Çağdaş 1985 sayı / issue: 1

Page 1

CAGDAS1985 “Çağdaş1985” Mine Sanat Galerisi’ nin Sanat Postasıdır, Para ile Satılmaz / “Contemporary1985” The Free Of Charge Art Magazine published by Mine Art Gallery

IŞIK - MEKAN - AHŞAP

SAYI: 1/ EYLÜL-EKİM 2011 / ISSUE: 1/SEPTEMBER-OCTOBER 2011

LIGHT - SPACE - WOOD

20 EYLÜL - 20 EKİM 2011 / 20 SEPTEMBER - 20 OCTOBER 2011

MİMAR SİNAN GÜZEL SANATLAR ÜNİVERSİTESİ H E Y K E L B Ö L Ü M Ü A H ŞA P AT Ö LY E S İ

MİMAR SİNAN FINE ARTS UNIVERSITY

MİNE SANAT GALERİSİ NİŞANTAŞI

MİNE ART GALLERY NİŞANTAŞI

DEPARTMENT OF SCULPTURE WOODWORKING WORKSHOP


E

d

İ

i

t

L

K

ö

r

d

S

e

Ö

n

Z

Sevgili Sanatsever Dostlarım, 25 yılı aşan bir süredir hep birlikte çağdaş türk sanatı için sizlerle elele var olmaya gayret ediyoruz. Bu zaman içinde birbirini bütünleyen farklı ve çeşitli Mine Sanat projelerinde buluştuk. Şimdi ise sizlere yepyeni bir mecra sunmak üzere karşınızdayız. Mine Sanat’ın artık bir yayın organı var ve bu ortam çağdaş sanat camiasının iletişimine katkı sağlamak üzere bu ilk sayısıyla dünyaya gözlerini açıyor. Bu vesileyle aslında Mine Gülener’in temel akademik formasyonu ve ilk mesleki tutkusu olan gazetecilik ve basın yayın kanalı ile sanat dünyası arasındaki köprüye iyi niyetle katkıda bulunmayı ve sanatsal iletişimi güçlendirmeyi hedefliyoruz. Yayın hayatımız boyunca misyonumuz Türkiye’ deki Çağdaş Sanatın güvenilen iletişim platformu bakış açısıyla sanatsever dostlarımıza interaktif bir mecra sunabilmek olacaktır. Vizyonumuz ise sürekli farklı sanat dalları ile plastik sanatlar arasında ilişki geliştiren bir yayın organı olarak görev yapmaktır. Bizi takip ettiğiniz sürece dünya çağdaş sanat camiasından ilginç haberler, koleksiyonerlik hakkında geniş bilgiler, sanatçıların ortamlarından kesitler, yenilikçi fikirler, yurt içi ve dışından değerli röportajlar, farklı sanat dallarından ilginç atılım projeleri ile sizlerin karşınızda bulunmayı hedefliyoruz. Öte yandan sizlerin zengin katkılarına yayınımız çerçevesinde mutlaka düzenli olarak yer vermeyi arzu ediyoruz. Editör ile yazışarak bize haber, yazı, fotoğraf, araştırma ve önerilerinizi ulaştırmanızı diliyoruz. Bugüne kadar tüm faaliyetlere beraber imza attığımız gibi Mine Sanat’ ın bu basın girişiminde de sizlerle işbirliği ve gönül beraberliği içinde olmayı mutlaka sürdüreceğimize inanıyoruz. Tekrar hepinize içten merhaba diyerek yayın hayatımıza başlıyoruz. Serkan Gülener

Welcoming words of the editor My Dearest Friends of Art, For the last 25 years we have been together supporting the turkish contemporary art. During this solid time period we met at several valuable projects of Mine Art Productions. And now it is time for a new engagement where we are offering a media platform to our audience and art community members. This printed magzine will be the interfce ofour recent initiative. By this opportunity we will be utilizing the major academic formation of Mine Gülener who has been a graduate of journalism. During our publication time our mission will be to become an interactive medium for our firends of art. And our vision will be to integrate different perspectives of the modern art world with our core focus area “fine arts”. Our publications will include local and worldwide art news, articles, interviews and idea platforms. Please feel free to join us with your precious contribution, your writings and works will definitely find its place at this medium of sharing. Wish to communicate soon... Warmest Regards

Sahibi:MineSanatGalerisi /GenelYayınYönetmeni:MineGülener-NurGülener/YazıİşleriMüdürü:SerkanGülener/GrafikTasarım:AzimeSarıtoprak-OğuzAlp Dedeoğlu / Grafik Uygulama: Suat Şahin / Katkıda Bulunanlar: Yusuf Taktak - H. Avni Öztopçu - Coşkun Demirok/Asistan: Sevnur Boray / Baskı: Focus Basım Mine

Sanat

Galerisi

Asya

Şubesi

/

Bağdat

Caddesi

Ogün

Sok.

No:

3

/

B

Caddebostan/İstanbul

-

Tel:

0216

385

12

03

-

web:

www.minesanat.com

/

e-posta:

minegule-

ner@gmail.com Mine Sanat Galerisi Avrupa Şubesi / Dr. Müfide Küley Sok. Yasemin Apt. No: 1 D: 5 Nişantaşı/İstanbul - Tel: 0212 232 38 13 - Gsm: 0536 553 50 66

2


Yusuf Taktak

Röportaj / Oğuz Alp Dedeoğlu

Kuruluşundan bu yana Türkiye’de çağdaş ve güncel sanatın anlarına tanık olan Mine Sanat Galerisi bununla birlikte ortak çalışmalara imza attığı sanatçılarla da hem galeri hem sanat alanı hem de kendileri için önemli olabilecek ortak anıları kendisinde barındırmaktadır. Gazetenin ilk sayısı onuruna bu birlikteliğin önemli isimlerinden Yusuf Taktak ile gerçekleştirdiğimiz sohbette ortak anılar ön plandaydı.

sözde İngilizce “mine: benim” ikili anlamını kullanacaktık...

O.A.D: Mine Sanat Galerisi ile ilişkiniz galerinin ilk yıllarına dayanıyor, bir

sanatçılarla yaptığım sergiler hemen aklıma gelenler.

geçmişe sahip ilişkinizin oluşum sürecinden kısaca bahseder misiniz?

