Sağlık turizminde ilk adım eğitim
Çapkan’ın gözünden, ‘kent, doğa ve insan’ ilişkileri
>2’de
>2’de
Yeni ekonomik çağ, yeni bir KOSGEB bekliyor... Ayhan KIZILTAN
MTSO Yönetim Kurulu Başkanı
> 3’te
www.mtso.org.tr www.mtso.org.tr | YIL: | YIL: 20 17 | SAYI: | SAYI: 362298 | 11| 6-19 - 24 Kasım ARALIK 2018 2015
Marketler hedef gösterilmekten rahatsız Mustafa Aykun
MTSO 7 No’lu Perakende Gıda ve Muhtelif Ticaret Meslek Komitesi Başkanı
E
nflasyonun sebebi aranırken marketlerin günah keçisi olarak gösterildiğini anlatan MTSO 7 No’lu Perakende Gıda ve Muhtelif Ticaret Meslek Komitesi Başkanı Mustafa Aykun, haksız yere hedef gösterildiklerini söyledi. “Çok ciddi kârlar elde edilse bu dönemde marketler kapanmak yerine çok sayıda yenisi açılırdı” diyen Aykun, “Bizlerin kârını hesaplamak çok zor değil. Yanlış algılar oluşturmak yerine sorun, gerçek kaynağında aranmalıdır” değerlendirmesini yaptı. Mersin Ticaret ve Sanayi Oda-
Bakan Murat Kurum’dan sektörel sitelere açık çek
sı (MTSO) 7 No’lu Perakende Gıda ve Muhtelif Ticaret Meslek Komitesi Başkanı Mustafa Aykun,sektöre ilişkin değerlendirmeler yaparak yaşadıkları sıkıntılar karşısında Komite olarak neler yapmayı planladıklarını bildirdi. Son dönemlerde en büyük sıkıntıları olarakyükselen enflasyonla marketlerin isminin bir arada anılmasını gösteren Aykun, bu yanlış algının yıkılması yönünde çaba sarf edeceklerini anlattı. Aykun haksız eleştirilere maruz kaldıklarına işaret etti. > 5’te
Bakliyatçılarda hedef, çocuklar
Burhanettin Kılıç
MTSO 3 No’lu Hububat ve Bakliyatın İşlenmesi ve Ticareti Meslek Komitesi Başkanı
M
TSO 3 No’lu Hububat ve Bakliyatın İşlenmesi ve Ticareti Meslek Komitesi yönünü çocuklara çevirdi. Hedef; bir taraftan çocuklar arasında giderek artan obeziteye karşı mücadeleyken diğer taraftan çocukları bakliyatla tanıştırıp, sevdirerek gelecek kuşaklarda bakliyat tüketimini artırmak. Mersin Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO) 3 No’lu Hububat ve Bakliyatın İşlenmesi ve Ticareti Meslek Komitesi Başkanı Burhanettin Kılıç, sektöre ilişkin değerlendirmeler yaparak komite çalışmaları hakkında
bilgi verdi. Mersin’in bakliyat sektörü adına önemine dikkat çekerek sözlerine başlayan Kılıç, kentin limana sahip olması nedeniyle özellikle dünya ticaretinde önemli bir rol üstlendiğini anlattı.Sektör olarak iyi bir yılı geride bırakmaya hazırlandıklarını da vurgulayan Kılıç, “Ürünlerin büyük bölümü için 2018 bolluk yılı oldu. Sadece unluk buğdayda bir kalite düşüklüğü yaşandı ama verimi iyiydi. Kurun da desteklemesiyle birlikte bakliyat ve hububat ihracatında yaklaşık yüzde 30’lara varan artış oldu” dedi. > 5’te
TGİOSB ile 55 bin yeni istihdam
Mersin Valisi TGİOSB Yönetim Kurulu ve Müteşebbis Heyet Başkanı
T
MTSO 01 CMYK
ektörlerden gelen talepler doğrultusunda Mersin’de sektörel sanayi sitelerinin kurulması konusunda Mersin Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO) Yönetim Kurulu Başkanı Ayhan Kızıltan’ın bir süredir yürüttüğü lobi çalışmaları sonuç verdi. Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum’un Mersin ziyareti sırasında konunun Başkan Kızıltan tarafından bir kez daha dile getirip ilgili raporların sunulmasının ardından Çevre Bakanı
yelpazede hizmet vermesi planlanıyor. Gıda ürünlerinin imalatından et, balık ürünlerinin sebze ve meyvelerin işlenip saklanmasına, bitkisel ve hayvansal sıvı ve katı yağların imalatından fırın ve unlu mamuller imalatına, hazır hayvan yemleri imalatından içecek imalatına kadar gıda denildiğinde akla gelen her türlü üretimin bir arada bulunacağı Bölge, limana olan yakınlığı nedeniyle yalnızca yerli değil yabancı yatırımcıların da ilgisini çekiyor. 414 modüler parsele sahip Bölge’de başvurular da başladı. Başvurular TGİOSB Bölge Müdürü Caner Özcan’a 0536 255 44 58, 0324 616 33 46, 0324 616 33 48 No’lu telefonlardan ve faks ile 0324 616 00 29 numaradan yapılabilir. > 6’da
Kurum, “Siz aradığınız özellikteki araziyi bulun, biz tahsis edelim. Böyle bir yatırımı yapanın da işletenin de milletin de kazanacağı işlerin hepsinde varız. Hazine arazilerini şehrin ihtiyaçları doğrultusunda kullanabiliriz” diye konuştu. Konuyla ilgili değerlendirme yapan MTSO Yönetim Kurulu Başkanı Ayhan Kızıltan ise, taleplerinde ısrarcı davranmalarının sonuç getirdiğini belirterek şunları söyledi:
“Nakliyecilerimiz, inşaat malzemesi satan sektör temsilcilerimiz, mermerciler ya da otomotivcilerimiz gerek şehir içindeki düzeni sağlamak, çevre ve ses kirliliğini önlemek gerekse sinerji oluşturup ekonomik yönden sektörlerini geliştirebilmek adına sık sık sanayi sitesi talebinde bulunuyordu. Biz de komitelerimizin sesi olduk. Yaptığımız görüşmede Sayın Bakanımızın arazi bulunması halinde her türlü desteği vereceği yö-
nündeki açıklaması sonrasında ilgili komitelerimiz çalışmalarını hızlandırdı. Sanayi sitesi talebinde bulunan komitelerimiz projelerini hazırlıyor ve yer araştırmaları yapıyor. Hatta sağlık konusunda bir de Medikal İhtisas Organize Sanayi Bölgesi planlanıyor. Bu bölgede ar-ge ve yüksek teknolojili sağlık ve medikal ürünleri üretimi planlanıyor. Oda olarak bugünden sonra önceliğimiz sektörel sanayi siteleri olacak.” > 3’te
Alternatif Pazar: MOĞOLİSTAN
M
Ali İhsan SU
arım sektöründe önemli bir potansiyele sahip olan Mersin, bu potansiyelini geliştirip, katmadeğerli ürünlerle sektörden elde ettiği kazancı artırıp, Türkiye ve dünyadaki yerini güçlendirmek adına Tarsus Gıda İhtisas Organize Sanayi Bölgesi (TGİOSB) kurulumu için çalışmalarını tüm hızıyla sürdürüyor. 3,1 milyon metrekaresi sanayi alanı olmak üzere toplam 5.3 milyon metrekare alan üzerinde kurulması planlanan TGİOSB’de hızlı kamulaştırma çalışmaları devam ediyor. Tamamlandığında 15 bini doğrudan 40 bini dolaylı olmak üzere toplam 55 bin kişiye istihdam sağlaması planlanan Bölge’nin yalnızca kentin ekonomisini değil, sosyo ekonomik yaşamını da güçlendirmesi bekleniyor. Bölgenin geniş bir
S
Sektör temsilcilerinin uzun zamandır talep ettiği sektörel sanayi siteleri için çalışmalar başladı. Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum’un ziyareti sonrasında yaktığı yeşil ışık ile MTSO sanayi siteleri kurulumuna uygun yer arayışlarını ve proje çalışmalarını hızlandırdı.
oğolistan ile Türkiye arasındaki mesafenin uzak olması nedeniyle iki ülke arası ticaret henüz istenilen seviyeye ulaşmış olmasa da son 3 yıldır artan bir seyir izliyor. Gelecek için alternatif bir pazar olarak gösterilebilecek Moğolistan ile ticaretin istenilen seviyelere ulaşması için çözüm olarak havayolu kargo taşımacılığının geliştirilmesi gösteriliyor. Türkiye ile Moğolistan arasındaki ikili ticaret özellikle son 3 yılda artan bir seyir izlemektedir. Ancak ikili ticaret hacmi hedeflenen seviyelerin altındadır. Türkiye’nin Moğolistan’a ihracatının bu seviyelerde kalması, büyük oranda iki ülke arasındaki uzaklık, taşıma yollarının sınırlı ve sürelerinin uzun olmasından kaynaklanmaktadır. Ürünlerin Moğolistan’a ulaşımın
Tarsus yemekleri görücüye çıktı
en iyi ihtimalle 45 gün sürüyor olması ticaretin gelişmesinin ve ihracatçıların bu ülkeye ilgi duymasının önündeki en büyük engeldir. 1 trilyon Dolara yaklaşan üretim kapasitesi ve Avrupa standartlarında kaliteli üretim gücüne sahip Türkiye’den doğrudan taşımacılık imkanının yaratılması, Türkiye’deki üretim gücünün ve kaliteli üretimin bilincinde olan ve her vesileyle bu durumu dile getiren iş adamları ve resmi yetkililerin bulunduğu Moğolistan’a ihracatın artmasında en kilit rolü oynayacaktır. Moğolistan’da dış ticarette Çin’e bağımlı kalınmak istenmemekte, ticaretin Batılı ülkeler ile çeşitlendirilmesinin gereğine inanılmaktadır. Bu kapsamda Avrupa ülkelerine göre daha rekabetçi üretim yapan Türkiye ile ticaretin önemi artmaktadır. > 4’te
Lojistikteki sorunlar masaya yatırıldı
>2’de
>2’de
Narenciye Festivali için geri sayım başladı
B
u yıl 6’ncısı düzenlenecek olan Uluslararası Mersin Narenciye Festivali için geri sayım başladı. 17 – 18 Kasım günlerinde Adnan Menderes Bulvarı üzerinde Kültür Park’ta düzenlenecek olan Festivale 30 ülkeden 700 gösteri sanatçısı katılacak. Mersin, 4 yıllık aranın ardından bir kez daha Narenciye Festivali heyecanı yaşıyor. Türkiye’nin narenciye üretiminin yüzde 55’nin karşılandığı Mersin adına büyük önem taşıyan Festival, Mersin Valiliği koordinasyonunda Büyükşehir Belediyesi, Ticaret Borsası, Mersin Ticaret ve Sanayi Odası, merkez ilçe belediyeleri ile çok sayıda kuruluşun desteğiyle düzenlenecek. Festivalin Tanıtım Toplantısı’nda konuşan Vali Ali İhsan Su, Mersin’in, narenciye festivali düzenleyerek doğru bir tercih yaptığını söyledi.
Mersin’in, Türkiye’nin en önemli narenciye üreticisi konumunda olduğunu vurgulayan Su, “Rakamlara baktığımızda tarımdaki marka değerimizin en önemli unsurunu narenciye oluşturuyor. Bu bakımdan öncelikle festivalin narenciye festivali olarak düzenlenmesi doğru bir tercihtir. Bir çok ürün ve üretiminiz olabilir, ama bunları bir markaya dönüştüremezseniz, pazarlama imkanınız pek olmuyor. Bu bakımdan biz de ilimizde markalar oluşturmak zorundayız” dedi. Marka oluşturmanın yolunun tanıtımdan geçtiğine işaret eden Su, “Sahip olduğunuz değerleri dünyaya, insanlara tanıtamamışsanız bir hükmü olmaz. O bakımdan tanıtım önemli. Bu festival ile hem narenciyemizi tanıtacağız hem de gelen konuklara şehrimizi anlatacağız” ifadelerini kullandı. > 2’de
2
YIL: 20 | SAYI: 362 | 11 - 24 Kasım 2018 | www.mtso.org.tr
Narenciye Festivali için geri sayım başladı Bu yıl 6’ncısı düzenlenecek olan Uluslararası Mersin Narenciye Festivali için geri sayım başladı. 17 – 18 Kasım günlerinde Adnan Menderes Bulvarı üzerinde Kültür Park’ta düzenlenecek olan Festivale 30 ülkeden 700 gösteri sanatçısı katılacak.
