MTSO Haber Sayı 323

Page 1

ANESİAD’ın önceliği eğitim

MTSO Eksperleri sertifikalarını aldı

İren’den Mersin’e 3’üncü sergi

>5’te

>4’te

>2’de

MTSO ÇAĞRI MERKEZİ 0 850 304 33 33

Vatanını en çok seven, görevini en iyi yapandır Şerafettin AŞUT

MTSO Yönetim Kurulu Başkanı

> 3’te

www.mtso.org.tr www.mtso.org.tr | YIL:| 17 YIL:| 19 SAYI: | SAYI: 298 |323 6-19| 8ARALIK - 21 Ocak 2015

Üretici suda indirim istiyor

Sema TEZCAN

35 No’lu Geri dönüşüm, Plastik ve Kimya Meslek Komitesi Başkanı

Ü

retimde su tüketimi yüksek olan işletmeler elektrikte olduğu gibi su kullanımında da üreticiye özel indirim bekliyor. Rekabet gücünün artırılması adına girdi maliyetlerinin azaltılması talebinde bulunan üreticiler, elektrikte üreticiye yönelik tarife bulunmasına rağmen suda tarife olmaması nedeniyle faturaların yüksek gelmesinden şikayetçi. Mersin Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO) 35 No’lu Geri dönüşüm, Plastik ve Kimya Meslek Komitesi

Umutluyuz…

Başkanı Sema Tezcan, komiteleri hakkında bilgi vererek sektörlere yönelik değerlendirmeler yaptı. Komite bünyesinde faaliyet gösteren geri dönüşüm firmalarının da plastikçilerir de kimya sektöründe üretim yapan firmaların da üretimde elektrik olduğu kadar su tüketimlerinin de yüksek olduğuna dikkat çeken Tezcan, “MESKİ’nin su kapasite raporu olan işletmelere indirim istiyoruz” dedi. > 7’de

Akaryakıtta taban fiyat uygulamasına gidilmeli Eşref AKDOĞAN

10 No’lu Akaryakıt, LPG, Madeni Yağ ve Enerji Meslek Komitesi Başkanı

A

karyakıt sektöründe faaliyet gösteren firmalar fiyat farklılıklarının getirdiği haksız rekabetin önüne geçilmesi adına tavan fiyat uygulamasından vazgeçilerek, taban fiyat uygulamasının getirilmesini istiyor. Mersin Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO) 10 No’lu Akaryakıt, LPG, Madeni Yağ ve Enerji Meslek Komitesi Başkanı Eşref Akdoğan, komite bünyesindeki sektöre ilişkin değerlendirmeler yaparak sorunları anlatıp çözüm önerilerini paylaştı. Akaryakıt sektöründeki

en önemli sorunlar arasında yaşanan maliyet altı fiyat farklarını gösteren Akdoğan, “İlgili meslek komitemiz, akaryakıt ürünlerinin fiyatlarının serbest piyasa koşullarında kendiliğinden oluşması gerektiğini, rekabete sınırlandırma getirilmemesi ve serbest rekabet koşullarının sürekliliğinin sağlanarak haksız rekabetin önlenmesi için maliyetin altındaki tutarlarda gerçekleşen satışlara müdahale edilmesi görüşünde birleşiyor” dedi. > 7’de

MTSO, kaliteli gübre kullanımının önemine dikkat çekti

Mersin Ticaret ve Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanı Şerafettin Aşut, yaşanan tüm sıkıntılara rağmen Mersin iş dünyası olarak 2017’den umutlu olduklarını vurgulayıp üretime dört elle sarılıp iş ve aş vermeye devam edeceklerini söyledi.

M

ersin Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO) Yönetim Kurulu Başkanı Şerafettin Aşut, düzenlediği bir basın toplantısı ile 2016’da yapılan çalışmaları özetleyerek 2017 için planlanan projeleri anlattı. Projelerden önce son dönemlerde artan terör hareketlerine değinen Aşut, MTSO olarak, Mersin iş dünyası ola-

rak, terörün gerçek gündemi unutturmasına izin vermeyeceklerini vurgulayarak, önümüzdeki süreçte ülkenin üretim sorununa, ihracat sorununa ve bunların çözümlerine daha çok odaklanacaklarını söyledi. Mersin’de yaşanan sel felaketine değinerek üyelere bu konuda verilen hizmetleri de anlatan Aşut,

destek ziyareti

M

TATLOG, terzi usulü depolama hizmeti veriyor

> 6’da

Mersinli çocuklar geleceğe hazırlanıyor

MTSO 1

CMYK

heyeti görevlendiriyoruz” dedi. Ardından Oda’nın projeleri ve paydaş olunan projeler hakkında bilgi veren Aşut, yeni dönemdeki hedefin ihracatı artıracak projeler, kent ekonomisini canlandıracak yeni yatırımlar ile katma değer yaratacak sektörler ve projelere odaklanmak olacağını söyledi. > 4’te

Teknoloji üretiminde MTSO’dan sel cazip pazar: mağdurlarına

> 8’de

> 8’de

“Yaşadığımız sel felaketi sonrasında işyerleri hasar gören üyelerimizin, görevlendirdiğimiz eksperlerimiz ve bilirkişilerimizce hasar tespitini yapıyoruz. Firmalarımız maruz kaldıkları hasarın tespiti için Odamız Genel Sekreterliği’ne veya Sanayi Servisi’ne doğrudan bir dilekçeyle başvurabilir. Biz hemen bir eksper

>5’te

Elvan’dan havaalanı müjdesi

>5’te

ersin, 29 Aralık 2016’da yaşanan sel felaketinin yaralarını sarıyor. Mersin Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO) da sel felaketi sonrasında üyelerini yalnız bırakmadı. Mağdur firmalarının zararını en aza indirmek için çalışma başlatıldı. MTSO yetkilileri Yönetim Kurulu Başkanı Şerafettin Aşut başkanlığında, 29 Aralık 2016’da yaşanan sel felaketinde mağdur olan üyelerine geçmiş olsun ziyareti gerçekleştirerek, ‘yanınızdayız’ mesajı verdi. Mezitli, Akdeniz, Tırmıl Sanayi Sitesi ve

Mersin Toptancı Hal Kompleksi gibi selden en çok zarar gören bölgelerde faaliyet gösteren esnafı ziyaret eden yetkililer, zararın en aza indirilmesi için yürüttükleri çalışmaları ve sel mağdurlarının yapması gerekenleri aktardı. Ziyaretlerde MTSO Yönetim Kurulu Başkanı Şerafettin Aşut’a Yönetim Kurulu Üyelerinin yanı sıra, ilgili Meclis Üyeleri de eşlik etti. Gün boyu devam eden ziyaretlerde 50’ye yakın üye ziyaret edilerek bilgi alındı. > 4’te

İşyeri yönetmeliğinde değişiklik

> 2’de

> 3’te


2

YIL: 19 | SAYI: 323 | 8 - 21 Ocak | www.mtso.org.tr

Yazılımcıya destek geliyor İren’den Mersin’e 3’üncü sergi

T

ürkiye, yazılım alanında uluslararası pazarlarda rekabet gücünü ve pazar payını artırmak amacıyla sektöre özel destek mekanizmaları oluşturacak. Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı, sanayide, yazılım temelli teknolojilere dayalı dönüşümü yakalamak, uluslararası alanda rekabet edebilir ürünler ortaya koymak amacıyla yol haritası hazırladı. Bu kapsamda yürütülecek çalışmalar, görevli kuruluşlar ve izlenecek takvim Türkiye Yazılım Sektörü Stratejisi ve Eylem Planı ile ortaya konuldu. Planın en önemli başlıklarından birini yazılım alanında “uluslararası rekabet gücünün artırılması” oluşturuyor. Söz konusu hedefe ulaşılabilmesi için Türkiye’nin uluslararası yazılım sektöründe fark yaratabileceği öncelikli alanlar belirlenecek, bu alanlara yönelecek gi-

rişimcilere özel tematik destek programları hazırlanacak. TÜBİTAK sorumluluğunda yürütülecek çalışmalara Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı, Kalkınma Bakanlığı, KOSGEB, Türk Standardları Enstitüsü, kalkınma ajansları, sivil toplum kuruluşları, üniversiteler, ilgili kamu kurum ve kuruluşları destek verecek. Yürütülecek çalışmalar sonunda özellikle bulut bilişim, nesnelerin interneti, büyük veri, oyun yazılımları, akıllı uygulamalar, güvenlik yazılımları gibi rekabet avantajı sağlayacak ve stratejik öneme sahip alanlar belirlenerek sektöre yönelik Avrupa Birliği, TÜBİTAK ve benzeri fonlardan yararlanılarak tematik destek programı oluşturulacak. Ticarileşme desteklenecek

Başta teknoloji geliştirme bölgeleri olmak üzere, sektörün

güçlü olduğu bölgelerde yazılım firmalarına ve girişimcilerine yönelik “Yazılım Hızlandırıcı Programları” kurgulanacak. Özellikle bilişim sektörüne hizmet etmesi öngörülen teknoloji geliştirme bölgelerinde yazılım sektörü kümelenmesinin yoğun olduğu alanlarda, geliştirilen yazılım ürünlerinin ulusal ve uluslararası pazarlarda ticarileşmesi desteklenecek. Bu kapsamda eğitim, mentorluk, ulusal ve uluslararası ticari bağlantıların kurulması ve yatırımcılarla girişimcilerin buluşturulmasını da içeren finansal ve teknik hızlandırıcı destek programları geliştirmeye yönelik mekanizmalar oluşturulacak. Teknoloji geliştirme bölgeleri endeksinde yüksek puan alan üniversitelerin sektörel yazılım hızlandırıcı programlar açması sağlanacak.

Zorunlu Bireysel Emeklilik Sistemi başladı

Ç

Türkiye’de tasarrufun artırılması adına yola çıkılan Zorunlu Bireysel Emeklilik Sistemi (BES) 1 Ocak 2017’den itibaren uygulamaya başladı. 2019’a kadar tüm özel ve kamu çalışanlarının sisteme dahil edilmesi hedefleniyor.

alışanların İşverenleri Aracılığıyla Otomatik Olarak Emeklilik Planına Dahil Edilmesine İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmeliğin yürürlüğe konulması, 4632 Sayılı Bireysel Emeklilik Tasarruf ve Yatırımı Sistemi Kanunu’nun ek 2’nci ve geçici 2’nci maddelerine göre Bakanlar Kurulu’nca 1 Ocak 2017tarihinde kararlaştırıldı. Çalışanların işverenleri aracılığıyla otomatik olarak emeklilik planına dahil edilmesi uygulaması kapsamında emeklilik planına dahil edilecek işyeri ile çalışanları, çalışanların ücretinden kesilecek çalışan katkı payı oranını ve bu kapsamdaki uygulama usul ve esasları belirlendi. Yeni uygulama 45 yaşını doldurmamış çalışanları ve bu çalışanları istihdam eden işverenleri kapsıyor. Çalışanların ücretinden kesilecek asgari katkı payı miktarı, ilgisine göre prime esas kazancın veya emeklilik keseneğine esas

aylığın %3’ü oranında olacak. Öte yandan çalışanların hali hazırda zaten bireysel emeklilik sigortası yaptırmış olmaları veya işverenleri aracılığı ile zaten önceden işveren katkılı emeklilik planına dahil edilmiş olmaları, getirilen sisteme dahil edilmeye engel oluşturmuyor. Bu durumdakiler de ayrıca otomatik katılıma tabi olacaklar. Çalışan sayısına göre sisteme dahil olma şartları şöyle:

Çalışan sayısı 1.000 ve üzerinde olan bir işverene bağlı olarak özel sektörde çalışanlar 01.01.2017 tarihinden itibaren, Çalışan sayısı 250 - 999 arasında olan bir işverene bağlı olarak özel sektörde çalışanlar 01.04.2017 tarihinden itibaren, Çalışan sayısı 100 - 249 arasında olan bir işverene

bağlı olarak özel sektörde çalışanlar 01.07.2017 tarihinden itibaren, Çalışan sayısı 50-99 arasında olan bir işverene bağlı olarak özel sektörde çalışanlar 01.01.2018 tarihinden itibaren, Çalışan sayısı 10-49 arasında olan bir işverene bağlı olarak özel sektörde çalışanlar 01.07.2018 tarihinden itibaren, Çalışan sayısı 5-9 arasında olan bir işverene bağlı olarak özel sektörde çalışanlar 01.01.2019 tarihinden itibaren, işverenleri aracılığıyla bireysel emeklilik sistemine otomatik olarak dahil edilecek. Çalışan sayısının belirlenmesinde, birden fazla işyeri olan işverenler için bütün işyerlerindeki çalışanların toplamı göz önünde bulundurulacak.

Ressam Muvaffak İren’in, ‘Elmanın Hakikati’ isimli resim sergisinin açılışı Mersin Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO) Sanat Galerisi’nde gerçekleşti. 3’lü sacayağının bir olmasıyla sağlanabileceğini söyledi. İren: “Benim eserlerim evrim geçirmiş Şahmeranlardır”

H

er 20 günde yeni bir sanatçıya ev sahipliği yapan MTSO Sanat Galerisi, bu kez Ressam Muvvaffak İren’in eserlerini sanatseverlerle buluşturdu. Mersin’de 3’üncü, MTSO Sanat Galerisi’nde ise ilk kez sergi açan sanatçı, 21 eserini sergiledi. Açılışa; MTSO Genel Sekreteri A. Kadir Dölek, Ressam Ahmet Yeşil’in yanı sıra çok sayıda sanatsever katıldı. MTSO’nun bünyesinde bir sanat galerisi bulundurmasının sanatçıya en büyük destek olduğunu söyleyen Muvaffak İren, MTSO yetkililerine desteklerinden dolayı teşekkür etti. Sanatçı, elma figürü üzerinden evrensel varoluşun felsefesini anlatmaya çalıştığını

TOBB’dan Körfez açılımı

T

Türkiye Odalar Borsalar Birliği (TOBB), Körfez açılımı kapsamında, Türk firmalarını dünyanın en zengin ülkeleri arasında yer alan Katar firmalarıyla Doha’da bir araya getiriyor. Son başvuru 11 Ocak Salı günü.

OBB’un Körfez İşbirliği Konseyi ülkelerine dönük faaliyetleri çerçevesinde, 17-18 Ocak 2017’de Doha’ya, Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci başkanlığında özel sektör heyeti ile bir ziyaret gerçekleştirilecek. TOBB-Katar Ticaret ve Sanayi Odası işbirliğindeki program, Katar Başbakanı Shaikh Abdullah bin Nasser bin Khalifa Al Thani’nin himayelerinde düzenlenecek. Program kapsamında düzenlenecek 2. KOBİ Konferansı’nda e-ticaret, yatırımların finansmanı, girişimcilik, yenilik, teknolojinin artırılması ve tarım konulu panellere yer verilecek. Bu panellerde tarım ve gıda, yenilenebilir enerji, enerji, petrol

İşyeri yönetmeliğinde değişiklik

A

MERSİN TİCARET VE SANAYİ ODASI’NDAN ÜYELERE DUYURU

5174 Sayılı Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği ile Odalar ve Borsalar Kanunu’nun 24 ve 25. Maddelerine göre yıllık aidat ve munzam aidat Haziran ve Ekim ayları içinde iki eşit taksitte ödenmektedir. Süresi içinde ödenmeyen aidat ve munzam aidatlara 6183 sayılı Amme Alacakları Tahsili Usulü Hakkında Kanun gereğince aylık %1,40 oranında gecikme cezası uygulanmaktadır. Vadesi geçen aidat-munzam aidatlar Oda veznelerimize T.İş Bankası, Garanti Bankası ve Yapı Kredi Bankası kredi kartları ile 6 taksitte ödenebilir. Ayrıca Odamız web sayfasından (www.mtso.org.tr.) ve www.vatandas.mtso.org.tr adresinden Garanti Bankası kredi kartı ile 6 taksitte ödenebilmektedir. Sayın üyelerimize duyurulur.

