Dezavantajlı kadınlar eğitimle iş hayatına kazandırılıyor
Kalkınma Bakanlığı’ndan Mersin’e turizm desteği
Antalyalı ressamlardan Mersin’de resim sergisi
>2’de
>2’de
>2’de
MTSO ÇAĞRI MERKEZİ 0 850 304 33 33
Umut ve moral ekonominin yakıtıdır… Şerafettin AŞUT
MTSO Yönetim Kurulu Başkanı
> 3’te
www.mtso.org.tr www.mtso.org.tr| YIL: | YIL: 2017| |SAYI: SAYI: 345 298| 7 | 6-19 - 20 Ocak ARALIK 2018 2015
İnşaat sektörü imarlı arsa bekliyor
2018’de öncelik teknolojide
Hasan Engin
MTSO 14 No’lu İnşaat ve Emlak Komitesi Başkanı
M
ersin Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO) meclis üyesi 14 No’lu İnşaat ve Emlak Komitesi Başkanı Hasan Engin, sektör olarak imarlı arsa bulma noktasında ciddi sorunlar yaşadıklarını söyledi. Arsa stoku bulunmaması nedeniyle arsa maliyetlerinin de yükseldiğini dile getiren Engin, “Kentimizde 1/100.000’lik Çevre Düzeni Planları onaylandı ancak 1/5.000’lik imar planları eksik. Bu planların da Mersin Büyükşehir Belediyesi Meclisi’nden onaylanıp bir an önce kentimize sunulmasını bek-
liyoruz” dedi. MTSO 14 No’lu Komite Başkanı Hasan Engin, sektöre ilişkin değerlendirmeler yaptı. İlk olarak kentteki imarlı arsa sorununa dikkat çeken Engin şunları söyledi: “1/5.000’lik planların onaylanmaması nedeniyle Mersin’de herhangi bir yere çivi dahi çakamıyoruz. Bu da sektörün hareketlenmesinin olduğu kadar yatırımların da önünde ciddi bir engel oluşturuyor. 5 binlik planların olmaması nedeniyle OSB yatırımları, lojistik yatırımlar, turizm yatırımları hayata geçemiyor. > 5’te
Mobilyacılar KDV indiriminin devamını istiyor
N. Yılmaz Akbaş
Mersin Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO), 2018 yılında çalışmalarının merkezine teknolojiyi yerleştirecek. Teknolojik gelişimin ülkeler için artık ulusal güvenlik konusu haline dönüştüğüne dikkat çeken Yönetim Kurulu Başkanı Şerafettin Aşut, “Artık hazır bir şey yok. Yüksek teknolojide ihtiyacımızı kendimiz üretmek zorundayız. Bunun bir beka konusu olduğunu anlamalıyız” dedi.
MTSO 12 No’lu Mobilya, Halı ve Ev Eşyası Meslek Komitesi Başkan Yardımcısı
M
TSO 12 No’lu Komite Başkan Yardımcısı N. Yılmaz Akbaş, dünya genelinde yaşanan ekonomik sıkıntılara rağmen 2017 yılında sektöre verilen özel desteklerle mobilya üretici ve satıcılarının iyi bir yılı geride bıraktığını söyledi. Akbaş, yeni yılda da mobilyada vergi indirimlerinin devamını beklediklerini anlattı. Mersin Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO) 12 No’lu Mobilya, Halı ve Ev Eşyası Meslek Komitesi Başkan Yardımcısı N. Yılmaz Akbaş, komite içerisinde mobilya,
halı, ev eşyası, çadır ve branda imalatı sektöründe faaliyet gösteren firmaların yer aldığını söyledi. İyi bir yılı geride bıraktıklarını bildiren Akbaş, tüm enerjileriyle 2018’i daha iyi geçirmek adına çalışacaklarını söyledi. Sektör olarak yıl içerisinde acı bir kayıp yaşadıklarını da hatırlatan Akbaş, “Sözlerime Mersin iş dünyasının duayen isimlerinden Sayın İbrahim Kiper beyefendinin elim bir şekilde aramızdan ayrılmasının acısını halen yaşadığımızı belirterek başlamak isterim.” > 5’te
Tekirdağ Limanı’nın yeni sahibi Ceynak
T
ürkiye Denizcilik İşletmeleri’nin, Mersin Serbest Bölge İşleticisi A.Ş (MESBAŞ) sermayesindeki yüzde 21’lik payı alan Mersinli firma Ceynak Grup, Tekirdağ Limanı’nın da yeni sahibi oldu. Türkiye Denizcilik İşletmeleri A.Ş’ye ait Tekirdağ Limanı’nın özelleştirme ihalesinin nihai pazarlık görüşmeleri sona erdi. 5 katılımcı firmanın başvurduğu ve üçünün elenmesi sonrasında Tekirdağ Lojis-
A
ralık ayı basın toplantısında konuşan MTSO Yönetim Kurulu Başkanı Şerafettin Aşut, bir yıl boyunca yapılan çalışmaları özetleyip 2018 yılı vizyonunu çizdi. Teknoloji odaklı çalışmayı yeni yılda da sürdüreceklerini kaydeden Aşut, MTSO’nun vizyonu, hedefleri olan bir Oda olduğunu vurgulayarak, “Kentimizden artık sadece
bölge değil, Türkiye bir şeyler bekler hale gelmiştir. Bizler de Odamızın 2018 yılı iş planını hazırlarken bu beklentileri göz önünde bulunduruyoruz” dedi. Dünyadaki gelişmelerden kopuk hareket edilemeyeceğini ve tüm dünya ekonomilerinin teknoloji, Endüstri 4.0 odaklı çalıştığını kaydeden Aşut, gelişen bu teknolojinin tehditleri de
tik Motorlu Taşıyıcılar Kooperatifi ile Ceynak Grup arasında geçen ihale, 347 milyon 100 bin lira teklif veren Ceynak Lojistik Ticaret A.Ş’de kaldı. Lojistik faaliyetlerin tamamında hizmet veren ve Karadeniz’in en büyük limanı olan TCDD Samsun Limanı’nı 2010’da TCDD’den devralan Ceynak, Tekirdağ Limanı’nı da bünyesine katarak limancılık faaliyetlerinde de etkin olma yolunda ilerliyor.
Aşut: “Arabuluculuk iş dünyasında huzuru artıracak”
T Mehmet Can Sarı
Kasım Makine Genel Müdürü
ersin’de 1995 yılında otomotiv yedek parça üretimi ile çalışmaya başlayıp sürekli kendisini yenileme, geliştirme ilkesi ile hareket eden Kasım Makine, farklı alanlara yönelik ilklere imza atıyor. Yaptığı ihtiyaç analizlerine uygun çözümler sunmak adına her dönem ar-ge’yi ön planda tutan Kasım Makine, faaliyette bulunduğu süre içerisinde Türkiye’nin ilk çelik hasır
MTSO 1
CMYK
teknolojide ihtiyacımızı kendimiz üretmek zorundayız. İşte tam da bu noktada uzun süredir vurguladığımız Endüstri 4.0 ve teknoloji odaklı üretim konusu daha da önem kazanıyor. Bizler 2018’de de vizyonumuzun ve büyüklüğümüzün gereği ne ise onu yapmaya devam edeceğiz” ifadelerini kullandı. > 3’te
Türkiye ile birbirini tamamlayan ülke:
Kasım Makine’nin ürettiği yeni sistemle çöp konteynerleri artık çiçek kokuyor
M
fırsatları beraberinde getirdiğini, özelde Mersin’in, genelde ise Türkiye’nin bu gelişimlerden kendisini soyutlayamayacağını anlattı. Konuşmasında Amerika’nın açıkladığı Ulusal Güvenlik Belgesi’ne de değinen Aşut, “ABD diyor ki, başkasına, özellikle tehdit ülkelere teknoloji satmayacağız, paylaşmayacağız. Yani, artık yüksek
kaynak makinesini yerli olarak üreten firma olarak da öne çıkıyor. Yine çalışmaları çerçevesinde mevcut plastik rotasyon makinelerini geliştirip otomasyonlu sisteme çevirdiklerini anlatan Kasım Makine Genel Müdürü Mehmet Can Sarı, son olarak çevreci bir yaklaşımla hareket ederek Çöp Konteyneri İlaçlama ve Dezenfekte Sistemi’ni geliştirdiklerini ifade ediyor. > 6’da
ürkiye ve Ukrayna arasında jeopolitik konumdan ekonomik ilişkilere, turizmden Kırım Tatarları’nın durumuna kadar birçok alanda kuvvetli bir bağ bulunuyor. İki ülke insanlarının gelenek görenek ve yaşam şekilleri de birbirini oldukça benziyor. İki ülke yalnızca Avrasya’da değil, Avrupa’da da stratejik birer köprü konumunda. Üretilen ürün ve hizmetler incelendiğinde iki ekonominin birbirini tamamla-
MTSO’da Bilirkişilik Temel Eğitimi düzenlenecek >2’de
yıcı nitelikte olduğu görülüyor. Ukrayna Türkiye’ye hammadde ve yarı mamul satarken, Türkiye’den de tüketici ürünleri ithal ediyor. Bu iki ülkenin birbirini tamamlaması yanında birbirine benzer özellikleri de bulunuyor. Her ikisi de her şeyden önce geniş ve verimli topraklara sahip güçlü birer tarım ülkesi. Ayrıca batı ile doğu arasındaki enerji koridorlarının da üzerinde bulunuyor. > 4’te
Kuzey Irak İnşaat Malzemelerinde Uygunluk Belgesi
>2’de
Çin’e e-vize uygulaması başladı
> 2’de
İ
şçi ve işveren uyuşmazlıkları için yeni dönem başlıyor. 1 Ocak 2018 itibariyle işçi-işveren uyuşmazlıklarında, arabuluculuk sistemi dava şartı haline geliyor. Taraflar artık dava şartı için adliye içerisinde yer alan arabuluculuk bürosuna başvurarak hizmet alabilecekleri gibi Şubat ayında Mersin Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO) bünyesinde faaliyete geçecek olan Arabuluculuk Merkezi’nden de yararlanabilecek. Konuyla ilgili değerlendirme yapan MTSO Yönetim Kurulu Başkanı Şerafettin Aşut, uzlaşmacı yapının Türk kültürünün temelinde yer aldığına dikkat çekerek, “Uzun yıllar birlikte çalışan işçi ve işverenler maalesef dava bitimlerinde birbirine
selam dahi vermez oluyor. Oysa yeni uygulama ile taraflar masadan helalleşerek kalkacaklar” dedi. İş dünyası için hedeflere ulaşmada zamanın paradan daha önemli olduğuna, yeni uygulamanın bu anlamda da büyük avantajlar getirdiğine değinen Aşut, “Uzun süren davalar yerine arabuluculuk sistemi sayesinde daha kısa sürede, ticari sırları deşifre olmadan, tarafların huzuru bozulmadan, uzlaşmacı bir yöntemle hedeflerine ulaşacaktır” değerlendirmesini yaptı. Artık iş davaları açılırken önce arabulucuya başvurulması şartı aranacağını hatırlatan Aşut, bu sistemin camiaya getireceği kolaylıkları özetleyerek devam etti. > 6’da
2
YIL: 20 | SAYI: 345 | 7 - 20 Ocak 2018 | www.mtso.org.tr
Dezavantajlı kadınlar eğitimle iş hayatına kazandırılıyor
Devrim Kocabaş Özcan Anka Üreten Kadın Derneği Yönetim Kurulu Başkanı
T
Kalkınma Bakanlığı’ndan Mersin’e turizm desteği
M
ersin’de, tarihi eserler ve doğal güzelliklerin dünyaya tanıtılması amacıyla yapılan turizm atağı kapsamında, Kalkınma Bakanlığı Cennet-Cehennem Turizm Bölgesi’ne 10 milyon liralık kaynak aktardı. Kentin güzelliklerini dünyaya tanıtmak, kente daha çok turist gelmesini sağlamak amacıyla yapılan çalışmalara, Kalkınma Bakanı Lütfi Elvan da destek verdi. Yapılacak yatırımlarla kentin turizmde cazibe merkezi haline getirilmesi hedefleniyor. Çalışmalar kapsamında başta Cennet-Cehennem Obrukları olmak üzere kentin birçok tarihi noktasında restorasyon
yapılacak. Geçtiğimiz Eylül ayında Cennet-Cehennem Turizm Bölgesini ziyaret eden Kalkınma Bakanı Elvan, söz konusu bölgelerin hak ettiği konuma gelmesi adına yeni adımlar atılacağını bildirmişti. Ardından bölgenin restorasyonu için 10 milyon liralık bütçe ayrıldığını duyuran Bakan Elvan, bu bütçe ile Cennet Cehennem Turizm Bölgesi, Meryem Ana Kilisesi ile Zeus Tapınağı’nın restore edileceğini açıkladı. Söz konusu düzenlemelerin yapılması için 18 Ocak’ta ihaleye çıkılacak. Yapılacak düzenleme
ile Cennet-Cehennem Turizm Bölgesi yeni seyir teraslarına ve asansörlü ulaşıma kavuşacak. Gelen desteklerden Silifke ilçesindeki Uzuncaburç Ören yeri de pay alacak. Tarihe önemli bir ışık tutan Uzuncaburç’ta, Temenos Duvarı, Helenistik Kulesi, Antik Tiyatro ve Zeus Olbios Tapınağı’nın aslına uygun olarak restore edilmesi için çalışmalar başladı. Restorasyon projeleri için ihaleye çıkılırken, Silifke Kalesi, Adamkayalar, Tekir Ambarı ve Cambazlı Kilisesi, Anemurium Antik Kenti, Mamure Kalesi, Sinap Kalesi ve Namrun Kalesi ile çevresinin restorasyon çalışmaları da sürüyor.
