“Çağdaş1985” Mine Sanat Galerisi’nin Sanat Postasıdır, Para İle Satılmaz / “Contemporary1985” The Free Of Charge Art Mag azine Published By Mine Art Gallery | SAYI / ISSUE: 22 |Temmuz / Jul y 2015
D E V R i M E R B i L
B O D R U M - B O D R U M 2 0 1 5 1 7
T E M M U Z
AÇILIŞ / M İ N E
/
J U L Y
-
OPENING: 17 TEMMUZ A R T G A L L E R Y
4
A Ğ U S T O S
/ Y
JULY A L I
2015, K A V
/
A U G U S T
2 0 1 5
CUMA / FRIDAY, A K P A L M A R
Merkez / Centre: Teşvikiye, Poyracık Sok. No: 1/1 D: 5 Nişantaşı / İstanbul Şube / Branch: Yalıkavak, Palmarina No: D105 Merkez Mah. Çökertme Cad. Bodrum / Muğla T & F : + 9 0 2 1 2 2 3 2 3 8 1 3 | M : + 9 0 5 3 6 5 5 3 5 0 6 6 | i n f o @ m i n e s a n a t . c o m w w w . m i n e s a n a t . c o m | b l o g . m i n e s a n a t . c o m | p o s t h o c . m i n e s a n a t . c o m facebook.com/minesanat1985 | twitter.com/mineSanat | youtube.com/minesanat
18.00 I N A
BODRUM – Bodrum 2015 Geçmişin uygar kenti. Görsel sanatların tapınağı. Tanrı, tanrıça, peri, satir ve panların uğrayıp ayrılmadığı bir yer. Dünyanın yedi harikasından birinin bulunduğu bir şehir. Doğası bereketliydi. Havası güzeldi. Maviyle yeşilin en uyumlu olduğu yerlerden biriydi. İnsanlar coşkuluydu. Yaşam renkliydi. Bağbozumu şenliklerinde esrikleşir, rüzgarın ıslık sesine müzikle eşlik ederdi. Zaman içinde Bodrum savaşlar ve acılar yaşadı. O görkemli anıtların belli belirsiz izleri kaldı geriye. Ne var ki Bodrum’un doğal özellikleri değişmedi. Ve dünyanın her yerinden insanlar Bodrum’a akın etti; özgür olmak, mutlu olmak, yaşamı daha yaşamak, daha anlamlı yaşamak için. Bodrum’lu aydınlar, sanatçılar, Bodrum’u gönülden sevenler ve yaşayanlar artık Bodrum’un sadece birkaç ay değil bütün bir yıl boyunca Bodrum’da bu coşkunun yaşanmasını istiyorlar. Ben de bu sevgiyi taşıyanlardan biriyim. Tarihine, coğrafyasına, insanına, doğasına tutkuluyum. Bakıyorum değerli dostlarımın pek çoğunun bir ayağı Bodrum’da. Bu nedenle bende Bodrum’lu olmaya ve burasının bir sanat kenti olma çabasına katılmak istiyorum. İşte bu yüzden Bodrum sergilerime devam ediyorum. Mine Sanat Galerisi’nin Yalıkavak’taki galerisinde bu sergiyi açıyorum. Hem sanatseverlerle buluşmak hem de “BODRUM SANAT KENTİ” projesinin gerçekleştirmek adına sanat dostlarıyla görüşmek için herkesi sanatı ve Bodrum sevgisini paylaşmak için sergime bekliyorum...
The civilized city of the past. Temple of the Visual Arts. The haunt of the gods, goddesses, fairies, satires and pans. A city which has one of the Seven Wonders of the World. Its nature was fruitful, and weather was very nice. And it was a place where blue and green are the most coherent. The people were enthusiastic, life was colourful. In vine harvest festivals, it used to get ecstatic and music used to accompany to the whistle of the wind. In time, Bodrum has seen wars and afflictions. And only tenuous traces left behind from the magnificent monuments. However, natural beauties of Bodrum hasn’t changed, and many people from all over the World swarmed to Bodrum in order to be free, happy and to live this life better and more meaningful. The highbrows, artists and lovers of Bodrum want to make this city to be living this enthusiasm across a year, not just for few months. I am one of those people who carry this love as well, and I am addicted to its geography, people and nature. I see that most of my valuable friends have their one foot in Bodrum, in this sense I want to be a Bodrum citizen as well and also want to participate in the effort of turning this beautiful place into a city of art. For this reason, I continue to my Bodrum exhibitions and I am opening this exhibition in Mine Art Gallery’s place in Yalikavak. I am waiting you to my exhibition in order to share the love of Bodrum and also to realize the “BODRUM CITY OF ART” project, and I would be happy to meet with the art lovers.
