Dünya lojistikte otomasyona gidiyor >5’te
Sigorta sektörüne genç bakış
34 vizörden 34 fotoğraf
>2’de
>2’de
MTSO ÇAĞRI MERKEZİ 0 850 304 33 33
Sanayi ve aile vesayeti… Şerafettin AŞUT
MTSO Yönetim Kurulu Başkanı
> 3’te
www.mtso.org.tr www.mtso.org.tr| |YIL: YIL:1719| |SAYI: SAYI: 298 334| 6-19 | 11 - 24 ARALIK Haziran 2015
İnşaat sektörüne meslek standardı getirilmesi talebi Hasan Engin
14 No’lu İnşaat ve Emlak Komitesi Başkanı
M
ersin Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO) 14 No’lu İnşaat ve Emlak Komitesi Başkanı Hasan Engin, belli bir maddi birikime sahip olan herkesin inşaat sektöründe faaliyet göstermesinin önüne geçilmesi adına sektöre standart getirilmesini beklediklerini söyledi. Sektöre ilişkin değerlendirmeler yapan MTSO 14 No’lu İnşaat ve Emlak Komitesi Başkanı Hasan Engin, yeni yeni hareketlenme
olsa da sektörün son birkaç yıldır sıkıntılı bir süreçten geçtiğini hatırlatarak, hareket kazandırılması adına neler yapılabileceğini anlattı. İlk olarak sektörün genel yapısını değerlendirerek belirli standartlar bulunmamasından, maddi birikime sahip herkesin inşaat sektöründe yatırım yapabilmesinden de şikayetçi olan Engin, bu alana bir standart getirilmesini beklediklerini anlattı. > 7’de
İhracatçı, tarımda otomasyon istiyor
Murat Arukaslan
1 No’lu Meyve ve Sebzelerin İşlenmesi ve Ticareti Meslek Komitesi Başkanı
M
ersin’den yaş meyve sebze ihracatı yapan firmalar yurtdışındaki rekabetçi yapılarını güçlendirmek adına Tarım 4.0’ın temellerinin bugünden atılmasını bekliyor. Avrupa’da çilek, kiraz, pırasa gibi ürünlerin makinelerle toplanması sonucu girdi maliyetlerinin düştüğünü vurgulayan ihracatçılar, rakipleriyle fiyat rekabetinde zorlandıklarını belirtip destek istiyor. Mersin Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO) 1 No’lu Meyve ve Sebzelerin İşlenmesi ve Ticareti Meslek Komitesi Başkanı Murat Arukaslan sektöre iliş-
kin değerlendirmeler yaptı. İlk olarak ihracatın artması adına rekabetçi yapının güçlenmesi gerektiğine değinen Arukaslan, şunları söyledi: “Türkiye’de ürettiğimiz birçok sebze ve meyvede son dönemlerde Avrupa ile rekabet edemez olduk. Çünkü Avrupa otomasyona geçti. Pırasayı, kirazı, çileği dahi makinelerle toplayarak işçilik maliyetlerini düşürdüler. Örneğin bir TIR pırasanın ekiminden TIR’a yüklenmesine kadar geçen sürede Türkiye’de 400 işçi görev alırken bir Avrupa ülkesi bu işlemi 4-5 kişilik ekiple tamamlayabiliyor. > 7’de
Lojistik 4.0 odak nokta olmalı S IL 2017 Uluslararası Lojistik ve Malzeme Elleçleme Fuarı 6 -8 Haziran 2017 günleri arasında İspanya’nın Barselona kentinde düzenlendi. Bu yıl 19’uncusu gerçekleştirilen, Dünyadaki elleçleme ve lojistik sektör temsilcilerini buluşturan ve sektörün en büyük fuarları arasında gösterilen SIL 2017; 15’inci Akdeniz Lojistik ve Taşımacılık Forumu, 10’uncu Akdeniz Limanları Zirvesi gibi önemli etkinliklere de evsahipliği yaptı. Uluslararası alanda sektörünün önde gelen konuşmacılarının katıldığı 15’inci Akdeniz Lojistik
ve Taşımacılık Forumu’nun açılış konuşmasını Akdeniz Ticaret ve Sanayi Odaları Birliği (ASCAME) Lojistik ve Transport Komisyonu ve Mersin Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO) Yönetim Kurulu Başkanı Şerafettin Aşut gerçekleştirdi. Forumun açılış konuşmacıları arasında Mısır Ulaştırma Bakanlığı Bakan Yardımcısı Admiral El Deib, Akdeniz İçin Birlik Genel Sekreter Yardımcısı Ihab Fahmy, Barcelona Ticaret Odası Uluslararası İlişkiler Direktörü Pau Relat ile Meda-Logistics & Transport Forum Koordinatörü Anwar Zibaoui de yer aldı. > 5’te
İş dünyası arabuluculuğun yasalaşmasını bekliyor
A
rabuluculuk, mahkemelerin iş yükünü azaltırken taraflara da çeşitli kolaylıklar sağlıyor. Bugüne kadar arabuluculuk sistemi ile 12 binin üzerinde uyuşmazlık çözüldü. Bu uyuşmazlıkların 10 binden fazlası ise işçi ve işveren arası uyuşmazlıkları konu aldı. İş dünyası şimdi bu sistemin yasalaşmasını bekliyor. Uyuşmazlık davalarında yeni bir dönem başladı. Mahkemelerin iş yükünü azaltmak adına uyuşmazlıkların çözümünde zorunlu arabuluculuk sistemine geçiş için çalışmalar hızla devam ediyor. Arabuluculuk sistemi birçok avantajı da beraberinde getiriyor. Bu
MTSO 1
CMYK
sistemle sonuca çok daha hızlı ulaşılıyor. Mahkemelerde 2-3 yılda sonuçlanabilen davalar iki saat içinde çözülebiliyor. İki saate kadar olan görüşmelerde herhangi bir ödeme yapılmayacak olması nedeniyle maliyeti de mahkemelere göre daha düşük olan bu sistemden tarafların istedikleri andan itibaren vazgeçebilmeleri de mümkün. Karşılıklı anlaşma esasına dayalı olması nedeniyle tarafların ilişkisinin devamlılığı adına da büyük önem taşıyan bu sistem, geleceği yeniden kurgulayan bir sistem olarak öne çıkıyor. > 8’de
İ
Mersin, İstanbul Sanayi Odası (İSO) tarafından açıklanan İSO 500 listesinde 7 firması ile yer aldı. Zor bir yılın geride kalmasına rağmen Mersin’den listeye giren firma sayısında artış yaşanması ise kent ekonomisinin dinamik yapısını koruduğunun bir göstergesi.
stanbul Sanayi Odası (İSO) tarafından açıklanan Türkiye’nin en büyük 500 sanayi kuruluşu arasına 2016 yılında Mersin’den 7 firma adını yazdırdı. Mersin, canlı tuttuğu ekonomik yapısı ile firma sayısını istikrarlı şekilde artırmaya devam ediyor. Önceki yıl listeye Aves Enerji’nin de dahil olması ile birlikte Mersin’den ilk 500 büyük sanayi kuruluşu arasında yer alan firma sayısı 6’ya yük-
selirken bu yıl buna Durum Gıda’nın da eklenmesiyle birlikte sayı 7’ye ulaştı. 2016 yılında listede Çimsa Çimento, Arbel Bakliyat, Durum Gıda, Başhan Tarım, Memişoğlu Tarım, Aves Enerji ve Teknopanel firmaları yer aldı. MTSO firmaları 2015 yılında 2,9 milyar lira olan üretimden net satışları 2016 yılında yüzde 32,2 oranında artırarak 3,9 milyar TL olarak
gerçekleştirdi. Listede Başhan Tarım, Aves Enerji ile Memişoğlu Tarım üretimden net satışlara, ihracat ve çalışan sayısına göre sıralamadaki yerini yükselten firmalar oldu. Mersin, sanayideki gücünü artırmak, listeye daha çok firmanın adını yazdırmak adına iki noktaya odaklandı. Bunlardan bir tanesi yüksek teknolojili üretim, bir diğeri yeni sanayi parselleri. Bu noktada Mersin
Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO) üyelerinin yüksek teknolojili üretime geçişini sağlamak adına bir taraftan çeşitli bilgilendirme toplantıları düzenlerken diğer taraftan kurduğu laboratuarlarla da teknik destek vermeyi sürüyor. Gelen sanayi yatırım taleplerinin karşılanması adına yeni sanayi parsellerinin oluşturulması yönündeki çalışmalar ise devam ediyor. > 4’te
Teknoloji ve otomotiv yatırımlarının gözdesi:
En donanımlı ‘Makerspace’ler:
Meslek Liseleri
M O
rta Avrupa’da yer alan Slovakya geçmiş yıllarda ekonomik açıdan Avrupa Birliği ülkelerin gerisinde olmasına rağmen kendi içinde gösterdiği istikrarlı büyüme ile yatırımcıların dikkatini çekti. Özellikle 2001-2008 yılları arasında ekonomik büyümesi beklentilerin de üzerine çıkan Slovakya, bu dönemde otomotiv ve elektronik sektörlerine yönelik
Oda aidat borçlarına yapılandırma
>2’de
yabancı yatırımcıların ilgi odağı oldu. Ucuz ve vasıflı işgücü, düşük vergi oranları, kurumlar ve bireyler için sabit yüzde 19’luk vergi oranı, göreli olarak liberal sayılabilecek çalışma mevzuatının yanında coğrafi konum avantajı Slovakya’yı yabancı yatırımların gözdesi konumuna taşıdı. Slovak sanayisinin itici gücünü ise otomotiv sektörü oluşturdu. > 6’da
MTSO sanata desteğini sürdürüyor
>2’de
Uluslararası Mersin Bilim Şenliği 2. kez kapılarını açtı > 2’de
TSO Yönetim Kurulu Başkanı Şerafettin Aşut, yenilikçi ve katma değeri yüksek ürünler tasarlamak ve üretmek için UMEM Projesi ile altyapısı güçlendirilen meslek liselerinin bir an önce üniversitelerle eşleştirilmesi, aynı zamanda sivil toplum kuruluşları ile de irtibatları artırılarak Makerspace olarak değerlendirilmesi gerektiğini söyledi. Tüm dünya ekonomilerinin hızla Endüstri 4.0’a hazırlandığı ve adım adım bu yeni sanayi devrimini gerçekleştirmeye başladığı günümüzde Mersin Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO) da kent sanayisinin yeni ekonomik düzene uyum sağlaması adına çalışmalarını sürdürüyor. Mersin’de bu alanda doğru adımları atmak konuyla ilgili de-
taylı araştırma yaparak bilgi almak adına Mersin Heyeti, Barselona temasları sırasında Barselona Fab Lab’ı ziyaret etti. Ziyaret sonrasında konuyla ilgili değerlendirme yapan MTSO Yönetim Kurulu Başkanı Şerafettin Aşut, yeni çağın yeni üretimler ve inovasyon gerektirdiğini belirterek, bu inovasyonun da en hızlı şekilde, ortak üretim alanlarında ortak akılla oluşacak sinerjiyle sağlanabileceğini vurguladı. Bunun da üretim ve inovasyonun topluma indirgenmesiyle sağlanabileceğine dikkat çeken Aşut, “İşte Makerspace veya Maker Lab olarak tanımlanan yenilikçi ortak üretim alanları dünyada bu amaçla kurulmaya başlanan alanlar. Bu alanların temel amacı beraberce üretebilmek” diye konuştu. > 8’de
Yelkencilerin cennet durağı;
Mersin
> 3’te
2 Sigorta sektörüne genç bakış YIL: 19 | SAYI: 334 | 11 - 24 Haziran | www.mtso.org.tr
Sigorta Haftası nedeniyle liseler arasında düzenlenen resim ve kompozisyon yarışması sonunda dereceye giren öğrencilerle bir araya gelen MTSO Yönetim Kurulu Başkanı Şerafettin Aşut, “Gençlerin hayal etmesi, hayallerini kağıda dökebilmesi çok önemli. Her şey hayal etmeyle başlar, ardından araştırma, bilgi ve düşünerek yol alma gelir. Geleceğimiz sizlersiniz her zaman hayallerinizin peşinden gidin” dedi.
Uluslararası Mersin Bilim Şenliği 2. kez kapılarını açtı Mersin Valiliği ve Mersin Büyükşehir Belediyesi’nin paydaşları arasında yer aldığı, Mersin Üniversitesi’nin koordinasyonunda düzenlenen Uluslararası Mersin Bilim Şenliği’nin bu yıl 2’ncisi düzenlendi.
M
34 vizörden 34 fotoğraf
Hulki Muradi Olba Fotoğraf Derneği Başkanı
M
ersin Olba Fotoğraf Derneği üyeleri, Mersin Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO) Sanat Galerisi’nde 34 fotoğraftan oluşan ‘Vizörden’ isimli fotoğraf sergisi açtı. 34 dernek üyesinin farklı zamanlarda, farklı bölgelerde ve ülkelerde çekmiş oldukları fotoğraflardan oluşan sergi, Mersinli fotoğraf sever ve sanatseverlerden tam not aldı. Mersin Olba Fotoğraf Derneği, MTSO Sanat Galerisi’nde 2’nci kez sergi açtı. ‘Vizörden’ isimli sergi, 34 dernek üyesinin farklı zamanlarda, farklı bölgelerde ve ülkelerde çektikleri 34 eserden oluşuyor. Sergide, dernek üyesi ve ayrıca MTSO Eğitim ve Kalkınma Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Sadık Çağtay Güneş’in de bir eseri yer aldı. Fotoğraf severlerin yoğun ilgi gösterdiği açılışa, MTSO Yönetim Kurulu Başkanı Şerafettin Aşut’un yanı sıra Olba Fotoğraf Derneği Başkanı Hulki Muradi ile dernek üyeleri katıldı. Sergi açılışında konuşan Mersin Olba Fotoğraf Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Hulki Muradi, 2011 yılında kurulduklarını ve çiçeği burnunda bir fotoğraf derneği olduklarını söyledi. Henüz genç bir dernek olmalarına karşın başarılı projelere imza attıklarını belirten Hulki Muradi, üyelerinin tecrübeli fotoğrafçılardan oluştuğunu, bunun da başarı getirdiğini söyledi. Olba Fotoğraf Derneği’nin ulusal ve uluslararası etkinliklerle sürekli gündemde kalmayı başaran bir kurum olduğunu kaydeden Muradi, ilk uluslararası fotoğraf yarışmalarını kurulduktan bir
yıl sonra düzenlediklerini anlattı. Bu yıl ise 6’ncısını düzenledikleri uluslararası fotoğraf yarışmasına, 55 ülkeden 318 fotoğrafçının 5 binin üzerinde fotoğraf ile katıldığını aktaran Muradi, Mersin’i dünyaya tanıtan etkinliklerin içerisinde yer almaya çalıştıklarını ifade etti. “Yurtiçi ve dışındaki sergilerimiz sürüyor”
Yurtdışında, doğudan batıya birçok ülkede kardeş fotoğraf derneklerinin olduğunu kaydeden Muradi, özellikle Çin’de bulunan Taicang isimli Amatör Fotoğraf Derneği ile kültür değişim projeleri yaptıklarını aktardı. Muradi, “3 kez Çin’e giderek Türkiye’yi ve Mersin’i orada açtığımız sergilerle tanıttık. Onları da 3 kez Türkiye’de ağırladık. Derneğimiz, uluslararası platformda iyi bir yere sahip. Dışa dönük bir yapımız var” dedi. Derneğin adının Mersin’in Silifke
ilçesinde bulunan Olba Antik Kenti’nden geldiğine de değinen Muradi, şunları söyledi: “Fotoğraf sanatına hizmetin yanı sıra fotoğrafçılık ruhunun ışığı altında güzel kentimiz Mersin’imizin sınırları içerisindeki tüm uygarlık ve kültür hazinelerinin korunması ve bu değerlere sahip çıkmasına dikkat çekmek amacı ile derneğimizin adının ‘Mersin Olba Fotoğraf Derneği’ olmasında karar kıldık. Öyle ki, dernek amblemimizde bulunan objektifin odak noktasına da Olba Krallığının güçlü ve güzel prensesi Aba’nın kabartma bir figürünü yerleştirdik. Olba adı ‘bahtlılık, mutluluk’, Aba adı ise ‘su’ anlamına gelmektedir.” Ayrıca, Mersin Devlet Opera ve Balesi ile Keşanlı Ali Projesi yürüttüklerini hatırlatan Muradi, gösteride çektikleri fotoğraflardan sergi açtıklarını söyledi. Buna benzer bir projeyi Mersin Huzurevi sakinleriyle de yaptıklarını dile getiren Muradi, burada çektikleri fotoğraflardan oluşan bir sergiyi de Yaşlılar Haftası’nda açarak onlara ithaf ettiklerini kaydetti. Şu anda Sokak Fotoğraf Atölyesi ve Doğa Atölyesi olmak üzere 2 tane atölye çalışması yürüttüklerini aktaran Muradi, bu sergileri de sırasıyla 2017 Aralık ayında ve 2018 yılı Şubat ayında açmayı planladıklarını söyledi. Muradi ayrıca, 10 Haziran’da Makedonya’da düzenlenen Uluslararası Malinik Fotoğraf Festivali’ne katılacaklarına da değindi. 14 Haziran tarihine kadar açık kalacak olan sergi, hafta içi 08.30-18.00, Cumartesi günü ise 10.00-17.00 saatleri arasında ziyaret edilebilir.