OBB Mersin İl Kadın Girişimciler Kurulu ile Anka Üreten Kadın Derneği, önümüzdeki günlerde dezavantajlı kadınların iş hayatına kazandırılması adına birlikte hangi konularda işbirliği yapabileceklerini görüştü. TOBB Mersin İl Kadın Girişimciler Kurulu toplantısına katılan Anka Üreten Kadın Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Devrim Kocabaş Özcan, çalışmaları hakkında bilgi verdi. Dezavantajlı kadınların eğitimine yöneldiklerini kaydeden Devrim Kocabaş Özcan, “Ülkemizde maalesef kadınlara yüklenen misyon ev işlerinden öteye geçemiyor. Bizim hedefimiz ise bunun dışına çıkmalarını sağlamak. Örneğin kadınlarımıza 3 boyutlu çizim eğitimi veriyoruz, büro yönetimi ve sekreterlik, yaşlı bakımına yönelik eğitimler veriyoruz. Aynı zamanda ev öğretmeni şeklinde çalışmaları adına okul öncesi eğitimi veriyoruz” dedi. Henüz çok yeni bir dernek olduklarını belirten Özcan, ara eleman yetiştirme gay-
retinde olduklarını anlattı. 2018 yılı Mart ayında bir çalıştay düzenlemek istediklerini ifade eden Özcan, “Bu çalıştayda dezavantajlı kadınların istihdam sorunlarını konuşacağız. Ortaya çıkacak sonuca göre Mersin’de mevcut işyerlerinde kadın personel sayısının artırılmasına yönelik bir yol izleyeceğiz. Örneğin önce ihtiyaç duyulan alanlarda kadınlarımıza eğitimler verip ardından iş bulmalarına yardımcı olacağız. Bu ve benzeri projelerimizde hedefimiz TOBB Mersin İl Kadın Girişimciler Kurulu üyelerimizle birlikte hareket etmektir” ifadelerini kullandı. TOBB Mersin İl Kadın Girişimciler Kurulu üyelerine yaptıkları çalışmalar hakkında bilgi veren Özcan şunları söyledi: “Çok genç bir dernek olmamıza rağmen bugüne kadar iki festival yaptık. Hikayesi Olan Kadınlar Festivali. Önümüzdeki günlerde bir AB Projemiz başlayacak. Bu proje çerçevesinde denetimli serbestlik kapsamında cezaevinden çıkan 250
Antalyalı ressamlardan Mersin’de resim sergisi malzemeler üzerine çalışabileceği eğitimler aldığını dile getiren Berkmen, 25 sene çeşitli derneklerde bu alanda eğitimler verdiğini sözlerine ekledi.
MEÜ ile Çukurova Kalkınma Ajansı işbirliği protokolü imzaladı
K
alkınma Bakanlığı Cazibe Merkezlerini Destekleme Programı kapsamında, Mersin Üniversitesi (MEÜ) Teknoloji Transfer Ofisi ile Projeler ve Araştırmalar Koordinatörlüğünce hazırlanan Mersin Çekirdek Genç Girişimci Merkezi Projesi, desteklenmeye hak kazandı. MEÜ Rektörü Prof. Dr. Ahmet Çamsarı ve Çukurova Kalkınma Ajan-
sı Genel Sekreteri Lütfi Altınsu tarafından imzalanan protokol gereği, projenin yürütücülüğünü Çukurova Kalkınma Ajansı yapacak. Mersin Ticaret ve Sanayi Odası’nın (MTSO) paydaş olarak yer aldığı proje kapsamında, Mersin’i çekim merkezi haline getirecek gerek bölgesel gerekse ulusal boyutta girişimcilik faaliyetlerinin yürütülmesi ve desteklenmesi
hedefleniyor. ‘İş arayan değil, işveren gençler yetiştiriyoruz’ sloganıyla yola çıkacak olan merkezde, girişimcilere mentörlük desteği, çalışabilecekleri veya kiralayabilecekleri ofis alanı, altyapı hizmetleri ve toplantı salonları sağlayan, onları yatırımcı ağları ile tanıştıran ve işlerini büyütmeleri için destek veren bir yapı oluşturulacak. Ayrıca, girişimcilerin yatırımcılarla bir araya gelmeleri ve fikirlerini sunmaları sağlanacak. Girişimcilere fikri ve sınai mülkiyet hakları, strateji, yönetim ve networking konularında önderlik edilerek merkez bünyesinde kurulacak olan FoodLab ve MakerLab’da, teknolojik ve doğrulanmış fikirlerini ürüne dönüştürme imkanı sunulacak. Ayrıca girişimcilere şirket kurma sürecinde ihtiyaç duyulan fizibilite çalışmalarına rehberlik edilecek ve yol haritasının çizilmesi için mentörlük hizmeti sunulacak.
Çin’e e-vize uygulaması başladı
kadın arasından 60 kadın seçilip psikolojik ve hukuksal destek verilecek. Ardından ihtiyaca göre mesleki eğitim verilip istihdam edilmelerine yardımcı olunacak. Eğitimler 3D Max eğitimi, fotoğrafçılık, web sitesi tasarımı gibi çağın ihtiyaçlarına uygun eğitimlerin yanında el sanatları, seramik, cam üfleme, gümüş atölyesi gibi toplamda 26 branşta gerçekleşecek. Bu ve benzeri projelerde her türlü işbirliğine açığız” Yılın ilk çeyreğinde Dernek olarak kendi atölyelerini kurmayı planladıklarını da anlatan Özcan, mevcut durumda Toroslar Belediyesi’nin atölyelerinde halk eğitim öğretmenleri ve üniversite öğretmenlerinin gönüllülük esası ile verdikleri eğitimlerle projelerini sürdürdüklerini söyledi. Ayrıca dernek olarak bir Aktar Cafe açmaya hazırlandıklarına da değinen Özcan, “Türkiye’de olmayan farklı bir konsept planlıyoruz. Burada sağlıklı besinler, glutensiz, şekersiz ürünler, soğuk sıkım meyve ve sebze suları, çocuklar için şekersiz şerbetler, otlardan salatalar gibi geniş bir kitleye hitap edecek ürünler satılacak” dedi. Bir sonraki yıl ise yine dez avantajlı kadınların üretim yapacağı organik ürünlerin satılacağı bir organik sera açmak istediklerini ifade eden Özcan, mevcut durumda da instagram üzerinden kadınların ürünlerini sattıklarını, ankauretenkadin ismi ile kendilerine sosyal medya üzerinden ulaşılabileceğini sözlerine ekledi.
Türkan: “Canlı renkleri tercih ediyorum”
A
ntalyalı Ressamlar Nermin Berkmen ve Dr. Mevlüt Türkan, Mersin Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO) Sanat Galerisi’nde resim sergisi açtı. Suluboya ve akrilik resimlerden oluşan toplam 40 eser sanatseverlerle buluştu. MTSO Sanat Galerisi, Ressam Nermin Berkmen ile Dr. Mevlüt Türkan’ın suluboya ve akrilik resimlerine evsahipliği yaptı. Sergi açılışına MTSO Meclis Üyesi Arif Şengel, Genel Sekreter Kadir Dölek, Genel Sekreter Yardımcısı Ezgi Biçer Uçar, Sanat Galerisi Sorumlusu Seda Şahbaz ile çok sayıda sanatsever katıldı. Açılışta konuşan Nermin Berkmen resme lise yıllarında başladığını söyledi. 11’inci sergisini açtığını ifade eden Berkmen, sergide
23 adet suluboya resminin yer aldığını anlattı. “Ben Antalya’da Yukarı Karaman Köy’ünde yaşıyorum. Oradaki taş evler zamanla yıkılmaya başladı ve ben de bu evleri resmederek ölümsüzleştirmek istedim” diyen Berkmen, daha önceki yıllarda da Datça’daki taş evleri resmettiğini anlattı. Suluboya dışında yağlıboya, akrilik ve pastel resim çalışmaları bulunduğuna da değinen Berkmen, “Doğma büyüme Ankaralıyım ama 8 senedir Antalya’da yaşıyorum. Orada Hasan Kırdı ile tanıştım ve 4 yıldır kendisinden ders alıyorum” dedi. Resmin yalnızca duvarda kalmasını istemeyerek günlük yaşamın içine de entegre edebilmek adına kumaş, ahşap gibi farklı
Dr. Mevlüt Türkan ise küçük yaşlarından itibaren resme ilgi duyduğunu ancak tıp doktoru olması nedeniyle yeterli zamanı bulamayarak resme yoğunlaşamadığını anlattı. Son 4 yıldır Antalya’da Hasan Kırdı yönetimindeki galeride resim yapmaya başladığını ve kendisini geliştirdiğini ifade eden Türkan, MTSO Sanat Galerisi’nde 17 akrilik resminin yer aldığını söyledi. Bugüne kadar biri kişisel toplam 10 karma resim sergisi açtığını dile getiren Türkan, “Resimlerimde daha çok canlı renkler kullanmaya özen gösteriyorum. Kapalı mekan resimler yerine doğayı resmetmeyi seviyorum. Özellikle dağ yürüyüşleri yaptığımız bir grubumuz var ve bu yürüyüşler sırasında çektiğim fotoğrafları resmetmeyi seviyorum” diye konuştu. Resimlerinin yalnızca akrilik üzerine yoğunlaştığını vurgulayan Türkan, çalışmalarını bu alanda sürdürmek istediğini bildirdi.
