MTSO Haber Sayı 333

Page 1

Genç sanayicilere sertifikaları dağıtıldı >2’de

Siber saldırılarla mücadelenin en etkin yolu bilgilenme

Mersin, Rusya ile ticareti artırma hedefinde

>4’te

>8’de

MTSO ÇAĞRI MERKEZİ 0 850 304 33 33

Sanayi 15’ten Sanayi 25’e nasıl geldik? Şerafettin AŞUT

MTSO Yönetim Kurulu Başkanı

> 3’te

www.mtso.org.tr www.mtso.org.tr | YIL: | 19 YIL:| 17SAYI: | SAYI: 333 298 | 28 Mayıs | 6-19- 10 ARALIK Haziran 2015

İstihdamda hedeflerimizi aştık

M

ersin Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO) Yönetim Kurulu Başkanı Şerafettin Aşut, Mersin’in Mayıs ayı itibariyle sağladığı ek istihdam rakamlarının 17 bine yaklaştığını belirterek, “Mersinli işadamlarımızın yoğun gayretiyle yılsonu hedeflerimizi bugünden aşmış olmanın mutluluğunu yaşıyoruz” dedi. MTSO Yönetim Kurulu Başkanı Aşut aylık olağan basın toplantısını gerçekleştirdi. Toplantıda Aşut’a Yönetim Kurulu Üyeleri Hakan Sefa Çakır ile Ufuk Maya da eşlik etti. Toplantıdaki konuşmasına Ankara’da düzenlenen 73. TOBB Genel Kurulu’na değinerek başlayan Aşut, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın teşrifleriyle düzenlenen Genel Kurul’da TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu’nun Cumhurbaşkanı’na iş dünyasının beklentilerini anlattığını bildirdi.

Öncelikli konuları yüksek faizin indirilmesi, istihdam seferberliğinde sağlanan kolaylıkların 2018’e de taşınması ve Endüstri 4.0 için atılması gereken adımların oluşturduğunu anlatan Aşut şunları söyledi: “Mart ve Nisan aylarında gerçekleştirdiğimiz basın buluşmalarında hatırlarsanız, İstihdam seferberliğinden ve kısa sürede hedefimize yaklaşmamızdan bahsetmiştik. Bu çabamız devam etmekte ve alınan sonuçlar giderek daha umut verici hale gelmektedir. TOBB Genel Kurulu’nda Başkanımız Hisarcıklıoğlu Türkiye genelindeki istihdamın Mayıs ayı itibariyle 1 milyonu aştığını paylaştı. Bu da demek oluyor ki başlangıçta belirlenen hedeflerimize yılsonunda ulaşmakta hiç de zorlanmayacağız. > 5’te

Mersin’in Tarım-Gıda Ürünleri AB ve ABD Pazarlarına Hazırlanıyor

Kalıntı sorununun uluslararası sahada rakibi yok etmek için bir silah olarak kullanıldığı günümüzde MTSO, Mersin’in tarımsal ihracatını artırmak adına tarımda yanlış ilaç kullanımına karşı savaş açtı. Bir taraftan biyolojik mücadele yöntemlerini yaygınlaştıran MTSO, diğer taraftan düzenlediği konferanslarla farkındalığı artırıyor. Çalışmalar önümüzdeki süreçte de devam edecek.

M

ersin Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO) kent ekonomisini güçlendirecek önemli sektörler arasında yer alan tarımsal üretimi ve ihracatı artıracak çalışmalarını aralıksız sürdürüyor. Son olarak kalıntısız üretimin önemine dikkat çekip farkındalığın artırılması adına MTSO Avrupa Birliği Bilgi Merkezi tarafından ‘Avrupa Birliği’nde Gıda

Güvenliği ve İzlenebilirlik’ Konferansı düzenlendi. Konferansta tarımsal ihracatın artması için kalıntı sorunu ile nasıl mücadele edilebileceğinin yöntemleri, dünya pazarlarının beklentileri, kalıntı sorununun insan sağlığı üzerindeki olumsuz etkileri üzerinde duruldu. Tarımsal sorunların aşılması için tüm

katılımcılar, örgütlenme sorunu aşılmadan tarımsal sorunların çözümlenemeyeceği ortak görüşünde birleşti. Biyolojik ve organik uygulamadan sonuç alınamaması halinde son çare olarak kimyasal mücadeleye başvurulması gerekliliği konferansın ana çıktısı oldu. Organik tarımda 4 sınırlı ilaç kullanılırken konvansiyonel tarımda 450

ilaç kullanılıyor ve kullanılan ilaçların yüzde 0,1’i ile yüzde 6 arası hedef bitkiye ulaşırken yüzde 94 ile 99,9 arası insana, toprağa ve suya zarar veriyor. Bu nedenle gerek gıda maddelerini tüketen kişilerin gerekse ilaçlama yapan üreticinin zehirlenmemesi için tarım ilaçları kullanımının sınırlandırılması gerekiyor. > 7’de

Pamuk üretiminde dikkat çeken Pazar:

İş dünyası yüksek faiz oranlarından şikâyetçi T

> 4’te

Moderno, müşterilerine akıllı çözümler sunuyor

M

obilyadan, iç mimariye,inşaat taşeronluğundan, tekne imalatı ve ziraata kadar tüm iş kollarında yenilikçiliği ilke edinen Moderno, geliştirdiği inovatif yöntemlerle bir taraftan kullanıcına kolaylık ve ayrıcılıklar sunarken diğer taraftan kalitesini arttırıp, maliyetlerini aşağı çekiyor. Mobilya sektöründe yaptığı farklı çalışmalarla adını duyuran Moderno Genel Müdürü Mehmet Ali Güldağ, bir yeniliğe daha imza atarak mobilyanın ardından denizseverleri de hayalleriyle buluşturuyor. İthallerinin 4’te bir fiyatına ürettiği açık deniz balıkçı tekneleri sayesinde daha çok kişinin bu ürüne sahip olmasını sağlayan Güldağ, ‘bu tekneyi alırım ama marinada kim bakımını yapar? Sürekli kontrol gerekli’ endişelerini ortadan kaldırmak adına da tekneleri akıllı teknolojilerle donatıyor. Tekne bu teknoloji sayesinde cep telefonu aracılığıyla kullanıcısına sürekli seyre hazır stand bye modunda olmasına olanak tanıdığı gibi, herhangi bir yönetimsel işlemi, ister senaryolara

MTSO 1

CMYK

göre; ister, oturduğu yerden cep telefonu ile kontrol edilebiliyor olması olanağı sunuyor ve bulunduğu yerden kişinin sorunu çözmesine olanak tanıyor. Çocukluğundan bu yana hayallerinin peşinde koşan Mehmet Ali Güldağ, bugün sevdiği bir mesleği yapmasının da verdiği güçle, çalışmalarını Mersin’de yapılamayanı yapmaya odaklı sürdürüyor. Hemen her türlü malzeme ve materyale hakim olması nedeniyle, yaptığı işlerin çok çeşitlilik, gösterdiğini anlatan Güldağ, başarısının sırrını ise, “Yenilikçi gördüğüm her şeyi farklı bakış açısı, farklı gözlemlerle birleştirip ticari hayatıma aktarırım. Heyecanımı ve hayallerimi hiç kaybetmedim. Her zaman bilgimi taze tuttum ve çalışanlarıma bilgi, beceri anlamında yenik düşmedim. Günlerce işyerimde çalıştım, yeri geldi bir hafta boyunca evime hiç gitmediğim oldu. Gerektiğinde risk almayı bildim. En önemlisi de işimi severek yaptım” sözleriyle açıklıyor. > 8’de

D

ünyanın en fakir ülkelerinden olan Burkina Faso, yoksul olmakla birlikte, ekonomik potansiyeli yüksek bir ülke. Ülke ekonomisinde öne çıkan ürünler ise pamuk, altın ve susam. Düz bir coğrafya ve tropik iklime sahip olan ülkede Mayıs ayından Ekim ayına kadar yağışlı bir iklim hakim. Ülkede birçok akarsu, göl ve baraj da bulunmakta. Pamuk yetiştirilmesine elverişli topraklara ve altın gibi önemli bir madene sahip olmasına rağmen bu iki ürünün de ticaretinin yabancı şirketlerin elinde olması nedeniyle yoksul bir ülke olan Burnika Faso ile Türkiye’nin dış

Vergi yapılandırmasında son gün 31 Mayıs

>2’de

ticareti ise inişli çıkışlı bir seyir izlemektedir. Ancak rakamların istenilen seviyede olduğunu söylemek mümkün değil. Türkiye, yüzde 6,4’lük bir payla Burkina Faso’dan ithalat gerçekleştiren ülkeler arasında beşinci sırada. Türkiye’nin 2003 yılında Burkina Faso’dan yaptığı toplam ithalat 1 milyon 121 bin dolar, ihracatı ise 3 milyon doların üzerinde. 2011 yılında ise, Türkiye yaklaşık 147 milyon dolar ithalat yaparken, 14,5 milyon dolar ihracat gerçekleştiriyor. Görüleceği üzere, sekiz yıllık dönemde ihracat-ithalat dengesi Burkina Faso lehine gelişiyor. > 6’da

Selzedelere acil kredi desteği

>2’de

OBB Başkanı M. Rifat Hisarcıklıoğlu, 73’üncü TOBB Genel Kurulu açılışında yüksek faiz oranlarından şikayetçi oldu. Piyasalarda tahsilat hızının düşük, vadelerin ise uzun olduğunu hatırlatan Hisarcıklıoğlu, “Firmalarımız daha fazla kredi kullanmak zorunda ama faiz oranları, rakibimiz ülkelerin çoğundan yüksek. Bankalar rekor karlar açıklarken, bu faiz oranları reva mıdır?” dedi. TOBB Başkanı M. Rifat Hisarcıklıoğlu’nun ev sahipliğinde TOBB ETÜ Spor Salonu’nda gerçekleştirilen 73’üncü Genel Kurul’a 81 il ve 160 ilçenin TOBB delegeleri, Oda ve Borsa temsilcilerinden oluşan yaklaşık 4 bin kişi katıldı. Bu yıl, ‘Gücümüz Birliğimiz’ temalı Genel Kurul’a Mersin Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO) da TOBB Delegelerinin yanı sıra TOBB İl Kadın ve Genç Girişimciler Kurulu temsilcileriyle katıldı. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Bakan-

ların da bulunduğu Genel Kurul’un açılışında konuşan TOBB Başkanı M. Rifat Hisarcıklıoğlu, iş dünyasının çözüme kavuşan taleplerini hatırlatıp ardından henüz sonuçlanmayan ve çözüm bekleyen taleplerini sıraladı. “2018’de de istihdam rekorları kıralım” İlk olarak istihdam seferberliğine değinen Hisarcıklıoğlu, Şubat ayında başlatılan İstihdam Seferberliği’ni hatırlatarak, “TOBB temsilcileri olarak ülke çapında bu işi tanıtıp yaygınlaştırdık. Konunun takipçisi olup verdiğimiz sözü tuttuk. Mayıs ayı itibariyle sağlanan ek istihdam 1 milyonu geçti. İstihdamla büyüyen Türkiye olduk. İnşallah 2017 sonuna kadar hedefimize ulaşacağız” dedi. Yeni taleplerinin istihdam teşviklerinin 2018’de de devam etmesi olduğunu belirten Hisarcıklıoğlu, yeni istihdam rekorları kırmak istediklerini söyledi. > 5’te

Kadın girişimcilere ‘Marka Olma Sanatı’ anlatıldı

> 2’de

> 3’te


2 Kadın girişimcilere ‘Marka Olma Sanatı’ anlatıldı YIL: 19 | SAYI: 333 | 28 Mayıs - 10 Haziran | www.mtso.org.tr

Mersinli kadın yöneticiler, EBRD tarafından uygulanan ‘Kadın İşletmelerine Finansman ve Danışmanlık Desteği Programı’ kapsamında bir araya geldi. Kadın liderler, ‘İşletmenizi Büyütmenin Anahtarı: Marka Olma Sanatı’ konulu seminerde başarılı bir marka olabilmenin ipuçlarını öğrendi.

A

vrupa Birliği (AB), Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası (EBRD), Türkiye Cumhuriyeti Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ve Türkiye İş Kurumu tarafından finanse edilen ‘Kadın İşletmelerine Finansman ve Danışmanlık Desteği Programı’ kapsamında ülke genelinde düzenlenen seminerlerin 15’incisi Mersin’de kadın girişimcilerin katılımı ile gerçekleşti. Seminerde, kadın girişimcilerin finansal ve yönetimsel yetkinlikleri ile sosyal becerilerinin geliştirilmesine yönelik danışmanlık ve finansman destekleri konularında bilgi verildi. Mersin Ticaret ve Sanayi Odası ve TOBB Mersin İl Kadın Girişimciler Kurulu’nun ev sahipliğinde gerçekleşen seminere, bölgedeki kadın girişimci ve yöneticilerle yerel kurum temsilcileri katıldı. Ayrıca programın katılımcı bankaları Garanti Bankası, QNB Finansbank,

Türk Ekonomi Bankası ( TEB), Türkiye İş Bankası ve VakıfBank’ın yetkilileri kadın girişimcilerle bir araya geldi. TOBB Mersin İl Kadın Girişimciler Kurulu İcra Komitesi Üyesi Hamide Ünal’ın da kısa bir açılış konuşması yaptığı seminerin ilk bölümünde kadın girişimci ve yöneticilere, ‘Kadın İşletmelerine Finansman ve Danışmanlık Desteği Programı’ anlatıldı. Seminere, Frankfurt School Kıdemli Bankacılık Uzmanı Ahmet Güney Gönüllü’nün, işletmelerini analiz ederek farklı bir bakış açısıyla gözlemleyebilecekleri, programa özel olarak geliştirilen ‘İşletme Merceği’ hakkında verilen detaylı bilgi ile devam edildi. Seminerde ayrıca Mersin’in değerli kadın girişimcilerinden Berrin Mis, lider kadınlara örnek olacak kendi başarı hikayesini anlattı.Seminerin ‘İşletmenizi bü-

yütmenin anahtarı: Marka Olma Sanatı’ başlıklı eğitim bölümünde ise; Frankfurt School Kıdemli Pazarlama ve İletişim Uzmanı Didem İzgi, marka olabilmenin uzun ve stratejik serüvenin inceliklerini anlattı. Başarılı marka örnekleri ve sıra dışı marka yaratma süreçlerinin de yer aldığı bu bölümde, markanın ayırt edici özelliklerinden renk, isim ve logo kullanımı hakkında da bazı ip uçlarına değinildi. Katılımcılar, EBRD’nin küçük işletme destek hizmetlerine, katılımcı bankaların sunduğu finansal ürün ve hizmetlere de erişim fırsatı yakalayarak, katılımcı banka yetkilileri ile bire bir görüşme imkânı buldu. Seminer boyunca katılımcı kadın girişimci ve yöneticiler, birbirleriyle tanışarak ortak bir platformda iş ağı geliştirme şansı da yakaladılar.

Selzedelere acil kredi desteği KOSGEB ile bankalar arasında özellikle geçen yıl Aralık ayında Mersin’de yaşanan sel felaketinden etkilenen sanayicileri rahatlatacak bir protokol imzalandı. Yaşadıkları sıkıntıları resmi makamlara belgeleyen KOSGEB Veri Tabanı’na kayıtlı sanayiciler uygun koşullarda finansal destek sağlayabilecek. Son başvuru tarihi 30 Kasım 2017.

K

OSGEB ile bankalar arasında doğal afetler (sel, su baskını, zelzele, büyük kuraklık, anormal şiddette fırtına), genel grev, yangın, halk hareketleri ve terör gibi durumlardan etkilenen imalat sanayinde faaliyet gösteren işletmeler ile Organize Sanayi Bölgelerinde faaliyette bulunan tüm işletmelere uygun koşullarda finansal destek sağlanması amacıyla ‘2017 Yılı Acil Destek Kredisi Protokolü’ imzalandı. 1 Ocak 2015 tarihinden itibaren yaşanan olayları kapsayacak protokol

çerçevesinde yaşadıkları sıkıntıları valilik, kaymakamlık gibi resmi makamlara belgeleyen sanayiciler protokolden yararlanabilecek. Protokolde Akbank T.A.Ş., Denizbank A.Ş., QNB Finansbank A.Ş., T.C. Ziraat Bankası A.Ş., T. Garanti Bankası A.Ş., T. Halk Bankası A.Ş., T. İş Bankası A.Ş., T. Vakıflar Bankası A.Ş., Türk Ekonomi Bankası A.Ş. ile Yapı ve Kredi Bankası A.Ş. olmak üzere 10 banka yer alıyor. Bahse konu Acil Destek Kredisi Programı çerçevesinde işletme başına

kullanılabilecek kredi üst limiti 100 bin TL olarak belirlendi. Sıfır faizli olacak kredinin ilk 12 ayı ödemesiz, kalanı üçer aylık eşit taksitler halinde ödemeli toplam 36 ay vadeli olarak uygulanacak. Teminat sıkıntısı yaşayan işletmeler, Kredi Garanti Fonu A.Ş.’nin sunduğu kefalet hizmetlerinden yararlanabilecek. Başvurular http://kredi.kosgeb. gov.tr adresinden alınacak olup son başvuru tarihi 30 Kasım 2017 olarak belirlendi.

