Mersin Ticaret Borsası, bakliyata sahip çıktı
MTSO eski başkanlarından Hadi Doğan’ı kaybettik
Yaş meyve sebzede fiyat değişkenliğini minimize etme çalışmaları sürüyor
>5’te
>2’de
>2’de
MTSO ÇAĞRI MERKEZİ 0 850 304 33 33
Küreselleşen dünya ve Mersin; Bugün ve gelecek…
Şerafettin AŞUT
MTSO Yönetim Kurulu Başkanı
> 3’te
www.mtso.org.tr www.mtso.org.tr | | YIL: YIL:19 17 | | SAYI: SAYI:324 298 | |22 6-19 OcakARALIK - 4 Şubat 2015
Özel sektör Halk Ekmek’e talip
Mersin - Adana el ele
Fuat Akbaş
33 No’lu Gıda ve İçecek Sanayi Meslek Komitesi Başkanı
E
kmek üreticileri Mersin Büyükşehir Belediyesi’ne ait Halk Ekmek Fabrikası’nın işletmesine talip. Üreticiler bir araya gelip yapacakları ortak üretimle bir taraftan belediyeye uygun fiyatlı ekmek temin ederken diğer taraftan kendi ihtiyaçları olan üretim adetlerine ulaşmak istiyor. Mersin Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO) 33 No’lu Gıda ve İçecek Sanayi Meslek Komitesi Başkanı Fuat Akbaş sektöre ilişkin değer-
lendirmeler yaptı. Sektörün zor günlerden geçtiğini ifade eden Akbaş, bu sıkıntıların aşılabilmesi için yapılabilecek çalışmalar hakkında önerilerini anlattı. Sorunların çözümü için güç birliğine gidilmesi gerektiğine işaret eden Akbaş, sektöre birlik çağrısı yaptı. Akbaş, sektörde yaşanan en büyük sorun olarak maliyet artışlarını gösterdi. > 7’de
Sel mağduru otomotivciler destek bekliyor Mehmet Kisin
13 No’lu Ulaşım Araçları İmalat, Satış ve Onarımı Meslek Komitesi Başkanı
M
ersin’de yılın son günlerinde meydana gelen sel sonrasında en çok hasar gören sektörler arasında yer alan otomotivciler destek bekliyor. Servislerde kullanılan cihaz ve aletlerin, çok sayıda aracın ve yedek parçaların sel nedeniyle zarar gördüğünü anlatan Mersin Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO) 13 No’lu Ulaşım Araçları İmalat, Satış ve Onarımı Meslek Komitesi Başkanı Mehmet Kisin, Mersin’in afet bölgesi ilan edilmesini istediklerini söyledi. Sektöre ilişkin değerlendir-
me yapan MTSO 13 No’lu Ulaşım Araçları İmalat, Satış ve Onarımı Meslek Komitesi Başkanı Mehmet Kisin, öncelikle sel felaketi üzerinde durdu. Çok ciddi maddi kayıplar yaşadıklarını vurgulayan Kisin, “İşyerleri sigortalı olan arkadaşlarımızın hasarlarının ne kadarını karşılayabilecekleri belli değil. Mersin’in afet bölgesi ilan edilerek yaraların sarılması en büyük beklentimiz” dedi. Kisin özellikle otomotiv yetkili satıcılarının yüzlerce aracının hasar gördüğüne dikkat çekti. > 7’de
T
Adana ile Mersin Oda ve Borsa Başkanları Çukurova Bölgesi’nin kalkınması için güçlerini birleştirip ortak hareket etmekte kararlı. 2017’de öncelik, bölgeye teşvik verilmesi için oluşacak lobi ile fuar organizasyonlarında yaşanan sıkıntıların çözümüne verilecek.
ürkiye Odalar ve Borsalar Birliği’ne (TOBB) bağlı Adana ile Mersin’deki Oda ve Borsa başkanları Çukurova Bölgesi’nin kalkınması Ege, Marmara gibi diğer bölgelerle rekabette bir adım daha önce çıkarılması amacıyla ortak hareket etmeyi sürdürüyor. Bu bağlamda geçen yıl Mersin’de düzen-
lenen toplantının ardından taraflar bu kez Tarsus’ta bir araya geldi. Adana ile Mersin Oda ve Borsaları Müşterek Toplantısı’nın ikincisi Tarsus Ticaret ve Sanayi Odası ev sahipliğinde gerçekleşti. Toplantıda 2017 yol haritasını çizen başkanlar bu yıl özellikle ilçe bazlı teş-
vik verilmesi konusunda lobi oluşturulması ve fuar organizasyonlarından daha fazla verim alınabilmesi adına yapılabilecek çalışmalar üzerinde durdu. Mersin ve Adana Odaları olarak, iş dünyası olarak daha çok bir araya gelip daha çok ortak proje üretilmesi konusunda görüş birliğine varıldı.
Kentler arası rekabet yerine güç birliğine giderek bölgenin potansiyelinin el birliği ile öne çıkarılması öncelikler arasında yer alıyor. Düzenlenen toplantılarla sorunların birlikte tespit edilip, çözümlerinin de birlikte üretilmesiyle bölgenin ekonomik rakamlarının yukarı çekilmesi hedefleniyor. > 4’te
Tarım, turizm, lojistik yatırımında öne çıkan ülke:
Kaynaklar tarımda etkin kullanılmalı
M
ersin Ticaret ve Sanayi Odası Yönetim Kurulu Üyesi ve Ziraat Mühendisi Enis Hekimoğlu, önümüzdeki süreçte sürdürülebilir tarım ve gıda güvenliği konularına ağırlık vereceklerini anlattı. Gıda güvenliği kavramını, insanların aktif ve sağlıklı bir yaşam sürdürmeleri için beslenme gereksinimi ve tercihlerine uygun, yeterli, sağlıklı ve besleyici gıdaya her zaman fiziksel, sosyal ve ekonomik olarak ulaşabilmeleri durumu olarak açıklayan Hekimoğlu, şöyle konuştu:
“Günümüzde gıda güvenliği dört seviyede tanımlanıyor. Gıda güvenliğinin sağlanması için de bu dört seviyenin aynı anda gerçekleşmesi büyük önem taşıyor. Nedir bu seviyeler? Gıdanın bulunabilirliği, gıdanın erişilebilirliği, gıdanın kalite ve güvenilirliği ile bulunabilirlik, erişilebilirlik ve gıda güvenliğinin devamlılığı.” Diyen Hekimoğlu gıda güvenliğinin sürdürülebilir şekilde iyileştirilebilmesi için Türkiye’de tarımsal yapıda etkinliğin sağlanması gerektiğini vurguladı. > 5’te
UMAT Antrepoları, yeni yatırımlarla sektördeki gücünü artıracak
T
ürkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) İştirakleri arasında yer alan UMAT Umumi Mağazalar Türk A.Ş, Mersin Şubesi’ne yapmayı planladığı yeni yatırımlarla bölgede rekabetçi yapısını güçlendirmeyi hedefliyor. Önümüzdeki süreçte bir taraftan mevcut antreponun modernizasyonu yönünde adım atılırken diğer taraftan 10 dönümlük arazi üzerine yeni bir antrepo ya da silo yatırımı planlanıyor. UMAT Umumi Mağazalar Türk A.Ş, Mersin’in yanı sıra İzmir ve İskenderun’da da faaliyet gösteriyor. Antrepoculuk faaliyetlerini giderek
İŞKUR, işçi kadar işverenin de yanında İ şverenlerin kalifiye eleman, gençlerin ise iş arayıp da bulamamaktan şikayetçi olduğu şu günlerde Mersin Çalışma ve İş Kurumu İl Müdürü Mustafa Kutlu ile çalışmalarını konuştuk. Geçen yıl 20 bin kişinin İŞKUR aracılığıyla istihdam edildiğini anlatan Kutlu, yalnızca iş arayanlara değil, ziyaret ettikleri 16 binin üzerindeki işyeri ile işverenlere de destek olduklarını anlattı. Kurum olarak Türkiye genelinde ilklere imza attıklarına dikkat çeken Kutlu, Türkiye’de işveren
MTSO 1
danışmanlığına yönelik ilk organizasyonu 2014 yılında Mersin’de gerçekleştirdiklerini bildirdi. Öte yandan işverenlerin talepleri dikkate alınarak geliştirilen programlar bulunduğunu anlatan Kutlu, bu noktada İşbaşı Eğitim Programı’nın öne çıktığını söyledi. Bu program ile deneyimsiz personel sorununun önüne geçildiğine işaret eden Kutlu, yaptıkları çalışmaların detaylarını MTSO Haber ile paylaştı. > 8’de
CMYK
> 6’da
AVM sorunları ve çözüm yolları tartışıldı
>5’te
Selzede MTSO üyelerine destek
>5’te
genişleten UMAT, bugün toplam 56 bin 791 metrekare kapalı alana sahip antrepolarında tecrübeli kadrosu, modern ekipmanları ve yıllardır sağladığı güven duygusuyla ithalatçılara hizmet veriyor. Diğer taraftan ticari faaliyetlerini de her geçen gün geliştiren UMAT, ithalat ve ihracatta ülke ekonomisine önemli katkı sağlıyor. Dış ticaretteki gücüyle öne çıkan Mersin’deki etkinliğini ise önümüzdeki süreçte daha da artırmak isteyen UMAT, paralelinde bölgedeki hizmet kalitesini de artırmakta kararlı. > 8’de
Mersin Ticaret İl Müdürlüğü’nden ‘Tüketici Hakları’ Toplantısı > 2’de
> 3’te
2
YIL: 19 | SAYI: 324 | 22 Ocak - 4 Şubat | www.mtso.org.tr
Yaş meyve sebze fiyatlarındaki değişkenliği minimize etme çalışmaları sürüyor
Gümrük ve Ticaret Bakanlığı’nın yaş meyve sebzedeki kayıpları azaltma yönündeki adımlarının ardından ürünün tüketiciye daha uygun fiyatlarla daha iyi şartlarda ulaştırılmasına yönelik çalışma başlatıldı.
MTSO başkanlarından Hadi Doğan’ı kaybettik
M
ersin Ticaret ve Sanayi Odası’nda 1984 – 1985 yılları arasında Yönetim Kurulu Başkanlığı yapan Hadi Doğan, hayatını kaybetti.
Mersin Üniversitesi’nde bir süredir sağlık sorunları nedeniyle tedavi gören Doğan, 16 Ocak 2017 Pazartesi günü saat 17.30 sularında solunum yetmezliği nedeniyle tedavi gördüğü hastanede hayata gözlerini kapadı. 1989 – 2010 yılları arasında Akdeniz İhracatçı Birlikleri’nde Canlı Hayvan ve Su Ürünleri İhracatçı Birliği başkanlığı görevini üstlenen Doğan, Mersin İdmanyurdu’nun da eski başkanları arasında yer alıyor. Görev aldığı
sürede Mersin İdmanyurdu’nu birinci lige taşıyan, Mersin sevdalısı olarak tanınan Doğan, aynı zamanda Mersin Üniversitesi’nin de kurucuları arasında yer alıyor. 10 Ocak 1948 yılında dünyaya gelen ve 68 yaşında hayata gözlerini kapatan Doğan, 3 çocuk babasıydı. Doğan’ın ikindi namazına müteakip Muğdat Camii’nde kılınan cenaze namazının ardından Akbelen Şehir Mezarlığı’nda toprağa verildi.
SGK’dan selzedelere ödeme kolaylığı
M
ersin Sosyal Güvenlik Kurumu İl Müdürü Necmettin Öz yaptığı yazılı açıklama ile Mersin’de selden zarar gören bazı kurum ve kuruluşlara yönelik ödeme kolaylıkları sağlanacağı bildirdi. Öz’ün açıklamaları şöyle: “Sosyal Güvenlik Kurumu Yönetim Kurulu’nun 12/01/2017 tarihli, 2017/22 sayılı kararı ile Mersin ili Yenişehir, Mezitli, Akdeniz, Toroslar, Tarsus, Anamur, Silifke, Bozyazı, Gülnar, Mut ve Erdemli ilçelerine bağlı mahalle, belde ve köylerinde faaliyet gösteren 5510 Sayılı Kanun’un 4’üncü Maddesi’nin Birinci Fıkrası’nın (a) Bendi kapsamında sigortalı çalıştıran işverenler ile 5510 Sayılı Kanun kapsamındaki
sigortalılar, kamu kurum ve kuruluşları ile genel sağlık sigortalılarının 5510 Sayılı Kanun gereğince; a) 14/12/2016 – 31/3/2017 dönemine ilişkin 5510 Sayılı Kanun’a göre vermekle yükümlü oldukları her türlü bilgi ve belgelerin (iş kazaları ile meslek hastalıkları bildirimleri hariç) 28/4/2017 tarihine kadar (bu tarih dahil) Kuruma verilmesi halinde yasal süresi içinde verilmiş sayılmasına, 28/4/2017 tarihine (bu tarih dahil) kadar yükümlülüklerin yerine getirilmesi halinde 5510 Sayılı Kanun’un 102’nci maddesi hükümlerinin uygulanmamasına, b) 14/12/2016 tarihinden önce ödeme süresi dolmuş mevcut prim
borçları ile 2016 yılı Aralık, 2017 yılı Ocak ve Şubat aylarına ait prim borçları ve 14/12/2016-31/3/2017 dönemine denk gelen her türlü yapılandırma ve taksitlendirme taksitlerinin, 5510 Sayılı Kanun’un 89’uncu maddesinde belirtilen gecikme cezası ve gecikme zammı uygulanmaksızın 26/12/2017 tarihine kadar (bu tarih dahil) ertelenmesi, işveren, sigortalı ve hak sahiplerinin ödeme vadesi 14/12/2016 ila 31/03/2017 döneminde ödemeleri gereken taksitlerini 26/12/2017 tarihine (bu tarih dahil) kadar ödemeleri halinde yasal süresi içinde ödenmiş sayılması ve teşviklerden yararlandırılmasına, karar verilmiştir.”