Bakanlar Kurulu Kararı ile yürürlüğe konulan İşyeri Açma ve Çalışma Ruhsatlarına İlişkin Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmeliğin 5’inci maddesinin birinci fıkrasında değişikliğe gidildi. Değişiklik kap-

CMYK

ve gaz, inşaat ve altyapı, inşaat malzemeleri, sağlık, ilaç ve sağlık ekipmanları, makine ve teçhizat başta olmak üzere çeşitli sektörlerde Türk ve Katar firmaları arasında ikili görüşmelerin (B2B) gerçekleştirilmesi öngörülüyor. Program kapsamında ayrıca, “saha ziyaretleri” de gerçekleştirilecek. TOBB- Katar programına katılacak firmalara, KOSGEB kuralları çerçevesinde destek de sağlanabilecek. Katar’a gitmek için vize gerekmemektedir. Kişi başı organizasyon giderleri ise katılımcı sayısına göre belirlenecek olup en geç 11 Ocak Salı gününe kadar başvuru yapılması gerekiyor.

Ayrıntılı bilgi için Kaan Gaffaroğlu Tel: 0 312 218 22 20 Başak Onur Tel: 0 312 218 22 12 Şehla Ali Hasan Tel: 0 312 218 22 21 Email: katar@tobb.org.tr

Şerafettin AŞUT

A. Kadir DÖLEK

Derya GÜLEÇ

rtan terör olayları sonrasında işyeri açma ve çalışma ruhsatı alınması konusunda yeni tedbirler getirildi. Buna göre tehlikeli sektörlerde kamera kaydı zorunluluğu aranacak.

MTSO 2

ifade ederek, “Sanatı; bilim, felsefe ve maneviyat ile birlikte hakikatin arayışında bir disiplin olarak kabul ediyorum. Eserlerimdeki elma bilgiyi, yılan figürü ise o bilginin aktarılmasındaki bir unsuru temsil ediyor” dedi. Sanatın aynı bilim gibi sürekli geliştiği ve evrimleştiği sürece sanat olarak değerlendirilebileceğini kaydeden İren, “Zaten sanat, bilim ve maneviyat 3’lü sacayağı gibidir. Sanatçı bu 3’lüyü bir yapabildiği oranda sağlam bir sanat üretimi gerçekleştirebilir” diye konuştu. Ayrıca Atatürk’ün, “Sanatçı, toplumda uzun çalışma ve uğraşlardan sonra alnında ışığı ilk hisseden insandır” sözünü hatırlatan sanatçı İren, bu sözün ancak bu

Tarsus’ta var olduğuna inanılan Şahmerana da değinen sanatçı, yöre insanının Şahmeranı hep aynı tarzda işlediğini söyledi. “Onların sanatına saygım sonsuz. Ancak benim eserlerim evrim geçirmiş şahmeranlardır” diyen İren, kalıplaşmış manaları çağa uygun olarak yorumladığını belirtti. İren, rahmetli Ressam Rafet Van’la bir sohbet sırasında ‘Keşke Tarsus’ta bir Şahmeran Müzesi olsa ve senin eserlerin bu müze de sergilense’ şeklinde konuştuğunu söyledi. Bir sanat eserinde, sanatçının o esere aktardığı bir enerji seviyesi olduğunu kaydeden İren, o enerji seviyesinin de sanatçının kavramsal gelişimiyle doğru orantılı olduğunu kaydederek, “Gelecek dönemde sanat, bu enerji seviyesiyle yani frekanssal değerlerle ölçülecek” şeklinde konuştu. Sergi hafta içi 08.30-18.00, Cumartesi günü ise 10.00-17.00 saatleri arasında ziyaret edilebilecek.

samında sıvılaştırılmış petrol gazı tüp dağıtım merkezleri ve perakende satış yerleri ile bunların varsa tüp depolamak için kullandığı yerlerde işyerlerine giren ve çıkanların tespiti amacıyla gerekli kamera kayıt sisteminin kurulması şartı getirildi. Bu sistem aracılığıyla elde edilen kayıtların otuz gün süreyle saklanması ve bu kayıtların yetkili makamlar haricindeki kişi ve kuruluşlara verilmemesi de getirilen şartlar arasında yer alıyor.

Atatürk Caddesi MTSO Hizmet Binası Kat: 2-3-4 / MERSİN Tel: 0324 238 95 00 ( 10 Hat ) 238 56 56 ( 3 Hat ) - 238 98 00

Turkuvaz Haberleşme ve Yayıncılık A.Ş. Ceyhan Yolu Üzeri 5.km Yüreğir / ADANA 0322 346 30 93


3

YIL: 19 | SAYI: 323 | 8 - 21 Ocak | www.mtso.org.tr

Vatanı en çok seven, görevini en iyi yapandır Şerafettin AŞUT MTSO Yönetim Kurulu Başkanı

8

Biz Mersin Ticaret ve Sanayi Odası olarak terör konusunda devletimizle omuz omuzayız. Terör olaylarının hedeflerimize engel olmasına izin vermeyeceğiz. Mersin olarak projelerimize devam edeceğiz.

0 sonrası Türkiye, darbe sonrası sivilleşen bir ülke olarak Özal ekonomisi ile bir üretim ve sanayi atağı başlatmış, gerçekten tarımdan sanayiye geçişin devrimsel adımları atılmıştı. Artık telefonun her eve girmesi ile iletişim kurabilen bir Türkiye, otobanların yapılması ile ülkenin her köşesine ulaşılabilen bir Türkiye vardı. Ancak, bu radikal büyüme, hatta sosyal anlamda bir çok tabuyu yıkarak özgürleşmeye başlayan, kendi iç sorunlarını kendi konuşmaya ve çözmeye başlayan Türkiye, özellikle GAP Projesi ile bölgeye zenginlik getirmeyi planlayan bir Türkiye rahatsızlık verdi ve bu gelişmelere paralel bir PKK terörü ortaya çıktı. 90’lı yıllar ve 2000 başlarına kadar Türkiye tüm sosyal, siyasal ve ekonomik sermayesini, birikimini bu terör mücadelesine harcadı. Yapay siyasi krizlerle bu sıkıntılar bir istikrarsızlığa dönüştürüldü. Sonuç; bölgede zenginleşmesinin, huzurun önü kesilen, 50 yıl geri atılan bir Türkiye. Elbette Türk milleti bir aşiret değildi. Türkiye ise dış güçlerin kurduğu bir kabile devleti değildi. Yeni bir siyasi oluşuma destek veren Türk seçmeni, kendi çözümünü kendi yarattı ve 2002 yılında yeni bir hükümetle yeni bir başlangıç yaptı. O dönemde toplumun ihtiyacı olan yapıcı söylemler, birleştirici dil, ekonomik tedbirlerden taviz verilmemesi, bütçe disiplinin sağlanması, iç toplumsal huzuru sağlayan açılımlar, ekonominin birinci gündem yapılması ve AB ilişkilerinde çok çok olumlu bir noktaya gelinmesi, komşu devletlerle uzun yıllar süren olumsuz durumların ortadan kaldırılması ve olağan üstü yakınlaşmalarla bölgesel bir güç olmaya başlamamız, Rusya ile tarihin en iyi ilişki düzeyine gelinmesi ve işte tüm bunların sonunda ihracatı, üretimi artan bir Türkiye, toplumsal huzuru yakalayan, dünyadaki imajı olumlu anlamda artan

bir Türkiye, bölgesinde örnek ve rol-model olarak görülen bir Türkiye, kişi başına düşen milli geliri artan ve zenginleşen bir Türkiye tekrar birilerini rahatsız etti. Sonuç; tekrar çok iyi bildiğimiz o senaryolar oynanmaya başlandı. Bölgemizdeki terör örgütleri bir anda tekrar palazlandırıldı. Orta Doğu istikrarsızlaştırılarak Türkiye dahil bölgenin tüm ülkeleri tekrar birbirine düşürüldü. Buna ek olarak 40 yıldır dış güçler tarafından beslenen ve desteklenen terör örgütlerine FETÖ gibi yenileri eklendi. Tek amaç Türkiye’nin büyümesini, zenginleşmesini, huzurunu sağlayan tüm payandaları ikinci plana attırmak ve ilk gündemin tekrar savaş, terör, iç çekişmeler olmasını sağlamaktı. Çünkü dış güçlerin çok iyi bildiği bir şey vardı; Türk milleti ve Türk devleti tarihi boyunca dışarıdan yıkılamamıştı. Eğer bu ülkenin iç huzuru bozulursa, ekonomisi çökertilirse, yalnızlaştırılırsa işte o zaman Türkiye’nin büyümesine engel olunabilirdi. “Türk milleti, üst aklın oyunlarını bozan en üst akıl oldu”

İşte son 4-5 yıldır bir anda zirve yapan terör, savaş, iç çatışma senaryolarının ve FETÖ denen hain taşeronların, DAEŞ denilen ve kimin ne amaçla kurduğunu hepimizin iyi bildiği taşeron örgütlerin ortaya çıkmasının nedeni budur. Büyük bir kısmı bambaşka ülkelerden gelen paralı askerlerden oluşan ve dış güçler tarafından bölgenin bir kaosa ve mezhep çatışmalarına yol açması amacıyla oluşturulan başta DAEŞ olmak üzere bu örgütler bir anda Türkiye’yi hedef almaya başladılar. Nasıl olduysa bu olaylar Türkiye’nin güney koridorunda bir yapay Kürt koridoruna izin vermemek için başlattığı dış operasyonlarla aynı zamana denk geldi! Ancak bu

güçlerin her zaman unuttuğu bir faktör yine ortaya çıktı; Türk milleti… Türk milleti, üst aklın oyunlarını bozan en üst akıl oldu, planları bozdu. FETÖ darbesini engelledi, iç çatışma planlarını boşa çıkardı, bir oldu, beraber oldu. Bombalar patladıkça daha çok birbirine sarıldı. Türkiye’de eğer bu kadar çabaya rağmen bir iç çatışma yoksa, bir mezhep çatışması yoksa, bir kaos yoksa bunun arkasında büyük Türk milletinin üst akılları yenen feraseti, cesareti, birlik ve beraberlik ruhu, binlerce yıldır ayrışmaz bağlara dönüşen kardeşlik ruhu vardır. Eğer ülke olarak bu hain planlara teslim olmak istemiyorsak, bu şer cephesinin gerçek hedeflerimizi unutturmasına izin vermemeliyiz. Onların esas yok etmek istediği şey gelecekten umudu kalmayan bir Türkiye’dir. Onların bize biçtiği, bize layık gördüğü sanal dünyada değil, kendi yarattığımız dünyada yaşarsak bu zorlukları atlatırız. Terör bize demokrasiye daha çok sarılmamızı sağlamalıdır. “Terörün bizi ikinci dünya ülkesi yapmasına izin vermemeliyiz”

Terör bize “ekonomiyi ikinci plana atın” diyor; bu tuzağa düşmeden ekonomiyi, ülkenin toplumsal huzuru ve zenginliği olan iş ve aşı birinci sıraya almak zorundayız. Terör bize “eğitimi, bilimi, yüksek teknolojiyi unutun” diyor; aksine biz bunlara daha çok önem vermeliyiz. Ülkemizin önünü açacak şeyleri ikinci plana attırmak isteyen terörün bu tuzağına düşmemeliyiz. Terör bize “evrensel insanlık değerlerini boş verin” diyor; aksine biz demokrasiye, hukuka daha çok sarılmalıyız. Terörün bizi ikinci dünya ülkesi yapmasına izin vermemeliyiz. Biz Mersin Ticaret ve Sanayi Odası olarak

terör konusunda devletimizle omuz omuzayız. Terör olaylarının hedeflerimize engel olmasına izin vermeyeceğiz. Mersin olarak projelerimize devam edeceğiz. Üretmeye, kaliteli üretmeye, küresel ekonominin bir parçası olmaya, ihracat yapmaya, yeni pazarlar bulmaya, firmalarımızı küresel firmalar haline getirmeye, kaliteli bir ekonomi yaratmaya devam edeceğiz. Hangi meslek, hangi sektör, hangi alan olursa olsun herkes yaptığı işe dört elle sarılmalıdır. Her kişi, her kurum, her firma hedeflerine yürümelidir. Mükemmel bir bütün mükemmel parçalardan oluşur. Bizler, bu toplumun yapı taşları olan kişiler, firmalar, kurumlar, bu toplumun parçaları olan bizler işimize dört elle sarılır ve her alanda mükemmelliği hedeflersek bütün olarak mükemmel oluruz. Bu duygularla, 2017 yılının elbette zorluklarını yaşayacağız ama umudumuzu koruyarak bu engellerin üstesinden hep birlikte geleceğiz. Ağlayan değil, çözüm bulan bir camia olacağız. Karanlığa kızan değil, bir mum yakarak kendi çapımızda ülkemizi aydınlığa çıkaracağız. Farklılıklarımızın değil, ortak yanlarımızın daha çok olduğunu sürekli hatırda tutarak basit siyasetin, ayrımcı şeylerin bu ortaklıklara zarar vermesine izin vermeyeceğiz. Son yaşanan İzmir’deki terör eyleminde hayatını kaybeden şehit polis memurumuza ve adliye görevlisi kardeşimize Allah’tan rahmet diliyoruz. Milletimize baş sağlığı diliyoruz. O polis memurumuzun ölüme koşarken gösterdiği gözlerimizi yaşartan görev aşkının, vatan sevgisinin her birimize örnek olmasını diliyorum. Vatanını en çok seven görevini en iyi yapandır düsturu ile çalışmaya, azimle çalışmaya devam edeceğiz. Bu şehitlerimize minnet borcumuzdur.

Rüzgârın Evi: Anemurium Antik Kenti S

ırtını derin vadilerle ve çam ormanlarıyla dolu Toroslar’a, yüzünü de engin Akdeniz’e dönen Mersin, Antik Kilikya Bölgesi’nin önemli merkezlerinden biridir. Sıcak iklimi, bereketli toprakları ve konumuyla birçok medeniyete ev sahipliği yapan Mersin’in, tarihi zenginliği en az topraklarının bereketi kadar çoktur. Bu nedenledir ki her köşesinde ayrı ayrı tarih izleri taşır. Bu izlerden biri de Anemurium Antik Kenti’dir. Mersin’in Anamur ilçesinde yer alan ve ‘Rüzgârlı Burun’ anlamına gelen Anemurium, günümüze kadar ulaşmayı başarmış, adeta yaşayan bir antik kenttir. Adını her mevsim esen rüzgârdan alan antik kent, kurulduğu ilk tarihten bu yana ismini hiç değiştirmemiştir. Denizden ve karadan ticaret yollarına yakınlığı Anemurium’u, her zaman hareketli bir cazibe merkezi yapmıştır. Anadolu’da hüküm sürmüş uygarlıkların neredeyse tamamına yakınının izlerine rastlamak mümkündür; Luviler, Arzavalar, Kueler, Selefkoslar, Hititler, Asurlular, Persler, Romalılar, Bizanslılar, Araplar ve Türk-

ler. Ancak tüm bunlara rağmen kentin ne zaman kurulduğuna dair herhangi bir bilgi bulunmamaktadır. Kentin adı sadece bir liman listesinde geçtiği için, M.Ö. 4. yüzyılda var olduğu bilinmektedir. Anemurium’un tanınmaya başlaması ise 19. yüzyılda İngiliz donanmasından Albay Francis Beaufor’un keşif gezisi sırasında fark edilmesiyle başlar. Anemurium’daki ilk yüzey araştırmasını 1960’lı yıllarda Toronto Üniversitesi’nden Elisabeth Alföldi yapmış, daha sonra Kanada British Colombia Üniversitesi’nden Prof. James Russel başkanlığında başlatılan kazı ve restorasyon çalışmaları 2000 yılının sonuna kadar sürmüştür. Türkiye’de en çetin kışın yaşandığı

MTSO 3

yaklaşık 900 kişiliktir. Oturma gurupları altındaki kapılar, tonozlu ve mozaikli koridora girişi sağlamaktadır. Bu koridor, orkestraya bağlanmaktadır. Yapı M.S. 2’nci yüzyıla tarihlenmektedir. Halk Hamamı

