![](https://static.isu.pub/fe/default-story-images/news.jpg?width=720&quality=85%2C50)
9 minute read
Bölüm 40 Büyük Kurtuluş
Tanrı’nın yasasını onurlandıranların üzerinden insan yasalarının koruması kalktığı zaman, yok edilmeleri için çeşitli ülkelerde eşzamanlı bir akım başlayacak. Hükümde belirlenen zaman yaklaştıkça, insanlar ayrılık çıkaran o kişilerin işini bir gecede bitirmek için suikast hazırlığı yapacak.
Bazıları tutukevlerinde, bazıları ise ormanlarda ve dağlarda olan Tanrı’nın halkı, Rab’bin korumasına sığınacak. Silahlı adamlar, kötü meleklerin etkisiyle, öldürme işine hazırlanacak. En önemli saatte Tanrı araya girecek: “Bayram ilan edilen gecede olduğu gibi ezgi söyleyeceksiniz ve Rab’bin dağına, İsrail’in Kayasına gelmek için zurna çalarak gider gibi yürek sevinci olacak. Rab görkemli sesini işittirecek; öfke kızgınlığı ve yiyip bitiren ateş alevleriyle, bulutların çatlaması, sağanak ve dolu taneleriyle bileğinin inişini gösterecek” (İşaya 30:29,30).
Geceden de beter bir karanlık yeryüzüne çökerken, kötü insanlardan oluşan çeteler kurbanlarının peşine düşecekler. Sonra bir gökkuşağı belirecek ve dua edenlerin her birinin çevresini kuşatacak. Öfkeli kalabalıklar tutuklanacak ve öfkelerinin nedeni unutulacak. Tanrı antlaşmasının simgesine bakacaklar ve onun parlak-lığından korunmayı isteyecekler.
Tanrı halkının sesi işitilecek; “Yukarı bakın” diyecekler. Tıpkı İstefan gibi göğe bakacaklar; Tanrı’nın yüceliğini ve O’nun tahtında oturan İnsanoğlu’nu görecekler (Bkz. Elçilerin İşleri 7:55,56). O’nun yaralarının izlerine tanık olacaklar ve “Baba, bana verdiklerinin de bulunduğum yerde benimle birlikte olmalarını... istiyorum” dediğini işitecekler (Yuhanna 17:24). “İşte geliyorlar; kutsal, lekesiz ve bozulmamış bir şekilde geliyorlar. Sözümü tuttular” diyen bir ses duyulacak.
Tanrı, halkını kurtarmak için gücünü gece yarısı karanlığında kullanacaktır. Güneş tüm gücüyle görünecektir. Mucizeler ve harikalar olacaktır. Kötüler bu sahneye dehşetle bakacak, doğrular ise kurtuluşlarının belirtilerini bekleyecektir. Kızgın göklerin ortasında tanımlanamayacak yücelik görünecek, Tanrı’nın sesi sular gibi gürleyecek, “Tamam!” diye seslenecektir (Esinleme 16:17).
O ses gökleri ve yeri sarsacaktır. Büyük bir deprem olacaktır; ‘insan yeryüzünde oldu olalı bu kadar büyük bir deprem olmamıştı’ (Esinleme 16:18). Parçalanan kayalar her yana savrulacaktır. Deniz öfkeyle kuduracaktır. Büyük bir fırtına patlayacaktır. Yer kabuğu çatlamaya başlayacak, temeller kökten sarsılacaktır. Kötülükleri yüzünden Sodom’u andıran limanlar, kızgın sular tarafından yutulacaktır. ‘Büyük Babil Tanrı’nın önünde’ anılacak, ‘Tanrı’nın ateşli gazabının şarabını içeren kase kendisine verilecektir’ (Esinleme 16:19). Dev dolu taneleri yağacak ve yıkım sürüp gidecektir. Gururlu kentler alçaltılacaktır. İnsanların zenginliklerini yatırdığı yüce saraylar gözler önünde yerle bir olacaktır. Tutuk evlerinin duvarları parçalanacak, Tanrı’nın halkı serbest kalacaktır.
