Sadece Senin İçin Patricia Scanlan 1. Baskı: Aralık 2015 ISBN: 978-605-348-893-4 Yayınevi Sertifika No: 12330 Copyright©PATRICIA SCANLAN Bu kitabın Türkçe yayın hakları Kalem Ajans aracılığıyla Novella Yayınları’na aittir. Yayınevinden izin alınmadan kısmen ya da tamamen alıntı yapılamaz, hiçbir şekilde kopya edilemez, çoğaltılamaz ve yayımlanamaz. Baskı İlhan Ergül Matbaası Davutpaşa Çifte Havuzlar Yolu No:8/A. Zeytinburnu/İst Sertifika No:29030 Tel: (212) 674 37 23
Bir Martı Yayın Dağıtım San. Tic. Ltd. Şti. markasıdır NOVELLA YAYINLARI Maltepe Mh. Davutpaşa Cd. Yılanlı Ayazma Sk. No: 8 Zeytinburnu/İstanbul Tel: 0 212 483 27 37 - 483 43 13 Faks: 0 212 483 27 38 www.novellayayinlari.com info@novellayayinlari.com
Orijinal Adı : A Gift for You Yayın Yönetmeni : Şahin Güç Çeviren : Nilgün Birgül Editör : Elçin Kazancı Sayfa Tasarımı : Özgür Balpınar Kapak Tasarımı : Alla Özabat
.
Senin İçin Bir Armağan
Magdalena Dunne tuvalete gitmezse çatlayacaktı. Mesanesi son altı haftadır kafasına göre takılıyordu. Hapşırmak ve öksürmek kâbusa dönüşmüştü. Henry Caddesi’ndeki Yılbaşı müşterilerinin yarattığı kargaşa yığınından kurtulup Ilac alışveriş merkezine doğru gitmeye çalışırken, çişini tutamadığı için kendini ayıplayarak somurttu. Bu kadar sık ziyaret ettiği Ilac tuvaletlerine bir çadır kursa iyi olacağını düşündü ve mağazada yankılanan Hoşgeldin Yeni yıl, Mutluluk Verdin Bize’nin kulak tırmalayan müziği eşliğinde izdihamı yararak kapılardan geçti. Magdalena burnundan soludu. Gerçekten Mutluluk Verdin Bize! İçki yok, sigara yok, sürekli mide yanması ve sızdıran bir mesane, şüpheli bir siyatik lezyonu; ilk (ve kesinlikle son diye kendini ikna etti) bebeğinin doğumunun yarattığı dehşet ve korku kesinlikle en iyi Yılbaşı planı de13
Patricia Scanlan
ğildi. Üstelik yalnızdı, ebeveynleri ve kız kardeşi Karolina uzaklarda, Doğu Avrupa’da olduğu için çok ama çok yalnızdı. Annesi, yumuşacık karın altına gömülmüş aileye ait çiftlik evinin fotoğraflarını e-postayla yollamıştı. Arazi, kış giysilerine bürünerek aşağı eğilmiş tek tük çıplak ağaç dallarının, tekdüzeliği bozduğu parlak beyaz bir kumaş gibiydi. Polonya’da, babası Tomasz uğur getirmesi için giriş kapısının üstüne ökseotu dalı asmadan önce, tarlaları kutsal suyla takdis edip köşelerine samandan yapılmış haçlar koymuş olmalıydı. Annesi Zuzanna, muhtemelen Yılbaşı yemeğini hazırlamakla meşguldü. Kış güneşinin camlardan yansıdığı ev ışıl ışıl olmalıydı. Zuzanna, memleketinde Wigilia olarak bilinen Yılbaşı arifesinin hazırlıklarına haftalar öncesinden başlardı. Eski inanışa göre, ev Yılbaşı arifesinde pis olursa bütün yıl boyunca pis olacağı kendisinin ve kız kardeşinin zihnine kazınmıştı. Yeni yıla girmeden önce evi temizlemek ve parlatmakla geçen uzun saatleri hatırlayarak gülümsedi. Annesi, Magdalena’nın evi temizlemek yerine birkaç saatliğine kiraladığı temizlik ekibinin her yeri pırıl pırıl yaptığını öğrenirse hiç hoşnut olmayacaktı, ama bir defaya mahsustu. Gebelik ve işyerindeki telaşlı yoğunluk yüzünden bitkindi ve kocası Michael’a çekinerek bu öneriyi getirdiğinde, adam anında kabul etmişti. “Çok iyi bir fikir!” demişti coşkuyla, evi süpürmekten kurtulduğu için rahatladığına kuşku yoktu. 14