Galeriye birçok sanatçı uğrardı, en çok açılışlarda; mesela Cevat Dereli... Herkesten

O.A.D: Galeride açtığınız sergilerden kısaca söz eder misiniz? Sergiler dışında Mine Gülener ile birlikte çalışmalarınız oldu mu? Y.T: Galeri çalışmaları içinde Hoca’nın çok değerli sergileri oldu. Kimi zaman ona yardımcı olmaya çalıştım. Kişisel sergiler açtım. Bir de önemle üzerinde durduğum “İkili” ya da “Üçlü” sergilerdir. Ya kişiliği ya da sanatı bana yakın görünen sanatçılarla bir çeşit düetler yaptım müzikte olduğu gibi. Örneğin; Mustafa Ata ile sergilerim bana göre unutulmazdı. Koray Ariş, Zekai Ormancı, Bedri Baykam, Serhat Kiraz gibi

önce gelir, dar galeri mekânının bir tarafına ilişir serginin son hazırlıkları arasında, Y.T: Mine Gülener ile ilk karşılaşmam Adnan Çoker’in evinde oldu. Hoca, Akşam

iki arada bir derede, hoca açılış saatinde gelsen daha iyi olmaz mıydı diye geçirirdim

yemeğine gelen misafirleri olduğunu ve onlarla tanıştırmak istediğini belirtti.

içimden. Siz işinize bakın ben sizi izliyorum derdi. Çok az konuşan Dereli: “İyi Resim-

Ancak, önce hocanın davetlerini anımsatmam gerekir. Her zamanki gırgır şamata

ler !” derdi sonunda, tüm yorgunluğum giderdi...

arasında geçen yemekler bir buluşma vesilesiydi. Sanatın güncel sorunları gündemi-

Adnan Çoker’in desteklediği bir galeri olması nedeniyle şimdi hayatta olmayan bir-

mize gelir, doğal olarak Türk sanatıyla birlikte değerlendirirdik. Kimi zaman dan-

çok önemli Türk sanatçısının açılışlar nedeniyle sergilere geldiğini hatırlıyorum.

slar edilir oradan oyunlar, sanat tarihi soruları, hafıza yoklamaları derken arada

Galeri sahibi olarak Mine Gülener’in iyi bir konukseverlik yaptığını da unutmamak

bir yemek atıştırırdık. Aslında, şimdi ipucunu vermiş olduğum bu konu sıradan bir

gerekir.

durum değil, ayrıntılı bir yazıyla sonra anlatmalıyım. İşte böylesine bir çağrıyla davet edildiğimi düşünürken, Hoca, Mine Hanım ve eşi

O.A.D: Bir sanat tanığı olarak, plastik sanatların basın ile ilişkisinin geliştiğini

Nur Bey ile bir masada buldum kendimi. Ciddi bir konu olduğunu tahmin etmeye

düşünüyor musunuz? Bu anlamda galerilerin çıkardığı gazeteler hakkındaki yo-

gerek yoktu, her halimizle ciddi olduğumuz anlaşılıyordu. Tanıştırmalarla birlikte

rumunuzu alabilir miyim?

konuya girildi: Mine Hanım bir galeri açacakmış! Zaten, Hocanın Türk sanatıyla ilgili bir gündem olduğunda ciddi olmaması

Y.T: Mine Sanat Galerisinin basınla ilgisinin ya da basının galeriye ilgisinin elbette

düşünülemezdi. Proje hemen masaya yatırıldı. Galeri mekânı nasıl olmalıydı?

sergiler kapsamında olduğunu unutmamak gerekir. Kimi sergiler neredeyse tam say-

Galerinin adı ne olmalıydı? Davetiyeler - kataloglar nasıl olması gerekirdi ve en

fa kimileri de kısa haberler olarak geçiyordu. Bildiğim kadarıyla Gülener’in basınla

önemlisi galerinin sanatçı kompozisyonunu oluşturmaktı. Elbette çağdaş sanat

ilişkiler konusunda tam tatmin olamadığını söyleyebilirim. Birtakım çözümler üretti

mesajı vermeli satış amaçlı değil sanatsal sorunları irdeleyen, belirli konseptli, bel-

ancak istikrarlı bir ortama yerleştiremedi.

gesel sergiler açılmalıydı. O.A.D: Mine Sanat Galerisi ile ilgili bir anınızı bize anlatır mısınız? O.A.D: Mine Sanat Galerisi’ nde bir de kalıcı bir çalışmanız var: Galerinin logosu... Onun içerdiği anlamı ve çıkış sürecini anlatır mısınız?

Y.T: Bazı sergi açılışlardan sonra yemek yemeye gidilir ve arkasından Hocanın evinde bulurduk kendimizi. Danslar, kahkahalar arasında zaman çoktan gece yarısını

Y.T: Kendi sergimin davetiyesini, afişini, kataloğunu galerilerin belirlenmiş ilkeleri

geçmiş olurdu. Adnan Bey’in ulaşılmaz enerjisine ayak uydurulmaya çalışılır, birbir-

yoksa kendim tasarlarım. Grafik düşünmekten hoşlanırım, kısacası. Birçok es-

imizin taklitleriyle, sözleriyle devam ederdik eğlenceye. Mine hanım çoğu kez gö-

kiz yaptım. Yeğenim Emin ile birlikte bilgisayar başında eskizleri değerlendirerek

zlemci ama sık sık Adnan Bey’in dansa kaldırmasıyla da kendini şamatanın içinde

logoyu oluşturduk. O zamanlar resimlerimde kullandığım üçgen biçimi içine “Mine

bulurdu kendini.

Sanat Galerisi” sözcüklerini yerleştirerek üçgen bir kompozisyon yapmış olduk. Hatta bir ara İngilizce modasına uyup “Mine Art Gallery” olarak mı yapalım fikri geldi, 3


8 SANATÇI VE 8 GÜNCEL: “GÜNCEL” ORTAKLIK Oğuz Alp Dedeoğlu

ve yinelemesi ile izleyicide geçmişin ve

kentlerinde birbirlerini

ağırlayan bu iki

insanlar arasında var olan kolektif bilincin

bugünün yani tüm sürecin saf anlatımını

sanatçının deneyimledikleri gündelik sah-

simgeleri etrafında gelişiyor. İnsanın bu

sunduğu ilk çalışmasında daha sonraki

neleri ile çelişen sanat tarihi referansları

görünmeyen sürecine, hayvanlar, kapı sem-

arayışların izlerini rahatça görebilmekteyiz.

çalışmayı klasik sanat yapıtı gibi kendisine

bolleri ve kabalalar, renklerin kullanımıyla

Serhat Kiraz’ ın resimlerinde tuvali ka-

çekmektedir. Çalışmalardaki sıradan mekan

hissedebildiğimiz erkekteki dişil yan ve

playan iç içe geçmiş rakamlar, yan yana

ve ona eşlik eden gündelik nesneler ile artık

dişideki erkeksi yanın teşkili ile birlikte bir

G

durdukları serinin diğer

parçalarıyla an-

“kült” olarak kabul görülen klasik sanatın

harita oluşturuluyor. Benliğin bu harita ile

lam kazansalar da onları tek başına izle-

öğelerinin birleşimi, birbirinin değillemesi

varolması ile düşlerde yer alan kollektif bil-

ündelik yaşantıda, bizi meşgul eden

mek, sonuca kendiliğinden ulaşan bir süre-

ile değil aslında birbirlerini tümleyen bir

inç, kendisini ancak varlığından

soruların kendisine yönelttiğimiz cevap-

cin deneyimlerini incelemekle eş değer

ilişki sayesinde oluşan mizahi

şüphe

lar kendi gerçekliklerimizden kaynaklanır.

sayılabilir. Evrenin ve onun nihayetine

bir görüntü yaratıyor. Sanatta eleştirel ürün

bir gezegenle gösterebiliyor. Raziye Ku-

Yalnız

deyim

erişmeye çabalayan zihnin süreci kavrama

olarak var olmuş ve sonra estetize edilmiş

bat ise doğal malzemeleri de kullanarak

yerindeyse politik tavrından ne kadar

çabası sonluyu ve sonsuzu içinde barındırır.

