MTSO Haber Sayı 348

Page 1

Mersin heyeti, Fruit Logistica Fuarı’nda

Oda ve Borsa başkanlarından Zeytin Dalı Harekâtı’na tam destek

İngiliz ressam Raynham, MTSO’da sergi açtı

>2’de

>2’de

>2’de

MTSO ÇAĞRI MERKEZİ 0 850 304 33 33

Kendi göbeğini kendi kesebilen bir ekonomi… Şerafettin AŞUT

MTSO Yönetim Kurulu Başkanı

> 3’te

www.mtso.org.tr www.mtso.org.tr | YIL: 20 | YIL: | SAYI: 17 | 348 SAYI: | 298 18 Şubat | 6-19 - 3 ARALIK Mart 2018 2015

Nakliyeciler maliyetleri düşürecek formül bekliyor

Geleceği şekillendirecek teknolojiler

Muazzez Araç

MTSO 19 No’lu Yurtiçi Yük ve Eşya Taşımacılığı Meslek Komitesi Başkanı

M

TSO 19 No’lu Komite Başkanı Muazzez Araç, nakliye maliyetlerini yükseltecek çok sayıda unsur bulunduğuna dikkat çekerek, “Taşımacılık ekonominin kalbidir. Kalp durursa ekonomimiz de durur. Rekabetçi yapımızı güçlendirmek adına maliyetlerimizi minimuma indirecek bir formül bulmalıyız” değerlendirmesini yaptı. Mersin Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO) 19 No’lu Yurtiçi Yük ve Eşya Taşımacılığı Meslek Komitesi Başkanı Muazzez Araç, sektör

sorunlarını dile getirerek çözüm önerilerini anlattı. Komite toplantılarında yaşadıkları sıkıntıları masaya yatırdıklarını ifade eden Araç, ardından bu sorunları derleyip MTSO Yönetim Kurulu Üyeleri ile paylaştıklarını söyledi. Birçok sorunun yönetim aracılığıyla ilgili makamlara taşındığını kaydeden Araç, “Bu noktada Sayın Başkanımız Şerafettin Aşut’un önemli desteğini alıyoruz. Yaşadığımız birçok sorunumuz başkanımızın da takibi ile çözüme kavuştu” ifadelerini kullandı. > 7’de

“Kimya Laboratuvarının Mersin’de kalması gücümüzü artırdı”

Zeki Şan

MTSO 18 No’lu Gümrük Müşavirliği ve Lojistik Hizmetleri Meslek Komitesi Başkanı

M

TSO18 No’lu Komite Başkanı Zeki Şan, kimya laboratuvarının kentten taşınmasına yönelik sorunun çözümlendiğini ifade ederek, “Laboratuvarın Mersin’de kalması sektörün gücünü artırmıştır” dedi. Mersin Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO) 18 No’lu Gümrük Müşavirliği ve Lojistik Hizmetleri Meslek Komitesi Başkanı Zeki Şan, sektör sorunlarına dikkat çekip, Komitenin çalışmaları hakkında bilgi verdi. İlk olarak Kimya Laboratuvarı’nın TASİŞ Bölge Müdürlüğü Tarsus Yenice

Bölgesi’ne taşınmaması kararına değinen Şan şunları söyledi: “Bu, sektörümüz adına uzun süredir takip ettiğimiz bir konuydu. Orta Akdeniz Gümrük ve Ticaret Bölge Müdürlüğü ile Odamızın yürüttüğü yoğun çalışmalar sonucunda Kimya Laboratuarı kentimizde kalmıştır. Bu konuda başta Bölge Müdürümüz Fikret Erol ve Oda Başkanımız Şerafettin Aşut olmak üzere emeği geçen herkese sektörümüz ve komitemiz adına teşekkür ediyoruz.” > 7’de

Gelecek, teknoloji ile şekilleniyor. Sınırsız tasarım ve üretim olanakları, kaliteli ve verimli üretim, sanal ortamda fiziksel etkileşim, üretimde erken hata tespiti gerek sosyal alanda gerekse endüstride kendisini her geçen gün daha fazla hissettiriyor. MTSO, düzenlediği seminerle geleceği şekillendirecek teknolojileri uygulamalı olarak tanıttı.

Y

eni nesil teknolojilerin kullanılmasıyla endüstride tasarımdan üretime tüm sistemler değişiyor. Günümüzde henüz üretime geçilmeden sanal gerçeklik sayesinde sanal ortamda hatalar tespit edilip çözümler üretilebiliyor. 3D yazıcılar ile geleneksel üretimin getirdiği sınırlar ortadan kaldırılıp sınırsız tasarım imkanı sağlanıyor. Hafifletilmiş, mukavemeti artırılmış,

geometrinin önemini yitirdiği tasarımlar ön plana çıkıyor. Üretim yapısının değişmesi, üretime robotların da dahil olması ile hızlı ve düşük maliyetli, yüksek verimli üretim modelleri ön plana çıkıyor. Geleceğe şekil verecek teknolojilerin daha yakından tanınması adına Mersin Ticaret ve Sanayi Odası’nda (MTSO) Avrupa İşletmeler Ağı Projesi kapsamında

‘Endüstri 4.0 ve Geleceğin Teknolojileri Tanıtım Günü’ düzenlendi. Etkinlik kapsamında tersine mühendislik ve endüstri 4.0 çözümlerine yönelik sunumlar gerçekleştirilip katılımcılara fuaye alanında yeni nesil teknolojileri bire bir inceleme imkanı sunuldu. Seminerde Kuka Robotics Endüstri Segment Müdürü Mehmet Yenilmez, ‘Robotik Teknolojinin Geleceği ve Sa-

nayi Üretim Süreçlerine Etkisi’ konulu sunum gerçekleştirirken Infotron Satış Yöneticisi Elif Emir Çalık ise Endüstri 4.0 Teknolojilerinden “3D Yazıcı ve VR Sistemleri”ni (sanal gerçeklik) anlattı. Infotron Uygulama Mühendisi Serhan Akın ise tersine mühendislik kavramı ve kullanım alanları hakkında bilgi verip salonda tersine mühendislik uygulaması gerçekleştirdi. > 4’te

Orman ürünleri ve hayvancılıkta öne çıkan ülke:

Çakır: Kamu ve özel sektör el ele verdi ekonomik reformlar hız kazandı

K

üresel ekonomide rekabet giderek hızını artırırken, ülkeler de bu hıza ayak uydurmak için özel bir gayret içerisine girdi. Bu anlamda, bir yandan sınırları içerisinde yatırımcılar için avantajlı ortam yaratarak kaynak çekmeye çalışırken, öte yandan da ürettikleri ürünleri tüm dünyaya

ulaştırmanın önündeki engelleri kaldıracak önlemler alıyorlar. 2023 yılında 500 Milyar Dolar’lık ihracat hedefi doğrultusunda ilerleyen Türkiye ise bu rekabette adını üst sıralara yazdırmak için özel sektör ve kamu işbirliğinde reform niteliğinde girişimlere imza atıyor. > 5’te

Mersin, Mavi Büyüme’de öncü olabilir

Doç. Dr. Barış Salihoğlu

O

DTÜ Deniz Bilimleri Enstitüsü, oluşturacağı Mavi Büyüme Merkezi ile Avrupa’da örnek olma hedefinde. Bu çerçevede bütünleşik ‘Deniz Alan Planlamasına’ altlık oluşturacak çalışmalara bir an önce başlamak isteyen Enstitü, Türkiye’de bir ilke imza atarak taşımacılıktan balıkçılığa, turizmden enerjiye, kıyı yönetiminden biyoteknolojiye kadar her alanda sürdürü-

MTSO 1

CMYK

lebilir deniz ekonomisinin gelişmesinin kapılarını aralamak istiyor. Yalnızca Mersin için değil Türk deniz ve denizcilik sektörü adına önemli çalışmalar yürüttüklerini anlatan ODTÜ Deniz Bilimleri Enstitü Müdürü Doç. Dr. Barış Salihoğlu, ülke genelindeki denizlerin yanı sıra kutuplara kadar tüm dünya denizlerinde araştırma yaptıklarını anlattı. > 8’de

A

vrupa’nın en büyük ülkeleri arasında yer alıp dünyanın en hızlı büyüyen ve kalkınan ülkelerinin başında gelen İsveç, orman zenginliği bakımından önde gelen ülkeler arasında yer alır. İsveç topraklarının dörtte biri çam, ladin ve diğer yumuşak gövdeli ağaçlardan oluşan ormanlarla kaplı olup ormancılık ürünleri özellikle Kuzey İsveç bölgesinde başlıca sanayi sektörü olarak öne çıkar. Yaklaşık 450 bin kilometrekarelik yüzölçümü ile alan bakımından Avrupa’nın en büyük ülkelerinden biri olan İsveç, 10 milyonun üzerindeki nüfusu ve nüfus yoğunluğu bakımından küçük ülkeler arasında yer alır. Başta finans olmak üzere hizmet sektörünün dışa açılmasıyla günü-

İkinci el otomobilde önemli değişiklikler getirildi >2’de

müzde İsveç dünyanın en dışa açık ülkelerinden biri konumundadır. Orman ve maden gibi doğal kaynakların ekonomideki öneminin anlaşılması üzerine neredeyse son 50-60 yıldır İsveç’te doğal kaynakların israfı oldukça azalmıştır. İsveç topraklarının dörtte biri çam, ladin ve diğer yumuşak gövdeli ağaçlardan oluşan ormanlarla kaplıdır. Özellikle iç savaş dönemine kadar ekonomide belirleyici rolü olan ormancılık ürünleri halen Kuzey İsveç bölgesinde başlıca sanayi sektörü olmaya devam etmektedir. Kanada ve Finlandiya’nın ardından İsveç, ormancılık ürünleri ihracatında 3’üncü sırada yer alır. Ülkenin ormancılık ürünlerinin % 60’lık kısmı kağıt, kağıt hamuru ve kereste olarak ihraç edilir. > 6’da

Hisarcıklıoğlu: “Arap Birliği ülkeleri ile yatırımlar öne çıkmalı” >3’te

1/5.000 Ölçekli Nazım İmar Planları Meclis’ten geçti > 3’te

Yeni nesil teknolojiler üretim modelini de değiştiriyor

E

ndüstri 4.0 ve Geleceğin Teknolojileri Tanıtım Günü etkinliği öncesinde tersine mühendislik ve Endüstri 4.0’ın uygulama alanları, küçük modellerle basın mensuplarına tanıtıldı. Tanıtımda MTSO Yönetim Kurulu Başkanı Şerafettin Aşut cihazların kullanımının iş dünyasına sağlayacağı yararlar hakkında kısa bilgiler verdi. Mersin Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO) Yönetim Kurulu Başkanı Şerafettin Aşut, Şubat ayı basın toplantısını Yönetim Kurulu Üyeleri Fuad Budur, Mustafa Kabadayı, İbrahim Zeper ve Ekrem Sağlam ile birlikte düzenledi. Mart ayında gerçekleşecek etkinliklerin ön duyurusunun yapıldığı toplantı sonrasında Başkan Aşut, basın mensupları ile birlikte Endüstri 4.0 uygulama alanını gezdi. 3-D tarayıcı ve yazıcılar, sanal gerçek-

lik sistemleri, robotik kol sistemi, drone ve elektronik spinning kabini gibi çağımız teknolojilerinin tanıtıldığı toplantıda Başkan Aşut, “Bu cihazlar kullanılarak üretimde sıfır hataya doğru yol alıyoruz. Üretime geçmeden önce sanal ortamlarda üretilecek ürünler ve oluşabilecek hatalar görülebilecek. Ya da tarayıcılar aracılığıyla sıfır atık ilkesi ile hareket edip hemen hepimiz evlerimizde bir takım ihtiyaçlarımızı kendimiz üretebileceğiz. Drone’lar birçok sektörde ciddi kolaylıklar sağlayacak ya da robotik kollar ile karanlık fabrikalar kurup birçok alanda tasarruf sağlayabileceğiz” ifadelerini kullandı. Aşut, bu üretimlerin büyük bölümünün yerli olmasının ise ayrıca önemli olduğunu vurguladı. > 5’te


2

YIL: 20 | SAYI: 348 | 18 Şubat - 3 Mart 2018 | www.mtso.org.tr

İkinci el otomobilde önemli değişiklikler getirildi

Mersin heyeti, Fruit Logistica Fuarı’nda Sektör özelinde dünyanın en büyük fuarlarından biri olma özelliği taşıyan Fruit Logistica 2018 Berlin’de düzenlendi. Fuarda Mersin’den bu yıl yeni katılımcılar da yer aldı. İlk kez katılım gösteren Alata Bahçe Kültürleri ve Araştırma Enstitüsü’nün tanıttığı çekirdeksiz üzümler büyük ilgi topladı.

F

ruit Logistica 2018 Fuarı 7-9 Şubat tarihleri arasında Berlin’de yapıldı. Fuara her yıl düzenli katılım gösteren Mersin Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO) bu yıl da 15 metrekarelik standı ile yerini aldı. Avrupa İşletmeler Ağı (EEN) Projesi kapsamında MTSO koordinesinde Adana Ticaret Odası, Kahramanmaraş Ticaret ve Sanayi Odası, Çukurova Teknokent, KOSGEB Kahramanmaraş Müdürlüğü işbirliğinde 26 kişilik heyet, Berlin’de yer aldı. Alata Bahçe Kültürleri ve

Araştırma Enstitüsü ile Tarsus Ticaret Borsası’nın Ur-Ge Heyeti ise bu yıl fuara ilk kez katılan kurumlar oldu. Enstitü, Türk mühendislerinin Ar-Ge çalışmaları sonucunda geliştirdiği Gülşen, Alata ve Uzun adıyla tescillenen çekirdeksiz 3 limon türünü Avrupa’ya tanıttı. Fuarda tanıtımların yanı sıra MTSO standında çok sayıda ikili iş görüşmesi de gerçekleştirildi. Gerçekleştirilen tanıtımlar sırasında gelen uluslararası talepleri karşılamak amacıyla gerekli notlar alınarak

ilgili firmalara yönlendirildi. Fuar ziyareti kapsamında ayrıca Berlin Yaş Meyve ve Sebze Mezat’ında da incelemelerde bulunuldu. Türk – Alman Ticaret ve Sanayi Odası’nda EEN Projesi kapsamında Türk ve Alman firmaları arasında ikili iş görüşmeleri de gerçekleştirildi. Geçen yıl 84 ülkeden 3 bin 77 firmanın katıldığı fuarı 130 ülkeden 76 bin kişi ziyaret etmişti. Bu yıl da benzer rakamlara ulaşıldığı bildirildi.

Oda ve Borsa başkanlarından Zeytin Dalı Harekâtı’na tam destek

İkinci el motorlu kara taşıtı ticaretine ilişkin usul ve esaslar yeniden düzenlendi. Buna göre artık herkes ikinci el otomobil satamayacak. İkinci el otomobil satacak kişilerin yetki belgesi alması gerekecek, bu belgenin geçerliliği beş yıl olacak. Bunun yanında ikinci el otomobil satış yerlerinin de bazı şartları taşıması gerekecek.

R

esmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe gören yönetmelik ile ikinci el motorlu kara taşıtı ticaretiyle iştigal eden gerçek ve tüzelkişi tacirler ile esnaf ve sanatkârların ikinci el motorlu kara taşıtı alım-satım faaliyetlerini, yetki belgesinin verilmesi, yenilenmesi ve iptaline ilişkin usul ve esasları, ikinci el motorlu kara taşıtı ticareti yapılan işletme, toplu işyeri ve pazarlarda aranan şartları, ikinci el motorlu kara taşıtı alım satımında ödeme yöntemlerini, noterlerin ikinci el motorlu kara taşıtı ticaretine ilişkin yükümlülüklerini ve bakanlık, yetkili idare ve diğer ilgili kurum ve kuruluşların ikinci el motorlu kara taşıtı ticaretine ilişkin görev, yetki

ve sorumlulukları belirlendi. İkinci el yönetmeliğinde kişilerin kendi aralarındaki satışlar, haciz nedeniyle yapılan satışlar kapsam dışı bırakıldı. Satıcılarda aranan şartlar

İkinci el araç satacak kişilerin yetki belgesi alması gerekecek. Bu belgenin geçerlilik süresi beş sene olacak. Satış yapacakların Esnaf ve Sanatkârlar Odası’na, ticaret ve sanayi odasına veya ticaret ve sanayi odalarının ayrı kurulduğu yerlerde ticaret odasına kayıtlı olması gerekecek. En az lise mezuniyetinin arandığı konuda, ikinci el satış yapacak kişinin iflas etmemiş veya iflas etmiş olsa bile itibarını yeniden

kazanmış olması gerekiyor. Bunun yanında kişilerin kasten işlenen bir suçtan dolayı affa uğramış olsalar dahi devletin güvenliğine, anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine, milli savunmaya ve devlet sırlarına karşı suçlar ile casusluk, zimmet, irtikâp, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, güveni kötüye kullanma, hileli iflas, ihaleye fesat karıştırma, edimin ifasına fesat karıştırma, suçtan kaynaklanan mal varlığı değerlerini aklama, terörizmin finansmanı, kaçakçılık, vergi kaçakçılığı veya haksız mal edinme suçlarından hüküm giymemiş ya da ticaret ve sanat icrasından hükmen yasaklanmamış olması şartı var.

