Dogal Dogum Felsefesi

Page 1



DOĞAL DOĞUM FELSEFESİ Milyonlarca Yıldır Gerçekleşen Serüven

Yrd. Doç. Dr. Gülay Rathfisch

İstanbul Üniversitesi Florence Nightingale Hemşirelik Fakültesi

NOBEL TIP KİTABEVLERİ



© 2012 Nobel Tıp Kitabevleri Ltd. Şti. DOĞAL DOĞUM FELSEFESİ Milyonlarca Yıldır Gerçekleşen Serüven Yazar: Yrd. Doç. Dr. Gülay Rathfisch ISBN: 978-975-420-918-1 Bu kitabın, 5846 ve 2936 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasası Hükümleri gereğince yazarın yazılı izni olmadan bir bölümünden alıntı yapılamaz; fotokopi yöntemiyle çoğaltılamaz; resim, şekil, şema, grafik, vb.’ler kopya edilemez. Her hakkı Nobel Tıp Kitabevleri Ltd Şti’ne aittir. Düzenleme:

Nobel Tıp Kitabevleri - Özkan Kaya

Kapak:

Özkan Kaya

Baskı /Cilt:

Nobel Matbaacılık, Hadımköy-İSTANBUL

Kitap Kapağı ve bölüm başlarında kullanılan çizimler Amy Swagman’dan telif hakkı alınarak kullanılmıştır. Orginal art © 2011 Amy Swagman/www.themandalajourny.com


Kadın, Hak nurudur, sevgili değil... Sanki yaratıcıdır, yaratılmış değil! MEVLANA MEVLANA (Mesnevi Cilt(I:Külliyat 2433-2437) 337

Ressam: Orhan Üsküner

)


ÖNSÖZ Doğum olayı tarihsel süreç içinde giderek gelişen teknoloji ve tıbbi bakımdan etkilenmiştir. Obstetrik teknik ve bilgisinde sağlanan gelişmelerle vajinal doğumun yapılamadığı durumlarda fetusun abdominal yol ile doğurtulması (sezaryen doğum) mümkün olmuştur. Ayrıca doğum ağrıları kontrol altına alınarak, vaginal doğumun sağlıklı bir şekilde ilerlemesi sağlanmaya çalışılmıştır. Anestezik maddelerin kullanılarak doğum ağrısının tedavi edilmesi yaklaşımları, doğal doğum kavramından uzaklaşılmasına yol açmıştır. Tüm bu gelişmelerin sonucu olarak günümüzde sezaryen doğum oranı ve normal vaginal doğumlarda doğum eylemine müdahale oranı artış göstermiştir. Oysa gebelik ve doğum normal fizyolojik bir olaydır ve tıbbi girişime çoğunlukla gereksinim duyulmaz. Doğal doğum mümkün olduğu kadar müdahale edilmeden yapılan doğumlardır. Gereksiz yere yapılan her türlü müdahalenin doğumun işleyişi ve hormonların salınımı üzerine olumsuz etkileri vardır. Doğal doğumun felsefesi, kadınların doğum yapabilme bilgi ve becerisine sahip olduğu ve bu bilgileri gevşeyerek, olumlu düşünerek, bedenine güvenerek keşfetmesi, açığa çıkarması gerektiği temeline dayanmaktadır. Sağlık ekibi üyelerinin doğum sürecinde, onların bu inanılmaz, anlamlı ve büyüleyici yolculuğunda yanlarında olmaları fakat gereksiz müdahalelerden kaçınarak yolculuklarını tamamlamalarına yardım etmeleri gerekmektedir. Değerli meslektaşım, çalışma arkadaşım Gülay Rathfisch, doğal doğum konusuyla özel olarak ilgilenerek, yıllardır edindiği bilgi birikimi ve deneyimlerini paylaşmak üzere bu kitabı büyük bir heyecanla hazırladı. Bu konuyla ilgilenen herkesin, özellikle anne adaylarının yararlanacağı önemli bir kaynak olacağını düşünüyor ve kendisini kutluyorum.

Prof. Dr. Nezihe Kızılkaya Beji Haziran, 2012

v


SUNUM Doğum süreci kadının hayatı boyunca nadir yaşayacağı eşsiz olaylardan biridir. Kadının, kendisinin ve bebeğinin çıktığı bu doğum yolcuğundan haz duyması ve bu yolculuğu güzel anılarla tamamlaması en temel arzudur. Her kadının coşku içinde doğum yapması en doğal haktır. Aslında, insanlığın varoluş sürecinden beri gerçekleşmekte olan doğum sürecinin, ilkel çağlardan beri var olan o büyüsü, kadınların ilkel beyninde saklıdır. Her şey orada bulunmaktadır. Milyonlarca yıldır yaşanmış olan o doğal akış, korunmuş bir haldedir. Sadece zamanı geldiğinde ve fırsat verildiğinde, ilkel beyinde bulunan ve unutmuş olduğumuz bu doğal akış serbest kalır ve sezgiler aracılığı ile doğum anında kadına ve bebeğine rehberlik eder. İşte günümüzde daha sık konuşur olduğumuz doğal doğum bilinci, kadının doğum eyleminde, kendi içindeki büyülü arka bahçeye geçmesine yardımcı olmaktadır. Gizemli arka bahçeye yapılacak olan içsel serüven, bu kitabı yazmaya karar vermemde etkili olan bir faktör olmuştur. Tabi ki hayat sürecinde zaman zaman bilinçli ya da bilinçsiz bir şekilde bu içsel yolculuğu yaparız. Mevlana ve onun eserleri ile karşılaşmam beni bu içsel güzellikler konusunda heyecanlandırdı. Özellikle Mevlana’nın Rubai’lerindeki o yoğun sevgi ve aşk duygusu beni, doğum anında yaşanan o koşulsuz sevgi ve bağlılığa sürükledi. Mevlana’nın kelimelerinden aldığım ışık; doğum anında gerçekleşen o muazzam varoluşa, o kutsallığa ve ilahi güce saygıyla yaklaşmama neden oldu. Bu yüce duygular içinde yazdığım bu kitabın, anne adaylarının doğum anında sezgilerine güvenerek çıkacakları içsel yolculuğun kapısını aralamasını amaçladım. Kitap hazırlığım içinde hep yanımda olan ve her aşamada desteğini her zaman yanımda hissettiğim sevgili eşim Ulf Rathfisch’e, değerli zamanını ayırarak kitabımı okuyup yorumda bulunan değerli hocam İstanbul Üniversitesi Florence Nightingale Hemşirelik Fakültesi Dekanı Prof.Dr. Nezihe Kızılkaya Beji’ye, bana kız kardeşim kadar yakın olan, bu kitabı yazma heyecanımı benimle paylaşan ve kitabı okuyarak bana verdiği o güzel öneriler ve manevi destek için arkadaşım Yrd.Doç.Dr. İlkay Güngör’e, kitabımı okuyup değerli görüşlerini ve kendi doğum öyküsünü benimle paylaşan sevgili yengem Zarife Yıldırım’a , doğum öyküsünü ve bebeğinin resimlerini benimle paylaşan kuzenim Dilek Gültaze Sığırcı’ya, yine bebeklerinin resimlerini benimle paylaşarak bana destek veren Claudia Mähl ve Henry Krüger’e ve son olarak da çalışma arkadaşlarım ve öğrencilerime yazım aşamasında gösterdikleri ilgi, destek ve sabır için çok teşekkür ediyorum. Bu kitabı, kendini değerli hisseden ve hayatın her anı içinde önemli olduğunu her zaman hatırlayan kadınlara adıyorum. Yrd. Doç. Dr. Gülay Rathfisch vii


İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ.........................................................................................................................................v SUNUM......................................................................................................................................vii BÖLÜM 1: Doğal Doğumun Tarihi.............................................................................................1 Evren Ve Dişil Enerji....................................................................................................................................................3 İlk Çağlardan Günümüze Değişen Yönleri İle Doğum Eylemi.....................................................................4 Modern Dünyanın Doğuma Bakışı..................................................................................................................... 17 BÖLÜM 2: Kadın Bedeni Doğal Doğum için Yaratılmıştır..................................................... 21 Doğum Kanalı / Yolu............................................................................................................................................... 23 Mükemmel Doğum Organı: Rahim.................................................................................................................... 24 Rahimin Kas Tabakası....................................................................................................................................... 25 Rahimde Sinirsel Uyarılar................................................................................................................................ 26 Rahim Kasılmalarının Harmonisi.................................................................................................................. 27 Doğum Seremonisinin Evreleri........................................................................................................................... 29 Birinci Evre: Doğum Kanalının Doğum İçin Hazırlanması................................................................... 30 İkinci Evre: Bebeğin Rahim Dışına Çıkışı.................................................................................................... 31 Üçüncü Evre: İkinci Doğum............................................................................................................................ 32 Dördüncü Evre: Erken Lohusalık.................................................................................................................. 32 BÖLÜM 3: Doğumda Hormonların Dansı............................................................................... 33 Östrojen ve Progesteron ...................................................................................................................................... 36 Oksitosin: Sevgiyi ve Aşkı Hisset......................................................................................................................... 36 Beta-Endorfin: Son Hamle . .................................................................................................................................. 43 Katekolaminler (Adrenalin ve Noradrenalin): Haydi Bebek… Kendini Bırak...................................... 44 Prolaktin: Gevşe ve Teslimiyeti Yaşa.................................................................................................................. 47 Orgazmik Doğum..................................................................................................................................................... 48 Doğumda Hormonal Uyumunun Desteklenmesi......................................................................................... 49 BÖLÜM 4: Pozisyonlar ve Ikınma Serüveni........................................................................... 51 Doğum Eyleminin Birinci Evresinde Kullanılan Pozisyonlar..................................................................... 54 Doğum Eyleminin İkinci Evresinde Kullanılan Pozisyonlar....................................................................... 58 ix


x

Doğal Doğum Felsefesi

Ikınma........................................................................................................................................................................... 67 Pozisyon Almada ve Ikınmada Karşılaşılan Engeller . ................................................................................. 70 BÖLÜM 5: Doğumdaki En Büyük Düşman: Korku................................................................. 71 Korku............................................................................................................................................................................. 73 Kutlamadan Korkuya............................................................................................................................................... 75 Korkunun Doğum Eylemine Etkileri.................................................................................................................. 81 Korkunun Serbest Bırakılması.............................................................................................................................. 82 Doğum Eyleminin Duygusal Haritası................................................................................................................ 86 Doğum Öyküsü: Hayat Bahçemin İki Güzel Çiçeği....................................................................................... 89 BÖLÜM 6: Doğuma Yön Veren Rehber: Ağrı......................................................................... 91 Ağrının Biyolojik Amacı.......................................................................................................................................... 94 Ağrı Nasıl Hissedilir?................................................................................................................................................ 94 Doğum Ağrısının Özellikleri.................................................................................................................................. 99 Doğum Ağrısıyla Başa Çıkmada Doğal Yöntemler . ..................................................................................102 Doğum Eyleminin İlerlemesinde Yavaşlama ya da Durma.....................................................................110 Ağrının Algılanışını Etkileyebilen Durumlar..................................................................................................114 BÖLÜM 7: Doğal Doğumu Destekleyen Yaklaşımlar.......................................................... 119 Doğal Doğum .........................................................................................................................................................121 Doğumu Beklerken................................................................................................................................................123 Beslenme............................................................................................................................................................124 Egzersiz...............................................................................................................................................................127 Yoga ve Masaj...................................................................................................................................................128 Perine Masajı ....................................................................................................................................................133 Doğum Planı Oluşturma...............................................................................................................................134 Doğum Eylemini Başlatmada Doğal Yöntemler...................................................................................142 Doğuma Hazırlık Sınıfları.....................................................................................................................................143 Doğal Doğum Seçenekleri..................................................................................................................................147 Destek Ekibinin Oluşturulması ..................................................................................................................147 Suda Doğum.....................................................................................................................................................150 Hipnoz ile Doğum...........................................................................................................................................152 Evde Doğum......................................................................................................................................................155 Hastane / ya da Doğum Merkezlerinin Seçimi......................................................................................157 Doğum Öyküsü: Benim Oğlum, Güzel Oğlum…........................................................................................159


