MTSO Haber Sayı 343

Page 1

Endüstri 4.0’a adapte olamazsak işsizliğimiz artar >3’te

Bakü-Tiflis-Kars Demiryolu Hattı’nda Türkiye’den ilk tren yola çıktı

Meriç’ten, 71’inci kişisel sergi

>2’de

>2’de

MTSO ÇAĞRI MERKEZİ 0 850 304 33 33

Okyanusu aşıp, derede boğulmayalım… Şerafettin AŞUT

MTSO Yönetim Kurulu Başkanı

> 3’te

www.mtso.org.tr www.mtso.org.tr | YIL: | YIL: 19 17 | SAYI: | SAYI: 343298 | 10| 6-19 - 23 Aralık ARALIK 2017 2015

Bilişim sektörü sorunlarına çözüm arıyor

Kadının siyasetteki gücü

Tuncay Torun

MTSO 9 No’lu Bilgisayar, Elektrik, Elektronik, Telekomünikasyon ve Büro Cihazları Meslek Komitesi Başkanı

M

TSO 9 No’lu Meslek Komitesi, sektör temsilcileri ile bir araya gelip bir taraftan sektör sorunlarının analizini yaparken diğer taraftan ilgili kurumlarla temasa geçip bu sorunlara çözüm arıyor. Sorun tespitlerinin yanı sıra üyelerin sektörel gelişimlerden, desteklerden daha çok haberdar olması adına da çalışma yürüten Komite, kentteki teknoloji temelli kurumlarla diyaloğu da artırmaya odaklanıyor. Mersin Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO) 9 No’lu Bilgisayar, Elekt-

rik, Elektronik, Telekomünikasyon ve Büro Cihazları Meslek Komitesi Başkanı Tuncay Torun, üyeleriyle diyaloğu artıracak çalışmalara yöneldiklerini söyledi. Önceliği sorunları saptamaya verdiklerini kaydeden Torun, bunun için küçük gruplarla bir araya gelip üyelerinin sorunlarını dinlediklerini anlattı. Torun, bugüne kadar Komite bünyesinde yer alan iletişim grubu, bilişim grubu ve elektrik ile elektronik gruplarıyla ayrı ayrı küçük toplantılar düzenlediklerini ifade etti. > 7’de

7 No’lu Komite’den ‘Yerel marketlere sahip çıkın’ talebi Dünyanın yarısını oluşturan kadınların karar alma mekanizmalarında daha fazla söz sahibi olabilmesi adına siyasetteki gücünü artırması önem taşıyor. Bu kapsamda, Türk Kadınına Seçme ve Seçilme Hakkı Tanınmasının 83. yıldönümü vesilesiyle 5 Aralık’ta “Avrupa Birliği Yolunda Kadın ve Siyaset” isimli bir panel düzenlendi.

Ahmet Dülek

MTSO 7 No’lu Perakende Gıda ve Muhtelif Ticaret Meslek Komitesi Başkanı

M

ersin Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO) 7 No’lu Perakende Gıda ve Muhtelif Ticaret Meslek Komitesi Başkanı Ahmet Dülek, yerel marketlerin ulusal zincir marketler karşısında her geçen gün kan kaybettiğine dikkat çekerek, Mersin halkından ve yerel yönetimlerden yerel marketlere sahip çıkmalarını istedi. Perakende sektöründe 1990’lı yıllarda ulusal mağaza zincirlerinin

K

adınların, ekonomik ve sosyal konumlarının güçlendirilmesi ve bölgesel ekonomik kalkınmada etkin rol almasını sağlamak amacıyla hazırlanan ‘Kız Kardeşim Projesi’, Mersin Ticaret ve Sanayi Odası’nda (MTSO) başladı. Proje kapsamında, bir iş fikri olan ancak nereden, nasıl başlayacağını bilmeyen, 18-55 yaş aralığındaki Mersinli kadınlara verilecek eğitimlerle yol gösterilecek. İş fikirlerini hayata geçirmeleri noktasında

yurt genelinde hızla yayılmaya başlaması sonrasında ciddi sıkıntılar oluştuğunu anlatan MTSO 7 No’lu Perakende Gıda ve Muhtelif Ticaret Meslek Komitesi Başkanı Ahmet Dülek, bu sorunların çözümünün önce birlikte hareket ederek ardından da bir takım yeni yasal düzenlemelere gidilerek sağlanabileceğini söyledi. Dülek, Mersin’deki ilk ulusal mağazanın 1994 yılında açıldığını ifade etti. > 7’de

M

ersin Ticaret ve Sanayi Odası, Mersin Avrupa Birliği Bilgi Merkezi ve Mersin Kent Konseyi işbirliği, Avrupa Birliği Türkiye delegasyonu desteği ile düzenlenen ve iki oturumda tamamlanan panelde geçmiş dönem bakan ve milletvekilleri ile siyasi hayat içinde kadının ayakta kalma mücadelesi ve başarıya gidecek yolda atılması gereken adımlar

konuşuldu. Bahçeşehir Üniversitesi Sosyoloji Bölüm Başkanı Avrupa Takımı Üyesi Prof. Dr. Nilüfer Narlı’nın moderatörlüğünü yaptığı ilk oturumun panelistleri Türkiye’nin seçilmiş ilk Kadın Bakanı ve İlk Kadın Hükümet Sözcüsü Dr. İmren Aykut, Türkiye’nin İlk Kadın Çevre Bakanı ve İlk Kadın Turizm Bakanı Işılay Saygın ile Estonya

Büyükelçisi Marin Mottus oldu. Moderatörlüğünü Spiker Gülgün Feyman Budak’ın yaptığı ikinci oturumun konuşmacıları ise 20 ve 21. Dönem Mersin Milletvekili ve 53 ve 54. Dönem Hükümetleri Devlet Bakanı Ayfer Yılmaz, 50. Hükümetin Kadın Aile ve Sosyal Hizmetlerden Sorumlu Devlet Bakanı Zehra Önay Alpago ve 23. Dönem İzmir Milletve-

kili Dr. Şenol Bal oldu. Oturumlarda kendi deneyimlerini paylaşan kadın siyasetçiler, daha çok kadının siyasette söz alabilmesi adına neler yapmaları gerektiğinin ipuçlarını verdi. Panelistler, egemenlik hakkının kullanımı için, demokrasi ve barış için kadınların siyasetteki gücünün artırılması gerektiği görüşünde birleşti. > 4’te

E

tartışıldı. Açılış konuşmasını MTSO Meclis Üyesi Veysel Baysal’ın gerçekleştirdiği seminerin konuşmacıları arasında MTSO Yönetim Kurulu Başkanı Şerafettin Aşut, Eski Uşak Milletvekili ve Eski Öğretim Üyesi Osman Coşkunoğlu ile E3 TAM A.Ş Genel Müdürü Sedat Sami Ömeroğlu yer aldı. Başkan Aşut ‘Geleceğin Vizyonunda Endüstri 4.0’ konulu konuşma yaparken Eski Uşak Milletvekili Osman Coşkunoğlu, ‘Endüstri 4.0 – Tekno & Politik Değerlendirme’ başlıklı sunumunu gerçekleştirdi. E3 TAM A.Ş Genel Müdürü Sedat Sami Ömeroğlu’nun sunumu ise ‘Uzak Geçmişten Yakın Geleceğe Teknoloji ve İnsan’ konularını kapsadı.

Avrupa’ya açılan önemli kapı:

cesaretlendirilip bilgilendirilen kadınların önümüzdeki süreçte iş hayatına atılmalarına katkı sağlayarak bölgesel ekonomide daha etkin rol almalarına zemin hazırlayacak. Coca-Cola Türkiye, Anadolu Vakfı destekleri ve yerel paydaşların işbirliğiyle hayata geçirilen Kız Kardeşim Projesi’nin Mersin eğitimleri, MTSO ve Mersin İl Kadın Girişimciler Kurulu ev sahipliğinde 7 Aralık’ta başladı. > 2’de

Özaltın Ahşap Endüstri 4.0’a hazırlanıyor

İ

Özkan Altın

Özaltın Ahşap Yönetim Kurulu Başkanı

M

ersin Tarsus Organize Sanayi Bölgesi’nde (MTSOB) proje bazlı ahşap ev mobilyaları üreten Özaltın Ahşap, bir taraftan geliştirdiği teknolojisi, diğer taraftan yetiştirdiği personeli ile Endüstri 4.0’a hazırlanıyor. Teknolojiyi yakından takip etmesi, kalitesi ve bilgi birikimiyle sektörde

MTSO 1

CMYK

4 kuşaktır faaliyet gösteren Özaltın Ahşap, üzerinde çalıştığı yazılımlarla yeni nesil sanayi devrimini yakalama konusunda iddialı. Yalnızca makine ya da yazılım alanındaki yatırımlarıyla değil, insana yatırımıyla da öne çıkan firma, personel eğitimine de büyük önem veriyor. > 8’de

talya, Türk yatırımcıların yakından takip ettiği önemli ülkelerden biri. Bunun birçok sebebinden bahsedilebilir. Bu ülkeyi avantajı kılan faktörler arasında Avrupa’nın ve dünyanın en büyük pazarlarından olması, Avrupa pazarına erişim için lojistik avantajlar sağlaması bulunuyor. Yani Made in Italy’nin bir marka değeri taşıması, Ar-Ge ve tasarım alanında İtalya’nın globalde kabul görmesi ve iş gücünün bu konulardaki tecrübesi, ülkenin dış yatırımcıya pozitif yaklaşımı, yatırım konusundaki vergi

Dijital Hikayeler ile öğrenme artık çok kolay

>2’de

düzenlemeleri, teşvikleri ve özel sektöre yönelik reformları İtalya’ya ilgiyi artırıyor. Türkiye ile İtalya arasındaki ekonomik ve ticari ilişkilerin iyi düzeyde olduğu söylenebilir. İtalya yıllardır Türkiye’nin ticari partnerleri arasında ilk sıralarda yer alıyor. Türkiye’deki İtalyan firmaların sayısı bin 300’e ulaşmış durumda. İki ülke arasındaki ekonomik ilişkilerin başarısının ardında yatan en temel etken olarak iki ekonominin rekabetten ziyade birbirini tamamlayan yapılara sahip olması gösterilebilir. > 6’da

Kadın bakanlardan siyaset dersleri

>4’te

Erkek egemen dünyada yer almak

> 4’te

snek üretim sistemlerini öne çıkaran, Endüstri 4.0 olarak adlandırılan yeni sanayi devrimi üretimde kalite ve verimi zirveye taşıyor. Bu dönemde inovasyonun önemi bir kat daha artıyor. Her ne kadar robotlar yeni süreçte aktif rol üstlense de işin uzmanları, “Başarıya ulaşmak için sihirli değnek diye bir şey yok. Yine terleme var. Teknolojiyi kullanacağız ama başarıya ulaşmak adına bizzat bizler çok çalışacağız” diyor. Mersin Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO) tarafından ‘Endüstri 4.0 Geleceğin Vizyonu’ Semineri düzenlendi. Seminerde yeni sanayi devriminin getirdiği uygulamalarının yaratacağı fırsat ve tehditler değerlendirilerek, akıllı teknoloji çözümlerinin insanlığa ve yaşama etkileri

> 5’te


2

YIL: 19 | SAYI: 343 | 10 - 23 Aralık 2017 | www.mtso.org.tr

Bakü-Tiflis-Kars Demiryolu Hattı’nda

Türkiye’den ilk tren yola çıktı

OSBÜK Yönetiminden MTSO’ya ziyaret

O

B

Tarihi Demir İpek Yolu’nu canlandıracak olan Bakü-TiflisKars (BTK) Demiryolu Hattı ile Türkiye’den Azerbaycan’a giden ilk tren Mersin’den hareket etti. 4 ülkeye uğrayacak olan trenin, 4 gün sonra Azerbaycan-Bakü’ye 7 gün sonra ise Türkmenistan-Akşabaat’a varması planlanıyor.

akü’de 30 Ekim’de açılışı gerçekleştirilen Türkiye – Gürcistan – Azerbaycan arasındaki demiryolu bağlantısını sağlayan Bakü-Tiflis-Kars Demir Yolu Hattı’nda Türkiye’den ilk tren Mersin Yenice Tren İstasyonu’nda düzenlenen törenle yola çıktı. Uğurlama törenine Mersin Valisi Ali İhsan Su, TCDD Taşımacılık A.Ş. Genel Müdürü Veysi Kurt, Kazakistan Demiryolları Multimodal Taşımacılar Müdürü Nurzhan Alpyspekov, Mersin Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO) Yönetim Kurulu Üyesi Ufuk Maya, Arkas Lojistik Genel Müdürü Onur Göçmez ile davetliler katıldı. Yenice istasyonundan Azerbaycan’a uğurlanan 16 vagonlu trende, 32 konteyner içerisinde 650 ton soya küspesi ve seramik yapıştırıcısı taşınıyor. Toplam 2 bin 100 kilometre yol katedecek olan trenin, Bakü’ye 4 günde ulaşması bekleniyor. Trenin toplam seyir süresinin ise

yaklaşık 96 saat olması planlanıyor. İlk etapta yıllık 1 milyon yolcu ve 6 buçuk milyon ton yük taşıyacak hattın 2034’e kadar taşıma kapasitesinin, 3 milyon yolcu ve 17 milyon ton yüke çıkartılması hedefleniyor. Ekonomik ve uluslararası ilişkiler açısından bölgesel zenginliğe katkı sağlaması planlanan 838 kilometre uzunluğundaki hattın Türkiye bölümünde 4 istasyon, 3 köprü ve 76 kilometrelik demiryolu inşa edildi. Su: “Ticaretimiz daha da hızlı gelişecek”

Törende konuşan Vali Ali İhsan Su, tarihi bir gün yaşandığını söyledi. Azerbaycan’a yapılan ilk sefer olması nedeniyle toplandıklarını belirten Su, “İnanıyorum ki bundan sonra ticaretimiz daha hızlı gelişecek ve karşılıklı çok daha seri adımlar atacağız. Ben bu hizmetlerin hakikaten ülkemiz açısından büyük öneme sahip olduğunu vurgulamak

istiyorum” dedi. Kurt: “Mersin ve Bakü 70-80 saatte birbirine bağlanacak”

TCDD Taşımacılık Genel Müdürü Veysi Kurt ise, Türkiye’den Azerbaycan’a ve Türkmenistan’a ilk ihracat trenini Mersin Valisi, Mersin sanayicisi ve Kazakistan’dan Azerbaycan’dan gelen misafirlerle birlikte gönderdiklerini söyledi. Bu trenin başlangıç olması adına çok önemli olduğunu vurgulayan Kurt, “Sanayicimiz ve ihracatçımız açısından bu çok önemli bir zaman dilimi. Mersin bu tren ile Bakü’ye 70-80 saat gibi kısa bir sürede bağlanmış oluyor. Yük taşımacılığında, lojistikte bu kadar kısa sürede Mersin ve Bakü’yü birleştirmek ve bir yükü oraya taşıyabilmek çok önemli. Bu tren şu an yükleri itibariyle 32 tane konteyner içeriyor. Yüklerimiz içerisinde tarımsal ürünler inşaat malzemeleri olacak” ifadelerini kullandı.

rganize Sanayi Bölgeleri Üst Kuruluşu (OSBÜK) Yönetimi, OSBÜK Akdeniz Bölge Toplantısı öncesinde Mersin Ticaret ve Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanı Şerafettin Aşut’u ziyaret etti. Çalışmaların birlik ve beraberlik içinde yürütülmesinin önemine vurgu yapılan görüşmede, ekonominin önümüzdeki süreçte canlanması adına iş adamlarına büyük görevler düştüğü görüşü öne çıktı. OSBÜK Yönetim Kurulu Başkanı Memiş Kütükçü Yönetim Kurulu Üyeleri ile birlikte MTSO Yönetim Kurulu Başkanı Şerafettin Aşut’u ziyaret etti. Ziyarette MTSO Yönetim Kurulu Üyeleri Hakan Sefa Çakır, Fuad Budur ve Mustafa Kabadayı da hazır bulundu. Kabulde

yaptığı konuşmada Türkiye’de bir OSB sanayicisi olmaktan duyduğu gururu dile getiren Şerafettin Aşut, sanayicilerin sorunlarının bulunduğunu ancak son 15 yıldır yaşadıkları bu sorunları hükümetle kurabildikleri diyalog sayesinde çözebildiklerini söyledi. “Hem çatı örgütümüz TOBB, hem de OSBÜK olarak bakanlıklarla sağladığımız diyaloglar sayesinde sıkıntılarımızı aşabiliyoruz” diyen Aşut, Türkiye’nin dünyada bu başarıyı yakalayabilen ender ülkeler arasında yer aldığını söyledi. Yalnızca seslerini duyurabilmenin değil, taleplerinin karşılık buluyor olmasının da büyük bir fırsat olduğunu vurgulayan OSBÜK Başkanı Memiş Kütükçü, ise “Bu bağlamda bir tek Türkiye

değil, Mersin de belli bir birlik ve beraberliği yakalayan nadir illerimizden. Başarılı çalışmalarınızı takip ediyoruz” dedi. Sorunların iletişim ile anında ya da biraz zaman alsa da çözülebildiğini yineleyen Kütükçü, “Ancak ekonomi dinamik bir kavram. Bir sorunu çözsek bile arkasından yeni sorunlar oluşabiliyor. Bu nedenle sabırlı olmalıyız” dedi. Türkiye’nin daha çok çalışması gereken bir döneme girdiğini ve bu noktada iş adamlarına önemli görevler düştüğünü de kaydeden Kütükçü, “Bu dönemde üretimden vazgeçmemiz gerekiyor. Birlik ve beraberliğimizi elimizden bırakmamamız, ekonomimizi ayakta tutmamız gerekiyor” değerlendirmesini yaptı.