İngiliz ressam Raynham, MTSO’da sergi açtı

T

ürkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) ve ona bağlı 365 Oda ve Borsa, ortak bir açıklama ile Türk Silahlı Kuvvetleri’nin yürüttüğü Zeytin Dalı Harekâtı’na tam destek verdi. TOBB Başkanı M. Rifat Hisarcıklıoğlu evsahipliğinde bir araya gelen Oda ve Borsaların Harekata ilişkin açıklaması şöyle: “Türkiye’de iş alemini temsil eden Oda ve Borsa camiası olarak bu ortak açıklamayı yapıyoruz. Bizler ulusal güvenliğimizi korumak amacıyla devletimizin başlattığı Zeytin Dalı Harekâtı’nın haklı ve meşru olduğuna inanıyor ve destekliyoruz. Bu harekâtın, ülkemizin sınır güvenliğini sağlamak, hem kendisi, hem de bölge ülkeleri için tehdit oluşturan terör koridorunu ortadan

kaldırmak için olduğunu görüyoruz. Masum insanları katleden ve ülkemizin güvenliğine de açık tehdit oluşturan terör gruplarına sessiz kalmamızı kimse beklemesin. Bölge, terör örgütlerinden temizlenerek, huzur, güven ve barış ortamı yeniden tesis edilmelidir. Fırat Kalkanı ile başlayan ve Zeytin Dalı Harekâtıyla devam eden operasyonlarıyla Türkiye, terör örgütlerine ve destekçilerine gereken cevabı en güçlü şekilde vermektedir. Yurtdışında muhataplarımızı ve tüm küresel iş örgütlerini de, teröre karşı ortak duruş sergileme yönünde niyetlerini açık bir şekilde göstererek, ülkemize destek vermeye davet ediyoruz. TOBB ve 365 Oda-Borsa olarak milletimizin, devletimizin yanında-

yız. Ülkemizin birliğini, bütünlüğünü, huzurunu bozma niyetinde olanların da karşısındayız. Bizler ülkemiz ve milletimiz için daha büyük bir azimle çalışacak ve Türkiye’yi büyük hedeflerine taşıyacağız. Yeter ki birlik ve beraberliğimizin kıymetini aklımızdan çıkarmayarak omuz omuza verelim. Yeter ki birbirimizi sevelim, birbirimize inanıp, güvenelim. Türkiye iş dünyası olarak dualarımızla ve bütün gönlümüzle devletimizin ve kahraman askerlerimizin yanındayız. Hayatını kaybeden bütün şehitlerimize Allah’tan rahmet, yaralılara acil şifalar diliyoruz. Allah, Mehmetçiğimizi korusun, Ordumuzu muzaffer kılsın. Yar ve yardımcımız olsun.”

MESİAD’ın yeni başkanı Hasan Engin M ESİAD7ın 15’inci Olağan Genel Kurulu’nda 90 oy alan Hasan Engin yeni başkan oldu. Mersin Sanayici ve İşinsanları Derneği’nin (MESİAD) 15’inci Olağan Genel Kurulu Emrah Deniz Konferans Salonu’nda gerçekleştirildi. Hasan Hüseyin İpek ve Hasan Engin’in aday olduğu seçimleri 90 oy alan Hasan Engin’in listesi kazandı. Aynı zamanda Mersin Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO) 14 No’lu İnşaat ve Emlak Komitesi Başkanlı-

ğı görevini de sürdüren Engin, genel kuruldaki konuşmasında, “Amacımız MESİAD’ın yarım kalan projelerinin tamamlanmasını sağlamak, bununla birlikte Mersin’de ve bölgemizde kısa, orta ve uzun vadeli projeleri üretmektir. Son iki dönemdir yönetim kurulu üyeliği görevlerinde başkan yardımcısı olarak görev aldım. MESİAD’ın kurumsallaşması için arkadaşlarımızla yoğun çalışmalar içinde olduk. Bu çalışmaları sürdüreceğiz” dedi.

MERSİN TİCARET VE SANAYİ ODASI’NDAN ÜYELERE DUYURU

5174 Sayılı Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği ile Odalar ve Borsalar Kanunu’nun 24 ve 25. Maddelerine göre yıllık aidat ve munzam aidat Haziran ve Ekim ayları içinde iki eşit taksitte ödenmektedir. Süresi içinde ödenmeyen aidat ve munzam aidatlara 6183 sayılı Amme Alacakları Tahsili Usulü Hakkında Kanun gereğince aylık %1,40 oranında gecikme cezası uygulanmaktadır. Vadesi geçen aidat-munzam aidatlar Oda veznelerimize T.İş Bankası, Garanti Bankası ve Yapı Kredi Bankası kredi kartları ile 6 taksitte ödenebilir. Ayrıca Odamız web sayfasından (www.mtso.org.tr.) ve www.vatandas.mtso.org.tr adresinden Garanti Bankası kredi kartı ile 6 taksitte ödenebilmektedir. Sayın üyelerimize duyurulur.

MTSO 2

CMYK

R

essam Alex Raynham, 5’nci kişisel sergisini Mersin Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO) Sanat Galerisi’nde açtı. Çukurova’nın bütün renklerini sevdiğini belirten Raynham, “Doğanın bu renkli halini tablolarıma yansıtıyorum” dedi. MTSO Sanat Galerisi, ressam ve yazar Alex Raynham’ın 5’nci kişisel sergisine ev sahipliği yapıyor. Sergide Raynham’ın akrilik boya tekniği ile resmettiği 32 eseri yer aldı. Açılışta konuşan ressam Alex Raynham, Mersin’de ilk kez sergi açtığını söyledi. Adana’da yaşadığını belirten Raynham, Türkiye’ye yazarlık yaptığı dönemde anlaştığı bir yayın evi aracılığıyla 1994’te geldiği anlattı. Adana’da eşiyle taştığını ve evlendikten sonra buraya yerleştiğini aktaran Raynham, 1997-2000 yılları arasında Devlet Sanatçısı Mustafa Dulda’nın atölyesinde sanat eğitimi aldığını söyledi. Oxford Üniversitesi felsefe bölümünden mezun olduğunu dile getiren Rayhnam, “Asıl mesleğim yazarlık ancak resme de çocukluğumdan beri ilgi

duyuyordum” dedi. Bu konuda bir eğitim almadan henüz çocukken sevdiği sanatçıları taklit ederek resim yapmaya başladığını anlatan Rayhnam, bu tutkusundan hiçbir zaman vazgeçmediğini dile getirdi. “Bu sergimde olduğu gibi eserlerimde fırça kullanmamaya özen gösteriyorum” diyen Raynham, özellikle soyut resimlerinde mutfak aletleri, kumaş, gazete gibi alternatif araçlar kullandığını belirtti. İngiltere, Avustralya gibi ülkelerde özel ve kurumsal koleksiyonlarda da eserlerinin olduğuna değinen Raynham, bugüne kadar 20’nin üzerinde karma sergiye katıldığını kaydetti. Türkiye’de sanata ilgi olmasına rağmen satış anlamında yurtdışındaki potansiyelin daha yüksek olduğunu bildiren Raynham, “Burada kimse sanatla ilgilenmiyor diye bir düşünce var. Ancak bu doğru değil. Burası sanat konusunda çok aktif bir bölge” diye konuştu. Türkiye’nin tarihi dokusunu kendisine ilham aldığını söyleyen Raynham, “Manzaraları çok seviyorum. Çukurova’yı çok renkli buluyorum. Mesela İn-

giltere’de sadece yeşil renk hakim. Burada ise renkler her mevsim farklı” dedi. Sanata ilgisi olanlara tavsiyelerde de bulunan Raynham, sanata dair bir şey yapmak isteyenlerin, düşünmeden ve tereddüt etmeden denemeleri gerektiğini vurguladı. Hayatta tecrübelerin deneyerek edinildiğini belirten Raynham, “Kimse doğarken yetenekli doğmuyor” dedi. Önümüzdeki süreçte Katar, Lübnan, Ukrayna gibi ülkelerdeki sergilere katılacağını da bildiren Raynham, çalışmalarına Adana’daki evinden devam ettiğini söyledi.

Şerafettin AŞUT

A. Kadir DÖLEK

Derya GÜLEÇ

Atatürk Caddesi MTSO Hizmet Binası Kat: 2-3-4 / MERSİN Tel: 0324 238 95 00 ( 10 Hat ) 238 56 56 ( 3 Hat ) - 238 98 00

Turkuvaz Haberleşme ve Yayıncılık A.Ş. Ceyhan Yolu Üzeri 5.km Yüreğir / ADANA 0322 346 30 93


3

YIL: 20 | SAYI: 348 | 18 Şubat - 3 Mart 2018 | www.mtso.org.tr

Kendi göbeğini kendi kesebilen bir ekonomi… Şerafettin AŞUT MTSO Yönetim Kurulu Başkanı

T Eğer bugün bölgemizde yumruğumuzu masaya vurabiliyor ve ülkemizin haklarını savunabiliyorsak, bunun arkasında bir buçuk milyon girişimcisi ile güçlü Türk ekonomisinin etkisi göz ardı edilemez.

ürkiye 80 sonrası yaptığı liberal ekonomi atılımlarıyla, üreten, arzu edilen seviyede olmasa da katma değer yaratan bir ülke olma yolunda ilerledi. Ancak son 40 yıla yakın zamandır ekonomi ülkenin birici gündemi olmadı, her zaman siyasi gündemlerin gölgesinde kaldı. Ekonominin birinci gündem olduğu dönmeler zaten ülkemizin sıçrama yaptığı dönemler oldu. 2002’den sonraki 7-8 yıl bu sıçramaları gerçekten yaşadığımız, ekonomik büyümenin, ihracatın rekorlar kırdığı yıllar oldu. Elbette bizim elimizde olmayan küresel finans krizleri, Arap Baharı, küçülen dünya ekonomisi gibi dış etmenlere bir de ülke içindeki hain bir darbe teşebbüsü ve sınırlarımızdaki sıkıntılar eklenince ekonomi ister istemez ikinci, üçüncü planda kaldı. Bizler Türk iş dünyası olarak her zaman şunu söyledik: “Söz konusu ulusal güveliğimiz ise her şey ikinci plandadır”… Ve bir bedel ödenecekse, bir fedakarlık yapılacaksa bunu düşünmeden yaptık. Ancak, şunu da unutmadık, güçlü ülke aynı zamanda ekonomisi güçlü ülkedir. Eğer bugün bölgemizde yumruğumuzu masaya vurabiliyor ve ülkemizin haklarını savunabiliyorsak, bunun arkasında bir buçuk milyon girişimcisi ile güçlü Türk ekonomisinin etkisi göz ardı edilemez. Kendi, göbeğini kendi kesen bir ekonominiz varsa, aske-

ri anlamda da cesur adımlar atarsınız, küresel politik tartışmalarda da masaya yumruğunuzu vurursunuz. İşte bu başarı hikayesinden birisi de yerli otomobil projesidir. “Çağımız bilgi çağı, dijitalleşme çağı, otomobil mi kaldı” diyerek bu önemli hamleyi yok etmeye, milletimizin moralini ve bu işe talipli olan firmalarımızın motivasyonunu bozmaya kimsenin hakkı yok. Teknoloji ne kadar ilerlerse ilerlesin, otomobil bizce daha uzun yıllar hayatımızda olacaktır ve önemli bir uluslararası ürün olmaya devam edecektir. Bu noktada önemli olan yerli otomobilin donanımları ve kullanacağı yakıtıdır. Bu noktada yerli otomobilin elektrikli bir model olacağı açıklaması sürecin ne kadar doğru yöne gittiğini göstermiş ve bizi daha da umut vermiştir. Mersin, yerli otomobilin üretileceği en verimli yerdir…

Bu noktada üretimin nerede yapılacağı sorusu gündeme gelmeye başlamıştır. Elbette birçok il ve bölge buna talipli olacaktır ama bu noktada bu işe talipli olan firmalarımız ülkemizin büyük kurumsal firmalarıdır ve en verimli, en uygulanabilir bir araştırmayı yapacaklardır. Ancak, MTSO olarak, Mersin iş dünyası olarak biz de bu üretimin yer olarak Mersin’in ideal noktalardan

biri olduğunu düşünüyoruz. Bunun çeşitli nedenleri var. Öncelikle Mersin ve hinterlantı; Mersin, Adana, Tarsus daha önce birçok kez tekerlekli araçların, paletli iş araçlarının, kamyon ve otobüslerin imalatlarının başarıyla yapıldığı, tecrübesi olan bir kent ve bölgedir. Yan sanayi sorunu yoktur, ki bu anlamda hinterlantında Gaziantep, Kahramanmaraş, Konya ve Kayseri yan sanayinin güçlü olduğu, tecrübeli illerden oluşmaktadır. İşe bölgesel iş birliği açısından bakılmalıdır. Ana hammadde olan yassı çelik anlamında İskenderun ülkenin yassı çelik üretim merkezidir. Üretilecek olan araç daha çok Afrika, Orta Doğu ve Asya pazarına hitap edeceğine göre Mersin Limanı ki ülkemizin en büyük ikinci ithalat ve ihracat limanıdır, transit hatlarıyla yerli otomobili en ucuz ve en kısa zamanda taşıyacak lojistik alt yapıya sahiptir. Doğu Akdeniz Bölgesi’nde 25 üniversite, 10 teknopark var ve ar-ge’nin, vasıflı insan kaynağının olduğu bir bölgeyiz. Tek sıkıntımız yatırım arazisi sorunuydu. Ancak, Kalkınma Bakanımızın müjdeleri ile bu sorunun yakın zamanda çözüleceğine eminiz. Kısaca yerli otomobil üretim yeri olarak Mersin, her potansiyele sahiptir, her desteğe hazırdır. Biz yerli otomobilin üretilmesi konusunda

kendimize, milletimize ve devletimize güveniyoruz, talipli firmalarımıza güveniyoruz. Türkiye bu başarı hikayesini yazmak zorundadır. Biz yokluk zamanımızda, küllerinden doğan bir devlet olarak 1925-1945 arasında 400 farklı model uçak yapmışız. Bundan korkan küresel güçler “Siz yapmayın, ne gerek var, biz size veririz” demiş ve bu üretimi bir şekilde durdurmuşlardır. Kendi otomobilimizi ve trenimizi yapmışız onu da aynı oyunlarla durdurmuşlar. Yıllarca ulusal savunma sanayimizin gelişmesine izin vermemişler. Bu sefer bunun ucunu bırakmamalıyız. Bu sefer bu başarı hikayesinin yarım kalmasına izin vermemeliyiz. Bu sadece bir otomobil değil, bir moral meselesidir. İşte bugün sınırlarımızı kimseye ihtiyacımız kalmadan koruyabiliyorsak, Kıbrıs Harbi sonunda bizi uygulanan ambargoların sonucu kurulan Türk Silahlı Kuvvetleri Güçlendirme Vakfı iştiraklerinin vizyonu vardır, milli savunma sanayimizi kurma çabası vardır. Bugün bu çaba daha da sahiplenilmiş ve olağanüstü başarılara imza atılmaktadır. Ülkemiz otomobilini de, uçağını da yapacak güçtedir. Yeter ki, ekonomi ülkemizin birinci gündemi olsun. Yeter ki, eğitim sistemi buna göre revize edilsin. Yeter ki, bizi içte tek yürek olalım. Başka Türkiye yok, başak vatan yok.

1/5.000 Ölçekli Nazım İmar Planları Meclis’ten geçti

İş dünyasının merakla beklediği 1/5.000 Ölçekli Revizyon Nazım İmar Planı Mersin Büyükşehir Belediye Meclisi’nde oy birliği ile kabul edildi. Kentin en önemli sorunu olarak görülen işsizlik konusunun çözülmesi için sektörel gelişmeyi sağlayacak tarım, hayvancılık, turizm, sanayi, lojistik ve hizmetlerle ilgili kararlar alındı.

