MTSO Haber Sayı 335

Page 1

RIS+ Projesi saha çalışmaları başladı >5’te

MTSO, mesleki yeterlilikte ilk sınavını gerçekleştirdi

Dini bayramlar barış ve huzurun harcıdır

>4’te

>2’de

MTSO ÇAĞRI MERKEZİ 0 850 304 33 33

Gerçek OHAL nerede uygulanmalıdır? Şerafettin AŞUT

MTSO Yönetim Kurulu Başkanı

> 3’te

www.mtso.org.tr www.mtso.org.tr | YIL:| 19 YIL: | 17 SAYI: | SAYI: 335 |298 25 Haziran | 6-19 -ARALIK 8 Temmuz 2015

Sanatkârın kirli eli, medeniyetin aynasıdır Bilge Taşkın

32 No’lu Metal Sanayi Meslek Komitesi Başkanı

T

ürkiye’de son dönemlerde büyümenin inşaat sektörüne dayandığına dikkat çeken MTSO 32 No’lu Metal Sanayi Meslek Komitesi Başkanı Bilge Taşkın, bir ülke ekonomisini canlandıracak önemli sektörlerin başında üretimin, yani sanayinin geldiğini vurgulayarak, “Sanatkârın kirli eli, medeniyetin aynasıdır. Ne kadar çok çalışır üretirsek o kadar zenginleşiriz” dedi. Mersin Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO) Metal Sanayi Meslek

Yazılım üreten işletmeler de

sanayici olacak

Komitesi Başkanı Bilge Taşkın, komite çalışmaları hakkında bilgi vererek ardından sektöre ilişkin değerlendirmeler yaptı. Ülkelerin, kentlerin gelişiminin sanayinin gelişimiyle doğru orantılı olduğunu kaydeden Taşkın, Mersin’de sanayi sektörünün istenilen düzeyde ilerlememesinden şikâyetçi oldu. Taşkın, bunun başlıca sebebi olarak kentteki sanayiciler arasındaki diyalogun yetersizliğini gösterdi. > 7’de

7 No’lu Komite’den ‘Yerel marketlere sahip çıkın’ talebi Ahmet Dülek

7 No’lu Perakende Gıda ve Muhtelif Ticaret Meslek Komitesi Başkanı

M

ersin Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO) 7 No’lu Perakende Gıda ve Muhtelif Ticaret Meslek Komitesi Başkanı Ahmet Dülek, yerel marketlerin ulusal zincir marketler karşısında her geçen gün kan kaybettiğine dikkat çekerek, Mersin halkından ve yerel yönetimlerden yerel marketlere sahip çıkmalarını istedi. Perakende sektöründe 1990’lı yıllarda ulusal mağaza zincirlerinin yurt genelinde hızla yayılmaya başlaması sonrasında ciddi sıkıntılar oluştuğunu anlatan MTSO 7 No’lu

Perakende Gıda ve Muhtelif Ticaret Meslek Komitesi Başkanı Ahmet Dülek, bu sorunların çözümünün önce birlikte hareket ederek ardından da bir takım yeni yasal düzenlemelere gidilerek sağlanabileceğini söyledi. Mersin’deki ilk ulusal mağazanın 1994 yılında açıldığını bildiren Dülek, şu bilgileri verdi: “Ulusal marketlerin yurt geneline açılmasının ardından tüm ulusal mağazalar kentimizde hızla yayıldı. Maalesef o yıllarda Gaziantep örneğinde olduğu gibi korumacı bir tutum gösteremedik.” > 7’de

MTSO, mesleki standart belirleme sürecini tamamladı

M

ersin Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO) ticaret sektöründe personel belgelendirmesi için yürüttüğü çalışmaları, Uluslararası Ticaret Uzmanları için oluşturduğu ulusal yeterlilik standardını belirleyerek tamamladı. Mesleki Yeterlilik Kurumu (MYK) ile 2016 yılında Avrupa Birliği destekli “Personel Belgelendirme Merkezi Kurulumu ve İşletilmesi” isimli proje kapsamında MTSO, Türkiye’nin ticaret sektöründeki ilk ulusal yeterliliklerini hazırlayarak ticaret sektöründe yer alan bireylerin sahip oldukları mesleki niteliklerin belgelendirilme süreçlerine alt yapı oluşturup, iş dünyasına önemli bir

katkı sağladı. Bugüne kadar yayımlanan Dış Ticaret Elemanı, Dış Ticaret Sorumlusu, Lojistik Operasyon Yöneticisi ve Lojistik Operasyon Sorumlusu meslek dallarına ek olarak Uluslararası Ticaret Uzmanı’nı için hazırlanan Ulusal Yeterlilik de MYK Yönetim Kurulu’nda onaylanmasının ardından yürürlüğe girdi. MTSO tarafından hazırlanan Ulusal Yeterliliklerin hazırlanması ve yürürlüğe girmesiyle, ilgili sektör çalışanları, mesleki yeterliliklerini Mesleki Yeterlilik Belgesi ile tescil etme imkanı yakalarken bu bölgeler kalifiye ve uygun iş gücü bulma konusunda işverenlere ise yol gösterici olacak. > 5’te

S

Sanayi ve üretime destek tasarısının kabul edilmesi ile Sanayi Sicil Kanunu’ndaki sanayici tanımı da yenileniyor. Bilişim teknolojisi ve yazılım üreten işletmeler de bu kanun kapsamına alınıyor. Yıllardır bu konuyu dile getirdiklerini kaydeden MTSO Yönetim Kurulu Başkanı Şerafettin Aşut, “Yüksek teknolojili bir üretim için yazılımın da sanayinin bir parçası olduğunun kabul edilmesinden çok mutluyum” dedi.

anayinin Geliştirilmesi ve Üretimin Desteklenmesi Amacıyla Bazı Kanun ve KHK’larda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı, TBMM Genel Kurulunda kabul edilerek yasalaştı. Kanuna göre, sanayi işletmelerinin, her yıl hafta tatillerinde çalışabilmek için belediyelerden hafta sonu çalışma ruhsatı alma zorunluluğu kalkıyor. Sanayi Sicili Kanunu’ndaki sanayici tanımı yeniden yapılarak, bilişim teknolojisi ve yazılım

akarna sektöründe henüz çok genç bir firma olmasına rağmen inovatif çalışmalarıyla adını kısa sürede duyuran Arbella Makarna, yurtiçi ve yurtdışındaki etkinliğini her geçen gün artırıyor. Bir taraftan yenilikçi ambalajlarıyla tüketicisine çeşitli kullanım kolaylıkları sunan firma, diğer taraftan üretimde kullandığı farklı formüllerle makarnanın besin değerini artırarak dikkat çekiyor. Yeni çeşitler, gerek yurtdışındaki gerekse yurtiçindeki talepler göz önünde bulundurulup araştırma şirketlerinden gelen tüketici eğilim raporları değerlendirerek oluşturuluyor. Yeni makarna reçetelerinin

MTSO 1

CMYK

hazırlanmasında en büyük payın ise Türkiye ve Amerika’daki 30’un üzerindeki Ar-Ge personeline ait olduğu söylenebilir. Antioksidan özelliği yüksek üzüm çekirdeği unundan ürettiği makarna ile Paris’te Sial World Tour 2016’da Türkiye’yi inovatif ürün kategorisinde temsil eden Arbella Makarna, burada aldığı ödülle de başarısını taçlandırıyor. Arbella Makarna Genel Müdür Yardımcısı Gülçin Arslan Hazar ile halk arasında yoğun şekilde tüketimi olan makarnanın sunumunda neden farklılık yaratma ihtiyacı duyduklarını ve başarı öykülerinin detaylarını konuştuk > 8’de

arsaların tahsisine ilişkin sözleşme ve taahhütnamelerden damga vergisi alınmayacak. Yine bu bölgelerde bulunan arsaların tahsisi nedeniyle şerhi gerektiren işlemleri, bu arsa ve üzerine inşa edilen binaların tahsis sözleşmeleri uyarınca tahsis edilenlere devir ve tescil işlemleri ile cins değişikliği işlemleri, harçlardan muaf olacak. İşletmelerin bu alanlardaki binaları, emlak vergisinden istisna tutulacak. Organize Sanayi Böl-

geleri, Serbest Bölgeler, endüstri bölgeleri ve sanayi sitelerinde yer alan binalara daimi olarak emlak vergisi muafiyeti getirildiği için kanunda yer alan benzer mahiyetteki geçici muafiyetler kaldırılacak. Konuyla ilgili değerlendirme yapan Mersin Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO) Yönetim Kurulu Başkanı Şerafettin Aşut, “Tüm bu düzenlemeler Türkiye’nin tekrar üretime dönmeye başlamasının sinyalidir. Büyüme tercihimiz üretim olmalıdır” dedi. > 5’te

Çek Cumhuriyeti

yatırım fırsatları sunuyor

Çelik Konstrüksiyon Kümesi Rus temsilcilerle buluştu

M

Arbella, ısa adıyla Çekya olarak tanımlanan K Çek Cumhuriyeti, otomotivden samakarnaya sağlık katıyor vunma sanayine, madencilikten inşa-

M

üreten işletmeler de bu kanun kapsamına alınıyor.Yeni kurulan sanayi işletmelerinin takibi ve üretim faaliyetine başlamadan önce yükümlülükleri konusunda bilgilendirilmesi amacıyla ön kayıt sistemi getiriliyor. İşletmelerin Organize Sanayi Bölgeleri (OSB), Serbest Bölgeler, endüstri bölgeleri, teknoloji geliştirme bölgeleri ve sanayi sitelerinde yapacakları yatırımlarda yatırım maliyetinin azaltılması amacıyla bu bölgelerde bulunan

ata kadar birçok alanda Türk yatırımcısına önemli fırsatlar sunuyor. Yatırım için oldukça tutarlı ve açık bir iş ortamı oluşturan Çek Cumhuriyeti üzerinden diğer Avrupa Birliği (AB) ülkelerine de rahatlıkla açılabilmek mümkün. Çek Cumhuriyeti komünizmin çöküşünden sonraki son 30 yılda sanayi geleneği, Batı Avrupa ülkelerinden

Tehlikeli Madde Güvenlik Danışmanlığında yeni düzenleme >2’de

gelen doğrudan yabancı sermaye akışı ve coğrafi konumu sayesinde oldukça gelişmiş bir ülke pozisyonuna yükselmiştir. Bu nedenle halen yabancı yatırımcılar için ilgi odağı olmayı da sürdürmektedir. Türkiye için de Çek Cumhuriyeti’nin önemli bir yatırım bölgesi olduğu düşünülebilir. Çünkü her iki ülkenin zengin ve geniş kültürü yanında köklü tarihi, yatırımcılar için önemli pek çok fırsatı da beraberinde getirmektedir. > 6’da

Oda Aidat Borçları da 7020 Sayılı Af Yasası Kapsamında Yapılandırılacak >2’de

ersin Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO), kentte faaliyet gösteren sanayicilerin başta enerji sektörü olmak üzere dünya genelindeki yüksek hacimli işlerden daha büyük pay alabilmesi adına URGE Kümelenme Projesi başlattı. Bu kapsamda kurulan Çelik Konstrüksiyon Kümesi ilk toplantısını Akkuyu Nükleer Güç Santrali’nin yapımını gerçekleştirecek olan Rosatom Firması yetkilileri ile gerçekleştirdi. Akkuyu Nükleer Güç Santrali için Akkuyu Nükleer A.Ş.’ye üretim lisansı verilmesinin ardından çalışmalar hızlandı. Mart 2018’de başlaması planlanan santral inşaatında yüzde 80 yerli malzeme kullanılması hedefleniyor. Mersin-

li firmalar Rus yetkililerle bir araya gelerek konuyla ilgili bilgi aldı. Rosatom Genel Müdür Yardımcısı Andriyanov Avatoli ile Trest Rossem Genel Müdür Yardımcısı Masalskiy Vladimir Çelik Konstrüksiyon Küme Üyeleri ile Mersin Ticaret ve Sanayi Odası’nda (MTSO) bir araya geldi. Bu toplantıyı gelecekte birlikte çalışacakları firmaları daha yakından tanımak adına gerçekleştirdiklerini anlatan Avatoli, “Önümüzdeki Mart ayında ilk reaktörün inşaatına başlıyoruz. Bir sene sonra da diğer reaktörler başlayacak. Üretimde kullanacağımız malzemelerin alımlarında yüzde 80 yerel şirketlerle çalışmayı tercih edeceğiz” dedi. > 4’te

Matematik Olimpiyat ödülleri sahiplerini buldu

> 4’te

> 3’te


2

YIL: 19 | SAYI: 335 | 25 Haziran - 8 Temmuz | www.mtso.org.tr

Dini bayramlar barış ve huzurun harcıdır M

ersin Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO) Yönetim Kurulu Başkanı Şerafettin Aşut, Ramazan Bayramı dolayısıyla yayınladığı mesajında, “Dini bayramlarımız insanlar arasında yardımlaşmayı, dayanışmayı ve hoşgörüyü inşa eden; birlik, beraberlik, huzur ve barışın harcıdır” dedi. Aşut mesajında şu ifadelere yer verdi: “Birlik ve beraberliğimizin temelini güçlü bir toplumsal yapı oluşturur. Geleneksel olarak da tüm ailelerin bir arada bulunduğu bayramlar, bireylerin aynı düşünce ve değerlerde buluşmalarına vesile olmakta, gönülleri yakınlaştırarak, kişisel

çekişmelerin, dargınlıkların ve kırgınlıkların unutulmasına, kardeşlik ve iyilik duygularının yaşanmasına olanak sağlamaktadır. Milli ve dini duygularımızın, inançlarımızın, örf ve adetlerimizin uygulanıp sergilendiği Ramazan Bayramımızın, sosyal yardımlaşma ve dayanışmamızın zirveye çıktığı günler olmasını temenni ederiz. Mersin iş dünyası adına, Ramazan Bayramı’nın, başta milletimize, İslam âlemine, barışa ve dayanışmaya her günkünden daha çok ihtiyacı olan bütün insanlığa mutluluk ve huzur getirmesini yüce Allah’tan diliyoruz.”

Tehlikeli Madde Güvenlik Danışmanlığında yeni düzenleme

Genç fikirler, MTSO Eğitim ve Kalkınma Vakfı için tasarladı B

B

Tehlikeli Madde Güvenlik Danışmanlığı Hakkında Tebliğ’de 19 Nisan 2017 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan değişiklikle yeni düzenlemeler yapıldı

una göre Tehlikeli Madde Güvenlik Danışmanı (TMGD) çalıştırılması gereken zorunlu alanlar genişletildi. Buna göre tehlikeli maddeleri taşıyan, gönderen, paketleyen, yükleyen, dolduran ve boşaltan işletmelere, en az bir adet TMGD istihdam etmek veya yetkilendirilen Tehlikeli Madde Güvenlik Danışmanlığı Kuruluşu’ndan (TMGDK) hizmet alma yükümlülüğü getirildi. TMGD Hakkında Tebliğ 22 Mayıs 2014 tarihli Resmî Gazetede yayınlanmış olup çevresel etkileri yüksek olan maddeleri bulunduran işletmelere önemli yükümlülükler getirilmişti. Böylece bu tür işletmelerde TMGDistihdam etme veya hizmet alması zorunluluğu getirilmişti. Yine 19 Nisan 2017 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanan değişiklikle Tehlikeli Madde Güvenlik Danışmanlığı Hakkında Tebliğ’de yeni düzenlemeler ya-

pıldı. Buna göre, tehlikeli maddeleri taşıyan, gönderen, paketleyen, yükleyen, dolduran ve boşaltan işletmeler, en az bir adet tehlikeli madde güvenlik danışmanı istihdam etmek veya yetkilendirilen TMGDK’den hizmet almakla yükümlü oldu. Tüm bunlarla birlikte işletmeler istihdam edeceği TMGD’leri veya hizmet alacağı TMGDK’ler ile yapacağı anlaşmayı www.türkiye.gov.tr adresi üzerinden bildirmekle ve yapılan bu anlaşmanın veya TMGD’nin iş akdinin fesih edilmesi durumunda ise 30 (otuz) gün içerisinde TMGD istihdam etmekle veya TMGDK ile yeni bir anlaşma yapmakla yükümlü oldu.