Vergi yapılandırmasında son gün 31 Mayıs

6

736 Sayılı Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılmasına İlişkin Kanun kapsamında yapılandırılan borçların, süresinde ödenmeyen 1. taksiti ile 2017 yılının Ocak ayından Mayıs ayına ertelenen 2.taksitinin ödeme süreleri 31 Mayıs 2017 Çarşamba günü

sona ermektedir. Kanunun getirdiği imkânlardan yararlanmaya devam edilmesi için ilk iki taksitin ödenmesi şarttır. Bu nedenle, özellikle birikmiş borçların ödenmesine büyük kolaylık sağlayan 6736 sayılı Kanun-

dan yararlanmak için getirilen bu son fırsatın kaçırılmamasını önem taşımaktadır. Ödemelerinizi www.gib.gov.tr internet sayfamızdan, GİB Mobil uygulamamızdan (IOS ve Android), anlaşmalı bankalardan ve vergi dairelerinden yapabilirsiniz.

MERSİN TİCARET VE SANAYİ ODASI’NDAN ÜYELERE DUYURU

5174 Sayılı Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği ile Odalar ve Borsalar Kanunu’nun 24 ve 25. Maddelerine göre yıllık aidat ve munzam aidat Haziran ve Ekim ayları içinde iki eşit taksitte ödenmektedir. Süresi içinde ödenmeyen aidat ve munzam aidatlara 6183 sayılı Amme Alacakları Tahsili Usulü Hakkında Kanun gereğince aylık %1,40 oranında gecikme cezası uygulanmaktadır. Vadesi geçen aidat-munzam aidatlar Oda veznelerimize T.İş Bankası, Garanti Bankası ve Yapı Kredi Bankası kredi kartları ile 6 taksitte ödenebilir. Ayrıca Odamız web sayfasından (www.mtso.org.tr.) ve www.vatandas.mtso.org.tr adresinden Garanti Bankası kredi kartı ile 6 taksitte ödenebilmektedir. Sayın üyelerimize duyurulur.

MTSO 2

CMYK

Genç sanayicilere sertifikaları dağıtıldı Sanayi Akademi Projesi kapsamında gerçekleştirilen Geleceğin Yöneticileri Programı ilk dönemi sona erdi. 25 genç sanayicinin katılımıyla yaklaşık 1,5 ay devam eden program sonunda başarı gösterenlere katılım sertifikaları MTSO Yönetim Kurulu Başkanı Şerafettin Aşut tarafından verildi.

M

ersin Ticaret ve Sanayi Odası’nın (MTSO), kentte aile şirketi yapısını koruyan sanayi firmalarının daha uzun soluklu faaliyet gösterebilmelerine yardımcı olmak adına başlattığı yeni projesi Sanayi Akademi’nin ilk dönemi sona erdi. ‘Sanayi Akademi’ Projesi ile ikinci nesil sanayicilerin geleceğe hazırlanması, bölgedeki aile şirketlerinin sürdürebilirliğine ve bu şirketlerin ikinci ve üçüncü kuşaklara geçmesine katkı sağlanması hedeflendi.

Mevcut proje kapsamında katılımcılara; Aile Şirketlerinde Kurumsallaşma, Finansçı Olmayan Yöneticiler İçin Finans, Uluslararası Pazarlama ve Satış, Dijital Pazarlama ve E-Ticaret, SGK Mevzuatı ve Temel İş Hukuku, Etkili Zaman Yönetimi, Uygulamalı Proje Yazma, Ticari Bilgi ve İstihbarat, Sipariş Yönetimi ve Tedarik Zinciri başlıkları altında eğitimler verildi. Öte yandan proje kapsamında deneyim paylaşım günleri de gerçekleştirildi. Katılımcılar, bir sanayici olan

Ankara’da Mersin Tantunisine büyük ilgi

MTSO Yönetim Kurulu Başkanı Şerafettin Aşut ve Akdeniz Çivi CEO’su Serhat Dövenci ile bir araya gelerek firmalarını nasıl büyüttüklerini ve bu büyümeyi kalıcı hale getirebilmenin yöntemlerini ilk ağızdan dinledi. Katılımcılara rol model olan bu buluşmalar, genç sanayicilerin var olan vizyonlarının gelişimine katkı sağladı. Projenin ilk dönemi sertifikaların dağıtılması ve pasta kesimi ile sona erdi. fından dağıtılan tantuni katılımcılardan büyük ilgi gördü. Stant önündeki kuyruk dağıtımın başladığı ilk saatlerden gecenin geç saatlerine kadar devam etti. TOBB 73’üncü Genel Kurulu, TOBB Genel Merkezi bahçesinde düzenlenen yöresel ürünlerin ve yiyeceklerin tanıtıldığı etkinlikle başladı. Türkiye’nin dört bir yanından gelen Oda ve Borsalar, TOBB İkiz Kulelerde açtığı stantlarda katılımcılara yöresel yiyeceklerini ikram etti. MTSO Standı katılımcıların en çok ilgi gösterdiği uğrak noktaları arasında yer aldı. Tekirdağ Ak Parti Milletvekili Ayşe Doğan ile Rusya Federasyonu’nun Türkiye Ticaret Temsilcisi Aydar Gaşigullin’in de ziyaret ederek tantuninin tadına baktığı stant önündeki kuyruk gecenin geç saatlerine kadar devam etti.

T Cumhurbaşkanı Erdoğan, Yapılandırma Kanunu’nu onayladı B OBB 73’üncü Genel Kurulu öncesi gerçekleştirilen yöresel yiyecekle-

rin tanıtıldığı organizasyonda Mersin Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO) tara-

azı alacakların yeniden yapılandırılmasını ve Emlak Bankası’nın tasfiyeden çıkarılmasını içeren kanun, Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından onaylandı. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan vergi ve prim borçlarının yeniden yapılandırılması ve Emlak Bankası’nın tasfiyeden çıkarılmasına ilişkin yasayı onayladı. Maliye ile Gümrük ve Ticaret bakanlıkları, Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK), il özel idareleri, belediyeler ve büyükşehir belediyeleri su ve kanalizasyon idarelerinin alacaklarını yeniden yapılandıran

kanun teklifi, TBMM Genel Kurulu’nda mayıs ayı ortasında kabul edilmişti. “Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Bazı Kanunlarda ve KHK’larda Değişiklik Yapan Kanun”, daha önceki yapılandırma kapsamında başvuru yapamamış borçlulara yeni bir imkan tanırken, önceki yapılandırmadan yararlanan ve taksit ödemeleri devam edenlerin yapılandırılan borçları kapsam dışında tutuluyor. Kanunla, 31 Mart 2017 tarihi dikkate alınarak belirlenen vergi-

Mersin Bilim Şenliği başlıyor

U

luslararası Mersin Bilim Şenliği’nin ikincisi 7-8 Haziran günleri arasında Yenişehir CNR Expo Fuar Alanı’nda gerçekleştirilecek. TÜBİTAK, Mersin Valiliği, Büyükşehir Belediyesi, Mersin Üniversitesi, Ortadoğu Teknik Üniversitesi ortaklığında düzenlenen şenliğin destekçileri arasında Mersin Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO) da yer alıyor. 7’den 77’ye herkesi hedef alan şenlik, Mersin başta olmak üzere çevre illerden gelecek katılımcılara da evsahipliği yapmaya hazırlanıyor. 15 bin aktif katılımcının en az bir etkinlikte yer almasının hedeflendiği şenliğin amacı ise daha çok kişiyi bilimle tanıştırabilmek.

ler, gümrük vergileri, vergi cezaları, bazı idari para cezaları, sigorta primleri, topluluk sigortası primleri, emeklilik keseneği ve kurum karşılığı, işsizlik sigortası primi, sosyal güvenlik destek primi ile bu alacaklara ilişkin her türlü faiz, zam, gecikme zammı, gecikme faizi, cezai faiz, gecikme cezası gibi fer’i alacaklar yapılandırma kapsamına alınıyor. Buna ek olarak belediyelerin su, atık su ve katı atık gibi alacakları da kapsama dahil ediliyor.

Şerafettin AŞUT

A. Kadir DÖLEK

Derya GÜLEÇ

Atatürk Caddesi MTSO Hizmet Binası Kat: 2-3-4 / MERSİN Tel: 0324 238 95 00 ( 10 Hat ) 238 56 56 ( 3 Hat ) - 238 98 00

Turkuvaz Haberleşme ve Yayıncılık A.Ş. Ceyhan Yolu Üzeri 5.km Yüreğir / ADANA 0322 346 30 93


3

YIL: 19 | SAYI: 333 | 28 Mayıs - 10 Haziran | www.mtso.org.tr

Sanayi 15’ten Sanayi 25’e nasıl geldik? Şerafettin AŞUT MTSO Yönetim Kurulu Başkanı

S

anayi, yani ülkenin endüstriyel üretme gücü, imalat gücü dokunduğu yeri değiştiriyor ve geliştiriyor. Dünyada da böyle, ülke içinde de böyle. Bugün Türkiye’nin sanayisi gelişmiş kentlerine baktığımızda, bu hamlelere başlamadan önceki durumları ile dağlar kadar farkları olduğunu görürüz. Refah anlamında fark var, sosyal gelişmişlik anlamında fark var. Çünkü sanayi dokunduğu yeri değiştiriyor ve geliştiriyor. Gaziantep, Kayseri, Konya; Anadolu kaplanları dediğimiz bu iller sanayi hamlelerinden önce sıradan kentlerdi. Bugün marka sıfatıyla anılıyorlar. İzmir ve Ege incir ve üzüm sattığı günlerde neydi, bugün sanayi temelli büyüme ile ne durumda? 40 yıl önce Bursa sembolik bir Osmanlı başkenti olmasının ötesinde, tarihi bir değerin dışında ne idi, bugün Bursa’nın gücü nedir ve neden dolayıdır? İstanbul hinterlantındaki Trakya ve İzmit Körfezi’nin sanayi gücü olmasa bugünkü İstanbul olur muydu? Aynı şey Mersin ve Adana için de geçerlidir. Mersin’i ve Adana’yı büyüten şey nedir? Evet, sanayi dokunduğu yeri gerçekten değiştiriyor ve geliştiriyor. Refah oluşuyor, istihdam oluşuyor, yan sanayi ile KOBİ’ler gelişiyor, ticaret artıyor ve sosyal yaşam kalitesi artıyor. Eğer 80 milyona yaklaşan genç bir nüfusunuz varsa üretim, yani sanayi temelli bir büyüme kaçınılmazdır. Üretmeyen bir Türkiye’nin sağlıklı bir ekonomik geleceği olamaz. Bu durum dünyada da aynıdır ve bundan dolayı gelişmek isteyen ülkeler sanayi yatırımlarına önem vermiştir. İşte bu yarışa aynı seviyede ve aynı yıllarda başladığımız Güney Kore… Neydi, ne oldu? Güney Kore’ye bu sıçramayı sağlayan şey neydi? Bu öyle bir savaş haline geldi ki, artık küresel anlamda sanayi üretiminde ilk 15 ülke içinde girmek bir gösterge haline geldi. Aşağıdaki tabloda ülkelerin yıllara göre sanayi sıralamaları var. Türkiye’nin bir zamanlar bu listede yer alırken, bugün neden olmadığı düşünülmelidir. Kazanımlarımızı, gösterdiğimiz gelişmeleri yok saymadan ve küçümsemeden, eksiklerimizin neler olduğunu sorgulamalıyız.

Aşağıdaki tabloya baktığımızda, 80’li yıllarda ilk 15 içinde olmamamıza şaşırmıyoruz; çünkü 80’li yıllarda Türkiye bir tarım ülkesiydi. Sanayi elbette vardı ama ülke çapında baskın bir sektör değildi. Daha çok kamu desteğinde yapılan yatırımlar vardı. Yani, serbest piyasanın işlemediği, sanayi girişimcisinin yaratılamadığı

2000’li yıllarda Türkiye’nin sanayi ligindeki düşüşünü başlattı. Teknolojiye, ar-ge’ye, mesleki eğitime önem verilmemesi de bu olumsuz gidişatı tetikledi. Birçok ülke geleceği düşünerek yatırımlar yaparken biz, günü kurtarmaya çalıştık. Sanayi ülkenin önemli bir sektörü olmaya devam ettiyse de düşük ve orta-altı teknoloji ile

yıllardı. İçine kapanık bir ülkeydik. Rahmetli Özal’ın iktidara gelmesiyle Türkiye yeni bir döneme girdi, yeni bir büyüme hedefi koydu. Artık sanayi ve ihracat kavramı özel sektörün alanı haline gelmeye başladı. Kısa sürede Türkiye büyük atılımlar yaptı ve 90’lı yılara kadar gösterdiği bu atılımla Türkiye ilk 15 ülke arasına girdi. Ancak, 1990 ve 2000 yılları arasındaki siyasi istikrarsızlıklar ve stratejilerin doğru oluşturulmaması

katma değer yaratmayan bir üretimle 2000’lere gelindi. 2000’li yılların başında uzun süre kalıcılığını sürdürecek bir siyasi istikrar ve tek partili bir hükümet gücü yakalandı. Bu aslında millet olarak, ekonomi dünyası olarak özlediğimiz bir şeydi. Ülke artık siyasi çatışmalarla, politikanın baskısı altında yaşamak istemiyordu. Bu süreç günümüze kadar önemli kazanımlar getirdi. Öyle ki, bu süreçte bu Millet ve kurumlarımız bir darbe

teşebbüsünü bile engelleyecek bir demokratik olgunluğa eriştiğini ispat etti. Peki, politik istikrarsızlığın olduğu dönmelerde sanayi üretiminde ilk 15 içinde yer alan Türkiye, 2000- 2016 döneminde, böylesi güçlü bir dönemde, neden ilk 15 liginde değil? “Kamu ve özel sektör işbirliğiartmalı” Bizce bunun temel nedeni kamu ve özel sektörün daha yakın bir iş birliği içinde çalışmamasıdır. Son zamanlarda sanayi ile ilgili önemli paketler hazırlandı ancak bu paketlerin içeriği sanayicilerle işbirliği içinde hazırlanmalıdır. Türkiye artık 80’li yılların Türkiye’si değildir. Özel sektörde dönüşüm olduğu gibi, aynı dönüşüm kamuda da olmalıdır, bürokrat profilinde de olmalıdır. Türkiye sanayisi birinci nesil reformları çoktan tamamlamıştır. Artık ikinci nesil reformlara geçmek zorundayız. Ancak, bunun yolu bir orkestra gibi çalan, uyum içinde ve iş birliği ile çalışan bir kamu-özel sektör vizyonundan geçmektedir. Öte yandan, ülke siyaseti de toplumu aynı hedeflere kilitlemeyi başarmalıdır. Konuşma değil, icraat zamanıdır. Konuşmak ve farkındalık yaratmak birinci nesil reformların işidir ve biz o aşamayı geçtik. Artık bizim inovasyon konuşmayı bırakıp inovasyon yapmamız gerekiyor. Artık bizim ar-ge’yi konuşmayı bırakıp ar-ge yapmamız gerekiyor. Ve bunu bütüncül olarak yapmamız gerekiyor. Özel sektör sanayi 4.0’a geçmenin yollarını ararken ve bunu bazı sektörlerde gerçekleştirirken, eğitim dünyamızın, meslek liselerimizin hatta üniversitelerimizin bunun arkasına kalması düşünülemez, kamunun hızının, bürokrasinin vizyonun bunun arkasında kalması düşünülemez. Onun için daha çok iş birliği ortak hedefleri ortaya koyması anlamında hayatidir. Bunlar olmadan üreten bir ülke olmak zor. Kürekleri aynı yöne çeken kurumlarla dolu bir ülke, ortak hedefleri olan bir ülke bu vizyonun birinci maddesidir. Kamu olsun, özel sektör olsun kurum ve kuruluşlarımız bir birinin rakibi değil, payandasıdır. Biri olmazsa diğeri olamaz...

manın çeşidine göre iki ya da dört ip, gövdenizde bulunan kontrol yeleğine bağlanır. Bu ipler sizin hangi yöne uçacağınızı belirler. Eğer ipleri sağa çekerseniz sağa doğru, sola çekerseniz sola doğru uçmanızı sağlar. Kaymanız için gerekli olan en temel araç ise sörf tahtasıdır. Sörf tahtaları tek yön veya çift yön olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. İki yönlü sörf tahtaları hem ileriye hem de geriye doğru kayabilir. Bu yüzden başlangıç için daima iki yönlü tahtalar önerilmektedir. Kiteboard’da sürüş sırasındaki duruş tekniği sayesinde, karın, bacak, kol ve göğüs kasları sürekli olarak çalışır. Bu nedenle ortalama 2 saatlik seanslarla suya çıkılır ve seans aralarında da en az 15 dakika dinlenmek gerekmektedir. Serbest stile geçildiğinde işin içine çok daha fazla kas gücü, hareket ve refleksler girer. Her yaştaki insanın kolaylıkla yapabileceği bu spor, malzeme teknolojisinin gelişimiyle 7-8 yaşlarında başlanılabilen bir spor haline gelmiştir.