Sadece Senin İçin
“Gerçekten mi? Bize maliyeti yüzünden sızlanmayacak mısın, maddi gücümüzün olmadığını söylemeyecek misin?” “Senin için bir armağan.” Kocası sırıtarak onu kucaklamış ve Magdalena kendini iyi huylu, şefkatli bu İrlandalının kollarına bırakmıştı. Tuvalette kuyruk vardı ve Magdalena bacaklarını çapraz yaprak durdu, kabinleri işgal edenlerin hepsine içinden lanet yağdırarak beklemeye başladı. Bekleyişin ardından sonunda kapıyı arkadan kilitleyerek coşkuyla işemenin verdiği rahatlamanın tarifi imkânsızdı. Makyajını tazelerken Magdalena durum değerlendirmesi yaptı. Hâlâ alması gereken birkaç Yılbaşı armağanı vardı ve M&S’e uğrayıp hindinin yanına servise hazır mevsim sebzeleri ve kızarmış patates almak istiyordu. Bunun sahtekârlık olduğunu bilse de, eve döndüğünde patates soyup sebze yıkayacak hali yoktu. Michael’ın da işyerinde başını kaşıyacak vakti olmadığını biliyordu ve kocası eve ne zaman döneceğinden emin değildi. Bazen onun fazla mesaiye bu kadar meraklı olmasının, bilinçaltında karısından ve gebeliğinden kaçmak olduğunu düşünmüyor değildi. Magdalena içini çekti. Hayatları geri dönülmez bir biçimde değişiyordu, buna hiç şüphe yoktu. İçinden bir parça bu değişimi istemiyordu. Kendilerinden başka hiç kimseyi memnun etmek zorunda kalmaksızın özgürce yaşamaktan mutluydular. Bebek, hayatlarında ve özgürlüklerinde çok 15
Patricia Scanlan
büyük değişikliğe yol açacaktı. Şimdi bunu düşünme. Yapmak zorunda olduğun şeye odaklan, diye kendine telkinde bulunarak kalabalık tuvaletlerin göreli sığınağından çıktı ve kendini tekrar Yılbaşı arbedesinin içinde buldu. Öğle yemeği paydosu giderek tükeniyordu ve Magdalena’nın çalıştığı arı kovanı gibi işleyen muhasebe bölümünde geç kalmak hoş karşılanmazdı. Buyruğu altındakilerin Cam Göz Barret adını taktığı bölüm şefi, huysuz ve yaşlı bir cadalozdu. Hamile kadınların doktor kontrolü ve benzeri şeyler için işten kaytarmalarını onaylamazdı. Eğer kızlar hamile kalıp bebek sahibi olmak istiyorsa, bu onların bileceği işti. Dolores Barret’a göre bu durum çalışmalarına engel olmamalıydı. Hamilelikleri ayrıcalıklı muamele görmelerini gerektirmiyordu. Çalışan anneler Dolores’in hayatındaki baş belalarıydı. Çocuklarını doktora götürmek için izin günü kollar, kreşten bir tanecikleri hasta diye aradıklarında işten fırlayıp çıkarlardı. Cam Göz, diş çıkarmanın kendi sorunu olmadığını sık sık dile getirmekten zevk alırdı. Magdalena, huysuz yöneticisinin, emrindeki en az yarım düzine kadında yarattığı stresten habersiz kantinde nasıl ağzına geleni söylediğini görebiliyordu. Kim bilir, belki o kadar habersiz değildi. Belki ne yaptığını çok iyi biliyor ve bunun tadını çıkarıyordu. Magdalena, doğum ve ücretsiz izin süresinin ardından, eleştirilerin hedefindeki bu talihsizlerin arasına katılacaktı. 16
Sadece Senin İçin