DEVRİM ERBİL, 3 TEMMUZ / JULY 2015, BODRUM
Sahibi / Owner: Mine Sanat Galerisi / Mine Art Gallery Genel Yayın Yönetmeni / Editor-in-Chief : Mine Gülener, Nur Gülener Yazı İşleri Müdürü / Managing Editor: Serkan Gülener Çeviri / Translate: Pınar Sumer Biber
2
Katkıda Bulunanlar / Contributors: H. Avni Öztopçu, Yusuf Taktak Tasarım / Design: Ufuk Ülker Fotoğraf / Photograph: Hande Özdilim Yıldırım Baskı / Print: Focus Basım, Seyrantepe Mah. Yıldız Sok. No:7 Kat:3 Kağıthane/İstanbul
Yönetim Yeri / Place of Management: Teşvikiye, Poyracık Sok. No:1/1 Yasemin Apt. D: 5 Nişantaşı / İstanbul T&F: +90 212 232 38 13 | M: +90 536 553 50 66 info@minesanat.com | minesanat.com
İstanbul, Topkapı’ya Bakış / İstanbul, Topkapı Overview, 2015, tuval üzerine yağlıboya / oil on canvas, 100x150 cm
“ÇİZGİ İNSAN AKLININ BİR SOYUTLAMASIDIR” / “ LINE IS AN ABSTRACTION OF A PERSON’S MIND”
Röportaj / Interview: Dolunay May
Sanata olan ilginizin edebiyat ile başlayıp lise çağında resim alanında yoğunlaşarak Akademiye girişinizle birlikte bugün tanıdığımız ressam Devrim Erbil meydana getirdiğini biliyoruz. Edebiyatçı yanınızın resimlerinize olan etkilerinden bahseder misiniz? Öncelikle edebiyata olan eğilimim, sanatıma yansımasından öte bir kişiliğin gelişim hikayesidir. Bilindiği gibi 5-6 yaşlar insanın kimliğinin oluşmaya başladığı dönemlerdir. Bu yaşlardan sonra ekleyeceğiniz her özellik bu kişiliğin üzerine diktiğiniz bir yamadır. Okula başlayıp, okuma-yazmayı öğrenmeye başladığım dönemde, içimdeki bir takım duyarlıklar ön plana çıkmaya başladı, şiir kitaplarına, öykü kitaplarına karşı fazlasıyla ilgi duymaya başladım. Edebiyatla ilk tanıştığım bu dönem, sözcüklerin yan yana kurulduğu, insanın iç dünyasını açımladığını hissettiği bir dünya ile karşılaşma anıdır. Tabi bu günümüz çocuğunun yaşamayacağı bir deneyimdir ki bunu olumsuz anlamda söylemiyorum. Televizyon başta olmak üzere günümüzün diğer iletişim araçları özellikle görsel sanatlara etkisi bakımından, çocuklara dolaysız görsel bir dünyanın olanaklarını sunmaktadır. Bu anlamda günümüz çocuğu sanatın her alanındaki kaynaklara ulaşabilmekte, dünyanın bir ucundaki sergileri, müzeleri evinden , oralara gitmek zorunda kalmadan takip edebilmektedir. Bu teknolojik imkanların yanında, günümüz aileleri çocukları ile birlikte sanat olaylarını takip edebilmekte, sergileri, sanat fuarlarını hep birlikte gezebilmektedir. Kısaca günümüzde bir çocuğunun kimliğinin oluşmasında, kendi iç dünyasını keşfetmesi konusunda eskiye göre büyük avantajlara sahip. Bu avantajlar aynı zamanda çocuğun hayal gücünü genişletmesinde büyük olanaklar sağlarken, yaratıcılığın da itici gücünün oluşturmaktadır. Benim çocukluğum yani
bundan 70 yıl öncesinden bahsedersek, imkanların çok kısıtlı olduğu, var olan her şeyi yeniden keşfettiğiniz bir dönemi anmış oluruz. Bırakın çocuklar için olan yayınları, yetişkinler için bile kaynakların çok yetersiz olduğu bir dönemdir. Akademide hocam olan Bedri Rahmi (Eyüboğlu) ile bir sohbetimizde “Ben Akademiden mezun olana dek sadece iki tane renkli resim görebildim, biri Van Gogh’un Postallar’ı diğeri ise Gauguin’in bir resmiydi” demişti. Bu söz, o dönemlerde, özellikle sanat alanında kaynakların ne kadar kısıtlı olduğunu çok iyi örnekler. Bu nedenlerle benim çocukluğum görsel sanatlarla temasın çok zor hatta imkansız olduğu bir dönemde geçti. Çocukluk dönemimde, görsel sanatlarla ilgili hatırladığım tek nokta çok güzel haritalar çizdiğimdir. Görsel sanatlara karşı bir yeteneğimin olduğunu keşfedebileceğim bir ortam mevcut değildi. Belki de bu konuda bir duyarlığa sahip olduğumu hissedebileceğim tek alan, dikiş-nakış hocalığı yapan annemin kumaşlara işlediği motiflere, yazılara gösterdiğim ilgidir. Kitap okuyabilmeye başladığım anda, kelimelerin o gizemli, büyülü dünyası beni kendisine çekti. Bir süre sonra şiirler, öyküler yazmaya, kompozisyon yarışmalarına katılmaya, bu alanda ödüller kazanmaya başladım. Örneğin benim için önemli bir anı olarak, ilkokul son sınıfta, coğrafya hocamız bizden İtalya’yı anlatmamızı istemişti. Ben İtalya hakkında araştırma yapıp, bilgiler topladıktan sonra İtalya’yı bir hikaye şeklinde yazmıştım. O dönemler arkadaşlarımı etrafıma toplar, onlara hayali öyküler anlatırdım, onlar da ilgiyle dinlerdi. Hayal gücümdeki gelişimi, o dönemdeki hikaye seven, şiir seven yanıma borçluyum. Ortaokul döneminde, branş dersleri hocalarıyla tanışmam bu konuda daha önemli kırılmalar yarattı. Bu hocaların en önemlilerinden biri, resimlerini hayranlıkla da izlediğim Sırrı Özbay’dır.