gündelik olanın kendisi ve klasik olanın

gerçekleştirdiği masalsı anlatıların diline

etkilenmediği gerçekliğin karşısındaki sim-

Zihne etki eden deneyimin oluşturduğu

birlikteliği ile meydana gelen bu mizahın,

yaklaşarak anlatılagelenin üzerinden gid-

gesiz olan ile vücud bulur. Temsili müm-

bilim, tarih, zanaat ve nihayetinde sanat

Duchampçı

estetiğin

er. Çalışmalarını, cevap veremeyen; ver-

kün olmayan ve bu yüzden çeşitli teknik ve

kavramlarıyla rakamı ve sistematiğini ayrı

kafa

kaynaklandığını

dikçe inandırıcı olamayan müdahil her

bu

gerçekliğin,

eleştiriden

kopan

karışıklığından

fakat

görünmeyen

soyutlamalarla her türlü

şeyin karşısında kendi

nesnenin

cevaplarını

önünü

açan

bulabileceği

sanatçının anlam çabası,

betimlemeler dizisi olarak

sanatçının seri halinde

görebiliriz.

ve

üretimlerinde,

dan farklı çıkarımlarla

tekrarcı ve kimi zaman

bambaşka denizlerde yola

farklı

çıkan bir gemiye nazaran

tek

gösterimlerinde

Var

olan-

değişmeyen tek şeydir.

aynı

Soruların geri döndüğü

duran

ve bu devinim sayesinde

kendi dünyasındaki saf

var

inandırıcılığı, gücünü ne

olabilecek

mutlak

yollarda bir

gezinip anlatının

çaba, bir ad koymayı,

kadar

üslupları kendi içlerinde

Sanatçı bu noktada re-

yorumlamayı

belli

fleksif ama aynı zaman-

bir tema üzerinden git-

da deneyimin de etkin

meyi kendi yapısı gereği

olduğu bir sözcük sarf

zorlamaktadır.

Çünkü

eder: “Bana Masal An-

hangi

latma!”. Gerek “Gurbet

bir kalıp ve tanım, işleri

Kuşları” gerekse “Nuh’un

çabanın dünyasından alıp

Sandalı”nda ögeler hep

gerçeklikler

dünyasına

anlatılana

ait

Bu yüzden

altlarında

yatan

getirilecek

ve

her

sokmaktır.

koruyabilmiştir.

olsa

da

halka

“8 Sanatçı ve 8 Güncel”

ve böylece hayatın her

sergisinde

anına nüfuz etmiş

sanatçıların

söy-

gerçekliği sorgulayan dil-

lemin gerçekliği üzerin-

lerine

den yürüyen betimlemel-

sadık

meşguliyet

4

hayatın

olunmayan

kalınarak sergide

erle sanatçı bir anlamda

son ve ilk çalışmaların, seri çalışmaların,

düşünmek mümkün değildir. Sanatçının

düşünebiliriz.

bağlantıda

artık anlamsızlaşan nüfuzu durdurarak

seriden kopup tek anlatımlara bürünmüş

işlerinin beslendiği gücün içinde, rakamın

nesneye yönelik bir öğüt içerirken aynı za-

kendi yoluna yönelimi tercih etmiştir di-

çalışmaların özgürce sunulabildiği bir alana

kendiliğinden

manda estetik boşluğu gündelik olan ile

yebiliriz. Bu noktada Calvino’nun var olan

dönüştürülmüştür.

yatar.

doldurmanın imkanını sorgulamaktadır.

ama görünmeyen kentlerdeki adımlarını

Sergide sekiz sanatçı arasında yer alan

reyi de kendisine dahil eder. Birbirinden

Özgül

Nancy

Atakan’ın ilk Nişantaşı deneyimi

farklı rakamların üst üste bindirilmesiyle

yerleştirdiği

olması önemli. Farklı zamanlarda farklı

oluşturulan yanılgı, gözün tercihlerini zor-

edebildiği dünyada yetişkinin yok olan

çalışmaları

sebeplerden yola çıkarak gerçekleştirdiği

lar ve kendi sonsuzluğunda nihayete erdirir.

nesnelerini

mümkündür.

katmanlı olarak gelişen çalışmaları, doğanın

çalışmalarını sergide bir araya getirerek

Rakamların birbirini değillemesi ile birlik-

Karasızlığın içinde yok olmanın karanlık

yapısından çok kendi doğamıza yönelen

değişenin kendisini ve özne ile arasındaki

te, yaratılan sonsuzluğun içinde gözün ilk

imgeleriyle boğuşan özne, yüceleştirilmiş

bir sorgulamayı başlatır. Çalışmaların her

sorgulamayı gerçekleştiriyor. 90’ların ikinci

başta görmeye yeltendiği dolu olan veya boş

nesnelerle

birinde yer alan katmanların renkli çıkış

yarısında yapmaya başladığı ve ilk çalışması

olan şeyin artık manası yoktur.

sürüklenmenin boyutunu sunuyor.

olan “ ‘Çay’ diyenler ‘Tea’ diyenler”i uzun

Can Maden, fotoğraflardan oluşturduğu

boyutta onu karşılayan ikinci bir kişi olan

cümlelerin

bir aradan sonra tekrar göreceğiz. Bunun

bir enstalasyon ile sergide yer alıyor. Bir

çocuk, kimi zaman gölge kimi zaman ise

larla oluşturulan kelimelerin uzama akışı

yanında son çalışması olan 2011 tarihli “Ma-

tür yansıma ile elde edilmiş olan görüntül-

kısmen görüntüsüyle özneleştirilen yüce

desteklenmiş.

çka Otel” yerlilik ve bunun mekan/zaman

erin mimesisi, kentler dahilinde gelişiyor.

oyuncağın göstereni konumunda yer alıyor.

tiklerde ben-ben olmayanın taşıdığı doğal

arasındaki ilişkinin sorgusunun Nişantaşı

Yapısı bozulmuş ve bulanık olanın, kent-

böylece anne ile arasında bir zamanlar

form anlayışının güzel örneğinden farklı

mekanından yapılması bakımından ayrı bir

ten kopamayanın yüzü ise gerçeklikte

var olan en güçlü bağın geçiciliğini üstle-

olarak öznenin kendi içinde oluşturduğu

anlam taşıyor. Atakan’ın bir diğer çalışması

saklanıyor. Gerçeklik ile sürreal imgel-

nerek fonun kararsızlığı ve sanatçının

doğadan uzak sistemine karşı kendi sistemi-

ise bir çok ulusun dilinden “Çay” kelimesinin

erin

kompozisyonda

yüce imgeleri arasındaki gerilimi daha da

yle izleyene ve doğasına müdahalesi olarak

yazımıyla oluşan “Sanat olarak diyalog”

metropolün sembolleriyle var olmuş iç man-

arttırdığını düşünebiliriz. 1999, 2007 ve

görebiliriz. Katmanların yarattığı disiplin

çalışmasıdır. Bu üç çalışmada görülen kayıt

zarada kendimize dönük bir alan bulmamız

2009 tarihlerinde aynı tema içerisinde

ve kıvrımlarının serbestliğinin merkeze

altına alma ereği ile sanatçı değişenin bellek

muhtemeldir. Yukarıya kadar uzanan fakat

ürettiği çalışmalarıyla sergiye katılan Neşe

bağlılığını, nostaljik bir boyut taşıyan kağıt

ile arasındaki ilişkiye parmak basıyor. Bu

kopamayan kentin uzuvları kadar kendisini

Çoğal temanın verdiği ağırlığı zaman ile

ile birlikte düşündüğümüzde, kör bir doğal

tespit ise belleğin yeniden diriltilmesiyle

o dünyaya bağlayabilen birey, kendisini ve

uzlaştırmış görünüyor. Çünkü tuval üzer-

hareketi değil, toplumsal duyarlılığa bağlı

ve kolektif yaşamın kavramsal ayrıntıları

çevresini o dünyanın oluşturabildiği man-

ine gündüz düşlerinin uzayına bir harita

bir mevsim serisinin Pirim’in heykeline yeni

izleyiciyi bulunduğu mekanın izini taşıyan

zara ile yeniden sorgulama imkanı buluyor.