Mezarlar açılacak, “Yerin toprağında uyuyanların birçoğu uyanacak: Bazıları sonsuz yaşama, bazıları da utanca ve sonsuz iğrençliğe gönderilecek.” ‘Onun bedenini deşmiş olanlar’, Mesih’in ölüm acılarıyla alay edenler, O’nun gerçeğine en şiddetli şekilde karşı koyanlar, sadık ve söz dinler imanlıların nasıl onurlandırıldığını görmeleri için kaldırılacaklar (Daniel 12:2; Esinleme 1:7).
Şiddetle çakan şimşekler yeryüzünde alevlere neden olacaklar. Şimşeklerin üzerinde gizemli ve korkutucu sesler, kötülerin sonunu ilan edecek. Kibirli ve övüngen kişiler, Tanrı’nın buyruklarına uyanlara karşı zalimlik edenler, dehşete kapılacak. İnsanlar merhamet dilerken cinler titreyecek.
Rab’bin günü
İşaya şöyle demiştir: “Dünyayı kuvvetle sarsmak için Rab kalktığı zaman, heybetinin yüzünden ve haşmetinin celalinden, insanlar kayaların yarıklarına girmek için, o gün insanlar, tapınsınlar diye kendilerine yapılan gümüş putlarını ve altın putlarını köstebeklere ve yarasalara atacaklar” (İşaya 2:20,21).
Mesih için her şeylerini kurban edenler artık güvende olacaklar. Tüm dünyanın önünde ve ölüm tehlikesi karşısında kendileri Uğruna can veren Rab’be bağlı kaldılar. Son zamanlarda yılgın ve yorgun olan yüzleri artık hayranlıkla parlayacak. Sesleri zaferli bir ezgiyle yükselecek: “Tanrı sığınağımız ve gücümüzdür, sıkıntıda hep yardıma hazırdır. Bu yüzden korkmayız yeryüzü altüst olsa, dağlar denizlerin bağrına devrilse, sular kükreyip köpürse, kabaran deniz dağları titretse bile” (Mezmurlar 46:1-3).
Kutsal güveni dile getiren bu sözler Tanrı’ya yükseldiği zaman, göksel kentin yüceliği açık kapılardan görülmeye başlanacak. O zaman gökte, iki taş tablet tutan bir el görünecek. Sina dağında ilan edilen kutsal yasa, o zaman yargı ölçütü olarak açıklanacak. Sözler o kadar açık olacak ki, herkes tarafından okunabilecek. Batıl inançların ve sapkınlığın karanlığı her zihinden silinip atılacak.
Tanrı yasasını çiğnemiş olanların dehşetini ve ümitsizliğini tanımlamak olanaksızdır. Dünyanın beğenisini kazanmak için yasanın buyruklarını çiğnediler ve başkalarına da bunu yapmayı öğrettiler. Şimdi hor gördükleri yasa tarafından mahkum ediliyorlar. Mazeretlerinin olmadığını görüyorlar. Tanrı yasasının düşmanları, yeni bir gerçek ve ödev kavramıyla karşılaşıyorlar. Sept’in diri Tanrı’nın mührü olduğunu çok geç gördüler. Üzerinde durdukları kumdan temeli çok geç fark ettiler. Tanrı’ya karşı savaşarak bir ömür geçirdiler. Din öğretmenleri insanları Cennet’e yönelttiklerini söyleyerek onları mahvettiler. Kutsal görevde olan insanların sorumluluğu ne büyüktür; onların sadakatsizliğinin sonuçları ne korkunçtur!