Selzede MTSO üyelerine destek
AVM sorunları ve çözüm yolları tartışıldı M
ersin Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO), selden zarar gören işletmelerini yalnız bırakmadı. Aralık ayının son haftasında yağan şiddetli “Hatta bazı kira/ciro oranları- yağmur nedeniyle Mersin’de yaşanın bu rakamın da üstünde oldu- nan sel felaketinden zarar gören ğunu söyleyebilirim. Sözleşmenin işletmelerden, bu zararlarını raporimzalandığı tarihte öngörülen hasılat üzerinden yüzde 8 olarak belirlenen kira bedeli, yaşanan ekonomik, sosyal ve siyasi olaylar karşısında çok yüksek bir orana ulaşmıştır. Mal tedariki, tüketim, istihdam giderleri dahi hesaba katılmadan AVM kiralarının bu ersin Perakendeci İşadamları sonrası kira bedellerini ödemek derece yüksek bir rakama karşılık Derneği (MEPİAD) evsahipli- dahi güç bir hal almıştır” dedi. gelmesi kiracı şirketler açısından ğinde Mersin’de faaliyet gösteren Yaşanan olaylar nedeniyle hal- bu kira ilişkisini çekilemez hale AVM kiracıları, Mersin Ticaret kın tedirgin olduğunu, AVM’ler ya getirmektedir.” ve Sanayi Odası’nda düzenlenen da büyük caddelerdeki müşteri Mevcut ekonomik koşullarda seminerde bir araya geldi. ‘AVM popülasyonunun azaldığını vur- kiracı şirketlerin yabancı para Sorunları ve Çözüm Yolları’ konu- gulayan Demir, bu olaylar sonra- cinsinden belirlenen kira bedellu seminerde sorunlarını masaya sında turizm potansiyelinin düş- lerini ödemesinin çok zor bir hal yatıran AVM kiracıları, Birleşmiş mesinin de alışveriş potansiyeli aldığını dile getiren Demir, sözleşMarkalar Derneği Avukatı Şenol üzerinde önemli etkiler gösterdi- melerin değişen koşullara göre yeÇilek ile birlikte çözüm aradı. ğini söyledi. Tüm bu yaşananla- niden revize edilmesinin önemini Toplantıda, son zamanlarda ya- rın ciroları olağanüstü seviyede vurguladı. “Bu olağanüstü süreçte ersin Ticaret İl Müdürlüşanan ekonomik ve sosyal olum- düşürdüğüne dikkat çeken Demir, her iki taraf da birbirine yardımcı ğü’nün tüketici haklarına suzlukların AVM’lere nasıl yansı- bu sıkıntılı durumu en az zararla olmalı” diyen Demir, “Kur artışlailişkin tarafların eğitimi çalışmadığı gündeme getirildi. Yaşanan atlatmak adına yapılan kampan- rındaki olağan üstü yükseliş bir gelişmelerin ülke ekonomisini yaların da kar marjlarını çok aşa- taraf üzerinde olumsuz etki yara- sının yılsonu kapanış toplantısı olumsuz etkilediğini kaydeden ğılara çektiğini söyledi. tırken diğer tarafta haksız kazanç gerçekleştirildi. Mersin Ticaret İl Müdürü Hacı Akif Yıldız, eğitime MEPİAD Başkanı Özcan Demir, “Nitekim 2015 yılı başından bu haline dönüşmektedir. Türk parası döviz cinsleri karşı- yana sözleşmeyle belirlenen kira Bu nedenler sonucunda AVM katılanların çeşitliliği ile tüketici sında hızla değer kaybetmiş, fiili ve ortak alan giderleri yükümlüğü sahipleri ve yöneticilerinden bu hakları konusunda geniş bir bakış bir devalüasyon yaşanmaktadır. ile elde edilen cirolar karşılaştı- konuya daha fazla sessiz kalarak açısı yakaladıklarını söyledi. Ticaret İl Müdürlüğü tarafın2015’in son çeyreğinden bu yana rıldığında şirketlerin sözleşmeye ilişkilere zarar vermek yerine bu ülkemizde gelişen olağanüstü göre ödemekle yükümlü olduğu zor şartlarda kiracılarına destek dan, Mersin Ticaret ve Sanayi sosyal, siyasi, ekonomik olaylarla asgari aylık kira bedelleri orta- çıkarak aynı gemide olduklarını, Odası’nda (MTSO) eğitim çalışşirketlerimiz ekonomik sıkıntıya laması hasılatın yüzde 30’larına bir partner olduklarını göster- malarının kapanış toplantısı dügirmiş, özellikle bazı olağanüstü karşılık gelmektedir” diyen Demir meleri kesinlikle çok önemlidir” zenlendi. Toplantıya, Mersin Vali Yardımcısı Vekili, İl Hukuk İşleri sosyal, siyasi, ekonomik olaylar şöyle konuştu: dedi. Müdürü Haluk Nuri Ballı da katılMERSİN TİCARET VE SANAYİ ODASI’NDAN ÜYELERE DUYURU dı. Ballı, toplantıda yaptığı konuşmada, tüketicinin korunmasının Orta Asya’dan günümüze Türklerin tarihi misyonu olduğunu söyledi. 5174 Sayılı Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği ile Odalar ve Borsalar Kanunu’nun 24 ve 25. Maddelerine göre yıllık aidat ve munTüketicinin korunması için zam aidat Haziran ve Ekim ayları içinde iki eşit taksitte ödenmektedir. Süresi içinde ödenmeyen aidat ve munzam aidatlara 6183 yapılan düzenlemelerin Türklersayılı Amme Alacakları Tahsili Usulü Hakkında Kanun gereğince aylık %1,40 oranında gecikme cezası uygulanmaktadır. Vadesi geçen aidat-munzam aidatlar Oda veznelerimize T.İş Bankası, Garanti Bankası ve Yapı Kredi Bankası kredi kartları ile 6 de Orta Asya’ya kadar dayanarak taksitte ödenebilir. Ayrıca Odamız web sayfasından (www.mtso.org.tr.) ve www.vatandas.mtso.org.tr adresinden Garanti Bankası günümüze Ahi Evran anlayışıyla kredi kartı ile 6 taksitte ödenebilmektedir. ulaştığını belirten Ballı, ancak bu Sayın üyelerimize duyurulur. tartının iki yönlü olduğunu, üreti-
lamaları halinde aidat alınmayacak. Zararlarını raporla belgelendirerek Oda’ya başvuran MTSO üyelerinin 2016 – 2017 yılına ait tahsil edilmemiş yıllık aidatları affedilecek. Bunun yanı sıra 2015 ve geçmiş dönem yıllık aidatlar, 2016 ve geç-
miş dönem munzam aidatlar ile 2017 yılı için tahakkuk edecek munzam aidatları gecikme zammı alınmaksızın 2016 yılı Haziran ayından başlayarak son taksiti 31 Aralık 2017 tarihine kadar olmak üzere 6 eşit taksitte ödeme kolaylığı sağlanacak.
Mersin Ticaret İl Müdürlüğü’nden
‘Tüketici Hakları’ Toplantısı
M
M
MTSO 2
CMYK
cinin hakkından çalmadan tüketiciyi korumanın esas olduğunu ifade etti. Ticaret İl Müdürü Yıldız da Mersin’de gerçekleştirdikleri bu eğitim çalışmasının, katılımcıların çeşitliliği dolayısıyla Türkiye’de bir ilk olduğunu dile getirdi. Mersin Barosu, Tüketici Derneği, MTSO Komiteleri, üniversite akademisyenleri, Hakem Heyetlerince görevlendirilen bilirkişiler ve Mersin’de hizmet veren Hakem Heyeti Üyelerinin ortak katılımı ile geniş bir bakış açısı yakaladıklarını vurgulayan Yıldız, katılımcıların istek ve şikayetlerini değerlendirmek için bir araya geldiklerini kaydetti. Toplantıda daha sonra İl Hakem Heyeti Raportörleri Kasım Yetiş Coşkunfırat, İbrahim Yıldırım ve İl Hakem Heyeti Baro Temsilcisi Av. Sidar Karakaş, yaptıkları sunumlarla katılımcılara kanun ve uygulamalar hakkında bilgiler verdiler.
Şerafettin AŞUT
A. Kadir DÖLEK
Derya GÜLEÇ
Atatürk Caddesi MTSO Hizmet Binası Kat: 2-3-4 / MERSİN Tel: 0324 238 95 00 ( 10 Hat ) 238 56 56 ( 3 Hat ) - 238 98 00
Turkuvaz Haberleşme ve Yayıncılık A.Ş. Ceyhan Yolu Üzeri 5.km Yüreğir / ADANA 0322 346 30 93
3
YIL: 19 | SAYI: 324 | 22 Ocak - 4 Şubat | www.mtso.org.tr
Küreselleşen dünya ve Mersin; Bugün ve gelecek… Şerafettin AŞUT MTSO Yönetim Kurulu Başkanı
Y
Güçlenen bir Türkiye, enerji koridorlarının merkezinde olan bir Türkiye, komşuları ile sorunlarını çözerek, gerçek sorunlarına odaklanan, demokratikleşme, insan hakları, hukuk, ekonomi, teknoloji sorunlarını çözmeye başlayan bir Türkiye yine birilerini rahatsız etti.
aklaşık son 10 senedir MTSO Haber Gazetemizdeki başyazılarımıza baktığımızda ekonomik konular anlamında yazılarımızın yarısından fazlasının küresel gelişmelerle ilgili olduğunu görüyoruz. 80’li yıllarda, hatta 90’ların başına kadar Türk iş dünyası, özelinde Mersin iş dünyası için küresel gelişmeler, uluslararası kurumların açıklamaları pek bir şey ifade etmiyordu. Bunları takip eden bir Mersin iş dünyası yoktu. Kendi içine kapanmış, bölgesel veya ulusal ölçekli üretim yapan, küresel gelişmelerin izlenmediği yıllardı o dönemler. Ancak bugün Mersin iş dünyası olarak Davos’ta Çin Başbakanı’nın korumacılıkla ilgili ne dediği, ABD Başkanı’nın ekonomi ile ilgili yaptığı açıklamalar veya uluslararası kurumların ifadeleri bizim için çok önemli. İşte küreselleşmenin geldiği boyut budur. Mersin olarak Çin Başbakanı’nın açıklamasını bekliyoruz. Çünkü ona göre tedbir alacağız, ona göre politikalar oluşturacağız, ona göre stratejiler geliştireceğiz. Mersin’in bu büyük küresel oyunun bir parçası olması önemlidir. Eksikleri konuşmadan olmaz, bu yarışa aynı anda başladığımız ülkelerle kıyas yapmadan elbette olmaz ama 40 yılda geldiğimiz seviyeyi de görmezden gelmek ülkemize, iş dünyamıza haksızlık olur. Bugün Mersin-Tarsus OSB’de ihracat odaklı çalışan bir çok firma bir zamanlar Küçük Sanayi Sitesi’nden oralara sıçrayan mütevazi ustaların küçük işletmeleridir. Bu başarı hikayeleri iyi incelenmelidir, çünkü bunlar gerçek girişimcilik hikayeleridir. Bunlar gerçek başarı hikayeleridir. Çünkü arakalarında devlet desteği olmayan, liberal ekonominin kurallarının sonuna kadar işlediği, aslında zor bir eko-sistemden doğan başarışlardır. Olmayan korumacılıklarla, olmayan sübvansiyonlara rağmen Türk iş dünyasının başarısıdır. Yine Sezar’ın hakkını Sezar’a teslim ederek, 80 sonrası elektrifikasyon, ulaşım ve dışa açılma politikalarının katkısı olmasa bunlar olmazdı elbette. Güçlenen Türkiye rahatsız etti
Cumhuriyetin ilanı ile başlayan, Osmanlı bakiyesi olan yeni Türkiye Cumhuriyeti büyük bir atılım gösterdi. Ekonomide bu birinci
sıçramamızdı. İkinci Dünya Savaşı ve içine kapanan bir Türkiye süreci bu sıçramayı daha yukarılara taşıyamadı. 80 sonrası Türkiye, ekonomide ikinci sıçramasını gerçekleştirdi ama ülkemizin iç siyasette istikrarı yakalayamaması ve iç sorunlar, 80’li yılların ivmesini azalttı. 2002’de milletimiz yeni bir tercihle tek başına bir iktidarı tercih etti ve gerek ekonomide, gerek uluslararası ilişkilerimizde yeni bir sıçrama dönemi başlattı. Ta ki, Arap Baharıyla başlayan ve bizim için kışa dönen bir süreçle sınırlarımızın bir savaş alanına dönüşmesine kadar. Güçlenen bir Türkiye, enerji koridorlarının merkezinde olan bir Türkiye, komşuları ile sorunlarını çözerek, gerçek sorunlarına odaklanan, demokratikleşme, insan hakları, hukuk, ekonomi, teknoloji sorunlarını çözmeye başlayan bir Türkiye yine birilerini rahatsız etti. Sonrası malum; FETÖ bir yandan, PKK bir yandan, bir günde yaratılan DEAŞ bir yandan, içerde çıkarılmak istenen Arap Baharı benzeri kalkışmalar bir yandan ve son aşamada ekonomik savaş bir yandan Türkiye her cepheden baskı altına alınmaya başladı. Doğal olarak Türkiye tüm bu cephelere karşı savaşmaya ve tüm sermayesini, birikimini ve eforunu bunlara harcamaya başladı. İşte bizim bu noktada tüm bu olaylara karşı farklı bir bakış açımız var ve her fırsatta bunu dile getiriyoruz ve getirmeye deveme edeceğiz. Biz bunu tarihimizde çok kez gördük. Artık aynı tuzağa düşmemeliyiz. 1915’te Taşnak veya Hınçak Çeteleri Rusya ve Avrupa’nın desteğinde Anadolu’da bir kıyım gerçekleştirdi. Biz Çanakkale’de var olma mücadelesi verirken birden ortaya çıkan bu terör örgütünü destekleyenlerin amacı Ermenilere bir devlet vermek değildi, tek amaç yeni bir cephede Osmanlıyı oyalamaktı. Aynı 80 sonrası PKK’nın yaratılması gibi. Esas amaç ne PKK’nın bir şey elde etmesi, ne de Kürt vatandaşlarımıza bir iyilik yapmaktır. Tek amaç o dönmede büyüyen Türkiye’nin gerçek sorunlarına eğilmesini önlemektir. Eğer Türkiye başka sorunlarla uğraşmazsa GAP’ı bitirecekti. Eğer Türkiye başka sorunlarla uğraşmazsa ArGe yapacaktı, daha çok ihracat yaparak büyük devletlerin pazarını alacaktı. Eğer Türkiye başka sorunlarla uğraşmazsa içerde birlik ve bü-
tünlüğünü daha çok sağlayacaktı. Bugün de oyun ve plan aynıdır. İstenen şey, Türkiye’nin bütün gücünü, tüm sermayesini, tüm birikimini FETÖ, PKK, DEAŞ veya iç anlaşmazlıklara, siyasi bunalım ve gerilimlere harcaması ve gerçek sorunlarına, bizi dünyanın ilk 10 ekonomisi içine girmemizi sağlayacak olan gerçek konulara odaklanmamıza engel olmaktır, oyalamaktır. Terörle mücadelede taviz verilmemelidir
Elbette bu terör örgütleri ile mücadele edilmelidir, etkin bir şekilde ediliyor da. Milletimizin huzuru, can güvenliği, ülkemizin bağımsızlığı adına bu örgütlerle sonuna kadar sert bir şekilde mücadele edilmelidir ve Mersin iş dünyası bu konuda taviz verilmesi taraftarı asla değildir. Ancak, bu sorunlarla mücadele ederken, siyasi sorunlarımızı çözerken, ihtiyacımız olan yeni Anayasamızı oluştururken diğer yandan ülkemizi ve milletimizi geleceğe taşıyacak olan gerçek konularımızı ihmal etmemeliyiz. Bu sorunlara palyatif, geçici çözümler bularak baştan savmamalıyız. İşte eğitim, işte teknoloji, işte temel sektörlerimiz, ekonomi ve işte bilimsel çalışmalarımız. Siyasi sorunlar iki liderin on dakikalık bir konuşması ile çözülebilir ama eğitim, bilim, ekonomik stratejiler, istihdam, ihracat, genç işsizlik, yenilikçilik, teknoloji vs bunlar uzun vadeli, köklü, uzlaşma ve bilimsellik isteyen konular. Daha önemlisi bunlar ülkemizi ve milletimizi geleceğe taşıyacak ana konulardır. Son 40 yıldır eğer ülkemiz bir noktaya geldiyse işte bu konulara verilen kısmi önem sayesindedir. Ama bu sefer, gündeme daha çok gelen sorunlar ve bu sorunlara harcanan büyük çaba, diğer konuların es geçilmesine neden olmamalıdır. Eş zamanlı hem terörle mücadele edilmeli, hem de bu konulara olağanüstü önem verilmelidir. Elbette bu konularda önemli şeyler yapılıyor ama ülke olarak onlarca şer cephesinin sarmalından kurtulmak istiyorsak bu konulara daha çok önem vermeliyiz. Çünkü onların tek derdi ülkemizin eğitimden, ar-ge’den, teknolojiden, ihracattan, üretimden uzaklaşmasıdır.
Gerçek gündem ne olmalı?