Malum senaryoyu düşünmemeye çalışıyordu. Çok geçmeden, neredeyse gelecek yıla kadar Dolores’den kurtulacaktı. Bu çok keyifli bir beklentiydi. Çalıştığı büyük bilgisayar yazılımı şirketindeki işinden istediği zaman ayrılıp başka yerde başka bir görev bakabilirdi, ama yeni bir Dolores’in pençesine düşmeyeceğinin garantisi yoktu. Ayrıca, Johnson & Johnson’da maaşlar süperdi ve yan ödemeler de iyiydi. Dolores dışındaki iş arkadaşlarını seviyor ve onlarla iyi geçiniyordu. O halde neden ayrılacaktı ki? Bu tür endişelere kapılmaması gerekiyordu, bunun bebek için iyi olmadığını sert bir dille kendine tekrarlarken, ikizlerinin arabasını süren tacizci bir anneyi savuşturmak için zikzaklar çizmek zorunda kaldı. Alışveriş listesine tekrar baktığında kendini birden çok yorgun hissetti. Sadece bu seferlik kitap ve hediye çekleri alabilirdi. Kişilik dışıydı, ama son derece pratik ve zamandan tasarruftu. Hatta Yılbaşı’na özel, kendine de küçük bir tane ısmarlayabilirdi. En sevdiği İrlandalı yazar Ciara Geraghty’nin yeni bir kitabı çıkmıştı. Sıla hasretini gidermek için kitabın içine dalabilirdi. Hüzünle, bu sene yalnızlığı her zamankinden daha çok hissettiğini düşündü. Muhtemelen, haftalar geçip doğum tarihi yaklaştıkça hormonları daha fazla çalışıyor ve aşırı kuruntulu oluyordu. Annesi ocak ayının sonlarına doğru, bebek doğduğunda yanında kalmaya gelecekti, o yüzden bu sene 17
Patricia Scanlan
ebeveynleriyle Yılbaşı’nda görüşemeyeceklerdi. Önceki yıl Michael’la birlikte Polonya’ya gitmişler ve Magdalena’nın geçirdiği en mutlu Yılbaşı olmuştu. Ailesi onun İrlandalı kocasını sevmiş ve kızlarıyla damatlarının yeni yılı Polonya usulü karşılamaları için ellerinden geleni yapmışlardı. Kahverengi gözlerine yaşlar doldu. Annesiyle babasına sarılmak ve onların kendisine kochanieńka diye seslendiklerini duymak için neler vermezdi. Kes şunu, şapşal kız, diye kendini azarlayarak ellerinin tersiyle gözlerini ovuşturdu. Ocak ayında kendine ait kochanieńka doğduğunda onları göreceksin.
Michael Dunne çamaşır sepetine göz atarak saatine baktı. Baskı altındaydı, ama güzel bir meltem esiyordu ve Magdalena işe gitmeden önce çamaşırları asması gerektiğini sıkı sıkı tembihlemişti. Çamaşır kurutucunun ışığı yanıp söndüğüne göre, onunla da ilgilenmesi gerekiyordu. Bugünlerde hayat çok zordu ve Magdalena alabildiğine huysuzdu. Muhtemelen doğum yapmaktan ödü patladığı içindi. Kendisinin de çok meraklı olmadığını itiraf ediyordu, ama şu anda onunla birlikte yaşamak sinir bozucuydu. Birdenbire sebepsiz gözyaşlarına boğuluyor, ailesini özlediğini ve doğum yapmaktan korktuğunu söyleyerek ağlıyordu. Ona moral vermeye ve bunun kadınlar için doğal bir şey olduğuna ikna 18
Sadece Senin İçin
etmeye çalışıyordu, öyle değil miydi? Milyonlarca kadın doğurmuştu. Neden panik yapıyordu? Fakat cesurca sarf edilmiş bu sözler kendi kulağına bile boş geliyordu. Bir doğum videosunun gösterildiği doğum öncesi sınıfını unutması mümkün değildi. İnanılmaz iğrençti. O tür bir acıya dayanmak zorunda kalsa, muhtemelen bayılırdı. Bir defasında futbol oynarken bileğini kırdığında bayılmıştı. Önce başı dönmeye ve kıvranmaya başlamış, sonra her şey mutlak karanlığa gömülmüştü. Ayıldığında kendini hâlâ biraz hanım evladı gibi hissediyordu. Michael doğum videosunu gözleri yarı kapalı izlemiş ve kusacak gibi olmuştu. Doğruyu söylemek gerekirse, doğumda bulunmak istemiyordu. Bunu Magdalena’ya söyleyemezdi, ama bayılmaktan, kusmaktan ve herkesin ortasında kendini rezil etmekten korkuyordu. Magdalena’nın saatlerce inlediğini görmek istemiyordu. Kendini çaresiz hissetmek ve ayağa dolanmak istemiyordu. Kan ve pıhtı görmek istemiyordu. Sadece her şeyin tekrar normale dönmesini ve kendine güvenen, seksi, eğlenceli, şeker gibi karısının geri gelmesini istiyordu; onun yerini alan bu ağlak, güvensiz, panik halindeki kadını istemiyordu. Bu durum onun için de kolay değildi. Onun da korkuları ve endişeleri vardı. Daha birkaç ay önce, Raheny’de deniz kenarında üç odalı düzgün bir tek katlı ev alabilmek için apartman dairelerini satmayı başarmışlardı ve şimdi hatırı sa19