Kralların kralı görünüyor
İsa’nın geleceği günü ve saati duyuran Tanrı’nın sesi işitilir. Tanrı’nın İsrail’i, buna kulak verir; çehreleri O’nun yüceliğiyle aydınlanmıştır. Sonunda doğuda küçük, siyah bir bulut görünür. Bu, Kurtarıcı’nın çevresindeki buluttur. Bulut büyük ve beyaz bir görünüm alana kadar Tanrı’nın halkı ciddi bir sessizlik içinde bekler. Bulutun altı, yakıp tüketen bir yüceliğe sahiptir; üzerinde ise antlaşmanın gökkuşağı vardır. Artık ‘elemler adamı’ olmayan İsa, zafer kazanmış güçlü bir savaşçı gibi gelmektedir. On binlerce kutsal melekten oluşan bir ordu O’na eşlik etmektedir. Her göz Yaşam Önderini görür. Alnında bir yücelik tacı vardır. Çehresi, öğle güneşinden daha parlaktır. “Kaftanı ve kalçası üzerinde şu ad yazılıydı: ‘Kralların Kralı ve Rablerin Rabbi!’ (Mezmurlar 50:3,4).
“Dünyanın kralları, büyükleri, komutanları, zenginleri, güçlüleri, bütün köleleri ve özgür kişileri, mağaralarda ve dağların kayaları arasında gizlendiler. Dağlara ve kayalara seslenip dediler ki, “Üzerimize düşün! Taht üzerinde oturanın yüzünden ve Kuzu’nun gazabından saklayın bizi! Çünkü Onların gazabının büyük günü geldi, buna kim dayanabilir?” (Esinleme 6:15-17).
Alaycı sözler bitmiş, yalancı dudaklar susmuştur. Dua ve ağlayış sesinden başka bir şey duyulmamaktadır. Kötüler, hor gördükleri Rab’bin yüzünü görmektense, kayaların altına diri diri gömülmek için dua ederler. Ölülerin kulağına işleyen sesi tanırlar. O sesin tatlı tonları kendilerini ne kadar çok tövbeye çağırmıştı. Bir arkadaşın, bir kardeşin, bir Kurtarıcının ricaları aracılığıyla ne kadar sık duyulmuştu. O ses, hor görülen uyarıların ve reddedilen davetlerin anılarını canlandırır.
Mesih çarmıha gerildiğinde O’nunla alay edenler de oradadırlar. Onlar önceden Mesih’in şu sözlerini işitmişlerdi: “Bundan sonra, İnsanoğlu’nun, kudretli Olan’ın sağında oturduğunu ve göğün bulutları üzerinde geldiğini göreceksiniz” (Matta 26:64). Şimdi onlar Mesih’i yücelik içinde görmektedir; her şeye gücü yeten Tanrı’nın sağında otururken de göreceklerdir. Mesih’in krallık unvanıyla alay eden kibirli Hirodes oradadır. Başına dikenli tacı geçiren ve eline asa tutuşturanlar - O’nun önünde alay ederek eğilenler ve Yaşam Önderine tükürenler oradadır. O’nun huzurundan kaçmak isterler. O’nun ellerine ve ayaklarına çivi çakanlar bu izlere dehşet ve acıyla bakarlar.
Kahinler ve yöneticiler çarmıha germe olayını anımsarlar. “Başkalarını kurtardı, kendini kurtaramıyor!” diye alay ettikleri zamanı düşünürler (Matta 27:42). “Çarmıha gerilsin!” bağırışlarından daha yüksek bir ses çıkmaktadır şimdi; “O Tanrı’nın Oğluymuş!” Kralların Kralının önünden kaçacak yer ararlar.
Gerçeği reddeden herkesin yaşamında, vicdanın rahatsız olduğu, canın pişmanlık duyduğu zamanlar vardır. Ne var ki bunlar, o günün kederine kıyasla nedir ki! Onlar dehşet içindeyken, kutsalların, “İşte Tanrımız budur; O’nu bekledik, O’nun kurtarışı ile sevineceğiz ve coşacağız” diye bağırdıklarını işitecekler (İşaya 25:9). Tanrı Oğlunun sesi, uyuyan kutsalları çağırır. Tüm yeryüzünde ölüler o sesi işitecek, işitenler yaşayacaktır. Her ulustan, oymaktan, dilden ve halktan gelen büyük bir ordu toplanacak. Ölümün tutukevinden çıkarak ölümsüz bir yüceliği giyinecekler; “Ey ölüm, zaferin nerede? Ey ölüm, dikenin nerede?” (1.Korintliler 15:55).