MTSO’da Bilirkişilik Temel Eğitimi düzenlenecek Kuzey Irak İnşaat Malzemelerinde Uygunluk Belgesi T ürkiye Odalar ve Borsalar Birliği’nden (TOBB) alınan yazıda, 1 Temmuz 2017 tarihi itibariyle Irak Kürt Bölgesel Yönetimi (IKBY) tarafından yeniden başlatılan sevk öncesi inceleme
uygulaması kapsamında İbrahim Halil Gümrük Müdürlüğü’nden alınan yazıya atfen 1 Ocak 2018 tarihinden itibaren inşaat malzemesi ihracatında IKBY tarafından yetkilendirilen İnter-
tek Test Hizmetleri A.Ş.’den alınacak “Uygunluk Belgeleri”nin aranacağı, söz konusu belgeler temin edilmeksizin gümrüğe ulaşan sevkiyatın mahrece iade edileceği belirtildi.
MERSİN TİCARET VE SANAYİ ODASI’NDAN ÜYELERE DUYURU
5174 Sayılı Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği ile Odalar ve Borsalar Kanunu’nun 24 ve 25. Maddelerine göre yıllık aidat ve munzam aidat Haziran ve Ekim ayları içinde iki eşit taksitte ödenmektedir. Süresi içinde ödenmeyen aidat ve munzam aidatlara 6183 sayılı Amme Alacakları Tahsili Usulü Hakkında Kanun gereğince aylık %1,40 oranında gecikme cezası uygulanmaktadır. Vadesi geçen aidat-munzam aidatlar Oda veznelerimize T.İş Bankası, Garanti Bankası ve Yapı Kredi Bankası kredi kartları ile 6 taksitte ödenebilir. Ayrıca Odamız web sayfasından (www.mtso.org.tr.) ve www.vatandas.mtso.org.tr adresinden Garanti Bankası kredi kartı ile 6 taksitte ödenebilmektedir. Sayın üyelerimize duyurulur.
MTSO 2
CMYK
Şerafettin AŞUT
A. Kadir DÖLEK
Derya GÜLEÇ
Atatürk Caddesi MTSO Hizmet Binası Kat: 2-3-4 / MERSİN Tel: 0324 238 95 00 ( 10 Hat ) 238 56 56 ( 3 Hat ) - 238 98 00
Turkuvaz Haberleşme ve Yayıncılık A.Ş. Ceyhan Yolu Üzeri 5.km Yüreğir / ADANA 0322 346 30 93
3
YIL: 20 | SAYI: 345 | 7 - 20 Ocak 2018 | www.mtso.org.tr
Umut ve moral ekonominin yakıtıdır… Şerafettin AŞUT MTSO Yönetim Kurulu Başkanı
G Gündelik olumsuz siyasetin dedikodu ve kavgalarına takılmayın. Üzerinde hiç bir etkimiz veya çözüm gücümüz olmayan küresel siyasetin gündemleriyle uğraşmayın. Dünyayı ve ülkeyi izleyin ama bunu ekonomik politikalarınızı oluşturmak için yapın. İşinize odaklanın, kendi eksiklerinize odaklanın. Ar-ge’ye, yenilikçi fikirlere, insan kaynağınızı eğitmeye odaklanın.
erek ülke gerekse kent ekonomimizle ilgili umutlu demeçler ve mesajlar verdiğimde, zaman zaman eleştirenler oluyor. Çıraklıktan ustalıktan sanayiciliğe kadar geçen neredeyse 40 yıllık iş hayatımda şunu gördüm: Ekonomi de insan gibidir, moralle çalışır. Moral ekonominin, dolayısıyla girişimcinin yakıtıdır. Zaten karamsar ve gelecekle ilgili umutsuz olan bir kişinin beklentisi olamaz, hedefi olamaz, amacı olamaz. Böyle bir profilden de girişimci çıkmaz. Bu anlamda gerek sanayici gerek tüccar gerekse her alandaki girişimciler olarak her soruna rağmen her daim umutlu olmak zorundayız. Sadece kendimiz ve yatırımlarımız için değil, çalışanlarımız için, kentimiz ve ülkemiz için umutlu olmak zorundayız. Zaman zaman sorunlara parmak basmamız umutsuz olduğumuz ve pes ettiğimizi göstermez. Aksine, çözüm aramak umudun payandasıdır. Bizler iş dünyasının insanları gerçekçi insanlarız. Bardağın boş tarafını görür ve tedbirimizi alırız. Ama öte yandan dolu yanını da görür ve bu umutla geleceğe bakarız. Bu noktada bir süredir toplum olarak, iş dünyası olarak üzerimizdeki ataleti atmanın yollarını arıyoruz. Bence bunun en önemli yolu herkesin kendi işine odaklanması ve kendi sorumluluklarına dört elle sarılmasıdır. Evet, ülke olarak özellikle son 5 yıldır olağan üstü bir dönemden geçiyoruz. Çevremizde Arap Baharı ile başlayan siyasi ve ekonomik istikrarsızlık. Güzey sınırımızda savaş durumuna gelen bir Suriye sorunu. İstikrarsız bir Irak, dünyadan soyutlanmış bir İran. Zaten 2008 küresel finans krizi ile daralan dünya ticaretinin ve krizin bir sosyal sorunu getirmesi kaçınılmazdı. Bunlara rağmen, bölgesinde ayakta kalan bir Türkiye üzerinde oynanan oyunları görememek elbette mümkün değil.
Ülkemizin uluslararası politikalarından elbette ilk etkilenen camia iş camiasıdır. Ancak, bilgi ve istihbaratımızın sınırlı olduğu bir konuda olumsuz eleştiri yapmak haddi aşmaktır. Sonuçta ulusal güvenliğimiz söz konusu olduğunda devletimizin yanında oluruz, gereken bedeli de öderiz. Zaten en başta parmak basmaya çalıştığım konunun özü de budur: Yani, herkes işine odaklanmalıdır. Ülke olarak herkes kendi işi ve görevi dışında o kadar çok konuya angaje ki, herkes kendi işini unutmuş durumda. Bu da bir enerji kaybıdır. İş dünyasının önemli bir çatı örgütü olan MTSO Yönetim Kurulu Başkanı olarak her zaman şunu ifade ettim, etmeye de devam edeceğim. İş dünyası olarak gündelik siyasete takılmadan, sanal sorunların kuyruğuna takılmadan işimize odaklanmayız. “Çalışmak vatana borcumuzdur” Bu konuda değerli Bilim İnsanımız, Nobel Ödüllü Sayın Aziz Sancar’ın gençlere öğüdü aklıma geliyor. Sayın Sancar bir konuşmasında gençlere hitaben “ gündelik siyasetle ve dedikodularla ilgilenmeyin. Bilimle, bilgiyle ilgilenin, çok çalışın. Çalışmak Vatana borcumuzdur” demişti ve bu beni çok etkilemişti. Ben de ondan örnek alarak iş dünyasına, tüm üyelerimize diyorum ki; “ Gündelik olumsuz siyasetin dedikodu ve kavgalarına takılmayın. Üzerinde hiç bir etkimiz veya çözüm gücümüz olmayan küresel siyasetin gündemleriyle uğraşmayın. Dünyayı ve ülkeyi izleyin ama bunu ekonomik politikalarınızı oluşturmak için yapın. İşinize odaklanın, kendi eksiklerinize odaklanın. Ar-ge’ye, yenilikçi fikirlere, insan kaynağınızı eğitmeye odaklanın. Dünyada Sanayi 4.0 tüm sektörlere girmiş durumda, firmalarınızı buna hazırlayın. Üretimde, ticarette ve hizmetler sektöründe
yüksek teknolojiyi kullanmanın yollarını arayın. Kaliteli üretim ürünlerini ihraç etmeye çalışın. İhraç edilmeyen her ürün bir kayıptır. Kurumsallaşmaya, markalaşmaya çalışın. Ve ne olursa olsun asla umudunuzu kaybetmeyin.” Türk girişimcisi tarih boyunca hiçbir zaman mükemmel şartları görmedi. Hiçbir zaman güllük gülistanlık bir ortamda iş yapmadık. Bizler sıkıntılara alışkın bir camiayız. Ancak, son 5 yıldır gerçekten hiç olmadığı kadar zor sorunlar yaşadık. En son 15 Temmuz hain darbe girişimi ile zirve yapan ve ekonomik anlamda devem edecek gibi görünen bir oyunun içine çekiliyoruz. Bundan dolayı devletimizden beklentimiz artık bu mücadelenin ekonomi alanında devam edeceğini iyi görmesi ve ekonominin gerçek anlamda ülkenin ajandasında birinci gündem olmasını sağlamasıdır. Çünkü ekonomik anlamda ne kadar güçlü olursak, bu oyunlara o kadar sağlam direnir ve galip çıkarız. Bunun da çaresi ekonomik reformların hızlanması, yapısal reformların yapılması, hukukun üstünlüğü ilkelerine hassasiyet gösterilerek küresel anlamda ekonomik algımızı iyi oluşturmaktır. Bunu yapacak en etkili güç ise girişimcilerimizdir. “Ülke ekonomisini yurtdışında en etkin özel sektör tanıtır” Bir ülkenin ekonomisini yurt dışında tanıtacak en etkin güç özel sektördür. DEİK gibi yapılar tekrar özel sektörün dinamizmi ile buluşturulmalıdır. Bürokrat ve memur bir yaklaşımla, devletçi tanıtım felsefesi ile veya sadece kamunun resmi temaslarıyla bu algıyı yaratamayız. Evet, görünen o ki, ülkemizi silahla yenemeyenler, işi ekonomi ile yapmaya çalışacak. Yine masa başında galip gelmeye çalışacaklar. Bu oyunu ancak devletin,
hükümetin tam desteğini almış özel sektör bozabilir. Özel sektörün, firmalarımızın dünyanın her köşesine iş gezileri, tanıtım atakları hızlanmalıdır. İş camiası bavullarını ele almalı ve ülke ülke tekrar gezmeye başlamalıdır. Ülkemiz üzerinde oynanan oyunu ancak böyle bozarız. Amerika’nın hırçınlığının nedeni hala 2008 krizini aşamamış olmasıdır. Avrupa Birliği İngiltere’nin çıkışıyla yara almış ve geleceği sorgulanmaya başlamıştır. Afrika hala tüketen ve sadece ham madde üreten bir yer olmaya devam etmektedir. Arap ülkeleri sadece petrolle ayakta duran, üretme becerisinden yoksun yerlerdir. Bu bölgede; Asya, Avrupa ve Afrika üçgeninde Türkiye üretme becerisiyle, sanayisiyle, ihracata dayalı ekonomisiyle, tarım ve gıda gücüyle, nitelikli ve eğitimli insan kaynağıyla ve daha da önemlisi demokrasi değerlerini koruyabilmesiyle eşsiz bir ülkedir. Eksiklerimizi biliyoruz ve bunlara odaklanalım diyoruz ama, var olan gücümüzü de görelim ve umudumuzu koruyalım diyoruz. Bu ülke Cumhuriyetle yedi düvelle savaştı ve yokluklar içinde küllerinden yeniden doğdu. Umutla doğdu, insanına inanan liderlerle doğdu. Bu anlamda 2018’in getireceği sorunlara ve zorluklara şikayet etmeden, umutla bu mücadeleye devam etmek sadece gelecek nesillere olan bir sorumluluk değil, aynı zamanda bu vatanı yoktan var eden atalarımıza ve ecdadımıza borcumuzudur. Unutmayın, ölüm bile hayatı yenilemek içindir. 2018’in kentimize, ülkemize refah, huzur ve hayırlar getirmesini diliyorum. Mersin Ticaret ve Sanayi Odası olarak kentimizin ve ülkemizin umudu olmaya, bu umutla pes etmeden, ağlamadan, sızlamadan çalışacağımıza, üreteceğimize ve projeler üreteceğimize söz veriyoruz. Biz o parlak geleceği görüyoruz.
