Ocak 2014 SAYI 13
ODTÜ G.V. ÖZEL MERSİN İLKÖĞRETİM OKULU KÜLTÜR YAYINI
© ODTÜ G.V. Özel Mersin İlköğretim Okulu
2
© ODTÜ G.V. Özel Mersin İlköğretim Okulu
3
© ODTÜ G.V. Özel Mersin İlköğretim Okulu
4
© ODTÜ G.V. Özel Mersin İlköğretim Okulu
5
© ODTÜ G.V. Özel Mersin İlköğretim Okulu
6
© ODTÜ G.V. Özel Mersin İlköğretim Okulu
7
© ODTÜ G.V. Özel Mersin İlköğretim Okulu
8
© ODTÜ G.V. Özel Mersin İlköğretim Okulu
9
© ODTÜ G.V. Özel Mersin İlköğretim Okulu
10
© ODTÜ G.V. Özel Mersin İlköğretim Okulu
11
© ODTÜ G.V. Özel Mersin İlköğretim Okulu
12
© ODTÜ G.V. Özel Mersin İlköğretim Okulu
13
© ODTÜ G.V. Özel Mersin İlköğretim Okulu
14
© ODTÜ G.V. Özel Mersin İlköğretim Okulu
15
© ODTÜ G.V. Özel Mersin İlköğretim Okulu
16
© ODTÜ G.V. Özel Mersin İlköğretim Okulu
17
© ODTÜ G.V. Özel Mersin İlköğretim Okulu
18
© ODTÜ G.V. Özel Mersin İlköğretim Okulu
19
© ODTÜ G.V. Özel Mersin İlköğretim Okulu
20
© ODTÜ G.V. Özel Mersin İlköğretim Okulu
21
© ODTÜ G.V. Özel Mersin İlköğretim Okulu
22
© ODTÜ G.V. Özel Mersin İlköğretim Okulu
23
© ODTÜ G.V. Özel Mersin İlköğretim Okulu
24
© ODTÜ G.V. Özel Mersin İlköğretim Okulu
25
© ODTÜ G.V. Özel Mersin İlköğretim Okulu
26
© ODTÜ G.V. Özel Mersin İlköğretim Okulu
27
© ODTÜ G.V. Özel Mersin İlköğretim Okulu
28
© ODTÜ G.V. Özel Mersin İlköğretim Okulu
29
© ODTÜ G.V. Özel Mersin İlköğretim Okulu
30
© ODTÜ G.V. Özel Mersin İlköğretim Okulu
31
5. MEVSİM ÇİKOLATA MEVSİMİ Benim 5. mevsimimin adı çikolata mevsimidir. Bu mevsimde insanların başlarına gökyüzünden çikolatalar yağar. Yağan çikolataları toplamak için herkesin özel bir şemsiyesi vardır. Şemsiyelerin şekli lolipopa benzer. 5. mevsim hep güneşlidir. Bu mevsimde çimlerin üstünde açan çiçekler yenilebilir; çünkü hepsi birer çikolatadır. Bazen gökyüzünden farklı farklı şekerler de yağabilir. Gökyüzündeki güneş, dünyanın üzerinde bu mevsimde oluşan özel kapta bulunan çikolataları eritir, çikolatalar kabın içinden yağmur gibi dünyaya akar. Bu mevsim çocukların şenliğidir. Yani bu mevsim çok özel bir mevsimdir. Bircan CANÇELİK 2A
PERİ TOZU MEVSİMİ Peri tozu mevsiminde de yaz mevsimindeki gibi hava sıcak ve güneşli olur. Peri tozu mevsiminde bulutlar yavaş yavaş renk değiştirir. Bu mevsimde gökyüzünden yavaş yavaş peri tozu düşmeye başlar. Peri tozu üzerine düştüğü kişilerin havalarda uçmasına neden olmaktadır. Peri tozu mevsiminde gökyüzünden sadece peri tozu yağmaz gökyüzünden mutluluk da yağar. Üstelik etraf çok güzel kokularla dolar. Tüm insanlar mutludur; çünkü dünya huzurla doludur. Peri tozu mevsimi en güzel mevsimdir. Deniz GÖKAYAZ 2A
© ODTÜ G.V. Özel Mersin İlköğretim Okulu
32
LOLİPOP YAĞMURU MEVSİMİ Dört mevsimden oluşan lolipop yağmuru mevsiminde gökyüzünden yağan lolipopları sakın yalamayınız aksi takdirde dilinize yapışabilir. Bu yağmurda yağan lolipopların farklı özellikleri vardır. Bu lolipoplar toplanıp üç gün bekletilebilir. Çünkü bekledikçe bu lolipoplar renk değiştirir ama sakın buzdolabında bekletmeyin çünkü oda sıcaklığı yeterlidir. Lolipop yağmuru mevsiminde hava çok soğuk olmadığı için değil etek tişört bile giyebilirsiniz. Defne ÇOLAK 2A
İLK GÜL MEVSİMİ Bu mevsimde ağaçların üzerinde minik minik pamuk şekeri çiçekleri açar. İlk gül mevsiminde kelebekler kozadan yavaş yavaş çıkar. Gökyüzünde renk renk şekerlerden oluşan gökkuşağı çıkar. Bu mevsimin bir güzel yanı ise küsler barışır ve çok iyi arkadaş olurlar. Ve bu mevsimde ilk gül sevgi çiçeği açar. Zaman zaman yağan yağmurlar altın rengi, bazen gümüş rengi olur. Ama en önemlisi bu mevsimde herkesin içi mutluluk dolar. Nilsu GIRAN 2A
KIYAZ MEVSİMİ Kıyaz mevsimi tüm mevsimlerin birleşimidir. Doğuda kar yağar batıda hava sıcacık olur. Ve dünyadaki dört mevsimin ardından bir ay geçer. Ve sonra tüm mevsimler birleşir. İnsanlar altları şort, üstlerine ise kalın şeyler giyerler. Ayrıca bu mevsim çok eğlenceli bir mevsimdir. Çınar Can 2B
© ODTÜ G.V. Özel Mersin İlköğretim Okulu
33
KARIŞIK MEVSİM Bu mevsimde gökten yağmur yağdığı gibi çiçekte yağar. Bu yüzden bu mevsimin adı karışık mevsimdir. Tabi unutmadan bu mevsimde hava soğuk, su sıcak olduğundan denize girilebilen bir mevsim olarak bilinir. Ama bu mevsim olmasaydı ne kadar güzel olurdu değil mi? Eren Alkım İDUĞ 2B
PEGASUS Pegasus mevsimi çok özel bir mevsimdir. Gece saat yirmi dörtte yıldırım çarpar; ama bu yıldırım canlılara zarar vermez. Her sabah yağmur yağar. Yağmur yağdıkça her yer temizlenir ve güzelleşir. Öğle vakti kar ve yağmur birlikte yağar. Güneş her zaman gökyüzünde, bulutların arkasındadır. Bu mevsimde hayvanların yavruları daha çabuk doğar ve daha çabuk büyür. Ağaçlar öldüğünde tekrar canlanır. Pegasus mevsimi tam bir yıl sürer. Kerem Akın MUNGAN 2C
ŞİMŞEK MEVSİMİ Benim mevsimim şimşek mevsimidir. Şimşek mevsiminde çok kalın giyinmeliyiz ve hiç dışarıya çıkmamalıyız. Eğer dışarıya çıkarsak kötü şeyler olabilir. Mevsimimin özellikleri şiddetli şimşek çakması ve yağmur yağdırmasıdır. Bu şimşek ağaçlara ve bitkilere çok zarar vermez ve onların olmadığı boş bir yere çakar. Çünkü bitkileri ağaçları oldukça önemser. Azra SARI 2B
© ODTÜ G.V. Özel Mersin İlköğretim Okulu
34
ROKA SALATASI Benim mevsimim mis kokuludur. Gündüz zamanı akşam olur, akşam zamanı gündüz olur. Doğuda her zaman kar yağar, batıda da yağmur. Benim mevsimim bazı zamanlar yağmur yağarken etrafa gül saçabiliyor. Kar yağarken de etrafa “Evrim” yazısı fırlatabiliyor. Ha bire şimşek çakıp duruyor. Bundan dolayı bazı canlılar korkup annelerine sarılabiliyor. Attığı şimşekler çoğu zaman pembe oluyor. Yağan yağmurlar herkese sağlık ve mutluluk dağıtıyor. Gülsu ŞAHİN 2C
TUSİDU Benim 5. mevsimimin adı Tusidu’dur. Tusidu çok farklı bir mevsimdir. Tusidu’da bulutlardan çeşitli şekiller akar. İki tane güneş vardır. Bu mevsimde ağaçlar bembeyazdır. Çok havalı ve çok kaliteli bir mevsimdir. İnsanların ve diğer canlıların en çok sevdiği mevsimdir. Herkes bu mevsimde doğmak ve bu mevsimde bir şeyler yapmak ister. Güzelliklere güzellik katar, herkesi çok mutlu eder. Elif Duru ÖZER 2C
GÜLEN SURAT Benim mevsimim çok özel ve değerlidir. Herkese güler, hiç üzülmez ve eğer üzülen birini görürse onu sihirle mutlu eder. Kendi bu duruma çok üzülür. Ona kötülük yapan biri olursa onları hemen gözlerinden vurur ve onları öldürür. Mutsuzluğa dayanamaz. Eğer herkes çok mutlu olursa o, o kadar çok güler ki gülmekten bayılır. Normalde çiçeklerin ağzı ve burnu olmaz ama bu mevsim onları birer mutlu yüze çevirir. Yasmin OSMANAĞAOĞLU 2C
© ODTÜ G.V. Özel Mersin İlköğretim Okulu
35
SAAT TASARIMLARI
ÖLÇÜ SAATİ Ölçü saati elektroniktir. Üstünde bulunan üçgen ve daireler kareye dokunduğunda yirmi dört saat yani bir gün olmuştur. Yıldızın ortasında yeşil bir renk oluşursa öğleden sonra bir olur. Eğer kırmızı oluşursa akşam dokuz olur. Yani uyku saatimiz gelir. Anne ve babamız uyku saatimizi geçirdiğimizi anlarsa saatin alarmı otomatik olarak devreye geçer. Saatin kum bölümünde ise uyuma süremiz belirlenir. En aşağı tarafında ise zamanın pişirilip bize sunulduğu zaman fırını vardır. İnsu SAĞLAM 2A
RÜZGÂR SAATİ Bu saatin en üstünde bulunan bayrağa rüzgâr çarptığında kutudaki kum boşalmaya başlar. Bu kum ters üçgenin içinde ayırılır. Kum alttaki üçgene akar, yukarıdaki kum bittiğinde kısa kol hareket eder. Ortadaki kırmızı daire döndüğünde kırmızı çizgi uzun kola çarpar ve uzun kol hareket eder. Geceleri ters üçgenin üstünde güneşin karşısındaki düğmeye bastığımızda otomatik olarak saat aydınlanır. Ve saat tekrar çalışmaya başlar. Ece AYTAN 2A GÜL SAATİ Gül saati zamanı gül saat olarak ölçer. Gül yaprağı saatinde her bir gül saat zamanında bir gül yaprağı dökülür. Bu sayede zamanı gül zamanı olarak ölçebilirsiniz. Eğer gül saatindeki yaprakların nasıl döküldüğünü sorduğunuzu duyar gibiyim… Gül yaprağını güneş sarartıp soldurur, rüzgâr ise solmuş olan yaprağı yere döker ve bu sayede gül zamanı ilerler. Bir de unutmamak gerekir k i gül zamanı saatinde güzel kokularla zaman ölçülür. Bulutlar ise gül zamanını hızlandırabilir. Efe Mert YÜREKLİ 2A © ODTÜ G.V. Özel Mersin İlköğretim Okulu
36
SAAT Benim saatimin özellikleri; Benim saatim konuşuyor ayrıca evdeki saatlere dönüşebilir, telefona dönüşebilir. Benim saatim diğer saatlerden çok çok farklıdır. Mesela bir insana dönüşebilir ve şakalarıyla beni güldürür. Çince konuşabildiği gibi diğer dilleri de konuşabilir. Yolumu kaybettiğimde pusulaya dönüşür ve bana yolu o gösterir. Benim saatimin modeli çok gizlidir. Diyar MEŞE 2B
EĞLENCELİ SAATİ Bütün saatlerin birleşimidir. Her bir bölüm günü, saati hatta dakikayı ölçebilir. Ortadaki saat ise istenilen her şeyi ölçebilir. Çocuklar bu saati çağırdığı zaman bir anda ayaklanır çocukların yanına gelir. Onların eğlenebileceği o önemli zamanı yaratır. Çocuklar bu saatte en güzel dakikalarını yaşama fırsatı bulmuş olurlar. Tabi birde herkese özellikle de çocuklara saatin kaç olduğunu öğretme özelliği vardır. Alp ALPAR 2A
RENKLİ GECE SAATİ Gece saati yeni yılın ilk gece yarısı çalışmaya başlar. Yelkovanı ve akrebi dalgalıdır. Beş ve altı sayılarının arasındaki aralık daha fazladır. Çünkü bu saatler arasında insanlar dinlenir. Bir gün renkli saatlere ayrılmıştır. 12, 1 ve 4 saatlerinde gün mavi olur. 2, 5, 6, 7, 8 ve 10 saatlerinde her yer mor renge bürünür. 11 ile 3 kırmızı renktedir. 9 ise çocukların yatma saati olduğu için bir anda her yer sarı renge bürünür. Naz İZOL 2A
© ODTÜ G.V. Özel Mersin İlköğretim Okulu
37
IŞILTI Işıltı’yı tanımayan yoktur. O bir saattir. Benim saatim feci güzel ve ışıltılı bir saattir. Öyle güzeldir ki dünyadaki herkes onu almak ister. Yanlardaki keskin parçalar onu tehlikelerden korur ve su damlaları onu güzelleştirir. Ay ve yıldızları vardır. Saatim aslında karedir ama üçgen gibi görünür. Genelde saat dokuzu (09.00) gösterir. Her yeri süslü ve muhteşemdir! Eminim ki onu gören herkes almak isteyecektir. Cenk BÜYÜKBAŞ 2C