T

eknolojideki gelişimi tüm insanlık büyük bir heyecanla izliyor. Fakat teknoloji denildiği zaman yalnızca telefon ve bilgisayarlar aklımıza gelmemeli. Teknoloji artık hayatın her alanında kendisini fazlasıyla hissettiriyor. Bu alanlardan bir tanesi de spor. Kullanılan spor malzemelerinin teknolojiye dayalı olarak gelişmesi, yapılan spor branşlarının çeşitlenmesini de beraberinde getiriyor. Bu gelişim sonucu ortaya çıkan yeni spor dallarından birisi de kiteboard. Sağlıklı yaşama önem veren ve kısıtlı zamana sahip olan günümüz insanının,

MTSO 3

CMYK

gerek kent yaşamından gerekse iş hayatının bunaltıcı yoğunluğundan uzaklaşmak istemesi spora olan ilgiyi arttırmıştır. Hal böyleyken biz de bu sayımızda, yeni bir spor dalı olan ve son zamanların yükselen trendi haline gelen ve özellikle Mersin’de yapılması çok uygun olan, Kiteboard’u tanıtmak istedik. Su sporları arasında yer alan Kiteboard ya da Kiteboarding, uçurtma kayağı anlamına gelmektedir. Diğer adıyla Kitesurfing, yani uçurtma sörfü olan bu spor, yakıta ihtiyaç olmaksızın özel uçurtmaların yardımıyla sadece rüzgar gücü kullanılarak, çevrenin uygun olduğu her

yerde yapılabilen bir sporudur. Uçurtma kayağı, güçlü bir uçurtma ve küçük bir board ile beraber sörfçüye su üzerinde özgürce hareket etme olanağı sağlayan, adrenalin yüklü bir rüzgar sporudur. Daha çok su üstünde, deniz ve göllerde yapılmasına karşın, toprak ve kar üzerinde yapılan türleri de vardır. Toprak üzerinde yapılanlarda kayma aracında tekerlekler mevcuttur. 321 kilometre sahil şeridiyle Mersin, bu spor dalı için en uygun rotalardan birisi. Akdeniz ikliminin hüküm sürdüğü Mersin’de rüzgar istatistiklerine göre, 9 ay boyunca kiteboard yapılabilme olanağı vardır. Özellikle Mersin’in Silifke ilçesinde bulunan Taşucu Bölgesi bu spor için en uygun adres olmakla birlikte kent merkezi başta olmak üzere sahil bandındaki tüm ilçeler bu sporun yapılabileceği uygun rotalardır. Kiteboard aynı zamanda ekstrem bir spor olduğu için eğitim almak da şarttır. Mersin’de son bir yıldır kiteboard eğitimleri verilmeye başlanmış olup, 3-4 günlük bir eğitim sonrasında sporcu tek başına kiteboard yapma becerisi kazanabilmektedir. Mersin’de faaliyet gösteren Kiteboardshop17 Özel Eğitim Kurumu bu anlamda, profesyonel eğitim vermektedir. Bu keyfi tanımaya hazır mısınız? O zaman bu yaz adrenalin dolu bir tatil için Mersin’e davetlisiniz.

Kiteboard yapmak için gereken malzemeler Eğitimlerdensonraenönemlikuralise malzemeler. Bu sporda kullanılan malzemeler, vücuda uygun şekilde olmalıdır. Bu nedenle kullanılan malzemelerin seçimi büyük önem taşır. Kiteboard’ta kullanılan malzemeler şöyle sıralanabilir: Kiteboard’ın tarihçesi Karda atlar tarafından çekilen kayakçılardan esinlenilerek ortaya çıkan uçurtma kayağında ilk patenti, 1925 yılında ABD’li Fred Walter aldı. Gerçek anlamda bir spor olarak denenmesi ise 1920’li yıllarda ABD’li Ralph Samuelson tarafından yapıldı. 1930’lu yıllarda başta ABD olmak üzere, Fransa, Avusturalya ve İngiltere’de yayılmaya başladı. 1946’da dünya çapındaki en önemli karar ve yönetim organı Dünya Su Kayağı Birliği kuruldu. 1949 yılında su kayağında ilk dünya şampiyonası yapıldı. Daha sonara bu şampiyona düzenli olarak sürdürüldü. Son olarak 2016 yılında Rio Olimpiyatları’nda windsurf’un (Rüzgar sörfü) yerine kiteboard yer aldı. Uluslararası Kiteboard Birliği (International Kiteboard Association-IKA) tarafından düzenli olarak uluslararası şampiyonalar gerçekleştirilmektedir. Her yıl dünyanın farklı bir ülkesinde gerçekleştirilen Uçurtma Sörfü Şampiyonası, 32 ülkeden dünyanın en iyi kadın ve erkek uçurtma sörfçülerinden oluşan 120 sporcu katılmasıyla gerçekleştirilmektedir. Kiteboard nasıl yapılır? Bu sporu yapmak için öncelikle bir sörf tahtasına, bir adet uçurtmaya, kask ve can yeleğine ihtiyaç vardır. Uçurt-

- Suya dayanıklı Power Kite (Uçurtma) - Kiteboard (Kayak)

- Kontrol takımı - Board tasması ve güvenli kurtulma sistemi Kiteboard kuralları ve genel ifadeler - Kiteboard yapmak için güvenli bir alan ve zaman seçin, - Kalabalık plajlarda uçmayın, - İnsanlarla aranızda en az 100 metre mesafe bırakın, - Kite’ı kullanırken uçuş iplerine asla dokunmayın, - Kendi kendinize kite ile sürekli dönüşler yapmayın, - Uçuş ipleriniz dolanmamış olsun, - Kiteboard’u kalabalık yollarda, direkli alanlarda, çitli, parmaklıklı, ağaçlık ve çalılık yerlerde, trafikte, köprü ve hava alanı yakınlarında ya da üzerlerinde yapmayın, - Kite ile kötü havalarda uçmayın, - En az 10 uçuş saatine ulaşmadan 10 deniz mili rüzgarı ve ötesinde uçuş yapmayın, - Daima düzgün ve güvenli ekipmanlar kullanın, - Aşınmış ipler, yıpranmış ya da yırtık kayaklar ve hasarlı barları asla kullanmayın, - Rüzgarın sizi etkilediğinin farkında olun, - Spor esnasında karşınıza çıkabilecek engelleri önceden hesaplayın ve onlarda kaçabilme hazırlığını yapın, - Plan yapın ve genel kurallara uyun.


4

YIL: 19 | SAYI: 333 | 28 Mayıs - 10 Haziran | www.mtso.org.tr

Mersin’in Tarım-Gıda Ürünleri AB ve ABD Pazarlarına Hazırlanıyor tan sonra sunulan hizmet de çok önemseniyor.

Eğitime verdiği önemi sık sık vurgulayan Mersin Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO), üyelerine yönelik olarak düzenlenen eğitimlerin yanı sıra Yönetim Kurulu Üyeleri ve personelinin de görev alanları ile ilgili konularda eğitimlere katılmalarına özen gösteriyor.

B

u kapsamda, 7-12 Mayıs 2017 tarihlerinde Milletlerarası Akdeniz Yüksek Zirai Etütler Merkezi (CIHEAM) tarafından Zaragoza Akdeniz Zirai Enstitüsü ev sahipliğinde düzenlenen “Tarım-Gıda Ürünlerinin Uluslararası Piyasalara Erişimi: Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupa Birliği Örnekleri” başlıklı eğitime, MTSO Yönetim Kurulu ve “Meyvelerin ve Sebzelerin İşlenmesi Meslek Komitesi” üyesi Hakan Sefa Çakır, Genel Sekreter Yardımcısı Ezgi Biçer Uçar ve Avrupa Birliği Bilgi Merkezi Şefi Benin Dumani katılım sağladı. Beş günlük yoğun bir program içeren eğitimde, 8 Akdeniz ülkesinden (Cezayir, Fas, İspanya, Lübnan, Mısır, Portekiz, Tunus, Türkiye) Bakanlık yetkilileri, akademisyenler, danışmanlar ve girişimcilerden oluşan toplam 24 katılımcı yer aldı. Greencore; Nestle; Unilever; Anecoop; Urzante Pastas Alimenticias Romero; Fribin S.A.T.; Hacienda IBER S.L.; Queso Artesano de Teruel S.L. şirketlerinin örnek vakalar olarak incelendiği ve bir çoğunun üst düzey yetkililerinin bizzat davet edildiği eğitimde ele alınan ana başlıklar ise şöyle idi: - Gıda ticaretinde küresel eğilimler ve pazardaki fırsatlar - Pazara giriş yöntemleri - Yeni pazara girmek için fırsatları saptamak - Küresel olmak için gerekli faktörler - Uluslararası fırsatların nasıl değerlendirileceğine ilişkin örnekler - Ortak girişimler - Şirket stratejileri: Başarı ve başarısızlıklardan çıkarılacak dersler Eğitim sonrasında, edindikleri kazanımlara ve özellikle bölgemizle ilgili kullanılabilecek bilgilere dikkat çeken MTSO Yönetim Kurulu Üyesi Hakan Sefa Çakır, bunları MTSO Haber Gazetesi ile paylaştı. Çakır: “Tarımsal üretimde küresel planlama yapılmalı” Dünyada gıdaya duyulan ihtiyacın

her geçen gün arttığını vurgulayan Çakır, “Her ülke nüfus artışına, tüketici eğilimlerine, yurtdışı taleplerine göre kısa ve uzun vadeli planlar yapmalı ancak bu yeterli değil. Ülkeler gelecekte oluşacak bu kıt kaynakları doğru kullanmak adına bir araya gelerek global üretim planlaması da yapmalı” dedi. Örnek olarak Rusya’yı gösteren Çakır, Rusya’nın kendi kümes hayvanları üretimini artırdığına dikkat çekerek, “Rusya’ya çok fazla tavuk gönderen Türkiye’deki ihracatçılar gelecekte oluşacak riskleri önceden görüp bu ürünlerini ihtiyaç olan başka ülkelere yönlendirmeli” dedi. Bu planlamada ülkelerin güçlü oldukları tarım ürünlerini belirleyerek bu ürünlerdeki ihracatını artırması gerektiğini kaydeden Çakır, ihracatı artıracak formülü ise, sağlıklı üretim, markalaşma ve doğru örgütlenme yapısıyla açıkladı. İspanya ve İtalya örneklerini veren Çakır şunları söyledi: “İspanya’da zeytinyağı ve domates üretimi fazla iken bu ürünlerin tüketimi de bir kültür haline gelmiş durumda. Kahvaltıda ekmek üzerine domates sosu ve zeytinyağı sürüp yemek bir gelenek ve gittiğiniz tüm otellerin kahvaltı salonunda mutlaka bu iki ürünü yan yana görüyorsunuz. Dolayısıyla kendileri tüketirken gelen turistlere de ikram edip reklamını yaparak satışını artırıyorlar. Bir diğer örnek İtalya ise pizzayı satıyor ama asıl sattığı ürün mozzarella peyniri. Yani fazla olan ürünümüzü pazarlama yöntemleri geliştirmeliyiz.” “Markalaşmak önemli” Tüm dünyanın sağlıklı ürünlere eğiliminin arttığına değinen Hakan Sefa Çakır, bu nedenle her geçen gün zeytinyağı pazarının büyüdüğüne dikkat çekti. Mersin olarak temiz havasıyla ön plana çıkan Mut Bölgesi’nin zeytinyağının birlik ya da kooperatif bünyesinde markalaştırılmasıyla büyüyen bu pa-

zardan daha çok pay alınabileceğini vurgulayan Çakır, hedeflenen bu markalaşmanın doğru örgütlenme yapısı ile mümkün olabileceğini söyledi. Çakır, markalaşmanın önemini ise şöyle özetledi: “İspanya, şarap ve zeytinyağı üretiminde miktar ve kalite açısından oldukça ileride. Ancak dünyada şarap denildiğinde akla gelen ilk ülke Fransa, zeytinyağında da İtalya. Kısacası kaliteli ya da çok üretmek yetmiyor. Aynı zamanda markalaşmak da gerekiyor. Bu sayede İtalya’daki herhangi bir zeytinyağı üreticisi ülkesinin marka değerinden yararlanarak ürününü istediği ülkeye yüksek fiyatlarla gönderebiliyor. Ya da dökme olarak zeytinyağı ithal edip bunu kendi markası ve şişesinde satabiliyor. Bizim nihai hedefimiz çok kaliteli ve tonajlı üretim yaptığımız zeytinyağlarımızı galonlarla İtalya’ya göndermek yerine özel markalı ambalajlarla İtalya’nın da müşterisi olan son alıcıya yüksek değerlerle gönderebilmek olmalı.” Sağlıklı ürün tüketimi konusunda Japon tüketicilerin özel bir hassasiyeti olduğunu vurgulayan Çakır, Japonya’da denetimlerin ithalatta da üretimde de çok önemsendiğini, devletin halk sağlığına büyük önem verdiğini, bu nedenle daha çok bedel ödeseler de sağlıklı gıdaları tercih ettiklerini anlattı. Dünyadaki bir başka trendin de Wallmart, Tesco, Metro gibi uluslararası, yüksek cirolu büyük market zincirlerinin kendi markaları adı altında satmak üzere ürün tedariki olduğunu vurgulayan Çakır, bu ortamda Coca Cola, Nestle, Danone gibi büyük küresel üreticiler kendi markaları ile reyonlarda yer alabilecekken markalaşamamış küçük üreticilerin fason olarak üretim yapmaya mahkûm olacağını belirtti. Buna önlem olarak bir hikayesi olan, kaliteli ve sağlıklı ürünler piyasaya sunmak ve itibarlı bir marka oluşturmak gerektiğini artardı.

Siber saldırılarla mücadelenin en etkin yolu bilgilenme

Son zamanlarda artan siber saldırıların ardından üyeleri bilgilendirmek adına Mersin Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO) 9 No’lu Bilgisayar Elektrik, Elektronik, Telekomünikasyon ve Büro Cihazları Meslek Komitesi öncülüğünde ‘Kurumsal Veri Güvenliği’ konulu seminer düzenlendi.

M

TSO Üyelerinin kurumsal hafızasını oluşturan bilgi varlıklarının korunması, karşılaşılabilecek risklerin en aza indirgenmesi ve iş sürekliliğinin sağlanarak çözüm önerilerinin görüşül-

MTSO 4

CMYK

düğü seminere konuşmacı olarak Mersin Üniversitesi Bilgisayar Mühendisliği Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Erdinç Avaroğlu ile Sceptive Genel Direktörü Beyaz Şapkalı Hacker Harun

Esur katıldı. Seminerdeki sunumunda güvenliğin önemine dikkat çeken Yrd. Doç. Dr. Erdinç Avaroğlu, “Maalesef başımıza bir iş gelmeden güvenlikle ilgili düşünmü-

“Çevreye duyarlılık ayırt edici unsur” Bölgedeki stratejik bir ürünün dünya markası haline getirilmesi gerektiğini vurgulayan Çakır, “Markalaşmak da tek başına yeterli değil. Çevreye duyarlı üretim de yurtdışında tercih edilme sebepleri arasında yer alıyor. Bu nedenle ürün hakkında olabildiğince çok bilgi sunulması, izlenebilirliğinin sağlanması, işçilerin çalışma koşulları gibi faktörler de önemli. Örneğin, güneş enerjisi ile yapılan üretim ya da paketleme çevreye duyarlılığınız nedeniyle sizi rakibinizin önüne geçirebiliyor” dedi. Büyük uluslararası şirketlerin de tüketicinin çevreye duyduğu hassasiyetin farkında olduğunu belirten Çakır, örnek olarak Ben&Jerry’s dondurmalarının çevre örgütleri ile çalışıp sosyal etkinliklere sponsor olarak marka algısı oluşturduğunu ve bunu yeni pazarlara giriş stratejisi olarak kullandıklarını paylaştı. “Tüketici talebindeki değişim iyi takip edilmeli” Tüketicinin alışveriş alışkanlıklarının değiştiğini de vurgulayan Hakan Sefa Çakır, bu değişimin iyi gözlemlenip yol haritasının iyi oluşturulması gerektiğini anlattı. Çakır bu talepleri ise şöyle sıraladı: “Örneğin yaş ortalamasının arttığı özellikle Avrupa ve ABD’de, emeklilerden oluşan yüksek gelirli ve bolca seyahat eden kesim daha iyi ürün ve hizmet alabilmek için daha çok para harcamaktan çekinmiyor ve lüks ürünler bu kesim tarafından daha çok tercih ediliyor. Belki daha az miktarda alıyor ama daha çok inceliyor, içeriğini okuyor ve çevreci, sağlıklı ürünleri tercih ediyor. Bunların yanında bir de bu ürünün bir hikayesi varsa o zaman ödeyeceği para daha da çok artıyor. Dolayısıyla ürünüm iyi bir marka olması için arkasında onu besleyen güzel bir hikayesi olması gerekiyor. Bunun yanında tüm dünyada yöresel yiyecekler her zaman revaçta. Tabii alınan ürün kadar, aldıkyoruz. Birileri bilgilerimizi değiştirirse telaşa düşüyoruz ve öncesinde önlem almıyoruz” dedi. Bilgilerin artık fiziksel ortamlar, elektronik, sosyal ortamlar, tanıtım platformları gibi çok değişik alanlarda sakladığına dikkat çeken Avaroğlu, “Peki bu bilgilerin güvenliğini nasıl sağlayacağız?” sorusunu yöneltti. Bilgi güvenliğinin sağlanmasının üretim ve hizmet sürekliliğinin sağlanması, parasal kayıpların en aza indirilmesi, tehlike ve tehdit alanlarının korunması açısından önemli olduğunu vurgulayan Avaroğlu, “Veri bütünlüğünüz korunmalı, verileriniz değişmemeli, yetkisiz erişimler engellenmeli, mahremiyet ve gizlilik korunarak sistemin devamı sağlanmalı” dedi. “Doğru bilinen yanlışlardan kurtulmalıyız” Güvenliğin sağlanması adına çok sayıda doğru bilinen yanlış bulunduğuna dikkat çeken Yrd. Doç. Dr. Erdinç Avaroğlu, bu yanlışları şöyle sıraladı: “Antivürüs yazılımımız var güvendeyiz inancı doğru değil. Antivürüs güvenlik yöntemlerinden yalnızca bir tanesi. Güncel değilse ve lisansı yoksa bir etkisi de olmuyor. Güvenlik duvarı kullanıyorum güvendeyim de diyemeyiz. Bu duvarlar güncellenmeli, açıklar tespit edildikçe gerekli yamalar yapılmalı, belirli aralıklarla kontrol edilmeli. Bilgisayarla pek işim olmuyor beni ilgilenmez de denmemeli çünkü mobil cihazlar kullanıyoruz. Bilgimin kopyasını alıyorum demek de çözüm değil. Kopya almak önemli ama tamamen bir güvenlik

