bilgi ve eğitimden geçtiğini vurguladı. “Karar verin ya çivi olacaksınız ya da çekiç” diyen Aşut, sözlerini, “Bilgisizlik, tembellik ve korkularla dolu bir dünyada çivi olmaya karar verirseniz tepenize vuran çok olur” diye tamamladı.
“Endüstri 4.0, içinde bilgi ve iletişim teknolojilerinin olduğu, yazılımın olduğu, robotik teknolojilerin, bulut ve siber sistemlerin olduğu inter - disiplin bir gelişme. Yeni bir ekonomi ile birlikte yeni bir çalışan, yeni bir girişimci insan kaynağının ortaya çıktığını görüyoruz. Bu vasıflara sahip olmak bugün yapacağınız bir şeydir. Yarın çok geç olabilir. Artık sermaye para değil, artık sermaye bilgi ve bu bilgiyi kullanabilmektir. Dünyanın en geçerli dili İngilizce değil, bilgisayar yazılım dilleridir. Hangi branşta olursanız olun mutlaka ilgi göstermek ve öğrenmek zorundasınız.” Şansal: “Yaptıklarınızla değil, yapmadıklarınızla hatırlanırsınız”
AB Büyükelçilerinden Mersin ziyareti
A
vrupa Birliği Türkiye Delegasyonu Başkanlığı’nda, Avrupa Birliği Dönem Başkanlığını yürüten Slovakya Büyükelçiliği koordinasyonunda, 8-9 Aralık 2016 tarihlerinde Avrupa Birliği üyesi ülkelerin Büyükelçileri Adana ve Mersin’i ziyaret etti. Mersin’deki temaslarına 9 Aralık
tarihinde Mersin Valiliği ve Mersin Büyükşehir Belediyesi ziyaretleri ile başlayan heyet, ardından Mersin Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO) evsahipliğinde düzenlenen öğle yemeğinde Mersinli işadamları ile bir araya geldi. Heyette 17 Avrupa Birliği ülkesinin Büyükelçileri veya elçilik temsilcileri
yer alırken, AB Ülkeleri Mersin Fahri Konsolosları da öğle yemeğinin davetlileri arasında yer aldı. MTSO Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Kasım Tanrıöver tarafından ağırlanan heyet, Mersin ekonomisi, yatırım ortamı ve göçün kent ekonomisine etkileri hakkında bilgi aldı.
6
YIL: 18 | SAYI: 321 | 11 - 24 Aralık | www.mtso.org.tr
İnşaat sektöründe alternatif pazar:
2012 yılında ise 92 milyon dolar, 2013 yılında 74 milyon dolar değerinde gerçekleşmiştir. 2014 yılında ise 30 milyon dolar değerinde doğrudan yabancı yatırım girişi yapılmıştır. İş kurma mevzuatı Nepal, iş yapma kolaylığı açısından 2016 yılında 189 ülke arasında 99’uncu sırada yer alır. Yeni bir iş faaliyeti kurma yaklaşık 17 gün sürmektedir. Yabancı yatırımlar için yatırım izni alınmalıdır. Bazı alanlarda bu izin verilmemektedir. Bunlar; sürücü kursu gibi kişisel hizmetler, silah ve mühimmat sanayi, radyoaktif malzeme, para sikkesi işleri ve emlakçılıktır. Ayrıca, perakendecilik, seyahat acentalığı, sigara, iç kurye hizmetleri, atom enerjisi, danışmanlık hizmetleri, balıkçılık, turist konaklama, rafting alanlarında da yatırım izni verilmez. Bunlar dışındaki yatırımlara yüzde 100’e kadar izin verilebilir. Yabancı yatırımda elektrik enerjisi üretimi önem arz eder. Sektörlerde fiyat kısıtlaması bulunmaz.
Nepal Hükümeti depremin yaralarını sarmaya devam ediyor. Nisan 2015 yılında yaşanan depremden zarar gören ülkenin yeniden yapılanması adına Nepal Hükümeti 2017’de de çalışmalarına devam edecek. Depremden en çok konutların zarar görmesi nedeniyle Nepal yeni bir dönüşüm sürecinde. Bu durum özellikle inşaat sektörü için yeni bir pazar imkanı sağlıyor.
612 milyon dolar olup ihracatı ise yalnızca 660 milyon dolardır. En çok ham olmayan petrol yağları, yarı nihai demir çelik alaşımları, pirinç ve işlenmiş gümüş ithal eden ülke, halı, sentetik iplik, Hindistan cevizi ve meyve suları ihraç eder. İhracatını ağırlıklı olarak Hindistan, Amerika, Almanya, İngiltere ve Türkiye’ye yapan Nepal, en çok Hindistan, Çin, BAE, Endonezya ve İsviçre’den ithalat yapar. Türkiye, Nepal’in ithalat yaptığı ülkeler arasında 18’nci sıradadır. Türkiye ile ilişkiler İki ülke arasında diplomatik ilişkiler 1962 yılında tesis edilmiştir. Türkiye ve Nepal arasında ekonomi, ticaret, kültür ve turizm ilişkileri başta olmak üzere ikili ilişkileri geliştirmek üzere çeşitli imkanlar değerlendirilmektedir. Türkiye’nin Yeni Delhi Büyükelçiliği Nepal’e, Nepal’in İslamabad Büyükelçiliği de Türkiye’ye akreditedir. İşadamlarının Pazarda Dikkat Etmesi Gereken Hususlar
Gümrük vergileri Muhtelif dolaylı vergi çeşitleri vardır. Bunlar Nepal’de üretilen ürünler ile ithal edilen ürünlere uygulanmaktadır. Uygulanacak verginin miktar ve çeşidi üretilen veya ithal edilen ürüne göre değişir. Genel olarak ithalat tarifeleri ürün bedeli üzerinden oran tayin etme esasına göre uygulanır. Nepal ürün sınıflandırmasında Armonize Sistem (HS) kullanır. Gümrük vergisi yüzde 0 ile yüzde 80 arasında olabilir. Canlı hayvanlar, balık ve çoğu temel ürün gümrük vergisinden muaftır. Makineler veya temel ihtiyaçlarla ilgili mallar üzerine de yüzde 5 gümrük vergisi uygulanır. Sigara gibi sağlığa
Ticareti etkileyen kültürel faktörler Nepal kültürel ve etnik çeşitliliğe sahip bir toplumdan oluşur. Gelenekçi ve muhafazakar olan Nepalliler ulusal ve etnik kimlikleriyle gurur duyar. Yabancılar ciddi iş ilişkisine girmeden önce muhataplarının güvenini kazanmak için gerekli zamanı harcamayı göz önüne almalıdır. Ziyaretçiler “hello” veya “namaste” sözleriyle selamlanıp, kartvizitlerin değişimi yapılır. İş görüşmesine başlamadan önce Nepalliler kısa bir sohbetten hoşlanır.