ZAMAN SAATİ Benim saatim hem bir arkadaş hem bir zaman saatidir. Akşam, sabah ve öğlen kullanılabilir. Hiç tartışmasız bir zaman saatidir. Çok da akıllıdır. Zekası % 100’dür. Aslında onu kimseler bilmiyor; sadece ben biliyorum! Ben de onu Brezilya’da gördüm. Onu çok seviyorum. O da beni çok seviyor. O en iyi arkadaşım ve süper bir saattir. Özgür Can ÖZAL 2B
HAYALİMDEKİ SAAT Hayalimdeki saat yuvarlak dalgalı bir saattir. O saati biri izinsiz alırsa alarmı çalıp onu akrep yapıyor. Hem de saatin ajan saati olarak bilinir. O saati alırken bütçeme bakmam gerekliydi; çünkü ona 999 TL ödedim. Bütçem buna yetti. Dünya’da bir tane var o da bendedir. O saati lazer ve silah olma özellikleri vardır. Atasagun ÇELİK 2B
© ODTÜ G.V. Özel Mersin İlköğretim Okulu
38
DALGALI BALIK Benim saatimin adı Dalgalı Balık. O balık gülünce saçları dalgalı dalgalı oluyor. Onun birçok arkadaşı var. En sevdikleri Biboki ve Taktik. Ben güldüğümde o da bana kuyruğunu sallar. On yedi yaşındadır. Etrafımda gezinen ahtapot bana sürekli dil çıkarır. Ben ise bundan hiç hoşlanmam. Akşam olunca bütün arkadaşlarım bana küserler. Ben de onlara “İyi akşamlar…” deyip yoluma devam ederim. Yüzebildiğim için her yere zamanı bildirebilirim. Yeliz Liza BÖLLÜ 2C
SU SAATİ Benim saatim diğer saatlere hiç benzemez. Saatimin içinde su vardır. Eğer içindeki su biterse saat çalışmaz. Su damlaları akrep ve yelkovanı oluşturur. Su damlası 1’ deyse saat 01. 00 demektir. Hangi sayının üzerindeyse saat, o demektir. Benim saatim çok eski zamanlarda bulunmuştur. Taaa çöllerde kullanılmıştır. İçindeki su bitmeden ona mutlaka su doldurmalıyız. Çok güzel ve renkli bir saattir. Bu saate sahip olan herkes çok mutludur ve zamanını çok iyi kullanır. Melis Nehir TİTİZ 2C
KARIŞIK SAAT Karışık saat, adında da anlaşıldığı gibi çok karışıktır. Rakamlara dikkatli bakınca sanki saatin içindeymişsiniz gibi hissedersiniz. Ona baktığınızda karma karışık bir şeyler görürsünüz. Benim saatim kol saatidir. Dışı futbol ve basketbol sahasına benzer. Genellikle çok renklidir. Saatimin farklı bir tarih yeri de vardır. Babaannelere ve dedelere çok yakışır. Gençler de benim saatimi çok beğenir. Ömer KÜÇÜK 2C
© ODTÜ G.V. Özel Mersin İlköğretim Okulu
39
HAYALİMDEKİ EVİM
BENİM GÜZEL EVİM Benim ilginç evim, bazen güzel bazen tatlı mutluluk veren canım evim. Tatlı evim güzel evim büyür küçülür benim evim. Renk değiştirir, ne zaman bir yere gitsek özler bizi benim güzel evim. Keşke hep birlikte gidebilsek dağlara, çiçekler ve böceklerle oyular oynayabilsek evim seninle. Benim evim ilginçtir ilginç. Renk değiştiren evim mutluysam mutlu olan üzgünsem üzülen benim güzel evim, canım evim. Benim evim gökkuşağının tüm renklerine sahiptir. Bu eve gelen herkes renkler ülkesine gelmiş gibi olur mutluluk dolar içleri. Benim canım evim dünyayı gezsem de senin bana verdiğin mutluluğu hiç kimse veremez bana bunu hiç unutma! Beni mutlu eden canım evim. Ada AYDENİZ 2A
CANIM EVİM BENİM Benim güzel evim, benim tatlı evim, güzel balkonlu canım evim. Çiçek, çiçektir benim evim. Büyük bir televizyonu vardır, benim tatlı evim, benim güzel evimin. İçinde pembe bir odası vardır, dokuz katlıdır benim güzel evim. Çok güzeldir benim evim, huzur verir canım benim. Hatta evimin tam altında kuaför, bakkal, biz çocuklar için bir dondurmacı bile vardır. Bir de evimin yanında kocaman bir Burger Kıng vardır. Evimin arkasında ise pizzacı ve tantunici vardır. Evimde yaşayanlar da benim için önelidir. Kardeşimin bakıcısı Sebahat’ı da hem ben hem evim çok sever. Bu evde bir de çok sevdiğim bir arkadaşım vardır. O da Selin’ dir. Selinle oyun oynamak çok hoşuma gider. Evimin önündeki lunaparkı ise görmenizi çok isterim, çünkü herkes orada oynamayı çok sever. Zilan Deniz KOÇ 2A
© ODTÜ G.V. Özel Mersin İlköğretim Okulu
40
BENİM BÜYÜK EVİM Benim evim güzeldir. Her gün başka bir renk olur. Sonrada hırsızlar girince evim kendiliğinden hırsızları yakalar. Evimin bahçesinde bir lunapark vardır. Canı sıkılan arkadaşlarım bize gelir birlikte eğleniriz. Evimin birçok odası vardır. Bu odalardan biri de benim odamdır. Odamda çeşit çeşit eşyalar vardır. Sekiz odalıdır. Evimde sineme salonu bile vardır. Kimsenin tahmin edemeyeceği kadar büyüktür. Çünkü yer altında gizli geçitleri vardır. Yaşar ÇEKİM 2A
GÜZEL EVLERİM Benim iki tane evim vardır. Birinci evim çok rahattır. Bu evime istediğim zaman bir sürü insan ve hayvan gelebilir. Evimin bahçesinde çok büyük ağaçlar vardır. Evimde beş oda vardır. Çok büyük sinema salonu, bir sürü robot, su kaydırağı vardır. İstediğiniz her an kaydıraktan kayabilirsiniz. Bir de makine odası vardır evimde. Yangın çıktığı zaman hemen kaçabilirsiniz; çünkü böyle bir durumda evin özel bölümleri devreye girer ve sizi kurtarır. Öbür evimde ise on beş tane oda vardır ve çok büyük bahçem vardır. O bahçede kocaman bir lunapark vardır. Mehmet Ali MUTLU 2A
© ODTÜ G.V. Özel Mersin İlköğretim Okulu
EVİM EVİM GÜZEL EVİM Benim evim karbondioksit üretmeyen bir ev olmalı. Üretse bile doğaya salmayan bir ev olmalı. Evim kendi elektrik enerjisini üretmeli veya güneş enerjisi ile elektrik sağlamalı. Benim evimde bir U.F.O olmalı, bahçesinde ise bir ağaç, çimler ve rengârenk çiçekler olmalı ayrıca bir de kulübe olmalı. Balkonumda bir teleskop olmalı. Evimin altında tekerlek olmalı nereye istersem oraya gidebilmeliyim. Evimin elektrik ile çalışan bir motoru büyük bir salonu, salonun yeşil renkli perdeleri olmalı. En önemlisi güzel evimin kocaman bir kapısı olmalı. Arın Taylan KARA 2B
41
BENİM EVİM Benim evimde kırmızı bir çatısı ve o çatıda kuş yuvası var. Yuvanın içinde yumurtalar var. Bir de bacası var tabi. O kuşu kovalamaya gelen bazı kartallar olur. Ama o kuş hep zor durumlardan kurtulur. Evimin yanlarında çok güzel yeşillikler ve kökleri oraya bağlı bir ağaç var. Bu ağacın üzerinde elmalar var ama hiç çiçeği yok. Evin üç camı ve yeşil bir kapısı var. Benim bir de köpeğim var. Köpek beni kötü insanlardan korur. Ben bu evde ailemle yaşamak isterim. Her şeyin yanında bir de mavi arabam var. Arabamın markası lamborgini. Bu evin içinde otuz beş tane CD var. Çünkü ben müzik dinlemeyi çok severim. Mehmet Can SAÇAR 2B
BENİM EŞSİZ YUVAM Benim eşsiz yuvam, Hiçbir yerde daha çok rahat etmem. Evim evim güzel evim, Seni çok severim. Annem babam hep yanımda, Çok insan vardır orada. Evim de beni çok sever. Her gün seninle olacağım Seni kimseye satmam. Çünkü seni özlerim. Benim eşsiz yuvamsın, Sen benim canımsın. Mehmet Joel PARLAT 2B
ŞEKİL EVİ Benim evim çok güzeldir. İçine birçok kişi sığabilir. Evimizde çeşit çeşit süsler vardır. Pencerelerimiz çiçek desenli, kapımız yıldız şeklinde, çatımız pırıl pırıl, duvarımız ise kırmızı kırmızı… Evimizin önünde oyun oynar, ağaçlarından meyve toplar ve pasta yaparız. Bir park kurmak istediğimiz zaman hemen evden gerekli malzemeleri alıp çalışmaya başlarız. Evimizde yapmak istediğimiz her şeyi yapabiliriz. Evimizin önünde bir parti bile kurabiliriz. Biz evimizi çok severiz. Ada ÇAKIR 2C
© ODTÜ G.V. Özel Mersin İlköğretim Okulu
42
İKİ KULAKLI EV Benim evim iki kulaklı, iki bacalı, mavi renkli çok güzel bir ev. Veee ben evimi çok ama çok seviyorum. Bacalarından biri altın, gözünüzü kamaştırıyor. Jet hızında çıkan gümüş bir asansörü var. Evin yıkılmaması için onu sağlamlaştıran güçlü boruları var. Evimin bir özelliği de, canavarlar dünyaya saldırınca ev birden canlanıp dünyayı kurtarabiliyor. Bu sitede yaşayan komşular bu evi çok seviyor. Eğer bir sorun çıkarsa hemen çözüm bulabiliyor. Evlere hırsız girerse hemen yakalayıp polise götürebiliyor. Benim evim, güzel evim. Cemil Aras AVCI 2C
RENKLİ GÜL Benim evim şöyle renklerinden güller saçar, gülen yüzünden bir sürü kitap fırlatır. Kalpleri ve yıldızlarından küçük kağıtlar fırlatır. Kapısındaki kalbe basarsak sizlere bir sürü sevgi dolu kalp verir. Kalpli ellerinden noktalı kartlar çıkarır. Borularından sihirli dumanlar çıkarabilir. Çatılarının sivri uçları mutlu olduğunda düzleşir. Saçları bir periye dönüşebilir. 14 işi tek başına yapabilir. Her şeye dönüşebilir fakat aynı şekle bir daha dönüşemez. Sadece pazartesi ve cuma günleri havuza dönüşebilir. Ondan istediğiniz her şeyi alıp satabilirsiniz. Sinirlendiğinde şimşek çarpabilir ama kimseye zarar vermez. Elif Naz ONUR 2C
© ODTÜ G.V. Özel Mersin İlköğretim Okulu
CANLI UÇAN SÜPER EV Benim tasarladığım eve 1000 kişi girebilir. Evimin gözü, kulağı ve burnu var. Sarı pencereleri, yeşil kapısı ve rengarenk duvarları var. Dünyanın en büyük, en geniş, en uzun evi benim tasarladığım muhteşem evdir. Evim kameralarla “7.24” korunmaktadır. Evimin içinde kocaman bir havuz vardır. 5 yıldızlı bir otel konforundadır. Adı da “Süper Otel”… Hayvanlar için özel bölümleri vardır. Evim savaşlara girebilir. Özel hazırlanmış roketleri vardır. Yengeç kıskaçları sayesinde hiçbir zaman yenilmez ve savaşlarda kaybetmez. Boran AKDOĞAN 2C 43
SİMETRİ CANAVARLARI
GÖZ BEBEĞİ CANAVARI Göz bebeğinin en az on beş gözü vardır. Ders yaparsa da göz sayısı daha fazla olur. Ve seksen tane kardeşi vardır. Bir de her şeyi görme özelliğine sahiptir. Dokuz yüz doksan dokuz arkadaşı vardır. Yaşadığı evin dışı göz şeklinde yapılmıştır. Göz bebeği canavarı uçabilir. Çok ama çok zekidir. Yaşadığı gezegeni Simetri’ de bilgin göz bebeği olarak tanınır. O kadar hızlı bakar ki emri altına 500 insan girer. Hızına yetişmek mümkün değildir. Işık hızında suda yüzebilir. Annesinin ise 150 gözü vardır. Efe Emre ERAY 2A
BOYNUZLU CANAVAR Boynuzuyla çocukları ve insanları seven bir canavardır. Boynuzlu’ nun bir de kardeşi vardır. Onun adı Sevimli canavardır. Boynuzlu kardeşi Sevimli ile çok iyi anlaşır. Boynuzlu simetri canavarının kalbi iyilik ve sevgiyle doludur. Bu canavarın karnı temiz bir hava alınca doyar. Çevreye çok duyarlı bir canavardır. Boynuzlu ve Sevimli ağlamayı ve kızmayı hiç sevmezler. Çok sakin ve hep gülmeyi severler. Sevgi dolulardır. Etraflarındaki herkese sevgi verirler. Defne TUNCER 2A