Patricia Scanlan
yılır bir kredi borçları vardı. Ryanair’e atlayıp Magdalena’nın Ksawerów’daki ailesini ziyaret etmeye uçtukları günler geride kalmıştı. Yine de, kendi ebeveynlerinin yaşadığı yerden çok uzak olmayan, çok güzel bir çıkmaz sokakta ev sahibi olmuşlardı. Deniz kenarındaydı ve Bull Island kapılarına on dakika mesafedeydi. Çocuklarını yetiştirmek için iyi bir yerdi. Elbette teklifsiz hayatlarından ödün vermek zorunda kalacaklardı, ama buna değerdi. Kendilerinden başka endişelenecek kimsenin olmadığı, beş kaygısız yıl geçirmişlerdi birlikte. Herkes onlar kadar şanslı değildi. Fiyatlar zirvedeyken emlak alıp şimdi dehşet ev kredileriyle çarmıha gerilen dostları vardı. En azından Magdalena ve kendisi bu korkunç felaketten sıyrılmışlardı. İçi tepeleme dolu çamaşır sepetini kavrayıp ipe asmak için aceleyle dışarı çıktı. Bugün, aralarında karısına sürpriz yapacağı Polonya usulü Yılbaşı yemeği de olan yığınla iş onu bekliyordu.
“İşte! Aylar ve aylar ve ayların ardından son günün, seni gidi şanslı yük vagonu.” Denise Dawson bankette Magdalena’nın yanına çökerek sırıttı. “Harika, değil mi?” diyen Magdalena da ona sırıttı. Ofis saat dörtte kapanmıştı ve hep birlikte bir şeyler içip çöplenmek için Lord Edward’a gitmişlerdi. Ardından Magdalena 20
Sadece Senin İçin
eve dönüp hindi içi ve puding için krema hazırlayacaktı. Hepsi bu! Hazır aldığı patates ve sebzeler vardı; hindiyle Michael ilgilenebilirdi. Michael’ın ebeveynleri Yılbaşı’nı kızlarıyla geçirmek için Boston’a uçmuşlardı ve bu durum hamile haliyle Magdalena’ya çok uymuştu. Kendini kanepeye bırakacak, bebek doğana kadar TV seyredecek, kitap okuyacak ve dinlenecekti. Son derece düzenliydi, bebeğin bütün giysi ve ihtiyaçları satın alınmış ve hastane için çantası hazırlanmıştı. Beşik, araç koltuğu, sterilizatör ve bebek banyosu ocak ayındaki indirimli satışlardan alınacaktı. Bebeğin odası boyanmıştı ve yakında hayatlarına girecek olan küçük, değerli şahıs için hazırdı. Magdalena gösterdiği onca çabanın karşılığını almıştı. Artık olabildiğince hazırdı. Bar tıklım tıklımdı. Yakın çevreden kamu çalışanları kutlama yapıyorlardı ve festival atmosferi bulaşıcıydı. Muhteşem şarabından bir yudum alınca rahatladığını hissetti. Hamile olduğunu öğrendiğinde sigara ve alkolü bırakarak çok iyi bir şey yapmıştı. Bol su içmiş, yıllardır ilk kez sebze ve meyve ağırlıklı uygun yiyecekler tüketmişti. Hamileliğinin büyük bölümünde sağlıklı ve enerji doluydu. Sadece son birkaç hafta biraz zahmetli geçiyordu ve bunu zaten önceden tahmin ediyordu. “Bir kadeh kırmızı şarap harika olurdu.” İş arkadaşlarından Sally, Magdalena’nın dudaklarına götürdüğü yakut renkli sıvıya hasetle baktı. 21
Patricia Scanlan