MERSİN TİCARET VE SANAYİ ODASI’NDAN ÜYELERE DUYURU
5174 Sayılı Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği ile Odalar ve Borsalar Kanunu’nun 24 ve 25. Maddelerine göre yıllık aidat ve munzam aidat Haziran ve Ekim ayları içinde iki eşit taksitte ödenmektedir. Süresi içinde ödenmeyen aidat ve munzam aidatlara 6183 sayılı Amme Alacakları Tahsili Usulü Hakkında Kanun gereğince aylık %1,40 oranında gecikme cezası uygulanmaktadır. Vadesi geçen aidat-munzam aidatlar Oda veznelerimize T.İş Bankası, Garanti Bankası ve Yapı Kredi Bankası kredi kartları ile 6 taksitte ödenebilir. Ayrıca Odamız web sayfasından (www.mtso.org.tr.) ve www.vatandas.mtso.org.tr adresinden Garanti Bankası kredi kartı ile 6 taksitte ödenebilmektedir. Sayın üyelerimize duyurulur.
MTSO 2
CMYK
ersin Ticaret ve Sanayi Odası’nın (MTSO) da destek verdiği şenliğe, 6 farklı ülkeden 7 kurum, Türkiye’den 27 farklı şehirden 39 kurum ve Mersin’den 400 ortaokul ile lise öğrencisi katıldı. İki gün süren şenliği, yaklaşık 50 bin kişi ziyaret etti. TÜBİTAK Bilim ve Toplum Dairesi 4007 - Bilim Şenliği Destekleme Programı kapsamında düzenlenen 2’nci Uluslararası Mersin Bilim Şenliği, 7-8 Haziran tarihlerinde Yenişehir CNR EXPO Fuar Alanı’nda gerçekleştirildi. İki gün süren şenlikte, 6 farklı ülkeden 7 kurum, Türkiye’den 27 farklı şehirden 39 kurum ve Mersin’den 400 ortaokul ile lise öğren-
cisi tarafından sunulan toplam 202 adet proje sergilendi. Bilimde farkındalık oluşturma hedefiyle gerçekleştirilen şenlik kapsamında, atölye çalışmaları, tematik oyunlar, yarışmalar, söyleşiler, seminer, sunum, konuşmalar, spor etkinleri, sanat faaliyetleri ve gösteriler yapıldı. Düzenlenen etkinlikte; bilim iletişiminin sağlanması, bilimsel bilginin geniş toplum kitlelerine ulaştırılması, bilim ve teknoloji arasındaki etkileşimin kavratılması, doğa, bilim ve teknolojiyle ilgili konularda farkındalık oluşturulması, bilimsel bilginin topluma eğlenceli ve anlaşılır bir şekilde kavratılması ve toplumun her kesiminden her yaş grubundan
kitlelerin katılımının sağlanması amaçlandı. Şenliğin paydaşları arasında; Mersin Valiliği, Mersin Büyükşehir Belediyesi, Mersin Ticaret ve Sanayi Odası, Yenişehir Belediyesi, Mezitli Belediyesi, Mersin Üniversitesi, Orta Doğu Teknik Üniversitesi, Mersin İl Milli Eğitim Müdürlüğü, Mersin Gençlik Hizmetleri ve Spor İl Müdürlüğü, Mersin Kültür ve Turizm İl Müdürlüğü, Mersin Ticaret Borsası, Akdeniz İhracatçı Birlikleri, Mersin Kent Konseyi, uluslararası üniversiteler ve bilim merkezleri ile Türkiye’deki üniversiteler ve bilim merkezlerinin yanında birçok kurum ve kuruluş yer aldı.
MTSO sanata desteğini sürdürüyor M ersin Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO), kuruluşundan bu yana sanata desteğini sürdürüyor. Bünyesindeki Sanat Galerisi ile yıl boyu çeşitli sergilere evsahipliği yapan MTSO, zaman zaman da sponsorluklarla sanatın ve sanatçının yanında olmaya devam ediyor. Bu bağlamda düzenlenen etkinliklerden bir tanesi ise Mersin Olba Fotoğraf Derneği (MOF) tarafından ‘Korykos 2017’ ismiyle düzenlenecek olan Uluslararası Fotoğraf Yarışması. Yarışmaya başvurular başladı. Son başvuru tarihi ise 5 Ekim 2017.
MOF bu yıl uluslararası platformda yeni bir fotoğraf yarışmasına imza atmaya hazırlanıyor. ‘Korykos 2017’ Uluslararası Fotoğraf Yarışması’nı başlatan MOF, uluslararası platformda Mersin’in adını daha görünür kılmayı hedefliyor. 4 kategoriden oluşacak yarışmanın ‘Dünya Ticareti’ ile ilgili kategorisi MTSO desteği ile düzenleniyor. İkinci kategoride ‘Daha Doğal Daha Saf Sofralar’ temasını ele alacak olan fotoğraf sanatçıları, diğer iki kategoriye ise serbest çekimleriyle katılabilecek. ‘Korykos 2017’ye başvurular ise
başladı. Başvurular, www.korykos. olbafotograf.com adresine direkt yapılabiliyor. Türkiye Fotoğraf Sanatı Federasyonu (TFSF) onaylı yarışmanın jüri üyeliğini ise, MTSO Eğitim ve Kalkınma Vakfı Başkanı Sadık Çağatay Güneş, A.Vedat Yıldırım, Aleksander Dragıshevskı, İlhan Maraşlı ve Mustafa Evirgen üstleniyor. Yarışma sonunda ödül alan eserler MTSO Sanat Galerisi’nde sergilenecek. Detaylı bilgiye www.olbafotograf. com adresinden ulaşılabilir.
Şerafettin AŞUT
A. Kadir DÖLEK
O
da aidat borçları da 7020 Sayılı Af Yasası kapsamında yapılandırılabilecek. “Bazı Alacakları Yeniden Yapılandırılması ile Bazı Kanunlarda ve Bir Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun” 27/05/2017 tarih ve 30078 sayılı resmi gazetede yayınlanarak yürürlüğe girdi. Kanun çerçevesinde TOBB’a bağlı Oda ve Borsalara aidat borcu olan üyeler, borçlarını gecikme cezası olmadan peşin olarak ödeyebilir veya dileyen üyeler yine gecikme cezasız olarak 6 taksitte ödemek üzere yapılandırabilir.
Derya GÜLEÇ
Atatürk Caddesi MTSO Hizmet Binası Kat: 2-3-4 / MERSİN Tel: 0324 238 95 00 ( 10 Hat ) 238 56 56 ( 3 Hat ) - 238 98 00
Yasadan faydalanmak isteyen üyelerin 31 Temmuz 2017 tarihinde kadar Oda Mali İşler ve Satınalma Müdürlüğü’ne dilekçe ile müracaat etmeleri gerekmektedir.
Turkuvaz Haberleşme ve Yayıncılık A.Ş. Ceyhan Yolu Üzeri 5.km Yüreğir / ADANA 0322 346 30 93
3
YIL: 19 | SAYI: 334 | 11 - 24 Haziran | www.mtso.org.tr
Sanayi ve aile vesayeti… Şerafettin AŞUT MTSO Yönetim Kurulu Başkanı
M
Şirketler küçüldükçe, yönetim kurullarında hep aynı aileden kişiler yer almaktadır. Şirketler kurumsallaştıkça profesyonel yöneticiler başa geçmektedir ve büyümektedir. Elbette kurumsallaşma sadece bu demek değil ama durum bu.
TSO Haber Gazetemizin bir önceki sayısında başyazımızda Türkiye olarak dünyanın “Sanayi 15” listesinden “Sanayi 25” listesine nasıl gerilediğimizden bahsetmiş ve sanayisi gelişmiş ilk 15 ülkeyi kapsayan “ Sanayi 15” listesine tekrar girebilmenin çözüm yollarını konuşmuştuk. Tam bu konuları konuştuğumuz sırada İstanbul Sanayi Odası’nın artık gelenekselleşen SANAYİ 500 listeleri açıklandı. Yakında SANAYİ İkinci 500 listeleri de açıklanır. İş dünyası olarak birçok parametrenin incelendiği bu listeleri önemsiyoruz. Bu anlamda ilk 500 sanayi kuruluşu arasına giren Mersin firmalarımızı; Çimsa Çimento, Başhan Tarım, Aves Enerji, Memişoğlu Tarım, Arbel Bakliyat, Durum Gıda ve Teknopanel kuruluşlarımızı tekrar kutluyorum. Kuruluşunda emek harcayanlardan bu günlere gelmesini sağlayan yöneticilerine ve tüm çalışanlarına kadar, ürettikleri değerler, yarattıkları istihdam, yaptıkları ihracat, ödedikleri vergi, kentimize ve ülkemize sağladıkları tüm katma değer için teşekkür ediyorum, kendileri ile gurur duyuyorum. İSO listeleri önemli ama ekonomiye daha bütüncül bakmak zorundayız Elbette İSO 500 ve İSO İkinci 500 listeleri kentlerin sanayi yapılanmaları ve sanayi üretimlerini göstermesi anlamında göstergelerden sadece bir tanesi. Ancak, kentlerin ekonomik büyüklüklerini, sanayi gelişimlerini gösteren tek gösterge değil. İSO sanayi listelerinde Mersin’den daha fazla sayıda sanayi kuruluşu olan ama ekonomik büyüklüğü Mersin’in çok çok altında olan iller var. Ekonomi bütüncül ele alınması gereken bir konudur. Bir çiçekle bahar gelmez, bir sektörle veya bir gösterge ile ekonomik gelişme yakalandı denemez. Öncelikle ülke ekonomi-
mizin küçük ve orta ölçekli KOBİ’lere dayandığı unutulmamalıdır. Tüm enerjimizi bu KOBİ’lerin öncelikle ayakta durmasına, sonra büyümesine, ar-ge kapasitesinin arttırılmasına, kurumsallaşmasına ve ihracat odaklı çalışmasına harcamamız gerekiyor. İşte bu anlamda İSO listelerine giren firmalarımızın bir rol model teşkil edeceğine inanıyorum Türk sanayisinin potansiyeli, dünyada ilk 15 ülke içine girmeye yeter Evet, KOBİ’lere dayanan bir ekonomimiz var. Özellikle konumuz sanayi olduğu için biraz sanayi odaklı birkaç veriyi paylaşmak isterim. Türkiye İstatistik Kurumu veri tabanında yaklaşık 17 bin imalat sanayi şirketine ait veri bulunmaktadır. Bunlar arasında, beş yıl üst üste satışlarını artırabilen şirket sayısı yalnızca 600 civarındadır. . Beş yıl üst üste, hem satışlarını, hem ihracatını, hem de verimliliğini artıran firmaları arıyorum derseniz, bulabileceğiniz firma sayısı yalnızca 15’tir. Türk şirketlerinin içinde, vasat olmayan, kendini sürekli yenileyip, operasyonlarını verimliliği ile birlikte büyütebilen firma sayısı yalnızca 15’tir. İstanbul Sanayi Odası’nın İSO-1000 şirketleri içinde, ortalama satış gelirleri artışı, beş yıl süreyle, içinde bulunduğu sektörün ortalama satış gelirlerinin üzerine çıkan şirket sayısı 150’yi bulmuyor. Bir önceki başyazımızın ne anlama geldiğini sanırım daha iyi anlıyoruz. Karakter olarak pozitif ve bardağın çoğu zaman dolu tarafını gören bir kişi olarak bilinirim. Hiçbir zaman umutsuz değilimdir. Bundan dolayı zaman zaman sanayimizin veya genel anlamda ekonomimizin eksiklerini öne çıkarttığımda bazı çevreler veya dostlarım bunu yanlış algılıyor ve neden karamsar yorumlar yaptığımı soruyorlar. Ben buna katılmıyorum. Çünkü ben ülkemin
sanayi vizyonuna inanmasam bir sanayici olmam. Aksine, ben var olan durumumuzu var olan potansiyellerimize göre yetersiz bulduğum için, Türk sanayicisinin çok daha büyük işler başarabileceğini bildiğim için, ülkemin sanayisine inandığım için bu yorumları yapıyorum. Çocukluğundan beri sanayinin içinde olan bir sanayici olarak, ülkemin sanayi potansiyelini ve başarı hikayesini bilen biri olarak dünyanın sanayisi gelişmiş ilk 15 ülke içinde olmamız gerektiğine inandığım için bunları söylüyorum. Hatta çoğu zaman çuvaldızı kolaycılığa kaçıp makro eksiklere veya kamu desteklerine değil, aksine kendimize, biz sanayicilere batırıyor ve önce kendi eksiklerimize odaklanmamız gerektiğini söylüyorum. Çünkü şunu iyi biliyorum ki, mükemmel bir bütün, mükemmel parçalardan oluşur. Sanayiciler ve sanayi kuruluşları nitelikli olursa, ülke sanayimiz de nitelikli olur. Sanayide aile vesayeti kurumsallaşmaya engel oluyor İsterseniz bunu bir örnekle somut hale getirelim ve kurumsallaşma adına sanayiciler olarak neredeyiz bakalım. TEPAV uzmanları üşenmemişler ve İstanbul Sanayi Odası’nın İSO-1000 şirketlerini büyüklüklerine göre iki gruba ayırmışlar. İSO-1’inci 500 içinde daha büyük şirketler olsun. İSO-2’inci 500 içindeyse daha küçükler yer alsın. Her iki gruptaki şirketlerin yönetim kurullarında aynı soyadlı kaç kişi olduğuna bakmışlar. Bir nevi şirketlerde aile vesayeti ne durumda analizi yani. Aile vesayeti ne kadar güçlüyse, şirket o kadar az kurumsal oluyor. Buna göre, İSO-1’inci 500 şirketlerinin yönetim kurullarında aynı soyadı taşımayanların oranı yüzde 40 iken, İSO-2’inci 500 içinde bu oran yüzde 20’ye düşmektedir. Ya da tersinden
söyleyelim: İSO-2’inci 500 şirketlerinin yüzde 42’sinde aynı soyadını taşıyanların yönetim kurulu içindeki ağırlığı yüzde 100 oranındadır. Aynı oran, İSO-1’inci 500 şirketleri içinde yüzde 24’e gerilemektedir. Yani, şirketler küçüldükçe, yönetim kurullarında hep aynı aileden kişiler yer almaktadır. Şirketler kurumsallaştıkça profesyonel yöneticiler başa geçmektedir ve büyümektedir. Elbette kurumsallaşma sadece bu demek değil ama durum bu. Sadece sanayicimizde değil, tüm girişimcilerimizde bu güven sorunu var aslında. Sanayicilerin vizyonu değişirse, sanayinin vizyonu değişir Türkiye’nin neden küresel şirketleri yoktur? Bizim şirketlerimiz neden küçüktür? Bunun elbette yatırım ortamından kaynaklanan nedenleri de vardır. Ama aynı zamanda, işin, o şirketleri yönetenlerin bakış açısı ile de bir alakası vardır. Elbette Ticaret ve Sanayi Odaları olarak veya ülkenin ekonomik STK’ları olarak yatırım ortamı ile ilgili, makro alt yapı eksikleri ile ilgili veya kamu destekleri ile ilgili eksikleri gündeme getirmek, kamu ile uyum içinde, siyaset ile uyum içinde bunlara çözüm aramak asli görevlerimizden biridir. Ancak, iş dünyası olarak önce kendimize çeki düzen vermek, kendi eksiklerimizi gidermek zorundayız. Bunun başında da kurumsallaşmak, insan kaynağımızı eğitmek, ar-ge ve inovasyona odaklanmak, ihracatı odak noktamız yapmak ve yeni çağın imalat devrimi olan Sanayi 4.0’a kendi çapımızda hazır olmaya çalışmak gelmektedir. Mersin Ticaret ve Sanayi Odası olarak bu konularla ilgili sürekli eğitimleri Odamızın temel vizyonu olarak devam ettireceğiz. Çünkü, vizyon ve değişimler sadece eğitimle oluşur.