BOBİ Benim simetri canavarımın adı Bobi’dir. Bobi çok yaramazdır. Bobi’yi herkesi çok üzer. Ablası Vori bu durumdan çok sıkılmaktadır. Kardeşleri de Bobi’yi örnek alırlar. Bobi de bundan sıkılmıştır. Bobi erkektir. Boynunda iki yüz demir vardır. Kıskanınca demiler terler. Sıkılınca demirler alev alır. Beş gözü, on duyusu vardır. Tam bir savaş makinesidir. Çelikten altı kolu vardır. İçinde de iki yüzden fazla roketçik vardır. İki yüz kalbi vardır. Tüm kalpleri de birbirinden iyidir. Destan ÇAKAR 2A
© ODTÜ G.V. Özel Mersin İlköğretim Okulu
44
SİMETRİ CANAVARIM SÜPER ZEKA Benim canavarımın adı Süper Zeka. Kendisi on yaşında, çok bilgili bir kız canavardır. Aslında çok iyi niyetli ama genelde korkutucu bulunur. Saçları altın sarısı ama uçları yeşildir. Pek çok özelliği vardır. Örneğin uçabiliyor, minicik olabiliyor. Ağzı kocamandır ve kızdığında alev çıkarabiliyor. İnsanlar ona bir şey yaparsa çok üzülür çünkü duygusal bir canavardır. Yemeği baldır. İnsanlar sever, Ukrayna’da yaşar. Nisanur KARATAŞ 2B
RAKSİ Canavarımın adı Raksi on yaşındadır ve ikiz kardeşi vardır. İkizinin adı Roksi bu ikizler renk değiştirebiliyorlardır. Ayrıca Raksi’nin bir özelliği de istediği eşyalara dönüşebiliyor olmasıdır. Yaşadıkları yer Kral Kalesi gezegenidir. Raksi çok çalışkandır. Ödevlerini yaptıkça yatağının üstüne paralar yağar bu nedenle de çok zengindir. Bir başka zenginliği ise arkadaşlarıdır. Birçok arkadaşı vardır. Hepsi de onu ve ikizini çok severler. Raksi’nin evinin gizli bölümleri vardır. Bu gizli bölümlerde arkadaşlarıyla simetri oyunları oynarlar Raksi çok saygılıdır herkes onu çok sever o da herkesi çok sever. Çünkü sevgi dolu bir canavardır. Umut BAKIR 2A
© ODTÜ G.V. Özel Mersin İlköğretim Okulu
EN SÜSLÜ SİMETRİ CANAVARI Benim simetri canavarımın adı Süslü. Süslü mavi renklidir ve yedi yaşındadır. Özellikleri arasında kristal gibi parlamak, kendisi gibi herkesi kopya edebilmek vardır. Mesela çok sevdiği bir bitki türünü gördüğünde hemen onu alıp saksıya kendisi girebiliyor. Süslü’ nün yuvası gökkuşağı çıktığı zaman ortaya çıkıyor. Canavarım her şeyin içinden geçebilir. En sevdiği arkadaşı ise bir kuş. Bu kuş küçük bir serçedir. Serçede yedi yaşında yani ikisi de aynı yaştalar. Irmak AYTUN 2B 45
SİMETRİ CANAVARIM Simetri canavarımın adı Mani. Benim simetri canavarım çiçek, kelebek gibi çok sever. Yediği yemeklerden en sevdiği fasulye, ıspanak içeceklerden ise süt ve portakal suyudur. Benim simetri canavarımın yaşı sekizdir. Onun en sevdiği oyun saklambaçtır. Basketbola bayılır. Çok da güzel oynar. Meni’nin evi ormanın derinliklerindedir. Benim canavarımın özellikleri ışıltılı gövdesi ve üst üste iki gözünün olmasıdır. Dilem UÇAR 2B
ARTİST PAPYON Benim simetri canavarımın adı Artist Papyon. Savaş ülkesinde yaşar. Şu anda altı yaşındadır, güzeller güzeli tatlı papyonum. Papyonun yan taraflarından dolayı çok rahat uçabilir. Dünyada eğer birini severse büyüyor ve güçleniyor. Çok güzel koku alabiliyor. Gözleri çok iyi görebiliyor fakat beyaz rengi bazı zamanlar göremiyor. Beyaz rengi gördüğünde başka bir papyona dönüşüyor. Bu durumlarda birilerinin takması çok hoşuna gidiyor. Gezmeyi çok seviyor. Babasını kaybetmiş o yüzden çok üzülüyor ama her zaman gülmeye çalışıyor. Gıdıklanmayı hiç sevmiyor. Her zaman arkadaşlarını özlüyor ve kitap okumaya bayılıyor. Dondurma yemeği ve koşmayı da çok seviyor. Bazen gıcıklık yapmayı seviyor. Resim çizmeyi sevmiyor ama boyamayı seviyor. Okulunu ve mutlu yaşamayı çok seviyor. Hüseyin Mert KAYA 2C
PONPON TOMBİŞ Benim simetri canavarımın adı Ponpon Tombiş. Benim canavarım her yere ponpon dağıtır, her şeye dönüşür. Aklınıza gelebilecek bütün sihirleri ve büyüleri yapabilir. Her şeye dayanıklıdır. Benim canavarım, canavarlar dünyasında yaşıyor. O dünyanın nüfusu 10050 kişi. Bizimkiler üç kişilik bir aileler. Benim canavarım hiç yemek seçmez, önüne ne gelirse yer. Bazen kendi yeni yiyecekler üretir. Annesi ona bazı tarifler verir o da o tariflere bakarak yeni yemekler yapmayı öğrenir. Yeni şeyler öğrendiğinde çok mutlu olur. O, okumakla beslenir. Her zaman çok mutludur ve hiç yüzünü asmaz. Bu nedenle dünyadaki herkes onu çok sever. Beril TOKER 2C
© ODTÜ G.V. Özel Mersin İlköğretim Okulu
46
GREY Benim simetri canavarımın adı Grey. Grey’in en önemli özelliği jet hızında koşabilmesidir. Herkesi yenme gücüne sahiptir. Çok korkunçtur ama sevimli görünür. Mars’ta yaşar. Her silaha sahiptir. Her şeyi fırlatabilir. Kendinden 10.000 tane çıkartıp atabilir. Ağzından ve gözünden ışın atar. Dört metre boyundadır. Ara sıra Venüs’te de yaşar. Özel ışın koruması da vardır. Kralları da yenebilir. Yunuslarla gezebilir ve istediği zaman küçülebilir. Yakıtla beslenir. Ayrılabilen elleri vardır. Oğulcan APAKİ 2C
FRANKİE Benim simetri canavarımın adı Frankie. Aklına bir fikir geldiğinde boğazındaki gizli demirler şimşek gibi çarpar ama ona hiçbir şey olmaz. Onun ülkesinin adı “Highe High”. Frankie ülkesini çok ama çok seviyor. Frankie, sevgi dolu bir canavardır. Bazen kızgın olabiliyor. Kızgın olduğunda boğazındaki demirler yanar ve etrafa zarar verir. Mutlu olduğunda ise uçar ve arkadaşları ile gezmeye çıkar. Üzülünce kendini çok üşümüş hisseder. Frankie, sebzeleri doya doya yer. 27 yaşındadır. Yılbaşını çok sever. Canavarlar Okulu’na gidiyor. Dersini düzenli çalışıyor ve öğretmenini iyi dinliyor. Frankie arkadaşlarını çok seviyor ve herkese saygılı davranıyor. Sara MAKKİ 2C
© ODTÜ G.V. Özel Mersin İlköğretim Okulu
47
YENİ YIL YENİ YIL 2014 Ben hayvanların dışarıda olmamasını, herkesin güzel güzel yeni yılının keyfini çıkartıp çok güzel hediyeler verilmesini diliyorum. Yeni yılda okulun ilk açıldığı günün bir hafta tatil olmasını, geçen yılki gibi su savaşı yapılmasını diliyorum. Anne babalarımızın çocuklarının isteklerini yerine getirmesini, arkadaşları ve akrabalarıyla sık sık görüşmelerini diliyorum. Marketlerde yüzde yirmi indirimlerin artmasını, Dünyada yeni buluşların yapılmasını diliyorum. Bütün insanlar için güzel bir yıl olması dileğiyle. Umut Ali ÜNAL 2A
YENİ BİR YIL Yeni yılda çocukların mutlu olduğu. İnsanların huzur içinde yaşadığı bir dünya isterim. Tüm hayvanların güven içinde yaşadığı, insanların yoksul olmadığı, herkesin birbirine yardım ettiği mutlu bir dünya isterim. Sorumluluklarımı eksiksiz yerine getirebildiğim yeni bir yıl dilerim. Tüm çocukların sevgi içerisinde yaşadığı mutlu nice yıllar olmasını dilerim. Savaşların olmadığı şekerlerin bol olduğu çocuklara hediyelerin verildiği, evsiz insanların kalmadığı mutlu bir yıl ilerim. Murat KAPLAN 2A
YENİ YIL DİLEKLERİM Yeni yılda barış olmasını diliyorum. Kedi ve köpeklerin dostluk içerisinde yaşadığı, evsizlerin ev sahibi oldukları, fakir çocukların olmadığı tüm çocukların bir oyuncak sahibi olduğu bir yıl istiyorum. Bütün ülkelerde, sadece Türkiye’de değil Almanya’da, İngiltere’de, Mısır’da… Anlayacağınız tüm dünyadaki çocuklara güzel bir yaşam diliyorum. Herkesin birbiriyle yardımlaştığı, eskiden hata yapanların hatalarını anlayıp iyi olmalarını diliyorum. Özgürlüğün olduğu kimsenin tutsak olmadığı bir yıl diliyorum. Bu arada herkesin yeni yılı kutlu olsun. Derin Su ÇAĞLAYAN 2A
© ODTÜ G.V. Özel Mersin İlköğretim Okulu
YENİ YIL DİLEKLERİ Yılbaşını seviyorum Ren geyikleri damlarda, Çoraplar duvarlarda, Çocuklar uykularda, Yılbaşını seviyorum, Yaşasın yılbaşı geldi. Çocuklar oynuyor oyuncaklarla, Büyükler gülüyor şakalarla, Yılbaşı ağacı süslerle, Yılbaşı seviyorum, Yaşasın yılbaşı geldi. Dilara DİNAR 2B 48
YENİ YIL Bugün çok mutluyum Noel Baba, sen bana hediyeler alıyorsun ya bir gün ben de sana hediyeler alacağım. Seni görmek isterdim. Evin nerede? Ailen var mı? Çok merak ediyorum. Sen çok yoruluyorsun işini artık paylaştır. Bana bırak sen yorulma ben yorulayım. Sen yaşlısın ama ben gencim. Sen soğuktan üşütme ben üşüteyim. Ren geyiklerinin hızından ölebilirsin ama ben ölmem lütfen işi bana bırak senin ölmeni istemem. Sen dünyanın en iyi Noel insanısın. Eğer çok yaşlanıp ölürsen yeniden doğman için çok uğraşacağım. Yeniden doğ ki bana binlerce hediye getir. Seni çok seviyorum Noel Baba! Efe YORULMAZ 2B
YILBAŞI GÜNÜ Kar yağıyordu, yine bir yılbaşı günü gelmişti. Yeni bir yılı karşılamak için her tarafa süsler koyulmuştu. Ben Noel Baba’dan kendim için bir araba, sokaktaki çocuklar için ev ve herkesin iyi geçinmesini istiyordum. Her yer süslenmişti ama bizim balkon sokaklardan daha süslüydü. Hemen üstümüzü giyinip havaalanına gittik çünkü tatil için yurtdışına gidecektik. Uçağa bindik ve Amerika’ya gittik. Orada çok eğlendik. Eğlenceler muhteşemdi! Yılbaşının tadını çıkartıyorduk. Sabah olmuştu, artık dönme zamanı gelmişti. Uçağa bindik ve Mersin’e döndük. Yine çok mutlu olduğumuz bir yıl geçirdik. Berkay ATASOY 2C
YENİ YIL GELDİ! Bu yıl da herkesle yılbaşını kutlamak istiyorum. Mumlar yakıp dilek tutmak istiyorum. Noel baba’yı görmek ise en çok istediğim şey. Eğer o gelmezse bile yılbaşı yine de güzel geçer. Geyikler ne kadar da güzel hayvanlar. Benim de bir tane olmasını çok isterdim. Bu uslu hayvanların başını okşamayı çok isterdim. Canım isterse kızağı sürerdim. Dünya Noel Baba’yı çok seviyor. Umarım yılbaşında herkes mutlu olur. Eren Dora CEREBOĞLU 2B
© ODTÜ G.V. Özel Mersin İlköğretim Okulu
49
YENİ YIL Yeni yılı çok ama çok seviyorum çünkü ışıklar yanıyor, yılbaşı ağaçları parıldıyor ve misafirler bize oyuncak alıyor. Yılbaşında muhteşem yerlere gideriz. Bütün insanlar birbirlerine “Yeni yılın kutlu olsun.” diye bağırırlar. Gökyüzünden çok güzel, pırıl pırıl karlar yağar. Herkes kırmızı kıyafetler alır, yılbaşı şapkaları takar. Işıklı taçlar herkese çok yakışır. Yılbaşı ağaçlarımızda pasparlak süsler olur. Bütün insanlar “Hoymasta” ile dans ederler. Annem bana çok güzel elbiseler alır ve ben çok mutlu olurum. Ayşe İlim ÖZSAVRAN 2C