“Tüketicileriniz sizin reklam yıldızınız olabilir” Hedef kitlesi çocuklar olan reklamlara sıkça rastlandığını vurgulayan çakır, bu anlamda ürünlerin tüketiciyle buluşma noktalarında çocukların göreceği ve erişebileceği şekilde en alt sıralara yerleştirildiği uygulamaların marketlerimizde kullanılabileceğine dikkat çekti. Bir ürünün en iyi ve en kötü reklamını o ürünün kullanıcılarının yaptığını belirten Çakır, bu anlamda satılan üründe müşteri memnuniyetinin ve satmakla kalmayıp satış sonrası hizmetlerinin de aynı kalitede devam ettirilmesinin sürdürülebilirlik açısından gerekli olduğunu vurguladı. Sizin ürününüzü ondan en çok memnun kalanlar ile hiç memnun kalmayanların anlatacağını dile getiren Çakır; “Bunu ölçmek için müşterilerinize sizden satın aldıkları hizmet/ürünü bir arkadaşlarına önerme ihtimallerini sorun ve 1 ila 10 arasında bir değer vermelerini isteyin. Burada 8, 9 ve 10 cevabını veren kişilerin toplam sayısından 1, 2, 3, 4, 5 diyenlerin sayısını çıkarın ve toplamda verilen yanıt sayısına bölün, bu oran sizin yol göstericiniz olacak. Burada 6 ve 7 diyenleri dikkate almıyoruz çünkü verdikleri not bu kişilerin sizin ürününüzle çok da ilgilenmediğini gösteriyor” dedi. “Yeterli olduğunuzu hissetmiyorsanız ortaklıklar geliştirin” Yeni bir pazara girmek isteyen bir firmanın o pazara ilişkin çekincelerini referansları güçlü iyi bir partnerle giderebileceğini dile getiren Çakır, “Partneriniz Amazon da olabilir, ama önemli olan o standardı ve sürekliliği firma olarak sağlayabilecek alt yapıya sahip olup olmadığınız” dedi. Yeni bir pazarda başarılı olmak için o pazarı yakından takip etmenin, iyi tanımlanmış bir hedef grup belirlemenin, lojistik alt yapının, ürünleri çeşitlendirmenin önemine vurgu yapan Çakır, satış sonrası hizmetin de sürdürülebilirlik açısından olmazsa olmaz olduğunu dile getirerek, “Organizasyonu iyi kur, değer yarat ve başarılı ol” dedi. “Tarım-gıda sektörü inovasyona çok açık” ABD’de pazara yılda 8 bin ila 12 bin arasında yeni gıda ürünün girdiğini vurgulayan Çakır, “Bu demek ki bizlerde bu konuda oluşmuş yanlış bir kanı var. Bizler bu alanda inovasyon deyince bunu direk tarladan topladığımız ürünün şeklini değiştirmek olarak algılıyoruz. Halbuki ABD örneğinde olduğu gibi hammaddenin işlenmesi ve gıda tüketim ürününe dönüşmesi süreci inovasyona çok açık. Mersin olarak narenciye üretiminde iddialıyız diyoruz ama ürünümüze katma değer yaratmıyoruz. Ağaçtan toplayıp pazara sunuyoruz. Oysa limon özelinde dahi çalışarak çok çeşitli ürünler geliştirebiliriz. Aslına yöntemi değil. Güvenlikten bilgi işlem sorumludur, benim öğrenmeme gerek yok da denmemeli. Yapılan saldırıların büyük bölümü son kullanıcı üzerinden geliyor.” Sorunların önüne geçilmesi için kullanıcı bilincinin artırılmasının büyük önem taşıdığını vurgulayan Avaroğlu, saldırıların en çok bir güvenlik açığının yayınlanması ile bu açığın kapatılması için gerçekleştirilen güncelleme işlemi arasında geçen sürede yapıldığını anlattı. Özellikle e-postalar üzerinden ciddi saldırılar yapıldığını hatırlatan Avaroğlu, beklenmeyen, şüpheli kaynaklardan gelen maillerin kesinlikle açılmaması tavsiyesinde bulundu. Web güvenliğini artırmak adına mutlaka sanal klavye kullanımına özen gösterilmesi gerektiğine değinen Avaroğlu, “Online alışverişte https:// Protokolü’nü kullanmaya özen gösterin. Alışverişlerde sanal kredi kartı kullanmaya dikkat edin ve kartın limitini kontrol edin” uyarısında bulundu. Sonuç olarak hiçbir zaman yüzde 100 güvenli ortamın oluşturulamayacağını belirten Avaroğlu, sözlerini, “Her zaman dikkatli olmak lazım. Hem kişisel hem de kurumsal bilgi güvenliği için kullanıcılara eğitim verilerek farkındalık oluşturulmalı” diye tamamladı. Esur: “Farkındalığı artırmak önemli” Sceptive Genel Direktörü Beyaz Şapkalı Hacker Harun Esur ise konuşmasına hacker ile lamer arasındaki farkı anlatarak başladı. Hackerların yazılım,

bakarsanız bu alandan ekmek yemek istiyorsak, bu bizler için bir seçenek değil bir zorunluluk haline geliyor. Ürünümüzün pazarda sürekliliğini sağlamak için bunu yapmak zorundayız” dedi. “Kooperatiflerimiz daha etkin çalışmalı” Ürünlerin pazarda hak ettiği fiyatı yakalayabilmek için kooperatiflerin daha aktif çalışması gerektiğine de dikkat çeken Çakır, narenciye örneğini vererek, ABD’nin California Bölgesi’nde ve İspanya’da üreticilerin ürünlerini kooperatifler aracılığıyla Pazar sunduğunu, Mersin’de ise üreticilerin bireysel mücadele ettiğini ve bu nedenle de yalnız ve güçsüz kaldığını, ürünlerin ise hak ettiği değerin çok daha altına satıldığını belirtti. Katıldıkları eğitime konuk olan Anecoop’un İspanya’nın yaş meyve sebzede en büyük kooperatifi olduğunu ileten Çakır, 1975 yılında kurulan bu örgütün halihazırda 70 alt kooperatif ve 50.000 çiftçiyle çalıştığı bilgisini paylaştı ve “Büyük ve güçlü olunca daha rahat pazar bulunuyor, ürün çeşitliliği ile pazarda süreklilik sağlanıyor. Anecoop’un sektörü ile alakalı dondurulmuş ürün veya konserve yapabilecek, satabilecek gücü ve kadrosu var. Ar-ge yaparak, enstitülerle çalışarak veya üreticisine destek vererek yenilikçi, ürün ve ambalaj yaptırabiliyor. Örneğin çekirdeksiz sarı karpuzları var” dedi. CHIEAM nedir? Kısa adı CIHEAM olan Milletlerarası Akdeniz Yüksek Zirai Etütler Merkezi, OECD ve Avrupa Konseyi’nin ortak girişimi ile 21 Mayıs 1962’de 7 güney Avrupa ülkesinin (Fransa, Yunanistan, İtalya, Portekiz, İspanya, Türkiye ve Yugoslavya) kurucu anlaşmayı imzalamasıyla kurulmuştur. Merkezi kuran 1962 Anlaşması’na göre CHIEAM’ın görevi “Akdeniz ülkeleri arasında bütünleyici bir eğitim sağlamak (hem ekonomik hem teknik anlamda) ve bu ülkelerde tarım alanında faaliyet gösteren insanlar arasında bir uluslararası işbirliği ruhu geliştirmektir”. Bu anlaşmanın 15. maddesine göre Akdeniz’e kıyısı bulunan her ülke CHIEAM’a üye olma hakkına sahiptir. 1980’lerin ortasından sonra CHIEAM, Akdeniz havzasının güney ve doğu sahillerindeki ülkelere doğru açılmaya başlamıştır. Bu girişim 7 yeni devletin üye olması ile sonuçlanmıştır: Tunus (1985), Mısır ve Cezayir (1986), Malta (1989), Fas (1991), Arnavutluk (1992) ve Lübnan (1994). CHIEAM, 4 Akdeniz Ziraî Enstitüsü’nden (MAI – Mediterranean Agronomic Institute) oluşmaktadır. Bu enstitüler İtalya-Bari’de, Yunanistan-Yanya’da, Fransa- Montpellier’de ve İspanya-Zaragoza’da bulunmaktadır. Genel Sekreterlik ise Paris’tedir. CHEIAM’ın 3 tamamlayıcı görevi; lisans sonrası ihtisas eğitimi, bağlantılı araştırma ve bölgesel fikir alışverişi ortamının kurulmasıdır. Bu görevlerin gerçekleştirilmesinde Akdeniz’de tarım gıda ve kırsal kalkınma alanlarında bir otorite olarak öne çıkmaktadır. donanım ve ağ mimarilerinin üzerinde deneyim sahibi, kodlama ve analitik düşünme yeteneği ortalamanın üzerinde olan bireyler olduğunu kaydeden Esur, “Lamerlar ise hackerların bulduğu güvenlik açıklarını kişilere karşı kullanan kişilerdir” dedi. Lamerler ile sistematik çalışarak, kullanılan yazılımların üreticileriyle sürekli temas kurarak ve kurumsal farkındalığı yükselterek savaşılabileceğine değinen Esur, “Ancak asıl sorun siber dünyada kötü niyetli hackerlardır. Bunlardan korunmak için siber savaşlar yapmak gerekir” ifadelerini kullandı. Eğer kurumun kendisinin özel geliştirdiği bir yazılımı varsa güvenlik testlerini devamlı yapacağı bir ortam sağlanmasının önemine değinen Esur, ardından mücadelede tüm dünyanın zorlandığı bazı uygulamalar hakkında bilgi verdi. İlk olarak TOR yazılımına değinen Esur, bu yazılımı bilgisayarına indiren bir kişinin dünyanın her yerinde bu yazılıma sahip olan bireylerin bilgisayarları üzerinden yasaklı sitelere ulaşabileceğini anlattı. Esur, “Örneğin ülkemizde wikipedia yasaklı bir site ama TOR üzerinden başka bir ülkedeki bilgisayardan bu siteye ulaşabilirsiniz. Sorun olan kısım ise hacklendiğinizde kimin bilgisayarına bağlandığınızı bulamıyor olmanız. TOR, dünyanın baş edemediği bir teknoloji” dedi. Aynı şekilde bitcoin teknolojisinin de birçok sıkıntıyı barındırdığını ve bu sistemle de başa çıkılamadığını kaydeden Esur, kesin çözüm olmasa da sıkıntıları en aza indirmenin yönteminin ise farkındalığı artırmaktan geçtiğini sözlerine ekledi.


5

YIL: 19 | SAYI: 333 | 28 Mayıs - 10 Haziran | www.mtso.org.tr

İstihdamda hedeflerimizi aştık

Mersin Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO) Yönetim Kurulu Başkanı Şerafettin Aşut, Mersin’in Mayıs ayı itibariyle sağladığı ek istihdam rakamlarının 17 bine yaklaştığını belirterek, “Mersinli işadamlarımızın yoğun gayretiyle yılsonu hedeflerimizi bugünden aşmış olmanın mutluluğunu yaşıyoruz” dedi.

M

TSO Yönetim Kurulu Başkanı Aşut aylık olağan basın toplantısını gerçekleştirdi. Toplantıda Aşut’a Yönetim Kurulu Üyeleri Hakan Sefa Çakır ile Ufuk Maya da eşlik etti. Toplantıdaki konuşmasına Ankara’da düzenlenen 73. TOBB Genel Kurulu’na değinerek başlayan Aşut, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın teşrifleriyle düzenlenen Genel Kurul’da TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu’nun Cumhurbaşkanı’na iş dünyasının beklentilerini anlattığını bildirdi. Öncelikli konuları yüksek faizin indirilmesi, istihdam seferberliğinde sağlanan kolaylıkların 2018’e de taşınması ve Endüstri 4.0 için atılması gere-

ken adımların oluşturduğunu anlatan Aşut şunları söyledi: “Mart ve Nisan aylarında gerçekleştirdiğimiz basın buluşmalarında hatırlarsanız, İstihdam seferberliğinden ve kısa sürede hedefimize yaklaşmamızdan bahsetmiştik. Bu çabamız devam etmekte ve alınan sonuçlar giderek daha umut verici hale gelmektedir. TOBB Genel Kurulu’nda Başkanımız Hisarcıklıoğlu Türkiye genelindeki istihdamın Mayıs ayı itibariyle 1 milyonu aştığını paylaştı. Bu da demek oluyor ki başlangıçta belirlenen hedeflerimize yılsonunda ulaşmakta hiç de zorlanmayacağız. Öte yandan, bu konuda kentimizle ilgili

sevindirici rakamları da sizlerle paylaşmak isterim. Mersin genelinde ilk etapta konulan hedef 13 bin kişilik ek istihdam sağlanmasıydı. Bizler bu hedefi Mayıs ayı itibariyle aşmış bulunuyoruz. İş dünyamızın özverili çalışmaları sonucu bu rakamın 17 bine yaklaştığını büyük bir memnuniyetle paylaşmak isterim. Amacımız Mersin’in ve Türkiye’nin istihdamla büyümesini kalıcı hale getirmek.” “Mayıs ayında eğitimlere ağırlık verdik” Kalıcı istihdamın eğitimden geçtiğini vurgulayıp bu noktadan hareketle Mayıs

ayında Oda olarak eğitim çalışmalarına ağırlık verdiklerini kaydeden Şerafettin Aşut, ay içinde Dijital Pazarlama, Endüstri 4.0 ve Meslek Komiteleri Kampı eğitimleri ile eğitim etkinliklerini sürdürdüklerini bildirdi. Oda’da verilen eğitimlerin yanı sıra Oda Yönetim Kurulu Üyeleri ve personelinin de görev alanlarıyla ilgili konularda eğitimlere katılmalarına özen gösterdiklerini dile getiren Aşut, şu bilgileri verdi: “7-12 Mayıs tarihlerinde kısa adı CIHEAM olan Milletlerarası Akdeniz Yüksek Zirai Etütler Merkezi tarafından düzenlenen ‘Tarım-Gıda Ürünlerinde Uluslararası Pazarlara Erişim’ başlıklı

eğitime, ilgili sektörde faaliyet gösteren Yönetim Kurulu Üyemiz ile Genel Sekreterliğimizi temsilen 2 profesyonel arkadaşımız burslu olarak katıldı. Bu toplantıda bölgemiz adına büyük önem taşıyan tarım gıda sektörüne yönelik önemli kazanımlar elde edildi. Daha önce ifade ettiğim gibi, konjonktür gereği bir projemiz askıya alınabilir, ertelenebilir vazgeçilebilir. Ama eğitim projeleri asla bırakmayacağımız tek alandır. Odamızın ve ekonomimizin bel kemiğidir.” “RİS-PLUS çalışmalarımız hızla sürüyor” Eğitimin yanında RİS-PLUS Projesi’nin de tüm paydaşlarla devam ettiğini kaydeden Aşut, Proje kapsamında 10 Mayıs’ta ‘Küresel Rekabet İçin AR-GE ve İnovasyon’ konulu panel düzenlediklerini hatırlattı. Bu panelde proje çerçevesinde danışmanlık alınan Avrupa Küme Mükemmeliyeti Vakfı Genel Müdürü Reza Zadeh’in konuşmacı olduğunu ifade eden Aşut, “Kendisi akıllı uzmanlaşma konusunda bizlerle çok kıymetli bilgiler paylaştı. Ancak benim için asıl ilgi çekici olan inovatif karakteriyle dikkat çeken iki firmamızın sunumlarıydı. Birisi Vur-mak, bir diğeri ise Moderno. Bir önceki toplantımızda da dile getirdiğim gibi RIS-PLUS Projesi ile sektörleri değil firmaları ön plana çıkaracağız ve başarı hikayeleri yaratacağız. Amacımız katma değer yaratan, yüksek teknolojili, Endüstri 4.0 mantığını benimseyen firmalara odaklanmak olacaktır. Rol modellere ihtiyacımız var. Başarı hikayelerine ihtiyacımız var” dedi. “Mersin, kimyasal kullanmadan üretimi öğreniyor” Konuşmasının sonunda MTSO Avrupa Birliği Bilgi Merkezi tarafından düzenlenen AB’de Gıda Güvenliği ve İzlene-

bilirlik Konferansı’na değinen Şerafettin Aşut, konferansta bakanlık yetkilileri, ziraat mühendisleri, gıda mühendisleri ve ekonomistlerin iyi tarım uygulamaları konusunda bilgi aktardığını söyledi. Ancak tarım konulu bu toplantıda bugüne kadar görmeye alışık olunmayan konuşmacılar bulunduğuna da dikkat çeken Aşut, “İyi tarım uygulamaları ve ürünlerin izlenebilirliğinin sağlanması Odamızın ilgili komitelerinde bir süredir tartışılıyordu. Durumun sağlığa etkilerinin günden güne daha da çok ortaya çıkması ile bu konudaki çalışmalara Odamız 26 No’lu Sağlık Hizmetleri Komitesi de dahil oldu ve konu bütün boyutlarıyla ele alındı. Bu kapsamda, iç hastalıkları anabilim dalını temsilen bir profesörümüz ve bir diyetisyenimiz de konuşmacı olarak katılımcılarla bir araya geldi. Kalıntıların insan sağlığına git gide artan olumsuz etkileri ve nasıl mücadele edilmesi gerektiği konularında bilgi verildi” dedi. Tarım ürünlerinin günümüzde kalıntı sorunu nedeniyle gönül rahatlığı ile tüketilemediğini anlatan Aşut, Mersin’in iyi tarım uygulamaları ile buna son vermeye başladığını söyledi. MTSO’nun önderliğinde solarizasyon metodu ile biberde büyük başarılar yakalandığını kaydeden Aşut, benzer bir çalışmanın çilekte uygulanmaya başlandığını, limondaki trips zararlısı ile yine biyolojik mücadele başlatılması adına çalışma yürütüldüğünü dile getirerek, “Mersin artık kimyasal kullanmadan verimli üretim yapmayı öğreniyor” dedi. Toplantı sonunda MTSO Yönetim Kurulu Üyesi Hakan Sefa Çakır tarım konusunda yapılan çalışmaları detaylandırırken yine MTSO Üyesi Ufuk Maya da basın mensuplarını Karayolu Taşıma Yönetmeliği Taslağı hakkında bilgilendirdi.