Meriç’ten, 71’inci kişisel sergi

R

essam Mehmet Ali Meriç, 71’inci kişisel resim sergisini MTSO Sanat Galerisi’nde açtı. Sergisinde deniz ve tekneleri konu alan Meriç, “Ressamlar, iyi bildiği durumları ve nesneleri daha rahat resmederler. Ben de bildiğim şeyi yaptım” dedi. Ressam Ali Meriç, 71’inci kişisel sergisini Mersin Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO) Sanat Galerisi’nde açtı. Sergi açılışına MTSO Genel Sekreteri Kadir Dölek ile MTSO Eğitim ve Kalkınma Vakfı Başkanı Sadık Çağatay Güneş’in yanı sıra davetliler ve sanatseverler katıldı. Sergide, sanatçının yağlı boya kullanarak hazırladığı 30 eseri yer aldı. Sanatçı, geçtiğimiz yıl Mersin’de geçirdiği 30 yılını anlattığı

bir sergiyi yine MTSO Sanat Galerisi’nde sanatseverlerle buluşturmuştu. Açılışta konuşan Ressam Ali Meriç, resimlerinde deniz ve tekneleri işlediğini, özellikle estetik bir yapısı bulunması nedeniyle yelkene ağırlık verdiğini söyledi. Ressamların iyi bildikleri durumları ve nesneleri kolay resmettiklerini belirten Meriç, “Ben de bildiğim şeyi yaptım. Bu kolaycılık olarak görülmemelidir” ifadelerini kullandı. Resimlerinin özel bir amaç taşımadığını kaydeden Meriç, “Morali bozuk bir insan güzel bir resmi izlediği zaman, içinde iyiliğe doğru pozitif duygular uyanır. Bundan âlâ mesaj mı olur?” diye konuştu. 1965’ten bu yana profesyonel ola-

rak çalıştığını aktaran Meriç, 1986’da Mersin’e yerleştiğini ve çalışmalarını kendi atölyesinde yürüttüğünü söyledi. Mersin’de sanat galerisinin az olduğunu ancak bu durumun kente özgü olmadığını belirten Meriç, İstanbul, Ankara gibi büyükşehirlerde de durumun aynı olduğuna işaret etti. Ekonomik ve kültürel koşulların sanat galerilerinin azalmasına sebebiyet verdiğini dile getiren Meriç, “Ortada durmadan artan ama nitelik bakımından büyümeyen bir nüfus var. Bu da sanata olan talebi düşürüyor” değerlendirmesini yaptı. Sanat galericilerin eskiden salt ticaret yapma gibi bir gayeleri olmadığını anlatan Meriç, “Ancak günümüzde bu durum değişti. Artık galeriler sanat bakkallarına dönüştü. Türkiye’de son 30 yıldır sanat galerileri maalesef bu durumda” diye konuştu. Gençlere de tavsiyelerde bulunan sanatçı, sadece sanat alanında değil, hayatın her aşamasında başarılı olmak için çok çalışmaları gerektiğini söyledi. “Çok araştır, çok dene ve de mutlaka malzeme bilgini kuvvetlendir” diyen Meriç sözlerini şöyle tamamladı: “Ben yaptım oldu, demek hiçbir zaman doğru değildir. Biz güzelin peşinde değil, doğrunun peşindeyiz. Resmin güzeli çirkini olmaz, doğrusu yanlışı olur.”

Dijital Hikayeler ile öğrenme artık çok kolay

K K

adınların, ekonomik ve sosyal konumlarının güçlendirilmesi ve bölgesel ekonomik kalkınmada etkin rol almasını sağlamak amacıyla hazırlanan ‘Kız Kardeşim Projesi’, Mersin Ticaret ve Sanayi Odası’nda (MTSO) başladı. Proje kapsamında, bir iş fikri olan ancak nereden, nasıl başlayacağını bilmeyen, 18-55 yaş aralığındaki Mersinli kadınlara verilecek eğitimlerle yol gösterilecek. İş fikirlerini hayata geçirmeleri noktasında cesaretlendirilip bilgilendirilen kadınların önümüzdeki süreçte iş hayatına atılmalarına katkı sağlaya-

rak bölgesel ekonomide daha etkin rol almalarına zemin hazırlayacak. Coca-Cola Türkiye, Anadolu Vakfı destekleri ve yerel paydaşların işbirliğiyle hayata geçirilen Kız Kardeşim Projesi’nin Mersin eğitimleri, MTSO ve Mersin İl Kadın Girişimciler Kurulu ev sahipliğinde 7 Aralık’ta başladı. Türkiye’nin 16 şehrinde yaklaşık 2 bin kadına ulaşan Kız Kardeşim Projesi, katılımcıların kendilerini geliştirmesi ve yetkinlik kazanması ile kadınların ekonomiye katılımlarının artırılmasını amaçlıyor. 7 Aralık’ta MTSO’da başlayan eğitimler 20

Aralık’a kadar devam edecek. 18-55 yaşları arasındaki okur-yazar kadınların katıldığı eğitimler, Boğaziçi Üniversitesi Yaşamboyu Eğitim Merkezi’nin (BÜYEM) alanında uzman eğitmenlerince ücretsiz olarak veriliyor. Proje kapsamında katılımcılar, kişisel gelişimin yanı sıra finansal okuryazarlık, dijital dünya ve kültürel yansımaları, stres yönetimi gibi konularda eğitim alacak. Ayrıca katılımcılar, eğitim boyunca kendi alanlarında rol model olan ve ilham veren lider kadınlarla da bir araya gelecek.

MERSİN TİCARET VE SANAYİ ODASI’NDAN ÜYELERE DUYURU

5174 Sayılı Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği ile Odalar ve Borsalar Kanunu’nun 24 ve 25. Maddelerine göre yıllık aidat ve munzam aidat Haziran ve Ekim ayları içinde iki eşit taksitte ödenmektedir. Süresi içinde ödenmeyen aidat ve munzam aidatlara 6183 sayılı Amme Alacakları Tahsili Usulü Hakkında Kanun gereğince aylık %1,40 oranında gecikme cezası uygulanmaktadır. Vadesi geçen aidat-munzam aidatlar Oda veznelerimize T.İş Bankası, Garanti Bankası ve Yapı Kredi Bankası kredi kartları ile 6 taksitte ödenebilir. Ayrıca Odamız web sayfasından (www.mtso.org.tr.) ve www.vatandas.mtso.org.tr adresinden Garanti Bankası kredi kartı ile 6 taksitte ödenebilmektedir. Sayın üyelerimize duyurulur.

MTSO 2

CMYK

adri Şaman MTSO Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi, Fatih Projesi ile sağlanan donanım ve ağ altyapısının sınıflarda etkin şekilde kullanılması için müdür ve öğretmenlerinin yetkinliklerini güçlendiriyor. Öğretmenler, ‘Hikayeler ile Herkes İçin Öğrenme Projesi kapsamında önce Çek Cumhuriyeti’nde yapılandırılmış kursa ardından da İtalya’daki işbaşı gözlem eğitimine katıldı. Kadri Şaman MTSO Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi müdür ve öğretmenleri, Erasmus+ Ana Eylem 1 Okul Eğitimi Personel Hareketliliği faaliyeti çerçevesinde yürütülmekte olan “Dijital Hikayeler ile Herkes İçin Öğrenme” Projesi kapsamında, Çek Cumhuriye-

ti’nin başkenti Prag’da düzenlenen yapılandırılmış kursa ve İtalya’nın Milano kentinde işbaşı gözlem eğitimine katıldı. Eğitimlere gönderilen heyet içerisinde, Matematik, Kimya, Biyoloji, İngilizce, Rehberlik ve Bilişim Teknolojileri branşlarından toplam 12 öğretmen ve 2 idareci yer aldı. Hedef, Fatih Projesi ile sağlanan donanım ve ağ altyapısının sınıflarda etkin şekilde kullanılması. Proje Koordinatörü Gökhan Türkcan, öğretmenlerin, burada edindikleri deneyimler ve yeni bilgilerle Fatih Projesiyle sağlanan donanım ve ağ altyapısını etkili bir biçimde sınıflarda kullanmaya başladıklarını söyledi. Aynı zamanda Avrupa vatandaşlığı, dil gelişimi ve kültürel etkileşimi artırmak ama-

cıyla da faaliyetler gerçekleştirildiğini kaydeden Türkcan, “Bu faaliyetlerin öğretmenlerimizin mesleki ve kişisel gelişimlerine olumlu katkı sağladığını düşünüyorum” dedi.

Şerafettin AŞUT

A. Kadir DÖLEK

Derya GÜLEÇ

Atatürk Caddesi MTSO Hizmet Binası Kat: 2-3-4 / MERSİN Tel: 0324 238 95 00 ( 10 Hat ) 238 56 56 ( 3 Hat ) - 238 98 00

Turkuvaz Haberleşme ve Yayıncılık A.Ş. Ceyhan Yolu Üzeri 5.km Yüreğir / ADANA 0322 346 30 93


3

YIL: 19 | SAYI: 343 | 10 - 23 Aralık 2017 | www.mtso.org.tr

Okyanusu aşıp, derede boğulmayalım… Şerafettin AŞUT MTSO Yönetim Kurulu Başkanı

9 10 yıldır kafamızı kaldırmamıza izin verilmedi. Tüm bu sıkıntılı süreçte iş dünyamız 1 milyon 750 bin girişimciye ulaşabildiyse, hala İtalya ve Çin arasında en büyük sanayi ülkesi isek, hala üretiyorsak, ihracat yapabiliyorsak ve bunu kaliteli şekilde yapıyorsak, bunun arkasında iş dünyamızın başarısı vardır, Türk girişimcisi vardır.

Aralık Cumartesi günü iki önemli Bakanımızı Mersin’de ağırladık. Kalkınma Bakanımız Sayın ELVAN ve Bilim, Teknoloji ve Sanayi Bakanımız Sayın ÖZLÜ, “Mersin İş Dünyası Başarı Ödülleri Töreni” ve Mersin-Tarsus OSB’de düzenlenen “OSBÜK Akdeniz Bölge Toplantısı” vesilesiyle Mersin’de iş dünyasıyla buluştu. MTSO Haber Gazetemiz Cuma gününden baskıya girdiği için bu sayıda detay haberler olmayabilir ama ben yapacağım konuşmalardan bazı başlıkları gazetemizin baskısına yetiştirmeye çalıştım. Öncelikle, “Mersin İş Dünyası Başarı Ödülleri Töreni” ile başlamak isterim. Aslında daha önce Odamız öncülüğünde yaptığımız ‘Vergi Ödül Töreni’ne bazı yeni kategoriler ekleyerek düzenlediğimiz bir tören oldu. Bu sene kurumlar ve gelir vergisi dışında, en çok ihracat yapan, en çok istihdam yaratan, Serbest Bölgemizde en çok işlem yapan firmalarımızı da onurlandırmak ve bu ödüllerle motive etmek istedik. Çünkü bu sıkıntılı dönemlerde yapılan şeyler gerçekten küçümsenecek şeyler değildir. Böylesi küresel ve bölgesel sorunların ortasında üretmek, istihdam yaratmak, zor pazarlarda ihracat yapmayı başararak, katma değer yaratıp vergi vermek büyük bir başarıdır. Bu anlamda ben bu ödülleri alan tüm firmalarımızı kutluyorum.

Her zaman ifade ettiğim bir şey var; ülkemiz 2008 küresel finans krizinden sonra küçülen dünya ekonomisinin olumsuz etkilerine maruz kaldı. Ardından Arap Baharı’nın olumsuz etkilerine maruz kaldı. Pazarlarımız sıkıntıya girdi. Ardından ülke içinde dış destekli terör oyunları ile Türkiye’de bir iç sıkıntı yaratılmak istendi. Daha sonra Suriye’deki savaş pazara giden yollarımızı kapattı. Ve bunlar yetmezmiş gibi üstüne dış destekli ihanet girişimi olan bir darbe teşebbüsü yaşadık. Yani, 10 yıldır kafamızı kaldırmamıza izin verilmedi. Tüm bu sıkıntılı süreçte iş dünyamız 1 milyon 750 bin girişimciye ulaşabildiyse, hala İtalya ve Çin arasında en büyük sanayi ülkesi isek, hala üretiyorsak, ihracat yapabiliyorsak ve bunu kaliteli şekilde yapıyorsak, bunun arkasında iş dünyamızın bu başarısı vardır, Türk girişimcisi vardır. Elbette kamu ve özel sektör işbirliğindeki uyum, ortak çalışmalar, hükümetimizin doğru ekonomik reform paketleri ve siyasi istikrar bu başarının temel payandalarıdır. Mersin her zaman, bu işbirliklerinin en istekli ve en uyumlu ortağı olmuştur. Mersin olarak bu sıkıntılı süreçte şikayet etmedik. Devletimizden bedava arsa istemedik. Teşvik veya para istemedik. En küçük firmamızdan, en büyük firmamıza kadar ürettik, is-

tihdam yarattık, ihracat yaptık, yeni pazarlar bulduk, Mersin’i uluslararası oluşumlara entegre ettik. Daha da önemlisi; vergi verme oranı ve miktarı ile hep en üstteki illerden olduk. Ülkemizin zenginliğinin önemli bir parçası olmakla gurur duyduk. Bu anlamda bu ödülleri hak eden firmalarımız gerçek anlamda gurur kaynağımızdır. “Doğu Akdeniz ve hinterlandının gücü ortaya çıktı”

Diğer önemli organizasyon ise Mersin-Tarsus Organize Sanayi Bölgemizde gerçekleşmesi planlanan Organize Sanayi Bölgeleri Üst Kuruluşu (OSBÜK) Akdeniz Bölge Toplantısıdır. Mersin ve bölge sanayimizin buluşmasıdır. Mersin, Adana, Osmaniye Hatay, Kahramanmaraş ve hinterlandımızdaki Gaziantep, Kayseri, Konya, Karaman ve Aksaray sanayisi Mersin’de bir araya geldi. Doğu Akdeniz ve hinterlandının gücü ortaya çıktı. Son 10 yıldır sürekli ifade ettiğim ve demeçlerimde sıklıkla vurguladığım bir şey var: Doğu Akdeniz ve hinterlandı Türkiye’nin yeni Marmara’sı olmaya adaydır. Türkiye’nin yeni ekonomi ve endüstri bölgelerine ihtiyacı vardır. Türkiye’nin tüm sanayisini Marmara’ya toplaması akılcı değildir ve riskleri vardır. Ekonominin ülke çapında homojen yayılması zenginliğin ve geli-

rin de adil dağılması demektir. Bu aynı zamanda toplumsal bir konudur. Göçlerin nedeni bu gelir dağılımın homojen olmamasıdır. İşte Marmara dışında oluşacak yeni endüstri ve ekonomi bölgesi için en potansiyel yer Doğu Akdeniz ve hinterlandıdır. Bu bölgede Türkiye’nin iki önemli limanı var. Yani, ülkenin ihracat ve ithalat kapısı bu bölgede. Marmara’dan sonra en büyük dış ticaret hacmi bu bölgede. Türkiye’nin en büyük lojistik gücü bu bölgede. 25 devlet ve vakıf üniversitesi ile bilginin üretildiği bir bölge. 30’a yakın OSB’nin olduğu 10’a yakın Teknoparkın olduğu bir teknoloji ve sanayi bölgesi. Serbest Bölgesiyle, tarım liderliğiyle, vasıflı insan kaynağıyla lider bölgelerden biri. Yani, aslında gereken şey küçük bazı dokunuşlar… Bu konuda en büyük eksiklik sanayi yatırımları için arazi üretmede yaşanan sıkıntılardır. Bakanlığın ülke vizyonu için onay verdiği bir projeyi ne yazık ki yerel mercilerden geçiremediğimiz durumlar oldu. İlgili otoritelerin, istihdam yaratan, ihracatla katma değer yaratan ve toplumsal refahın üreticisi olan yatırımlara karşı daha toleranslı olması gerekmektedir. Yani, yatırımlarda okyanusları aşıp derede boğulmamalıyız. Sayın Bakanlarımızın katkılarıyla bu sorunların çözümünde daha fazla yol alacağımızı umuyoruz.