şu günlerde, kardan, soğuktan ya da kalabalıktan uzlaşmak istiyor ve sakin, serin, sonbahar havasında bir tatil arı-

yorsanız rotanız Anamur olabilir. Temiz ve uzun plajı, bakir koylarıyla tanınan Mersin’in Anamur ilçesi, deniz kaplumbağaları Caretta Caretta’ların ve Akdeniz foklarının da üreme alanı. Ayrıca Anemurium’un yanı sıra Mamure Kalesi ve Titiapolis Antik Kenti de doğa ve tarih severlerin vazgeçilmezleri arasında. Rüzgarın Evi’ne siz de davetlisiniz. Antik kentin bilinen tarihi

Konumu nedeniyle her zaman cazibe merkezi olan Anemurium’a, Anadolu’da hüküm sürmüş uygarlıkların neredeyse tamamı izlerini bırakmış. Anemurium, M.S. 260 yılında Sasaniler tarafından ele geçirilmiş, 4’üncü

CMYK

ve 5’inci yüzyıllarda Toroslar’dan gelen korsanlar tarafından sık sık tahrip edilmiştir. M.S. 650 yılında Arap akınlarına uğrayan kent, bu tarihten sonra terk edilmiştir. 12’nci ve 13’üncü yüzyıllarda Anadolu Selçukluları’nın Mamure Kalesi’ni ele geçirmelerinden sonra, bölge Türk egemenliğine geçer. Anemurium, 19’uncu yüzyılda İngiliz Francis Beaufort’un Akdeniz’de yaptığı keşifler sonucunda Batı’da tanıtılmıştır. 1960 yılında Toronto Üniversitesi’nden Elisabeth Alfoldi Rosenbaum tarafından kazılar başlatılmış, daha sonra Kanada’lı Prof. James Russel tarafından kazılar ve diğer bilimsel çalışmalar 2000 yılına kadar sürdürülmüştür. Anemurium’un yapısı

Antik kent, yukarı ve aşağı kent olmak üzere iki bölüme ayrılır. En göz

alıcı yapıları; surlar, 3 adet hamam, tiyatro, odeon (konser salonu) ve palestra (Eski Yunanistan’da spor salonu) aşağı kenttedir. Denize yakın olması nedeniyle limanı olan antik kentin, bir de Liman Caddesi bulunmaktadır. Caddenin her iki yanındaki kaldırımların belirli bölümlerinde zemin mozaikleri bulunmuştur. Tonozlu mezarların tek katlı ve iki katlı bir kısmının duvarlarında freskler ve mozaikler bulunmaktadır. Kentin surları dışında kalan mezarlığı, Anadolu’nun en iyi korunmuş nekropol alanını oluşturmaktadır. Bunların sayısı 350 ila 400 arasındadır. Genel olarak mezarlarda lahit odası, ziyaret mekanı ve diğer eklenti mekanları yer alır. En eski mezarların temelleri büyük kireç taşlarından inşa edilmiştir. Kentin içme suyunu sağlayan su kemerleri dışında Erken Hıristiyanlık Dönemi’ne ait kilise ka-

lıntıları bulunmaktadır.

Anemurium’da bulunan yapılar; Surlar

1,5 km. uzunluğundaki surların inşasında yörenin mavi kireç taşı kullanılmıştır. Helenistik Dönem’e ait gözetleme kulelerinde beyaz renkli taş kullanılmıştır. Tiyatro

Odeon’un kuzeyinde yer alan tiyatronun yamaca dayalı oturma yerlerinden iz kalmazken, çevre duvarlarının bir kısmı görülebilmektedir. İki girişi bulunmaktadır. Girişler kemer ve tonozlarla desteklenmiştir. Odeon (konser salonu)

Tiyatronun karşısında yer alan odeon, dikdörtgen planlı ve iki girişlidir. Yarım daire şeklindeki oturma yerleri

Tiyatronun batısında yer almaktadır. Ören yeri içerisindeki en büyük hamam yapısıdır ve iki katlıdır. Üç ısınma holü ile iki yüzme havuzu bulunmaktadır. Alt katta tonozlu mekanlar yer alırken yapı içinde yatay künk (pişmiş topraktan ya da çimentodan yapılmış, kalın su borusu) su dağıtım sistemleri görülebilmektedir. Geometrik desenlerle bezeli taban mozaiğinden ise çok azı kalmıştır. Nekropol alanı ile deniz arasında kalan ikinci bir hamam daha bulunmaktadır. Bu hamam üç sahandan oluşmaktadır. İç mekânlarında ve ön sahanın tabanında mozaikler bulunmaktadır.

Su kemerleri

Antik kentin kuzeyinde, doğu-batı yönlü olarak iki sıra halinde yapılmış su kemerleri yer almaktadır. Bunlardan üst sırada yer alanı daha basit tarzda inşa edilmiştir. Nekropol Alanı

Anemurium, ören yerine ait nekropol alanı bölgede en iyi korunmuş alanlardan bir tanesidir. Yaklaşık 350 ila 400 adet mezar bulunmaktadır. Adres: Ören Beldesi, Anamur / Mersin Ulaşım: Anamur-Gazipaşa

karayolunun 4. kilometresinden sonra deniz tarafındaki 2 kilometrelik yoldan antik kente ulaşılmaktadır. Anamur Burnu’nun doğuya bakan yamaçlarındadır.


4

YIL: 19 | SAYI: 323 | 8 - 21 Ocak | www.mtso.org.tr

Mersin iş dünyası 2017’den umutlu

ilerliyor. Kimya sektörü de ithal ettiğimiz önemli hammaddeler arasında yer alıyor. Bu alanda yapılacak bir çalışma cari açığın kapanmasına önemli katkılar sağlayacaktır. Kısacası, katma değer yaratan sektörlerin peşindeyiz. TR-62 ve Doğu Akdeniz’i de kapsayan önemli bir proje.” “TBİM Projemiz Türkiye’ye örnek oldu”

Mersin Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO) Yönetim Kurulu Başkanı Şerafettin Aşut, 2017 yılının çok zor bir yıl olacağına işaret ederek, “Türkiye için de Mersin için de zor bir yıl olacak. Ancak biz bir ve bütün olursak, eksiklerimizi tamamlayıp, yaptığımız çalışmalar, attığımız adımlarla toplum huzurunda güçlü mesajlar verebilirsek, Türkiye olarak da Mersin olarak da farklı yerlere gelebiliriz” dedi.

M

TSO Yönetim Kurulu Başkanı Şerafettin Aşut, Yönetim Kurulu Üyeleri Hakan Sefa Çakır, Ekrem Sağlam ve Ali Fuad Budur’un yanı sıra MTSO Eğitim ve Kalkınma Vakfı Başkanı Sadık Çağatay Güneş’in katılımıyla basın toplantısı düzenledi. 2016’da yapılan çalışmaların özetlenerek 2017’de yapılması planlanan projelerin anlatıldığı toplantıda Mersin’de yaşanan sel felaketi ve son dönemlerde artan terör olayları da gündeme geldi. Toplantıda, “Biz daha çok ürettikçe, insanımız daha çok iş ve aş buldukça, eğitim, sağlık, sanat, bilim her alanda herkes kendi işine dört elle sarıldıkça, yani Türkiye her şeye rağmen büyüdükçe, göreceksiniz ki bu şer cephesinin etkisi kalmayacaktır” diyen Aşut, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bundan dolayı Mersin Ticaret ve Sanayi Odası olarak ülkemizin karşı karşıya kaldığı her musibet karşısında devletimizin yanındayız, omuz omuzayız. Mersin, bölgesinin ve ülkesinin zenginliği, huzuru olmaya, katma değer yaratan bir kent olmaya devam edecektir. Onların dayattığı değil, kendi yarattığımız dünyada yaşayacağız. Teröre karşı verilecek en güzel cevap budur.”

MTSO olarak, Mersin iş dünyası olarak, terörün gerçek gündemi unutturmasına izin vermeyeceklerini vurgulayan Aşut, önümüzdeki süreçte ülkenin iş ve aş sorununa, üretim sorununa, ihracat sorununa ve bunların çözümlerine daha çok odaklanacaklarını söyledi. “Sel hasar tespiti için firmalarımız Oda’mızdan yardım talep edebilir”

Ardından konuşmasında Mersin’de yaşanan sel felaketine değinen Şerafettin Aşut, bu dönemde özellikle tarım alanlarında ciddi zararlar oluştuğunu, esnaf ve üreticilerin mağdur olduğunu anlattı. MTSO olarak ilgili bakanlıklarla yakın teması sürdürüp gerekli bilgileri paylaştıklarını kaydeden Aşut, şu bilgileri paylaştı: “Yaşadığımız sel felaketi sonrasında işyerleri hasar gören üyelerimizin, görevlendirdiğimiz eksperlerimiz ve bilirkişilerimizce hasar tespitini yapıyoruz. Hazırladığımız raporlarla firmalarımız maruz kaldıkları hasarın miktarını kamu kurumlarına ibra edebiliyorlar. Biz firmalarımızın hasar tespitlerini yapıyoruz, ancak firmalarımızın itfaiyeden de maruz

kaldıkları su baskınıyla ilgili rapor tutturmaları ellerini güçlendirecektir. Firmalarımız maruz kaldıkları hasarın tespiti için Odamız Genel Sekreterliği’ne veya Sanayi Servisi’ne doğrudan bir dilekçeyle başvurabilir. Biz hemen bir eksper heyeti görevlendiriyoruz.” Olumsuz haberler sonrasında bir de olumlu haber paylaşmak istediğine değinen Aşut, Çukurova Uluslararası Bölgesel Havalimanı altyapı ihale sözleşmesinin imzalandığını hatırlatarak, “2018 sonunda inşallah bu uzun hikayenin sonuna gelinecek ve her anlamda Mersin ve bölgesinin gelişmesinin dönüm noktalarından biri olacaktır” ifadesini kullandı. “Katmadeğer yaratan sektörlerin peşindeyiz”

MTSO’nun 2017’de kent adına önem taşıyan birçok projenin paydaşı olacağını dile getiren Aşut, bu projeler hakkında şu bilgileri verdi: “Başta turunçgiller olmak üzere yaş meyve ve sebze sektörüne yönelik bir Ar-Ge ve Eğitim Merkezi kurulması çalışması yürütülüyor. Bu konuda Çukurova Kalkınma Ajansı (ÇKA) ile güdümlü bir proje hazırlandı. Biz de Oda olarak bu projenin

MTSO Eksperleri sertifikalarını aldı

E

kspertiz hizmetlerinin standartlaştırılarak hizmet kalitesinin iyileştirilmesi adına Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) tarafından sanayi veri tabanındaki bilgilere kaynak teşkil eden kapasite raporlarını hazırlayan eksper mühendisler eğitime tabi tutularak sertifikalandırdı. Mersin Ticaret ve Sanayi Odası’nda (MTSO) bu alanda hizmet veren 33 eksper, TOBB’daki eğitimlerini tamamlamalarının ardından sertifikalarını MTSO Yönetim Kurulu Başkanı Şerafettin Aşut’tan aldı. Sertifika töreninde konuşan MTSO Başkanı Aşut, “Oda olarak rekabetçiliğin önünü açmak adına birçok çalışma yapıyoruz ve bu çalışmalar içerisinde sizin verdiğiniz raporlar da ayrı bir önem

MTSO 4

taşıyor. Bu nedenle verilen raporların bir standarda bağlanması ve kalitesinin artırılması önemliydi” dedi. Ekonominin zor bir süreçten geçtiğini ve bu dönemde Mersin firmalarının rekabetçi yapılarını güçlendirerek öne çıkmasının ayrı bir önem taşıdığını vurgulayan Aşut, firmaların rekabetçi yapısını güçlendirme noktasında eksperlerden de destek beklediklerini anlattı. Eksperlerden firma ziyaretlerinde yalnızca tespitte bulunmayıp eksik gördükleri konularda yol gösterici rol üstlenmelerini de isteyen Aşut, “Kimyadan, elektroniğe, makineden, tekstile, gıdadan maden mühendisine, orman mühendisinden elektrik mühendisine kadar Türkiye’de birçok Oda’da bulunmayan bir uzman

CMYK

çeşitliliğimiz var. Bunu çok iyi değerlendirmeliyiz” dedi. Önümüzdeki yıl eksperlerin iş yükünün artacağına da dikkat çeken Aşut, 2016 yılında kapasite rapor sayısının önceki yıllara göre yaklaşık yüzde 50 arttığını hatırlatarak, “Bunun sebebi raporların 2014’e kadar geçerlilik süresi üç yıl iken 2015’ten itibaren iki yıla düşmesidir. Bu yıl 350-380 olan kapasite rapor sayısının 2017’de 550 – 600’lere ulaşacağını tahmin ediyoruz” dedi. Konuşmasının sonunda eksperlere iş dünyasına verdikleri destekten ötürü teşekkür eden Aşut, “Önümüzdeki süreçte belki biraz daha yorulacağız ancak Mersin’in kalkınması için hepimiz işin bir ucundan tutmalıyız” diyerek tamamladı.

paydaşları arasındayız. Çünkü biz hem üreten hem de ihracat yapan grubu bünyemizde tutuyoruz. Bizim bu işte mutlaka aktif rol almamız gerekiyordu. Tarım sektörü için önemli bir yere sahip olan proje ile turunçgiller başta olmak üzere bahçe bitkileri sektöründe yürütülecek olan araştırma, geliştirme ve eğitim çalışmaları yoluyla ürün kayıplarının azaltılması, ürünlerin kalite ve katma değerinin artırılması, insan sağlığının korunması ve milli ekonomiye katkının arttırılması hedefleniyor. Mersin Valiliği koordinasyonunda yürütülen bir diğer proje Mersin Tarım Gıda Teknoparkı Kurulması Projesi. Bu projenin de paydaşları arasındayız. Önümüzdeki günlerde Sayın Valimizin başkanlığında yapılacak açıklamayla şirketin yapısı ve sermayedar olarak bulunacak kurumlar paylaşılacak. ÇKA güdümlü projelerinden bir diğeri Kimya Vadisi Projesi. Türkiye’nin ithal ettiği kimyasal ürünlerin yurtiçinde üretilmesine yönelik araştırma ve fizibilite raporu hazırlayıp, prototip üretim tesisi yapıp cari açığı kapatmak üzere yatırımcıların kullanımına sunulacak bir proje. İhracatımız maalesef ithalata dayalı

Geçen yılın sonunda tamamlanan Ticari Bilgi ve İstihbarat Merkezi Projesi’ne (TBİM) bu yıl daha çok ağırlık vererek devam edeceklerini dile getiren Şerafettin Aşut, “Bu projemiz TOBB’a örnek oldu ve şimdi TOBB diğer Odalara bu konuda seminerler organize ediyor. Mersin’de de tanıtımlarımız sürüyor. Şimdiye kadar kentimizde 70’in üzerinde firmayı bire bir ziyaret ederek bilgilendirme yaptık” dedi. Mersin dışından talepler geldiğini de vurgulayan Aşut, Gaziantep, Konya, Antalya, İstanbul, Erzurum’dan firmalara www.tibim. org online uyguluma modülü üzerinden hizmet sağladıklarını, kısa sürede tüm Türkiye’ye hizmet verir hale geldiklerini söyledi. İhracatçıların deneme yanılmayla kaybedecek vakitleri de paraları da olmadığını ifade eden Aşut, hedeflerinin nokta atışı ihracatla hem ihracatçı sayısını hem de ihracat rakamlarını yukarı çekmek olduğunu vurguladı. Ardından Mesleki Yeterlilik Belgesi Projesi’ne değinen Aşut, kanunlarla tehlikeli işler için belge zorunluluğunun başlatıldığını ve MTSO olarak da bu çalışmanın içinde yer aldıklarını söyledi. Temmuz ayında dış ticaret ve lojistik sektörüne yönelik ilgili branşlarda sınavlara başlayabileceklerini bildiren Aşut, “Şu anda dış ticaret ve lojistik ağırlıklı hizmet veriyoruz ancak MTSO Personel Sınav ve Belgelendirme Merkezi’nde Mersin genelinde mesleki yeterlilik belgesi talebi yüksek olan Çelik Kaynakçısı (Seviye 3), Metal Saç İşlemeci (Seviye 3), Asansör Bakım ve Onarımcısı (Seviye 3) meslek dallarında da hizmet verilmesi planlanıyor” dedi. “Çilekteki kalıntı sorununun önüne geçeceğiz”