“Perakende satışlarda süreç 2018’de başlayacak”

Bununla birlikte perakende satış yapan akaryakıt, LPG, CNG ve LNG istasyon işletmeleri ile LPG,

CNG tüp satışı yapan işletmelerin; TMGD istihdam etmek veya TMGDK’den hizmet alma zorunluluğu 1 Ocak 2018’e kadar aranmayacak. Tehlikeli maddelerin taşınmasına ve geçici depolanmasına ilişkin faaliyetlerde bulunan liman tesislerinden, tehlikeli madde güvenlik danışmanı kuruluşundan hizmet alma veya TMGD istihdam etme zorunluluğu da yine 1 Ocak 2018 tarihinden itibaren geçerli olacak. Karayolu Taşıma Yönetmeliği’ne göre taşımacılık yetki belgesine sahip olan ve Tehlikeli Maddelerin Karayoluyla Taşınması Hakkında Yönetmelik kapsamında sadece taşımacılık yapan taşımacıların, TMGD kuruluşlarından hizmet alma veya TMGD istihdam etme zorunluluğu ile kamu kurum ve kuruluşlarının TMGD kuruluşlarından hizmet alma veya TMGD istihdam etme zorunluluğu da 1 Ocak 2018’de başlıyor.

Oda Aidat Borçları da 7020 Sayılı Af Yasası Kapsamında Yapılandırılacak “Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Bazı Kanunlarda ve Bir Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun” 27.05.2017 tarih ve 30078 Sayılı Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe girdi. Kanun çerçevesinde TOBB’a bağlı Oda ve Borsalara Aidat Borcu olan üyeler, borçlarını ‘Gecikme Cezasız’ peşin olarak ödeyebilir veya dileyen üyeler yine gecikme cezası olmadan 6 taksitte ödemek üzere yapılandırabilir. Yasadan faydalanmak isteyen üyelerin 31 Temmuz 2017 tarihinde kadar Oda Mali İşler ve Satın alma müdürlüğüne dilekçe ile müracaat etmeleri gerekmektedir. Bilgilendirme Notu:

1 - Yasa 31.10.2016 ve daha önceki dönemlere ilişkin Aidat borçlarını kapsamaktadır. 2017 yılı aidat borçları yasa kapsamına dahil edilmemiş olup, olağan süreleri içerisinde (1. Taksit Haziran

2017 ve 2. Taksit Ekim 2017 ayları sonuna kadar) ödenmelidir. 2 - Yasa kapsamında taksitlendirilen aidatlar 31 Ağustos 2017, 30 Eylül 2017, 31 Ekim 2017, 30 Kasım 2017, 31 Aralık 2017 ve 31 Ocak 2018 dönemlerinde altı eşit taksitte ödenecektir. 3 - Yasa kapsamında yapılandırılan aidatların taksitlerinin ödeme süresinde kısmen veya tamamen ödenmemesi durumunda Taksitler eski haline döndürülür ve gecikme cezası tahakkuk ettirilir.

alınacaktır. 5 - Toplam anapara borç tutarları 31 Temmuz 2017 tarihine kadar kredi kartı (Bonus-Maximum-World kart) ile 6 taksitte ödenebilir. (Üyelik durumu “Askıda” ise kredi kartı ile ödeme yapıldığı günden sonraki ilk Yönetim Kurulu Kararıyla üyelik durumu “Faal” olarak güncellenecektir.

4 - Üyelik durumları askıya alınmış olan üyelerin Aidat borçlarını taksitlendirmeleri halinde son taksit ödeninceye kadar üyelik durumları askıda kalmaya devam edecek, aidat borçlarının tamamın ödenmesini müteakip Oda Yönetim Kurulu Kararıyla Üyelik durumları Askıdan Faale

MERSİN TİCARET VE SANAYİ ODASI’NDAN ÜYELERE DUYURU

5174 Sayılı Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği ile Odalar ve Borsalar Kanunu’nun 24 ve 25. Maddelerine göre yıllık aidat ve munzam aidat Haziran ve Ekim ayları içinde iki eşit taksitte ödenmektedir. Süresi içinde ödenmeyen aidat ve munzam aidatlara 6183 sayılı Amme Alacakları Tahsili Usulü Hakkında Kanun gereğince aylık %1,40 oranında gecikme cezası uygulanmaktadır. Vadesi geçen aidat-munzam aidatlar Oda veznelerimize T.İş Bankası, Garanti Bankası ve Yapı Kredi Bankası kredi kartları ile 6 taksitte ödenebilir. Ayrıca Odamız web sayfasından (www.mtso.org.tr.) ve www.vatandas.mtso.org.tr adresinden Garanti Bankası kredi kartı ile 6 taksitte ödenebilmektedir. Sayın üyelerimize duyurulur.

MTSO 2

CMYK

Mersin Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO) Eğitim ve Kalkınma Vakfı, önümüzdeki süreçte kullanmayı planladıkları logo tasarımı için genç fikirlere başvurdu.

u kapsamda Kadri Şaman MTSO Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi öğrencileri ararsında logo yarışması düzenleyen vakıf, en beğenilen 3 tasarıma ödül verdi. MTSO Eğitim ve Kalkınma Vakfı, Kadri Şaman MTSO Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi öğrencileri ararsında logo yarışması düzenledi. Yarışmada dereceye giren öğrenciler, MTSO’da düzenlenen törenle ödüllerini aldı. Vakıf Yönetim Kurulu Üyelerinin yanı sıra MTSO 29 No’lu Kırtasiye, Matbaa, Reklam Ajansları ve Basın Yayın Hizmetleri Meslek Komitesi Başkanı Görkem Aksoy’un da yer aldığı seçici kurul, önce ilk 5’i, daha sonra en beğenilen ilk 3 tasarımı seçti. 50 logo tasarımının katıldığı yarışmada seçici kurul, seçim yapmakta oldukça zorlandı. Yarışmada Furkan Sünger’in tasarımı birinci, Okan Kızılboğa’nın tasarımı ikinci, Enes Çelikok’un

tasarımı ise üçüncü oldu. Bilişim ve teknoloji Bölümü mezunu olan öğrenciler ödüllerini, MTSO’da düzenlenen törenle MTSO Yönetim Kurulu Başkanı Şerafettin Aşut ile MTSO Eğitim ve Kalkınma Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Sadık Çağatay Güneş’in elinden aldı. Törende konuşan MTSO Yönetim Kurulu Başkanı Şerafettin Aşut, gençlerin bakış açısının ve vizyonun kendileri için önemli olduğuna vurgu yaparak, “Bu nedenle çalışmalarımızda sık sık bu vizyondan yararlanmaya özen gösteriyoruz” dedi. Emeklerinden dolayı yarışmaya katılan gençlere teşekkür eden Aşut, törene çocuklarıyla birlikte gelen velilere ise; ‘Çocuklarınızla gurur duyabilirsiniz’ dedi. Ayrıca Aşut, böle bir yarışma düzenlemelerinden dolayı MTSO Eğitim ve Kalınma Vakfı Başkanı ve üyelerine de teşekkür etti.

MTSO Eğitim ve Kalınma Vakfı Başkanı Sadık Çağatay Güneş ise, hem öğrencilerin hem de kendilerinin heyecan verici bir yarışma süreci yaşadıklarını belirtti. Bundan sonraki süreçte de benzer veya farklı konularda motive edici yarışmalar düzenlemeye devam edeceklerini aktaran Güneş, bu tür yarışmaları, büyüklerin küçüklere rehber olabileceği çalışma sirkülasyonu olarak gördüklerini söyledi. Yarışma sürecine de değinen Güneş, “Yönetim Kurulu Üyelerimizle birlikte oylama yaptık. Önce, 5 tane seçtik. Sonra oylama yaparak en çok oy alan ilk 3 belirledik. Bunu yaparken çok zorlandık, çünkü hepsi çok başarılı tasarımlardı. Tekrardan gençlerimiz tebrik ediyorum. Bunun yanı sıra destek veren ailelerine, öğretmenlerimize ve okul müdürümüze de teşekkür ediyorum” dedi.

Abalı’ya hayırlı olsun ziyareti M

ersin Ticaret ve Sanayi Odası’nın (MTSO) gıda sektör temsilcileri, Mersin İl Tarım, Gıda ve Hayvancılık Müdürlüğü’ne yeni atanan Arif Abalı’ya hayırlı olsun ziyareti gerçekleştirdi. MTSO 6 No’lu Toptan Gıda ve Muhtelif Ticaret, 7 No’lu Perakende Gıda ve Muhtelif Ticaret ile 33 No’lu Gıda ve İçecek Sanayi

Meslek Komitelerinin ortak düzenlediği ziyarete; MTSO Yönetim Kurulu Üyesi İbrahim Zeper, Meclis Üyesi ve 33 No’lu Komite Başkanı Fuat Akbaş, Meclis Üyesi ve 7 No’lu Komite Başkanı Ahmet Dülek, Meclis Üyesi Yusuf Öztürk ve 6 No’lu Komite Başkan Yardımcısı Veysi Topuz katıldı. Ziyarette, gıda üretimi yapan kurumların

bulundurması gereken ve 5 yıl geçerliliği olan belgeler arasında yer alan Hijyen Belgesi konuşuldu. Süresi dolan Hijyen Belgeleri için Mersin’de eğitimlerin başlamasına yönelik taleplerini dile getiren MTSO gıda sektör temsilcileri, önümüzdeki süreçte eğitimlerin başlayacağının müjdesini aldı.

Sosyal yardım alanı çalıştırana devlet desteği

H

ükümet, sosyal yardım alan kişilerin istihdama kazandırılması için, düğmeye bastı. Türkiye’de sayıları 10 milyonu bulan sosyal yardım alanlar istihdam edildiğinde işverenin 275 liralık primini artık devlet ödeyecek. İşe girmeyi kabul etmeyenin ise yardımı kesilecek. Sosyal yardım alanların çalıştırılması durumunda, işverenlerin prim teşvikiyle desteklenmesine yönelik yasal düzenleme daha önce çıkarılmıştı, ancak söz ko-

nusu yasanın ikincil düzenlemesi çıkarılmamıştı. Bu düzenlemenin de yayınlanmasıyla birlikte prim teşviki uygulanabilir hale geldi. Yönetmeliğe göre, yardım alan evler, çalışabilir nüfus açısından taranacak. Son 1 yıl içerisinde nakdi düzenli sosyal yardımlardan en az bir defa yararlanmış olan hanelerde, ikamet edenler Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı tarafından SGK’ya bildirilecek. Bu kişiler arasından sigortalı olmayanların İŞKUR’a kayıtlı olup olmadığı da

Selzede Üyelerimize destek uygulaması devam ediyor

O

damız Meclisinin 25 Ocak 2017 tarihli oturumunda aldığı karar çerçevesinde 29-30 Aralık 2017 tarihinde Mersin’de yaşanan sel felaketinde zarar gören üyelerimizden bu zararlarını raporlamaları halinde aidat alınmayacağı yönünde karar çıkmıştı. Bu doğrultuda, zararlarını raporla belgelendirerek Oda’ya dilekçe ile başvuran MTSO üyelerinin 2016 – 2017 yılına ait tahsil

edilmemiş yıllık aidatları affedilecek. Bunun yanı sıra 2015 ve geçmiş dönem yıllık aidatlar, 2016 ve geçmiş dönem munzam aidatlar ile 2017 yılı için tahakkuk edecek munzam aidatları gecikme zammı alınmaksızın 2017 yılı Haziran ayından başlayarak son taksiti 31 Aralık 2017 tarihine kadar olmak üzere 6 eşit taksitte ödeme kolaylığı sağlanacak.

incelenecek. Buna göre 18 yaşını doldurmuş ve 55 yaşından gün almamış olan çalışabilir kişiler, İŞKUR tarafından durumlarına uygun işlere yönlendirilecek, mesleki eğitime veya diğer aktif işgücü programlarına tabi tutulacak. 55 yaşından küçük, 18 yaşından büyük ve bu kriterlere uyan kadınların ise, küçük çocuğu olup olmadığına bakılacak. Eğer ilkokul çağında veya daha küçük çocuğu varsa, bu kişiler çalışamaz olarak değerlendirilecek.

Şerafettin AŞUT

A. Kadir DÖLEK

Derya GÜLEÇ

Atatürk Caddesi MTSO Hizmet Binası Kat: 2-3-4 / MERSİN Tel: 0324 238 95 00 ( 10 Hat ) 238 56 56 ( 3 Hat ) - 238 98 00

IPARD II - İkinci Başvuru Çağrı İlanı Turkuvaz Haberleşme ve Yayıncılık A.Ş. Ceyhan Yolu Üzeri 5.km Yüreğir / ADANA 0322 346 30 93


3

YIL: 19 | SAYI: 335 | 25 Haziran - 8 Temmuz | www.mtso.org.tr

Gerçek OHAL nerede uygulanmalıdır? Şerafettin AŞUT MTSO Yönetim Kurulu Başkanı

O

Ekonomiyi, eğitimi, bilimi, üretimi, ihracatı, ar-ge’yi ve ilgili birçok konuyu OHAL ciddiyeti ile daha detaylı, daha odaklanarak geliştirmek ve sorunlarımızı çözmek zorundayız.

lağanüstü hal (OHAL) uygulaması 15 Temmuz darbe girişiminden sonra tekrar gündemimize giren bir kavram oldu. Tekrar diyorum; çünkü geçmişte 80 ve 90’lı yıllarda ülke genelinde olmasa da, ülkemizin bazı bölgelerinde terörden dolayı olağanüstü hal uygulamaları yaşamıştık. Ülkenin bölünme tehditi ile karşı karşıya geldiği, ulusal güvenliğin tehlikelerle karşı karşıya kaldığı veya 15 Temmuz gibi dış destekli bir hain darbe teşebbüsünde olduğu gibi ciddi dönmelerde, ülkemizin varlığı adına, gerçek suçluların yaptıklarının bedelini ödeyebilmesi adına ve demokrasinin, kamu düzeninin ve huzurun tesisi adına OHAL uygulaması bir devletin en doğal tepkisidir. Siyasi anlamda bakanlar kurulu tarafından verilen yasal bir uygulamadır. Elbette, ilelebet sürecek bir şey değildir ve olmamalıdır ve şu an yürürlükte olan OHAL’in ihtiyaç bittiğinde, makul bir sürede kaldırılacağını umuyoruz. Çok şükür devletimiz hain bir girişimi milletimizin de desteği ile atlatmıştır. Ordumuz, emniyet güçlerimiz, istihbaratımız ve tüm devlet kurum ve kuruluşlarımız eski gücüne kavuşmaktadır ve devletimiz şu an yaşadığı tehditleri demokrasi ve evrensel ilkelerle aşacak ve mücadele edecek güçtedir. En baştan beri OHAL’in millete değil hainlere karşı ilan edildiği ifadesi çok önemlidir. Küresel dünyanın ayrılmaz bir parçası olan, dünya eko-

nomisine entegre bir Türkiye’nin OHAL yerine, evrensel ilkeleri ve güçlü demokrasisiyle dünyaya vereceği mesajlar bizi her alanda daha da güçlendirecektir. Ancak, şu an yürürlükte olan OHAL gereken süreçte elbet sona erecekse de, ben OHAL’in başka alanlarda uzun süreli uygulanması taraftarıyım. Örneğin, ülkemizdeki eğitim sisteminin acilen ciddi bir olağanüstü hal uygulamasına ihtiyacı var. Evet, eğitimde OHAL acil ihtiyacımızıdır. Çünkü sıradan tedbirlerle, geleneksel uygulama ve metodlarla eğitimde arzu edilen sıçramayı yapamayacağımız aşikar. Eğitim artık onun değerini anlamayan insanların bile dilinde. Ancak, eğitimi kutsallaştırıp, içini boşaltarak slogan haline getirip, içeriğine bakmadan yeter ki eğitim olsun da nasıl olursa olsun mantığı ile bir başarı sağlayamayız. Temelinde pozitif bilim olmayan, sorgulama olmayan, analitik düşünce olmayan bir eğitimin insanlığa bir yararı olmadığını görüyoruz. Bundan dolayı tek zenginliğimiz olan insan kaynağımızı daha nitelikli, daha beceri sahibi, daha yaratıcı hale getirecek olan doğru eğitimin tesisi için eğitimde gerçek anlamda OHAL uygulanmalıdır. Zenginliğin homojen dağılımının çaresi üretim