Endüstri 4.0’a adapte olamazsak işsizliğimiz artar tir. Gelişmeler ve değişen dünya elbette yeni yan veya ara sektörler yaratabilir. Ama omurga sektörlerimiz olan sanayi, tarım, lojistik, turizm ve dış ticaret Mersin’in geleceğidir. Artık hedefimiz tüm bu sektörlerde yüksek teknolojili bir hizmet ve üretime nasıl geçeceğimizdir. Endüstri 4.0’ın gereklerini tüm sektörlerimize entegre etmek temel vizyonumuz olacaktır. Projelerimizi de buna göre seçeceğiz. Yani, robotik üretim, yapay zeka, siber teknolojiler, bilgisayar yazılımlarının temelini oluşturduğu Endüstri 4.0 vizyonu ana hedefimizdir.”

Endüstri 4.0’a yönelik bilgilendirme yapan MTSO Yönetim Kurulu Başkanı Şerafettin Aşut, “Endüstri 4.0’a adapte olamazsak işsizliğimiz artar. Teknoloji kimseyi işsiz bırakmaz ama bu teknolojiye uyum sağlayamayanlar işsiz kalır” değerlendirmesini yaptı.

M

ersin Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO) Kasım Ayı Olağan Basın Toplantısı Yönetim Kurulu Başkanı Şerafettin Aşut’un yanı sıra Yönetim Kurulu Üyeleri Hakan Sefa Çakır ve Fuad Budur’un katılımıyla düzenlendi. Toplantıda ‘Skalite 2017’ Ödülünden ASCAME Genel Kurulu’na, MTSO’nun Endüstri 4.0 çalışmalarından Bakü Uluslararası Turizm Filmleri Festivali’nde alınan Jüri Özel Ödülü’ne kadar pek çok konu paylaşıldı. Konuşmasına ASCAME Genel Kurulu’na değinerek başlayan Başkan Aşut şunları söyledi: “Bildiğiniz gibi MTSO olarak birçok bölgesel, ulusal ve küresel oluşumun parçasıyız. Ancak, aktif görevler aldığımız Akdeniz Ticaret ve Sanayi Odaları Birliği (ASCAME), en etkin çalıştığımız örgüt oldu. Geçtiğimiz hafta ASCAME’nin Genel Kurul Toplantısı düzenlendi ve yeni Başkanımızı

MTSO 3

CMYK

seçtik. Başkanlığı kıymetli dostum Mısır Odalar Federasyonu Başkanı Ahmed El Wakil devraldı. Eminim ki kendisinin Başkanlığı döneminde ASCAME daha da güçlenecek ve Akdeniz özel sektörünün sesi daha da gürleşecek.” MTSO’nun ASCAME çatısı altında 2007’den bu yana önce Sanayi Komisyonu ardından da Lojistik Komisyonu başkanlık görevlerini sürdürdüğüne değinen Aşut, “Bu networkü kullanarak, ASCAME üyesi ülkelerde birçok firmamızın sorununu çözdük, temas noktalarımız sayesinde ihracatımızın önündeki engelleri kaldıracak açılımları yapabildik” dedi. Bakanlıklar düzeyinde yaşanan sorunların çözümünde dahi; Mısır’dan Fas’a, Libya’dan Cezayir’e, İspanya’dan İtalya’ya kadar bu ağdan faydalanabildiklerine değinen Aşut, “Bu anlamda ASCAME bizim için her anlamda önemli bir aracı olmuştur, yurt dışında-

ki gücümüz olmuştur” ifadelerini kullandı. “Endüstri 4.0’daki farkınladığı hep birlikte oluşturalım” ASCAME’de Mersin’in ekonomik hedeflerine paralel komisyonlarda yer almaya öncelik verdiklerini vurgulayan Şerafettin Aşut, “Şimdi Mersin olarak Endüstri 4.0 ve yüksek teknolojili üretim diyoruz. Bu amaçla ASCAME İnovasyon ve ICT Komisyonu Başkanlığına aday olduk. İnşallah bu görevi devralarak, bu alandaki çalışmalarımızı da tüm Akdeniz’e yayacağız. Kentimizin ekonomik hedeflerini, küresel ekonomik ve teknolojik gelişmelere entegre etmek temel amacımızdır” dedi. Her geçen gün Endüstri 4.0’a yönelik yeni bir bilgi öğrendiğini ve bu akıma Tarım 4.0, Eğitim 4.0 gibi yeni alanlar eklendiğini vurgulayan Başkan Aşut, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Her şeyden önce bu alanda hep birlikte bir farkındalık yaratıp, algı oluşturmamız gerektiğine inanıyorum. Daha önce de konuştuğumuz gibi Mersin artık sektör seçme süreçlerini geçmiş-

“Tüm konuların temelinde eğitim olmalı” OECD’nin araştırmasına göre bugünün çocukları yarın işe başlama yaşına geldiklerinde bugünün mesleklerinin yüzde 65’inin yok olacağını bildiren Aşut, günümüz çocuklarına bu veriler ışığında eğitim verilmesi gerektiğini anlattı. Türkiye’de eğitim sisteminde bu çerçevede düzenlemeler yapılmaya başlandığını kaydeden Aşut, “Gelecekte teknolojiyi geliştirecek çocuklar yetiştirmeliyiz. Kod yazma eğitiminin şu anda anaokullarına kadar inmiş olması bu bağlamda önemli. Ezberleyen değil, sorgulayan bir nesil yetişmesi yönünde atılan adımlar önemli” dedi. Türkiye’nin bir sanayi devrimini ilk kez başında yakaladığını ve bu fırsatı kaçırma lüksü bulunmadığını vurgulayan Aşut, “Türkiye şu anda geride değil, hatta genç nüfusumuzun fazla olması bir avantajımız. Yeter ki onları doğru eğitip geliştirelim” ifadelerini

kullandı. “MTSO’ya Skalite 2017 Ödülü verildi” Toplantıda iki tane de güzel haber paylaşmak istediğine değinen Şerafettin Aşut, ilk olarak Skalite 2017 Ödülü’ne değindi. Oda olarak geçtiğimiz iki yıl boyunca yaşanan tüm olumsuzluklara rağmen kent turizmine katkı koymak adına çalışmayı bırakmadıklarını kaydeden Aşut, bu çalışmaları yakından takip eden Skal İnternational Çukurova Kulübü’nün tavsiyesi ile Skalite 2017 Ödülü’ne layık görüldüklerini anlattı. ‘Her şeye Rağmen’ teması ile düzenlenen gecede Mersin’in her şeye rağmen turizme sağladığı katkılar dolayısıyla ödül aldıklarını kaydeden Aşut, ardından bu ödüle layık görülme sebeplerini özetledi. Turizm ödüllerinin bununla da sınırlı kalmadığını ifade eden Aşut, Akdeniz Turizm Forumu – MEDITOUR 2016 etkinliği kapsamında çekilen ‘Mersin’in Gizemi’ isimli kent tanıtım filminin de yine yurtdışından ödülle döndüğünü bildirdi. “Eylül ayında düzenlediğimiz Basın Toplantısında filmin Belgrat’ta gerçekleşen SILAFEST’te Yılın En İyi Turizm Filmi seçildiğini paylaşmıştık. En son ödül ise Azerbaycan’dan geldi ve 14-18 Kasım 2017 tarihlerinde düzenlenen Bakü Uluslararası Turizm Filmleri Festivali’nde Mersin’in Gizemi, Jüri Özel Ödülü’ne layık görüldü” diyen Aşut, bu filmi, aldığı ödüller kadar uluslararası platformda Mersin’in adını daha sık duyurarak turizm elçisi olması adına da önemsediklerini sözlerine ekledi.


4

YIL: 19 | SAYI: 343 | 10 - 23 Aralık 2017 | www.mtso.org.tr

Kadın, siyasetteki gücünü artırma hedefinde Kadın Bakanlardan siyaset dersleri

Dünyada kadınlara seçme ve seçilme hakkını veren ilk ülke Türkiye olmasına rağmen günümüz siyasi hayatında kadınların temsil oranı istenilen seviyelerde değil. Kadın siyasetçiler daha çok kadının bu alanda görev alması için neler yapmaları gerektiğinin ipuçlarını verdi.

K

endi deneyimlerini paylaşan kadın siyasetçiler, “Egemenlik bir ulusun ise, bu ulusun yarısını oluşturan kadınlar egemenlik hakkını kullanmak için siyasette olmalı. Demokrasi için siyasette olmalı. Barış için siyasette olmalı” görüşünde birleşti. Mersin Ticaret ve Sanayi Odası, MTSO AB Bilgi Merkezi ve Mersin Kent Konseyi işbirliği, AB Türkiye delegasyonu desteği ile 5 Aralık Dünya Kadın Hakları Günü’nde ‘Avrupa Birliği Yolunda Kadın ve Siyaset’ konulu Panel düzenlendi. İki oturumda tamamlanan panelde erkek egemen siyasi hayat içinde kadının ayakta kalma mücadelesi ve başarıya gidecek yolda atılması gereken adımlar konuşuldu. Bahçeşehir Üniversitesi Sosyoloji Bölüm Başkanı Avrupa Takımı Üyesi Prof. Dr. Nilüfer Narlı’nın moderatörlüğünü yaptığı ilk oturumun panelistleri Türkiye’nin seçilmiş ilk Kadın Bakanı ve İlk Kadın Hükümet Sözcüsü Dr. İmren Aykut, Türkiye’nin İlk Kadın Çevre Bakanı ve İlk Kadın Turizm Bakanı Işılay Saygın ile Estonya Büyükelçisi Marin Mottus oldu. Moderatörlüğünü Spiker Gülgün Feyman Budak’ın yaptığı ikinci oturumun konuşmacıları ise 20 ve 21. Dönem Mersin Milletvekili ve 53 ve 54. Dönem Hükümetleri Devlet Bakanı Ayfer Yılmaz, 50. Hükümetin Kadın Aile ve Sosyal Hizmetlerden Sorumlu Devlet Bakanı Zehra Önay Alpago ve 23. Dönem İzmir Milletvekili Dr. Şenol Bal oldu. Aşut: “Pozitif ayrımcılık sözü dahi bir sorun olduğunu gösteriyor” Panelin açılış konuşmasını yapan Mersin Ticaret ve Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanı Şerafettin Aşut, öncelikle bir sonuç tespiti yaparak konuya tersinden temas etmek istediğini söyledi. Kadınların her hangi bir ayrımcılığa tabi tutulmadan hayatın ve toplumun içinde var olmasının, katma değer yaratmasının elzem olduğunu vurgulayan Aşut, “Bu olmadan, yani nüfusumuzun % 50’sinin gücünü kullanmadan, ne gerçek demokrasi olur, ne refah toplumu olur, ne de medeniyet” dedi. Son zamanlarda ‘Kadına pozitif ayrımcılık’ sözünün sıkça kullanıldığını hatırlatan Aşut, bu sözü dahi toplumda kadının henüz yerinin tam oturmadığının işareti olarak gösterdi. İşin kolayına ka-

MTSO 4

CMYK

çarak yaşanan sorunlar karşısında hemen yasalar çıkarıldığını ifade eden Aşut, “İşi kağıt üzerinde halletmeye gidiyoruz. Yasalar elbette çok önemli ama sadece yasa ile bu gelişme sağlanamaz. Yasalar tek başına çözüm olsaydı, ülkelerde yasanın içerdiği konularla ilgili suç işlenmezdi. Bizce öncelik eğitimdir” diye konuştu. Eğitimin ailede, anaokulunda, ilkokulda başlayacağını belirten, eşitliği, saygıyı sağlayacak bir eğitim verilmesi gerektiğini kaydeden Aşut, yasaların sonra geleceğini anlattı. Kadının değerini, hakkının ne olduğunu, önce toplumun kendisinin bilmesi gerektiğini vurgulayan Aşut sözlerini şöyle tamamladı: “Önce toplum kadının değerini vicdanında hissedecek. Sonra yasa ile devlet bunu güvenceye alacak ve evrenselliği yakalayacak. Evet, bu belki uzun vadeli bir çözüm. Ama büyük değerleri yaratmak için palyatif, geçici çözümler işe yaramıyor. Elbette ülkemizin özellikle son 15 yılda bu konuda aldığı mesafeyi görmemek haksızlık olur. Bu anlamda Türkiye’nin AB uyum süreci; elbette bu ve benzeri konularda bizi motive eden, işi hızlandıran, farkındalık yaratan olumlu bir süreçtir. Ama bu konu sadece AB uyumu için değil, öncelikle kendimiz için, medeniyetimiz için yapmamız gereken bir şeydir.” Lokmanoğlu: “Kadınları, bu dünyayı paylaştığınız ortaklarınız olarak algılayın” Açılışta söz alan Mersin Kent Konseyi Başkanı Yasmina Lokmanoğlu konuşmasına kadının çalışma hayatındaki yerine dikkat çekerek başladı. Türk kadınının 1934 yılında seçme ve seçilme hakkını kazanmasına rağmen halen Türkiye Büyük Millet Meclisi’ndeki kadın milletvekili sayısının istenilen düzeyde olmadığına dikkat çeken Lokmanoğlu, “Yasa 1934’te çıkmasa da ilk seçilmiş kadın bakanımız 1987 yılında göreve geldi. Milletvekili sayımız istenilen seviyelerde değil” ifadelerini kullandı. Kadının yeterince temsil edilememesinin sebeplerine de değinen Lokmanoğlu bunda kadın tanımlanırken kullanılan, nazik, yumuşak, kibar tanımlarının önemli rol oynadığını anlattı. Bu tanımlar nedeniyle seçilme noktasında seçmenlerin oylarının daha güçlü görülen erkek adaylara yöneldiğini kaydeden Lokmanoğlu,

aynı zamanda partilerin kadın aday gösterirken medyatik olmasına özen göstermesinin de kadın milletvekili sayılarını aşağı çektiğini anlattı. Bu noktada kadınlara da erkeklere de önemli görevler düştüğünü vurgulayan Lokmanoğlu, kadınlara, “Birbirimize güvenelim, birlikte çalışalım ve gücümüzü katlayalım” çağrısı yaparken erkeklere, “Kadınları, bu dünyayı paylaştığınız ortaklarınız olarak algılayın. Bizim güçlü olduğumuzu biliyorsunuz. Böyle yaparsak gelecek nesillere daha güçlü bir dünya bırakmış olacağız” diye seslendi. Berger: “Bir hakkın verilmesi yetmez, benimsenmesi de önemli” AB Türkiye Delegasyon Başkanı Büyükelçi Christian Berger ise açılıştaki konuşmasına Batılı ülkeler içinde seçme ve seçilme hakkını kadına veren ilk ülkenin Türkiye olduğunu hatırlatarak başladı. Kendi ülkesine seçme ve seçilme hakkının 1. Dünya Savaşı sonrasında gelmesine rağmen uzun yıllar anneannesinin oy kullanmadığını anlatan Berger, “Bir hakkın verilmiş olması yeterli değil, kadınların bunu kabul edip uygulaması da sağlanmalı. Yani bu hak benimsenmeli. Aynı şekilde erkeğe de bu hakların kadına verildiği benimsetilmeli. Bunun için de çaba gösterilmeli” dedi. Kadınların siyasetteki temsil oranlarını yeterli bulmadıklarını da anlatan Berger, “BM Güvenlik Konseyi çıktığında dünya çapında kadın milletvekili ortalaması yüzde 13,9’du. Avrupa’da bu oran yüzde 16 civarındaydı. Günümüzde biraz iyileşme var ama istenilen seviyelerde olduğunu söylemek mümkün değil. Şu anda dünya genelindeki kadın milletvekili sayısının toplam milletvekili sayısına oranı yüzde 23’lere, AB Parlamentosu’nda ise yüzde 28,6’lara ulaştı ama halen nüfusun yarısı değil” ifadelerini kullandı. Toplumda cinsiyet eşitliği için hem kadın hem de erkeklerin birlikte hareket etmesinin önemini vurgulayan Berger, AB olarak kadının yalnızca siyasetteki rolünü artırmak için değil, sosyal alanda ya da yönetim pozisyonlarındaki etkinliğini de güçlendirmek adına çalıştıklarını, bunun için kadın girişimciler yetiştirdiklerini, kadınların becerilerini artırma mücadelesi verdiklerini söyledi.