“Neden bir kadeh almıyorsun?” Magdalena şaşırmıştı, Sally içmeyi severdi. “Senin kadar ilerlemedim,” dedi Sally göz kırparak. “Hamile misin?” diye feryat etti Magdalena. “Şişt, Tanrı aşkına Dolores duymasın. Zaten yeterince burnumdan getiriyor. Geçtiğimiz pazartesi küçük aşkım Finn’i doktora götürmem gerekti ve telafi edeceğimi söylediğim halde bana iki saat izin vermedi. Onun yerine her zamanki silahını kullanarak beni senelil iznimden yarım gün izin almaya zorladı. Senelik iznim o kadar hızlı eriyor ki, yaza tatil yapacak günüm kalmayacak.” “Kutlarım Sal! At suratlı neden fazla mesai yapmana izin vermiyor?” diye araya girdi Denise. “Örnek oluşturacağını ve sonra herkesin aynı şeyi yapmak isteyeceğini söyledi.” Sally çatalına sarımsaklı mantar ve turp takıp ağzına attı. “Haklı bir yanı olduğunu düşünüyorum,” diye içini çekti Magdalena. “Herkes izin kullanmak yerine fazla mesaiye kalmayı teklif etmeye başlarsa kargaşa olur.” “Bunu biliyorum,” diyerek ona katıldı Sally. “Fakat keşke bu kadar inatçı ve yardım etmekten uzak biri olmasa… O zaman insanlardan daha fazla verim alır. Çok şükür kocamın şirketi son derece yadımsever. Özellikle bu tür sorunlarda personele yardımcı olmak için elinden geleni yapmaya çalışan bir insan kaynakları yöneticisi var ve üretkenlik şirket beklenti22
Sadece Senin İçin
lerinin çok üstünde. Gitmek zorunda olduğu bir kurs olmasa kocam Finn’i memnuniyetle doktora götürürdü ve hiç sorun olmazdı, ama ondan sürekli izin almasını da isteyemem. Kendi payıma düşeni üstlenmek zorundayım... Bana yarım gün izine patlasa bile. Umarım o kokteyl sosis boğazına kaçar,” dedi öfkeyle, Dolores’e doğru alev saçan gözlerle bakarak. “Yeni kırmızı ceketi içindeki şu haline bir bakın! Amy Farah Fowler’a taş çıkartır. Üstelik Kazanova Prior’a kur yapıyor. Galiba içtiği bir kadeh şarapla kafayı buldu.” Üçlü, hep birlikte yan masaya doğru döndü ve şeflerinin pembe yanaklarıyla kadehinden şarap yudumlarken, kılıksız satış yöneticisine cilveli bir tavırla gülümsemesine kahkahayı patlattılar. “İddiaya göre kaç yaşındadır?” diye sordu Denise alayla. Magdalena kıs kıs güldü. “Seni şırfıntı. ‘İddiaya göre ” “Ne bileyim, kırkındaymış gibi davrandığını biliyorsun. En az elli yaşının ortalarında,” diyerek dalga geçmeyi sürdürdü Denise. “Merak ediyorum, acaba hiç yaptı mı?” diyen Sally küçümseyerek patronuna baktı. “Sally!” diye isyan etti Denise. “Beni gerçekten şaşırtıyorsun! Dolores’in sıska bacaklarını George Prior’a dolayıp ‘Ooohh, ooohhh, OOOHH!’ diye inlediğini düşünsene.” Hep birlikte kahkahayı basınca Dolores’in kınayan bakışları onlara döndü, bu bakış kızları daha fazla güldürdü. 23
Patricia Scanlan
Magdalena keyifle içini çekti. Kızları, eğlenceli dedikoduları, iş sonrası içkileri özleyecekti, ama Dolores Bennett’i hiç özlemeyecekti. Onu aylarca görmeyeceğini bilmek neredeyse en güzel Yılbaşı armağanı gibi bir şeydi. Yarım saat sonra eve gitmek üzere kalktı. Normalde partinin neşe kaynağı olurdu ve bu kadar erken ayrılmazdı, ama siyatiği azmıştı ve gergin karnı rahatsızlık veriyordu. Üstelik sadece bir kadeh şarap içmişti ve tamamen ayıktı, Sally hariç çevresindeki bütün kızlar çakırkeyif olmaya başlamıştı. Diğer kızların itirazları arasında, gülerek Denise’e bu ayyaş sürüsünün arasında ayık