MTSO, teknoloji odaklı çalışmayı sürdürecek söyledi. “Mersin, ürettiğini ihraç eden bir kenttir” Mersin’in ihracatla büyüdüğüne dikkat çekerek, 2017 yılı içinde ihracatı canlandırmak adına çalışmalar yürütüldüğüne de değinen Aşut, Ortadoğu ve Kuzey Afrika’yı kapsayan MENA ülke temsilcileriyle yaş meyve sektörü başta olmak üzere tarım ve gıda sektörünü kapsayan ikili görüşmeler organize edildiğini, Latin Amerika açılımlarını sürdürmek adına Şili Ülke Tanıtım Toplantısı düzenlendiğini, Güney Afrika ile ticareti geliştirecek işbirliği protokolü imzalandığını, Rusya ile ticareti geliştirmek adına Rusya Federasyonu Türkiye Ticaret Temsilcisi Aydar Gaşigullin’in ziyaret edildiğini ve Çin iş dünyası ile ikili görüşmeler yapılarak Uzakdoğu stratejisinin revize edildiğini söyledi. Komşu ülkelerle yaşanan sıkıntıları hatırlatan Aşut, ihracatın devamı için ülke çeşitlemesine gidilmesinin önemine değinerek, farklı pazarlara yönelik çalışmaların devam edeceğini bildirdi.
Mersin Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO) 2018 yılında da teknolojiyi çalışmalarında odak noktası yapmayı sürdürecek. Dünyada yaşanan gelişmelerin alınan bu kararın önemini bir kez daha gözler önüne serdiğini vurgulayan MTSO Yönetim Kurulu Başkanı Şerafettin Aşut, “Artık hazır bir şey yok. Yüksek teknolojide ihtiyacımızı kendimiz üretmek zorundayız. Bunun bir ulusal güvenlik ve gerçek anlamda bir beka konusu olduğunu anlamalıyız” dedi.
M
TSO Aralık Ayı Basın Toplantısı düzenlendi. Toplantıda Yönetim Kurulu Başkanı Şerafettin Aşut’a Yönetim Kurulu Üyeleri Hakan Sefa Çakır, Fuad Budur ile Ekrem Sağlam eşlik etti. 2017 yılına dair genel bir değerlendirme yapan Aşut, 2018 yılı hedeflerine değinerek teknoloji odaklı çalışmaların devam edeceğini söyledi. MTSO’nun 132 yıllık tecrübesi ile kentin ekonomisi yanında sosyal gelişimine de önemli katkılar sağladığını ifade eden Aşut, “Üyelerinden, Meclisinden, Komitelerinden, vasıflı personelinden ve 132 yıllık kurumsal tecrübesinden güç alan Odamız, sadece sorunlara parmak basan değil, bu sorunlara çözüm getiren, lobi yapan, yetkili dinamikleri harekete geçiren bir kurum olmuştur” dedi.
MTSO 3
CMYK
“ASCAME’de yeni görevimiz inovasyon ve teknoloji üzerine” Konuşmasını uluslararası alanda yaşanan bir görev değişikliği hakkında bilgi vererek sürdüren Şerafettin Aşut şunları söyledi: “Bildiğiniz üzere Akdeniz Ticaret ve Sanayi Odaları Birliği’ne (ASCAME) 2017 yılında üye olmamızın ardından Sanayi Komisyonu ile Lojistik Komisyonu başkanlık görevlerini yürüttük. Son yapılan ASCAME Genel Kurulu’nda tüm üyelerin oyu ile MTSO olarak ASCAME İnovasyon ve Bilgi-İletişim Teknolojileri Komisyonu Başkanlığı’na seçildik. Bu komisyon birkaç yıl önce bizim önerimizle kurulmuştu ve bugün MTSO artık ASCAME İnovasyon ve ICT Komisyonu başkanıdır. ASCAME’de 23 ülke, 300’den fazla üye Oda var ama sadece 17 komis-
yon var. 300 üye içinde bu 17 komisyondan birinin Başkanlığını alabilmek Odamızın bir başarısıdır. Yıllardır oluşturduğumuz uluslararası imaj ve lobi gücüdür. Bu yeni komisyon başkanlığı, Mersin olarak, yüksek teknolojiyi ekonomiye entegre çabamızın da önemli bir destekçisi olacaktır. Dünyayı bu anlamda daha da yakından takip edeceğiz.” “2017’de başarılarımız ödüllendirildi” 2017 yılı içinde çabaların güzel karşılıklar bulduğuna değinen Başkan Aşut, ilk olarak çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından ‘Çalışma hayatında toplumsal cinsiyet eşitliğine gösterdiği duyarlılık” nedeniyle MTSO’ya verilen teşekkür belgesine değindi. Evrensel değerleriyle öne
çıkan Mersin’in kadının gücünü ve değerini yok saymasının düşünülemeyeceğini vurgulayan Aşut, “MTSO bünyesinde faaliyet gösteren çalışanlarda; orta düzey yönetim kadrosunun yüzde 27’si, üst düzey yönetim kadrosunun yüzde 45’i ve genel yönetim kadrosunun ise yüzde 36’sı kadın yöneticilerden oluşuyor. Bu noktada rol model olmak bize düşerdi, biz de bunu yapıyoruz” dedi. Ayrıca Sydney’de düzenlenen 2017 Dünya Odalar Federasyon Yarışması’nda Ticari Bilgi ve İstihbarat Merkezi Projesi’nin çok sayıda proje arasından finale kaldığını hatırlatan Aşut, yine turizmi geliştirmek adına hazırlanan Mersin’in Gizemi isimli kısa tanıtım filminin de katıldığı tüm yarışmalardan, Berlin, Belgrat ve Bakü’den ödüllerle dönmesinin mutluluğunu yaşadıklarını
“Eğitim odaklı çalıştık” Yıl içindeki etkinlikleri teknoloji ve eğitim odaklı sürdürdüklerini de kaydeden Şerafettin Aşut, Ris + Projesine yoğun şekilde devam ederek yeni rekabet stratejisini Akıllı Uzmanlaşma üzerine kurgulama gayretini sürdürdüklerini anlattı. Eğitim çalışmaları kapsamında KOBİ Akademi Destek Programı’nı başlatıp yeni kurulan şirket temsilcilerini iş hayatında ihtiyaç duyacakları destekler ve yasal mevzuatlar konusunda bilgilendirdiklerini, Sanayi Akademi Projesi ile ikinci nesil yöneticilerin eğitildiğini, Yıldızlar Sanayide Projesi ile de 12-16 yaş arası gençleri Organize Sanayi Bölgesin’de yer alan Özel Şişecam Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi’nde sanayi ile üretimle tanıştırdıklarını söyledi. Tarım ve turizme yönelik çalışmalar gerçekleştirildiğini de kaydeden Aşut, bu kapsamda tarıma yönelik olarak nematod ile mücadeleyi yeşil biberden çileğe taşıdıklarını, kentin en önemli ihraç kalemleri arasında yer alan limondaki Thripse zararlısına karşı da mücadele başlattıklarını anlattı. Aynı şekilde turizmi canlandır-
mak adına 2017’de özellikle iç turizme ağırlık verdiklerini dile getiren Aşut, “Mersin Sizi Çağırıyor” sloganıyla çekilen 4 adet 30’ar saniyelik Mersin tanıtım filmini Gaziantep, Kayseri ve Ankara’da sosyal medya üzerinden izleterek yıl içinde çok sayıda yerli turistin Mersin’e gelmesine katkı koyduklarını söyledi. Yıl içinde sanata verilen desteğin devam ettiğini, 18 sanatçının sergisine ev sahipliği yapıldığını ifade eden Aşut, “Tüm bu güzel gelişmeler yanında maalesef kayıplarımız da oldu. Geçmişte çeşitli görevlerde Odamıza hizmet eden değerli üç Başkanımızı yitirdik. Sayın İbrahim Kiper, Sayın Hadi Doğan ve Sayın Kadir Aktaş ağabeylerimizi kaybetmenin derin üzüntüsünü yaşadık” dedi. “Mersin, hedef belirleyen bir Oda’dır” MTSO’nun vizyonu, hedefleri olan, hedef belirleyen bir Oda olduğunu vurgulayan Şerafettin Aşut, “Bu anlamda, Odamızın çabası ve sizlerin desteğiyle Mersin artık sadece bölgesinin değil, Türkiye’nin bir şeyler beklediği bir kent haline gelmiştir. Bizler ise Odamızın 2018 yılı iş planını hazırlarken bu beklentileri göz önünde bulunduruyoruz” değerlendirmesini yaptı. Ardından ABD’nin bu hafta yeni açıkladığı Ulusal Güvenlik Belgesine ilişkin değerlendirmelerde bulunan Şerafettin Aşut şunları söyledi: “Bakınız; Amerika Birleşik Devletleri bu hafta yeni Ulusal Güvenlik Belgesini açıkladı. ABD diyor ki, başkasına, özellikle tehdit ülkelere teknoloji satmayacağız, paylaşmayacağız. Yani, artık hazır bir şey yok. Yüksek teknolojide ihtiyacımızı kendimiz üretmek zorundayız. Bunun bir ulusal güvenlik ve gerçek anlamda bir beka konusu olduğunu anlamalıyız. İşte tam da bu noktada uzun süredir vurguladığımız Endüstri 4.0 ve teknoloji odaklı üretim konusu daha da önem kazanıyor. Bakanlarımızın son ziyaretlerinde verdikleri 5 müjde ise bizlerin bu konuda yürütmek istediği çalışmaları çok sağlam bir zemin hazırlıyor. Kısacası bizler 2018 yılında da vizyonumuzun ve büyüklüğümüzün gereği ne ise onu yapmaya devam edeceğiz.”
4
YIL: 20 | SAYI: 345 | 7 - 20 Ocak 2018 | www.mtso.org.tr
Türkiye ile birbirini tamamlayan ülke:
Aynı zamanda, Ukrayna veya Türkiye Cumhuriyeti topraklarına iş ya da eğitim amaçlı veya yakınları, akrabalarıyla görüşme amacıyla giriş yapan vatandaşlarının, yürürlükteki ilgili Ukrayna Mevzuatı gereğince vize almaları gerekmektedir. Resmi tatiller
1-2 Ocak - Yeni Yıl Tatili 7 Ocak - Noel (Ortodoks Takvimine göre) 8 Mart - Dünya Kadınlar Günü 17-19 Nisan - Paskalya (Ortodoks Takvimine göre) 1-2 Mayıs - İşçi Bayramı 9 Mayıs - Zafer Günü 24-25 Mayıs - Holy Trinity (Ortodoks Takvimine göre) 28 Haziran - Kuruluş Günü 24 Ağustos - Ukrayna Bağımsızlık Günü 31 Aralık - Yeni Yıl Arifesi Yerel saat
Ukrayna GMT’den 2 saat ileridir yani Türkiye ile aynı saati kullanmaktadır. Telefon kodları
T
Üretilen ürünler ve hizmetler incelendiğinde Türkiye ile Ukrayna ekonomilerinin birbirini tamamladığı söylenebilir. Ukrayna Türkiye’ye hammadde ve yarı mamul satarken Türkiye’den de tüketici ürünleri ithal ediyor. İki ülke arasındaki ekonomik ilişkilerde turizm ve müteahhitlik hizmetleri de öne çıkan sektörler arasında yer alıyor.