En basiti, Amerika sıvılaştırılmış LNG gazının peşinde. İsrail tamamen buna geçmiş durumda. Her iki ülke kaya gazı ve sıvı gaza yöneldiler. İsrail’de araçlarda LNG ve elektrik kullanılıyor. Petrolden bağımsızlaşıyorlar. Hem kalori değeri de yüksek. Dünyaya gemilerle gaz vermeye başlayacaklar. İleride bizim yaptığımız boru hatlarının da bir önemi kalmayacak. Rusya’yı buradan da sıkıştırmaya çalışıyorlar. İşte demek istediğimiz budur. Bir yandan Anayasa yapılırken, bir yandan başkanlık sistemi tartışılırken, bir yandan terörle mücadele edilirken, acaba bu konuda geleceğe ait bir stratejimiz var mı, bunu birinci gündem yapan var mı? Yoksa tüm güncel sorunlarımız bize bu konuyu unutturuyor mu? Öte yandan, Çin’de üretim fazlalıkları ortaya çıkacak. Bunlar bizim gibi ekonomilere daha uygun fiyatlarla gelmeye başlayacak. Dünyada hammadde fiyatlarının ve tarımsal ürün fiyatlarının hızlı şekilde eskiden olduğu gibi yukarı tırmanacağını düşünmüyoruz. Tarım-Gıda sektörlerimiz buna hazır mı? Bu sektörlerde üretim aynı kalacaksa, fiyatlar aynı kalacaksa, üretici nasıl para kazanacak? Elbette katma değer yaratarak. Bu da teknoloji ile mümkün. Bu günlerde ana konumuz bu mu? Yoksa yine unutuyor muyuz, yine tek bir şeye mi odaklandık yoksa? Yenilenebilir enerji maliyetlerinde ciddi düşüş var. Güneş enerjisinde yüzde 80, rüzgar enerjisinde yüzde 25-30 düşüşler var. Doğalgaz maliyetlerine artık rahatlıkla ulaşabiliyor. Japonlar denizin ortasına güneş panelleri kuruyor. Herkes bu işlerle uğraşıyor. Ya biz? Sizce enerji fakiri, cari açığının neredeyse tek ana nedeni enerji maliyetleri olan bir ülke olarak bu konu en temel konularımızdan biri mi bu günlerde? Ülkemiz tüm sorunlarıyla eş zamanlı uğraşacak kadar büyük bir ülkedir. Siyaset elbette önemli ama bu konular birinci gündem olmadan büyük Türkiye olamaz. Ülke siyasetinde ve yönetiminde son sözü millet zaten söyleyecektir. Bizler, STK’lar, üniversiteler, iş dünyası, tüm kurum ve kuruluşlar güncel siyasetten arınıp gerçek sorunlarımıza odaklanmak zorundadır. Konu sadece bugün değildir, konu geleceğimizdir…
Torosların Gözcüsü; Çandır Kalesi İmparator Zeno devrinde en parlak günlerini yaşamıştır. Zeno tahtı terk ettikten sonra orada gömülmüştür. Stilit Joshua’ya göre imparator Zeno, kaleyi arkadaşı Illius’a teslim etmiştir. Illius burada acil durumlarda kullanılacak hazineler biriktirmiştir. Beş yıl sonra Illius kaleye getirilerek idam edilmiştir. Tarihçi Gottwald’a göre Çandır’ın Papirion olması imkânsızdır. Eski tarihçiler kaleyi Kilikia, Kapadokya veya Isauria arasında tanımlarlar. Kalenin yapısı
S
eçeneklerin bollaştığı, bilginin dijitalleştiği, gezilerin parmakların ucundaolduğuküreselleşendünyada kültür turizmi, geçmişe oranla çok daha önem kazanmış durumdadır. Türkiye’de son yıllarda yükselen bir değer olan kültür turizmi, turizm alanında gerçek ve kalıcı bir rekabet gücü elde etmek, yerel ve bölgesel ekonomilere katkıda bulunmak, doğal, tarihsel ve kültürel mirası sürdürebilir kılmak için bir araç olarak görülmektedir. Ayrıca kültür turizmi, kültürlerarası diyalogun geliştirilmesinde, çok kültürlü bir ortama erişimde, kültür bilincinin geliştirilip doğal ve tarihî mirasın
gelecek kuşaklara taşınmasında ve dolayısıyla sürdürülebilir ekonominin gerçekleştirilmesinde en önemli bileşen olarak değerlendirilmektedir. Türkiye’de Akdeniz’in incisi Mersin, kültür turizminin önemli adreslerinden biridir. Tarihi geçmişinin ışığında hızla gelişen ve büyüyen bir il olan Mersin, bakirliğinin vermiş olduğu cazibeyle dört mevsim turist çekmektedir. Mersin kültür turizmi başta olmak üzere inanç turizmi, doğa turizmi ve alternatif turizm potansiyeline sahiptir. Gazetemizin bu sayısında kültür
turizminde ön plana çıkan Çandır Kalesi’ni tanıtacağız. Torosların gözcüsü Çandır Kalesi, hem tarih severler hem de doğaseverler için iyi bir alternatif olup, bir yandan Mersin’e farklı bir açıdan bakmanızı sağlarken diğer yandan keşfetme duygusu uyandırmakta ve tarihe yolculuk yapma imkanı tanımaktadır. Paperon Kalesi
Mersin’in Toroslar ilçesindeki Çandır Kalesi, önemli bir coğrafi konumdadır. Bu kale Ermeni Kaleleri arasında mimari açıdan en zengin ve tarihi en karışık olandır. Kalenin tarihi Ermenilerden daha eskilere gitmektedir. Mersin’in 40 kilometre kuzeyinde, Çandır Köyü’nün kuzeybatısında, yöreye hakim bir plato üzerinde yer almaktadır. İç Anadolu’ya ulaşan iki önemli yol bu kalenin tam kuzeyinde birleşmektedir. Çandır, güneyindeki Sinap, Gözne ve Belenkeşlik Kaleleri tarafından da korunmaktadır. Tarihi
Kalenintarihihakkındanetbirbilgi olmamakla birlikte Ermeni Gezgin Alişhan’a göre Çandır, Bizans Kalesi olan Papirion veya Papurion’dur.
MTSO 3
CMYK
Kalenin çevresindeki uçurumlar savunmada önemli bir doğal set oluşturmaktadır. Bu nedenledir ki kule inşa edilmemiştir. Zirvenin ucundaki duvar ise heyelana karşı yapılmıştır. Kaleye çıkışı sağlayan 63 basamaklı merdiven, güneye doğru 59 basamakla devam etmektedir. Kale içinde kilise kalıntısı ve iki katlı yapı kompleksi bulunmaktadır. Kilisede bulunan taş işçiliği 11. yüzyıl özelliği taşımaktadır. Büyük odalar arasında kemerli geçiş kapıları, sağlam durumda olan diğer odalardaki süsleme unsurları ve boya izleri hala görülebilmektedir. Üst kat odalarına küçük bir merdivenle çıkılmaktadır. Kalenin güneydoğu kesiminde sivil halkın ikamet ettiği bazı yapı kalıntıları ve tahrip olmuş
kilise kalıntısı vardır. Ayrıca bir adet lahit bulunmuştur. Kalenin içindeki kilise ise kalenin doğusunda yer alan Kızlar Manastırı’ndaki kiliseyle benzerlik göstermektedir. Son zamanlarda bu bölgedeki yapılarda özellikle kuzeybatı dış cepheden görülen kısımda yoğun yıkılmalar meydana gelmiştir. Kızlar Kalesi-Manastır
Çandır Kalesi’nin ve köyünün güneydoğusundadır. Köyün doğusunda Kızlar Kalesi’ne giden bir yol aracılığıyla ulaşılmaktadır. Araba ile bir yere kadar varılabilen manastıra, geri kalan yolu yürüyerek, dere içine inilerek ve tırmanılarak çıkılmaktadır. Bu nedenle ulaşımı zordur. Yapılan incelemede halk arasında kale denilen bu yerin aslında
bir manastır olduğu anlaşılmıştır. Yüksek bir tepenin eteklerinde yer alan burunda kurulmuştur. Mimari kalıntıların çok azı ayakta kalmıştır. Ana kaya önüne çekilen set duvarından hiçbir iz kalmamıştır. Ancak üzerinde 18 satırlık Ermenice yazıtın bulunduğu duvar hala sağlamdır. Manastırda su kaynağı olarak sarnıçlar kullanılmıştır. Adres: Çandır Köyü, Ayvagediği Beldesi, Toroslar/Mersin Ulaşım: Mersin’in 40 km kuzeyinde, Çandır Köyü’nün kuzeybatısında, Ayvagediği Yaylası’nın 7 km doğusundadır. Bin 450 metre yükseklikteki bir platonun üzerine kurulmuştur. Kaleye gidiş yolu stabilizedir.
4
YIL: 19 | SAYI: 324 | 22 Ocak - 4 Şubat | www.mtso.org.tr
Çukurova, teşvikte ısrarcı
Adana ile Mersin Oda ve Borsa başkanları bölgelerin kalkınmasında büyük rol oynayan teşviklerden Çukurova’nın daha fazla yararlanabilmesi için ortak lobi oluşturulması görüşünde birleşti. Yatırım Teşvik Haritası’nda Adana’nın 2, Mersin’in 3. bölgede yer alması nedeniyle teşviklerden faydalanamadıklarını anlatan iki ilin Oda ve Borsa başkanları, özellikle ilçelere yatırımın cazip hale gelmesinin bölgenin kalkınmasında önemli rol oynayacağını düşünüyor.
A
dana – Mersin Oda ve Borsaları Müşterek Toplantısı’nın ikincisi Tarsus Ticaret ve Sanayi Odası ev sahipliğinde gerçekleşti. Adana ile Tarsus Oda ve Borsa Yönetim Kurulu Başkanları, Meclis Başkanları ile Yönetim Kurulu Üyelerinin katılımıyla düzenlenen toplantıda ortak sorunlar tespit edilerek sorunların üzerine birlikte gidilmesi, güç birliği oluşturulması noktasında görüş birliğine varıldı. Toplantının gündemine ise teşvikler ve düzenlenecek ortak fuarlar damgasını vurdu. Toplantıya TOBB Ticaret Borsaları Konseyi ve Mersin Ticaret Borsası Başkanı Ö. Abdullah Özdemir başkanlık yaptı. Mersin ve Adana’nın ekonomik göstergeleri hakkında katılımcıları bilgilendiren Özdemir, 2014 yılı verilerine göre Adana ve Mersin’in toplam ekonomik büyüklüğünün Bursa’dan daha düşük olduğuna dikkat çekti. Kişi başına düşen gelirde de Mersin’in Türkiye genelinde 30, Adana’nın ise 37’nci sırada yer aldığını anlatan Özdemir, 1987’de kişi başı gelirde Mersin’in 8, Adana’nın ise 17’nci sırada yer aldığını hatırlatarak, “Düzenlenen bu toplantılarla gerilemelerin nedenlerini tespit edip, çözülmesi noktasında birlikte atabileceğimiz adımları saptamalıyız. El ele verip rakamları yukarı çekerek bölge refahını artırıp işsizliği azaltmalıyız” ifadelerini kullandı. Özdemir’in ardından toplantının açılış konuşmasını ev sahibi Tarsus Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı H. Ruhi Koçak yaptı. Konuşmasında ortak hareket etme çağrısında bulunan Koçak, ülkenin zor bir süreçten geçtiğini, bu süreci birlikte hareket edilip üyelere moral vererek, bardağın dolu tarafını göstererek el birliği ile en az zararla aşmak gerektiğini söyledi. “Ama diğer taraftan yaşadığımız olayları iyi değerlendirip ders de almalıyız” diyen Koçak, konuşmasını Tarsus olarak yaptıkları çalışmalar hakkında bilgi vererek sürdürdü.
MTSO 4
Tarsus’ta Gıda İhtisas Organize Sanayi Bölgesi kurulması yönünde çalıştıklarını, yer seçim aşamasına gelip ÇED sürecinde olduklarını anlatan Koçak, bu yatırımın Adana ve Mersin’in ortasında olması nedeniyle bölgeye önemli bir yatırım kazandırmaya hazırlandıklarını söyledi. Teknopark kurma çalışmalarının devam ettiğini kaydeden Koçak, sözlerini şöyle tamamladı: “Projelerimizi hazırlarken bölgesel düşünmeye özen gösteriyoruz. Bu noktada değinmek istediğim bir konu da fuarlar. 10 senedir bunu konuşuyoruz ama artık verimi artırmak adına ortak fuarlar noktasına adım atmalıyız. Ayrıca güçlü bir lobi ile havaalanı yatırımını takip etmeye devam etmeliyiz. İşbirliğini sürdüren tüm Oda ve Borsalarımıza teşekkür ediyorum.”
Aşut: “Bölgesel dayanışmaya ihtiyacımız var” Bölgenin kalkınması için bölgesel dayanışmanın önemine dikkat çeken Mersin Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Şerafettin Aşut ise toplantıdaki konuşmasında şu ifadelere yer verdi: “Adana ve Mersin olarak Çukurova’yı paylaşıyoruz. Merkezi yönetimin gözünde TR-62 olarak bir ve beraber görülüyoruz. ÇKA’da bölgenin kalkınmasında beraber hareket ediyoruz. Demografik yapımız, kent kültürlerimiz çok benzer. Bu kadar ortaklık içinde Mersin ve Adana’ya sınır çizmek çok zor. Tüm şartlar birlikte hareket etmemizi gösterirken, yapay ay-
CMYK
rımlarla potansiyelimizi yok etmeyelim. Basit “kent milliyetçiliği” ile bir birimize zarar vermeyelim. Bunları aşmak konusunda çok yol aldığımızı düşünüyorum. İki kentin ekonomisinin yöneticileri olarak daha vizyonel olmalıyız. Dünyada artık ülke ve kentlerin değil, bölgelerin yarıştığını unutmayalım. Kalkınmayı bölgelerin sağladığını unutmayalım. Bölgemizin etrafı bir ateş çemberine dönüyor. Pazarlarımız savaşlar ve siyasi istikrarsızlıklardan dolayı güvensiz hale geliyor. Bunun için bölgesel dayanışmaya daha çok ihtiyacımız var. Adana ve Mersin’in bir ve beraber olmaya her zamankinden daha çok ihtiyacı var. Duygusal değil, gerçekçi olmalıyız. Bu anlamda Mersin ve Adana Odaları olarak, iş dünyası olarak daha çok bir araya gelmeliyiz. Daha çok ortak proje yapmalıyız.” Dayanışmayı, ortak gelişimi her iki kentin iş dünyası olarak sağlayabileceklerini, iş dünyasının birlikteliğinin kurumların işbirliğini de zorunlu hale getireceğini vurgulayan Aşut, o zaman gerçek Adana – Mersin lobi gücünün ortaya çıkacağını anlattı. Mersin ve Adana’nın kaderi ve geleceğinin ben değil biz demekten geçeceğini vurgulayan Aşut, bu nedenle bu tür buluşmaları önemsediğini sözlerine ekledi.
Kaya: “Havaalanı yatırımını sıkı takip etmeliyiz” Tarsus Ticaret Borsası Başkanı Murat Kaya da birlikteliğe vurgu yaparak bölgenin tasalarının da
sevinçlerinin de ortak olduğunu söyledi. Dünyada ekonomilerin artık bölgeselleştiğini, hatta şehirleştiğini kaydeden Kaya, dünya ticaretinin yüzde 60’ının şehirlerde gerçekleştiğini anlattı. Adana ve Mersin olarak birlikte hareket etmeleri halinde büyük başarılar elde edeceklerine inandığını kaydeden Kaya, bu noktada öncelikle bölgenin kalkınmasına önemli katkı sağlayacağına inandığı havaalanı ihalesinin takibine ağırlık verilmesi çağrısında bulundu. Ardından tarıma ilişkin değerlendirme yapan Kaya şunları söyledi: “Tarım sektörü 2016’da Rusya krizi nedeniyle çok ciddi sıkıntılar yaşadı. Bunu aşacak bir model geliştirildi. Türkiye havza modeline geçti. Bunun Türk tarımı için oldukça uygun ve gerekli olduğunu düşünüyorum. Tarımda havza sistemine geçince ürünlerin desteklerinin bir an önce açıklanması gerekiyor. Muhtemelen eksiden olduğu gibi kilo başı değil, alan bazlı desteğe geçiliyor. Artık çiftçimiz pamuktan, mısırdan, soyadan kilo başı destek değil, ektiği tarlanın dönümü kadar destek alacak. Özellikle bölgemiz için önem taşıyan yağlı tohumlara desteğin artmasını bekliyoruz.”