İçindekiler

xi

BÖLÜM 8: Doğumun Doğal Akışını Sınırlayan Uygulamalar............................................. 161 Vajinal Muayene ....................................................................................................................................................164 Sentetik Oksitosin ile Doğumu Başlatma (İndüksiyon) ve Hızlandırma.............................................165 Amniyotomi ............................................................................................................................................................167 Ultrason.....................................................................................................................................................................168 Elektronik Fetal Monitörizasyon (EFM) . ........................................................................................................169 Epizyotomi................................................................................................................................................................170 Vakum-Forseps Kullanımı....................................................................................................................................173 Doğum Eyleminde Anestezi - Epidural Analjezi ........................................................................................174 Sezaryen Ameliyatı................................................................................................................................................178 Özel Durumlarda Doğal Doğum.......................................................................................................................182 BÖLÜM 9: Doğum Sonrası Doğal Yaklaşım: Hoş Geldin Bebeğim..................................... 193 Bebeğin İlk Dakikaları ..........................................................................................................................................195 Göbek Kordonunun Kesilme Zamanı..............................................................................................................199 Bir Değişim Fırtınası: Bebeğin İlk 12 Saati......................................................................................................200 Sevgi ve Bağlanma ...............................................................................................................................................204 Emzirme Deneyimi.................................................................................................................................................209 Anne Sütü: Yaşamın Hediyesi............................................................................................................................216 Lohusalık Dönemine Geçiş.................................................................................................................................222 Kaynaklar...........................................................................................................................................................233 Dizin..........................................................................................................................................................................239 Yazar Hakkında..............................................................................................................................................243


BÖLÜM 1

DOĞAL DOĞUMUN TARİHİ

original art © 2011 amy Swagman

“Bizler sadece doğumu daha kolay, anne ve bebek için daha risksiz bir hale getirmek istemiyoruz. Daha fazlasını düşünmeliyiz. Doğumun başlı başına ruhsal ve bir o kadar da fiziksel bir başarı olduğunu anlamak zorundayız. Bir çocuğun doğumu insan sevgisinin en mükemmelidir.” Dr. Grantly Dick-read, 1953 1


Bölüm 1 Doğal Doğumun Tarihi

3

Evren ve Dişil Enerji Yaşam o kadar gizemlidir ki, ellerimiz ile doruklarına erişemeyiz, gözlerimiz ile onun en derin gizlerini göremeyiz. Varoluşun içinde yer alan kadını ve onun saklı bahçesini keşfetmek de bir o kadar sisli ve ulaşılmazdır. Ancak öyle anlar vardır ki fark etmeden bizi bu gizemin içine çeker. İşte doğum eylemi de milyonlarca yıldır var olan o eşsiz büyüsü ile bizleri bu gizem okyanusu içinde coşku ile sarmalar. Hepimiz doğanın dişil ve erkek enerjilerini içgüdüsel olarak içimizde taşırız. Ama çoğunlukla bunun farkında değilizdir. İstemlerimizin, eylemlerimizin hangisinin dişil, hangisinin eril enerjiden geldiğini irdelemeyiz. Beden tipleriyle ilişkilendirerek bu enerjileri değerlendirmek ya da algılamak genellikle seçtiğimiz sıradan yoldur. Geleneksel olarak değerlendirildiğinde kadınlar duyarlılık, besleme, hassasiyet gösterme, duygu ve sezgi ifade etme ve geliştirme durumundadırlar. Dişil taraf sezgisel özümüzdür ve en bilge, en derin tarafımızdır. Dişil kelimesi tüm anlamlarında ve eylemlerinde derinlik ve ayrıntı taşır. Bu alıcı yöndür, kapıdır, kanalın alıcı tarafıdır. İç telkinler, altıncı hisler, içimizdeki derinlikten gelen mesajlar, dişil enerjinin bir eseridir. Kadın ya da erkek olalım yaşamımızda dişil enerjiye bilinçli bir dikkat göstermezsek, dişil enerji rüyalarımız, duygularımız ve fiziksel bedenimizle bize ulaşmaya çalışır. Onu dinlemeyi başarırsak eğer, bize mükemmel bir rehber olur. Dişil enerjinin doğal işlevi yol göstermektir. Bu nedenle kadının doğasında duygular ve arzularla ifade edilen bilgelik, sevgi ve berrak bir vizyon vardır. Unutulmamalıdır ki, kadın öncelikle yaşam üretmeye muktedirdir. Evrende var olan fizik, elektrik ve astronomi yasalarında olduğu gibi doğum sürecinde de etkileri asla göz ardı edilemeyecek sabit, değişmez yasalar vardır. Bu yasalar temelde sevgiye, saygıya, şükür ve kabullenişe dayanmaktadır. Doğum olayına saygı duyulması, sevgiyle beklenilmesi ve her bir yaşanılan anın kabulü evrenin bu temel yasalarının hareketliliğini olumlu yönde etkileyecektir. Doğum eylemine katılan ebe ya da hekim, bu yasaları keşfedecek kadar esnek olmak ve bu yasaların birbirleri içinde nasıl çalıştıklarını öğrenmek zorundadır. Yerçekimi, deprem, yıldırım ve kasırgalar nasıl ki doğanın gücünü ve enerjisini gösteriyorsa, aynı şekilde gebe ve doğum yapan kadınlar da, doğanın gücünün ve enerjisinin bir göstergesidir. Gebelik ve doğum sürecinde doğanın enerjisi kadının içindedir ve kadına başarılı ve huzurlu bir doğum süreci geçirmede rehberlik yapmaktadır. Bu enerjilerin yasalarını anlamak için, bu yasaları sevmek ve bunlara saygı duymak zorundayız. İşte o zaman gerçek bilimin incelikleri içinde bu evrensel yasalarla birlikte bir ahenk içinde çalışabiliriz. Ebenin, ya da doktorun doğum eyleminde enerjinin nasıl aktığını anlamaya ihtiyaçları vardır. Her doğum kutsaldır. Ebe ve doktor da bu kutsallığın içinde yer alır, çünkü il-