İş dünyası yüksek faiz oranlarından şikâyetçi düzenlenmesini bekliyoruz. Zira davalarda işveren yüzde 99 haksız çıkıyor. İş uyuşmazlıklarında ‘zorunlu arabuluculuğun’ hayata geçmesini bekliyoruz. Ayrıca, belirli tutarın altındaki ticari uyuşmazlıklarda da tahkim zorunlu olsun istiyoruz.

T

OBB Başkanı M. Rifat Hisarcıklıoğlu, 73’üncü TOBB Genel Kurulu açılışında yüksek faiz oranlarından şikayetçi oldu. Piyasalarda tahsilat hızının düşük, vadelerin ise uzun olduğunu hatırlatan Hisarcıklıoğlu, “Firmalarımız daha fazla kredi kullanmak zorunda ama faiz oranları, rakibimiz ülkelerin çoğundan yüksek. Bankalar rekor karlar açıklarken, bu faiz oranları reva mıdır?” dedi. TOBB Başkanı M. Rifat Hisarcıklıoğlu’nun ev sahipliğinde TOBB ETÜ Spor Salonu’nda gerçekleştirilen 73’üncü Genel Kurul’a 81 il ve 160 ilçenin TOBB delegeleri, Oda ve Borsa temsilcilerinden oluşan yaklaşık 4 bin kişi katıldı. Bu yıl, ‘Gücümüz Birliğimiz’ temalı Genel Kurul’a Mersin Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO) da TOBB Delegelerinin yanı sıra TOBB İl Kadın ve Genç Girişimciler Kurulu temsilcileriyle katıldı. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Bakanların da bulunduğu Genel Kurul’un açılışında konuşan TOBB Başkanı M. Rifat Hisarcıklıoğlu, iş dünyasının çözüme kavuşan taleplerini hatırlatıp ardından henüz sonuçlanmayan ve çözüm bekleyen taleplerini sıraladı. “2018’de de istihdam rekorları kıralım” İlk olarak istihdam seferberliğine değinen Hisarcıklıoğlu, Şubat ayında başlatılan İstihdam Seferberliği’ni hatırlatarak, “TOBB temsilcileri olarak ülke çapında bu işi tanıtıp yaygınlaştırdık. Konunun takipçisi olup verdiğimiz sözü tuttuk. Mayıs ayı itibariyle sağlanan ek istihdam 1 milyonu geçti. İstihdamla büyüyen Türkiye olduk. İnşallah 2017 sonuna kadar hedefimize ulaşacağız” dedi. Yeni taleplerinin istihdam teşviklerinin 2018’de de devam etmesi olduğunu belirten Hisarcıklıoğlu, yeni istihdam rekorları kırmak istediklerini söyledi. Finansmana erişimden, çek düzenlemesine, sicil affından damga

MTSO 5

CMYK

vergilerine kadar pek çok konuda iş dünyasının taleplerine hükümetin kısa sürede çözüm ürettiğini belirten Hisarcıklıoğlu, “İş dünyasının sesi karşılığını buluyor. Bu camianın taleplerine başta Cumhurbaşkanımız, Hükümetimiz olmak üzere karşılık veriyor. İstişarelerimiz ve ortak akıl sonunda kazanan Türkiye oluyor” dedi. Ardından çözüme kavuşmasını bekledikleri konulara dikkat çeken Hisarcıklıoğlu bu konuları ise şöyle sıraladı: “Öncelikle istihdamı zorlaştıran çeşitli bürokratik uygulamalar halen sürüyor. Firmalarımızda bazı mesleklerin istihdamı, ihtiyaç olup olmadığına bakılmadan, zorunlu tutuluyor. Şirket ölçeği büyüdükçe, istihdamı cezalandıran mevzuatlarla karşılaşıyoruz. Siz istihdam diyorsunuz. Biz istihdamı artırmak istiyoruz. Ama mevzuat ve bürokrasi bize ‘dur’ diyor. Sizin reformcu anlayışınızla, mevzuatı istihdam dostu haline getirelim. “Yeşil pasaport yeniden ele alınmalı” Yeşil pasaportu da genel kurullarımızda devamlı gündeme getirdik ve buna yönelik mevzuat nihayet çıktı. Ama üzülerek gördük ki, reel sektörün asli temsilcileri kapsama alınmamış. Oda-Borsa Başkanları, Yönetimleri ve Meclis üyelerimiz de yeşil pasaportu fazlasıyla hak ediyor. Özellikle KOBİ’lerimiz bir konuda büyük sıkıntı yaşıyor. Piyasada tahsilat hızı düşük, vadelerse uzun. Firmalarımız daha fazla kredi kullanmak zorunda. Ama faiz oranları, rakibimiz ülkelerin çoğundan yüksek. Cumhurbaşkanımız sayesinde yüksek faize karşı güçlü bir ses ortaya koyduk. Yüksek faize karşı savaşımızı aynı kararlılıkla sürdürmeliyiz. Bankalar rekor karlar açıklarken, bu faiz oranları reva mıdır? Sıkıntı yaşadığımız bir başka alan, yargı sistemi. İş Mahkemelerinin de

“KDV Sisteminde ciddi sıkıntılar yaşanıyor” Son yıllarda KDV sisteminde ciddi sıkıntılar yaşamaya başladık. Özel sektör olarak Maliyeden yüz milyarlarca alacağımız var. Malımızı vadeli satıyoruz. Ama parasını almadığımız malın KDV’sini peşin ödüyoruz. Biriken ve alamadığımız KDV yüzünden, kredi kullanmaya mecbur kalıp, banka kapılarında bekliyoruz. Sağ olsun, Maliye Bakanımız bu konuda kapsamlı bir çalışma başlattı. Bunun sonuçlanmasını bekliyoruz. Yine eski dönemlerden miras kalan bir yükümüz var, peşin vergi. Geçmişte, enflasyon yüksekti, kamu maliyesi açık verirdi. Devlet vergiyi peşinen toplamak zorundaydı. Çok şükür bu sıkıntıların hepsi geride kaldı. Ama geçici vergi hala duruyor. Bunu da tarihe gömelim. “Devir, yenilik yapma devri” Dünyadaki teknolojik dönüşüm baş döndürücü bir hızda. Zengin ülkelerin geçtiği yollardan yürüyerek zenginleşmek artık mümkün değil. Devir, ihtiyaçları yeniden tanımlama, yenilik yapma devri. Mazisi 10 yılı bile bulmayan genç şirketler, 100 yıllık dünya markalarının iş modellerini yıkıp geçiyor. Dönüşüm henüz yeni başladı. Tüm bu dönüşüm için, biyo-teknoloji, nano-teknoloji, bilgi-iletişim gibi, dördüncü sanayi devrimi araçlarını geliştirmek gerekecek. Dördüncü sanayi devrimi, Türkiye’nin zenginleşmesi için bir fırsat. E-ticaret de, ihracat menzilimizi artırabilmemiz için önemli bir avantaj. Yeni nesilleri, bu değişime uygun yetiştirelim. KOBİ’lerimizde dijital dönüşümü sağlayalım. Türkiye dünyanın en zengin ülkeleri arasındaki yerini alsın. “Zaman geleceğe odaklanma zamanı” Zaman, daha güçlü Türkiye için, dayanışma içinde olma, geleceğe odaklanma zamanı. Türkiye’nin yarınını, bugününden çok daha güzel yapma zamanı. Yeni hükümet sistemiyle güçlenen ve hızlanan yönetimde, kararlar daha hızlı alınıp uygulanacak. Devletteki çarkların hızlanması, bürokrasinin aşılması, özel sektöre olumlu yansıyacak. Böylece ekonomide yeni bir büyüme modelini ve kalkınma ham-

lesini hazırlayabileceğiz. Türkiye, son 15 senede müthiş bir ekonomik gelişme gösterdi. Kişi başı geliri 3 bin dolardan 12 bin dolara çıkardık. Düşük teknolojili üretimden, orta teknolojili üretime geçtik. Ancak

dünyada iş yapma biçimi, malları üretme biçimi, inanılmaz bir şekilde değişiyor. 3 bin dolardan 12 bin dolara çıkarken yaptıklarımızı yaparak, 25 bin dolara sıçrayabilmek mümkün değil. Aynı malları, aynı

firmalarla, aynı pazarlara satarak, ihracatta bir üst lige çıkmak da mümkün değil. Artık yarına odaklanmalı, geleceğe birlikte yürümeliyiz. Birlik ve beraberlik içinde istikrarı sürdürürsek, her sorunu aşarız.”

“Yüksek faizi sömürü aracı görüyorum”

C

umhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan TOBB 73. Genel Kurulu’nda yaptığı konuşmada, “Her yerde yüksek faizden şikayet var. Bunu dillendiren bir başbakan, bir Cumhurbaşkanı olarak hep gündemimde tuttum, hala da gündemimde. Çünkü çok net söylüyorum, yüksek faizi bir sömürü aracı olarak görüyorum. Burada kar amaçlı bir faiz mantığı yok, sömürü aracı olarak bir faiz mantığı var” ifadesini kullandı. Geçmiş dönemin muhasebesinin yapılmasının yanı sıra geleceğe ilişkin beklentilerin tartışıldığı Genel Kurulun, 2019 ve 2023 projeksiyonlarına da ciddi katkılar sağlayacağını vurgulayan Erdoğan, şöyle devam etti: “Esasen ülkemizde bizim kadar, iş dünyasına hesap veren sanatkarlarımızla toplumumuzun her kesimiyle yakın ilişkide olan bir başka siyasi hareketin olduğunu sanmıyorum. Her zaman esnaf ve sanatkarımızın yanında yer aldık. Aynı şekilde ulusal ve uluslararası düzeyde projelere imza atan büyük yatırımcılarımıza destek olduk. Şehirlerimize ziyaretlerimizde bir fırsatını bulup mutlaka iş dünyamızla bir araya gelmeye çalıştık.” “Faiz sorununun çözülmesi şart” Cumhurbaşkanı Erdoğan, yurt dışı seyahatlerinde de mümkün olan her yere iş adamlarıyla birlikte gittiğine, onların meselelerinin takipçisi olduğuna dikkati çekerek, şu görüşlere yer verdi: “Mevzuat veya bürokrasi engeli varsa bunu kaldırmak için birlikte çalıştık. Ancak halen ‘mevzuat amcadan’ kurtulmuş değiliz. Özellikle de bürokratik oligarşi, 14-15 yıldır kavgasını verdiğim en önemli konu. Fakat dünyanın neresine giderseniz gidin, bu bürokratik oligarşi her yerde sorun olmaya devam ediyor. Kredi imkanlarının genişletilmesine ihtiyaç varsa, teşvik gerekiyorsa onun mücadelesini birlikte verdik fakat oluşumların içerisinde dahi kredi faizleri noktasında bakıyorsunuz, her yerde yüksek faizden şikayet var. Bunu dillendiren bir Başbakan ve Cumhurbaşkanı olarak hep gündemimde tuttum. Gündemimde olmaya da devam edecek. Çünkü çok açık ve net söylüyorum, yüksek faizi bir sömürü aracı olarak görüyorum. Burada kar amaçlı bir faiz mantığı yok. Sömürü aracı olarak bir faiz mantığı var. ‘Ben kredi faizini uygun şartlarda vereyim de ülkem de kazansın ben de kazanayım’ anlayışı yok. Krediye mahkum olan girişimci ne yapıyor, karınca yazısı ile yazılı sözleşmelerin altına imza atıyor. İçinde ne var ne yok haberi yok. Geri çağırma olduğu zaman eli mahkum, elinde ne var ne yok onu da vermek durumunda kalıyor. Bu anlayış tabii ki adil değil, çözülmesi şart.” “İş dünyamızın temsilcileriyle sürekli istişarede bulunuyoruz” Tek derdi üretmek, kendisiyle birlikte ülkesini geliştirmek olan herkesin yanında yer almayı sürdüreceklerini belirten Erdoğan, “Ülkemizde çalışmak, üretmek, kazanmak isteyen hiç kimseye engel olmadığımız gibi tam tersine her türlü desteği sağlıyoruz. Tüm bu çalışmalarda iş dünyamızın temsilcileriyle sürekli istişarede bulunuyoruz” dedi. İstihdam seferberliğiyle ilgili olarak ise Erdoğan, “7 Şubat’ta TOBB’da yaptığımız davete iş dünyamız sağolsun net bir cevap verdi ve rakam 1 milyon 170 bine ulaştı. Demek ki benim milletim, girişimcim, istediği zaman bunu yapabiliyor. Bundan sonraki süreçte de bunu yapabileceğine inanı-

yorum” dedi. Ülkenin geleceğini planlarken yaptıkları hizmetlerden güç aldıklarını ifade eden Erdoğan, şunları söyledi: “Sürekli ecdada atıfta bulunmamızın, sizlerle sohbet ederken dahi söze ahilikle başlamamızın sebebi budur. Geçmişini bilmeyen, gelecekte nereye yürüyeceğini de kestiremez. Biliyorsunuz Türkiye’nin 2023 hedeflerini 2011 seçimlerinin ardından ilan ettik. Bu doğrultuda adım adım ilerliyoruz. 2053 ve 2071 vizyonlarımızı bizden sonraki nesillere emanet ettik. Bu arada boş durmuyor, 2023 hedeflerimizi bir adım daha ileriye taşıyacak ve 2053’e hazırlık olacak mahiyette çalışmalar yürütüyoruz. Bu arada şunu özellikle ifade edeceğim, inşallah yılsonuna kadar bütün bakan arkadaşlara ‘yol haritanızı 6 aylık hazırlayın getirin’ diyeceğim ve bu 6 aylık yol haritasıyla birlikte biz 2019’un hazırlıklarını yoğun bir şekilde yürüteceğiz. Çünkü 2023 Türkiye’nin adeta bir dönüm noktası olacak. 100. yıl Türkiye’de sıçramanın ispat edildiği bir dönüm noktası olacaktır. Bunun içinde hazırlıklarımızı kararlılıkla yapmamız gerekiyor.” “Amacımız Türkiye’yi küresel düzeyde bir güce kavuşturmaktır” Erdoğan, Türkiye’nin net ticaret ve cari fazla veren bir ülke haline gelmeden hedeflerine ulaşamayacağına işaret ederek, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bunun için 2035 yılında üretim gücümüzü küresel değer zincirinin üst seviyelerine çıkartmak mecburiyetindeyiz. Endüstri 4.0 adıyla ifade edilen teknoloji yoğun üretim yapısına geçerken, insanlarımızı yeni ihtiyaçları uygun alanlarda hizmet vermek üzere hazırlamalıyız. Bu da geleceğin istihdam alanları için şimdiden hazırlık yapmamızı gerektiriyor. Kadınlarımızın halen yüzde 33 düzeyine yaklaşan iş gücüne katılma oranlarını yüzde 50’ye, toplam iş gücüne katılım oranını ise yüzde 59’un üzerine yükselterek sosyal politikalarımızı da destekleyeceğiz. Tüm bu çalışmalarla amacımız, Türkiye’yi bölgesel bir güç olmanın yanında küresel düzeyde bilgiye dayalı bir güce kavuşturmaktır.” Geleceğin bilgi temelli ekonomi üzerine kurulacağını belirten Erdoğan sözlerini şöyle tamamladı: “Bunun için dijital dönüşümü, kurumsal kaliteyi, nitelikli iş gücünü yakalamış bir altyapıyı süratle tesis etmeliyiz. Ekonomik atılımlarımızı yeni yatırım fırsatlarıyla birleştirerek, bilişim, enerji, ulaştırma, lojistik ve ticaret alanlarında ülkemizi küresel cazibe merkezi haline getirmeliyiz. Cesur dönüşüm projelerini hayata geçirmeliyiz. TOBB’un bu genel kurulunda bir teklifim var. Bu milletin bir evladı olarak hasretim. Diyorum ki gelin şu yüzde 100 yerli üretim olan otomobilimizi TOBB camiası içerisinden çıkartalım.”