M

ersin Büyükşehir Belediyesi’nin Olağanüstü Meclis Toplantısında, Akdeniz, Toroslar, Yenişehir ve Mezitli ilçelerinin 1/5.000 Ölçekli Revizyon Nazım İmar Planı ile ilgili karar oy birliğiyle kabul edildi. Toplantıya başkanlık eden Büyükşehir Belediye Başkanı Burhanettin Kocamaz, 1/5.000’lik plan çalışmalarının süreçlerinden ve kazanımlarına değindi. İl çevre düzeni planı çalışmalarına 13 Şubat 2015 tarihinde başladıklarını kaydeden Kocamaz, ‘Bununla eş zamanlı olarak 4 ilçenin Akdeniz, Toroslar, Yenişehir ve Mezitli Nazım İmar Planı çalışmaları da Eylül 2015’te başladı. Yani birbirine paralel götürüldü. Bugüne kadar 4 ilçenin bütünleşik bir 1/5.000 ölçekli Nazım İmar Planı yoktu. Her ilçe kendisine göre bir uygulama yapıyordu. 1990’lı ve 2000’li yılarda yapılmış, parçacıl imar planları ile şehrin yapılaşması gerçekleşiyordu. Bu süreçle ilgili kamu kuruluşlarından, sivil toplum örgütlerinden, Odalardan, derneklerden birçok kişinin katılımlarıyla toplantılar gerçekleştirildi. Bu toplantılarda alınan kararlar belediyemizce çevre düzeni planı ve Nazım İmar Planı’na yansıtıldı. Çevre Düzeni Planı 19 Temmuz 2017 tarihinde Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından 18 Ağustos

MTSO 3

CMYK

2017 tarihinde ise Büyükşehir Belediye Meclisi tarafından onaylandı ve yürürlüğe girdi” dedi. “Tarihi bir karar verildi”

Kocamaz, Akdeniz, Toroslar, Yenişehir ve Mezitli ilçeleri 1/5.000 Ölçekli Revizyon Nazım İmar Planı sayesinde Mersin’de tarihi bir karar verildiğini vurgulayarak, “Bu plan gerçekleşsin, itirazlar tamamlansın ve tam onaylandıktan sonra rica ediyorum ne meclis üyeleri ne de dışarıdan müteahhitler ya da arsa sahipleri bize imar değişikliği için gelmesin. Biz de bu meclisi rahat şekilde yürütelim. Görevimizi tam anlamıyla yapmış olalım. Zaten en son gelen müfettişler de imarla ilgili Büyükşehir Belediyesi’nin yaptığı işlerin çok düzgün ve temiz olduğunu ifade etti. Hepinize bu konuda verdiğiniz destek için teşekkür ediyorum” diye konuştu. Alınan kararla Mersin tarihinde önemli bir adımın daha atıldığını ifade eden Kocamaz, bu kararla yatırımların önünün açılacağını aynı zamanda işsizlik problemine de çözüm olabileceğini dile getirdi. Başkan Kocamaz, “Bu çalışmayla 4 merkez ilçeyi kapsayan bütünsel bir Nazım İmar Planı hazırlanmış oluyor. Önümüzdeki 20 yıllık süreci kapsayan bu plan ile mevcut 1/1.000’lik ve 1/5.000’lik

planlar arasındaki uyumsuzluklar da ortadan kalkmış oluyor. Hemşerilerimizin plan uyumsuzluklarından kaynaklanan ve uygulama yapmalarını engelleyen sorunları da inşallah çözmüş olacağız. Yatırımların önü de açılmış oluyoruz. Bu planla ayrıca mevcut ulaşım sistemi geliştirilmiştir. İnşallah bugün alacağımız karar Mersin’e ve ilçelerimize hayırlı olur. Bölgemize yeni yatırımların açılmasına vesile olur ve en önemlisi hepimizin bir numaralı sorunu işsizlik problemi de bir nebze olsun çözülmüş olur” diye konuştu. Plan Mersin’e ne kazandıracak? Mersin idari sınırları kapsamında ilin alt ölçekli planlarını koordine edecek, arazi kullanım kararlarını bir stratejik yaklaşım içerisinde kurgulayacak. Mersin’in küresel, ülkesel ve bölgesel düzeyde potansiyelini geliştirerek, geleceğe taşıyacak, doğal ve kültürel değerlerini, sürdürülebilir araçlar ve yöntemlerle koruyup geliştirecek, kontrolsüz göç ve hızlı kentleşme problemlerinin oluşturduğu ekonomik sorunlara çözüm getirecek, doğal varlıklar ve yenilenebilir enerji konularında sürdürülebilir bir ekolojik yaklaşım benimseyecek şekilde kentsel gelişmenin ve ekonomik kalkınmanın yönlendirilmesini sağlayacak.

Hisarcıklıoğlu: “Arap Birliği ülkeleri ile yatırımlar öne çıkmalı” Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Başkanı Rıfat Hisarcıklıoğlu’nun başkanlığında, Mersin Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO) Yönetim Kurulu Başkanı Şerafettin Aşut’un da aralarında bulunduğu heyet, Lübnan’da çeşitli toplantılara katılarak temaslarda bulundu. TOBB Başkanı Hisarcıklıoğlu, Arap Birliği ülkeleri ile Türkiye arasında sanayi, ticaret ve yatırımların öne çıkması gerektiğini belirtti.

T

OBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu, Türk iş dünyasından temsilcilerle birlikte Lübnan’da bir dizi temasta bulundu. Hisarcıklıoğlu’na eşlik eden heyette, MTSO Yönetim Kurulu Başkanı Şerafettin Aşut da yer aldı. İlk ziyaret başkent Beyrut’taki Lübnan Ekonomi Bakanlığı’na gerçekleştirildi. Burada Lübnan Ticaret ve Ekonomi Bakanı Raid Huri ile görüşen heyet, daha sonra Hükümet Sarayı’nda Başbakan Saad Hariri tarafından kabul edildi. Başbakan Hariri ile görüşmede, Lübnan’ın güneyindeki Sayda şehrinde Türkiye tarafından inşa edilen, henüz hizmete açılmayan hastaneyle ilgili son gelişmeler ele alındı. Görüşmede Türk heyeti, iki ülke arasında imzalanan ancak Lübnan meclisinde onay bekleyen Serbest Ticaret Anlaşması’nı da gündeme getirdi. Ayrıca iki ülke arasındaki ticaret hacmi ve turizme dair gelişmeler değerlendirildi. Heyet daha sonra Türk-Arap Odalar Birliği arasında ikinci kez

düzenlenen toplantıya katıldı. Toplantıda konuşan TOBB Başkanı Hisarcıklıoğlu, Türk ve Arap dünyası arasındaki ekonomik potansiyelin çok yüksek olduğunu, ancak bunun yeterince değerlendirilmediğini söyledi. Arap Birliğinin, 400 milyonluk nüfusu, 3 trilyon dolarlık yıllık üretimi ve 2,7 trilyon dolarlık dış ticaret hacmiyle müthiş bir ekonomik güç olduğunu belirten Hisarcıklıoğlu, Türkiye ise 80 milyonluk nüfusu ve 850 milyar dolarlık gayrisafi milli hasılasıyla dünyanın 17’inci büyük ekonomisi olduğunu bildirdi. Türkiye’nin dünyada en hızlı büyüyen ilk üç ülke arasında yer aldığını kaydeden Hisarcıklıoğlu, Türkiye ekonomisinin geçen yıl yüzde 7 civarında büyüdüğünü vurguladı. “Kalite ve rekabeti en ön planda tutuyoruz” diyen Hisarcıklıoğlu, “Bu, Türkiye’deki ürünlerin kalitesini ve uygun fiyatta olduğunu göstermektedir. Kısacası Türki-

ye’de her alanda daha fazla ticaret ve yatırım yapabileceğiniz müthiş bir potansiyel var” dedi. Türkiye ve Arap Birliği ülkeleri arasındaki ticaret hacminin 10 yılda 19 milyar dolardan 49 milyar dolara ulaştığını aktaran Hisarcıklıoğlu, “Ancak potansiyel bu değil. Gidilecek daha çok mesafe var. Türkiye olarak dış ticaretimizin yaklaşık yüzde 12’sini Arap Birliği ülkeleri ile yapıyoruz. Arap Birliği toplam ticaretinin sadece yüzde 2’sini bizimle yapıyor” şeklinde konuştu. Hisarcıklıoğlu, Arap Birliği ülkeleri ile Türkiye arasında sanayi, ticaret ve yatırımların öne çıkması gerektiğini de anlattı. Toplantıdan sonra Türk heyeti, Beyrut Ticaret Odası merkezinde Lübnan Odalar Birliği yetkilileri ile bir araya geldi. TOBB Başkanı Rıfat Hisarcıklıoğlu ve Lübnan Ticaret Sanayi ve Tarım Odaları Federasyonu Başkanı Muhammed Şukeyr, burada TOBB ve Lübnan Odalar Birliği arasında hazırlanan mutabakat zabtını imzaladı.


4

YIL: 20 | SAYI: 348 | 18 Şubat - 3 Mart 2018 | www.mtso.org.tr

Geleceğin teknolojileri MTSO’da tanıtıldı tiriyor” değerlendirmesini yaptı. Bu sistemlerin daha yaygın kullanılması ile tasarım ve düşünce sistemlerinin değişmeye başlayacağını ve buna topoloji optimizasyonu denildiğini kaydeden Çalık, üretimin sınırı olmayacağından hafifletilmiş, mukavemeti artırılmış, geometrinin önemli olmadığı tasarımların başlayacağını bildirdi.

Serhan Akın Akın: “Tersine mühendislik bir süreç”

Endüstri 4.0 ve Geleceğin Teknolojileri Tanıtım Günü etkinliği kapsamında sanayiciler ve geleceğin teknolojilerini kullanacak üniversite öğrencilerine robotik kollar (kuka), 3D tarayıcı ve yazıcılar, tekstil sanayide kullanılan nano-teknoloji cihazları, savunma sanayide her geçen gün kullanım alanı artan drone teknolojileri tanıtıldı. Tersine mühendislik uygulamaları ile katılımcılara yeni nesil teknolojileri deneme fırsatı sunuldu.

M

ersin Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO) tarafından yürütülen Avrupa İşletmeler Ağı Projesi kapsamında ‘Endüstri 4.0 ve Geleceğin Teknolojileri Tanıtım Günü’ düzenlendi. Etkinlik kapsamında tersine mühendislik ve Endüstri 4.0 çözümlerine yönelik sunumlar gerçekleştirilip katılımcılara fuaye alanında yeni nesil teknolojileri bire bir inceleme imkanı sunuldu. Seminerin ilk konuşmacısı Kuka Robotics Endüstri Segment Müdürü Mehmet Yenilmez, ‘Robotik Teknolojinin Geleceği ve Sanayi Üretim Süreçlerine Etkisi’ konulu sunum gerçekleştirip Kuka Robotik Kol örneğini anlattı. Endüstri 4.0 kavramının 2013-2014 yılında ilk çıktığında bir pazarlama argümanı mı yoksa bir dönüşümü mü anlattığını tam olarak tahmin edemediklerini kaydeden Yenilmez, gelişen teknoloji ile bugün gelinen noktada büyük bir dönüşümün yaşanmaya başladığını gördüklerini söyledi. Kuka olarak yol haritalarını bu dönüşümü görerek çizdiklerini dile getiren Yenilmez, “Kuka artık robot üreticisi bir firmanın ötesine geçmeye başladı” dedi. Ürünlerini daha fazla makineleştiklerini, dijitalleştiklerini, bu sayede robotların daha fazla insanlarla iletişimde bulunmasını sağladıklarını kaydeden Yenilmez, “Öncelikle aktif robot üretip satmıyoruz. Sistem satıyoruz. Talebe özel sistem geliştiriyoruz. Bir ürünü satmaktan öte kullanıcının ihtiyaçları doğrultusunda danışmanlık hizmeti veriyoruz” ifadelerini kullandı.

internet, daha kapasiteli bilgisayarlardan bahsediyoruz. Günümüzde buna bir de servis ekleniyor. Bakım, servis konseptinin de dâhil olduğu sistemler.” “Sanal gerçeklik hayatımızın içinde”

Artık robotlarda programlamanın ötesine geçilmesi gerektiğini kaydeden Mehmet Yenilmez, dijital ikizler yaratarak sanal gerçeklik içinde sistemleri kurgulayabildiklerini söyledi. Robotlara dokunarak onun programını yaratabildiklerini belirten Yenilmez, robotla iç içe sanal bir gerçeklik içinde bulunarak tüm sistemleri tasarlama ve kurguluma imkanı yakaladıklarını anlattı. Yenilmez, robotların günlük hayata daha fazla girmesinin ise programlamadan geçtiğini söyledi. Ancak güvenlik sorunu ile karşılaştıklarına dikkat çeken Yenilmez şöyle konuştu: “Robotları bugün hem günlük hayatımızda hem de endüstride daha fazla görebilirdik. Ama karşımıza çıkan en önemli sorun güvenlik. Robotlarla ilgili ilk temel kural insan güvenliği. Bunu aşmadan diğer aşamalara geçebilmemiz imkansız. Güvenli kılmak için ilk olarak kontrollü bir çevrede çalışmak gerekiyor. Bunu başarınca robotlarımıza daha fazla bilişimsel kabiliyet kazandırıp günlük hayatımızda daha fazla yer verebileceğiz. Bu öncelik endüstriyel üretimde de her zaman devam edecek. Hayatımıza daha fazla otomatize edilmiş sistemler katmayı sürdüreceğiz.” “Robotun yardımcı bir asistan olduğunu anlamalıyız”

Mehmet Yenilmez “Günümüzün petrolü Data”

Büyük bir dönüşüm başladığını ve oluşan dataların artık petrol kadar değerli görüldüğünü vurgulayan Mehmet Yenilmez, yapay zekanın ise elektriğin keşfi kadar önemli görüldüğünü anlattı. Artık mekanik ürünlerden daha kapsamlı yapılara geçildiğini dile getiren Yenilmez, şunları söyledi: “Robotlar artık birbiriyle ya da etrafındaki sistemlerle haberleşiyorlar. Eskiden siber kinetik bir yapı tasarladığımızda bir taraf mekanik, bir taraf elektronik ve onun içinde bir yazılımdan bahsediliyordu. Tasarladığımız sistem ise bunların kesişim kümesiydi. Bugün ise farklı sistemler tasarlıyoruz. Genel olarak sistem içinde yazılımın ana başlık olduğu, ana çerçeveyi belirlediği, onun yanında mekanik, elektronik sistemlerin olduğu ve yetmeyip devamının geldiği sistemler. Daha fazla

MTSO 4

CMYK

İnsanlar ve robotların farklı olduğuna, robotun insana yardımcı birer asistan olduğunun anlaşılması gerektiğine de dikkat çeken Mehmet Yenilmez, robotların insanların işlerini kolaylaştıracak şekilde planlanmasının büyük önem taşıdığını söyledi. Robotların sabit bir noktada üretim yapabileceğini ama üretim içindeki parçaların taşınması, nakliyesi için de robotun hareket edeceği platformlar oluşturulması gerektiğini belirten Yenilmez, “Günlük hayatımızda şoförsüz araçlar ne kadar önemliyse üretim alanlarında da bu ulaşımın insansız yapılabilmesi önemli. Bu sistemlerin akıllı olması da önemli. Bir aracı mobil platformda gezdirince o bölgenin haritasını çıkarabiliyor olmalı. Böylece robot bu harita ile kendisi karar verip yönünü belirleyebilmeli” dedi. Bu sistemlerle günlük, aylık, yıllık raporlar çıkarılarak hataların izlenebileceğini, sistemin doğru çalışıp çalışmadığının kontrol edilebileceğini anlatan Yenilmez, “Bu konu yapay zekanın devreye girmesi ile bir adım daha ileri taşınabilir. Hataları gözlemlemekle kalmayıp sistemlerin buna reaksiyon vermesini de sağlayabilirsiniz. Bu noktada topladığınız

datalar önemli” diye konuştu. Robotların çalışması ile birlikte takip imkanının da başladığını vurgulayan Yenilmez, “Eğer sistem bu hareketlerde bir değişiklik algılarsa bir hata oluşacağı yönündeki varsayımdan hareketle henüz bir arıza yaşanmadan servisten sorumlu kişinin telefonuna durumu iletip önlem almasını sağlayabilir. Bu da üretimde önemli avantajlar sağlayabilir” ifadelerini kullandı. Yenilmez sözlerini, çalışmalarında koruyucu bakımı geliştirmeye, henüz sorun yaşanmadan çözüm yollarını aramaya ağırlık verdiklerini vurgulayarak tamamladı.