4

Doğal Doğum Felsefesi

gilendikleri enerji kutsaldır. Ayrıca sağlık ekibi, diğer insanların enerjilerinin de kutsal olduğunu bilmeli ve bu enerjiye saygı duymalıdır. Her bir doğumun, özünde eşsiz ve mükemmel olduğu unutulmamalıdır. Kutsal gücün rehberliğinde gerçekleşen doğum süreciyle birlikte yeni bir enerji de ortaya çıkmaktadır. Her bir doğum aslında saflığın, sevginin ve beraberinde insanlığın doğumudur. Doğum sürecinde ebe ve doktorlar doğumun bu kutsallığına saygı duyarak, bebeklerin boyutuna, rengine, şekline ve soyuna bakmaksızın sevgi enerjisi içinde hem annenin hem de bebeğin kendi yaşam koridorlarından sağlıklı ve başarılı olarak geçmelerine yardımcı olmalıdırlar. Doğum anında, tarif edilemeyen fantastik fiziksel değişimler ve mucizeler gözlenir. Bu büyük, mucizevi fiziksel değişiklikler insanlar arasında huzur verici birkaç kelimenin söylenişiyle ya da kadına ve bebeğe sıcak dokunuş ile başlayabilir. Bu dokunuşlar, ebe ve doktorun lütuf ve zarafet hali içinde bulunması ile gittikçe güçlenerek anne ve bebek için anlam kazanır. Doğum eyleminin milyonlarca yıl kadar eski doğası, insanoğlunun yaşam süreci içinde bozulmadan bir koza içinde saklanmaktadır. İlkel çağlarda, kadınların nasıl doğum yaptıkları modern insanın genleri içinde korunmuştur. Kadın bedeniyle ilgili olarak anlaşılması gereken konulardan biri, kadının Tanrı tarafından özel bir itina ile çok iyi bir şekilde yaratıldığının açıkça ortada olmasıdır. Saygı duyularak yardımcı olunan her bir doğumda, bebekler kuşatıldıkları enerjinin saflığını ve güzelliğini etrafa yayacaklardır ve doğum hem anne, hem de bebek için unutulmaz ve eşsiz bir deneyim olarak hatırlanacaktır.

İlk Çağlardan Günümüze Değişen Yönleri ile Doğum Eylemi Antik çağlarda özellikle de günlük aktiviteler nedeniyle herkesin esneklik ve zinde kalmayı sağlayan fiziksel çalışmalara alışık olduğu avcı toplayıcı topluluklarda, birçok kadın için doğum olayı çok daha kolay gerçekleşiyordu. Bu bulgular, taş devrine yönelik yapılan arkeolojik ve antropolojik çalışmalarla da desteklenmektedir. Bu çağlarda kadın ve erkek doğayla çok yakın bir iletişim içinde yaşarlardı ve yaşamları güneşin, ayın ve mevsimsel değişimlerin doğal ritminin bir parçasıydı. Kadın bedenini özgürce kullanırdı, kısıtlama ve sınırlamalar oldukça azdı. Gün boyunca kadın ayakta dik pozisyonda toprak üzerinde yürürdü. Kadın saatlerce oturarak zaman geçirmezdi, günlük işlerinde daha sıklıkla çömelme pozisyonunu kullanırdı. Kadının diyeti işlenmiş gıdalardan ve kimyasal katkı maddelerinden oluşmazdı. Beslenme çoğunlukla lifli gıdalardan oluşurdu ve böylelikle kabızlık ve hemoroid (basur) problemi nadiren yaşanırdı. Antropolojik çalışmalarda, avcı ve toplayıcı toplumlardaki kadınların yaşamları boyunca üç ya da dört kez gebe kaldıkları belirlenmiştir. Buna neden olarak da o dönem-


Bölüm 1 Doğal Doğumun Tarihi

5

lerde kadınların günlük yaşamlarında fiziksel aktivitelerinin çok fazla olmasının puberteyi (çocukluktan genç kızlığa geçiş) geciktirmesi ve vücutlarındaki yağ yüzdesinin azlığına bağlı olarak da daha az östrojen üretiminin olma olasılıkları gösterilmiştir. Ayrıca o dönemlerde bebekler ortalama 3 yıl kadar emzirilmekteydi. Bu faktörlere bağlı olarak da yumurtlama (ovülasyon) süreci baskılanmaktaydı. Yine avcı ve toplayıcı toplumlarda kadınların bebeklerinin bakımlarını çok rahat yürüttükleri görülmüştür, çünkü onlar çocuk bakımında hiçbir zaman yalnız değillerdi. Çocukların büyütülmesi bir grubun sorumluluğu altındaydı ve insanlar uzunca bir süre topluluğun diğer üyeleri ile birlikte yaşarlardı. Anneler bebeklerinin bakımını bir yük olarak görmezdi. Halkın karmaşık tıbbi uygulamaları ve teknikleri yoktur. Bazı toplumlarda çocuklara yönelik yapılan kadın sünneti (genital mutilasyon) gibi acımasız uygulamalar da bulunmaktaydı. Ancak, doğum ve emzirme gibi normal fizyolojik fonksiyonlar her zaman saygı görüyordu. Avcı toplayıcı toplumlarda yaşam farklı olmasına karşın, ilkel kadın yine de temelde beden yapıları aynı ve aynı fizyolojik süreçlerde doğumu gerçekleştirseler de bugünkü modern kadından daha sağlıklıydı. Geleneksel olarak kadınların doğumlarının neye benzediğiyle ilişkili çok sayıda araştırmalar yapılmıştır. İlkel çağlarda kadınlar doğum sürecine direnmiyorlar ya da onunla savaşmıyorlardı. Doğum sürecinin, rahim (uterus) kasılmalarının ve ağrının kabulü sorunların daha az yaşanmasına neden olmaktaydı. Geçmişte, doğum eylemi genç kadınların tanıklık ettiği ve mümkün olduğunca da yardımcı oldukları bir olaydı. Kadınların doğum süreciyle ilgili bilgileri ilk adet (menstrüasyonda) sırasında ve menopozda olduğu gibi öykülere, gözlemlere ve doğrudan deneyimlere dayanmaktaydı. Bugün birçok insan neredeyse, ağrısız bir doğum deneyimi geçirmenin evrenin varoluşuna karşı gelmek olduğuna inanmaktadır. Appletree hizmetlerinin kurucusu ve The Joy of Natural Childbirth’ün yazarı Helen Wessel, “tüm kültürlerdeki kadınlarda, genelde doğum eylemini bir hastalık ya da lanet olarak gören teolojik doğmaları destekleyen antrapolojik bir delilin olmadığını” şiddetle vurgulamaktadır. Bazı daha az gelişmiş toplumlarda kadınlar, gelişmiş toplumdaki kadınlarla fizyolojik olarak aynı bedene sahip olsalar da doğumları gürültülü değildi ve daha az rahatsızlık yaşanıyordu. Şimdiki düşüncelerimizin temelini oluşturan bir söylenceye göre, kadın lanetlendiği için doğum sürecinde acı çekmektedir. Fakat bizler milattan önce 3000’li yıllara bakacak olursak, kadınların bebeklerini doğal yollarla, çok az bir rahatsızlıkla ve herhangi bir sorun olmaksızın doğurduklarını görürüz. Wessle, İncil’deki birçok kaynakta, anneliğin kutsallığının yaşamın devamlılığının ve anne, baba ve bebek arasındaki sevginin övüldüğünü belirtmektedir. Aynı şekilde Yahudi kadınların bebeklerini tam anlamıyla basit bir şekilde, kısa bir sürede ve yardım olmaksızın doğurduklarını açıklamaktadır. Tarihi kaynaklara göre Hz. İsa’nın doğumu 3 saatten daha kısa bir sürede gerçekleşmiştir. Kayıtlarda her hangi bir şekilde “lanet” kelimesine rastlanılmamaktadır.