zararlı ürünlerde gümrük vergisi yüzde 80’dir. Likörler yüzde 40 gümrük vergisine tabiidir. Gümrük vergileri genelde maliyet, sigorta ve CIF bedeli üzerinden hesaplanır. İthal edilen mallarda yüzde 13 katma değer vergisi ve yüzde 1.5 yerel kalkınma vergisi söz konusudur. Her ikisi de CIF+gümrük vergisi değeri üzerine uygulanır. Güney Asya Bölgesel Kalkınma İşbirliği (SAARC) ülkelerinden (üyeleri Nepal, Hindistan, Pakistan, Bangladeş, Bütan, Sri Lanka, Maldivler) ve Tibet Özerk Bölgesi’nden yapılan ithalatta yüzde 10 ile yüzde 5 arasında gümrük vergisi indirimi bulunur.
bozumunun sadece yetkili döviz bozum merkezlerinde (Banka, otel vs.) yapılması gerekmektedir. Döviz bozum için fiş-fatura gibi belge verilmekte olup, bu belge trekking izni, vize uzatma ve fazladan kalan Rupee’nin çıkışta geri dönüşümü için gerekli olmaktadır.
Para kullanımı Para birimi Nepal Rupee’sidir. Döviz
yapılan grevler sanayi faaliyetlerini kısıtlamaktadır. İmalat sanayi işgücünün yüzde 11’ini istihdam etmektedir. Yaşam standartları son 10 yılda gelişmiş olup, işçi dövizlerindeki artış, etkin maliye politikası ve destekleyici sosyal politikalar buna katkıda bulunmuştur. Buna rağmen Nepal, dünyanın en fakir ülkelerinden biri olup, nüfusun yüzde 50’sinden fazlası yoksulluk sınırındadır. Turizm ekonomiye önemli katkıda bulunmaktadır. Turizm gelirleri 2015 yılında deprem yüzünden düşmüş olup, 2017’de iyileşme beklenmektedir.
D
ünyanın en fakir ülkeleri arasında yer alan Nepal, ağırlıklı olarak bir tarım ülkesidir. İşgücünün yüzde 57’si de tarımda istihdam edilmektedir. Ülke ekonomisine önemli katkı sağlayan bir diğer sektörün turizm olduğu söylenebilir. Özellikle ülke sınırları içinde yer alan Everest Dağı’nın turizme katkısı büyüktür. Ülkede yaşam standartları son 10 yılda gelişmiş olup, işçi dövizlerindeki artış, etkin maliye politikası ve destekleyici sosyal politikalar olmasına rağmen Nepal halen dünyanın en fakir ülkeleri arasındadır. Nüfusun yüzde 50’sinden fazlası yoksulluk sınırındadır. Ancak ülkede 2015 yılında yaşanan büyük deprem kentin önemli gelir kaynağı olan turizmi de olumsuz etkilemiştir ve mevcut durumda depremin yaralarının sarılması adına inşaat sektörünün ülkede öne çıktığı söylenebilir.
Coğrafi konum Denize çıkışı olmayan Nepal, Orta Asya’da Çin ile Hindistan arasında yer alan bağımsız bir ülkedir. Başkenti Katmandu olup ülkenin sınırları içinde dünyanın en yüksek noktası olan Everest yer alır. Ülkenin sadece küçük bir bölümü deniz seviyesinin 2 bin metre
MTSO 6
yukarısında olup, en yüksek zirve 9 bin metreye yaklaşır. Nüfusun yarısı aşağı topraklarda yaşamakta olup, önemli üç ırmak Ganj Nehir yatağını besler. Nüfus ve işgücü yapısı 2014 yılında nüfusun 28 milyon olduğu tahmin edilmektedir. Nepal halkını Hindistan’dan gelen Racputana asıllı Gurkal’larla Güney Hindistan’dan gelen Bhutia’lar ve Nevar’lar oluşturur. Ülke halkının yüzde 80’i Hindu’dur. Nepal’de çok sayıda etnik grup bulunmakta ve çok sayıda dil konuşulmaktadır. Nepal’in işgücünün yüzde 80’den fazlası tarımda çalışır. Doğal kaynaklar ve enerji Nepal’in doğalgaz ve petrol kaynakları mevcut olmayıp, ülke hidroelektrik güce sahiptir. Ülkenin hidroelektrik potansiyelinin 43,000 milyon kilowatt
saat olduğu tahmin edilmektedir. Güney Asya ülkeleri arasında Nepal’i Hindistan ve Bangladeş’e bağlayan bölgesel elektrik ağının geliştirilmesi yönünde tartışmalar süregelmektedir. Bölgesel elektrik ağının geliştirilmesi etkinlik gelişimine yol açıp, güç üretimini ve iletişim maliyetlerini azaltacaktır. Nepal az miktarda
CMYK
da olsa kömür üretimi yapmaktadır. Ekonomik yapı Dünyanın en fakir ülkelerinden biridir. Nüfusun yarısından fazlası fakirlik içinde yaşar. Nepal, 23 Nisan 2004 yılında Dünya Ticaret Örgütü’nün 147’nci üyesi ve aynı zamanda DTÖ içinde ekonomisi en az gelişmiş üye ülke olarak yerini alır. Ekonomik alanda başlıca sorunları arasında yüksek işsizlik oranı, kronik bir hal almış olan bütçe açığı ve altyapı yatırımlarının yetersiz olması bulunur. Nepal’in 2015 yılı GSYİH’sı 21 milyar dolar olup, dünyada 191 ülke arasında 107’nci sıradadır. Ülke, kişi başına düşen 748 dolarlık GSYİH ile dünyada 169’uncu sıradadır. Tarım, GSYİH’sının üçte birini oluşturur. İşgücünün yüzde 57’si tarım sektöründe istihdam edilmektedir. Sektör,
depremin etkisiyle son yıllarda olumsuz performans göstermiştir. Sanayi düşük verimlilikten dolayı yavaş oranlarda büyümektedir. İşgücü yokluğu, enerji sıkıntıları ve depremin etkileri imalat sanayini olumsuz etkilemektedir. Ülkedeki zayıf altyapı, limanlara olan ulaşımın yetersiz olması ve sık sık
Ekonomik performans Nisan 2015 tarihinde olan depremin etkisiyle, 2015/16 döneminde büyüme yüzde 0.6 oranına düşmüştür. Deprem etkisiyle, ekonomik kayıplar 10 milyar doları aşmıştır. 2015/16 döneminde yüzde 0.6 oranında büyüyen ekonominin 2016/17 döneminde yüzde 3.8, 2017/18 döneminde yüzde 4.4 büyümesi öngörülmektedir. 2016 yılından itibaren, artan inşaat faaliyetlerinin gayrisafi yurtiçi hasıla büyümesine katkıda bulunacağı beklenmektedir. İşçi dövizlerinin de ekonomiye olumlu etkilerinin bulunacağı tahmin edilmektedir. 2015 yılında yüzde 2.7 oranında artan özel tüketim harcamalarının 2016 yılında yüzde 0.1 oranında artacağı beklenmektedir. Tüketici harcamaları ağırlıklı olarak işçi dövizlerinden kaynaklanmaktadır. Enflasyon oranı aşırı derecede yüksek olup, 2015 yılında yüzde 7.9 oranında gerçekleşmiştir. 2016 yılında yüzde 9’a yükseleceği tahmin edilmektedir.