H
yelken sporuyla uğraşan birçok spor kulübü vardır.
Yelken Nedir? Yelkenli veya yelkenli tekneler, üzerinde bir yelken bulunan, yelken sayesinde rüzgar gücüyle hareket edebilen, deniz, göl ve akarsularda kullanılan özel dizayn edilmiş araçlardır. Yelken ise yelkenli teknenin rüzgar gücünden yararlanmasını sağlayacak şekilde geniş ve yan yana dikilmiş tekne direğine uygun biçimde takılmış, onu hareket ettire-
Eğitim için nereye başvurabilirim? Bu sporu yapabilmek için, Amatör Denizcilik Belgesi adı verilen belge alınması gerekmektedir. Yönetmelikte kısaca şu ifadelere yer verilir: “Amatör Denizcilik Belgesi, kişilerin denizde spor ve gezi amacıyla tekne kullanabilmek için sahip olmaları gereken bir belgedir.” Belge alımları için kulüpler ve özel kurslar, eğitimler vermektedir. Eğitimleri almak içinse aile hekiminden Sağlık Raporu gerekmektedir. Mersin’de 2 yelken kulübü ve özel ders veren yelken kursları mevcuttur. Kentteki en eski kulüp ise Mersin Yelken İhtisas ve Yat Kulübü’dür. 1987 yılında Mersin’de kurulan Mersin Yelken, İhtisas ve Yat Kulübü’nde, yaş gruplarına göre; optimist (7-12 yaş), laser (1218 yaş), yetişkin (18+) ve engelli olmak üzere 4 sınıfta eğitimler verilmektedir. Ayrıca Kulüp, 2011 yılında Türkiye’de ilk defa Engelli Yelken Branşını kuran kulüp unvanına sahiptir. Bu sayede bedensel engelli insanların bu sporu yapmalarına olanak sağlayan kulüp, Türkiye Bedensel Engelliler Spor Federasyonu ile birlikte 2 defa milli takım seçme kampı düzenlemiş ve seçmelerde, kulüp üyelerinden 1 erkek ve 1 kadın sporcu milli takıma seçilmiştir. Mersin Yelken İhtisas ve Yat Kulübü Başkanı Tufan Ballı kendisi ile yaptığımız röportajda bize kulüp olarak yaptıkları çalışmaları ve beklentilerini anlattı. Yoğun bir çalışma sürdürdüklerini anlatan Ballı, kulüp binasının bulunduğu ve denize açıldıkları alanın kendilerine yetmediğini ve yeni bir alana ihtiyaçları olduğunu ekledi.
afta sonları küçük bir kaçamak, sessizlik içinde saatlerce rüzgarın götürdüğü yere gitmek, yunuslarla dans etmek, mavilikte süzülmek, kalabalıktan, trafik ve gürültüden uzaklaşmak, suyun sesini dinlemek, şehrin stresinden kurtulmak, deniz havasını solurken doğanın tadını çıkarmak... Tabi ki tüm bunları saymamızın bir sebebimiz var. Havanın iyice ısındığı Mersin’de bu saydığımız konforu, rahatlığı, stresten arınmayı sağlayacak alternatif bir çözüm önerimiz var; Yelken Sporu. Yazın gelmesiyle son birkaç sayımızda, Mersin’de yapılan su sporlarını tanıtmaya ağırlık verdik. 321 kilometrelik sahil bandı bulunan Mersin’de, kiteboard’dan yelkenliye, kürekten raftinge, paraşütten dalışa kadar birçok su sporunu yapmak mümkündür. Yaz mevsiminin 6 ay sürdüğü Mersin, bazı su spor dallarını 12 ay boyunca yapmaya imkan tanır. Bunlardan bir tanesi olan yelken sporu, Mersin’deki en eski su sporları arasında yer almaktadır. Denize tutkunuz varsa ve bir taraftan tatil yaparken diğer taraftan yeni bir maceraya merhaba demek istiyorsanız rotanız, yelkencilerin cennet durağı, Mersin olsun. Bu yaz eşsiz bir yelken deneyimi tatmak için Mersin’e davetlisiniz. Rüzgârı arkanıza alın ve huzura yelken açın.
bilen kumaş veya şeritlerin tümüne verilen addır. Yelkenli tekneler, yelkenlerin sayısı, düzeni ve teknenin şekline göre sınıflandırılmaktadır. Bugün yelken hem hobi hem de spor olarak pek çok kişi tarafından yapılmaktadır. Her yaştan insanın kullanabileceği kolaylıkta olan yelkenli, sanılanın aksine oldukça güvenli bir spordur. Yelken-
li tekne mücadele değil, bir uyum sporudur. Rüzgarı ve denizi anlamayı, rüzgar ve denizle birlikte hareket etmeyi gerektiren tam bir senkronizasyon ve denge sporudur. Yelken sporuyla; Daha kararlı, Daha sabırlı, Daha çevreci, Daha saygılı, Daha dürüst, Daha sorumlu, Analitik düşünme kabiliyeti yüksek, Takım çalışmasına yatkın, Daha cesur bireyler yetişmektedir. Büyük Önder Atatürk bir konuşmasında, denizciliğe ve su sporlarına verdiği önemi şöyle vurgulamıştır: “...Denizcilik sadece ulaştırma işi değil, iktisadi iş olarak anlaşılacak ve tersaneler, gemiler, limanlar ve iskeleler inşa edilecek, deniz spor-
MTSO 3
CMYK
ları kulüpleri kurulacak ve korunup geliştirilecektir. Çünkü toprakların ucu deniz olan bir ulusun sınırını, halkının kudret ve yeteneğinin hududu çizer. En uygun coğrafi konumda ve üç tarafı denizlerle çevrili olan Türkiye; endüstrisi, ticareti ve sporu ile en ileri bir denizci ulus yetiştirmek yeteneğindedir. Bu yetenekten yararlanmasını bilmeliyiz. Denizciliği Türk’ün büyük ulusal ülküsü olarak düşünmeli ve onu az zamanda başarmalıyız...” Tarihçesi Yelkenli tekne, M.Ö. 2400’lü yıllarda Mısırlılar tarafından icat edilmiştir. İlk yelkenin ham maddesi papirüs bitkisidir. Mısırlıların ardından, Polenezyalılar kanolarında rüzgar teknolojisini kullandılar. Yelkenli tekneler daha sonra Roma, Yunan, Çin, İspanyol, Portekiz, Fransız ve İngilizler tarafından kullanılmıştır.
Tarihin ilk yelkenli yarışı 1660 yılında İngiltere’de yapılmıştır. 1896 yılında ilk kez olimpiyat oyunlarında yerini alan yelken sporunun, 20. yüzyıldan sonra popülerliği artmıştır. Bugün her ülkede yelken federasyonları bulunur. Yelken kulüpleri ise 1950’li yılardan sonra kurulmaya başlanmıştır. Günümüzde
4
YIL: 19 | SAYI: 334 | 11 - 24 Haziran | www.mtso.org.tr
Önceliğimiz teknolojiye dayalı üretim olmalı
İstanbul Sanayi Odası (İSO) tarafından Türkiye’nin en büyük ilk 500 Sanayi Kuruluşu açıklandı. 2015 yılı verilerine göre 6 firma ile listede yer alan Mersin’den 2016 yılında 7 firma adını listeye yazdırdı.
I
SO ilk 500’ü oluşturan sanayi şirketleri içerisinde yer alan MTSO firmaları 2015 yılında 2,9 milyar lira olan üretimden net satışları 2016 yılında yüzde 32,2 oranında artırarak 3,9 milyar TL olarak gerçekleştirdi. 2015 yılında ISO ilk 500 içerisinde 6 şirket yer alırken 2016 yılında da listeye giren şirket sayısı Durum Gıda San. ve Tic. A.Ş.’ninde katılımı ile 7’ye yükseldi. 2016 yılında İSO 500 içerisinde Başhan Tarımsal Ürünleri Pazarlama San. ve Dış Tic. A.Ş., Aves Enerji Yağ ve Gıda Sanayi A.Ş., Memişoğlu Tarım Ürünleri Ticaret Ltd. Şti. üretimden net satışlara, ihracat ve çalışan sayısına göre sıralamadaki yerini yükselten firmalar oldu. Konuyla ilgili kısa bir değerlendirme yapan Mersin Ticaret ve Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanı Şerafettin Aşut, “İş dünyası olarak İstanbul Sanayi Odası’nın hazırladığı İSO 500 listelerini önemsiyor ve motive edici buluyoruz” dedi. Aşut’un konuyla ilgili demeci şöyle: “İstanbul Sanayi Odası’nın hazır-
ladığı İSO ilk 500 listesinde bu yıl Mersin’den 7 firmamızın yer aldığını görmek umut verici ancak yeterli değil. Bu firmaların sektörel yoğunluklarına bakıldığında tabloda bir değişim olmadığını, önceki yıllarda olduğu gibi gıda firmalarının öne çıktığını görüyoruz. Tarım ve gıda sektörü elbette çok önemli ve bu önem dünya döndükçe artarak sürecek ancak bizim hedefimiz bu sektörlerimize teknoloji yoğun, ar-ge, inovasyon temelli, orta-yüksek ve yüksek teknolojili üretim yapan sanayi kuruluşlarımızı da dahil edebilmek. Mersin Ticaret ve Sanayi Odası olarak dün olduğu gibi bugün de hedefimiz tüm KOBİ’lerimizi ortaklık kültürüne, ar-ge ve inovasyona, markalaşmaya yönlendirebilmek. İSO 500’e giren firma sayımızın her geçen yıl artarak devam etmesi de bu vizyonun bir sonucu. Şimdi önümüzde yeni bir hedefimiz daha bulunmakta; Sanayi 4.0. Projelerimizi, kentimizdeki firmalarımızı, KOBİ’lerimizi Sanayi 4.0’a hazırlama hedefiyle sürdürü-
yoruz. İnanıyorum ki önümüzdeki yıllarda İSO 500 listesindeki firma sayımız artmayla kalmayacak teknoloji temelli üretimlerimizle, elektriksiz fabrikalarımızla listelerdeki yerimizi alacağız. Ben bu vesileyle İSO 500 listelerine giren tüm Mersin firmalarımızı kutluyorum. Onlar Mersin ekonomisinin rol modelleridir.” İSO ilk 500’e giren Mersin firmaları şöyle: 1 - Çimsa Çimento San ve Tic. A.Ş. (88’inci sırada) 2 - Başhan Tarımsal Ürünler Pazarlama San ve Dış Tic. A.Ş. (168’inci sırada) 3 - Aves Enerji Yaş ve Gıda Sanayi A.Ş. (228’inci sırada) 4 - Memişoğlu Tarım Ürünleri Ticaret Ltd. Şti. (237’nci sırada) 5 - Arbel Bakliyat Hububat San ve Tic. A.Ş. (257’nci sırada) 6 - Durum Gıda (370’inci sıradan giriş yaptı) 7 - Teknopanel Çatı ve Cephe Panelleri Üretim San ve Tic. A.Ş. (409’uncu sırada)
Güney Afrika ile ticareti geliştirmek adına iş birliği protokolü imzalandı Mersin Ticaret ve Sanayi Odası ile Güney Afrika Cumhuriyeti Büyükelçiliği arasında karşılıklı ticareti geliştirmek adına işbirliği protokolü imzalandı.