6

YIL: 19 | SAYI: 333 | 28 Mayıs - 10 Haziran | www.mtso.org.tr

Pamuk üretiminde dikkat çeken Pazar:

yatırımlar ve artan iç taleple birlikte 2013 yılına kadar büyüme göstermişken, son iki yıldır düşüş eğilimine girmiş ve 2015 yılında yaklaşık 3 milyar dolar olarak gerçekleşmiştir. Ülkenin ithalatında en önde gelen ülkeler, Çin, Fransa, Fildişi Sahili, Hollanda ve ABD’dir. Burkina Faso Türkiye’den 2015 yılı itibariyle 21,9 milyon dolar ithalat yapmakta ve Türkiye ithalatında 27’nci sırada yer almaktadır. Türkiye ile ticaret Burkina Faso ile Türkiye’nin ticareti özellikle 2011 ve 2012 yılında hızla artmıştır. 2011 yılında 161,6 milyon dolar olan ticaret hacmi 2012’de 235,5 milyon dolara yükselmiştir. 2015 yılında 68 milyon dolar olan ticaret hacmi, 2016 yılında bir önceki yıla kıyasla yüzde 1 artarak 69 milyon dolar olarak gerçekleşmiştir. Özellikle Türkiye’nin Burkina Faso’dan ithalatı 2012 yılında önemli oranda artmakla beraber, 2013 ve 2014 yıllarında büyük miktarlarda azalış eğilimine girmiştir. 2015 ve 2016 yıllarında Türkiye’nin ithalatı sırasıyla 46 ve 44 milyon dolar olarak gerçekleşmiştir. Her hâlükârda ithalat, iki ülke arasındaki artan ticarette belirleyici bir role sahiptir.

Dünyanın en fakir ülkelerinden olan Burkina Faso, yoksul olmakla birlikte, ekonomik potansiyeli yüksek bir ülke. Ülke ekonomisinde öne çıkan ürünler ise pamuk, altın ve susam.

D

üz bir coğrafya ve tropik iklime sahip olan ülkede Mayıs ayından Ekim ayına kadar yağışlı bir iklim hakim. Ülkede birçok akarsu, göl ve baraj da bulunmakta. Pamuk yetiştirilmesine elverişli topraklara ve altın gibi önemli bir madene sahip olmasına rağmen bu iki ürünün de ticaretinin yabancı şirketlerin elinde olması nedeniyle yoksul bir ülke olan Burnika Faso ile Türkiye’nin dış ticareti ise inişli çıkışlı bir seyir izlemektedir. Ancak rakamların istenilen seviyede olduğunu söylemek mümkün değil. Türkiye, yüzde 6,4’lük bir payla Burkina Faso’dan ithalat gerçekleştiren ülkeler arasında beşinci sırada. Türkiye’nin 2003 yılında Burkina Faso’dan yaptığı toplam ithalat 1 milyon 121 bin dolar, ihracatı ise 3 milyon doların üzerinde. 2011 yılında ise, Türkiye yaklaşık 147 milyon dolar ithalat yaparken, 14,5 milyon dolar ihracat gerçekleştiriyor. Görüleceği üzere, sekiz yıllık dönemde ihracat-ithalat dengesi Burkina Faso lehine gelişiyor. En çok ithal edilen ürünler ise pamuk ve altın. Burkina Faso’dan İstanbul’a gelerek tekstil, ayakkabı, çanta başta olmak üzere alışveriş yapan çok sayıda kişi bulunmakta. Türk Havayolları 15 Aralık 2012 tarihinde İstanbul- Ouagadougou seferlerini başlatmış durumda. Beş yıla yakın süre geçmiş olmasına rağmen uçaklardaki doluluk oranı devam ediyor. Bu süreçte Türkiye’den Burkina Faso’ya giden işadamları ve Burkina Faso’dan Türkiye’ye gelen işadamları sayısında ciddi bir artış gözleniyor. Coğrafi konum More ve Dioula dillerinde ‘dürüst insanların toprakları’ olarak adlandırılan Burkina Faso, 274 bin 122 kilometrekare yüzölçümüne sahiptir. Tamamı kara ile çevrili olan ülkenin, doğusunda Nijer, kuzeybatısında Mali, güneyinde ise Fildişi Sahili, Gana, Togo ve Benin bulunur. Kıyısı olmayan Burkina Faso, Gine Körfezi kıyılarına 500 kilometreden fazla uzaklıktadır. Burkina Faso düz bir coğrafyaya ve tropik iklime sahiptir. 4 – 5 ay (Mayıs’tan Ekim’e kadar) yağışlı mevsim, diğer 7 ay ise (Kasım’dan Nisan’a kadar) kurak mevsim yaşanmaktadır. En yüksek sıcaklıklar ülkenin kuzeyinde Mart ve Nisan aylarında 40-45 derece dolaylarında yaşanır. Ortalama 10 ila 43 derece arasında hava sıcaklıkları görülür. Ülkenin kuzeyinde

MTSO 6

CMYK

step bitki örtüsü, güneyinde ise orman bitki örtüsü hakimdir. Ülkede birçok akarsu, göl ve baraj vardır. Burkina Faso’nun batısında en uzun akarsularından biri olan Mouhoun akarsuyu bulunur. Kompienga, Ziga, Bagré gibi birçok baraj büyük şehirleri besler. Siyasi ve idari yapı Burkina Faso, Fransa’dan bağımsızlığını 1960 yılında ilan etmiştir. Ülke, tek meclisli bağımsız Cumhuriyetle yönetilmektedir. Meclis 111 milletvekilinden oluşur ve milletvekili seçimleri 5 yılda bir yapılır. Ülke 13 yönetim bölümüne ayrılmıştır.

Nüfus ve işgücü yapısı EİU tahminlerine göre Burkina Faso’nun 2011 yılı itibarıyla toplam nüfusu 17 milyondur. Nüfus artış hızı 2012 tahminlerine göre yüzde 3 civarındadır. Toplam nüfus bazında kadın erkek sayısı birbirine yakındır. Nüfusun yarısından fazlasını 1564 yaş grubu oluşturur. Ortalama ömür beklentisi erkeklerde 52 yıl, kadınlarda ise 56 yıldır. Nüfusun yüzde 26’sı şehirlerde yaşar. Yıllık şehirleşme oranı yüzde 6,2 civarındadır. Toplam işgücü 6,6 milyon kişi dolaylarındadır. Burkina Faso’da eğitim düzeyi de oldukça düşüktür. 15 yaş üzeri nüfusta okuma yazma oranı toplam yüzde 21,8 olup; erkeklerde yüzde 29,4, kadınlarda ise yüzde 15,2 civarındadır. Doğal kaynaklar ve çevre Ülkenin belli başlı doğal kaynakları içinde manganez, kireçtaşı, mermer, altın, fosfat, ponza taşı ve tuz yer almaktadır. Burkina Faso, kişi başına düşen

582 dolar gelir ile dünyadaki en fakir ülkelerden biridir. Ekonomisinde tarım sektörü önemli bir yere sahiptir. Çok az sayıda doğal kaynağa sahip olmakla beraber sanayisi de oldukça zayıftır. GSYİH’sinin yüzde 34’ünü oluşturan tarım sektörü, nüfusunun da yüzde 80’den fazlasının ana geçim kaynağıdır. Ülke ekonomisinde pamuk ve altın üretimi ön plana çıkmaktadır. Ekonomi politikaları Haziran 2010 ile Haziran 2013 dönemini kapsayan IMF ile uzun süreli kredi tahsisi, reel GSYİH’deki büyümeyi artırarak makroekonomik

istikrarı güçlendirmeyi ve ayrıca sonrasında da yoksulluğun azaltılması amaçlanmaktadır. Bu amaçlar artan büyüme ve sürdürülebilir kalkınma stratejisi (SCADD) ile desteklenmektedir. Uzun süredir ertelenen özelleştirme programında, hükümetin sonunda ilerleme kaydedeceği beklenmektedir. Hükümet Ulusal Su ve Elektrik Şirketlerini özelleştirme kapsamından çıkarmasına karşın, bu şirketleri özel sektör katılımıyla yönetme kararı almıştır ve bu kapsamda ismi “national des télécommunications” olan Ulusal Telekom şirketi kısmen özelleştirilmiştir ve bu şirketin yüzde 20 hissesinin bölgesel bir halka arz ile satılması planlanmaktadır. Mali açıdan sıkıntılı olan pamuk çırçır şirketine (Société burkinabè des fibres textiles (Sofitex)) yeni yabancı yatırım çekme planları, şirketin yeniden yapılandırılması sürecinde askıya alınmıştır. Öte yandan, hükümet 2012 yılının sonu itibariyle yeni bir özelleştirme stratejisi belirlememiştir. Hükümet ayrıca Ouagadougou Hava Limanı’nın yönetiminin özelleştirilmesini de planlamaktadır. Aynı zamanda, hükümet yakınlarda Brafaso adından bir içecek üreticisi Şirketini, yaşadığı finansal sıkıntılar sonrasında devletleştirmiştir. IMF, dünya bankasınca hazırlanan kısıtlayıcı iş ortamı endeksinde 183 ülke içinde 150’nci olan Burkina Faso, bu alanda radikal reformlar yapılması yönünde baskı yapmaya devam etmektedir ve özel sektör büyümesinin artırılması ile yolsuzluk-

la mücadelede için daha fazla çaba sarf edilmesi gerektiğinde ısrarcı davranmaktadır. Gümrük hizmetinde başlangıçtaki ithalat izinlerini hızlandırmak için tek duraklı pencerelerin kurulması, ticaret mahkemesi sistemine başlanılması ve KOBİ’lerin finansmana erişimi için diğer girişimler temel reformlar olarak belirlenmiştir. IMF ayrıca yüksek riskli borç sıkıntısı içinde bulunan ülkenin, hibelerin ve imtiyazlı kredilerin kullanımı merkezli ihtiyatlı borçlanma yönetimini sürdürmesinin öneminin altını çizmektedir. Doğrudan yabancı yatırımlar Burkina Faso Afrika’da ve Batı Afrika’da en az doğrudan yabancı sermaye çeken ülkelerden biridir. Bugüne kadar ülkeye giren doğrudan yabancı sermaye sadece 905 milyon dolar tutarındadır. 2010 yılında ülkeye sadece 37 milyon dolarlık doğrudan yabancı sermaye girmiştir. Yatırımlarda Fransa, Hindistan, Kanada, Belçika, ABD ve diğer batı ülkeleri ön sıralarda gelmektedir. Doğrudan yabancı yatırımların yüzde 70’ini Fransa’nın yatırımları oluşturmaktadır. Ülkede hükümet tarafından potansiyel olduğu belirtilen belli başlı yatırım alanları içinde pamuk işleme sanayi, telekomünikasyon, bilgi teknolojileri ve madencilik sanayi yer almaktadır. Dış ticaret Burkina Faso’nun ihracatı özellikle son senelerde önemli bir artış göstermiştir. Ülkenin ihracatı büyük ölçüde altın ve pamuğa dayanır. Ülkede 2015 yılı toplam dış ticaret hacmi yaklaşık olarak 5 milyar dolardan fazla, dış ticaret açığı ise 802 milyon dolar civarında gerçekleşmiştir. İhracatında başlıca ürünler Burkina Faso’nun ihracatında altın en önemli üründür. 2014 yılında yaklaşık 1,5 milyar dolar olarak gerçekleşen altın ihracatı, 2015 yılında bir miktar azalarak 1,3 milyar dolara gerilemiştir. 2013 yılında 1,5 milyar dolarla ülke ihracatında en yüksek paya sahip olan altın ihracatı 2014 ve 2015 yıllarında piyasa şartları-

nın da etkisiyle bir miktar gerileme göstermektedir. Pamuk ihracatı ise 2015 yılında, bir önceki yıla kıyasla yüzde 42,7 azalarak 285 milyon dolar civarında gerçekleşmiştir. Ülkenin altın ve pamuktan sonra gelen en önemli ihraç ürünleri arasında kabuklu / kabuksuz kaju cevizi, susam tohumu, sığır, sigaralar, manganez cevheri ve konsantreleri, guava armudu, mısır, bitkisel yağlar, kuru baklagiller gelmektedir

İthalatında başlıca ürünler Burkina Faso’nun toplam ithalatı 2015 yılı itibarıyla yaklaşık 3 milyar dolar civarında bulunmaktadır. Ülkedeki üretimin kısıtlı olması nedeniyle, ithal edilen ürün yelpazesi oldukça geniştir. 2015 yılı itibarıyla ithalatta öne çıkan ürünler arasında, petrol yağları, pirinç, medikal ürünler, çimento, binek otomobilleri yer almaktadır. Burkina Faso’nun belli başlı ihraç pazarları Burkina Faso, ihracatının önemli bir kısmını İsviçre’ye altın ihracatı şeklinde gerçekleştirmektedir. Adı geçen ülkeye olan ihracatı 2015 yılında 1,1 milyar dolara ulaşmıştır. Hindistan, Güney Afrika, Singapur, Fildişi Sahili, Çin ve Fransa ihracat yapılan diğer önemli ülkelerdir. Burkina Faso, 2015 yılsonu itibariyle Türkiye’ye 2,6 milyon dolar ihracat yapmıştır. Burkina Faso’nun belli başlı tedarikçileri Burkina Faso’nun ithalatı yeni

Burnika Faso’ya ihracat Türkiye’nin Burkina Faso’ya 2014 yılında 25,7 milyon dolar civarında olan ihracatı 2015 yılında bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 15,5 azalarak 21,7 milyon dolar olarak gerçekleşmiştir. İhraç edilen belli başlı ürünler arasında römorklar, çimento, tel / kablolar, silah (tabanca), temizlik ürünleri (sabunlar) ve makarna yer almaktadır. Burkina Faso’dan İthalat Türkiye’nin Burkina Faso’dan ithalatının büyük bir kısmını pamuk ve altın oluşturmaktadır. Bahse konu ürünleri yağlı tohum ithalatı takip etmektedir.

İşadamlarının dikkat etmesi gereken hususlar Burkina Faso’ya seyahat edecek Türk vatandaşlarının Seyahat Sağlığı Merkezi’nden ya da ilgili merkezlerde sarıhumma, hepatit A, çocuk felci, meningokok ve difteri-tetanoz aşılarını yaptırmaları ve uluslararası aşı kartlarını yanlarında bulundurmaları gerekmektedir. Sadece Diplomatik Pasaport hamilleri 180 gün içinde 90 günü aşmamak kaydıyla, anılan ülkeye yapacakları seyahatlerinde vizeden muaftır. Hizmet ve Hususi Pasaport hamili vatandaşlar ise vizeye tabi olup vizelerini Burkina Faso’nun Ankara Büyükelçiliği’nden temin edebilir. Kullanılan lisan Fransızca resmi dildir. Ülkede İngilizce fazla yaygın değildir. Bu nedenle Fransızca bilmek veya Fransızca bilen bir tercümanla çalışmak oldukça yararlı olacaktır. Kaynak: Ekonomi Bakanlığı ve Dışişleri Bakanlığı


7

YIL: 19 | SAYI: 333 | 28 Mayıs - 10 Haziran | www.mtso.org.tr

üretimde zirai kalıntı ile mücadele ve ihracata etkilerini anlattı. Herkesin üzerine düşen görevi hakkını vererek yapması halinde kalıntı sorunu yaşanmasının mümkün olmayacağına dikkat çeken Şahin ardından yapılması gerekenler hakkında bilgi verdi. Bakanlık olarak bu konuda birçok çalışma yaptıklarını ifade eden Şahin, aynı şekilde üretici ve alıcıya da büyük görevler düştüğünü anlattı. Bakanlık olarak önceliği kültürel, biyoteknik ve biyolojik mücadeleye verdiklerini, bu mücadele yöntemlerini özendirdiklerini anlatan Şahin, sonuç alınmaması halinde ilaçla mücadeleye yönlendirdiklerini söyledi. 2012’den bu yana üretim yerlerinde henüz hasat yapılmadan bağ ve bahçelerden ürün alarak hasat öncesi pestisit analizleri yaptırdıklarını anlatan Şahin, bu uygulama sonucunda kalıntı oranında 2013’te yüzde 30, 2014’te ise yüzde 17 azalma yaşandığını ifade etti. Teknik elemanları sürekli eğittiklerini, teknik elemanların da çiftçiyi eğitmesi için çaba gösterdiklerini vurgulayan Şahin, 2016’da bin 704 teknik elemanı eğittiklerini bu yıl ise bin 861 teknik personel eğitimi hedeflediklerini bildirdi. Üretici ve alcıya da önemli görevler düştüğünü vurgulayan Şahin şunları söyledi: “Üretici mutlaka üretici kayıt defteri edinmeli. Burada üretici ve üretim yeri bilgileri, reçete, bayi, uygulayıcı kayıtları tutuluyor. Bu defter alıcıya güven verecek ve üreticinin de ürününü satmasına yardımcı olacaktır. Alıcılar da üretici kayıt defterini görmek istemeli ki bağlayıcı olsun, kullanımı artsın. Ayrıca alıcılar izlenebilirlik ve ürün kontrolünü de önemsemeli. Hızlı hazırlanmış bir rapor yerine çok iyi kontrol yapılmasını talep etmeli.”