6

Doğal Doğum Felsefesi

Cinsel ilişki ile döllenme arasındaki ilişkinin farkında olunmadığı ilkel toplumlarda kadının kendi arzusu ile çocuğu doğurduğuna inanılmaktaydı. Doğum, kadının işidir ve kadın cinselliğinin ve yaratıcılığının doğal bir parçasıdır. Bu çağlarda, yaratıcılıkla ilişkili olarak kadınların tanrıçayla ilişkili olduğu düşünülmüştür. Bugün yürütülen antropolojik çalışmaların çoğu, bundan en az on bin yıl önce doğurganlık ve doğanın canlılığıyla ilişkili olarak görülen anne tanrıçalar üzerinde yoğunlaşmaktadır. Bu tanrıçalar hem üretmekte hem de yok etmektedir, hem besleyen annedir hem de cinsel eştir. Bunlar yaşam ve ölümdeki son gücü elinde tutardı ve tanrıçalara hem tapınılır hem de korkulurdu. Bu erken dönem insanların, tanrıça heykellerinde kadınların göğüsleri büyük ve karın bölgesinin dolgun ve şiş olduğu açıkça görülmektedir. Gebe kadın bedenine tapınılan bu dönemlerde, doğum yapan kadına yeni bir canlı yarattığı için diğer kadın ve erkekler tarafından saygı duyulurdu. Bir kadın doğum yaptığı zaman, “yeni yaşamı kutlamak” için herkes tapınakta toplanırdı. Doğum süreci dinsel bir tören havasında gerçekleşirdi. Doğum eyleminde gösterilen fiziksel çaba günümüzde Amazonlarda yaşayan ilkel kabile kadınlarınkinden doğal olarak farklı değildi. Dünyanın her yerindeki kadınlar özellikle de ilk doğumunu yapanlar için doğum eylemi her zaman büyük bir başarı olarak görülmüştür. Çünkü kadın bedeni çok büyük bir çaba göstermek durumunda kalmıştır. Doğum eyleminde yaşanan tüm ağrılı işkenceler ise yıllar sonra ortaya çıkmıştır. Eski dönemlerde kadınların bakım verme, büyütme, iyileştirme ve ilaç uygulama gibi rolleri vardı. Tüm şifa, kadının ruhunda bulunan iyileştirici yeteneğinden ve ellerinden gelmekteydi. Kadınlar bilgilerini paylaşmakta ve köydeki diğer kadınlar tarafından da izlenmekteydi. Erkekler, yiyecekleri, bitkileri ve inşaat malzemelerini toplamaktaydı. Bunların görevleri farklı idi ve henüz kadın ile eşit konumda değillerdi. Kadınlar doğumu daha başarılı bir şekilde gerçekleştirmek için hem fiziksel hem de psikolojik olarak yıllar içinde gelişmişlerdir. Gebelik süresince yapılan yüksek fiziksel aktivite düzeyi, bebek başının aşağıya doğru inmesine ve doğum için iyi bir pozisyon almasına yardımcı olmuştur. Doğum eylemi sırasında kadınlar, doğum eyleminin ikinci evresi başlayıncaya kadar (bebeğin rahim dışına çıkışı) ayaklarının üzerinde durmuş ve aktif olmuşlardır. Bebek doğum kanalına indiği ve doğal olarak kadında ıkınma hissi oluştuğu için kadınlar bu aşamada çömelme ve diz çökme pozisyonunu almışlardır. Ancak günümüze kadar tapınmada değişimler yaşanmış bunda da kadının statüsünün düşürülmesi ve cinsiyet ayrımcılığının gelmesi etkili olmuştur. Kontrol ve karar mekanizması erkeklerin tekeline geçmiştir. Orta Asya’da başlayan, batı dinlerinin yükselmeye başlaması ile yalnız erkek tanrılara tapınılmaya başlandığı görülmektedir. Böylelikle, tüm iyi şeylerle ilişkili olarak tanrı ve tüm kötü şeylerin gerçekleşmesiyle de şeytan kavramları ilişkilendirilmiştir. Erkekler erken dönemlerde tıbba el atmış olsalar da henüz doğum eylemine katılma şansları yoktu. Yunan tıp okulunun önde gelenlerinden ne Hipokrat ne de Aristo, nor-