Kıvanç: “Teşvikler noktasında birlikte çalışalım” Adana Sanayi Odası Başkanı Zeki Kıvanç Çukurova Kalkınma Ajansı’nda Adana ve Mersin’in büyük bir başarıyla birlikte çalıştığını hatırlattı. Burada önemli projelere imza atıldığını kaydeden Kıvanç, bu projeler hakkında şu bilgileri verdi: “Öncelikle Başkent Hastanesi’nden Akdeniz Anemisini bölgede bitirecek önemli bir proje geldi ve hiç tereddütsüz desteklemeyi kabul ettik. Ardından yine bölge için önemli Kimya Vadisi Projesi’nde tüm Oda ve Borsalarımız ortak çalıştı. Bu, Çukurova Üniversitesi ile devam ettiğimiz güdümlü bir proje. Türkiye’de üretilmeyen kimyasal ürünlerin formülünü üniversite verecek. Bu ürünler üretilecek. Türkiye’nin en büyük ithalat girdilerini kimyasal ürünler oluşturuyor. Dünyada da en büyük ticari emtialar arasında kimyasal ürünler geliyor. Katma değeri yüksek bir sektör. Kimya sektörü olmayan ülkelerde kalkınma da olmuyor. Bu nedenle bu or-
tak projeyi de önemsiyoruz.” Ardından ortak yapılması gereken çalışmalara değinen Kıvanç, fuar konusu üzerinde durdu. Eş zamanlı yapılan fuarların katılımcıyı da yorduğun ve verim alınamadığını anlatan Kıvanç, dönüşümlü olarak fuar yapılması teklifini yineledi. Konuşmasının sonunda yatırım teşviklerine değinen Kıvanç şöyle konuştu: “Teşvikle ilgili çok çalıştım teşvik mevzuatını geçen hafta bakana arz ettim. Mevcut teşviklerle bizim yatırım yapmamız kısmen mümkün. Teşviklerden istifade ederek yeni bir işletmeyi 20-25 yılda amorti edebiliyor. İlçe bazlı teşvikler verilmeli. Sanayiler ilçelerde çalışsa sonuç alınır. Sanayiciyi şehre getirmeyelim. Sonra neden köylerimiz, ilçelerimiz kalkınmıyor deniyor. Vergisel avantajlarla sanayici yatırım yapmıyor. Sonuç alamıyoruz. Üretim için teşvik şart. Teşvik olması için de bizim güçlü lobimiz olmalı. İlçelere teşvik verilmesi konusunda birlikteliğimizi gösterelim. İlçelerimizin ekonomik durumu ciddi teşvikler alan Doğu illerinin ekonomisinden daha iyi değil ancak şehir merkezinin ekonomik yapısına bakılarak ilçe bazlı teşvik verilmiyor. Bu konuyu anlatacak güçlü bir lobi oluşturmalıyız.”
Torunoğlu: “Muzun yan sanayisi desteklenmeli” Geçen yıl düzenlenen ortak toplantıda dile getirdikleri Anamur Liman iskelesi ve gümrük kapısı konusunda ciddi yol alındığını anlatarak konuşmasına başlayan Anamur Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Ferudun Torunoğlu şu bilgileri verdi: “Anamur Limanı iskelesi ihaleye çıktı. Destekler için teşekkür ederim. Yakında gümrük kapımızın ihalesi de yapılacak. Onu bekliyoruz. Bunun yanında ortak yapmamız gereken çalışmalara da değinmek istiyorum. Fuarlar bizim açımızdan da sıkıntı. Fuarlara çeki düzen verilmeli. Hiçbir görüş alınmadan alışveriş günleri düzenleniyor ve yüzde 80 katılım yabancı oluyor. Yerli esnaf sıkıntı yaşıyor. Bunlara bir standart getirilmeli. Bir diğer nokta Anamur’un tanıtımı. Turizm yönünün gelişmesi adına tanıtımda bize destek olmanızı bekliyoruz. Son isteğimiz ise
tarımda. Bölgesel teşvikleri biz de önemsiyoruz. Bölgemizde muz gelişmiş ama yan sanayisi gelişmedi. Destekler olması halinde ambalajlama, paketleme sektörü de muz lifleri kullanılarak üretilecek ürünlerin sanayisi de gelişecektir.”
Şahbaz: “Adana’ya tarım ve hayvancılık desteği istiyoruz” Adana Ticaret Odası Başkan Vekili Mehmet Şahbaz ise Adana’ya tarım ve hayvancılık desteği istediklerini anlattı. Tarım Bakanı ile yaptığı görüşmede de konuyu dile getirdiğini açıklayan Şahbaz, Adana’nın artık pamuk tüccarlığını, ağalığı bıraktığını artık ekonomisinin çok güçlü olmadığını, her alanda teşvik alınması gerektiğini anlatmaları gerektiğini söyledi. Mersin ve Adana’nın rakip olmadığını yenileyen Şahbaz, “Bizim birbirimizle rekabetimiz doğru değil. Biz bölge olarak Ege ve Marmara bölgesi ile rekabet etmeliyiz. Projelerimizi de lobimizi de bu doğrultuda oluşturmalıyız” ifadesini kullandı.
Sarı: “Ekonomik çeşitliliğimizi artırmalıyız” Erdemli Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Orhan Sarı ise ilçenin ekonomik çeşitliliğinin artırılması noktasında destek beklediklerini söyledi. İlçe ekonomisinin limon ve domates üretimi üzerine kurulu olduğunu kaydeden Sarı, turizme de yönelmek istediklerini ve tanıtım noktasında yardım istediklerini söyledi. Sarı “Bir beklentimiz de Otoyol’un Taşucu’na kadar uzatılmasının sağlanması” diye konuştu.
Bilgiç: “Konuların üzerine gitmezsek unutuluyor” Adana Ticaret Borsası Başkanı Şahin Bilgiç de ortak lobi üzerinde durdu. Özellikle teşvikler konusuna değinen Bilgiç, bakanlarla milletvekilleriyle sık sık bu konuların konuşulmaması, konuların üzerine gidilmemesi halinde unutulduğunu anlattı. Bölge milletvekilleri ile TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu’nu da davet ederek ortak bir toplantı düzenlenmesi talebinde bulunan Bilgiç, “Bölge olarak ağlamasını bilmemiz lazım. Her şeye ağlamakla olmuyor ama doğru yerde de ağlamasını bilmeliyiz” ifadesini kullandı. Adana ve Mersin olarak 2 ve 3. bölgede yer almaları nedeniyle ilçelerin de desteklenemediğini açıklayan Bilgiç, “İlçelerimiz perişan. Osmaniye nasıl küçük bir bölgeyken aldığı desteklerle bir anda kalkındı. Biz de ilçelerimize gerekli teşvikleri sağlayabilirsek bölge olarak kalkınırız” dedi. Adana ve Mersin’in geçmişte ticarette öncü iller olduğunu hatırlatan Bilgiç, birliktelikten sonuç almak zorunda olduklarını belirterek, ortak hareket etme çağrısını yineledi.
5
YIL: 19 | SAYI: 324 | 22 Ocak - 4 Şubat | www.mtso.org.tr
Kaynaklar tarımda etkin kullanılmalı
sürdürdü: “Bu amaca yönelik olarak, tarımsal politikalarda, kısa dönemli etkileri olan geçici kaynak aktarımlarından çok, kaynakların tarımda etkin kullanımının sağlanmasına, istikrarlı ve sağlam bir tarımsal yapının oluşturulmasına odaklanılması gerekiyor. Tarımsal etkinlik artışı, üretim maliyetlerini düşürerek, artan arz yoluyla rekabetçiliği sağlayacak ve böylece gıda tüketiminin artmasını temin edecek bir yapı oluşabilecektir.” Bu noktadan hareketle tarımsal etkinlik ile gıda güvenliği arasındaki köprü rolünü, rekabetçiliğin üstlendiğini kaydeden Hekimoğlu, sürdürülebilir bir gıda güvenliği için bu bakış açısının büyük önem taşıdığını vurguladı. “Bulunabilirlik ve erişilebilirlik önemli”
Mersin Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO) Yönetim Kurulu Üyesi Enis Hekimoğlu, sürdürülebilir tarım politikalarının önemine dikkat çekerek, bunun sağlanabilmesi için de tarımsal politikalarda kısa dönemli etkileri olan geçici kaynak aktarımları yerine kaynakların tarımda etkin kullanımının sağlanmasının gerekliliğini vurguladı.
M
ersin Ticaret ve Sanayi Odası Yönetim Kurulu Üyesi ve Ziraat Mühendisi Enis Hekimoğlu, önümüzdeki süreçte sürdürülebilir tarım ve gıda güvenliği konularına ağırlık vereceklerini anlattı. Gıda güvenliği kavramını, insanların aktif ve sağlıklı bir yaşam sürdürmeleri için beslenme gereksinimi ve tercihlerine uygun, yeterli, sağlıklı ve besleyici gıdaya her zaman fiziksel, sosyal ve ekonomik olarak ulaşabilmele-
ri durumu olarak açıklayan Hekimoğlu, şöyle konuştu: “Günümüzde gıda güvenliği dört seviyede tanımlanıyor. Gıda güvenliğinin sağlanması için de bu dört seviyenin aynı anda gerçekleşmesi büyük önem taşıyor. Nedir bu seviyeler? Gıdanın bulunabilirliği, gıdanın erişilebilirliği, gıdanın kalite ve güvenilirliği ile bulunabilirlik, erişilebilirlik ve gıda güvenliğinin devamlılığı.” Gıda güvenliğinin sürdürüle-
bilir şekilde iyileştirilebilmesi için Türkiye’de tarımsal yapıda etkinliğin sağlanması gerektiğini vurgulayan Hekimoğlu, bunun için de gıda üretiminin istikrarlı şekilde artırılması ve tarımsal ticarette rekabetçiliğin elde edilmesi gerektiğini söyledi. Kendi ayakları üzerinde duran bir tarım sektörünün, sürdürülebilir gıda güvenliğini sağlamanın en önemli aşaması olduğunu vurgulayan Hekimoğlu sözlerini şöyle
Tarımsal yapıda etkinlik ve gıda güvenliği konusunun iki temel kavramı içerdiğini dile getirerek bu kavramları bulunabilirlik ile erişebilirlik olarak tanımlayan Enis Hekimoğlu, şunları söyledi: “Üretim açısından etkinlik kavramı, mevcut kaynaklar ile elde edilebilecek en yüksek çıktının sağlandığı durumu işaret etmektedir. Nedir bunlar? İlk olarak gıdanın fiziksel bulunabilirliğinden bahsedebiliriz. Gıda bulunabilirliği, gıda güvenliğinin arz yönünü işaret eder. Gıda üretimi, stok düzeyleri ve net ticaret tarafından belirlenmektedir. Temel tarımsal üretimde kullanılan, tarımsal gübre ve tarım ilaçları bu noktada önem taşır. Tarım ilacının isminin doğru, içeriğinin fiziksel ve kimyasal anlamda değişmeden bulunabilir olması gerekmektedir. İkincisi gıdaya ekonomik ve fiziksel erişilebilirlik. Yani yeterli gıda arzının varlığı (gıdanın fiziksel bulunabilirliği) tek başına ulusal veya küresel olarak hane halkı düzeyinde gıda güvenliğini
MTB, bakliyata sahip çıktı
Bakliyatın kalbinin attığı, dünya bakliyatına yön veren Mersin’de, Mersin Ticaret Borsası (MTB) bakliyata sahip çıktı. MTB’nin girişimleriyle bakliyatın faydalarına dikkat çekilmesi adına her yılın Ocak ayının üçüncü Çarşamba günü Dünya Bakliyat Günü olarak kabul edildi. Birleşmiş Milletler (BM) tarafından 2016’nın Dünya Bakliyat Yılı ilan edilmesinin ardından çalışmalarına başlayan MTB’nin girişimleri sonuç verdi. Yüksek besin değeriyle, zengin fakir demeden her sofrada yer alan ve ekonomik değeriyle önemli gıda maddeleri arasında yer alan bakliyatın tüketiminin artırılması adına Dünya Bakliyat Konseyi tarafından her yıl Ocak ayının üçüncü Çarşambası Dünya Bakliyat Günü olarak ilan edildi. Bu kapsamda ilk kutlama MTB’nin evsahipliğinde, sektör temsilcileri ve kent dinamiklerinin bir araya gelmesiyle bakliyat ürünlerinden oluşan zengin bir menü eşliğinde yenilen öğlen yemeği ile gerçekleştirildi. Etkinliğe Mersin Valisi Özdemir Çakacak, Kanada’nın Türkiye Büyükelçisi Chris Cooter, Akdeniz Bölge ve Garnizon Komutanı Tuğamiral Kadir Yıldız, Dünya Bakliyat Konfederasyonu Başkanı Hüseyin Arslan, Mersin Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Şerafettin Aşut ve çok sayıda sektör temsilcisi katıldı. Organizasyon çerçevesinde konuklara 15 farklı çeşitte hazırlanmış fasulyeden nohuda, mercimekten barbunyaya ka-
MTSO 5
dar bakliyat ürünleri ile yapılmış çorba, börek, salata ve ana yemeklerden ikram edildi. Dünya Bakliyat Günü etkinliğinin açılış konuşmasını yapan TOBB Ticaret Borsaları Konseyi Başkanı ve MTB Başkanı Abdullah Özdemir, yüksek besin değeriyle sağlıklı beslenmeye katkısı olan bakliyatın, çağımızın en yaygın sağlık sorunlarından obezite, diyabet, kalp-damar hastalıkları, sindirim sistemi kanserler ve gıda alerjisi ile mücadelede en güvenilir besin kaynakları arasında olduğuna dikkat çekti. Dünya nüfusunun yüzde 10’unun açlıkla mücadele ettiğini hatırlatan Özdemir, “1 milyarı aşkın kişi ise yetersiz beslenme nedeniyle sağlık sorunları yaşıyor. Yüksek besin değerinin yanında dayanıklı olması ve kolay muhafaza edilebilir olması nedeniyle bakliyat ürünleri, açlık ve beslenme sorunu olan bölgeler için adeta bir kurtarıcıdır” diye konuştu. “Mersin, dünyanın sayılı bakliyat merkezidir”
Mersin’in sadece Türkiye’nin değil, dünyanın sayılı bakliyat merkezlerinden olduğunu belirten Özdemir, Türkiye’de bakliyat ürünlerinin işlenmesine dayalı sanayinin yaklaşık yüzde 70’inin Mersin’de bulunduğunu, bakliyat dış ticaretinin yüzde 85’inin de Mersin üzerinden yapıldığını dile getirdi. Mersin’de 250 firmanın bu sektörde çalıştığını kaydeden Özdemir,
CMYK