We know that your interest in art started with literature in your high school years and then your concentration on painting art and with your entrance to the Academy, the artist whom we know as Devrim Erbil has been regenarated. Can you please mention about the effects of your man of letters aspect on your paintings? First of all, my tendency in literature is a story about a development of a character than a reflection in my art. As it is known, at the age of 5 and 6, our identity starts to develop. After these ages, each characteristic is a patch which stitched on this personality. In the period, when I started school and learned reading and writing, some sentiments came into prominence and I highly started to get interested in poetry and stories. The period, which I first got introduced with literature, is a moment of meeting with a world which paraphrases the inner world of a person. As a consequence, this can not be experienced by today’s children, and I am not telling this in a negative way. Television, as in the first place, and all other communication instruments present opportunities of a direct visual World to children. In this sense, today’s children can reach all sources in each area of art, and follow all exhibitions, museums all around the world without visiting them. And besides to these technological opportunities, today’s families can follow art events and visit exhibitions and art fairs with their children. Briefly, in today the generation of the identity of a child, in means of exploration of his/her inner World, there are more advantages. While these advantages enable to enlarge the imagination of a child, they also form the driving force of creativity. If we mention about 70 years ago, in my childhood, when the possibilities
were very restricted, we memorialize a period which we reinvent everything. It is a period, which the sources were very insufficient even for adults. In a conversation with my teacher Bedri Rahmi (Eyuboglu) in my Academy years, he told to me “Until my graduation, I could only see two coloured paintings, one of them was Van Gogh’s Pair of Shoes and the other was a painting of Gauguin.” In those years, this sentence exemplifies the restricted sources in the area of art. Therefore, my childhood passed in a period, when it was very hard and nearly impossible to get into contact with visual arts. In my childhood stage, all I can remember about visual arts was drawing very beautiful maps. There wasn’t any medium, where I can discover that I have a talent in visual arts. Maybe the only area, where I can feel my sensitiveness in this subject, is my interest of my mother’s motives which stitched on fabrics. In the moment, when I could start reading, mysterious and magical world of words attracted me. And later on, I started to write poems, stories and attended composition competitions and started winning awards in this area. For instance; as an important memory for me, when I was in the senior year at primary school, our geography teacher wanted us to describe Italy, after I made my research and collected all the information, I explained Italy in a story. In those years, I used to gather my friends and tell them imaginary stories, and they were listening very curiously. I owe the development in my imagination to my side which likes poetry and stories. In the middle school period, with the meeting of branch teachers help me to create diffractions in this subject. One of the most important teachers was Sir3
İstanbul, Ayasofya - Sarı / İstanbul, Hagia Sophia - Yellow, 2014, tuval üzerine karışık teknik / mixed media on canvas, 90x180cm
Beni ilk keşfeden, sanatıma ilk yön veren bu hocalar, özellikle de Sırrı Özbay’dır. Kendisi çok az bilinse de Sırrı Özbay’ın Türk resim tarihi içinde çok önemli bir yeri olduğuna inanıyorum. Sırrı Özbay, Adnan Turani’nin de çok yakından tanıdığı bir sanatçıdır. İkisi aynı okulda resim öğretmenliği yapmıştır. Adnan Turani, Türk Resim tarihi ile ilgili kaleme aldığı bir kitabı ile ilgili benimle görüştüğünde kitabına mutlaka Sırrı Özbay’ın eserlerine de yer vereceğini, fütürizmi ülkemizde ilk uygulayan sanatçı olarak Sırrı Özbay’a değinilmeden Türk Resim Tarihinden bahsetmenin eksik kalacağını aktarmıştır. Sırrı Özbay’ın okul yıllarımda bana olan tavsiyelerinin yanında, tanıştığım ilk sanatçı kimliği olarak benim sanatımda önemli etkiye sahiptir. Sırrı Özbay ilginç bir kişiydi. Naif, içe kapanık, genelde hüzünlü, yalnız bir kişiydi. Sonraları öğrendiğim kadarıyla geçmişinde yaşadığı hüzünlü bir aşk hikayesi nedeniyle bu hali almıştı. Sırrı Özbay’ı anınca bahsetmeden geçemeyeceğim bir hikayede, hep cebinde taşıdığı bir gazete kupürüdür. İsmail Hakkı Baltacıoğlu o dönemin en önemli sanat yazarlarından biriydi. Sırrı Özbay’ın cebinde taşıdığı bu gazete kupürünün başlığı şu şekildeydi “Talihi gür ressam Bedri Rahmi, talihi kör ressam Sırrı Özbay”. Bedri Rahmi de bahsettiğim gibi çok yakından tanıma fırsatını yakaladığım bir sanatçıdır, benim hocamdır, Akademide 20 yıla yakın öğrencilik ve asistanlık dönemlerim dahil olmak üzere birlikte geçmiştir. Benim Akademideki öğrencilik yıllarımda Türkiye’de sanat eğitimi veren iki kurum vardı, biri şimdiki adıyla Mimar Sinan (Güzel Sanatlar Üniversitesi), diğeri ise Gazi Eğitim (Enstitüsü)dir. Anadolu’da yaşayan, sanata eğilim olan öğrenciler Gazi 4