80 milyona yaklaşan Türkiye’nin ekonomik anlamda tüm vatandaşlarına

refahı sağlayabilmesi ve bu zenginliği homojen şekilde dağıtabilmesi için tek çaresi üretmektir. Ancak katma değerli bir üretim yapmadan, ar-ge ve inovasyona odaklanmadan, yüksek teknolojili bir üretim sistemini kurmadan, ekonomik anlamda arzu edilen büyümeyi sağlayamayacağımız belli. Bunun için ekonomide, ihracatta, yüksek teknolojili üretimde bir olağanüstü hal uygulamasına, işte bu alanda bir OHAL’e ihtiyacımız vardır. Olaya daha bütüncül baktığımızda, ekonomimizi, her anlamdaki gelişmişlik durumumuzu bütüncül düşündüğümüzde, aslında bu anlamda yeni bir OHAL yorumuna ihtiyacımız var gibi görünmektedir. Yani, ekonomiyi, eğitimi, bilimi, üretimi, ihracatı, ar-ge’yi ve ilgili birçok konuyu OHAL ciddiyeti ile daha ciddi, daha detaylı, daha odaklanarak geliştirmek ve sorunlarımızı çözmek zorundayız. Çünkü ülkemiz yeni bir milenyumun ve yeni bir sanayi ve ekonomi devriminin ilk döneminde bulunmaktadır. Daha 3. Sanayi devrimini konuşurken, Sanayi 4.0 ortaya çıktı. İlk 3 sanayi devrimini kaçıran Türkiye’nin Sanayi 4.0 ‘ı ıskalama lüksü yoktur. Çünkü bu seferki devrim var olma meselesidir. Merkezinde internetin, yazılımın, robotik ve siber teknolojilerin, akıllı üretim tesislerinin, yapay zekanın olduğu bu yeni sanayi devrimi, aslında sanayinin çok çok

Özgür kelebeklerin diyarı;

ötesinde, ekonominin her alanını, her sektörünü eş derecede kapsayan bir yeniliktir. İşte böylesi büyük dönüşümleri yaratacak bir devrime sadece makine alt yapısı ile hazır olmak yetmez, buna uygun insan kaynağını yetiştirmek zorundayız. Bu insan kaynağını yetiştirecek eğiticileri eğitmek zorundayız. Bu eko sistemi sağlayacak alt yapıyı kurmak zorundayız. İşte Mersin Ticaret ve Sanayi Odası olarak önümüzdeki süreçlerde bu konuya odaklanacağız. Mersin, değişim kültürüne sahiptir

Bunları Türkiye’de ilk kez gündeme getiren öncü bir Oda olarak, önemli projelerin arifesindeyiz. Mersin olarak 2023 ve sonrası için koyduğumuz hedefler; işte bu alt yapıyı kurmak, bu insan kaynağını yetiştirmek ve sanayi 4.0 anlamında yüksek teknolojili, katma değer yaratan üretim anlamında farkındalığı yaratmak üzerine kurulu olacaktır. Mersin olarak bu alanlarda gerçek anlamda bir OHAL durumundayız, bu ciddiyetteyiz. Kamu, üniversitelerimiz, özel sektör ve STK’lar olarak iş birliği içinde yeni çağın “smart”, yani “akıllı” Mersin’ini yaratmak, dijital bir ekonomiye geçişin temellerini atmak, insan kaynağımızı bu beceri ve bilgilerle donatmak temel hedeflerimiz olacaktır. Mersin buna layıktır ve tarihsel anlamda bu değişim kültürüne sahiptir.

mişlerdir. Tropikal ormanlardan tutun da buz denizi kıyılarına kadar dünyanın hemen her yerinde kelebeklere rastlamak mümkündür. Kelebekler uçuş zamanlarına göre gündüz ve gece kelebekleri olarak ikiye ayrılır. Gündüz kelebekleri: Vücutları ince yapılıdır. Bir yere konup dinlenmek istedikleri zaman pul kanatlarını gövdelerinin üzerinde bitiştirerek dimdik tutarlar. Gece kelebekleri: Geceleri lambaların etrafına üşüşen kelebeklerdir. Tüm gün güneş ışığından saklanacak bir yer arar, geceleri dolaşmaya çıkarlar. Gece kelebeklerinin vücutları daha iri, kanatları daha kalındır.

Fotoğraflar: Mustafa Ercan

M

ersin denilince akla ilk deniz, kum, güneş ve tarih gelse de, bu sayımızda size Mersin’in çok farklı bir değerinden bahsetmek istiyoruz, Mersin’in kelebeklerinden... Kelebekler, doğanın en güzel ve en narin canlılarıdır. Dünyada boyları 1,5 ila 30 cm arasında değişen 200 binden fazla farklı türde kelebek mevcuttur. Türkiye ise, flora ve fauna bakımından zengin bir ülkedir. Birçok endemik bitkinin de ilk doğuş ve yaşam alanıdır. Bu bakımdan Türkiye’de 9 ana tür olmak üzere 400’ün üzerinde alt tür kelebek bulunmaktadır. Türkiye’nin endemik bitki çeşitleri sıralamasında üçüncü sırada yer alan Mersin’de ise, kent sınırları içerisinde 150’nin üzerinde kelebek türü vardır. Yüzyıllar boyunca birçok medeniyete ev sahipliği yapan Mersin, bir tek insanoğluna değil her türlü canlıya yaşam alanı oluşturmuştur. Sahip olduğu doğal güzellikler, coğrafi konumu ve ik-

MTSO 3

CMYK

limi Mersin’i ideal bir yaşam alanı haline getirmiştir. Bugüne kadar Mersin’e dair, geçmişten günümüze ulaşan tarihi eserlerimizi, ören yerlerimizi ve kültürümüzü tanıttık ve anlattık. Mersin’in sahip olduğu doğal güzelliklere özellikle; denizine, sahiline, yaylalarına, bereketli toprağına vurgu yaptık. 150’den fazla kelebek türünün Mersin’de yaşaması, tüm anlattıklarımızın kanıtıdır aslında. Kelebekler hakkında en dikkat çekici şey, hayatlarının çoğunu bir tırtıl olarak geçirmeleridir. Sürünen, bitkilerin üzerinde yaşayan, bazen bir yaprağa bazen de solucana benzeyen bu canlılar, kağıt inceliğinde rengarenk kanatlara sahip uçan böceklere dönüşene kadar hiç de ilginç görünmeyebilirler. Ancak güneşli bir yaz günü, can alıcı renklerle bezenmiş bir kelebek haline geldiklerinde görenlerin içinde bir mutluluk hissi uyandırlar. Bu yaz Mersin’e gelirseniz bu mutluluğu tatma şansı-

nız oldukça fazla. Tatilinizi renklendirecek alternatif bir aktivite arıyorsanız, Mersin kelebeklerini keşfetmeye Mersin’e davetlisiniz. Mersin kelebekleri sadece meraklılarının değil, aynı zamanda dünya fotoğrafçılarının da dikkatini çekmeyi başarmıştır. Farklı ülkelerden birçok fotoğrafçı eşsiz güzellikteki kelebeklerin kısacık yaşamlarını ölümsüzleştirmek için Mersin’e gelmektedir. Bunun yanı sıra doğaseverler, araştırmacılar, kampçılar, gezginler de Mersin kelebeklerine oldukça ilgi duymaktadırlar. Özellikle ilkbahar ve sonbahar aylarında ortaya çıkan Mersin’in kelebeklerini görmek için henüz vakit geç değil. Sıcak havanın kendisini iyiden iyiye hissettirdiği günlerde Mersin’e tatile geldiyseniz, bir yandan Mersin kelebeklerini görmenin muazzam zevkine varabilir bir yandan da konumu itibariyle deniz seviyesinden yüksekte olan kelebekleri görmek

için çıktığınız yaylalarda serin havanın tadını çıkarabilirsiniz. Fotoğraflarının çekilmesine ancak sabahın erken saatlerinde ve akşamüzeri güneş batmaya yakın izin veren gökyüzünün renkli kanatları, görsel güzelliklerinin yanında doğayla iç içe olma, stresten uzak ve huzur dolu zaman geçirmenize de olanak sağlıyor. Kelebeğin hikâyesi, bir hayatta kalma mücadelesidir

Yumurtadan kelebeğe dönüşüm yolculuğu, doğanın en inanılmaz mucizelerinden biridir. Bütün zorluklara ve sayılarını azaltan düşmanlarına rağmen, savunmasız görünen bu muhteşem canlıların yumurtadan çıkmalarından itibaren gösterdikleri hayatta kalma mücadelesinin ödülü, renkli bir uçuşla geçen kısacık bir ömürdür. Buna rağmen en eski kelebek fosilleri 50 milyon yıl öncesine aittir. Böylesine olağanüstü uzun bir zaman soylarını sürdürebil-

Dünyada hiçbir kelebek bir gün yaşamaz. Kelebekler türüne bağlı olarak 1 hafta ile 1 yıl arasında değişen süreçlerde yaşarlar. Yaşam süreleri, yumurtadan tırtıl olma, pupa döneminden kelebek olma evresini içerir. Kelebeklerin doğal ortamlarında uzun ve mutlu bir ömür sürmeleri avcılarından korunmalarına ve besin kaynakları olan çeşitli bitki türlerine bağlıdır. Bazı kelebekler avcılarından korunmak için ustaca kılık değiştirebilir. Hayatlarının farklı aşamalarında değişik bitkilerin yaprak ve öz suyundan beslenirler. Bir ortamda kelebek ve güvelerin çeşitli sayıda bulunması biyolojik çeşitliliğin ve sonuçta doğal zenginliğin göstergesidir. Ayrıca o yaşam ortamının temizliğinin de simgesidir. 150’den fazla kelebek türünün Mersin’i yaşam alanı seçmesinin altındaki sebep de budur. Kelebekler ve güveler insanların besin kaynağı sebze ve meyvelerin tozlaşmasında arılarla birlikte çok önemli roller üstlenir. Bu

yüzden doğal yaşam alanlarının tahrip edilmemesi ve korunması gerekmektedir. Kelebeklerin Yaşam Döngüsü Kelebeklerin yaşam döngüsü, 4 farklı aşamadan oluşur. Yumurta, larva (tırtıl), pupa ve ergin. Dişiler yumurtalarını genellikle bitki yapraklarına ve saplarına yapıştırır, bitkilerin üzerine serpiştirirler. Bitki seçimi her tür için farklıdır. Değişik renkte olan yumurtalar toplu iğne başı kadar veya biraz daha büyüktür. Yumurtadan çıkan larva, aşırı bir şekilde beslenir ve birkaç kez deri değiştirir. Pupa döneminde ise metabolik faaliyetlerini durdururlar. Bu aşamada hareketsizdirler ve beslenmezler. Pupadan olgunlaşmış birey yani ergin ortaya çıkar. Ergin bireyler kısa sürede üreme özelliği kazanır ve çiftleşir. Mersin’de kelebeklerin çoğunlukta olduğu bazı bölgeler ise şöyle sıralanabilir:


4

YIL: 19 | SAYI: 335 | 25 Haziran - 8 Temmuz | www.mtso.org.tr

Matematik Olimpiyat ödülleri sahiplerini buldu “Temelinde robot-insan veya robottan robota iletişim var, yapay zeka var. Yeni çağın ekonomisi artık tek bir alanda uzmanlar değil, multi-disiplin eğitim almış bir insan kaynağı talep edecek. Buna hazır mıyız? Bu vesile ile Sanayi 4.0 yüksek lisans ve doktora programının açılmasını ve artmasını arzu ediyor ve Mersin Üniversitesi’nin Türkiye’de öncü olmasını istiyoruz.” Eğitimin ülkenin üretimi ile doğrudan ilgili olduğunu kaydeden Aşut, okuyan, anlayan, algılayan, sorgulayan, merak eden, hayal eden, düşünen, analiz yapabilen bir gençlik varsa, işte o zaman dünyanın en gelişmiş ilk 10 ekonomisi arasına gireriz. Aksi takdirde teknoloji tüketen bir pazar oluruz. Bu anlamda, Mersin Ticaret ve Sanayi Odası olarak, Mersin iş dünyası olarak, eğitimi konuşmaya sorgulamaya, bununla ilgili çözümlerin parçası olmaya devam edeceğiz. Çünkü eğitim sadece ekonomi konusu değil, varlık sebebimizdir.”

Matematik Olimpiyatlarında dereceye giren örencilere ödülleri verildi. Ödül töreninde konuşan MTSO Yönetim Kurulu Başkanı Şerafettin Aşut, temel bilimlerin önemine dikkat çekerek, “Eğitim ülkenin üretimi ile doğrudan ilgilidir. Okuyan, anlayan, algılayan, sorgulayan, merak eden, hayal eden, düşünen, analiz yapabilen bir gençlik varsa, işte o zaman dünyanın en gelişmiş ilk 10 ekonomisi arasına gireriz. Aksi takdirde teknoloji tüketen bir pazar oluruz” dedi.

M

ersin Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO) desteği, Mersin Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Matematik Bölümü ve Milli Eğitim İl Müdürlüğü işbirliğinde bu yıl 14’üncüsü düzenlenen Matematik Olimpiyatları’nın Ödül Töreni Mersin Üniversitesi Prof. Dr. Uğur Oral Konferans Salonu’nda gerçekleştirildi. Törene, Mersin Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ahmet Çamsarı, Mersin Valisi Süleyman Deniz, Mersin Ticaret ve Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanı Şerafettin Aşut’un yanı sıra akademisyenler, veliler ve öğrenciler katıldı. Olimpiyatlara bu yıl Mersin, Adana, Hatay, Kahramanmaraş, Osmaniye ve İstanbul’dan 245 öğrenci başvurdu ve 189 öğrenci sınava girmeye hak kazandı. Ortaokul ve lise öğrencilerinin katılımına açık olan olimpiyatlar, ödül töreni ile sona erdi. Törenin açılışında konuşan MTSO Yönetim Kurulu Başkanı

Aşut, Temel bilimlerin bilimsel gelişmelerde, ar-ge’de ne kadar önemli olduğuna dikkat çekerek şunları söyledi: “Biz daha 5 sene öncesine kadar neredeyse temel bilimleri üniversitelerden kaldırmaya çalışıyorduk. Yakın zamanda bir Aziz Sancar mucizesi yaşadık da temel bilimlerin bilimsel gelişmelerde, ar-ge’de ne kadar önemli olduğunu gördük. Neredeyse son 10 yıldır eğitim sistemimizde, özellikle lise düzeyinde, matematik ve temel bilimlerdeki başarısız durumumuzu gündeme getiriyoruz. Bu konu ile ilgili o kadar çok şey söyledik, o kadar çok demeç verdik ki, zaman zaman ‘iş dünyasının matematikle, temel bilimlerle ne işi var’ diyenler oldu. Şu an ülkemiz bir orta gelir tuzağında bulunuyor. Kişi başı gelirde ortalama 10 bin dolara takıldık kaldık. Bunun temel nedenlerinden birisi de üre-

tim sitemimizin düşük teknolojili olmasıdır. Yani, ar-ge’si olmayan, katma değeri olamayan, teknolojisi olmayan, kısacası hamallık yaptığımız bir üretim sistemi. Bu sistemin orta-üstü ve yüksek teknolojili bir üretim sistemine dönüşmesi ar-ge yapabilmemize bağlıdır. Bu da analitik düşünebilen, sorgulayabilen, yaratıcı beyinler gerektiriyor. Böyle bir düşünce sistemini ortaya çıkaracak güç ise matematik ve temel bilimlere, fen bilimlerine verilen önemde yatmaktadır.” “Teknolojiyi üreten kazanacak” Matematiği kötü olan bir ülkenin iyi mühendislerinin, yüksek teknolojisinin olamayacağına dikkat çeken Aşut, mevcut durumda herkesin yüksek teknolojiye rahatlıkla ulaşabildiğini, ancak bu teknolojiyi satın alıp kullanan değil, düşünen icat eden, üretenlerin kazanacağını

anlattı. Sadece kullanıcı olmakla ekonomide ilk 10 ülke içine girilemeyeceğini vurgulayan Aşut, “Bizim matematik ve temel bilimleri, fen bilimlerini eğitimde merkeze alarak ezberden ve kuru bir müfredat zorunluluğundan kurtararak geliştirmeli, gençleri daha yaratıcı hale getirmeliyiz. Doğru cevapları ezberleyen değil, doğru soruları sorabilen beyinler yetiştirmeliyiz. İşte bu anlamda böylesi Matematik Olimpiyatlarını ve organizasyonları önemsiyoruz” dedi. Bu anlamda akademisyenlere büyük görevler düştüğünü kaydeden Şerafettin Aşut, üniversitelerden yol gösterici, öncü olmasını beklediklerini anlattı. Temelinde robotik teknolojiler, siber teknolojiler, yazılım ve bulut teknolojilerinin bulunduğu Endüstri 4.0’a geçişin başladığını hatırlatan Aşut, şöyle konuştu:

Çamsarı: “Bilime, sanayiye ışık tutmak öncelikli görevimiz” Mersin Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ahmet Çamsarı törende yaptığı konuşmada, üniversite olarak öncelikli görevlerinin bilime ve sanayiye ışık tutmak olduğunu söyledi. Her geçen yıl Olimpiyatlara katılan il sayısının arttığını, halkanın genişlediğini kaydeden Çamsarı, “Böylece Mersin Matematik Olimpiyatları, son yıllardaki atılımıyla sadece Mersin sınırlarında kalmayıp bölgesel bir kimlik kazanmıştır” dedi. Olimpiyat Düzenleme Kurulu Başkanı ve Matematik Bölüm Başkanı Prof. Dr. Hanlar Reşidoğlu ise konuşmasında matematikte başarılı bir araştırmacı olmak için olimpiyat şampiyonu olmak değil, ısrarla çok okuyup çok çalışmak gerektiğini vurguladı. Fen Edebiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Murat Gizir ise Matematik Olimpiyatları’na ilginin hergeçen yıl arttığını kaydederek hedeflerinin bu organizasyona uluslar arası boyut kazandırmak olduğunu bildirdi. Olimpiyatlarda dereceye giren öğrencilerin isimleri şöyle: Birincilik Ödülleri 7. sınıf öğrencisi Mehmet Kerem

Aytaç – Adana Şehit Halit Yaşar Mine Ortaokulu 8. sınıf öğrencisi Ahmet Anıl Aydemir – Mersin Özel Bahçeşehir Koleji 9. sınıf öğrencisi Hatice Görücü – Adana Özel Final Fen Lisesi 10. sınıf öğrencisi İlayda İdil Dikmen Mersin Özel Bahçeşehir Koleji 11. sınıf öğrencisi Yunus Emre Güven – Özel Adana Fen Lisesi İkincilik Ödülleri 7. sınıf öğrencisi Betül Aygün – Kahramanmaraş Gazi Ortaokulu 8. sınıf öğrencisi Eylül Okuyucu – Hatay Özel Bahçeşehir Koleji 9. sınıf öğrencisi Mehmet Efe Aloğlu – Adana Çukurova Özel Final Fen Lisesi 10. sınıf öğrencisi Mustafa Özkür – Mersin Eyüp Aygar Fen Lisesi 11. sınıf öğrencisi Durmuş Ali Gümüş – Mersin Yahya Akel Fen Lisesi Üçüncülük Ödülleri 7. sınıf öğrencisi Enis Eren Kıymacı – Hatay Dörtyol Özel Tufan Ortaokulu 8. sınıf öğrencisi Dilara Toklu –Osmaniye Özel Osmaniye Bilim Koleji 9. sınıf öğrencisi Beyza Nuray Coşkun – Mersin Eyüp Aygar Fen Lisesi 10. sınıf öğrencisi Durmuş Küçük – Mersin Eyüp Aygar Fen Lisesi 11. sınıf öğrencisi Mustafa Mert Çoban – Özel Adana Fen Lisesi Dördüncülük Ödülleri 7. sınıf öğrencisi Caner Sözler – Tarsus Sadık Eliyeşil Ortaokulu 8. sınıf öğrencisi Mehmet Burak Dağadur – Mersin Muhittin Develi Ortaokulu 9. sınıf öğrencisi Berfin Alaca – Mersin Özel TED Koleji 10. sınıf öğrencisi Nisa Yağbasan - Özel Adana Fen Lisesi 11. sınıf öğrencisi Ebubekir Çolak – İskenderun Demir Çelik Anadolu Lisesi Beşincilik Ödülü 11. sınıf öğrencisi İrem Dudu Bayram – Özel Adana Fen Lisesi Altıncılık Ödülü 11. sınıf öğrencisi İlayda Pekyürek – Özel Adana Fen Lisesi

MTSO, mesleki yeterlilikte ilk sınavını gerçekleştirdi

Çelik Konstrüksiyon Kümesi Rus temsilcilerle buluştu Mersin Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO) bünyesinde oluşturulan Çelik Konstrüksiyon Kümesi ilk toplantısını Rus Rosatom Firması yetkilileri ile gerçekleştirdi.

M Mersin Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO) Mersin iş piyasasının nitelikli ve belgeli iş gücü talebine cevap vermek adına çalışmalarına hız verdi. Mesleki Yeterlilik Belgesi almak isteyen üyelerine yönelik sınav ve belgelendirme çalışmaları başladı.

B

u kapsamda ilk sınav Trakya Cam Sanayi Fabrikası’nda ‘Makine Bakımcı Seviye 3’te gerçekleştirildi. Mesleki Yeterlilik Belgesi almak isteyen MTSO üyeleri www. mtso.org.tr web sayfası üzerinden başvuru yapabilecek. MTSO, ‘VOC-Test Merkezleri-2 Hibe Programı’ kapsamında yürüttüğü ‘Personel Belgelendirme Merkezi Kurulumu ve İşletilmesi’ Projesi’nde, Adana ve Mersin bölgesindeki iş piyasasının nitelikli ve belgeli iş gücünü yetiştirmek adına MTSO Personel Sınav ve Belgelendirme Merkezi’ni kurmak

MTSO 4

CMYK

üzere. Merkez faaliyete geçene kadar MTSO, piyasanın talebini karşılamak ve sınav hizmeti sağlamak amacıyla BTSO Mesleki Yeterlilik Sınav ve Belgelendirme Merkezi ile ortak çalışma yürütecek. Protokol kapsamında MTSO Personel Sınav ve Belgelendirme Merkezi, 15-16 Haziran tarihlerinde Trakya Cam ve Anadolu Cam’ın Mersin Fabrikası’nda, Makine Bakımcı Seviye 3’teki ilk yeterlilik sınavını gerçekleştirdi. Teorik bölümle başlayan ‘Makine Bakımcı Seviye 3 Mesleki Yeterlilik Sınavı’, performans bölümü ile devam etti. 2 gün

süren sınavda makine bakımcılar, performans bölümünde tek tek sınav olurken, teorik bölümde toplu halde sınava girdi. Mesleki yeterlilik belgesi almak isteyen MTSO üyelerinin, Odanın www.mtso.org.tr web sayfası üzerinden ‘Hizmetlerimiz’ başlığı altında bulunan “MYK Belgesi Başvurusu” kısmından taleplerini iletebiliyor. Mesleki Yeterlilik Belgesi almak için başvuru yapan üyeler, yeterli kişi sayısına ulaştığında ise BTSO Mesleki Yeterlilik Sınav ve Belgelendirme Merkezi’nin sınav takvimine dâhil ediliyor.

ersin Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO), kentte faaliyet gösteren sanayicilerin başta enerji sektörü olmak üzere dünya genelindeki yüksek hacimli işlerden daha büyük pay alabilmesi adına URGE Kümelenme Projesi başlattı. Bu kapsamda kurulan Çelik Konstrüksiyon Kümesi ilk toplantısını Akkuyu Nükleer Güç Santrali’nin yapımını gerçekleştirecek olan Rosatom Firması yetkilileri ile gerçekleştirdi. Akkuyu Nükleer Güç Santrali için Akkuyu Nükleer A.Ş.’ye üretim lisansı verilmesinin ardından çalışmalar hızlandı. Mart 2018’de başlaması planlanan santral inşaatında yüzde 80 yerli malzeme kullanılması hedefleniyor. Mersinli firmalar Rus yetkililerle bir araya gelerek konuyla ilgili bilgi aldı. Rosatom Genel Müdür Yardımcısı Andriyanov Avatoli ile Trest Rossem Genel Müdür Yardımcısı Masalskiy Vladimir Çelik Konstrüksiyon Küme Üyeleri ile Mersin Ticaret ve Sanayi Odası’nda (MTSO) bir araya geldi. Bu toplantıyı gelecekte birlikte çalışacakları firmaları daha yakından tanımak adına gerçekleştirdiklerini anlatan Avatoli, “Önümüzdeki Mart ayında ilk reaktörün inşaatına

başlıyoruz. Bir sene sonra da diğer reaktörler başlayacak. Üretimde kullanacağımız malzemelerin alımlarında yüzde 80 yerel şirketlerle çalışmayı tercih edeceğiz” dedi. Çalışma sistemlerinin ihale usulü ile gerçekleşeceğini de vurgulayan Avatoli, gerek ihale duyurularının gerekse ihaleye katılım için gerekli belgelerin www.zakupki.rosatom.ru adresinden takip edilebileceğini bildirdi. Trest Rossem Genel Müdür Yardımcısı Vladimir ise inşaatların metal konstrüksiyon ile ilgili bölümlerinin şantiye içinde yapılmasını beklediklerini söyledi. Bu nedenle yerel şirketleri daha çok tercih ettiklerini kaydeden Vladimir, “Sizin gücünüzü kullanmak istiyoruz. Açık ve net söylüyoruz ki bu bölgede sizinle iş yapmak istiyoruz. Her şirketin üretim kapasitesine göre ihalelerimize katılmasını istiyoruz” dedi. Aşut: “Firmalarımız bölgede gelişen nükleer endüstriye hazır olmalı” Toplantı sonrasında kısa bir değerlendirme yapan MTSO Yönetim Kurulu Başkanı Şerafettin Aşut şunları söyledi: “Benimseyelim ya da benimseme-

yelim, ülkemizin yıllardır gündeminde yer alan nükleer güç santrali kurma ideali, Rusya Federasyonu ile imzalanan Mersin Akkuyu Nükleer Güç Santrali kurulum anlaşması ile başladı. Sınırlarımızda yer alan bu santralin yaratacağı ekonomik ve sosyo-ekonomik gelişmeleri iş dünyası olarak yakından takip ederek yaratacağı yeni iş olanaklarından da maksimum seviyede faydalanmalıyız. Hatta Akkuyu’da kurulacak nükleer güç santralinin inşasında Mersinli firmalarımızın yer alması, Mersinli mühendislerimizin istihdam edilmesi ve Mersin iş camiası tarafından gerekli olan ekipmanların temini sağlanmalı. Bunun için de firmalarımızın uluslararası nükleer endüstri pazarında rekabet yetkinliğine ulaşması gerekir. Biliyorum ki çevreci enerjinin üretimi hepimizin ortak tercihi. Yalnız unutmayalım ki bu bir devlet politikası olup yakın zamanda bu proje hayata geçecektir. İşte bu nokta da Mersin iş camiası olarak bu günden yarına bölgemizde gelişecek olan nükleer endüstriye firmalarımızın hazır olması önem taşımaktadır. Bu hedefe ulaşmamızda oluşturduğumuz küme yol açıcı olacaktır ”


5

YIL: 19 | SAYI: 335 | 25 Haziran - 8 Temmuz | www.mtso.org.tr

Büyüme tercihimiz üretim olmalıdır

Yeni Sanayi ve Üretim Paketi’ni değerlendiren MTSO Yönetim Kurulu Başkanı Şerafettin Aşut, “Tüm bu düzenlemeler Türkiye’nin tekrar üretime dönmeye başlamasının sinyalidir. Büyüme tercihimiz üretim olmalıdır” dedi.

M

ersin Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO) aylık olağan basın toplantısı gerçekleştirildi. Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Nuh Yükselgüngör, Yönetim Kurulu Üyeleri Enis Gürbüz Hekimoğlu, Hakan Sefa Çakır, Ufuk Maya, Ekrem Sağlam ve Mustafa Kabadayı’nın da hazır bulunduğu toplantıda yeni açıklanan Sanayi Üretim Paketi’ni değerlendiren Başkan Aşut, ardından Oda çalışmaları hakkında bilgi verdi. Sanayinin Geliştirilmesi ve Üretimin Desteklenmesi Amacıyla Bazı Kanun ve KHK’larda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı, TBMM Genel Kurulu’nda kabul edilerek yasalaştı. Sanayinin geliştirilmesi ve üretimin desteklenmesi için hazırlanan bu reform paketini çok yerinde bulduklarını kaydeden Aşut, “İçeriğine bakınca, uzun süredir gündeme getirdiğimiz eksiklerin düzeltildiğini ve iş dünyasına kulak verildiğini görüyoruz” dedi. Ardından genel olarak reform paketi ile ilgili bilgi veren Başkan Aşut şunları söyledi: “Sanayi Sicili Kanunu’ndaki sanayici tanımı yeniden yapılarak, bilişim teknolojisi ve yazılım üreten işletmeler de bu kanun kapsamına alınıyor. Bunu defalarca gündeme getiren ve ilgilerle paylaşan bir kişi olarak, yüksek teknolojili bir üretim için yazılımın da sanayinin bir

parçası olduğunun kabul edilmesinden çok mutluyum. OSB’lerde kurulan meslek yüksekokullarında öğrenim gören her bir öğrenci için YÖK bütçesine bu amaçla tahsis edilen ödenekten eğitim desteği verilecek. Bunu, insan kaynağının üretime yönlendirilmesi adına çok olumlu görüyoruz. Bu paketin bir diğer önemli getirisi ise OSB yer seçim süreçlerinin kısalması. Bu, sanayi parseli bekleyen yatırımcılar için oldukça önemli bir adımdır. Tüm bu düzenlemeler Türkiye’nin tekrar üretime dönmeye başlamasının sinyalidir. 80 milyona yaklaşan Türkiye’nin üreten bir ülke olmaktan başka şansı yoktur. Büyüme tercihimiz üretim olmalıdır.” “Ar-Ge personelinin desteklenmesi önemli” Paket kapsamında matematik, fizik, kimya ve biyoloji gibi temel bilimler mezunlarının teknoloji geliştirme bölgelerinde destek kapsamına alındığını da kaydeden Şerafettin Aşut, temel bilimler alanlarında en az lisans derecesine sahip Ar-Ge personeli istihdam eden Teknoloji Geliştirme Bölgeleri firmalarının iki yıl süreyle Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı bütçesine konulacak ödenekten destekleneceğini bildirdi. “Bu konuyu sanırım Türkiye’de en çok konuşan kişilerden biri ben

oldum. Bilim insanı olarak yetiştirilen temel bilimler mezunları Ar-Ge elemanıdır ve bu alanda kullanılmalıdır” diyen Aşut, bu kararı çok önemli bulduğunu vurguladı. “Endüstri 4.0 Eğitim ve Uygulama Atölyesi Projesi’ne yoğunlaştık” Sözlerini, Oda olarak yürüttükleri çalışmalara değinerek sürdüren Şerafettin Aşut şöyle konuştu: “Bildiğiniz gibi son yıllarda sürekli yüksek teknolojili bir hizmet, ticaret ve üretim mantığını gündeme getiriyoruz. Dijital bir ekonomiden bahsediyoruz. Gündeme getirmek yetmez diyerek; bunu somutlaştırarak iş dünyamızın bu dönüşüme ayak uydurmasına imkan tanıyan projeler üretiyoruz. Bunlardan biri tersine mühendislik uygulamalarının, 3 boyutlu yazıcının ve tarayıcının olduğu Tedarik Zinciri Test ve Ar-Ge Laboratuarımızdır. Amacımız sadece farkındalık yaratmak değil, bu somut ekosistemi üreticinin kullanımına sunmaktır. Mersin Ticaret ve Sanayi Odası olarak artık farkındalık yaratma faslını geçtik, bu konuda Türkiye’nin vizyon sahibi, öncü Odası olmanın gurunu yaşıyoruz. Artık amacımız somut çıktıları yaşamaktır. İşte bu felsefenin sonucu olarak yine Türkiye’de bir ilki gerçekleştirmenin eşiğindeyiz. Halihazırda Sanayi Ba-

kanlığı’na sunmak üzere ‘Endüstri 4.0 Eğitim ve Uygulama Atölyesi Projesi’ üzerinde çalışıyoruz. Avrupa Birliği fonları tarafından finanse edilecek bu proje ile uzun süredir gündeme getirdiğimiz Endüstri 4.0’a dayalı sanayi ve üretim dönüşümünü öncelikli olarak potansiyeli olan firmalarımıza uygulayacağız. Yüksek teknolojili, yazılıma dayanan, robotik teknolojilerin odak noktası olduğu yeni sanayi devrimini bu proje ile Mersin’de başlatmayı hedefliyoruz. Bu modern çağın atölyesinde, eklemeli üretim, sanal gerçeklik, simülasyon, yeni nesil etkileşimli nesneler oluşturma ve uygulama gibi alt atölyeler yer alacak. Yeni çağın mavi yakalıları, yeni çağın mühendisleri ve girişimcileri burada yetişecek. Sonuçları tüm sektörlere örnek olacak, bilgi üretilecek ve rol modeller yaratılacak. KOBİ’lere dayanan bir ekonomiyiz ve KOBİ’lerimiz kendi imkanları ile bu alt yapıyı kuracak durumda değiller. İşte bu ortak kullanım alanları, sunacağımız danışmanlık ve mentörlük hizmetleri, yurtdışı firma eşleşmeleri, uygulamalı eğitimler, seminer ve konferanslarla, burası hem bilginin hem de reel uygulamanın yapıldığı bir yer olacak.”

