5 minute read
Bölüm 36 Yakin Gelecekteki çatişma
Gökyüzündeki büyük çatışmanın başlangıcından beri Şeytanın amacı Tanrı’nın yasasını kaldırmaktı. İster bu yasanın tümünü kaldırıp atsın, isterse O’nun buyruklarından birini reddetsin, sonuç aynı olacaktı. “Çünkü Yasa’nın her dediğini yerine getiren, ama tek bir noktada ondan sapan kişi bütün Yasa’ya karşı suçlu olur” (Yakup 2:10).
Şeytan, Kutsal Kitap’ın öğretilerini çarpıtmış, böylece binlerce kişinin imanına yanılgılar sızdırmıştır. Gerçek ve yanılgı arasındaki son büyük çatışma, Tanrı’nın yasasına ilişkin olacak, Kutsal Kitap ile masal ve gelenek dini karşı karşıya gelecektir. Kutsal Kitap herkesin yakınındadır; ama onu alıp da yaşam rehberi olarak kabul eden çok az kişi vardır. Kilisede birçokları Hıristiyan inancının temellerini inkar eder. Yaratılış, insanın günaha düşmesi, kefaret ve Tanrı’nın yasası ya tümüyle ya da kısmen reddedilir. Binlerce kişi, Kutsal Kitap’a güvenmeyi zayıflık belirtisi olarak görmektedir.
Sahte kuramlardan bir put yapmak, taştan ya da tahtadan bir put yapmak kadar kolaydır. Tanrı’yı yanlış temsil eden Şeytan, insanları O’nun karakterini yanlış kavramaya yöneltir. Kutsal Kitap’ta ve yaratılışın eserlerinde görülen diri Tanrı’nın yerine, felsefi bir put konulur. Birçok felsefecinin, ozanın, siyasetçinin, gazetecinin - birçok üniversitenin ve hatta teolojik kurumlanıl bile - tanrısı İlyas’ın zamanındaki Baal’dan ya da Fenikeli güneş tanrısından belki birazcık daha iyidir.
Gökyüzünün yetkisine belki de en cesaretli saldırıda bulunan ve en etkili sonuçları olan yanılgı, Tanrı’nın yasasının artık bağlayıcı olmadığı öğretisidir. Önde gelen ruhsal hizmetkarların, ülkeyi yöneten ve insanların özgürlüğünü kısıtlayan kuralların artık geçerli olmadığını vaaz ettiğini düşünün. Böyle insanlar kürsüde ne kadar kalabilir?
Ulusların kendi kurallarını feshetmeleri, evrenin Hakiminin kendi yasasını feshetmesinden çok daha olanaklıdır. Fransa’da ‘ateizm’ bir güç haline geldiği zaman Tanrı’nın yasasını boşa çıkarma girişimi denendi. Tanrı’nın koyduğu sınırları kaldırmanın, kötülüğün önderinin yönetimini kabul etmekle aynı şey olduğu görüldü.
Tanrı’nın yasasını kenara atmak
Tanrı’nın buyruklarını hafife almayı halka öğretenler, itaatsizlik biçmek için itaatsizlik ekerler. Tanrısal yasanın sınırları tümüyle kaldırılırsa, insan yasaları da kısa sürede çiğnenecektir. Tanrı’nın buyruklarını dışlamanın sonuçları algılanamayacak kadar büyük olacaktır. Mal ve mülk güvencesi kalmayacaktır. İnsanlar zor kullanarak komşularının malını çalacak; en güçlüler en zengin hale gelecektir. Yaşama karşı saygı duyulmayacaktır. Aileyi koruyacak bir evlilik yemini olmayacaktır. Gücü olan, komşusunun eşine zorla sahip olacaktır. Dördüncü buyrukla birlikte beşinci buyruk da bir kenara konulacaktır. Çocuklar gerektiğinde ana babalarının canını almaya çekinmeyecektir. Uygar dünya soyguncu ve suikastçı çetelerle dolacak, esenlik ve mutluluk yeryüzünden silinecektir.
Bu öğreti, yeryüzünde günaha kapılarını zaten açmış durumdadır. Yasa tanımazlık ve çürümüşlük sel gibi akmaktadır. İmanlı ailelerde bile ikiyüzlülük, yabancılaşma, kutsal gerçekleri çiğneme ve şehvete teslimiyet vardır. Toplumsal yaşamın temeli olan inanç ilkesi parçalanmaktadır. Kötü suçlulara büyük ilgi gösterilmektedir. Onların suçları herkese uzun uzun duyurulmaktadır. Basın, kötülüklerin mide bulandırıcı ayrıntılarına yer vermekte, insanları sahtekarlığa, soygunculuğa ve cinayete teşvik etmektedir. Kötülüğe duyulan sevgi, taşkınlık ve suçluluk her düzeyde yükselmektedir. Kötülüğü durdurmak için ne yapılabilir?