Eğitim’e, İstanbul’da yaşayan veya Anadolu’da yaşayıp varlıklı ailelerden gelen çocuklar Akademi’ye giderlerdi. Benim lisede iyice belirginleşen sanata olan düşkünlüğüm ve bir diğer önemli resim öğretmenim İrfan Yılmaz’ın bana olan ilgisi sayesinde lisede sergiler açmaya başladım. Bunların en önemlisi, 60 yıllık sanat hayatımın başlangıcı olarak saydığım Sırrı Özbay’ın desteği ile lise son sınıfta açtığım sergidir. İsimlerini saydığım öğretmenlerimin etkili yönlendirmeleriyle, diploma notumla birçok önemli kuruma girebilecekken Akademiye kayıt oldum. Lisede şanslı olarak aldığım, mantık, sanat tarihi, felsefe dersleri Akademi’deki eğitimimde ve devamındaki Akademik kariyerimde önemli avantajlar sağlamıştır. Sorunuzun biraz dışına da çıktım ama sorunuzla ilişkili olarak söylemeliyim ki, okul çağlarımda sadece benim yaşadığım çevrede değil her yerde edebiyat şimdikinden yaygındı ve oldukça ilgi görüyordu. Örneğin birçok şair, ozan, yazar ülkenin farklı şehirlerini dolaşır, edebiyat matineleri yaparlardı. Ben Bedri Rahmi (Eyüboğlu)’yi Akademi’den önce bu edebiyat matinelerinde tanıdım. Aynı dönemin edebiyat dergileri halk arasında çok popülerdi. Hatırlarım trenin istasyona gelme saatini takip eder, bu trenle gelecek edebiyat dergilerinin, gazetecilere geleceği saati heyecanla beklerdik. Kısaca o dönem sanatı tırnaklarınızla, söke söke takip ediyor, ulaşmaya çalışıyordunuz. Arkadaşlarla edebiyat konuşur, Kafka’yı tartışırdık. O dönem okuduğum Balıkesir Lisesi, çok iyi eğitim veren, hocaları Avrupa’da eğitim almış, önemli bir liseydi. Bu nedenle o dönem bu okulda eğitim alan önemli, değerli ve şanslı bir kuşak yetişti. Resimlerim bir hikayeyi barındırsa da, re-
ri Ozbay, whom I also watch his paintings with admiration. Those teachers and especially Sirri Ozbay, who firstly discovered me and dominated my art. Although, he is under recognized, I believe that Sirri Ozbay has a very important place in Turkish Art History. Also, Sirri Ozbay is an artist, who was known very well by Adnan Turani. Both of them worked as an art teacher at the same school. When Adnan Turani first mentioned to me writing a book about Turkish Art History, he also mentioned that he will give a place to Sirri Ozbay’s art Works, and told that it would be uncomplete if he doesn’t talk about Sirri Ozbay, who applied futurism as a first person in our country. Besides the advices of Sirri Ozbay in my school years, meeting him as a first person with an artist identity also have a big influence in my art. Sirri Ozbay was an interesting person; he was naive, self-enclosed, generally sad and lonely. Later on, as far as I learned, he got alienated because of a sad love story that he had in his past. When I talk about Sirri Ozbay, I couldn’t pass over a story about a newspaper clipping which he always used to carry in his pocket. Hakki Baltacioglu was one of the most important art writers in those periods, and that clipping’s tittle was “The fortunate artist Bedri Rahmi and unfortunate artist Sirri Ozbay”. Bedri Rahmi was also my teacher and an artist which I got the opportunity to know closer, we had more than 20 years with him in my studentship and assistantship period. In my studentship years, there were two Institutions, which has art education, one of them was Mimar Sinan (Fine Arts University) with its current name and the other was
Gazi Egitim (Institute). In that period the students who live in Anatolia and have tendency to art used to study in Gazi Egitim, and the students who were the children of wealthy families living in Istanbul or in Anatolia used to study in Academy. My affection for art became evident in my high school years, so I started to open exhibitions in those years with the help of my art teacher Irfan Yilmaz. My most important exhibition through these is the one which I esteem as a beginning of my 60 years art life, opened with the support of Sirri Ozbay in my senior year at high school. With the guidance of the teachers that I mentioned and with my diploma grade I could easily enter any important institution, but I enrolled to the Academy. Logic, art history and philosophy lessons that I took in high school years, provided many advantages through my education in Academy and through my whole carreer as well. I digressed your question but I need to tell that, in my school years, not only in my environment, literature was drawing attention and popular in everywhere. For instance, many poets and writers used to travel different cities and make literature matins. I first met with Bedri Rahmi at one of those literature matins and in those days literature magazines were so popular. I remember that, we used to follow the arrival time of the train which carry the literature magazines. Shortly, in those years you need to claw your way up to follow the art. We used to talk about Kafka and discuss literature with friends. Balikesir High School which I graduated was a very good school with its education and teachers who completed their grades in Europe. Therefore;
İstanbul; Yorumu / İstanbul; Review, 2015, tuval üzerine yağlıboya / oil on canvas, 150x100cm
simlerime, özellikle İstanbul resimlerime bu anlamda kattığım asıl etki şiirdir. Bu konu daha önce de “Devrim Erbil, Resmin Şairi” isimli belgesele de konu olmuştur. O belgeselde de söylediğim gibi her zaman içimde şiir yazma isteği olmuştur. Ama resim beni öyle bir alıp kendine çekmiştir ki, bir sanattan öte bir dünyayı anlama, kavrama meselesine dönüşmüştür. Çocukluk dönemlerinizden günümüze ulaşan resimleri incelediğimizde, günümüzde ürettiğiniz resimlerle özellikle çizginin kullanımı bağlamında derin paralellikler taşıdığına şahit oluyoruz. Bu anlamda çizginin sizin sanatınızdaki kavramsal ve plastik öneminden bahseder misiniz? Görsel sanatlarla ilgili ilk uğraşım renkli çini mürekkepleriyle çizdiğim desenlerdir, tıpkı primitif insanın sanata yönelik ilk uğraşı olarak bakabileceğimiz, bir kayaya, daha sert bir kayayla bıraktığı izlerdir. Bu izler bir çizgi, tıpkı bizlerin kalemle, fırçayla yaptığımız gibi bir enerjinin aktarımıdır aynı zamanda. Çizgiyle bir çırpıda bir dünya yaratabilirsiniz, bu anlamda çizginin inanılmaz bir gücü vardır. Çizgi ilerleyen dönemde, örneğin Rönesans’ta ikinci planda kalarak, yerini renge bırakırken, sadece eskizlerde kalmışken, özellikle 20.yy. da önemi tekrar keşfedilerek, dönemin sanatçıları tarafından önemsenen bir şekilde yine kullanılmaya başlanmıştır. Çizgi yine farklı kültürler için bambaşka anlamlar ifade etmektedir, örneğin Çin Sanatı’nda, yazı ile bağlantılı olarak Hat Sanatı’nda, minyatürde çizginin önemini görmezden gelemezsiniz. Sanatın farklı dönemlerinde, fiziksel yapı elemanları olarak ele alabileceğimiz bazı unsurlar öne çıkmıştır. Gerçeği yakalamanın önemli olduğu bir dönemde, doğada olmayan çizgi