M
ersin, 4 yıllık aranın ardından bir kez daha Narenciye Festivali heyecanı yaşıyor. Türkiye’nin narenciye üretiminin yüzde 55’nin karşılandığı Mersin adına büyük önem taşıyan Festival, Mersin Valiliği koordinasyonunda Büyükşehir Belediyesi, Ticaret Borsası, Mersin Ticaret ve Sanayi Odası, merkez ilçe belediyeleri ile çok sayıda kuruluşun desteğiyle düzenlenecek. Festivalin Tanıtım Toplantısı’nda konuşan Vali Ali İhsan Su, Mersin’in, narenciye festivali düzenleyerek doğru bir tercih yaptığını söyledi. Mersin’in, Türkiye’nin en önemli narenciye üreticisi konumunda olduğunu vurgulayan Su, “Rakamlara baktığımızda tarımdaki marka değerimizin en önemli unsurunu narenciye oluşturuyor. Bu bakımdan öncelikle festivalin narenciye festivali olarak düzenlenmesi doğru bir tercihtir. Bir çok ürün ve üretiminiz olabilir, ama bunları bir markaya dönüştüremezseniz, pazarlama imkanınız pek olmuyor. Bu bakımdan biz de ilimizde markalar oluşturmak zorundayız” dedi. Marka oluşturmanın yolunun tanıtımdan geçtiğine işaret eden Su, “Sahip olduğunuz değerleri dünyaya, insanlara tanıtamamışsanız bir hükmü olmaz. O bakımdan tanıtım önemli. Bu festival ile hem narenciyemizi tanıtacağız hem de gelen konuklara şehrimizi anlatacağız” ifadelerini kullandı.
Kocamaz: “Festivaller, turizm açısından da önemli” Mersin Büyükşehir Belediye Başkanı Burhanettin Kocamaz ise toplantıdaki konuşmasında Mersin ile ilgili bilgi verdi. Türkiye’nin 10. büyük kenti olan Mersin’in, tarım, sanayi, lojistik, teknoloji, serbest bölge, liman ve turizm değerleri ile önemli bir kalkınma potansiyeline sahip olduğunu vurgulayan Kocamaz, kentin son yıllarda ulusal ve uluslararası platformlarda öne çıkmayı başardığını belirtti. Bu bağlamda kentte gerçekleştirilen festivallerin de tanıtım ve marka değeri açısından büyük önem taşıdığına değinen Kocamaz, şunları söyledi: “İlimiz genelinde ve ilçelerimizde düzenlenen festivallerinin konusu da Mersin’in tarım kenti kimliğini vurgulamaktadır. Çünkü Mersin, bitiksel üretimde Türkiye’de ikinci sırada yer alarak örtü altı meyve üretimindeki yüzde 67’lik payı ile açık ara öndedir. Muz üretiminde yüzde 75, çilekte yüzde 35, limonda yüzde 56’lık payı ile Türkiye birincisidir. Ülkemizde portakal üretiminin yüzde 15’ni, mandalina üretiminin de yüzde 14’nü karşılamaktadır. Narenciye bizim için sadece ekonomiye yön veren bir güç değil, bu topraklarda nesilden nesile aktarılan bir kültür değeridir.” Özdemir: “Mersin narenciyenin başkentidir” Festival Yürütme Kurulu ve
Mersin Ticaret Borsası Başkanı Ö. Abdullah Özdemir ise Türkiye’nin yaş meyve ihracatının yüzde 62’sini oluşturan narenciyenin, Mersin tarımının omurgası olduğunu söyledi. Narenciyenin, Mersin’in yaş meyve üretiminin yaklaşık yarısını, ihracatının da yüzde 80’ni oluşturduğunu kaydeden Özdemir, şu bilgileri verdi: “Türkiye’nin narenciye üretiminin yüzde 55’ni, ihracatının da yüzde 35’ni Mersin yapıyor. Mersin narenciyenin başkentidir. Rize için çay, Ordu ve Giresun için fındık, Malatya için kayısı ne ise Mersin için narenciye odur. Bu gerçekten hareketle festivali 2010 yılında yaparken Mersin için, Mersinliler için ve narenciye için uğraştık. 5 yıl boyunca başarılı organizasyonlar gerçekleştirdik. Bugün ise bıraktığımız yerden devam ediyor olmanın heyecanını yaşıyoruz. Bu festival kentimiz için çok önemli bir fırsat. Amacımız Mersin’in güler yüzünü tüm dünyaya göstermek, tüm değerlerini el ele vererek yansıtmak, turizm potansiyelini harekete geçirmek, kentimize festival bilincini aşılamaktır.” Festivalin narenciye için büyük önem taşıdığını vurgulayan Özdemir, üreticilerin zor şartlarda üretim yaptığını, ihracatçıların da uluslararası pazarlarda mücadele ettiğini belirterek, “Narenciyede iç tüketim ve ihracat toplamı üretim seviyemizin altında kalıyor. Sıkıntımız tüketim tarafında. Narenciye tüketimini arttırmak zorundayız. Festivalimiz, tüketimin arttırılması noktasında bir fırsattır. Bu yıl oldukça görkemli bir festival bizleri bekliyor. Türkiye’de hiçbir festivalde ürünün kendisi süsleme aracı olarak kullanılmıyor. 70 dönümlük festival alanında sadece narenciye ürünleri kullanarak yapılan süslemeler olacak. Açılacak olan stantlarla adeta bir açık hava fuarı kurulacak” dedi. Katılımcılar, toplantının ardından Yenişehir Fuar Alanı’ndaki figür süslemelerinin yapıldığı alanı ziyaret etti.
Sağlık turizminde ilk adım eğitim
Yasemin Taş MTSO Yönetim Kurulu Üyesi
M
ersin, sağlık turizmindeki etkinliğini artırma hedefinde. Bu noktadan hareketle sağlık turizmine yönelik bir proje üzerinde çalıştıklarını bildiren MTSO Yönetim Kurulu Üyesi Yasemin Taş, çalışmalarına eğitimle başlayacaklarını bildirdi. 6 – 7 Aralık tarihlerinde sektör temsilcilerine bu alanın hukuki şartlarından pazarlamasına, operasyonel sürecinden markalaşmasına kadar her konuda kapsamlı eğitim verilecek. Son başvuru tarihi 27 Kasım. Sağlık turizminin çok geniş bir konu olduğunu anlatan Mersin Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO) Yönetim Kurulu Üyesi Yasemin Taş, “Sağlık turizmi çok geniş bir konu ve alternatif bir turizm çeşidi. Medikal turizm, termal turizm, SPAWellness, engelli ve ileri yaş turizmi, diş tedavi hizmetleri turizmi gibi birçok alt bölümü var. Ayrıca sağlık turizminin bir turizm paketi olarak pazarlanması gerektiğinden Turizm acentelerini de doğrudan ilgilendiriyor” dedi. Mersin’in tarihi dokusu ve ikliminin bu turizm çeşidinin gelişmesi için uygun olduğunu belirten Taş şunları söyledi: “Ancak sağlık turizminin bazı gerçekleri ve zorunlulukları var. Bu alanda şehrimizin gelişmesini istiyorsak bu zorunlulukları yerine getirmeliyiz.
Mersin’in sağlık turizminde rekabet edebilmesi ve kabul görmesi için öncelikli olarak sağlık kuruşlarından acentelere kadar tüm kurumlar uluslararası akreditasyon kurumlarınca akredite edilmeli. Kalite ve standartları yükseltmeli, özellikle iletişimin olmazsa olmazı yabancı dil konusunda personellerinin yeterliliği sağlanmalı.Bu sektörün dünyadaki modelleri incelemeli, sağlık turizminde gelişmiş ülkelerin deneyimlerinden faydalanmalıdır.” MTSO olarak Mersin’de sağlık turizmini geliştirmeye yönelik bir proje hazırladıklarını ifade eden Taş, projenin iki aşamadan oluşacağını ve ilk aşamaya eğitimle başlayacaklarını anlattı. Bir bilinç oluşması adına eğitimin kaçınılmaz olduğunu vurgulayan Taş sözlerini şöyle sürdürdü: “Türkiye, 2023 vizyonu çerçevesinde Sağlık Turizm Stratejik Planı ile özel bir eylem planı ve teşvik paketi hazırladı. Yapılan yatırım ve rekabetçi potansiyeli ile dünyada 5. destinasyon olmayı başaran Türk sağlık sektörü, özellikle Avrupa ve Türkiye’yi model ülke olarak gören Afrika ve Ortadoğulu ülkeler için önemli bir merkez özelliğini kazandı. Mersin için ise sağlık turizmi yeni bir konu ve fiziki şartları bu alanda geliş-
meye müsait, eğer paydaş sektörler bir araya gelip altyapılarını güçlendirirlerse Mersin neden Sağlık Turizm merkezi olmasın? Bu inançla önceliği eğitime vermek istedik veiki günlük bir eğitim planladık. Bu eğitimde sağlık turizmi hakkında kuramsal, pazarlama, hasta yönetimi, teşvikler yönetimi konusunda sektörü bilgilendirip örnek projeler üzerinden soruların cevapları ve sorunların çözümü konusunda bilgilendirmeler yapılacak. 6 – 7 Aralık günlerinde Odamız 4. katında düzenlenecek eğitime katılmak isteyen özellikle sağlık ve turizm alanında faaliyet gösteren üye firmalarımızın temsilcilerini kayıt yaptırmaya davet ediyorum.” Turizmin sağlık ayağında ciddi bir pasta bulunduğunu ve sektör temsilcilerinin öncelikle bu işi yapabileceğine inanması gerektiğini vurgulayan Taş, yalnızca hastaneler ya da klinikleri değil, diş hekimlerini, estetik merkezlerini, turizm acentelerini de çalışmalarına dahil edeceklerini anlattı. Eğitim sonrası sektörden gelecek talep doğrultusunda Sağlık Turizminde HİSER Projesi (Hizmet Sektörü Rekabetçiliğin Geliştirilmesi Projesi)yürütülmesini planladıklarına değinen Taş, HİSER Projesi’nin ilk aşaması olan ihtiyaç analizi faaliyeti kapsamında, yararlanıcıların rekabet güçlerinin ve yurtdışı hizmet kapasitelerinin geliştirilmesini teminen şirket/kurum/kuruluş, sektör, pazar analizi, gibi incelemeler yapılacağını söyledi. Bu sayede yararlanıcıların yurtdışı hizmet potansiyelibelirlenerekproje iş planı ve ihracat stratejisi hazırlandığını açıklayan Taş, yol haritası oluşturacak bu projenin 36 ay süreceğini ve bu kapsamda çeşitli B2B, sektörel heyet, yurtiçi-yurtdışı fuar gibi organizasyonlar düzenleneceğini anlattı.
MERSİN TİCARETVE SANAYİ ODASI’NDAN ÜYELERE DUYURU
5174 Sayılı Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği ile Odalar ve Borsalar Kanunu’nun 24 ve 25. Maddelerine göre yıllık aidat ve munzam aidat Haziran ve Ekimaylarıiçindeikieşittaksitteödenmektedir.Süresiiçindeödenmeyenaidatvemunzamaidatlara6183sayılıAmmeAlacaklarıTahsiliUsulüHakkındaKanungereğinceaylık %2 oranındagecikmecezasıuygulanmaktadır. Vadesi geçen aidat-munzam aidatlar Oda veznelerimize T.İş Bankası, Garanti Bankası ve Yapı Kredi Bankası kredi kartları ile 6 taksitte ödenebilir. Ayrıca Odamızwebsayfasından(www.mtso.org.tr.)vewww.vatandas.mtso.org.tradresindenGarantiBankasıkredikartıile6taksitteödenebilmektedir. Sayın üyelerimize duyurulur.
MTSO 02 CMYK
Tarsus yemekleri görücüye çıktı
T
arih boyunca birçok medeniyete ve kültüre ev sahipliği yapmış olan Mersin, önemli bir etkinliğe daha ev sahipliği yaptı. Kültürel olarak zengin bir yapıya sahip olan Tarsus’un yöresel lezzetleri, ‘2. Tarsus Gastronomi Günleri’ etkinliği ile bir kez daha görücüye çıktı. ‘Tarsus Gastronomi Günleri’ ile Tarsus mutfağının zenginliklerinin tanıtılmasının yanı sıra unutulmaya yüz tutmuş yemeklerin gelecek kuşaklara aktarılabilmesi hedefleniyor. Bu ye-
meklerin Tarsus’ta sunulan günlük hazır yemek tüketimi içerisinde modern sunumlar ve ticari uygulamalar ile yaygınlaştırılması amaçlanıyor. 2-3 Kasım tarihlerinde düzenlenen ‘2.Tarsus Gastronomi ve Araştırma Günleri’nde Tarsus’un bünyesinde barındırdığı farklı kültürlerin lezzetleri tanıtılırken birbirinden lezzetli yemekler modern sunumlar ile etkinlik alanında ziyaretçilerin beğenisine sunuldu. Türkiye’nin dört bir yanından ge-
len şeflerin, konunun uzmanı yazarların ve gazetecilerin katıldığı etkinlik ile Tarsus mutfağının zenginlikleri gün yüzüne çıktı. Kültür ve tadım gezilerinin yapıldığı ‘Tarsus Gastronomi ve Araştırma Günleri’ kapsamında tüm ziyaretçiler Kubat Paşa Medresesi önünde düzenlenen etkinlikle Tarsus’un yöresel lezzetlerini yakından tanıma ve tatma imkânı yakaladı. ‘Tarsus Gastronomi Ve Araştırma Günleri’nde Metro Gastro Dergisi Editörü Nilhan Aras, Yazar-Gurme Levon Bağış, Gazeteci Veysel Kavrayan, Hürriyet Gazetesi Yemek Yazarı Tuba Şatana, Akşam Gazetesi Ege Bölgesi Müdürü Nedim Atilla, Yemek Yazarı Aylin Öney Tan, Osmanlı Mutfak Tarihi Araştırmacısı Marry Işın, Türsak Vakfı Yönetim Kurulu Üyesi-Gastro Ekonomi Zirvesi Yönetim Kurulu Başkanı Ebru Koralı, Film Yapımcısı Güner Koralı, Altın Portakal Ödüllü Film Yapımcısı Serdar Temizkan, Gaziantep Büyükşehir Belediyesi Kültür Dairesi Başkanı Hülya Yıldız, Feriye Lokantası İşletmecisi-Gastronomi Uzmanı Vedat Başaran, Ressam Serpil Başaran, Sg İmalathane İşletmecisi Selda Güleç, Sg İmalathane Şefi Cihan Gürkan, Food&Travel Dergisi Yemek Editörü Gaye Şahin, Marketing-Strategy And Creative Ömür Gözde, Reklam –Moda-Portre Fotoğrafçısı Cem Talu, Tarsus lezzetlerini keşfedenler arasında yer aldı.