Elif Emir Çalık Çalık: “Tasarımlarınızı sanal ortamda hayata geçirebilirsiniz”

Infotron Satış Yöneticisi Elif Emir Çalık ise seminerde Endüstri 4.0 teknolojilerinden 3 D Yazıcı ve VR Sistemleri’ni (sanal gerçeklik) anlattı. Dijitalleşme, otomasyon, bulut sistemleri gibi Endüstri 4.0 ile ilgili kavramlarının tümünün birbiriyle bağlantılı olduğuna dikkat çeken Çalık, her birinin her geçen gün geliştiğini, kendisini yenilediğini söyledi. 1994 yılından bu yana 3 boyutlu teknolojiler üzerine faaliyetlerini sürdüren bir mühendislik firması olduklarını kaydeden Çalık, “Bundan 15 sene önce birçok orta ve küçük ölçekli işletmede 3 boyutlu modelleme kavramı yoktu. Bugün ise gençlerin hangi alanda faaliyet gösterirse göstersin katı modelleme programlarını bilmeleri gerekiyor” dedi. Katı modellemelerin bugün kullanılan 3D ve sanal gerçeklik teknolojilerine doğru evrildiğini belirten Çalık, sistemi şöyle anlattı: “Etkileşimli sanal gerçeklikte 3 boyutlu datalar nasıl kullanılıyor? Etkileşimli sanal gerçeklik demek bilgisayarlar tarafından yaratılan dinamik bir ortamda istediğiniz ürünlerle fiziksel olarak var gibi etkileşebilmeniz demek. Kişiler gözlükleri takınca fiziksel olarak oluşturulan ortamı 3 boyutlu olarak algılıyor ve etkileşiyor. Örneğin oluşturulan ortam içindeki bir objeyi elindeki aparatla kaldırıp, inceleyip tuşuna basabiliyor. Bir robotun kontrol ünitesindeki başlatma tuşuna sanal olarak basıp çalıştırabiliyor. Böylece dijital olarak tasarladığınız konuları fiziksel olarak yaşayabilir hale getirebiliyorsunuz” “Personelinizi sanal ortamda eğitebilirsiniz”

İşe yeni alınan bir kişinin eğitiminde sanal gerçekliğin büyük

fayda sağladığına dikkat çeken Elif Emir Çalık, bu sayede üretimin durdurulmadan sanal ortamda makinelerin kullanımının öğretilebileceğini, sınav ve değerlendirmelerin yapılabileceğini anlattı. Bu teknolojinin hızla geliştiğini ve yakın gelecekte evlerde sevilen bir filmin ya da izlenen bir maçın statta oturup izliyor gibi takip edilebileceğini kaydeden Çalık, “Bu da yanınızda başka şehirdeki birini görüp konuşabiliyor gibi etkileşebileceksiniz anlamı taşıyor. Teknolojilerin gitti yol burası” dedi. Bu teknolojinin endüstride montaj demontaj senaryolarının çalışılmasında, servis edilebilirlik analizlerinin çalışılmasında büyük fayda sağlayacağını vurgulayan Çalık, gözlüklü sisteme ek olarak grup çalışmalarına imkan tanımak, bireylerin fiziksel etkileşimlerini gerektiren eğitimler verebilmek adına perdeli sistemlerin bulunduğunu da anlattı. Özellikle çok parçadan oluşan üretimlerin yapıldığı savunma sanayi, otomobil üretimi gibi alanlarda bu sistemlerin çokça tercih edildiğini dile getiren Çalık, bu sayede sanayide üretime geçmeden önce hataların sanal ortamda tes-

pit edilerek ciddi kazanımlar elde edilebildiğini söyledi. “Üretimde tasarımın şekli değişiyor”

Üretim ve tasarım konularına da değinerek 3 D yazıcıların imkanları hakkında bilgi veren Elif Emir Çalık, özellikle 40 – 50 adet gibi az sayıda ürüne ihtiyaç duyulan durumlarda bu sistemin kullanılmasının önemine değindi. Bu sistemle enjeksiyon kalıbı yapma zorunluluğunun ortadan kalktığını vurgulayan Çalık, plastik, metal gibi farklı malzemeler kullanılabildiğini anlattı. 3D yazıcılar ile katmanlı imalat yapıldığını belirten Çalık, hazır birleştirilmiş, tek seferde montajlı üretime de imkan tanındığını söyledi. Geleneksel üretimde parçaların ayrı ayrı üretilip montajının yapılması gerektiğini ifade eden Çalık, “Mevcut sistemde tasarımlarımız geleneksel üretim yöntemlerinin imkanlarıyla sınırlı. Tasarladığınız bir şeyi nasıl üretebileceğinizi de düşünmeniz gerektiği için üretimi mümkün olmayacak tasarımları yapmıyorsunuz. Ancak bu sistemle geleneksel üretimin duvarlarının kırılması sonsuz bir tasarım imkanı da ge-

Infotron Uygulama Mühendisi Serhan Akın ise Tersine Mühendislik kavramı hakkında bilgi verip kullanım alanlarını anlattı. Tersine mühendisliğin bir süreç olduğunu ve birden fazla parçadan oluştuğunu belirten Akın, ilk olarak modelleme yapılabilmesi adına bir ölçüye ihtiyaç duyulduğunu söyledi. Üretilmek istenen bir ojenin dijital bir datası yoksa mevcut bir modelden ölçü alınması ya da sıfırdan çizilmesi gerektiğini anlatan Akın, “Eğer elimde referans alabileceğim bir modelim varsa işim çok hızlanıyor. Rahatlıkla kısa sürede tarayarak tersine mühendislik yapıp kalite kontrolünü gerçekleştirebiliyorum” diye konuştu. İlk olarak yüzey taraması yaparak ölçülerin alındığını kaydeden Akın, ardından bilgisayar üzerinde oluşan dijital fotoğraftan çeşitli noktalar alıp bu referanslarla daha büyük boyutlu üretim yapılabildiğini, katı ya da yüzey modellemeye geçilebildiğini söyledi. Bu sistemin otomobil üretiminde, savunma sanayinde, makine kalıp sanayinde sıkça kullanıldığını dile getiren Akın, aynı zamanda arkeolojik kazılarda kültür sanat alanında eserlerin kaybolmadan dijitalleşmesinde kullanılabileceğini de belirtti. Akın ardından sahnede uygulamalı tersine mühendislik uygulaması gerçekleştirerek katılımcıların daha detaylı fikir sahibi olmasını sağladı.


5

YIL: 20 | SAYI: 348 | 18 Şubat - 3 Mart 2018 | www.mtso.org.tr

Yeni nesil teknolojiler üretim modelini de değiştiriyor sadece iş dünyasında değil, yaşamın içinde, her alanda olması için çaba harcayan bir kurum olduk. Çünkü kadının dokunduğu her yerin olumlu anlamda değiştiğini biliyoruz. Kadının yapıcı ve geliştirici gücünü kullanmayan bir kent, bir ülke mutlu, refah ve aydınlık bir geleceği yakalayamayacaktır. 16 Mart günü Uluslararası Arabuluculuk Konferansını gerçekleştireceğiz. Yine Mart ayında bu konferans sonrasında Odamız bünyesindeki Arabuluculuk Merkezi’nin de hizmete açılmasını hedefliyoruz. 19 Mart’ta ise Dijital Dönüşüm başlıklı panelimiz olacak. 26 Mart haftası Tarım Yazarı Ali Ekber Yıldırım Moderatörlüğünde Akdeniz Havzası’nda İklim Değişikliği’nin Tarıma Etkileri konulu konferans gerçekleştireceğiz. 29 Mart’ta ise Soğuk Zincir Lojistiği Sempozyumuna ev sahipliği yağacağız. MTSO ve LODER işbirliğinde gerçekleşecek olan Soğuk Zincir Lojistiği Sempozyumu’nun konusunu; üreticiden tüketiciye kadar geçen süreçteki soğuk zincirde yaşanan sorunlar ve çözüm önerileri oluşturacak.”

Endüstri 4.0 ve Geleceğin Teknolojileri Tanıtım Günü etkinliği öncesinde tersine mühendislik ve Endüstri 4.0’ın uygulama alanları, küçük modellerle basın mensuplarına tanıtıldı. Tanıtımda MTSO Yönetim Kurulu Başkanı Şerafettin Aşut cihazların kullanımının iş dünyasına sağlayacağı yararlar hakkında kısa bilgiler verdi.

M

ersin Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO) Yönetim Kurulu Başkanı Şerafettin Aşut, Şubat ayı basın toplantısını Yönetim Kurulu Üyeleri Fuad Budur, Mustafa Kabadayı, İbrahim Zeper ve Ekrem Sağlam ile birlikte düzenledi. Mart ayında gerçekleşecek etkinliklerin ön duyurusunun yapıldığı toplantı sonrasında Başkan Aşut, basın mensupları ile birlikte Endüstri 4.0 uygulama alanını gezdi. 3-D tarayıcı ve yazıcılar, sanal gerçeklik sistemleri, robotik kol sistemi, drone ve elektronik spinning kabini gibi çağımız teknolojilerinin tanıtıldığı toplantıda Başkan Aşut, “Bu cihazlar

kullanılarak üretimde sıfır hataya doğru yol alıyoruz. Üretime geçmeden önce sanal ortamlarda üretilecek ürünler ve oluşabilecek hatalar görülebilecek. Ya da tarayıcılar aracılığıyla sıfır atık ilkesi ile hareket edip hemen hepimiz evlerimizde bir takım ihtiyaçlarımızı kendimiz üretebileceğiz. Drone’lar birçok sektörde ciddi kolaylıklar sağlayacak ya da robotik kollar ile karanlık fabrikalar kurup birçok alanda tasarruf sağlayabileceğiz” ifadelerini kullandı. Aşut, bu üretimlerin büyük bölümünün yerli olmasının ise ayrıca önemli olduğunu vurguladı.

Endüstri 4.0’ı somutlaştırmak istedik” Bugüne kadar her fırsatta Endüstri 4.0’ı anlattıklarını hatırlatan Başkan Şerafettin Aşut, konunun daha iyi anlaşılabilmesi adına somut örneklerini göstermek istediklerini söyledi. Elle tutulup, gözle görülebilecek demo uygulamalar sayesinde bugüne kadar anlatılanların daha rahat anlaşılabileceğine inandığını ifade eden Aşut, konunun Endüstri 4.0 ve Geleceğin Teknolojileri Tanıtım Günü etkinliğinde daha da detaylandırılacağını belirtti.

Ardından yoğun geçecek bir Mart ayına hazırlandıklarını belirten Aşut, ay içerisinde düzenlenmesi planlanan etkinlikleri ise şöyle anlattı: “7-8 Mart günlerinde “Akdeniz Ekonomi Forumu” etkinliğine ev sahipliği yapacağız. Kalkınma Bakanlığımızın desteğinde, son yılların en kapsamlı ekonomi forumu olacak. Uluslararası katılımlarla, Akdeniz havzası tüm sektörleriyle ve Endüstri 4.0 temelinde masaya yatırılacak. Ardından 9-10 Mart’ta Dünya Kadınlar Günü dolayısıyla ‘İşin İçinde Kadın Var’ etkinliği gerçekleştireceğiz. MTSO olarak kadının

“Etkinliklerimizin temelinde girişimcilik ve teknoloji yatıyor” Mart ayının yoğun geçeceğini bir kez daha vurgulayan Şerafettin Aşut, “Aslında etkinliklerimizin geneline baktığımızda temel saç ayaklarını sizlerde görebiliyorsunuz. Girişimcilik, kadının

iş dünyasına entegrasyonu, yüksek teknolojinin ve dijitalleşmenin sanayiden tarıma, lojistikten hizmetlere ve ticarete kadar yaygınlaşması ve bu anlamda tüm bunların farkındalığının sağlanması sonrasında fiziksel alt yapılarının hayata geçirilmesi. Yani, somutlaşmasıdır” dedi. MTSO olarak her ay bu yoğunlukla çalışmaları sürdürme arzusunda olduklarını vurgulayan Aşut, sözlerini şöyle tamamladı: “Son zamanlarda sıkça dile getirdiğim bir konu var. Malumunuz Türk Silahlı Kuvvetlerimiz Meclisimizin desteğinde bir yurt dışı operasyon gerçekleştiriyor. Ulusal güvenliğimiz için, uluslararası haklarımızdan kaynaklanan bir operasyon. Mersin iş dünyası olarak Mehmetçiğin arkasındayız. Şehitlerimizi bir kez daha rahmetle ve minnetle anıyoruz. Gazilerimize şifalar diliyoruz. Ancak, bölgedeki küresel güçler sadece askeri cephede değil, ekonomi cephesinde de ülkemizi sıkıştırmaya devam ediyor, edecektir de. İş dünyası olarak bizler de bu cephenin Mehmetçikleriyiz dedik ve bu baskılara pes etmeyeceğiz dedik. Bu anlamda bizler iş dünyası olarak işimize odaklandık. Ekonomi cephesini sağlamlaştırmaya odaklandık. Bizler üretmeye, iş ve aş vermeye, katma değer yaratarak ülkemizin ve milletimizin zenginliği olmaya devam edeceğiz.”

Çakır: Kamu ve özel sektör el ele verdi ekonomik reformlar hız kazandı K

Sektör, bakliyat tüketimini çeşitlendirmek adına çalışıyor

T

üm dünyada bakliyat tüketiminin artırılması adına dünya ülkelerinin damak tadına uygun farklı alternatifler üzerinde çalışılıyor. 10 Şubat Dünya Bakliyat Günü dolayısıyla Mersin Ticaret Borsası evsahipliğinde düzenlenen etkinlikte yeni yemek çeşitleri tanıtıldı. Mersin Ticaret Borsası, 10 Şubat Dünya Bakliyat Günü’nü Sağlıklı Beslenme ve Sağlıklı Yaşam için Bakliyat sloganı ile düzenlediği etkinlikle kutladı. Etkinlikte konuklara Fasulyeden nohuda, mercimekten barbunyaya kadar 15 farklı çeşit bakliyat yemeği ikram edildi. Etkinliğe aralarında Mersin Valisi Ali İhsan Su, Kolombiya Ankara Büyükelçisi Juan Alfredo Pinto Saavedra, Mersin Milletvekili Baki Şimşek, Büyükşehir Belediye Başkanı Burhanettin Kocamaz, Mersin Ticaret ve Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanı Şerafettin Aşut’un da bulunduğu çok sayıda davetli katıldı. Yemekte konuşan Dünya Bakliyat Konfederasyonu Başkanı Hüseyin Arslan, tüm dünyada bakliyat ürünlerini çeşitlendirme yönünde çalıştıklarını anlattı. 2016’nın ‘Dünya Bakliyat Yılı’ ilan edilmesinin ardından 10 Şubat tarihinin de ‘Dünya Bakliyat Günü’ ilan edilmesi konusunu Birleşmiş Milletlere (BM) taşıdıklarını hatırlatan Arslan, “İnşallah bu sene sonunda yapılacak genel kurulda, Dünya Bakliyat Günü,

MTSO 5

CMYK

resmi olarak BM’nin portföyüne eklenecek” dedi. Dünyada 85 milyon ton civarında bakliyat üretimi olduğunu bildiren Arslan, Dünya Bakliyat Federasyonu olarak, bakliyat ticaretinin serbestleştirilmesi, önündeki engellerin kaldırılmasını ve bakliyatı daha çok ülkeye yaymak istediklerini vurguladı. Arslan, “Eskiden ABD’de nohut çok bilinmiyordu, ancak şu anda bizim ‘humus’ diye tabir ettiğimiz nohudu yemeyen ABD vatandaşı kalmadı. Biz federasyon olarak bakliyat tüketimini çeşitlendirmeye çalışıyoruz. Bir ABD’liye ya da Kanadalıya fasulye yedirmek zorunda değilsiniz. Yediremezsiniz de. Bu, Türklere ‘Suşi’yi yedirmeye benziyor. Yiyenler var ama kültürümüz de yok. O zaman kendi kültürlerine uygun şekilde bunları tüketecek çeşitler geliştirmek lazım. Son 1 yılda tüm dünyada bakliyatla ilgili 7 bin farklı ürün üretildi. Rusya’ya gittiğimizde artık bakliyat yemeği görmeye başladık, eskiden görmüyorduk” diye konuştu. Özdemir: “Bilinçli beslenme, sağlıklı besinlerle olur” Etkinliğin ev sahipliğini yapan Mersin Ticaret Borsası Başkanı Abdullah Özdemir ise konuşmasına, “Her şeyin başı sağlıktır” diyerek başladı. Bakliyat ürünlerinin, sahip oldukları özellikler nedeniyle en sağlıklı gıdalar oldu-

ğunu ve diyet listelerinin başında geldiğini anlatan Özdemir, şöyle devam etti: “Sağlık sorunları ile mücadelede baklagiller en etkin besin kaynakları arasında gösterilmektedir. Çünkü protein açısından oldukça zengindir. Önemli bir lif kaynağıdır. Temel vitamin ve mineralleri ihtiva eder. Kuru baklagillerde kolesterol bulunmamaktadır. Gluten içermez ve anti alerjiktir. Üstelik hayvansal protein içeren diğer gıdalara kıyasla daha uzun süre bozulmadan korunabilir. Bu özellikleriyle başta Dünya Sağlık Örgütü olmak üzere, birçok sağlık kuruluşu baklagillere dayanan beslenme türlerini tavsiye etmektedir. Kuru baklagillerin bir diğer özelliği ise zengin olsun, fakir olsun, herkesin gıdası olmasıdır. Et ve et ürünleri ile kuru baklagiller benzer protein seviyesine sahip besinlerdir. Oysa fiyat olarak kıyaslandığında kuru baklagiller çok daha ekonomiktir. Diğer yandan, sağlıklı beslenmeye olan katkısı yönüyle de gelir seviyesi yüksek sofralar için vazgeçilmezdir.” Etkinlikte, Kolombiya’nın Ankara Büyükelçisi Juan Alfredo Pinto Saavedra ülkesindeki bakliyat üretimiyle ilgili bilgi verirken Mersin Vali Ali İhsan Su, Mersin’in bakliyat potansiyelini anlattı. Mersin Büyükşehir Belediye Başkanı Burhanettin Kocamaz ise bakliyatın sürdürülebilir tarım için önemine dikkat çekti.