Artan dünya nüfusunun talep ettiği tarımsal üretim ve gıda ihtiyacını karşılamak adına dünya tarım üreticileri toprakları çoraklaştıran, hatalı ilaç kullanımını terk ediyor. Dünya, sağlıklı ve organik üretime dönerken MTSO da bu konuda dünya ülkelerinin taleplerini karşılayabilecek yöntemler üzerinde çalışıyor. zarar verdiğini düşünüyoruz. Bir diğer beklentimiz ise bölgemizde üretimi çok olan ve fazla ilaca maruz kalan sert çekirdekli meyvelerin biyoteknik ilaçla mücadele sistemine alınması. Amacımız toprakları çoraklaştırmadan sağlıklı ürün yetiştirip ihraç etmek. MTSO olarak verimli topraklarımızın çoraklaşmasına, kalıntı sorunu ile tarımsal ihracatımızın sekteye uğramasına ve insanımıza zarar gelmesine izin vermeyeceğiz.” Uysal: “2. Dünya Savaşında insanlar açlıktan öldü”

N

üfus artışı ile tarımsal üretim dengesinin sağlanmasının önemi her geçen gün artıyor. Bu noktadan hareketle gelişmiş batılı ülkelerin öncelik verdiği konular arasında tarımsal verim artışı ve sağlıklı, organik üretim geliyor. Güvenilir, sağlıklı ve çevreci ürünlerin tercihi artarken ilaç kalıntılı, sağlıksız ürünler terk ediliyor. Bu durum ülkeler arası bir savaşa dönüşmeye başladı. Kalıntı sorununun uluslararası sahada rakibi elemek için bir silah olarak kullanıldığı günümüzde Mersin Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO) da kalıntı sorunuyla mücadeledeki etkinliğini artırıyor. Tarım, Gıda ve Hayvancılık Bakanlığı’nın da desteği ile hazırladığı projelerle birçok üründe biyolojik ve biyoteknik mücadele başlatan MTSO, son olarak Avrupa Birliği Bilgi Merkezi aracılığıyla ‘Avrupa Birliği’nde Gıda Güvenliği ve İzlenebilirlik’ Konferansı düzenleyerek bu konudaki farkındalığı artırmaya çalıştı.

İki katı fiyatla ürün satabilmenin ipuçları: “Örgütlü satış yapın. İleri katma değerlere ulaşın. Örneğin süt yerine yoğurt satın. Gerçek anlamda güvenilirliği sağlayın ve devlet desteklerini doğru kullanın” Konferansta bakanlık yetkilileri, ziraat mühendisleri, gıda mühendisleri ve ekonomistler iyi tarım uygulamaları konusunda bilgi aktardı. Tarım konulu bu toplantıda bugüne kadar görmeye alışık olunmayan konuşmacılara da yer verildi. İç hastalıkları anabilim dalını temsilen bir profesör ve bir diyetisyen program kapsamında katılımcılarla bir araya gelerek kalıntı-

MTSO 7

CMYK

ların insan sağlığı üzerindeki olumsuz etkilerini ve nasıl mücadele edilmesi gerektiği konularında bilgi verdi. Çakır: “Kalıntı nedeniyle tarımsal gücümüzü kullanamıyoruz”

Konferansın açılış konuşmasını yapan MTSO Yönetim Kurulu Üyesi Hakan Sefa Çakır, zirai ilaçların, üretici, ihracatçı ve insan sağlığına zararlarını konuşmak üzere bir araya geldiklerini söyledi. Tarım ürünlerinin gönül rahatlığıyla tüketilemediğini ve ihraç edilemediğini vurgulayan Çakır, “Ülkemizin tarımsal gücünü maalesef yeterince kullanamıyoruz. Bunun en önemli sebebi de tarım ilaçları” diye konuştu. Daha çok üretmek adına doğanın dönüsünün bozulduğuna dikkat çeken Çakır, “Bunu daha çok ilaç ve gübre ile telafi etmeye çalışıyoruz. Sonuç olarak ortaya kirlenen topraklar ve yer altı suları, ihraç edilemeyen kalıntılı ürünler çıkıyor. En önemlisi insanlarımızın sağlığı bozuluyor” dedi. Özellikle kalıntılı ürünler nedeniyle Türkiye’nin ihracatında önemli sorunlar oluştuğunu ve ciddi ekonomik kayıplar yaşandığını vurgulayan Çakır, “Savaşlar silahlarlar yerine ticari yöntemlerle yapılmaya başladı. Bunun en göze çarpan yöntemi ise ürünlerin kalıntı gerekçesiyle ülkeye alınmaması. Burada en büyük fatura ise üreticiye çıkıyor. Bu nedenle sağlıklı ürünler üretmenin önemi giderek artıyor” değerlendirmesini yaptı. Mevcut durumda yaşanan bazı sıkıntılara da değinen Çakır şunları söyledi: “Şu anda yürürlükte olan ancak istendiği gibi çalışmayan reçeteli ilaç sistemi değişmeli. İlacı yazan ile satan kişi yasal olarak ayrı olmasına rağmen uygulamada bu durum göz ardı ediliyor. Bu sistemle yanlış ve fazla ilaç kullanılarak hem üreticinin cebine hem de kalıntı olarak insan sağlığına

Avrupa Takım Üyesi ve Dokuz Eylül Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Yaşar Uysal ‘Gelişmiş Tarım, Kazanan Çiftçi, Güvenli Gıda için AB’den Alınacak Dersler’ konulu sunum gerçekleştirdi. İlk olarak AB’den alınacak dersler konusuna değinen Uysal şunları söyledi: “AB kurulduktan sonra önce kendi kendisine yetmek istedi çünkü İkinci Dünya Savaşı’nda insanlar top tüfekten çok açlıktan öldü. İlk ortak politikaları tarım politikasıdır. Öncelikli hedefleri kendilerine yetmekti. Kendilerine yetince rekabetçi olmak istediler, çevreci olmak istediler sürekli kendilerini yenileyip reform yaptılar ve dönüşen dünya düzenine uyum sağlamaya çalıştılar. Mevzuatı basitleştirelim, çevreye duyarlı olalım, gıda güvenliği olsun, çok para harcamayalım dediler. Üretici çok kazansın değil, sağlıklı ürün üretsin dendi. Çapraz uygulamalar yapıyorlar. Çevreci üretim yapmayanı desteklemiyorlar. Doğaya, hayvana zarar vermeyeni ise yüksek oranlarla destekliyorlar.” “Mutsuz çiftçi ile üründen hoşnut olmayan halk var”

Türkiye’de ise bu süreçte izlenen tarım politikaları sonucunda istenen sonuçlara çok fazla ulaşılamadığına değinen Uysal, Türk tarımının içinde bulunduğu durumu ise şöyle özetledi: “Türkiye’de tarımda şu anda üretim artışı istikrarsız. Arz-talep uyumsuz. Tarım üreticisi yaşlanıyor ve gençler ise sektöre ilgisiz. Ürün ve girdi fiyat pariteleri çiftçi aleyhine gelişiyor. Boş arazi miktarı sürekli artıyor. Köylerden hızla kentlere kaçış var ve bu da kent-köyler oluşturuyor. Çiftçinin ürettiği ürün fiyatıyla tüketicinin aldığı fiyat arasında ciddi farklar var. Ürünlerin sağlık ve diğer standartlarında gerileme var. Sektör enflasyonun sorumlusu haline geldi. Tohumdaki stratejik riskler artıyor. İşlevsellik açısından sorunlu örgütler artıyor. Dışa bağımlılık ise her geçen gün artıyor. Sonuç olarak mutsuz çiftçi ve ürünlerden hoşnut ol-

mayan bir halk profili oluşuyor.” “Tarımdaki sorunlar örgütlenme sorunu aşılmadan çözümlenemez”

Türkiye’nin bu noktada neler yapması gerektiğine de değinen Uysal, üreticinin karının artması bunun için de daha çok ürünün daha yüksek fiyattan satılması gerektiğini vurguladı. Daha çok üretimin verim artışı ile mümkün olacağını kaydeden Uysal, “Bunun için bilinçli çiftçi olacağız, toprak tahlili yaptırmadan gübre attırmayacağız. Bilinçli girdi kullanacağız. Sağlıklı ve güvenilir ürün ve ambalajlama yapacağız. Arz istikrarı sağlayacağız” dedi. İki katı fiyatla ürün satabilmenin ipuçlarını da veren Uysal, “Örgütlü satış yapacağız. İleri katma değerlere ulaşacağız. Örneğin süt yerine yoğurt satacağız. Gerçek anlamda güvenilirliği sağlayacağız ve devlet desteklerini doğru kullanacağız” ifadelerini kullandı. Maliyetleri azaltma yöntemini ise, “Çiftçi bilinçli olup hangi ürünü ne zaman kullanacağını bilmeli. Doğru yerde doğru ürün ekmeli, doğru zamanda doğru miktarda ve doğru yöntemle girdi kullanmalı. Girdiler ortaklaşa, örgütlü satın alınıp maliyetler düşürülmeli, ortak ekipman kullanımı başarılmalı” ifadeleriyle açıklayan Uysal sözlerini, “Sonuç olarak bilgi, tarımın temel girdisi olmalı. Sürdürülebilirlik referans alınmalı. Sürekli yenilenen çiftçi başrolde olmalı. Eğer kendinizi yenileyemezseniz figüran olarak kalırsınız” diye tamamladı.

Maliyetleri azaltma yöntemi: “Çiftçi bilinçli olup hangi ürünü ne zaman kullanacağını bilmeli. Doğru yerde doğru ürün ekmeli. Doğru zamanda doğru miktarda ve doğru yöntemle girdi kullanmalı. Girdiler ortaklaşa, örgütlü satın alınıp maliyetler düşürülmeli. Ortak ekipman kullanımı başarılmalı.” Şahin: “Doğru mücadele ile kalıntı sorunu yaşanması mümkün değil”

Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, Gıda ve Kontrol Genel Müdürlüğü Bitki Sağlığı ve Karantina Daire Başkanı Murat Şahin ise Türkiye’de tarımsal

Budak: “Gıda güvenliğini tarladan çatala tanımlıyoruz”

Gıda güvenliğini tarladan çatala, çiftlikten soforaya tanımladıklarını kaydeden Avrupa Takım Üyesi Gıda Mühendisi Nurseren Budak, bu nedenle zincir üzerinde doğru tedbirleri zamanında almanın büyük önem taşıdığını anlattı. Zincir üzerindeki küçük bir kırılmanın tüm süreci olumsuz etkileyeceğini kaydeden Budak, ürünü bir sonraki aşamaya devrederken mutlaka yapılan işlemleri belgelemek, bilgileri paylaşmak gerektiğini söyledi. Bazen yanlış uygulamaların önemli tehditler doğurduğuna örnekler de veren Budak, “Örneğin kullanılan yakıtlar önemli tehditler arasında gösteriliyor. Bahçe ısıtmak için bazen çok farklı malzemeler kullanılabiliyor. Bu da hem havaya hem de bitkiye zarar veriyor. Ya da küflerin engellenmesi önemli. Bazı küfler toksin üretiyor.

Gübre kullanımının uygun şekilde yapılması ve hasat zamanı planlamaları da önemli” dedi. Mutlaka analiz yapılması tavsiyesinde de bulunan Budak, hasat sonrası taşıma, depolama ve etiketlemede de dikkat edilmesi gereken noktalar hakkında bilgi verdi. Meyvelerin taşıma sırasında fiziksel zarar görmesinin bozulmayı hızlandırabileceğini kaydeden Budak, aynı zamanda etiketlemede parti numarası verilirken dikkat edilmesi gereken noktaları da anlattı. Toplanan tüm ürüne aynı parti numarası verilmemesi gerektiğini vurgulayan Budak, “Bir partide sorun çıkması halinde aynı numaradaki tüm ürününüzü imha etmek durumunda kalabilirsiniz. Bu nedenle parti numaralamasına özen gösterin” uyarısında bulundu. Hamleci: “İlaç makinelerinin hassas ayarları kalıntıyı azaltıyor”

Zirai Mücadele İlaçları Üreticileri Derneği Proje Koordinatörü Burcu Hamleci ise, ilk olarak kalıntı oluşma sebeplerine değinerek, “Tavsiye dışı ve yasak pestisit kullanımı, bilgisizlik, uygun olmayan makine kullanımı ya da kalibrasyon ayarının yapılmamasından kaynaklı doz aşımları, ilgisiz kişiler tarafından uygulama yapılması, etiket bilgilerine uyulmaması ve uygulama ile hasat arasında geçmesi gereken süreye uyulmaması kalıntıyı da beraberinde getiriyor” dedi. Yalnızca ilaçlama sırasında değil, ilaçlama bitiminde kutularının imhası sırasında da çok dikkat edilmesi gerektiğini vurgulayan Hamleci, “İlaç kutularının en az iki kez yıkanması halinde çevreye zarar vermeyen normal atık plastiğe dönüştüğünü söyleyebilirim. Bu nedenle çevreci hareket etmek için atıkların doğru imhası da önem taşıyor” dedi. İlaçlamanın kuralları olduğuna da dikkat çeken Hamleci, ilaç atılan tabancadaki meme çeşitlerinin ürüne ve mesafeye göre belirlenmesi ve belli periyotlarla değiştirilmesi halinde yüzde 30’a varan ilaç tasarrufu sağlandığını, böylece daha az ilaç kullanılmasıyla üründe kalıntının da çıkmadığını bildirdi. Uygulama sırasındaki hava koşullarının önemine de değinen Hamleci, sıcaklık, nem, rüzgar gibi faktörlerin de ilaçlama sırasında göz önünde bulundurulması gerektiğini belirtti. Hamleci, daha az kalıntı için neler yapılması gerektiğini ise şöyle özetledi: “Faydalı böcekler kullanılabilir. İlacın ne zaman nasıl yapılması gerektiği uygulayıcı tarafından iyi bilinmeli. İlaçlama yaparken uygun koruyucu donanıma sahip olmak gerekli. Uygun ve doğru tavsiye alınmalı. Bahçeler düzenli denetlenip kontrol edilmeli.”

Kalıntının insan sağlığına etkileri ve mücadele yöntemleri

M

ersin Üniversitesi Tıp Fakültesi İç Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Engin Altıntaş, ‘Orta Yerdeki Gizli Düşman’ isimli sunumunda kullanılan ilaçların yalnızca bitkiyi tüketene değil, ilacı atan üreticiye de ne ölçüde zarar verdiğini anlattı. Dünyada yılda ortalama 3 milyon çiftçinin tarım ilaçlarından zehirlenerek hastanelere müracaat ettiğini ve ortalama 200 bininin hayatını kaybettiğini anlatan Altıntaş, üreticiye, tüketiciye ve doğaya dost zirai mücadelenin önemine dikkat çekti. Yapılan ilaçlamalarda yüzde 0,1’i ile yüzde 6’sının hedef bitkiye ulaştığını, kalan yüzde 94 ile yüzde 99,9’unun diğer canlılara, toprağa ve suya karıştığını vurgulayan Altıntaş, “Zehirli ürünler vücudumuza soluma, cilt, göz ve ağız yoluyla giriyor. Bu nedenle öncelikle elimizi her molada yıkamamız, ilaçlama bitince banyo

yapmamız, koruyucu ekipmanları mutlaka hem ilaçlama sırasında hem de ekipman temizliği yaparken kullanmaya özen göstermeliyiz” dedi. Diyetisyen Müberra Şahin ise kalıntılı gıdalarla mücadele konusunda ipuçları verdi. Özellikle yararlı barsak mikropları üretilmesi gerektiğini vurgulayan Şahin, bunun ev yapımı yoğurtlar ve turşularla mümkün olabileceğini anlattı. Sarımsak, soğan, lahana, pırasa, karnabahar, brokoli gibi kansere karşı faydalı yiyeceklerin sık tüketilmesinin de vücudun kalıntı ile mücadelesinde önemli olduğunu kaydeden Şahin, “Yeşil yapraklı sebze tüketimi, bol taze meyve ve sebzenin mevsiminde tüketimi, özgür dolaşan hayvanlarının eti, sütü ve yumurtasının tercihi, analizleri yapılmış emin olduğumuz suların cam şişede tüketimi önemli” dedi.


8

YIL: 19 | SAYI: 333 | 28 Mayıs - 10 Haziran | www.mtso.org.tr

RIS MERSİN + PROJESİ ÖZEL HABERİ: İNOVASYONLA MERSİN'İ ÖN PLANA ÇIKARAN FİRMALARIMIZ

Moderno, müşterilerine akıllı çözümler sunuyor

Mehmet Ali Güldağ

Moderno Genel Müdürü

Mobilyadan, iç mimariye,inşaat taşeronluğundan, tekne imalatı ve ziraata kadar tüm iş kollarında yenilikçiliği ilke edinen Moderno, geliştirdiği inovatif yöntemlerle bir taraftan kullanıcına kolaylık ve ayrıcılıklar sunarken diğer taraftan kalitesini arttırıp, maliyetlerini aşağı çekiyor.