B
üyükelçilik olarak ilk kez bir Oda ile protokol imzaladıklarını belirten Güney Afrika Cumhuriyeti Ankara Büyükelçisi Pule Isaac Malefane, ilişkilerin mevcut durumda istenilen seviyede olmadığını, rakamların daha yukarılara taşınmasında bu protokolün önemli rol oynayacağına inandığını söyledi. Mersin Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO) Yönetim Kurulu Başkanı Şerafettin Aşut ve Güney Afrika Cumhuriyeti Ankara Büyükelçisi Pule Isaac Malefane arasında karşılıklı işbirliği protokolü imzalandı. İmza törenine Güney Afrika Fahri Konsolosu Numan Olcar’ın yanı sıra MTSO Yönetim Kurulu Üyesi Ufuk Maya ve MTSO Meclis Üyesi Nedim İkanç da katıldı. İmza töreni öncesinde kısa bir konuşma yapan MTSO Yönetim Kurulu Başkanı Şerafettin Aşut, yakın dostlukların, ticari ilişkileri geliştirilerek taçlandırılması gerektiğine dikkat çekti. Bunun ise bugünden yarına kısa zamanda olmasının mümkün olamayacağını kaydeden Aşut, “Ancak her iki tarafta da bu niyetin var olması sevindirici. Bu niyet olduğu sürece hedeflere kısa sürede ulaşılacağına inanıyorum” diye konuştu. Güney Afrika Cumhuriyeti Ankara
Büyükelçisi Pule Isaac Malefane ise; “Yapmamız gereken çok şey olduğunu biliyoruz. Karşılıklı ticaretimizin artması adına gerek Mersin Ticaret ve Sanayi Odasına gerekse bize büyük görevler düşüyor. Şunu söyleyebilirim ki bir Oda ile ilk resmi anlaşmamızı yapıyoruz. Gerçekliğine inanmadığımız sürece bu yöndeki anlaşmaları imzalamıyoruz. Ama Mersin’e güveniyoruz” dedi. Her iki tarafın da taşın altına elini koyacağına inandığını kaydeden Malefane, “Sizin vizyonunuzla geldiğimiz bu noktada şahsınız, yönetiminiz, meclisiniz ve profesyonellerinize teşekkür ederim. Bu imzaların kağıt üzerinde kalmayıp uygulamaya geçirilmesi en büyük beklentimiz” dedi. Protokol ne getiriyor? 5 yıl için geçerli olacak protokol çerçevesinde taraflar, her iki taraf için de avantajlı olacak ekonomik işbirliğini kendi imkanları ve yetki alanları çerçevesinde destekleyecek. Taraflar; • Mersin şehri ve Güney Afrika Cumhuriyeti şehirleri arasındaki ticareti teşvik etmeyi sağlayacak mevcut kontakların artırılmasında ve yeni ortaklıklar
edinilmesi konusunda azami gayret gösterecekler. • Pazar araştırması, ticari fuarlar, sergiler, kendi ülkelerinde düzenlenen ticari heyetler gibi konularda bilgi alışverişi yapacak ve bu bilgileri ilgili kurumlara iletecekler. • İki ülkede olan yeni uygulamalar, mevzuat değişiklikleri, ekonomik planlardaki amaçlar gibi ülkeleri arasındaki ekonomik ilişkileri ilgilendiren tüm önemli gelişmelerden birbirini haberdar edecekler. • İkili görüşmelerin düzenlenmesi ve organizasyonu konusunda beraber çalışacaklar. • Kendi ekonomilerinde faaliyet gösteren şirket ve kuruluşların işbirliği kurmalarına imkan sağlamak amacıyla karşılıklı ticari heyetler düzenlenmesine destek olacaklar. • Düzenlenecek sempozyum ve konferanslarla ikili ilişkiler geliştirilecekler. • Sadece ticaret ve sanayide işbirliğini teşvik etmekle kalmayıp kendi imkan ve yetki alanları çerçevesinde her iki ülkedeki yeni gelişen yatırım olanaklarından birbirlerini haberdar edecekler.
Ekonominin gelişmesi için sanayinin gelişmesi şart ğımız bu çorak ve atıl toprakların katma değer üreten yerlere dönüşmesinde adım adım çalıştık, birlikte emek verdik.
MTSO Yönetim Kurulu Başkanı Şerafettin Aşut, Mersin Tarsus Organize Sanayi Bölgesi Genel Kurulu’nda yaptığı konuşmasında, bir kentin ekonomisinin gelişmesi için öncelikle sanayisinin gelişmesinin kaçınılmaz olduğunu söyledi.
M
ersin Tarsus Organize Sanayi Bölgesi (MTOSB) 13’üncü Genel Kurulu sona erdi. Sabri Tekli ve Mehmet Semih Nane’nin listelerinin yarıştığı Genel Kurul’da Sabri Tekli’nin listesi, aldığı 116 oyla 67 oy alan Mehmet Semih Nane’nin listesini geride bırakarak 5’inci kez Başkan seçildi. Tekli’nin listesinde H. Tufan Ballı, Halit Altun, Kürşat Haddat, Hasan Yıldırım, Veysel Memiş ve Yılmaz Akyüz yer aldı. Genel Kurulun açılışında konuşan Mersin Ticaret ve Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanı Şerafettin Aşut, kent ekonomisinin gelişmesi için sanayinin gelişmesinin önemine dikkat çekti. Özellikle sanayinin gelişmesinde teknolojinin gücüne değinen Aşut, “Teknolojinin üretimi ve ekonominin
MTSO 4
CMYK
yönünü belirlediği günümüzde OSB yönetimlerinin, sanayiciden birkaç adım önde olması gerekiyor. Yönlendiren olması gerekiyor. Zaman zaman kendi içimize fazla dönüyoruz ve dışımızdaki dünyayı unutuyoruz. Bu anlamda bilgi, önümüzü açacak tek silahımızdır. Burada üretiyoruz; buradan ekmek yiyoruz. O halde OSB’mizin kalitesini yükseltmek de hepimizin görevidir” dedi. Üreten bir kent olabilmek için tarımın tek başına yeterli olmayacağına dikkat çeken Aşut, sadece küçük sanayi mantığının da üreten bir kent olmada yetersiz kalacağını söyledi. Gerçekten katma değerli ürün üreten, istihdam yaratan ve ihracatla gerçek zenginliği yaratan bir sanayi kenti olmak için OSB’nin Mersin için elzem
olduğunu vurgulayan Aşut, konuşmasında şu ifadelere yer verdi: “Bizden önceki değerli büyüklerimizin katkılarıyla, ilimizin sanayisinin gelişmesi adına bu ihtiyaç görüldü ve 1976 yılında Mersin-Tarsus OSB’sinin kuruluşunun adımları, Mersin ve Tarsus Odalarının, dönemin yerel yönetimlerinin ve Valiliğin çabaları ile atıldı. Ne mutluyuz ki, birçoğumuz bu sürecin başından sonuna veya çeşitli aşamalarının içinde olma şansını elde ettik. Bu süreçte MTSO olarak sanayimizi ve sanayicimizi asla ihmal etmedik, ikinci planda bırakmadık. Bir sanayici Oda Başkanı ve geçmiş dönemlerde Mersin-Tarsus OSB’nin Yönetim Kurulu Başkanlığını da yapmış bir kardeşiniz olarak, bugün üzerinde üretim yaptı-
‘MTOSB, bizim için okul oldu’ Firma olarak; burada büyüdük, burada ihracatı öğrendik. Burada küresel ekonominin ne olduğunu, ArGe’nin önemini, kurumsallaşmanın ne kadar önemli olduğunu öğrendik. Bu anlamda Mersin-Tarsus OSB, kurulduğundan bu yana bizim için gerçekten bir okul oldu. Kuruluşundan bugüne emeği geçen herkese şükranlarımı sunuyorum. Bir çok isim var ama bazı isimler var ki, anmadan geçemeyeceğim. Ertuğrul Karaoğuz’u, İbrahim Değer’i, Kadri Şaman’ı, anmadan geçemeyeceğim. Okan Merzeci ve Burhanettin Kocamaz’ın gösterdiği yerel yönetim vizyonunu dile getirmeden geçemeyeceğim. Geçmiş dönem Oda Başkanlarımızı; özellikle, Ahmet Uyar’ı ve Teoman Sungur’u, kamu otoritesi adına bu vizyonu gösteren dönemin Valisi Sayın Şenol Engin’i anmadan geçemeyeceğim. Bizleri yetiştiren tüm ağabeylerimizi minnetle anıyoruz… 1976’da atılan bu adımla, 1985’te kurulan Müteşebbis Heyetiyle, 1992’de yer seçimiyle, 1994’te başlayan inşaatıyla, 1997’de belirlenen genişleme alanıyla, tüm bu süreçlerde emek veren insanlara yaptığımız bu teşekkür bir vefa borcudur. ‘Kısır çekişmelerle kaybedecek zamanımız yok’ Ayrışmak kolaydır, önemli olan birlik olmaktır. Yapmak zordur, ama yıkmak kolaydır. Bizlerin yılların emeğinin sonucu olan bu değeri, daha da ileriye taşımak gibi bir sorumluluğumuz vardır ve bunun
yolu birlik ve beraberliktir. Kısır çekişmelerle kaybedecek zamanımız yok. Basit kavgalarla yeni yüzyılın imalat devrimini, üretim devrimini ıskalamamalıyız. Dünya Sanayi 4.0’ı gerçekleştirirken bizler seyreden konumunda olamayız. Organize Sanayi Bölgesi bir değerimizdir. İçindeki Meslek Lisemiz diğer değerimizdir.
likle OSB içinde bulunan ve kuruluşunda büyük emeğimiz olan meslek lisemizden elimizi çekmemeliyiz. Bu eğitim kurumlarının; Cumhuriyetçi, Atatürk ilke ve devrimlerinin ruhunu anlayan, laik ve vatansever gençler yetiştirmesi adına daha çok çaba göstermeliyiz. Çünkü vatanını ve milletini seven, her işini doğru yapar, güzel yapar.
‘Sanayiyi geliştirecek gerçek güç insan kaynağıdır’ Sanayimizi geliştirecek gerçek güç insan kaynağıdır ve bu okul bize bu vasıflı kaynağı yetiştirmek zorundadır. Sanayicimizin emeği ile kurulan bu okulun müfredatı, Mersin-Tarsus OSB’sindeki firmaların ihtiyacı olan insan kaynağını yetiştirmelidir. Bu anlamda bu okul en az kendi işletmelerimiz kadar önemlidir. 1/100.000’lik planlar bugüne kadar sanayimizin önünde bir engel oldu ama inşallah bunu da aşacağız. Büyük değerlerimiz ve alt yapılarımız var. Limanımız, lojistik gücümüz, Serbest Bölgemiz, etkin hava, deniz, kara yolumuz var. Bunlarla bölgemiz Türkiye’nin üretim anlamında yeni Marmara’sı olma yolunda ilerlemektedir. Bence en önemli eksiğimiz profesyonel anlamda yetişmiş endüstri çalışanıdır. İşte bundan dolayı, özel-
‘Ekonominin yönünü teknoloji üretimi belirliyor’ Teknoloji üretiminin ekonominin yönünü belirlediği günümüzde, OSB yönetimlerinin, sanayiciden birkaç adım önde olması gerekiyor. Yönlendiren olması gerekiyor. Zaman zaman kendi içimize fazla dönüyoruz ve dışımızdaki dünyayı unutuyoruz. Bu anlamda bilgi önümüzü açacak tek silahımızdır. Burada üretiyoruz; buradan ekmek yiyoruz. O halde OSB’mizin kalitesini yükseltmek de hepimizin görevidir. Ben kentimizin önemli bir değeri olan, ekonominin lokomotiflerinden biri olan Mersin-Tarsus OSB’sini bugünlere taşıyan geçmiş tüm yönetimlere ve seçilecek olan yeni yönetime şimdiden başarılar diliyorum. Genel Kurulun ve sonuçlarının kentimize ve ülkemize hayırlı ve uğurlu olmasını diliyorum.”
5
YIL: 19 | SAYI: 334 | 11 - 24 Haziran | www.mtso.org.tr
Akdeniz Lojistik Sektörü İttifakını güçlendirdi
S
SIL 2017 Uluslararası Lojistik ve Malzeme Elleçleme Fuarı çerçevesinde Akdeniz Ticaret ve Sanayi Odaları Birliği’nin (ASCAME) Lojistik Sektörü İttifak Komitesi Toplantısı da gerçekleştirildi.
ektörel gelişmelerin konuşulduğu, yeni stratejilerin belirlendiği toplantıda Mersin Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO) Yönetim Kurulu ve ASCAME Lojistik ve Ulaştırma Komisyonu Başkanı Şerafettin Aşut teknoloji ve lojistik ilişkisi üzerinde durdu. “Bildiğiniz gibi, Bilgi ve İletişim Teknolojileri ve nesnelerin interneti küresel ekonomiyi her düzeyde dönüştürüyor” diyen Aşut, doğal olarak buna paralel, insan kaynağı ve girişimci profilinin de hızla değiştiğini, metot ve yöntemlerin değiştiğini anlattı. Sonuç olarak eskinin terk edildiğini ve yeni bir düzenin geldiği-
ni vurgulayan Aşut şunları söyledi: “İşte bundan dolayı yeni ekonominin payandaları olan start-up’ları ve KOBİ’leri desteklemeliyiz. Elbette, Sanayi 4.0 sadece sanayi ile ilgili değil, bir çok şeyin yanında lojistikle de ilgili. Bundan dolayı, lojistiğin geleceği için, daha önce de belirttiğim gibi Lojistik 4.0’a ve onun uygulamalarına daha çok odaklanmalıyız.” Toplantıda Euro-Med yatırım projelerinden inovasyona, KOBİ’lerden dış yatırımlara kadar birçok konu konuşulacağını kaydeden Aşut, “Ancak unutulmamalı ki bundan sonra Sanayi 4.0 temelinde Lojistik 4.0’a daha çok odaklanmak
zorunda kalacağız. Bunun için, bu yeni devrimi anlayan KOBİ’leri ve start-up’ları daha çok desteklemeliyiz” ifadelerini kullandı. Toplantıda, Başkan Aşut’un ardından söz alan profesyoneller Akdeniz’de lojistik sektöründeki son gelişmeler ve bu sektör özelinde yapılabilecek işbirlikleri üzerinde durdu. Format gereği yuvarlak masa toplantısı olarak organize edilen oturumu diğer katılımcılar da takip edebildi. Toplantıda Mısır Odalar Federasyonu Genel Sekreteri Alaa Ezz ile Pire Ticaret ve Sanayi Odası İhracat Departmanı Başkanı Dimitris Lemonakis’in yaptıkları sunumlar özellikle dikkat çekti.
“Lojistik 4.0 odak nokta olmalı”
S
ASCAME Lojistik ve Transport Komisyonu Başkanı ve MTSO Yönetim Kurulu Başkanı Şerafettin Aşut, 15’inci Akdeniz Lojistik ve Taşımacılık Forumu’nun açılışında yaptığı konuşmasında forumun odak noktasının Lojistik 4.0 olması gerektiğini belirterek, “İnovasyona ve yeni şeylere ihtiyacımız var” dedi.
IL 2017 Uluslararası Lojistik ve Malzeme Elleçleme Fuarı 6 -8 Haziran 2017 günleri arasında İspanya’nın Barselona kentinde düzenlendi. Bu yıl 19’uncusu gerçekleştirilen, Dünyadaki elleçleme ve lojistik sektör temsilcilerini buluşturan ve sektörün en büyük fuarları arasında gösterilen SIL 2017; 15’inci Akdeniz Lojistik ve Taşımacılık Forumu, 10’uncu Akdeniz Limanları Zirvesi gibi önemli etkinliklere de evsahipliği yaptı. Uluslararası alanda sektörünün önde gelen konuşmacılarının katıldığı 15’inci Akdeniz Lojistik ve Taşımacılık Forumu’nun açılış konuşmasını Akdeniz Ticaret ve Sanayi Odaları Birliği (ASCAME) Lojistik ve Transport Komisyonu ve Mersin Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO) Yönetim Kurulu Başkanı Şerafettin Aşut gerçekleştirdi. Forumun açılış konuşmacıları arasında Mısır Ulaştırma Bakanlığı Bakan Yardımcısı Admiral El Deib, Akdeniz İçin Birlik Genel Sekreter Yardımcısı Ihab Fahmy, Barcelona Ticaret Odası Uluslararası İlişkiler Direktörü Pau Relat ile Meda-Logistics & Transport Forum Koordinatörü Anwar Zibaoui de yer aldı. Sektörün yıllık değerlendirmesinin yapıldığı bu etkinlik, Akdeniz lojistiği ve taşımacılık sektöründeki yeniliklerin görüşülmesi, geliştirilecek yeni politikaların tartışılması için bir platform niteliği taşıyor. Toplantının açılış konuşmasını yapan Aşut, ne zaman Akdeniz’den bahsedilse tarihsel zenginliğinin ön plana çıkarıldığını hatırlatarak, “Bugünün konusu ise bu zenginliği yeni boyutlara nasıl dönüştüreceğimiz ve geleceğe nasıl taşıyacağımızdır” dedi. Son 20 yıldır küresel değişimlerden, değişen haritalar
MTSO 5
CMYK
ve pazarlardan bahsedildiğine değinen Aşut, sözlerini şöyle sürdürdü: “Ne yazık ki, 2008 küresel finans krizinin ardından birçok kavramın modası geçti, sloganlar işe yaramaz oldu. Dünya hala bu krizin sonucu olan sosyal, siyasal ve ekonomik sorunları aşamadı. Birkaç yıl önce, yine bu salonda yaptığım bir konuşmada; basit sloganların, basit
Lojistik 4.0 olması gerektiğini vurgulayan Aşut, lojistikte yeniliğin konuşulduğu bir Forum’da mutlaka Lojistik 4.0’ın Endüstri 4.0 ışığında konuşulması gerektiğine değinerek, “Ben bu Forum’un Endüstri 4.0 temelinde, ihtiyacımız olan yeni bilgiyi, yeni mantaliteyi yaratacağına inanıyorum. İnovasyona ve yeni şeylere ihtiyacımız var” dedi.