Lojistikteki sorunlar masaya yatırıldı
U
ND Yönetim Kurulu Üyesi Muhittin Ocak’ın da misafir olduğu Mersin TicaretveSanayiOdası(MTSO)20No’lu Uluslararası Yük ve Eşya Taşımacılığı Meslek Komitesi Toplantısında akaryakıttakiKDVveÖTVindirimlerindenaraç satışlarındaki KDV indirimlerine, geçiş belgelerinden yol geçiş izin ücretlerine kadar çok sayıda konu değerlendirildi. Ülkenin ihracatının desteklenmesi adına sınır kapılarında TIR’lara ÖTV’siz yakıt satışının artık teşvik edici olmadığı yönünde görüş belirtilen toplantıda bölge firmalarının yoğun kullandığı Kapıkule, Hamzabeyli ve İpsala sınır kapıları ile Gürbulak Sınır Kapısı arasındaki yakıt satışlarında aşırı fiyat farkı olduğu, bunun nedeninin de anlaşılamadığı dile getirildi. Bölgenin yoğun olarak kullandığı batı kapılarındaki yakıt fiyatlarının yurtiçinden alınan yakıt fiyatlarıyla eş değer duruma geldiği vurgulanan toplantıda, “Sektöre teşvik amacıyla yapılanbuuygulama,burakamlarlahedefine ulaşmamaktadır. Sorunun çözümü adına yüksek olan yakıt fiyatlarının Gürbulak Sınır Kapısı’nda olduğu gibi uygun seviyelere çekilmesi ve tüm sınır
kapılarında aynı tarifenin uygulanması adına Yönetim Kurulu aracılığıyla ilgili girişimlerde bulunulmasında fayda vardır” denildi. Ağır vasıta araçlarda yapılan KDV indirimlerine de değinilen toplantıda şu ifadelere yer verildi: “Yıl sonuna kadar uygulamaya konan KDV indirimi taşımacılık sektörüneherhangi bir katkı sağlamamaktadır. İçinde bulunduğumuz koşullarda kapasitelerinin %50’si ile çalışan firmalarımızın yeni araç talepleri olmadığı gibi, sektörümüzün kanayan yarası olan bireysel nakliyecilerin araç alımını destekleyen bu uygulama sektördeki atıl araç sayısını artıracaktır. Bunun yanında, tamamı ithal olan bu araçlara talep oluşturulması dış ticaret açığımızı da
Çapkan’ın gözünden, ‘kent, doğa ve insan’ ilişkileri
İ
llüstratör ve Görsel Sanatlar Öğretmeni Hakan Çapkan, kent, doğa ve insan ilişkilerini ele aldığı illüstrasyon sergisini, Mersin Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO) Sanat Galerisi’nde açtı. Aynı zamanda ikinci kişisel sergisini açan sanatçı, betonlaşmanın insan üzerindeki etkilerine dikkat çekti. MTSO Sanat Galerisi’nde İllüstratör Hakan Çapkan’ın, ‘kent, doğa ve insan’ isimli illüstrasyon sergisinin açılışı gerçekleşti. Sergide, sanatçının 40 eseri sanatseverlerin beğenisine sunuldu. 20 Kasım gününe kadar açık kalacak sergisinin açılışına, MTSO Meclis Başkanı HamitİzolileMTSOEğitimveKalkınma Vakfı Başkanı Çağatay Güneş’in yanı sıra sanatseverler katıldı.
Çapkan: “Niyetim, betonlaşmanın insan üzerindeki etkilerine dikkat çekmek”
Sergi açılışında konuşan İllüstratör Hakan Çapkan, MTSO Sanat Galerisi’nde ilk kez sergi açtığını söyledi. İllüstrasyon sanatının basılı alanda metinleri güçlendirmek için yapıldığını bildiren Çapkan, çizimlerde ağırlıklı olarak kalemler, sulu boyalar gibi ekipmanların yanı sıra dijital ortamlardan da faydalanıldığını belirtti. Kendisini çizerlik ile ressamlık ara-
sında bir yerde gördüğünü anlatan Çapkan, “Ben çizimlerimde resimle karikatür arasında bir yerdeyim. Grafik alanına daha yakınım. Kent, doğa ve insan ilişkilerini işliyorum. ‘Doğadan uzaklaşmaya’ vurgu yapıyorum. Asıl niyetim ise betonlaşmanın insan üzerindeki etkilerine dikkat çekmek” dedi.
olumsuz etkileyecektir. Bunun yerine iç piyasada ikinci el satışların canlandırılması amacıyla, uygulamanın tam tersi yönde ÖTV oranlarının yükseltilmesi adına adım atılması yerinde olacaktır.” Uluslararası taşımacılıkta çok sık kullanılan Geçiş Belgelerinin kayıp işlemlerine yönelik uygulamalardan kaynaklanan sıkıntıları da anlatan sektör temsilcilerinden, Geçiş Belgesi kayıplarının 5’e ulaşması sonrasında ilgili firmanın geçiş belgesi almasının geçici olarak durdurulması uygulaması yerine para cezası uygulamasına geçilmesi talebi geldi. Yol geçiş ücretlerine de değinilen toplantıda, yabancı plakalı araçlar için Ülkemizde uygulanan yol geçiş ücretlerinin yükseltilmesi gerektiği vurgulandı. çok gözlemliyordum. Evimizin çatısına çıkıp saatlerce binaları, çatıları, sokakları incelerdim” diyen Çapkan, şimdilerde bu alanda bir eğitimci olarak çalıştığını ve öğrencilerine hayal ettiklerini nasıl çizeceklerini öğrettiğini söyledi. İlk kişisel sergisini 2010 yılında Adana’da açtığını bildiren Çapkan, yurtiçinde birçok karma sergiye katıldığını ve kişisel atölyesinde çalışmalarına devam ettiğini kaydetti. İllüstrasyon öğrencilerine de tavsiyeler veren Çapkan, her alanda olduğu gibi bu alanda da çok çalışmanın önemli olduğunu ve olabildiğince fazla çizim yapılması gerektiğini söyledi. Günümüzde çizim alanında dijital ortamlara kaymanın söz konusu olduğunu belirten Çapkan, kâğıt ve kalem ilişkisini desteklediğini aktardı. Çapkan, “Çizer olmak istiyorsanız, bu hepimiz için geçerli, düzenli olup, planlı yaşamak gerek. Doğru incelemek, gözlemlemek ve fikri hamur gibi görüp yoğurmak gerek” dedi.
“Doğanın bize galip geleceğini düşünüyorum”
Bu sergisinde kentteki karmaşık yapının insan psikolojisindeki etkilerini işlediğinden bahseden Çapkan, mimarı yapıların doğayla uyumlu olması gerektiğini vurguladı. Doğada düz çizginin olmadığını ve düz çizgiyi insanın icat ettiğini aktaran Çapkan, “Ben düz çizgiye biraz karşıyım aslında. Çünkü düz çizgi doğayı bir şekle sokmaktır. Dikey dediğimiz yapı buradan gelir. Binalar bizim için birer katmandır. Tıpkı derimizin vücudumuzun katmanı olduğu gibi. Bu katmanı ne kadar arttırırsak doğadan uzaklaşıp makineleşiyoruz. Ama ben doğanın bize galip geleceğini düşünüyorum. Doğanın kendini yenileyebilme gücüne inanıyorum. Bizi yaşatan bu inançtır” diye konuştu. Çocukluğundan bu yana çizim yaptığını anlatan Çapkan, gözlemlemeyi çok sevdiğini ve bu işin de gözlemlemeye dayandığını belirtti. “Ben çocukken
Ayhan KIZILTAN
A. Kadir DÖLEK
Derya GÜLEÇ
Atatürk Caddesi MTSO Hizmet Binası Kat: 2-3-4 / MERSİN Tel: 0324 238 95 00 ( 10 Hat ) 238 56 56 ( 3 Hat ) - 238 98 00
www.kartoncw.com Turkuvaz Haberleşme ve Yayıncılık A.Ş. Ceyhan Yolu Üzeri 5.km Yüreğir / ADANA 0322 346 30 93
3
YIL: 20 | SAYI: 362 | 11 - 24 Kasım 2018 | www.mtso.org.tr
Yeni ekonomik çağ, yeni bir KOSGEB bekliyor... riyle, kurumsallaşmış gücüyle bunları geçmişten çok daha kaliteli yapabilecek bir alt yapısı ve insan kaynağı vardır. Yenilenen KOSGEB’in bizce iki temel bacağı olmalıdır. Birincisi sanayi başta olmak üzere üretime ve üretene destek; ikincisi ise yeni ve yoğun bir eğitim atağı…
Ayhan KIZILTAN MTSO Yönetim Kurulu Başkanı
Eğitim bacağı zenginleştirilmeli
B
GEB gelmektedir. Öncelikle, ister küçük veya orta ölçekli olsun; ister üretim, ister ticaret ister hizmetler sektörü olsun, ekonomisi küçük ve orta ölçekli KOBİ’lere işletmelere dayanan Türkiye’nin bu işletmelere destek veren KOSGEB gibi bir kuruma sahip olması, bunun zamanında düşünülmüş olması çok ama çok önemli ve değerlidir. Kurulduğu günden bu yana neredeyse 30 yıldır KOSGEB özellikle üretime yönelik KOBİ’lerin bazen öğretmeni ve yol göstericisi, bazen finans anlamında destekçisi oldu. Özellikle 90’lı yıllarda artmaya başlayan üretici KOBİ’ler bugüne nazaran daha tecrübesizdi ve KOSGEB’in eğitimleri, kazandırdığı vizyon bu KOBİ’lerin çoğunu bugün Türkiye’nin büyük işletmeleri haline getirdi ve uzun soluklu işletmeler olmasını sağladı. Ancak son
yıllarda KOSGEB’in iş tanımı eğitimden biraz uzaklaşarak, ‘para dağıtan kurum’ algısına yöneldi. Elbette KOBİ’lerimiz büyük işletmeler gibi güçlü bir sermaye ve finans yapınsa sahip değiller. Ancak günümüzde bir işletmenin ayakta kalması sadece buna bağlı bir olay değil. Hele hele Sanayi 4.0 gibi, temelinde bilgi ve iletişim teknolojilerinin olduğu, yazılım ve robotik teknolojilerin olduğu bir çağda; yani, ekonomide ve sosyal yaşamda yeni bir yaşam devriminin başladığı bir çağda KOBİ’lerimizin ayakta kalması ve sürdürülebilir bir üretime devam edebilmeleri ancak ve ancak eğitim ve vizyonla olacak bir şeydir. Bu anlamda, KOSGEB’in 90’lı yıllarda yarattığı o üretime yönelik eğitim seferberliği yeniden kurgulanmalıdır. KOSGEB’in bugün geldiği hali ve tecrübele-
Elbette kurulduğu günden bu yana KOSGEB büyüdü, farklı deneyimler edindi. Bu anlamda kurumun yaptığı değerli hizmetlerden vazgeçmesi gibi bir şeyden bahsetmiyoruz. Sadece eğitim görevlerinin daha çok arttırılması, sahip olduğu vizyon ve misyonda eğitim bacağının daha da zenginleştirilmesini arzu ediyoruz. Verilen desteklerde üretimin merkezde olmasını istiyoruz. Çünkü KOSGEB artık iş dünyası ile gerçekten bir bütün olmuş, kamu-özel sektör bütünleşmesini etkin şekilde gösteren bir kurumdur. Biz iş dünyası olarak şunun altını çiziyoruz: Öyle bir çağa giriyoruz ki, bilgi sermayeden önemli hale gelmiştir. Bilgiye ulaşmanın yolu da eğitimdir. KOSGEB özellikle üreten KOBİ’lere daha kararlı, daha heyecanlı ve daha global bir vizyon içeren farklı eğitimler vererek KOBİ’leri hem dünyaya açmalı hem de Endüstri 4.0’ın yarattığı yeni ekonomi dünyasına hazırlamalıdır. Bizler Ticaret ve Sanayi Odaları, kurulduğu günden beri KOSGEB’in ayrılmaz parçaları olduk ve hala etkin ve dayanışma ruhu ile bir aile gibi çalışıyoruz. Bu noktada sektörlerin ve firmaların, girişimcilerin hatta çalışan insan kaynağımızın her türlü eğitim projesinde KOSGEB’in yanındayız. Sonuç olarak dönüşen ve değişen dünya ekonomisinde artık kamu, özel sektör ve yerel yönetimler uyum içinde ortak bir vizyona ve bütüncül bir çalışma felsefesine doğru evrilmek zorundadır. Ülke kaynaklarını optimum böyle kullanabiliriz. Ülkenin kurumları rakip değil, ancak ortak olabilirler. Mersin iş dünyası bu ortaklığa her zaman en açık kurum olmaya devam edecektir.