“Türkiye’nin en büyük 500 sanayi kuruluşu içinde yer alan 5 Mersinli firmadan üçü bakliyat sektöründe faaliyet göstermektedir. Ayrıca Türkiye’nin en büyük ihracatçı firmaları arasına giren 16 Mersinli firmadan 7’si bakliyat ihracatçısıdır. Bu da bakliyatın Mersin’de ne kadar önemli bir sektör olduğunu göstermektedir. Mersin’de 25 kırmızı mercimek işleme tesisinde yıllık 1 milyon ton mercimek, 100’e yakın eleme, paketleme tesisinde yıllık 1,5 milyon ton nohut, kuru fasulye, yeşil mercimek işleme kapasitesi mevcuttur. 2016’da borsamızda işlem gören ürün miktarı 750 bin tondur. Bu ürünlerin değeri 2,5 milyar lirayı bulmaktadır. Bu yüksek işlem hacmi ile bakliyatta lider borsa, Mersin Ticaret Borsası’dır” ifadelerini kullandı. Arslan: “Bakliyat artık öksüz değil”
Dünya Bakliyat Konfederasyonu Başkanı Hüseyin Arslan da 2016’nın BM tarafından Dünya Bakliyat Yılı ilan edilmesinde Türkiye’nin önemine değinerek, geçen yıl yapılan etkinliklere değindi. Geçen yıl 750 milyon kişinin ‘bakliyatı seviyorum’ mesajı yayınladığını ifade eden Arslan, “Şu an 62 ülkede kutlama yapılıyor. Bakliyat Günü’nün bu kadar kapsamlı kutlanması Mersin için bir avantaj. Dünyada bakliyat araştırma geliştirmeye 177 milyon dolarlık bütçe ayrılıyor. Yani 13 bakliyat türü için bu bütçe ayrılıyor. Fakat sade-
ce mısıra bunun 10 katı bütçe ayrılıyor. Bunun sonucunda ne oldu? Son 50 yılda bütün dünyada bakliyatın artış hızı ortalama yüzde 1, yani bakliyatta 50 yılda yüzde 56’lık artış sağlandı. Fakat bunun yanı sıra mısırda üretim bunun 8 katı, soyada 16 katı, buğdayda 6 katı. Bakliyat tarımın öksüz çocuğuydu, biz buna sahip çıktık, bakliyat artık öksüz değil” dedi. Dünyadaki en önemli sorunlardan birinin de gıda israfı ve gıdaların kaybı olduğuna işaret eden Arslan, 1,6 milyar ton gıda israf edildiğini, bunun önlenmesi gerektiğini kaydetti. Bakliyatın son kullanma tarihinin olamayacağını vurgulayan Arslan, şunları söyledi: “Bizim karşılaştığımız sorunlardan biri de mesela bir fasulye konservesi alıyorsunuz, üzerinde son kullanma tarihi yazıyor. Halbuki içinde et yoksa son kullanma tarihi denen bir şey olamaz. Sadece tavsiye edilen tüketim tarihi olur. Dünyada birçok ülke artık tavsiye edilen tüketim tarihi yazıyor. Bakliyatın son kullanma tarihi olmaz. Gelecek 40 yılda üretmemiz gereken, geçmiş 10 bin yılda ürettiğimiz gıdadan daha fazla. Bunu unutmamamız lazım. İsrafı önlemekten ve daha çok üretmekten başka çaremiz yok.” Çakacak: “Mersin ihracatının üçte birini bakliyat oluşmaktadır”
BM tarafından 2016 yılının ‘Dünya Bakliyat Yılı’ olarak ilan edildiğini
garanti etmemektedir. Yetersiz gıda erişimi konusundaki kaygılar gıda güvenliği amaçlarını gerçekleştirmek üzere; gelir, harcama, piyasalar ve fiyatlar konularında daha yoğun politika odaklanmalarına sebep olmuştur. Fiziksel ve kimyasal anlamda ismine ve içeriğine doğru gübre ve tarım ilaçlarının gıdaların fiziksel içeriklerine en az düzeyde etki etmesi insan sağlığı açısından çok önemlidir.” “Globalleşme ile maliyetler düşürülebilir”
Gıdada kalite ve güvenilirlik kavramları üzerinde de duran Enis Hekimoğlu, gıdanın temel olarak dört temel başlıkta değerlendirilebileceğini, bunların da gıda standartlarının uygunluğu, mikro besin bulunabilirliği, protein kalitesi ve gıda güvenilirliği olarak sıralanabileceğini söyledi. Ayrıca kullanılan tarımsal gübrelerin ve tarım ilaçlarının kalite ve güvenirliğinin dünya standartlarında olması gerektiğine de işaret eden Hekimoğlu şöyle konuştu: “Herhangi bir kişi günlük gıda alımı yeterli olsa da periyodik olarak gıdaya erişimde yetersizlikler yaşıyorsa o kişi gıda güvencesiz olarak düşünülür. Kötü hava ko-
şulları, politik istikrarsızlık ya da işsizlik, yükselen gıda fiyatları gibi iktisadi faktörler kişinin gıda güvenliği statüsünde olumsuz etki yapabilir. Kısaca gıda güvenliğinde globalleşme ile maliyetlerin düşürülmesi için yapılan ürün kullanımı, ürün dayanıklılığını artıran katkı maddeleri, zirai ilaç ve gereksiz gübre kullanımının artması ile çevresel kirleticilerin gıdalara bulaşmasının gıda güvenliğini tehdit eden temel parametreleri bilmemiz ve önlemleri almamız gerekmektedir. Dünyada ve Türkiye’de gıda güvenliği oldukça önemli bir konu haline gelmişken, tarımsal üretim olarak toprak, yem, su ve gıda başta olmak üzere tüketicinin daha sağlıklı ve kaliteli besine ulaşması için tedarik, üretim, paketleme ve sunumun da yer aldığı tüm süreçlerde kontrollerin yapılması gerekmektedir. İnsan sağlığını tehdit eden gıda kaynaklı fiziksel, kimyasal ve biyolojik riskleri belirlemeliyiz. Ayrıca kontrolsüz zirai ilaç ve gübre kullanımındaki teknolojik olmayan ürünlerin kullanılması ve bunların doğuracağı riskleri önlemeye yönelik üretici ve tüketici bilincinin gelişmesine katkılar sağlamalıyız.”
Tüketicinin daha sağlıklı ve kaliteli besine ulaşması için tedarik, üretim, paketleme ve sunumun da yer aldığı tüm süreçlerde kontrollerin yapılması gerekmektedir. İnsan sağlığını tehdit eden gıda kaynaklı fiziksel, kimyasal ve biyolojik riskleri belirlemeliyiz.” anımsatan Mersin Valisi Özdemir Çakacak ise Dünya Bakliyat Konseyi tarafından Bakliyat Günü ilan edilerek bakliyatın hem üretimine hem tüketimine dikkat çekilmesinin amaçlandığını söyledi. Bakliyatın tüm dünyada temel gıda maddesi olarak tüketildiğine işaret eden Çakacak, şöyle devam etti: “Bunun yanında Mersin için bakliyatın ayrı bir önemi vardır. Mersin, tarımsal üretimde tarımsal katma değer olarak ülkemizin üçüncü büyük tarım kentidir ve 1,494 milyar dolar olan Mersin’in ihracatında gıda ve sebze-meyve ihracatı önemli bir yer tutmaktadır. Yaklaşık 1 milyar doları gıda ve sebze-meyve ihracatıdır. Bunun da 484 milyon doları hububat, bakliyat, yağlı tohumlar ve mamulleri ihracatıdır. Dolayısıyla Mersin’de kayıtlı olan firmalarımızca yapılan 1,5 milyar dolarlık ihracattan yaklaşık üçte biri hububat, bakliyat, yağlı tohumlar ve mamullerinden oluşmaktadır.” “Mersin, ülkemizin bakliyat üssü durumundadır”
Türkiye’de üretilen 1 milyon 80 bin ton civarındaki bakliyatın yüzde 80’inin Mersin Ticaret Borsası’nda işlem gördüğünü ve kayıt altına alındığını ifade eden Çakacak, “Ülkemizdeki bakliyat işleyen tesislerin de yüzde 70’i Mersin’de bulunmaktadır. Bu açıdan baktığımızda, Mersin’i ülkemizin bir bakliyat üssü olarak da nitelendirebiliriz. Mersin, bakliyatın ekonomiye ve ihracata kazandırılmasında bir üs durumundadır. Hem ilimizin hem ülke-
mizin ekonomisine hem istihdamına önemli katkılar sağlamaktadır” diye konuştu. Dünya Bakliyat Konfederasyonu Başkanı’nın Mersinli olmasının da son derece önemli olduğunu vurgulayan Çakacak, Hüseyin Arslan’ın bu makama seçilmesinin, Mersin açısından bakliyat ve ekonomisinin son derece önemli olduğunun göstergesi olduğunu söyledi. Cooter: “Bakliyat üvey evlat olmaktan çıktı”
BM’nin 2016 yılını ‘Dünya Bakliyat Yılı’ ilan etmesiyle 2016’nın bakliyat sektörü için önemli bir eşik olduğunu belirten Kanada Büyükelçisi Chris Cooter da etkinlikte yaptığı konuşmada, “Bu sayede bakliyatın önemine değinildi. 2016 yılı aynı zamanda Kanada açısından da önemli bir yıl oldu. 2016 yılı bakliyatın zirveye çıktığı yıl oldu. Bakliyat daha sağlıklı bir gıda olması nedeniyle mutfaklarda daha fazla yer aldı. Bakliyat üvey evlat olmaktan çıktı yani. Bakliyat, çevresel ve ekonomik yararlarının ötesinde toprağa da fazlasıyla faydalıdır. Kanada, bakliyatta dünya lideri olmaktan fazlasıyla mutluluk duymaktadır. Kanada’da 90’lı yıllardaki bakliyat üretimi 1 milyon ton iken, bunu yüzde 600 oranında artırmayı başarmıştır. Kanada’da 12 bin bakliyat üreticisi vardır. 2016 yılında BM’nin 2016 yılını ‘Dünya Bakliyat Yılı’ ilan etmesi sonrasında Mersin’de, Türkiye’de ve Kanada’da yakalanan başarıların bu yıl da devam etmesini diliyorum” dedi.
Yüksek oranda lif ve çok az yağ içeren bakliyatlar sağlık açısından vazgeçilmezdir. - Beslenmemizdeki posa eksikliğini giderir - Kan kolesterolünü düşürür - Kan şekerini dengeler - Kansere yakalanma riskini azaltır - Nohut kalbin dostudur, kolon kanserini önler
6
YIL: 19 | SAYI: 324 | 22 Ocak - 4 Şubat | www.mtso.org.tr
Tarım, turizm, lojistik yatırımında öne çıkan ülke: Kosova İstatistik Kurumu’nun yayımladığı 2014 yılı verilerine göre Kosova ikametli kayıtlı nüfus; 1 milyon 804 bin 944’tür. Son dönemde yaşanan göç olaylarından dolayı Kosova nüfusunda kısmen bir azalma olmuştur. 15-29 yaş aralığı genç nüfus oranı yüzde 27,5’tir. Kosova nüfusunun yüzde 93’ünü Arnavutlar, yüzde 1,5’ini Sırplar, yüzde 1’ini Türkler, yüzde 1,6’sını Boşnaklar oluşturur. Ekonomik yapı Kosova ekonomisinin başlıca kaynakları arasında dış bağışlar, gümrük gelirleri, işçi dövizleri ve Kosova’da yaşayan uluslararası personelin kira/tüketim harcamaları bulunmaktadır. Üretimin çok sınırlı olduğu ülkede, doğal koşullar son derece elverişli olmasına rağmen tarım ve hayvancılık sektörleri de yeterince gelişmemiştir. İşsizlik yüzde 45 düzeyindedir. Kosova yeraltı kaynakları açısından zengin bir ülkedir. Kurşun, çinko, bakır, gümüş, altın ve kömürün bol miktarda bulunduğu Kosova, linyit rezervi bakımından da Avrupa’da Almanya ve Polonya’dan sonra üçüncü sırada yer alır. Ancak bu kaynaklar verimli şekilde işletilememektedir. Ticaret ve hizmet sektörünün hâkim olduğu Kosova eko-
manya, Makedonya, Sırbistan, Türkiye Kosova’nın resmi para birimi Euro olarak belirlenmiştir. Ancak, ülkenin Kuzey kesiminde ve Sırplar’ın yoğun olduğu bölümlerde halen Sırp Dinar’ı para birimi olarak kullanılabilir. Ticarette Avro’nun kullanılması enflasyonun yükselmesini engeller. Ülke, bağımsızlığın ilan edilmesinden önceki dönemde (2006) Orta Avrupa Serbest Ticaret Bölgesi’ne (CEFTA) katılım için anlaşma imzalamıştır. Ancak, Sırbistan ve Bosna-Hersek söz konusu birlik içerisinde Kosova’nın bulunmasına karşı çıkmaktadır. Bu ülkeler Kosova menşeli mal ve hizmetlerin serbest dolaşım ile gümrük vergisi imtiyazlarına sahip olmasına yönelik gerekli yasal uygulamaları yerine getirmemektedir. Kosova Avrupa’nın en fakir ülkelerinden biri olmasına rağmen, geçmiş 10 yılda istikrarlı büyüme göstermiştir. Kosova’nın 2015 yılı makroekonomik göstergelerine bakıldığında, Gayri Safi Yurt İçi Hasılanın (GSYİH) 5,7 milyar Avro, kişi başı milli gelirin 2 bin 900 Avro, (3161 $) işsizlik oranı yüzde 26, enflasyonun yüzde - 0,5 ve ekonomik büyümenin yüzde 3,3 olduğu görülür.
Kosova, Avrupa’nın en fakir ülkeleri arasında gösterilmesine rağmen son dönemlerde artan özel tüketim harcamaları ve kamu yatırımları ile öne çıkıyor. Ülke ekonomisinde yabancı yatırımların rolü büyük.
İ
statistikler yurtdışından ağırlıklı olarak finans, inşaat ve ulaştırma sektörlerinden yatırım geldiğine işaret etse de ülke, farklı sektörler için yatırımcısına cazip olanaklar sunuyor. Kosova’da yatırım yapılabilecek başlıca sektörler arasında tekstil, inşaat, turizm, tarım ve tarıma dayalı sanayiler, gıda, ahşap işleme, madencilik, enerji, bilgi teknolojileri ve telekomünikasyon ile otomotiv ve yan sanayi sektörleri geliyor. Kosova Sanayi ve Ticaret Bakanlığı verilerine göre, 2015 yılı Ocak-Kasım döneminde ülkeye 316 milyon Euro değerinde doğrudan yabancı sermaye girişi yapılmış. Doğrudan yabancı sermayenin ülkelere göre dağılımına ilişkin verilere bakıldığında, 2015 yılında Kosova’ya gelen doğrudan yabancı sermayenin yaklaşık yüzde 22’si İsviçre, yüzde 17’si Türkiye, yüzde 11’i İngiltere, yüzde 11’i Arnavutluk, yüzde 9 ise Almanya kaynaklı olduğu görülür.