Tarife dışı engeller İthalat üzerine tarife dışı önemli bir engel mevcut değildir. Taşıtlar ve buzdolapları gibi imal edilen çok küçük sayıda ürüne teknik standart engeller uygulanır. Nepal’e ithal edilen araçlar Euro 1 standardına uygun olmalı ve buzdolapları kloroflorokarbon (CFC) gazı içermemelidir.
Pasaport ve vize uygulaması Nepal gelişen bir ülke olduğu için fiyat ve lokasyona göre turistler için çeşitli imkanlar mevcuttur. Ülkeye giriş için pasaport ve vize gereklidir. 90 güne kadar olan çok girişli turist vizesi giriş noktalarından veya yurtdışındaki Nepalli diplomatik misyonlardan 100 USD karşılığı temin edilebilir. Çalışma saatleri Tüm kamu ofisleri ve bankalar pazardan cumaya 6 iş günü faaliyet göstermektedir. Tipik iş saatleri 9 a.m - 5 p.m’dir. Kamu birimleri 10 a.m - 5 p.m arası faaliyet göstermektedir. Mağazaları içeren çoğu iş merkezi cumartesi kapalı
Ekonomi politikaları 2017’de hükümetin Nepal’i tekrar inşa etmeye yoğunlaşacağı beklenmektedir. Depremden en çok konutlar olumsuz etkilenmiştir. Bağışlarla finanse edilen kamu sermaye harcamalarının ekonomik büyümeyi uyaracağı öngörülmektedir. Bununla beraber kamu sermaye harcamaları programlarının yürütülmesine yönelik bürokratik engeller de mevcuttur. Nepal yıllar boyu sermaye harcamalarıyla ilgili bütçesini yürütmede başarısızlıklarla karşılaşmıştır. Para politikaları Para politikası Nepal Merkez Bankası tarafından yönetilmektedir. Nepal Rupisi Hindistan Rupsine sabit kurla bağlanmıştır. Merkez Bankası’nın aynı politikayı devam ettireceği beklenmektedir. Hükümet 2016 yılında büyümeyi desteklemeye ağırlık vereceği için Nepal rupisinin değerlenmesinden endişe etmektedir. Doğrudan yabancı yatırımların görünümü Nepal’e olan doğrudan yabancı yatırım tutarı 2008 yılında 1 milyon dolar iken, 2009 yılında 39 milyon dolara, 2010 yılında 87 milyon dolara, 2011 yılında 95 milyon dolara yükselmiştir.
Ürün standartları ile ilgili uygulamalar Nepal, uluslararası standartları takip etmekte olup, ISO 9000 standartlarına tabi değildir. Gıda ürünleri dışındaki ürünlerde herhangi bir yasal zorunlu standart yoktur. Gıda ürünleri standartları Gıda Yasası ve Nepal Standart Yasası çerçevesinde belirlenmektedir. Nepal gıda ürünleri için kendi standartlarını oluşturmuştur. Dış ticaret Nepal’in 2015 yılı ithalatı 6 milyar
olup, bu eğilim yavaş yavaş değişmektedir. Pazar günü Nepal’de iş günüdür. Dil Resmi dil Nepali olup, iş hayatında da Nepali dili kullanılmaktadır. Çoğu işadamı aynı zamanda Hindice ve İngilizce konuşmaktadır. Kamu birimlerinde tüm iç dokümantasyon ve yazışma Nepali dilinde yapılmaktadır. Yurtdışındaki kamu birimleriyle, özel sektörle olan yazışmalar ise İngilizce yapılmaktadır. Özel sektörde de İngilizce, yazışma dili olarak kullanılmaktadır. Kaynak: Ekonomi Bakanlığı
7
YIL: 18 | SAYI: 321 | 11 - 24 Aralık | www.mtso.org.tr
Vet. Hek. Yusuf CANSEV Hayvansal Ürünler ve Destek Faaliyetleri Meslek Komitesi Başkan Yardımcısı
Yem için gerekli soya fasulyesi ve ayçiçeği desteklenirse yalnızca kanatlı sektöründe değil, kırmızı ette de ihracata başlayabiliriz.