kalmanın eğlenceli olmadığını söyledi. “Bayan Dunne, bu asla siz değilsiniz. Kaçık Barret’tan önce ayrıldığınız günü göreceğim kesinlikle aklıma gelmezdi. Gözlerim iyice kapanmaya başlamadan önce ayrıldığınız günü göreceğim kesinlikle aklıma gelmezdi.” “Denise, o gün geldi, çattı! Bununla başa çıkmak zorundasın,” diye dalga geçti Magdalena. “Ayrıca Yılbaşı gecesi ve yapmam gereken işler var.” “On dakika sonra ben de kalkmak zorundayım. Finn’i kreşten alacağım,” dedi Sally. “Of, Tanrı aşkına! Siz evli kadınlar, hepiniz aynısınız. Sadece kendinizi düşünürsünüz. Eğlenmek ya da iyi vakit geçirmek ihtiyacı duyan biz zavallı bekârlara ne olacak? Dolores’in bu haline şaşmamak gerek. Muhtemelen sizin gibi arkadaşları vardı...” diye söylendi Denise. “Beni kim taksiye 24
Sadece Senin İçin
bindirecek? Bilmek istiyorum.” “Git, Dolores’le birlikte kendini George’un önünde küçük düşür. O seninle ilgilenir,” diye önerdi Sally hınzırca. “Seni sürtük, terbiyesizliğinin sınırı yok mu? Defol ve beni yalnız bırak.” Denise arkadaşının çıkabilmesi için ayağa kalktı. “İyi şanslar, Denise.” Magdalena gülerek ona sarıldı, bütün iş arkadaşlarına mutlu bir yıl diledi ve yeni yılda, bebek doğmadan önce tekrar görüşme sözü verdi. Barın gürültülü ve kalabalık ortamını terk edip sert rüzgârlı serin havayı içine çekmek onu rahatlatmıştı. Kaldırımlar son dakika alışverişine çıkanlarla doluydu, banliyöyü yakalamak için Tara Caddesi boyunca yürümeyi göze alamadı ve karşısına beklenmedik biçimde sarı ışığı yanan bir taksi çıkınca gayriihtiyari el ederek ona doğru yürüdü. Puflayarak kendini arka koltuğa bırakırken, “Tara Caddesi, Tren İstasyonu,” dedi kibarca. Bing Crosby’nin White Christmas’ı eşliğinde yumuşak deri koltuğa güvenle gömülürken dışardaki kaldırımlarda elleri çanta dolu alışverişçiler bir aşağı bir yukarı yorgun adımlarla yürüyor, küçük gruplar halinde toplanan şamatacı tipler yayaların caddeye inerek etraflarından dolaşmalarına sebep oluyordu. Bu taksi yolculuğunun kendisi için küçük bir Yılbaşı armağanı olduğuna karar vererek suçluluk duygusunu bastırmaya çalıştı ve istasyona giden rüzgârlı yolu yürümek zorunda kalmadığı için rahatladı. 25
Patricia Scanlan
Sonunda binmeyi başardığı banliyö treni alışverişten dönenler ve Yılbaşı nedeniyle işten erken çıkanlar yüzünden tıklım tıklım doluydu ve ayakta kaldığını gören yaşlı bir bayan ona yerini teklif etti. Kadının karşısında ve yanında oturan üç adam Magdalena’nın olduğu tarafa bakmadılar bile. Eşitlik görgü kurallarıyla vedalaşmak anlamına gelmiyor, diye düşündü sinirle ve Connolly’de bir yer boşalacağını umarak yaşlı kadının teklifini nazikçe geri çevirdi. Ne yazık ki o kadar şanslı değildi ve tren Connolly’den ayrılarak Clontarf’a doğru yola çıktığında kalçası zonklamaya başlamıştı. Michael’ın, yerini hamile bir kadına verip vermeyeceğini merak etti. Ona sorması gerektiğini düşünürken tren Killester’da durdu ve nihayet bir yer boşaldı. Bir sonraki durakta inecekti. Akşam karanlığı sessizce, yumuşak bir biçimde şehrin üstüne çökmeye başlamış ve pencerelerden, bazıları dar ve uzun, diğerleri dörtgen ve küçük, çoğu bakımlı ama birkaçı karma karışık ve eve ait hurdalarla dolu kenar mahalle bahçelerine süzülen Yılbaşı ağaçlarının ışıkları daha parlak görünmeye başlamıştı. Tren bir sonraki durağa doğru yolculuğunu sürdürürken oturduğu yerden birkaç saniyeliğine insanların evlerine bakıyor ve mutfaklarında ziyafet hazırlığı sürdüren kadınları gözlüyordu. Magdalena, izin verdiği anda o tatsız yalnızlık duygusunun kendisini sarıp sarmalamaya hazır olduğunu hissetti. Bunu düşünme, diye çıkıştı içinden, çalılara ve ağaçlara asılan sayısız ışıkla bezenmiş ve bacasına 26