Kosova’nın doğrudan yabancı sermaye yatırımlarının dağılımı incelendiğinde, giriş yapan yabancı sermayenin yüzde 54’üne tekabül eden yaklaşık 171 milyon Euro’luk bölümün gayrimenkul, kira ve diğer iş faaliyetleri geldiği görülmektedir. Bu miktarın yaklaşık 54 milyon Euro kısmı finans hizmetleri, yaklaşık 54 milyon Euro kısmı inşaat, 20 milyon Euro kısmı ulaştırma ve haberleşme, 14 milyon Euro kısmı işlem hizmetleri, 12 milyon Euro enerji ve 10 milyon Euro imalat sanayine yapılmıştır. Türk Ticaret Müşavirliği verilerine göre Kosova’da faaliyet gösteren 41 adet Türk yatırımcı firması tespit edilmiş olup söz konusu firmaların 2015 yılsonu itibariyle toplam yatırım tutarı yaklaşık 346 milyon ABD Dolarıdır. 2015 yılı sonu itibariyle Türk firmaları tarafından 359’u Türk, 6 bin 34’ü Kosovalı olmak üzere toplam 6 bin 393 kişinin istihdam edildiği hesaplanmaktadır. Kosova’da bulunan Türk yatırımcı firmalar ağırlıklı olarak; finans ve sigorta faaliyetleri (yüzde 24), üretim faaliyetleri (yüzde 21), inşaat (yüzde 14), ulaştırma ile depolama (yüzde 12) ve sağlık (yüzde 5) alanlarında faaliyet göstermektedir. Türkiye’nin Kosova’ya yaptığı doğrudan yatırımlar içinde 40 milyon Euro ile havaalanı inşaat ve işletmesi yatırımı ilk sırada yer alır. İkinci sırayı ise 26,3
MTSO 6
milyon Euro ile enerji sektörü oluşturur. Türk firmalarının üstlendiği önemli projelerden olan Priştine Uluslararası Havalimanı inşaatında yüklenici firma Limak-Airports da Lyon Konsorsiyumudur. Kosova Elektrik Enerjisi Dağıtım ve Tedariki Projesi’nde ise Limak-Çalık Konsorsiyumu yüklenici firma olarak faaliyet gösterir. Kosova’da 4 bin 908 yabancı sermayeli şirketin 586’sı Türk işadamlarına aittir. Faal durumda olan Türk firması sayısı ise yaklaşık 325’tir. Türk Ekonomi Bankası (TEB), Çalık Grubu’na ait BKT ve Türkiye İş Bankası Kosova’da faaliyet gösteren Türk bankalarıdır. Özerler Holding’in bir kuruluşu olan Newko Balkan, Remates, Şen Kardeşler Şirketler Grubu’na ait NTP Kamila, Aksoy Grup, Konak İnşaat, Uluova İnşaat, Enka, Limak, FTM Group Kosova pazarında faaliyet gösteren önemli Türk firmaları arasında gösterilebilir.
Türkiye-Kosova Serbest Ticaret Anlaşması Türkiye ile Kosova arasında 3 Eylül 2012’de başlatılan Serbest Ticaret Anlaşması (STA) müzakereleri sonuçlandırılmış olup, söz konusu anlaşma 27 Eylül 2013’te imzalanmıştır. Anlaşmanın taraflarca iç onay işlemlerinin tamamlanmasının ardından yürürlüğe konulması hedeflenmektedir. Ülkemizde iç onay süreci tamamlanmış olup, Türkiye-Kosova STA’sı Bakanlar Kurulu’nun 2015/7801 sayılı kararı ile onaylanarak 14 Temmuz 2015 tarihli ve 29416 sayılı Resmi Gazete’nin mükerrer sayısında yayımlanmıştır. Kosova’daki iç onay süreci ise halen devam etmektedir. Söz konusu anlaşma, 2008 yılında bağımsızlığını ilan eden Kosova’nın bağımsızlık sonrası ilk STA’sı olma özelliği taşır. Anlaşma kapsamında Türkiye tarafından 2008 yılından bu yana Kosova menşeli sanayi ürünlerinde uygulanan tek taraflı gümrük vergisi muafiyeti konsolide edilmiştir. Buna karşılık Kosova tarafı sanayi ürünlerinin tamamında anlaşmanın yürürlüğe girişini takip eden 9 yıl içinde gümrük vergilerini kademeli olarak sıfırlamayı kabul etmiştir. Tarım ürünlerinde ise Türkiye sekizli bazda 846 adet gümrük tarife satırındaki gümrük vergilerini Anlaşmanın yürürlüğe girişi ile birlikte sıfırlayacak-
CMYK
tır. Buna karşılık Kosova tarafı Türkiye ihracatı açısından önem arz eden 850 adet gümrük tarife satırındaki gümrük vergilerini kademeli olarak en geç 9 yılda sıfırlayacaktır. Söz konusu ürünlerin Türkiye’nin Kosova’ya tarım ürünleri ihracatı içindeki payı yüzde 99’dur. Diğer taraftan, STA’nın imzalanmasının hemen ardından hizmet ticareti müzakerelerine başlanacağı konusunda Kosova ile varılan mutabakat çerçevesinde, en kısa zamanda hizmet ticareti müzakerelerine de başlanacaktır. Türkiye-Kosova STA’sı sayesinde Türk ihracatçılarının Kosova’ya ihracatta karşılaştıkları yüzde 10 seviyesindeki gümrük vergisi yükü 9 yıllık sürede önemli ölçüde ortadan kalkacaktır. Böylelikle, Türk ihracatçıları hâlihazırda Merkezi Avrupa Serbest Ticaret Anlaşması (CEFTA) çerçevesinde Kosova pazarına gümrük vergisiz giriş imkânına sahip olan Arnavutluk, Makedonya, Sırbistan, Bosna ve Hersek, Moldova ve Karadağ ihracatçıları ile eşit koşullarda rekabet edebilecektir. Söz konusu avantajlı rekabet koşullarının Kosova’yı Türk yatırımcılar için daha cazip hale getirmesi, Kosova’daki üretim ve istihdam yapısının gelişmesine katkı sağlaması ve iki ülke işadamları arasındaki bağların daha da sağlamlaştırılmasına hizmet edecektir. Coğrafi konum Kosova 10 bin 908 kilometrekarelik alana sahip bir ülkedir. Güneydoğu Avrupa’da yer alan ülkenin komşuları olan Makedonya güneyinde, Sırbistan kuzey ve doğusunda, Karadağ kuzeybatısında ve Arnavutluk güneybatısında yer alır. Ülkenin komşuları ile sınır uzunluğu toplam 702 kilometredir. Ülkenin Arnavutluk ile 112 kilometre, Makedonya ile 159 kilometre, Karadağ ile 79 kilometre ve Sırbistan ile 352 kilometre uzunluğunda sınırı bulunmaktadır. Kosova topraklarının çok büyük bir kısmını dağlık arazi ve engebeli coğrafi yapılar oluşturur. Nehir yataklarının beslediği havzalar deniz seviyesinden ortalama 400 ile 700 metre arasında değişen yüksekliklerde bulunur. Ülkenin dağlarının yükseltileri ise 2 bin ile 2 bin 500 metre arasında değişir. Kosova’nın Makedonya sınırı boyunca Şar Dağları, güneybatısında Arnavutluk sınırlarındaki Alpler ve kuzeyinde ise Kopaonik Dağları uzanır. Ceraviça zirvesi 2 bin 656 metre yüksekliği ile ülkenin en büyük yükseltisini oluşturmaktadır. Kosova’nın en alçak noktası ise 297 metre yüksekliği ile Arnavutluk sınırında yer alan Beli Drim tepesidir. Doğal kaynaklar ve çevre Kosova’da elektrik üretiminin büyük bölümü Kosova A ve Kosova B adlı iki ayrı termik elektrik üretim santrali tarafından gerçekleştirilir. Ülkenin zengin kömür yataklarına sahip olması, üretimin çok büyük bir kısmının linyit kullanılarak (yüzde 97) gerçekleştirilmesini sağlamıştır. İki santralin elektrik üretim kapasitesi yıllık toplam 1513 MW’dir. Kosova Enerji Kurumu’nun hazırladığı proje kapsamında bir diğer enerji sant-
rali olacak olan Kosova C’nin yapımı için ise çalışmalar sürdürülmektedir. Gazivode’de yer alan 35 MW elektrik üretme kapasiteli hidro elektrik santrali ve ülkenin çeşitli yerlerinde kurulu birkaç küçük hidro elektrik santrali ise üretime küçük katkılar yapmaktadır. Bununla birlikte Kosova elektrik ihtiyacının büyük çoğunluğunu kendi üretimi ile karşılayamamaktadır. 2006 yılında Kosova’da 846 milyon KWh dolayında üretim gerçekleşirken, aynı yılda toplam 4,3 milyar KWh tüketim ortaya çıkmıştır. Kosova ihtiyacı olan petrol ve petrol ürünlerini tamamen ithal etmektedir. Komşu ülkeleri olan Sırbistan ve Arnavutluk Kosova’ya petrol ve petrol ürünleri ihraç eden iki önemli ülkedir. Petrol ve petrol ürünleri ülkeye boru hattı ile değil, kara yolu ile taşınmaktadır. Ülkenin içerisinde 7 önemli ticaret noktası bulunmakta ve ithalatın tamamı bu noktalardan geçişte kontrol edilmektedir. Kosova’da doğal gaz kullanımına yönelik alt yapı henüz oluşturulmamıştır. Son yıllarda yapılan çalışmalar neticesinde Kosova’ya doğal gaz sağlanması ve kullanımına yönelik projeler ortaya çıkmıştır. Kosova’nın coğrafi yapısı çoğunlukla dağlık ve dik yamaçlı arazilerden oluşmaktadır. Ayrıca, akarsuların oluşturduğu havzalar da yoğundur. Ekilebilir arazinin yoğun olduğu bölümlerde üretilen önemli tarım ürünleri buğday, mısır, patates, baharatlık biber ve meyvedir. Nüfus ve işgücü yapısı Yakın tarihinde yaşanan olaylar nedeniyle Kosova’da; 1981 yılından beri sayım yapılmamış, nüfus kayıt sistemi güncellenmemiştir. Bu itibarla; genel olarak nüfus ve nüfusa ilişkin konularda güvenilir rakam vermek olanak dahilinde değildir. Nüfusa ve işgücüne ilişkin oranlar; Kosova İstatistik Kurumu’nun örnekleme yöntemiyle yaptığı anketlerden oluşmaktadır. 2009 yılında yapılan araştırma anketi; 400 bölgeyi, 3 bin 857 hane halkını ve 22 bin 520 kişiyi kapsamaktadır.
nomisinde, milli gelirde yüzde 20 paya sahip sanayi sektörü 1999 öncesine göre oldukça geri plandadır. Milli gelirin de yüzde 30’unu özellikle Almanya ve İsviçre’de yerleşik Kosovalı çalışanların gönderdiği dövizler oluşturur. Kosova, 2008 yılındaki bağımsızlıktan sonra, çok kısa sürede yasal düzenlemeleri gerçekleştirerek, piyasa ekonomisine geçişte ve makroekonomik istikrarın korumasında önemli gelişmeler kaydetmiştir. Kosova ekonomisinin yaklaşık yüzde 68,3’ünü hizmet, yüzde 14,1’ini tarım, yüzde 9,6’sını sanayi ve yüzde 8’ini inşaat sektörü oluşturur. İşsizlik ve milli gelir rakamları ile halkın yaşayış ve tüketim alışkanlıkları karşılaştırıldığında, kayıt dışı ekonominin önemli bir boyutta olduğu ve halkta büyük ölçüde nakite dayanan bir varlığın bulunduğu anlaşılır. Toprakların verimli olmasına rağmen, çoğu çiftlik küçük ve etkin değildir. Tarımsal arazinin büyük çoğunluğu özel olarak işletilmektedir. Buğday, mısır ve şarap önemli ürünlerdir. Sanayi sektörü metal işleme, basit makine üretimi deri işleme ve ağaç işleme, mobilya alanında faaliyet gösteren küçük ölçekli firmalardan oluşur. Başlıca ihracat kalemleri: Metal ürünleri, deri ürünleri, yiyecek-içecek, tütün, sebze Başlıca ithalat kalemleri: Gıda, canlı hayvan, petrol, kimyasallar, makineler, tekstil Başlıca ticaret ortakları: İtalya, Al-
Pasaport ve vize işlemleri Kosova Cumhuriyeti, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları için vize işlemi uygulamamaktadır. Bununla birlikte başkent Priştine’de bulunan havaalanından ülkeye giriş esnasında sorunlarla karşılaşılmaması için ülkeye geliş amacını gösteren bir belgenin bulundurulması uygun olacaktır. Bu belgeler seyahat edeni karşılayacak kişiye ilişkin ya da konaklanacak yer ile ilgili belgeler olabileceği gibi bunlara benzer belgeler de olabilmektedir. Resmi tatiller ve çalışma saatleri Kosova’da kanun ile kabul edilen resmi tatiller aşağıda yer almaktadır: Yeni Yıl, 1 ve 2 Ocak günleri Kosova Cumhuriyeti’nin Bağımsızlık Günü, 17 Şubat günü Kosova Cumhuriyeti Anayasa Günü, 9 Nisan Uluslararası Emekçiler Günü, 1 Mayıs Avrupa Günü, 9 Mayıs Ramazan Bayramı, birinci gün Kurban Bayramı, birinci gün Katolik Noel’i, 25 Aralık Ortodoks Noel’i 7Ocak Katolik paskalyası, Pazartesi yortu günü Ortodoks paskalyası, Pazartesi yortu günü. Belirtilen bayram günü Cumartesi veya Pazar gününe rastlarsa bir gün sonra tatil yapılmaktadır. Kaynak: Ekonomi ve Dış İşleri Bakanlığı
7
YIL: 19 | SAYI: 324 | 22 Ocak - 4 Şubat | www.mtso.org.tr
Sel mağduru otomotivciler destek bekliyor M Mehmet Kisin
13 No’lu Ulaşım Araçları İmalat, Satış ve Onarımı Meslek Komitesi Başkanı
Mersin’in ikinci, hatta üçüncü galericiler sitesine ihtiyacı var. Bu siteyi yapmaya sektör temsilcileri talip. Bu amaçla bir kooperatif kuruldu. Uygun bir yer gösterilip imar izni verilmesi halinde çalışmalara vakit kaybedilmeden başlanacak.