üresel ekonomide rekabet giderek hızını artırırken, ülkeler de bu hıza ayak uydurmak için özel bir gayret içerisine girdi. Bu anlamda, bir yandan sınırları içerisinde yatırımcılar için avantajlı ortam yaratarak kaynak çekmeye çalışırken, öte yandan da ürettikleri ürünleri tüm dünyaya ulaştırmanın önündeki engelleri kaldıracak önlemler alıyorlar. 2023 yılında 500 Milyar Dolar’lık ihracat hedefi doğrultusunda ilerleyen Türkiye ise bu rekabette adını üst sıralara yazdırmak için özel sektörvekamuişbirliğindereformniteliğinde girişimlere imza atıyor. MersinTicaretveSanayiOdası(MTSO) Yönetim Kurulu Üyesi Hakan Sefa Çakır, yatırım ortamının iyileştirilmesi adına atılan adımları, temsil ettiği “Meyve ve Sebzelerin İşlenmesi ve Ticareti” Meslek Komitesi’nin gözünden ve ihracatçı kimliği ile değerlendirdi. İhracatçıların en büyük sıkıntılarından birisinin sınır kapılarında bekleme süresi olduğunu belirten Çakır, özellikle yaş meyve ve sebze gibi raf ömrü kısa olan ürünlerde sınır kapılarında bekleme olması durumunda ürün kayıpları yaşanabildiğini dile getirdi. Bu anlamda, ihracata giden ürünlerin en azından ülkemiz sınırları içerisinde herhangi bir beklemeye maruz kalmaması amacıyla Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı görevlileri ile Gümrük ve Ticaret Bakanlığı personelinin çalışma saatlerinin uyumlulaştırılması ve 7/24 saat usulüne göre çalışmanın esas alınması anlamında atılan adımlardan büyük memnuniyet duyduklarını belirtti. Çakır şöyle devam etti: “Keza, dolaşım ve menşe belgelerinin elektronik ortama taşınmakta olmasını da vakit tasarrufu sağlayacak önemli bir gelişme olarak değerlendiriyoruz. Münferit olaylarda talep edilen fahiş fiyatların önüne geçmek amacıyla uygulanmaya başlanan (veya bazı kalemlerde başlanacak) “azami tarife uygulaması” ise dış ticaret işlemlerinde karşılaşılan ekstra maliyetlerin önüne geçecek ve üyelerimizin birçok alanda mağduriyetini giderecektir. Yetkilendirilmiş Yükümlü Sertifikasını almanın kolaylaştırılması yolundaki adımlar da kuşkusuz dış ticaret işlemlerinin maliyetlerinin ve sürelerinin azaltılmasını sağlayacaktır.” “Zaman, maliyet demek” Zamanın iş dünyasında maliyet demek olduğunu belirten Hakan Sefa Çakır, “Dış ticaret söz konusu ise zamanın maliyeti daha da yükseliyor. Dolayısıyla

Hakan Sefa Çakır MTSO Yönetim Kurulu Üyesi

dış ticareti hızlandıracak ve prosedürleri kolaylaştıracak her türlü adım ülkemiz ekonomisi için önemli bir kaynak tasarrufudur. TOBB Başkanımız Sayın Hisarcıklıoğlu da 9 Şubat 2018 tarihinde gerçekleşen Yatırım Ortamını İyileştirme Koordinasyon Kurulu (YOİKK) Toplantısı’nda bu konulara değindi. Kendisinin de konuşmasında belirttiği gibi bizler özel sektörün çatı örgütü olarak, kamu ve özel sektörün el ele vererek hayata geçirdiği projelerin elzem olduğuna inanıyoruz. Yapılacak işbirliğinin güç birliği olarak geri döneceğini, Türkiye’yi her geçen gün dahadaçetinleşenuluslararasırekabetortamında ileri taşıyacağını biliyoruz” dedi. “Sorunlarımıza duyarsız kalınmadı” Odaların organizasyon yapısında Meslek Komiteleri ve Oda Meclisi’nin büyük önem taşıdığını ifade eden Hakan Sefa Çakır, “Komite ve Meclis toplantılarımızda üyelerimizin ticari hayatta yaşadıkları sıkıntılar tartışılıyor ve çocuğu zaman üretilen çözüm önerileri ile birlikte Yönetim Kurulu gündemimize geliyor. Yönetimimiz de konuyu içeriğine göre çatı örgütümüz olan Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği ve ilgili Bakanlıklara iletiyor. Bugün yatırım ortamının iyileştirilmesi ve ticari hayattaki aksaklıkların giderilmesi yönünde atılan somut adımlar, TOBB ve Bakanlıklarımızın kendilerine iletilen sorunlara duyarsız kalmamalarının neticesinde gerçekleşmiştir. Bu anlamda, tüm yetkililere Mersin iş dünyası adına teşekkürü borç biliyoruz” dedi. Çakır şöyle devam etti: “Tabii üyelerimize de teşekkür ediyoruz. Çünkü bizlerin tespiti yetmez, üyelerimiz sahada yaşadıkları sorunları bizlere taşımasa biz ilgili mercilere bunları aktaramayız. Şimdiye kadar paylaştıklarım şu anda gündemimizi meşgul eden sorunla-

ra yönelik önlemlerdi. Ancak bazı sorunlar var ki şimdi çok fark etmesek de bundan 5, en geç 10 sene sonra gündemimizi ciddi şekilde meşgul edecek. Bunların başında da kuraklık sorunu geliyor. Akdeniz Havzası, küresel iklim değişikliğine karşı dünyanın en hassas bölgelerinden birisi olarak kabul ediliyor. Süregelen sıcaklık artışı ve yağışların azalması sonucu kuraklık kapıyı gelip çaldığında bizlerin bir B planı olması lazım. Ülkemiz ve bölgemiz için son derece önemli sosyo-ekonomik değere sahip tarım alanları üzerinde değişen iklim koşullarının yaratacağı negatif etkiler sektör temsilcilerinde ciddi endişe uyandırıyor. Dolayısıyla bizler sorunlar kapımızı tam anlamıyla çalmadan, konuyu gündeme getirecek ve gelecekteki iklim değişikliğinin boyutları, Türkiye’nin hangi bölgelerini nasıl etkileyeceği, tarımsal üretimin gelecekte nasıl bir değişikliğe uğrayacağı ve alternatif tarımsal üretimin doğru bir şekilde planlaması gibi konuları tartışmak üzere Mart ayında bir konferans düzenleyeceğiz. 27 Mart tarihinde düzenlenecek bu konferansa konuyla ilgili tüm tarafları davet ediyoruz. Bu konu gerçekten çok önemli ve konferanstan maksimum düzeyde faydalanabilmeleri için konferans kaydı yaptıran katılımcılarımıza gelmeden önce okuyacakları bir bilgi notu ulaştıracağız. İstanbul Teknik Üniversitesi Uçak ve Uzay Bilimleri Fakültesi Meteoroloji Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu, İTÜ Öğretim Üyesi Sürdürülebilir Üretim ve Tüketim Derneği Başkanı Prof. Dr. Filiz Karaosmanoğlu ve Tarım Yazarı Ali Ekber Yıldırım’ın konuşmacı olacağı panele Mersin hinterlandındaki tüm ilgililer katılabilecek. Çünkü sizlerin de bildiği üzere çevresel sorunlar sınır tanımazken, bu sorunlara yönelik alınacak önlemleri de sadece bir kentle sınırlamak maalesef sürdürülebilir bir çözüm sunmuyor.”


6

YIL: 20 | SAYI: 348 | 18 Şubat - 3 Mart 2018 | www.mtso.org.tr

Orman ürünleri ve hayvancılıkta öne çıkan ülke:

Avrupa’nın en büyük ülkeleri arasında yer alıp dünyanın en hızlı büyüyen ve kalkınan ülkelerinin başında gelen İsveç, orman zenginliği bakımından önde gelen ülkeler arasında yer alır. İsveç topraklarının dörtte biri çam, ladin ve diğer yumuşak gövdeli ağaçlardan oluşan ormanlarla kaplı olup ormancılık ürünleri özellikle Kuzey İsveç bölgesinde başlıca sanayi sektörü olarak öne çıkar.

Y

aklaşık 450 bin kilometrekarelik yüzölçümü ile alan bakımından Avrupa’nın en büyük ülkelerinden biri olan İsveç, 10 milyonun üzerindeki nüfusu ve nüfus yoğunluğu bakımından küçük ülkeler arasında yer alır. Başta finans olmak üzere hizmet sektörünün dışa açılmasıyla günümüzde İsveç dünyanın en dışa açık ülkelerinden biri konumundadır. Orman ve maden gibi doğal kaynakların ekonomideki öneminin anlaşılması üzerine neredeyse son 50-60 yıldır İsveç’te doğal kaynakların israfı oldukça azalmıştır. İsveç topraklarının dörtte biri çam, ladin ve diğer yumuşak gövdeli ağaçlardan oluşan ormanlarla kaplıdır. Özellikle iç savaş dönemine kadar ekonomide belirleyici rolü olan ormancılık ürünleri halen Kuzey İsveç bölgesinde başlıca sanayi sektörü olmaya devam etmektedir. Kanada ve Finlandiya’nın ardından İsveç, ormancılık ürünleri ihracatında 3’üncü sırada yer alır. Ülkenin ormancılık ürünlerinin % 60’lık kısmı kağıt, kağıt hamuru ve kereste olarak ihraç edilir. Doğal kaynaklar bakımından oldukça zengin olan ülkenin kuzey bölümünde, demir, kükürt cevheri ve diğer değerli madenlerden altın, gümüş, bakır ve kurşun çıkarılmakta olup, demir ve kükürt cevherlerinin çeşitli

formlarının üretimi ve ihracatında da dünyada önemli bir konumdadır. Elektrik üretiminin yaklaşık % 40’ını sağlayan hidroelektrik enerjisi, ülke ekonomisinde önemli rolü olan bir doğal kaynaktır. İsveç’te ticari olarak kullanılabilir petrol, gaz ya da kömür kaynakları olmamasından dolayı İsveç enerji hammadde ihtiyacının % 70’ini ithal eder. Coğrafi konum 449.790 kilometrekarelik yüzölçümü ile İskandinavya’nın en büyük ülkesi olan İsveç, batıda Norveç, doğuda Finlandiya ile sınır komşusudur. Güneybatıda Danimarka ile arasında denizden sadece 4 kilometre mesafe bulunur. Malmö ile Kopenhag şehirleri arasında tesis edilen tünel ve köprü, iki ülke arasında karayolu bağlantısı

MTSO 6

CMYK

sağlar. Ülkenin kuzeyden güneye uzunluğu 1574 kilometre, doğu-batı genişliği ise ortalama 300 kilometre civarındadır. İsveç’in Kuzey Denizinde Skagerra’dan başlayıp, Baltık Denizinin iç kesimindeki Bothina Körfezi’ne kadar uzanan toplam 3 bin 218 kilometrelik sahil şeridinde fiyordlar, adalar ve adacıklar bulunur. 3 bin kilometrekarelik yüzölçümü ile Baltık Denizi’nin en büyük adası olan Gotland İsveç’e bağlıdır. Başkent Stokholm, ülkenin en büyük şehri olurken, Göteborg, Malmö, Upsala ve Linkoping diğer büyük ve önemli şehirlerdir. Yüzölçümünün % 9’u göllerle kaplı olan ülkede yaklaşık 100 bin adet göl bulunur. 5 bin 585 kilometrekare ile Vänern, Batı Avrupa’nın en büyük gölüdür. Ülkenin % 16’sı dağlıktır. Norveç sınırının 800 kilometrelik kısmı deniz seviyesinden 2 bin metreyi aşan yükseklikteki Kjölen Dağları ile kaplıdır. İsveç’in en yüksek dağı 2 bin 111 metre uzunluğundaki Kebnekaisedir. Baltık kıyısı ve Stokholm’ün güneyindeki alanlar ise genelde düzlüktür. Toplam yüzölçümünün % 8’i ekilebilir toprak niteliğinde olup, % 54’ü ise ormanlarla kaplıdır. İsveç’in yaklaşık 1/6’sı Kuzey Kutup Dairesi’nin kuzeyinde yer alır.