dürlükleri’nin yatırımcıya ayrılacak alanları tespit edip ihaleye çıkılması talebimiz var. 9 – İnşaatta kaliteyi artırmak için müteahhitlere zorunlu kriter ve meslek standardı oluşturulmasına ihtiyaç var.”
anlaşmamız faizde yüzde 1.35. Bankalar kredileri bu faiz oranıyla kullandırmak durumunda. Enflasyon farkını her türlü almamız gerekiyor. Şu anda faiz enflasyon farkından iyi. Faiz indirimi kaçırılmamalı. 2 – Anahtar teslim işlerde fiyat farkı ya da tasfiye kararnamesi şu anda gündemimizde yok. Ancak bu hiç olmayacak anlamına gelmemeli. Sektörlerimiz ekonomik bir savaş içinde olduğumuzu göz ardı etmemeli. Fiyat farkının verilmesini biz sizden çok istiyoruz ama önceliklerimiz arasında şu anda yok. 3 – Sanayi siteleri kurulması noktasında Milli Emlak Arazilerinin tahsisi ile ilgili konuya gelince. Devlet bundan sonra tüccar gibi bakacak. Milli Emlak’ta Hazine adına kayıtlı ne kadar arazi varsa bu şehirde ihtiyaç duyulan alanlarda kullanılacak. Bu alan turizm alanı, bu alan tarım alanı, burada sanayi olsun deyin. Şu üretimi yapmak istiyoruz deyin. Biz tüm tekliflere açığız. İsterseniz birlikte de yapabiliriz. Cari açıktaki kalemleri tespit ederek bu ürünleri belirleyebiliriz. Aynı şekilde mera vasfını yitirmiş alanları valilik mera
vasfından çıkararak hizmetinize verebilir. 4 – Zirai ilaçların atıklarının toplanması konusu yerel yönetimlere ait. Bu konuda da ilgili cezai işlemler başlatılabilir. 5 – Kentsel dönüşüm konusunda çalışıyoruz. Kanunda bir takım eksikler var. Üzerinde çalışılıyor. Teknik yeterliliği sağlayan firmaların kentsel dönüşüme girmesi gerekiyor. Müteahhitlerin yeterliliğine dair sınıflandırma cetveli yaptık. Teknik yeterlilikler ayrılacak. Günümüzde kentsel dönüşüm mağdurları oluşmaya başladı. Bunun önüne geçmek istiyoruz. Ada bazlı projelere gelince şehre uygun dönüşüm projeleri yapmak istiyoruz. Mersin bu noktada avantajlı ki başlamış kentsel dönüşüm projesi yok. 6 – Dere ıslahlarına yönelik de eylem planı hazırlayacağız. Şu anda şehirlerde işgaller çok fazla var. Derelerin üzerinde dahi binalar var. Önümüzdeki süreçte bu binaları yıkacağız.” Bakan Kurum, diğer talepleri ise ilgili bakanlıklarla ve kurumlarla görüşerek değerlendireceklerini bildirdi.”
Geçtiğimiz günlerde Çevre ve Şehircilik Bakanımız Sayın Murat KURUM Odamızı ziyaret ettiler. Kendilerine Eski Kalkınma Bakanımız ve Mersin Vekilimiz Sayın Lütfi ELVAN da eşlik ettiler. Özellikle inşaat ve çevre ile ilgili Meslek Komitelerimiz başta olmak üzere sektörlerimizin düşüncelerini ve taleplerini kendileriyle paylaştık.
irçok konuyu konuştuk. Sayın Bakanımız öncelikle Sektörel Ticaret ve Sanayi Sitelerinin kurulmasına destek vereceklerini söyledi. Meslek Komitelerimizde alınan tüm ilgili kararların etkin şekilde Bakanlarımıza iletildiğini ve gereken lobinin yapıldığını ifade etmek isterim. Bu müjdeli haberin arkasında MTSO Meclisi’nin ve Meslek Komiteleri’nin aldıkları kararlar olduğunu söylemek isterim. Artık bizim yapmamız gereken harekete geçerek, öncelikle bu sektörel sanayi sitelerinin nerelere yapılacağını objektif olarak belirlemek için çalışma gruplarımızı belirlemek ve eyleme geçmektir. Sağlık, otomotiv, mermer, inşaat malzemeleri, nakliye ve mobilya şu an için talepte bulunan sektörlerdir. Ve gecikmeden sektörel ticaret ve sanayi sitelerinin yatırım alanla-
rı belirlenecektir. Kümelenme modeli ile tasarlanan bu sektörel sanayi ve ticaret siteleri, üreticilere olağan üstü imalat, nakliye, pazarlama ve insan kaynağı gibi avantajlar yaratırken, öte yandan yeni ve nitelikli istidamın da kapısı olacaktır. Sektörel ticaret ve sanayi siteleri kentsel düzene de büyük katkı sunacak ve kent içine yayılmış olan ve Mersin’e yakışmayan mahalle arası imalathane ve iş yerlerini de düzene sokarken, kentsel tasarım ve görünüş anlamında da dağınıklığı önleyecektir. KOSGEB, üretimi daha çok desteklemeli…
Üretim ve hizmette yenilikler ortaya çıkarken, bunlara destek veren kurumların da bazı yenilenmelerden geçmesi bizce elzemdir. Bunların başında KOS-
Çevre ve Şehircilik Bakanı Kurum’dan Mersin’e açık destek
Ç
İhtisas sanayi siteleri ile kent ekonomisini canlandırmak isteyen Mersin’e Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum, açık çek verdi. “Siz aradığınız özellikteki araziyi bulun biz tahsis edelim” diyen Kurum, “Yapanın da işletenin de milletin de kazanacağı işlerin hepsinde varız. Hazine arazilerini şehrin ihtiyaçları doğrultusunda kullanabiliriz” dedi.
evre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum, Ak Parti Genel Başkan Yardımcısı Lütfi Elvan, Ak Parti Mersin Milletvekilleri ve bürokratlarla birlikte Mersin Ticaret ve Sanayi Odası’nı (MTSO) ziyaret etti. MTSO Yönetim Kurulu Başkanı Ayhan Kızıltan, Meclis Başkanı Hamit İzol, Meclis Divanı ve Yönetim Kurulu Üyeleriyle bir araya gelen Bakan Kurum, kentin ihtiyaçlarını dinleyerek önümüzdeki süreçte neler yapmayı planladıklarını anlattı. Görüşmede en çok üzerinde durulan konu yeni yatırım alanları oldu. Yatırım yapılması istenen alanların kent dinamikleri tarafından tespit edilmesi halinde mera vasfını yitirmiş alanların hazineye aktarılabileceğini, Milli Emlak aracılığıyla da tüm kamu arazilerinin yatırıma tahsis edilebileceğini bildiren Kurum, proje ile bakanlığa gelip sektör temsilcilerinin konunun takipçisi olması gerektiğini vurguladı. Bir diğer öne çıkan konu ise Millet Bahçesi oldu. 110 dönüm alanda Millet Bahçesi kurulacağını açıklayan Bakan Kurum, gelen talep üzerine, Oyak’a ait arazinin de Milli Savunma Bakanlığı’ndan çıkarılması halinde tahsisini yaparak Millet Bahçesi’ne dahil etme ve bu bahçe
MTSO 03 CMYK
ile Çamlıbel’i de canlandırma sözü verdi. Kızıltan, kentin ihtiyaçlarını Bakan Kurum’a iletti Kent adına ilk sözü alan MTSO Yönetim Kurulu Başkanı Ayhan Kızıltan, müteahhitlerin sorunlarından kentin ihtiyaç duyduğu yatırım alanlarına kadar pek çok noktaya değindi. Sözlerine İmar Affı’nın 31 Aralık’a kadar uzatılmasına teşekkür ederek devam eden Kızıltan, taleplerini 9 başlıkta şöyle sıraladı: “1 – İmar Affı süresi uzatıldı ancak ödemelerin de taksitlere yayılması noktasında talep var. 2 – Mersin Serbest Bölgede ülkenin ilk serbest bölgesi ve bu nedenle farklı bir mevzuatı bulunmakta. Bölgenin altyapısı Hazine’ye üst yapısı ise kullanıcılara ait. Bu nedenle imar barışından Mersin Serbest Bölge yararlanamıyor. Yaklaşık 500 firmamız var ve bu firmalarımızın da yararlanmasını talep ediyoruz. 3 – Anahtar teslimi yapım işlerinde oluşan maliyet artışı yüklenici firmaları zor duruma düşürüyor. Zamlar nedeniyle oluşan fiyat farklarının karşılanabilmesine yönelik Fiyat Farkı ya da Tasfiye Kararnamesi çıkarılması talebi var.
4 – Kentin Çevre Düzeni Planı ya da İmar Planı yapılırken sanayiciden çiftçiye, esnaftan öğrenciye, ev hanımına kadar ihtiyaçlar tasarlanmalı. Şu anda Mersin’de en büyük ihtiyaç sektörel ticaret ve sanayi siteleri. Nakliyecilerin çok acil yere ihtiyacı var. Mermer ticareti yapan firmaların, inşaat malzemesi satıcılarının sektörel sitelere ihtiyacı var. Bunlar toparlanırsa şehrimiz de düzenli hale gelecek. 5 – Tarım kenti olunca zirai ilaç atık ve ambalaj atığımız da kentte ciddi sorun oluşturuyor. Bunların toplanmasına ya da takibine yönelik bir sistem oluşturulmasına ihtiyacımız var. 6 – Kentsel dönüşüm binalar bazında yapılıyor. Ada bazına dönüştürebilirsek şehirlerimizi kurtarabiliriz. Hem yolları genişletiriz, yeşil alanları otopark ihtiyacını giderebiliriz. 7 – Mersin yağış alan bir bölgede. Dere yatağı ıslahına belediye bütçesi yetmiyor. Bu konuda da destek bekliyoruz. 8 – Milli Emlak’ın taşınmazlarının kiralama yöntemleri yeniden gözden geçirilebilir. Mesela şu anda ben yatırımcı olarak bir yer buluyorum pazarlıkla orada yatırım yapıyorum. Bunun yerine Milli Emlak Mü-
Kurum: “İlleri ziyaret edip sorunlarına yerinde çözüm üretiyoruz” Yeni sistemde tüm bakanlıkların özel sektör mantığı ile hareket ettiğini vurgulayan Bakan Kurum, “Özel sektörden gelen bir kardeşiniz olarak masanın diğer tarafı dediğimiz sorunları kendi çapımızda bildiğimizi düşünüyoruz. Ama eksiklerimiz mutlaka var. Bürokrasiyi en aza indirip sorunları hızlı çözebilmek adına ekibimizle birlikte şehirlerimizi gezip sorunları yerinde dinlemeyip çözmeye gayret ediyoruz. Bugüne kadar 20’nin üzerinde şehrimizi ziyaret ettik ve gördüğümüz sorunları gidermeye çalıştık” dedi. Ardından Başkan Kızıltan’ın taleplerine yanıt veren Kurum, şunları söyledi: “1 – Kentsel dönüşüm ve imar affında faiz indirimine gittik. İmar Barışı ödemeleri için bankalarla
4
YIL: 20 | SAYI: 362 | 11 - 24 Kasım 2018 | www.mtso.org.tr
Alternatif Pazar: MOĞOLİSTAN
T
Moğolistan ile Türkiye arasındaki mesafenin uzak olması nedeniyle iki ülke arası ticaret henüz istenilen seviyeye ulaşmış olmasa da son 3 yıldır artan bir seyir izliyor. Gelecek için alternatif bir pazar olarak gösterilebilecek Moğolistan ile ticaretin istenilen seviyelere ulaşması için çözüm olarak havayolu kargo taşımacılığının geliştirilmesi gösteriliyor.