yerine resmin başka unsurları öne çıkmıştır. Çizgi insan aklının bir soyutlamasıdır. Rengin öne çıktığı bir dönemde çizgi yalnızca desende hayat bulabilmiştir. Teknik anlamda desen, renk kullanılmadan yapılan resim, kısaca aynı cinsten olanların bir araya getirildiği, farklı olanların dışlandığı bir yaklaşımdır. Teknik olarak baktığımızda çizgi de renk gibi , ışık gibi resmin fiziksel, temel yapı elemanıdır. Ben çizginin önemini çok erken dönemlerde, sezgisel bir güçle yakaladım. Tüm sanat hayatım boyunca, erken yakaladığım bu üslubun avantajını yaşadım. Bu anlamda insanın fiziksel özelliklerini belirleyen genetik kodlarında olduğu gibi kültürel eğilimlerin de, genetik kodlarda saklı olarak nesilden nesile aktarıldığına inanıyorum. Bahsettiğim kültürel genler, Anadolu’da yaşamış birkaç kuşak değil, bu topraklarda binlerce yıl boyunca yaşamış onlarca farklı kültürün bizlere aktarımıdır. Nasıl farklı fiziksel genlerin birleşimlerden güzel görünümlü bireyler meydana gelirse, farklı kültürlerin çatışmasından, buluşmasından uygarlığın seçkin kültürlerinin oluşmasına olanak doğmuştur. Bu anlamda Anadolu’da yaşayan, bu topraklarda doğmuş bir insan olarak kendimi şanslı hissediyor, bu kültürlerin mirasçısı olarak mutlu oluyorum. Ayrıca çizgiye, yazı yazmak anlamında da düşkünüm ve yazının güzel şekilde ortaya konmasının çok önemli olduğunu düşünüyorum. Öğrencilik yıllarımdaki defterlerim son derece özenli, daktilo yazısını aratmayacak titizliktedir. Derste öğretmenlerimin anlattıklarını not alır bu notları daha sonra defterlerime özenli bir şekilde aktarırdım, yine klasik kitapları okur defterlerime notlar alırdım. Okuma yazmayı öğrenmemle başlayan süreçte yazılarda başlayan çizgi daha sonra renkli çini
lucky and a valuable generation has grown up in that school. Although my paintings feature a story, the main effect I integrated to my Istanbul paintings is poetry. This subject is also mentioned in “Devrim Erbil, The Poet of the Painting” documentary. As I mentioned in that documentary, there has been always a wish to write a poem in myself. But, painting attracted me so enormously that, art became a subject in order to comprehend a different world more than art. When we examine your paintings starting from your childhood untill today, we witness a deep parallelism in usage of lines. So, in this sense can you please tell us about the conceptual and plastic importance of lines in your art? My first interest in visual arts is making patterns with drawing ink, it is like the aspect of primitive man’s interest towards art, leaving marks on a very hard rock. These traces are the transfer of energy like we do with pencil and brush. You can create a World with line in a trice; in this sense line has an incredible strength. In the following periods, for instance in reneissance line has left its place to colours and only started to be used in sketches, but its importance rediscovered in 20th century, and started to be used by the considered artists of the period. Line has many different meanings for different cultures, for instance its importance can not be ignored in Chinese art, caligraphy and in miniature. In different periods of art, some factors that are discussed as physical elements became prominent. In a period, when it was important to catch the reality, some other
factors became prominent than the line which isn’t found in the nature. Line is an abstraction of a person’s mind. In a period, when colour was dominant, line could only spring to life in the body of pattern. In a technical meaning, design is a painting without using any colour, and briefly it is an approach of gathering the ones of a kind and excluding the differentials. When we think technically, line is a physical element of painting like light and colour. I caught the importance of line with a very intuitional strength in early periods. And I used the advantage of this style through my whole art life. In this sense, I believe that cultural tendencies are hidden under the genetic codes, like how our physical properties are determined by our genetic codes, and transferred through generation to generation. The cultural genes which I mentioned, aren’t only some of the generations that lived in Anatolia, it is the transmission of tens of different cultures to us. This is like how good looking people generated from the combination of different physical genes, from the combinations and conflicts of the different cultures distinguished cultures are enabled to comprise. In this sense, I feel myself very lucky as a person who was born in this land and living in Anatolia, and feel very happy as an inheritor of these cultures. I also fond of line in means of writing and I think the writing should be presented in a nice way. My notebooks which belong my studentship years are very attentive and stickled like in a typewriter. In the lessons, I took notes while my teachers were explaining, and then I used to transfer these to my notebooks regardfully, and while reading classical 5
mürekkepleri kurulmuş yeni dünyalara en nihayetinde de resimlerime dönüşmüştür. Sezilerimle kurduğum bu dünyanın kökeninde yine bahsettiğim kültürel kodlar olduğunu düşünüyorum, belki bununla ilgili bilimsel çalışmalar yakın gelecekte daha etkin hale gelecek, kültürel genlerin insan hayatındaki yerine yönelik bilimsel kanıtlara ulaşılacaktır. Kübizmle birlikte, bugün alışık olduğumuz resimsel bakışa evirilen , doğanın, nesnelerin insan gözünün gördüğü şekliyle değil de, birden fazla açıdan oluşan görünün resim yüzeyinde yeniden inşa edilmesine yönelik plastik yaklaşımın temeli Cezanne’ın resmi tuvale aktarma sürecinde sürekli yer değiştirerek, resmedeceği konuyu farklı açılardan görmeye çalışan bir yöntemdir. Sizin resimlerinizde de belirgin şekilde gözlenebilen çok boyutlu yapısal yöntemin temeli, çocukluğunuzda boynunuzda yaşadığınız ciddi problemin, o ,farklı açılardan bakabilmeyi kısıtlayan günlerde kavranmaya başladığını söyleyebilir miyiz? Altı yaşımdayken boynumda yaşadığım ciddi bir problem nedeniyle ameliyat geçirdim. Milyonda bir rastlanan bir rahatsızlık olarak boyun sinirlerindeki bir sorun nedeniyle boynumu, dolayısıyla başımı çeviremiyor, ancak tüm vücudumu kullanarak bakış yönümü değiştirebiliyordum. O dönemin kısıtlı teknolojilerine rağmen başarılı bir ameliyatla bu hastalıktan kurutuldum. Ama bu sorun nedeniyle ve ameliyat süresince, sonrasında çok acılar yaşadım. Bu sorun nedeniyle yaşadıklarımın bana, sanatımda farklı alanlarda, kişilik özellikleri olarak etki edeceğini, içe kapanık, dış dünyadan uzak, hüzünlü bir kişi haline getireceğini düşünmüşümdür. Bu sorunun resimlerime yansımalarını benim gözlemlemem imkansız, bunu benim dışımda, belki bilimsel olarak inceleyecek bir uzman söyleyebilir. Ama yaşadığım bu sorunun beni sanata sevk ettiğini rahatlıkla söyleyebilirim. Çok üretken de bir sanatçısınız. Ben Akademideyken, asistanlık sınavları