B

ahçeşehir Üniversitesi Sosyoloji Bölüm Başkanı Avrupa Takımı Üyesi Prof. Dr. Nilüfer Narlı’nın moderatörlüğünü yaptığı ilk oturumun panelistleri Türkiye’nin seçilmiş ilk Kadın Bakanı ve Türk tarihinin ilk Kadın Hükümet Sözcüsü Dr. İmren Aykut, Türkiye’nin İlk Kadın Çevre Bakanı ve İlk Kadın Turizm Bakanı Işılay Saygın ile Estonya Büyükelçisi Marin Möttus oldu. Siyasete, kariyerlerine nasıl başladıklarını ve kadın olarak bu yolda hangi zorluklarla karşılaştıklarını anlatan panelistler ardından görev süreleri boyunca kadınlar adına hangi çalışmaları yürüttükleri hakkında bilgi verdi. Aykut: “Kadın Statüsü ve Sorunları Genel Müdürlüğü’nü kurduk” Türkiye Cumhuriyeti’nin seçilmiş ilk kadınBakanıveilkHükümetSözcüsüDr. İmren Aykut, siyasete girmeyi hiç düşünmediğini, günün şartlarında kendisini siyasetiniçindebulduğunuanlattı.Siyasete adım atarak ülkenin demokratikleşmesine katkıda bulunmak istediğini ve elini taşın altına koyduğunu kaydeden Aykut, kadın siyasetçi olarak yaşadığı zorlukları ve verdiği mücadeleleri anlattı. “Ancak istediğim kadar başarılı olamadım” özeleştirisini yapan Aykut şunları söyledi: “Çünkü önümde çok engel vardı. Buyurun hanımefendi diyen yoktu. Sürekli önüme duvar örmeye çalıştılar. Kabinede tek kadın olmama rağmen bana tahammülleri yoktu. Ne yapsak da kaçırsak yaklaşımı hakimdi. Aleyhime konuşmayan bir kişi bile yoktu. Ben de sonunda çareyi

halka inmekte buldum. Tek tek kapı kapı dolaşıp kendimi anlattım. Köylere kadar indim ve halkın desteğini alarak başarıya ulaştım.” Görev süresi içerisinde kadınlara yönelik çalışmaları hakkında bilgi de veren İmren Aykut, Kadının Statüsü ve Sorunları Genel Müdürlüğü’nü kurduğunu anlattı. Öncesinde, Türkiye’de sorun yaşayan kadının başvurabileceği bir mecranın bulunmadığına dikkat çeken Aykut, genel müdürlüğün bu anlamda kadınların işlerini kolaylaştırmaya büyük katkıları olduğunu anlattı. Saygın: “Kadın Kimliğinin Korunması Yasasını çıkardık” Türkiye’nin ilk Kadın Çevre Bakanı ve TurizmBakanıIşılaySaygınisebabasının desteği ile siyasete belediye başkanı olarak adım attığını anlattı. 25 yaşında genç bir kızken belediye başkanı seçildiğini bildirip ardından yaşadığı zorlukları paylaşan Saygın, “Kadınlarımız pes etmeyip mutlaka politikaya girmeli. Karar alma mekanizmasındaki kadın sayımız artmalı. Yalnızca siyasette değil, kadın genel müdür ya da kadın müsteşar sayımız da yeterli değil. İki tane kadın valimiz var. Hepimiz taşın altına elimizi koymalıyız” dedi. Ardından bakanlığı döneminde kadınlariçinyürüttüğüçalışmalarhakkında bilgi veren Işılay Saygın, 100’ün üzerinde STK ile birlikte eğitim, sağlık, istihdam ve hukuk komisyonları kurduklarını bildirdi.Bukomisyonlarla“KadınınKimliğinin Korunması Yasası” ile “Ailenin Korunması Yasası” gibi önemli yasalar çıkardıkları-

nı kaydeden Aykut, şunları söyledi: “Özellikle Ailenin Kimliğinin Korunması Yasası’nı komisyondan geçirirken çok zorlandık. Bu yasayı hazırlarken tüm dünyadaki kadına yönelik şiddet yasalarını araştırmıştık. Yasayı hazırlayıp komisyona getirdik. Bazı kişiler, karısı değil mi döver de sever de biz mi karışacağız demeye başladı. Bunun üzerine komisyondan geçmedi ve ben istifa ettim. Sonrasında bu yasa da geçti ama çok zorlu bir süreçti.” Sonrasında yasayı bire bir tüm avukatlara, hakimlere, akademisyenlere anlattıklarını ifade eden Saygın, sorunların çözümünün annenin eğitiminden geçeceğini, çocuk yetiştirmede bunun önemli rol oynadığını sözlerine ekledi. Mottus: “Kimse kadınlar adına karar vermemeli” Estonya Büyükelçisi Marin Mottus ise konuşmasında Türkiye ve Estonya Cumhuriyetlerinin tarihi benzerliklerine dikkat çekti. Her iki Cumhuriyetin kuruluşunda da vizyoner bir görüş sergilendiğini vurgulayan Mottus, “Eğer başarılı bir toplum yaratmak istiyorsanız yarısını çağdaş medeniyet seviyesine ulaştırmanız yetmez. Her iki ülke de kuruluşunda bu bakış açısı ile hareket etmiş” dedi. Geçen yıl Estonya tarihinde ilk kez bir kadın Cumhurbaşkanı seçildiğini anlatan Mottus, “Buna çok sevindik ama bir kadınCumhurbaşkanınınyalnızcakadın sorunları ile ilgileneceğinin düşünülmesi bizleri şaşırttı. Çünkü bu Cumhurbaşkanı yalnızca kadınların değil, tüm toplumun Cumhurbaşkanıydı. Meclisimizin 4’te 1’ini kadınlar temsil ediyor olmasına rağmen bu zihniyette bazı kişilerin ortaya çıkması bizi çok şaşırtmıştı” değerlendirmesini yaptı. Kadın haklarının desteklenmesinin sadece iş hayatı ya da aile içinde değil her alanda önemli olduğunu vurgulayan Mottus, kadın haklarının kadınların kendi kararlarını alabilmesi için önem taşıdığını vurguladı. Kadının kaç çocuğunun olacağına ya da kariyerine kendisinin karar vermesi gerektiğini kaydeden Mottus, “Son 10 yılda kadınların güçlü pozisyonlara erişimi hızlandı. Doğru hedefte, doğru yolda olduğumuzu söyleyebilirim ama yapılması gereken çok çalışma var” dedi.

Erkek egemen dünyada yer almak

P

anelin ikinci oturumunun ModeratörlüğünüSpikerGülgünFeymanBudak gerçekleştirdi. Oturumun panelistleri ise 20 ve 21. Dönem Mersin Milletvekili Ayfer Yılmaz, 50. Hükümetin Kadın Aile ve Sosyal Hizmetlerden Sorumlu Devlet Bakanı Zehra Önay Alpago ve 23. Dönem İzmir Milletvekili Dr. Şenol Bal oldu. Erkek egemen dünyada siyaset içinde olmak, mecliste güçlü şekilde yer almak adına yürüttükleri çalışmalar hakkında bilgi veren panelistler ardından kadınlara siyasette daha fazla yer almaları adına neler yapmaları gerektiği konusunda tavsiyelerde bulundu. Alpago: “Barış ve demokrasi için kadın siyasette olmalı” Zehra Önay Alpago konuşmasına siyasete nasıl adım attığını anlatarak başladı. Kişisel olarak yolunu kesmek isteyen erkek siyasetçilerle karşılaşmadığını ama kendisinin karşılaşmamasının Türkiye’de bu tür olayların yaşanmadığı anlamı taşımayacağını belirten Alpago şunları söyledi: “Kadınlar mutlaka siyasette olmalı çünkü dünya nüfusunun yarısını oluşturuyoruz. Dünyanın kalan nüfusunu da biz dünyaya getiriyoruz. Bu nedenle geleceğe dair söz sahibi olmalıyız. Egemenlik bir ulusun ise yarısını oluşturan kadınlar egemenlik hakkını kullanmak için siyasette olmalı. Demokrasi için, barış için siyasette olmalı. Kadın, çocuğu ölmesin, öldürülmesin ister. Hiçbir dünya savaşı kararı altında kadınların imzası yoktur. Erkeklerin imzası ile kadınlar dul kalmıştır, yetim kalmıştır, acı çekmiştir. Ülke barışı için de dünya barışı için de kadınlar siyasette olmalı.” Türkiye’nin seçme ve seçilme hakkını erken kazanmasına rağmen kadının siyasetteki temsiline göre 144 ülke içinde 131’inci sırada olduğunu bildiren Alpago, Bulgaristan’ın ise küçük bir ülke olmasına rağmen kadın bakan sayısı bakımından dünya birincisi olduğunu anlattı. Türkiye’nin artık ataerkil kültürden kurtulması gerektiğini vurgulayan Alpago, partilerin fermuar sistemi getirip bir kadın bir erkek aday göstermesi gerektiğini söyledi. Kadınlara da seslenen Alpago,

sözlerini şöyle tamamladı: “Siyasette birbirimizi desteklemeliyiz, birbirimizin eteğinden çekmemeliyiz. Erkek gibi bir kadın değil, kadın duyarlılığıyla hareket etmeliyiz. Kadın ve erkeğin biyolojik farkını hayatın her aşamasında bir üstünlük sebebi saymamak gerektiğini kadın ve erkek birlikte söyleyebilmeliyiz.” Yılmaz: “Kadın gücü göz ardı edilmemeli” 20 ve 21. Dönem Mersin Milletvekili Ayfer Yılmaz da kadının neden siyasette olması gerektiğini ve neler yapılması gerektiğini anlattı. IMF’nin 2015 yılında 8 Mart Dünya Kadınlar Günü için bir rapor hazırladığını anlatan Yılmaz şu bilgileri verdi: “Raporda kadının ekonomiye katkıda bulunmadığı ülkelerdeki ekonomik kayıpları hesaplanmış. Kadın ekonomiye dahil edilmeyince Dünya genelinde yaratılan ekonomik değerin yüzde 30’unun kaybedildiği ortaya çıkmış. Türkiye özelinde bakıldığında yüzde 25 kayıp yaşandığı görülüyor. Yani 800 milyar dolarlık Gayri Safi Yurtiçi Hasıla var ve kadınlar ekonomiye girmediği için 200 milyar dolar kaybedilmiş. Bu rakamı da kazandığımızı düşünelim, bugünkü sorunlarla karşı karşıya olur muyduk? İşte göz ardı edilen kadının gücü bu.” Kadının adalet için, menfaatleri için, kendisine ve ülkesine daha çok fayda sağlaması için siyaset yapması gerektiğinivurgulayanYılmaz,kadınınkararalma mekanizmalarında daha çok yer alması gerektiğini, toplumda birlikte yaşayabilmenin kurallarının yeniden yazılması gerektiğini söyledi.

Bal: “Kadının siyasette olması için kadın kolları olmamalı”

23. Dönem Mersin Milletvekili Dr. Şenol Bal ise kadının siyasette bulunmasının gereklerini şöyle özetledi: “Kadınla erkeğin hayata bakış açıları ayrı olduğu için kadın siyasette olmalı. Kadınlar duygusal zekaya sahipler ve bu yönlerini kullanmalılar. Kadınlar problem çözücü, daha detaycılar bu nedenle olmalılar. Aynı zamanda empati kurabiliyor ve daha hoşgörülüler ve mazlumun yanındalar. Daha barışçıl bir yapıda oldukları için siyasette olmalılar.” Ancak kadının yeterince siyasete katılamadığına dikkat çeken Bal, kadının siyasette olması için kadın kolları olmaması gerektiğini anlattı. Kadına yönelik şiddetin toplumun önemli bir yarası olduğuna işaret eden Bal, “Ekim ayında ülkemizde 40 kadın öldürülmüş. 2016’da 328 kadın, 2017 yılı Ekim ayına kadar 339 kadın öldürülmüş. 27 çocuk da Ekim ayında annesiz kalmış. 3’ü engelli olmak üzere 25 kadına cinsel istismarda bulunulmuş. Ülkemizin gerçeği bu olmamalı” dedi. Türkiye’de 21’inci yüzyılda halen 25 yaş üzerindeki kadınların yüzde 9’unun okur yazar olmadığını anlatan Bal, istihdam oranının da yüzde 27,5 olduğunu söyledi. Kadının siyasette daha fazla yer alması için kadın kotası getirilmesi gerektiğini dile getiren Bal, yalnızca siyasette değil, karar alma mekanizmalarında da kadınsayısınınartmasıgerektiğinianlattı. Bal, “Toplumsal cinsiyet eşitliğinde kadın erkek kimliği olmaz, insan kimliğimizle yer almalıyız” diye konuştu.


5

YIL: 19 | SAYI: 343 | 10 - 23 Aralık 2017 | www.mtso.org.tr

Üretimde verimlilik için

Endüstri4.0

Esnek üretim sistemlerini öne çıkaran, Endüstri 4.0 olarak adlandırılan yeni sanayi devrimi üretimde kalite ve verimi zirveye taşıyor. Bu dönemde inovasyonun önemi bir kat daha artıyor.