Hayvan yetiştiricileri soya fasulyesine destek bekliyor T
ürkiye’de hayvancılık sektörünün gelişmesi, maliyetlerin düşüp rekabetçi yapının güçlenmesi için sektör temsilcileri hayvan yeminde kullanılan soya fasulyesi ekimine destek bekliyor. Kanatlı hayvan üretiminde önemli bir potansiyele sahip olan Mersin, hayvan yeminde kullanılan soya fasulyesi üretimi için de uygun coğrafya, iklim ve toprak yapısına sahip. Mersinli sektör temsilcileri destek verilmesi halinde yapacakları üretimle rekabetçi yapılarını güçlendirip yalnızca Türkiye’nin değil, dünyanın hayvansal protein ihtiyacını karşılamaya talip. Mersin Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO) Hayvansal Ürünler ve Destek Faaliyetleri Meslek Komitesi Başkan Yardımcısı Veteriner Hekim Yusuf Cansev, kentin sektördeki potansiyelini, sektörün sorunlarını ve beklentilerini anlattı. Mersin’in hayvancılıkta özellikle kanatlı hayvan üretim potansiyeli ile öne çıktığını kaydeden Cansev, şunları söyledi: “Tavukların yaşam ortamının 20 derecenin altına düşmemesi gerekiyor. Aksi halde kış aylarında ısıtma maliyetleri artıyor. Bu nedenle Mersin, üretim açısından son derece uygun bir iklime sahip. Zaten üretim potansiyeli olarak Türkiye’de 3’üncü sıradayız. Hayvancılık sektörüne gerekli desteklerin sağlanması halinde Mersin, kanatlı hayvan ve hayvansal mamul üretiminde önemli bir üretim merkezine dönüşebilir. Bu sayede yalnızca Türkiye’nin değil dünyanın hayvansal protein ihtiyacını tavuk eti ve yumurta ile bölgemizden karşılayabiliriz. Bunu sağlayacak altyapımız da bilgi birikimimiz de mevcut. Tek sorunumuz yüksek maliyetler nedeniyle rekabetçi olamamamız.” Rekabetçi yapının oluşması için
maliyetlerin azaltılması, bunun için de önceliğin enerji maliyetlerini azaltmaya verilmesi gerektiğini kaydeden Cansev, sorunun çözümü için uzun süredir çalışmalarına rağmen sonuç alamamanın sıkıntısını yaşadıklarını anlattı. Halen üretim çiftliklerinde kullandıkları elektrikte ticarethane tarifesi uygulandığını hatırlatan Cansev, “İlgili bakanlıklarla, kurumlarla yazışmalarımız oldu ancak henüz sonuç alamadık. Türkiye’deki hayvancılık işletmeleri ticarethane tarifesinden elektrik kullanıyor. Oysa tarımsal desteklemeler kapsamında fiyatlandırma yapılmalı. Ticarethane tarifesi ile tarımsal destek tarifesi arasında yüzde 40’a yakın fark bulunuyor. Hayvancılık işletmelerinin de tarımsal faaliyet olduğu unutulmamalı. Bizim maliyetlerimizin yüzde 15’e yakınını elektrik giderleri oluşturuyor ve ticarethane tarifesi, maliyetlerimizi çok yükseltiyor. Bunun acilen düzenlenmesi, hayvancılık faaliyetlerinin de tarımsal destek kapsamına alınması gerekiyor.” “Girdi maliyetleri azaltılmalı”
Girdi maliyetlerinde bir diğer önemli kalemi hayvan yemlerinin oluşturduğunu kaydeden Yusuf Cansev, bu konuda desteklerin artırılması talebinde bulundu. Hayvan yemlerinin önemli katkı maddeleri arasında soya fasulyesinin yer aldığını anlatan Cansev, soya küspesinde yüzde 80 dışa bağımlı olduklarını kaydetti. Geçmiş yıllarda mısırda da benzer bir sorun yaşadıklarını, mısırda yüzde 70 dış bağımlılık bulunurken destekleme sonrasında Türkiye’nin kendi kendisine yettiğini hatırlatan Cansev, şunları söyledi: “Soya Fasulyesi ve Ayçiçeğinde
de desteklerin artırılıp cazip hale getirilmesi halinde bu iki ürünün üretiminde de ülkemizde iyi sonuçlar alabiliriz. Bu ürünlerin yağı çıkarıldıktan sonra posası hayvan yeminde ideal protein olarak kullanılabilir. Bu sayede Avrupa ve Amerika’ya göre çok daha uygun fiyatlarla yem üretebiliriz. Ayrıca Çukurova Bölgesi iklim açısından bu bitkilerin üretimi açısından oldukça elverişli. Bölgemizde hammaddemizi de kendimiz üretirsek maliyetleri daha da aşağı çekmiş oluruz. Üstelik soya ve ayçiçeği yalnızca kanatlı sektöründe değil, diğer hayvansal yemlerde de önemli katkı maddeleri. Ayrıca ilimiz bakliyat sektörünün ticaret merkezi konumunda. Bakliyat çıkıntıları da (kırık, küçük nohut, fasulye, mercimek, pirinç vs) besi hayvancılığı konusunda ucuz bir yem hammaddesi olarak değerlendirildiği düşünülürse böyle bir uygulama sonrasında yem konusunda sıkıntı kalmayacak, kırmızı ette bırakın ithalatı ihracatçı konumuna dahi ulaşabileceğiz. Böyle bir düzenleme sonrasında ilimiz besi hayvancılığında cazibe merkezi haline gelir. Bu nedenle göz ardı edilmemeli.” “Yeni trend gezen tavuk”
Sektöre ilişkin değerlendirmeler de yapan Yusuf Cansev, son dönemlerde giderek artan bir uygulama olarak tanımladığı gezen tavuk uygulamasına değindi. “Bugün dünyada yeni bir uygulama trendi var. Tavuklardan kafessiz yaşam alanlarında yumurta elde ediliyor. Ülkemizde de tavuklar için Hayvan Refahı Hakları Yasası gereğince de bu yapılmalı” diyen Cansev, şu bilgileri verdi: “Amerika’da 2020 yılında kafessiz yaşama yasal olarak geçilecek. Bu
döneme kadar gerekli altyapı hazırlıkları yapılıyor. AB ülkelerinde de benzer bir zorunluluk getirildi. Aslında AB’de yasal uygulama 2015’te başlayacaktı ancak altyapı tamamlanamayınca süre 2025 yılına uzatıldı. Hayvan refahı da düşünülerek salma yumurtaların sayısının artırılması hedefleniyor. Ülkemizde bu uygulama başladı ve hızla yayılıyor. Talep de artınca üretici de bu alana yöneldi. Şirketler bazında gezen tavuk dönüşümü başladı. Ancak henüz yüzde 10’lar seviyesinde uygulanıyor ve gün gün de artıyor. Türkiye’nin de 2025’e kadar tümden bir dönüşüm yaşayacağına inanıyorum.” Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nın bu konuda ciddi denetimleri bulunduğuna dikkat çeken Cansev, bu nedenle üzerinde ‘gezen tavuk’ etiketi bulunan yumurtaların tereddüt etmeden tüketilebileceğini anlattı. Türkiye’deki yumurta tüketiminin ise yeterli olmadığını bildiren Yusuf Cansev, Amerika ve Avrupa’da kişi başına düşen yıllık yumurta sayısının 300’leri geçmesine rağmen Türkiye’de bu rakamın 200 adetlerde kaldığını söyledi. Türkiye’de de bu rakamın artması gerektiğini vurgulayan Cansev, “Bunun için de hazırlanacak kamu spotları ile halkın bilinçlendirilmesi lazım. Oysa bizim ülkemizde tam tersi yapılıyor, medya aracılığıyla yanlış bilgilendirmelere gidiliyor ve en ucuz hayvansal protein olan tavuk ve yumurta karalanıyor. Ülkemizde gündemde en çok konu olan beslenme tanımı çay ve simit. Bunun yanına mutlaka yumurtanın da eklenmesi gerekiyor. Bu sayede verilen tanım hem ucuz hem de sağlıklı bir yapıya bürünecektir” ifadelerini kullandı.