ersin’de yılın son günlerinde meydana gelen sel sonrasında en çok hasar gören sektörler arasında yer alan otomotivciler destek bekliyor. Servislerde kullanılan cihaz ve aletlerin, çok sayıda aracın ve yedek parçaların sel nedeniyle zarar gördüğünü anlatan Mersin Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO) 13 No’lu Ulaşım Araçları İmalat, Satış ve Onarımı Meslek Komitesi Başkanı Mehmet Kisin, Mersin’in afet bölgesi ilan edilmesini istediklerini söyledi. Sektöre ilişkin değerlendirme yapan MTSO 13 No’lu Ulaşım Araçları İmalat, Satış ve Onarımı Meslek Komitesi Başkanı Mehmet Kisin, öncelikle sel felaketi üzerinde durdu. Çok ciddi maddi kayıplar yaşadıklarını vurgulayan Kisin, “İşyerleri sigortalı olan arkadaşlarımızın hasarlarının ne kadarını karşılayabilecekleri belli değil. Mersin’in afet bölgesi ilan edilerek yaraların sarılması en büyük beklentimiz” dedi. Özellikle otomotiv yetkili satıcılarının yüzlerce aracının hasar gördüğüne dikkat çeken Kisin, ana bayilerden de bu konuda çeşitli kolaylıklar beklediklerini, yaraların el birliği ile sarılmasını istediklerini vurguladı. Ardından sektörü yakından ilgilendiren diğer bir konu olarak oto galericiler sitesine değinen Kisin, mevcut sitenin ihtiyacı karşılamakta zorlandığını anlattı. Sektör temsilcilerinin yeni bir galericiler sitesi talebinde bulunduğunu, daha büyük bir site planlanması gerektiğini kaydeden Kisin şunları söyledi: “Kurulacak yeni sitenin ulaşım sorunu bulunmamalı. Otoban bağlantısı mutlaka gerekli. Bu nedenle şehrin batısı tercih edilmeli. İmar planlarında mutlaka oto galerileri için yer işaretlenmeli. Kentimizde otomobil, ağır ticari araç, TIR gibi farklı segmentlerde
ikinci, hatta üçüncü siteye ihtiyaç duyulmaktadır.” İçerisinde galericilerin yanı sıra banka, noter, restoran, çocuk oyun parkı gibi sosyal donatılar bulunan modern siteler planlanması gerektiğini dile getiren Kisin, “Böyle bir sitenin yapımı için Oda’mıza üye olan sektör temsilcileri 5 yıldan fazla süredir çalışıyor. Biz de komite olarak hemen her toplantımızda bu konuyu görüşüyoruz. Bu konuyla ilgili çalışmaları yürütmek adına Oda’mız üyelerinden oluşan bir grup kooperatif kurdu ve gerekli maddi olanak sağlanacak. Bize uygun bir yer gösterilerek imar izni verilmesi halinde derhal çalışmalara başlayabiliriz. En az 100 bin metrekarelik bir alana ihtiyacımız bulunmakta. Bu alanda minimum 200 işletmenin yer almasını planlıyoruz” dedi. “Sitede muayene istasyonu kurulabilir”
Araç muayenelerine ve bu alanda yaşanan sıkıntılara da değinen Mehmet Kisin, TÜVTÜRK muayene istasyonlarının fiziki eksikliklerinin olduğunu, bu nedenle muayene sıralarında yoğunluk yaşandığını belirtti. Muayene için gelen araçların otopark sıkıntısı yaşadığına da değinen Kisin, muayene ücretlerinin yüksekliğinden de şikayetçi oldu. Kisin, ödemelerde kredi kartların geçmemesini ise ‘büyük bir eksiklik’ olarak değerlendirdi. Bu kapsamda Oda olarak, T.C. Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı nezdinde girişimleri olduğunu belirten Kisin, Türkiye genelinde böyle bir sıkıntı yaşandığını söyledi. Öte yandan araçların muayeneden kaldıkları zaman 2 gün sonraya muayene tekrarının verilmesinin firmalara ciddi oranda maliyet yüklediğini kaydeden Kisin, ayrıca
dorseli araçların dorselerini muayene etmeleri için internet üzerinden randevu alınmamasının da büyük oranda sıkıntı yarattığını aktardı. Frigolu araçların muayeneden 1 santimetre ile kaldıklarına dikkat çeken Kisin, araçlarının 1 santimetreyi kestirmek için 700 ila 750 TL arasında ekstra maliyet ödediklerine işaret ederek bu konuda tolerans uygulanabileceğini söyledi. Kisin, araç muayenelerinde yaşanan yoğunluğun giderilmesi için, TÜVTÜRK’ün merkeze yakın 2’nci bir istasyon daha kurması gerektiğini de söyledi. Bunun da planlanacak galericiler sitesi içinde yer alabileceğini söyledi. “Personel bulmakta sıkıntı çekiyoruz”
Bir diğer sıkıntının kalifiye eleman bulunması noktasında yaşandığını ifade eden Mehmet Kisin, şöyle konuştu: “Komitemiz bünyesinde otomotiv yetkili bayileri, oto galericiler, oto kiralamacıları, otomotiv tamir, bakım ve yedek parça ticareti yapan firmalar bulunuyor. 300’ün üzerinde üyeye sahibiz. Hepimizin ortak sorunu ise kalifiye personel konusunda yaşanıyor.” Meslek liselerinin özellikle otomobil bakım ve tamiratına yönelik branşlarının yeniden gözden geçirilmesi gerektiğine dikkat çeken Kisin, meslek liselerini bu konuda yeterli bulmadığını söyledi. “Bizim sıkıntımız, ülkemizdeki mesleksizlik sorununun en somut örneği” değerlendirmesini yapan Kisin, “Aslında ülkemizde işsizlik değil, mesleksizlik var. Bu konuda İŞKUR’a büyük görev düşüyor” dedi. Yüksek maliyetler bizleri zorluyor
Maliyetlerinin de her geçen gün
arttığını anlatan Mehmet Kisin, “Üyelerimizin sıkıntısı her geçen gün artıyor. Önümüzdeki süreç, işsizlik sıkıntısının artacağı endişesi veriyor. Bu durum gelecekte hepimizi zorlayacak” değerlendirmesini yaptı. Kisin, bir yandan işçilik maliyetleri artarken diğer yandan döviz kurlarındaki artışla mücadele etmek durumunda kaldıklarını vurguladı. “Sigortada rekabetin önü açılmalı”
Yaşanan sıkıntılara bu yıl bir de trafik sigortalarının eklendiğine işaret eden Mehmet Kisin, 2016 yılında araç sahiplerini yakından ilgilendiren zorunlu trafik sigortası maliyetlerinin beklentinin çok üzerinde arttığını söyledi. Bir yıl önce yaklaşık 300 TL’ye yapılan bir sigortanın bugün 700 TL’ye yapılabildiğini hatırlatan Kisin, bu noktada sigorta şirketleri arasında rekabetçiliğin önünün açılması gerektiğini anlattı. Makul seviyelerdeki bir sigortanın aracın maliyetinin belli bir yüzdesini geçmemesi gerektiğini vurgulayan Kisin, “Örneğin bir aracın bedeli 40 bin TL ise sigorta ödemesi 200 TL’yi geçmemeli” ifadelerini kullandı. Hükümetin bu konuda çalışmaları bulunduğunu hatırlatan Kisin, çözümün ivedilikle hayata geçirilmesini beklediklerini bildirdi. Sigorta konusunda hem sigorta acenteleri ve sigorta firmalarının hem de kullanıcıların bilinçlenmesi gerektiğini dile getiren Kisin, “Sigorta acenteleri poliçe kestikleri sırada müşterilerini mutlaka kaza anında anlaşmalı tutanağı nasıl hazırlayacakları, ne tür evraklar gerektiği konusunda bilgilendirmeli. Aksi halde kazaya karışan kişiler mağdur oluyor” diye konuştu.
Özel sektör Halk Ekmek’e talip
E
kmek üreticileri Mersin Büyükşehir Belediyesi’ne ait Halk Ekmek Fabrikası’nın işletmesine talip. Üreticiler bir araya gelip yapacakları ortak üretimle bir taraftan belediyeye uygun fiyatlı ekmek temin ederken diğer taraftan kendi ihtiyaçları olan üretim adetlerine ulaşmak istiyor. Mersin Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO) 33 No’lu Gıda ve İçecek Sanayi Meslek Komitesi Başkanı Fuat Akbaş sektöre ilişkin değerlendirmeler yaptı. Sektörün zor günlerden geçtiğini ifade eden Akbaş, bu sıkıntıların aşılabilmesi için yapılabilecek çalışmalar hakkında önerilerini anlattı. Sorunların çözümü için güç birliğine gidilmesi gerektiğine işaret eden Akbaş, sektöre birlik çağrısı yaptı. Sektörde yaşanan en büyük sorun olarak maliyet artışlarını gösteren Fuat Akbaş, “Temel girdi kalemimiz un. Un fiyatları geçen yıldan bu yana yüzde 30’un üzerinde artış gösterdi. Bunun yanında işçilik maliyetleri her geçen gün yükseliyor. Maya, yakıt gibi kalemlere baktığımızda yüzde 25 zam yapıldı. Bu kadar artış olmasına rağmen biz ekmeğe zam yapamıyoruz ve sektör temsilcilerimiz büyük zorluklar yaşıyor” diye konuştu. Artan fiyatlarla mücadele edebilmek adına sektör temsilcilerinin ürün çeşitlemesine gittiğini bildiren Akbaş, bunun da yeterli sonuç getirmediğini, her ne kadar kepekli, tam buğday, çavdar, yulaflı ekmeklerin tüketimi son zamanlarda artmaya başlasa da ana tüketim maddesi olan somun ekmek satışı ile rekabetin mümkün olmadığını söyledi. Sektörde harsız rekabet oranlarında da artış yaşanmaya başladığını bildiren Akbaş, şu değerlendirmeyi yaptı: “Özellikle son dönemlerde kentimizde pide satışlarında ciddi artışlar yaşanıyor. Hemen her köşe başında ruhsatsız pide fırınları
MTSO 7
açılmaya başladı. Bu durum sektöre ciddi zararlar veriyor. Denetimler artırılarak bu sorunumuz çözümlenmeli. Son zamanlarda artan maliyetler üretici üzerinde büyük bir yük oluştururken bir de haksız rekabet ile mücadele etmek, durumu daha da zorlaştırıyor.”
“Mersin markası oluşturabiliriz”
Yaşanan sıkıntının güç birliğine gidilerek çözümlenebileceğine dikkat çeken Fuat Akbaş bunun iki şekilde sağlanabileceğine değinerek şöyle konuştu: “Mersin’de her mahallede 5-6 tane pide fırını açılmasının yanı sıra artık halkın alışveriş alışkanlıklarının da değişmeye başladığını görüyoruz. Günümüzde alışverişin büyük bölümü AVM’lerden yapılıyor. Özellikle AVM’ler içinde yer alan büyük marketler kendi unlu mamullerini, ekmeklerini de üretiyor. Bu durum fırıncılık sektörünü sekteye uğratıyor ve sektörün geleceğine dair endişe uyandırıyor. Komite olarak bu sorunun çözümünü güç birliğine gitmekte görüyoruz. Belki tek bir fırın sahibi kompleks bir yer açamaz ama güçlerimizi birleştirip kentte her türlü unlu mamul çeşidinin, tatlı çeşitlerinin bir arada satıldığı, insanların alışveriş yapmanın yanı sıra oturup dinlenebildikleri, çocuklarının oyun oynayabildiği geniş, nezih mekanlar açabiliriz. Güçlerimizi birleştirirsek Simit Sarayı benzeri, farklı bir konsept ile Mersin markası oluşturabiliriz. Önümüzdeki süreçte çalışmalarımızı bu doğrultuda yoğunlaştıracağız. Bugün güç birliğine giden firmaları devlet de destekliyor ve KOSGEB başta olmak üzere birçok kurum çeşitli destekler veriyor. Bu birlikteliği sağlayarak hem yaşanan sıkıntılı ortam içinden çıkabileceğimize hem de diğer sektör-
CMYK
lere örnek teşkil edebileceğimize inanıyorum.”
“Güç birliği ile maliyetler aşağı çekilebilir”
Bir araya gelerek daha güçlü yatırımlara gidilebileceği gibi yine güçlerin birleştirilmesiyle mevcut imkanların da daha iyi değerlendirilebileceğini kaydeden Fuat Akbaş, şu değerlendirmeyi yaptı: “Mevcut durumda Mersin Büyükşehir Belediyesi tarafından işletilen Halk Ekmek Fabrikası bulunmakta. Burada 80 kişilik bir ekip günlük 17 bin civarında ekmek üretiyor. Bu hesapla bir ekmeğin maliyetinin 1.60 TL’ye mal edildiğini, ancak 60 kuruşa satıldığını görüyoruz. Yani bu işletmenin maalesef şu anda zarar ettiğini düşünüyoruz. Oysa bu işletmede maliyetin çıkarılabilmesi için günlük 100 bin ekmek üretilmesi, kara geçilebilmesi için de yaklaşık 200 bin ekmek üretilmesi gerekiyor. Komite olarak önerimiz, bu fabrikanın işletmesinin özel sektöre verilmesi. İmzalanacak bir protokol ile çok sayıda fırın işletmesi bir araya gelip burada üretim yaparak günlük 200 bin adetin üzerinde ekmek üretimi sağlayabileceği gibi Belediyenin ihtiyaç duyacağı günlük yaklaşık 20 bin adetlik ekmeği de istenilen fiyatlarla belediye satış noktalarına ulaştırabilir. Bu durumda hem halk uygun fiyatlarla ekmek tüketmeye devam edecek hem üretici kazanacak hem de belediye amacına ulaşacaktır. Aksi halde bu şekilde zarar edilmeye devam edilirse projenin uzun sürmesi mümkün gözükmüyor.” “Buğday üretimi desteklenmeli”
Ekmeğin, temel besin maddesi olduğunu hatırlatan Fuat Akbaş, bu nedenle ekmek üretim maliyetlerinin azaltılması yönünde de çalışma yürütülmesi gerektiğini
söyledi. Bunun için ana girdi kalemi olan un maliyetlerinin azaltılmasının önemine değinen Akbaş, ithal buğdayın önüne geçilmesi gerektiğini anlattı. Çiftçinin para kazanamaması nedeniyle buğday ekiminden uzaklaştığına işaret eden Akbaş, “Çiftçinin desteklenmesi şart. Ana tüketim maddelerinde dışa bağımlı olmamalıyız. Buğday ithal edilince un sanayicisi maliyetindeki artışı doğrudan fiyatlarına yansıtıyor. Yerli üretim desteklenirse bu sorunun önüne geçilecektir” ifadelerini kullandı. Un fiyatlarının yanı sıra su fiyatlarının da oldukça yüksek olduğunu anlatan Akbaş, “Mersin’de kullandığımız su gerçekten pahalı. Sanayinin üretimin desteklenmesi amacıyla elektrikte olduğu gibi su aboneliklerinde yeni indirimli bir tarife uygulanmasını bekliyoruz” dedi. Yurtdışı fuarlara katıldıklarını, Paris, Dubai gibi ülkelerde unlu mamuller sektörünü inceleme fırsatı bulduğunu da anlatan Fuat Akbaş, “Bu ülkelerde ekmek fiyatları bizden daha pahalı. Satış yöntemlerimiz de benzerlik gösteriyor” diye konuştu. Ardından sektörün geleceğine yönelik değerlendirme yapan Akbaş sözlerini şöyle tamamladı: “Sektörümüzde yaşanan değişim, fırınların yavaş yavaş kapanmasını da beraberinde getirecektir. Önümüzdeki süreçte satışların daha çok AVM’ler içine ya da kompleks büyük tesislere kayacağına, bakkallar gibi bir süre sonra fırınların da işlevini yitireceğine inanıyorum. Tedbirimizi şimdiden almamız şart. Üstelik alttan yetişen fırıncı da çok fazla değil. MTSO Eğitim ve Kalkınma Vakfı olarak dönem dönem fırıncılık ve pastacılık eğitimleri vermemize rağmen istediğimiz sonuçları alamıyoruz. Bu nedenle güç birliğine gitmek kaçınılmaz gözüküyor.”
Fuat Akbaş
33 No’lu Gıda ve İçecek Sanayi Meslek Komitesi Başkanı
Çiftçi, para kazanamamasından dolayı buğday ekiminden uzaklaşıyor. Ana tüketim maddelerinde dışa bağımlı olmamalıyız. Bu nedenle Buğday ekecek çiftçinin desteklenmesi şart.
YIL: 19 | SAYI: 324 | 22 Ocak - 4 Şubat | www.mtso.org.tr
İŞKUR, işçi kadar işverenin de yanında
RÖPORTAJ
8
İ
gibi hizmetlerimizle destek olmaya çalışıyoruz.
MTSO Haber: Bölgenin en büyük İş ve Kariyer Fuarını gerçekleştirdiniz. Bu konu hakkında söylemek istedikleriniz nelerdir?
Dünyada işsizlik oranlarının arttığı son dönemlerde Türkiye Çalışma ve İş Kurumu’nun (İŞKUR) faaliyetlerinin önemi de giderek artıyor. İŞKUR, işçiye olduğu kadar işverene de sağladığı desteklerle öne çıkıyor.
şverenlerin kalifiye eleman, gençlerin ise iş arayıp da bulamamaktan şikayetçi olduğu şu günlerde Mersin Çalışma ve İş Kurumu İl Müdürü Mustafa Kutlu ile çalışmalarını konuştuk. Geçen yıl 20 bin kişinin İŞKUR aracılığıyla istihdam edildiğini anlatan Kutlu, yalnızca iş arayanlara değil, ziyaret ettikleri 16 binin üzerindeki işyeri ile işverenlere de destek olduklarını anlattı. Kurum olarak Türkiye genelinde ilklere imza attıklarına dikkat çeken Kutlu, Türkiye’de işveren danışmanlığına yönelik ilk organizasyonu 2014 yılında Mersin’de gerçekleştirdiklerini bildirdi. Öte yandan işverenlerin talepleri dikkate alınarak geliştirilen programlar bulunduğunu anlatan Kutlu, bu noktada İşbaşı Eğitim Programı’nın öne çıktığını söyledi. Bu program ile deneyimsiz personel sorununun önüne geçildiğine işaret eden Kutlu, yaptıkları çalışmaların detaylarını MTSO Haber ile paylaştı:
MTSO Haber: İŞKUR Mersin olarak işverenlere yönelik olarak yaptığınız çalışmalar hakkında bilgi verir misiniz?
aracıyla istihdam edilmiştir. MTSO Haber: Gençlerin iş yaşamına kazandırılmasında İŞKUR’un rolü nelerdir?