Bölüm 1 Doğal Doğumun Tarihi

7

mal ve sorunsuz (komplikasyonsuz) doğumla ilgili notlarında, ağrıdan bahsetmemişlerdir. Hipokrat ve Aristo, doğum eyleminde kadınların ihtiyaçlarının ve duygularının bir biriyle bağdaştırılmasına inanmıştır. Hipokrat ve Aristo, doğum yapan kadına destek olacak kişilerin doğuma katılmasını savunmuştur. Gerçekte Hipokrat, ebelik mesleğiyle ilgili ilk formal eğitimi ve talimatları organize eden kişidir. Aristo, beden ve akıl bağlantısının doğum eyleminde derin gevşemenin gerçekleşmesinde etkili olduğunu savunmuş ve var olan sorunların giderilebilmesi için de yine kadınların gevşemesinin sağlanması gerektiğini de vurgulamıştır. Ataerkil toplumlar özellikle batı kültürlerini ve bunların kadın cinselliğine yönelik tutumlarını etkilemiş, doğum eyleminin normal bir süreç olduğunu şiddetle reddetmişlerdir. Tabi beraberinde ebeleri de. Avrupa’da tüm ortaçağ boyunca ebeler doğum eyleminde kadının sakinleştirici ve destekleyici rollerini gerçekleştiriyorlardı. Birçok ebe en temel rollünün doğum eyleminde kadın ile birlikte bulunmak olduğuna inanıyordu. İngilizce “midwife” sözcüğü incelendiğinde “mid” ile, birlikte “wife” kadın anlamlarına geldiği görülmektedir. Yani ebe, kadın ile birlikte olan kişi anlamına gelmektedir. O zamanlarda ve günümüzde de iyi ebeler başarılı doğum ile özdeşleştirilmektedir. Başarılı bir doğum ise: kadının hevesini ve heyecanını korumak, mahremiyetini ve saygınlığını sürdürmek, süreç çalışıyorken müdahale etmemek ve bir şeyler yanlış gittiğinde gerek duyulursa oldukça az müdahalede bulunmak ile formüle edilmekteydi. İkinci yüzyılın sonlarına doğru, artık kadınları özellikle de ebeleri ve şifa veren bilge kadınları küçümseyen bir dalgalanma yaşanmıştır. Nefret, sonrasında maalesef birçok yıkıma neden olmuştur. Toplum içinde önemli bir pozisyona sahip olan şifa veren kadınlar kendi bakım verme ve iyileştirme becerilerinden dolayı Hıristiyanlığın erken dönemlerinde katledilmiştir. Tüm bu yıkımlarla birlikte doğallığı savunan, şifanın doğadan geldiğini vurgulayan ve doğumun doğallığına sahip çıkan birçok yazılı eser de yakılmış, yok edilmiştir. Ortaçağda, insan bedeninin doğuştan gelen cinsel özelliği nedeniyle günahla dolu olduğuna inanılıyordu. Hıristiyanlar, bu dönemde zevk veren duygularından kaçınmaları konusunda uyarılıyordu. Özel güçlerin kaynağı olarak görülen yumurtlama, adet görme ve kadın bedeninin üretkenliği, erkekleri her zaman korkutmuştur. Özellikle kadınların bitkileri kullanarak şifa vermesi, mülk sahibi olması, politik etkilerinin olması ya da gizemli deneyimleri şeytan işi olarak görülmüştür. Eğer bir erkek bu güçlerden birini göstermiş olsaydı, bu tanrının işi olurdu. O zamanlarda yasalar kadının, gebelik süresince diğer kişilerden ayrı tutulmasını ve aynı şekilde doğum sırasında da izole edilmesini talep etmiştir. Tüm tıbbi uygulamalardaki ve şifa verme ile ilgili girişimlerde güç papazların, keşişlerin ve doktorların eline geçmiştir. Kadınlar baştan çıkarıcı olarak etiketlendirildikleri ve gebeliğin cinsel günahın bir ürünü olarak görülmesinden dolayı, doğum yapan kadınlar göz önüne alınıp önemsen-


8

Doğal Doğum Felsefesi

memiştir. Tıp alanındaki kişilerin doğuma, hatta sorunlu doğumlara bile katılmaları ve ağrıyla başa çıkmada kadına destek olmaları yasaklanmıştır. Ebelik mesleği ortadan kaldırılmış, doğum yapan kadınlar herhangi bir destekten mahrum ve yalnız bırakılmıştır. Bir dizi alınan kararnameler ile öncelerden yaşamı kutlayan, hayata merhaba diyen ve mükemmel bir an olarak tanımlanan doğum süreci, artık yalnız kalınan, acı veren ve korkunç bir deneyim olarak ifade ediliyordu. Maalesef, Katolik hiyerarşi kilisesi, ebeliği oldukça yozlaştırmıştır. Ebeler o dönemde şifa vermede ve özellikle de düşüklere neden olacak bitkiler ve uygulamalar hakkında oldukça bilgililerdi. Ebeler alt sınıfa ait olmaları nedeniyle fakirlerdi. Dini kesim ebeleri dine karşı çalışmak, şeytanla işbirliği yapmakla suçlamış ve onların büyücü olduğunu ilan etmiştir. Neden çok basittir, ebeler kadın cinselliği ve üreme gibi müstehcen ve dine uygun olmayan konularla ilgileniyorlardı. Ortaçağ Avrupa’sında veba ve diğer bulaşıcı hastalık salgınlarının görüldüğü yıllarda ebeler, doğum ve ölümün büyük sırlarına sahip kadınlar olarak görülüyordu. Nihayetinde, ebelerin yakılarak öldürülmesine karar verilmiştir. On beşinci yüzyılın başlarından on yedinci yüzyılın sonlarına kadar binlerce kadın büyücülükle ve pagan uygulamalar nedeniyle din adına yakılmıştır. Bu durumun doğal sonucu olarak ebeler uzun yıllar organize olmadılar ve doktorlarda olduğu gibi kendilerini koruyacak bir kurum oluşturamadılar. Sonuçta doğum tıp profesyonellerinin eline geçti. Ortaçağ Avrupa’sında ilk tıp okulunun açılması ile ebelik yeni tıp mesleğinin dışında tutulmuştur. Ebeler anatomi ve fizyoloji bilimi içine alınmamıştır. Ayrıca kasıtlı olarak birçok tıp kitaplarına ve diğer bilgi kaynaklarına ulaşmaları engellenmiştir. Ebelerin tıp okulundan çıkarılmaları, doğumun kadınların kontrolünden almak için dikkatlice düşünülen bir politikanın parçasıdır. Ebeler kendi bilgilerine ve kadın bedeni üzerindeki uygulama becerilerine güveniyorlardı ve doğum eyleminde kadının yanında durup gözlem yaparak çıraklıktan yetişiyorlardı. Onların Latin ve Yunan isimleri ile tanımlanmış karmaşık terminoloji bilgileri yoktu. Doktorların statüsü gittikçe artarken ebelerin statüsü aynı anda gittikçe düşmeye başladı. Erkeklerin, saygın tıp okullarındaki formal eğitimi onaylayan belgeleri vardı. Onların ayrıca etkileyici mekanik aletleri ve ilaçları da vardı. Geleneksel doğum yardımcıları ve ebeler bunlardan hiçbirine sahip değildi. Ebeler neye sahipti? Ebeler kadın zekasına, anlayışına sahiptiler ve doğum süreciyle daha içli dışlıydılar. Ebeler ayrıca kendi bilgilerini ve deneyimlerini hizmet verdikleri kadınlar ile paylaşırken, doktorlar kendi bilgilerini paylaşmaktan çekiniyor bir gizem içinde çalışıyorlardı. Ebelerin gerçekleştirdiği iyileştirme sanatının temelinde bedeni tanımak ve ona saygı duymak yer alıyordu. Ebeler insan bedeninde doğuştan beri var olan iyileştirme kapasitesinin ortaya çıkarılması için uzun yıllar çalışmışlardır. Hastalıklarla savaşmak için girişimlerde bulunmak yerine ciddi problemlerin basit şeyler uygulanarak giderilmesi hedeflenmiştir. Normal doğum eyleminde etkili olan yardımlar listesi çok uzundu. Bu liste


kalmasının kalmasının sürdürülmesi sürdürülmesi ve olabildi ince ve olabildi ince uzun süre uzunhareket süre hareket halinde halinde olması konusunda olması konusun

cesaretlendirilmesi, cesaretlendirilmesi, do um eyleminde do um eyleminde kadının kadının yanında yanında bulunan bulunan ki ilerin ki ilerin sakin vesakin huzurlu ve huzu Bölüm 1 Doğal Doğumun Tarihi