Geçen yıl Kazanlı Bölgesi’nde biber üretiminde solarizasyon yöntemiyle başlatılan nematodla mücadelenin bu yıl Silifke Ticaret ve Sanayi Odası ile birlikte çilekte devam edeceğini anlatan Şerafettin Aşut şunları söyledi: “Biberdeki uygulamalarla yüzde 60’a varan verim artışı sağlamıştık. Sırada çilek var. Çilek Mersin’de önemli bir tarımsal potansiyele sahip ve Türkiye genelinde en çok

çilek ihracatı yapan bölgelerden birisiyiz. Silifke Ticaret ve Sanayi Odası ile birlikte Tarım Gıda ve Hayvancılık Bakanlığı’na bağlı enstitü ve müdürlüklerle bölgedeki sorunun çözümüne dair eğitim ve demonstrasyon çalışmalarını bu yıl başlatıp, bölgenin hem gıda güvenliği hem de verim kayıplarını ortadan kaldırmak için ciddi bir teknik çalışmaya destek olacağız” dedi. “Amacımız, başarı hikayeleri yazabilmek”

Yatırımlar konusunda da takipçi olacaklarına değinen Şerafettin Aşut, Seka Limanı’nın özelleştirilme sürecini ve Serbest Bölge’nin genişleme çalışmalarını takip ettiklerini bildirdi. Ayrıca bu yıl 1/100.000 Ölçekli İmar Planı’nın onaylanmasını beklediklerine de değinen Aşut, şöyle konuştu: “Bilindiği gibi OSB Yasası’na göre OSB kurulma talepleri, gerekçesi hazırlanarak Valiliğe sunma yetkisi Ticaret ve Sanayi Odalarına ait. Bu sorumluluktan hareketle imar planının onaylanması sonrasında yine OSB’ler, ihtisas OSB’ler kurulması için gerekli girişimleri başlatacağız. İmar Planı’nda ticari cazibe merkezleri oluşturulması talebimiz vardı. Mobilyacılar, beyaz eşyacılar sitesi gibi ticari bölgelerin oluşturulması gerekiyordu. Bu konuların takipçisi olacağız. Amacımız başarı hikayeleri yazabilmek.” İmar planını yeni yatırımcıların bölgeye gelmesi adına önemsediklerini de vurgulayan Aşut, önümüzdeki süreçte yeni yatırımcıları bölgeye çekmek için ulusal ve uluslararası organizasyonları sürdüreceklerini bildirdi. “MERSİS Yenileniyor”

Oda çalışmalarına da değinen Şerafettin Aşut, Gümrük ve Ticaret Bakanlığı ile birlikte Merkezi Sicil Sistemi Yazılımı’nın (MERSİS) yenilenmesi konusunda çalışmaları sürdürdüklerini anlattı. “Bu çalışma bizim desteklerimiz ve danışmanlığımızla bakanlık tarafından yapılıyor” diyen Aşut, “Şubat ayında Gümrük ve Ticaret Bakanımızın da katılacağı, Odamızda yapılacak bir törenle tüm Türkiye’de uygulamaya başlanacak. Yani projenin startı ikinci kez Mersin’den verilecek” dedi. MTSO’nun meslek liselerine, sanata ve kültüre katkılarının da önümüzdeki süreçte devam edeceğini anlatan Aşut, konuşmasını, KOBİ’lerin 2017 yılında yararlanabileceği destekler ve sicil aflarıyla ilgili bilgiler vererek tamamladı.

MTSO’dan sel mağdurlarına destek ziyareti

M

ersin, 29 Aralık 2016’da yaşanan sel felaketinin yaralarını sarıyor. Mersin Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO) da sel felaketi sonrasında üyelerini yalnız bırakmadı. Mağdur firmalarının zararını en aza indirmek için çalışma başlatıldı. MTSO yetkilileri Yönetim Kurulu Başkanı Şerafettin Aşut başkanlığında, 29 Aralık 2016’da yaşanan sel felaketinde mağdur olan üyelerine geçmiş olsun ziyareti gerçekleştirerek, ‘yanınızdayız’ mesajı verdi. Mezitli, Akdeniz, Tırmıl Sanayi Sitesi ve Mersin Toptancı Hal Kompleksi gibi selden en çok zarar gören bölgelerde faaliyet gösteren esnafı ziyaret eden yetkililer, zararın en aza indirilmesi için yürüttükleri çalışmaları ve sel mağdurlarının yapması gerekenleri aktardı. Ziyaretlerde MTSO Yönetim Kurulu Başkanı Şerafettin Aşut’a Yönetim Kurulu Üyelerinin yanı sıra, ilgili Meclis Üyeleri de eşlik etti. Gün boyu devam eden ziyaretlerde 50’ye yakın üye ziyaret edilerek bilgi alındı. Aşut: “Vergi dairesine başvurmayı unutmayın”

Ziyaretler sırasında firma yetkilileriyle sohbet eden Şerafettin Aşut, önümüzdeki süreçte mağduriyetin en aza indirilmesi noktasında ne yapılması gerektiğini anlattı. Vergi dairelerine verilecek beyannamelerde yaşanan zararın yazılabilmesi için vergi dairesinden rapor çıkarılması gerektiğine işaret eden Aşut, vergi dairesinden alınacak rapora ek olarak işyerleri sigortalı firmaların, sigorta şirketlerine başvurmaları, ayrıca itfaiyeden de bir

lerini ziyaret eden ilk yetkili olduğu için Şerafettin Aşut’a teşekkür etti. Zararlarını tek tek Aşut’a ileten üyeler, en çok elektrik konusunda sıkıntı yaşadıklarını açıkladı. Ortalama 3040 işçi çalıştırdıklarını belirten üye firmalar, sel felaketinden sonra 4 gün iş başı yapamadıklarını, henüz tam bir hasar tespiti de ortaya çıkaramadıklarını söyledi. Desteklerden bir an önce yararlanmak istediklerini vurgulayan firma yetkilileri, özellikle desteği hükümetten beklentilerini ifade etti. Mersin Toptancı Hal Kompleksi’nde ise sel sularının dışarıya atılamaması nedeniyle mağduriyet yaşandığını anlatan firmalar, araçlarında ortalama 100 bin TL, dükkânlarında ise 200 bin TL’ye varan hasar tespit ettiklerini söyledi. Normal şartlarda hal ana girişinde önlem alınması halinde bu tür bir mağduriyetin yaşanmayacağını da belirten firma sahipleri, önlem alınmadığı için Güneykent’ten gelen sel sularının Hal içerisine girdiğini ve mağdur olduklarını anlattı. Suda kalan araçların ve araç içindeki malların Üyeler zararlarını anlattı zararının nasıl tazmin edileceğinin Tırmıl Sanayi Sitesi esnafı, kendi- belli olmadığı da vurgulandı. rapor almaları gerektiğini vurguladı. Aşut ayrıca, mahkemelerden tespit raporu alınmasının tazmin sürecindeki anlaşmazlıklar için faydası olabileceğini belirtti. Oda olarak mağduriyeti hafifletebilmek adına bir takım çalışmalar yürüttüklerini de aktaran Aşut, önümüzdeki süreçte mağdur olan üyelere aidatlara yönelik kolaylıklar sağlayacaklarını söyledi. Bu dönemde destek kredilerinin öneminin daha da arttığına dikkat çekerek TOBB Nefes Kredisi uygulamasını hatırlatan Aşut, selzedelerin bu krediden öncelikli olarak yararlanması için bankalarla görüşeceklerini belirtti. Mersin Hali’nde yaşan mağduriyet için de Mersin Büyükşehir Belediyesi ile görüşeceklerini aktaran Aşut, “Biz yanınızdayız. Ne yapılması gerekiyorsa yapmaya hazırız. İş gücü kayıplarınız için de yetkililerle görüşüyoruz. Hep beraber çözüm bulmaya çalışıyoruz. Neler yapılabilir konusunda düşüncelerinizi bizimle paylaşırsanız sevinirim. Sizi dinledikçe yapabileceklerimiz şekilleniyor” diye konuştu.


5

YIL: 19 | SAYI: 323 | 8 - 21 Ocak | www.mtso.org.tr

Mersinli çocuklar geleceğe hazırlanıyor

Geleceğin Programcıları Geleceği Kodluyor Derneği, yaklaşan yarıyıl tatili öncesinde bir sosyal sorumluluk projesini hayata geçirerek yarıyıl tatili süresince açacağı ücretsiz kurslarla 7-14 yaş arası çocuklara bilgisayar programcılığı (kodlama), Arduino ile elektronik programlama 3 D yazıcı ile tasarım atölye eğitimleri verecek. Katılmak isteyen öğrencilerin 19 Ocak’a kadar yerini ayırması gerekiyor.

D

ünya Endüstri 4.0’a doğru hızla yol alırken Mersinli bir dernek de verdiği eğitimlerle gençleri, çocukları geleceğe hazırlıyor. Geleceğin Programcıları Geleceği Kodluyor Derneği Başkanı Olcay Cantürk, “Mersin’de ülkemizin dijital dönüşümüne (e-dönüşümüne) öncülük etmek, çocuk ve genç nesilleri programcılık eğitimleri ile güçlendirip kodlama bilincini

yaymak, sadece bilgisayar karşısında teknoloji tüketicisi olmayıp yeni teknoloji ya da dijital eser yaratmanın yollarını öğretebilme hedefiyle yola çıktık” dedi. Gençlerin yaratıcılığını ve bilgisayar becerilerini geliştirmek, onları programcılık ile tanıştırıp, kod okuryazarlığı bilincini yaymak, kendi robotlarını yapabilmelerine olanak sağlayacak derslikleri oluşturmak is-

tediklerini kaydeden Cantürk şunları söyledi: “Açtığımız kurslara ağırlıklı olarak bu konuda bilinci olan ve maddi durumu iyi ailelerin çocukları katılabiliyor. Oysa kentimizde maddi durumu iyi olmadığı için bu eğitimi alamayan çok sayıda başarılı öğrenci var. Bizim ticari bir işletme olarak bu öğrencilerin büyük bölümüne ulaşıp eğitim

verme şansımız yok. Bu nedenle dernekleşme yoluna gittik. Dernek aracılığı ile çeşitli projeler hazırlayıp yurtiçi ve yurtdışı hibelerinden yararlanabileceğimiz gibi toplayacağımız bağışlarla kentimizdeki bu cevherleri ücretsiz eğitimlerle kazanmak, geleceğin bilgisayar programcılarını yetiştirmek istedik.” “Hedefimizde engelli çocuklar da var” Mesleklerin artık şekil değiştirdiğini ve Endüstri 4.0 ile birlikte önümüzdeki süreçte artık tüm iş kollarının bilgisayar merkezli olacağını vurgulayan Cantürk, “Sosyal sorumluluk çerçevesinde hedefimizde olan bir diğer grup ise bedensel engelleri nedeniyle evden çıkmakta zorlanan çocuklar ile otistik ya da asperger sendromu gibi psikolojik olarak sosyalleşebilme açısından dezavantajlı çocuklar. Çünkü verilecek eğitimler bu çocukların hayatlarını kurtarabilecek eğitimler. Asperger bir çocuk çevresindeki kimseyle muhatap dahi olmazken verdiğimiz kodlama eğitimi ile bilgisayara odaklanıyor ve birden üretken tarafa geçiyor. Ya da bedensel engelli bir çocuk dışarı çıkamasa da bilgisayar başında yapacağı çalışmalarla üretip hayatını sürdürebiliyor. Dezavantajlı grupta gözükmelerine rağmen üstün yetenekli ve sıra dışı çok sayıda çocuk var. Bugüne kadar verdiğimiz eğitimlerde bunu gördük. Hırçın, çevresinden dışlanan çok sayıda çocuk verdiğimiz eğitimler sonucunda bilgisayara odaklanmaya başladı. Bu eğitimleri alan çocukların muhakeme yetenekleri gelişmeye, başarı grafiklerini yükseltmeye başladı. İkinci etaptaki hedefimiz bu çocuklara ulaşabilmek” dedi. “Girişimciliği de anlatacağız” Kodlama ya da robotik eğitimlerin tek başına yeterli olmadığını bildiklerini ifade eden Olcay Cantürk, bu üretilenlerin ticari bir değere dö-

nüşmesi halinde çocukların başarılı olabileceğini söyledi. Bu noktadan hareketle verecekleri eğitimlerde girişimci adayları yetiştirebilmeyi de ön planda tutacaklarını kaydeden Cantürk, şöyle konuştu: “Çocuklarımıza eğitimin ilerleyen aşamalarında projelerini anlatabilmelerini, hazırladıkları projelerin iş planını yapabilmelerini ve pazarlayabilmelerini de öğreteceğiz. Böylece ürettikleri projeleri satabileceklerini de görecekler. Bizim amacımız Nikola Tesla gibi sadece başarı odaklı gençler yetiştirmek değil. Steve Jobs veya ElonMusk (Spacex) gibi başarılı ve başarısının yanında girişimci gençler yetiştirebilmek.” Yarıyıl tatilindeki eğitimler önemli Yarıyıl tatilinde gerçekleştirecekleri eğitimler hakkında da bilgi veren Olcay Cantürk, şu bilgileri verdi: “Hedefimiz yarıyıl tatilinde çocuklarımıza eğlenerek kodlamayı öğretebilmek. 21 Ocak, 28 Ocak 4 Şubat Cumartesi günleri 7-14 yaş arasındaki bilgisayar programcılığına, robotlara ve tasarıma ilgi duyan çocuklara ücretsiz eğitimler vereceğiz. Eğitim ve yer planlamasını Mersin’de 2 yıldır faaliyet gösteren GitedCoder firması üstlenecek. Bu çocukların mutlaka 19

Ocak’a kadar yerini ayırması ve kendi laptoplarını getirmesi gerekiyor. İki sınıf açılacak ve maksimum 60 kişilik kontenjan olacak. Sabahları 09:30 ile 12:30, öğleden sonra 13:00 ile 16:00 saatleri arasında eğitimler verilecek. Açılacak scracthjunior sınıfında 1 ve 2. sınıf öğrencileri olacak ve bu çocuklar matematik bilgisi olmasa da görsel mantığını kullanarak kodlamaya giriş eğitimi alacak. İlkokul 3 ve üstü, 14 yaşına kadar olan çocuklara ise scracth eğitimi verilecek ve bunun yanında elektronik programlama ve bir miktar da Arduino ile 3 boyutlu yazıcılarla küçük tasarım eğitimleri alacaklar. Eğitimleri; Bilgisayar Mühendisi Gökhan Su, Elektronik Teknikeri Ertan Dinler, 3D Yazıcı Uzmanı İsmail Mümtaz ve Bilgisayar Programcısı Ebru Süner verecek. Kayıt ve Detaylı bilgi için 0324 359 1550 telefon numarası aranabilir ya da derneğimizin internet sitesine başvurulabilir. http://www.olcaycanturk.com/dernegimiz.” Henüz çok yeni bir dernek olduklarını ve maddi imkanlarının sınırlı olduğunu da kaydeden Cantürk, bu nedenle bağışları çok önemsediklerini özellikle Arduino elektronik eğitim setlerine ihtiyaç duyduklarını sözlerine ekledi.

Elvan’dan havaalanı müjdesi “2017’ye girerken Mersin’den Irak’a bakış”

L

ütfi Elvan’dan Mersin’e havaalanı müjdesi Kalkınma Bakanı Lütfi Elvan, Çukurova Bölgesel Havalimanı ihalesinde sürecin tamamlandığını, işi kazanan firmanın belirlendiğini açıkladı Kalkınma Bakanı Lütfi Elvan, Çukurova Bölgesel Havalimanı ihalesinde sürecin tamamlandığını, işi kazanan firmanın belirlendiğini ve

sözleşmenin imzalandığını belirterek, “Mersin’e ve bölgemize hayırlı olsun” dedi. Elvan, yazılı açıklamasında, Çukurova Bölgesel Havalimanı ihalesinde yaşanan süreçle ilgili de bilgi vererek, şunları söyledi: “30 milyon yolcu kapasitesine sahip olacak ve 7 bin kişiye istihdam sağlayacak olan Çukurova Havalimanı Projesi’nde, Yap-İşlet-Devret mode-

linden vazgeçilmiş ve havalimanının yapım işini Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı üstlenmişti. 16 Mayıs’ta Devlet Hava Meydanları İşletmesi Genel Müdürlüğü tarafından yapım ihalesine çıkıldı ve 19 firma havalimanının yapımına talip oldu. Ancak ihale ile ilgili Kamu İhale Kurumu’na itirazda bulunulmuş ve süreç uzamıştı. İtiraz süreci de geçen hafta bitti ve yeni bir firma belirlendi. Yeni firmaya 10 gün içinde itiraz gelmeyince süreç tamamlanmış oldu. Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı, ihaleyi 224 milyon 874 bin liralık teklifi ile kazanan Hazaryol ve Budakyol Ortak Girişim Grubu ile sözleşme imzaladı. Allah’ın izniyle en kısa sürede Çukurova Bölgesel Havalimanımızın inşaatına başlanacak. Mersin ve bölgemize hayırlı olsun. Verdiğimiz tüm sözlerin arkasındayız ve her birini tek tek takip ediyoruz.”