H

er ne kadar robotlar yeni süreçte aktif rol üstlense de işin uzmanları, “Başarıya ulaşmak için sihirli değnek diye bir şey yok. Yine terleme var. Teknolojiyi kullanacağız ama başarıya ulaşmak adına bizzat bizler çok çalışacağız” diyor. Mersin Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO) tarafından ‘Endüstri 4.0 Geleceğin Vizyonu’ Semineri düzenlendi. Seminerde yeni sanayi devriminin getirdiği uygulamalarının yaratacağı fırsat ve tehditler değerlendirilerek, akıllı teknoloji çözümlerinin insanlığa ve yaşama etkileri tartışıldı. Açılış konuşmasını MTSO Meclis Üyesi Veysel Baysal’ın gerçekleştirdiği seminerin konuşmacıları arasında MTSO Yönetim Kurulu Başkanı Şerafettin Aşut, Eski Uşak Milletvekili ve Eski Öğretim Üyesi Osman Coşkunoğlu ile E3 TAM A.Ş Genel Müdürü Sedat Sami Ömeroğlu yer aldı. Başkan Aşut ‘Geleceğin Vizyonunda Endüstri 4.0’ konulu konuşma yaparken Eski Uşak Milletvekili Osman Coşkunoğlu, ‘Endüstri 4.0 – Tekno & Politik Değerlendirme’ başlıklı sunumunu gerçekleştirdi. E3 TAM A.Ş Genel Müdürü Sedat Sami Ömeroğlu’nun sunumu ise ‘Uzak Geçmişten Yakın Geleceğe Teknoloji ve İnsan’ konularını kapsadı.

dedi. Türkiye’de üretimin 2 ve 3. sanayi devrimleri arasında devam ettiğini hatırlatan Baysal, uluslararası rekabeti koruyabilmek adına 4. sanayi devriminin yakalanmasının zorunluluk olduğunu ve bu konuda çalışma yürütülmesinin ise ülkenin en önemli ödevi olduğunu anlattı. Türkiye’nin Endüstri 4.0 için atması gereken adımları doğru belirmesi gerektiğine de dikkat çeken Baysal, “Ülkenin içinde bulunduğu durumun tespitini yapmak önemli. Bu dönemde yeniliklere gerektiği gibi adapte olamayan, geciken şirketler yok olmaya mahkumdur. Yarınlarımız için bizlere ve kamuya düşen görev, evrensel bilim ışığında eğitimden üretime her konuda Endüstri 4.0’a hazır olmaktır” diye konuştu. Aşut: “Gençlerin gücünden mutlaka faydalanmalıyız” Her beş-on yılda bir iktisat bilimciler, ekonomistler ve gelecek bilimcilerin yeni bir kavramı gündeme getirdiğini, son yılların öne çıkan kavramının ise küreselleşme olduğunu anlatan MTSO Yönetim Kurulu Başkanı Şerafettin Aşut, bu kavrama yönelik erken politika üreten ülkelerin pastadan daha büyük pay aldığını söyledi. Türkiye’nin kısmen de olsa

Veysel Baysal

Baysal: “Her konuda Endüstri 4.0’a hazır olmalıyız” Seminerin açılışında konuşan MTSO Meclis Üyesi Veysel Baysal, Türkiye’nin dünya ile rekabetini sürdürebilmesi adına Endüstri 4.0 sürecini yakalamasının önemine dikkat çekti. Bu devrimin insanlık tarihinin en önemli değişimlerinden biri olacağını kaydeden Baysal, “Gelinen süreçte Endüstri 4.0 geniş bir vizyon ve felsefedir. Kişi başı milli geliri 30 bin dolarlar olarak hedeflediğimiz ülkemizde bu sürecin kaçırılmaması gerektiğine inanıyoruz”

MTSO 5

CMYK

küreselleşmeyi yakalayıp ekonomisini büyütebildiğine dikkat çeken Aşut, Avrupa’nın 6. büyük ekonomisi haline gelindiğini ancak sadece ekonomi değil küreselleşmenin tüm sosyal ve siyasi alanlara entegre edilmesi halinde iyi sonuçlar alınabileceğini dile getirdi. Şimdilerde Endüstri 4.0 adı diye adlandırılan yeni bir rüzgar estiğini ifade eden Şerafettin Aşut şöyle konuştu: “Artık yeni milenyumun yeni gerçekleri var. Peki, nedir bu yeni gerçekler? Dünyayı dönüştüren

bilgi ve iletişim teknolojilerini icat eden ve en iyi kullanan kesim olan gençlerin yükselişidir bu yeni gerçekler. Bunu okuyamayanlar, gençlerin bu gücünü kullanamayanlar yeni dünyada var olamayacaklar. Analog değil, dijital ekonomilerin geleceği belirlemesidir yeni gerçekler. İşte

söyledi. Aşut, MTSO’nun son yıllarda geliştirdiği veya güçlü bir parçası olduğu projelerin tümünde kentin her alanında, dijital ve yüksek teknolojili bir ticaret, üretim, hizmet, eğitim ve sosyal yaşam seviyesine kavuşması hedefiyle hareket ettiklerini sözlerine ekledi.

Osman Coşkunoğlu

Endüstri 4.0 bu sürecin şimdilik son ayağıdır.” “Yeni bir dünya dili ortaya çıkıyor” Endüstri 4.0’ın etki alanının hayallerin ötesinde olacağını vurgulayan Aşut, “Endüstri 4.0 üretim anlamında; robotik teknolojileri, insan-robot iletişimini, hatta robotlar arası iletişimi içeren, bulut teknolojileri ile siber teknolojileri içinde barındıran, nesnelerin interneti ile gündelik hayatımızın her alnına dokunan bir gelişmedir. İçinde yazılımın olduğu, kod yazmanın yeni bir dünya dili olarak ortaya çıktığı bir gelişmedir. Bundan dolayı sanayinin ötesinde diyoruz” ifadelerini kullandı. Endüstri 4.0’da istenilen performansın yakalanabilmesi adına eğitimin unutulmaması gerektiğini vurgulayan Aşut, Eğitim 4.0’ı tasarlamadan Endüstri 4.0’a ulaşmanın zor olacağını söyledi. Bu dönemde bilgiye her zamankinden fazla ihtiyaç duyulduğunu kaydeden Aşut, ardından Oda’nın bu konuda yürüttüğü projeler hakkında bilgi verdi. MTSO Endüstri 4.0 Eğitim ve Uygulama Merkezi Projesi’nden, MTSO Teknoloji Kampusu’ne kadar birçok projenin kenti ve kentteki sektörleri yeni sanayi devrimine hazırlamak adına geliştirildiğini anlatan Aşut, bu projeleri Tedarik Zinciri Test ve Ar-Ge Laboratuarı, Personel Belgelendirme Merkezi, kurulması planlanan Lojistik Simülasyon Merkezi gibi çalışmalarla da destekleme gayretinde olduklarını

Coşkunoğlu: “İnovasyon ve Big Data kavramlarının önemi artıyor” Eski Uşak Milletvekili ve Eski Öğretim Üyesi Osman Coşkunoğlu ise Endüstri 4.0’a dünya ülkelerinin bakış açısı ve yaptıkları hazırlıklar konusunda bilgi aktardı. Özellikle inovasyon ve Big Data kavramlarının önemine dikkat çeken Coşkunoğlu, Endüstri 4.0’ın sihirli bir değnek olmadığını, başarı için yine çok çalışmanın ön plana çıkacağını söyledi. Türkiye’de Endüstri 4.0 kavramının nasıl anlaşıldığını ve hangi noktalarda hata yapılıp bu hataların nasıl düzeltilmesi gerektiğinin ipuçlarını da veren Coşkunoğlu, ardından Mersin’in bu yeni sanayi devrimini kaçırmaması adına yapması gerekenleri anlattı. İşe check-up yaparak, yani sorunları tespit ederek başlamak gerektiğini kaydeden Coşkunoğlu, ihtiyaca yönelik yol haritasının sonrasında belirlenmesi gerektiğini anlattı. Dünya ülkelerinin yeni sanayi devrimine yönelik yol haritalarını oluşturduğunu, stratejiler geliştirdiğini kaydeden Coşkunoğlu, “Yeni sanayi devrimi içerisinde nesnelerin interneti, big data, yapay zeka, insanlarla ortak çalışabilen robotlar, bulut sistemi, simülasyon, artırılmış gerçeklik gibi kavramlar var. Bu kavramlar tüm iş alanları için büyük önem taşıyor” değerlendirmesini yaptı. Artık her noktadan her noktaya veri akışı gerçekleştiğini, bu verileri anlamanın elzem olduğunu vurgulayan Coşkunoğlu, veri

analitiği, veri ağları kavramlarının öne çıktığını söyledi. Almanya’nın yol haritasını belirlerken inovasyonu temel aldığını, Çin’in eğitime ağırlık verdiğini, Birleşik Arap Emirlikleri’nin dijital teknolojilerde önemli hamleler yaptığını, Kore’nin Endüstri 4.0 Platformu kurup yol haritası belirlediğini kaydeden Coşkunoğlu Türkiye’nin bu alandaki pozisyonunu ise şöyle anlattı: “Maalesef Türkiye olarak bu konudaki karnemiz zayıf. Henüz hiçbir yol haritamız ve planımız yok. Birçok konuda oldukça geriyiz. Dünyada ilk 20 ülke içinde olmakla övünüyoruz ama ne yazık ki Sanayi 15 içniden düştük. Bu, bizim sanayimiz kötüleşti anlamı taşımıyor yalnızca diğer ülkeler çok hızlı büyüdü onu görüyoruz.” “Tüm dünya istihdam konusunda yapılabilecekleri tartışıyor” Endüstri 4.0’ın önümüzdeki süreçteki etkilerine de değinen Osman Coşkunoğlu, bir çok olumlu etkisi yanında olumsuz etkilerin de olacağına dikkat çekti. ‘İstihdamda sorun olmaz’ yorumlarına katılmadığını vurgulayan Coşkunoğlu, “Hayır çok ciddi sorun olur. Tüm dünya istihdam ne olacak diye tartışıyor. Biz de görmezden gelmek yerine bunu tartışmalıyız. İstihdam korkusuyla bu gelişmeden elbette vazgeçilmeyecek ama ne yapabileceğimizi şimdiden tartışmalıyız. Umut vaat etmek adına gerçekleri saklayan iddialar ortaya atmamalıyız. Gerçekleri ortaya koyup ona göre pozisyon belirlemeliyiz” dedi. Coşkunoğlu, Türkiye’nin bu dönemde neler yapması gerektiğini ise şöyle sıraladı: - Hükümet bazı şeyler yapmalı tamam ama biz ne yapmalıyız? Sivil bir Endüstri 4.0 Platformu kurmalıyız. - Eğitim için öneri değil somut projeler getirmeliyiz. - Dünyayı izleyip katkı koymalıyız. Görüş bildirmemiz lazım. Türkiye’den çıkan dünya görüşü maalesef yok. Tamamen içe kapalıyız. - Bu konuda bir konsorsiyum kurmalıyız. Sinerji oluşturur. “Mersin ne yapmalı?” Mersin özelinde de neler yapılabileceğini anlatan Osman Coşkunoğlu, bu konudaki önerilerini ise şöyle sıraladı: - Mersin kendisini değiştirebilecek çok önemli bir coğrafi avantaja sahip. Daha iyi değerlendirmeli. - Eğitim yetersiz bu alanda kendisini geliştirmeli. - Endüstri 4.0 ile birlikte gelecek istihdam sorununa çözüm üretecek politikalar üretmeli. Ülkeden bağımsız geliştirmek zor ama imkansız değil. - Bir uygulama bankası kurabilir. Tedarik zincirinde ne uygulamalar var? Yapay zekada ne çeşit uygulamalar var? Paketlemede yapay zeka ve nesnelerin interneti kullanıldığında ortaya çıkan önemli uygulama örnekleri var. Tüm bu uygulamalar bütün halinde bir araya getirilip kullanıma açılabilir. - İnovasyona ilgi artırılabilir.

veren Ömeroğlu, “Endüstri 4.0 olması için önümüzdeki süreçte üretimde insan eli değmeyecek. Hammadde yine olacak ama artık hammadde değişiyor. Nano teknoloji gibi yeni hammaddeler öne çıkıyor. Enerjiyi azaltıyoruz, başka kaynaklar bulmaya çalışıyoruz ama hep var olmayı sürdürecek, yeşil enerji öne çıkacak. İşçilikten ise tasarruf edebileceğiz” dedi. Ticaretin sürekli şekil değiştirdiğini kaydeden Ömeroğlu, geçmiş yıllarda çok üreterek avantaj sağlayıp rekabetçi olunabildiğini,1980’lerde kalitenin öne çıktığını, 1990’larda üretim hızı, farklılaşma ve inovasyonun değer kazandığını, 2010’da ise bu kavramlarının hepsinin talep edildiğini söyledi. Günümüzde yeni sanayi devrimi ile birlikte esnek üretim modelinin öne çıktığını vurgulayan Ömeroğlu, artık talebi karşılanmayan hiçbir müşterinin kalmayacağını anlattı. Eskiden uzmanlık önemli olmasına rağmen artık ‘Hasan Ustaların’ önemini kaybettiğini dile getiren Ömeroğlu, şunları söyledi: “Bunun yerini insandan bağımsız siber fizik sistemler alıyor. Bu sistemlerin bir ya da birkaçını yan yana koyunca Endüstri 4.0 tabanlı fabrikalar oluşuyor. Bu süreçte neler gelecek? Uzaktan izleme olmazsa olmazlar arasında yer alacak. Simülasyon mutlaka olacak. Önce simüle edip hataya bakacaksınız ardından hassas makine imalatları yapacaksınız. Yeni süreçte mutlaka temiz enerji olmak zorunda. Yeni nesil sensörler olacak. Her bir ürünün IP 6 numarası olacak. Kablosuz sensör ağları, yeni nesil bilgisayarlar olacak. Şu andaki bilgisayar sistemleri olmaz. Yapay zeka olacak. Büyük veri olacak ve Siber güvenlik öne çıkacak, bulut teknolojisi ve robot teknolojisi öne çıkacak. Özetlemek gerekirse, eğer topladığınız bilgiler bir yere gidip işlenip size otomatik bilgi vermiyorsa patrona bu bilgiler otomatik gitmiyorsa Endüstri 4.0’dan bahsetmek mümkün olmayacak. Bu sanayinin en önemli özelliği ise verimi ve kaliteyi artırmak olacak.” “Temel bilimlere ağırlık vermeliyiz” Bu süreci Türkiye’nin yakalaması için neler yapması gerektiğini de anlatan Sedat Sami Ömeroğlu, çok çalışılması gerektiğini söyledi. Türkiye’de kitap okuma oranının yüzde 1’ler seviyesinde olması nedeniyle karamsar bir tablo çizmek durumunda kaldığına değinen Ömeroğlu, yeni devrimin yakalanabilmesi için son yıllarda tamamen bitme noktasına getirilen üniversitelerdeki fizik, kimya, biyoloji gibi temel bilimlerin yeniden canlandırılması, etik bilim kavramının gündeme getirilmesi gerektiğini anlattı. Türkiye’de ortak çalışma kültürünün oturtulması gerektiğini vurgulayan Ömeroğlu, zamanı iyi kullanabilme yöntemlerinin öğretilmesi gerektiğini söyledi. Endüstri 4.0’ın getireceği tehlikelere de değinen Ömeroğlu, bugün en çok nükleer savaşlardan korkulurken gelecekte siber savaşlardan korkulacağını, bir tek kişinin tek bir tuş ile tüm dünya

Sedat Sami Ömeroğlu

Ömeroğlu: “Verim ve kalite artacak” E3TAM A.Ş Genel Müdürü Sedat Sami Ömeroğlu ise teknolojinin ilk çağdan bugüne kadar nasıl gelişip ilerlediği konusunda kısa bir özetle konuşmasına başladı. Ardından Endüstri 4.0’ın tarifini

dengelerini bozabileceğini söyledi. Bu nedenle siber güvenlik kavramının öneminin her geçen gün arttığını dile getiren Ömeroğlu, uzayın yeni bir savaş sahası olacağını, insanlarla robotlar arasında önemli çekişmeler yaşanabileceğini sözlerine ekledi.