Kabuğu kırmadan hayat yok D
ünyada yaşanan siyasi değişimlerle birlikte gelen ekonomik daralmanın iş hayatını da olumsuz etkilediğini anlatan Mersin Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO) 29 No’lu Kırtasiye, Matbaa, Reklam Ajansları ve Basın Yayın Hizmetleri Meslek Komitesi Başkanı Görkem Aksoy, piyasaların canlanması için halkta para harcama isteğinin canlandırılması gerektiğini söyledi. Geleceğe dair umut ve hevesin yeniden uyandırılması gerektiğini vurgulayan Aksoy, “Maddi ve manevi bir kıskaçtayız. Portremizde yorulmuşluk, umutsuzluk ve güvensizlik var. Tüm risklere rağmen kabuğumuzu kırıp bu ülke için yeni bir hayatı başlatmalıyız” dedi. Ekonomik daralma nedeniyle alacak ve borçlar dengesinin bozulduğunu, her firmanın birbirine borcu bulunduğunu ve zincirin halkalarından birinin fire vermesi halinde tümünün olumsuz etkilendiğini anlatan Aksoy şunları söyledi: “Bölgemizde kiralık ve satılık dükkanlar oldukça arttı. Yılbaşı itibariyle bahara kadar, bir süre daha büyük şirketlerden bazılarının sıkıntı yaşama ihtimali yüksek. Bu olumsuz tablodan hizmetler sektörü doğrudan etkileniyor. Firmaların şu anda önceliği ayakta kalabilmek, bu nedenle de tasarrufa gidiliyor ve ilk olarak alınan hizmetlere ara veriliyor. Bu, doğal bir reaksiyon ama komite üyelerimiz yakından etkileniyor. İşlerimiz büyük ölçüde durdu.” Komite üyelerinin daralan piyasalar yanında ülkede yaşanan birçok değişimden de olumsuz etkilendiğine dikkat çeken Aksoy, “Bünyemizdeki sektörler televizyonlar, radyolar, gazeteler, dergiler, reklam/tanıtım/ prodüksiyon ajansları, matbaa/
MTSO 7
tabela/dijital baskı merkezleri, kağıt/karton ürünleri ve ambalaj sanayi, kitap evleri, kırtasiyeler, dağıtım ve pazarlama şirketleri, fotoğraf stüdyoları ve sinemalardan oluşuyor. Saydığım bu sektörlerin neredeyse tamamını etkileyen son derece çarpıcı, sonuçları itibariyle de önemli süreçler yaşandı ve yaşanmaya da devam ediyor. Çok ciddi değişimlerden geçildi. Bu değişimlere uyum sağlayabilmek de bu zorlu ortamda bizleri yordu. Ancak her şeye rağmen umudumuzu yitirmedik” ifadelerini kullandı. Sıkıntıların aşılması için ticari, sosyal, ekonomik ve kültürel gelişime dönük hareketliliği devam ettirmenin zorunluluk olduğuna değinen Aksoy, geçmişte yapılan hatalardan ders almış şekilde yeni planlar yapılması, yeni ve daha insani hedefler belirlenip, yeni yöntemler aranması gerektiğini vurguladı. “Güven ortamı yeniden oluşturulmalı”
Dünyanın gerek siyasi gerekse ticari açıdan yurtiçinde ve yurtdışında büyük bir değişimden geçtiğini kaydeden Görkem Aksoy, bu durumun yarattığı çok önemli ekonomik ve sosyal gerçeklerle yüzleşildiğini söyledi. Her geçen gün ticari ve toplumsal hayatın çıkmaza girdiğini vurgulayan Aksoy, çözümün ise umudu kaybetmemekte yattığını anlattı. Yaşanan gelişmeler sonrasında dünyada olduğu gibi Türkiye’de de güven ortamının zayıfladığını dile getiren Aksoy şöyle konuştu: “Sistemlere güven kaybı giderek artıyor. Adalete güven zayıflıyor. Bu krizden kurtulmak için ekonomik, sosyal, kültürel haklar, çalışma hakkı güvence altına alınmalı ve korunmalı. Uzun
CMYK
vadeli planlarla yapıcı revizyonlara, yeni sistemlere ihtiyacımız var. Tüm haklarımızın güvence altına alınacağı bir insanlık sistemine ihtiyacımız var.” “İlk kez TL’nin reklamı yapılıyor”
Son dönemlerde doların yükselmesi nedeniyle de ciddi sıkıntılar yaşadıklarını anlatan Görkem Aksoy, reklamcılık malzemelerinin ve matbaacılık ürünlerinin büyük bölümünün ithal edildiğini hatırlattı. Doların inerken ve çıkarken yıllardır kendi reklamını yaptığını dile getiren Aksoy, “Son dönemlerde yapılan çıkışlarla ilk kez TL’nin reklamını yapıyoruz. Bir reklamcı ve tasarımcı olarak bunu çok büyük bir güç olarak görüyorum. Önümüzdeki dönemde TL’nin yanı sıra Çin’in de Rusya’nın da para değerinin çok daha reklama değer olacağına inanıyorum” dedi. “Dünyada yaratacağımız marka değerimizle kabuğumuzu kırabileceğimizi bilmeliyiz” diyen Aksoy, “Ulusal ve uluslararası arenada çok sağlam ve yapıcı sistemler kurup gerek ülkemizin, gerek bölgelerimizin gerekse şirketlerimizin markasal değerlerini yükselterek, yenilikçi, rekabet gücü yüksek, saygın, tutarlı ve boyut atlayan bir ülke olabiliriz” ifadelerini kullandı. Sosyal alanda da ticari alanda da umutsuzluğa kapılmadan, kaygı seviyesini dengede tutarak hasarları onarıp, bugüne kadar alınan derslerle yola devam etmek zorunda olduklarını vurgulayan Aksoy, ticari hayatın durması ile bir yere varılamayacağını söyledi. “Önümüzü açacak tedbirler alınmalı”
Hizmetler sektörünün durma
noktasına geldiğini ve çözümü için Hükümetten çözüm beklediklerini de anlatan Görkem Aksoy, çözüm için sağlanan düşük faizli kredileri ise ‘uzun vadede tıkanma yaratacak çözümler’ olarak değerlendirdi. “Gelmeyen bir döngüde aldığınız borçla daha çok sıkıntıya gireceksiniz ve düğümlenme olacak. Bizleri borçlandırmak çözüm değil, borcumuzu geri ödeyeceğimiz, kazandıran ticari, ekonomik sistemler oluşturulmalı” diyen Aksoy, KDV, SGK; girişimcilik, yatırım destekleri beklediklerini, şirketlerin önünü açacak, ileri gitmelerini sağlayacak uzun vadeli mevzuatlar geliştirilmesini istediklerini söyledi.