ürkiye ile Moğolistan arasındaki ikili ticaret özellikle son 3 yılda artan bir seyir izlemektedir. Ancak ikili ticaret hacmi hedeflenen seviyelerin altındadır. Türkiye’nin Moğolistan’a ihracatının bu seviyelerde kalması, büyük oranda iki ülke arasındaki uzaklık, taşıma yollarının sınırlı ve sürelerinin uzun olmasından kaynaklanmaktadır. Ürünlerin Moğolistan’a ulaşımın en iyi ihtimalle 45 gün sürüyor olması ticaretin gelişmesinin ve ihracatçıların bu ülkeye ilgi duymasının önündeki en büyük engeldir. 1 trilyon Dolara yaklaşan üretim kapasitesi ve Avrupa standartlarında kaliteli üretim gücüne sahip Türkiye’den doğrudan taşımacılık imkanının yaratılması, Türkiye’deki üretim gücünün ve kaliteli üretimin bilincinde olan ve her vesileyle bu durumu dile getiren iş adamları ve resmi yetkililerin bulunduğu Moğolistan’a ihracatın artmasında en kilit rolü oynayacaktır. Moğolistan’da dış ticarette Çin’e bağımlı kalınmak istenmemekte, ticaretin Batılı ülkeler ile çeşitlendirilmesinin gereğine inanılmaktadır. Bu kapsamda Avrupa ülkelerine göre daha rekabetçi üretim yapan Türkiye ile ticaretin önemi artmaktadır. Çözüm hava kargo İki ülke arasında taşımacılıkla ilgili en uygun çözümün havayolu kargo taşımacılığı olduğu anlaşılmaktadır. Bunun sağlanması halinde Türkiye’den yaş meyve ve sebze başta olmak üzere, tekstil ve konfeksiyon, ev tekstili, inşaat malzemesi, gıda ürünleri, mutfak malzemeleri, elektrikli ev aletleri, ayakkabı, tıbbi ürünler, otomotiv ürünleri, makine ve teçhizat ve benzeri her türlü ürünün Moğolistan piyasasına girmesi ve tüketiciler nezdinde ilgi görmesi kaçınılmaz. Türkiye’nin tarım ürünlerindeki kalite ve rekabet üstünlüğü piyasada satılan ürünlerle ölçülemeyecek derecede yüksektir. Piyasada kalitesiz ürünlerin yüksek fiyatla satıldığına şahit olunmaktadır. Tarım ürünleri sayısı oldukça sınırlıdır ve fiyatları yüksektir. Bu nedenle Türk ürünlerine büyük ölçüde ilgi gösterileceği tahmin edilen bu pazarın geliştirilmesi için ulaşım çözümleri aranmaktadır. Nüfus ve işgücü yapısı Moğolistan’ın nüfusu 1960 ve 1990 yılları arasında ikiye katlanmıştır ve şu anda nüfusun 1/3’ü 15 yaşın altındadır. Nüfus yoğunluğu çok düşüktür, kilometrekare başına yaklaşık 1,5 kişi düşer. 1990 yılında nüfusun yarısı şehirlerde yaşamaya başlamışken şehirlerdeki yüksek işsizlik 1990’lı yılların başlarında yeniden kırsal kesime göçe sebep olmuştur. Bu durum şimdilerde tersine dönmüştür ve toplam nüfusun yaklaşık 1/3’ü başkent Ulan Bator’da yaşamaktadır. Moğolistan etnik olarak oldukça
MTSO 04 CMYK
homojen bir ülkedir. Nüfusun yaklaşık %95’i Moğollardan oluşmakta, %5’lik Kazak asıllı Türk azınlık bulunmaktadır. Çalışma yaşındaki nüfusun %20’sinin işsiz olduğu ya da vasfının altında işlerde çalıştığı tahmin edilmektedir ve bu durum şehirlerde kırsal kesime göre daha kötü durumdadır. İşsizlerin yarısı 35 yaşın altındadır ve işsiz kadınlar işsiz erkeklere göre daha fazladır. Moğolistan’ın dış ticareti 2014 yılında ülkenin toplam ihracatı 5,7 milyar dolar, ithalatı ise 5,1 milyar dolar seviyesinde gerçekleşmiş, 2015 yılında ise ülkenin ithalatı 4,7 milyar dolara, ithalatı 3,8 milyar dolara düşmüştür. Moğolistan’ın ticaretinde en önemli ülkeler Güney komşusu Çin ile Kuzey komşusu Rusya’dır. Çin, Moğolistan’in ihracatında, Rusya ise ithalatında birinci sıradadır. Moğolistan’ın ihracatındaki en önemli ürünlerden biri de kömürdür ve toplam kömür ihracatının %99’unu Çin’e gerçekleştirmektedir. Çin’in kuzey bölgeleri Gansu ve İç Moğolistan’daki geri kalmışlığı ve yoksulluğu gidermek için başlattığı bölgeyi kalkındırma politikası çerçevesinde bölgeye yaptığı yatırımlar, özellikle çelik sanayi yatırımları, bölgenin ham madde ve enerji ihtiyacını artırmıştır. Moğolistan’ın ihracatının %81’ini temsil eden 6 ürünün biri hariç hepsinde alıcı ülke Çin’dir. İthalatta da durum farklı değildir. İthalatın %38’ini oluşturan ilk 6 ürünün de önde gelen ülkesi yine Çin’dir. İthalatta birinci sırayı Moğolistan’ın akaryakıt ihtiyacının tedarikçisi konumundaki Rusya alır. Moğolistan’ın ihracat ve ithalatındaki ürün yapısına bakıldığında, ham madde ihraç ettiği karşılığında gıda, taşıt araçları ve makine ile teçhizat aldığı görülür. Son zamanlarda özellikle madencilik alanında kullanılan makine ve araçların ithalatında artış görülür. Moğolistan’da gelişen sektörler Tarım ve hayvancılık Tarım, Moğolistan’ın GSYİH’sinin %20,6’sını oluşturur ve işgücünün %35,2’sini istihdam eder. Ancak, ülkenin yüksek rakımı, sıcaklıktaki aşırı dalgalanmalar, uzun kışlar ve düşük nemlilik oranı tarımsal kalkınma için sınırlı bir potansiyel sağlar. Bitkilerin büyüme mevsimi 95-110 gün arasında değişir. Ülkenin sahip olduğu sert iklim çoğu bitkinin yetişmesi için uygun değildir. Tarım sektörü sonuç olarak göçebe hayvan yetiştiriciliğine odaklanmıştır. Moğolistan’da yetiştirilen tarımsal ürünler mısır, buğday, arpa ve patatestir. Koyun, keçi, at, deve ve domuz gibi hayvanlar ticari olarak yetiştirilir. Bu hayvanlar birinci olarak etleri için yetiştirilmekteyse de keçiler
tüylerinin kaşmir yapımında kullanılmakta olmasından ötürü oldukça değerlidir. Tarım Moğolistan Halk Cumhuriyeti ilk kurulduğundan beri göçebe ağırlıklı, kırsal üretimi geliştirmeye çalışmıştır. Moğolların geleneksel olarak küçümsediği bitki yetiştiriciliği Çinli çiftçilerden öğrenilmiştir. Göçebeleri çiftçi olmaya zorlama denemeleri ilk başlarda başarısızlıkla sonuçlanmış ve hükümet, devlet çiftlikleri kurma yoluna gitmiştir. II. Dünya Savaşı’ndan sonra ülkede tarımsal ürün yetiştiriciliğini ve çiftlik sayısını arttırmak, bakir topraklarda üretim, tarımda makineleşme ve sulama sistemlerinin gelişimi için yoğun bir çalışma başlar. 1950’lerde Sovyetler Birliği’nin yardımıyla çiftliklerde makineleşme adımı atılır. Devlet çiftlikleri kooperatiflere göre yüksek oranda makineleşir. Bitkisel üretim ilk olarak tahıl üretimine yoğunlaşmıştır. Ardından patates, az da olsa sebze üretimi yapılır. 1960’larda Moğolistan tahıl üretiminde kendi kendine yetebilen bir ülke konumuna gelir. Yem bitkileri ekimi 1950’lerde başlar. Moğolistan’ın başlıca tarım ürünleri buğday, arpa, yulaf, patates, sebzeler, ot ve yeşil bitkilerdir. Öne çıkan tarım ürünleri yanında ülkede az da olsa ayçiçeği, üzüm, yer iğdesi, elma, siyah kuş üzümü, karpuz, misk kavunu, soğan ve sarımsak yetiştirilir. Hayvancılık Devrim öncesinden 1970’lere kadar hayvancılık Moğol ekonomisi için önemli bir dayanak olmuştur. Geleneksel ekonomide hayvancılık gıda ve giyim için önemli bir kaynaktır. 1921 Devrimi’nden sonra hayvancılık gıda ve sanayi için hammadde kaynağı ve önemli bir ihracat kalemi olur. 1945’te ayni vergilerde artışa gidilmesi ile birlikte hayvan sayısı 20 milyon başa düşer ve o günden bu yana sayı 20-24 milyon arasında gidip gelir. Yaşanan tüm sıkıntılı süreçlere rağmen 1980’lerin sonunda hayvancılık, gıda sağlama ve hammadde kaynakları sağlamasına bağlı olarak, ulusal ekonominin önemli parçalarından birisi olur. Yetiştirilen hayvanların büyük bölümü koyun, keçi ve sığır olmakla birlikte at, deve, domuz, kümes hayvanları yetiştirilip arıcılık da yapılır. Canlı hayvanlardan elde ürünler develerden, sığırlardan, tavuklardan, atlardan, keçilerden, domuzlardan ve koyunlardan et ve yağ; develerden, sığırlardan, keçilerden ve koyunlardan süt ve yün; deve, sığır, koyun, at ve keçilerden post şeklindedir. Ekonomik önemine karşılık 1980’lerin sonunda hayvancılık işçi kıtlığı, artmayan üretim ve verim, kötü hava koşulları, kötü yönetim, hastalıklar gibi sorunlarla karşılaşır. Sekizinci Plan bu sorun-
ların bazılarını ele alarak gidermeye çalışmıştır. Balıkçılık Moğolistan göl ve nehirleri tatlı su balıkları ile doludur. Moğolistan gelişmiş bir küçük ölçekli balıkçılık sektörüne sahiptir. Ülke konserve balık ihracatı yapmaktadır. Ülkede bulunan ve ihracat için işlemden geçirilen balıkların cinsi ve sayısı hakkında çok fazla bilgi bulunmaz.