Nüfus ve işgücü yapısı 450 bin kilometrekarelik yüzölçümü ile Fransa ve İspanya’nın ardından Batı Avrupa’nın üçüncü büyük ülkesi olan İsveç’in 2016 yılı itibariyle nüfusunun 10 milyonu aşmış olduğu tahmin edilmektedir. Özellikle Kuzey Avrupa ülkeleri ve 1990’dan sonra diğer Doğu Avrupa ülkelerinden hızla göç alan İsveç’te nüfus her yıl artmaktadır. Ancak, genç nüfus artış oranının yaşlı nüfus artış oranına göre oldukça az olması nedeniyle genç nüfusun azaldığı görülür. Nüfusunun % 84’lük kısmı kentsel alanlarda yaşayan İsveç’te yerleşim daha çok güney kısımda yoğunlaşır. Gelişmişlik ve refah düzeyinin üst seviyede olması, ortalama yaşam beklentisini arttırmıştır. Buna ek olarak doğum oranı sabit kalırken ölüm

oranının azalması İsveç nüfusunun yaşlanmasına neden olmuştur. IMF tahminlerine göre 2016 yılında işsizlik oranı % 6,7 olarak gerçekleşmiştir. 5 milyon civarında olduğu tahmin edilen işgücünün % 2’si tarım, % 12’si sanayi ve % 86’sı hizmetler sektöründe istihdam edilmektedir. Haftalık ortalama çalışma süresi ortalama 40 saattir. Doğal kaynaklar ve enerji Orman ve maden gibi doğal kaynakların ekonomideki öneminin anlaşılması üzerine neredeyse son 50-60 yıldır İsveç’te doğal kaynakların israfı oldukça azalmıştır. İsveç topraklarının dörtte biri çam, ladin ve diğer yumuşak gövdeli ağaçlardan oluşan ormanlarla kaplıdır. Özellikle iç savaş dönemine kadar ekonomide belirleyici rolü olan ormancılık ürünleri halen Kuzey İsveç bölgesinde başlıca sanayi sektörü olmaya devam etmektedir. Kanada ve Finlandiya’nın ardından İsveç, ormancılık ürünleri ihracatında 3. sırada yer almakta olup; ülkenin ormancılık ürünlerinin % 60’lık kısmı kağıt, kağıt hamuru ve kereste olarak ihraç edilir. Doğal kaynaklar bakımından oldukça zengin olan ülkenin kuzey bölümünde, demir, kükürt cevheri ve diğer değerli madenlerden altın, gümüş, bakır ve kurşun çıkarılmakta olup, demir ve kükürt cevherlerinin çeşitli formlarının üretimi ve ihracatında da dünyada önemli bir konumdadır. Elektrik üretiminin yaklaşık % 40’ını sağlayan hidroelektrik enerjisi, ülke ekonomisinde önemli rolü olan bir doğal kaynaktır. İsveç’te ticari olarak kullanılabilir petrol, gaz ya da kömür kaynakları olmamasından dolayı İsveç, enerji hammadde ihtiyacının % 70’ini ithal eder. Genel ekonomik durum Yüzölçümü ile alan bakımından Avrupa’nın en büyük ülkelerinden olan İsveç, nüfus yoğunluğu bakımından küçük ülkeler arasında yer alır. Yüksek oranda dışa açıklık, oldukça gelişmiş bir iş dünyası ile özellikle hizmet sektörlerinde kamu kesiminin payının güçlü varlığı, günümüzde İsveç ekonomisinin öne çıkan niteliklerini oluşturur. 1850 yılında Avrupa’nın kıyısında kalmış fakir bir tarım ülkesi konumundaki İsveç, 1970’te kişi başına düşen GSYİH bakımından dünyada üçüncü sıraya yükselir. 1850-1970 döneminde İsveç, dünyanın en hızlı büyüyen ve kalkınan ülkelerinin başlarında gelir. Avrupa ülkelerine yönelik demir cevheri ve orman ürünleri ihracatı, eğitime yapılan yatırımlar, serbest girişimin desteklenmesi, demiryolları başta olmak üzere yabancı sermayeden faydalanmak suretiyle yapılan

alt yapı yatırımları, liberal politikalar ile etkin bir bürokratik yapının tesisi bahse konu gelişmenin temelindeki önemli etmenlerdir. Demir cevheri ve orman ürünleri, tarihsel olarak ülkenin başlıca doğal kaynaklarını oluşturur. 19. yy. sonlarından itibaren bu kaynakların gittikçe artan bir şekilde gelişmiş ürünlere dönüştürülmesi, ülkenin bugünkü ekonomik faaliyetlerinin de büyük ölçüde temelini teşkil eden sanayi sektörünün hızla gelişmesine imkan vermiştir. İsveç imalat sanayi çok erken bir aşamada dışa açılmıştır. Dışa açılma mal ihracatı ile başlamış, daha sonra iç pazarın küçüklüğü nedeniyle sanayi şirketleri faaliyetlerini büyük ölçüde yurt dışına taşımıştır. Başta finans olmak üzere hizmet sektörünün dışa açılmasıyla günümüzde İsveç, dünyanın en dışa açık ülkelerinden biri konumundadır.

Tarım 19. yy. ortalarına kadar tamamen bir tarım ülkesi konumunda olan İsveç’te günümüzde tarım, ormancılık ve balıkçılık sektörü, gerek GSYİH gerekse toplam istihdam içerisinde yaklaşık % 2 civarında bir paya sahiptir. Ülke topraklarının sadece % 10’u tarıma elverişli olmasına rağmen İsveç, tarım ihtiyacının % 80’ini kendi kendine karşılayabilir. Hayvancılık başlıca üretim faaliyeti olup, tarımsal üretim imkanları ülkenin kuzey ve güney bölgeleri arasında oldukça büyük farklılık gösterir. Buğday başta olmak üzere hububat ağırlıklı olan üretim büyük ölçüde ülkenin orta ve güney bölümlerinde gerçekleştirilir. Süt ve süt ürünleri İsveç tarımında merkezi bir role sahiptir. Sanayi Tüm gelişmiş ülkelerde olduğu gibi İsveç’te de GSYİH içinde sanayi imalatının payı giderek azalırken, hizmet sektörünün payı artmıştır. Bununla birlikte imalat sanayi, İsveç ekonomisi bakımından büyük bir önem taşır. Zira, İsveç hizmet sektörünün önemli bir kısmı ülkenin sanayi altyapısı ile yakından ilintilidir. 2016 yılı itibariyle GSYİH içerisinde sanayinin payı % 34 olarak gerçekleşmiştir. Sanayi sektöründe çalışan işçi sayısı ise toplam işgücünün % 12’sini oluşturur. İmalat sanayinde toplam üretimin büyük bölümünü kimyasal ürünler, metal ve metal mamulleri, orman ve kâğıt ürünleri, makine ekipmanları, motorlu taşıtlar ve bilgisayar, elektronik ve optik cihazlar sanayi oluşturur. Hizmetler İsveç oldukça gelişmiş ve yüksek standartlarda bir ulaştırma ve iletişim altyapısına sahiptir. Telekomünikasyon altyapısı bakımından İsveç dünyanın en gelişmiş ülkeleri arasında yer alır. Sabit telefon hattı, mobil telefon, kişisel bilgisayar, internet ve genişbant kullanımı son derece yaygındır. Yaklaşık 9,7 milyon nüfuslu ülkede kişisel ve iş amaçlı internet erişimi 7 milyona yaklaşmış olup, evlerin %90’ından fazlasında bilgisayar bulunur.

Hizmet sektöründe istihdam edilen işçi sayısı, toplam istihdamın %86’sı gibi büyük bir oranı oluşturmaktadır. GSYİH’nın yarısından fazlasına sahip olan hizmet sektörü ihracatının %10’dan fazlasını oluşturan bilgi ve iletişim teknolojisi son on yılda en güçlü sektörlerden biri haline gelmiştir. İsveç kablosuz iletişim, yazılım geliştirme, mikroelektronik alanlarında dünya lider ülkelerinden birisidir. İşadamlarının Pazarda Dikkat Etmesi Gereken Hususlar Ticareti etkileyen kültürel faktörler İsveçliler detaylara önem veren bir toplumdur. İsveç’te kendinizi kabul ettirebilmeniz için ince detaylara dikkat edilmesi, planlanmış ve mantıklı organize edilmiş bir teklifle gitmeye özen gösterilmesinde fayda vardır. İsveçliler, sosyal veya iş konusunda gerçekleştirilen toplantılara geç gidilmemesi konusunda hassastır. Randevuların çok önceden ayarlanmasında fayda vardır. Toplantılar için en uygun zaman dilimi 9:00-10:00 veya 14:00-16:00 arasındaki zaman dilimidir. İsveçlilerin büyük çoğunluğu İngilizce bilir ve konuşur. Görüşmeye bolca kartvizit götürülmesi faydalıdır. Para kullanımı Para birimi olarak, 1873 yılından beri İsveç Kronu kullanılır. 1995’te AB üyeliğini kabul edilen İsveç’te, yapılan halk oylaması sonucu AB ortak para birimi Avro’nun kullanılması reddedilmiştir. Kredi kartları genellikle alışveriş merkezi ve restoranlarda geçerlidir. Kullanılan lisan İsveç’te en çok konuşulan dil, Kuzey Cermen dili olan ve Danca, Norveççe gibi dillerle yakın akraba olan İsveççedir. Ülkedeki nüfusun çok az bir oranı da Fince konuşur. Halkın büyük kısmı başta İngilizce olmak üzere birkaç yabancı dil bilir. Kaynak: Ekonomi Bakanlığı

İsveç ülke analizi D

etaylı bilgi ve talepleriniz için www.tibim.org veya Mersin Ticaret ve Sanayi Odası, Ticari Bilgi ve İstihbarat Merkezi’ni ziyaret edebilirsiniz. Sizin için pazar araştırmanızı yapar, kesin müşteri veya potansiyel müşterilerinizin detaylı bilgilerini sunabiliriz.

İsveç ithalatı (2016)

2016 yılında 141,1 milyar dolarlık ithalat gerçekleştiren İsveç’in ithalat yaptığı ilk 3 ülke sırasıyla; Almanya 26,5 milyar dolar, Hollanda 12,2 milyar dolar ve Norveç 11,6 milyar dolar olup, Türkiye, İsveç pazarında 1,2 milyar dolar ve % 0,88’lik payı ile 20. sırada yer alır. Ürün özelinde İsveç’in gerçekleştirdiği ithalat incelendiğinde 7,3 milyar dolar ile ilk sırada sınıflandırılmayan/başka yerde belirtilmeyen emtia yer almaktadır. İkinci sırada 6,04 milyar dolar ile Bitümlü minerallerden elde edilen petrol yağları ve yağlar, ham petrol yer almaktadır. Bunları 3,92 milyar dolar ile petrol veya bitümlü minerallerden oluşan ve biyodizel içermeyen orta dereceli yağlar ve müstahzarlar takip eder. İsveç ihracatı (2016)

İsveç’in toplam 139,46 milyar dolar ihracatında en büyük paya sahip ilk 3 ülke sırasıyla 14,2 milyar dolar ile Almanya ilk sırada, Norveç 14,1 milyar dolar ile ikinci ve üçüncü sırada ise 9,8 milyar dolar ile Amerika Birleşik Devletleri gelir. Türkiye, İsveç’in ihracatında 1,32 milyar dolar ve % 0,95 pay ile 20. sırada yer alır. Ürün özelinde İsveç’in gerçekleştirdiği ihracat incelendiğinde 5,46 milyar dolar ile sınıflandırılmayan/ başka yerde belirtilmeyen emtia ilk sırada yer almakta ve bu ürünü,4,56 milyar dolar hacim ile petrol veya bitümlü minerallerden oluşan ve biyodizel içermeyen orta dereceli yağlar ve müstahzarlar; 3,88 milyar dolarlık hacim ile asıl olarak kişilerin taşınması için dizayn edilmiş motorlu araçlar ve diğer motorlu araçlar takip eder.

İsveç- Türkiye dış ticaret ilişkileri (2016)

İsveç’in Türkiye’den ithal ettiği ürünlerin başında 67,4 milyon dolarlık hacim ile bitümlü minerallerden elde edilen petrol yağları ve yağlar ile ham petrol gelmektedir. İsveç’in Türkiye’den en çok ithal ettiği ikinci sıradaki ürün ise 60,59 milyon dolarlık hacim ile taşıt, uçak veya gemi için ateşleme kablosu setleri ve diğer kablo tesisatı setleridir. Bu değer Türkiye’nin bu ürün özelindeki İsveç ve diğer ülkelere yaptığı toplam ihracat değerinin % 27,85’ine karşılık gelmektedir. İsveç’in Türkiye’den en çok ithal ettiği üçünü sıradaki ürün ise 50,3 milyon dolarlık hacim ile ağırlığı 5 tonun altında olan ve yük taşımacılığında kullanılan dizel ya da yarı dizel motorlara sahi araçlardır. Bu değer Türkiye’nin bu ürün özelindeki İsveç ve diğer ülkelere yaptığı toplam ihracat değerinin %1,21’ine karşılık gelmektedir. İsveç’in Türkiye’ye ihraç ettiği ürünlerin başında 123,35 milyon dolar hacimle aglomera edilmiş demir cevheri ve konsantreleri yer almaktadır. Bu değer İsveç’in bu ürün özelinde Türkiye dâhil diğer ülkelere de yapmış olduğu ihracat rakamının % 8,77’sine karşılık gelmektedir. İkinci sırada 90,79 milyon dolar hacimle bir veya iki tarafı da kaolin veya diğer inorganik maddeler ile rulo halinde, kare veya dikdörtgen plakalarla kaplanmış, herhangi bir boyuttaki (yazı, baskı veya diğer grafik amaçlı kağıtlar, kraft kağıdı ve mukavvalar hariç) çok katlı kağıt ve mukavva yer almaktadır. İsveç’in bu ürün özelinde yaptığı ihracatın %3,8’ine karşılık gelmektedir. Terapötik veya profilaktik amaçlı karıştırılmış veya karıştırılmamış ürünlerden oluşan ilaçlar 77,49 milyon dolar hacimle üçüncü sıradadır ve İsveç’in bu ürün özelinde yaptığı ihracatın % 2’sine karşılık gelmektedir.


7

YIL: 20 | SAYI: 348 | 18 Şubat - 3 Mart 2018 | www.mtso.org.tr

Şan: “Kimya Laboratuvarının Mersin’de kalması gücümüzü artırdı”

M Zeki Şan

MTSO 18 No’lu Gümrük Müşavirliği ve Lojistik Hizmetleri Meslek Komitesi Başkanı

Ticaretimiz her geçen gün artıyor. Araç yığılmalarının yaşanmaması, çalışmaların hızlandırılması, verimin artırılması adına Mersin Serbest Bölgesi ile Mersin Limanı arasındaki koridorun genişletilmesi gerektiğine inanıyoruz. Bu koridorun dar olması nedeniyle konteyner giriş çıkışları yavaşlıyor.

TSO18 No’lu Komite Başkanı Zeki Şan, kimya laboratuvarının kentten taşınmasına yönelik sorunun çözümlendiğini ifade ederek, “Laboratuvarın Mersin’de kalması sektörün gücünü artırmıştır” dedi. Mersin Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO) 18 No’lu Gümrük Müşavirliği ve Lojistik Hizmetleri Meslek Komitesi Başkanı Zeki Şan, sektör sorunlarına dikkat çekip, Komitenin çalışmaları hakkında bilgi verdi. İlk olarak Kimya Laboratuvarı’nın TASİŞ Bölge Müdürlüğü Tarsus Yenice Bölgesi’ne taşınmaması kararına değinen Şan şunları söyledi: “Bu, sektörümüz adına uzun süredir takip ettiğimiz bir konuydu. Orta Akdeniz Gümrük ve Ticaret Bölge Müdürlüğü ile Odamızın yürüttüğü yoğun çalışmalar sonucunda Kimya Laboratuarı kentimizde kalmıştır. Bu konuda başta Bölge Müdürümüz Fikret Erol ve Oda Başkanımız Şerafettin Aşut olmak üzere emeği geçen herkese sektörümüz ve komitemiz adına teşekkür ediyoruz.” Mersin’e gelen ya da Mersin’den gönderilen ürünlerin yüzde 90’dan fazlasının bu laborutavarda test edildiğini anlatan Şan, “Bu laboratuvarın Adana yakınında Yenice Bölgesi’ne taşınması halinde hem maliyetimiz artacak hem de çok büyük zaman kaybı yaşayacaktık. Zamanla yarıştığımız ve rekabetçi yapımızı güçlendirebilmek adına maliyetleri en aza indirme mücadelesi verdiğimiz şu dönemde bu yanlıştan dönülmüş olması sektör adına da kentimiz adına da çok önemlidir” değerlendirmesini yaptı. Yalnızca Mersin’in değil, Gaziantep, Kahramanmaraş, Adana, Osmaniye, Konya gibi çevre illerin de dış ticaretini Mersin üzerinden yürüttüğünü kaydeden Şan, bu uygulamanın tüm bölgenin faydasına olduğunu söyledi. İstasyon civarında Mersin Limanı’na yakın bir arsa temin edildiğini açıklayan Şan, bu arsa üzerinde laboratuvar

Nakliyeciler maliyetleri düşürecek formül bekliyor

M

TSO 19 No’lu Komite Başkanı Muazzez Araç, nakliye maliyetlerini yükseltecek çok sayıda unsur bulunduğuna dikkat çekerek, “Taşımacılık ekonominin kalbidir. Kalp durursa ekonomimiz de durur. Rekabetçi yapımızı güçlendirmek adına maliyetlerimizi minimuma indirecek bir formül bulmalıyız” değerlendirmesini yaptı. Mersin Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO) 19 No’lu Yurtiçi Yük ve Eşya Taşımacılığı Meslek Komitesi Başkanı Muazzez Araç, sektör sorunlarını dile getirerek çözüm önerilerini anlattı. Komite toplantılarında yaşadıkları sıkıntıları masaya yatırdıklarını ifade eden Araç, ardından bu sorunları derleyip MTSO Yönetim Kurulu Üyeleri ile paylaştıklarını söyledi. Birçok sorunun yönetim aracılığıyla ilgili makamlara taşındığını kaydeden Araç, “Bu noktada Sayın Başkanımız Şerafettin Aşut’un önemli desteğini alıyoruz. Yaşadığımız birçok sorunumuz başkanımızın da takibi ile çözüme kavuştu” ifadelerini kullandı. Sektörde ise bekledikleri birlik beraberliği yakalayamadıklarını anlatan Araç, sorunları tespit adına sektör toplantıları düzenlemek istediklerinde yeterli katılıma ulaşamamalarından şikayetçi oldu. Bunun üzerine üyeleri bire bir ziyaret ederek talepleri dinlemeye çalıştıklarını kaydeden Araç, bunun ise çok zaman alması nedeniyle istenilen verimi sağlamadığını söyledi. Lojistik sektörü ile bağlantılı diğer komitelerle dirsek temaslarının sürdüğüne de dikkat çeken Araç, zaman zaman ortak toplantılar düzenleyerek sorunlara ortak çözümler aradıklarını bildirdi.