Sadece Senin İçin
devasa bir Noel Baba oturtulmuş bir bahçenin önünden geçerken. “Anne, şuna bak!” diye heyecanla bağırdı, karşısında oturan burnunu heyecanla soğuk cama dayamış bir çocuk! Birkaç yıl içinde, kendi çocuğu da Yılbaşı heyecanını paylaşacak kadar büyümüş olacaktı ve ansızın içine dolan bu neşeli beklentiyle Magdalena’nın morali düzeldi. Durak evden on dakika bile sürmüyordu ve istasyondan deniz kenarına doğru yürürken tuzlu havayı minnetle içine çekti. Denize bu kadar yakın olmaktan mutluydu. Dublin’de yaşamanın en büyük artılarından biri buydu. Deniz ve kırsal kesim şehre çok yakındı. Gürültü ve trafikten kaçmak her zaman mümkündü. Küçük ve tenha çıkmaza saptığında yalnızlık duygusu tekrar içini sardı. Hava iyice kararmıştı ve komşularının pencereleri ışıl ışıl yanarken, kendi evi karanlık ve soğuktu. Önünden geçtiği ilk ev, göz kırpan ışıklarını bir kiraz ağacının çıplak dallarına dolamıştı. Evini ve babasının, yanıp sönen ışıkları, içinde büyüdüğü çiftlik evine uzanan yoldaki çalı çitlere nasıl sardığını düşündü. Güçlükle yutkundu. Ağlamayacaksın, dedi kendine sert bir dille. Hayatında çok şeye sahip, oldukça şanslı genç bir kadındı. Odaklanması gereken buydu. Bahçedeki patikadan eve yürüdü. Araba ön tarafta park edilmiş olduğu halde evde kimse yoktu. İşe gitmek için kocası da banliyöyü kullanıyordu. Trendeyken, saat altıda evde 27
Patricia Scanlan
olacağını belirten bir mesaj göndermiş ve Magdalena’nın yüzü asılmıştı. Yılbaşı gecesiydi, iş arkadaşlarıyla bir araya geldiği partiden erken ayrılmıştı ve sinirle Michael’ın da biraz daha fazla çaba gösterebileceğini düşündü. Nemlenmesinler diye ipteki çamaşırları içeri alması, Yılbaşı ağacının ışıklarını yakması ve mutfakta çalışmaya başlamadan önce kendine bir fincan çay hazırlaması gerekiyordu. Eve girince içini huzur dolu bir sıcaklık duygusu kapladı; merkezi ısıtma zaman ayarlıydı ve dışardaki buz gibi havadan sonra ev sıcacık gelmişti. Ne yazık ki Michael alarmı kurmayı unutmuştu. Bazen çok unutkan olabiliyordu. Çamaşırları asmayı da unutmuş olabilirdi. Magdalena havayı kokladı. Uyduruyor muydu yoksa pişen bir şeylerin kokusunu mu alıyordu? Michael’la Yılbaşı’nda Polonya geleneklerini bir kenara bırakıp hindi yapmaya karar vermişlerdi. Öğle paydosunda Michael eve gelip hindinin içini hazırlayarak elektrikli tencereye atmış olabilir miydi? Sundurmanın ve antrenin ışıklarını yaktı. Karanlık evden nefret ediyordu. Gri-yeşil tonlarda dekore edilen antreden sıcak tonlarda limon, krem ve denizci mavisi boyanmış geniş bir mutfağa geçiliyordu ve güneye bakan parlak renkli ferah mutfağını çok seviyordu. Magdalena mutfak kapısını açtı ve alışveriş çantalarını yere bıraktı. Kokular ağız sulandırıyordu. Büyük fırından gelen ışık içinde folyoya sarılı büyük bir kütle olduğunu gös28