bakır madeni işlenmemiş büyük maden rezervlerine sahip Moğolistan’ın bugüne kadarki en büyük ölçekli yatırımıdır. Ancak, ülkenin güneyinde Çin sınırına yakın bölgedeki Oyu Tolgoi bakır ve altın madeni ve Tavan Tolgoi yüksek kaliteli taş kömürü madeni rezervleri bu durumu değiştirecek büyüklüktedir. Tavan Tolgoi Kömür Madeni rezervi uzun zamandır bilinmesine rağmen çıkartılması ekonomik bulunmadığı için bugüne kadar yatırım yapılmamıştır. Artık, Çin’in büyüyen ekonomisi ve artan enerji ihtiyacı bu büyük kömür rezervinin işlenmesini karlı hale dönüştürmüştür. Oyu Tolgoi dünyadaki en büyük işlenmemiş porfir, bakır ve altın bulunduran maden rezervidir. Moğolistan Hükümeti tarafından halen 6,5 milyar mt olduğu tahmin edilen dünyadaki en büyük kok kömürü rezervlerinden olan Gobi çölündeki Tavan Tolgoi için yabancı yatırımcıya izin verip verilmeyeceği veya ne ölçüde izin verileceği değerlendirilmektedir. Madenin 200 yıl ömrü olduğu tahmin edilmektedir. Moğolistanın güneyinde Çin sınırından 250 km kuzeyde ve Ulan Bator’dan 540 km mesafede yer alan Tavan Tolgoi Maden Kaynaklarında Kömürün yanısıra bakır ve altının da olduğu belirtilmektedir. Bazovoy Element, Renova ve Severstal firmalarının yer aldığı ve 2006 yılında kurulan Rus Konsorsiyumu kömür çıkarılması ile ilgili yatırım projesi teklifini Moğolistan Hükümetine sunmuştur. Rus Demiryolları Şirketinin de proje ile ilgilendiği ve bu alanda işbirliği imkanlarını araştırmakta olduğu bildirilmektedir. Ulaştırma ve telekomünikasyon altyapısı En önemli taşıma bağlantısı üç
büyük kent olan Ulan Bator, Darkhan ve Erdenet’e hizmet veren, Moğolistan’ı Rusya ve Çin’e bağlayan Ulan Bator Demiryolu’dur. Moğolistan içinde taşımacılık zayıf yol ağı ve ithal yakıtın sınırlı arzı ve milli havayolu şirketinin (Mongolian Civil Air Transport-MIAT) borçları yüzünden sınırlıdır. Taşımacılık ağı dış yardımlarla iyileştirilmeye çalışılmaktadır ve 2001 yılında ülkenin doğusunu batısını birbirine bağlayacak yolun yapımına başlanmıştır. MIAT için özelleştirme çalışmaları başlamıştır. Telekomünikasyon 1990’lı yıllarda gözle görülür bir şekilde gelişmiştir. Doğrudan uluslararası görüşmeler Moğolistan’ın birçok bölgesinden yapılabilmektedir ve faks makineleri artan oranda kullanılabilmektedir. Medyada devlet kontrolü Ocak 1999’dan itibaren yasaklanmıştır. Fakat geçiş periyodu henüz tamamlanmamıştır. Moğolistan Radyo ve Televizyon Kurumu’nun kamu kurumu olarak yeniden yapılandırılması da henüz tamamlanmamıştır. Enerji Kömür yakılan 5 enerji istasyonu ana sanayi bölgelerine elektrik sağlar. Yeni bir elektrik şebekesi üç batı bölgesine hizmet vermektedir ve bu iki şebeke de Rus elektrik şebekesine bağlantılıdır. Hidroelektrik santralleri ve yenilenebilir enerji sistemleri bazı küçük bölgesel dizel istasyonların yerini almaya başlamıştır. Tüm sistem borç içindedir ve güç kesintileri yaygındır. Elektriksiz topluluklar hala yakıt olarak odun ve tezek kullanmaktadır. Güç üretimi ve sağlanmasının özelleştirilmesiyle bir milli entegre sistem geliştirilmesine rağmen enerji iletimi kamunun tekelinde kalacaktır. Kaynak: Ticaret Bakanlığı
Madencilik Moğolistan’da altın, kömür, bakır, molibdenyum, kalay, tungsten ve uranyum başta olmak üzere 80 çeşit zengin maden rezervi bulunur. Kömür, bakır ve altın bugüne kadar büyük yatırımların konusu olmuş madenlerdir. Erdenet şehrinde aynı isimle anılan bakır madeni dünyadaki ilk 10 bakır madeninden biridir ve Moğolistan ekonomisi için kilit rol oynar. Bu
Moğolistan ülke analizi D
etaylı bilgi ve talepleriniz için www.tibim.org veya Mersin Ticaret ve Sanayi Odası, Ticari Bilgi ve İstihbarat Merkezi’ni ziyaret edebilirsiniz. Sizin için pazar araştırmanızı yapar, kesin müşteri veya potansiyel müşterilerinizin detaylı bilgilerini sunabiliriz. Moğolistan’ın 2017 yılı ithalatı 2017 yılında 4,04 milyar dolarlık ithalat gerçekleştiren Moğolistan’ın en fazla ithalat gerçekleştirdiği ilk üç ülke sırasıyla; 1,3 milyar dolar ile Rusya Federasyonu, 1,2 milyar dolar ile Çin ve 357,2 milyon dolar ile Japonya’dır. Türkiye, Moğolistan’ın ithalat yaptığı ülkeler arasında 24,4 milyon dolar ve %0,6 pay ile 14. sırada yer alır. Gümrük tarife istatistik pozisyonuna göre ürün özelinde Moğolistan’ın dünya genelinden gerçekleştirdiği ithalat incelendiğinde; 540,9 milyon dolar ile ilk sırada, petrol veya bitümlü minerallerden elde edilen orta sınıf yağlar ve müstahzarları (biyodizel içermeyen) bulunmaktadır. 301,6 milyon dolar ile petrol ve bitümenli yağlardan elde edilen hafif yağlar ve müstahzarları (petrol veya bitümenli yağ oranı >=%90) ikinci sırada yer almaktadır. Üçüncü sırada ise 137,2 milyon dolar ile elektrik enerjisi yer alır. Moğolistan’ın 2017 yılı ihracatı 2017 yılında toplam 6,1 milyar dolarlık ihracat gerçekleştiren Moğolistan’ın ihracatında en büyük paya sahip olan ilk üç ülke sırasıyla; 5,1 milyar dolar ile Çin, 662,4 milyon dolar ile İsviçre ve 49 milyon dolar ile İtalya’dır. Türkiye, Moğolistan’ın ihracat yaptığı ülkeler arasında1,8 milyon dolar ve %0,02 pay ile 20. sıradadır. Gümrük tarife istatistik pozisyonuna göre ürün özelinde Moğolistan’ın dünya geneline yaptığı ihracat incelendiğinde; 2,1milyar dolar ile bitümenli taş kömürünün, Moğolistan’ın ihracat yaptığı ürünler arasında ilk sırada yer aldığı görülür. Bakır cevherleri ve konsantreleri, 1,6 milyar dolar ile ikinci sıradadır. Üçüncü sırada ise, 660milyon dolar ile altın (diğer işlenmemiş şekillerde olanlar, para yerine kullanılmayan) yer alır. Moğolistan – Türkiye 2017 Yılı Dış Ticaret İlişkileri Moğolistan’ın Türkiye’den yaptığı ithalat 2017 yılında Moğolistan’ın Türkiye’den ithal ettiği
ürünlerin başında 3,5 milyon dolar ile diğer kıymetli metal-kaplamalarından mücevherci eşyası kategorisine giren ürünler gelir. Bu değer Türkiye’nin ürün özelindeki dünya geneline yapmış olduğu ihracatın %0,08’ine denk gelmektedir. Moğolistan’ın Türkiye’den en çok ithal ettiği ikinci sıradaki ürün grubu ise 2,6 milyon dolar ile demir/çelikten radyatör, aksam ve parçaları olmuştur. Bu değer Türkiye’nin ürün özelindeki dünya geneline yaptığı ihracatın %0,6’sına denk gelir. Diğer elektrikli fırınlar, ocaklar, ızgaralar gibi ürünleri ise 2,5 milyon dolar ile Moğolistan’ın Türkiye’den en fazla ithal ettiği üçüncü sıradaki ürün grubu olmuştur. Bu değer, Türkiye’nin ürün özelindeki Moğolistan ve diğer ülkelere yaptığı toplam ihracatın %0,3’üne denk gelir. Moğolistan’ın Türkiye’ye yaptığı ihracat Moğolistan’ın, Türkiye’ye ihraç ettiği ürünlerin başında 983 bin dolar ile gümüş (ham) yer alır. Ulaşılabilen Mirror Data (Yansıtılmış Veriler)* verileri kapsamında, Moğolistan’dan ihraç edilen gümüş (ham) ürünün tamamının Türkiye’ye gönderildiği görülür. İkinci sırada,646 bin dolar ile keçi ve oğlakların dabaklanmış yaş derileri yer alır. Bu değer, Moğolistan’ın bu ürün grubu özelinde Türkiye dahil diğer ülkelere de yaptığı ihracat rakamının %24,3’üne denk gelir. 80 bin dolar ile kadın/kız çocuk için dış giyim (yün, ince hayvan kılından [örme]) kategorisine giren ürünler, Moğolistan’ın Türkiye’ye en fazla ihraç ettiği üçüncü ürün grubu olmuştur ve bu değer Moğolistan’ın bu ürün grubu özelinde dünya geneline yaptığı ihracatın %2,6’sına karşılık gelir. Önemli Not: Yukarıda yer verilen çalışmada 2017 yılına ait “Mirror Data (Yansıtılmış Veriler)*” kullanılmış olup ilgili bölümlerde 6 haneli gümrük tarife istatistik pozisyonu baz alınmıştır. *(Mirror Data Yansıtılmış Veriler): Ticaret verilerini Birleşmiş Milletlerin Uluslararası Ticaret İstatistikleri Veri Tabanına (ComTrade) bildirmeyen ülkelerin ticaretinin, bu ülkelerin ticaret yaptığı diğer ülkeler tarafından rapor edilmesi sonucu ulaşılan tahmini verilerdir.
5
YIL: 20 | SAYI: 362 | 11 - 24 Kasım 2018 | www.mtso.org.tr
Bakliyatçılarda hedef, çocuklar
M Burhanettin Kılıç
MTSO 3 No’lu Hububat ve Bakliyatın İşlenmesi ve Ticareti Meslek Komitesi Başkanı
Çiftçi ile organik üretim adına anlaşmalı tarım yaptırıldı ve bu ürünler için önceden yurtdışındaki alıcılarla kontratlar imzalandı. Türkiye’de çok fazla pazarı bulunmayan ve diğer ürünlere göre yaklaşık 1,5 kat daha fazla döviz girdisi sağlayan organik buğday ve yemlik mısırda ihracatın önünün yeniden açılması en büyük beklentimiz.
TSO 3 No’lu Hububat ve Bakliyatın İşlenmesi ve Ticareti Meslek Komitesi yönünü çocuklara çevirdi. Hedef; bir taraftan çocuklar arasında giderek artan obeziteye karşı mücadeleyken diğer taraftan çocukları bakliyatla tanıştırıp, sevdirerek gelecek kuşaklarda bakliyat tüketimini artırmak. Mersin Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO) 3 No’lu Hububat ve Bakliyatın İşlenmesi ve Ticareti Meslek Komitesi Başkanı Burhanettin Kılıç, sektöre ilişkin değerlendirmeler yaparak komite çalışmaları hakkında bilgi verdi. Mersin’in bakliyat sektörü adına önemine dikkat çekerek sözlerine başlayan Kılıç, kentin limana sahip olması nedeniyle özellikle dünya ticaretinde önemli bir rol üstlendiğini anlattı.Sektör olarak iyi bir yılı geride bırakmaya hazırlandıklarını da vurgulayan Kılıç, “Ürünlerin büyük bölümü için 2018 bolluk yılı oldu. Sadece unluk buğdayda bir kalite düşüklüğü yaşandı ama verimi iyiydi. Kurun da desteklemesiyle birlikte bakliyat ve hububat ihracatında yaklaşık yüzde 30’lara varan artış oldu” dedi. Ardından Komite çalışmalarına değinen Kılıç, bu dönemde özellikle yerli malının tanıtımına ağırlık vermeyi planladıklarını söyledi. Yerli malı üretiminin de tüketiminin de teşvik edilmesi gerektiğini ifade eden Kılıç, komite olarak bu yönde bir çalışma organize edeceklerini açıkladı. Hedef olarak okulları seçtiklerini kaydeden Kılıç, Dünya Bakliyat Günü olan 10 Şubat itibariyle gerçekleştirmeyi düşündükleri etkinlik hakkında bilgi verdi. “Her Cuma okullarda bakliyat tanıtımı yapılacak” 10 Şubat’tan itibaren her Cuma dezavantajlı bölgelerde seçilecek okullarda çocukları bakliyat ile tanıştırmak istediklerini dile getiren Burhanettin Kılıç projelerini şöyle özetledi:
Marketler hedef gösterilmekten rahatsız
E
nflasyonun sebebi aranırken marketlerin günah keçisi olarak gösterildiğini anlatan MTSO 7 No’lu Perakende Gıda ve Muhtelif Ticaret Meslek Komitesi Başkanı Mustafa Aykun, haksız yere hedef gösterildiklerini söyledi. “Çok ciddi kârlar elde edilse bu dönemde marketler kapanmak yerine çok sayıda yenisi açılırdı” diyen Aykun, “Bizlerin kârını hesaplamak çok zor değil. Yanlış algılar oluşturmak yerine sorun, gerçek kaynağında aranmalıdır” değerlendirmesini yaptı. Mersin Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO) 7 No’lu Perakende Gıda ve Muhtelif Ticaret Meslek Komitesi Başkanı Mustafa Aykun,sektöre ilişkin değerlendirmeler yaparak yaşadıkları sıkıntılar karşısında Komite olarak neler yapmayı planladıklarını bildirdi. Son dönemlerde en büyük sıkıntıları olarakyükselen enflasyonla marketlerin isminin bir arada anılmasını gösteren Aykun, bu yanlış algının yıkılması yönünde çaba sarf edeceklerini anlattı. Haksız eleştirilere maruz kaldıklarına işaret eden Aykun, şunları söyledi: “Üzülerek izliyoruz ki enflasyon artış sebebi olarak ulusal medyada marketler öne çıkarılıyor. Hedefe marketler konuluyor. Enflasyonun büyük kısmı perakendeciden kaynaklanıyor gibi gösteriliyor. Oysa bizlerin çok yüksek kazançları yok. Yılbaşından bu yana elektriğe 3 kez zam geldi. Yakıta aynı şekilde zam geldi. Poşetler en büyük gider kalemlerimizden ve plastiğe ciddi zamlar geldi. Kiralarımız TEFE, TÜFE oranında yükseldi. Hangi girdi maliyetimize bakarsak bakalım yüzde 50-60 arasında arttı. Bizler üretici değiliz ki ürüne değer belirleyelim. Üretilen ürünü alıp masraflarımızı, maliyetimizi üzerine ilave ederek satış yapan yerleriz. Maliyetler eklendiğinde fiyatlar yükseliyor. Enflasyonun sebebi marketçi olamaz. Arkadaşlarımız ayakta kalma mücadelesi veriyor ve bir kısmı da kapatmak