ANESİAD’ın önceliği eğitim profilini önemsiyoruz. Şu anda 50 üyeye ulaştık. İşini düzgün yapan, helal yollarla çalışan, kendi iç gücünün farkına varamamış kitlelere ulaşmaya çalışıyoruz” diye konuştu.

A

nadolu Esnaf Sanayici ve İşadamları Derneği (ANESİAD) Mersin Şubesi, Mersin Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO) Yönetim Kurulu Başkanı Şerafettin Aşut’u ziyaret ederek, önümüzdeki süreçte gerçekleştirmeyi planladıkları eğitim çalışmalarında destek istedi. ANESİAD Mersin Şubesi Başkanı Ekrem Çakar, Yönetim Kurulu Üyeleri ile birlikte MTSO Başkanı Şerafettin Aşut’a nezaket ziyareti gerçekleştirdi. Ziyarette öncelikli konu eğitim oldu. Görüşmede, “Diğer SİAD’lardan farkımız işin içine esnafı da dahil etmemiz” diyen Başkan Çakar, kent adına yapılan çalışmalara eleştirel bakmaktan öte alternatif üretebilen, söyleyecek sözü olan kişilerle birlikte hareket edebilme hedefiyle yola çıktıklarını anlattı. Mersin’e el ele vererek ne katabi-

MTSO 5

leceklerini, üyelerin ticaretine, vizyonuna nasıl katkı sağlayabileceklerini araştırdıklarını vurgulayan Çakar, bu noktadan hareketle çalışmalarında önceliği eğitime verdiklerini söyledi. Dernek binasında TKDK’dan Tarım Bakanlığı desteklerine, KOSGEB kredilerinden AB desteklerine kadar sağlanan destekler noktasında üyelerini bilgilendirerek çalışmaya başladıklarını anlatan Çakar, “Bu noktada MTSO’nun tecrübelerinden yararlanma arzusundayız. Eğitim çalışmalarımızda bizlere yardımcı olmanızı bekliyoruz” diye konuştu. İlham kaynaklarının Ahilik Kültürü olduğunu vurgulayarak, düzgün bir ekonomi, düzgün bir ticaret olması için düzgün iş insanlarına ihtiyaç duyulduğunu kaydeden Çakar, “Bu nedenle sayısal bir çoğunluk elde etmeye çalışmadık. Nitelikli bir üye

CMYK

“Desteğe hazırız” Önceliğe eğitimin alınmasını büyük bir memnuniyetle karşıladığını ve bu noktada her türlü desteği vermeye hazır olduğunu vurgulayan MTSO Yönetim Kurulu Başkanı Şerafettin Aşut ise, “Mersin Ticaret ve Sanayi Odası Eğitim ve Kalkınma Vakfı’mız ile çok daha yakın çalışmalar yürütebilirsiniz. Bu noktada size önemli katkılar sağlayacağına inanıyorum” dedi. Önümüzdeki süreçte günümüzün geleneksel mesleklerinin büyük bir bölümünün yok olacağını, tüm dünya ekonomisinin değişim sürecine gireceğini vurgulayan Aşut, şimdiden yürütülecek eğitim faaliyetleriyle tüm işletmelerin kendisini yenileyip çağa ayak uydurmasının önemine dikkat çekti. Sanayi 4.0’ın tüm hızıyla geldiğini ve bu değişime ayak uyduramayanların piyasadan silineceğini dile getiren Aşut, hep birlikte el ele vererek Mersin’i değişime hazırlamaları gerektiğini anlattı.

Türkiye-Irak Sanayicileri ve İşadamları Derneği (TISİAD) ile Mersin Ticaret ve Sanayi Odası’nın (MTSO) işbirliğinde ‘2017’ye girerken Mersin’den Irak’a bakış’ konulu konferans düzenlendi.

D

ünya Bakliyatçılar Konfederasyonu Başkanı Hüseyin Arslan’ın moderatörlüğünü yaptığı konferansa konuşmacı olarak Irak Cumhuriyeti Türkiye Büyükelçisi Dr. Hisham Al Alawi ile Toros Üniversitesi Öğretim Görevlisi Prof. Dr. Ahmet Özer katıldı. Mersin için Irak’ın önemini vurgulayan Dünya Bakliyatçılar Konfederasyonu Başkanı Hüseyin Arslan Mersin’in büyüme sebebinin Irak olduğunu söyledi. Moderatör Arslan, toplantıda siyaset ile ticaretin karışmaması gerektiğini vurguladı. Toros Üniversitesi Öğretim Görevlisi Prof. Dr. Ahmet Özer ise, Irak ile Türkiye ilişkilerinin tarihsel ilişkisi hakkında bilgi verdi. Kavga ile paranın birbirini sevmediğini anlatan Prof. Dr Özer, emperyalist ülkelerin Ortadoğu ile neden çok fazla ilgilendiğini özetleyerek, “Ortadoğu, dünyanın kalbi. Dünyayı tasarımlamak isteyenler kalbine müdahale ediyor. Ortadoğu, uygarlığın merkezinin başlangıcı” dedi. Alawi: “Önümüzdeki yıl hem siyasi hem ticari ilişkiler gelişecektir” Irak Cumhuriyeti Türkiye Büyükelçisi Dr. Hisham Al Alawi ise konuşmasına Mersin ziyaretinin uzun sürecek ilişiklerin başlangıcı olması dileğiyle başladı. Ticarette Mersin’in önemine vurgu

yaptığı konuşmasında Dr. Alawi şunları söyledi: “Aramızdaki ilişkiler, tarihi, kültürel temellere dayanmaktadır. İki ülke arasında dönem dönem anlaşmalar yapıldı. Bu anlaşmalar sayesinde ticari ilişkiler 950 bin dolar iken 2013’te 13 milyar dolara kadar çıktı. Böyle bir gelişme ne başka bir komşuyla ne de dünyanın başka ülkeleri ile meydana gelmiştir. Son iki yıldır ticari hacimde bir düşme oldu. Ticari ilişkilerimize zarar veren unsurların başında öncelikle petrol fiyatlarının düşmesi ardından da DAEŞ’in Irak’ın bazı bölgelerine girmesiyle birlikte güvenlik sorunları yaşanması gelmektedir. Bu da mali olarak ülkemizi çok etkilemiştir. İki ülke arasında tansiyon ortaya çıktı. İki ülke arasında sorunu tedavi etmek için uğraşmaya başladık ve çok şükür büyük başarı sağladık. Hükümetler arasındaki ilişkilere ihtiyacımız var. Bu ziyaret inşallah bunun oluşmasına katkı sunacak. Petrol fiyatlarının yükselmesini bekliyoruz. DAEŞ’ten kurtulmak için önemli bir yol kat ettik. Biz askeri gücümüze DAEŞ’i çıkaracakları konusunda güveniyoruz. Önümüzdeki sene iki ülke arasında hem ticari hem siyasi daha iyi şeyler olacağını bekliyorum. Ticari ve siyasi ilişkilerin bozulmasına neden olan şeylerin düzeleceğini tahmin ediyorum. Ardın-

dan da birlikte çok iş yapacağız. Ankara’da atacağım adımlarla ilgili hazırlıklarımız var. İllere olan ziyaretlerimiz, Ticaret Odalarıyla görüşmelerimiz devam edecek. Hedefimize ulaşmamız için hem hükümetle temaslarımızı hem özel sektörlerin organizasyonlarını sürdürmemiz gerekiyor. Bu ziyaretler tecrübe paylaşımlarına katkı sağlayacaktır. Sizin sanayi üretimini başardığınız gibi, Irak da elindeki toprak ve imkanları ile bunu başarabilecektir. Bu aynı zamanda Türkiye’nin de avantajı ve çıkarınadır. İki halk arasındaki ilişkiler sağlam temeller üzerine kurulmuştur. Gördüğüm kadarıyla sizin çok imkanlarınız var. İnşallah beraber yardımlaşacağız. Mersin’e benzediği için özellikle Basra’yı cesaretlendireceğiz. Bu da iki il arasındaki ticareti geliştirecek. Sınır kapısındaki problemler, ürünlerin taşınmasını kolaylaştırmak, bunlar çözülebilecek problemler. Bu ziyaret sorunların çözümünü kolaylaştıracak. Sınır kapılarının artması her iki ülke çıkarına olacaktır. İşleri düzeltme konusunda hem ciddiyiz hem de hevesliyiz. Önümüzdeki sene bunun sonuçlarını göreceğiz.” Büyükelçi Alawi, ilişkilerin geliştirilmesi, terörün engellenmesi için bölgedeki tüm komşuların birlikte çalışması gerektiğini söyledi.


6

YIL: 19 | SAYI: 323 | 8 - 21 Ocak | www.mtso.org.tr

Teknoloji üretiminde cazip pazar:

ya’dan Türkiye’ye yapılan uluslararası doğrudan yatırımların toplamı 11 milyon ABD Doları olarak gerçekleşmiştir. Aynı dönemde Türkiye’den Estonya’ya yapılan uluslararası doğrudan yatırımların toplamı ise 2 milyon ABD Dolarıdır. Türkiye, Estonya’nın birinci turizm destinasyonu konumundadır. Estonya’dan Türkiye’ye gelen turist sayısı 2015 yılında yaklaşık 65 bindir. 1997’den bu yana Tallinn Üniversitesi’nde Türkoloji Ana Bilim Dalı altında faaliyet gösteren Türk Dili Bölümü’nde 2008 yılından bu yana TİKA desteği ile bir Türk akademis-

tından en büyük payı alan ülkeler ise Finlandiya, Almanya, Rusya, Çin ve Litvanya’dır. Ülkenin ihracatından pay alan en önemli sektörler makine ve ekipman, mineral yağlar ve yakıtlar, ağaç ve ağaç ürünleri, tarım ve gıda sanayi ürünleridir. İhracatın ürün yapısı yüksek katma değerli ürünlere doğru yönelmektedir. Ülkenin ithalatından ise makine ve ekipman, mineral yağlar ve yakıtlar, tarım ve gıda sanayi ürünleri, kimyasallar sektörleri en büyük payı almaktadır. Türkiye, Estonya’nın ithalatında 24’üncü, ihracatında ise 19’uncu sıradadır.

Dış Ticaret Göstergeleri (Milyon Dolar)

Estonya, bürokratik engellerin azaltılması, dijital hizmetlerin yaygınlaştırılması, girişimci ve dış yatırımcılar için yeni kolaylıklar sağlanması yolunda attığı adımlar sayesinde dünyadaki en açık ekonomilerden birisi olma niteliğine sahip.

B

u özelliğiyle Estonya, çeşitli kuruluşların iş yapma kolaylığı ve ekonomik özgürlük endekslerinde Avrupa’da en üst sıralarda yer alıyor ve yüksek teknolojili ürün yatırımında cazip bir pazar olarak öne çıkıyor. Son yıllarda yatırımcılara yönelik cazip yatırım ortamı tesis etmiş olan Estonya, orta gelir kategorisinde bir ülke olarak tanımlanabilir. Ülkenin teknoloji ve modern işletmecilik yön-

temleri transferi sayesinde gelişmiş batı Avrupa pazarları ile arasındaki açığı kapatma potansiyeli bulunmaktadır. Ülkenin küçük ölçeği tüketim malları üretimine dönük yatırımlar bakımından cazibesini sınırlasa da yeni gelişmelere açık olması ve yatırımlar için uygun bir iş ortamı sağlaması Estonya’yı yüksek teknolojili üretim için cazip bir pazar haline getirmektedir. İsveç, Finlandiya, Hollanda, Norveç ve Rusya ülkedeki en önemli yatırımcılar arasında sayılabilir. Yatırımda öncelikli alanlara bakıldığında ise bilgi ve iletişim teknolojileri ilk sırada gelirken, taşımacılık ve lojistik ikinci, elektrik elektronik ise üçüncü sırada yer alır. Bilim ve teknoloji yatırımları açısından cazip olan Estonya aynı zamanda turizm açısından da Türkiye için önem taşımaktadır. Türkiye, Estonya’nın birinci turizm destinasyonu konumundadır. Estonya’dan Türkiye’ye gelen turist sayısı 2015’te yaklaşık 65 bindir. Coğrafi konum Estonya’nın yüzölçümü 45 bin 277 kilometrekaredir. Doğu Avrupa’da bu-

MTSO 6

lunan ülke, Letonya ve Rusya arasında yer alır. Ülkenin Finlandiya Körfezi ve Baltık Denizi’ne kıyıları bulunmaktadır. Başkent Talinn’den Avrupa’nın önemli kentlerine hava yolu ile 3 saatte ulaşılabilir. Talinn Helsinki’ye 85 kilometre, Riga’ya 310 kilometre, St. Petersburg’a 350 kilometre ve Stockholm’e ise 375 kilometre uzaklıktadır. Ülke topraklarının yarısı orman-

dedir. Ülkedeki toplam işgücü 687 bin kişidir. Okuryazarlık oranı yüzde 99,8 olan Estonya’da eğitim harcamalarının GSYİH’ye oranı yaklaşık yüzde 4,9’dur. Ülke eğitim harcamalarının GSİYH’ye oranı bakımından dünyada 61’inci sıradadır. Sağlık harcamalarının GSYİH’ye oranı ise yüzde 4,3’tür. Ülkede bin kişiye 3 bin 409 doktor düşmektedir. Ülkedeki hastanelerde bin kişiye düşen yatak sayısı ise 5,71’tir. Doktor ve yatak yoğunluğu bakımından Estonya dünyada 30’uncu sıradadır. Nüfusun yüzde 17,5’i yoksulluk sınırının altındadır. İşsizlik oranı yüzde 12,1’dir. Nüfusun yüzde 4,2’si tarım, yüzde 20,2’si sanayi, yüzde 75,6’sı hizmet sektöründe istihdam edilmektedir. Ülkenin resmi dili Fin-Ugor ailesinden gelen ve Finceye çok benzer olan Estonya dilidir. Bunun yanında Fince, İngilizce, Rusça ve Almanca da yaygın olarak kullanılır.

ve Nordik ülkelere açılan önemli bir transit ülke durumundadır. Tallinn yakınlarındaki Muuga Serbest Ticaret Bölgesi, bölgedeki en gelişmiş alanlardan, Tallin Limanı ise bölgedeki en büyük ticaret hacmine sahip limanlardan biridir. Estonya, AB ülkeleriyle ulaştırma ve enerji ağlarının güçlendirilmesi hedefi çerçevesinde önemli projelerde yer almıştır. Bunlar arasında Estonya-Letonya-Litvanya-Polonya arasındaki “Rail Baltic” hızlı demiryolu ile Estonya-Finlandiya arasında Baltık Denizi’nde inşası planlanan “Balticconnector” doğal gaz hattı projesi sayılabilir.