ürkiye ve Ukrayna arasında jeopolitik konumdan ekonomik ilişkilere, turizmden Kırım Tatarları’nın durumuna kadar birçok alanda kuvvetli bir bağ bulunuyor. İki ülke insanlarının gelenek görenek ve yaşam şekilleri de birbirini oldukça benziyor. İki ülke yalnızca Avrasya’da değil, Avrupa’da da stratejik birer köprü konumunda. Üretilen ürün ve hizmetler incelendiğinde iki ekonominin birbirini tamamlayıcı nitelikte olduğu görülüyor. Ukrayna Türkiye’ye hammadde ve yarı mamul satarken, Türkiye’den de tüketici ürünleri ithal ediyor. Bu iki ülkenin birbirini tamamlaması yanında birbirine benzer özellikleri de bulunuyor. Her ikisi de her şeyden önce geniş ve verimli topraklara sahip güçlü birer tarım ülkesi. Ayrıca batı ile doğu arasındaki enerji koridorlarının da üzerinde bulunuyor. Türkiye ile Ukrayna arasındaki ticaretin temel dayanağının 1992 yılında imzalanıp 1994’te yürürlüğe giren Ticaret ve Ekonomik İşbirliği Anlaşması olduğu söylenebilir. Bu anlaşma sonrasında başlayan Türkiye – Ukrayna Karma Ekonomik Komisyonu toplantıları ile iki ülke arasında ticari ve ekonomik konularda bugüne kadar çok sayıda anlaşma imzalandı. Önemli bir konu olan Türkiye Ukrayna arasındaki Serbest Ticaret Anlaşması’nın görüşmeleri ise halen devam ediyor. Ukrayna’da faaliyet gösteren irili ufaklı 700 civarında Türk firması bulunuyor. Türkiye’nin Ukrayna’ya yaptığı doğrudan dış yatırımların miktarına ilişkin ise farklı kaynaklar farklı bilgiler sunmakla birlikte tutarın üçüncü ülkeler üzerinden gerçekleştirilenlerle birlikte 2 milyar dolar civarında olduğu söylenebilir. Ayrıca iki ülke arasında müteahhitlik ve turizm sektörlerinde de yoğun bir işbirliği bulunuyor. Türkiye’nin Ukrayna ile birlikte çalışabileceği diğer önemli alanlar ise bilim, teknoloji ve sanayi olarak gösterilebilir.
Pasaportsuz geçiş turizmi canlandırabilir
İki ülke arasında turizm de önemli konular arasında yer alıyor. Avrupa Parlamentosu’nun Ukrayna’ya yönelik vize uygulamasını kaldırması birçok Ukraynalı turistin seyahat planlarını değiştirmesini de beraberinde getirdi. Türkiye turizmde cazibe merkezi olmaya devam ediyor. 2017 yılı Mayıs ayında yürürlüğe giren Türkiye – Ukrayna arasındaki pasaportsuz geçiş rejiminin ise turizm faaliyetlerine hız kazandırması bekleniyor. Türkiye’deki otel hizmetlerinin kalitesi ve uygun fiyatlar Ukraynalı turistler için cazibeyi
MTSO 4
CMYK
artırıyor. Ukrayna turizm sektöründe yaklaşık 2 bin 500 tur operatörü faaliyet gösteriyor ve bunlar kişiye özel turistik paketler hazırlıyor. Coğrafi konum
Ukrayna eski Sovyetler Birliği’ni oluşturan onbeş cumhuriyet içinde Rusya Federasyonu ve Kazakistan’ın ardından yüzölçümü en büyük üçüncü ülkedir. Kuzeyde Beyaz Rusya, doğu ve kuzeydoğuda Rusya Federasyonu, kuzeybatıda Polonya, batıda Slovak Cumhuriyeti ve güneybatıda Macaristan, Romanya ve Moldova ile sınır komşusudur. Güneyinde Karadeniz ve Azak Denizi bulunur. Ukrayna’nın yüzde 70’i alçak, yüzde 25’i yüksek ve yüzde 5’i ise dağlık arazidir. Topraklarının yüzde 55’i ekilebilir arazidir. Ukrayna’da Ocak ayındaki ortalama hava sıcaklığı; kuzey doğuda –8°C, güney batıda –2°C; Kırımın güney kıyılarında +4°C’dir. Temmuz ayındaki ortalama hava sıcaklığı ise; kuzey batıda +18°C, Kırımın güney kıyılarında +24°C’dir. Yıllar itibariyle en yüksek hava sıcaklığı 36°C ila 42°C arasında, en düşük hava sıcaklığı ise -30°C ila -40°C arasında değişmektedir. Don olmayan günlerin sayısı kuzeyde 160, güneyde ise 250 gün kadardır. Ülkede uzunluğu 100 kilometreden fazla 100 den fazla akarsu vardır. Bunların en büyükleri, Dinyeper, Dinyester, Güney Bug, Siverski Donets ve Tisa’dır. Bu nehirlerin hemen hepsi Karadeniz ve Azak Denizi’ne dökülür. Dinyeper gibi gemilerin yüzebileceği büyük nehirler ulaşım açısından çok önemlidir. Dinyeper nehrinin uzunluğu, 981 kilometresi Ukrayna içinde olmak üzere toplam 2 bin 300 kilometredir. Ukrayna’da irili ufaklı 3 binden fazla tabii göl mevcuttur. Bunlar genellikle Polissia, Kırım ve Karadeniz kıyılarına yakın bölgelerdedir. Ayrıca 22 bin civarında da suni gölet bulunmaktadır. Nüfus ve işgücü yapısı Toplam nüfusu 42,8 milyondur. Nüfusun yüzde 73’ü Ukraynalı, yüzde 22’si Rus, yüzde 5’i ise Beyaz Rus, Yahudi, Kırım Tatarları (toplam nüfusun yüzde 0,5’i veya 250 bin), Kazan Tatarı, Moldovalı, Polonyalı, Macar, Romen, Rum, Alman, Bulgar ve Ermeni’dir. En büyük şehirleri başkent Kiev (3,6 milyon), Donetsk (2 milyon), Dnipropetrovsk (1,8 milyon), Kharkiv (1,7 milyon), Odessa (1,5 milyon), Lviv’dir (1,5 milyon). Ukrayna’da okuma yazma oranı yüzde 99,7 olup, nüfusun yüzde 11’i üniversite veya yük-
sek okul mezunudur. Ukrayna’da yaklaşık bin adet üniversite ve yüksek okul bulunur. Genel ekonomik durum Ukrayna diğer eski Sovyet Bloğu ülkelerinde olduğu gibi ağır sanayiye dayalı ve teknolojik bakımdan yetersiz bir ekonomik miras devralmıştır. Ülke ekonomisinin yeniden yapılandırılmasında ve reformlarda gecikmeler olmuştur. Sektörlerde çeşitlenme aşamalı olarak gerçekleşmiş, Rusya ve Asya pazarlarındaki güçlü talebe bağlı olarak metaller ve kimyasallar sektörlerinde oluşan üretim artışları sayesinde ekonomide düzelme 2000’li yıllarla beraber başlamıştır. Özelleştirme ve yabancı sermaye diğer eski komünist ülkelere göre yavaş gelişmiştir. Ülke ekonomisinin yüzde 3’lük bölümünü oluşturan Kırım’ın Rusya’ya katılması sonrasında Ukrayna özellikle 2014 yılının ikinci yarısından itibaren ciddi ekonomik sorunlar yaşamaktadır. 2014 yılında GSYİH’da yüzde 6,6, 2015 yılında da yüzde 9,9’luk bir daralma yaşanmıştır. EIU verilerine göre GSYİH, 2016 yılında 1,3 oranında büyüyerek, 86,9 milyar dolar olarak gerçekleşmiştir. 2015 yılı rakamlarına göre Ukrayna’nın toplam ihracatı 37,2 milyar dolar, ithalatı ise 36,4 milyar dolar olarak gerçekleşmiştir. İşadamlarının Pazarda Dikkat Etmesi Gereken Hususlar Pasaport ve vize işlemleri 22 Aralık 2011 tarihinde Ukrayna Bakanlar Kurulu ile Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti arasında imzalanmış olan Vatandaşların Karşılıklı Seyahatlerine İlişkin Usullere Dair Anlaşma, 1 Ağustos 2012 tarihinden itibaren yürürlüğe girmiştir. Ukrayna Devlet Başkanı Ekselansları Viktor Yanukoviç’ın, 665/2013 sayılı ve 3 Aralık 2013 tarihli ‘Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları için vizesiz rejimi’ hakkındaki Kararnamesi doğrultusunda, 4 Aralık 2013 tarihinden itibaren Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları için Ukrayna topraklarında vizesiz kalma süresi 30 günden 60 güne kadar çıkarılmıştır. Böylelikle, Türk vatandaşları Ukrayna topraklarına giriş yapıp orada vizesiz olarak 60 gün kalabilmekte, onların Ukrayna’da vizesiz toplam bulunma süresi 180 gün içerisinde 90 günü aşmamalıdır. Ukrayna Devlet Sınırları Kanunu gereğince, Ukrayna’ya gitmek isteyen Türk vatandaşlarının, sınır kapısı noktasında iken seyahatlerinin amaçlarını
destekleyecek belgeleri ibraz etmeleri gerekebilir. Söz konusu belgeler aşağıdaki gibidir: 1. Dönüş uçak bileti; 2. Otel rezervasyonu; 3. Üzerinde adresi ve telefon numarası yazılmış, bu kişiyi da-
vet eden Ukrayna vatandaşının pasaport fotokopisi. Bu belgelerin yanı sıra, seyahatleri boyunca maddi ihtiyaçlarını karşılayabilecek yeterli para miktarının olması gerekmektedir.