MTSO 05 CMYK
durumunda kalıyor.Kimse yeni şube açıp yeni istihdam sağlayamıyor.” Geçmiş dönemlerde maliyetler hesaplanırken girdi maliyetleri cironun yüzde 16’sını oluştururken bugün yüzde 21’ine denk geldiğini dile getiren Aykun, “Fiyatlar arttı ise de ayakta kalmak için artırılıyor, çok kazanmak için değil. Tüm bu artışları fiyatlara yansıtmazsak nasıl ayakta kalabiliriz?” sorusunu yöneltti. “Depolarımızda ürün olması fırsatçılık değil” Deposunda ürün bulunan marketlerin ‘stokçulukla’ suçlanmasını doğru bulmadıklarına da değinen Mustafa Aykun, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bir depo malım olduğunu düşünelim. Paramı korumak adına ürünün fiyatının düşük olduğu bir dönemde bir depo mal almışım ve bu ürünü o günün fiyatlarından satmaya başlamışım. Bu yaklaşımda nasıl bir yanlışlık olduğunu anlamakta zorlanıyorum. Üretici ürününe zam yaptıktan sonra bir perakendeci olarak düşük fiyattan satış yaparsam nasıl ayakta kalacağım? Eğer ürün fiyatı düşük olduğu dönemde ben mal almak yerine gidip döviz alsam ve ürün fiyatı yükseldiği dönemde yükselen dövizden paramı bozdursam kimse bana neden yüksekten bozduruyorsun, sen düşük fiyatla almıştın demeyecekti. Eğer ben fiyat daha da artacak diye ürünümü satmayıp depomda bekleterek piyasayı zora düşürsem o zaman hatalı davranmış olur, gerçek anlamda stokçuluk yapmış olurum. İkisi birbiriyle karıştırılmamalı.” Aynı zamanda yüksek fiyatlarla aldıkları ürünlerin fiyatlarının zaman zaman düştüğüne de değinen Aykun, öyle durumlarda da yüksekten almalarına rağmen düşük fiyatla satmak durumunda kaldıklarını ve zarar ettiklerini söyledi. Ticaretin bir risk olduğunu, kazanmanın da kaybetmenin de her zaman mümkün olabilece-
ğini belirten Aykun, hatalı değerlendirmelerle sektörün yıpratılmaması gerektiğini vurguladı. Enflasyonla mücadeleye katılıyoruz Perakendecilerin enflasyonla mücadele çalışmalarına da değinen Mustafa Aykun, “Bizler de toplum içinde aynı zamanda birer tüketiciyiz. Enflasyonun yükselmesinin hiçbirimize yarar sağlayacağına inanmıyoruz” dedi. Bu nedenle enflasyonla mücadelede perakendeciler olarak üzerlerine düşen görevi yerine getirmeye her zaman hazır olduklarını vurgulayan Aykun, “Bu konuda MTSO Yönetim Kurulu Başkanımızla da yaptığımız toplantılar oldu. Bu toplantıların sonunda şu anda tüm perakendeciler işyerlerinde enflasyonla mücadelede adına hükümetimizin belirttiği 50 adetinde üzerinde üründe yüzde 10’dan fazla indirimle elinden geleni yapmaktadır” ifadelerini kullandı. “Küme çalışmalarına ağırlık vereceğiz” Ulusal ve uluslararası marketler karşısında yerel marketlerin hem sayı olarak hem de maddi güç olarak zayıf kaldığını anlatan Mustafa Aykun, komite olarak bu sorunun çözümüne eğilmek istediklerini söyledi. Bu nedenle rekabetçi yapılarını güçlendirecek çalışmalar öngördüklerini ifade eden Aykun, küme çalışmalarına ağırlık verip yerel marketleri bir araya getirip alım birliğine gitmek istediklerini anlattı. Bunun iki şekilde olabileceğini dile getiren Aykun, “Hem satış yapacağımız malın alımında, hem sarf malzemelerimizin alımında birlikte hareket edebiliriz hem de bankalarla çalışmalarımızda ya da muhasebe hizmeti alımında birlikte çalışabiliriz” dedi. Her bir marketin muhasebe işlemleri için ciddi ödemeler yaptığını, ortak bir muhasebe hizmeti alınarak bu maliyetlerin aşağı çekilebileceğini anlatan Ay-
“Bakliyat insan sağlığı açısından çok önemli bir besin maddesi. Ancak günümüzde fastfoodürünlerin hızla yayılmaya başlamasıyla birlikte maalesef çocuklarımız bu önemli besin maddesinden uzaklaşmaya başladı. Paralelinde obezite de çocuklar arasında gün geçtikçe artan bir soruna dönüştü. Unutulmamalı ki sağlık sorunları ile mücadelede baklagiller en etkin besin kaynakları arasında gösteriliyor.Çünkü protein açısından oldukça zengin. Önemli bir lif kaynağı. Temel vitamin ve mineralleri ihtiva ediyor. Kuru baklagillerde kolesterol bulunmuyor. Gluten içermiyor ve anti alerjik gıdalar. Üstelik hayvansal protein içeren diğer gıdalara kıyasla daha uzun süre bozulmadan korunabiliyor. Bu nedenle tüketimi artırılmalı. Bizim de amacımız, çocuklara bakliyatı sevdirip daha fazla tüketmelerine katkı sağlamak.” Dezavantajlı bölgelerdeki okulları hedef alarak Şubat ve Mart aylarında her Cuma birkaç okulda öğrencilere mercimek çorbası, kısır, pilav üzeri nohut ya da kuru fasulye gibi bakliyattan yapılmış gıdalar ikram edeceklerini bildiren Kılıç, bu uygulamaya önümüzdeki süreçte de devam edebileceklerini bildirdi. “Organik buğday ihracatının önü açılmalı” Sözlerini ihracata yönelik değerlendirmeleriyle sürdüren Burhanettin Kılıç, ilk olarak yasaklı ürünlere değindi. İç piyasadaki fiyat dengesinin korunabilmesi adına Ekim ayı başında pirinç ihracatının yasaklandığını anlatan Kılıç, “Bu uygulama ile birlikte Osmancık pirincinin kilo fiyatı yurt içinde 5 TL’den 4,5 TL’ye kadar gerilemiş oldu” dedi. Türkiye’nin orta tane pirinçte ihracatçı olduğunu ve halen sezonda olunması nedeniyle dünya genelinde pirinç talebi bulunduğunu bildiren Kılıç, pirincin ihracata kapalı olması
kun, “Türkiye’de Marketler Birliği ilk olarak Mersin’de kuruldu. O dönem 33 yerel market bir araya gelerek bahsettiğim bu uygulamayı gerçekleştirmişti. Kısaca bu alanda tecrübemiz var ve bu sıkıntılı dönemde tekrarlayabiliriz” diye konuştu.Bu tür önlemlerin yerelde daha rahat alınabileceğini, ulusal organizasyonlarla bu çalışmanın zor olacağını da dile getiren Aykun, “Çünkü İstanbul ya da Ankara’daki bir yerel marketin sıkıntıları ile bizlerinki aynı değil. Yerelde bir birlik oluşturulması halinde uygulamak da olaylara müdahale etmek de daha pratik oluyor” değerlendirmesini yaptı. “Toptancılarla birlikte hareket etmek istiyoruz” Perakende ve toptancıların birbirinden ayrılamayacak iki sektör olduğuna da işaret eden Mustafa Aykun, ortak çözümler üretebilecekleri ortak sorunlara sahip olduklarını söyledi. Bu nedenle toptancılarla bir araya gelecekleri toplantılar düzenlemek istediklerini anlatan Aykun, “Toptancılar da zor günler geçiriyor. Biz toptancıların da sıkıntı yaşamasını istemiyoruz. Toptancıların zarar görmesi demek perakendecilerin direk fabrikalardan alım yapmak zorunda kalması anlamına gelir. Eğer fabrikalara bağımlı kalırsak çok zorlanırız. Bu nedenle güç birliğine gidip iki sektör arasında nasıl bir dayanışma yapabileceğimizi doğru saptamalıyız” ifadelerini kullandı. Konuşmasının sonunda kredi kartı komisyonları ve Sodexho ile yaşanan sorunlara da değinen Aykun, 0,99’dan 2’ye çıkan kredi kartı komisyonlarının da Sodexho yüzde 10 komisyonun da marketleri büyük ölçüde zorladığını söyledi. Komite olarak bugüne kadar yaptıkları çalışmalarda sektör temsilcilerinin sorunlarını tespit etmeye gayret ettiklerini vurgulayan Aykun, bundan sonrasında öncelik sırasına göre bu sorunların çözümü adına adımlar atacaklarını sözlerine ekledi.
nedeniyle yurtdışına ağırlıklı olarak bulgur gönderdiklerini açıkladı. Pirinç ihracatının bu dönemde yasaklanmış olmasını yerinde bir uygulama olarak görmelerine rağmen aynı yasağın organik ürünlere de uygulanmasını doğru bulmadıklarına dikkat çeken Kılıç, şunları söyledi: “Bir ihracat kalemini de organik ürünler oluşturuyor. Üretimi yapılan organik buğday, yemlik mısır gibi ürünlerde ön izne tabi ihracat vardı ama son uygulama ile birlikte o da iptal oldu. Bununla birlikte de küçük bir sıkıntı oluştu. İhracatçılar çiftçilerle anlaşmalı ekim yaptırmıştı. Anlaşmalı buğday ektirildi. Bu ürünlerin pazarı da belli, önceden kontratlar yapılmıştı. En azından organik ürünlere ihracat izni verilmesi beklentimiz var. Özellikle buğday ve yemlik mısır konusunda. Bu ürünlerin alıcıları da tamamen farklı. İç pazarda çok fazla satışı yapılmıyor. Organik ürünlerin ülkeye kazandıracağı döviz diğer ürünlere göre 1,5 kat daha fazla. Katmadeğeri yüksek olan bu ürünlerde en azından ihracatın devam etmesini talep ediyoruz. Bakanlıklardaki görevliler de müsteşarlıklar da değişti. Kadroların oturmasını ve birilerinin bu sorumluluğu almasını bekliyoruz.” “İyi bir planlama önemli” Tüm sektörlerde olduğu gibi bakliyatta da kazancı artırmak için iyi bir planlamanın önemli olduğuna dikkat çeken Burhanettin Kılıç, yurtdışındaki ülkelerin uydu aracılığıyla tüm dünyayı takip edip nerede, hangi dönemde hangi ürünlerin yetiştiğini görerek kendi planlamasını ona göre yaptığını bildirdi. Türkiye’nin de tarımda benzer bir uygulama ile doğru planlama yapıp ürün desenini ona göre belirlemesi gerektiğine dikkat çeken Kılıç, rekoltelere ilişkin şu açıklamaları yaptı: “Bu yıl yaklaşık 400 bin ton
nohut, 400 bin ton ise kırmızı mercimek üretimi oldu. Türkiye’nin tüketimi için bu rakamlar yeterli. Fazlası ise ihraç ediliyor. Bizde bazı ürünler rakiplerimize oranla daha erken çıkıyor. Bu da bir avantaj. Rekoltenin iyi olması, erkenci ürünler ve kurun etkisi birleşince sezona iyi bir başlangıç yaptık. Rekoltedeki artış iç pazarda da fiyatların düşmesini beraberinde getirdi.” “İnovatif ürünlere yönelik çalışmalar yeni yeni başladı” Sektörde katmadeğerli ürün ihracatı için de son dönemlerde yeni yeni adımlar atıldığına değinen Burhanettin Kılıç, bu yöndeki çalışmaların henüz istenilen düzeyde olmadığını bildirdi. Artık Amerika ve Avrupa’da da bakliyat tüketiminin artmaya başladığını, bu ülkelerde farklı kullanım alanlarına yönelim olduğunu bildiren Kılıç, “Örneğin biz Avrupa’ya pirinç satıyoruz onlar pirinç unu yaparak bebek mamalarında kullanıyor. Aynı şekilde biz nohut ihraç ediyoruz onlar nohut unu yaparak farklı sektörlerde kullanıyor” dedi. Türkiye’de de bu yöndeki yeni ürünlerin üretimine yönelik deneme çalışmalarının başladığını dile getiren Kılıç, önümüzdeki yıllarda bu alandaki yatırımların daha da artacağına inandığını söyledi. Katmadeğerli ürünlerin yüzde 30-40 daha yüksek fiyatlarla satılabildiğini vurgulayan Kılıç, hedeflerinin inovatif ürünleri özendirmek olduğunu söyledi. “Fırsatçılara aman vermemek için denetimler artmalı” Son olarak enflasyonla mücadele çalışmalarına değinen Burhanettin Kılıç, fiyat artışlarında bazı fırsatçıların önemli rol üstlendiğini söyledi. Geçmiş yıllarda alınan ürünlerin üzerine konan kar marjında özellikle son 3 ayda 5 – 6 kat artış gözlendiğini kaydeden Kılıç, denetimlerin artırılması ve kalıcı hale getirilmesi, tüketicinin de bilinçlenmesi gerektiğini ifade etti.
Mustafa Aykun
MTSO 7 No’lu Perakende Gıda ve Muhtelif Ticaret Meslek Komitesi Başkanı
Küme çalışmalarına ağırlık verip yerel marketleri bir araya getirip alım birliğine gitmek istiyoruz. Hem satış yapacağımız malın alımında, hem sarf malzemelerimizin alımında birlikte hareket edebiliriz. Aynı zamanda bankalarla çalışmalarımızda ya da muhasebe hizmeti alımında ortak hareket edebiliriz.
6
YIL: 20 | SAYI: 362 | 11 - 24 Kasım 2018 | www.mtso.org.tr
RÖPORTAJ
TGİOSB ile 55 bin yeni istihdam
Ali İhsan SU
Mersin Valisi TGİOSB Yönetim Kurulu ve Müteşebbis Heyet Başkanı
Tarım kenti Mersin’de tarım ürünlerini sanayi ile buluşturup katmadeğerini artırmasına büyük katkı sağlayacak olan TGİOSB, bir taraftan kent ekonomisini güçlendirirken diğer taraftan 55 bin kişiye iş kapısı olmaya hazırlanıyor.