“Hedefimiz dönüşümü tüm sektörlere yaymak” Mersin’in bu dönüşümü tüm sektörlere yayma kararlılığında olduğunu dile getiren Şerafettin Aşut, bu çerçevede yürütülen çalışmalardan bir tanesinin ise RIS-PLUS Projesi olduğunu hatırlattı. Mersin’in ortak projesi olarak değerlendirilebilecek bu çalışma kapsamında saha ziyaretlerinin başladığını kaydeden Aşut, ilk olarak bakliyat sektörü temsilcileri ile bir araya gelindiğini anlattı. “Odamız ve Çukurova Kalkınma Ajansı yetkilileri ile proje danışmanlarından oluşan bir heyet yenilikçi firmaları tespit etmek üzere bu sektördeki üyelerimizi ziyaret etti” diyen Aşut, tüm bu projelerin amacının kent ekonomisine katma değer yaratmak olduğunu ifade etti. “Turizm de önemli” Üretimin yanı sıra hizmetler sektöründeki çalışmaların da tüm hızıyla devam ettiğini kaydeden Aşut, özellikle turizm sezonunun açılması nedeniyle bu alanda yoğunlaştıklarını bildirdi. 30’ar saniyelik tanıtım filmleri hazırlanmaya başladığını bildiren Aşut, “Bu kısa filmlerle sadece sosyal medya üzerinden, hedef kitle odaklı, Ankara, Gaziantep ve Kayseri’yle başlamak üzere şehir bazında tanıtım yap-

mayı planlıyoruz. “Tarih”, “Mersin Mutfağı”, “Deniz”, “Doğa ve Macera” olmak üzere 4 farklı başlıkta hazırlanacak tanıtım filmlerinin ilki bu hafta içerisinde yayınlanmaya başlayacak” dedi. “MYK ve TİBİM Çalışmalarımız aralıksız sürüyor” Oda olarak daha önce başlanan projeleri de aralıksız sürdürdüklerini dile getiren Şerafettin Aşut, sözlerini şu bilgileri vererek tamamladı: “Bildiğiniz gibi MTSO olarak akredite bir Mesleki Yeterlik Kurumu Sınav Merkezi kurduk ve geçtiğimiz hafta ilk sınavımızı yaptık. Bu sınavlar sonucunda verilecek sertifikalar hem verimlilik hem de ekonomide kalite anlamına gelmektedir. Yine sizlerin bildiği Ticari Bilgi ve İstihbarat Merkezi (TİBİM) projemiz sayısız dış ticaret firmamıza hizmet verir hale geldi. Firmalarımızı bizzat ziyaret ediyoruz. İhracattan korkan firmalara güvenli ihracatı anlatıp doğru pazarlara yönlendiriyor, riskleri gösteriyor ve konu ile ilgili onların ulaşamayacakları bilgiyi temin ederek rekabetçi olmalarını sağlıyoruz. Oda olarak her zaman ekonomimize ve kentimize somut katkıları olan projelere odaklandık. Doğru noktalara parmak bastık.”

Sanayi Üretim Paketi neler getiriyor? - Sanayi siciline kayıtlı işletmelerin maliyet yüklerinin azaltılması amacıyla üretime yönelik elektrik kullanımlarından TRT payı alınmayacak. - Oduna dayalı orman ürünü satışlarında; satış bedeli üzerinden yüzde 3’e kadar alıcılardan tahsil edilen ağaçlandırma fonu ile bu satışlardan yüzde 3 tahsil edilen orman köylülerini kalkındırma fonu paylarını, sıfıra kadar indirmeye veya yüzde 3’ü geçmemek üzere belirlemeye Bakanlar Kurulu yetkili olacak. - Mesleki Eğitim Kanunu’ndaki ‘staj’ tanımı değiştirilecek, yükseköğretim kurumlarında verilen her düzeydeki alana özgü olarak belirlenen teorik ve uygulamalı ders staj kapsamında sayılmayacak. - OSB’lerin su, elektrik ve doğalgaz gelirleri haczedilemeyecek ve amacı dışında kullanılamayacak.

OSB’ler, katılımcılardan bağış alamayacak. - OSB’ler, Bakanlıktan izin almak kaydıyla ayrı şirket kurma şartı aranmaksızın, OSB alanı içerisinde öncelikle kendi ihtiyacı olmak üzere elektrik üretim tesisleri kurma ve işletme hakkına sahip olacak. OSB’deki katılımcılar elektrik üretim tesisleri kurmak ve işletmek için OSB’den izin alacak. - OSB’de yer alan kuruluşlar altyapı ihtiyaçlarını OSB’nin tesislerinden karşılayacak. OSB’nin izni olmaksızın altyapı ihtiyaçları başka yerden karşılanamayacak, münferiden tesis kurulamayacak. - OSB tüzel kişiliği, bu kanunun uygulamasıyla ilgili işlemlerde her türlü vergi, resim ve harçtan muaf olacak. - Atık su arıtma tesisi işleten bölgelerden, belediyelerce atık su bedeli alınmayacak.

- Yükseköğretim kurumlarının matematik, fizik, kimya ve biyoloji bölümleri temel bilimler mezunları, teknoloji geliştirme bölgelerinde destek kapsamına alınacak. - Temel bilimler alanlarında en az lisans derecesine sahip Ar-Ge personeli istihdam eden Teknoloji Geliştirme Bölgeleri firmalarının, bu personelin her birine ödedikleri aylık ücretin o yıl için uygulanan asgari ücretin aylık brüt tutarı kadarlık kısmı, iki yıl süreyle Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı bütçesine konulacak ödenekten karşılanacak. - Orta ve yüksek teknolojili yerli ürünlere yüzde 15 fiyat avantajı sağlanarak bu konuda kamu kurumlarınca yapılacak farklı uygulamalar engellenecek. Ayrıca yerli yazılım ürünü teklif eden istekliler lehine de yüzde 15 fiyat avantajı sağlanması zorunluluğu getirilecek.

RIS+ Projesi saha çalışmaları başladı

MTSO, mesleki standart belirleme sürecini tamamladı Mersin Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO) ticaret sektöründe personel belgelendirmesi için yürüttüğü çalışmaları, Uluslararası Ticaret Uzmanları için oluşturduğu ulusal yeterlilik standardını belirleyerek tamamladı.

M

esleki Yeterlilik Kurumu (MYK) ile 2016 yılında Avrupa Birliği destekli “Personel Belgelendirme Merkezi Kurulumu ve İşletilmesi” isimli proje kapsamında MTSO, Türkiye’nin ticaret sektöründeki ilk ulusal yeterliliklerini hazırlayarak ticaret sektöründe yer alan bireylerin sahip oldukları mesleki niteliklerin belgelendirilme süreçlerine alt yapı oluşturup, iş dünyasına önemli bir katkı sağladı. Bugüne kadar yayımlanan Dış Ticaret Elemanı, Dış Ticaret Sorumlusu, Lojistik Operasyon Yöneticisi ve Lojistik Operasyon Sorumlusu meslek dallarına ek olarak Uluslararası Ticaret Uzmanı için hazırlanan Ulusal Yeterlilik de MYK Yönetim Kurulu’nda onaylanmasının ardından yürürlüğe girdi. MTSO tarafından hazırlanan Ulusal

MTSO 5

CMYK

Yeterliliklerin hazırlanması ve yürürlüğe girmesiyle, ilgili sektör çalışanları, mesleki yeterliliklerini Mesleki Yeterlilik Belgesi ile tescil etme imkanı yakalarken, bu bölgeler kalifiye ve uygun iş gücü bulma konusunda işverenlere yol gösterici olacak. Ulusal Mesleki Standart ve Ulusal Yeterliliklerin belirlenmesi ile eğitim müfredatları sektörün ihtiyaçlarına göre şekillenecek. Böylece, mesleki eğitim ve istihdam arasındaki bağları güçlendikçe bilgi, beceri ve yetkinliğe sahip kişilerin sektörde istihdam edilmeleri kolaylaşacak. Mesleki Yeterlilik Belgesi; bireylerin mesleklerinin gerektirdiği görevler için yeterli olduklarını göstermenin yanı sıra; mesleklerini icra ederken iş sağlığı ve güvenliği kurallarına uyduklarını da

gösteren bir belge. Bu nedenle Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nca yayımlanan tebliğlerde belirtildiği üzere; Türkiye’de en çok iş kazası yaşanan inşaat, otomotiv, metal ve enerji sektörlerini kapsayan 48 meslek dalı için şu anda Mesleki Yeterlilik Belgesi zorunlu. Bu zorunluluk ile beraber tehlikeli mesleklerde çalışanların iş sağlığı ve güvenliği hakkında farkındalık yaratılması ve yaşanan iş kazalarının sayısının azaltılması hedefleniyor. Lojistik ve Dış Ticaret meslek dallarında MYK tarafından onaylı olarak Türkiye’de ilk defa akredite Mesleki Yeterlilik Belgesi verecek olan MTSO, bu hizmetini sadece Mersin’de değil tüm Türkiye’yi kapsayacak şekilde yılsonu itibari ile sunmaya başlayacak.

M

ersin Valiliği himayesinde, Çukurova Kalkınma Ajansı (ÇKA) koordinasyonunda, Mersin Büyükşehir Belediyesi, Mersin Üniversitesi ve Mersin Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO) işbirliği ile yürütülen RIS+ Mersin Strateji Çalışması kapsamında saha çalışmalarına başlandı. MTSO ve ÇKA yetkilileri ile proje danışmanlarından oluşan heyet tarafından 15 Haziran 2017 tarihinde gerçekleştirilen ilk ziyaretlerde Mersin Ticaret Borsası ve bakliyat sektörü firmalarından Koza Bakliyat, Başhan Tarım, Tat Bakliyat ve Arbel ile görüşüldü. Sektör temsilcileri ile görüşme öncesinde heyet, Mersin Ticaret Borsası Genel Sekteri İsmail Sarı ile bir araya gelerek, bakliyat sektörünün yenilikçilik potansiyeli, tesis altyapıları, ürün çeşitliliği, iç

ve dış tüketim eğilimleri, sektör sorunları ve fırsatları konusunda genel bir değerlendirme aldı. Bakliyat ve hububat sektörlerinin entegre hale geldiğini belirten Sarı, bakliyatın hububata göre daha emek yoğun olmasına rağmen katma değerinin daha yüksek olduğunu, bakliyat üretimini artırarak bakliyatta rekabet üstünlüğü elde edilebileceğini vurguladı. Mersin Ticaret Borsası’nın ardından, Koza Bakliyat Firması yöneticileri Muzaffer Yiğit ve Zafer Yiğit ile bir araya gelindi. 14 yıldır Serbest Bölge’de faaliyet gösteren, 30’un üzerinde ürün çeşidi ile 30’un üzerinde ülkeye ihracat yapan firmanın müşterilerinin % 80’inin Avrupa Birliği ülkeleri olduğunu vurgulayan Muzaffer Yiğit, Mersin’in lojistik altyapısının sunduğu avantajlardan

faydalandıklarını ifade etti. 82 ülkeye ihracat yapan Tat Bakliyat firması Yönetim Kurulu Üyesi Veysel Memiş ürün çeşitleri, yatırımları, kullandıkları teknolojiler konusunda çalışma grubu üyelerini bilgilendirirken, Başhan Tarım Yönetim Kurulu Üyesi Mustafa Memiş ise 681 milyonluk ciroları bulunduğunu ve düzenli olarak gıda fuarlarına katıldıklarını ifade etti. Son ziyaret ise ARBEL Grup’a gerçekleştirilerek, Yönetim Kurulu Başkanı Mahmut Arslan ile bir araya gelindi. Gelişmiş bölgelerde sektörel kümelenmelerin bulunduğunu belirten Arslan, Mersin’de de bakliyatta bir kümelenmenin olduğunu söyledi. Arslan, 1,5 milyar TL cirosu bulunan firmanın 152 ülkeye ihracat yaptığını dile getirdi.


6

YIL: 19 | SAYI: 335 | 25 Haziran - 8 Temmuz | www.mtso.org.tr

Çek Cumhuriyeti

yatırım fırsatları sunuyor

Ç

Kısa adıyla Çekya olarak tanımlanan Çek Cumhuriyeti, otomotivden savunma sanayine, madencilikten inşaata kadar birçok alanda Türk yatırımcısına önemli fırsatlar sunuyor. Yatırım için oldukça tutarlı ve açık bir iş ortamı oluşturan Çek Cumhuriyeti üzerinden diğer Avrupa Birliği (AB) ülkelerine de rahatlıkla açılabilmek mümkün.

ek Cumhuriyeti komünizmin çöküşünden sonraki son 30 yılda sanayi geleneği, Batı Avrupa ülkelerinden gelen doğrudan yabancı sermaye akışı ve coğrafi konumu sayesinde oldukça gelişmiş bir ülke pozisyonuna yükselmiştir. Bu nedenle halen yabancı yatırımcılar için ilgi odağı olmayı da sürdürmektedir. Türkiye için de Çek Cumhuriyeti’nin önemli bir yatırım bölgesi olduğu düşünülebilir. Çünkü her iki ülkenin zengin ve geniş kültürü yanında köklü tarihi, yatırımcılar için önemli pek çok fırsatı da beraberinde getirmektedir. İki ülkenin karşılıklı ticaretlerini en çok devam ettirdikleri alanlar ise otomotiv ticareti, inşaat ve turizm olarak belirlenebilir. Ancak enerjiden tarıma, savunma sanayinden madenciliğe kadar sektörel çeşitliliğe sahip yatırım olanakları bulunmaktadır. Mevcut durumda Çek Cumhuriyeti’nde yaklaşık 80 Türk

lından beri AB üyesi olan Çek Cumhuriyeti bağımsız bir ülke olarak varoluşunun 100. yılını kutlamak üzeredir. (Çekya Çekoslovakya’nın 1993 yılında bölünmesinden sonra kurulmuş olmakla birlikte tarihi 1918’e dayanmaktadır.) Çek Cumhuriyeti komünizmin çöküşünden sonraki son 30 yılda sanayi geleneği, Batı Avrupa ülkelerinden gelen doğrudan yabancı sermaye akışı ve coğrafi konumu sayesinde oldukça gelişmiştir. Günümüzde, GSYH bakımından 28 AB ülkesi arasında 15’inci büyük ekonomiye sahip olup, ortalama GSYH 184 milyar USD’ye ve ihracatı 155 milyar USD’ye ulaşmıştır. Ekonomisi AB ortalamasının üzerinde büyümektedir (2017 ilk çeyreğinde yüzde 2,9) ve özellikle otomotiv, havacılık sanayi ve hizmet sektörlerinde yabancı yatırımcıların ilgisini çekmektedir.

firması faaliyet göstermekte olup, bu firmalar tarafından gerçekleştirilen yatırım miktarı 150 milyon Dolar civarındadır. Çek Cumhuriyeti’nde yaklaşık 2 bin 500 Türk vatandaşı yaşamaktadır. Türkiye’yi 2016 yılında 87 bin 327 Çek turist ziyaret etmiştir. Başkenti Prag olan Çek Cumhuriyetinin nüfusu 10,5 milyon kişinin üzerindedir. 78 bin 866 kilometrekarelik yüzölçümüne sahip olan ülkede Çekçe konuşulmaktadır. Para birimi Çek Korunasıdır (CZK) ve 1 ABD Doları 25 Çek Korunası’na eşittir. GSMH’si 284 milyar ABD Doları olup asgari ücret 338 Euro ve enflasyon ise yüzde 0,3’tür.