Taşkınlıklar birçoklarını etkilemiştir
Mahkemeler bozulmuş, yöneticiler kazanç hırsına ve benliğin zevklerine kapılmışlardır.
Taşkınlıklar birçok kişiyi etkisi altına almış ve Şeytan’ın kontrolü tamamen ele geçirmesini sağlamıştır. Hukukçular rüşvet almakta, aldatılmakta ve kanun dışına çıkmaktadır. İçki alemleri, ayyaşlık ve her türlü düzenbazlık yasal dünyayı etkisi altına almıştır. Kutsal Kitap’a imanı yok etmek, Kutsal Kitap’ın kendisini yok etmek anlamına gelecektir.
Eski çağlarda olduğu gibi Şeytan, kiliseler aracılığıyla tasarılarını gerçekleştirmektedir. Kiliseler, Kutsal Yazılardaki beğenilmeyen gerçeklerle savaşmak için kuşkuculuk tohumları atan yorumlar üretmektedirler. Papalığa ait doğal ölümsüzlük ve insanın ölümde bilinçli olması yanılgılarına tutunarak, ruhçuluk aldanışına karşı tek engeli ortadan kaldırırlar. Sonsuz ceza öğretisi, birçok kişinin Kutsal Kitap inancını kaybetmesine neden olmuştur. Dördüncü buyruk öğrenildikçe, Sept gününü tutanların sayısı çoğalmaktadır. Dolayısıyla insanlar, yapmak istemedikleri bir gö-revden kurtulmak için Tanrı’nın yasasını da Septi de kaldırıp atmaktadır. Sept reformu yayıldıkça, dördüncü buyruktan kaçınmak için tanrısal yasanın reddedilmesi, evrensel bir boyut kazanacaktır. Ruhsal önderler, imansızlığa, ruhçuluğa ve Tanrı’nın kutsal yasasının küçük düşürülmesine yol açmaktadır.
Ancak aynı kişiler, Pazar gününü tutmanın toplumun ahlakını geliştireceğini iddia etmektedir. Şeytan’ın hilesi, yalanın içine biraz gerçek katıp onu mantıklı kılmaktır. Pazar akımının önderleri, insanların gereksinim duyduğu reformları ve Kutsal Kitap’la uyuşan ilkeleri destekleyebilir. Ancak, Tanrı’nın yasasıyla çelişen bir gerçek varsa, Tanrı’nın hizmetkarları onlarla birlik olamazlar. Tanrı’nın buyruklarının, insan kuralları için bir kenara bırakılmasını hiçbir şey haklı çıkaramaz.
İki büyük yanılgı olan canın ölümsüzlüğü ve Pazarın kutsallığı aracılığıyla Şeytan, insanları hilelerinin etkisi altına almıştır. Birinci yanılgı ruhçuluğa yol açarken, diğeri Roma’yla sempati bağı oluşturmuştur. Birleşik Amerikalı Protestanlar, bir yanda ruhçulukla el sıkışırken diğer yandan gücünü Roma’yla birleştirecek-tir. Böylece bu ülke, üç gücün etkisiyle vicdanın haklarını çiğneme konusunda Roma’nın yolundan gidecektir.
Ruhçuluk, çağın Hıristiyanlığını taklit ettiği için büyük bir aldatma gücüne sahiptir.
Şeytan, kendisini ‘imanlı’ gibi tanıtır. Bir ışık meleği kisvesine bürünür. Ruhçuluk yoluyla mucizeler yapılacak, hastalar iyileşecek ve inkar edilemeyen harikalar olacaktır.
Gerçek kilisenin belirtisi olarak mucizelerle övünen papa yanlıları, bu harikalar yaratan güç yoluyla aldanacaklardır. Gerçek kalkanını elden bırakan Protestanlar da aynı şekilde büyülenecektir. Papa yanlıları, Protestanlar ve dünyasal imanlılar birleşerek dünyanın sözde iman etmesine yönelik büyük bir akıma tanık olacaklardır. Şeytan ruhçuluk yoluyla insanlığın iyilik meleği gibi görünecek, hastaları iyileştirecek ve yeni bir dini sistem oluştura-caktır. Aynı zamanda büyük kalabalıkları yıkıma uğratacaktır. Taşkınlıklar akla meydan okuyacak, arkasından cinsel sapkınlık, çekişme ve kan dökme gelecektir. Savaş canın en kötü tutkularını uyandırır; kurbanlarını kan ve kötülüğe bular. Şeytan’ın hedefi ulusları savaşa sürüklemektir. Çünkü böylece insanları, Tanrı’nın gününde dayanmaları için hazırlık yapmaktan alıkoyar.