Dünya lojistikte otomasyona gidiyor MTSO Yönetim Kurulu Üyesi ve Lojistik Sektör Temsilcisi Ufuk Maya, dünya lojistiğinde otomasyonun öne çıkmaya başladığını, bu nedenle Mersinli lojistik firmalarının da katma değeri yüksek, otomasyon tabanlı lojistik süreçlerini bünyelerine kazandıracak yatırımlara ağırlık vermeleri gerektiğini söyledi.
B
arselona’da 6-8 Haziran 2017 tarihleri arasında düzenlenen ve sektörünün en büyüğü olma özelliği taşıyan SIL 2017 Uluslararası Lojistik ve Malzeme Taşıma Fuarı sonrası Mersin Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO) Yönetim Kurulu Üyesi ve Lojistik Sektör Temsilcisi Ufuk Maya sektördeki gelişmelere yönelik değerlendirmeler yaptı. Fuara katılımın bu yıl önceki yıllardan daha yoğun olduğuna değinen Maya, birçok hattın, liman temsilcilerinin, yük taşımacılığı ve lojistik hizmetlerinde faaliyet gösteren firmaların, sektöre özel yeni teknolojiler ve çözümler sunan firmaların, depolama firmaları ve yan sanayi firmalarının bu önemli fuarda buluştuğunu anlattı. Fuarda ikili görüşmelere ağırlık verdiklerini kaydeden Maya, özellikle Barselona ve Tarragona Limanı temsilcileri ile bir araya geldiklerini bildirdi. Mersin özelinde hangi alanlarda ikili işbirlikleri yapılabileceğini, yeni hatların kurulup kurulamayacağını görüştüklerini ifade eden Maya, “İki ülke arasındaki ticari potansiyelin incelenmesi gerekliliği üzerinde durarak bu ülkelerden başka ülkelere giden transit ürünlerin de hareketlerini inceleyip neler yapabileceğimizi tekrar konuşmamız gerektiğine karar verdik” dedi.
“Sektörde yenilikler ön plandaydı” Bu yıl fuarda yenilikçi firmaların ön planda olduğuna da değinen Ufuk Maya, şöyle konuştu: “Yaptığımız temaslarda teknolojinin her alanda olduğu gibi lojistik sektörüne de hızla girdiğini gördük. Araç takip sistemleri gibi şoför takip sistemlerinde de önemli gelişmeler yaşandığını inceledik. Mevcutta kullanılan cihazların geliştirilen üst versiyonlarını yakından tanıma fırsatı bulduk.” Özellikle ambalaj ve paketleme üzerine yeni teknoloji tabanlı ürünler geliştirildiğini vurgulayan Maya, “Örneğin palet üzerinde üst üste konulan ürünler bir süre sonra kule oluşturuyor ve yaşanan olası bir sarsıntıda bu kuleler devriliyor. Bu tür sıkıntıları önlemek adına ürünlerin arasına yerleştirilen kağıt inceliğinde, kaydırmaz malzemeler geliştirilmiş. Bu malzemeler kulenin esnemesini ancak yıkılmamasını sağlıyor. Özetlemek gerekirse palet üzerinde ürünlerin taşıma esnasında düşmemesini sağlayan yenilikçi ürünler dikkatimizi çekti” dedi. “Türkiye, forklift firmalarının ilgi odağı” Bu yıl Avrupa ve Asya’dan çok sayıda forklift firmasının fuara
katıldığını anlatan Ufuk Maya, bu firmalarla yaptıkları görüşmelerde her birinin Türkiye pazarına çok sıcak baktıklarını gördüğünü söyledi. Türkiye’nin önemli bir pazar olarak görüldüğünü anlatan Maya, distribütörlük, bakım ve onarım servisleri kurmak istediklerini öğrendiklerini söyledi. Depolama firmalarıyla görüşme imkanı bulduklarına da değinen Maya, artık depoların hacimsel çalışması gerektiğini bir kez daha anladıklarını dile getirdi. Bu anlamda raflı depoculuğun geliştirilmesi gerektiğini vurgulayan Maya, “İstifleme özelliği bulunan ürünler katma değeri yüksek ürünlerdir. Bu alanda büyük bir ihtiyaç doğuyor. Bu nedenle raflı sistemin daha da geliştirilmesi şart” diye konuştu. Sonuç olarak tüm dünyanın artık lojistikte hızla otomasyona geçmeye başladığını kaydeden Ufuk Maya, “Bu otomasyonun yarattığı katma değerle 10 birim işi 1 birim işle çözüyorlar. Daha az enerji harcayıp daha az maliyetlerle 10 birimlik iş yapmış gibi gelir elde ediliyor. Bu nedenle biz de katma değeri yüksek, otomasyon tabanlı lojistik süreçlerini biran önce firmalarımızda başlatmalıyız. Lojistik 4.0’a bugünden hazır olmalıyız” ifadelerini kullandı.
Mersin, Tarragona Ro-Ro hattını bekliyor
Fuar etkinlikleri kapsamında 10’uncu Akdeniz Limanları Zirvesi de gerçekleştirildi. Akdeniz Limanlar Zirvesi, her yıl Avrupa, Orta Doğu ve Afrika’da liman sektöründe uzmanlığı geliştirmek adına çalışmalar yürüten, yatırımların son durumunu ve Akdeniz Limanları’nın altyapı yönetimi üzerine inovatif bilgi sağlayan sektörünün en büyük liman ve gemicilik konferanslarından birisi olma özelliği taşıyor. Zirvede hükümet, işletmeci ve yatırımcılardan oluşan konunun tarafları bir araya gelerek önümüzdeki dönemin fırsatlarını değerlendirdi. çözümlerin bölgesel ve küresel sorunları çözmeye yetmediğini söylemiştim. Yine o konuşmamda, dünyanın yeni bir bilgiye, ekonominin yeni bir yaklaşıma ve mantaliteye ihtiyacı olduğunu ifade etmiştim. Sanırım birileri beni duydu ve Endüstri 4.0’ı yarattı.” “Sanayi 4.0 sadece sanayi ile ilgili bir kavram değil” Konuşmasında Sanayi 4.0’ın yalnızca sanayiyi ilgilendiren bir kavram olmadığına dikkat çeken Aşut, tam aksine, üretimle, hizmetlerle, turizmle ve hatta eğitimle ilgili bir konu olduğunu söyledi. Bu bağlamda Forum’un odak noktasının
“İnsan kaynağı da değişiyor” Sadece teknoloji değil, insan kaynağının da hızla değiştiğine dikkat çeken Şerafettin Aşut, yeni bir girişimci profilinin doğduğunu anlattı. “Yeni çağın girişimcilerinin belki büyük sermayeleri yok ama Sanayi 4.0’ı anlayan bir vizyonları ve bilgileri var” diyen Aşut sözlerini şöyle tamamladı: “Bundan dolayı Start -Up’ları ve KOBİ’leri ekonomiye bir dinamizm vermek için desteklemeliyiz. Bence Forum’daki herkesin Akdeniz’in hak ettiği payı almasını sağlayacak bu yeni yaklaşımları araması gerekir. Ben tüm Akdeniz ailesine refah, zenginlik ve barış diliyorum.”
M
ersin Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO) Heyeti, Barselona temasları sırasında görevine üç ay önce atanan Türkiye’nin Barselona Başkonsolosu Güçlü Kalafat’ı ziyaret etti. Mersin ile Barselona arası ticari ilişkilerin konuşulduğu ziyarette Mersin ile Tarragona arasında başlatılması planlanan Ro-Ro hattı gündeme getirildi. MTSO Yönetim Kurulu Başkanı Şerafettin Aşut başkanlığındaki Mersin Heyeti Türkiye’nin Barselona Başkonsolosu Güçlü Kalafat ile bir araya geldi. Görüşmede Kalafat’a Akdeniz Ticaret ve Sanayi Odaları
Birliği’nin (ASCAME) yapılanması hakkında bilgi veren heyet, MTSO’nun bu yapılanmadaki aktif görevleri ve yürüttüğü başkanlı k faaliyetini anlattı. Ardından Mersin ekonomisinin ve Barselona ile Mersin arası ticaretin nasıl geliştirilebileceğinin gündeme geldiği görüşmede birkaç yıl önce üzerinde çalışılmaya başlanan Mersin – Tarragona arası Ro-Ro Hattı Projesi’ne değinildi. Bu projenin yeniden gündeme getirilmesinin sağlayacağı faydalar üzerinde durulan görüşmede Başkonsolos Kalafat, konuyu yakından takip edeceğini bildirdi.
6
YIL: 19 | SAYI: 334 | 11 - 24 Haziran | www.mtso.org.tr
Teknoloji ve otomotiv yatırımlarının gözdesi:
değerlere sahip bir konumdadır ve doğu bölgeleri AB sonrası sağlanan desteklerden yeterince faydalanamamaktadır. Hükümet bütçe açığının daraltılması amacı ile 2012 yılından bu yana bazı reformlar uygulamaktadır. Bu reformlar gelirleri artırmaya dönük uygulamalardır. Bu çerçevede kurumlar vergisi artırılmış, kademeli kişisel gelir vergisi uygulamaya konulmuş, perakende ve kurumsal mevduat hesaplarına banka vergileri yürürlüğe konulmuş, başta telekomünikasyon ve enerji sektörleri olmak üzere bazı sektörlerde faaliyet gösteren şirketlere yeni vergiler getirilmiştir. Doğrudan yabancı yatırımların görünümü
Spissky Kalesi
Orta Avrupa’da yer alan Slovakya geçmiş yıllarda ekonomik açıdan Avrupa Birliği ülkelerin gerisinde olmasına rağmen kendi içinde gösterdiği istikrarlı büyüme ile yatırımcıların dikkatini çekti.
Ö
zellikle 2001-2008 yılları arasında ekonomik büyümesi beklentilerin de üzerine çıkan Slovakya, bu dönemde otomotiv ve elektronik sektörlerine yönelik yabancı yatırımcıların ilgi odağı oldu. Ucuz ve vasıflı işgücü, düşük vergi oranları, kurumlar ve bireyler için sabit yüzde 19’luk vergi oranı, göreli olarak liberal sayılabilecek çalışma mevzuatının yanında coğrafi konum avantajı Slovakya’yı yabancı yatırımların gözdesi konumuna taşıdı. Slovak sanayisinin itici gücünü ise otomotiv sektörü oluşturdu. Volkswagen, Peugeot-Citroen ve KİA gibi başlıca otomotiv kuruluşları ile Sony, Samsung gibi elektronik eşya üreticisi kuruluşların ihracata yönelik üretimlerinde tercih ettiği ülke Slovakya oldu. Son yıllarda yapılan güçlü reformlarla ülkede kişi başına gelir de giderek artmaya başladı. Geçen yıl yüzde 3,3 büyüyen kişi başına gelirin bu yıl AB ortalamasını aşacağı öngörülüyor.
2009 yılından bu yana Euro üyesi olması, özellikle Euro Bölgesi’ndeki yatırımcılar için kur risklerinin azalması anlamına geliyor. KPMG verilerine göre Slovakya, bölgede işgücü verimliliğinde lider. Bölgedeki yatırımlar da bir yandan devam ediyor. Özellikle 2018 yılından itibaren Jaguar Land Rover fabrika yatırımı sonrasında ülkedeki otomotiv sektörünün daha da güçlenmesi bekleniyor. Ülkede tedarik zinciri, mühendislik, elektronik ve IT sektörleri de oldukça güçlü. Bununla birlikte ülkenin zayıf yanları ile taşıdığı yatırım riskleri de göz ardı edilmemeli. Ülkede İşsizlik yüzde 9’un altına gerileyerek 1990’dan bu yana en düşük seviyeye ulaşsa da bölge standartlarının üzerinde olması, ayrıca maaşlar konusunda rekabet gücünün azalması Slovakya’nın zayıf
MTSO 6
CMYK
yanları arasında gösteriliyor. 3 partili koalisyonun istikrarına dair endişeler ise gösterilen riskler arasında yer alıyor. Ancak 2020’den önce bir seçime gidilmesi ise beklenmiyor. Coğrafi konum
Slovakya, Orta Avrupa’da yer alan, 1 Ocak 1993’e kadar Çek Cumhuriyeti ile birlikte Çekoslavakya’yı oluşturan ve 2004’te AB’ye üye olan bir ülkedir. Soğuk savaşın sona ermesi ve Batı ile Doğu Bloklarının birleşmesiyle Avrupa’nın merkezinde bir konum kazanır. Slovakya’nın batıda Avusturya ve Çek Cumhuriyeti, kuzeyde Çek Cumhuriyeti ve Polonya, doğuda Ukrayna ve güneyde Macaristan ile sınırı bulunur. En uzun sınırı Macaristan (515 km) en kısa sınırı Ukrayna (90 km) iledir. Başkent Bratislava ülkenin batısında, Tuna Nehri kıyısında yerleşik olup, Viyana’ya yaklaşık 60 km, Budapeşte’ye 200 km ve Prag’a 330 km. uzaklıktadır.
Dağlık bir yapıya sahip olan Slovakya’da Karpat Dağları ülkenin hemen tamamının kuzey kesimini kaplar. Bunların arasında yüksek zirveleriyle ülkenin önemli kayak merkezlerine ev sahipliği yapan Tatra Dağları önemli yer tutar. Slovakya’da Tuna Nehri’nin haricinde önemli sayılabilecek akarsular Vah ve Hron nehirleridir. Tisa Nehri ise belli yerlerde Macaristan ile aradaki sınırı oluşturur. Orta Avrupa iklim kuşağında bulunan Slovakya, yazları sıcak ve nemli, kışları ise soğuk ve bol yağışlıdır. Slovakya’da ortalama sıcaklık yaz aylarında 20, kış aylarında ise 0 derece civarındadır. Sıcaklık yaz aylarında 35 dereceye kadar yükselebilmekte, en soğuk aylar olan Ocak ve Şubat’ta ise -5 ile -10 dereceye kadar düşebilmektedir.