NOEL NEŞESİ Bir kış günüydü, yılbaşı gelmişti. Bütün sokaklar çok mutluydu. Özellikle bütün insanlar alışverişe gidiyorlardı. Herkes alışveriş merkezlerine koşuyordu. Kendilerine ve sevdiklerine kırmızı giysiler alıyorlardı çünkü yeni yıl geliyordu. Biz annemle alışveriş merkezine gitmedik. Hazırlıkları yapıp Noel Baba’yı beklemeye başladık. Noel Baba gelmeyecek gibi görünüyordu. Ben biraz üzüldüm çünkü Noel Baba’nın bana kitap getirmesini isteyecektim. Bekledim, bekledim ama gelmedi! Birden uykum geldi. Yatağıma doğru gitmeye başladım. Yatakta uyuya kalmışım. Sabah olup uyandığımda yatağımın kenarında bir hediye gördüm. Annem bana çok sevdiğim kitaplardan almıştı. Çok ama çok mutlu olmuştum. Sevgili anneciğim, seni çok seviyorum. Ada Çınar BOZKURT 2C
© ODTÜ G.V. Özel Mersin İlköğretim Okulu
YILBAŞI MERHABA Bir gün bir çocuk varmış. Yılbaşı başlamak üzereymiş. Sonunda bir gün kalmış. Her yer süslü süslü, ışıltılı ışıltılı olarak noel için hazırlanmış. Çocuk o gece çok heyecanlıymış. Yılbaşı akşamı çocuk oturup Noel Baba’yı beklemiş. Aklına bir fikir gelmiş. İhtiyaçlarını bir kağıda yazmaya başlamış. Fakir insanlara yemek, sulu boya fırçaları, oyuncaklar, ağaçların zarar görmemesi, Dünya’nın çok ısınmaması, evsizlere ev ve son olarak para şeker istemiş. Çocuk dilek kağıdını yastığının altına koymuş ve uyumuş. Noel Baba gece yarısı gelmiş ve çocuğun dileklerini yerine getirmiş. Çocuk uyandığında dileklerinin gerçekleştiğini görmüş ve çok mutlu olmuş. O gece yıldız da kaymış. Çocuk bir dilek daha dilemiş. Çocuğun dileği Noel Baba’yı görmek ve ona teşekkür etmekmiş. Çocuk o kadar iyiymiş ki bu dileği de kabul olmuş ve birlikte çok güzel bir gün geçirmişler. Deniz Çınar TEMEL 2C 50
KISA HİKAYELER
EKMEĞİ KURTARIN! Kesın Pakıl adındaki çiftçi Paris’in içinde korkunç bir şey görmüş. Paris de hiç ekmek yokmuş! Kuzeni Jackson Michael’dan yardım istemiş. Sonra Kesın Pakıl’ın aklına bir fikir gelmiş. Demiş ki “bence bir ekmek iksiri yapalım” demiş. Sonra o iksiri yapıp yere dökmüşler. Sonra binlerce ekmek ağacı olmuş. Artık İspanya, Türkiye ve Hindistan’ da bu ekmek iksiri kullanılmaya başlamış. Bora DAĞLI 2B
KARINCA Bir zamanlar çok uzak diyarlarda bir karınca yaşarmış. Bu karıncanın yaşadığı yere her zaman bir çiftçi gelirmiş. Her gün onun gelişini seyreder “acaba bugün ne yapacak dermiş?”. Bir gün tarlayı sürmüş, bir gün bir şeyler ekmiş sonra kocaman bir makine gelmiş hepsini toplamış. Yeni bir günde çiftçi gelmemiş. Karınca bu duruma çok şaşırmış. Günler geçmiş çiftçi hala yokmuş. Sonra bir gün çiftçi ailesiyle pikniğe gelmiş, eline bir ekmek almış kırıntıları yere dökülmüş. Meğer ektiği o şeyler ekmek için kullanılan buğdayın tohumuymuş. Ada Elif Türkcan 2B
BALIKÇININ AVI Balıkçı uyudu sazlık kenarında, Sonra uyandı. Balık oltaya takıldı, İmkânsızdı kurtulması Leziz leziz balıklar, Hepsi gelir mutfağa. İçini temizle hanııım, Afiyet olsun bakalım. Öykü Gizem KÜSMÜŞ 2B
© ODTÜ G.V. Özel Mersin İlköğretim Okulu
51
ATATÜRK’Ü ANLAMAK ATATÜRK'Ü ANLAMAK Atatürk'ü anlamak gerekir. Çünkü Atatürk bize bu toprakları emanet etti. Atatürk yaptı, biz koruyacağız. Atatürk'ü anlamak için ilk önce yurdumuzu sevmeliyiz, çok çalışmalıyız, bayrağımızı ve topraklarımızı korumalıyız, her 10 Kasım'da saygı duruşuna geçmeliyiz ve Atatürk'ü anmalıyız. Atatürk'ü sevmek her 10 Kasım'da ağlamak değildir. Atatürk her zaman bizim kalbimizde olmalıdır. Atatürk ne yaptıysa bizler de çok çalışarak Atatürk'ün yaptıklarının fazlasını yapabiliriz. Atatürk'ün bizler için yaptıklarını korumalıyız. Atatürk ne yaparsa yapsın bizleri kurtardı. Atatürk'ü anlamak önemlidir. Her zaman Atatürk'ün izindeyiz. Aslı İBİŞ 3A
ATATÜRK'Ü ANLAMAK Atatürk'ü anlamak; çalışkan, temiz ve düzenli olmak gibidir. Atatürk biz özgür olalım diye hayatından vazgeçti. Biz de onun gibi yurdumuza iyi şeyler yapıp, ülkemizi sevmeliyiz. Biz artık özgürüz, haklarımız var. Ayrıca Atatürk bizim için tarım alanında yenilikler yaptı, erkek ve kadın eşitliğini sağladı, harfleri değiştirdi ki biz daha rahat yazalım diye ve kıyafetlerde yenilikler yaptı. Atatürk bunların hepsini biz rahat yaşayalım diye yaptı. Atatürk seni çok çok seviyorum. Irmak DÖNÜŞ 3A
© ODTÜ G.V. Özel Mersin İlköğretim Okulu
ATATÜRK'Ü ANLAMAK Atatürk'ü anlamak için ülkemize sahip çıkalım. Onun için okuyalım. Daha çok kitap okuyalım. Öğretmenlerimizi dinleyelim. Onun yaptıklarına sahip çıkalım. Kötülüklere karşı koyalım. Teknolojiyi ilerletelim. Büyüklerimize saygı duyalım ve küçüklerimize sahip çıkalım, onları koruyalım. Kötülere güvenmeyelim. Okullarımız için, kız ve erkek eşitliğini sağladığın için, soyadı kanunu çıkardığın için, padişahlığı kaldırdığın için, ülkemizi kurtardığın için teşekkürler Atatürk'üm. Yamaç ARİN 3A
52
CUMHURİYET Silah arkadaşlarınla, Kurdun cumhuriyeti. Özgürlüğümüzü elimize verdin, Güzel Atatürk’üm Senin yolundayız, Seninle geleceğe ilerliyoruz, Senin için eğitim alıyoruz, Hepsi cumhuriyet sayesinde.
ATATÜRK’Ü ANLAMAK Atatürk’ü anlamak onun arkasından ağlamak değildir. Atatürk’ü anlamak onun dediği her şeyi yapmaktır. Yurdumuzu felakete düşürmemektir. Küçüklerin geleceğimiz olduğunu unutmamaktır. Memleketimizi karanlıklar içinde bırakan başbakanlar seçmemektir. Memleketimiz Atatürk’ün bıraktığı gibi güzel ve aydınlık kalmalı. Atatürk’ün gittiği yoldan biz de gidip Atatürk’ü anmalıyız. Ne pahasına olursa olsun ülkemizi korumalıyız. Atatürk‘ü anlamak her zaman hayallerimizin peşinden gidip fikirlerimizi savunmaktır. Biz de Atatürk gibi çok çalışmalı ve bilgi sahibi olmalıyız. Sude RAMAZANOĞLU 3B
Sana ne kadar teşekkür etsek azdır. Sana can versek yetmez, Cumhuriyet hiç bitmez. Sana ve silah arkadaşlarına olan saygımız, Asla bitmez. Polen DOĞAN 3B
CUMHURİYET Atatürk ve silah arkadaşları, Sizler nerelerdesiniz? Cumhuriyet sizi bekliyor. Cumhuriyetin size ihtiyacı var. Halkınız sizi bekliyor. Kalbimiz sevinçle atıyor. Kalbimizde yaşıyorsunuz. Gözünüz arkada kalmasın. Bizler cumhuriyet çocuklarıyız. Cumhuriyete sahip çıkacağız. Sizi ömür boyu seveceğiz. Kalbimizde hep sevginiz. Mete ÖRS 3B
ATATÜRK’Ü ANLAMAK Atatürk’ü anlamak Atatürk’ün yolunda ilerlemek, getirdiği yeniliklere saygı duymaktır. Tek kendimizi değil başkalarını da düşünmektir. Atatürk’ü anlamak derslere çalışmak, kurallara saygı duymaktır. Atatürk’ün yanında olmaktır. Atatürk gibi çok çalışmaktır. Düşüncelerimizi ortaya çıkartmak, bayrağımıza saygılı olmaktır. Atatürk’ü anlamak büyüklerimizi saymak, küçüklerimizi korumaktır. Ada Berk EREN 3B
© ODTÜ G.V. Özel Mersin İlköğretim Okulu
53
CANIM ÖĞRETMENİM ÖĞRETMENİME Öğretmenler çok önemlidir. Öğretmenler olmasaydı herkes cahil kalır hiçbir şey öğrenemezdi. Öğretmen okul için en önemli şeydir. Öğretmenler bize bir şeyler öğretmek için gece gündüz çalışıyorlar. Öğretmenler olmasaydı cahillik tüm dünyaya yayılabilirdi. Öğretmenler olmasaydı hiçbir şey öğrenemeyip mağara adamları gibi kalırdık. Sarp Ali SERT 3A ÖĞRETMENİME Benim için öğretmen bir kalp, bir gül demek. Öğretmenler olmasaydı biz hiçbir şey öğrenemezdik. Mesela haklarımızı, eş anlamlı sözcükleri, zıt anlamlı sözcükleri kısaca her şeyi öğretir. Öğretmenim sizi çok seviyorum. Siz olmasaydınız hiçbir şeyi öğrenemezdik. Hatta tek biz değil hiç kimse öğrenemezdi. Ve hatta anne ve babalarımız bile öğrenemez. O yüzden öğretmenler çok önemlidir. Deren EZİCİ 3A
ÖĞRETMENİME Öğretmenimiz olmasa eğitim öğretim olmaz. Eğitimsiz bir yaşam, ölüm kadar tehlikeli bir şey benim için. Ben öğretmenime değer veriyorum. Benim öğretmenim vatanına sahip çıkıp duyarlı davranır. Bizi eğitmek için gece gündüz çalışır. Ben de büyüyünce vatanıma sahip çıkacağım. Öğretmenlerimizin değerini bilip onları asla yormamalıyız. Hatta canım öğretmenlerimiz için dans bile hazırladık. Öğretmenimiz bizim için çok değerli. Sevgilerle... Merve ÖRS 3A
© ODTÜ G.V. Özel Mersin İlköğretim Okulu
54
SEVEREK ÖĞRENMEK Severek öğrenmeliyiz. Severek öğrenmezsek. Cahil kalırız. Cahil kalırsak çaresiz oluruz. Çaresiz kalırsak. Kötü duruma düşeriz. Kötü duruma düşersek. Hayat zor olur. Hayat zor olursa. Yaşamak anlamsız olur. Yaşamak anlamsız olursa. Böyle sonsuz bir dönemece gireriz. Melisa ÖCAL 3A
SEVEREK ÖĞRENMEK Oturdum sandalyeye, Başladım ödeve. Yine sıkıldım, Ne yapsam ne etsem? Babam geldi çattı kaşlarını. Kalk bakayım dedi. Korktum tabi ki. Bir bağırdı! Kucağına aldı. Güldürdü, coşturdu. Oturdu, yardım etti. Albina ERKUT 3A
© ODTÜ G.V. Özel Mersin İlköğretim Okulu
55
SEVEREK ÖĞRENELİM Severek öğrenmek, Ne güzel şeydir. Ne güzel... Okuyalım. Öğrenelim haydi! Ne güzel şeydir severek öğrenmek. Oynayarak öğrensek, Ne güzel olur. Ne güzel... Gel de benimle öğren! Eğlenerek öğren. Benimle yaz. Benimle oku. Eğleniriz beraber. Irmak YAMAN 3A
CANIM ÖĞRETMENİM Öğretmenler çok önemlidir. Çünkü onlar olmasaydı biz böyle bilgili olamazdık. Mesela tarih öğretmenleri, resim öğretmenleri hepsi bize bir şeyler öğretir. Dünyadaki bütün öğretmenler bizlere sonsuz şeyler öğretirler. Dünyadaki bütün öğretmenler çok kıymetlidirler. Öğretmenlerin değerini bilmeliyiz. Semra TEMAMOĞULLARI 3B
ÖĞRETMENİME Benim öğretmenim ikinci bir anne gibidir. Öğretmen bize davranış ve bilgi verir. Öğretmenim benim için fedakarlıklar yapar. Öğretmenlerimiz bizim için, gelecek için, eğitim için önemli bir ışıktır. Öğretmen bir bilgi kutusudur. Öğretmen bir hazinedir. Bu hazinenin içinde sevgi, bilgi ve saygı vardır. Öğretmen bir şiir , bir metin, bir belgesel, bir haber demektir. Yaşasın öğretmenim… Ahmet Barbaros UZLAR 3B
© ODTÜ G.V. Özel Mersin İlköğretim Okulu
56
YERLİ MALI NEDEN YERLİ MALI KULLANMALIYIZ? Yerli malı Türklüğü temsil eder. Paramız dışarı çıkmak yerine cebimize kalır. Belki bizim meyvelerimizden almayan bir ülkeye ticaret yapabiliriz. Türk malının değerini bilmeliyiz.