Görkem AKSOY
29 No’lu Kırtasiye, Matbaa, Reklam Ajansları ve Basın Yayın Hizmetleri Meslek Komitesi Başkanı
“Ekonomik krizler sosyal krizleri de getirir”
Yaşanan ekonomik krizlerin, işsizliğin sosyal krizleri de beraberine getireceğine değinen Görkem Aksoy, sözlerini şöyle tamamladı: “İnsanların gen kodunda hayatta kalabilmek var. Hayatta kalabilmek için yapılmayacak şey yok. Son dönemlerde ülkemizde artan cinayetler, şiddet, soygun, yaralamalardaki artış da bunun göstergesi. Bugün geldiğimiz noktada çözüm yolunu tıkayan, acıları ve çatışmaları derinleştiren, dar görüşlü kararlara ve yollara düşmemeliyiz. O zaman arayı ısıtarak çözmeyi reddettiğimiz buzlar, olayların şiddetiyle kırılır. Yaşadığımız zeminleri ve sistemleri vahşileştirirsek, dönüşümün sosyal ve ekonomik maliyeti daha yüksek olur. Buzları kırmadan, siyasi, ekonomik, sosyal ve toplumsal özgürlükler, dengeler, haklar hususlarında düzenlemeler yapılmalı. Umut ve Güven ortamı inşa edilerek korunmalı.”
Maddi ve manevi bir kıskaçtayız. Portremizde yorulmuşluk, umutsuzluk ve güvensizlik var. Tüm risklere rağmen kabuğumuzu kırıp bu ülke için yeni bir hayatı başlatmalıyız
8
YIL: 18 | SAYI: 321 | 11 - 24 Aralık | www.mtso.org.tr
RIS MERSİN + PROJESİ ÖZEL HABERİ: İNOVASYONLA MERSİN'İ ÖN PLANA ÇIKARAN FİRMALARIMIZ
Aytekin Sera, ihracatta katma değeri yüksek ürünlere yoğunlaştı
Tel: 0324 231 25 25 Mesai Dışı: 0324 325 86 05
Tarım Fuarı’nda yer alırız. Yurtdışında ise rutin olarak hedef seçtiğimiz pazarlarda mutlaka 4 fuara katılırız. “Yeni projemiz PoliClima”
Yenilikçi ürünleriyle ilk etapta yüzde yüz yurtdışından gelen profesyonel sera sistemlerinin ithalatının önüne geçen Aytekin Sera, ikinci aşamada katma değeri yüksek seraların ihracatına başladı.
M
ersin’de küçük bir demir doğrama atölyesiyle ticari hayatına başlayan Aytekin Grup, bugün profesyonel (modern) sera üretiminde önemli markalar arasına adını yazdırdı. Sektörün ihtiyaçlarını doğru analiz edip ihtiyaca uygun ürünler geliştiren firma, ithalatın önüne geçmesinin yanı sıra yurtdışına katma değeri yüksek, inovatif seralarını da ihraç ediyor. Başarının temelinde ise araştırma, teknoloji takibi, yurtiçi ve yurtdışındaki ihtiyaçları doğru tespit etme, eğitime verilen önem ve alı-
“Yenilik arayışımız hiç bitmedi”
Firmamızı 1968’de babam Hasan Aytekin kurdu. O yıllarda küçük bir demir doğrama atölyemiz vardı. 1980’lerde ise seracılık sektörüyle tanıştık. Mersin bir tarım kenti ve bir akrabamızın tarımsal faaliyete başlaması sonrasında sera malzemesi talebi oldu. Biz de başta akrabamız olmak üzere çiftçilere sera profili üretimine başladık. 1999’da ben de aktif olarak şirkette çalışmaya başladım. O dönemde sera profili üretimi yanında boru alım satımı da yapıyorduk.