6

YIL: 19 | SAYI: 343 | 10 - 23 Aralık 2017 | www.mtso.org.tr

İ

talya, Türk yatırımcıların yakından takip ettiği önemli ülkelerden biri. Bunun birçok sebebinden bahsedilebilir. Bu ülkeyi avantajı kılan faktörler arasında Avrupa’nın ve dünyanın en büyük pazarlarından olması, Avrupa pazarına erişim için lojistik avantajlar sağlaması bulunuyor. Yani Made in Italy’nin bir marka değeri taşıması, Ar-Ge ve tasarım alanında İtalya’nın globalde kabul görmesi ve iş gücünün bu konulardaki tecrübesi, ülkenin dış yatırımcıya pozitif yaklaşımı, yatırım konusundaki vergi düzenlemeleri, teşvikleri ve özel sektöre yönelik reformları İtalya’ya ilgiyi artırıyor. Türkiye ile İtalya arasındaki ekonomik ve ticari ilişkilerin iyi düzeyde olduğu söylenebilir. İtalya yıllardır Türkiye’nin ticari partnerleri arasında ilk sıralarda yer alıyor. Türkiye’deki İtalyan firmaların sayısı bin 300’e ulaşmış durumda. İki ülke arasındaki ekonomik ilişkilerin başarısının ardında yatan en temel etken olarak iki ekonominin rekabetten ziyade birbirini tamamlayan yapılara sahip olması gösterilebilir. Türkiye’deki İtalyan firmalarının yatırımlarının sanayi alanında gıda, hazır giyim, kimyasal ürünler, elektrik-elektronik, makine imalatı, mobilya, demir çelik ve otomotivin yanı sıra hizmet sektöründe ise ticaret, turizm, haberleşme, bankacılık ve yatırım finansmanı üzerine yoğunlaştığı görülüyor. İtalya’nın ilk yatırım ofisi Türkiye’de açıldı İtalya yabancı yatırımcılara, özellikle de Türk yatırımcılara oldukça sıcak bakıyor. Yurtdışındaki ilk yatırım ofisini Türkiye’ye açması da bunun önemli göstergelerinden. Özel sektöre yönelik reformlar ile yabancı yatırımcılara önemli fırsatlar da sunuluyor. Türkiye’nin İtalya’ya ilgisine bakıldığında orta vadede hızlı bir artış olduğu görülebilir. İtalya’yı avantajlı kılan faktörler arasında dünyanın en büyük pazarlarından biri olması, Avrupa’nın merkezinde olup tüm Avrupa pazarına erişim için lojistik avantajlar sağlaması, üretim ve ticaret konusundaki tecrübesi, marka değeri taşıması, ülkenin dış yatırımcıya pozitif yaklaşımı, yatırım konusundaki vergi düzenlemeleri teşvikleri ve özel sektöre yenilik reformları sayılabilir. Daha detaylı anlatmak gerekirse İtalya Hükümeti hem Ar-Ge yatırımlarına hem de makine ve sabit sermaye yatırımlarına vergi indirimleri sağlıyor. Bunun yanı sıra özellikle teknik eleman, mühendislik e bilim insanı istihdam edenlere de vergi avantajı sağlıyor. Bunlara ek olarak bürokrasi basitleştirilip hızlandırılıyor. Adalet ve eğitim sistemi iş iklimine katkıda bulunacak seviyede iyileştiriliyor. Yeni iş gücü kanunu vergi otoriteleri ile daha esnek vergi anlaşmaları sağlama seçenekleri, gayrimenkul yatırımları için yeni finansal araçlar, petrol ve doğalgaz kaynaklarına daha basit erişim ve yabancı yatırımcıların sorunlarını çözmeye adanmış özel iş mahkemeleri de İtalya Hükümeti’nin getirdiği yeniliklerden sayılabilir.

Coğrafi konum İtalya, Avrupa’nın güneyinden Akdeniz içlerine doğru kuzeybatı güneydoğu yönünde uzanan bir yarımada üzerinde yer alır. Güneyinde ve batısında Akdeniz, doğusunda Adriyatik Denizi ve kuzeyinde Alp Dağları ile çevrilidir. Akdeniz’deki Sicilya ve Sardunya adaları ile yarımada çevresindeki irili ufaklı birçok ada İtalya’ya aittir. Kuzeyde, Lugano Gölü’nün İsviçre’de bulunan kısmında, göl kıyı-

MTSO 6

CMYK

zaman göz önünde bulundurulmalıdır. Yaz tatili ve resmi tatil günlerinden mutlaka haberdar olunmalı. Birçok firma Ağustos ayının büyük bölümünde kapalıdır. Çoğu ülkeden daha fazla resmi tatile sahip olan İtalya’da iş ziyaretlerinin bu dönemlere rastlamaması önemlidir. Resmi tatiller ve çalışma saatleri Çalışma saatleri hafta içi 5 gündür. Bazı özel işletmeler cumartesi günleri yarım gün çalışır. Çalışma saatleri hafta içi 09.00-13.00 ile 14.00-18.00 arasındadır. Bankalar ise 08.30-13.30 ile 14.30-15.30 arasında hizmet verir. İtalya’daki büyükelçiliğimizin çalışma saatleri 09.00-12.30, 13.30-18.00 olarak düzenlenmiştir. İtalya’da çalışanların büyük kısmı Ağustos ayında yıllık izin kullanır. Bu ay süresince resmi dairelerin ve özel işyerleri az sayıda görevliyle çalışmakta, bazı özel işyerleri ise tamamen kapanmaktadır. İtalya’daki resmi tatil günleri 1 Ocak - Yeni yıl 6 Ocak - Epiphany 4-5 Nisan* - Paskalya 25 Nisan - Bağımsızlık Günü 1 Mayıs - İşçi Bayramı 2 Haziran - Cumhuriyet Bayramı 15 Ağustos - Ferragosto 1 Kasım - Azizler Günü 8 Aralık - Immaculate Conception 25 Aralık - Noel 26 Aralık - Aziz Stefan Günü

sında bulunan Campione kasabası da İtalya topraklarından tamamen ayrı bir durumda olmasına rağmen resmi olarak İtalya toprağıdır. İtalya’nın, kuzeybatısında Fransa, kuzeyinde İsviçre ve Avusturya, kuzeydoğusunda Slovenya ile kara sınırı bulunur. Ayrıca kendi toprakları içerisindeki iki bağımsız ülke ile de sınırı vardır. Bu ülkelerden biri Katolik mezhebinin dini başkenti olan, Roma içerisindeki Vatikan Devleti (0,44 km2); diğeri de Avrupa’nın yaşayan en eski cumhuriyeti olan ve Floransa’nın 100 km. batısında yer alan San Marino Cumhuriyeti’dir (481 km2). Bu ülkelere ek olarak Adriyatik ülkelerinden Hırvatistan, Bosna-Hersek, Karadağ ve Arnavutluk’un, Akdeniz ülkelerinden Yunanistan, Tunus ve Malta’nın aralarında kara sınırı bulunmamasına rağmen İtalya’ya komşu ülke olduğu söylenebilir. İtalya’nın kuzeyden güneye 1.150 km. boyunca uzanan bir coğrafyaya sahip olması nedeniyle iklim bölgeden bölgeye değişiklikler gösterir. Yazları kuzeydeki yüksek kesimler dışında ülkenin hemen her yeri güneşlidir ve gün içindeki en yüksek sıcaklıklar 30 derece civarında gerçekleşir. Kış aylarında ise sıcaklıklar bölgeden bölgeye değişmekte, Milano’da 0 derece iken, Roma’da +10 derece, Sicilya ve Sardunya adalarında ise +20 derece olabilmektedir.

Nüfus ve işgücü yapısı Ülkenin nüfusu 2016 yılı için IMF tahminlerine göre 61,2 milyondur. Nüfusu artmasına rağmen İtalya, dünyanın en düşük doğum oranına sahip ülkelerinden biridir. Aslında ülkenin nüfus artışı dışarıdan gelen göçlerle artmaktadır. Bunun yanında, İtalya Japonya’dan sonra dünyanın en yaşlı nüfusuna sahip ikinci ülkesidir ve ülke yaşlanmaya devam edecektir. 20102030 arasında çok yaşlı nüfusun

(80+) % 56 artması beklenmektedir. Ülkedeki işgücünün 2016 yılı için 25,6 milyon olduğu tahmin edilir. Bu nüfusun % 3,9’u tarımda, 28,3’ü sanayide ve % 67,8’i hizmetler sektöründe istihdam edilir. İşsizlik için 2016 yılında tahmin edilen rakam % 11,4’tür. Ekonomik yapı İtalya, IMF 2016 yılı tahminlerine göre 1,85 trilyon dolar (nominal) GSYİH ile dünyanın 8. Avrupa’nın ise 4. (Almanya, Fransa ve İngiltere’nin ardından) en büyük ekonomisidir. 2016 yılında (satın alma gücü paritesine göre) kişi başına GSYİH’sı tahmini olarak 36 bin 313 dolardır ve bu değerle dünya sıralamasında 37. sıradadır. 2016 yılında ülke GSYİH’sının % 2,1’ini tarım, % 24,1’ini sanayi, % 73,8’ini hizmetler sektörü oluşturur. UNDP 2015 yılı İnsan Gelişimi Endeksi’ne göre, İtalya çok yüksek insan gelişimine sahip ülkeler arasında 27. sıradadır. AB’nin kurucu üyesi olan İtalya, aynı zamanda ABD, Almanya, İngiltere, Fransa, Kanada, Japonya ve Rusya ile G8 adı verilen sanayileşmiş ülkeler grubuna dahildir. İtalya, II. Dünya Savaşı sonrasında savaşın getirdiği ağır ekonomik çöküntüye maruz kalmıştır. Takip eden dönemde ABD’nin uyguladığı Marshall Planı ile sanayi tesislerini yeniden yapılandırma konusunda ihtiyaç duyduğu dış sermayeyi elde eden İtalyan ekonomisi, sanayi sektöründe istihdam edilecek işgücünü de ülkenin güney kesimlerinden gelen göçmenlerden karşılamıştır. 1950-1960 döneminde bu iki önemli itici gücün birleşmesi sonucunda zayıf bir tarımsal ekonomiden güçlü bir sanayileşmiş ekonomiye dönüşüm gerçekleştirilmiştir. 1959 ve takip eden üç yıl boyunca ortalama olarak yıllık % 6,3 oranında ekonomik büyüme gerçekleşmiş ve bu dönem daha sonraları İtalyan ekonomik mucizesi olarak anılmıştır. 1957’de AB’nin temelini oluşturan Avrupa Ekonomik Topluluğu (AET)’nun kurulmasıyla başlayan süreçte Altılar olarak anılan Fransa, Almanya, İtalya, Hollanda, Belçika ve Lüksemburg’un oluşturduğu gümrük birliği sayesinde aralarındaki ticareti sürekli olarak geliştiren söz konusu ülkeler aynı zamanda Avrupa’nın ekonomik gelişimine de hız kazandırmıştır. İşadamlarının pazarda dikkat etmesi gereken hususlar İtalyanların çoğunluğu iyi İngilizce konuşamamaktadır. Bu nedenle iş görüşmesinde firmaların tercüman bulundurması

gerekebilir. Kartvizitlerin bir tarafının Türkçe veya İngilizce diğer tarafının ise İtalyanca olmasına önem verilir. İtalyan iş kültüründe “dakik

olma” birincil önem taşımaz. Yine de ziyaretçi olarak görüşmelerde zamanında bulunmak iyi bir davranış olacaktır. Ancak İtalyanların görüşmeye gecikebilecekleri her

*Her yıl Mart’ın son haftasında veya Nisan ayında bir güne rastlamaktadır. Resmi dil İtalya’da resmi dil İtalyanca’dır. Kaynak: Ekonomi Bakanlığı ve Dünya Gazetesi

İtalya ülke analizi D

etaylı bilgi ve talepleriniz için www.tibim.org veya Mersin Ticaret ve Sanayi Odası, Ticari Bilgi ve İstihbarat Merkezi’ni ziyaret edebilirsiniz. Sizin için pazar araştırmanızı yapar, kesin müşteri veya potansiyel müşterilerinizin detaylı bilgilerini sunabiliriz. İtalya’nın ithalatı 2016 yılında toplam 404,5 milyar dolarlık ithalat gerçekleştiren İtalya’nın en fazla ithalat yaptığı ilk 3 ülke sırasıyla; Almanya (65,7 milyar dolar), Fransa (36,02 milyar dolar) ve Çin Halk Cumhuriyeti (30,1 milyar dolar) olmuştur. Türkiye ise İtalya’nın ithalat yaptığı ülkeler arasında 8,2 milyar dolar ve % 2’lik pay ile 13. sırada yer almaktadır. Ürün özelinde İtalya’nın gerçekleştirdiği ithalat incelendiğinde 43,4 milyar dolar ile ilk sırada kara nakil vasıtaları (demiryolu veya tramvay taşıtları hariç) ve bunların aksam, parça ve aksesuarları olan ürünler yer almaktadır. İkinci sırada ise 41,5 milyar dolar ile mineral yakıtlar, mineral yağlar ve bunların damıtılmasından elde edilen ürünler yer alır. Üçüncü sırada ise 40,8 milyar dolar ile nükleer reaktörler, kazanlar, makineler, mekanik cihazlar ve aletler; bunların aksam ve parçaları bulunur. İtalya’nın ihracatı 2016 yılında toplam 461,5 milyar dolarlık ihracat gerçekleştiren İtalya’nın ihracatında en fazla paya sahip olan ilk 3 ülke sırasıyla; Almanya (58,3 milyar dolar), Fransa (48,6 milyar dolar) ve Amerika Birleşik Devletleri (40,8 milyar dolar) olmuştur. Türkiye, İtalya ihracatında 10,6 milyar dolar ve % 2,3 pay ile 11. sırada yer almaktadır. Ürün özelinde İtalya’nın gerçekleştirdiği ihracat incelendiğinde değer olarak 92,3 milyar dolar ile nükleer reaktörler, kazanlar, makineler, mekanik cihazlar ve aletler; bunların aksam ve parçaları ilk sırada yer almaktadır. İkinci sırada ise 39,3 milyar dolar ile kara nakil vasıtaları (demiryolu veya tramvay taşıtları hariç) ve bunların aksam, parça ve aksesuarları yer alır. Elektrikli makine ve cihazlar ile bunların aksam ve parçaları; ses kaydetmeye ve kaydedilen sesi tekrar vermeye mahsus cihazlar; televizyon görüntü ve seslerinin kaydedilmesine ve kaydedilen görüntü ile sesin tekrar verilmesine mahsus ci-

hazlar ve bunların aksam, parça ve aksesuarları ise 27,6 milyar dolar ile değer olarak İtalya’nın en fazla ihracat gerçekleştirdiği üçüncü ürün grubu olmuştur. İtalya – Türkiye dış ticaret ilişkileri İtalya’nın Türkiye’den ithal ettiği ürünlerin başında 3,12 milyar dolar ile kara nakil vasıtaları (demiryolu veya tramvay taşıtları hariç) ve bunların aksam, parça ve aksesuarları gelmektedir. Bu değer, Türkiye’nin ürün özelindeki İtalya ve diğer ülkelere yaptığı toplam ihracat değerinin % 15,7’sine denk gelmektedir. İtalya’nın Türkiye’den değer bazında en fazla ithal ettiği ikinci sıradaki ürün ise 634,6 milyon dolar ile nükleer reaktörler, kazanlar, makineler, mekanik cihazlar ve aletler; bunların aksam ve parçaları olmuştur. Bu değer, Türkiye’nin İtalya ve diğer ülkelere yaptığı toplam ihracat değerinin % 5,1’ine karşılık gelmektedir. 411,03 milyon dolar ile yenilen meyveler ve yenilen sert kabuklu meyveler; turunçgillerin veya kavun ve karpuzların kabukları, İtalya’nın Türkiye’den değer bazında en fazla ithalat gerçekleştirdiği üçüncü ürün grubu olmuştur. Bu değer, Türkiye’nin ürün özelindeki toplam ihracat değerinin % 10,6’sına denk gelmektedir. İtalya’nın Türkiye’ye ihraç ettiği ürünlerin başında 3,27 milyar dolar ile nükleer reaktörler, kazanlar, makineler, mekanik cihazlar ve aletler; bunların aksam ve parçaları yer almaktadır. Bu değer, İtalya’nın ürün kategorisinde Türkiye’ye ve diğer ülkelere yapmış olduğu ihracatın % 3,5’ine denk gelmektedir. İtalya’nın Türkiye’ye ihraç ettiği ürünler arasında değer bazında ikinci sırada 1,18 milyar dolar ile kara nakil vasıtaları (demiryolu veya tramvay taşıtları hariç) ve bunların aksam, parça ve aksesuarları sınıfındaki ürünler yer almaktadır. Bu değer, İtalya’nın bu ürün özelinde yapmış olduğu toplam ihracatın % 3’üne denk gelmektedir. Plastikler ve mamulleri; kauçuk ve mamulleri ise 671,7 milyon dolar ile değer bazında İtalya’nın Türkiye’ye en fazla ihraç ettiği üçüncü ürün grubu olmuştur. Bu değer, İtalya’nın ürün kategorisi özelinde yaptığı toplam ihracatın % 3,5’ine denk gelmektedir.