Nüfus ve işgücü yapısı
Ülkenin toplam nüfusu 5,4 milyondur. Ülke nüfusunun yüzde 85,8’i Slovak, yüzde 9,7’si Macar, yüzde 1,7’si Romen, yüzde 0,8’i Çek, yüzde 0,2’si Ukraynalı ve yüzde 1,4’ü diğer milletlerdendir. Ülke nüfusu dini açıdan değerlendirildiğinde ise resmi verilere göre yüzde 69’u Katolik, yüzde 9’u Protestan, yüzde 0,9’u Ortodoks ve yüzde 0,6 diğer dinlere mensup bir yapıda olduğu görülür. Ülkenin resmi dili olan Slovakça’nın dışında Macarca, Rutence, Romence ve Ukraynaca da konuşulur. Slovakya’da okur yazarlık oranı yüzde 99 gibi yüksek bir orana ulaşırken yaşam süresi kadınlar için 79,3 yaş, erkekler için ise 71,5 yaş olarak öngörülür. Ülke nüfusunun yüzde 48,6’sı erkeklerden, yüzde 51,4’ü ise kadınlardan oluşur. Ülkede kayıtlı işsizlik oranı 2014 yılında yüzde 12,9 olarak gerçekleşmiştir. 2015 yılında ise bu oran yüzde 11 olmuştur. Yüksek işsizlik ülkedeki göreceli yüksek ücret artışını engellememiştir. Eurostat verilerine göre Slovak çalışanlar bölgedeki en yüksek ortalama aylık ücrete sahiptir. İşgücü verimliliği bölgedeki diğer komşu ülkelere kıyasla yüksektir. Ancak ücret artışlarının devam etmesi ülkenin bölgedeki rekabet edebilirliğini olumsuz etkileyebilir. 2015 yılı ikinci çeyreği itibarı ile ortalama aylık ücret 877 Avro’dur. Ülkenin demografik yapısıyla ilgili en önemli sorun nüfusun giderek yaşlanmakta olması ve doğum oranlarındaki düşüş olarak gösterilebilir. Eğitim
Slovakya’da Lise öğrencilerinin yüzde 98’i bir yabancı dil bilmektedir. Lise diploması sahibi olmak için Seviye (B2) Uluslararası Yeterlilik sınavının geçilmesi gerekir. Ülke’de 35 Üniversite bulunur. Slovakya’da eğitimin avantajları çok fazladır. Örneğin Slovakya’da tıp eğitimi alan öğrenciler Türkiye’de doktorluk yapabilmektedir. Lisans programlarının 3 sene sürdüğü Slovakya’da, yüksek lisans ve master programları 2 sene sürmektedir. Slovakya’da eğitim alacak öğrenciler 15 gün içinde oturuma izni alabilir. Üniversitelerde Hazırlık eğitimi alınması da mümkündür. Slovakya’nın eğitimde en güçlü olduğu alanlar ise sahne sanatları ve tarihtir. Ekonomik performans
1 Ocak 1993 tarihinde bağımsız bir devlet haline gelen Slovakya, Çekos-
lovakya’dan ayrılmasından itibaren önemli ekonomik reformlar gerçekleştirmiştir. Vergi mevzuatı, sağlık politikaları, ücretler ve maaşlar ile sosyal güvenlik sistemiyle ilgili düzenlemeler, 1990’ların başı ve ortalarında yaşanan göreli bir durgunluğun ardından bütçe rakamları açısından istikrarlı bir süreç yakalayıp 2004’te AB’ye üye olma sürecinde önemli bir basamak oluşturmuştur. Bu dönemde yapılan reformlarla birlikte devlet kontrollü sistem tamamen düzenlenip özelleştirme süreci tamamlanma noktasına yaklaşmıştır. Özellikle bankacılık sektöründe yabancı yatırımların yoğunluğu dikkat çekerken hükümet işletmelere sağlanan kolaylıklar ve sermaye destekleyici politikalar sayesinde yabancı yatırımlarda ciddi bir artışa yol açmıştır. 2001-2008 döneminde Slovakya’nın ekonomik büyümesi beklentilerin de üzerine çıkmış, otomotiv ve elektronik sektörlerine yönelik yabancı yatırımlar başta olmak üzere 2008 yılına kadarki büyümenin temel noktasını ülkeye yönelik yatırımlar oluşturmuştur. Ucuz ve vasıflı işgücü, düşük vergi oranları, kurumlar ve bireyler için sabit yüzde 19’luk vergi oranı, göreli olarak liberal sayılabilecek çalışma mevzuatı ve önemli bir coğrafi konum, Slovakya’nın avantajlarını oluşturan unsurlardır. 2007-2008 yıllarında Maastricht kriterlerinin tamamını sağlayan Slovakya 1 Ocak 2009 itibariyle Avro bölgesine dahil olmuştur. Ülkenin AB üyeliği sonrası giderek gelişmeye başlayan ekonomik performansı özellikle doğu ve batı arasındaki gelir dengesinde bozulmaya neden olmuştur. Ülke genel anlamda hala Polonya’nın ardından Doğu Avrupa’daki en düşük
Slovakya özellikle otomotiv ve elektronik endüstrilerinin yatırımlarının yoğunlukta olduğu bir ülkedir. Volkswagen, KIA Motors, PSA Peugeot Citroen başlıca otomotiv yatırımcılarıdır. Elektronik sektöründe Sony, Samsung, AU Optronics başlıca yatırımcılar arasında bulunur. Yabancı yatırımların yoğunlaştığı diğer sektörler ise makina, kimya sanayi ve bilgi teknolojileridir. Slovakya, ülkede yatırım yapmak isteyenler için önemli fırsatlar sunar. Özellikle makine sektörü ve diğer teknoloji alanları başta olmak üzere tıbbi malzemeler, endüstriyel laboratuvar araç gereçleri ve elektrikli makineler gibi sektörlerde önemli yatırım fırsatlarına sahip konumdadır. Bunun yanında AB ülkeleri arasında önemli bir üretici olan ve dünya otomotiv sektöründe de önemli bir konuma sahip olan Slovakya, otomotiv yedek parçaları ve satış sonrası destek ürünleri sektörleri bakımından da fırsatlar sunabilir. Kimya sektörü ve plastik sektörleri de ülkede gelişme potansiyeli taşıyan ve yatırım imkanı yüksek sektörler arasındadır. Yenilenebilir enerji kaynakları, turizm ve ilgili hizmetler sektörü ile bölgedeki ülkelerle bağları bakımından da franchising için önem taşıyor olmasının ilerleyen dönem için de Slovakya’yı yabancı yatırımlar için ciddi bir cazibe merkezi haline getirmesi öngörülebilir.
bir önceki yıla göre yüzde 81 artarak 567 milyon Dolar olmuştur. 2016 yılında Türkiye’nin Slovakya’ya ihracatı yüzde 29,6 azalırken, Slovakya’dan ithalatı yüzde 10,8 artmıştır. 2016 yılında Türkiye’nin Slovakya’ya ihracatı 384 milyon ABD Doları, Slovakya’dan ithalatı ise 951 milyon ABD Doları olmak üzere, toplam ikili ticaret hacmi 1,3 milyar ABD Doları olarak gerçekleşmiştir. Türkiye’nin Slovakya’ya ihraç ettiği başlıca ürünler otomotiv ürünleri, elektrikli makine ve aletler, tekstil ürünleri, bakır ve sebze-meyve; Slovakya’dan ithal edilen başlıca ürünlerse, demir-çelik ürünleri, elektrikli makine ve aletler, otomotiv, plastiktir. İkili ticaret hacminin 5 milyar ABD Dolarına çıkarılması hedeflenmektedir. Slovakya’da yaklaşık 350 Türk vatandaşı yaşamakta olup Slovakya’dan Türkiye’ye 2016 yılında gelen turist sayısı 61 bin 477’dir. Türkiye-Slovakya yatırım ilişkileri
Türk girişimcilerin Slovakya’daki yatırımları düşük düzeyde olup, yaklaşık 1 milyon dolar civarındadır. Slovakya’da yaşayan Türk vatandaşlarının sayısının az oluşu bunda etkili olmaktadır. Slovakya’daki en önemli Türk yatırımı Levice’de kurulmuş olan ve 2 milyon Avro sermayeli elektrik trafosu parçaları üreten ENPAY firmasının yatırımıdır. Slovakya’da toplam 31 şirkette Türk işadamlarının belli oranlarda iştirakleri bulunmaktadır. Türk işadamlarının Slovakya’ya yaptıkları yatırımların genellikle, Bratislava ve Kosice şehirlerinde küçük ölçekli tekstil firmaları ile sermaye ortaklığı alanında gerçekleştirildiği görülmektedir. Bununla birlikte, büyük Türk yatırımcılarının da son zamanlarda ülkeye ilgilerinin artmakta olduğu görülmektedir. Nitekim Vestel’in geri alım birimi Slovakya’nın güneyinde faaliyete geçmiş bulunmaktadır. Türkiye’de faaliyet gösteren 5 Slovakya sermayeli firmanın toplam sermayesi 1 milyon dolar düzeyindedir. Slovakya’da Vestel A.Ş, Yasan Metal Sanayi A.Ş. gibi 10 Türk firması faali-
Tatra Dağı Dış ticaret
Trademap verilerine göre Slovakya dünya ihracatında yüzde 0,46 pay ile 41’irci sırada, dünya ithalatında yüzde 0,41 pay ile 40’ıncı sıradadır. 2016 yılında dünyadan ithalatı 75,4 milyar Dolar (%3,28 artış), dünyaya ihracatı 77,6 milyar Dolar (% 3,32 artış) olmuştur. Başlıca ticaret ortakları arasında Almanya, Çek Cumhuriyeti, Polonya, Macaristan ve Avusturya gösterilebilir. Başlıca ihracat kalemlerini makine, elektrikli aletler, taşıtlar, metaller, kimyasallar, plastik oluştururken başlıca ithalat kalemleri makine ve taşıtlar, madenler, metaller, kimyasallar ve plastiktir. Türkiye –Slovakya arası ticaret
İki ülke ticaret hacmi 2016 yılında yaklaşık 1,34 milyar Dolar seviyesinde gerçekleşmiştir. Slovakya ile Türkiye’nin ticaretindeki açık 2016 yılında
yet göstermekte olup, bunların toplam yatırımları 31 milyon Dolar civarında, ihraç edilen sermaye miktarı ise 4 milyon dolara yakındır. Bu sayılar iki ülkenin de potansiyellerinin oldukça altında bir nitelikte olmakla birlikte arttırılması mümkün görülmektedir. Turizm
Ülkede 228 kale bulunur. 40 bin metrekare alana kurulu olan Spissky Kalesi Orta Avrupa’daki en büyük Ortaçağ Kalesi’dir. Tatra Dağı, CNN’ ’in Ölmeden Önce Görülecek Yerler Listesindedir. Tatra ya da Tatras Dağları, Güney Polonya ve Slovakya arasında muhteşem bir doğal sınır çizer. Dağ dizisi özellikle 2 bin 500 metre yüksekliğindeki ve kolay ulaşılabilir tepeleri ile kış tatilleri için tercih edilir. Kaynak: Ekonomi ve Dış İşleri Bakanlığı
7
YIL: 19 | SAYI: 334 | 11 - 24 Haziran | www.mtso.org.tr
İhracatçı, tarımda otomasyon istiyor M Murat Arukaslan
1 No’lu Meyve ve Sebzelerin İşlenmesi ve Ticareti Meslek Komitesi Başkanı
İhracatta hedef pazarlarımızı belirleyip bu pazarlarda 10 yıl sonra üretimi yapılamayacak ya da tüketimi artacak ürünler üzerine yoğunlaşıp yeni bir tarımsal strateji oluşturmalıyız. Öncelik yakın gelecekte makineleşmenin mümkün olamayacağı ve tüketiminin fazla olduğu kuşkonmaz gibi ürünlerin tespitine verilebilir.
ersin’den yaş meyve sebze ihracatı yapan firmalar yurtdışındaki rekabetçi yapılarını güçlendirmek adına Tarım 4.0’ın temellerinin bugünden atılmasını bekliyor. Avrupa’da çilek, kiraz, pırasa gibi ürünlerin makinelerle toplanması sonucu girdi maliyetlerinin düştüğünü vurgulayan ihracatçılar, rakipleriyle fiyat rekabetinde zorlandıklarını belirtip destek istiyor. Mersin Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO) 1 No’lu Meyve ve Sebzelerin İşlenmesi ve Ticareti Meslek Komitesi Başkanı Murat Arukaslan sektöre ilişkin değerlendirmeler yaptı. İlk olarak ihracatın artması adına rekabetçi yapının güçlenmesi gerektiğine değinen Arukaslan, şunları söyledi: “Türkiye’de ürettiğimiz birçok sebze ve meyvede son dönemlerde Avrupa ile rekabet edemez olduk. Çünkü Avrupa otomasyona geçti. Pırasayı, kirazı, çileği dahi makinelerle toplayarak işçilik maliyetlerini düşürdüler. Örneğin bir TIR pırasanın ekiminden TIR’a yüklenmesine kadar geçen sürede Türkiye’de 400 işçi görev alırken bir Avrupa ülkesi bu işlemi 4-5 kişilik ekiple tamamlayabiliyor. Bu da aramızda ciddi fiyat farkları doğuruyor. Dolayısıyla rekabet edemez duruma geldik. Aynı zamanda yalnızca işçilik maliyetini ortadan kaldırmayla kalmıyorlar hem ürün standardını yakalayabiliyor hem de firelerini azaltabiliyorlar. Bu da bizim ürünlerimizin tercih edilirliğini azaltan önemli etkenler arasında yer alıyor.” Türkiye’nin de acil olarak Tarım 4.0’a geçmek için gerekli adımları atması gerektiğine dikkat çeken Arukaslan, işçiliğe dayalı çalışmadan doğan zararın önüne geçmek için tarımda makine alımlarının desteklenmesi gerektiğini söyledi.