“En büyük sorun HGS ve OGS geçişleri”

Ardından sektör olarak yaşadıkları sorunları anlatan Muazzez Araç ilk olarak HGS ve OGS geçişle-

MTSO 7

CMYK

rinde yaşanan sıkıntılara değindi. Arabalarında hem çekicilerde hem de dorselerde OGS etiketi bulunduğunu ifade eden Araç, şunları söyledi: “OGS’miz de HGS’miz de bulunmasına rağmen otoyol ya da köprülerden geçtikten bir ay sonra arkamızdan ceza geliyor. Biz o süre zarfında sisteme baktığımızda borç gözükmüyor. Herhangi bir tebligat yapılmadığı için haberimiz olmuyor ve bir ödeme yapmıyoruz. Cezanın yazıldığı günden 15 gün geçtikten sonra cezamız 10 kat, ikinci 15 gün geçtikten sonra ise 20 kat artmış oluyor. Böylece ceza bize bir ay sonra 20 kat artmış şekliyle ulaşıyor. Daha da kötü olanı, yaptığımız itirazlar kabul edilmiyor. Bu sorun özellikle köprülerde üst seviyede yaşanıyor. Maliyetlerimizin zaten yüksek olduğu bir dönemde yaşadığımız bu sıkıntı bizleri daha fazla yoruyor. Ceza varsa dahi bize zamanında ulaştırılırsa en azından 20 kat fazla ücret ödemek durumunda kalmayız.” Maliye Bakanı ve Kalkınma Bakanı’nın Mersin ziyareti sırasında konuyu paylaştıklarına değinen Araç, borçların kısmen silindiğini ancak sorunun halen devam ettiğini bildirdi. Zaman aşımı gibi bir kavram bulunmadığını ve 5 yıl öncenin cezalarının firmalara yeni yeni geldiğini ifade eden Araç, “Bizler rekabetimizi güçlendirebilmek adına maliyetlerimizi minimuma indirme çabasındayken tahmin etmediğimiz ekstra maliyetler belimizi büküyor” değerlendirmesini yaptı. “Zamlardan en çok etkilenen sektör olduk”

Tüm dünyada ekonomik sıkıntılar yaşandığını, Türkiye’nin de bu sıkıntıları atlatabilmek adına bir takım tedbirler aldığını hatırlatan Muazzez Araç, alınan tedbirlerden en çok lojistik sektörünün olumsuz etkilendiğini söyledi. Maliyet artışlarının ciddi boyut-

lara ulaştığını vurgulayan Araç, benzine yapılan zamlardan, MTV zamlarından, köprü ve otoban ücretlerindeki, araç muayenelerindeki artıştan büyük ölçüde etkilendiklerini bildirdi. “Tüm bu artışa rağmen biz 4 yıl önceki fiyatlarımızla hizmet vermek durumunda kalıyoruz” diyen Araç, bu durumda firma sahiplerinin değil, vergi mükellefi dahi olmayan aracıların kazançlı çıktığını anlattı. “Artan kredi faizleri araç alımlarını zorluyor”

Bankalarla yaşadıkları sıkıntılara da dikkat çeken Muazzez Araç, “Son bir yıldır bankalar kredi aldığımız kurlar üzerinden kur farkı yansıtıyor. Kurlar zaten yüksek, bir de fark ödemek durumunda kalınca çok zorlanıyoruz. Hükümetimizden sıkıntılı dönemlerimizi atlatıncaya kadar bu konuya da düzenleme getirmesini talep ediyoruz. Araç yatırımı yapmak istiyoruz ama krediler çok yüksek. Ciddi sorunlarımız var” dedi. Maliyet hesabı yapmaktan çalışmaya konsantre olunamadığını, bu sıkıntının araç kullanıcılarına da yansıması nedeniyle yollarda dikkat dağınıklığının trafik kazalarındaki artışı beraberinde getirdiğini ifade eden Araç, ticaretin canlanması için maliyet azaltıcı tedbirler alınmasının kaçınılmaz olduğunu söyledi. “Trafik sigortaları taksitlendirilmeli”

Trafik sigortalarında da düzenleme istediklerini anlatan Muazzez Araç, son bir yıldır trafik sigortalarının peşin alınmaya başladığını ve özellikle çok sayıda aracı bulunan firmaların ciddi sorunlar yaşadığını söyledi. Mağduriyetin giderilmesi adına yeniden taksitlendirme sistemine geçilmesini talep ettiklerini kaydeden Araç, “Araçlarımızın sigortasız çalışmasını istemiyoruz ancak ödemelerde de zorlanıyoruz. Bu konuda

kurulması yönündeki çalışmaların sürdüğünü bildirdi. Bir diğer teşekkürü Gümrük Müşavirleri ve çalışanlarının Liman Giriş Kartları konusunda yapmak istediğine değinen Zeki Şan, “Yeni yılda Mersin Limanı’na giriş çıkışlarda kullanılan giriş kartlarında eski uygulamanın devam etmesi de sektörümüz adına önemliydi. Bu sayede çok ciddi seviyelerde yaşanacak istihdam sıkıntısı çözülmüş oldu. Başta Sayın Bakanımız Lütfi Elvan olmak üzere, Sayın Valimiz, Liman Mülki İdare Amiri Vali Yardımcımız, Gümrük Bölge Müdürümüz ve Oda Başkanımıza emeklerinden dolayı teşekkür ediyorum” dedi.

“A kapısındaki düzenlemelerin takipçisiyiz” Komite olarak üzerinde çalıştıkları konulara da değinen Zeki Şan, özellikle Liman A kapısında yapılmasını bekledikleri çevre düzenlemeleri üzerinde durdu. Aynı bölgede yolcu salonu bulunduğunu da hatırlatan Şan, “Liman A Kapısı’nın düzenlemesi konusunda Büyükşehir Belediyesi’nin gerekli hassasiyeti gösterip düzenlemeyi biran önce gerçekleştirmesi Mersin’in ticareti açısından önemlidir” dedi. Mersin Limanı’nın bölgenin dışa açılan kapısı olduğunu hatırlatan Şan, bu kapıdan yabancı gemilerin mürettebatının ya da yolcu salonundan kurvaziyer gemilerle gelen turistlerin geçtiğini ve Mersin’e yakışır bir manzara ile karşılanmalarının büyük önem taşıdığını söyledi. Bölgenin trafik sorununun çözümü ve park alanlarının düzenlenmesi adına yıllardır mücadele verdiklerini hatırlatan Şan, konunun Ulaşım ve Koordinasyon Merkezi’ne (UKOME) taşındığını, buradan ilgili kararın da çıktığını ve düzenlemelerin başlaması için takibe devam edeceklerini bildirdi.

bir orta yol bulunması gerektiğini düşünüyoruz” dedi. Aynı zamanda yapılan en küçük bir kazada primlerin hemen yükselmesini de doğru bulmadıklarını anlatan Araç, maliyet düşürücü her türlü tedbirin alınmasını beklediklerini söyledi. “Taşımacılıkta alt limit belirlensin”

Sektörde yaşanan haksız rekabete de değinen Muazzez Araç şöyle konuştu: “Sektörümüzde faaliyet göstermemiz adına almamız gereken çok sayıda belge var. Kurallara uygun çalışan firmalar yüksek bedellerle bu belgeleri temin ediyor ancak belgesiz çalışan firmalarla rekabet etmekte zorlanıyoruz. Yapılan çok ciddi indirimlerle ticaretimiz engelleniyor. Bu nedenle beklentimiz bir rayiç fiyat belirlenmesidir. Belli bir alt limitin altına düşülememesi halinde resmi çalışmayan firmaların da önüne geçileceğini düşünüyorum.” Aynı zamanda firmanın faaliyetine devam ettiğini göstermek adına yenilenen belgelerin fiyatlarının yüksekliğinden de şikayetçi olan Araç, bir belge için 17 bin TL vermek durumunda kaldıklarını, bu rakamın da revize edilmesini beklediklerini söyledi. “Muayenede aracın alınma tarihi geçerli olmalı”

Konuşmasının sonunda araç muayenelerinde yaşanan sorunları dile getiren Muazzez Araç, sıfır araçları almalarından 6 ay sonra muayene ile karşılaştıklarını söyledi. Araçların alınma tarihi yerine fabrikadan çıkış tarihinin baz alınması nedeniyle bu sorunun yaşandığını anlatan Araç, bu konuda da düzenlemeye gidilmesi gerektiğini anlattı. Aynı zamanda hem dorse, hem çekici, takograf ya da egzoz muayenelerinin ayrı ayrı yapıldığına değinen Araç, bunların da tek bir kontrolde tek bir fiyatlandırma ile yapılmasını beklediklerini söyledi. Ayrı ayrı kontrollerin hem zaman kaybettirdiğini hem de maliyetleri yükselttiğini belirten Araç, bu alanda da kolaylık beklediklerini sözlerine ekledi.

“Serbest Bölge ile liman arası koridor genişlemeli” Çalışmaların hızlandırılması, verimin artırılması adına bir takım düzenlemeler beklediklerine de değinen Zeki Şan, ilk olarak Mersin Serbest Bölge ile Mersin Limanı arasındaki koridora dikkat çekti. Bu koridorun dar olması nedeniyle konteyner giriş çıkış akışının yavaşladığını ifade eden Şan, “Araç yığılmaları nedeniyle yaşanan bölgedeki trafik aksaklığını MIP ve MESBAŞ’ın ortak hareket ederek çözüme kavuşturmasını bekliyoruz” dedi. Gerek limanda gerekse serbest bölgede ticaret hacminin gün geçtikçe arttığına ve önümüzdeki süreçte daha çok araç yığılması yaşanacağına dikkat çeken Şan, koridorun vakit kaybedilmeden genişletilip trafik akışının hızlandırılmasının ticaretin artması adına önem taşıdığını söyledi. Mersin – Adana arası D400 Karayolu üzerinde devam eden yol çalışmasının önemine de değinen Şan, “Liman giriş kapıları önünde geçmiş dönemde yaşanan yığılmaların bu yolun tamamlanması ile birlikte düzene gireceğine inanıyoruz. Bu nedenle sektörün ve kent trafiğinin rahatlaması adına bu yolun yapımı önemliydi. Vakit kaybedilmeden tamamlanması halinde Mersin trafiğinin giriş çıkışlarının rahatlayacağına inanıyorum” dedi. “ARF Sistemi online yürütülmeli” Konuşmasında ARF (Liman Talep Formları) Sistemine de değinen Zeki Şan, çalışmaların hızını artırmak adına bu alanda da bir takım değişiklikler talep ettiklerini dile getirdi. İskenderun Limanı’na gitmeden bu işlemi yapabildiklerini anlatan Şan, Mersin Limanı’nda ise ARF’yi sistemden çıkarıp elden takip etmek durumunda kaldıklarını açıkladı. Bu sistemin bilgisayar üzerinden online olarak kullanılabilmesi halinde sektörde iş

akışında büyük rahatlık sağlanacağını vurgulayan Şan şunları söyledi: “Gerek ithalat gerekse ihracat işlemlerinde ARF Sistemi uygulanmakta. Bu uygulamanın bilgisayar üzerinden gerçekleştirilebilmesi halinde hem zamandan tasarruf sağlanmış olacak hem de maliyetlerimiz düşecektir. Bu nedenle MIP’den ARF Sistemini takip ve sonlandırma işlemlerinin tamamını işyerlerimizden yapabileceğimiz bir formata dönüştürmesini talep ediyoruz. Artan iş yükü içinde bu sistemin otomasyona dönmesi zaruri hale gelmiştir. Bu konudaki gerekli düzenlemelere hız verilmesi önem taşımaktadır.” “Demuraj ve geçici kabulde düzenleme gerekli” Ayrıca Demuraj ve Geçici Kabul Ücretleri konusunda da acil düzenleme beklediklerini vurgulayan Şan sözlerini şöyle sürdürdü: “Ekonomiyi ve özellikle ihracatı hareketlendirmek ve 2023 hedeflerine ulaşmak istiyorsak gemi acenteleri geçici kabul ücretlerini almayabilir veya bu tür ücretleri aşağı çekebilir. Kaldı ki konteynerlere gerek yükleme gerekse boşaltma yapmak için boş konteyner talepleri karşılandığında, boş konteynerin taşıma ücretleri de ihracatçı ya da ithalatçı firmalarca karşılanmaktadır. Ayrıca konteyner başına alınan geçici kabul ücretlerinin acenteden acenteye farklılık göstermesinin önüne geçilebilir. Bir acente limandan konteyner çıkışında 60 dolar alırken bir diğeri 35 dolar talep ediyor. Uygun rakamlarla bu fiyat sabitlenebilir. Ayrıca depozito iadelerindeki gecikme sorunu da çözümlenmesi gereken konular arasında yer almaktadır. Acentelere yatan depozitoların iadesini bir ay sonra dahi alamıyoruz. Geri dönüşlerde bankalar 30-50 dolarlık kesintilere gidiyor ve tüm bunlar mali açıdan firmaları zorluyor.”

Muazzez Araç

MTSO 19 No’lu Yurtiçi Yük ve Eşya Taşımacılığı Meslek Komitesi Başkanı

Sıfır araçların muayene tarihleri fabrika çıkışına değil, satın alındıkları tarihe göre belirlenmeli. Aldığımız yeni bir aracın 6 ay sonra muayenesi ile karşılaşmamalıyız.


YIL: 20 | SAYI: 348 | 18 Şubat - 3 Mart 2018 | www.mtso.org.tr

Mersin, Mavi Büyüme’de öncü olabilir

RÖPORTAJ

8

Doç. Dr. Barış Salihoğlu

ODTÜ Deniz Bilimleri Enstitüsü, oluşturacağı Mavi Büyüme Merkezi ile Avrupa’da örnek olma hedefinde. Bu çerçevede bütünleşik ‘Deniz Alan Planlamasına’ altlık oluşturacak çalışmalara bir an önce başlamak isteyen Enstitü, Türkiye’de bir ilke imza atarak taşımacılıktan balıkçılığa, turizmden enerjiye, kıyı yönetiminden biyoteknolojiye kadar her alanda sürdürülebilir deniz ekonomisinin gelişmesinin kapılarını aralamak istiyor.