fabrika yatırımına karar verdik ve bugünkü fabrikamızın 2 bin metrekarelik bölümünün yatırımını gerçekleştirdik. Burada sera profili üretimi yapıyorduk. Makine sayılarımızı ve ürün çeşitlerimizi de artırdık. Türkiye genelinde satış için bir pazarlama ekibi ve pazarlama ağı oluşturduk. Fabrikamızla birlikte sadece seracılık faaliyetlerine yoğunlaşmak adına Aytekin Sera firmasını kurduk. Bu tarihten itibaren değişik segmentlere, sera çeşitlerine göre ürün çeşitliliğimizi de artırdık. Bugün Aytekin Sera çatısı altında yaklaşık 15 ülkeye ihracat yapıyoruz. Tüm Türkiye’de bayilerimiz var. Antalya Bölge Ofisimiz bulunmakta. Sera profili üreten 20 makine hattımız ile üretim yapıyoruz. Bine yakın seracılık sektöründeki bağlantı ekipmanları ve sera profili çeşidimiz bulunmakta. “İkinci hedef profesyonel seralar oldu”
nan profesyonel destekler yatıyor. Faaliyete 1968’de babası Hasan Aytekin tarafından kurulan demir doğrama atölyesi ile başladıklarını ve o yıllarda yalnızca Mersin’e hizmet verdiklerini bildiren Aytekin Grup Yönetim Kurulu Başkanı Bülent Aytekin, bugün 12 bin metrekare alanda Aytekin Sera, AYS Proje ve Boray Boru firmaları ile çalışmalarını sürdürdüklerini anlatıyor. 30’un üzerinde ülkeye ihracatı bulunan firma, yalnızca ürün değil proje ihracatı da yapıyor. Aytekin Grup Yönetim Kurulu Başkanı Bülent Aytekin ile başarıya giden yolda attıkları adımları konuştuk:
Ancak bunu yeterli görmüyordum. Sektörde yeni bir şeyler yapmalıydık. O yıllarda Türkiye’de çok yaygın olmayan, yalnızca İzmir’de bazı firmalar tarafından kullanılan çekme makinesi yatırımını yaptık. Bu sayede üretimimiz oldukça hızlandı. Aynı dönemde Hükümetin seracılık sektörünü desteklemesi, sera yatırımlarını artırmış ve paralelinde bize gelen talepler de artmıştı. Aynı yıl artan üretim kapasitemizle şehir dışına da açılma kararı aldık. Hedefimizde seracılığın en geliştiği iller arasında yer alan Antalya vardı. Katıldığımız fuarlarla ürünlerimizi tanıtmaya başladık. Şehir dışına da açılınca
Seracılık sektörü geliştikçe çiftçilerin verimi daha çok artıran profesyonel seraları talep etmeye başladığını ve bunu da yurtdışından temin ettiklerini gördük. O dönemde profesyonel seraların tamamı ithal ediliyordu. Biz de bu açığı görerek profesyonel sera üretimi için yatırıma gittik. 2006- 2007 yılları arasında profesyonel sera sistemleri üretmek için bir proje grubu oluşturduk. Bu grup, planlamadan üretime, montaja kadar tüm aşamaları yürütecek, anahtar teslim sera üzerine çalışmaya başladı. Başarılı işler yaptık ve iş hacmimiz de arttı. Türkiye genelindeki satışlarımızın artması yanında bırakın ithalatı önlememizi yurtdışından da talepler olduğunu görmeye başladık ve bu alana daha çok yoğunlaşabilmek adına AYS Proje A.Ş. firmamızı kurduk. AYS bugün itibariyle aktif olarak yurt-
dışında ve yurtiçinde birçok projeye imza atmış durumda ve devam eden projelerimiz bulunmakta. Hedefimizde daha çok Rusya, Asya ve Ortadoğu’daki bazı ülkeler var. “Boru satın almayı bırakıp üretimine başladık”
Entegre bir tesis olarak yolumuza devam etmek adına bir süre sonra alım satımını yaptığımız boruları da üretmeye karar vererek Boray Boru A.Ş’yi grup bünyesine dahil ettik. ÇKA’dan aldığımız destekle bir boru makinesi satın aldık. Bu fabrikamız da hem Aytekin Sera’ya boru üretiyor, hem AYS Proje’nin anahtar teslim projeleri için üretim yapıyor, hem de Türkiye genelindeki talepleri karşılıyor. Boray Boru ise bugün seracılık sektörü başta olmak üzere dekoratif profil üretimiyle 3 makine hattıyla çalışmalarını sürdürüyor ve 23 ülkeye de ihracatımız bulunuyor. “Tüm yenilikler sorunlardan doğdu”
Yönümüzü tamamen seracılık sektörüne çevirmemizle birlikte çiftçi ile daha yakın temas kurmaya başladık. Böylece müşterimizin ihtiyaçlarını ve şikayetlerini değerlendirip onlara nasıl çözümler sunabileceğimizi araştırmaya başladık. Hem çiftçinin işlerini geliştirip daha sağlıklı üretim yapması hem de bizim karlılığımızı artırabilmemiz için yenilikçi ürün kaçınılmazdı. Gelişip büyümemizin temelindeki en büyük etkenin bu olduğunu söyleyebilirim. Yani, sektörün ihtiyaçlarına yönelik ürün grubu geliştirme çabamız. Sürekli yeni bir ürün piyasaya sürmesek bugünkü karlılığımıza ulaşamazdık. Aynı zamanda yaptığımız ürünlerin tanıtımı da önemli. Bu alanda da ağırlıklı olarak fuarları kullanıyoruz. Her yıl mutlaka Antalya
Ülkemizde seracılık sektöründe sıkıntılar yaşanmaya başladı. Türk ürünlerinin rekabette zorlandığı bir noktaya doğru ilerliyoruz. Yurtdışında sera ürünleri sattığımız pazarlarda da aşırı sera yapımı olduğunu görüyoruz. Bu sıkıntıyı yeni bir inovatif çalışma ile aşabileceğimizi düşünerek iki yıl önce ar-ge çalışmalara başladık. Amacımız hem yurtiçinde bizim bugünlere gelmemize katkı sağlayan müşterilerimize daha iyi bir hizmet sunabilmek hem de yurtdışındaki pazarımızı sağlamlaştırmak. Yeni projemiz ile soğutma sistemli seralar üretiyoruz. PoliClima markası ile piyasaya sürmeye hazırlandığımız bu yeni ürünümüzü geliştirmek için TÜBİTAK desteği aldık. Projemizde TÜBİTAK’ın yanı sıra Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi ile birlikte çalıştık. Proje hakkında biraz bilgi verecek olursam, bilindiği gibi Türkiye’de en büyük seracılık alanları Mersin ve Antalya bölgesi. Ancak bu bölgeler yazın çok sıcak olduğu için aşırı sıcakta serada ürün yetiştiremiyorsunuz. Bu durum özellikle salkım domatesin yazın yetişmemesini de beraberinde getiriyor. Oysa salkım domateste fiyatın en yüksek
olduğu dönem de yaz ayları ve bu ürünün belli bir tüketici kitlesi oluşmuş durumda. Sera domatesinde yaz aylarında güneş ışınlarının daha yoğun gelmesi nedeniyle doğru kullanılırsa verimlilik çok olur ve kalite de artar. Mevcut durumda salkım domatesin üretimi 9 ay. Bunun 3 ayında ürün gelişir kalan 6 ayda ise hasat olur. Bizim ürettiğimiz yeni sistemle üretim 12 aya çıkıyor. Yani yine 3 aylık gelişim süreci ve 9 aylık hasat imkanı sağlanıyor. Böylece hasat zamanını yüzde 50 artırıyoruz. Daha yoğun gelen güneş ışınlarıyla birlikte verimi iki katına çıkarmayı amaçlıyoruz. Projemiz iki yıl önce başladı. Bu yıl 15 Şubat’ta deneme ekimlerini yaptık ve yaz aylarında ilk ürünümüzü almaya başladık. Seralarımızın içini soğutabildik ve testlerimizde oldukça başarılı bir noktaya geldik. Ürün almaya yazın da devam edebildik. Şu anda bu sistemin enerji maliyetleri Türkiye
için bir miktar yüksek ama enerjisinin ucuz ve domates pazarlarının güçlü olduğu yurtdışındaki bazı ülkeler için uygun bir sera projesi haline geldi. İlk proje sözleşmemizi de yine yurtdışında yaptık ve 2017’de kurulumunu gerçekleştireceğiz. Görüşmede olduğumuz birkaç firma daha bulunmakta. Burada hem bizim hem de Türkiye için önemli olan nokta, katma değeri yüksek bir ürünü ihraç ediyor olmamız. Yüzde yüz ithal gelen profesyonel sera sistemlerini Türk firmaları olarak engelledik. Şu anda da katma değeri yüksek, inovatif bir sera projesini yurtdışına pazarlamaya başladık. Dünyada bu şekilde bir soğutma sistemini geliştiren ilk firmayız. Verimi iki katına çıkarıyor. Bir seradan 30 ton yerine 60 tona yakın ürün alınabiliyor. “Kendimizi düzenli olarak yeniliyoruz”
Sektörümüzdeki gelişmeleri takip etmek adına makine yatırımlarını sürdürüyoruz. Aslında başarımızda önemli bir konudan daha bahsetmek isterim ki o da profesyonel hizmet alımı. Kendi gelişim hızımızdan korkarak 2007’de bir danışmanlık firması ile çalışmaya başladık. Böylece profesyonel bir şekilde kurumsal yönetim yolculuğuna çıktık. Yaklaşık 7 yıl devam eden bu süreçte bizim firmamızın yönetim düzeninin oluşması, dış pazarlara açılmamıza büyük katkı sağladı.