T
arım sektöründe önemli bir potansiyele sahip olan Mersin, bu potansiyelini geliştirip, katmadeğerli ürünlerle sektörden elde ettiği kazancı artırıp, Türkiye ve dünyadaki yerini güçlendirmek adına Tarsus Gıda İhtisas Organize Sanayi Bölgesi (TGİOSB) kurulumu için çalışmalarını tüm hızıyla sürdürüyor. 3,1 milyon metrekaresi sanayi alanı olmak üzere toplam 5.3 milyon metrekare alan üzerinde kurulması planlanan TGİOSB’de hızlı kamulaştırma çalışmaları devam ediyor. Tamamlandığında 15 bini doğrudan 40 bini dolaylı olmak üzere toplam 55 bin kişiye istihdam sağlaması planlanan Bölge’nin yalnızca kentin ekonomisini değil, sosyo ekonomik yaşamını da güçlendirmesi bekleniyor. Bölgenin geniş bir yelpazede hizmet vermesi planlanıyor. Gıda ürünlerinin imalatından et, balık ürünlerinin sebze ve meyvelerin işlenip saklanmasına, bitkisel ve hayvansal sıvı ve katı yağların imalatından fırın ve unlu mamuller imalatına, hazır hayvan yemleri imalatından içecek imalatına kadar gıda denildiğinde akla gelen her türlü üretimin bir arada bulunacağı Bölge, limana olan yakınlığı nedeniyle yalnızca yerli değil yabancı yatırımcıların da ilgisini çekiyor. 414 modüler parsele sahip Bölge’de başvurular da başladı. Başvurular TGİOSB Bölge Müdürü Caner Özcan’a 0536 255 44 58, 0324 616 33 46, 0324 616 33 48 No’lu telefonlardan ve faks ile 0324 616 00 29 numaradan yapılabilir. MTSO Haber olarak Üyelerimizi kent adına böylesi önemli bir yatırım alanı hakkında daha fazla bilgilendirebilmek adına Mersin Valisi ve TGİOSB Mütevelli Heyet Başkanı Ali İhsan Su ile görüştük. Vali Su, bölgenin teknik detaylarını, yatırım imkanlarını ve kent ekonomisine sağlayacağı katkıları MTSO Haber için şöyle anlattı: MTSO Haber: Tarsus Gıda İhtisas OSB kurulma fikri nasıl doğdu? Şu anda hangi aşamada? Mersin, sanayi, ticaret ve turizm sektörlerinde olduğu gibi stratejik önemi hiçbir zaman eksilmeyecek olan tarım sektöründe de ülkemizin önde gelen illerinden biri konumundadır. Nitekim Mersin, dört mevsim ürün yetiştirilmesine imkan sağlayan iklimi ve binlerce hektarlık bereketli toprakları ile tarım sektöründe sahip olduğu zengin potansiyelini, çalışkan çiftçisi eli ile işleyerek en etkin şekilde değerlendirmektedir. Mersin’in tarım sektöründe sahip olduğu bu zengin potansiyelin daha fazla katma değere dönüşmesi için bu ürünlerin işlenmesi, iç ve dış pazarlarda hak ettiği değerle buluşturulması büyük önem taşımaktadır. Bu doğrultuda tarım ile birlikte sanayi sektörüne de sıçrama oluşturacağına, daha fazla insanımıza istihdam sağlayacağına, il ve ülke ekonomisine büyük katkıları olacağına inandığımız Gıda İhtisas Organize Sanayi Bölgesi’nin bir an önce kurulmasına yönelik girişimlere kentin ilgili tüm dinamiklerince el birliği içerisinde başlanmıştır. Elbette Mersin’in tüm sektörlerde birçok yatırımla buluşturulmasında büyük pay sahibi olan 65. Dönem Kalkınma Bakanı ve Mersin Milletve-
MTSO 06 CMYK
kili Sayın Lütfi Elvan’ın yoğun ilgi ve büyük destekleri ile OSB’nin kurulumu kısa sürede gerçekleşmiş ve çalışmalar hızla ilerlemektedir. Nitekim Kasım 2017’de tescili yapılarak tüzel kişilik kazanan Tarsus Gıda İhtisas Organize Sanayi Bölgemizin (TGİOSB) faaliyete geçmesi noktasında geçtiğimiz bir yıl içerisinde büyük mesafeler kat edilmiştir. Bu süre zarfında acele kamulaştırma kararı Bakanlar Kurulu’nca çıkarılmış ve taslak imar planları hazırlanmıştır. Kamulaştırma sürecinin hızla devam ettiği TGİOSB’nin bir an önce faaliyete geçmesi noktasında çalışmalarımız aralıksız sürmektedir.
pılmasına imkan sağlayan TGİOSB’nin çok kısa sürede ilimizin lokomotif bölgelerinden biri olacağına yürekten inanıyorum.
MTSO Haber: OSB’nin teknik bilgilerini anlatır mısınız? Sahip olduğu 5,3 milyon metrekare alan ile Türkiye’de kurulmuş olan Gıda İhtisas OSB’ler içerisinde ilk sıralarda yer alan TGİOSB’nin 3,1 milyon metrekaresi sanayi alanı olacaktır. 414 modüler parsel olarak yatırımcılara tahsisi yapılacak bölgenin faaliyete geçmesi ile birlikte 15 bini doğrudan, 40 bini dolaylı olmak üzere 55 bin kişinin istihdam edilmesi planlanmaktadır. Mersin, coğrafi konumu, ulaşım çeşitliliği ve kalitesi ile tarım ve sanayide olduğu gibi ticaret sektöründe de ülkemizin önde gelen illerinden biri konumundadır. Sadece ülkemizin değil aynı zamanda dünyanın da önde gelen limanları arasında yer alan Mersin Limanı ve limanın varlığı ile sürekli gelişim gösteren lojistik sektörü de Mersin’in ülkemizin önemli bir dış ticaret kapısı olmasını sağlamaktadır. TGİOSB, Mersin’in sahip olduğu bu coğrafi konumunun getirdiği avantajlardan en üst düzeyde yararlanacak şekilde kurulmaktadır. Nitekim Bölge, Limana 35, Serbest Bölgeye 20, Adana Şakirpaşa Hava Limanı’na 40 km mesafededir. Bunun yanında yapımı devam eden Çukurova Bölgesel Hava Limanı’na ve Yenice Lojistik Üssü’ne ise 15 dakika uzaklıktadır. Taşımanın en uygun maliyet ve koşullarda ya-
Görüldüğü üzere ürünlerin ambalajlanmasından, paketlenmesine, işlenmesinden imalatına kadar birçok alanda yürütülecek çalışma ile Bölge, ilimiz ve bölgemiz tarıma dayalı sanayi sektörünün gelişimine ivme katacaktır. Bunun yanında vatandaşlarımıza yeni bir iş ve aş kapısı olarak ilimizde ve bölgemizde işsizliğin önlenmesine katkı sağlayacak, insanımızın sürekli gelişen ekonomimize olan katkısını daha da artıracaktır. Türkiye gıda sektörü için önemli bir yere sahip olacağına inandığım TGİOSB; gelen taleplerin karşılanması ile aynı zamanda ülke olarak belirlediğimiz hedeflere ulaşma noktasında azami düzeyde katkı sağlayacaktır. Bölge, ulusal ve uluslararası yatırımcıların yatırım yapması ile il, bölge ve ülke ekonomimiz için artı bir katma değer oluşturacak, ilimizin sosyo-ekonomik gelişim sürecine de ivme katacaktır.
MTSO Haber: Tarsus Gıda İhtisas OSB içerisinde hangi sektörler yer alacak? Kent ekonomisine sağlayacağı katkıları anlatır mısınız? TGİOSB’de, gıda ürünlerinin imalatı, et, balık ürünlerinin, sebze ve meyvelerin işlenmesi ve saklanması, bitkisel ve hayvansal sıvı ve katı yağlarının imalatı, fırın ve unlu mamuller imalatı, diğer gıda maddelerinin imalatı, hazır hayvan yemleri imalatı, gıda ürünleri ve içecek imalatı sektörleri yer alacaktır.
MTSO Haber: Böyle bir yapılanmanın Mersin tarımına etkilerinden de bahseder misiniz? Mersin’in sahip olduğu zengin sektörel çeşitliliği içerisinde tarım sektörünün çok önemli bir yeri bulunmaktadır. Nitekim çalışkan çiftçisi ve üreticisin elinde işlenen bereketli topraklarında elde edilen tarımsal üretim değeri özellikle de bitkisel üretim değeri ile ülkemizin önde gelen
tarım şehirlerinden biri olma unvanını gururla taşımaktadır. Bu çerçevede; ilimiz limon, çilek, muz, şeftali, yenidünya, yeşil erik ve keçiboynuzu ürünlerinde Türkiye birincisi olup, narenciye, domates, salatalık ve biber gibi ürünlerde ikincilik, üçüncülük ve dördüncülük gibi üretim sıralamalarında yer almaktadır. Çukurova Bölgesi’ni ele alacak olursak, bölge sebze-meyve üretiminde çok büyük bir potansiyele sahiptir. Elbette tarımdan elde edilen katma değerin arttırılması, ürünlerin iç ve dış piyasada hak ettiği değer ile pazarlanması, ürün veriminin azami düzeye çıkarılması, ürünün üretim, saklama ve işleme sürecinde ar-ge temelli bilimsel bir yaklaşımı zorunlu kılmaktadır. Bu nedenle Tarım, Gıda İhtisas Teknoloji Geliştirme Bölgesi ile koordineli çalışacak olan TGİOSB, bizleri bu imkanlarla buluşturarak ilimiz gıda sektör gelişimini hızlandıracak, hem yatırımcıya hem de Türkiye ekonomisine önemli katkılar sağlayacaktır. MTSO Haber: Kentimizde bir de Tarım, Gıda İhtisas Teknoloji Geliştirme Bölgesi çalışması yürütülüyor. Bu yatırım hakkında da kısaca bilgi verip iki yatırımın birbirine sağlayacağı katkıları değerlendirir misiniz? Tarsus Ali Fakı ve Reşadiye sınırları içerisinde kurulması planlananTarım, Gıda İhtisas Teknoloji Geliştirme Bölgesi’nin kurulma kararı, 31 Mart 2018 tarihli ve 30377 sayılı Resmi Gazetede yayınlanmıştır. Türkiye’de tarım alanında ihtisaslaşmış ilk ve tek olan Mersin Tarım, Gıda İhtisas Teknoloji Geliştirme Bölgesi’nin, hem Tarsus Gıda İhtisas OSB’ye, hem de tüm Türkiye’ye hizmet vermesi planlanmıştır. Tarıma dayalı sanayi ve ürünlerin ulusal ve uluslararası ticaretine katkıda bulunacak, tarımı teknolojik temellere taşıyacak, en önemlisi de ülkemizi tarım sektöründe dışa bağımlılığı azaltacak olan Mersin Tarım, Gıda İhtisas Teknoloji Geliştirme Bölgesi kurucu ve işletici anonim şirketinin kuruluşu, 2 milyon TL sermayeyle, Valiliğimizce başlatılmıştır. Mersinliler olarak her geçen gün yeni bir dev yatırım ile ilimizin buluşmasından büyük bir memnuniyet duymaktayız. Bir yandan Tarsus Gıda İhtisas Organize Sanayi Bölgemizin faaliyete geçecek olmasının mutluluğunu yaşarken, öte yandan ilimize bir Tarım, Gıda İhtisas Teknoloji Geliştirme Bölgesi’nin de kazandırılacak olması bu mutluluğumuzu katlamaktadır. Her iki bölgemizin ilimize kazandırılması ilimiz tarım ve gıda sektör gelişimine büyük bir sıçrama oluşturacaktır. Zira ar-ge ve inovasyon temelli yapılacak bilimsel çalışmalarla; ürün verimini azami düzeylere çıkarma, mevcut ürünlerimizin yanında katma değeri daha yüksek ürünlerin yetiştirilmesi fırsatı elde etme, organik ürün çeşitliliğini arttırma ve bunlardan yüksek verim alma, bölgemize uygun tohum geliştirme, yetiştirdiğimiz ürünlerin raf ömürlerini uzatma, tarımsal üretimde kullanılan makine ve ekipmanları geliştirme imkanlarına kavuşacağız. Tüm bu iyileştirme faaliyetlerini, Tarım, Gıda İhtisas Teknoloji Geliştirme Bölgesi ve TGİOSB’nin işbirliği ve koordinasyon içinde çalışmasını sağlayarak gerçekleştireceğiz. Bu bölgelerimizin faaliyete geçmesi ile elde edeceğimiz yeni fırsat ve imkanlar ile birlikte tarımın geliştirilmesi, ürünlerden maksimum verim alınması ve minimum kayıplarla tüketiciye ulaştırılmasını sağlayacak ve böylelikle sürdürülebilir güvenilir gıda üretiminde hem yatırımcıya hem üreticiye destek sağlamış olacağız. MTSO Haber: Son olarak eklemek istediğiniz bir husus var mı? Kentin tüm dinamikleri olarak Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın öncülüğünde devletimizin ilimize göstermiş olduğu teveccühün bilinci içerisinde, ilimizin, ülkemizin belirlediği hedeflere ulaşmada en fazla katkıyı sağlayan illerden biri olma konumunu daha da üst sıralara taşıma noktasında çalışmalarımızı kararlılıkla sürdürmekteyiz. Mersin’in sektörel çeşitliliği ve zengin potansiyeli ile sahip olduğu dinamizmi, ilin tüm dinamikleri olarak sağladığımız birliktelik ve uyum içerisinde yaptığımız çalışmalarla güçlendirmeye, Mersin’in marka değerine değer, gücüne güç katacak yatırım ve hizmetlerimizi yoğun bir tempoyla devam ettireceğiz. Bu çalışmaların Mersin’i; ülkemizin sanayi, ticaret, turizm ve tarım alanlarında öncü kentlerinden biri olma konumunu daha da pekiştirerek ilimizi daha müreffeh ve daha gelişmiş bir seviyeye ulaştırma hedefine bizleri bir adım daha yaklaştıracağına yürekten inanıyorum.