üç ay sürerdi, kalabalık bir aday gurubu olur, bu üç ay boyunca her elemede birileri elenir, sayı gittikçe azalırdı. Akademi çok önemli bir kurumdu, bir sanatçının sanatçı olarak hayatına devam edebilmesi için Akademide, Akademik bir kariyere devam etmesi şarttı. Ben Akademide üç hocaya asistanlık yaptım, Bedri Rahmi, Cevat Tollu ve Cevat Dereli. Bu hocaların derslerine yardımcı olurdum, üç atölye ve galeri ile ilgilenirdim. Tüm konferanslara hocalarım beni yollarlardı, konferansları ben verir olmuştum. Unesco Milli Komisyonu dahilinde her hafta yurdun çeşitli şehirlerine konferanslara, araştırmalara gidiyordum. Bu çalışmalar kapsamında sadece görsel sanatlarda değil, bale, opera gibi diğer sanat alanlarından ortak çalışmalar yapılıyor, tüm bu çalışmaların hepsinde görevlendiriliyordum. Bu alanlarda Akademiyi temsil eden hep ben oluyordum. Benim de yoğun girişimlerimle üç ayda bir yayınlanan Akademi sanat dergisini çıkarıyorduk, bu beklide Akademinin yaptığı en önemli şeylerdendir. Bu dergi için yoğun uğraşlar verdim. Bir yandan da sanatımı yapıyordum. Sanatım dışında yapmak zorunda olduğum işleri yapıp, bir yandan da sanatımı icra edebilmek için günde 3-4 saatim yollarda geçiyor, geceleri gelip sabahlara kadar resimlerimi yapıyordum. Tüm bunların yanında aile hayatım, bakmak zorunda olduğum insanlar, evliliklerim, fırtınalı özel hayatım… Bunların yanında biliyorsunuz bir dönem görev verildi, müzecilik yaptım. Kısaca 4-5 beş kişinin yapabileceği işleri tüm hayatım boyunca tek başıma yapmak zorunda kaldım. Hayatımı kazanmak için yıllarca Bedri Rahmi’nin yanında mozaik çalışmaları yaptım, İzmir, Balıkesir fuarlarında pavyonlarının yapımlarına katıldım, sergileme alanlarını düzenledim, boyamalar, dekorlar yaptım. Öğrencilik yıllarımda, tatillerde demiryollarında işçilik yaptım. Bu nedenlerle istediğim kadar kitap okuyamamış, dilediğim şeyleri yazamamışımdır da. Bu nedenlerle ben hayatım boyunca hep ürettim, hiç boş durmadım, duramadım, sadece sanatın sanatçı
İstanbul’da Kırmızı Gün / Red Day in İstanbul, 2015, tuval üzerine yağlıboya / oil on canvas, 100x150cm 6
books, I used to take notes. With the period when I started reading and writing, usage of lines have started then drawing inks and transformed into different worlds and ultimately transformed into paintings. I think in the roots of the world which I formed with my feelings, there are cultural codes that I mentioned, maybe in near future scientific studies would be more active about these, and scientific evidents will be figured out about the place of cultural codes in people’s lives. With the cubism movement, pictorial aspect evolved today’s vision, and with a plastic understanding the seen way of nature and objects not only from the eye of a person in one form, it is built in many angles on the painting surface and the root of this approach replaced continuously while Cezanne transferring the picture to the canvas. We can observe this multi-dimensional structural method in your paintings as well, can we tell that this comprehension started in your childhood period when you were restricted looking from different angles because of a serious problem in your neck? When I was 6 years old, I had an operation because of a serious problem in my neck, and having a disease prevailed one in a million blocked me to turn my head, but I could change the direction of my vision with using my whole body. I fortunately survived from this illness with a successful operation despite the restricted technology of that period. But because of this problem and during the operation period, I suffered enormous pain. I always thought that this problem and that process would affect my personality characteristics, and would turn me into an enclosed, unsocial and sad person. It is impossible for me to observe the reflections of this problem in my paintings, maybe an expert can tell this who can examine scientifically. But I can easily tell that this problem guided
me to art. You are a very productive artist. When I was in Academy, the assistantship exams used to last three months, and there were lots of applicants, in this three months period, in each selection some people were eliminated and the number used to decrease gradually. Academy was a very important Intuition; it was a must for an artist to make academic career in Academy in order to continue their lives as an artist. I made assistantship for three teachers in Academy; they were Bedri Rahmi, Cevat Tollu and Cevat Dereli. I used to assist these teachers’ lessons and also used to take care of tree studios and galleries as well. My teachers used to send me to all conferences; all of a sudden I started to give the conferences. I started going conferences in different cities in every week within Unesco National Commission. As part of these studies, not only in visual arts, I participated in different areas of art, like ballet and opera and was charged in the joint studies with them. In these areas I used to represent the Academy. We used to publish an art journal in every three months with my intense attempts as well; maybe this is one of the most important things that Academy has realized. I worked very hard for this journal, and at the same time I was doing my art. I used to spend 3 or 4 hours on roads in order to realize the works that I must do except my art. But, at nights when I came home, I was doing my paintings till the morning. Besides these, my family, the people I had to look after, marriages and my stormy private life… Apart from these, as you know I had a museum job, briefly I had to do these works all alone which 4 or 5 people can finish. In order to earn my life, I did mosaic works with Bedri Rahmi for many years. I participated in the construction of booths in Izmir and Balikesir fairs. I worked as a laborer at railroads in my studentship years. Because of these, I couldn’t read and write as I