Şeytan doğanın sırlarını incelemiştir ve Tanrı’nın izin verdiği kadarıyla tüm gücünü doğal unsurları kontrol etmek amacıyla kullanır. Tanrı, kendi yaratıklarını Şeytan’ın yıkımından korur. Ne var ki imanlı dünyası, Tanrı’nın yasasını küçük görmüştür. Bu yüzden Rab, ne vaat ettiyse, onu yapacaktır. Yasasına baş kaldıranların ve başkalarına da aynısını yapmayı öğretenlerin üzerinden koruyucu ilgisini kaldıracaktır. Şeytan, Tanrı’nın korumadığı kişilerin tümü üzerinde denetim sahibidir. Bazılarını kendi tasarısı uyarınca zenginleştirecek ve onlara yardımcı olacaktır. Başkalarını ise sıkıntılara sokacak ve onları, bunu yapanın Tanrı olduğuna inandıracaktır.
Bütün kötülükleri iyileştiren büyük bir hekim kisvesine bürünen Şeytan, büyük kentleri mahvedene kadar hastalıklar ve felaketlerle saldıracaktır. Denizde ve karada, kazalar ve patlamalar olacak, büyük yangınlar çıkacaktır. Şeytan seller, fırtınalar, dalgalar, depremler ve buna benzer binlerce felaketle gücünü gösterecektir. Ekinlerin mahvolmasını sağlayacak, böylece kıtlığa ve sıkıntıya yol açacaktır. Havayı zehirleyerek binlerce insanı yok edecektir.
Büyük aldatıcı daha sonra insanları, Tanrı’nın buyruklarına uymayı hala sürdürenlerin üzerine tüm sıkıntılarını boşaltmaya yöneltecektir. Pazar gününü tutmayanların Tanrı’yı öfkelendirdiği ilan edilecektir. Pazar günü sıkı sıkıya tutulana kadar bu günahın felaketlere neden olacağı söylenecektir. “Pazar gününe hürmet edilmesini engelleyenler, aslında tanrısal yardımı ve bereketi engellemektedir” denilecektir. Böylece eskilerin Tanrı’nın kuluna karşı getirdiği suçlamalar tekrarlanacaktır. “İlyas’ı görünce, ‘Ey İsrail’i sıkıntıya sokan adam, sen misin?’ diye sordu” (1.Krallar 18:17,18).
Mucizeler yaratan güç, Tanrı’dan çok insanlara itaat edenler üzerinde etkisini gösterecektir. Ruhlar, Pazara hürmet etmeyi reddedenlerin yanılgılarını göstermek için Tanrı’nın kendilerini gönderdiğini söyleyeceklerdir. Dünyadaki büyük kötülükler için yas tutacaklar, Pazar gününün hor görülmesini ahlaksal çöküntünün nedeni olarak gösteren din önderlerini destekleyeceklerdir.
Roma’nın baskısı altında müjde uğruna acı çekenler, Şeytan’la işbirliği yapmakla suçlanmışlardı. Bu kez de aynısı olacaktır. Şey-tan, dünyada patlak veren yıkımların, Tanrı’nın yasasını onurlandıranlar yüzünden kaynaklandığını yayacaktır. Korku aracılığıyla vicdana hükmedecektir; dinsel ve laik yetkileri kullanarak Tanrı’nın yasasını çiğnetmek için insan yasalarına başvuracaktır.
Kutsal Kitap’ın Septini onurlandıranlar, yasanın ve düzenin düşmanları olarak dışlanacaklar, toplumun ahlaksallığını bozmakla suçlanacaklar, anarşinin, yozlaşmanın ve yeryüzünün Tanrı tarafından yargılanmasının sorumluları olarak gösterileceklerdir. Hükümete karşı sevgisiz olmakla suçlanacaklardır. Tanrısal yasanın zorunlu olmadığını iddia eden kilise görevlileri, sivil yetkililere boyun eğmenin zorunlu olduğunu duyuracaklardır. Mahkeme salonlarında Tanrı’nın buyruklarına uyanlar mahkum edilecektir. Onların sözlerine yanlış anlamlar katılacak, niyetleri kötü gösterilecektir.
Kilise ve devletin üst düzey görevlileri birleşerek herkesin Pazar gününü onurlandırmasını isteyecektir. Özgür Amerika’nın yöneticileri ve görevlileri bile Pazar gününün yasal olarak tutulması gerektiğini öne sürecektir. Uğruna büyük bir bedel ödenen vicdan özgürlüğüne artık saygı gösterilmeyecektir. Yakında ger-çekleşecek olan çatışmada, şu peygamberlik sözlerinin örneklendiğine tanık olacağız: “Bunun üzerine ejderha kadına öfkelendi. Kadının soyundan geriye kalan ve Tanrı’nın buyruklarını yerine getirip İsa’ya olan tanıklıklarını sürdürenlerle savaşmaya gitti” (Esinleme 12:17).