İmanlılar mezara girdikleri şekilde çıkarlar. Ama hepsi sonsuz gençliğin gücü ve tazeliğiyle dirilirler. Mesih, kaybedileni kazandırmak için gelmiştir. Bizim çürük bedenlerimizi de değiştirip kendi yüce bedenine benzer kılacaktır. Eskiden günahla kirlenmiş olan ölümlü ve çürük biçim, yetkin, güzel ve ölümsüz kılınır. Kusurlar ve sakatlıklar, mezarda kalır. Kurtulanlar, insanlığın ilk yüceliğine kavuşacak; günahın lanetinin son izleri de silinecektir. Mesih’in bağlıları, zihinlerinde, canlarında ve bedenlerinde Rablerinin yetkin benzeyişini yansıtacaklardır.
Yaşamakta olan doğrular ise bir anda değiştirilir. Tanrı’nın sesiyle ölümsüz kılınıp dirilen kutsallarla birlikte Rab’bi havada karşılamak üzere alınırlar. Melekler, “O’nun seçtiklerini, göklerin bir ucundan öbür ucuna kadar dört yelden alıp bir araya toplayacaklar” (Matta 24:31). Küçük çocuklar annelerinin kollarında taşınır. Ölümle ayrılan dostlar, bir daha ayrılmamak üzere birleşirler. Hepsi mutluluk ezgileri söyleyerek Tanrı’nın kentine birlikte yükselirler.
Kutsal kente giriş
Kurtulanların gözleri İsa’ya dönmüştür. Herkes, ‘görünüşü in- sanınkinden ve şekli insanoğullarınınkinden o kadar çok bozulmuş olanın’ yüceliğine bakar (İşaya 52:14). İsa galip gelenlerin başlarına yücelik tacını yerleştirir. Herkesin tacının üzerinde yeni adı ve ‘Rab’be kutsallık olsun!’ yazısı bulunmaktadır (Esinleme 2:17). Herkesin eline parlak bir harp verilir. Sonra da meleklerin buyruğuna göre notalar çalınmaya başlar. Her elin zengin vuruşlarıyla melodiler yükselmeye başlar. Her ses minnetle yüklü övgüler söyler; “Yücelik ve güç sonsuzlara dek, bizi seven, kanıyla bizi günahlarımızdan özgür kılmış olan ve bizi bir krallık haline getirip Babası Tanrı’nın hizmetinde kahinler yapan Mesih’in olsun” (Esinleme 1:5,6).
Kurtarılan kalabalığın önünde Kutsal Kent vardır. İsa kapıları açar ve gerçeğe bağlı kalan uluslar içeri girerler. Sonra Rab şöyle der: “Sizler, Babamın kutsadıkları, gelin! Dünya kurulduğundan beri sizin için hazırlanmış olan egemenliği miras alın!” (Matta 25:34). Mesih, kanıyla satın aldıklarını Baba’ya teslim eder: “İşte ben ve Tanrı’nın bana verdiği çocuklar.” “Bana verdiğin kendi adınla onları esirgeyip korudum” (İbraniler 2:13; Yuhanna 17:12). O an sonsuz Baba, kurtulanlara bakacak, günahın kalktığını ve kendi benzeyişinin yeniden oluştuğunu görecektir. İnsan yeniden Tanrı’yla uyumlu bir ilişkiye kavuşacaktır!
Kurtarıcının sevinci, kendisinin acıları ve düşkünlüğü sayesinde kurtulan insanları görmektir. Kurtulanlar O’nun sevincini paylaşacaklardır. Duaları, gayretleri ve özverileri sayesinde kazandıkları canlara bakacaklardır. Bir kişi diğerlerini, onlar da başkalarını kazanacak, hepsinin yüreği sevinçle dolacaktır.
İki adem karşılaşıyor
Kurtulanlar Tanrı’nın kentine alınırken, coşkulu bir ses yükselir. İki Adem karşılaşmak üzeredir. Tanrı’nın Oğlu, - kendisinin yarattığı ve günahından ötürü gerildiği çarmıhın izlerini Kurtarıcı olarak taşıdığı - insanlığın atasını kabul edecektir. Adem çivilerin izlerini fark ettiğinde, kendisini Mesih’in ayaklarının dibine bırakır. Kurtarıcı onu kaldıracak ve uzun bir süre önce sürüldüğü Aden bahçesine bakması için işaret edecektir.