yanında değil, Akademisyen, yönetici, hoca, konferanslarda konuşmacı gibi hep bir yoğunluk içerisinde oldum. Tüm bu yaşadıklarım beni üreten, güçlü, tüm zorluklara göğüs gerebilen, dik durabilen bir insan yapmıştır. Yaşınız ilerledikçe de bu hayat bir yarışma ise, artık son yıllarınızı koşarak, daha çok üretmek için daha az zamanınızın kaldığı fikriyle daha hızlı koşmak, depara kalkmak gerektiğini düşünüyor, daha etkin şekilde üretmeye devam ediyorsunuz. Tabi bu işlere resimlerim, halılarım, baskılarım tüm üretimlerim, vakıf çalışmalarım, müze çalışmalarım da dahildir. Bu çalışmalarım olmasa, ben de daha sakin bir sanatçı hayatı yaşayabilir, kendime daha fazla vakit ayırabilirdim. Ama rahat sanatçının kurdudur, içini kemirir. 17 Temmuz’da Mine Sanat Bodrum Palmarina Galerisi’nde açılışı yapılacak olan kişisel serginizde, bu sergiye özel olarak hazırladığınız Bodrum temalı resimler de olacak İstanbul temalı resimlerim benim için çok özel. İstanbul resimlerim sadece Türki-
ye’de değil, ülke dışından sanat izleyicilerinin beğeniyle takip ve talep ettikleri bir seri. Şehir olarak İstanbul’dan vazgeçebilmem ne kadar zor ise başka bir şehri resimlerimde konu edinen resim yapmak da o kadar sıra dışı. Benim için İstanbul’un anlamı söylediğim gibi çok derin, burada bu anlamı ifade edebilmeye sayfalar yetmez. Bodrum da yıllardır gidip geldiğim ama bahsettiğim gibi yoğun bir tempoda geçen hayatım nedeniyle her yaz gelip uzun zaman geçirebildiğim bir yer değil ama benim için anlamı çok büyük. Geçtiğimiz yıl Bodrum’dan bir çiftlik edinip, orayı atölyeye dönüştürdüm. Önümüzdeki dönemlerde Bodrum’da daha fazla zaman geçireceğim. Bodrum’da geçireceğim zamanın artışı şehir olarak Bodrum hakkında daha derin düşüncelere, daha anlamlı yönlere evrilecek, Bodrum konulu resimlerimin sayısını arttıracaktır. Ama söyleyebilirim ki, izleyiciler daha önce görmedikleri Bodrum konulu resimlerimle bu sergide karşılaşacaklar. Suadiye, 25 Haziran 2015
desired. For these reasons, in my whole life I always produced, never stopped, not only in the artist side of the art, as an academician, director, teacher and as a speaker in conferences, I was always busy. All of the things that I experienced made me productive, strong and standing. While growing older, you feel that you need to sprint if this life is a competition, so you need to run faster in order to produce in a little time that left for you. So my paintings, carpets, prints, all productions, charity and museum studies are included in these works. If I didn’t have these studies, I could live a silent artist life, and could create more time for myself. But comfort is a worm of an artist, it gnaws him. In your individual exhibition which will be opened in 17th July in Mine Art Gallery’s place in Bodrum Palmarina, there will be Bodrum themed paintings which are prepared especially for this exhibition. My Istanbul themed paintings are very special for me. Istanbul paintings is a
series not only followed and liked in Turkey, they are also followed by the overseas art audience. Surrendering from Istanbul as a city is so hard for me, but at the same time it is very extraordinary to make new paintings themed on a different city. As I mentioned, Istanbul has a very deep meaning for me, I can’t express my feelings about this in here, and pages are insufficient for this. For many years, I come to Bodrum but couldn’t spend long time in here because of my intense life, but it also has an important meaning for me. Last year, I got a farm in Bodrum and turned it into a studio. So, in following years, I will spend more time in Bodrum and I will have deeper thoughts about here and they will be evolved in more meaningful aspects. This will also increase the number of my Bodrum themed paintings. But I could say that the audience will first meet with my Bodrum themed paintings in this exhibition, which they have never seen before. Suadiye, 25 June 2015
İstanbul’da Kuşlar / Birds on İstanbul, 2015, tuval üzerine yağlıboya / oil on canvas, 100x100cm 7
1937 Uşak`ta doğdu 1955 İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi Resim Bölümü`ne girdi Galeride, Halil Dikmen`in, atölyesinde Bedri Rahmi Eyüboğlu`nun öğrencisi oldu 1959 “Soyutçu 7`ler” grubunu kurdu İstanbul Güzel Sanatlar Akademisi Yüksek Resim Bölümü`nü bitirdi 1962 Akademi`ye asistan oldu Bedri Rahmi Eyüboğlu, Cemal Tollu ve Cevat Dereli atölyelerinde görev aldı 1963 Tülay Tura, Altan Gürman, Adnan Çoker ve Sarkis’le “Mavi Grup” u kurdu 1965 İspanya Hükümeti`nin verdiği sanat bursunu kazanarak gittiği Madrid ve Barcelona’da başladığı meslek araştırma ve incelemelerine Paris ve Londra`da devam etti 1969 Yılın genç ressamı seçildi 1969 Türkiye Çağdaş Ressamlar Derneği başkanlığı görevinde bulundu 1970 İDGS Akademisi`nden doçentlik unvanı aldı 1975 Görsel Sanatçılar Derneği Başkanlığı yaptı 1979 İstanbul Resim Heykel Müzesi Müdürlüğü`ne atandı; üç buçuk yıl süreyle bu görevde bulundu 1981 İDGS Akademisi`nde Profesörlüğe yükseldi 1985 Mimar Sinan Üniversitesi, Güzel Sanatlar Fakültesi Resim Bölümü Başkanlığı, 1988 de Yıldız Üniversitesi Güzel Sanatlar Bölümü Başkanlığı, 1990 yılında Mimar Sinan Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Dekan Yardımcılığı görevine getirildi 2000 Yılında Balıkesir Belediyesi tarafından ilk ve orta öğrenimini gördüğü kentte Devrim Erbil çağdaş sanatlar müzesi açıldı 2004 Mimar Sinan Üniversitesinden kendi isteği ile emekli oldu 2005 Doğuş Üniversitesi Sanat ve Tasarım Fakültesi kurucu dekanı olarak görev aldı Uluslararası Ödüller: 1966 V Tahran Bienali SARAY KRALİYET 1 Ödülü 1972 9 İskenderiye Bienali Resim 2 Ödülü 1998 Kırgızistan Ulusal Bilim Ve Sanat Akademisi Kurucu Onur Üyeliği ünvanı almıştır Ulusal Ödüllerden Seçkiler: 1968 ‘’Yılın Genç Ressamı Sergisi’’Genç Ressamlar 1 Ödülü 1969 Sanat Tenkitçileri Cemiyeti Gençler Arası Resim Yarışması 3 Ödülü 1973 Türkiye Cumhuriyeti 50Yılı Resim-Heykel Yarışması’ ’Atatürk Ve Cumhuriyet Ödülü 1974 8 DYO Resim Yarışması Başarı Ödülü 1976 10 DYOResim Yarışması Başarı Ödülü