İnşaat sektörüne meslek standardı getirilmesi talebi
M
ersin Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO) 14 No’lu İnşaat ve Emlak Komitesi Başkanı Hasan Engin, belli bir maddi birikime sahip olan herkesin inşaat sektöründe faaliyet göstermesinin önüne geçilmesi adına sektöre standart getirilmesini beklediklerini söyledi. Sektöre ilişkin değerlendirmeler yapan MTSO 14 No’lu İnşaat ve Emlak Komitesi Başkanı Hasan Engin, yeni yeni hareketlenme olsa da sektörün son birkaç yıldır sıkıntılı bir süreçten geçtiğini hatırlatarak, hareket kazandırılması adına neler yapılabileceğini anlattı. İlk olarak sektörün genel yapısını değerlendirerek belirli standartlar bulunmamasından, maddi birikime sahip herkesin inşaat sektöründe yatırım yapabilmesinden de şikayetçi olan Engin, bu alana bir standart getirilmesini beklediklerini anlattı. Engin şunları söyledi: “İnşaat sektörü belli bir standardı bulunmaması nedeniyle en kolay sektör gözüküyor. İnşaat yapmak için herhangi bir diploma istenmiyor, belge talep edilmiyor. Oysa bu firmalar canımızı emanet ettiğimiz konutlarımızı inşa ediyor. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın bir standart getirmesi, yerel yönetimlerin bu konuya eğilerek işin ehline inşaat izini vermesi gerekiyor. Yoksa diğer sektörlerde elde ettikleri kazanımlarla inşaat sektörüne hobi olarak başlanması can güvenliğini de tehlikeye atıyor.” Son dönemlerde bu sorunun önüne geçilmesi adına Mesleki Yeterlilik Belgesi zorunluluğu getirildiğini hatırlatan Engin, ancak halen yeterli denetim yapılmaması nedeniyle belgesiz çalışanların bulunduğunu söyledi. “Oysa kalıpçıdan demirciye, betoncudan sıvacıya tüm çalışanların yeterlilik belgesi alması zorunlu hale geldi” diyen Engin, bu alanda daha sıkı denetimler beklediklerini bildirdi. Kıdem tazminatları konusuna da değinen Engin, bu konuda iş mah-
MTSO 7
CMYK
kemelerinden iki tarafı da mağdur etmeyecek çözümler beklediklerini, aksi halde istihdamın olumsuz etkilendiğini anlattı. “Üretimin önündeki engeller kalkmalı”
İstihdam artışı için önceliğin üretim olması gerektiğini vurgulayan Hasan Engin, bu nedenle üretim önündeki bürokratik engellerin kaldırılmasının önem taşıdığını söyledi. Özellikle yerel yönetimlerin bu noktada daha titiz hareket etmesi gerektiğini kaydeden Engin, proje kontrollerinin daha hızlı yapılmasını istediklerini, ruhsatların biriktiğini ve çok geciktirildiğini anlattı. Yüksek inşaat ruhsat harçlarından da şikayeti olan Engin, “Ruhsat harç bedellerinin düşürülmesini talep ediyoruz” diye konuştu. İnşaat sektörünün ekonomi üzerindeki etkisinin Mersin’de tarım, turizm ya da sanayinin önüne geçtiğini, lokomotif sektör konumuna geldiğini belirten Engin, bu sektörün beraberinde birçok yan sektörü de hareketlendirdiğini, bu nedenle bazı kolaylıklar beklediklerini söyledi. “Yalnızca Mersin değil, Türkiye’nin büyümesi son dönemlerde inşaat sektörüyle gerçekleşmekte. Hükümet de TOKİ aracılığıyla çeşitli yatırımlara imza atmakta, yollar köprüler yapmakta” diyen Engin, sektördeki bu hareketliliğin devamı için bazı inşaat malzemelerinde KDV indirimleri beklediklerini anlattı. Özellikle inşaat sektörünün temel taşını oluşturan demir ve çimentoda KDV’nin yüzde 10’a çekilmesini talep ettiklerini dile getiren Engin, boş duran arsaların da inşaata açılmasını istediklerini söyledi. Boş duran arsaların getirisinin olmayacağını, inşaat yapılması halinde değere dönüşeceğini kaydeden Engin, “Şu anda yerel yönetimlerin inşaat sektörünü, özellikle konut sektörünü desteklemesi lazım. 1/100 binlik çevre planı itirazlarının biran önce giderilip 1/ 5 bin-
liklerin çıkmasını bekliyoruz” dedi. “Yollarda asfalt yerine beton tercih edilmeli”
Sektörün hareketlenmesi için yapılması gereken çalışmalara da değinen Hasan Engin, özellikle yerel yönetimlerden talepte bulunarak, yol yapımlarında ithal edilen asfalt yerine yerli üretim olan betonu tercih etmelerini beklediklerini söyledi. Başta yerel yönetimler olmak üzere kamu kurum ve kuruluşlarının inşaatlarda ithal ürünler yerine yerli üretimlerin kullanımına ağırlık vermesi halinde sektörün canlanabileceğine değinen Engin, bu uygulamaya yol yapımlarından başlanabileceğini söyledi. Türkiye’de yol yapımlarında ağırlıklı olarak asfalt kullanıldığını kaydeden Engin, “Asfalt, tamamen dışa bağımlı olduğumuz bir malzeme. Oysa beton yerli malzememiz, yerli üretimimiz. Bu nedenle yol yapımlarında yurtdışında olduğu gibi ülkemizde de betonun tercih edilmesi sektörümüzü canlandıracaktır” ifadelerini kullandı. Betonun ömrünün 25 yıldan fazla, asfaltın ise 15 yıl olduğunu hatırlatan Engin, “Asfalt petrol türevi olduğu için dışa bağımlıyız. Bu nedenle hem dayanıklılık olarak daha iyi konumda olan hem de fiyat olarak daha ekonomik beton tercih edilmeli” dedi. Mevcut durumda Türkiye’de üretilen çimentonun ihracat pazarlarında daralma olduğunu anlatan Engin, şunları söyledi: “Çimento ihracatında en büyük pazarımız Ortadoğu ülkeleriydi. Oysa şu anda bu ülkelerde sıkıntılar bulunması nedeniyle ihracatımızda kayıplar var. Üretim fazlasının yurtiçinde tüketilmesi şart. Eğer içeride yerli ürün kullanımı artarsa üretim de artarak devam edecektir. Üretim artınca da istihdam canlanacaktır. İstihdamın en büyük dayanağının üretim olduğu göz ardı edilmemelidir.”
“Sebze, meyveye de DFİF verilmeli”
Narenciyede makineleşmeye geçildiğini ve bu alanda rekabetin daha kolay olduğunu hatırlatan Murat Arukaslan şöyle konuştu: “Bir başka yöntem olarak yine narenciyede olduğu gibi sebze ve meyvenin desteklenmesiyle de rekabetçi yapımızı güçlendirebiliriz. Narenciyedeki Destekleme ve Fiyat İstikrar Fonu (DFİF) uygulaması sebze ve meyveye de getirilmeli. Sebze ve meyve üreticisi küçük arazilerde çalıştıkları için makineleşme sürecine geçmeleri oldukça zaman alacak gibi gözüküyor. Kısa vadede sonuç alınması için destek şart. En zor şartlarda çalışan üretici, sebze üreticisi. Narenciyede olduğu gibi destek alırsa özendirici olacaktır. Her ikisi de ihraç ürünü ve tercih edilen ürünler. Birisi desteklenirken diğeri üvey evlat olarak görülmemeli.” “Türkiye, yol haritasını belirlemeli”
Türkiye’nin tarımsal ihracatının artması için ihracat pazarlarıyla ilişkilerini iyi tutmasının önemine de değinen Murat Arukaslan, Türk mallarının tercih edilmeye devam etmesi gerektiğini vurguladı. Türkiye’nin tarımsal ürün ihracatını artırması için realist bir yol haritası belirlemesi gerektiğini kaydeden Arukaslan, bunun için yapılması gerekenleri ise şöyle özetledi: “Öncelikle bir strateji belirlenmeli. Bu strateji Pazar ve ürün grupları üzerine yapılmalı. Bizim Uzakdoğu’ya ya da Afrika pazarına tarımsal ürün gönderme planlarımızı gerek ürünün bozulabilir bir ürün olması gerekse de navlun maliyetlerinin yüksek olması nedeniyle gerçekçi bulmuyorum. Bu nedenle bizim hedef pazarlarımız yine Avrupa, özellikle de Kuzey Avrupa,
Rusya ve komşu ülkelerimiz olmalı. Bu pazarların 10 yıl sonrası hedeflenmeli. 10 yıl sonra bu pazarlarda yetişemeyecek sebze ve meyveler ya da ağırlıklı olarak kullanacakları ürünler saptanmalı ve şimdiden kendimizi bu ürünlere hazırlayacağımız çalışmalar yapılmalı. Örneğin kuşkonmaz gibi makinelerle toplanması yakın zaman için mümkün olmayan, rekabetçi yapımızı koruyabileceğimiz ve o pazarlarda yoğun olarak tüketilen ürünlere yönelebilmeliyiz.” “Rusya pazarından kopmamalıyız”
Avrupa’nın yanı sıra Rusya’nın da Türkiye için büyük bir Pazar olmaya önümüzdeki süreçte de devam edeceğine inandığını dile getiren Arukaslan, “Mevcut durumda seralarda tarımsal üretime başlamış olabilirler ancak bu rantabl olmayacaktır. Çünkü serada yapılan üretim yalnızca doğalgaz ile ısıtmayla bitmiyor. Işık kalitesinden dalga boyuna kadar birçok parametre ürün kalitesini etkiliyor. Tüm bu iklim koşullarını sağlamak ise maliyetleri artıracak ve ürün maliyet dengesi sağlanamayacaktır. Bu nedenle seraya yönelik çalışmanın uzun soluklu olacağına inanmıyorum” dedi. Rusya pazarından Türkiye’nin hiçbir zaman kopmaması gerektiğini vurgulayan Arukaslan, “Rusya kendi ekolojisine uygun ürünleri üretmeye devam edecektir ama şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki domatesi ithal etmeyi de sürdürecektir” ifadelerini kullandı. “ÇKS, kuralına göre uygulanmalı”
Konuşmasını Çiftçi Kayıt Sistemi’ne (ÇKS) değinerek sürdüren Murat Arukaslan, şu bilgileri verdi: “Bu sistem çiftçinin ürününü,
kullandığı ilaçları kayıt altına almasını gerektiren oldukça önemli bir sistem. Ancak maalesef iç piyasaya verilen ürünlerde ÇKS aranmıyor. Yalnızca ihracata gidecek ürünler için soruluyor. Ülkemizde yetiştirilen ürünlerin yaklaşık yüzde 5’inin ihracata gittiği düşünülecek olursa birçok çiftçinin böyle bir kayıt tutmadığını, bizim de bu belgeleri bulmakta zorlandığımızı söyleyebilirim. Güzel bir fikir olarak doğan ÇKS, bugün ihracatçının önündeki bir engel olarak kalmıştır. Bu sisteme ya kuralına uygun olarak devam edilmelidir ki hem iç pazardaki tüketici ne yediğini bilsin hem de ihracatçı rahatlasın ya da sistemden vazgeçilmelidir.” İl Tarım Müdürlüğü ihracata gidecek ürünlerden ÇKS istediği zaman bulamamaları nedeniyle iptaller yaşadıklarını anlatan Arukaslan, bu durumun ihracatı sekteye uğrattığını ve acil çözüm beklediklerini söyledi. “Kalıntı kontrolünde denetim artmalı”
Bir diğer sorunu ise kalıntı kontrollerinde yaşadıklarına değinen Arukaslan, bu konudaki denetimlerin de artması gerektiğini vurguladı. Ceza sisteminin güçlendirilmesi gerektiğine dikkat çeken Arukaslan, “Nasıl ki alkollü ya da ehliyetsiz araç kullanmaya çekiniyorsak kalıntılı ürün üretmeye de çekinmeliyiz. Çünkü trafik kontrolleri fazla ve cezalar sık uygulanıyor. Belki kalıntı için de ceza var ama kontroller yeterli olmadığı için bu sistem devreye girmiyor ve çekince de azalıyor” değerlendirmesini yaptı. En kısa sürede personel sayısının artırılarak denetimlerin sıklaştırılması gerektiğini anlatan Arukaslan, bunun yalnızca ihracat için değil halk sağlığı için de önemsenmesi gerektiğine değindi.
“Beklenen yatırımlar artık hayata geçmeli”
Mersin’in uzun zamandır beklediği yatırımların hayata geçmesinin de kentteki inşaat sektörünü hareketlendireceğine dikkat çeken Hasan Engin, “Örneğin uzun süredir beklenen Çukurova Bölgesel Havalimanı yatırımının tamamlanması, paralelinde turizm yatırımlarının başlaması sektörümüz adına büyük önem taşıyor. Tarsus Kazanlı Kıyı Şeridi’ndeki Turizm Projesi’nin başlaması halinde yalnızca inşaatında en az 5 bin kişiye istihdam sağlanacaktır. Betondan, çimentoya kadar birçok malzeme bölgemizden alınacak ve kentimize katmadeğer oluşturulacaktır. Bu nedenle projelerin hayata geçmesini önemsiyoruz” dedi. Bu sektörlerdeki yatırımların yalnızca inşaat sektörünü hareketlendirmeyeceğini, kent ekonomisine sağlayacağı katkılarla tüm sektörleri domino etkisi ile geliştireceğini belirten Engin, “Özellikle Karayolları 5. Bölge Müdürlüğü tarafından turizm yolu da tamamlanmak üzereyken Tarsus Kazanlı Turizm Bölgesi tahsis sahiplerinin yatırımlara başlamaması için bir sebep kalmıyor” ifadelerini kullandı. Engin, kentsel dönüşümü de yerel yönetimlerin çözmesi gereken öncelikli sorunlar arasında gösterdi. “KGF destekleri nefes aldırdı”
Sektörün son 2-3 yıldır sıkıntıda olduğunu hatırlatan Hasan Engin, bu dönemde özellikle bankalara uygulanan KGF desteklerini çok önemsediklerini anlattı. Bu desteklerin piyasaların önünü açtığını ve firmalara nefes aldırdığını vurgulayan Engin, devamını beklediklerini söyledi. Konuşmasının sonunda komite hakkında bilgi veren Engin, “Üye sayımız 2 bin 500 kişiyi aştı. Bu nedenle önümüzdeki dönemde yolumuza Emlak ve Gayrimenkul, Kamu Müteahhitleri ile Özel Amaçlı İnşaat olmak üzere üç ayrı komite ile devam edeceğiz. Bu sayede Meclisteki temsilci sayımız artacak ve sektörel sorunlarımızı çok daha rahat dile getirebileceğiz” diye konuştu.
Hasan Engin
14 No’lu İnşaat ve Emlak Komitesi Başkanı
Sektörümüzün daha çok canlanması adına girdi maliyetlerimizi azaltmamız önemli. Özellikle inşaat sektörünün temel taşını oluşturan demir ve çimentoda KDV’nin yüzde 10’a çekilmesini talep ediyoruz.
YIL: 19 | SAYI: 334 | 11 - 24 Haziran | www.mtso.org.tr
İş dünyası arabuluculuğun yasalaşmasını bekliyor
RÖPORTAJ
8
Arabuluculuk, mahkemelerin iş yükünü azaltırken taraflara da çeşitli kolaylıklar sağlıyor. Bugüne kadar arabuluculuk sistemi ile 12 binin üzerinde uyuşmazlık çözüldü. Bu uyuşmazlıkların 10 binden fazlası ise işçi ve işveren arası uyuşmazlıkları konu aldı. İş dünyası şimdi bu sistemin yasalaşmasını bekliyor.
U
yuşmazlık davalarında yeni bir dönem başladı. Mahkemelerin iş yükünü azaltmak adına uyuşmazlıkların çözümünde zorunlu arabuluculuk sistemine geçiş için çalışmalar hızla devam ediyor. Arabuluculuk sistemi birçok avantajı da beraberinde getiriyor. Bu sistemle sonuca çok daha hızlı ulaşılıyor. Mahkemelerde 2-3 yılda sonuçlanabilen davalar iki saat içinde çözülebiliyor. İki saate kadar olan görüşmelerde herhangi bir ödeme yapılmayacak olması nedeniyle maliyeti de mahkemelere göre daha düşük olan bu sistemden tarafların istedikleri andan itibaren vazgeçebilmeleri de mümkün. Karşılıklı anlaşma esasına dayalı olması nedeniyle tarafların ilişkisinin devamlılığı adına da büyük önem taşıyan bu sistem, geleceği yeniden kurgulayan bir sistem olarak öne çıkıyor. Arabuluculuk uygulamasında pilot il olarak gösterilen Mersin’de, Ticaret ve Sanayi Odası da önemli bir rol üstleniyor. Konuyla ilgili daha detaylı bilgi alabilmek, iş dünyasının merak ettiği sorulara yanıt alabilmek adına Adalet Bakanlığı Hukuk İşleri Genel Müdürlüğü Arabuluculuk Daire Başkanı Hakan Öztatar ile röportaj yaptık. Öztatar, sorularımızı şöyle yanıtladı: MTSO Haber: Bize kısaca kendinizi tanıtır mısınız? Lisans eğitimimi İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ de tamamladım. 10 yıl ülkemizin çeşitli yerlerinde hakimlik yaptıktan sonra Adalet Bakanlığı Hukuk İşleri Genel Müdürlüğü’nde tetkik hakim ola-
rak görevlendirildim. Yaklaşık 4 yıldır da Hukuk İşleri Genel Müdürlüğü bünyesinde kurulan Arabuluculuk Daire Başkanlığı görevini yürütmekteyim.
züm yöntemi olarak tanımlanmaktadır. Türkiye’de arabuluculuk ile ilgili çalışmalar 2000’li yılların başında başlamış, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin 7 Haziran 2012 tarihli oturumunda 6325 Sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu Tasarısı kabul edilmiş ve 22 Haziran 2012 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Bu bağlamda Adalet Bakanlığı bünyesinde Arabuluculuk Daire Başkanlığı kurulmuş olup, verilen eğitimler ve yapılan sınavlar sonucunda 14 Kasım 2013 tarihi itibarı ile arabulucular göreve başlamışlardır. Şuan itibariyle sicile kayıtlı 6 bin 100 adet arabulucu bulunmaktadır. Arabuluculuk sistemi ile dava boyunca yapmak zorunda kalacağınız tüm masraflardan (yol giderleriniz, posta gideri, bilirkişi, keşif gibi masraflar) ve yargılama nedeniyle diğer işlerinizden kısıtlayıp, adliyeye ayırmak zorunda kalacağınız zamandan tasarruf etmiş olursunuz. Mahkemeye göre daha kısa sürer. Sonuç, tarafların kontrolündedir. Geleceğe bakılır, mevcut hukuki durumun değil, menfaatin korunması esastır. Güvenirlik ve gizlilik önemlidir. Taraflar mahkeme önünde konuşamayacaklarını burada rahatlıkla konuşabilirler. Psikolojik ve sosyolojik riski azdır. Daha az yeni sorun doğurur. Tarafların anlaştıkları yöntem ve çözüm tarzı esastır, esnektir. Anlaşmayla çözülür. İki taraf da kazanır. Tarafların sosyal ve ekonomik ilişkileri devam eder.