Sadece Senin İçin
teriyordu. Ne kadar iyi bir kocam var, diye düşündü, onunla ilgili daha önceki aksi fikirleri yüzünden kendini suçlu hissederek lambayı yaktı. “Ayyy!” diye hafif bir keyif çığlığı attı, içeri doğru yürüyünce Michael’ın beyaz masa örtüsü ve bir demet kuru saman dahil, Polonya usulü bir masa hazırlama zahmetine katlandığını gördü. Bu ziyafet geleneğinin bir parçası olan, su ve undan yapılmış ince yufka oplatek bile vardı. Fakat masa neden bu kadar kalabalıktı? Magdalena şaşkınlıkla kaşlarını çatarak servisleri saydı. Altı. Bir tanesi, beklenmedik misafirler için ayrılan geleneksel boş sandalye olabilirdi, ama diğer üçü için gerçek misafirler gerekiyordu. Michael ona sürpriz yapmak ve sıla özlemi çekmesini önlemek için Polonyalı arkadaşlarını yemeğe davet etmiş olabilir miydi? Bu kadar ince düşünen kocasına duyduğu sevginin ağırlığıyla Magdalena gözyaşlarına boğuldu. Antreden ona seslenen Michael’ın sesini duyduğunda gürültüyle mendiline sümkürüyordu. “Of Michael, bana karşı ne kadar iyisin.” Dönüp kollarını ona doladı. “Bana karşı çok, ama çok iyisin,” diye hıçkırdı. “Kim geliyor? Gabriela, Wiktor ve Marta’yı mı davet ettin?” “Nereden anladın? Yalnız kalmanı istemedim.” Kocası ona gülümsedi, mavi gözleri sevgi ve neşeyle parlıyordu. “Antrede saklanıyorlar. Sana sürpriz yapmak istedik. İçeri gel ve merhaba de.” 29
Patricia Scanlan
“Yoksa buradalar mı? Aman Tanrım. M&S’den hazır patates ve sebze aldım. Onları hemen fırına atayım,” diyen Magdalena birden telaşa kapılarak mantosunu çıkardı ve sandalyenin üstüne attı. “Sakin ol, her şey halledildi,” diye güven verdi kocası. “Önce gel ve bir merhaba de, sonra düzenlemeyi yaparız.” Kolunu karısının omuzuna attı, birlikte yemek salonundan çıkarak iki kadın ve bir adamın mutlulukla gülümsediği antreye geçtiler. Fakat onu selamlayanlar Gabriela, Wiktor ve Marta değildi. Ebeveynleri ve kız kardeşi neşe dolu çığlıklarla ortaya çıktıklarında, Magdalena’nın çığlıkları onlarınkine karıştı. “Aman Tanrım! Aman Tanrım! Buna inanamıyorum!” diye bağırıyordu Magdalena. Sonra, kucaklaşma ve öpüşmelerin ardından, sordu: “Nasıl? Ne zaman?” “Michael bebek haberini alınca, bebek doğduğunda zaten geleceğimizi bildiği halde, Yılbaşı’nda burada olup olamayacağımızı sordu. Biletlerimizi ödedi ve bunun, senin için Yılbaşı armağanı olduğunu söyledi. Nasıl reddedebilirdik?” Annesi gözlerinden süzülen yaşları sildi. “Servet ödemek zorunda kalmadım,” diye açıklayan Michael sırıttı, “Rezervasyonlarını sekiz ay önce yaptırdığım için bana ucuza maloldu. Bugün izinliydim, onları havaalanından aldım ve Zuzanna’yla Karolina geldiklerinden beri mutfakta çalışıyorlar.” 30
Sadece Senin İçin
“Ben de bahçeyi kutsayıp ökseotunu astım,” diye ekledi babası kıkırdayarak. “Senin gelişini gözledim ve hatunları susturarak bütün ışıkları kapadım.” “Hâlâ inanamıyorum,” diye haykıran Magdalena her zamankinden daha mutluydu. Yılbaşı birden çok keyifli bir hale dönüşmüştü. “İnanabilirsin! Bütün aşkımla, mutlu yıllar Magdalena,” diyen Michael eğilip sevgili karısını öperken hafifçe karnına dokundu ve o anda bebeğin attığı sert tekmeyle göz göze gelerek mutlulukla birbirlerine gülümsediler.
31