Y

alnızca Mersin için değil Türk deniz ve denizcilik sektörü adına önemli çalışmalar yürüttüklerini anlatan ODTÜ Deniz Bilimleri Enstitü Müdürü Doç. Dr. Barış Salihoğlu, ülke genelindeki denizlerin yanı sıra kutuplara kadar tüm dünya denizlerinde araştırma yaptıklarını anlattı. Önümüzdeki 5 yıllık araştırma vizyonlarını, ‘Keşfet, Uygula ve Paylaş’ teması altında hazırladıklarına değinen Salihoğlu, bu dönemde bilimsel mükemmeliyeti ön planda tutmaya devam edeceklerini ve bunun yanında üniversite sanayi işbirliğini artırmaya ağırlık vereceklerini söyledi. Denizlerden sürdürülebilir şekilde yararlanılmadığına ve mavi ekonomi potansiyelinin tam olarak keşfedilmediğine dikkat çeken Salihoğlu, durumu tersine çevirmek adına Mersin’de bir Mavi Büyüme Merkezi kurup, mavi büyüme stratejisi kapsamında yapılacak çalışmalara öncü olmak istediklerini söyledi. Mavi büyümede denizlerden yararlanılarak ekonomik gelişiminin ön planda tutulduğunu anlatan Salihoğlu, “Ancak, her şeye rağmen sadece bir ekonomik gelişim değil, ekosistemin sürdürülebilir kullanımını göz önünde bulundurulan bir gelişim” değerlendirmesini yaptı. Özellikle bu yıl Enstitü bünyesinde sürdürülen Deniz Ekosistem ve İklim Araştırma Merkezi projesi ile Mavi Büyüme Merkezi kurulma çalışmalarına ağırlık vereceklerini kaydeden Salihoğlu, denizlerin mevcut durumunu, gelecekte denizleri hangi tehditlerin beklediğini, ekonomik olarak denizlerden nasıl daha fazla verim alınabileceğinin ipuçlarını verdi. MTSO Haber: Kısaca Enstitü hakkında bilgi verir misiniz? ODTÜ Deniz Bilimleri Enstitüsü 40 yıldır Mersin’de. 43 yıl önce Ankara kampusunda geçici olarak Kimya Bölümü binasında birkaç odada çalışmalarına başlayan ODTÜ Deniz Bilimleri, 1977 yılında daimi yerine, Mersin-Erdemli yerleşkesine taşınıyor. Hedef, tüm Akdeniz’e sahip çıkacak bir kurum oluşturmak. Enstitü, 1980’lerde bölgede çok aktif çalışmalar yapıyor. Uluslararası çalışmalar yürütüyor. Burası aynı zamanda yüksek eğitim veren bir okul, eğitim ve araştırma kimliği her zaman ön planda. Kuruluşundan bu yana 150’nin üzerinde yüksek lisans ve doktora öğrencisi yetiştirmiş bu kurum, uluslararası üst düzey bilimsel dergilerde yayınlanmış sayısı 400’ü aşan makale üretmiş. Enstitü kurulumunun ardından sadece Akdeniz değil, tüm Türkiye denizlerinde araştırmalar yapılmaya başlandı. Öncesinde bölgenin ekosistemiyle ilgili ya da akıntı sistemleri dediğimiz dinamikleriyle ilgili bir şey bilindiği söylenemez. Enstitünün yürüttüğü deniz çalışmalarıyla Akdeniz Bölgesi’ndeki sıcaklık, tuzluluk, akıntılar ve kirlilik durumu ortaya kondu. İlk önerildiği 1980’li yıllarda Akkuyu Nükleer Santrali’nin oşinografik (denizel) çalışmalarını yürüttük. 5 yıl önce Mersin Körfezi’nin kirliliği, hassas noktalarını haritalandırdığımızdan da bahsedebilirim. Maalesef günümüzde, iç körfezde kirlilikte hassas noktalardayız. Arıtma kurulması gereken yerler tespit edildi. Nehirlerdeki kirlilikler tespit edildi ve çalışmalar başlatıldı. NATO’nun Barış İçin Bilim Programı, Avrupa Birliği (AB) projeleri gibi birçok uluslararası projede görev aldık. Hatta enstitümüzün ODTÜ içinde en fazla AB projesi yürüten bölüm olmasından dolayı büyük övünç duymaktayız. MTSO Haber: Bundan sonrasında neler planlıyorsunuz? Önümüzdeki 5 yıl için yeni araştırma vizyonumuzu, ‘Keşfet, Uygula, Paylaş’ sloganı ile belirledik. Bunu biraz daha açmam gerekirse; bu vizyonun ‘Keşfet’ ayağını, özellikle insanı ve doğayı etkileyen zorluklara yönelik temel araştırmalarımız oluşturacak. Ardından

MTSO 8

CMYK

toplumun ihtiyaçlarına, ekonominin gelişimine yönelik sunacağımız ürün ve çözümler, ‘Uygula’ bölümünü oluşturacak ve son olarak vereceğimiz eğitimler, bilgi ve deneyimlerimizi toplumun her kesimine aktarmamız ise ‘Paylaş’ vizyonumuza zemin hazırlayacak. Bilimsel mükemmeliyeti elbette her zaman ilk planda tutuyoruz ama üniversite sanayi işbirliği de yeni vizyonumuz. Bu vizyonumuzu destekleyecek en önemli çalışmalardan birisinin Mavi Büyüme Merkezi kurma projemiz olduğunu söyleyebilirim. MTSO Haber: Üniversite sanayi işbirliğini artırmaya yönelik hangi çalışmalara ağırlık vermeyi planlıyorsunuz? Öncelikle bölgemizde deniz alanlarının daha iyi yönetilmesi için Deniz Alan Planları’nın yapılması gerektiğini düşünüyoruz. Ülkemizde Bütünleşik Kıyı Alan Planlaması yapılıyor. Ama bu sadece kıyıların planlanmasını kapsıyor. Avrupa’da bu kıyı planlarının yanında Deniz Alan Planlaması da yapılmaya başlandı. Bu yalnızca kıyıların değil, kıyı suları ve açık denizin de hem çevresel olarak, hem de ekonomik olarak planlanması anlamına geliyor. Deniz Alan Planlaması içerisine denizden faydalanan taşımacılık, balıkçılık, turizm gibi sektörleri, bunların birbirleri ve çevre ile olan etkileşimlerini de alıyor. Mersin’de konunun tüm paydaşları ile bir araya gelip bunu yapmayı öneriyoruz. Türkiye’de böyle bir çalışmanın henüz bir mevzuatı yok. Mersin’de bu konuda pilot bir proje hazırlayarak Türkiye’ye öncü olmak, gerekli mevzuatın oluşturulmasında yetkili birimlere katkı vermek istiyoruz. Bu planlar bir kerelik planlar değil, ortalama her 5 yılda bir analizlerin tekrarlanarak yenilenmesi gerekiyor. Ne yazık ki, denizlerimizden yeterince ve doğru şekilde yararlanamıyoruz. Üzülerek söylüyorum ki insanlar olarak denizlerimize ciddi zararlar veriyoruz. Neden doğru bir planlama ile bilimsel çalışmalar ile denizlerden çevreye zarar vermeden daha fazla ama daha verimli ve sürekli yararlanmayalım? Kurmak istediğimiz Mavi Büyüme Merkezi altında konuyla ilgili herkesi koordine etmek ve plan çalışmalarını yürütmek istiyoruz. Bölgemizdeki tüm kurum ve kuruluşlar ile ekonomi odaklarını bir araya getirmek, yapılacak bir pilot proje ile Mersin’i Türkiye’ye hatta Avrupa’ya örnek yapmak istiyoruz. MTSO Haber: Bu konuyu biraz daha açar mısınız? Nedir Mavi Büyüme? Kalkınma Bakanlığımız 2012 yılında Enstitümüz bünyesinde ‘Deniz Ekosistem ve İklim Araştırmaları Merkezi’nin kurulumuna karar verdi. Çalışmaları devam ediyor ve 2019’da tamamlanmasını bekliyoruz. 1800 metrekare alan üzerinde laboratuvar kurulum çalışmaları sürüyor. Tamamlandığında ihtiyaca uygun yeni nesil bir laboratuvarımız olacak ve 40-50 arasında araştırmacı çalışacak. Bilimsel açıdan dünyanın lider araştırma kurumlarından biri olması hedefleniyor. Dünyada benzer yapılar var ama çok az. Ne yapacak bu merkez? Öncelikle deniz ekosistemi ve değişen iklim ile ilgili sürekli gözlemler yapılacak. Bu gözlemlerle deniz ekosisteminde meydana gelen değişimleri belirleyip, değişik iklim senaryoları hazırlayacak. Böylece önümüzdeki yüzyıl için bu değişimlerin insanlığı nasıl etkileyeceğinin tahminleri yapılacak. Aslında biz 2019 yılında laboratuar bölümünün tamamlanmasını beklemeden denizlerde merkez adına çalışmalara başladık. Bu merkezde ciddi bir bilimsel birikim oluşuyor. Bu bilimsel birikimi topluma hizmet verebilecek şekilde nasıl kullanabiliriz? Bunun analizine başladık. Sektör analizi yaptık. Hangi sektörlere bu bilimsel bilgi birikimi nasıl hizmet verebilir diye araştırıyoruz. Şimdi bu merkezin çalışmalarını bir adım ileri götürüp Mavi Büyüme Merkezi kurma aşamasındayız.

Mavi Büyüme, Avrupa Komisyonu’nun denizle ilişkili sektörlerin akıllı, sürdürülebilir ve kapsayıcı büyümesini destekleyen uzun süreli bir strateji. Biz de Enstitü vizyonumuzu bu stratejiye göre adapte ettik. Sürdürülebilir istihdam ve büyüme potansiyeli olan deniz sektörlerinin bilimsel bilgi birikimimizden faydalanılarak geliştirilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Bu sektörlerin ihtiyaç duydukları bilgi, yasal uyumluluk desteğinin sağlanması, kıyı ve deniz turizmi, deniz balıkçılığı, liman faaliyetleri, taşımacılık, yetiştiricilik, yenilenebilir enerji, mineral kaynaklar bunlar ilk etapta öncelik vereceğimiz konular olacak. Aslında çok bilinmeyen ve bu nedenle de kullanılmayan dalga ve akıntı sistemlerine yönelik çalışmalar yapacağız. Bu sistemler yenilenebilir enerji kaynakları ve kurulumu ya da sürdürülebilirlik maliyetleri oldukça düşük. Ama tam olarak bilinmiyor. Bölgemizde çok ciddi akıntı sistemleri olduğunu biliyoruz. Öte yandan Mersin bir kıyı kenti. Akdeniz’in en büyük limanlarından birisine sahip. Ekosistemi çok ciddi değişimler gösteriyor. Denizlerimizdeki balıklar istilacı türler dediğimiz Süveyş Kanalı’ndan gelen Kızıldeniz kökenli türlerin baskısı altında. Ayrıca denizlerimizin kirlenmesi noktasında ciddi bir insan baskısı var. Yaşanan olumsuz değişimlerde iklim çok etkili. Önümüzdeki 30 yılda sıcaklıkların birkaç derece artacağını öngörüyoruz. Bölgemizde ulaşım, balıkçılık, turizm gibi denize dayalı endüstriler mevcut. Dolayısıyla tüm bu sorunları aşmak, bilimsel, doğru planlamalarla denizlerden maksimum verimi sağlayabilmek, kurulacak Mavi Büyüme Merkezi ile mümkün. Mersin’i mavi ekonominin, mavi büyümenin Türkiye’deki odağı haline getirmek istiyoruz. Çok elverişli bir pilot bölge olabileceğini düşünüyoruz. Mavi büyüme merkezi kurulduktan sonra çalışmalar tüm paydaşlar dahil edilerek sürdürülecek. Geliştirdiğimiz projeleri de Çukurova Kalkınma Ajansı’na sunacağız. Bu konuda görüşmelerimiz devam ediyor. Projemizi geliştirirken bölgemizdeki Odalarla, derneklerle birlikte hareket ediyoruz, Mersin Ekonomi Platformu konuyu anlayıp ilk sahip çıkanlardan örneğin. Valilik, Belediye ve Mersin Üniversitesi paydaşlarımız arasında yer alıyor. Özellikle Erdemli Kaymakamlığı ve Belediyemiz her zaman bize destek oluyor, yerleşkemizin güvenlik ve altyapı ihtiyaçlarına önemli destekler verdiler ama yeni projelerimize de sahip çıkıyorlar ki onların destekleri çok önemli.

MTSO Haber: Nedir bu Mavi Büyüme Merkezi’nin hedefi? Mavi büyümenin ana hedefi, deniz ve denizcilik sektörlerini bilimsel olarak nasıl destekleyebileceğimizi ortaya koymak. Farklı alanlara yönlendirebilmek. Bunlara birkaç örnek vermek gerekirse en başta denizden enerji üretimini söyleyebilirim. Denizden birçok şekilde enerji üretimi mümkün. Oldukça derinlerden çıkartılan hidrokarbon kaynaklarının yanı sıra deniz tabanına çok yakın oluşan gaz hidratlar var. Gaz hidratlar aslında petrole bir alternatif ama çıkarmanın maliyeti çok yüksek olduğu için şu anda tercih edilmiyor. Oysa Akdeniz Bölgesi’nde ciddi stoklar olduğu söyleniyor. Dünyada yaygınlaşmaya başlayan bir diğer enerji kaynağı deniz tabanı madenciliği. Biz de bu alanlardaki potansiyeli tespit etmeye çalışacağız. Bunun yanı sıra rüzgar ve dalgalarla ilgili yenilenebilir enerji potansiyeli ortaya koyacak araştırmalar yapacağız. Tıbbi ve sağlık uygulamaları için denizel organizmaların kullanımı; alglerden ve diğer deniz organizmalarından ilaç yapımı, kozmetik gibi biyoteknoloji konusunda yeni sektörlerin belirlenmesi için adımlarımız olacak. Bunun ötesinde deniz araçlarına yönelik cihaz geliştirme çalışmaları düşünüyoruz. Mavi büyüme kapsamında kara ve deniz sucul sistemlerini birlikte değerlendirmek istiyoruz. Yani yalnızca denizler değil, karadan denizlere dökülen nehirler de önemli. Nehir havzalarından nehirlerle taşınan kirlilik doğrudan denizleri etkiliyor. Denizlerdeki değişim iklime yansıyor. Dolayısıyla birbiriyle bütünleşik yapılar. Denizi korumak için karayı da korumak gerekiyor. MTSO Haber: Tüm bu çalışmaların sonunda kent ekonomisine yansımaları nasıl olur? Bilime dayalı sektörleri geliştirebilirsek bölgemizde ekonomik olarak ne seviyede ilerleme sağlanacağının analizi yapılmış değil ama, global düzeyde yapılan analizlere baktığımızda sadece yenilenebilir enerji endüstrisinin 2030’a kadar 30 kat hatta daha fazla büyüyeceği öngörülüyor. OECD verilerine göre liman faaliyetleri konusunda taşımacılık 3 kat büyüyecek. Kıyı ve deniz turizmi 2 kat büyüyecek. Şu rahatlıkla söylenebilir ki, önümüzdeki süreçte denize dayalı ekonomi, en ciddi büyümeyi gösterecek sektörlerden biri olarak düşünülüyor. Mersin’de geç kalmadan bu konulara girmemiz gerekiyor. Tüm ülkeye önderlik edebiliriz. MTSO Haber: Deniz Ekosistem ve İklim Araştırmaları Merkezi (DEKOSİM) adına çalışmalara başladığınızdan bahsetmiştiniz. Neler yapıyorsunuz? Deniz Ekosistem ve İklim Araştırmaları Merkezi başlıca üç bölümden oluşuyor. Bunlar denizlerde kendiliğinden ölçüm yapabilen sabit ve hareketli sürekli gözlem sistemlerinin tasarımı ve kurulumu, deniz bilimlerine özel bir laboratuvar kurulması ve düzenli deniz seferleri ile tüm ulusal açık denizlerde iklimsel veri toplanması. Bu merkez kapsamında oluşturmakta olduğumuz altyapı sayesinde iklim-deniz çalışmalarında çok önemli olan düzenli ve sürekli veri üretmeyi hedefliyoruz. Sabit sistemlerin yanı sıra araştırma gemilerimiz ile yaptığımız düzenli seferler sayesinde alansal ve zamansal olarak hem bölgesel hem küresel ölçekte deniz ekosistem ve iklim çalışmalarına katkı veriyoruz. Türkiye’de olmayan ölçümleri yapıyoruz. Düzenli ve sürekli veri üretmek için Mersin açığına,‘Erdemli Zaman Serisi’ dediğimiz uzun süreli gözlem programı yürütüyoruz. Bu bölgedeki denizlerin gerek fiziksel özelliklerini, gerekse ekosistemindeki her türlü değişimi gözlüyoruz. Bunun ötesinde insansız, otonom hareket eden son teknoloji cihazlarla tüm Türkiye denizlerini gözlemeye başladık. Bu gözlemler içine balık stokları da giriyor. MTSO Haber: Yaptığınız gözlemlerden elde ettiğiniz sonuçları paylaşabilir misiniz? Sorunları çözebilmek adına neler yapıyorsunuz? Denizlerde mevcut durumda iki büyük sorun var. Biri kirlilik, diğeri aşırı ve bilinçsiz avlanma. Bu kirliliğin en büyük etkilerinden birisi ise plastik olarak görülüyor. Hatta OECD verilerine göre maalesef 2050 yılına kadar tüm dünya denizlerinde balıktan çok plastik atık olacak. Dolayısıyla atık konusu ciddi bir sorun. Yasa dışı avlanan balıklar ise diğer önemli bir sorun. Biz de halk olarak yasal boyun altındaki balıkları tüketmeyerek bu soruna çözüm üretebiliriz. Ama maalesef halkımızda bu konuda yeterli bilinç yok. Biz de Milli Eğitim İl Müdürlüğümüzle birlikte Mersin Çocuk Üniversitesi’nin bir parçası olarak, son 10 yıldır ‘Denizimi Tanıyorum, Koruyorum’ kampanyasını yürütüyoruz. Bugüne kadar bölgedeki 7 bin çocuğumuza eğitim verdik.


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.