Sanayi

GSYH’nın yaklaşık 1/3’ünü tek başına üreten Çek imalat sanayi, toplam işgücünün de yaklaşık yüzde 40’ını istihdam etmektedir. Üretim itibarıyla, sanayideki en büyük iş kolları otomotiv, elektronik, makine ve ekipman, cam ve savunma sanayidir. Sanayide otomotiv önemli bir yere sahiptir. Avrupalı birçok otomotiv firmasının Çek Cumhuriyeti’nde yatırımı bulunmaktadır. Çek Cumhuriyeti, dünyanın en eski üç otomobil firmasına ev sahipliği yapmakta olup Orta Avrupa’nın ilk otomobil üreticisidir. Yılda ortalama 1 milyon civarında araç üretilmektedir.

Ekonomisi

Enerji

Çek Cumhuriyeti 10,6 milyonluk nüfusuyla Avrupa’nın kalbinde görece küçük bir ülkedir. 2004 yı-

MTSO 6

CMYK

Çek Cumhuriyeti’nde elektrik enerjisi büyük ölçüde fosil yakıt kullanılarak üretilmektedir. Nük-

leer enerji üretiminin son 5 yılda ikiye katlanması, üretim yapısının nükleer enerji lehine dönüşmesine sebep olmuştur. Nükleer enerjinin payı yüzde 18,5’ten yüzde 29,9’a yükselmiştir. Elektrik enerjisi tüketiminin yaklaşık üçte biri sanayi sektöründe, tüketimin yaklaşık beste biri konutlarda gerçekleşmektedir.

runları ile karşı karşıyadır. Artan kereste talebi karşısında, kendini yenileme oranı yetersiz değerlendirilmektedir. Buna rağmen, orman mevcudu yılda ortalama bin hektar, yıllık kereste arzı da 3 milyon m3 artmaktadır. Çek ormanlarının kereste üretim kapasitesi toplam 668 milyon m3 olarak hesaplanmaktadır

Tarım ve hayvancılık

Türkiye ile ticari ilişkiler

Çek Cumhuriyeti’nde 7,88 milyon hektar arazisinin yüzde 38,1’ini ekilebilir alanlar, yüzde 33,6’sını ise orman alanı oluşturmaktadır. Çek Cumhuriyeti’nin GSYH’nin yüzde 2,5’ini tarım sektörü oluşturur. Son yıllarda önemli yapısal değişiklik geçiren tarım sektöründe, merkezi planlama döneminin hemen sonrasında 1.749 kooperatifte 644 bin 263 devlet çiftliğinde ise 168 bin 935 kişi istihdam edilmekteydi. Bu süreçte, tarımsal üretim yaklaşık yüzde 30, istihdam ise yaklaşık yüzde 40 azalmıştı. Benzer şekilde, hayvancılık sektörü de ciddi anlamda küçülmüştür. Tarımda yaşanan bu sorunun çözümü adına Çek Cumhuriyeti çeşitli çözüm yolları geliştirmiştir. Bunların başında tarım sektörü için hazırlanan özel destek programları gelmektedir. Özel destek programları uygulamakta ve bütçenin yüzde 4,6’sını bunun için ayırmaktadır. Bütçe dışında da “Tarımsal Müdahale Fonu” kaynaklı destekler yapılmaktadır. Hektar başına toplam devlet desteği AB’nin yüzde 15’i seviyesindedir. AB üyeliği sürecinde fiyat destek sistemi yürürlüğe girmiş ve bu çerçevede çiftçilere AB fonlarından ve bütçe kaynaklı doğrudan ödeme desteği sağlanmıştır. 2004 yılından beri AB tarafından 500 milyon euro civarında tarımsal destek sağlanmıştır. Tahıl üretiminde yıllık verim 5,37 ton/hektar olarak gerçekleşirken, aynı yıl patates üretiminde ise verim 25,83 ton/hektar olmuştur. Ülkede yıllık 154 bin tonu elma olmak üzere toplam 182,5 bin ton civarında meyve üretilmektedir. Çek Cumhuriyeti, dünyada en fazla alanda haşhaş ekilen ülkelerden biridir. Ülkede haşhaş üretimi 49,4 bin tona yükselmiştir. Ayrıca, organik tarım son yıllarda hızla gelişmekte olup organik tarım alanları 27 bin ha bulmuştur. Ormancılık

Ormancılık sektörü, ağır sanayi nedeniyle ciddi derecede çevre so-

Son 15 yılda Türkiye ve Çekya arasındaki güçlü ekonomik büyüme, yatırımlar konusunda artan ikili ticaret olarak kendini göstermektedir. Türk-Çek ilişkileri dinamik bir ticaret ve sürekli artan bir çift haneli büyüme eğrisi ile öne çıkmaktadır. Türk-Çek ticaret volümü 2016 yılında 3,4 milyar dolara ulaşmıştır ve Türkiye, Çekya’nın ticaretinin yüzde 80’ini oluşturan AB dışındaki 3’üncü en önemli ticaret ortağıdır. Karşılıklı olarak kuvvetli olunan otomotiv sanayi gibi bazı sektörlerde her iki ülke ekonomisi de ele ele vermiş bir şekilde, küresel pazara entegre olarak büyümektedir. Çek Cumhuriyeti’nin Türkiye’ye 2016 yılında yaptığı ihracatın yüzde 38’ini otomobil ve araç yedek parçaları oluşturmaktadır. (Skoda 2016 yılında 28 bin adet araç satmıştır.) Benzer bir yüzde de Türkiye’nin Çekya’ya yapmış olduğu ihracat için geçerlidir. 1.2 milyar doları aşan Türk ihracatının en büyük payını otomobil sektörü oluştururken bunu sırasıyla tekstil, ev aletlerinden oluşan tüketici elektroniği ve gıda takip etmektedir. Her iki ekonominin bazı “rekabetçi tamamlayıcılık” unsurları başka alanlarda da görülmektedir. Türk ulaştırma ve savunma sana-

yinin son yıllarda önemli ölçüde gelişmesiyle, karşılıklı ticaret için yeni fırsatlar doğmuştur. Bu da demek oluyor ki artık Türkiye daha az nihai ürün alırken özellikle ağır sanayi tesisleri kurulumu, makine tezgahları gibi teknolojinin gerekli olduğu alanlarda Çek firmalarıyla daha fazla işbirliği arayışına girmektedir. Maden teknolojileri ve güvenliği ise diğer bir önemli işbirliği alanı olarak karşımıza çıkmaktadır. Konuyla ilgili olarak yeni işbirliklerinin inşası için Çek Büyükelçiliği her iki ülkenin uzmanlarının bir araya geldiği seminerler ve inceleme gezileri düzenlemiştir. Çek Devlet Madencilik Kurumu, Türk Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanlığı ve TKİ, TTK gibi ilgili devlet kuruluşlarıyla uzman değişimi ve işbirliği konularını görüşmektedir. Çek Cumhuriyeti otoyol ve demiryolu ağlarının modernizasyonu için yatırım yapmakta olduğundan, şüphesiz ki, Türk EPC müteahhitleri için de Çek Cumhuriyeti’nde pek çok fırsat bulunmaktadır. Diğer taraftan, Çek firmaları da Türkiye’de hızla gelişen büyük şehirlerin alt yapılarına katkıda bulunmak konusunda oldukça isteklidirler. Konuyla ilgili örnek vermek gerekirse, Konya ve Eskişehir’de Skoda markalı tramvaylar ile yolcu taşımacılığı yapılırken, İzmir trafiği ise AZD firmasının akıllı trafik sistemleri ile yönetilmektedir. Çek Cumhuriyeti ve firmaları 1960’lara kadar giden sivil nükleer sektör alanında da uzun soluklu ve derin bir uzmanlığa sahiptir. Çek firması UJV, Türk Atom Enerjisi Kurumu’nun (TAEK) yeni sivil nükleer programını geliştirmesine yardımcı olmak amacıyla “teknik destek” kurumu olarak kontrat imzalamıştır. Bununla birlikte, yakın zamanda Ankara Ticaret Odası (ATO) bünyesinde kurulan nükleer sanayi kümelenmesi ile Çek firmaları bir iş birliği anlaşması imzalamıştır. Benzer şekilde, başka bir işbirliği ise, her iki ülke uzmanlarının katılımıyla KBRN (Kimyasal Biyolojik Radyoaktif ve Nükleer ) koruma alanında AFAD ve Çek Kurtarma Birimi arasında gerçekleştirilmiştir.

Çek Cumhuriyeti’ndeki Türk yatırımları da memnuniyetle karşılanmaktadır. Çekya diğer komşu AB ülkelerine açılabilmek anlamında yatırımcılar için iyi şartlar altında oldukça tutarlı ve açık bir iş ortamı sunmaktadır. Daha düşük işçi maliyetleri (diğer Batı Avrupa ülkelerine kıyasla), cömert yatırım teşvikleri ve kalifiye iş gücü ile Avrupa piyasalarına açılmak isteyen Türk yatırımcılar için uygun bir ortam oluşturmaktadır.

İki ülke arası yatırımlar

şu ülke vatandaşı veya transit ağırlıklı bir giriş mevcuttur. Çek Cumhuriyetine giriş yapan yabancıların yaklaşık yüzde 75’i sınır komşusu olduğu dört ülke uyrukludur. Ülkeye giriş yapan yabancıların yüzde 1’inden daha azı vizeye tabi ülkelerden gelmektedir. Ülkeye giriş yapan yabancıların yarısından biraz fazlası Almanya sınırından giriş yapmaktadır. Giriş yapan yabancıların ancak yüzde 5’i hava yolu ile ülkeye gelmektedir. Dünyadaki en yüksek bira tüketim oranına sahip olan Çek Cumhuriyeti, aynı zamanda en lezzetli biralara da sahiptir. Bira Çeklerin hayatında gerçekten önemli bir rol oynamaktadır. Çek Cumhuriyeti, biralarının yanı sıra “bira içme kültürü” ile de ünlüdür.

İkili ekonomik ilişkiler konusu üzerine yazarken Türkiye’deki Çek yatırımlarından bahsetmemek olmaz. Bu yatırımlar 2 milyar doları aşacak şekilde özellikle enerji üretimi ve dağıtımı alanında yoğunlaşmıştır. Çek enerji firması CEZ Türkiye’de Akkök grubuyla “Akenerji” adında ortak bir girişim kurmuş ve yerel bir dağıtım ağını özelleştirilme sonrası bünyesine alırken, toplam 1200 MW kapasiteli doğal gaz, hidro ve rüzgar enerji santrallerini satın almış ya da inşa etmiştir. Çek Cumhuriyeti’ne özgü eşyalar denince akla el yapımı göz alıcı Çek kristalleri ve birbirinden şık Bohemia kadehleri, özel Çek camları gelir! Bohemia kristalleri ve camları ise, Çek Cumhuriyeti’nin Bohemia bölgesinde 18. yüzyıldan bugüne kadar üretilmeye devam etmektedir.

Turizm

Hem Türkiye hem Çek Cumhuriyeti turizm alanında çok fazla seçenek sunmaktadır. Yıllık olarak yaklaşık 200 bin kadar Çek turist Türkiye sahillerini ve belli başlı turistik merkezi ziyaret etmektedir. Diğer taraftan ise, Prag Avrupa’nın en güzel şehirlerinden biri olarak Türk turistler için giderek bir cazibe merkezi haline gelmektedir. Çek Cumhuriyeti Avrupa’nın en çok ilgi gören turizm alanlarından biridir. Prag, Avrupa şehirleri arasında en çok ziyaret edilen 6’ncı şehir, dünya şehirleri arasında en popüler 12’nci şehir konumundadır. Turizm, Çek ekonomisi için önemli gelir kaynaklarından biridir. Çek Cumhuriyeti’ne yılda 6 milyonun üzerinde turist gelmektedir. Turizm gelirlerinin GSYİH’ya oranı yüzde 3,5 oranındadır. Toplam hizmet gelirlerinin yaklaşık yüzde 35’ini turizm gelirleri oluşturmaktadır. Turizm sektörü, 7 bin 500’i aşkın tesisin faaliyet gösterdiği ve sadece otel ve restoranlar itibariyle toplam işgücünün yaklaşık yüzde 3,9’unun istihdam edildiği, Çek ekonomisi için son derece önemli bir sektördür. Bununla birlikte, 442 bini bulan yatak kapasitesinin sadece yüzde 2,3’ünü 5 yıldızlı oteller oluşturmaktadır. Ayrıca, yatak kapasitesi itibariyle tesislerin yüzde 15,8’i Prag’da, yüzde 10,8’i Karlovy Vary’de bulunmaktadır. Çek Cumhuriyeti’ne gelen turistlerin yüzde 57,5’i Prag’ı tercih etmektedir. Karlovy Vary ise yüzde 7,5 ile en cazip ikinci bölgedir. Çek Cumhuriyetine yılda yaklaşık 100 milyon civarında yabancı giriş yapmaktadır. Bunların yaklaşık yüzde 95’i kara ve demir yolu ile girmektedir ki, dolayısıyla kom-

Kaynak: Çek Cumhuriyeti Büyükelçiliği ve Ekonomi Bakanlığı


7

YIL: 19 | SAYI: 335 | 25 Haziran - 8 Temmuz | www.mtso.org.tr

7 No’lu Komite’den ‘Yerel marketlere sahip çıkın’ talebi Ahmet Dülek

7 No’lu Perakende Gıda ve Muhtelif Ticaret Meslek Komitesi Başkanı

Bizler vergimizi bu kente ödüyoruz, bu kentte istihdam sağlıyoruz. Eğer Mersin ekonomisini canlandırmak istiyorsak Mersin halkının ve yerel yönetimlerin yerel marketlere daha çok destek vermesini bekliyoruz.