Ülke Kodu:38 Kiev Alan Kodu: 044 İklim Kuzey iklim alanının ortasında yer alan Ukrayna’da dört mevsim de yaşanmaktadır. Ülkenin güney sahillerini oluşturan Kırım bölgesi Akdeniz iklimi özelliklerine sahiptir. Kiev’de yıllık ortalama sıcaklık 7,2 °C dir, m²’ye düşen yağış miktarı ortalama 600 mm.dir. En soğuk ay –5,8 °C ortalamasıyla Ocak, en sıcak ay 19,3 °C ortalamasıyla Temmuzdur. Kaynak: Ekonomi Bakanlığı ve Dünya Gazetesi
Ukrayna ülke analizi D
etaylı bilgi ve talepleriniz için www.tibim.org veya Mersin Ticaret ve Sanayi Odası, Ticari Bilgi ve İstihbarat Merkezi’ni ziyaret edebilirsiniz. Sizin için pazar araştırmanızı yapar, kesin müşteri veya potansiyel müşterilerinizin detaylı bilgilerini sunabiliriz. Ukrayna’nın 2016 yılı ithalatı 2016 yılında toplam 38,369 milyar dolarlık ithalat gerçekleştiren Ukrayna’nın en fazla ithalat yaptığı ilk 3 ülke sırasıyla; Rusya (6,280 milyar dolar), Almanya (4,278 milyar dolar) ve Çin’dir (4,216 milyar dolar). Türkiye ise Ukrayna’nın 2016 yılında ithalat yaptığı ülkeler arasında 1,253 milyar dolar ve %3,3’lük pay ile 7.sırada yer alır. Ukrayna’nın değer bazında ithal ettiği kalemler incelendiğinde; 2,522 milyar dolar ile ilk sırada orta dereceli yağlar ve müstahzarlar, petrol veya bitümlü minerallerin biyodizel ürün grubu yer alır. İkinci sırada ise 1,115 milyar dolar ile terapötik veya profilaktik amaçlar için karıştırılmış veya karıştırılmamış ürünlerden oluşan ilaçlar yer alır. Üçüncü sıra da ise 1,069 milyar dolar ile Bitümlü kömür (toz haline getirilmiş olsun olmasın aglomere edilmemiş olsun olmasın) yer alır. Ukrayna’nın 2016 yılı ihracatı 2016’da toplam 37,825milyar dolarlık ihracat gerçekleştiren Ukrayna’nın ihracatında en fazla paya sahip olan ilk 3 ülke sırasıyla; Rusya (3,950 milyar dolar), Türkiye (2,547 milyar dolar) ve Çin (2,490 milyar dolar) olmuştur. Ukrayna’nın toplam ihracatında Türkiye’nin payı %6,7 olarak gerçekleşmiştir. Ukrayna’nın gerçekleştirdiği ihracat incelendiğinde değer olarak 3,406 milyar dolar ile ham ayçiçeği tohumu veya aspir yağı ilk sırada yer alır. İkinci sırada ise 2,510milyar dolar ile mısır (diğer) ürün grubu yer alır. Buğday (makarnalık durum buğdayı hariç) ve
mahlut; tohumluk olmayan ürün grubu ise 2,023 milyar dolar ile değer olarak Ukrayna’nın en fazla ihraç ettiği üçüncü ürün grubu olmuştur. Ukrayna– Türkiye 2016 yılı dış ticaret ilişkileri Türkiye’nin Ukrayna’ya ihraç ettiği ürünlerin başında 58,6 milyon dolar ile tişört, fanila, atlet, gibi giyim eşyası yer alır. Bu değer, Türkiye’nin ürün kategorisinde Ukrayna’ya ve diğer ülkelere yapmış olduğu ihracatın %3.70’ine denk gelir. Türkiye’nin Ukrayna’ya ihraç ettiği ürünler arasında değer bazında ikinci sırada 44 milyon dolar ile mandarin, klemantin, viking vb. (taze/kurutulmuş) yer alır. Bu değer, Türkiye’nin bu ürün özelinde yaptığı toplam ihracatın %13.67’sine denk gelir. Erkek/erkek çocuk için kısa pantolon, şort vs. (pamuktan) ise 29,9 milyon dolar ile değer bazında Türkiye’nin Ukrayna’ya en fazla ihraç ettiği üçüncü ürün grubu olmuştur. Bu değer, Türkiye’nin ürün kategorisi özelinde yaptığı toplam ihracatın % 2.71’ine denk gelir. Türkiye’nin Ukrayna’dan ithal ettiği ürünlerin başında 364,4 milyon dolar ile demir/alaşımsız çelik (Cu<%0, 25; genişlik<2xkalınlık) gelir. Bu değer, Ukrayna’nın ürün özelinde Türkiye ve diğer ülkelere yaptığı toplam ihracat değerinin % 45.24’üne denk gelir. Türkiye’nin Ukrayna’dan değer bazında en fazla ithal ettiği ikinci sıradaki ürün ise 277,8 milyon dolar ile soya fasulyesi (kırılmış olsun olmasın; tohumluk olmayan) olmuştur. Bu değer, Ukrayna’nın ürün özelinde Türkiye ve diğer ülkelere yaptığı toplam ihracat değerinin % 42.27’sine karşılık gelir. 198,4 milyon dolar ile ayçiçeği tohumu yağları (ham), Türkiye’nin Ukrayna’dan değer bazında en fazla ithal ettiği üçüncü ürün grubudur. Bu değer, Ukrayna’nın ürün özelindeki toplam ihracat değerinin %5.82’sine denk gelir.
5
YIL: 20 | SAYI: 345 | 7 - 20 Ocak 2018 | www.mtso.org.tr
Mobilyacılar KDV indiriminin devamını istiyor M N. Yılmaz Akbaş
MTSO 12 No’lu Mobilya, Halı ve Ev Eşyası Meslek Komitesi Başkan Yardımcısı
Türkiye doğal kaynaklar bakımından zengin bir ülke değil. Bu nedenle ekonomimizi büyütüp hedeflerimize ulaşabilmemiz için üretimden başka çaremiz yok. Ancak üretim de tek başına yeterli değil, yüksek teknolojili üretime geçip fark yaratmalıyız.
TSO 12 No’lu Komite Başkan Yardımcısı N. Yılmaz Akbaş, dünya genelinde yaşanan ekonomik sıkıntılara rağmen 2017 yılında sektöre verilen özel desteklerle mobilya üretici ve satıcılarının iyi bir yılı geride bıraktığını söyledi. Akbaş, yeni yılda da mobilyada vergi indirimlerinin devamını beklediklerini anlattı. Mersin Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO) 12 No’lu Mobilya, Halı ve Ev Eşyası Meslek Komitesi Başkan Yardımcısı N. Yılmaz Akbaş, komite içerisinde mobilya, halı, ev eşyası, çadır ve branda imalatı sektöründe faaliyet gösteren firmaların yer aldığını söyledi. İyi bir yılı geride bıraktıklarını bildiren Akbaş, tüm enerjileriyle 2018’i daha iyi geçirmek adına çalışacaklarını söyledi. Sektör olarak yıl içerisinde acı bir kayıp yaşadıklarını da hatırlatan Akbaş, “Sözlerime Mersin iş dünyasının duayen isimlerinden Sayın İbrahim Kiper beyefendinin elim bir şekilde aramızdan ayrılmasının acısını halen yaşadığımızı belirterek başlamak isterim. Kendisi komitemize uzun yıllar başkanlık yapmış değerli bir isimdi. Bu vesile ile değerli büyüğümüze bir kez daha Allah’tan rahmet dilerim” dedi. Ardından sektöre yönelik değerlendirme yapan Akbaş, tüm sektörler gibi mobilya sektörünün de son dönemlerde yaşanan olumsuz ekonomik tablodan etkilendiğini dile getirdi. 15 Temmuz darbe girişimiyle sıkıntıların üst noktalara taşınmasına rağmen üretime, istihdama ve ihracata devam etmek adına var güçleriyle çalıştıklarını vurgulayan Akbaş, “Bu dönem için sektörün başarısını söylemekte zorlandığımız kadar belki sektöre başarısız demek çok daha zor ve büyük haksızlık” değerlendirmesini yaptı. Bu nedenle üreticinin desteklenmesinin büyük önem taşıdığını kaydeden Akbaş, “Bizlerin rekabetçi yapısı güçlenirse yalnızca içeride değil yurtdışında da etkinliğimizi artırabiliriz. Mer-
sin’de yaklaşık 200 adet mobilya üreticisi firma bulunmakta. Mobilya adına her türlü ürünü bölgemizde üretebiliyoruz. Yalnızca bölgeye değil, Türkiye geneline satışlar yapıyoruz. Yurtdışındaki etkinliğimiz ise mevcut durumda istediğimiz düzeyde değil. Üretimimizin yaklaşık yüzde 5’ini ihraç edebiliyoruz. Ağırlıklı pazarlarımız ise başta Almanya olmak üzere Avrupa ülkeleri ve Kuzey Irak. Verilecek desteklerle eğer maliyetlerimizi aşağı çekebilirsek rekabet gücümüz de Pazar çeşitliliğimiz de artar ve bu durum ihracat rakamlarımıza da yansır. Bu nedenle devletin desteği büyük önem taşıyor” dedi. Geçen yıl ihracatta alternatif Pazar arayışlarına yöneldiklerini ve ağırlıklı olarak Asya, Afrika, özellikle de Cezayir ve Tunus pazarlarının araştırıldığını dile getiren Akbaş, bu pazarlarda düzenlenen fuarlara katılarak tanıtımlarını artırdıklarını bildirdi.
“Önceliğimiz yüksek teknolojili üretim olmalı”
Yaşanan tüm olumsuzlukların, krizlerin iş dünyasının konsantrasyonunu bozmasına rağmen önceliğin üretim olmaya devam etmesi gerektiğini vurgulayan N. Yılmaz Akbaş, “Biz de bu düşüncelerle hareket ediyoruz Türkiye doğal kaynaklar bakımından zengin bir ülke değil. Ekonomimizi büyütüp hedeflerimize ulaşmamız için üretimden başka yol yok. Üstelik üretim de tek başına yeterli değil, yüksek teknolojili üretime geçmeliyiz” ifadelerini kullandı. Üretilen mamullerin yüksek teknolojiye sahip olması ve pazar imkanlarının maksimum seviyede değerlendirilmesi gerektiğini vurgulayan Akbaş, bu noktada özellikle katma değeri yüksek ürünlere devlet desteklerinin artırılmasının önem taşıdığına dikkat çekti. Üretim teknolojisi ileri seviyedeki ürünün pazarda tercih edilirliğinin arttığını anlatan Ak-
baş, “Teknolojik olmayan vasat ürünlerle pazarda alan bulmak artık mümkün değil. Düşük teknoloji ile yapılan üretim maalesef hamallıktan ileri geçemiyor. Yükte hafif, pahada ağır üretime yönelmek sektörlerin ilerlemesini sağlayacak tek çıkış yoludur” değerlendirmesini yaptı.
“Branda üreticileri KDV düzenlemesi bekliyor”
Yine komite bünyesinde mobilyacıların yanında branda, tente üreten firma sayısının da her geçen gün arttığına dikkat çeken N. Yılmaz Akbaş, branda üretiminin hayatın her alanında yer bulmaya başladığını söyledi. Eğlence sektöründen depolamaya, konutlardan nakliyeye, tarıma kadar çok sayıda sektörde yaygın olarak branda kullanıldığını ifade eden Akbaş, bu sektörün sorunları arasında ise yerli üretimdeki kalite, KDV oranlarındaki dengesizlik ile kalifiye eleman temininin yer aldığına değindi. Özellikle KDV noktasında önemli sorunlar yaşadıklarını belirten Akbaş, sektörde kullanılan yarı mamul ürünlerin KDV oranının tekstil sektörüne bağlı olarak yüzde 8 olarak uygulandığını ancak bu oranın nihai üründe yüzde 18’e yükseldiğini ifade etti. Bu uygulamanın sektördeki canlanmayı frenlediği gibi kayıt dışılığı da artırdığını kaydeden Akbaş, düzenleme beklediklerini söyledi. “2 ve 3. kalite ürün ithalatına düzenleme getirilmeli”
Branda üretiminde yerli üretimde kalite sorunu yaşandığını da anlatan N. Yılmaz Akbaş, sektörde üretimin artması, yerli üreticinin korunması adına özellikle ithal edilen 2 ve 3. kalite ürünlere sınırlama getirilmesini istediklerini söyledi. Kullanım alanlarının artması nedeniyle son yıllarda yoğun bir ithalat başladığını dile getiren Akbaş, “Bu ithalatlarla yurtdışına ciddi paralar ödeniyor. Birinci
kalite ürünlerin ithalatında sorun yok ancak iki ve üçüncü kalite ürünlerin ithal edilmesi yerine yerli üreticiyi koruyacak tedbirler alınması cari açığın önüne geçilmesi adına da önem taşıyacaktır” değerlendirmesini yaptı. Yerli üretimin son dönemlerde artan devlet destekleri ile belli bir noktaya geldiğini ifade eden Akbaş, henüz istenilen kalite yakalanamamasına rağmen yüzde 100 yerli oranı yakalanıncaya kadar bu desteklerin devam etmesini beklediklerini vurguladı. İthalat ile ihracat arasındaki makasın kapatılmasının ise yine teknoloji yatırımına bağlı olduğunu kaydeden Akbaş, bu yöndeki yatırımların destek bulunmadan gerçekleşmesinin mümkün görünmediğini söyledi.