Estonya’nın ekonomisi Estonya, makroekonomik istikrar ile iç ve dış dengelerin sağlanması, sıkı maliye ve bütçe politikasına devam edilmesi ve gerekli kriterlerin karşılanması suretiyle 2011 yılı başından itibaren Avro Bölgesi’ne dahil olmuştur. Ayrıca Estonya’nın Aralık 2010 tarihinden itibaren OECD üyesi olması, dış ekonomik politika alanında kaydettiği önemli bir başarı olarak görülmektedir. Estonya, bölgesinde sahip olduğu merkezi konum ve ulaştırma ağı ile uluslararası ticarette, özellikle Baltık Bölgesi’ne, Rusya Federasyonu’na

Türkiye ile Estonya arasında diplomatik ilişkiler yeniden tesis edilmiştir. Türkiye ile Estonya arasında dostane ilişkiler ve yakın işbirliği bulunmaktadır. Estonya’nın SSCB tarafından ilhakını tanımayan Türkiye’nin, Estonya’nın NATO üyeliğine verdiği güçlü destek, ilişkilerin olumlu seyretmesinde önemli rol oynamıştır. Öte yandan, Estonya’nın da Türkiye’nin AB üyeliğine vermekte olduğu destek, ilişkilere olumlu yansımaktadır. Güncel uluslararası sorunlara yaklaşımları paralel olan Türkiye ile Estonya arasında BM, NATO, Avrupa Konseyi gibi önemli uluslararası kuruluşlarda yakın işbirliği yapılmaktadır. Türkiye ile Estonya arasındaki ticaret hacmi, 2015’te 396 milyon ABD Doları (ihracat: 118 milyon; ithalat: 278 milyon ABD Doları) olarak gerçekleşmiştir. Türkiye’nin Estonya’ya ihracatında başlıca kalemler tekstil ve mensucat ürünleri, motorlu kara taşıtları, çeşitli makine ve cihazlardır. Türkiye’nin Estonya’dan ithalatında ise başlıca kalemleri, demir ve çelik, elektrikli makine ve cihazlar ile mücevherat oluşturur. 2002-2015 döneminde Eston-

Türkiye-Estonya siyasi ve ekonomik ilişkileri 24 Şubat 1918 tarihinde bağımsızlığını ilan eden Estonya ile Türkiye’nin ilişkilerinin temeli, 1 Aralık 1924’te imzalanan ‘Dostluk ve İşbirliği Anlaşması’na dayanır. Estonya’nın 20 Ağustos 1991’de yeniden bağımsızlığını elde etmesi üzerine, 2 Ekim 1991 tarihinde imzalanan Ortak Bildiri’yle

larla kaplıdır ve soğuk karasal iklim hakimdir. Başkent Talinn’de ortalama sıcaklıklar (son 30 yıllık) Ocak ayında -5, 5 °C, Temmuz ayında ise 16,3 °C’dir. Ülke sınırları içerisinde 1521 adet ada bulunur. Saaremaa, Hiiumaa ve Muhu en büyük adalardır. Estonya aynı zamanda bir göller ülkesidir. Ülkedeki en büyük göller ise Peipsi ve Võrtsjärv gölleridir. Ülkenin en yüksek noktası Suur Munamagi (Great Egg Hill) olup, yüksekliği 318 metredir. Nüfus ve işgücü yapısı 1,31 milyonluk ülke nüfusunun yüzde 68,7’si Estonya, yüzde 25,6’sı Rus, yüzde 2,1’i Ukrayna, yüzde 1,2’si Beyaz Rus, yüzde 0,8’i Fin ve yüzde 1,6’sı ise farklı ülkelerdendir. Estonya’da yaklaşık 250 de Türk vatandaşı yaşamaktadır. Nüfus artış hızı yüzde 0,65 olup nüfusun yüzde 69’u kentlerde yaşamaktadır. Tüm nüfusta ortalama yaşam süresi 73,58 yaştır. Ortalama yaşam süresi erkekler için 68,3 yaş, kadınlar için 79,19’dur. Nüfusun yüzde 15,1’i 0-14 yaş, yüzde 67,2’si 15 - 64 yaş arasındadır. Nüfusun yüzde 17,7’si ise 65 yaş ve üzerin-

CMYK

Yıllar

2011

2012

2013

2014

2015

İhracat

12.811

18.160

18.285

17.568

13.970

İthalat

18.784

19.789

20.189

20.168

15.708

Denge

-5.973

-1.629

-1.904

-2.600

-1.737

Hacim

31.595

37.949

38.474

37.736

29.678

yen görev yapmaktadır. Estonya’nın ve bölgenin en eski üniversitesi olan (kuruluş 1632) Tartu Üniversitesi’nin Felsefe Fakültesi’ne bağlı Yabancı Diller Merkezi bünyesindeki Türk Dili Bölümü de 1998’den bu yana faaliyet göstermektedir. 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı’nda esir düşerek Estonya’ya getirilen Osmanlı askerlerinden burada hayatlarını kaybedenler anısına Eston-

Ülkede iş kurma mevzuatı Estonya Ticaret Kanunu’na göre altı tür şirket bulunmaktadır. Şirket kuruluşu Ticaret Siciline kayıt ile olmaktadır. Şirket türleri, sınırlı sorumlu şirket, halka açık limitet şirket, kolektif şirket, komandit şirket, ticaret birliği ve şahıs şirketi olarak sıralanabilir. Ülkede en fazla tercih edilen şirket türü Sınırlı Sorumlu Şirket’tir.

ya’nın Rakvere şehrinde 14 Kasım 2008’de bir şehitlik anıtı da açılmıştır.

Sınırlı sorumlu şirket Şirket sermayesinin sınırlı sorumlu şirket paylarına bölündüğü şirket türüdür. Şirket hissedarları şirket borçlarının sorumluluğunu taşımaz. Şirket sermayesinin asgari 2 bin 500 Avro olması gerekir. Bir hissenin nominal değeri ise asgari 1 Avro olmalıdır. Kurucuların gerçek kişiler olması ve kuruluş sermayesinin 25 bin Avro’nun altında olması halinde kurucular şirket kuruluşunda katkı payının ödenmemesine karar verebilir. Toplam sermaye ödenene kadar kurucular eksik katkı payı kadar sorumluluk altındadır. Sınırlı sorumlu şirketlerde bir yönetim kurulu bulunması zorunludur. Yönetim kurulunun bir ya da birden fazla üyesi olabilir. Yönetim kurulu üyesinin hissedar olması gerekmemektedir. Yönetim kurulu üyelerinin yarıdan fazlasının Estonya dışında ikamet ettiği hallerde şirketin Ticaret Siciline gerekli belgelerin gönderilebileceği bir iletişim adresi bildirmesi gereklidir. Varsa, şirketin yabancı ortağının da Ticaret Siciline adres ve e-posta adresini bildirmesi gerekir. Şirketin ana sözleşmesinde bulunması halinde sınırlı sorumlu şirketlerin bir danışma kurulu olabilir. Danışma kurulu oluşturulması yasal bir zorunluluk değildir. Şirket ana sözleşmesinde belirtilmesi halinde veya yasal koşulların oluşması halinde şirketin bir denetçi tahsis etmesi zorunludur. Şirket cirosunun, çalışan sayısının ve aktif büyüklüğünün belirli bir seviyeyi aştığı hallerde denetçi yasal bir zorunluluk haline gelmektedir.

Doğrudan yabancı yatırımların görünümü Estonya Merkez Bankası verilerine göre Estonya’da toplam doğrudan yabancı yatırımlar 2014 yılında 16,2 milyar dolar olmuştur. İsveç, Finlandiya, Hollanda, Norveç ve Rusya ülkedeki en önemli yatırımcılardır. Doğrudan yabancı yatırımların yöneldiği başlıca alanlar sırası ile şöyledir: Finansman ve sigortacılık faaliyetleri (yüzde 27), gayrı menkul faaliyetleri (yüzde 18), perakende ve toptan ticaret (yüzde 15), imalat sanayi (yüzde 13), bilim-teknik faaliyetleri (yüzde 8), lojistik (yüzde 6). Estonya’nın Avrupa Birliği üyeliği yabancı yatırımlar için tam yasal koruma anlamına gelmektedir. Karın ülke dışına çıkarılması ve toprak mülkiyeti üzerinde bir engel bulunmaz. Estonya finans sektöründe faaliyet gösteren işletmelerin neredeyse tamamı yabancı sermayelidir. Küresel kriz nedeniyle 2009-2011 yıllarında düşüş gösteren reel ücretler sayesinde ülkeye doğrudan yabancı yatırım akışının devam etmesi beklenmektedir. Doğrudan yabancı yatırımların gelecekte finansal ve ticari faaliyetlerden imalat sanayi faaliyetlerine ve bilgi ve iletişim teknolojileri sektörlerine doğru yönelmesi beklenmektedir. Yatırımlarda öncelikli alanlar ise şöyle sıralanabilir: • Bilgi ve İletişim Teknolojileri • Taşımacılık ve lojistik • Elektrik-Elektronik • Makine ve Metal İşleme • Hizmet • Tıbbi Malzemeler ve ekipman • Gıda ve İçecek • Kimya • Ağaç ve Ağaç İşleme • İnşaat Malzemeleri Dış ticaret Estonya, Trade Map verilerine göre 2015 yılında 14 milyar Dolar tutarında ihracat, 15,7 milyar Dolar tutarında da ithalat gerçekleştirmiştir. Estonya, ticaretinin önemli bir bölümünü komşularıyla gerçekleştirmektedir. Ülkenin başlıca ihraç pazarları İsveç, Finlandiya, Letonya, Rusya ve Litvanya’dır. Ülkenin ithala-

Uluslararası firmanın ofis/şube açması Uluslararası bir ticari işletmenin faaliyetlerini Estonya’da kendi adı ile kalıcı olarak yürütmeye karar vermesi halinde şubesini Ticaret Siciline kayıt ettirmesi gerekmektedir. Şubeler tüzel kişiliğe haiz değildir. Şirket, şubesinin ülkedeki faaliyetlerinden kaynaklanan borçlarından sorumludur. Bir işletmenin ülkede şube kurması için lisans alması gerekmektedir. Kaynak: Ekonomi Bakanlığı ve Dışişleri Bakanlığı


7

YIL: 19 | SAYI: 323 | 8 - 21 Ocak | www.mtso.org.tr

Akaryakıtta taban fiyat uygulamasına geçilmeli A Eşref AKDOĞAN

10 No’lu Akaryakıt, LPG, Madeni Yağ ve Enerji Meslek Komitesi Başkanı

Denizden akaryakıt aktarımları tek bir noktadan sağlanmalı. Bu konuya özel rıhtımiskele yapılarak bütün tesisler tek noktadan boru hatlarıyla aktarım yapmalı.

karyakıt sektöründe faaliyet gösteren firmalar fiyat farklılıklarının getirdiği haksız rekabetin önüne geçilmesi adına tavan fiyat uygulamasından vazgeçilerek, taban fiyat uygulamasının getirilmesini istiyor. Mersin Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO) 10 No’lu Akaryakıt, LPG, Madeni Yağ ve Enerji Meslek Komitesi Başkanı Eşref Akdoğan, komite bünyesindeki sektöre ilişkin değerlendirmeler yaparak sorunları anlatıp çözüm önerilerini paylaştı. Akaryakıt sektöründeki en önemli sorunlar arasında yaşanan maliyet altı fiyat farklarını gösteren Akdoğan, “İlgili meslek komitemiz, akaryakıt ürünlerinin fiyatlarının serbest piyasa koşullarında kendiliğinden oluşması gerektiğini, rekabete sınırlandırma getirilmemesi ve serbest rekabet koşullarının sürekliliğinin sağlanarak haksız rekabetin önlenmesi için maliyetin altındaki tutarlarda gerçekleşen satışlara müdahale edilmesi görüşünde birleşiyor” dedi. Türkiye’ de, yurt içi ve yurt dışı kaynaklardan temin edilen petrolün doğrudan veya işlenerek güvenli ve ekonomik olarak rekabet ortamı içerisinde kullanıcılara sunumuna ilişkin piyasa faaliyetlerinin şeffaf, eşitlikçi ve istikrarlı biçimde sürdürülmesi için yönlendirme, gözetim ve denetim faaliyetlerinin 5015 Sayılı Petrol Piyasası Kanunu ve ilgili mevzuat ile düzenlendiğini anlatan Akdoğan uygulama ile ilgili şu bilgileri verdi: Bu Kanun petrole ilişkin piyasaların sağlıklı ve düzenli işlemelerinin sağlanmasına ve geliştirilmesine yönelik; düzenleme, yönlendirme, gözetim ve denetleme işlemlerini kapsıyor. Bu işlemleri gerçekleştirme yetkisi de ağırlıkla Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu’na (EPDK) verilmiş

durumda. EPDK’nın düzenleme ve denetleme faaliyetleri sırasında, 2005-2014 yılları arasında Akaryakıt Piyasası’nda genellikle akaryakıt ürünlerinin rafineri çıkış ve pompa satış fiyatları ülke gündemini meşgul ediyor. 5015 Sayılı Kanun’un 10. Maddesi’nde bahsi geçen “Rafinerici ve dağıtıcı lisansı kapsamında yapılan piyasa faaliyetlerine ilişkin fiyatlar, en yakın erişilebilir dünya serbest piyasa oluşumu dikkate alınarak, lisans sahipleri tarafından hazırlanan tavan fiyatlar olarak Kuruma bildiriliyor. EPDK 2009 ve 2013 yıllarında olmak üzere iki defa, ikişer aylık sürelerle ‘Tavan Fiyat Uygulaması’ gerçekleştirdi. EPDK çeşitli zamanlarda da, gerek kamuoyuna basın ve yayın kuruluşları aracılığı ile ilan etmek, gerekse Dağıtıcı Lisans Sahiplerine yazılar göndererek akaryakıt fiyatlarının olması gerekenden yüksek seyrettiği gerekçesi ile uyarılarda bulundu. Aynı 10. Maddede tavan fiyat uygulanması için ön şart olan rekabeti engelleme, bozma veya kısıtlama amacını taşıyan veya bu etkiyi doğuran veya doğurabilecek nitelikte anlaşma veya eylemlerin piyasa düzenini bozucu etkiler oluşturması halinde” fıkrası konusunda ise gerçekleşmiş bir tespit gündeme gelmedi. Son olarak Kasım 2014’te EPDK Kurul Kararı ile akaryakıt fiyatlarının oluşumuna ve takibine ilişkin yeni bir metodoloji yürürlüğe kondu. İşbu metodoloji, akaryakıt pompa fiyatlarının belirlenmesinde, dört Avrupa ülkesinde (Birleşik Krallık, İtalya, Fransa, Almanya) gerçekleşen marjların (Dağıtıcı Lisansı ve Bayi Lisansı sahiplerinin toplam brüt kar marjı) takip edilmesini esas aldı. Petrol Piyasası Fiyatlandırma Sistemi Yönetmeliği’nin 5 c maddesi gereği piyasaya arz edilen mal ve

hizmetlerin fiyatları serbestçe oluşması öngörülmekle birlikte, mevcut uygulamada fiyatların serbestçe oluşmasının mümkün olamaması bir tarafa, maliyet bazlı fiyat dahi oluşturulamamaktadır. Bu durum halihazırda piyasada faaliyet gösteren 93 dağıtıcı lisansı sahibi ve 12 bin 608 üzeri bayi lisansı sahibini serbestçe rekabet etmesine imkan vermemekte, sektörün ekonomik problemlerini her geçen gün arttırmaktadır. Bu nedenle tavan fiyat uygulamasından vazgeçilerek taban fiyat uygulaması getirilmelidir.” “Aktarım tek noktadan yapılmalı”

Mersin’de çok sayıda akaryakıt ana dağıtım firması bulunduğunu anlatan Eşref Akdoğan, paralelinde Mersin’in Kazanlı kıyısında çok sayıda petrol tankeri, depolama tesisi, akaryakıt pompalamak amacıyla kullanılan çok sayıda iskele ve depolama tankları bulunduğunu bildirdi. Bu durumun bir taraftan çevresel sorunlara yol açarken diğer taraftan çeşitli riskleri de beraberinde getirdiğine dikkat çeken Akdoğan, “Bunların yerine tek bir noktada rıhtım-iskele yapılarak bütün tesisler tek noktadan boru hatlarıyla aktarma yaparsa çevre ve güvenlik açısından daha yararlı olacaktır. Ayrıca, planlama yapılırken bu tesislerin uzun vadede kent dışına taşınması gerektiği de dikkate alınmalıdır” dedi. Ana dağıtım şirketinin çok olmasına paralel Mersin’de istasyon sayısının da nüfus ortalamasının üzerinde olduğuna değinen Akdoğan, “İlimiz Türkiye’de motorlu kara taşıtları sayısına göre yüzde 2,7’lik payla 8’inci sırada ve araçların illere göre yoğunluk sıralamasında yüzde 1,9’luk payla 7’nici sırada yer alıyor. Akaryakıt ve LPG tüketiminde de ilk 7-8

içindedir” dedi. Bir ilin istasyon sayısının var olan araç sayısına göre hesaplanması gerektiğini ancak Mersin’de istasyon sayısının her geçen gün arttığını anlatan Akdoğan, “Yeni istasyon ruhsatı verilirken MTSO’nun görüşü alınabilir. Nasıl yeni bir eczane, noter ya da berber dükkanı açılırken ilgili Oda’dan yazı getirilmesi gerekiyorsa yeni istasyon açılırken de bizim komitemizden görüş alınabilir” diye konuştu. “Fiyatlar 2 ayda 9 kez değişti”

Sektördeki fiyat değişimlerine de dikkat çeken Akdoğan, brent ham petrol ve dolardaki artışın iç piyasadaki akaryakıt birim fiyatlarına da yansıdığını söyledi. Ekim ayından bu yana motorin fiyatlarının 9 kez değiştiğini ve yüzde 10’a yakın artış olduğunu kaydeden Akdoğan, LPG fiyatlarının da yine Ekim ayından bu yana yüzde 12 arttığını anlattı. Bu durumun özellikle nakliye sektörüne çalışan firmaları olumsuz etkilediğini kaydeden Akdoğan, “Yaptığımız anlaşmalar nedeniyle nakliye sektörüne artışı tam olarak yansıtamıyoruz. Bu da ciddi zararları beraberinde getiriyor” ifadelerini kullandı. “Tüpler gelişi güzel satılmamalı”

Son olarak mutfak tüpü satışlarına değinen Eşref Akdoğan, bu alanda da denetimsiz satışlar gerçekleştirildiğini bildirdi. Riskli bir sektör olması ve son dönemlerde artan terör olaylarında sıkça kullanılması nedeniyle çok sayıda denetim yapılmasına rağmen önüne geçilemediğini ifade eden Akdoğan, “Bu noktada kaçak tüplerin toplatılması yerine cezaların artırılması daha etkili olacaktır. Hatta cezaların ana dağıtım firmalarına verilmesi etkiyi artıracaktır” değerlendirmesini yaptı.