9

olmaları,olmaları, kadının olumlu kadınıntutumunun olumlu tutumunun sürdürülmesine sürdürülmesine yardım edilmesi, yardım edilmesi, kadına masaj kadınayapılması, masaj yapılma

kadının içinde; kadının nefesine nefesine odaklanması odaklanması ve sakin vekalmasına sakinsürdürülmesi kalmasına yardım ve yardım edilmesi, edilmesi, kadının beslenmesi kadının dik pozisyonda kalmasının olabildiğince uzun kadının süre ha- beslenm

konusunda doğum eyleminde kadının yanında yeterincereket yeterince sıvıhalinde almasına sıvıolması almasına destek olunarak destekcesaretlendirilmesi, olunarak kadının kadının dayanıklı dayanıklı olmasının olmasının sa lanması sa lanması ve rahmin ve rahm bulunan kişilerin sakin ve huzurlu olmaları, kadının olumlu tutumunun sürdürülmesine

göreviniyardım görevini yapabilmesinin yapabilmesinin kolayla tırılması kolayla tırılması yer almaktadır. yer almaktadır. edilmesi, kadına masaj yapılması, kadının nefesine odaklanması ve sakin kalmasına yardım edilmesi, kadının beslenmesi yeterince sıvı almasına destek olunarak kadı-

Ülkemizde, Ülkemizde, kadın hastalıkları kadın hastalıkları ve do um ve rahmin do um konusunda konusunda Osmanlı Osmanlı Türk kolaylaştırılmatıbbı Türk kayıtlarına tıbbı kayıtları nın dayanıklı olmasının sağlanması görevini yapabilmesinin sı yer almaktadır.

bakıldı ında, bakıldı ında, 1386 yılında 1386Amasya’da yılında Amasya’da do an vedo an Amasya ve Amasya Darü ifası’nda Darü ifası’nda on dört yıl on hekimlik dört yıl hekim

Ülkemizde, kadın hastalıkları ve doğum konusunda Osmanlı Türk tıbbı kayıtlarına bakıldığında, 1386 yılında Amasya’da doğan ve Amasya Darüşşifası’nda on dört yıl hekimlik yapanyaptı ı Sabuncuoğlu Şerefeddin ismiyle karşılaşılmaktadır. tüm çalışkendi yaptı ı kendi çizimlerle çizimlerle birlikte birlikte Mücerrebname Mücerrebname adlı eserinde adlıSabuncuoğlu, eserinde anlatmı tır. anlatmı tır. Eserleri Eserl malarını kendi yaptığı çizimlerle birlikte Mücerrebname adlı eserinde anlatmıştır. Eserleincelendi inde incelendi inde o dönemlerde o dönemlerde Sabuncuo lu’nun, Sabuncuo lu’nun, geli tirdi i geli tirdi i aletler ile aletler özellikle ile özellikle de ölü de ö ri incelendiğinde o dönemlerde Sabuncuoğlu’nun, geliştirdiği aletler ile özellikle de ölü bebeklerin bebeklerin do urtulmasına do urtulmasına ( ekil (Şekil 1)( ekil ve1) plasentanın ve plasentanın (bebe in (bebe in e i) e i) çıkartılmasına ( ekil bebeklerin doğurtulmasına ve1)plasentanın (bebeğin eşi) çıkartılmasına çıkartılmasına (Şekil 2) 2)( ekil yardımcı olduğu görülmektedir.

yapan Sabuncuo lu yapan Sabuncuo lu

erefeddin

erefeddin ismiyle ismiyle kar ıla ılmaktadır. kar ıla ılmaktadır. Sabuncuo lu, Sabuncuo lu, tüm çalı malarını tüm çalı malar

yardımcıyardımcı oldu u görülmektedir. oldu u görülmektedir.

Şekil Sabuncuoğlu’nun ölü ekil 1: Sabuncuo lu’nun ekil 1: 1: Sabuncuo lu’nun ölü do umlarda ölü doğumlarda do umlarda

Şekil2: 2:Sabuncuo lu’nun Sabuncuoğlu’nun plasentanın çıkartıl ekil ekil 2: Sabuncuo lu’nun plasentanın plasentanın

kullandı ıkullandı ı alet alet

çıkartılmasında çıkartılmasında kullandı ıkullandı ı alet alet

kullandığı alet

masında kullandığı alet

On altıncı yüzyılın başlarında milattan önce yaşamış ünlü tıp bilginlerinin kayıp olan yazılı kayıtlarına ulaşılmıştır. Bu ünlü tıpya amı filozof hekimlerinin teorilerine dayanan ilk On altıncı Onyüzyılın altıncı yüzyılın ba larında ba larında milattan milattan önce önce ve ya amı ünlü tıp ünlü bilginlerinin tıp bilginlerinin kayıp olan kayıp yazılı olan yaz gebelik ve doğum kitabı yazılmıştır. İşte bu zamanlarda ebeler tekrardan doğum uygukayıtlarına kayıtlarına ula ılmı tır. ula ılmı tır. Bu ünlü Bu tıp ünlü filozof tıpve filozof hekimlerinin ve namusa hekimlerinin teorilerine teorilerine dayanan dayanan ilk gebelik ilk ve gebelik lamalarının içine girmiştir. Ancak ebelik, onursuz, leke getiren bir meslek olarak görülmüştür. tekrardan uygulanmaya başlansa da “doğurtmak denilenuygulamalarının bu hoş oldo um kitabı do umyazılmı tır. kitabıEbelik yazılmı tır. te bu zamanlarda te bu zamanlarda ebeler tekrardan ebeler tekrardan do um uygulamalarının do um içine içi mayan durumu halletmesi gereken kadınlara” reva bir iş olarak görüldü. Martin Luther girmi tir.bu girmi tir. Ancak ebelik, Ancak onursuz, ebelik, onursuz, namusa leke getiren lekeetmez. bir getiren meslek bir olarak meslek görülmü tür. olarakölsünler. görülmü tür. Ebelik Ebe zamanda “Kadınlar yorulsa ya da namusa ölse de fark Bırakın doğururken O yarıyorlar zaten” diye yazdı ve doğuran kadına yardım eden “Acı anneleri” tekrardanişe tekrardan uygulanmaya uygulanmaya ba lansa ba lansa da “do urtmak da “do urtmak denilen bu denilen ho olmayan bukadınlara ho olmayan durumu durumu halletmesi halletm anlamına gelen “Weh mutters” yakıştırmasını yaptı.