yerleştirmekten söz etmekteyiz. Sanatçı,

bir üslup ve biçim kazandırdığını bu sergide

evrensel bir dile götürmektedir. Sanatçı,

Sergide Gül Ilgaz’ın, Fransız sanatçı Jeanne

renkler ve sembollerle bilinç ve bilinçaltı

görebilirsiniz.

kendilerine ait zamanlarda başlayan ve

Lacombe ile birlikte gerçekleştirdikleri pro-

arasında

biten oluşumların üzerinde hiç bir oyna-

jenin sebeplediği “Balkon” ve “Kitchen”

kılıyor. Bunun için doğu mistisizminden

ma yapmadan birbirinin üzerine koyması

adlı çalışmaları da yer almaktadır. kendi

beslendiğini açıkça görebilsek de asıl amaç

olan

bu

evrensel

yetisi

Çalışmalarda yer alan sayılar bi-

bir

arada

olduğu

Çalışmalar

Arslan’ ın anıtsal

ikilemlerin

beslenen

üzerine

oyuncaklarla

görmemiz

aslında

bu

ikinci

bir

imgeleri

var

boyuta Bu

görünür

düşünmemiz olasıdır.

Sergide, Seçkin

Pirim’in “Dört Mevsim” serisine ait son da

yer

alıyor.

Sanatçının

noktaları duvar heykelinin içinde oluşan öznesini “Dört

taşıyarak Mevsim”i,

katmanroman-


Sanat günlük yaşamdan kurtarılmalı mıdır? Bice Curiger, 54. Venedik Bienali müdiresi, sanattaki zorluklar için, şaşılacak kadar basit bir program ile savaşıyor. Röportaj Silke Hofmann Portre Stefano Graziani

“Dünya sanatı fikri tehlikelidir”

5

Bice Curiger’in 54. Bienal’e katılan tüm sanatçılara sorduğu 5 sorudan bir tanesi şuydu:

Sanat, şu an için kendi kendini yansıtan bir aşama içerisinde bulunuyor fakat bu aşama

“Kendini nerede evinde hissediyorsun?” Eğer sanat uluslar ötesi bir adres olabiliyorsa, o

sınırlı. Günümüz sanatında, sanat tarihinde geriye bakış örneğin modern sanatın başladığı

zaman, kesinlikle İsviçreli olan Curiger’in de vatanıdır. 1984 yılında “Parkett” isimli dergiyi

dönemlere kadar gidiyor. Daha fazla geriye kimse bakmıyor. Bence bu bir konvansiyondur.

kurdu ve onun yönetiminde “Zürih Sanat Evi” günümüz sanatı için en önemli adreslerden

Modern sanat doğal olarak şekille ilgili kelime haznesi açısından verimlidir. Ayrıca

biri oldu. “ILLUMInazioni – ILLUMInations” isimli sergisi ile güncel sanatı, korunması ger-

tezler için de uygun bir “taş ocağı” görevini yerine getirmektedir. Eski sanat neler

eken içsel değerleri açısından incelemek istiyor. Seçilen sanatçıların üçte bir oranı 35 yaşın

sunabilir?

altında ve sergilenen eserlerin çoğu Bienal için özel olarak yaratıldı.

Öyle görülmek istenirse, 16. yüzyıl küreselleşmenin başlangıcıdır. Modern sanat pazarının

Geçenlerde şöyle dediniz: “Sanatı içinden dışa doğru korumak zorundayız” Bununla

başlangıcıdır ve o dönemde sanatçılar, siparişleri ile kendileri ilgilenmeye ve hatta sipariş

ne demek istediniz?

olmadan depolamak üzere resim yapmaya başladılar. Bugüne kadar süre gelen temellerin

Ben, sanatın genişleyici tepisini bizzat yaşayan nesildenim. Sanatın etrafını saran tütsü

bir çoğu o zaman oluştu.

kokusuna karşı çıkmanın yanı sıra, toplumun içine girmek de aynı şekilde gerekliydi. On-

Siz Tintoretto’yu da sergiliyorsunuz. Lütfen kemikleşmiş bir çağdaş izleyici kitlesini

dan sonra, kitle kültürü ile büyümüş, daha genç bir sanatçı nesli geldi. Aniden, sanatçılar

heyecanlandırın!

güncel yaşamımızda yüz yüze geldiğimiz görsel teknikleri yansıtmaya ve bunları eserler-

Sergim için, doğrudan bir tarzları olduğundan dolayı çağdaş izleyiciye söyleyecek bir

inde uygulamaya başladılar. Bu durum da sanatın popüler olmasına yol açtı ve bu aslında

şeyleri olduğunu sandığım, özel resim seçiyorum. O çok deneysel çalıştı, kuralları ihlal etti

müthiş bir şey. Ama artık öyle bir an geldi ki, kendimize şu soruyu sormak zorundayız:

ve Rönesans’ın klasik prensiplerini komple yıktı. Işık ile bir tür ateş getirdi. Günümüze ait

Ufkumuz bu kadar genişledikten sonra korumak istediğimiz değerler nelerdir?

bir duyarlılık açısından bakıldığında, eski sanat izlemeye alışkın olmayan geniş bir izleyici

Sayın Curiger, çorba pişirmenin veya nehirleri yeşile boyamanın sanat olduğunu artık

kitlesi de bu sayede doğrudan cezbedilebilir.

insanların anladığına inanıyor musunuz?

Peki, günümüz sanatı ile bağlantıyı nasıl kuruyorsunuz?

Evet, bununla beraber popüler olma, sanatın çok kıymetli değerlerinden biri olan komplek-

Benzeşen şeylerle değil. Herhangi yeni bir şey asıp “bu günümüzün Tintoretto’su” veya:

site pahasına olmamalıdır.