Üretici suda indirim istiyor Ü

retimde su tüketimi yüksek olan işletmeler elektrikte olduğu gibi su kullanımında da üreticiye özel indirim bekliyor. Rekabet gücünün artırılması adına girdi maliyetlerinin azaltılması talebinde bulunan üreticiler, elektrikte üreticiye yönelik tarife bulunmasına rağmen suda tarife olmaması nedeniyle faturaların yüksek gelmesinden şikayetçi. Mersin Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO) 35 No’lu Geri dönüşüm, Plastik ve Kimya Meslek Komitesi Başkanı Sema Tezcan, komiteleri hakkında bilgi vererek sektörlere yönelik değerlendirmeler yaptı. Komite bünyesinde faaliyet gösteren geri dönüşüm firmalarının da plastikçilerir de kimya sektöründe üretim yapan firmaların da üretimde elektrik olduğu kadar su tüketimlerinin de yüksek olduğuna dikkat çeken Tezcan, “MESKİ’nin su kapasite raporu olan işletmelere indirim istiyoruz” dedi. Elektrikte sanayiye yönelik tarife bulunduğunu hatırlatarak MESKİ Tarifeler Yönetmeliği’ne de böyle bir tarife eklenmesini beklediklerini kaydeden Tezcan, “İlgili başvurularımızı yaptığımızda tarife bulunmaması gerekçe gösterilerek geri çevriliyoruz. Oysa elektrikteki gibi yüzde 20 indirim uygulanması halinde rekabet gücümüz artacaktır. Gübre imalatından, tarım ilaçları üretimine, geri dönüşüm firmalarına kadar bünyemizde faaliyet gösteren birçok firmanın su tüketimi oldukça yüksek. Bu indirim ile sektörlerimizin daha da hareketleneceğine inanıyoruz” değerlendirmesini yaptı.

dile getiren Tezcan, “Oysa biz müşterimize bu artışın yüzde 10’unu dahi yansıtamadık” dedi. Elektrik su faturalarının da farkında olmasalar da sürekli yükseldiğini anlatan Tezcan, işçilik maliyetlerinde de artışlar olduğunu ancak bu artışların hiçbirisini müşterilerine yansıtamadıklarını söyledi. Vergilerin çok yüksek olduğuna da değinen Tezcan, vergilerin çok yüksek olması nedeniyle zaman zaman indirim yapılsa da bunu hissedemediklerini anlattı. Kazancın kar bölümünün tamamen vergilere gittiğini dile getiren Sema Tezcan, son 4 aydır istemeseler de çözüm olarak personel azaltma yoluna gittiklerini söyledi. Rekabetçi yapılarının bozulması nedeniyle piyasada Çin pazarının öne çıkmaya başladığını vurgulayan Tezcan şöyle konuştu: “Çin her zaman önümüzde bir tehdit. Bizim rekabet gücümüz düştüğü dönemlerde pazardaki açığı hemen dolduruyor. Son yıllarda Çin ürünlerine getirilen kotalar, vergiler bir miktar pazardaki hakimiyetlerini azalttı ama her zaman güçlü bir tehdit olarak önümüzde durmaya devam ediyor. Kalite olarak Çin ürünlerinin çok ilerisindeyiz ancak fiyatta rekabet edemediğimiz için sıkıntı yaşıyoruz. Zaman zaman Türkiye ekonomisinin Amerika’dan uzaklaşıp Uzakdoğu’ya yakınlaşabileceği yönünde haberler okuyoruz. Ancak Uzakdoğu’ya yakınlaşırken her zaman önümüzde bir Çin riski bulunduğu unutulmamalı.”

“Dövizdeki artış bizi de etkiliyor”

Maliyet artışlarını müşterilerine yansıtmamalarına rağmen piyasalardaki durgunluk nedeniyle talepte son 7-8 aydır yüzde 60 civarında azalma yaşandığını anlatan Sema Tezcan, bu azalma nedeniyle çeklerini, kredilerini ödemekte zorlandıklarını bildirdi. Artık bankalardan kredi temin edemediklerine de dikkat çeken Tezcan, “Daha önce kredi

Girdi maliyetlerini yükselten kalemlerin en büyüğünün hammadde olduğunu anlatan Sema Tezcan, komite bünyesinde faaliyet gösteren firmaların büyük bölümünün hammaddeyi yurtdışından aldığını anlattı. Euro ve dolar endeksli hammadde almaları nedeniyle yüzde 40’a varan artışlar yaşadıklarını

MTSO 7

“Öz sermayemizi satmaya başladık”

CMYK

kullanmamız nedeniyle limitlerimiz dolu ve yeni kredi alamıyoruz. KOSGEB kredisi hak etmeme rağmen kullanamadım” diye konuştu. Bu süreçte müşteri kaybı bulunmamasına rağmen talep olmaması nedeniyle sıkıntı yaşandığını kaydeden Tezcan, firmaların bu zorlu süreci atlatabilmek adına öz sermayelerinden kullanmaya başladıklarını, gayrimenkullerini sattıklarını söyledi. Ancak bunun da geçici bir çözüm olduğunu vurgulayan Tezcan, “Bir ay sonramızı göremiyoruz. 2017’nin bu anlamda son viraj olduğunu düşünüyorum. Piyasaların düzelmemesi, imalatımızın hareketlenmemesi halinde birçok firmamız maalesef kapatmak zorunda kalacak” ifadelerini kullandı. “Tarımın canlanması bizim için önemli”

Mersin’de sektörlerin hareketlenmesinin tarımla doğrudan bağlantılı olduğuna değinen Sema Tezcan şunları söyledi: “Bu yıl tarımda da ciddi sıkıntılar yaşandı. Rusya pazarı halen tam olarak açılmadı. Müşterilerimizin büyük bölümü ihracata çalışıyor onlar sıkıntı yaşayınca biz de iş alamıyoruz. Köylünün ekonomik durumunun iyi olması silsile halinde hepimizi etkiliyor. Çiftçi kazanamazsa ürününü besleyecek ilacı, gübreyi alamıyor. Seralar için naylon alınamıyor. Böyle olunca da piyasalar daralıyor.” Son bir sıkıntıyı da kalifiye eleman bulma noktasında yaşadıklarına değinen Tezcan, “Yalnızca kalifiye değil, asgari ücretli personel ya da vardiyalı çalışacak personel de bulamıyoruz. Ara eleman konusunda önemli bir sorun var. Bu soruna çözüm için zaman zaman eğitimler düzenlendi ancak sonuç getirmedi” diye konuştu. Sorunların çözümü için sektörel sanayi siteleri kurulmasını talep eden Tezcan, “Örneğin plastikçiler için bir site oluşacak olsa bir sinerji

doğacağını, iş hacminin de kalitenin de artacağını düşünüyorum. Bu siteler sayesinde toplu alımlar yapılarak maliyetlerin düşürülebileceğini, rekabetçi yapının güçlendirilebileceğini tahmin ediyorum” dedi. “Atık kodlama sistemi düzenlenmeli”

Konuşmasının sonunda atık kodlama sisteminde yaşanan sıkıntılara değinen Sema Tezcan, bazı ihalelerde kodlama kaynaklı sorunlar oluştuğunu bildirdi. Kamu kurumlarının satışa sunduğu atık cinsine başka atık kodu verirken özel sektör firmalarının farklı kod verdiğini kaydeden Tezcan, bu konuda bir düzenlemeye gidilmesi gerektiğini ifade etti. Atık kodlama sisteminin azaltılarak şeffaflaştırılması gerektiği önerisini de getiren Tezcan, “Örneğin dağıtım trafosu atık kodu başka, akım trafosu atık kodu başka olmamalı” dedi. Bir diğer sorun olarak hurdacıların doğrudan hurda ithal etme yetkisine sahip olmayıp ithalatı ihtiyaç belgeli firmalar adına gerçekleştirilebilmesini gösteren Tezcan, bu durumda hurdacıların ihtiyaç belgeli firmalara bağlı olup devre dışı kaldığını söyledi. Tezcan, bu konuda toplama, ayırma lisansı olan firmaların da hurda ithal edebilmesinin önünün açılmasını beklediklerini anlattı. Bu alandaki son sıkıntı olarak fiyat dalgalanmalarına değinen Tezcan şöyle konuştu: “Piyasalarda demir çelik sektöründe çok büyük fiyat dalgalanmaları olmaktadır. Hurdacılar da dev izabe hurda eritme fabrikalarına bağlı çalışır. Bu dev fabrikalar da çok büyük tonajlarda stok hurda bulundurmak zorunda ve maliyetleri çok yüksek olduğu için belirsiz fiyat politikası bir anda zarara dönebiliyor. Bu zararlar hurdacılara da yansıyor. Bu nedenle çok sayıda batan firma oluyor. Bunun önüne geçmek için fiyat konusunda istikrar için devletimizden destek istiyoruz.”

Sema TEZCAN

35 No’lu Geri dönüşüm, Plastik ve Kimya Meslek Komitesi Başkanı

Sektörel sanayi sitelerinin kurulması halinde sektörler arası sinerji artacak, bu durum üretim kalitesine ve iş hacmine de yansıyacaktır.


8

YIL: 19 | SAYI: 323 | 8 - 21 Ocak | www.mtso.org.tr

RIS MERSİN + PROJESİ ÖZEL HABERİ: İNOVASYONLA MERSİN'İ ÖN PLANA ÇIKARAN FİRMALARIMIZ

TATLOG, terzi usulü depolama hizmeti veriyor

Tel: 0324 231 25 25 Mesai Dışı: 0324 325 86 05

düzenli bir istiflemeyle tavana kadar depolama yapılabiliyor. O dönem için çok yaygın olmayan raflı sistem ile yine bölgede ilkler arasında yer aldık. “İhracatçının rekabet gücünü artırıyoruz”

T

Gelen talepler doğrultusunda müşterisine özel yaptığı yatırımlar ve verdiği depolama hizmeti ile farklı ihtiyaçlara uygun terzi usulü depolama gerçekleştiren TATLOG Lojistik Hizmetleri, hizmet çeşitliği ile dikkat çekiyor. Yönetim Kurulu Başkanı Veysel Memiş çalışmalarını, “Depoculuğu sanayi otelciliğine çevirdik” sözleriyle açıklıyor.

icari faaliyete 1977’de aile şirketi olarak başlayan Memişoğlu Grup, 1989’da gıda sektörüne adım atıyor. Bu alanda önemli bir başarı yakalayarak bakliyat sektöründe TAT markası ile söz sahibi olan şirket, ilerleyen yıllarda artan kapasitesinin depolanmasında dışarıdan aldığı hizmetlerde istediği sonucu alamıyor. Çevrede başka firmalardan da benzer şikayetlerin gelmesi üzerine bu sektördeki açığı tespit eden firma, yıl 2011’i gösterdiğinde lojistik sektöründe yatırım kararı alıyor. Öncelikli hedef markalarına yakışır hizmet verebilmek, ardından da sektörde bir Mersin markası olarak Mersin lideri konumuna yükselmek. Yıllar yılları kovalıyor, gelen taleplere göre yeni yatırımlar yapılıyor, teknoloji yakından takip edilerek en son yenilikler müşterinin kullanımına sunuluyor. Geçen 6 yıllık sürede gıda sektöründe olduğu gibi lojistikte de istikrarlı büyümesini sürdüren firma, bugün Mersin içinde 61 bin 500 metrekare, Serbest Bölge’de 16 bin 650 metrekare depolama alanında hizmetini sürdürüyor. Depolamada soğuk havadan, açık sahaya, raflı ve rafsız sistem depolamadan silo depolamasına kadar her alanda tüm operasyonu tek elden yönetebilen entegre bir lojistik merkezine dönüşen TATLOG Lojistik Hizmetleri, son yıllarda kara, deniz ve hava taşıması hizmetine de başlıyor. Çalışmalarını 60 kişilik profesyonel bir ekiple sürdüren firma, geçtiğimiz yıl kontrat lojistiği hizmeti vermeye de başlıyor.

TATLOG Lojistik Hizmetleri Yönetim Kurulu Başkanı Veysel Memiş ile kısa sürede yakalanan başarının sırrını ve hedeflerini konuştuk. “Önceliğimiz teknoloji oldu”

Ben aile şirketimizde ikinci nesil olarak çalışmaya başladım. Ailem 1977’den bu yana ticari hayatın içinde. 1989’da bakliyat sektörü ile Mersin’de gıda üzerinde çalışmaya başladık ve şirketimizin ana iş kolunu da başta bakliyat olmak üzere gıdanın oluşturduğunu söyleyebilirim. Aile şirketlerinde ikinci kuşak olmak zordur. Özellikle de eğer kalabalık bir aile ise. Genç yaşta çalışmaya başlayınca önce işin mutfağında başlıyorsunuz elbette. Ama sonrasında sıra yönetici vasfı ile çalışmaya gelince yer edinmek zorlaşıyor. Bu noktada şanslı olduğumu söyleyebilirim. Ailem benim çalışmaya başlamamdan 2 yıl sonra yeni bir yatırım kararı aldı ve hizmet açığını görmemiz nedeniyle lojistik sektörüne girmeye karar verdik. İnşaat aşamasından başlayarak yeni şirketimizin kurulumunun tüm aşamalarında görev aldım. O dönemde depolama imkanları sınırlıydı. Ağırlıklı olarak bankalardan kalan depolar kullanılıyordu. Sektörün ise ihtiyaçları farklıydı. Biz bu sektöre girerek fark oluşturmak istedik ve gerek kendi ihtiyaçlarımız gerekse çevremizden gelen talepleri değerlendirerek araştırmaya başladık. Danışman firmalardan destekler aldık. Sektördeki son teknolojiyi

Mersin’e getirerek sektördeki hizmet kalitesini artırmak istiyorduk. Sektörden firmalarla uzun görüşmeler yaptık, uluslararası firmalarla görüştük ve kentimize, buradaki ürün gruplarına en uygun projeyi çıkarmaya çalıştık.