M

obilya sektöründe yaptığı farklı çalışmalarla adını duyuran Moderno Genel Müdürü Mehmet Ali Güldağ, bir yeniliğe daha imza atarak mobilyanın ardından denizseverleri de hayalleriyle buluşturuyor. İthallerinin 4’te bir fiyatına ürettiği açık deniz balıkçı tekneleri sayesinde daha çok kişinin bu ürüne sahip olmasını sağlayan Güldağ, ‘bu tekneyi alırım ama marinada kim bakımını yapar? Sürekli kontrol gerekli’ endişelerini ortadan kaldırmak adına da tekneleri akıllı teknolojilerle donatıyor. Tekne bu teknoloji sayesinde cep telefonu aracılığıyla kullanıcısına sürekli seyre hazır stand bye modunda olmasına olanak tanıdığı gibi, herhangi bir yönetimsel işlemi, ister senaryolara göre; ister, oturduğu yerden cep telefonu ile kontrol edilebiliyor olması olanağı sunuyor ve bulunduğu yerden kişinin sorunu çözmesine olanak tanıyor. Çocukluğundan bu yana hayallerinin peşinde koşan Mehmet Ali Güldağ, bugün sevdiği bir mesleği yapmasının da verdiği güçle, çalışmalarını Mersin’de yapılamayanı yapmaya odaklı sürdürüyor. Hemen her türlü malzeme ve materyale hakim olması nedeniyle, yaptığı işlerin çok çeşitlilik, gösterdiğini anlatan Güldağ, başarısının sırrını ise, “Yenilikçi gördüğüm her şeyi farklı bakış açısı, farklı gözlemlerle birleştirip ticari hayatıma aktarırım. Heyecanımı ve hayallerimi hiç kaybetmedim. Her zaman bilgimi taze tuttum ve çalışanlarıma bilgi, beceri anlamında yenik düşmedim. Günlerce işyerimde çalıştım, yeri geldi bir hafta boyunca evime hiç gitmediğim oldu. Gerektiğinde risk almayı bildim. En önemlisi de işimi severek yaptım” sözleriyle açıklıyor. Güldağ

M

ersin Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO) Heyeti, TOBB 73’üncü Genel Kurulu için gittiği Ankara temasları sırasında Rusya Federasyo-

MTSO 8

CMYK

çalışmalarını ve bugünlere nasıl ulaştığını şöyle anlatıyor: “Babamın izinden gittim”

1983’te ortaokulda 11 dersin 9’u zayıf bir öğrenciydim. Beni sonsuz bir özgüvenle yetiştiren babam, karneme hiç bakmadan annemin söylemleriyle yanına çağırıp, ne olmak istediğimi sordu. Ne öğretirsen ben o olurum dedim. Babam ilkokul 4’ten terkti ve en iyi yaptığı iş mobilyacılıktı. Ne ticaret erbabı ne işletmeci ne ihracatçı ne ithalatçıyım. Sana sadece ahşaba şekil vermeyi öğretebilirim dedi. Ben de bu mesleği seviyorum yapacağım dedim. Böylece endüstri meslek lisesi mobilya dekorasyon bölümüne kayıt oldum. Ardından o tembel çocuk gitti ve okul birinciliklerim gelmeye başladı. Sonrasında bir yıl ara verip, hiçbir özel ders almadan tek, tercih Hacettepe Üniversitesi Ağaç İşleri Endüstri Mühendisliği bölümünü kazandım. 1992’de bölüm dördüncüsü olarak mezun olup Mersin’e döndüm. 1993’te Babam Mustafa Güldağ’dan 1967’den bu yana var olan şirketimiz Moderno’yu ikinci kuşak olarak devraldım. Müthiş bir azimle, büyük bir yoksulluktan bu günlere geldim. Yılmadan, sabahlara kadar gayret gösterdim, çalıştım. Kazandığım paralarla gerektiğinde ihtiyaçlarımın bir kısmını almadım, paramı işime yatırdım. Yılda ortalama 6 fuara gittim, sektörümü yakından takip ettim. 1988’den bu yana da yurtiçinde minimum kendi iş kollarımla ilgili en az 5 fuara gidiyorum. Profesyonel, fuar ziyaretçisi olduğumu söyleyebilirim. Bunun işimi geliştirmemdeki rolü yadsınamaz. Eğitimime paralel bir katkısı vardır. Yenilikçi gördüğüm

nu’nun Türkiye Ticaret Temsilcisi Aydar Gaşigullin ile de bir araya geldi. MTSO Yönetim Kurulu Başkanı Şerafettin Aşut’a, Yönetim Kurulu Üyesi

her şeyi farklı bakış açısı, farklı gözlemlerle birleştirip ticari hayatıma aktardıkça, hem gelir seviyemi yükselttim hem heyecanlarımı artırdım. İşe olan aşkımı, sevgimi tetikledim. Üst üste 6 gün eve hiç gitmeyip tezgahlarda uyuduğumu, annemin neden bu çocuğu mühendis yaptık diye serzenişte bulunduğu günleri bilirim.

tamamladığımız restorasyonunu gösterebilirim. 2,5 yıllık bir gayret sonucu ortaya çıkan bu bina, bugün Mersin tarihi eserler kitabının kapak sayfasını oluşturuyor. “Yapılamayanı, düşünülemeyeni yapabilme odaklıyız ”

Başarımın altında yatan asıl nedenlerden birisi de işletmemdeki çalışanlarımın tümünün yaptığı işi onlardan çok daha hızlı, çok daha iyi yapabilme becerisi ve yetisine sahip olmam. Çalışanlarıma yenik düşmediğim bir işi yapıyorum. Her zaman hayalleri olan bir insandım. Uzak da olsa hayallerimi hep diri tutmayı becerdim. Boş vakitlerimde hayallerimle ilgili ufak tefek kendime meşgaleler yarattım. Mesleğimi geliştirdim. 2013 yılında da Mersin’de Toros Üniversitesi’nde mimarlık yüksek lisansı yaptım. Bu azim ve kararlılığım sonuç verdi 1998’den bu yana başta Irak, Almanya olmak üzere yurtdışında farklı yerlerde işler yaptım. Yurtiçinde İstanbul’da bebekte yalı dairesinden, Beykoz konaklarında villaya kadar, Antakya’da Alanya’da otel ve konut inşaatlarına da mobilya yaptım. Mobilya tanımının girdiği her yerde her ilde her ülkede hizmet verebilecek kapasitedeyiz. Farklı projelere imza atmayı seviyorum. Örneğin yaptığımız önemli çalışmalardan biri olarak Mersin’deki Ulu Cami’den sonraki en önemli tarihi yapı olarak gösterilen ve bugün bir işletmenin idari binası olarak kullanılan binanın 2013 yılında

Yıl 2015’i gösterdiğinde yıllardır ticari hayatın içinde bulunmam nedeniyle sektördeki olumsuz gidişatı önceden sezerek 20 yılı aşan süredir birlikte çalıştığımız, kemikleşmiş kadromuzu koruyabilmek adına ürün çeşitlemesine gitme kararı aldım. Elemanlarıma yeni iş alanları yaratabilmek adına çocukluktan gelen hayalim, hobim de diyebileceğim tekne üretimini gündeme getirdim. Ancak bu projenin insana değil, makineye dayalı çözümlenmesi gerektiğinden hareketle Çukurova Kalkınma Ajansı’na (ÇKA) bir proje yazdım. Projenin tanımı insanı denizle buluşturmak ve bölgede Antalya’ya kadar hiç olmayan tekne içi dekorasyon çözümlerini artırmaktı. Yazdığımız proje olur görünce yeni makine yatırımlarımız geldi. Proje aracılığıyla aldığımız makineler üzerinde çeşitli oynamalar yaptık. Örneğin 3 eksenli bir makineydi, ama ben 5 eksenin yapabileceği işleri, yapacağım için bu makineye 3d program lisansladık. Bu sayede makineden farklı işler çıkarabilecektim. Makinemi yaptırırken, muadilleri Z ekseni 16 cm standarttayken, ben 60 cm’e çıkardım. Yani makinenin mühendislik hesaplarını değiştirdim. Bu makineye sahip (zet 60cm) Mersin’den İstanbul’a kadar öyle zannediyorum ki tek firmayız. Ayrıca bölgede bizim sektörümüzde tornacılık el

Mustafa Kabadayı, Meclis Üyeleri Ahmet Turan Serttaş ve Murat Demir’in de eşlik ettiği görüşmede Mersin ile Rusya arasındaki ticaretin artırılabil-

mesi adına atılması gereken adımlar görüşüldü. Türkiye ve Rusya arasında ticari ilişkilerin önündeki engel ve kısıtlamaların kaldırılmasına yönelik imzalanan ortak bildirinin de konuşulduğu görüşmede özellikle turizm ve tarım konusunda önümüzdeki süreçte neler yapılabileceği gündeme getirildi. Mersin’in turizmde hedef ülkelerinden bir tanesin Rusya olduğunu hatırlatan MTSO Yönetim Kurulu Başkanı Şerafettin Aşut, “Ancak hedef yalnızca Rusya’dan Mersin’e turist getirmek olmamalı. Birlikte hareket etmeliyiz ve Mersinli turistlerin de Rusya’ya gitmesini sağlamalıyız. Çalışmaların karşılıklı olması halinde sürdürülebilirlik artacak, daha iyi sonuçlar alınacaktır” ifadelerini kullandı. Çukurova Havalimanı’nın tamamlanması sonrasında kargo taşımalarının rahatlıkla yapılabileceği konusunun da gündeme geldiği görüşmede

“Her zaman hayalleri olan bir insandım”

Tel: 0324 231 25 25 Mesai Dışı: 0324 325 86 05

emeği ile yapılıyor. Biz yine ÇKA Projesi ile Türkiye’de iki tane bulunan 4 bıçaklı otomatik torna tezgahlarından birini Mersin’e getirdik. Mersin’den Ankara’ya kadar 4 bıçaklı torna tezgahı bulunan yine tek firmayız. Bu makinelerle bölgemizdeki seri üretim mobilya mağazalarının koltuk ayağı, sehpa, sandalye ayağı, ahşap torna işlerini yüzde 30’a varan fiyat ve zaman tasarrufu ile vermeye başladık. Mobilyanın yanı sıra yeni makine yatırımlarımızla daha önce bahsettiğim gibi tekne işine de başladık. İlk imalatımız 9 metrelik ahşap bir tekne oldu. Bu tekne üzerinde 6 ay çalıştık. 5 yıldır 9 metre ve üzeri 5 adet kendi tasarımlarım olan tekneleri üretme heyecanı taşırken, üretime girmeden, üretimin nasıl yapıldığını gözlemleyebilmek için, Amerika’da profesyonel bir tasarımcıyla anlaşıp iki tip tekne projesi satın aldık. Aldığımız projelerin bilgisayar ortamında 6 ay süreyle katı modelini oluşturup aerodinamik ve hidrostatik testlere maruz bırakıp Türk karasularına uyumlu hale getirme gayretine girdik. Mühendislik gayretlerimiz sonuçlanınca da üretime başladık. İlk teknemiz olan 20 fit açık deniz balıkçı kayığını kompozit epoksi olarak üretip 11-19 Şubat 2017’de Dünya Ticaret Merkezi CNR Avrasya Boat Fuarı’nda görücüye çıkardık. Türkiye’de açık deniz kayığını bu malzemeden üreten yok. Bu tekneyi ithal etme maliyeti de oldukça yüksek. Bize en yakın İtalya’dan getirebileceğimiz bu tekneyi 4’te bir fiyatına ve iki kat daha fazla kaliteyle üretiyoruz. . Bizim teknelerimiz sayesinde herkes hobisine, hayaline kavuşabilir. “Yazılımlar bize ait”

Yalnızca tekne üretmiyoruz. Elektroniğe de hakimiyetimizle teknenin enerjiye bağlı her noktasını cep telefonuyla yönetebildiğimiz bir kart yazdık. Bu kartla iki tane çok önemli konuyu aşabiliyoruz. Tekne sahibi olmak isteyip de, geri adım atan insanların iki önemli önyargısı vardır. Biri ‘Bu tekneyle nasıl ilgileneceğim?’ Geliştirdiğimiz otomasyonla bu soruna cevap veriyoruz. Tekneye bir yıl dahi uğramasanız her gittiğinizde stand-by modunda seyre hazır bekleyebilecek bir otomasyon altyapısı yaptık. 8 yönetimsel işlemi olan bu otomasyon altyapısını bin dolara satıyoruz. Senaryolu olmayan muadili 12 bin dolardan başlıyor. İşin içine senaryo da girerse 30 bin dolarların üzerine çıkıyor. Bizim kurduğumuz otomasyon altyapısı 35 metrelik bir gemi büyüklüğündeki özel yatı yönetebilecek kapasitede. Örneğin siz uğramadınız aküler mi bitiyor, sistem hemen devreye giriyor ve aküleri şarj ediyor. Tekne bir şekilde su mu alıyor? Tek tuşla sintineleri devreye sokabiliyorsunuz. Bir sistemin akıllı olabilmesi için yalnızca kumanda ile yönetmeniz, komut vermeniz değil, onun sizi uyarıp gerektiğinde kendisinin devreye girmesi gerekir. Ya da yazdığımız senaryolarla teknenizde yapılmasını istediğiniz şeyleri zamansal- yönetimsel yaptırabiliyoruz. Bu akıllı kartları 3,5 ayda yazdık ve ihtiyaca göre kartı senarize ederek o senaryoyu satıyoruz. Hedefimiz önümüzdeki süreçte bir taraftan teknelerimizi diğer taraftan büyük tekne üreticilerine bu yazılımı satmak. özellikle tarım ihracatı noktasında alternatif hangi ürünlerin Rusya’ya ticaretinin yoğunlaştırılabileceği görüşüldü. Görüşme, Eylül ayında her iki tarafın da iki ülke arasındaki ticaretin hangi alanlarda geliştirilebileceğine yönelik detaylı bir çalışma yaparak Mersin’de bir araya gelmesi kararıyla sona erdi. Aşut: “Başlangıç için önemli bir adım”

Görüşme sonrasında özellikle iki ülke arasında ticari ilişkilerin önündeki engel ve kısıtlamaların kaldırılmasına yönelik imzalanan ortak bildiriyi değerlendiren MTSO Yönetim Kurulu Başkanı Şerafettin Aşut, bunun iki ülke ticaretinin gelişmesi adına atılmış önemli bir adım olduğunu söyledi. Ancak bu imzanın bir başlangıç olduğunu ve halen üzerinde çalışılması gereken konular bulunduğunu da

“Tarımda farklı yöntemler kullanıyorum”

Bizim; bir iş kolumuzu da ziraat oluşturuyor. Girit göçmeniyiz. Annem de babam da Giritli. Hayvancılık ve çiftçilik kökenli aileler. Mübadele sonrası Türkiye’de mübadillerin tamamı ciddi bir bocalama süreciyle büyük yokluğa düşmüştür. Benim ailemde öyle. 1988’de anneannem yarı Rumca yarı Türkçe bana söylediklerini hiç unutmuyorum. “Bak oğlum, bu küreyi küçültürsen de kıyamet, büyütürsen de kıyamet. Bu kürenin yüzölçümü değişmiyor oğlum. İnsanlar artıyor, yollar, arabalar, evler artıyor. Artmayan tek şey ise bu kürenin yüzölçümü. Bu kürede ne kadar yerin varsa o kadar adamsın. Bu lafımı sakın unutma. Sana bir şey bırakamadık ama eğer bir gün bir fırsatın olur ise bir ayağını mutlaka toprağa bas oğlum. En kötü arazinin verdiğini en iyi baba evlada, en iyi kardeş kardeşe vermez bunu sakın unutma” Bu söz kulağımda hep çınladı ve ilk bahçemi 2009 yılında diktim. Örtüaltı iyi tarım uygulamalarıyla nektarin yetiştiriyorum. Ayrıca dünyanın en erkenci bölgesine dünyanın en geç yetişen mandalina cinsini dikmekle de ciddi bir risk aldığım söylense de sonuç, yine matematiksel yaklaşımlarımla tam örtüştü. Farklı uygulamalar kullanıyoruz. En önemli uygulamalarımdan birisi 2013’te yaşanan sel felaketi sonrası bahçeyi 5 cm basan salyangozları bir türlü öldüremedik. Denemediğimiz yol kalmadı. Sabahlara kadar internette hayvanların anatomisini inceledim. Bu hayvanın bünyesindeki su, eksi 4 dereceyi, 3 sn görürse donarak ölüyormuş. 3-4 gün o sözü düşündüm. Halamın oğlu buzdolabı gazlarıyla çalışıyor onun yanına gittim. Ondan edindiğim bilgilerle 80 TL olan bir tüp helyum gazıyla, yaptığım özel bir uygulama aparatı sayesinde, tüm salyangozları öldürdüm. O sene TARSİM’den sigortamı yapmaya gelenler az daha sigorta yapmayacaktı ama hepsinin ölü olduğunu anlayınca yapıldı. Biz iyi tarım uygulamaları yaptığımızdan, üretimin her uygulamasının, reçetelerini vermek zorundayız. Gerek ihracata gerekse iç piyasaya gönderdiğimiz tüm ürünlerin yüzde 100 güvenli olma zorunluluğu vardır. “Topraksız sulu tarım hedefliyorum”

Topraksız sulu tarım uygulaması üzerinde çalışıyorum. İnsansız işletme diyorum buna. Getirisi matematiksel veriler doğrultusunda çok yüksek. Ürün kapasitesi açık alan üretiminin yaklaşık 40 katı. Açık alanda 1 metrekareye 5-6 marul dikerseniz, bu yöntemde 50 adet dikebiliyorsunuz. Bunun tüm gübreleme, ilaçlama, nefes alma gibi işlemlerini otomasyonla kontrol edeceğiz. Önce otomasyonla takip edip yönetmek istediğim bu sistemde, bütün yapı topraksız su üzerine inşa edileceği için, sistem analiz cihazının verilerini otomatik olarak sabitlemek mantığıyla, çalışacak. Suya ihtiyacı olan tüm mineral ve elementleri istenen oranda otomatik olarak karıştırarak üretimi insansız hale getirmeyi hedeflediğimiz bu yapının ilk ar-ge çalışmaları adına 500 metrekarelik bir serayı da kurmak üzereyiz. belirten Aşut şöyle konuştu: “Rusya ile başta tarım, turizm ve müteahhitlik hizmetleri olmak üzere pek çok alanda güçlü işbirliklerimiz var. Bu işbirliklerinin artarak devam etmesi ise tüm iş dünyasının ortak arzusu. Birçok müteahhitlik şirketimizin Rusya’da ciddi yatırımları bulunmakta. Hizmet pasaportlarına yönelik uygulanan vize sınırlamalarının kalkması bu yatırımların devamlılığı anlamında önemli bir adımdır. Turizmde yaşanan canlanmanın bu ortak bildiri sonrasında artarak devam edeceğine inanıyorum. Tarıma gelince, bu konuda sevindirici adımlar olsa da hangi sebze ve meyvelerin ithalatının açılacağı önümüzdeki hafta tam olarak netlik kazanacak. Bölgemiz açısından özellikle kabak, biber, nar ve çilek gibi ürünlerin ithalatına başlanması ticaretimizin canlanması adına büyük önem taşıyor.”


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.