“Kalifiye eleman sorununa çözüm üretilmeli”
Son olarak sektördeki kalifiye eleman sorununa dikkat çeken N. Yılmaz Akbaş, şöyle konuştu: “İlköğretimden sonra çocuklarımız yeteneklerine göre çeşitli mesleklere yönlendirilmeli Böylece yalnızca mühendis yetiştirme çabası içine girmek yerine çırak, kalfa, usta ya da teknisyen yetiştirilmesi noktasında da adım atılmalı. Tüm sektörlerde olduğu gibi branda sektöründe de kalifiye ara elemana yoğun ihtiyaç duyulmakta. Her dönem vurguladığımız gibi mesleki eğitim önemlidir ve bu alana ağırlık verilmelidir.” Tüm sektörlerde Mesleki Yeterlilik Belgesi alınmasına yönelik çalışma başlatıldığını da hatırlatan Akbaş, “Mesleki Yeterlilik Belgesi alınması zorunlu tutulan sektörlerin sayısı her geçen gün artıyor. Bir süre sonra tüm meslek dalları için geçerli olacak. Bu nedenle branda sektörüne yönelik çalışmaların vakit kaybedilmeden başlatılmasını talep ediyoruz. Bu sayede sektörümüz adına belge zorunluluğu geldiğinde hazırlıksız yakalanmamış olacağımız” dedi.
İnşaat sektörü imarlı arsa bekliyor M
ersin Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO) meclis üyesi 14 No’lu İnşaat ve Emlak Komitesi Başkanı Hasan Engin, sektör olarak imarlı arsa bulma noktasında ciddi sorunlar yaşadıklarını söyledi. Arsa stoku bulunmaması nedeniyle arsa maliyetlerinin de yükseldiğini dile getiren Engin, “Kentimizde 1/100.000’lik Çevre Düzeni Planları onaylandı ancak 1/5.000’lik imar planları eksik. Bu planların da Mersin Büyükşehir Belediyesi Meclisi’nden onaylanıp bir an önce kentimize sunulmasını bekliyoruz” dedi. MTSO 14 No’lu Komite Başkanı Hasan Engin, sektöre ilişkin değerlendirmeler yaptı. İlk olarak kentteki imarlı arsa sorununa dikkat çeken Engin şunları söyledi: “1/5.000’lik planların onaylanmaması nedeniyle Mersin’de herhangi bir yere çivi dahi çakamıyoruz. Bu da sektörün hareketlenmesinin olduğu kadar yatırımların da önünde ciddi bir engel oluşturuyor. 5 binlik planların olmaması nedeniyle OSB yatırımları, lojistik yatırımlar, turizm yatırımları hayata geçemiyor. Plansızlık nedeniyle yalnızca yatırımlarda değil ulaşımda da sıkıntılar yaşadığını dile getiren Engin, “Mersin, coğrafyasıyla kozmopolit yapısıyla bir kardeşlik kenti, bu nedenle yoğun göç alıyor. Hem dışarıdan gelen yatırımlara hem de göçlere açık olmalıyız. Bir il eğer göç almıyorsa cazibesini yitirmiş demektir. Biz de limanımız, denizimiz, doğamız, tarihimizle göç almaya devam etmeliyiz. Bu, kentin gelişimi açısından da önem taşıyor” dedi. Ancak imarlı arsa stoku olmaması nedeniyle yeni yatırımların yapılmasında çeşitli problemler-
MTSO 5
CMYK
le karşılaşıldığını, aynı zamanda mevcut arsa sahiplerinin de sözleşmeleri yüzde 50’nin üzerine çıkarmasıyla sorunların arttığını dile getiren Engin, “Artık yapılan inşaatlarda dairelerin yüzde 50’sinden fazlasını arsa sahibi istiyor. Bu da maliyetleri artıran bir diğer unsur olarak karşımıza çıkıyor. Buna bir de belediye harçları, yol harçları, hafriyat harçları gibi giderler eklenince maliyet artıyor. Bilindiği gibi sektörümüz emek yoğun bir sektör. Sorun yaşanınca inşaat yapımı azalıyor paralelinde istihdam da azalıyor” diye konuştu. “Çimento ve demirde KDV yüzde 10’a inmeli” Girdi maliyetlerinde de özellikle son 3 – 4 ayda ciddi fiyat artışları yaşandığını kaydeden Hasan Engin, maliyetlerin biraz olsun aşağı çekilebilmesi adına özellikle demir ve çimentoda KDV’lerin yüzde 18’den yüzde 10’a düşürülmesini beklediklerini söyledi. Tüm bu gelişmeler ışığında gerek Türkiye genelinde gerekse Mersin’de inşaat sektörünün çok parlak olmasa da iyi bir yılı geride bıraktığını kaydeden Engin, “İnşaat sektörü ülke ekonomisini ayakta tutan sektörlerin başında geliyor. 200’e yakın yan sektörü hareketlendirmesi nedeniyle sahip çıkılması gerektiğine inanıyorum. Geçen yıl devlet inşaat yatırımlarının yanında özel sektörde konut yatırımlarını ön planda tutarak ayakta durmayı sürdürdü. Yeni yılda da kentimiz özelinde imar planları başta olmak üzere sektörün önünü açacak çalışmalara öncelik verilmeli” ifadelerini kullandı. “Vergisini düzenli ödeyene yüzde 10 indirim yapılsın” Piyasada yaşanan her türlü
ekonomik istikrarsızlığın konut piyasalarında tedirginlik yarattığına dikkat çeken Hasan Engin, sektörün rahatlaması adına yeni yılda devletten bazı talepleri bulunduğuna dikkat çekerek şunları söyledi: “Devletten istediğimiz vergisini her ay düzenli ödeyene yüzde 5 tutarında yapılan indirimin yüzde 10’a çıkarılmasıdır. Bu durum sektörü rahatlatacağı gibi vergi verilmesini de daha çok teşvik edecektir. Ayrıca ihracatta nasıl çeşitli sübvanseler yapılıyorsa bu tür destekler Türkiye’de inşaat sektöründe de uygulanmalı ve sektör canlı tutulmalıdır.” Türkiye’deki müteahhit sayısındaki hızlı artışın önüne geçilmesi gerektiğini de vurgulayan Engin, sözlerini şöyle sürdürdü: “Türkiye’de Avrupa’nın 10 katı kadar müteahhit bulunmakta. Avrupa’da 30-40 bin civarında müteahhit varsa Türkiye’de bu rakam 400 bine yakın. Sadece İstanbul Ticaret Odası’na kayıtlı 80 bin müteahhidimiz var. Terziden berbere çeşitli mesleklerde faaliyet gösterip belli bir birikimi olan herkes müteahhit olmak istiyor. Bu kişiler, kat karşılığı, sadece ruhsat harçlarını ödeyerek binaları yapmadan satmaya başlıyorlar. Son dönemlerde maketten satışın yasaklanmasıyla birlikte biraz olsun bu problemin önüne geçildiğini söyleyebilirim. Böylece yapı kullanma izni alanlara daha çok talep oluyor “Demir karaborsa” Türkiye Hazır Beton Birliği’nin aylık verilerine göre sektörün halen canlı olduğunu gördüklerini, hem güven hem de satış endekslerinde düşüş yaşanmadığını anlatan Hasan Engin, bunu fiyatları çok yüksek olmasına rağmen demirin halen karabor-
sa olmasından da anladıklarını söyledi. Demirin daha çok ihraç edilmesi nedeniyle iç piyasada bulunamadığını ve fiyatların da ciddi ölçüde yükseldiğini belirten Engin, devletten demir çelik üretimini artırmasını beklediklerini söyledi. Çimento fiyatlarının da son 3 ayda dövize endeksli olarak yükseldiğini ifade eden Engin, bu artan maliyetleri satışlara yansıtamadıklarını, fiyatların çok düşük tutulması nedeniyle satış oranlarında ciddi bir azalma yaşanmamasına rağmen kazancın düştüğünü dile getirdi. Bu dönemde bankaların konut kredisi vermeye çok sıcak bakmadığına da değinen Hasan Engin, “Faizler yüksek olmasına rağmen bankalar kredi vermeyi çok istemiyor. Ancak tüm bu olumsuzluklara rağmen Mersin’de inşaat sektöründe herhangi bir olumsuzluk yaşandığını söyleyemeyiz. Geride bıraktığımız yılda çeklerimiz yazılmadı, sıkıntıya giren bir firmamız olmadı” dedi. “TOKİ’ler inşaat sektörüne rakip olmasın” Son 20 yıldır Türk müteahhitlerin yurtiçinde olduğu kadar yurtdışında da aktif çalışmalar yürüttüğünü hatırlatan Hasan Engin, Afrika, Orta Asya ve Rusya’da güzel projeler üretildiğini hatırlattı. Genellikle oto yollar ve büyük inşaat projelerinin Türk müteahhitler tarafından yapıldığını kaydeden Engin, bu müteahhitlerin de gelişimi için desteklenmesini beklediklerini bildirdi. İç piyasada ise 2008 yılında devletin TOKİ’ler aracılığıyla inşaat sektörüne rakip olmamasını istediklerini vurgulayan Engin, özel sektörün önünü açacak çalışmalara öncelik verilmesini beklediklerini söyledi.
Hasan Engin
MTSO 14 No’lu İnşaat ve Emlak Komitesi Başkanı
Devletten istediğimiz vergisini her ay düzenli ödeyene yüzde 5 tutarında yapılan indirimin yüzde 10’a çıkarılmasıdır. Bu durum sektörü rahatlatacağı gibi vergi verilmesini de daha çok teşvik edecektir.
6
YIL: 20 | SAYI: 345 | 7 - 20 Ocak 2018 | www.mtso.org.tr
Kasım Makine’nin ürettiği yeni sistemle çöp konteynerleri artık çiçek kokuyor
Mehmet Can Sarı
Kasım Makine Genel Müdürü
Kasım Makine’nin geliştirdiği yeni ‘Çöp Konteyneri İlaçlama ve Dezenfekte Sistemi’ ile çöp konteynerlarında bakteri ve sinek oluşumunun önüne geçiliyor. Türkiye’de yeni bir uygulama başlatan firma, talep gelmesi halinde dezenfektan maddeye ekleyeceği çiçek esansları ile çöp konteynerlerinin lale, gül, manolya gibi istenen çiçeğin özelliğinde kokmasını da sağlıyor.