MEYVELER Elma, armut, şeftali. Sakın unutmayın ayvayı. Yerseniz bayılırsınız. Çünkü onlar yerli malı. Bu arada eksik kalmasın nar. Bütün meyveler faydalı. Başarılı olmak isteyeni. Ceviz bekler orada. Saat yediden sonra. Acıkan yerli malının. Meyvelerini yemeli. Yağmur KUZU 3A
Yerli malı haftası Bu fırsatı iyi kullanmalı, Yiyip yiyip bitirmeyelim, Eğlenip öğrenelim. Çoktur meyve burada Kullan yerli malını her dakika Türk malı burada Yerli malı her dakika Ozan ÖZ 3B
YERLİ MALI Kendi ülkemizi temsil etmemiz için, Yerli malını seçin, En güzeli ülkemizden tadalım. Çok ama çok güzel yerli malı yetiştirelim. Yabancı malın tadı farklıdır, Damak zevkimiz uymayabilir, Kendi ülkemizden alınmalıdır, Ülkemizde olan tercih edilebilir, Çünkü dışarıda pahalıdır. Yiğitcan YİĞİT 3A
TÜRK MALI Yurt dışından gelenler, Bozuk onların tadı. GDO'lu ürünler, Olabilir pahalı. Türk malı, Bizim malımız. Türk malı sağlık malı. Türk malı yerli malı. Paranı sokağa atma. Yabancı malı alma. Kendi malını al. Yerli malı al. Soner AKÇIL 3A
© ODTÜ G.V. Özel Mersin İlköğretim Okulu
57
KISA HİKAYELER SEVDİKLERİMLE YENİ BİR YIL Ben yeni yılda mutlu olmayı ve hayal gücümü iyi kullanmayı istiyorum. Yeni yılda basketbol ayakkabısı istiyorum. Uçmak istiyorum. Karatede, basketbolda ve futbolda çok başarılı olmak istiyorum. Elimde sihirli bir değnek olsaydı dünyadaki herkese kucakla hediye dağıtırdım. Futbol stadı, tenis stadı, basketbol stadı vb statlar açardım. Fitness, sinema ve tiyatro salonları yapardım. Bunları geniş alanlı, lüks manzaralı ve bol süslü yerler yapardım. Yeni yılınız kutlu olsun! Canım ailem! ÇAĞAN ALKAN 3A
CESUR İBRAHİM Sarı saçlı, mavi gözlü ve maceracı bir adam olan İbrahim aynı zamanda çok iyimser ve yardımsever davranırmış. O “Carrinvallya” adında bir evde yaşarmış. O ev çok korkunç ama temiz bir evmiş. Bu korkunç evde bir şeyler olmaya başlayınca hemen elektrikler kesilmeye başlarmış. İbrahim lambanın yatakta olduğunu biliyormuş. Yatağa koşup lambayı aldığında bir ses çıkmış. Hemen ışığı açmış. Bu arada bütün yarasalar dışarı çıkmış. Işığı bir daha açtığında evde yaşayan hayalet ortaya çıkmış. Bundan sonra İbrahim bir daha bu korkunç evde kalmayacağına söz vermiş. Ömer Mohammed MAKKİ 3B
ÖZDENETİM Bir varmış bir yokmuş. Özdenetimsiz bir çocuk varmış. Bu özdenetimsiz çocuğun adı Mehmet’miş. Mehmet annesinin ve babasının düşüncelerine hiç önem vermezmiş. Mehmet okulda da özdenetimsiz davranırmış. Arkadaşları parmak kaldırıp sorulara cevap verdiğinde “Bu nasıl cevap?” diye mırıldanırmış. Bu yanlış davranışından dolayı öğretmeni ona ceza vermiş. Mehmet bu duruma çok üzülmüş. Hatasını anlamış. Eve gidince Mehmet annesine olan biteni anlatmış ve annesinden özür dilemiş. Bundan sonra Mehmet hiçbir arkadaşının fikrine karışmamış. Faruk Arda TURGUTALP 3B
OPTIMUS Optimus kırmızı ve mavi renkli bir kişidir. Akıllı, cesur, güçlü, çalışkan biridir. Optimus yemek hazırlarken yanlışlıkla Bumblebee duvara girince Optimus'un arkadaşları gelir. Megatron onu yakalayıp mağarada onu dövmek isterken arkadaşları Bumblebee'yi kurtarmış. Megatron onlardan özür dilemiş. Yaptığı hatayı anlamış. Bundan sonra mutlu mutlu yaşamışlar. Megatron da "Olamaz, hayır!" demiş ama yaptığının sonuçlarına katlanmak zorundaymış ve zindanda yaşamış. ARDA DEVRİLEN 3A © ODTÜ G.V. Özel Mersin İlköğretim Okulu
58
DAVRANIŞIMI KONTROL EDİYORUM Bir zamanlar Ayşe adında bir kız varmış. Ayşe akıllı bir çocukmuş. Ayşe’nin masmavi gözleri, sapsarı saçları varmış. Ayşe’yi gören herkes Ayşe’nin ne kadar akıllı ve güzel bir kız olduğunu konuşurmuş. Bir gün Ayşe dolaşırken bir kedi görmüş. Kedi çok güzel olduğu için Ayşe sevinçten kendini bir sağa bir sola atmış. Davranışlarını kontrol edememiş. Ne olacağını bilmediği için olanlar olmuş. Ayşe’nin ayağı taşa takıldığı için Ayşe bileğini burkmuş. Köylüler hemen koşup kızcağızı en iyi hastaneye götürmüşler. Ayşe o an yaptığı şeyin yanlış olabileceğini düşünmüş. Şimdi annesine ne diyecekti? Zamanın nasıl geçtiğini anlayamamış. Gözlerini açtığında ise evindeymiş. Annesine her şeyi anlattıktan sonra davranışlarını kontrol etmeyi öğrenmiş. Kisan Helen YETER 3B
PRENSES DENİZ Bir zamanlar Deniz adında bir kız varmış. Bu kız yedi yaşında bir prensesmiş. O kadar güzel o kadar güzelmiş ki kalenin duvarları onu görünce sanki onun önünde diz çöküyorlarmış. Ama prensesin saraydan çıkması yasakmış. Bir gün kedisiyle sarayın dışına çıkmış dolaşıyormuş. Babası aniden otların arasında hop diye çıkmış. Babası “Burada ne yapıyorsun? Sana dışarı çıkma, orası tehlikeli demedim mi? Ama sen benim emrime karşı geldin.”demiş. O sırada Deniz kaçmış. Kaçarken bir ipe takılıp düşmüş. Karşısına bir melek çıkmış ve “Baban senin için canını bile verirdi ama sen ondan kaçıyorsun. Başına neler geldi. Bu yanlış bir davranış.” demiş. Deniz meleğin dediklerini düşünmüş ve babasından özür dilemeye gitmiş. Eylül EMLİK 3B
AIOLOS NE ALDI? Aiolos rüzgarlar toplarken, bir kuş tüyü aldı çünkü onunla rüzgarın yönünü bulacaktı. Bir kum poşeti aldı çünkü rüzgarların üstüne atıp onları görecekti. Bir tane ip alacaktı çünkü onunla tulumu bağlayacaktı. Bir su şişesi alacaktı çünkü susayabilirdi. Rüzgarları hapsetmek için bir balon aldı. Kendisini ileriye atmak için bir yay aldı. Son olarak elindeki eşyalarla kendine zıplayan bir ayakkabı yaptı ve Aiolos yolunu buldu. Enes DİNÇ 3B
© ODTÜ G.V. Özel Mersin İlköğretim Okulu
59
MEHMET’İN GİZEMLİ HEDİYESİ İstanbul’un fakir mahallelerinden birinde Mehmet adında bir çocuk varmış. Bu çocuk sekiz yaşında, zayıf ve çok yalnızmış. Annesi ve babasıyla derme çatma bir kulübede yaşarlarmış. Babası bir gün iş bulmuş. Babası kutuplarda balık tutacakmış. Döndüğünde Mehmet’e bir kardan adam getirmiş. Mehmet günlerini kardan adamla geçirmeye karar vermiş. Kardan adamla bütün duygularını paylaşmış ve onunla çok eğlenmiş. Mehmet erimesin diye kardan adamın gündüz buzdolabıyla arkadaş olmasını istemiş. Gece ise onunla arkadaş olmuş. Kimseye bu gizemli hediyesinden bahsetmemiş. Her zaman kardan adamla arkadaş kalmış. Ahmet Değer ŞİMŞEK 3A
LEON’UN KARDAN ADAMI Bir zamanlar Leon adında bir çocuk varmış. Leon’un hiç arkadaşı yokmuş ve çok yalnızmış. Leon her gün arkadaşlığın hayalini kuruyormuş. Leon haftada beş altı gün dışarı çıkıp yaşıtlarına; “Arkadaş olalım mı?” diyormuş ama herkes Leon’ dan kaçıyormuş. Leon kendi kendine; “Neden herkes benden kaçıyor?” demiş. Bir gün kış gelmiş her yeri kar kaplamış. Leon kendine arkadaş olarak kardan adam yapmaya karar vermiş. Yaptıktan sonra kardan adama sarılıp “Çok yalnızım.” demiş ve onu arkadaşı olarak ilan etmiş. Çocuk birden yüzünü asmış çünkü tek arkadaşı kardan adammış. Çocuk üzüle üzüle eve gitmiş. Yatağına yatmış ve benim neden hiç arkadaşım yok diye haykırmış. Sonra annesi gelmiş, “Ne oldu Leon?” diye sormuş. Leon; “Anne, benim neden hiç arkadaşım yok?” diye sormuş. Annesi ona “ Belki bir gün arkadaşın olur.” demiş. Leon’un herkesten sakladığı bir tane arkadaşı varmış. Almanya’daymış. Arkadaşı gelmiş ve Leon’ un aklına bir fikir gelmiş. Bu fikir; sokağın önünde arkadaşı ona bir kitap verecek ve Leon iki gün sonra sokağın önünde hiçbir şey olmadan kitabı arkadaşına geri verecekmiş ve bu fikri uygulamışlar. Uygulamanın sonunda Leon’ un bir sürü güzel arkadaşı olmuş. Böylece Leon çok mutlu olmuş ve kardan adamı unutmuş. Hayatına devam etmiş. Sude CANATAR 3A
© ODTÜ G.V. Özel Mersin İlköğretim Okulu
60
AIOLOS VE TULUMU Aiolos şemsiye, ayakkabı, saat, lamba ve toka aldı. Aiolos şemsiyeyle uçmayı, ayakkabıyla çok hızlı koşmayı, saatle zamana yolculuk yapmayı, lambayla çok uzakları görmeyi, tokayla kötü rüzgarları bağlamayı planlıyordu. Aiolos’un planları başarılıydı. Planları başarılı olunca kalemden roket, kağıt parçalarından bıçak ve koltuktan güzel rüya planları yaptı. Bunları da başardı. Bir gün düşündü ve bu eşyaları babasına mutlu olsun diye götürdü. Babası çok mutlu oldu. Ona teşekkür edip bu eşyaları kullanmaya başladı. Dersu KENDİRCİ 3B
DOĞAYI KORUYALIM DOĞAYI KORU Doğayı korumalısın böylece mutlu olursun. Doğa da senin dostundur bunu sakın unutma. Doğaya iyi bak. Temiz bir ada da bir fabrika doğanın bütün dengesini bozar. Doğa dengeli olmalı böylece insanlar, hayvanlar ve bitkiler yaşayabilir. Doğayı kirletirsen bir çok hayvan ölür biz de ölürüz. Unutma bir yaşam döngüsü var. Balık zehirlenirse biz onları yediğimizde biz de zehirleniriz. Ağaç dik ki doğa hiç sönmesin çünkü ağaç oksijen verir. Ağaç dik doğayı koru doğayı öldürme. Doğayı koru ki gelecek parlak ve doğal olsun. İda KENDİRCİ 3B
ÇEVREYİ TEMİZ TUTALIM Ateş yanar bir yandan, Bir yandan da duman çıkar. Bazı kuşlar ölür, Ağaçlar yok olur. İnsanlar nefes alamaz. Gökyüzünün rengi değişir. Yerlere çöp atmayalım, Çevreyi kirletmeyelim, Çevreyi pisletmeyelim, Gelin el ele verelim. Işıl ALTINTAŞ 3B
© ODTÜ G.V. Özel Mersin İlköğretim Okulu
61
DOĞAYI KORUYALIM Arkadaşlar her gün doğaya attığımız çöplerle bir hayvan kaybediyoruz ve çevremizi de kirletiyoruz. Denizlerimiz her gün her saat kirleniyor. Çünkü bizim attığımız çöpler, şişeler hep denizleri kirletiyor. Deniz kirlenirse küresel ısınma olur. Hayvanların nesli tükenmeye başlar. Hayvanlar tükenince biz de beslenemeyiz. Siz de doğal temiz bir hayat istemez misiniz? Ne olur siz de doğayı kirletmeyin. Hadi el ele verip doğayı koruyalım. Balıkları, köpekleri, kedileri ve pandaları koruyalım. Doğayı korumak insanlığı korumak demektir. Dila SOYLU 3B