7

YIL: 19 | SAYI: 343 | 10 - 23 Aralık 2017 | www.mtso.org.tr

7 No’lu Komite’den ‘Yerel marketlere sahip çıkın’ talebi

M Ahmet Dülek

MTSO 7 No’lu Perakende Gıda ve Muhtelif Ticaret Meslek Komitesi Başkanı

Bizler vergimizi bu kente ödüyoruz, bu kentte istihdam sağlıyoruz. Eğer Mersin ekonomisini canlandırmak istiyorsak Mersin halkının ve yerel yönetimlerin yerel marketlere daha çok destek vermesini bekliyoruz.

ersin Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO) 7 No’lu Perakende Gıda ve Muhtelif Ticaret Meslek Komitesi Başkanı Ahmet Dülek, yerel marketlerin ulusal zincir marketler karşısında her geçen gün kan kaybettiğine dikkat çekerek, Mersin halkından ve yerel yönetimlerden yerel marketlere sahip çıkmalarını istedi. Perakende sektöründe 1990’lı yıllarda ulusal mağaza zincirlerinin yurt genelinde hızla yayılmaya başlaması sonrasında ciddi sıkıntılar oluştuğunu anlatan MTSO 7 No’lu Perakende Gıda ve Muhtelif Ticaret Meslek Komitesi Başkanı Ahmet Dülek, bu sorunların çözümünün önce birlikte hareket ederek ardından da bir takım yeni yasal düzenlemelere gidilerek sağlanabileceğini söyledi. Mersin’deki ilk ulusal mağazanın 1994 yılında açıldığını bildiren Dülek, şu bilgileri verdi: “Ulusal marketlerin yurt geneline açılmasının ardından tüm ulusal mağazalar kentimizde hızla yayıldı. Maalesef o yıllarda Gaziantep örneğinde olduğu gibi korumacı bir tutum gösteremedik. Gaziantep’te halk, yerel marketlerden alışverişi tercih edince ulusal marketler bir süre sonra kapatmak zorunda kaldı. Mersin’de ise aynı aidiyet duygusu gelişmeyince Türkiye’de ulusal marketlerin en çok yayıldığı iller arasında yer aldık ve Mersin, bu anlamda kötü bir örnek oluşturdu.” 2000’den sonra ise indirim market olarak adlandırılan discount marketlerin yayılmaya başladığını ifade eden Dülek, bu durumun Mersin’deki yöresel bakkal ya da marketlerin her geçen gün erimesini de beraberinde getirdiğini anlattı. Hükümetin yaşanan sorunların artması üzerine 1998’de Perakende Yasası hazırladığını ve 2015’te bu yasanın çıktığını hatırlatan Dülek, ancak yasanın da sorunlara çözüm getirmediğini söyledi. Bu

marketlerin bulundukları kentlere hiçbir fayda sağlamadığı gibi istihdam anlamında da ciddi sıkıntılar oluşturduğunu vurgulayan Dülek şöyle konuştu: “Özellikle indirim marketler hızla yayılmaya başladı ve bu marketler çalışmalarını en fazla 2-3 kişi ile sürdürürken yerel marketler 6-7 kişi çalıştırıyor. Ancak bu indirim marketlerin yayılması sonrasında yerel marketler kapanınca bu 6-7 kişi de iş bulmakta zorlanıyor ve istihdamda sorunlar yaşanıyor. Türkiye’de discount marketlerin istihdam ettiği kişi sayı yaklaşık 90 bin civarında. Oysa aynı ciroyu bizim yöresel marketler 200 bin kişi çalıştırarak elde edebiliyor. Bunun da en büyük sebebi discount marketlerin kasap, manav gibi reyonlarının bulunmaması ya da açıkta ürün satmamaları.” “Market bölge nüfusu göz önünde bulundurularak açılmalı” Ulusal zincir marketlerin ya da discount marketlerin kontrolsüz şekilde yayıldığına da değinen Ahmet Dülek, maksimum verimin alınabilmesi için market açılacak bölgenin nüfusunun göz önünde bulundurulması gerektiğini anlattı. Mevcut durumda açılacak marketler arası mesafelerin ya da nüfus yoğunluklarının dikkate alınmadığını dile getiren Dülek, “Aynı mahallede birden fazla discount market aynı anda açılabiliyor. Karşılıklı ya da sırt sırta açılmalarına engel hiçbir durum bulunmuyor. Oysa en az 50 bin nüfusa bir marketin açılmasına izin verilirse açılan market daha verimli çalışabilir” ifadelerini kullandı. Türkiye’de perakende sektörünün şu anda 4 indirim marketinin sırtına yüklenmiş durumda olduğunu anlatan Dülek, “Bunlardan biri gıdanın fasonunu yapıyor, bir tanesi gıda dışı ürünlere yoğunlaştı, bir diğeri ağırlıklı

olarak tekel ürünlerini satıyor ve sonuncusu ise markaları indirimli fiyatlarla tüketiciyle buluşturuyor. Bu durumun önüne geçilmemesi diğer tüm sektör temsilcilerinin çalışmalarını sekteye uğratıyor” diye konuştu. “Tüketim alışkanları değişti” Perakendede yaşanan olumsuzlukların kentte ciddi ekonomik kayıpları beraberinde getirdiğine dikkat çeken Ahmet Dülek, “Aynı zamanda ürün aldığımız toptan firmaları da zincirin halkası olarak olumsuz etkileniyor. Bizler vergimizi bu kente ödüyoruz, bu kentte istihdam sağlıyoruz. Eğer Mersin ekonomisini canlandırmak istiyorsak Mersin halkının ve yerel yönetimlerin yerel marketlere daha çok destek vermesini bekliyoruz” dedi. Bayram nedeniyle az da olsa bir hareketlilik yaşanmasına rağmen geçmiş yıllar ile karşılaştırıldığında bu yıl istenen hareketliliğe ulaşılamadığına da değinen Dülek şunları söyledi: “Artık insanların tüketim alışkanlıkları da yaşam tarzları da değişti. Bayramlar eskisi gibi kutlanmıyor. Daha çok tatil fırsatı olarak görülerek şehir dışına çıkılması tercih ediliyor. Bu nedenle bayram alışverişlerinin de geçmiş yıllara göre oldukça azaldığını söyleyebilirim. Aynı şekilde insanların tüketim alışkanlarının değişmesi de marketleri sıkıntıya sokuyor. Bayanların büyük bölümünün çalışmaya başlamasıyla birlikte evlerde geçmişte olduğu gibi sulu yemek pişirilme oranı da oldukça azaldı. Bunun yerine dışarıda tüketim, fast food alışkanlıkları arttı. Bu da market alışverişlerini olumsuz etkiledi.” “Büyükşehir olmadan alışveriş günleri düzenlemek zor” Sektörün hareketlendirilmesi adına geçmiş yıllarda ‘alışveriş

günleri’ ya da ‘indirim günleri’ adı altında çeşitli etkinlikler düzenlendiğini hatırlatan Ahmet Dülek, ancak istenen sonuçları alamadıklarını anlattı. İstanbul ya da Ankara’da da bu tarz etkinlikler düzenlendiğini ve çok büyük kazanımlar elde edildiğini kaydeden Dülek, şu değerlendirmeleri yaptı: “Mersin’de istediğimiz sonucu alamamamızın en büyük sebebi ise yerel yönetimlerin bu tür etkinliklere sahip çıkması. Büyükşehir Belediyemiz olmadan düzenlenecek alışveriş günlerinden sonuç alınması imkansız. Bu tür etkinlikler, festivallerden sonuç alınabilmesi, etkinliğin büyüklüğü, halkın ilgisini çekebilecek organizasyonlar içermesi ve iyi bir tanıtımla doğru orantılı. Bu da yüksek bütçeli bir çalışma anlamına geliyor. Bu bütçeleri ise sektör temsilcilerinin sağlaması oldukça zor. Bu noktada yerel yönetimlerle işbirliği yapılabilmesi halinde sonuç alabiliriz.” “Denetimler artırılmalı” Bir diğer sorunu ise pazar esnafı ve seyyar satıcılar ile yaşadıklarını vurgulayan Ahmet Dülek, bu alanlardaki denetim yetersizliklerinden şikayetçi oldu. Mersin gibi dışa dönük, modern bir kentte her sokak başında bir seyyar satıcı görüntüsünün yakışmadığını kaydeden Dülek, “Bu satışlar, denetimleri tam olarak yapılan, vergisini düzenli ödeyen firmaları sıkıntıya sokuyor. Bizlerde gıda maddeleri düzenli olarak kontrol edilirken aynı hassasiyet pazar satıcıları ya da seyyar satıcılar için gösterilmiyor. Biz marketlerimize uygulanan denetimden şikayetçi değiliz. Ürünümüzün kalitesinin artması adına bunu önemsiyoruz ancak aynı hassasiyetin diğer gruplara da gösterilmesi gerektiğine inanıyoruz. Aksi halde haksız rekabet oluşuyor” diye konuştu.

Bilişim sektörü sorunlarına çözüm arıyor M

TSO 9 No’lu Meslek Komitesi, sektör temsilcileri ile bir araya gelip bir taraftan sektör sorunlarının analizini yaparken diğer taraftan ilgili kurumlarla temasa geçip bu sorunlara çözüm arıyor. Sorun tespitlerinin yanı sıra üyelerin sektörel gelişimlerden, desteklerden daha çok haberdar olması adına da çalışma yürüten Komite, kentteki teknoloji temelli kurumlarla diyaloğu da artırmaya odaklanıyor. Mersin Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO) 9 No’lu Bilgisayar, Elektrik, Elektronik, Telekomünikasyon ve Büro Cihazları Meslek Komitesi Başkanı Tuncay Torun, üyeleriyle diyaloğu artıracak çalışmalara yöneldiklerini söyledi. Önceliği sorunları saptamaya verdiklerini kaydeden Torun, bunun için küçük gruplarla bir araya gelip üyelerinin sorunlarını dinlediklerini anlattı. Bugüne kadar Komite bünyesinde yer alan iletişim grubu, bilişim grubu ve elektrik ile elektronik gruplarıyla ayrı ayrı toplantılar düzenlediklerini ifade eden Torun, şu bilgileri verdi: “Bu toplantılardan önemli geri dönüşler aldık. Her bir sektör için öne çıkan sorunların analizi aşamasındayız. Sonrasında bu ana sorunları raporlayıp çözümü noktasında ilgili kurumlarla temasa geçeceğiz. Bu toplantıların bir kısmını kendi aramızda yaparken bir kısmını ilgili derneklerin temsilcileri ile gerçekleştirip yereldeki sorunlarımızın yanı sıra genel sorunlarımızı da masaya yatırmaya çalıştık.” “Yasal mevzuatlarla ilgili bilgilendirme yapıyoruz” Sektördeki gelişmeleri yakından takip ettiklerini ve üyelerini de bu gelişmelerden haberdar etme yönünde çalıştıklarını anlatan Tuncay Torun, özellikle yasal mevzuattaki değişiklikler

MTSO 7

CMYK

konusunda hassas davrandıklarını, üyelerini mevzuatlarda yapılması istenilen düzenlemeler konusunda bilgilendirdiklerini söyledi. Yazılım sektörünün artık yasal çerçevede hizmet sektörü olarak değil, üretim kolu olarak değerlendirilmeye başlandığını hatırlatan Torun, son dönemlerde özellikle üyelerini bu konuda bilgilendirdiklerini söyledi. Bu düzenlemenin sektör adına çok önemli olduğunu kaydeden Torun şöyle konuştu: “Yazılım sektörünün üretim kolu olarak ele alınması henüz çok yeni bir gelişme. Biz de bu konunun teknik detaylarına yoğunlaştık. Elde ettiğimiz bilgileri üyelerimizle paylaşıyoruz. Bu gelişmenin sektörümüze en önemli yansıması destekler konusunda olacak. Bundan sonra yararlanabileceğimiz destek kapsamları değişti. Çünkü artık bir ürün üretiyor pozisyonuna geldik. Ürünlerimiz için artık Yerli Malı Belgesi alabilmemiz söz konusu. Yani, kamu kurumlarına veya kamu kurumları aracılığıyla yapılan ihalelere girdiğimizde yabancı firmalara göre yüzde 15’lik fiyat avantajı sağlamış olacağız. Bu da bizim iş hacmimizin artması adına büyük önem taşıyor. Destekler üzerinde çalışmalarını yoğunlaştıracaklarına da değinen Torun, “Bu konuyla ilgili düzenlemeleri inceliyoruz. Mevcut durumda Teknoparkta vergisel boyutta küçümsenmeyecek avantajlar var. Benzer şekilde TÜBİTAK ya da KOSGEB destekleri var ama biz özel bir çalışma ile hangi alanlarda destek alınması halinde sektörümüzün gelişeceği konusunda da bir rapor hazırlamak istiyoruz. Ayrıca KOSGEB, TÜBİTAK gibi konunun yetkilileriyle üyelerimizi bir araya getireceğimiz bir bilgilendirme toplantısı düzenlemek istiyoruz. O toplantıda

bir taraftan üyelerimiz konu hakkında detaylı bilgi sahibi olurken diğer taraftan talep ettikleri düzenlemeleri dile getirebilecek. Biz de gerek bu talepleri toplayıp gerekse yaptığımız araştırmalardan elde ettiğimiz bulguları bir rapor haline getirip ilgili kurumlarla paylaşacağız” dedi. “BTK ile ilgili bilgilendirme toplantısı planlıyoruz” Aynı zamanda üyelerini yakından ilgilendiren Bilgi Teknolojileri Kurumu’nun (BTK) tanıtımına yönelik çalışmalar yürüttüklerini de anlatan Tuncay Torun, “Şu ana kadar üyelerimiz arasında yanlış bir BTK algısı olduğunu gördük. Bu kurumun faaliyet alanı tam olarak bilinmiyor. Daha çok denetleme kurumu olarak düşünülüyor. Özellikle bilişim ve iletişim grubumuza yönelik olarak bilgilendirme çalışması planlıyoruz. Bu kurum ne iş yapar, nasıl çalışır konularına değinen genel bir toplantı yapmayı düşünüyoruz” dedi. Bununla birlikte Mersin Teknopark’ı da üyelerine tanıtma adına çalıştıklarını bildiren Torun, üyelerini Mersin Teknopark Genel Müdürü Özgür Durmaz ile bir araya getirdiklerini ve Teknopark’ın avantajlarını anlattırdıklarını bildirdi. Son 1,5 yıldır Teknopark ile iç içe çalışmaya başladıklarını vurgulayan Torun, bu diyalogu daha da geliştirmek adına önümüzdeki günlerde komite toplantılarından birini Teknopark içerisinde gerçekleştirip orada faaliyet gösteren firmalarla iletişimlerini artırmak istediklerini söyledi. “Bilişim Fuarı planlıyoruz” Öte yandan 2018 yılı için bir de fuar çalışması planladıklarına değinen Tuncay Torun, CNR Fuarcılık ile temas halinde olduklarını anlattı. CNR ile

görüşerek MTSO üyelerine özel indirim talep ettiklerini bildiren Torun, “Aynı zamanda Odamızdan da bir destek talebimiz olacak. Böylece fuar katılımını cazip hale getirerek ulusal bir fuar çalışması gerçekleştirmek istiyoruz” diye konuştu. Son dönemlerde üyelerine yönelik Endüstri 4.0 vizyonu oluşturma gayretinde olduklarını da anlatan Tuncay Torun, bu alana yönelik toplantılar düzenlediklerini de anlattı. Geçtiğimiz günlerde MTSO bünyesinde ‘Endüstri 4.0 Geleceğin Vizyonu’ konulu bir seminer düzenlediklerini ifade eden Torun, önümüzdeki süreçte bu alandaki bilgilendirme, farkındalık oluşturma çalışmalarının da devam edeceğini anlattı. “Eğitim ayağının güçlenmesi önemli” Tüm dünyadaki teknolojik gelişimin artarak devam edeceğini vurgulayan Tuncay Torun, bu nedenle teknolojiye hakim yetişmiş eleman bulmakta zorlanacaklarına inandığını söyledi. Gelecek dönemde bu sorunun yaşanmaması adına eğitimin şimdiden düzenlenmesi gerektiğine dikkat çeken Torun sözlerini şöyle tamamladı: “Okullarımızda mevcut durumda liseden itibaren bilişim teknolojileri eğitimi veriliyor. Bu güzel bir gelişme ama yeterli değil. Öncelikle bu tür eğitimlerin ilkokuldan itibaren verilmesi gerektiğine inanıyorum. Üstelik bu noktada sadece öğrencilerin eğitimi değil, eğiticilerin eğitimi de eğitmenlerin kendilerini sürekli geliştirmeleri de büyük önem taşıyor. Komite olarak bu konuda da bir proje hazırlayıp ilgili kurumlarla paylaşma arzusundayız. Bu proje çerçevesinde kentimizdeki eğitmenlere yönelik günümüz gelişmelerini anlatacağımız mini eğitimler düzenlemek istiyoruz” diye konuştu.