1978 39Devlet Resim-Heykel Sergisi Başarı Ödülü 1982 43 Devlet Resim-Heykel Sergisi Başarı Ödülü 1992 Türkiye Cumhuriyeti DEVLET SANATÇISI ünvanı almıştır 2000 Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Sedat Simavi’’Görsel Sanatlar Ödülü’’ almıştır 2012 ‘’Artbosphorus Çağdaş Sanat Fuarı İstanbul’’ Yılın Sanatçısı’’ Ödülü 2012 Yedi Renk Sanat Vakfı ‘’Ustanın Günü ‘’ödülü Yurt dışı kişisel sergiler: tan 2015 – Nisan Tiran Sergisi/ Arnavutluk/ Milli Sanat Galerisi Nisan Bombay/Hindistan/ Jehangir Sanat Galerisi Mayıs Bombay/Hindistan/ Percept Sanat Galerisi Bienaller : 1962 XXXI Venedik Bienali, İTALYA 1963 3 Paris Genç Sanatçılar Bienali, FRANSA 1966 V Tahran Bölgesel Bienali, İRAN 1967 IX Sao-Paulo Bienali, BREZİLYA 1972 IX İskenderiye Bienali, Modern Art Museum MISIR 1971 II Triennial Yeni Delhi-HİNDİSTAN Eserlerinin yer aldığı müzeler – Yurtdışında Ben And Abby Greg Foundation Minnesota- ABD Banja Luka Umneticka Galeriya – Bosna Hersek Alexandria Museum of Fine Arts – Mısır Museum of Contemporary Arts – Bükreş, Romanya National Museum of History – Tapei, Tayvan Palacio National da Ajuda – Lizbon, Portekiz Georgian National Museum ¬- Tiflis, Gürcistan Albania National Museum – Tiran, Arnavutluk Eserlerinin yer aldığı koleksiyonlar ve müzeler - Yurtiçinde 1959 Milli Kütüphane Koleksiyonu – Ankara Resim Heykel Müzesi İstanbul – Ankara – İzmir 1986 Selçuk Yaşar Müzesi Koleksiyonu – İzmir 1991 Cumhurbaşkanlığı Köşkü – Ankara 2002 Devrim Erbil Çağdaş Sanatlar Müzesi – Balıkesir 2006 İstanbul Modern – İstanbul Devrim Erbil yurt içinde ve dışında yüzlerce sergi açtı ve karma sergilere katıldı Türk sanatını tanıtan sergilerin komiserliğini yaptı (İskenderiye, Belgrad, Sofya, Kuveyt) Sanat üzerine yazılar yayınladı, Türkiye ve yurtdışında konferanslar verdi, paneller ve sempozyumlara katıldı Sanatçı, İstanbul ve Bodrum’da çalışmalarını sürdürüyor
1937 Born in Uşak, Turkey. 1955 Enrolled tIstanbul State Academy of Fine Arts, Department of Painting. Studied as a student of both Halil Dikmen (in the Gallery) and Bedri Rahmi Eyüboğlu (in the studio). 1959 Founded the “Abstract 7” group.Graduated from the Painting Department of Istanbul State Academy of Fine Arts. 1962 Started working as an assistant at Istanbul State Academy of Fine Arts. Served in the both Gallery and art studiof Bedri Rahmi Eyüboğlu, Cemal Tollu and Cevat Dereli. 1963 Founded the “Blue Group” with Altan Gürman, Adnan Çoker, Sarkis and Tülay Tura. 1965 Entitled tget art scholarship granted by the Spanish Government. Conducted art studies and research in Spain, France and United Kingdom. 1969 Received a title of “Young Artist of the Year”. 1969 Served as a chairman of Turkey Modern Painters Association. 1970 With his associate professorship thesis titled “The Techniques and Colors in the Painting Art” he was entitled tthe honorific “D.G.S. Academies Associate Professorship” in the Istanbul State Academy of Fine Arts. 1975 Worked as a chairman of Visual Artists Association. 1979 Appointed as a Director of the Istanbul Painting and Sculpture Museum and served for 3.5 years. 1981 Granted professorship at Istanbul State Academy of Fine Arts in the Painting Major Arts Subdivision. 1985 Appointed as a head of Mimar Sinan University (former Istanbul State Academy of Fine Arts) Painting Department. 1988 Appointed as a head of Fine Arts department of Yıldız Technical University 1990 Appointed as “Associate Dean” of Mimar Sinan University, Faculty of Fine Arts and served in this position for twyears. 2004 Retired voluntarily from Mimar Sinan University, Faculty of Fine Arts. 2005 Worked as a founding dean of Doğuş University, Faculty of Art and Design. Awards 1966 5th Tehran Biennial PALACE ROYAL Awards – Winner of the 1st Prize 1972 9th Alexandria Biennial – Winner of the 2nd Prize in painting
1973 “Painting – Sculpture Contest for the 50th Anniversary of our Republic” – Atatürk and the Republic Award 1974 – 1976 8th and 10th DYPainting Contest Special Jury Award of Honor 1978 – 1982 39th and 43rd State Painting and Sculpture Exhibition – Award of Success 1991 Hold in high honor with the title of “State Artist” 1999 Gained the title of Founder Honorary Member of Kyrgyzstan National Academy of Science and Arts 2000 Association of Turkish Journalists – “Award of Sedat Simavi Visual Arts” 2012 Art Bosphorus Contemporary Art Fair İstanbul – Award of Artist of the Year 2012 Seven Colors Art Foundation – “Day of the Master” Award In 2000, Devrim Erbil Museum of Contemporary Arts opened in Balıkesir, where he received primary and secondary education. Museums and Collections where his Paintings are exhibited (Domestic) 1959 Ankara National Library Collection 1986 Collection of Selçuk Yaşar Museum, İzmir 1991 Ankara Presidential Palace 2002 Devrim Erbil Museum of Contemporary Arts, Balıkesir 2004 İstanbul Modern, İstanbul Museums and Collections where his Paintings are exhibited (Overseas) Ben and Abby, Grey Foundation Collection, Minnesota, US Banja Luka, Umjetnicka Garerija, Bosnia Herzegovina Alexandria Museum of Fine Arts, Egypt Museum of Contemporary Arts, Bucharest, Romania National Museum of History, Tapei, Taiwan PalaciNational da Ajuda, Lisbon, Portugal Georgian National Museum ¬- Tbilisi, Georgia Albania National Museum – Tirana, Albania Mr. Erbil opened hundreds of personal and group exhibitions domestic and overseas, done curatorship of art exhibitions which introduce and represent the Turkish Art (Alexandria, Belgrade, Sophia and Kuwait). Published many articles about the art, gave lectures in Turkey and overseas, joined symposiums. He continues his works in İstanbul and Bodrum.