ELEKSU Elektrik ve su, Kardeştir eleksu. Boşa çalışan lambaya hayır. Boşa akan musluğa hayır. Yardım ederseniz eğer, Kaynakları düzgün kullanabilirseniz eğer, Doğa, insanlar ve hayvanlar, Hep mutlu olurlar. Mim Ozan TEMAMOĞULLARI 3B
© ODTÜ G.V. Özel Mersin İlköğretim Okulu
62
ÖĞRETMENLERİMİZ MASAL KAHRAMANLARIMIZ OLDU
ÖĞRETMENLİ OKULUN KAVALCISI Bir varmış bir yokmuş, en iyi okulu, öğretmenler basmış. O okulun müdürü yani “Fatma Öğretmen” bu duruma bir çözüm olarak öğretmenli köyün kavalcısını okuluna çağırmış. O kişinin adı Mehmet Ali öğretmenmiş. Okulu kurtaracağını söylemiş ve karşılığında müdürden okuldaki bütün kitapları istemiş. Müdür bunu kabul etmemiş. Biliyormuş ki bunu başarırsa okulu kitapsız kalacakmış. Sonunda kitapların yarısı için anlaşmışlar. Mehmet Ali öğretmen de okulun öğretmenleri hariç bütün öğretmenleri postalamış. Müdür hiçbir kitabı vermeyince Mehmet Ali öğretmen çok kızmış ve bütün öğretmenleri okulun dışına götürmüş. Müdür de kavalcının peşinden bahçeye koşmuş. Ama kavalcının yerinde bir kurt duruyormuş. Çevrelerinde de kırk öğretmen yerine kırk haramiler duruyormuş. Müdür kendini tek pencereli bir kulede bulmuş. Aşağıda bir göl varmış. O göle atlamış. Dipten çıktığında kendini “Miami” sahillerinde bulmuş. Böyle yerlerden geçip evine varmış. Ama bunların hepsi bir rüyadan ibaretmiş. Uyanmış ve okuluna gitmek için hazırlanmış… Ömer Faruk ÇAM 4A 63 © ODTÜ G.V. Özel Mersin İlköğretim Okulu
ÖZLEM KURT VE 7 ÖĞRENCİ YAVRUSU Keçilerin ve hayvanların hakim olduğu zamanlarda bir öğretmen ve yedi kardeş öğrenci yavrusu varmış. Dev bir evde yaşıyorlarmış. Yedi kardeşten en küçüğü hep dışlanırmış. Bir gün öğretmen yemek almaya markete gitmiş ve çocuklardan onun dışında kimseye kapıyı açmamalarını istemiş. Bunu gören Özlem Kurt çocukların sözlerini tutmayacaklarını düşünmüş ama yine de gitmek zorundaymış. Başka bir kurt Özlem Kurt'un gittiğini görünce çok sevinmiş ve midesinin bayram edeceğini düşünmüş. İlk olarak sadece zili çalmış ve sesini incelterek “Geldim yavrularım.” demiş. Çocuklar güvenlik kamerasından bakınca ve kurdun yüzünü görünce annelerinin hırsızlar için yerleştirdiği bubi tuzağını çalıştırmışlar. Bubi tuzağı kurdu Arjantin’e fırlatmış. Kurt o öğrencileri yakalamak için bir plan düşünmüş ve bulmuş. "Madem Arjantin'deyim Wipeout’a katılabilir ve daha da güçlenebilirim.”demiş. Wipeout’u kazanmış ve iki tane kundakçı tutmuş. Kundakçılar keçilerin evini basmış . Tüm öğrencileri kaçırmışlar. En küçük olanı öğretmenin saatine saklanmış ve o çok şanslıymış. Kundakçılar yavruları götürüp kurda yedirmişler. En küçükleri saklandığı yerden çıkıp kurdun yaptıklarını öğretmenine söylemiş. Annesi kurdun evine lazerli mini silahla girmiş ve yavrularını kurtarmış. Kurt dışında herkes mutlu yaşamış ve en küçük öğrenci yani Okan en sevilen öğrenci olmuş. Arın Kaan KURTULUŞ 4A
BÜYÜK BALO Bir zamanlar Özlem adında biri varmış. Özlem’in Damla adında bir üvey annesi ve Esra, Utku, Meryem adında üç kardeşi varmış. Özlem’e kardeşleri çok kötü davranırmış. Mesela “Özlem yemek yap, tuvaletleri temizle” gibi şeyler derlermiş. Bunları Esra ve Gülbahar adında iki peri görürmüş. Ebru adında bir kraliçe varmış. Bu kraliçe bir zamanlar kraliyet balosu düzenlemiş. Bu baloya Gonca adında bir Pamuk Prenses, Başak adında Sindrella, Seval adında bir prenses ve Külkedisi Özlem'in ailesi gelmiş. Ailesi Külkedisi'ni baloya getirmemiş. Periler her şeyi izliyormuş. Sonra periler, Özlem'in yanına gelmiş. Onu baloya uygun giydirmişler. Özlem baloya gelmiş. Utku ve Esra koşarak annesinin yanına gelmişler. Utku “Anne Özlem geldi.” demiş. “Çabuk onu buradan gönder.” demiş Utku'ya. Büyük bir bağrışma sonucunda Kraliçe Ebru gelmiş. Üvey anne ve çocukları gitmiş. Herkes çok mutlu olmuş. Tabi periler de... Buket ERKOL 4A
© ODTÜ G.V. Özel Mersin İlköğretim Okulu
AÇ GÖZLÜ ÇOCUK Bir varmış bir yokmuş, bir çocuk varmış. Bu çocuğun babası çiftçiymiş. Çocuk babasının mesleğini çok severmiş. Yıllar sonra çocuk 30 yaşına gelmiş. İşe başlamış ve bir tavuk almış. Tavuğu aldığı kişi tavuğun çok gizemli olduğunu söylemiş. On gün sonra bir e-mail almış. E-mail de “Benden aldığın tavuğu iade etme.” yazıyormuş. Çocuk umursamamış. Beş gün sonra satıcı ölmüş. Aradan 10 yıl geçmiş. Çocuk tavuğun ilk kez yumurtladığını “Gıt gıt gıdak! yumurtam sıcak” demesinden anlamış. Baktığında tavuğun altında demir yumurta varmış; almış ve saklamış. Yine yumurtlamış. Bu sefer bronz yumurta çıkmış. Bir daha yumurtlamış, gümüş yumurta çıkmış. 10 gün, 20 gün geçmiş tavuk yumurtlamamış. Çocuk altın çıkacağını tahmin ediyormuş. 40 gün 60 gün geçmiş yumurta yokmuş. Çocuk dayanamamış ve eline satırı alıp tavuğu kesivermiş. Bir de bakmış ki tavuğun içinde tahta yumurta var. Yanına en yakın arkadaşı Meryem gelmiş. “Aç gözlü olmak iyi değildir.” demiş. Çocuk “Aç gözlü, her şeyin daha fazlasını isteyenlere denir. Değil mi?” demiş. Çocuk tavuğu aç gözlülük yüzünden öldürdüğüne inanamamış. Aç gözlülük iyi değildir; kendinizdeki ile yetinmelisiniz. Can YAZICI 4A
64
KIRMIZI BAŞLIKLI ÖZLEM VE 18 KURABİYE Bir varmış bir yokmuş, bir zamanlar bir Kırmızı Başlıklı Özlem varmış. Bir gün annesi Özlem’e "Al bakalım kızım, bu 18 kurabiyeyi anneannene götür." demiş. Kırmızı Başlıklı Özlem yola çıkmış. Yolda yürümüş yürümüş. Birden karşısına bir kurt çıkmış. Kurt kıza sormuş: - Nereye böyle? -Anneanneme gidiyorum. Anneannem çok hasta demiş. Kurt Kırmızı Başlıklı Özlem’e "Geçmiş olsun." demiş ve oradan uzaklaşmış. Kırmızı Başlıklı Özlem yürümüş yürümüş ve sonunda anneannesine ulaşmayı başarmış. Sonra kapıda yine aynı kurdu görmüş. Kurt: Elindekileri verirsen seni bırakırım, demiş. Özlem "Vermem." demiş. "O zaman ben almasını bilirim." demiş hain kurt. Sonra kurabiyelerin üstüne atlamış fakat bataklığa düşmüş. Kırmızı Başlıklı Özlem çok gülmüş ve hemen oradan kapıya uzanıp kurabiyeyi anneannesine vermiş. Defne AKKAYA 4A
ÖZLEM KRALİÇE Bir varmış bir yokmuş, Özlem diye bir kraliçe varmış. Onun bir oğlu varmış. Onun adı Cem Tuna‘ymış. Arın diye bir sihirbaz varmış. Yere saplı bir öğrenci varmış. Cem Tuna öğrenciyi çıkarmaya çalışmış; çıkaramamış. Özlem de çıkarmaya çalışmış,; çıkaramamış. Arın da çıkaramamış. Onlar Ömer Okan’ı aramışlar bulamamışlar. Birden önlerine troller çıkmış. Troller onlara saldırmış. Cem Tuna kılıcını çıkarmış ve onları korkutmuş. Sonra onların başkanı onlara yere saplı olan öğrencinin Gargamel olduğunu söylemiş. Onlar da öğrenciyi kurtarmamışlar. Cem YORULMAZ 4A ÖZLEM PRENSES VE 7 CÜCELER Bir zamanlar bir köyde yaşayan bir prenses varmış. Çok güzelmiş. Saçları sarı, gözleri kahverengiymiş ve uzun boyluymuş. Bir prensin onu şatoya götürmesini bekliyormuş. Beklemiş beklemiş… Hala prens gelmemiş. Prenses, prens gelmediği için gitmiş. Prens trenle geldiği için geç kalmış ve prens geldiğinde prenses ortalarda görünmüyormuş. Prenses evine giderken bir mağara görmüş. Oranın içine girmeye çalışmış ama çok korkuyormuş. Prenses gittiğinde kapı açılmış. Sonra 7 tane yatak görmüş. Prenses 7 tane cüce görmüş. Prenses çok şaşırmış. O cücelerin iş yaptığını görmüş. O cüceler prensesi sevmişler ve prenses için çalışmaya başlamışlar. Prenses onlara 7 Cüceler adını vermiş. Emin Berat DİL 4A © ODTÜ G.V. Özel Mersin İlköğretim Okulu
65
GÜZEL VE ÇİRKİN Bir varmış bir yokmuş, bir güzel varmış. Bu güzelin ismi Özlem’ miş. Özlem'in iki tane kardeşi varmış. Kardeşlerinin ismi Ebru ve Esra’ymış. Kardeşleri ablalarını çok severmiş. Babaları öğretmenmiş. Çocuklarını çok severmiş. Bir kış ayı okullar tatilken babalarının bir işi çıkmış ve uzağa gitmek zorunda kalmış. Bayağı yol gittikten sonra babalarının karşısına bir kurt çıkmış. Bu kurt çok büyükmüş. Babalarına "Sen burada ne yapıyorsun?" diye sormuş. Adam da "Ben bu yoldan gideceğim ve sen benim yolumu kestin." demiş. Kurt "Ben senin Özlem adında bir kızın olduğunu duydum. Ben aslında öğretmen olmak istiyorum ama kimse benimle arkadaş olmadığı için ben de öğretmen olamıyorum. Senin kızın isterse beni çalıştıra bilir mi ?" demiş. Adam kızını arayıp haberi vermiş. Özlem haberi duyunca biraz şaşırmış. Babasından hemen adresi almış ve gelmiş. Aradan çok uzun zaman geçmiş ve Özlem ile kurt arkadaş olmuşlar. Özlem ve kurt öğretmen olmuşlar. İkisi de çocuklara bakmayı çok seviyorlarmış ve mutlu mutlu yaşamışlar. Emine TAŞKIRAN 4A
© ODTÜ G.V. Özel Mersin İlköğretim Okulu
KÜLKEDİSİ VE KÖTÜ CADI Bir gün çok ama çok güzel bir Külkedisi varmış. Ama bir de şehrin en kötü cadısı varmış. Bu cadı, Özlem Öğretmen olan Külkedisi'ne Facebook’ tan mesajlar atıyormuş. En sonunda ona Social Wars’ tan savaş açmış ve kazanmış. Külkedisi’ni Football Manager'da da yeniyormuş. Ta ki prens ona mesaj atana kadar... Sonra beş cücelere derdini anlatmış. "Facebook’tan birileri bana tuhaf mesajlar atıyor acaba kim?" diye sormuş. Bir anda "Ben o bahsettiğiniz kötü cadıyım." demiş cadı ve bu cadı Yunus'muş. Son çare Rapunzel' e gitmiş ama o da evinde parti veriyormuş. Onunla konuşmuş ve ondan yardım istemiş. Rapunzel onu yakalayıp cezalandırmış. Ertem ERENER 4A