“Bakın, bu resimde de perspektif kayık” demiyorum. Bu çok basit olurdu ve benim

Günümüz sanatında bu kompleksiteyi nerede bulabiliyorsunuz?

kastettiğim şekilde üretken olmazdı. Bence çağdaş sanat ile bağlantılı olarak bu resim-

Örneğin heykel dalında Rebecca Warren veya resim dalında Kertsin Brätsch gibi sanatçılarda.

lere farklı bakılıyor. Bunun tersi olarak, eski usta ressamların sevenleri için bunun ne

Onların eserlerine baktığımda, sanki sanat tarihinin bir amalgamını görüyorum hissine

olduğuna yeniden bakmak için uygun bir zaman sayılabilir. Benim için bu bir deney, fakat

kapılıyorum. Karıştırılmış gibi geri geliyor. Brätsch örneğinde, ilk bakışta çok neşeli ve

bu bağlamdan beklentilerim var.

pop sanatı gibi duruyor fakat sonra aniden devriliyor. Pop kültürünün düşüncelerimizi ve

Nesiller boyunca insanları sanatın sadece eski ustaların yaptığı tablolar olmadığı ko-

hislerimizi nasıl ele geçirdiğinin aslında delilik olduğunu fark ediyorsunuz. Aynı durum Re-

nusunda ikna etmek gerekti. Bu günümüzde tekrar tersine mi dönüyor ve Tintoretto

becca Warren’in heykelleri için de geçerli, bu heykeller çok anlamlı, nabız gibi atan, aynı

sanat severler için bu günün provokasyonu mu?

zamanda maddi ve gayri maddi olan bir “malzemeden” oluşmakta.

Evet, aynen öyle. Bir seferinde şöyle dedim: “Ayakkabılarımı uluslar arası pavyonun girişine

Elad Lassry ve Annette Kelm ile, çalışmalarını bu kadar ilginç kılanın tam olarak ne

koyabilirim ve bu aslında olurdu değil mi?” fakat Tintoretto’yu sergileyince, bu insanlarda

olduğunu tespit etmenin çok zor olduğu iki fotoğraf sanatçısını davet ettiniz.

problem yaratıyor bu da beni tahrik ediyor.

Evet çünkü Jeff Wall ve Düsseldorf Fotoğraf Okulu ve Wolfgang Tillmanns’dan sonra bu

Tintoretto’yu gerçekten Biyenal alanına getirebilecek misiniz?

konunun sonuna gelindiği düşünülmüştü. Sanki bir müddet artık herhangi bir yenilik

Evet uluslar arası pavyonda sergileyeceğim. Temizlik ücretini ödemek zorundayız fakat

olmayacakmış gibi. Fakat genç sanatçılar çıtayı daha da yükseğe çekiyorlar. Annette Kelm

prensip olarak mümkün. Tüm ofisleri gezdim ve aslında bu fikrim beğenildi ve birisinin

daha önce hiç görmediğim şekilde sübjektif yüklü bir şeyler yapıyor. Bulduğu resim mal-

aklına gelmiş olması memnuniyetle karşılandı. Hangi üç resmi istediğimi çok iyi biliyor-

zemesi ile çalışan fakat bunu Richard Prince’den farklı bir yöntem ile yapan sanatçı Elad

dum: San Giorgio Maggiore bazilikasındaki “Son Yemek”, Accademia’dan “Aziz Markus’un

Lassry’de bu kategoriye dahildir.

Cesedinin Çıkarılması” ve “Hayvanların Yaradılışı”. Bununla beraber çağdaş sanatçıların

Siz kontrol edilmesi gereken anlam konvansiyonlarından da bahsediyorsunuz. Bu ne

eserlerinin üzerine de fazla gölge düşürmemeli.

anlama geliyor?

Tintoretto

Bunun anlamı ilk önce ne tür konvansiyonların mevcut olduğuna bakmak ve bunlara meydan

değerlendirilebilir. Buna karşın ne söyleyeceksiniz?

okumak mı yoksa çöpe atmak mı gerektiğini tartmaktır. Soru şu ki: nerede keşfedilmemiş

Böyle bir tutucu kültür tartışması ile ilişkili olarak yanlış anlaşılmamak için büyük çaba

yetenekler ve yeni bakış açıları var?

sarf ediyorum çünkü bu benim için kötü olurdu. Fakat inanıyorum ki bunun haricinde

Konvansiyon kelimesini sanatçıların çoğu kendi çalışmaları için ilk etapta kabul et-

yaptıklarım ile böyle bir yanlış anlama olmayacaktır. En iyi bildiğim ile başlamam gerekir.

meyeceklerdir.

Bunun neresi yanlış? Bu aynı zamanda belirli bir mütevazılığın da göstergesidir. Ben tüm

ile

yapmış

olduğunuz

hamle

Avrupa

merkezli

bir

rapor

olarak


“Bir seferinde şöyle dedim: Ayakkabılarımı uluslar arası pavyonun girişine koyabilirim ve bu aslında olurdu değil mi?” fakat Tintoretto’yu sergileyince, bu insanlarda problem yaratıyor bu da beni tahrik ediyor”

Jacopo Tintoretto “Son Yemek” 1592-94 yıllarında yapılmış yağlı boya tablo 365 x 568 cm San Giorgio Maggiore Venedik

dünya için yetkin olduğumu iddia edemem. Eski tuzaklara düşmemeli.

O, yan bir etkinlik esnasında 16 milimetrelik bir film, bir “Loop” sunacak. Bunun yanı sıra

Bu tuzaklar nelerdir? Başarısızlığa uğrayan global uzlaşma sanatı fikrini mi kastedi-

duvarda bir motif görünüyor ve insan bunun bir logo mu yoksa bir tablo mu olduğu ko-

yorsunuz?

nusunda tam bir karara varamıyor. Mavi zemin üzerinde beyaz bir yıldız, bir tür kişisel bir

Tabii ki sınırların aşılmasından yanayım. “Parkett” isimli dergiyi 1984 yılında Amerika ile

dünya ve bu dünya duvardaki bu logo ile çatışıyor. Onun, aynı Anya Titova gibi, ilginç ve net

Avrupa arasında bir köprü olarak kurduk. Bu yeni bir adımdı çünkü Amerika savaştan son-

bir ses olduğunu düşünüyorum.

ra hiçbir şekilde Avrupa ile ilgilenmedi. Geçen zamanda çap o kadar çok büyüdü ki, dünya

Kendisi 1984 doğumlu, serginizde en genç katılımcılardan biri.

sanatına dair bu şirin fikirden kaynaklanan bir tehlike görmekteyim. Çünkü, insan dikkat

Aralık ayında Moskova’da belki 10 sanatçı ile buluştum fakat sonra sadece onu seçtim.

etmediğinde, bu fikir vasıtasıyla neleri çöpe attığını, kolayca unutabilir.

Çünkü onu farklı buldum. Ancak tahribat döneminde tanıdığı vatanındaki ütopik mimariyle

Yani ülke pavyonları size daha mı uygun?

ilişkilendirdiği heykeller yapıyor. Aradığı bakır küfünü (yeşil pas) ancak orada bulabildiği

Ulusal pavyonların modasının geçtiğini sıkça duyuyoruz. Bunlar kaldırılırsa ne olacağını

için malzemesini Rusya’dan getirtiyor. Bu malzemeden üzerinde yürünebilen heykeller

kendime sordum. Bu sayede tarih de ortadan kalkardı ve pavyonların mevcudiyeti ile bunu

yapıyor.

kıyasladığımda, bunu hiç iyi bulmadığımı söylemek zorundayım. Bilakis sergimi yaptığım

Listenizde dikkati çekecek kadar fazla sayıda İtalyan sanatçınız bulunmakta. Örneğin

yerde 89 ülkenin kendi sanatlarını takdim etmelerini harika buluyorum. Çünkü ben 89 ül-

şu anlarda İtalyan William Eggleston olarak anılan ve tekrar keşfedilen Giulia Piscitel-

keye seyahat edemem. Konumuz burada milliyetçiliğin teşhir edilmesi değil ki. Biz sanatın

li. Bunu sizi misafir eden ülke olarak İtalya’ya karşı bir jest olarak mı görüyorsunuz?

içindeyiz ve ben sanatın içinde özel bir yansıtmanın mümkün olduğuna inanıyorum.