M

ersin Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO) 7 No’lu Perakende Gıda ve Muhtelif Ticaret Meslek Komitesi Başkanı Ahmet Dülek, yerel marketlerin ulusal zincir marketler karşısında her geçen gün kan kaybettiğine dikkat çekerek, Mersin halkından ve yerel yönetimlerden yerel marketlere sahip çıkmalarını istedi. Perakende sektöründe 1990’lı yıllarda ulusal mağaza zincirlerinin yurt genelinde hızla yayılmaya başlaması sonrasında ciddi sıkıntılar oluştuğunu anlatan MTSO 7 No’lu Perakende Gıda ve Muhtelif Ticaret Meslek Komitesi Başkanı Ahmet Dülek, bu sorunların çözümünün önce birlikte hareket ederek ardından da bir takım yeni yasal düzenlemelere gidilerek sağlanabileceğini söyledi. Mersin’deki ilk ulusal mağazanın 1994 yılında açıldığını bildiren Dülek, şu bilgileri verdi: “Ulusal marketlerin yurt geneline açılmasının ardından tüm ulusal mağazalar kentimizde hızla yayıldı. Maalesef o yıllarda Gaziantep örneğinde olduğu gibi korumacı bir tutum gösteremedik. Gaziantep’te halk, yerel marketlerden alışverişi tercih edince ulusal marketler bir süre sonra kapatmak zorunda kaldı. Mersin’de ise aynı aidiyet duygusu gelişmeyince Türkiye’de ulusal marketlerin en çok yayıldığı iller arasında yer aldık ve Mersin, bu anlamda kötü bir örnek oluşturdu.” 2000’den sonra ise indirim market olarak adlandırılan discount marketlerin yayılmaya başladığını ifade eden Dülek, bu durumun Mersin’deki yöresel bakkal ya da marketlerin her geçen gün erimesini de beraberinde getirdiğini anlattı. Hükümetin yaşanan sorunların artması üzerine 1998’de Perakende Yasası hazırladığını ve 2015’te bu yasanın çıktığını hatırlatan Dülek, ancak yasanın da sorunlara çözüm getirmediğini söyledi. Bu market-

Sanatkârın kirli eli, medeniyetin aynasıdır T

ürkiye’de son dönemlerde büyümenin inşaat sektörüne dayandığına dikkat çeken MTSO 32 No’lu Metal Sanayi Meslek Komitesi Başkanı Bilge Taşkın, bir ülke ekonomisini canlandıracak önemli sektörlerin başında üretimin, yani sanayinin geldiğini vurgulayarak, “Sanatkârın kirli eli, medeniyetin aynasıdır. Ne kadar çok çalışır üretirsek o kadar zenginleşiriz” dedi. Mersin Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO) Metal Sanayi Meslek Komitesi Başkanı Bilge Taşkın, komite çalışmaları hakkında bilgi vererek ardından sektöre ilişkin değerlendirmeler yaptı. Ülkelerin, kentlerin gelişiminin sanayinin gelişimiyle doğru orantılı olduğunu kaydeden Taşkın, Mersin’de sanayi sektörünün istenilen düzeyde ilerlememesinden şikâyetçi oldu. Bunun başlıca sebebi olarak kentteki sanayiciler arasındaki diyalogun yetersizliğini gösteren Taşkın, “Maalesef sektör temsilcileri birbirine sahip çıkmıyor. İhtiyaçlarını şehir dışından karşılama yoluna gidiyor. Ben bu durumu yeterli diyaloğun kurulmamış olmasına bağlıyorum” dedi. Diyaloğun artması adına sektör temsilcilerinin daha sık bir araya gelmesi, gerek sanayiciler gerekse tedarikçi firmaların sektör temsilcileri tarafından ziyaret edilerek çalışmaların yerinde görülüp karşılıklı neler yapılabileceğinin belirlenmesi gerektiğini söyledi. “Meslek liseleri olmazsa sanayinin geleceği de olmaz”

Sanayinin en büyük sorunlarından bir tanesinin kalifiye eleman bulunması noktasında yaşandığına dikkat çeken Bilge Taşkın, meslek liseleri ve teknik liselerin bu noktadaki yetersizliğinden şikayetçi oldu. Bu okullara çok daha aktif ve dinamik bir yapı kazandırılması gerektiğini vurgulayan Taşkın, “Meslek liseleri ol-

MTSO 7

CMYK

mazsa, kalifiye personel bulunmazsa sanayi sektörünün geleceği de olmaz. Güçlü bir sanayi, güçlü üretim için iyi yetişmiş işgücüne ihtiyaç var” ifadelerini kullandı. Bu nedenle okullarda verilen eğitimin kalitesinin artırılması yanında eğitim kurumlarının sanayi ile işbirliğinin de artırılması gerektiğine değinen Taşkın şunları söyledi: “Bu noktada biz sanayicilere de büyük görevler düşüyor. Örneğin bu okullardan gelen stajyerleri çok iyi değerlendirmeliyiz. İşin pratiğinin öğretilmesi noktasında elimizden gelen desteği vermeliyiz. Ayrıca staj konusunda da düzenlemeye gidilmeli. Öğrencinin artık mezun olacağı, üniversite sınavı telaşına düşeceği son sınıfta staj yapılmasını doğru bulmuyorum. Eğer bu mesleğin gerçekten öğrenilmesi bekleniyorsa zorunlu staj 3’üncü sınıfta başlamalı.” Sanayi ortamının öğrenciler tarafından çok sıcak karşılanmadığına, bu nedenle bu alanda çalışmayı tercih eden genç nüfusun giderek azaldığına da dikkat çeken Taşkın, bunun için de sanayicilerin sık sık meslek lisesi ziyaretleri yaparak ortamı anlatmaları, öğrencileri sanayide çalışmaları noktasında motive edici bir tutum izlemeleri gerektiğini söyledi. “Sektörde hareket artıyor”

Sektöre yeni yeni hareket gelmeye başladığına da değinen Bilge Taşkın, özellikle Ramazan ayı ile birlikte ciddi talepler alınmaya başladığını söyledi. “Bir süredir gerek seçimler, gerek referandum nedeniyle firmalar yatırımlarını erteliyordu” diyen Taşkın, “Bugün ise sanayici istikrarı görerek yatırıma başladı. Son bir yıldır ertelenen talepleri almaya başladık. Sektörde iş hacminde yüzde 80’e yakın artış var” dedi. Taş-

kın, yatırımların başlaması yanında hammadde fiyatlarının düşmeye başlamasının da sektördeki hareketlenmeye katkı sağladığını söyledi. Taleplerdeki artışa rağmen kalifiye eleman bulunamaması nedeniyle bu talepleri istenilen hızda yanıtlayamadıklarını belirten Taşkın, “Maalesef ülkemizde işsizlik olduğuna inanmıyorum. İş var, piyasalar da hareketli ama ülkemizde kalifiye eleman sıkıntısı olması nedeniyle işe uygun personel bulamıyoruz. Bu nedenle elimizdeki işi bilen, kaliteli personelimizle üstesinden gelebileceğimiz kadar işi almaya çalışıyoruz” dedi. Sanayide Autocad, Solid gibi programları, CNC makinelerini kullanabilen personele ihtiyaç olduğunu kaydeden Taşkın, “Bir ülkenin ekonomisinin canlanması için sanayi şart. İnşaat sektörü ile ülke ilerlemez. Bir evde oturmak için para kazanmanız lazım. Para için de üretim, teknoloji lazım. Biz inşaatın temel taşlarıyız. İnşaatın ayakta kalması için inşaat demirine ihtiyaç olduğu gibi sanayinin de devamı için kalifiye personel şart. Daha çok gencimizi, özellikle bayanlarımızı sanayide çalışır görmek en büyük arzumuz. Bunun sağlanması için tüm kurumlar üzerine düşen görevleri yerine getirmeli ve bu soruna hızla çözüm üretilmeli” dedi. “Teknoloji önceliğimiz olmalı”

Sanayinin gelişmesi, üretimin artması için teknolojinin de sanayicinin odak noktası olması gerektiğini ifade eden Bilge Taşkın, Mersinli sanayicilerin henüz teknoloji kullanımına istenilen ölçüde hakim olmadığına değindi. Bu nedenle yapılan teknoloji yatırımlarının bir bölümünden istenilen sonuçların alınamadığını, bu

lerin bulundukları kentlere hiçbir fayda sağlamadığı gibi istihdam anlamında da ciddi sıkıntılar oluşturduğunu vurgulayan Dülek şöyle konuştu: “Özellikle indirim marketler hızla yayılmaya başladı ve bu marketler çalışmalarını en fazla 2-3 kişi ile sürdürürken yerel marketler 6-7 kişi çalıştırıyor. Ancak bu indirim marketlerin yayılması sonrasında yerel marketler kapanınca bu 6-7 kişi de iş bulmakta zorlanıyor ve istihdamda sorunlar yaşanıyor. Türkiye’de discount marketlerin istihdam ettiği kişi sayı yaklaşık 90 bin civarında. Oysa aynı ciroyu bizim yöresel marketler 200 bin kişi çalıştırarak elde edebiliyor. Bunun da en büyük sebebi discount marketlerin kasap, manav gibi reyonlarının bulunmaması ya da açıkta ürün satmamaları.” “Market bölge nüfusu göz önünde bulundurularak açılmalı”

Ulusal zincir marketlerin ya da discount marketlerin kontrolsüz şekilde yayıldığına da değinen Ahmet Dülek, maksimum verimin alınabilmesi için market açılacak bölgenin nüfusunun göz önünde bulundurulması gerektiğini anlattı. Mevcut durumda açılacak marketler arası mesafelerin ya da nüfus yoğunluklarının dikkate alınmadığını dile getiren Dülek, “Aynı mahallede birden fazla discount market aynı anda açılabiliyor. Karşılıklı ya da sırt sırta açılmalarına engel hiçbir durum bulunmuyor. Oysa en az 50 bin nüfusa bir marketin açılmasına izin verilirse açılan market daha verimli çalışabilir” ifadelerini kullandı. Türkiye’de perakende sektörünün şu anda 4 indirim marketinin sırtına yüklenmiş durumda olduğunu anlatan Dülek, “Bunlardan biri gıdanın fasonunu yapıyor, bir tanesi gıda dışı ürünlere yoğunlaştı,

makinelerle üretilen ürünlere de talep gelmediğini kaydeden Taşkın, “Artık teknoloji hayatımızın her alanına girmiş durumda. Kim bu teknolojiyi daha çabuk benimseyip sektörüne adapte edebilirse o firma bir adım öne çıkacak. Bu alanda da bilinçlenmemiz adına çalışma yürütmeli, katma değeri yüksek ürün üretimine yönelmeliyiz” diye konuştu.

bir diğeri ağırlıklı olarak tekel ürünlerini satıyor ve sonuncusu ise markaları indirimli fiyatlarla tüketiciyle buluşturuyor. Bu durumun önüne geçilmemesi diğer tüm sektör temsilcilerinin çalışmalarını sekteye uğratıyor” diye konuştu. “Tüketim alışkanları değişti”

Perakendede yaşanan olumsuzlukların kentte ciddi ekonomik kayıpları beraberinde getirdiğine dikkat çeken Ahmet Dülek, “Aynı zamanda ürün aldığımız toptan firmaları da zincirin halkası olarak olumsuz etkileniyor. Bizler vergimizi bu kente ödüyoruz, bu kentte istihdam sağlıyoruz. Eğer Mersin ekonomisini canlandırmak istiyorsak Mersin halkının ve yerel yönetimlerin yerel marketlere daha çok destek vermesini bekliyoruz” dedi. Bayram nedeniyle az da olsa bir hareketlilik yaşanmasına rağmen geçmiş yıllar ile karşılaştırıldığında bu yıl istenen hareketliliğe ulaşılamadığına da değinen Dülek şunları söyledi: “Artık insanların tüketim alışkanlıkları da yaşam tarzları da değişti. Bayramlar eskisi gibi kutlanmıyor. Daha çok tatil fırsatı olarak görülerek şehir dışına çıkılması tercih ediliyor. Bu nedenle bayram alışverişlerinin de geçmiş yıllara göre oldukça azaldığını söyleyebilirim. Aynı şekilde insanların tüketim alışkanlarının değişmesi de marketleri sıkıntıya sokuyor. Bayanların büyük bölümünün çalışmaya başlamasıyla birlikte evlerde geçmişte olduğu gibi sulu yemek pişirilme oranı da oldukça azaldı. Bunun yerine dışarıda tüketim, fast food alışkanlıkları arttı. Bu da market alışverişlerini olumsuz etkiledi.” “Büyükşehir olmadan alışveriş günleri düzenlemek zor”

Sektörün

hareketlendirilmesi

adına geçmiş yıllarda ‘alışveriş günleri’ ya da ‘indirim günleri’ adı altında çeşitli etkinlikler düzenlendiğini hatırlatan Ahmet Dülek, ancak istenen sonuçları alamadıklarını anlattı. İstanbul ya da Ankara’da da bu tarz etkinlikler düzenlendiğini ve çok büyük kazanımlar elde edildiğini kaydeden Dülek, şu değerlendirmeleri yaptı: “Mersin’de istediğimiz sonucu alamamamızın en büyük sebebi ise yerel yönetimlerin bu tür etkinliklere sahip çıkması. Büyükşehir Belediyemiz olmadan düzenlenecek alışveriş günlerinden sonuç alınması imkansız. Bu tür etkinlikler, festivallerden sonuç alınabilmesi, etkinliğin büyüklüğü, halkın ilgisini çekebilecek organizasyonlar içermesi ve iyi bir tanıtımla doğru orantılı. Bu da yüksek bütçeli bir çalışma anlamına geliyor. Bu bütçeleri ise sektör temsilcilerinin sağlaması oldukça zor. Bu noktada yerel yönetimlerle işbirliği yapılabilmesi halinde sonuç alabiliriz.” “Denetimler artırılmalı”

Bir diğer sorunu ise pazar esnafı ve seyyar satıcılar ile yaşadıklarını vurgulayan Ahmet Dülek, bu alanlardaki denetim yetersizliklerinden şikayetçi oldu. Mersin gibi dışa dönük, modern bir kentte her sokak başında bir seyyar satıcı görüntüsünün yakışmadığını kaydeden Dülek, “Bu satışlar, denetimleri tam olarak yapılan, vergisini düzenli ödeyen firmaları sıkıntıya sokuyor. Bizlerde gıda maddeleri düzenli olarak kontrol edilirken aynı hassasiyet pazar satıcıları ya da seyyar satıcılar için gösterilmiyor. Biz marketlerimize uygulanan denetimden şikayetçi değiliz. Ürünümüzün kalitesinin artması adına bunu önemsiyoruz ancak aynı hassasiyetin diğer gruplara da gösterilmesi gerektiğine inanıyoruz. Aksi halde haksız rekabet oluşuyor” diye konuştu.

Bilge Taşkın

32 No’lu Metal Sanayi Meslek Komitesi Başkanı

“Nakit çalışmaya devam edilmeli”

Piyasaların hareketlenmesine karşın ödeme dengelerinin halen düzene oturmadığını anlatan Bilge Taşkın, “Ödemeler noktasında güven ortamı halen tam olarak sağlanamadı. Eski müşterilerimizi bir ölçüde idare edebiliyoruz ama yeni, tanımadığımız müşterilerle bu dönemde nakit ya da kredi kartı dışında çalışılmasını doğru bulmuyorum” dedi. “Kadın gücünü arttırmalı”

Bilge Taşkın, erkek egemen bir sektörün kadın Meslek Komitesi Başkanı olmaktan gurur duyduğunu söyledi. Demir-çelik sektöründe kadın yöneticiye çok fazla rastlanmadığını kaydeden Taşkın, “Aile mesleği olarak bu sektörde 30 yıldır faaliyet gösteriyorum. Sektördeki büyüklerimizin yanımda olması, beni desteklemesi sayesinde de Meslek Komitesi Başkanı oldum. Herkese teşekkür ediyorum” dedi. Hemcinslerine tavsiyede de bulunan Taşkın, “Kadınlar mutlaka her alanda mücadeleci olmalı. Çok çalışır ve kendimizi geliştirsek hedeflerimize ulaşabiliriz toplumsal cinsiyet eşitliğini ilk önce kadınlarımızın benimseyip sonra bunu toplumda yaygınlaştırmasını sağlamalıyız. Ulu Önder M. Kemal Atatürk’ün de dediği gibi büyük başarılar kıymetli anaların yetiştirdikleri seçkin evlatlar sayesinde olmuştur” değerlendirmesini yaptı. Günümüzde genç kadınların çok daha fazla imkâna sahip olduğuna da dikkat çeken Taşkın, bu imkânın iyi değerlendirilmesi gerektiğini de sözlerine ekledi.

Meslek liseleri olmazsa, kalifiye personel bulunmazsa sanayi sektörünün geleceği de olmaz. Güçlü bir sanayi, güçlü üretim için iyi yetişmiş işgücüne ihtiyaç var.