Adem’in yaşamı kederle dolmuştu. Her düşen yaprak, her kurban, insanın paklığını kirleten her leke ona günahını hatırlatmıştı. Günah yüzünden karşılaştığı her düşkünlük onun acılarına acı katmıştı. Günahından sadık bir şekilde tövbe etmiş ve diriliş ümidiyle can vermişti. Şimdi ise Adem, kefaret aracılığıyla kurtuluşa eriyordu.
Sevinçle dolan Adem, bir zamanlar neşe kaynağı olan ağaçlara bakar. Günahsız olduğu zamanlarda onların meyvelerinden toplamıştır. Elleriyle yetiştirdiği bağlara, gözünün nuru çiçeklere bakar. Bu gerçekten yeniden kurulan Aden bahçesidir!
Kurtarıcı, Adem’i yaşam ağacına götürür ve ağacın meyvesinden yemesini söyler. Adem kurtuluş bulan kalabalık ailesine bakar. Sonra tacını İsa’nın ayaklarına atarak Kurtarıcıyı kucaklar. Harpa dokunur, gökyüzünün uçları zaferli ezgilerle çınlamaya başlar; “Boğazlanmış Kuzu, gücü, zenginliği, bilgeliği ve kudreti, saygıyı, yüceliği ve övgüyü almaya layıktır” (Esinleme 5:12). Adem’in ailesi hayranlıkla eğilirken taçlarını Kurtarıcının ayaklarına atarlar. Adem günaha düştüğü zaman melekler ağlamış, İsa, adına iman edecek herkes için mezarı açtığı zaman sevinmişlerdi. Şimdi kurtuluşun başarıya ulaştığını görüyorlar ve seslerini övgüyle yükseltiyorlar.
“Ateşle karışık camdan oluşmuş deniz gibi bir şey gördüm. canavara, onun benzeyişindeki puta ve adını simgeleyen sayıya karşı zafer kazananlar, ellerinde tanrı’nın verdiği çenklerle cam denizin üzerinde durmuşlardı. tanrı’nın kulu musa’nın ve kuzunun ezgisini söylüyorlardı: ‘Gücü her şeye yeten rab tanrı, senin işlerin büyük ve şaşılacak işlerdir. ey ulusların kralı, senin yolların doğru ve adildir’” (esinleme 15:2,3). o ezgiyi yalnızca yüz kırk dört bin kişi öğrenebilecektir; çünkü ezgi, başka kimsenin yaşamadığı bir deneyimden söz etmektedir. “kuzu nereye giderse o’nun ardından giderler” (esinleme 14:4,5). “bunlar, o büyük sıkıntıdan geçip gelenlerdir. kaftanlarını kuzu’nun kanında yıkamış bembeyaz etmişlerdir. ağızlarından hiç yalan çıkmamıştır. kusursuzdurlar. artık acıkmayacak, artık susamayacaklar. ne güneş ne de kavurucu bir sıcaklık onları çarpacak.
çünkü tahtın ortasında olan kuzu onları güdecek ve yaşam sularının pınarlarına götürecek. tanrı onların gözlerinden bütün yaşları silecektir” (esinleme 7:14; 14:5; 7:16,17).’ kurtulanlar yüceliğe kavuşuyor
Kurtarıcının çağlar boyunca seçtikleri dar yollardan geçtiler. Sıkıntı ocaklarında arındılar.
İsa’nın uğruna nefrete, acılara, benliği inkara ve hayal kırıklığına katlandılar. Günahın kötülüğünü, gücünü, suç olduğunu ve verdiği kederi öğrendiler; günaha iğrenerek bakarlar. Günahı temizlemek için sunulan kurbanın sınırsızlığı, onları alçakgönüllü kılar ve yüreklerini hoşnutlukla doldurur Çok severler, çünkü çok bağışlanmışlardır (Bkz. Luka 7:47). Mesih’in acılarına ortak olanlar, O’nun yüceliğine de ortak olmaya uygun düşmektedirler.