Aslında her ikisinden biraz, yani tabii ki burada misafiriz fakat İtalyan sanatı da her zaman

Buna rağmen “Para-pavyonlarla” yeni ve ulusal olmayan bir fikir yarattınız. Sanatçılar

ilgimi çekmiştir. Bu durum “Parkett” zamanı için de geçerliydi. Son zamanlarda İtalya’da

diğer sanatçılar için pavyon kuruyorlar.

çok sayıda özel girişimler ve vakıflar bulunmakta.

Büyük yapılarda çalışan bütün sanatçılara bir para-pavyonu yapmayı isteyip istemedikleri-

Geçen sene İtalyanların kendi pavyonlarında yaptıkları sunum parıltılı, gülünç

ni sordum. Hepsi evet dedi. Örneğin Oscar Tuazon kendine Giardini’de bir yer seçti. Heykel

bir saçmalıktı. Bunun sebebi Berlusconi kültür politikacılarının doğrudan etkin

ile mimarlık arasında betondan devasa bir yapı olacak. İçinde Asier Mendizabal’a ait bir

olmalarıydı.

çalışma sergilenecek. Oscar Tuazon “İsterseniz üstünü de boyayabilirsiniz, bence mahsuru

Bu durum bu sene de çok farklı olmayacaktır fakat İtalya’da sanat krizde değildir bilakis

yok” dedi. Genç bir Norveçli sanatçı olan Ida Ekblad şimdi bunu gerçekleştiriyor.

tam tersi.

Sığınma veya mültecilikten de bir şeyler almış gibi.

Pavyon veya sergi olarak katılan tüm sanatçılara aynı soruları sordunuz, örneğin san-

Evet, bu soru beni doğal olarak ilgilendiriyor. Berlin’e ne kadar çok sanatçının geldiğini

at dünyası bir ulus mudur? Nasıl bir geri bildirim aldınız?

gördükçe içimden hep gülmek geliyor. Şu biyografilere bakar mısınız: Lübnan’da doğmuş,

Ekim ayında Venedik’te sadece ulus pavyonları temsilcileri için bir sunum yaptım ve tüm

Mısır’da büyümüş ve şimdi Berlin’de. Bir şekilde şunu söylemek lazım: Bu kişi Almanya’ya

sanatçılara sorularımı iletmelerini rica ettim. Bu kısa katılımlarda, sanatçıların bunları

göç etmiş. Diğer taraftan günümüzde sermayenin uluslar arası alanı vardır ve sanat bunun

nasıl ele aldıkları dahil olarak, o kadar çok bilgi var ki. Örneğin sadece sorulara gerçekte

üzerinde sallanmaktadır. Her halükarda sanat ancak dünya ile ilişkili ise ilginçtir.

cevap vermek zorunda kalmamak için devasa zahmetlere katlanan ve bir şeyler icat eden

Çin’den çok genç iki sanatçıyı davet ettiniz. Çin sanatından şu an için ne bekleyebili-

Seth Price. Bununla beraber diğer tarafta en saf şiiri yazan Elisabetta Benassi, edebiyat!

riz?

Ve, sanat dünyası bir ulus mudur?

Birdhead, bazen daha geniş bir grup ile çalışan iki genç insan. Şanghaylılar ve günlük

Haroon Mirza bu soruya çok kısa bir yanıt verdi: “evet”. Başkaları ise şöyle diyor: “Hayır,

yaşantılarını, özellikle de hızlı bir şekilde değişen bu şehirdeki kültür değişimini belgeliyor-

hiçbir zaman, bir ulus şudur, budur”. Biz bunu aslında bir düşünce modeli olarak tasarladık,

lar. Her gün yüzlerce fotoğraf çekiyorlar ve bunları kitap olarak ta yayınlıyorlar. Bunun-

netice olarak ne çıkacağını göreceğiz.

la beraber Wolfgang Tillmanns’ın Çin versiyonları değiller ve bunu kendileri de söylüyor.

Yoksa sanat daha çok bir inanç ekolü mü?

Amaçları estetikten çok sübjektif dokümantasyon yapmak.

Bu fikir katalogda Corinne Wasmuht ve Diedrich Diederichsen ile Tintoretto ve dinsel

Çin’deki gerçekler ile daha derin bir yüzleşme için ve durumun ne olduğunu göstermek

içerikler hakkında yapılan bir konuşma esnasında öne sürülüyor. Diedrich, sanatta pazarın

için bunun iyi bir başlangıç olduğunu söyleyebilir misiniz?

günümüzde bir tür dinsel otorite olduğunu söylüyor. Yedek bir kilise kurulduğu fikrini savu-

Evet, etrafta bir çok şantiye, dört çeker ve gökdelen görülüyor. Biraz çiğlik var, çoğu za-

nanlar var. Fakat en azından militan bir inanç değil.

man geceleri yollara düşüyorlar. İnsan izleyici olarak kendisini, kentsel alanlarda gezen bu figürün yerine koyuyor. “Çin tabloları” adı altında gösterilen bir çok şeyle sorun yaşadım. Bu konuda kendimi ikna edemiyorum. Şeker tadında bir Mao Zedong tablosu görünce, çok zorlanıyorum. Eski Doğu Bloğu ülkelerinden çok genç sanatçılar çoğunlukta. Örneğin Litvanya’dan Gintaras Didziapetris. 6

Venedik Bienali: Dünya sanat sergisi hakkında herşey / Chhristoph Schlingensief: Alman pavyonu / Tary Simon: Living Dead Kaynak: Monopol / Sanat ve Hayat Dergisi Haziran 2011 / www.monopol-magazin.de


MİNE SANAT GALERİSİ 2010-11 ETKİNLİKLERİ CADDEBOSTAN - NİŞANTAŞI MEKANI 2010-11 ACTIVITIES IN MİNE ART GALLERY CADDEBOSTAN - NİŞANTAŞI SPACE

7

25. Yıl Çağdaş Sanat 22. Geleneksel Yaz Sergisi. Soldan; Sebla Kiraz, Sanatçı Serhat Kiraz ve Sanatçı Gül Ilgaz. Mine Sanat Galerisi Caddebostan 5 Mayıs-30 Ağustos 2011 25th year contemporary art 22 th Summer Exhibition. From left; Sebla Kiraz, Artist Serhat Kiraz and Artist Gül Ilgaz. Mine Art Gallery Caddebostan 5 May – 30 August 2010

25. Yıl Çağdaş Sanat 22. Geleneksel Yaz Sergisinden genel bir görünüm. Mine Sanat Galerisi Caddebostan 5 Mayıs – 30 Ağustos 2011 General view from 25 th year contemporary art 22 th Summer Exhibition. Mine Art Gallery 5 May – 30 August 2010