8

YIL: 19 | SAYI: 335 | 25 Haziran - 8 Temmuz | www.mtso.org.tr

RIS MERSİN + PROJESİ ÖZEL HABERİ: İNOVASYONLA MERSİN'İ ÖN PLANA ÇIKARAN FİRMALARIMIZ

Arbella, makarnaya sağlık katıyor

Tel: 0324 231 25 25 Mesai Dışı: 0324 325 86 05

bulunup oradaki gelişmeleri takip ediyorduk. Yaptığımız araştırmalarda gördük ki Japonya’da bir porsiyon spagetti 100 gramdan oluşuyor. 101 gram olsa kabul etmiyorlar. Katı bir disiplinleri var. Biz de bunun üzerine 100 gramlık porsiyon spagettilerin üretimi için paketleme yatırımına gittik. Bir paketin içine 5 ayrı birer porsiyonluk (100 gramlık) spagettiler yerleştirdik. Bu ürün Japonya’da çok beğenildi ve sonrasında iç piyasaya da yönelmeye başladık. Türkiye’de de özellikle ölçülü beslenmek isteyen ailelerin ilgi odağı oldu. Örneğin bir aile 3 kişiden oluşuyorsa 3 porsiyonunu pişirip kalanını saklayanlar oldu.

Gülçin Arslan Hazar Arbella Makarna Genel Müdür Yardımcısı

Faaliyete başladığı ilk günden itibaren inovasyonu temel ilke edinen Arbella, üretimde kullandığı üzüm çekirdeğinden nohuda, mercimekten sebze tozlarına kadar birçok yan ürünle makarnanın içeriğini zenginleştirip besin değerini artırarak, tüketicisine daha sağlıklı ürünler sunuyor.

M

akarna sektöründe henüz çok genç bir firma olmasına rağmen inovatif çalışmalarıyla adını kısa sürede duyuran Arbella Makarna, yurtiçi ve yurtdışındaki etkinliğini her geçen gün artırıyor. Bir taraftan yenilikçi ambalajlarıyla tüketicisine çeşitli kullanım kolaylıkları sunan firma, diğer taraftan üretimde kullandığı farklı formüllerle makarnanın besin değerini artırarak dikkat çekiyor. Yeni çeşitler, gerek yurtdışındaki gerekse yurtiçindeki talepler göz önünde bulundurulup araştırma şirketlerinden gelen tüketici eğilim raporları değerlendirerek oluşturuluyor. Yeni makarna reçetelerinin hazırlanmasında en büyük payın ise Türkiye ve Amerika’daki 30’un üzerindeki Ar-Ge personeline ait olduğu söylenebilir. Antioksidan özelliği yüksek üzüm çekirdeği unundan ürettiği makarna ile Paris’te Sial World Tour 2016’da Türkiye’yi inovatif ürün kategorisinde temsil eden Arbella Makarna, burada aldığı ödülle de başarısını taçlandırıyor. Arbella Makarna Genel Müdür Yardımcısı Gülçin Arslan Hazar ile halk arasında yoğun şekilde tüketimi olan makarnanın sunumunda neden farklılık yaratma ihtiyacı duyduklarını ve başarı öykülerinin detaylarını konuştuk. Hazar, firmasını ve çalışmalarını şöyle anlatıyor: “İlk inovasyonumuzu paketlemede gerçekleştirdik” Biz bakliyat kökenli bir firmayız. Bakliyat sektöründe köklü bir geçmişe sahibiz. 2002 yılında yine tarımsal üretimin bir parçası olan makarna sektörüne adım attık. Yurtiçi ve dışında yaptığımız araştırmaların ardından ilk olarak Gaziantep’te bir makarna firması kiralayarak sektöre adım attık. Makarnanın hammaddesi bilindiği üzere buğday. Bu nedenle bir tarım ürünü olunca sektör olarak çok uzak görmedik. Yalnızca işlenmiş ve paketli bir ürün olması anlamında bizim için yeni bir alandı. Kiraladığımız bu firma ile sektörü yakından tanıyabilme imkanı bulduk. O dönemde hem iç pazara hem de ihracata yönelik çalışmaya başladık. Bir süre sonra firma oldukça iyi bir yere geldi. Biz ise sektörü sevince kendi markamızı oluşturmaya karar verdik ve Mersin’deki yatırımımız başladı. Üretime başladığımız yıllarda makarna sektörü oldukça durgundu. Bu durgunluğu aşabilmek adına daha dinamik, daha yenilikçi ürünlere yönelmeye karar verdik. Bunun için araştırmalara başladık. İlk olarak çok sayıda market gezdik. Yurtiçi ve dışındaki makarna paketlerini inceledik.

MTSO 8

CMYK

O dönemdeki makarnaların hepi, ‘yastık ambalaj’ denilen yatay pozisyonda duran, raflarda üst üste sıralanan ambalajlara sahipti. Biz ise ürünümüzün rafta daha güzel görünmesini sağlamak adına makarnamızı dikey paketlerle sunmak istedik. Makine yatırımımızı buna göre yaptık. Böylece Türkiye’nin ilk oturan paketli makarnalarını ürettik. Bu paketler firmamızın inovasyona yönelik ilk çalışması oldu. Paketlerdeki yenilik çalışmalarımız bununla da sınırlı kalmadı. İlerleyen süreçte aç-kapa paketlerimiz geldi. Evde tek kişi yaşayan ya da az miktarda makarna pişirmek isteyen kişiler kalan makarnayı pakette muhafaza etmekte zorlanıyordu. Biz de geliştirdiğimiz sistemle kalan ürünün kendi ambalajında orijinali gibi muhafaza edilmesini sağladık. Üstelik bu paketleme makinelerine yaptığımız yatırım maliyetlerini de ürünlerimize hiçbir şekilde yansıtmadık. Bu da müşteri memnuniyetini ve devamlılığını getirdi.

rirken hamurlaşmayan makarnadır. Başlangıçta ürünümüzün hamurlaşmaması yadırgansa da zamanla kalitesi anlaşıldı ve ürün sevildi. “Öncelikli hedef kitlemiz çocuklar oldu” Çalışma felsefemiz gereği her zaman yenilik arayan, yaptığı işe fark katmayı ilke edinen bir firmayız. Farklı ne yapabileceğimizi, ürünümüze nasıl bir dinamizm katıp sektörde öne çıkabileceğimizi düşünmeye başladık. İlk olarak çocuklara yönelme kararı aldık. Makarnayı sevmeyen çocuk sayısı sanırım çok azdır. Annelerin en büyük şikayeti ise çocuklarına ıspanak, domates gibi sebzeleri yedirememek. Biz de doğal ıspanak ve domates tozlarıyla renklendirdiğimiz makarnalar ürettik. Bu makarnalara çocukların seveceği şekiller kattık. İlk olarak 2009 yılında çeşitli çizgi film karakterlerinden oluşan makarnalar üretirken bugün kendi karakterlerimizi oluşturduk. Bünyemizdeki Ar-Ge departmanımızın katkılarıyla ok-

Sektörün nabzını tutmak, gelişmeleri yakından takip etmek, rotamızı belirlemek adına profesyonel bir araştırma ekibiyle çalışıyoruz. İki yılda bir düzenli araştırma yaptırıyoruz. Bununla birlikte bizler de dünyanın birçok noktasında gelişen, yenilikçi teknolojileri takip ediyor ve bunu firmamıza nasıl uyarlayabileceğimizi tartışıyoruz. “Kendi özel reçetemizi oluşturduk” İnşaatımız tamamlanıp, paketleme yatırımlarımız bitince 2008 yılında Arbella markasıyla, yani kendi markamızla piyasaya girdik. Kendi markamızı oluşturduğumuzda 6 yıllık bir üretim deneyimine sahiptik. Bu anlamda Mersin’deki ilk makarna fabrikası olduğumuzu da söyleyebilirim. Makarna sektörü ağırlıklı olarak Güneydoğu Anadolu ve Orta Anadolu’da yoğunlaşmış durumda. Çünkü makarnanın hammaaddesi durum buğdayı ağırlıklı bu bölgelerde yetişiyor. Biz ise yatırımı Mersin’e yapınca, ‘Mersin sıcak, orada bu iş olmaz’ yorumları yapıldı. Oysa biz bulunduğumuz konumun avantajlarını kullandık. Hem Orta Anadolu hem de Güneydoğu Anadolu’ya yakın olmamız nedeniyle buğdayların en iyilerini seçip Mersin’e getirerek özel bir reçete hazırladık. Ürünün tadındaki fark da bu özel reçeteden kaynaklı. Kaliteli makarna, pişi-

yanus serisi, sayı serisi, spor serisi ve uzay serisi olmak üzere 4 ayrı figür tasarladık. Bu çalışmamız oldukça ses getirdi. Markete gittiğinde ev için 3-4 çeşit makarna alan bir aile bu kez çocuğu için de bir çeşit almaya başladı. Üstelik bu makarnalar büyükler için hazırlanan 500 gramlık makarnalar yerine 250 gramlık paketlerle piyasaya sürüldü. Bu da hem talebi artırdı hem de markamızı farklı bir konuma taşıdı. “Sosyal sorumluluk projelerini önemsiyoruz” Firma olarak üretim ve satışın yanı sıra sosyal sorumluluk

projelerini de oldukça önemsiyoruz. Bu bağlamda makarna ile ne yapabileceğimizi düşündük ve çölyak hastaları için glütensiz makarna üretimine karar verdik. 2011 yılında ilk ürünümüzün çıkmasına bir ay kala Yönetim Kurulu Başkanımız Mahmut Arslan’ın eşi Sevim Arslan’ın çölyak hastası olduğunu öğrendik. Bu ürünümüz yüzde 100 mısırdan üretiliyor. Zaman zaman bu hastalıkla mücadele eden derneklerin etkinliklerinde yer alıyoruz ve destek olmaya gayret gösteriyoruz. “Ürünlerimizin besin değerini artırmak çok önemli” Makarna besin değeri yüksek bir ürün. Ancak biz her zaman bu değeri daha da artırmaya odaklandık. Ar-Ge çalışmalarımız da bu yönde yoğunlaştı. Amerika’daki AGT Grup çatısı altındaki ArGe departmanımızla çocukların ardından bu kez beslenmesinde sağlığı ön planda tutan, besin değeri daha yüksek ürünleri tercih eden gruba yöneldik. Çalışmalarımız sonunda tam buğday içerikli, lif oranı daha yüksek Arbella Plus kategorisi oluştu. Çalışmalarımız ambalaj ve ürün çeşidiyle sınırlı kalmadı. Alternatif sunumlar üzerinde de çalışmaya başladık. Üretimimizin yarısını iç pazara yarısını yurtdışına satıyoruz. Ağırlıklı çalıştığımız pazarlardan birsi de Japonya. Sık sık Japonya’ya ziyaretlerde

“Tez çalışması ödül getirdi” Daha önce de belirttiğim gibi bizim ürünlerimizde ön planda tuttuğumuz konu sağlık. Yani ürünlerimizin besin değerlerinin yüksek olması. Ar-Ge çalışmalarımız da hep bu doğrultuda şekillendi. CEO’muz Hüseyin Arslan’ın kızı Dilara Arslan’ın üniversitede bir projesi vardı. Dilara Hanım projesini hazırlarken bizim Ar-Ge departmanımızla birlikte çalışmaya başladı. Antioksidan değeri çok yüksek üzüm çekirdeğini makarna ile birleştirmeyi hedef alan bir tez projesiydi. Bir süre sonra biz neden bünyemizde böyle bir projeyi hayata geçirmediğimizi düşünerek çalışmaya başladık. Üzüm çekirdeği tozunu durum buğdayına karıştıracaktık. Ancak üzüm çekirdeği tozunu bulmamız biraz zamanımızı aldı. Sonrasında iki yıllık bir Ar-Ge çalışması sonucu makarnayı dünyanın en iyi antioksidanlarından biri olan üzüm çekirdeği ile birleştirmeyi başardık. Tüketicimize sunduğumuz Arbella Üzüm Çekirdekli Makarna ile sağlığı, faydayı ve yeniliği bir araya getirip dünyada bir ilk olma özelliği ile de öne çıktık. Bu ürünümüz ile Türkiye’yi Paris’te düzenlenen Sial World Tour’da inovatif ürün kategorisinde temsil ettik ve ödülle döndük. “Arbella, akla hep yenilikçi ürün getirdi” Bir süre sonra Arbella tüketicinin aklında yenilikçi ürün anlayışı ile örtüşmeye başladı. Bu kez bir araştırma daha yaptık ve dünyada üretilip ülkemizde üretilmeyen ürünleri tespit ettik. Makarnada İtalya’ya ne kadar bağımlı olduğumuzu saptadık. O dönemde Tagliatelle, Nidi ve Lazanya’nın Türkiye’de üretilmediğini, ithal edildiğini gördük. Bunun için bir yatırım kararı aldık. Çünkü bu ürünleri İtalya’da da her fabrika üretmiyordu. Butik üretimler yapılıyor ve az sayıda ürün çıkıyordu. Bu alanda da yatırım yaparak üretimine başlayan Türkiye’deki tek fabrikayız. Ürünlerimizin İtalya’da üretilen ürünlere göre

fiyatta daha rekabetçi bir yapıda olması ise yurtdışında da yoğun olarak tercih edilmemizi beraberinde getirdi. “Bakliyat ile makarnayı birleştirdik” Çalışmalarımız bunlarla da sınırlı kalmadı. Bakliyat kökenli bir firma olmamız nedeniyle hayalimizde hep makarna ile bakliyatı birleştirmek vardı. Protein zengini bakliyatı makarnaya entegre ederek makarnanın protein değerini artırmak istedik ama makarna lezzetini de korumamız gerekiyordu. Bunun için araştırmalara başladık. İlk olarak yurtdışına yönelik olarak bezelye unu ve yulaf lifi ile zenginleştirilmiş makarnalar ürettik. Yurtiçinde ise daha bilinir ürünler üzerinde çalıştık. 2,5 yıl süren Ar-Ge sonucunda nohut ve mercimekli makarnalar doğdu. Bakliyat katkılı yeni makarna prosesleri üzerindeki çalışmalarımız ise devam ediyor. Arbella, 9 yıllık çok genç bir firma olmasına rağmen bu kadar yenilikçi ürünü piyasaya sürerek kısa sürede marka bilinirliğini artırmış oldu. Tüm çalışmalarımızdan olumlu geri dönüşler almanın mutluluğunu yaşıyoruz. “Profesyonel araştırma şirketleriyle çalışıyoruz” İnovasyona önem veren bir firma olarak biraz da Ar-Ge süreçlerimizi anlatmam gerekirse şunları söyleyebilirim. Sektörün nabzını tutmak, gelişmeleri yakından takip etmek, rotamızı belirlemek adına profesyonel bir araştırma ekibiyle çalışıyoruz. İki yılda bir düzenli araştırma yaptırıyoruz. Bununla birlikte bizler de dünyanın birçok noktasında gelişen, yenilikçi teknolojileri takip ediyor ve bunu firmamıza nasıl uyarlayabileceğimizi tartışıyoruz. Bu çalışmaları yürütecek hem Mersin hem de Amerika’da Ar-Ge departmanımız var. Toplamda 30’un üzerinde Ar-Ge personeli ile çalışıyoruz. Amerika’daki departmanımız yalnızca makarnaya değil, tüm gruba hizmet veriyor. Burası 2013 yılında içerik üretmek amacıyla kuruldu. Yani hangi maddeleri karıştırarak içerik zenginleştirebiliriz, hangi maddeden hangi ölçüde karıştırırsak lezzetini bozmayız gibi çalışmalar Amerika’ya ait. Ayrıca burada bir de mini üretim tesisi kurduk ve bu sayede ilk üretim denemelerimizi daha az miktarlarla gerçekleştirebiliyoruz. Mersin’deki ArGe departmanımız ise dünyadaki yenilikleri takip ediyor ve üretim anlamında firmamıza katkı sağlıyor. Makarna fabrikasında 300 civarında personel ile çalışıyoruz. Günlük 700 ton üretim kapasitemiz bulunmakta ve 80 ülkeye ihracat yapıyoruz.


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.