Lojistik komplike bir hizmet. Tüm ürünleri bir arada depolamanız sağlıklı sonuçlar getirmeyebilir. Bu nedenle depoladığınız ürün alerjen bir ürün mü, birbiriyle etkileşimi oluyor mu, raf ömrünü uzatma yolları var mı gibi hem verilecek hizmetler hem de depolanacak ürün çeşitleri üzerine araştırmalar yaptık. Bu araştırmalarımız yaklaşık 1 yılımızı aldı. Sonunda araştırmalarımız sonuçlandı ve yatırım yeri arayışımız başladı. Yatırım için önceliğimiz yatırım alanının yola ve Mersin Limanı’na yakın olmasıydı. Daha da önemlisi, genişleme alanına sahip olmasıydı. Çok geçmeden 23 bin metrekarelik bir alan bulduk. Genişleme alanı da vardı ve

bugün çalışmalarımızı 61 bin 500 metrekarede sürdürüyoruz. 2012’de 23 bin metrekare alanda depo inşaatına başladık. Öncelikli hedef, müşterinin taleplerini en uygun fiyatlarla en hızlı şekilde karşılayabilmekti. Bu nedenle

müşterimizin ihtiyaç duyduğu, bizden talep ettiği her alanda yatırıma gittik. Ayırt etmeden kişiye özel yatırımlar yaptık. Bu noktada terzi usulü depolama hizmeti verdiğimizi söyleyebilirim. O dönem için bölgenin en hacimli soğuk hava deposunu inşa ettik. Bugün halen en hacimli depo olarak çalışıyoruz. Ayrıca raflı sistem depolama yaparak hem ürünlerin birbiriyle etkileşimini önledik hem de daha hijyen bir ortamda daha uzun vadeli ürün depolama imkanımız oldu. Bu sistemle farklı ürün gruplarını bir arada depolayabiliyorsunuz ve adresleme yöntemini de daha rahat yapabiliyorsunuz. Daha sistemli bir depolama imkanı tanıması nedeniyle

Üstelik depolamayı personel değil, robot sistemiyle yapıyoruz. Teknolojinin getirdiği hızla birlikte ihracatçıya daha düşük fiyatla daha hızlı hizmet verebiliyoruz. Bu da ihracatçının rekabet gücünü artırıyor. Çünkü ihracatta lojistik maliyeti rekabeti belirleyen önemli unsurlar arasında yer alıyor. Faaliyete başladığımızda aynı anda 10 araca birden hizmet verebilirken bugün aynı anda 33 araç depomuza yanaşabiliyor. Bu depomuzda kazandığımız tecrübemizle geçen süre içinde yeni yatırım kararları da aldık ve Mersin’in önemli dış ticaret merkezleri arasında yer alan Mersin Serbest Bölgesi’ne yöneldik. Burada 12 bin 800 metrekarelik bir depo satın alarak bu depoyu yenileyip teknolojimizi Serbest Bölgeye de taşıdık. Ardından aynı bölgede 3 bin 850 metrekarelik yeni bir depo yatırımı daha gerçekleştirdik. Bu yatırımlarla bölgenin en büyük depocusu olduk. Depoculukta kazandığımız yatırım deneyimiyle bir proje departmanı kurduk. Bu departman bir taraftan sektördeki son yenilikleri takip ederken diğer taraftan müşteri taleplerini takip ediyor ve ihtiyaca uygun yatırımlar gerçekleştirme noktasında yol gösteriyor. Zamanla yalnızca yatırım sistemi değil, depo kurulumu noktasında da tecrübe kazandık. Kendi inşaat ekibimizi oluşturduk ve gelen talepler doğrultusunda ihtiyaçlara yönelik depo kurulumuna da yöneldik. Satın alma gücümüzün yüksek olması, bu alanda iyi proje ve inşaat ekibimiz bulunması nedeniyle rekabetçi fiyatlarla kontrat lojistiğine başladık. “ISO alan ilk yerel firmayız”

Yerel bir firma olarak lojistik sektöründe ISO Belgesi alan ilk firmayız. Mevcut durumda tüm operasyonu tek elden yönetebilen entegre bir lojistik merkezine dönüştük. Soğuk havası, açık sahası, depolaması, raflı, rafsız alanı, silo depolaması olan tek merkez konumundayız. -18 dereceden + 18 dereceye kadar muhafazamız bulunmakta. Soğuk hava depolarının tamamında bir odada ya eksi sistem ya da artı sistem varken.

Bizim her odamızda iki sistem bir arada bulunuyor ve ihtiyaca uygun sistem kullanılabiliyor. Bir taraftan teknoloji yatırımı gerçekleştirirken diğer taraftan bu teknolojiyi kullanacak personel yatırımına da özen gösteriyoruz. Her ay personelimizi periyodik eğitimlerden geçirerek bilgilerinin taze kalmasına, gelişen yeni teknolojiyi yakından takip etmelerine özen gösteriyoruz. 16 kişi ile çalışırken bugün personel sayımızın da 60’a ulaşmasının mutluluğunu yaşıyoruz. Bizim logomuzda albatros kuşu bulunmakta. Albatros kuşu en uzun mesafeyi az sayıda kanat çırparak kat edebilen bir tür. Bizim de lojistikteki felsefemizi oluşturması nedeniyle logomuzda bulunmasını istedik. Yatırımlarımızı da bu düsturla gerçekleştiriyoruz. Mersin’de lojistik denildiğinde akla gelen ilk firma olma hedefiyle çalışmalarımızı sürdürmemiz nedeniyle 2014’te genişleme kararı aldık. 2015’te genişleme alanımızı kullanarak 38 bin 500 metrekarelik sahamızı satın aldık ve böylece 61 bin 500 metrekareye ulaştık. Aynı zamanda 40 bin tonluk silo yatırımını da gerçekleştirdik. Bu yatırımlarla Mersin’de hitap edebileceğimiz tüm sektörlere hizmet verebilir konuma geldik. Bunun yanında bünyemizde yeni departmanlar oluşturarak kara, hava ve deniz nakliyesine başladık. Tüm lojistik faaliyetlerini bir arada sürdürebilen bir merkeze doğru ilerliyoruz. 7 adet L-2 belgeli araca sahibiz. “Güvenlik önlemleri önemli”

Öte yandan yatırımlarımızda güvenlik önlemlerine de büyük önem veriyoruz. Kullandığımız yangın sistemi ile zararı minimize edebilecek sisteme sahibiz. Yangın önleyici tedbirlere özen göstererek yatırımda yanmaz paneller kullanmaya özen gösterdik. Aynı zamanda yangının yanı sıra sel baskınını önlemek adına depolarımızı yerden 1 metre 30 cm yukarı inşa ettik. Rampalı sistem depolama yapıyoruz. Bu sayede kentimizde meydana gelen sel felaketinden hiçbir ürünümüz zarar görmedi. Her türlü doğal afeti göz önünde bulundurarak maksimum verimlilikte hizmete özen gösteriyoruz. Önümüzdeki süreçte de yenilikleri takip etmeyi sürdüreceğiz. Amacımız şehir dışına yayılmaktan öte Mersin’deki yerimizi her geçen gün sağlamlaştırmak.

MTSO, kaliteli gübre kullanımının önemine dikkat çekti

M

ersin Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO) Yönetim Kurulu Üyesi Enis Gürbüz Hekimoğlu, tarımda kaliteli gübre kullanımının hem tarımsal verim hem çevre hem de insan sağlığı üzerindeki etkilerine dikkat çekti. MTSO tarımda verim artırma ve bilinçlendirme çalışmalarını sürdürüyor. Bir taraftan solarizasyon sistemi ile nematodla mücadele çalışmalarına devam eden MTSO, diğer taraftan verim artışını sürdürülebilir kılmak adına çiftçileri doğru gübre kullanımı konusunda bilinçlendirmeyi planlıyor. MTSO Yönetim Kurulu Üyesi Enis Hekimoğlu, tarım sektöründe son zamanlarda Tarım Bakanlığı tarafından da gübre sektörüne önem verilmeye başlandığını hatırlatarak, bu konunun ele alınmasının yalnızca sektör değil tüm insanlık adına büyük önem taşıdığını vurguladı. “Gübrelerin bazı

MTSO 8

tiplerinin kullanımı yalnızca ürüne değil, toprak aracılığıyla tüm yeryüzüne zarar vermekte. Çevreye zarar vermeyen, taşıdığı kanserojen maddeler nedeniyle insan ve canlıların sağlığına olumsuz etkisi bulunmayan, çevreyle dost ürünlerin önünün açılmalı” diyen Hekimoğlu ardından kaliteli gübre kullanımı ile ilgili bilgiler verdi. Topraklarını verimini yükseltmek, tarımsal ürünün nitelik ve niceliğini artırmak adına gübreleme yapıldığını ve gübrelemede teknolojik kaliteli gübrenin büyük önem taşıdığını anlatan Hekimoğlu şunları söyledi: “Teknolojik kaliteli gübreleme ise; bitkinin ihtiyacını yüzde 100 alınabilir ürünlerle karşılayan az miktarda girdi ile en yüksek fayda ve en az maliyet oluşturarak çevreyi ve doğayı koruyan ürünler ile yapılan uygulamalardır.” “Maliyeti düşürmek teknolojik ürünle mümkün” Gübrelemenin temel olarak iki amaç için tavsiye edildiğini anlatan Enis Hekimoğlu, bunlardan birisinin toprağın bitki besin elementlerince zenginleştirilmesi, diğerinin ise bitkilerin iyi şekilde gelişimini sağlamak için toprağın fiziksek, kimyasal ve biyolojik yönden uygun duruma getirilerek verim gücünün arttırılması olduğunu söyledi. Tavsiye edilen ürünün bitki tarafından her toprak koşulunda alınabilmesinin ise yük-

CMYK

sek teknolojik ürünlerle mümkün olacağını vurgulayan Hekimoğlu, “Tarımsal üretimin arttırılması ar-ge çalışması yapılmış yüksek kalitede gübre, tohum, ilaç, su gibi tarımsal girdilerin kullanılmasıyla mümkündür. Dünya ülkelerinde olduğu gibi ülkemizde yapılan çeşitli araştırmalar da gübrenin verim artışındaki payının genellikle yüzde 50’nin üzerinde olduğunu göstermiştir. Burada maliyeti düşürmek ise yüksek teknolojik ürünler kullanarak mümkün olacaktır” değerlendirmesini yaptı. “Ülkemiz topraklarında verim azalmıştır” Türkiye’de toprakların yıllarca işlenmesi ve toprak bünyesini geliştirecek katkı maddelerinin yeterince uygulanmaması sonucu, toprak verimliliğinin azaldığına dikkat çeken Enis Hekimoğlu, diğer taraftan bazı kimyevi gübrelerin aşırı bilinçsiz kullanımı ve doğa koşullarının etkisi ile toprakların verimsizleştiğini anlattı. Bu nedenle kimyevi gübrenin ancak tekniğine uygun dozda ve bitkinin ihtiyacı yönünde kullanımı ile tarımsal ürün artışına katkı sağlanabileceğini kaydeden Hekimoğlu, “Ancak kimyevi gübrelerin bitkinin ihtiyacına ve toprak isteklerine göre kullanılmaması durumunda bitki ve çevre sağlığı ile ürün kalitesi üzerinde olumsuz etki bırakacağı da göz ardı edilmemeli. Kullanılacak yüksek teknolojik ürünler ile toprak ve bitki verimliliği

artırılabilecek bitki ve çevre üzerine olumsuz etkisi hiç olmayacaktır” dedi. Son yıllarda ağır metallerin toprağa, bitkiye ve beslenme zinciri ile insanlar üzerinde oluşturabileceği tehlikelerin gündemde olduğuna değinen Hekimoğlu, bu nedenle gübrelerin ağır metal içerikleri bunların toprağa ve bitkiye olan etkilerinin gözlenmesi, kontrolü ve izlenmesi gerektiğini vurguladı. Teknolojik ürünlerin bünyelerindeki birçok zararlı ağır metal ve tuz içerikleri arındırılarak üretildiğini, bu nedenle bitki ve çevreye zararı bulunmadığını anlatan Hekimoğlu, “Kısacası kaliteli gübre yapımı kaliteli hammaddeden geçmektedir. Kullanılacak hammadde de ağır metaller sınır değerin üzerinde bulunmamalı, hatta hiç olmamalıdır” ifadelerini kullandı. Gübrelemenin çevrede oluşturacağı olumsuz etkilerin önlenmesi ve beklenen verimin alınabilmesi için ihtiyaç duyulan cins ve miktarda kaliteli gübre kullanmasının önemine değinen Hekimoğlu sözlerini şöyle sürdürdü: “Ülkemizde bilinçsizce ve gereksiz yere yapılan gübreleme sonucunda beklenen fayda sağlanamayacağı gibi, toprak su ve bitki kalitesinde de birtakım kalıcı bozukluklar meydana gelmektedir. Bitki ihtiyacına göre klasik gübrede kullanılan miktarlara göre daha az kullanılan yüksek teknolojik sıvı gübrelerde bu risk ve

bozukluklar daha az meydana gelir. Değişik iklim şartlarının hüküm sürdüğü ülkemizde yetiştirilen bitkilerin gerek verimlerinin gerekse kalitelerinin yüksek olabilmesi; kimyevi gübrelerin de aynı oranda kaliteli olmasına bağlıdır. Topraklarımızın fiziksel ve kimyasal özellikleri de göz önüne alındığında kimyevi gübrelerin içeriklerinin bitki besin maddelerinin ve dolgu maddelerinin nitelik ve nicelikleri de verimliliğin artırılması, topraklarımızın korunması, insanlarımızın daha sağlıklı bir hayat sürmesi açısından hayati önem taşır.” “Yurtdışında kimyevi gübre kullanımında reçete dönemi başladı” Yurtdışında, tarımı gelişmiş ülkelerde bir kısım azot, fosfor gibi kimyevi gübrelerin kullanımının reçeteye bağlanmaya başladığını anlatan Enis Hekimoğlu, dolgu malzemelerin içindeki zararlı maddeler nedeniyle kullanımlarının yasaklanmaya başladığını anlattı. Hekimoğlu, bu tip kimyevi gübrelerin yerlerini, yüksek teknolojik, içinde toksit madde bulundurmayan, tuz değeri en düşük ve klor içirmeyen sıvı gübreye bırakmaya başladığını bildirdi. Doğru çeşit ve miktarda kaliteli gübre kullanımı, sürdürülebilir tarımda büyük rol oynadığını vurgulayan Hekimoğlu, “Gübrelemenin gereken miktarda ve zamanda yapılmaması bir süre sonra toprak kalite-

sinin bozulmasına, yeraltı sularının ve içme sularının kirlenmesine, göl ve akarsularda oksijenin azalmasına, ürün kalitesinin insan sağlığını olumsuz etkilemesine neden olmaktadır” dedi. Doğru ve uygun gübrenin ise toprak ve bitki analizleriyle belirlenebileceğini dile getiren Hekimoğlu, şu değerlendirmeleri yaptı: “Ülkemizde bazı tarım alanlarında görülen yanlış gübrelemeden doğacak çevre kirliliğini önlemek için çiftçinin eğitimi ile bugüne kadar istenilen seviyeye getirilememesine rağmen laboratuvar analizlerine dayalı olarak bitkinin ihtiyaç duyduğu miktar ve zamanda gübre kullanımını sağlamak uygulanacak en etkili yöntemdir. Bunun sağlanabilmesi de toprak analiz hizmetlerinin yaygınlaştırılması, gübre kalitesinin uluslararası standartlarda güvenilirliliğe sahip olacak şekilde yükseltilmesi ile mümkündür. Bitkinin bulunduğu gelişim dönemine göre her dönemde alınabilir gübreler kullanılmalıdır. Bunu sağlamak klasik gübre gurubu ürünler ile mümkün değildir. Üzerimize düşen, verim odaklı üretimin yerini, kaliteyi de içine alan bir üretim anlayışına bırakması, gübrelemede de konvansiyonel tekniklerin terk edilerek verimin yanı sıra kaliteyi arttırıcı teknolojik ürünlerin az fakat daha etkin olduğu uygulamaların yapılmasını ve kullanımını zorunlu kılmaktan geçmektedir.”


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.