Tuncay Torun

MTSO 9 No’lu Bilgisayar, Elektrik, Elektronik, Telekomünikasyon ve Büro Cihazları Meslek Komitesi Başkanı

Endüstri 4.0 kapımızda, bunu ıskalamamak adına mevcut durumda lisede verilen bilişim derslerinin ilkokuldan itibaren başlaması gerektiğine inanıyoruz.


8

YIL: 19 | SAYI: 343 | 10 - 23 Aralık 2017 | www.mtso.org.tr

Özaltın Ahşap

Endüstri 4.0’a hazırlanıyor

Özkan Altın

Özaltın Ahşap Yönetim Kurulu Başkanı

T

Mersin Tarsus Organize Sanayi Bölgesi’nde (MTSOB) proje bazlı ahşap ev mobilyaları üreten Özaltın Ahşap, bir taraftan geliştirdiği teknolojisi, diğer taraftan yetiştirdiği personeli ile Endüstri 4.0’a hazırlanıyor.

eknolojiyi yakından takip etmesi, kalitesi ve bilgi birikimiyle sektörde 4 kuşaktır faaliyet gösteren Özaltın Ahşap, üzerinde çalıştığı yazılımlarla yeni nesil sanayi devrimini yakalama konusunda iddialı. Yalnızca makine ya da yazılım alanındaki yatırımlarıyla değil, insana yatırımıyla da öne çıkan firma, personel eğitimine de büyük önem veriyor. Makineleşmenin üretim kapasitesini artırıp hata oranlarını minimize edeceğini vurgulayan Özaltın Ahşap Yönetim Kurulu Başkanı Özkan Altın, “Teknolojimizi geliştirsek de insan, her zaman odak noktamız olmaya devam edecek. Bu nedenle çalışanlarımıza yatırımı da en az makine yatırımları kadar önemsiyoruz. Sonuç itibariyle bu makineleri yine çalışanlarımız kullanacak, tasarımlarımızı çalışanlarımız yapacak” diyor. Eğitim konusunda dışarıdan hizmet almak yerine kendi bünyelerinde ‘Negna Proje Akademi” ismi ile bir de merkez kurduklarını bildiren Altın, burada yeni mezun mimarları, tasarım mühendislerini çeşitli çizim teknikleri konusunda firmanın ihtiyaçları doğrultusunda tecrübeli çalışanları aracılığıyla eğittiklerini, yeni teknolojileri öğrettiklerini söylüyor. Özkan Altın, 4 kuşaktır devam eden başarı hikayesini şöyle anlatıyor: “İşimi çok severek yapıyorum” Bu meslek, dedelerimden günümüze devam ediyor. Bu nedenle aslında doğduğum günden bu yana işin içinde olduğumu söyleyebilirim. Çocukluğumdan itibaren sürekli babamın yanına gidip geldim. Ahşap kokusu içinde büyüdüm. Ortaokul yıllarımdan itibaren ise yaz tatillerinde babamın yanına gidip yardımcı olmaya başladım. Yerleri süpürüyor, makinelerin karşısına geçip ustalardan işi öğrenmeye çalışıyordum. Liseye devam ettiğim sırada babama yardımcı olma gerekliliğim oluştu. O günün şartlarında en büyük çocuk ben olmam nedeniyle işi iyice sırtlamaya başladım. Yalnızca ahşap kapı ve mutfak dolabı yapıyorduk. Bu mesleği gerçekten çok seviyordum, ahşaba şekil vermek inanılmaz bir keyifti benim için. Liseyi tamamladıktan sonra da yüksek okula gitmek yerine kendimi bu alanda geliştirmeye karar verdim. Askerden dönüşte 1980’lerde işi aktif olarak devraldım. O yıllarda inşaatlarda, dairele-

MTSO 8

CMYK

rin içinde çok fazla ahşap mobilya kullanılmıyordu. Biz de inşaatların altında küçük aletlerle üretim yapıyorduk. 1995 yılına kadar şahıs firması olarak kendime ait bir yerim olmadan çalışmalarımı bu şekilde sürdürdüm. Ben ve 2 ya da 3 tane elemanla birlikte bir apartmanın işini bitirebiliyorduk. “Dönemin önemli projeleriyle markalaşmaya adım attık” 1995 yılında Mersin’de inşaatlar artmaya başlamıştı. Güneykent’te Yenişehir bölgesinde inşaat sektörü atağa geçmişti. Durum böyle olunca bizim işlerimiz de artmaya başladı. O dönemin marka inşaatları Kasım Ekenler ve Marina Sitesi’ydi. Eğer dönemin marka inşaatlarında benim de imzam olursa bunun tanınmamda önemli rol oynayacağı düşüncesi ile Kasım Ekenler ve Marina Sitesi ile görüşmeye başladım. İşimi iyi yapıyordum. Genç ve dinamik olmam ve mesleki hırsım, becerim ve tecrübemle iki inşaatın işini de almak için yoğun bir gayret gösterdim. Sonunda da henüz çok genç olmama rağmen her iki işi de almayı başardım. Çok uğraşmıştım. Yeri gelmiş günlerce sabahlamıştım ama işin sonunda bana güvenen o müteahhitlerin yüzünü de kara çıkarmamıştım. O dönemde yaptığımız işlerden belki para kazanamadım ama çok ciddi güven ve itibar kazandım. Böylece Mersin’deki diğer büyük projeler de bizi tercih etmeye başladı. Bizimle birlikte artık dışarıdan hizmet almak yerine ağabeylerimiz Mersin’den hizmet almayı tercih eder oldu ve Özaltın Ahşap firmasına da zemin hazırlandı. İş yoğunluğumun artmasıyla sektörde daha çok tanınan bir isme dönüşmeye başladım. Bu iki proje sonrasında daha çok tanındım. Gerek firmalaşmamda, gerekse markalaşmaya başlamamdaki ilk adım olduğunu söyleyebilirim. Kısacası benim için dönüm noktalarından birisiydi. “Seri üretimin temeli, küçük sanayide atıldı” Yıl 2000’i gösterdiğinde artık Mersin’de Özaltın ismini bilmeyen neredeyse kalmamıştı. O yıl Mersin Küçük Sanayi Sitesi içinde yer alan Mobilyacılar Sitesi’nde bir yere taşındık. Böylece düzenli bir üretim ortamına geçmiş olduk ve hem seri üretime geçişin hem de kurumsallaşmanın ilk adımını attık. Artık kentte söz sahibi bir mobilya firmasıydık. İşletmemiz 250 metre-

kareydi ve personel sayımız da 25’e yükselmişti. Günün teknolojisine uygun makine yatırımları yaptık ve çalıştığımız inşaatlara yeni ürünler sunmaya başladık. O dönemlerde halen inşaatlarda kullanılan mobilya çeşidi sınırlıydı. Yurtiçi ve yurtdışındaki yeni ürün gruplarını, yeni uygulamaları takip etmeye ve kendi tasarımlarımızı oluşturmaya başladık. Yeni çeşitlerimiz ile Mersin’deki müteahhitlere biz, ürün alternatifleri sunar pozisyona geldik. Yeni tasarımlar oluşturabilmek adına bünyemizde mimarlar çalıştırıyorduk. Böylece yaşam alanlarındaki dekorasyonu, görselliği öne çıkarmaya başladık. Rakip firmalarımız karşısında fark yaratan bir diğer özelliğimiz de bu oldu ve tanınırlığımızı bir üst seviyeye çıkardı. Ardından diğer meslektaşlarımız da bizi takip etmeye başladı. “Seri üretim markalaşmayı getirdi” Sanayi Sitesi’nde üretime başlamamızın ardından markalaşma yolundaki ilk adımlarımızı attık. Önce ‘Kapı Dünyası’ markası doğdu. Ardından ‘Merlinea’ ismiyle mutfak markası oluşturduk. Bu iki markamızın tescili de elimizde bulunmasına rağmen 2003 yılında tüm ürünlerimizi Negna markası altında birleştirdik. Talepler artınca bir süre sonra üretim alanımız bize yetmemeye başladı. 2007 yılında MTOSB’den 27 dönüm yer satın aldık. İlk etapta 2008 yılında 5 bin metrekaresini kapattık. Fabrikamızla birlikte inovasyona daha fazla ağırlık vermeye başladık. Gerçekleştirdiğimiz makine yatırımlarıyla Avrupa’daki teknolojiyi Mersin’e taşıdık. Kapı üretiminde kilit sisteminden boya sistemine kadar bir dizi yenilik zinciri oluşturduk. Gelişen teknolojimiz, farklı ürün çeşitlerimiz yurtdışına açılmamızı da beraberinde getirdi. O yıllarda Irak çok önemli ve yeni parlamaya başlayan bir pazardı. Orada lüks sarayların projelerinde çalıştık. Buradan elde ettiğimiz kaynakla makineleşme sürecimizi hızlandırmış olduk. 2009 yılında Çukurova Kalkınma Ajansı’ndan (ÇKA) aldığımız destekle birlikte teknolojimizi bir adım daha ileri taşıdık. Yaptığımız makine yatırımı ile kapasitemizi bu dönemde yüzde 70 artırdık. Paralelinde ürün çeşitliliğimiz de artmaya başladı. Ar-Ge çalışmalarımız hızlandı. Örneğin kapı ve dolaplarda cam ve alüminyum gibi farklı

ürünlerin mobilya ile entegresini sağlamaya başladık. O dönemde Irak’ta çok ciddi bir pazar yakaladık ve artan kapasitemizle dahi aldığımız işlere yetişmekte zorlandık. “Çocuklarımın işe başlamasıyla yeni pazarlara açıldık” Yine 2009 yılında çocuklarım da fabrikada çalışmaya başladı. Oğlum Hilmi Can Altın’ın desteğiyle İstanbul pazarında aktif olmaya başladık. 2011 yılında ise diğer oğlum İsmail Cem Altın’ın eğitimini tamamlayarak Kanada’dan dönmesi yurtdışı ayağımızı güçlendirdi. Yine o yıl da ÇKA’dan aldığımız

ikinci bir destekle kapasitemizi yüzde 60 daha artıracak yatırım gerçekleştirdik. Artan kapasitemiz bizi daha çok hırslandırdı. Makineleşme sürecimiz başlamıştı ve bu kez yönümüzü Endüstri 4.0’a çevirdik. 2014 yılına geldiğimizde artık Türkiye genelinde bilinen bir markaya dönüşmeye başlamıştık. İstanbul’daki, Ankara’daki büyük firmalara mobilya desteği veriyorduk. Bir kez daha üretim alanımız bize yetmemeye başlayınca 2017 yılında gerçekleştirdiğimiz yatırımla 5 bin metrekarelik üretim alanımızı 12 bin metrekare kapalı alana çıkardık. Personel sayımız ise 300’e yaklaştı. Çalışanlarımızın yüzde 30’u beyaz yakalı. “Negna Proje Akademi’yi kurduk” Çalışan sayımızın artması ile birlikte personel eğitimimize de ağırlık vermeye başladık. İyi tasarımcılar yetiştirebilme hedefiyle çıktığımız yolda yeni mezun mimarlara, tasarım mühendislerine profesyonel çalışanlarımız aracılığıyla eğitim vermeye başladık. 700 metrekare alanda bölgenin en modern ve en donanımlı tasarım ofisini kurduk. Burada yeni mezun gençlerimize bir taraftan pratik yapma imkanı sağlayıp tecrübe kazandırırken diğer yandan yaratıcı ruhlarını geliştirmelerine katkı sağladık. Önümüzdeki süreçte yalnızca kendi çalışanlarımız için değil, ilgili bölümlerden mezun olan tüm gençlere kapılarımızı açıp sektörün ihtiyaçları doğrultusunda eğitimler vermeyi ve eğitim sonunda da bilgilerini sertifikalandırmayı planlıyoruz. Bugün binlerce çeşit ürün üretiyoruz. Bu alandaki performansımızı devam ettirebilmek adına da özellikle yaratıcı personeli ile çalışmaya, eğitime büyük önem veriyoruz. “Kendi yazılımımız üzerinde çalışıyoruz” Üretim alanımızı genişletmemizle birlikte 7 milyon TL’lik full otomatik boya tesisi yatırımı gerçekleştirdik. El değmeden 80 metrelik bir hatta boya yapıyoruz. Ayrıca bir de yine el değmeden ultraviyole boyayabilen 50 metre-

lik bir hattımız bulunmakta. Boya kapasitesi olarak Türkiye’de ilk üçe girdiğimizi söyleyebilirim. Toplam üretimde ise Türkiye’deki ilk 5 firma arasındayız. Son dönemlerde Endüstri 4.0 uyumu üzerine çalışıyoruz. Kendi yazılımımız üzerine yoğunlaştık. 2019 yılında tamamlamayı planladığımız bu yazılımın yatırım bedeli ise 300 bin Euro. Tamamlandığında kusursuz bir üretime ulaşacağız. Tüm ölçülerin düzgün olduğu, firemizin neredeyse sıfırlandığı, kalitemizin standartlaştığı bir üretim modeline geçmiş olacağız. Tüm sistemin birbiri ile entegre çalışacağı bir model oluşturacağız. Elbette bununla da bitmeyecek. Sektörümüzdeki yenilikleri takip etmeye devam edeceğiz. Şu anda sektörel hiçbir fuarı kaçırmıyoruz. Proje bazlı çalışıyoruz ve hedefimizde Avrupa pazarındaki etkinliğimizi artırmak var. Aynı zamanda yalnızca üretmeyle kalmadık müşterilerimizin düşüncelerini de önemsedik. 2007 yılında Müşteri Memnuniyeti Birimi’ni kurduk. Bu birimde Satış Sonrası Hizmet (SSH) veriyoruz. İşimizi bitirdikten sonra arkasını bırakmıyoruz. Bir sorun yaşanıp yaşanmadığını ya da ekstra bir istek olup olmadığını mutlaka takip ediyoruz. İstanbul’daki proje ödüllü firmalarla çalışıyoruz. “Kazandığınızı mesleğinize yatırın” Şunu söyleyebilirim. Konuşmamın başında anlattığım marka inşaatlara iş yapan firmalardan şu anda çalışmalarını sürdüren bir tek ben varım. Yapılan işin sürdürülebilir olması önemli. Bunu da kalite ve yeniliklerin takibiyle sağlayabiliyorsunuz. İhtiyaçlara uygun ürünler üretmek, kendinizi yenilemek önemli. Kazandığınızı yine işinizi geliştirmeye yatırmanız ve en önemlisi de yalnızca bildiğiniz işe yatırım yapmanız, farklı iş kollarına yönelmemeniz kalıcılığınızı sağlamak adına önemli. Amatör ruhun hiç kaybedilmemesi de bir başka altın kural. En küçük bir üretimi yaparken dahi profesyonel bir yaklaşım sergileyin ama amatör ruhla, ilk günkü heyecanla yapın. Mutlaka başarı gelecektir.


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.