gereken gereken kadınlara” kadınlara” reva bir reva i olarak bir i görüldü. olarak görüldü. Martin Luther Martinbu Luther zamanda bu zamanda “Kadınlar “Kadınlar yorulsa ya yorulsa da ölse da de ölse fark de etmez. fark Bırakın etmez. Bırakın do ururken do ururken ölsünler.ölsünler. O i e yarıyorlar O i e yarıyorlar zaten” diye zaten” yazdı diyeveyazdı


kanalına yerle meyen ve vajinal yoldan do ması mümkün olmayan bebe in pozisyonunun nasıl de i tirilece ini ke fetmi lerdir. O dönemlerde bu sorun oldukça nadir ya anmaktaydı. Doğalça larda Doğum Felsefesi Çünkü,10 antik kadınlar gebelikleri süresince fiziksel aktiviteleri çok yüksek

oldu undan bebekler dik ve do ru pozisyonda do um kanalına yerle iyordu. Yapılan Birçok geleneksel kabile kültürü ve daha sonrasında antik Yunanlılar dik pozisyonda

antropolojik antik kabile toplumunda gebe mümkün kadına, olmayan gebeli i bebeğin süresince doğum çalı malarda, kanalına yerleşmeyen ve vajinal yoldan doğması po-masaj zisyonunun nasıl değiştirileceğini keşfetmişlerdir. O dönemlerde bu sorun oldukça nadir yaşanmaktaydı. Çünkü, antik çağlarda kadınlar gebelikleri süresince fiziksel aktiviteyerle mesinin sa landı ı görüldü. Bebe in dı arıdan leri çok yüksek olduğundan bebekler dik vedo ru doğrupozisyonu pozisyondaalması doğum için kanalına yerleşi-el ile yordu. Yapılan antropolojik çalışmalarda, antikversiyon), kabile toplumunda gebe kadına, gebeli- kadar kadının karnına yapılan manevralar (eksternal o dönemlerden günümüze ği süresince masaj yapılarak kadının daha fit kalması ve bebeğin doğru pozisyonda dogelmi ğum masajın geni letilmi bir eklidir. sonraki dönemlerde bebe in alması içeriden kanalına yerleşmesinin sağlandığıDaha görüldü. Bebeğin doğru pozisyonu içinvajinal el ile kadının karnına yapılan manevralar (eksternal versiyon),versiyon) o dönemlerden yoldandışarıdan pozisyonunun de i tirilmesi (internal versiyon ya da podalic ke fedilmi günümüze kadar gelmiş masajın genişletilmiş bir şeklidir. Daha sonraki dönemlerde beancak beğin bu i lem çok riskli veyoldan a rılı bir süreç olmasından dolayı (internal pek tercih edilmemi tir. 1850’li içeriden vajinal pozisyonunun değiştirilmesi versiyon ya da podalic versiyon)Sarah keşfedilmiş ancakdo umunda bu işlem çokfarklı riskli ve bir süreç olmasından dolayı yıllarda doktorlar, Hanley’in birağrılı yöntem geli tirmi lerdir. Böylelikle pek tercih edilmemiştir. 1850’li yıllarda doktorlar, Sarah Hanley’in doğumunda farklı bir do umyöntem eyleminde metal ka ıklar, yani doğum forseps eyleminde yeni giri im olarak kullanılmaya ba lanmı tır geliştirmişlerdir. Böylelikle metal kaşıklar, yani forseps yeni ( ekil girişim 3). olarak kullanılmaya başlanmıştır (Şekil 3).

yapılarak kadının daha fit kalması ve bebe in do ru pozisyonda do um kanalına

“erkek ebelerin ellerinde demirden eller” ellerinde demirden eller” “erkek ebelerin

Şekil 3: Forsepsle Doğum ekil 3: Forsepsle Do um

Forsepsin ilk kullanıldı ı 1588 yılında, kadınlar sa lıksız, kalabalık, hareket yetene i sınırlı Forsepsin ilk kullanıldığı 1588 yılında, kadınlar sağlıksız, kalabalık, hareket yeteneği

ve ya am ehirlerde ya ıyorlardı. Bunun Bunun sonucusonucu olarakolarak do um eylemleri sınırlıko ulları ve yaşamkötü koşulları kötü şehirlerde yaşıyorlardı. doğum ey- çok lemleri çoksakin sorunlu ve sabırlı olan bile bu koşullarda kadına yardımcı sorunlu oluyor, ve oluyor, sabırlı sakin olan ebeler bile buebeler ko ullarda kadına yardımcı olmada yetersiz olmada yetersiz kalıyordu. Kadının doğum yaptığı odaya metal forsepsleri getiren ilk er-

kalıyordu. do umkiliseye yaptı ıgitmenin odaya metal forsepsleri getiren ilk erkekler, düzenli olarak kekler,Kadının düzenli olarak doğumda bulunmak için gerekli koşul olduğunu savunan kişilerdi. Bu erkekler, erkek ebe isimlendirilirdi, çünkü doktorlar kiliseye gitmenin do umda bulunmak içinolarak gerekli ko ul oldu unu savunan normalki ilerdi. Bu de doğuma katılmazdı ve doğumda sadece ebeler olurdu. Bunlar daha sonrasında ebe-

erkekler, erkek ebe olarak isimlendirilirdi, çünkü doktorlar normalde do uma katılmazdı ve do umda sadece ebeler olurdu. Bunlar daha sonrasında ebeli e karı an ki iler olarak


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.