Özgül Arslan “2+1” sergisinden genel bir görünüm. Mine Sanat Galerisi Caddebostan 10 Aralık – 13 Şubat 2011 General view from Özgül Arslan’s “2+1” exhibition. Mine art Gallery Caddebostan 10 December – 13 February 2011

Özgül Arslan “2+1” sergisi.Soldan; Sanatçı Özgül Arslan ve Prof. Sebla Kiraz. Mine Sanat Galerisi Caddebostan 10 Aralık – 13 Şubat 2011 Özgül Arslan “2+1” exhibition. From Left Özgül Arslan and Prof. Sebla Kiraz. Mine Art Gallery Caddebostan 10 December – 13 February 2011

Avni Öztopçu sergisi . Soldan; Sidar Baki ve Sanatçı Avni Öztopçu. Mine Sanat Galerisi Caddebostan 18 Şubat – 31 Mart 2011 Avni Öztopçu exhibition. From left Sidar Baki ve Artist Avni Öztopçu. Mine Art Gallery Caddebostan 18 February – 31 March 2011

Avni Öztopçu sergisi açılış kokteylinden genel bir görünüm. Mine Sanat Galerisi Caddebostan 10 Aralık – 13 Şubat 2011 General view from opening cocktail of Avni Öztopçu’s Exhibition. Mine Art Gallery Caddebostan 18 February – 31 March 2011

Kainat Güzeli “Güzellik İftihar Edilecek Şeydir” sergisi. Sanat Tarihçi Prof. İsmail Tunalı. Mine Sanat Galerisi Caddebostan 2- 30 Nisan Miss Universe “Beauty is Something to be proud of” exhibiton. Art Historian Prof. İsmail Tunalı. Mine Art Gallery Caddebostan 2-30 April 2011

Kainat Güzeli “Güzellik İftihar Edilecek Şeydir” Sergisi. Sanatçı Deniz Aygün Benba, “Machbet! Ya Sev, ya Terk Et!” adlı performansını yaparken. Mine Sanat Galerisi Caddebostan 2 – 3 Nisan 2011 Miss Universe “Beauty is Something to be proud of” exhibition. The Artist Deniz Aygün Benba performs “machbet! Love İt or Leave İt! Mine Art Gallery Caddebostan 2 – 30 April 2011

Mine Sanat Atölyesi “Turuncu Deniz – Siyah Kum” Sergisi. TRT Çocuk kanalı “Haberin Olsun” Programı çekiminden bir görünüm. Mine Sanat Galerisi Caddebotan 19 Mayıs – 4 Haziran 2011 Mine Art Workshop “Orange Sea – Black Sand”. a view from taking TRT Çocuk channel’s program “Haberin Olsun” Mine Art Gallery Caddebostan 19 May – 4 June 2011

Mine Sanat Atölyesi “Turuncu Deniz – Siyah Kum” Sergisi. Sanatçı Azime Sarıtoprak öğrencileri ile birlikte. Mine Sanat Galerisi Caddebostan 19 Mayıs -4 Haziran 2011 Mine Art Workshop “Orange Sea – Black Sand” artist Azime Sarıtoprak is together with her students. Mine Art Gallery Caddebostan 19 May -4 June 2011

Sabahat Çıkıntaş “Az’dan Çok” sergisi. Soldan; Suna Tüfekçibaşı ve Sanatçı Sabahat Çıkıntaş. Mine Sanat Galerisi Caddebostan 8 Haziran – 4 Temmuz 2011 Sabahat Çıkıntaş “More than Less” Sergisi. From left; Suna Tüfekçibaşı and Artist Sabahat Çıkıntaş. Mine Art Gallery Caddebostan 8 June – 4 July 2011

Azime Sarıtoprak “Miyazaki Buradaydı” sergisinde sanatçı, Habertürk Kanalı “Skala” Programı ile röportaj yaparken.Mine Sanat Galerisi Caddebostan.14 Temmuz - 30 Eylül 2011 Azime Sarıtoprak “Miyazaki Was Here” exhibiton. A view from the interview with Azime Sarıtoprak for the culture programme Skala of Haberturk channel 14 July - 30 September 2011

25. Yıl Çağdaş Sanat 22. Geleneksel Yaz Sergisi. Soldan; koleksiyoner Rengin Ekmekçioğlu ve galeri sahibesi Mine Gülener. Mine Sanat Galerisi Nişantaşı 3 Mayıs – 3 Temmuz 2010 25th year contemporary art 22th Summer Exhibition. From left; Rengin Ekmekçioğlu and Gallery owner Mine Gülener. Mine Art Gallery Nişantaşı 3 May – 3 July 2010

25. Yıl Çağdaş Sanat 22. Geleneksel Yaz Sergisi. Galeri sahibesi Mine Gülener, koleksiyoner Cengiz Altop ve Nur Gülener. Mine Sanat Galerisi Nişantaşı 3 Mayıs – 3 Temmuz 2010 25th year contemporary art 22th Summer Exhibition. From left; Gallery Owner Mine Gülener, Collector Cengiz Altop and Nur Gülener. Mine Art Gallery Nişantaşı 3 May – 3 July 2010

“Örnek 4 Kuşak – III” sergisi. Açılış kokteylinden bir görünüm. Mine Sanat Galerisi Nişantaşı 11 Ekim – 30 Kasım 2010 General view from opening cocktail of “Representatives of four Generations – III” exhibition. Mine Art Gallery Nişantaşı 11 October – 30 November 2010

“Örnek 4 Kuşak – III” sergisi. Soldan; koleksiyoner Rengin Ekmekçioğlu, koleksiyoner Ahmet Arslanbek ve Nur Gülener. Mine Sanat Galerisi Nişantaşı 11 Ekim – 30 Kasım 2010 “Representatives of four Generations – III” exhibition. From Left; Collector Rengin Ekmekçioğlu, collector Ahmet Arslanbek and Nur Gülener. Mine Art Gallery Nişantaşı 11 October – 30 November 2010

“Genç Türk Heykelinden Bir Seçki” sergisinden genel bir görünüm. Mine Sanat Galerisi Nişantaşı 24 Aralık 2010 – 5 Şubat 2011 General view from “A Selection of the Young Turkish Sculptors” Exhibition, Mine Art Gallery Nişantaşı 24 December 2010 – 5 February 2011

“Genç Türk Heykelinden Bir Seçki” sergisi. ,soldan; Prof. Dr. Nuran Yazıcıoğlu, Nur Gülener, koleksiyoner Dr. Şükrü Bozluolcay, koleksiyoner İsmail Dernek ve Heykeltraş Prof. Meriç Hızal. Mine Sanat Galerisi Nişantaşı 24 Aralık 2010 – 5 Şubat 2011 “A Selection of the Young Turkish Sculptors” Exhibition. From left; Prof. Nuran Yazıcıoğlu, Nur Gülener, Collector Dr. Şükrü Bozluolcay, Collector İsmail Dernek and Sculptor Prof. Meriç Hızal. Mine Art Gallery Nişantaşı 24 December 2010 – 5 February