Arabuluculuk sistemi ile dava boyunca yapmak zorunda kalacağınız tüm masraflardan (yol giderleriniz, posta gideri, bilirkişi, keşif gibi masraflar) ve yargılama nedeniyle diğer işlerinizden kısıtlayıp, adliyeye ayırmak zorunda kalacağınız zamandan tasarruf etmiş olursunuz. Mahkemeye göre daha kısa sürer. Sonuç, tarafların kontrolündedir. Geleceğe bakılır, mevcut hukuki durumun değil, menfaatin korunması esastır. Güvenirlik ve gizlilik önemlidir. Taraflar mahkeme önünde konuşamayacaklarını burada rahatlıkla konuşabilirler. Psikolojik ve sosyolojik riski azdır. Daha az yeni sorun doğurur. Tarafların anlaştıkları yöntem ve çözüm tarzı esastır, esnektir. Anlaşmayla çözülür. İki taraf da kazanır. Tarafların sosyal ve ekonomik ilişkileri devam eder. MTSO Haber: Arabuluculuk nedir? Türkiye arabuluculuk ile ne zaman tanıştı? Bu sistem kullanıcılara hangi kolaylıkları getiriyor? Arabuluculuk, günümüzde dostane uyuşmazlık çözüm yöntemleri içerisinde en yaygın olarak bilinen ve uygulanan uyuşmazlık çözüm yöntemidir. Arabuluculuk, müzakerelerde bulunmak amacı ile tarafları bir araya getiren, onların birbirlerini anlamalarını ve çözümlerini kendilerinin üretmesini sağlamak için aralarında iletişim süreçlerinin kurulmasını gerçekleştiren, uzmanlık eğitimi almış tarafsız ve bağımsız üçüncü bir kişinin katılımı ile ihtiyari yürütülen uyuşmazlık çö-
MTSO Haber: Arabuluculuk sisteminde belirlenen pilot bölgelerdeki çalışmaları kısaca anlatır mısınız? Öncelikle arabuluculuk pilot illeri olarak belirlenen 6 adliyede, sonrasında ise 101 adliyemizde Arabuluculuk Büroları faaliyete geçmiştir. Pilot iller olarak Ankara, İstanbul, İzmir, Bursa, Mersin ve Kayseri illeri belirlenmiştir. Pilot illerimizde 12 binin üzerinde uyuşmalık çözülmüştür. Bu uyuşmazlıklardan 10 binden fazlası işçi ve işverenimiz arasındaki uyuşmazlıklara konu olan uyuşmazlıklardır.
MTSO Haber: Arabuluculuk sistemine hangi tür anlaşmazlıklarda başvurulabilir? Bu başvurular nereye yapılmalı? Adım adım anlatır mısınız? Arabuluculuk ancak tarafların serbest iradeleriyle karar verebilecekleri konularda mümkündür. Daha açık bir ifadeyle, kamu düzenini ilgilendirmeyen ve cebri icraya elverişli konularda taraflar arabulucuya gidebilir. Tarafların sözleşme konusu yapamayacakları konularda örneğin ceza davalarında, nüfus kaydına ilişkin davalarda veya çocukların velayetine ilişkin davalarda arabuluculuk mümkün değildir. Karşı tarafla aranızda uyuşmazlık çıktıktan ve fakat mahkeme veya tahkime başvurmadan önce arabulucuya gidebileceğiniz gibi mahkemeye dava açtıktan sonra da arabulucuya gidebilirsiniz. Taraflar, Daire Başkanlığımızın resmi web adresi olan www.adb. adalet.gov.tr adresinde yer alan güncel arabulucular listesinden bir arabulucuyu seçerek veya 107 adliyede kurulan Arabuluculuk Bürolarından başvuru yaparak süreci başlatabilirler. MTSO Haber: İş dünyasının yaşadığı en büyük sorun işçi işveren uyuşmazlığı. İşverenler davaların uzunluğundan kendilerini dava sürecinde ifade edemediklerinden şikayetçi. Bu nedenle iş dünyasının en büyük beklentisi arabuluculuk sisteminin zorunlu hale getirilmesi. Bu konudaki çalışmalar ne aşamada? İşçi-İşveren uyuşmalıklarında 10 binden fazla dosya arabuluculuk yoluyla çözümlenmiştir. İş mahkemeleri kanunu meclis gündemine gelmiştir. Kanunun yasalaşması ile birlikte, bireysel veya toplu iş sözleşmesine dayanan işçi alacağı ile işe iade talebiyle açılacak davalarda, dava açılmadan önce tarafların arabuluculuğa başvurmak zorundadır. Taraflar; arabuluculuk bürosuna, arabuluculuk bürosu kurulmayan yerlerde ise adli yargı ilk derece mahkemesi adalet komisyonu tarafından görevlendirilen Sulh Hukuk Mahkemesi Yazı İşleri Müdürlüğü’ne yaparak süreci başlatabilir. MTSO Haber: Odalar arabuluculuk uyuşmazlıklarına destek olabilecek mi? Bu konuda Odalar bünyesinde merkezler kurulabilecek mi? Bu noktada Odaların üzerine düşen görevler nedir? TOBB, TESK ve illerimizde bulunan Sanayi ve Ticaret Odalarının işbirliği ile birçok ilimizde arabuluculuk konusunda farkında lığı arttırmaya yönelik seminerler gerçekleştirildi. Mersin Ticaret ve Sanayi Odası da işbirliği yaparak seminer gerçekleştirdiğimiz odalar arasında yer aldı. Hatta önümüzdeki günlerde Mersin Ticaret ve Sanayi Odası işbirliğiyle uluslar arası bir organizasyon gerçekleştirme planımız mevcuttur. MTSO Haber: Eklemek istedikleriniz. Hali hazırda yaklaşık 14 bin uyuşmalık için arabuluculuk yolu kullanılmış bu uyuşmazlıkların yüzde 93ü anlaşma ile sonuçlanmıştır. Çözülen bu uyuşmalıkların yüzde 90’ı bir gün veya bir günden az bir sürede çözümlenmiştir. Arabuluculuk yoluyla uyuşmazlıklar gizlik içerisinde çok daha hızlı ve daha az masrafla çözülmektedir. İş Kanunu’nda arabuluculuğu dava şartı haline getiren yasa tasarısının yasalaşmasıyla arabuluculuk yoluyla çözülen uyuşmazlıkların sayısının daha da artması beklenmektedir. Uyuşmazlıklarını dostane bir şekilde çözen taraflar toplumsal barışa da katkı sunacaklardır.
En donanımlı ‘Makerspace’ler: Meslek Liseleri
T
MTSO Yönetim Kurulu Başkanı Şerafettin Aşut, yenilikçi ve katma değeri yüksek ürünler tasarlamak ve üretmek için UMEM Projesi ile altyapısı güçlendirilen meslek liselerinin bir an önce üniversitelerle eşleştirilmesi, aynı zamanda sivil toplum kuruluşları ile de irtibatları artırılarak Makerspace olarak değerlendirilmesi gerektiğini söyledi.
üm dünya ekonomilerinin hızla Endüstri 4.0’a hazırlandığı ve adım adım bu yeni sanayi devrimini gerçekleştirmeye başladığı günümüzde Mersin Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO) da kent sanayisinin yeni ekonomik düzene uyum sağlaması adına çalışmalarını sürdürüyor. Mersin’de bu alanda doğru adımları atmak konuyla ilgili detaylı araştırma yaparak bilgi almak adına Mersin Heyeti, Barselona temasları sırasında Barselona Fab Lab’ı ziyaret etti. Ziyaret sonrasında konuyla ilgili değerlendirme yapan MTSO Yönetim Kurulu Başkanı Şerafettin Aşut, yeni çağın yeni üretimler ve inovasyon gerektirdiğini
MTSO 8
CMYK
belirterek, bu inovasyonun da en hızlı şekilde, ortak üretim alanlarında ortak akılla oluşacak sinerjiyle sağlanabileceğini vurguladı. Bunun da üretim ve inovasyonun topluma indirgenmesiyle sağlanabileceğine dikkat çeken Aşut, “İşte Makerspace veya Maker Lab olarak tanımlanan yenilikçi ortak üretim alanları dünyada bu amaçla kurulmaya başlanan alanlar. Bu alanların temel amacı beraberce üretebilmek” diye konuştu. “Yenilikçi ortak üretim alanları oluşturmalıyız” Beraberce üretmeyi amaç edinen Makerspace’lerde 3 boyutlu yazıcılar, lazer kesiciler, CNC tezgâhları, freze, kuka
robot kollar, arduino ve benzeri prototipleme kartları gibi birçok ortak üretim materyali bulunduğunu kaydeden Aşut, bazı Makerspace’lerin farklı konulara odaklanıp üretim araçları ya da alt yapısını buna göre şekillendirebileceğini söyledi. Barselona’da Barselona Fab Lab’ı ziyaret ettiklerini anlatan Aşut şu bilgileri verdi: “Burası Massachusetts Teknoloji Enstitüsü’nün belirlediği standartlar ile kurulan Fab Lab’lardan bir tanesi. Bu merkezin çeşitli üniversitelerle işbirliği bulunmakta. Mimarlık Enstitüsü bünyesinde kurulmuş olması dolayısıyla
ağırlıklı olarak mimarlık yüksek lisansı yapan gençlerin kullandığı ortak bir atölye. Sahip olduğu teknik ekipmanlar sayesinde öğrenciler tasarımlarını burada hazırlayabiliyor, hatta metal, kil, tahta gibi çeşitli materyallerden tasarımlarının prototipini üretebiliyor. Arzu ederlerse bu üretim sürecinde Fab Lab’da yer alan teknik uzmanlardan destek alabiliyor. Her cihaz grubunun bir sorumlusu var, bu kişiler genel olarak Fab Lab’in kusursuz biçimde çalışmasını sağlıyorlar. Ortak kullanıma açık olan cihazlardan bütünleşik hizmet alabilen gençler aynı zamanda birbirleri ile tanışarak yeni ve inovatif projelere de imza atabiliyor. Hatta dünya genelinde bine yakın şubesi bulunan Fab Lab kullanıcıları da birbirleri ile iletişime geçebiliyor, bir proje diğer bir projenin tamamlayıcısı olabiliyor.” “Öğrencilerin yanı sıra özel sektöre de açık yapılar” Bu merkezleri yoğun olarak üniversite öğrencilerinin kullanmasına rağmen Fab Lab’ın aynı zamanda sahip olduğu altyapısı ve teknik uzmanları ile dönem dönem mesleki eğitim ve sertifika programları düzenleyerek özel sektörün ihtiyaç duyduğu kalifiye elemanların yetişmesine de destek verdiğini açıklayan Şerafettin Aşut, özel sektör ile birlikte projeler yürütüldüğünü anlattı. Bu tür altyapıların sürdürülebilir olmasının ise konunun bir diğer önemli kısmı olduğunu belirten Aşut, “Barselona Fab Lab ile bu konuda yaptığımız görüşmede üniversitelerin ve Sivil Toplum Kuruluşları’nın (STKA) önemli desteği olduğunu, bunların yanı sıra ulusal ve uluslararası hibe fonlarından ciddi katkılar aldıklarını ifade ettiler. Öte yan-
dan kendi işlerinde özel sektöre yönelik verdikleri eğitim ve sertifika programları ve üyelik ücretlerinin de önemli gelir kalemleri arasında yer aldığını vurguladılar” dedi. “Biz ne yapmalıyız?” Bu noktadan hareketle önce Mersin, ardından da Türkiye genelinde nasıl bir yol izlenmesi gerektiği konusunda da değerlendirme yapan Şerafettin Aşut, şöyle konuştu: “Yenilikçi ve katma değeri yüksek ürünleri tasarlamak ve üretmek istiyorsak aslında formül çok net. Öncelikle genç nesillerin faydalanacağı, ortak kullanıma açık çalışma alanı alt yapılarını tüm şehirlerimizde bir an önce oluşturmaya başlamalıyız. Bunun için Uzmanlaşmış Meslek Edin dirme Merkezleri (UMEM) Projesi ile alt yapıları ciddi anlamda güçlendirilmiş olan meslek liselerimizin kullanılması iyi bir alternatif olabilir. Bu liselerimiz bir an önce üniversiteler ile eşleştirilip ortak projeler geliştirmeleri sağlanmalı, üretim malzemeleri üniversite gençliğinin kullanımına açılmalı, bu yapılar sivil
toplum kuruluşları ile irtibatlandırılmalı ve her bir meslek lisesinin sahip olduğu altyapıları herkesin kullanabileceği “Makerspacelere” çevrilmeli. Gerekirse bu okulların teknik altyapıları verilecek desteklerle güçlendirilmeli. Böylece atıl kaynak yaratmamış, var olanı en iyi şekilde kullanmış oluruz. Bir taraftan mevcut ticari şirketlerin gelişimine katkı sağlarken diğer taraftan ticari amaçla başlayacak, daha sonra çok yüksek değerli start-up’lar haline gelecek birçok firmanın ilk üretim alanını sağlamış oluruz.” Yeni yüzyılın mavi yakalılarının artık fiziki güçlerini ve kaslarını değil, robotları idare eden kontrol panellerini kullanacağına işaret eden Aşut, “Yani işi tanımı değişiyor. Çağın işçileri el emeğiyle değil, bilgileri ile öne çıkacak. Buna mesleki anlamda hazır olmalıyız. Bir taraftan eğitim sistemimizi bu yönde yenilerken diğer taraftan Fab Lab’ları artırarak bu alanda yetişen gençlerin pratik yapmasına imkan tanımalıyız. Unutulmamalıdır robotik üretim ve paralelinde değişen işçi profili insanlarımızı işsiz bırakmayacak, yeni meslekler yaratacaktır” ifadelerini kullandı.