Ayrıca yine önemli bir yatırım maliyeti ile kendimize özel yazılım geliştirerek 3-4 yıl önce ERP Sistemimizi oluşturduk. Bu sayede pazarlama sistemimiz, insan kaynaklarından finansmana kadar tüm yönetimi kontrol edebildik. Bu da bizim verimliliğimize büyük katkı sağladı. Bu sistem personelimizi de adaletli bir şekilde değerlendirmemizi sağladı. “Jeotermal enerji kullanımı yaygınlaşmalı”
Sektördeki sorunlara da kısaca değinmek isterim ki enerji maliyetlerinin yüksek olması rekabetçi yapıyı zorluyor. Bu nedenle enerji maliyetlerinin düşürülmesi için sektörde kümeleşme, organize sera bölgelerinin kurulması ve Türkiye’nin sahip olduğu jeotermal enerji kaynaklarının, Türk madenlerinde çıkan kömür enerjisinin seralarda kullanımı artırılmalı.
KOBİ’lere nefes aldıracak kredide imzalar atıldı TOBB, Ziraat Bankası, Denizbank ve Kredi Garanti Fonu (KGF) ortaklığında hayata geçirilecek olan KOBİ’lere Nefes Kredisi için imzalar, Başbakanlık Çankaya Köşkü’nde düzenlenen lansman toplantısında atıldı.
N
efes Kredisi ile KOBİ’lere yıllık yüzde 9,90 - aylık yüzde 0,83 faizle 1 yıl vadeli kredi sağlanacak. 3 ay içinde yaklaşık 80 bin KOBİ’ye destek verilecek. Lansman toplantısına, Başbakan Binali Yıldırım, Gümrük ve Ticaret Bakanı Bülent Tüfenkci, Başbakanlık Müsteşarı Fuat Oktay, TOBB Başkanı M. Rifat Hisarcıklıoğlu, Ziraat Bankası Genel Müdürü Hüseyin Aydın, Denizbank Genel Müdürü Hakan Ateş ve KGF Yönetim Kurulu Başkanı Faik Yavuz katıldı. TOBB Başkanı M. Rifat Hisarcıklıoğlu toplantıda yaptığı konuşmada, TOBB, Ziraat Bankası,
MTSO 8
Denizbank ve KGF ortaklığında hayata geçirdikleri devrim niteliğinde bir iş için bir araya geldiklerini belirterek, “Reel sektör ile finans sektörü olarak el ele verdik ve KOBİ’lere nefes olacak bir proje hazırladık. Cumhurbaşkanımız ile Başbakanımızın başlattığı kredi faizlerini düşürme politikasına özel sektör olarak katkı sağlamış olduk” dedi. İki ay önce bu proje fikrini Başbakan Binali Yıldırım ve Gümrük ve Ticaret Bakanı Bülent Tüfenkci ile konuştuklarını anımsatan Hisarcıklıoğlu şunları söyledi: “KOBİ’ler yüzde 15 ile yüzde 18 arasında faizle kredi kullanıyor,
CMYK
faiz baskısından nefes alamıyor. KOBİ’lere yüzde 10’un altında faizle kredi kullandırmalıyız dedik. Sonrasında hemen çalışma başlattık. Önce TOBB ile 365 Oda ve Borsamız olarak elimizi taşın altına koyduk. Tüm kaynaklarımızı birleştirdik. Sonra Hazinemiz ve Kredi Garanti Fonu devreye girdi. KOBİ’ler teminat bulamıyor, bankalar da risk gördükleri için onlara kredi veremiyordu. Başbakanımızın talimatlarıyla, Hazine destekli KGF kefaleti devreye girdi. KOBİ’lerimizin bu proje kapsamındaki kredilerine yüzde 85 kefalet sağlandı.
Son olarak da bankalarımız devreye girdi. Onlar da zararı bile göze alarak projeye kaynak sağladılar. Burada Ziraat Bankası Genel Müdürü Hüseyin Bey’e ve Denizbank Genel Müdürü Hakan Bey’e yaptıkları önderlik için çok teşekkür etmek istiyorum.
KOBİ’lere 5 milyar lira, eski parayla 5 katrilyon lira kredi sağlayacak Nefes Kredisi ortaya çıktı. Nefes Kredisi ile KOBİ’lere yıllık yüzde 9,90 - aylık yüzde 0,83 faizle 1 yıl vadeli kredi sağlayacağız. 3 ay içinde yaklaşık 80 bin KOBİ’mizin derdine derman
olacağız. KOBİ’leri faizin altında ezdirmeyeceğiz, KOBİ’lere nefes olacağız.” Hisarcıklıoğlu, bu proje ile reel sektör ve finans sektörünün el ele vererek Türkiye için ne kadar güzel işler yapabileceğini gösterdiklerini söyledi.