Beril Anılanmertt “Dönemler” sergisi. Soldan; Sanatçı Prof. Hüsamettin Koçan, Sanatçı Prof. Beril Anılanmert, Sanatçı Prof. Oktay Anılanmert ve Dr. Benal İnceer.Mine Sanat Galerisi Nişantaşı 17 Mart – 30 Nisan 2011 Beril Anılanmert “Periods” exhibition. From left; Artist Prof. Hüsamettin Koçan, Artist Prof. Beril Anılanmert, Artist Prof. Oktay Anılanmert and Dr. Benal İnceer. Mine Art Gallery 17 march – 30 April 2011

Beril Anılanmertt “Dönemler” sergisi. TRT Kanalı “Sanat 2011” program çekiminden bir görünüm. Mine Sanat Galerisi Nişantaşı 17 Mart – 30 Nisan 2011 Beril Anılanmert “Periods” exhibition. A view from taking TRT Channel’s program “Sanat 2011”. Mine Art Gallery 17 march – 30 April 2011

8 Sanatçı 8 Güncel” sergisi. Soldan; Yusuf Taktak, Sanatçı Can Maden ve Sanatçı Nazan Azeri. Mine Sanat Galerisi Nişantaşı. 10 Mayıs – 30 Haziran 2011 A view from “8 Artists – 8 contemporary” exhibition. From left; Artist Yusuf Taktak, Artist Can Maden and Artist Nazan Azeri. Mine Art Gallery Nişantaşı 10 May – 30 June 2011

“8 Sanatçı 8 Güncel” sergisi. Sait Maden. Mine Sanat Galerisi Nişantaşı. 10 Mayıs – 30 Haziran 2011 A view from “8 Artists – 8 contemporary” exhibition. Sait Maden. Mine Art Gallery Nişantaşı 10 May – 30 June 2011

Artbosphorus Sanat Fuarı 2011, Sabahat Çıkıntaş “Az’dan Çok” sergisinde, sanatçı eserlerinin önünde. Mine Sanat Galerisi Standı.28 Nisan – 1 Mayıs 2011 Art Fair ArtBosphorus 2011, Sabahat Çıkıntaş “more than less” exhibition. Artist’s in front of her stand. Mine Art Gallery 28 April – 1 May 2011.

Artbosphorus Sanat Fuarı 2011, Sabahat Çıkıntaş “Az’dan Çok” sergisinden bir görünüm. Mine Sanat Galerisi Standı.28 Nisan – 1 Mayıs 2011 Art Fair ArtBosphorus 2011, a view from Sabahat Çıkıntaş’s “more than less” exhibition. Mine Art Gallery 28 April – 1 May 2011.


Ö z l e m

A k s a r Sina Başbozkurt Y a ğ m u r Ç a l ı ş G ü n e ş

Ç ı n a r Çağdaş Erçelik B u r c u

I ş ı k - M e k a n - A h ş a p

L i g h t

Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Heykel Bölümü’nün 1950’li yıllardan beri eğitim veren Atölyelerinden biri olan Ahşap atölyesi ülkemiz heykel sanatı içinde yer alan pek çok sanatçının gençlik yıllarında çalışmış olduğu bir atölyedir. Ülkemiz heykel sanatını dünya sanatındaki gelişmeler içine katan sürecin öncü niteliğindeki yapıtları arasında, ahşap atölyesinde gerçekleştirilen çalışmalar özel bir yer almaktadır. Ülkemizde modern sanatın geliştiği ilk yıllardan itibaren Heykel Bölümünün sürdürdüğü yeni eğilimlere destek olan anlayışı içerisinde çalışmalarını sürdürmüştür. Ahşabın kullanımında çok geniş bir yelpaze içinde genç sanatçılar kendi sözlerini özgürce ifade ederek üretimlerini gerçekleştirirler.

The woodworking workshop, one of the workshops of the Mimar Sinan Fine Arts University Deparment of Sculpture, which have been running since 1950’s, is the place in which many of the artists that had an important part in Turkish sculpture art had worked in their younger ages. The works which have been created in woodworking workshop occupies a special place among the pioneering works that put Turksh Sculpture Art into the developments of global sculpture art. Since the first years in which the modern art started to develop, the workshop continued its studies with an understanding that supports new trends maintained by the Sculpture Department. By using wood, young artists produce, expressing themselves freely covering a wide spectrum.

Atölye eğitiminde çoğu zaman ortak bir ana kavram çerçevesinde gerçekleştirilen yapıtlar tümüyle birbirinden farklı yaklaşımlar ile gerçekleştirilmiş olmakla birlikte Atölye arkadaşlığının ve paylaşılan atmosferin etkisiyle bir bütünlük oluşturmaktadırlar. Bu çalışmaların sergilenmesi öğrencilik yıllarındaki çalışmalara apayrı bir heyecan katmaktadır. Çalışmaların gerçekleştirilmesi kadar izleyiciler ile de paylaşılmasına da önem verilen atölyemizde genç sanatçıların üretimlerini sergiledikleri etkinlikler yeni heyecanlar yaratmaktadır. Ahşap Atölyesi’nin Lisans, Yüksek Lisans ve Sanatta Yeterlik Öğrencilerinin geçen yıl gerçekleştirdiği yapıtlarından oluşan sergide ahşabın bir heykel malzemesi olarak kullanımında genç sanatçıların heyecanlarından oluşan içten etkiler ve zengin anlatım sergiyi özel kılmaktadır. Sergimizi, 20 Eylül – 20 Ekim tarihleri arasında Mine Sanat Galerisi Nişantaşı mekanında ziyaret edebilirsiniz.

- S p a c e

E r d e n

-Wo o d

In the workshop training, works of art which have been realized around a main theme, although realised with completely different approaches, forms an integrity because of the effects of workshop friendship and the atmosphere shared.The exhibiting of these works, gives a special excitement to the studies of studentship years. In our workshop exhibiting of works of art is as valuable as their creation process. Events in which young artists exhibit their works of art creates new excitements. In the exhibition of the Bachelor, Master and Doctor of fine arts students’ works, the sincere effects and rich expressions maintained by the usage of wood as a sculpting material which has been created by the excitement of these young artists, make the event special. Artists: Özlem Aksar, Sina Başbozkurt, Yağmur Çalış, Güneş Çınar, Çağdaş Erçelik, Burcu Erden, İris Ergül, Cansu Güvenkaya, Gizem Özçelik, Uğur Savaş, Damla Uz, Sadi Yetkili The exhibition will be open for visits between 20th of September – 20th of October 2011 at Mine Art Gallery Nişantaşı exhibition center.

Açılış Kokteyli: 20 EYLÜL Salı Saat: 18:00 - 20:30 O p e n i n g C o c t a i l : 2 0 S E P T E M B E R 2 011 T u e s d a y a t 18 : 3 0 - 2 0 : 3 0 D r. M ü f i d e K ü l e y S o k . Ya s e m i n A p t . N o : 1 D : 5 N i ş a n t a ş ı - İ s t a n b u l T e l . 0 2 1 2 2 3 2 3 8 1 3 / G s m : 0 5 3 6 5 5 3 5 0 6 6 w w w. m i n e s a n a t . c o m / m i n e g u l e n e r @ g m a i l . c o m

İ r i s

E r g ü l

Cansu Güvenkaya G i z e m Ö z ç e l i k U ğ u r

S a v a ş D a m l a

U z S a d i

Ye t k i l i


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.