66
PAMUK ÖZLEM VE 6 CÜCELER Bir varmış bir yokmuş, arabaların atla çekildiği zamanlarda bir Pamuk Özlem varmış. Bir de kötü kalpli bir cadı varmış. Onun adı Siyah Kalp‘miş. Kötü cadı her zaman ona kötü büyüler yaparak insanları kandırırmış. Pamuk Özlem bir gün ormana kaçmış. Okula giden altı kız görmüş. Kızların adları ise Niroş, Difo, Seliş, Difiş, Emzik ve Sivridiş’miş. Pamuk Özlem onları takip etmiş ve Sivridiş ‘i taş kemirirken görmüş. Pamuk Özlem çok kaslı bir prenses olduğu için (Dünya Karete Şampiyonu) ormandaki dev tavuğu kesmiş. Rapunzel Gonca onu sararak saraya götürmüş ve Difo cadının odasındaki bir karışımı içerek bir dev olmuş ve sarayı ezmiş. D. Niran UÇAK 4A
© ODTÜ G.V. Özel Mersin İlköğretim Okulu
KIRMIZI BAŞLIKLI ÖZLEM Bir zamanlar küçük bir kız varmış. Bu kız hiç bilgisayar başından kalkmazmış. Doğum gününde anneannesi ona kırmızı bir başlık örmüş. Bu olaydan sonra adı Kırmızı Başlıklı Özlem olmuş. Sürekli telefon ile oynayıp bilgisayarda Facebook’ a giriyormuş. Bir gün annesi: -Özlem kızım, hadi telefon ile anneannene mesaj at da gelsin, demiş. -Tamam anne! İnternet çekmiyormuş. Bu yüzden annesine dışarı çıkacağını söylemiş. Annesi de eline kıymalı börek dolu bir sepet vermiş anneannesine götürmesi için. Yolda en yakın arkadaşı Rapunzel Esra ile karşılaşmış. Rapunzel Esra kıymalı börekleri görünce ağzı sulanmış ve sormuş: -Nereye böyle? -Annem, anneanneme götürmem için kıymalı börek yaptı. Rapunzel’in ağzı iyice sulanmış. -Peki elindeki telefon ne öyle? "Aslında internet bağlantısı aramak için dışarı çıktım ama annem kıymalı börek verince anneannemin evine gitmek zorunda kaldım." demiş Kırmızı Başlıklı Özlem. Kırmızı Başlıklı Özlem yürümeye devam etmiş ve bir tavşan görmüş. Tavşanın peşinden gitmiş ve sonra bir deliğe düşmüş. Bu delikte Alice Ebru ile tanışmış. Birlikte yürürlerken en son Kupa Kraliçesi Başak ile tanışıp kriket oynamışlar. Kırmızı Başlıklı Özlem, Alice Ebru’yla vedalaşmış ve başka bir delikten çıkmış. Sidal KARAYTUĞ 4A
67
ÖZLEM BABA VE 18 ŞİRİN Gargamel, Şirinler'i yakalamaya çalışıyordu. Onları bir kafese kapatmıştı. Onlara planını anlatıyordu. Gargamel onları bir kazana atıp kaynatacaktı. Ama Özlem Baba yanında ışınlanma büyüsü taşıyordu ve bu büyü sayesinde ışınlandılar. Gargamel yine de Şirinler'in yaşadığı yeri buldu. Azman ve Gargamel, Şirinler'in yaşadığı yere gitti ve Güçlü Tuna gidip onlara yumruk attı. İkisi de kaçtı. Herkes Güçlü Tuna‘yı tebrik etti ve Özlem Baba, Güçlü Tuna'ya süper iksirini verdi. Artık güçlü Tuna 89 kg taşıyabiliyordu. Azman ve Gargamel bir iksir yapıp 90 kg taşıyabildiler. Ama güçlü Tuna yine de onları yendi. Özlem Baba iksiri yanlış yapmıştı. İksir 24 saat sonra etkisini kaybedecekti ve tam 24 saat olmuştu. Güçlü Tuna bununla çok övünmüştü. Bir şirin Güçlü Tuna'dan onu havaya fırlatmasını istedi. Güçlü Tuna bunu yaptı ve o şirini yere düşürdü. Hemen Özlem Baba'ya gittiler. Özlem Baba iksiri yanlış yaptığını anladı. Tam bu zamanda Gargamel ve Azman geldi. Güçlü Tuna ve Özlem Baba saklandılar. Özlem Baba ve Güçlü Tuna çok endişelendiler ve Gargamel bütün şirinleri kaynattı. Tuna Tuncay ÖZER 4A
ŞİRİN ÖZLEM ANNE VE 18 ŞİRİN Bir varmış bir yokmuş, bir gizemli köy varmış. Bu köyde 19 şirin varmış. Bunlardan biri Özlem Anne biri de Güçlü Taha’ymış. Bu köye bir kurt saldırmış. Şirin Anne çantasını almış ve hep birlikte kaçmışlar. Ama Taha yanlış yöne gitmiş ve bunu görenler onu kurtarmak için takip etmişler. Taha su geçidine düşmüş. Bu geçit Taha'yı insanların yaşadığı yere götürmüş. Taha en sonunda Meryem’in evine gitmiş. Meryem, Şirinler ve Taha çok eğlenmişler. Taha ÖZGÜVEN 4A
© ODTÜ G.V. Özel Mersin İlköğretim Okulu
68
BU KÜÇÜK BİR HİKAYE Bir varmış bir yokmuş, Özlem adında bir kız varmış. Bu kızın olduğu evde üç cimri kardeş varmış. Özlem’i hep üzüp ona kötü davranıyorlarmış. Daha sonraki günlerde bir balo yapılacağı kasabadaki herkese duyurulmuş. Tabi ki bu aile de bu balonun haberini almış. Özlem de bu baloya gitmek istiyormuş. Ama aile o gece yetişmesi gereken çok iş olduğunu söyleyerek onu o baloya göndermemek için ellerinden geleni yapıyormuş. Aile gidince birden kapı çalmış. Önüne güzel mi güzel kıyafetler çıkmış. Bunları Şirinler ve Yedi Cüceler getirmiş. Onları giydikten sonra da bir spor arabaya atlayıp gitmiş. Yolda aniden karşısına bir kurbağa çıkmış ve bu kurbağa konuşuyormuş. Özlem çok şaşırmış. Saatler geçiyor ve Özlem zamanın geçtiğini hiç fark etmiyormuş. Saat tam 12 olduğunda Özlem yine bir hizmetçiye dönüşmüş. Oradan koşarak giden Özlem telefonunu düşürmüş. Prens telefonu görünce sahibini aramaya başlamış. Sonunda Özlemi bulmuş ve telefonu vermiş. Cadı da onları görünce ikisini de deniz kenarına hapsetmiş. İkisi de bundan sonra balık pulu temizleyicisi olarak yarı mutlu bir şekilde yaşamışlar. Selina ALPAR 4A
ÖZLEM CRUSOE Bir gün Özlem ormana gidiyormuş. Kendine bir ev yapmak için tahta, çamur, yapraklar ve çalılar arıyormuş. Çok büyük bir çalı gördüğünü sanmış ama o çalılar bir insanmış. O insan barışçıl olduğu için ona Dilek adını vermiş. Dilek yere bastığında gökten bir bilgisayar düşmüş. Bir kez daha bastığında bir CPS düşmüş. Dilek ilk defa adım atıyormuş. Özlem Crusoe, Dilek’i bir kilometre koşturunca Dilek çok mutlu olmuş ve onun bir dileğini yerine getireceğini söylemiş. Özlem Crusoe da adadan kurtulup çok zengin olmak istediğini söylemiş. Özlem Crusoe, Dilek’i alıp F16 ile Amerika’ya yola çıkmış. Amerika’ya vardıklarında ise herkes Özlem Crusoe’ nun yıllar önce kaybolan kraliyet ailesinden MC Donald’ı bulduğunu anlamışlar ve onu ödüllendirmişler. Özlem Crusoe da artık kraliyet ailesinin bir üyesi olmuş. Okan KARADENİZ 4A
© ODTÜ G.V. Özel Mersin İlköğretim Okulu
69
KASABANIN KAHRAMANI Ağaçların arasında bir kasaba varmış. O kasabada bir matematikçi yaşarmış. O matematikçinin adı Ebru'ymuş .O kasabada bulutlar çok siyahmış . Kasaba halkı siyah bulutlar yüzünden güneşi göremezlermiş. Matematikçi siyah bulutları yok etmek için düşünmüş taşınmış hiçbir şey bulamamış. Uzun yılar sonra su döngüsünü bulmuş. O kasaba o kadar kirli görünüyormuş ki denizler, dereler bataklık gibiymiş. Matematikçi eğer denizleri ve dereleri temizlersek bulutlarımız da düzelecek demiş. Halk matematikçiye güvenmiş, denizleri dereleri temizlemişler. Bir bakmışlar bulutlar düzelmiş ve matematikçi kasabanın kahramanı olarak efsane olmuş. Görkem ATAR 4B
UTKU HOCA İLE BASKETÇİ YEDİ CÜCELER Bir okulda Utku adında bir basketbol öğretmeni varmış. Bir gün ormana gitmiş; orada küçük bir kulübe görmüş ve içine girmiş. Orada basketbol toplu yedi yatak görmüş. Bunun için çok sevinmiş. Sonra kapı açılmış ve yedi tane küçük cüce içeri girmiş. Sen bizim evimizde ne arıyorsun? demişler. Utku öğretmen kayboldum demiş. Yedi Cüceler ilk defa bir misafirleri olduğu için çok sevinmişler. Utku öğretmen "Demek ki basketboldan hoşlanıyorsunuz." demiş. Yedi Cüceler hep bir ağızdan "Evettt!" diye bağırmışlar. "Ben basketbolcuyum, o yüzden hadi gelin basketbol oynayalım." demiş. Daha sonra hepsi aynı takımda olmuşlar. Yedi Cüceler'in çok iyi oynadıklarını gören devler çok şaşırmış ve bir turnuvaya davet etmişler. Bütün turnuvaları Yedi Cüceler kazanmış ve en büyük kupayı onlar kazanmış. Dünya’nın en iyi takımı onlar olmuş. Barkın ERCENGİZ 4B
ÇOCUKLU KÖYÜN KAVALCISI Bir varmış bir yokmuş, evvel zaman içinde, kalbur saman içinde Dertli diye bir köy varmış. Bu köyde Enes, Tan, Bartu, Barkın ve Kaan diye 5 çocuk varmış. Bu çocuklar bir şey bilmedikleri ve okula gitmedikleri için her gün bir evin camını kırıyor ya da bir eve taş atıyorlarmış. Bu köyde okumuş ve yakında öğretmen olacak biri yaşarmış. Bu kişinin adı Özlem’miş.Özlem Öğretmen ‘’Yeter artık, bu çocukları eğitmek lazım!’’ demiş. Bir gün bu çocukların ailelerine çocuklarını okula yollamalarını söylemiş. Ebeveynleri ‘’Yakınlarda okul yok.’’demişler. .Bu öğretmenin tanıdığı bir mimar varmış. Özlem öğretmen mimara haber vermiş. Okul yapılmış. Ama çocuklar okula gitmek istemiyorlarmış. Özlem Öğretmen onlara büyülü kavalıyla sorular sora sora onları okula götürmüş. Bu çocuklar okulu sevmişler ve büyüyünce çok bilgili olmuşlar. Bartu KARADENİZ 4B © ODTÜ G.V. Özel Mersin İlköğretim Okulu
70
KARMAKARIŞIK Bir varmış bir yokmuş, uzak diyarlarda bir krallık varmış. Kralının adı Hansel, kraliçenin adı da Gretel’miş. Kraliçe Gretel bir gün hamile olmuş. Halk bebeği çok merak ediyormuş. Ama Kraliçe Gretel bir gün hastalanmış. Kral Hansel bu duruma çok üzülmüş. Sonra askerlerine: -Bu hastalığa bir çare bulun da karım iyileşsin, demiş. Askerler aramış aramış en sonunda bir çiçek bulmuşlar. İçlerinden biri: -Bu çiçekten dünyada sadece bir tane var. Bu çiçek sihirli, demiş. Aralarından biri de: -Bu çiçeği sadece bir kişi kullanabilir. O kişi de Özlemsel. Sonra askerler Özlemsel’i aramaya çıkmışlar. En sonunda gizli bir kule bulmuşlar. Askerlerden biri: -Evet başardım. iphone 7’imdeki gps işe yaradı! demiş. Askerlerden biri de: -Hayır, benim tabletimdeki oyun işe yaradı! demiş. Askerlerden biri sinirli bir şekilde de: -Hayır, sizi gidi teknoloji kafalar! Çabuk olun, Kral bizim Özlemsel’i bulmadığımızı öğrenirse kellemizi uçurur, demiş. En sonunda askerler Özlemsel’i bulup krala götürmüşler. Özlemsel kraliçeyi iyileştirmiş. Güzel mi güzel bir kızları olmuş. Kraliçeyi Özlemsel kurtardığı için kızlarının adını Özlem koymuşlar. Kızlarının sarı, uzun saçları ve büyük yeşil gözleri varmış… Elif Buse UÇAR 4B