M
ersin’de 1995 yılında otomotiv yedek parça üretimi ile çalışmaya başlayıp sürekli kendisini yenileme, geliştirme ilkesi ile hareket eden Kasım Makine, farklı alanlara yönelik ilklere imza atıyor. Yaptığı ihtiyaç analizlerine uygun çözümler sunmak adına her dönem ar-ge’yi ön planda tutan Kasım Makine, faaliyette bulunduğu süre içerisinde Türkiye’nin ilk çelik hasır kaynak makinesini yerli olarak üreten firma olarak da öne çıkıyor. Yine çalışmaları çerçevesinde mevcut plastik rotasyon makinelerini geliştirip otomasyonlu sisteme çevirdiklerini anlatan Kasım Makine Genel Müdürü Mehmet Can Sarı, son olarak çevreci bir yaklaşımla hareket ederek Çöp Konteyneri İlaçlama ve Dezenfekte Sistemi’ni geliştirdiklerini ifade ediyor. Bu sistemin mevcut yönteme göre daha hijyenik olduğunu vurgulayan Sarı, aynı zamanda maddi yönden yüzde 50’ye yakın tasarruf sağladığını belirtiyor. Sarı, çalışmaları ve geliştirdiği son sistemi şöyle anlatıyor: “Yeni ürünler ihracatı getirdi” Faaliyete 1995 yılında
Mehmet Can Sarı ismi ile şahıs firması olarak başladım. O dönemde de yine otomotiv yedek parça üretimi yapıyordum. 25 metrekarelik bir alanda tek başıma çalışıyordum. Ancak bu üretim bana yetmiyordu. Kendimi geliştirmem, yeni bir şeyler yapmam gerekiyordu. Bu görüşle çıktığım yolda kazandığımı sürekli işime yatırdım, yeni makineler, araştırmalar için kullandım. Giderek ekibimi geliştirdim, çalışma alanlarımı büyüttüm. Tüm bu emek ve çalışmalar sonunda ekip olarak 2004 yılında Türkiye’nin ilk çelik hasır kaynak makinesini yerli olarak üretmeyi başardık. Sonrasında ise ilk ihracatımız geldi. İran’dan aldığımız bir taleple 2009 yılında 36 metre uzunluğunda kaynak robotu ihraç ettik. Çelik Hasır Kaynak Makinesini özel projelere hizmet etmek adına üretmiştik. Hareketler servo motorlu olup pratik ve basit ayarlarla değişik tip ve ölçülerdeki hasırlarda kullanılabiliyordu. Üstelik farklı modellerde kullanıma geçiş süresi de oldukça kısaydı. Özel amaçlı çelik hasırların kaynatılmasında mükemmel sonuçlar verdi.
Makinelerin genel bakımları verilen talimatlara uyularak yapılması durumunda 1 yıl garanti vermeye başladık ve talepler de giderek arttı. Bakımlar düzenli yapıldığı sürece makinelerimiz dakikada maksimum 100 vuruş kapasitesine ulaştı ve 24 saat aralıksız çalışabildi. Bu makinemizin ardından Türkiye’de üretilmekte olan plastik rotasyon makinelerine yöneldik. İnsan gücünü azaltıp verimi artırmak adına yaptığımız ar-ge çalışmaları ile plastik rotasyon makinelerini otomasyonlu sisteme çevirdik ve 2015 yılında aldığımız KOSGEB desteği ile de seri üretimine başladık. Bununla birlikte otomotiv yedek parça üretimimize hiçbir dönem ara vermedik. 2015 yılında bu ürünümüzün de ihracatına başladık. En büyük pazarımız ise Almanya oldu.
arkadaşlarımızla sohbet ettiğimiz sırada doğdu. Sıcak bir bölgede yaşıyoruz ve çöp konteynerlerinin dezenfekte edilmesi bu tür bölgelerde daha fazla önem taşıyor. Çünkü çöpler kısa sürede koku yapabiliyor ve sinek oluşumu artabiliyor. Bunun önüne geçilmesi adına neler yapılabileceğini konuşurken birden konuyu araştırmaya karar verdik. Yaptığımız araştırmada gördük ki çöp toplama kamyon-
ları yalnızca çöpü toplama işlemi gerçekleştiriyor ama çöpü topladıkları konteynerlerin içlerinin dezenfekte edilmesi noktasında bir işlem yapmıyor. Bunun için dışarıdan bir hizmet alınıyor. İlaçlama yapan kamyonetler zaman zaman gidip bu konteynerlerin içini ilaçlıyor. Bu ise ikinci bir işlem olması nedeniyle ikinci bir yakıt maliyetini, bir şoför ve bir de ilaçlama elemanı olmak üzere iki kişinin istihdamını beraberinde getirip maliyetleri artırıyor. Üstelik tüm çöp konteynerlerinin ilaçlanması zaman alması nedeniyle bu işlemin yapıldığı periyodlarda da sapmalar yaşanabiliyor. Biz de işlemi kolaylaştırmak adına ne yapabileceğimizi düşündük daha kullanışlı bir sistemi nasıl geliştirebileceğimizi tasarladık. “Yılmadan sürekli denemek önemli” İlaçlama sistemini çöp toplama kamyonlarının üzerine monte etsek nasıl bir sonuç alabileceğimizi araştırmaya başladık ve 5 kişiden oluşan ar-ge ekibimizle 2015 yılında önce bu sistemin projesini çizip ardından uygulama yöntemleri geliştirmeye başladık. Tarsus Belediyesi ile görüşüp bir tane emanet çöp kamyonu alıp üzerinde denemeler yapmaya başladık. Kaç kez bozup yeniden başladığımızı söylemem dahi çok zor. Ama yılmadan denemeye devam ettik. Bir yılın sonunda istediğimiz sonuca ulaştık. Çöp toplayan kamyonların üzerine dezenfekte sistemleri monte ettik. Kamyon çöp konteynerini alıp çöpleri haznesine boşalttıktan sonra bizim tasarladığımız bu sistem aşağı doğru inerek boş konteyner içine giriyor ve konteynerin her yerine 4 saniye içeriye ilaç veriyor. Böylece her boşaltma sırasında ilaçlama işlemi de gerçekleşmiş oluyor. Sonuçta daha hijyenik, hoş kokulu, bakterilerin ve sineklerin üremediği çöp konteynerleri ortaya çıkıyor. 9 Eylül 2016 yılında bu ürünün patentini de aldık. İlk etapta bölgemizdeki ilçe belediyelerine satış gerçekleştirdik. Ancak Türkiye’de bir ilk olduğunu ve çevre sağlığı açısından büyük önem taşıdığını
söyleyebilirim. “Yüzde 50 maliyet avantajı sağlıyor” Bu sistemin kullanıcısına çeşitli avantajlar sağladığına da değinmek isterim. Yaptığımız hesaplamalara göre aracın üzerindeki ilaçlama tankları bir seferde 75 litrelik ilaç alıyor ve bu miktar 150 konteyner ilaçlamak adına yeterli geliyor. Bunun da maliyeti yalnızca 12 ile 15 TL arasında değişiyor. Oysa aynı işlemi yapmak için ayrı bir hizmet alındığında ek bir kamyonet çalıştırmak gerekiyor. Bu kamyonetin yatırım maliyetinden hiç bahsetmiyorum bile. Yalnızca yakıt maliyeti, sürücü ve ilaçlama personeli giderleri hesaplandığında yeni sistemin yüzde 50 maliyet avantajı sağladığı söylenebilir. Aynı zamanda her toplamada ilaçlama yapılması hijyen avantajı ve 4 saniye içinde bu işlemin bitmesi de zaman avantajlarını beraberinde getiriyor. Hem çevreci, hem de pratik bir sistem. “Sırada ev hanımları var” Şimdilerde ev hanımlarını ekonomik hayatın içine çekebilmek adına bir takım araştırmalar yapıyoruz. Henüz detaylarını açıklamak istemediğim bir yöntemle, ev hanımlarının evlerinde otururken üretim yapabilecekleri bir sistem üzerinde çalışıyoruz. Plastik malzeme üretimi üzerine kurulacak bu sistem için yurtdışı bağlantılarını kurmaya başladık. Eğer ülke olarak kalkınmak, büyümek istiyorsak, toplumun tüm kesimlerinin çalışması, üretmesi gerektiği düşüncesi ile yola çıktık. Teknoloji odaklı bu sistemin de ülkemizde bir ilk olacağını ve iyi sonuçlar doğuracağını tahmin ediyorum. Firma olarak Endüstri 4.0’a yönelik tecrübemiz bulunmakta. Sonuç olarak Çelik Hasır Makinemiz ile kol gücünü büyük ölçüde ortadan kaldırıp otomasyonlu üretime geçişi hazırlamıştık. Önümüzdeki süreçte tamamen insansız robot makineler üretmek en büyük arzumuz. Hepimiz inovasyona yönelik çalışma yürütüyoruz.
“Önceliğimiz ar-ge ve inovasyon” Önceliğimiz her zaman ar-ge ve inovasyon oldu. Sürekli yeni ne yapabileceğimizi araştırdık. Son olarak yeni bir üretimin fikri ise
Aşut: “Arabuluculuk iş dünyasında huzuru artıracak”
İ
şçi ve işveren uyuşmazlıkları için yeni dönem başlıyor. 1 Ocak 2018 itibariyle işçi-işveren uyuşmazlıklarında, arabuluculuk sistemi dava şartı haline geliyor. Taraflar artık dava şartı için adliye içerisinde yer alan arabuluculuk bürosuna başvurarak hizmet alabilecekleri gibi Şubat ayında Mersin Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO) bünyesinde faaliyete geçecek olan Arabuluculuk Merkezi’nden de yararlanabilecek. Konuyla ilgili değerlendirme yapan MTSO Yönetim Kurulu Başkanı Şerafettin Aşut, uzlaşmacı yapının Türk kültürünün temelinde yer aldığına dikkat çekerek, “Uzun yıllar birlikte çalışan işçi ve işverenler maalesef dava bitimlerinde birbirine selam dahi vermez oluyor. Oysa yeni uygulama ile taraflar masadan helalleşerek kalkacaklar” dedi. İş dünyası için hedeflere ulaşmada zamanın paradan daha önemli olduğuna, yeni uygulamanın bu anlamda da büyük avan-
MTSO 6
CMYK
tajlar getirdiğine değinen Aşut, “Uzun süren davalar yerine arabuluculuk sistemi sayesinde daha kısa sürede, ticari sırları deşifre olmadan, tarafların huzuru bozulmadan, uzlaşmacı bir yöntemle hedeflerine ulaşacaktır” değerlendirmesini yaptı. Artık iş davaları açılırken önce arabulucuya başvurulması şartı aranacağını hatırlatan Aşut, bu sistemin camiaya getireceği kolaylıkları ise şöyle özetledi: “Yeni düzenleme sayesinde öncelikle yıllarca sonuçlamayan davaların daha kısa sürede çözüme ulaşacağına, böylece hem zaman hem de enerji kayıplarının önüne geçileceğine inanıyorum. Davaların süresi uzadıkça taraflar gerek yol giderleri gerek posta giderleri gerekse bilirkişi, keşif masrafları gibi birçok mali külfetle karşılaşıyordu. Ayrıca yargılama nedeniyle diğer yapılması gereken işlere konsantre olunması zorlaşıyor, daha çok adliyeye zaman ayrılması gerekiyordu. Bu sürenin
azalacak olması sevindirici. Aynı zamanda uzlaşmacı bir sonuç oluşması, sonucun tarafların kontrolünde olmasını da dostlukların devam etmesi, tarafların birbirini anlaması adına önemsiyorum.” Tarafların mahkeme önünde konuşamayacağı konuları, arabulucu gözetiminde baş başa kaldıklarında daha rahat ifade edebileceğine inandığını ve bu sayede birbirlerini daha iyi anlayabileceklerine inandığını da vurgulayan Aşut, böylece tarafların sosyal ve ekonomik ilişkilerinin dava sonrasında da devam edeceğini, esnek çözümler uygulanabileceğini ve iki tarafın da kazanacağını söyledi. Bu düzenlemeyi yapan hükümete, muhalefet partilerine ve emeği geçenlere teşekkür ederek MTSO üyelerini bu hizmetten yararlanmaya davet eden Aşut, sözlerini, “Uyuşmazlıklarını dostane bir şekilde çözen taraflar toplumsal barışa da katkı sunacaklardır” diye tamamladı.