Tanrı’nın mirasçıları harap kulübelerden, zindanlardan, idam sehpalarından, dağlardan, çöllerden, mağaralardan çıkıp gelmişlerdir. ‘Çaresiz, terk edilmiş ve işkence çekmişlerdir.’
Şeytan’a teslim olmayı reddeden milyonlar alçaklıkla suçlanarak mezara inmişlerdir. Ama artık acı çekmiyorlar, ezilmiyorlar ve oraya buraya dağılmıyorlar. Yeryüzünün en zenginlerinin giydiklerinden çok daha göz kamaştıran giysilere bürünmüşler. Yeryüzünün krallarının taktığı taçlardan çok daha görkemlilerini takmışlar. Yüce Kral onların yüzünden gözyaşlarını silmiş. Övgüyle dolu anlamlı, tatlı ve uyumlu bir ezgi söylüyorlar. Gökyüzü bu sözlerle çınlıyor: “Kurtarış, taht üzerinde oturan Tanrımıza ve Kuzu’ya özgüdür... Amin. Övgü, yücelik ve bilgelik, şükran ve saygı, güç ve kudret, sonsuzlara dek Tanrımızın olsun. Amin” (Esinleme 7:10,12).
Bu yaşamda, kurtuluşun harika konusunu anlamaya başlayabiliriz. Sınırlı kavrayışımızla çarmıhta buluşan utancı ve yüceliği, yaşamı ve ölümü, adaleti ve merhameti ciddi bir şekilde düşünebiliriz. Ancak zihinsel gücümüzü sonuna kadar kullansak bile onun tüm önemini kavrayamayız. Kurtaran sevginin uzunluğu, genişliği, derinliği ve yüksekliği sadece kısmen anlaşılmıştır. Kurtulanlar görüldükleri gibi gördükleri, bilindikleri gibi bildikleri zaman bile Kurtarıcının sevgisini tam olarak anlayamayacaktır. Yeni gerçekler sonsuz çağlar boyunca zihni aydınlatmaya devam edeceklerdir. Yeryüzünün kederleri, acıları ve ayartıları son bulduğu zaman Tanrı’nın halkı kurtuluşun bedeline ilişkin açık ve düşünsel bir bilgi edinecektir.
Çarmıh sonsuzlar boyunca kurtulanların ezgisi olacaktır. Yüceliğe kavuşmuş olan Mesih’te, çarmıha gerilmiş olan Mesih’i görürler. Gökyüzünün yüceliğinin günahlı insanı kurtarmak amacıyla kendisini alçalttığı asla unutulmayacaktır. Rab’bin günahın suçu ve utancı altında ezildiği, kaybolmuş bir dünyanın feryatlarının O’nun yüreğini parçaladığı ve canını aldığı, bu yüzden Baba’nın kendisinden yüz çevirdiği asla unutulmayacaktır. Tüm dünyaları Yaratanın, insan sevgisinden ötürü yüceliğini bir kenara bırakması, evrenin hayranlığını her zaman uyandırmaya devam edecektir.
Uluslardan kurtulanlar Kurtarıcılarına bakmayı sürdürecek ve O’nun egemenliğinin sonu olmadığını bileceklerdir. Yeniden ezgi söylemeye koyulacaklardır: “Bizi kendi değerli kanıyla kurtaran Boğazlanmış Kuzu layıktır!”
Çarmıhın gizemi tüm sırları açıklar. Bilgelikte sınırsız olanın, Oğlu’nun kurban oluşundan başka bir kurtarış yolunu seçemeyeceği anlaşılacaktır. Bu kurban sayesinde yeryüzü satın alınanlarla, kutsal, mutlu ve ölümsüz insanlarla dolacaktır. Baba’nın bedelini ödeyerek satın aldığı bir canın değeri işte budur. Baba tatmin olmuştur. Mesih de büyük özverisinin meyvelerini görerek aynı şekilde tatmin olmuştur.