Gençler İŞKUR’ların ana hedef kitlelerinden. Tabi burada gençler kavramını da açmamız gerekiyor. Biz bunu biraz daha geniş anlamda kullanıyoruz. Hizmet argümanlarımıza baktığımızda iş arayan gençlerimizin yanında, üniversite öğrencileri, hatta meslek seçme aşamasında olan gençleri de kapsıyoruz. Öncelikle meslek seçme aşamasında olan öğrencilerimize meslek seçmenin önemi hususunda farkındalık yaratacak Meslek Tanıtım ve Kariyer günleri gibi organizasyonlara imza atarken, meslek danışmanlığı hizmeti de veriyoruz. Üniversite öğrencilerimize ise yine Kariyer Günleri, İş ve Kariyer Fuarı gibi organizasyonlarla gelecekte yapacağı mesleğin profesyonelleriyle buluşturuyor, deneyim kazanmalarının önemi üzerinde duruyoruz. Tabi son dönemlerde trend haline gelen İşbaşı Eğitim Programımız da üniversite öğrencilerimizin deneyim sorununa hem çözüm getiriyor hem de bu süreçte gelir elde etmelerini sağlıyoruz. MTSO Haber: Gençler iş ararken nelere dikkat etmeli?
MTSO Haber: İŞKUR Mersin İl Müdürlüğü çalışmaları hakkında kısaca bilgi verir misiniz?
İşgücü piyasasının dinamik yapısına uygun olarak programlarını çeşitlendiren ve esnek hale getiren Mersin Çalışma ve İş Kurumu, işsizlikle mücadele hususunda istihdam odaklı adımlar atmaktadır. “Her iş arayanın ve her işverenin bir danışman” eşliğinde kurum faaliyetlerinden yararlanmaları, İşbaşı eğitim programlarıyla “iş arayan –işgücü piyasası” arasında var olan beceri - nitelik ve ihtiyaç makasının daralması sağlanırken, istihdama yönelik teşvik sistemi de İŞKUR’ların personel temininde önemli bir kanal haline gelmesini sağlamıştır. İş arayanların yanında üniversite de okuyan öğrencilere yönelik hizmetlerini artıran kurumumuz; Üniversite-Kent-Sanayi işbirliğine destek olmak amacıyla çalışmalarını sürdürmektedir. 2016 döneminde yaklaşık 20 bin kişi kurumumuz
Gençler iş ararken öncelikle doğru mesleği seçtiklerinden emin olmaları gerekiyor. Eğer kişi bilgi, beceri, yeteneklerine uygun bir mesleği tercih etmediyse kendini gerçekleştirme konusunda eksiklik yaşayacak ve mutsuz olacaktır. Doğru mesleği seçmek de tek başına yeterli değil. Bu sefer de karşımıza mesleğini en iyi şekilde icra edecek, kendini gerçekleştirecek, kurumuna katkı sağlayacak doğru işyerini seçmesi gerekecek. Doğru mesleği, doğru işyerini bulduktan sonra ise gençlerin kariyer basamaklarında ilerlemesi gerekiyor, bunun da tek yolu sürekli gelişim. MTSO Haber: Gençler İş başvurularında neler yapmalı?
Gençlere en önemli tavsiyemiz iş arama sürecinde faal olmaları, sosyal olmaları. Ayrıca iş arama kanallarını doğru kullanmalarını öneriyoruz. CV bugün işe girmenin anahtarlarından. Biz de daha çok iki arkadaşın birlikte hazırladıkları ya da internet üzerinden hazır cv formatları doldurdukları format. İşe başvuru yapan diğer adaylardan farklı ve o işyerine değer katacak özelliklerimizin ön plana çıkarılması bu aşamada önemli. Mülakat aşaması herkesin çekindiği bir süreç. Mülakatta başarılı olmanın en önemli iki yolu ise, mülakat tecrübesiyle iyi bir hazırlık.
UMAT Antrepoları, yeni yatırımlarla sektördeki gücünü artıracak
T
ürkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) İştirakleri arasında yer alan UMAT Umumi Mağazalar Türk A.Ş, Mersin Şubesi’ne yapmayı planladığı yeni yatırımlarla bölgede
MTSO 8
rekabetçi yapısını güçlendirmeyi hedefliyor. Önümüzdeki süreçte bir taraftan mevcut antreponun modernizasyonu yönünde adım atılırken diğer taraftan 10 dönümlük arazi
CMYK
üzerine yeni bir antrepo ya da silo yatırımı planlanıyor. UMAT Umumi Mağazalar Türk A.Ş, Mersin’in yanı sıra İzmir ve İskenderun’da da faaliyet gösteriyor.
İşverenlere yönelik iş ve meslek danışmanlarımız aracılığı ile profesyonel danışmanlık hizmeti sunuyoruz. Kurumumuza kayıt yaptıran her işverene kurumumuz bir danışman atıyor ve bu danışmanlar işverenin kurumla ilgili işlemlerinde işverene eşlik ediyor. İşveren Danışmanlığı konusunda yine piyasanın nabzını tutuyoruz. Firmaları ziyaret ederek mevcut dönemdeki personel ihtiyaçlarını veya ileride doğabilecek personel ihtiyaçlarını tespit edip personel temin etme noktasında çalışmalarımızı sürdürüyoruz. 2016 yılında 16 bin 629 işyerini ziyaret etmiş bulunuyoruz. MTSO Haber: Bize son dönemlerde etkisi daha da artan İşbaşı Eğitim Programınız hakkında da bilgi verebilir misiniz?
Kuruma kayıtlı işsizlerin, kuruma kayıtlı işyerlerinde daha önce edindikleri teorik bilgileri uygulama yaparak mesleki deneyim kazanmalarını sağlamak ve istihdam edilebilirliğini kolaylaştırmak amacıyla düzenlenen kurumumuzun son yıllardaki en önemli hizmetlerinden biri haline gelen programı Bu programdan faydalanan işverenlerin herhangi bir maliyete katlanmaksızın; işbaşı eğitim programına katılan katılımcıya asgari ücret düzeyinde gelir, genel sağlık sigortası primleri ve iş kazası ile meslek hastalığı primleri İŞKUR tarafından karşılanmaktadır. İşverenlerin istihdam edeceği kişileri maliyetsiz olarak yetiştirme imkanına sahip olduğu bu programın işverenler açısından ne kadar önemli olduğunu görüyoruz. 2016 yılında Mersin genelinde 5 bin 109 kişi, işbaşında eğitim programından yararlanmış ya da halen yararlanmaya devam etmektedir. Program sonrası istihdam oranlarının da oldukça yüksek olduğunu söyleyebilirim. MTSO Haber: Türkiye ile karşılaştırmalı olarak Mersin’deki işsizlik rakamları hakkında bilgi vererek iş arayanlara yönelik çalışmalarınızı anlatır mısınız?
2016 Ekim dönemi Türkiye işsizlik rakamlarına baktığımızda yüzde 11,8, genç işsizlik (15-24 yaş arası) oranlarına baktığımızda yüzde 21,2, kadınlarda ise işgücüne katılım oranı yüzde 33,1 olarak gerçekleşti. Bugün Avrupa Birliği üyesi ülkelerde de işsizlik rakamları yükselmekte, hatta genç işsizlik oranları bizim ülkemizdeki rakamlardan daha üst seviyelere tırmanmaktadır. İŞKUR’lar olarak işgücü piyasasında emek talebi ile emek arzı arasındaki nitelik farkını giderecek işbaşı eğitim programının yanı sıra, dezavantajlı gruplara yönelik mesleki eğitim kursları ve personel teşvikleri
Antrepoculuk faaliyetlerini giderek genişleten UMAT, bugün toplam 56 bin 791 metrekare kapalı alana sahip antrepolarında tecrübeli kadrosu, modern ekipmanları ve yıllardır sağladığı güven duygusuyla ithalatçılara hizmet veriyor. Diğer taraftan ticari faaliyetlerini de her geçen gün geliştiren UMAT, ithalat ve ihracatta ülke ekonomisine önemli katkı sağlıyor. Dış ticaretteki gücüyle öne çıkan Mersin’deki etkinliğini ise önümüzdeki süreçte daha da artırmak isteyen UMAT, paralelinde bölgedeki hizmet kalitesini de artırmakta kararlı. Karacailyas ve Taşkent antrepolarıyla hizmetlerini sürdüren UMAT Türk’ün, Karacailyas Gümrüklü A Tipi Genel Antreposu 25 bin metrekare alanda hizmet verirken Taşkent Gümrüklü A Tipi Genel Antreposu ise 5 bin metrekare kapalı alanda hizmetini sürdürüyor. Çalışmaların 12 kişi ile devam ettiği antrepolarda soğuk hava dışında her türlü ürün grubuna hizmet veriliyor. Limana yakınlığının getirdiği avantajının yanı sıra sağlayacağı
İş arayanlarla işverenleri aracısız olarak buluşturan fuarımız; mesleki eğitim, istihdam, danışmanlık, kariyer, seminerler, firmaların insan kaynakları yönetimi, firmaları tanıma gibi birçok bileşeniyle 19-20 Ekim tarihlerinde Kongre ve Sergi Sarayı’nda Mersin halkıyla buluştu. 8 bin civarında kişinin ziyaret ettiği fuarımıza olan ilgiden kurum olarak mutlu olduğumuzu söyleyebiliriz. Yükselen bir trend haline gelen ve bu sene 6’ncısı düzenlenen İş ve Kariyer Fuarı’nda 14 kurum ve kuruluş işbirliği yaparken, işgücü piyasasına yön veren Odalar, Üniversiteler, Belediyeler, İl Müdürlüğü koordinatör birimi ve İl Müdürü tarafından ziyaret edilmesi fuar organizasyonunun sürekli gündemde olmasını da beraberinde getirdi. Fuar organizasyonu stant açan kurum kuruluş /firma açısından değerlendirildiğinde yıllar bazında sürekli bir artış yaşandığı görülecektir. 2011 döneminde 35 stant ile yola çıktık. 2014 yılında bu rakam 68 standa ulaştı. 2015 yılında stant sayısı 88’e yükselirken 2016 yılında ise 130 kurum ve kuruluşun işbirliğinde bölgemizin en büyük İş ve Kariyer Fuarına imza attık. Mersin ili çerçevesinde gözlemlediğimizde Mersin İnsan Kaynakları ve İstihdam Fuarı’nın sürdürülebilir, yükselen ve Mersin tarafından sahiplenilen bir fuar olarak değerlendirildiğini yorumlayabiliriz. MTSO Haber: Son olarak işsizlik maaşlarıyla ilgili son durum hakkında da bize bilgi verebilir misiniz?
Bir işyerinde çalışırken, kendi istek ve kusuru dışında işini yitirenlere, uğradıkları gelir kayıplarını kısmen de olsa karşılamayı amaçlayan, devlet tarafından kurulan zorunlu bir sigorta türü. Türkiye’de Mart 2002 tarihinden itibaren uygulanmaya başlanmış işsizlik sigortasının yasal dayanağı 4447 Sayılı Kanun’dur. İşsizlik maaşını kanun belli koşullar altında sağlamaktadır. Bu koşullara genel olarak baktığımızda; İşsizlik sigortası kapsamında bir işyerinde çalışırken çalışma istek, yetenek, sağlık ve yeterliliğinde olmasına rağmen, kendi istek ve kusuru dışında işini kaybedenler, hizmet akdinin feshinden önceki son 120 gün içinde prim ödeyerek sürekli çalışmış olmalıdır. Ayrıca son üç yıl içinde en az 600 gün süre ile işsizlik sigortası primi ödemiş olmalıdır. Hizmet akdinin feshinden sonraki 30 gün içinde başvuruda bulunulmalıdır. Başvuruda gecikilmesi halinde geçen her gün için işsizlik ödeneğinden faydalanılamayacaktır. Burada vatandaşlarımızın hak kaybına uğramaması için zamanında başvuru yapmış olması önemli bir nokta. MTSO Haber: Eklemek istedikleriniz…
İstihdam seferberliği kapsamında İŞKUR ve TOBB arasında Oda ve Borsalarda İŞKUR Hizmet Noktası Protokolü en üst düzeyde imzalandı. Buna göre Oda ve Borsalarımızda İŞKUR’un iş ve meslek danışmanları görev yaparak işverenleri kurum hizmetleri konusunda bilgilendirecek. İşverenlerimizin üzerindeki personel maliyetlerini asgari düzeye indirmek ve iş arayanlarımıza da nitelik katma anlamında yeni bir kanala sahip olacağız. Bildiğiniz üzere Türkiye’de işveren danışmanlığı hususundaki ilk organizasyonu 2014 yılında Mersin’de gerçekleştirdik. İşveren Danışmanlığı hususunda yerelde yaptığımız çalışmalar birçok noktada Türkiye’ye örnek oluyor. Tabi iş piyasası dediğimiz zaman Mersin Ticaret ve Sanayi Odamız hem ilimiz için hem de ülkemiz için büyük kazanç. İşverenlere yönelik yapılan faaliyetlerimizde, İş ve Kariyer Fuarımız başta olmak üzere birçok konuda Odamızla işbirliğimiz her geçen gün artıyor. Bu vesileyle de bu işbirliğinin artarak devam etmesini temenni ederek bu sayfada bizlere yer verdiğiniz için kurumum ve şahsım adına teşekkürlerimi sunarım.
fiyat avantajlarıyla da UMAT, lojistik yarışında bir adım öne çıkmayı hedefliyor. Bölgedeki dış ticaret firmalarının ağırlıklı olarak bakliyat sektöründe faaliyet göstermesi nedeniyle 2017’de dökme yük depolamasına yoğunlaşacak olan UMAT, bakliyatın yanı sıra paletli hammadde, pamuk depolamasını da öncelikleri arasında tutuyor. UMAT Umumi Mağazalar Türk A.Ş: Umumi Mağazacılık yapmak üzere 1937’de Mustafa Kemal Atatürk’ün talimatıyla kurulmuştur. Umumi Mağazalar; Makbuz ve Rehin Senedi verme karşılığında serbest, gümrüklenmemiş veya tekel altında bulunan malları emanet olarak kabul etmek ve mal sahiplerine de, bu senetlerle malları satabilme veya rehin olarak verebilme imkanını tanıyan kuruluşlardır. UMAT kuruluşunu takiben ilk şubesini Mersin ‘de açmıştır. Bunu takiben sırasıyla İstanbul, İzmir, Samsun ve İskenderun da şubeler kurularak faaliyete geçirilmiştir. Ancak ülkemizde Umumi mağa-
zacılığın ticari önemi ve değerinin kafi derecede tanıtılmaması, limanlardaki antrepoların devlet tekeline alınması nedeniyle gelişerek, uygulamaya geçilememiştir. Bu nedenle UMAT, Umumi Mağazacılık faaliyetlerinin yanı sıra ticari faaliyetlere yönelmiş ve 1986’dan itibaren de mevcut depolarında antrepoculuk faaliyetlerine başlamıştır. Diğer taraftan ticari faaliyetlerini de her geçen gün geliştiren UMAT, ithalat ve ihracatta ülke ekonomisine önemli katkılarda bulunmaktadır. UMAT Antrepolarında şu hizmetler verilmektedir: • Ardiye hizmetleri • Tahmil, tahliye hizmetleri • Kantar hizmetleri • Aktarma hizmetleri • Hammaliye hizmetleri Tüm girdi çıktıların bilgisayarlarda depolandırılması Liman ve gümrük binalarına yakın modern antrepolar 24 saat güvenlik kontrolü ve sigortalanma başta olmak üzere; 3. Şahıs mallarına tam emniyet garantisi verilmektedir.”