© ODTÜ G.V. Özel Mersin İlköğretim Okulu
UTKU’NUN SİHİRLİ LAMBASI Bir varmış bir yokmuş, bir kentte Pinokyo, Alaaddin, Hansel ve Gretel varmış. Utku sihirli lambasıyla etraftakilerin dileklerini gerçekleştiriyormuş. Pinokyo çok yalan söylüyormuş. Böylece çok para kazanıyormuş. Önce burnunu ve bacaklarını kesip satıyormuş. Bir gün Hansel, Pinokyo’nun yanına gitmiş. Ondan iki salise sonra Gratel gelmiş. Ondan üç salise sonra Utku gelmiş ama o sırada ambulans Pinokyo’yu almak için gelmiş. Utku ne olduğunu merak ettiği için hastanenin yolunu tutmuş. Hansel ve Gratel gezmek için ormanın yolunu tutmuşlar. Kaybolunca Hansel ‘ Hapı yuttuk !‘ diye bağırmış. Bir ev bulmuşlar ve içinde yaşlı bir nine varmış. O nine play station oynuyormuş. Diğer tarafta Pinokyo ameliyatan çıkmış ve Utku bu duruma o kadar sevinmiş ki havada 300000 takla atmış. Nine’nin Play station kumandasının şarjı bittiği için Hansel ve Gratel’i çöpe atmış. İkisi de çok sinirlenmiş ve ‘Fight’ nine ölmüş. Allah rahmet eylesin. Enes DİNÇ 4B
71
KIRMIZI BAŞLIKLI KIZ VE ÖĞRETMENİ Kırmızı Başlıklı Kız, öğretmenini çok severmiş. Öğretmeninin adı Özlem’miş. Özlem Öğretmen Kırmızı Başlıklı Kız‘ı çok severmiş. Bir gün sınıfa yeni biri gelmiş. Bu Çizmeli Kedi’ymiş. Kırmızı Başlıklı Kız Çizmeli Kedi’yle hemen arkadaş olmuş. Özlem Öğretmen bunun için Kırmızı Başlıklı Kız‘a ödül vermiş. Öğretmenler Günü gelmiş. Kırmızı Başlıklı Kız ve Çizmeli Kedi, Özlem Öğretmen'e ne alacaklarını bulamamışlar. En sonunda ormana gitmeye karar vermişler. Ormana gittiklerinde çok güzel çiçek ve mantarlar görmüşler. Kırmızı Başlıklı Kız çiçek toplarken Çizmeli Kedi bir savaş uçağı ile savaşıyormuş; çünkü savaş uçağı onlara saldırmaya çalışıyormuş. Çizmeli Kedi savaş uçağını yenmiş. Kırmızı Başlıklı Kız ve Çizmeli Kedi yolda giderken Kırmızı Başlıklı Kız’ın büyük annesinin evine gelmişler. Kırmızı Başlıklı Kız büyük annesinden biraz kurabiye almış ve ağaçların üstünden atlayarak ormandan çıkmışlar. Diğer gün Kırmızı Başlıklı Kız ve Çizmeli Kedi Özlem Öğretmen'e hediyelerini vermişler. Özlem Öğretmen mantarlardan yapılmış çiçek demetini görünce çok mutlu olmuş. Kırmızı Başlıklı Kız ve Çizmeli Kedi birisini mutlu etmenin ne kadar güzel bir duygu olduğunu öğrenmişler. Gözde KARAKAYA 4B
© ODTÜ G.V. Özel Mersin İlköğretim Okulu
UTKU HOCA’NIN SİHİRLİ LAMBASI Utku Hoca basketbolcuydu. Bir gün gezi yaparken bir oyuğun içine düştü ve orada bir lamba gördü. Lambayı salladı ve içinden dev bir cin çıktı. Cin “Dile benden ne dilersen.” dedi. Utku Hoca “ Bir hafta sonraki NBA-Türkiye maçında Türkiye’ de oynuyorum." dedi. “Beni Michael Jordan’ dan daha iyi bir oyuncu yapar mısın ?”. Cin “Tabi ki, yarın sabah gel.” Utku Hoca çok heyecanlıydı. Cin ile birlikte günde beş saat çalışmaya başlamışlardı. Utku Hoca iki gün içerisinde arkadan yön değiştirmeyi gözü kapalı bir şekilde yapmaya başladı. Geriye beş gün kalmıştı. Cin “Sen artık nasıl çalışman gerektiğini biliyorsun. Artık tek çalış.” dedi. Utku Hoca’nın maç zamanı geldi. 186-90 Utku Hoca yendi. Utku Hoca 50 basket attı. Utku Hoca artık hep düzenli çalışmaya başladı. Cin “Ne oldu ! Michael Jordan’ın sekiz katı kadar iyi oldun.” Utku Hoca “Artık ışıkla yarışıyorum.” dedi. Utku Hoca o günden sonra NBA takımına girdi. Çünkü çok iyiydi. Kaan DERE 4B
72
UTKU VE GRATEL Utku ve Gratel adında iki kardeş yaşarmış. Anneleri ve babaları öldüğü için onlara bir oduncu bakıyormuş. Bir gün yine ormana gitmişler. Utku ve Gratel oyun oynarken oduncu gitmiş. Utku ve Gratel’in yanında iki ekmek varmış. Yola ekmek ata ata gitmişler. Karşılarına kocaman elmastan bir ev çıkmış.Tam kapıyı çalacakları sırada arkalarında bir cadı belirmiş. Cadı: - Hadi içeri girin de size yemek vereyim, demiş. Utku ve Gratel içeri girmişler. Tam içeri girdikleri sırada üstlerine elmastan bir kafes düşmüş. Utku kafeste kalmış; Gratel’e ise temizlik yaptırmış. Cadı uyuduğu zaman Gratel cadının cebinden anahtarı almış ve Utku’yu kurtarmış. Sonra avcıyı çağırmışlar. Avcı cadıyı bir mağaraya kapatmış. Böylece Utku ve Gratel avcıyla beraber gitmişler. Çok mutlu yaşamışlar. Olcay Diren AVCI 4B
KAHRAMAN SELDA Yalancı çobanın koyunlarını kurtlar yerken Selda adında bir fen öğretmeni yardıma koştu. Kurtları öldürmek yerine onlara bir iksir verdi. Kurtların altı tanesi K9 köpeklere, iki tanesi ise Sibirya kurtlarına dönüştü. Bu durum çobanın koyunlarını kurtarmakla kalmadı, koyunların yeni arkadaşları oldu. Ozan BAŞTERZİ 4B
KIRMIZI BAŞLIKLI EBRU Evvel zaman içinde Kırmızı Başlıklı Ebru diye biri varmış. O bir matematik profesörüymüş. Bir gün büyükannesine İskender kebabı götürmeye karar vermiş. Yola koyulmuş. Yolda etekli bir kurt görmüş. Kurda yolu sormuş; kurt onu yanlış yoldan göndermiş. Kendisi kısa yoldan gidip, Ebru’nun büyükannesini yemiş. İki yıl Ebru’nun büyükannesinin evinde beklemiş. Kurt çok acıkmış, bu yüzden de yemek aramaya ormana gitmiş. Bir avcı da gelip onu ikiye bölmüş. Büyükannesi de evine geri dönmüş. O sırada da Ebru eve gelmiş. Sonra kurdu dikip birlikte İskender kebabı yemişler. Herkes mutlu ve tok bir şekilde evine dönmüş. Orkun ÇIRAK 4B © ODTÜ G.V. Özel Mersin İlköğretim Okulu
73
KÜLKEDİSİ’NİN ARKADAŞI Külkedisi büyük bir şatoda yaşarmış. Külkedisi'nin gerçek adı Meryem'miş. Meryem’in annesi ölmüş, babası da başka biriyle evlenmiş. Evlendiği kadının üç çocuğu varmış. Kadınla evlendiğinden beri külkedisine hizmetçi gibi davranıyorlarmış. Külkedisi bulaşık yıkarmış, temizlik yaparmış. Üvey annesine ve kardeşlerine hizmet edermiş. Kardeşlerinin ve annesinin kıyafetlerini yıkarmış. Üvey kardeşleri Külkedisi'nin kıyafetlerini alırlarmış. Bir gün prens eş seçmek için bir balo düzenlemiş. Üç kardeş yani üvey kardeşleri o baloya gideceklermiş. Külkedisi Meryem de katılmak istemiş ama izin vermemişler ve gitmişler. Külkedisi bulaşıkları yıkamaya başlamış. Bulaşıkları yıkarken bir peri gelmiş. — Baloya gitmek mi istiyorsun? — Evet ama hiç kıyafetim yok. Tek bu var. — Nasıl bir kıyafet istiyorsun? — Uzun bir gelinlik istiyorum. — Sana elbise vereceğim ama saat 12'de burada olacaksın,demiş. Baloya giden Külkedisi, Prens Abdullah’la arkadaş olmak istemiş. Prens Abdullah'la sohbet etmişler ve çok iyi arkadaş olmuşlar. Üvey kardeşleri onu çok kıskanmışlar ve ağlamışlar. Şevval Deniz AKDENİZ 4B
KIRMIZI BAŞLIKLI KIZ VE ÖZLEM ÖĞRETMEN. Bir gün Kırmızı Başlıklı Kız babaannesine çorba götürürken bir kurt Kırmızı Başlıklı Kız'ı telefonla aramış ve babaannesinin evinin yerini öğrenmiş. Babaannenin evine giderek babaanneyi dolaba kilitlemiş ve onun yerine geçmiş. Sabah Kırmızı Başlıklı Kız babaannesine giderken yanına Özlem adlı bir çocuk gelmiş, tanışarak yollarına devam etmişler. Babaannesinin evine geldiklerinde babaannesini görmüşler. Beraber “Babaanne burnun niye bu kadar uzun? ” demişler. Kurt “Sizin kokunuzu daha iyi almak için yavrum.” demiş. Kırmızı Başlıklı Kız “Babaanne seni çok seviyorum.” demiş. “Yanındaki arkadaşın kim yavrum?” demiş kurt. Kırmızı Başlıklı Kız “O benim yeni arkadaşım Özlem.” demiş. Kurt kollarını sıvamış ve üstlerine atlamış. Özlem ve Kırmızı Başlıklı Kız “İmdat ! ! !”diye bağırmış. Babaanne sonunda dolaptan çıkmış. Kurda en sevdiği terliği fırlatmış, kurt kaçmış. Özlem, Kırmızı Başlıklı Kız ve babaanne çorbalarını içmişler ve bir daha kurt onlara hiçbir kurnazlık yapmamış. Sami KAPTAN 4B
© ODTÜ G.V. Özel Mersin İlköğretim Okulu
74
YEDİ CÜCELER UZUYOR Bir varmış bir yokmuş, Gonca diye bir kız çocuğu büyük bir sarayda yaşarmış. Bir gün Yedi Cüceler Gonca’nın evine gitmişler. Gonca Yedi Cüceler'i görünce onları evine almış. Yedi Cüceler çok kısa olduğu için koltuğa bir türlü oturamamışlar. Gonca hemen onları alıp koltuğa oturtup konuşmaya başlamış. Hepsinin uykusu gelince koltuğa kendilerini atmışlar. Sabah olunca herkes oyun oynamaya gitmiş. Gonca onlarla oyun oynayamıyormuş çünkü onlar çok kısaymış. Gonca hemen onları hastaneye götürmüş. Yedi cüceler, Doktor Utku’ ya durumlarını anlatmışlar. Utku’nun aklına bir fikir gelmiş. Onları alıp ameliyat etmiş ve boyları uzamış. Gonca onları görünce çok sevinmiş ve hepsi çok mutlu oyunlar oynamışlar. Tan UYSAL 4B
© ODTÜ G.V. Özel Mersin İlköğretim Okulu
BURCU PRENSES VE YEDİ BOYA Bir varmış. Bir yokmuş. Burcu adında çok güzel bir kız varmış. Bu kız prensesler kadar güzelmiş. Bu yüzden ona Burcu Prenses derlermiş. Burcu Prenses hep resim yapmak istermiş ama hiç malzemesi yokmuş. Sadece kağıt alacak kadar parası olduğunu fark etmiş. Kağıt almak için şehre gitmiş. Ama şehre gitmek için ormandan geçmesi gerekiyormuş. Yolda giderken boya yerine kullanabileceği rengarenk bir çiçek görmüş. Ona doğru ilerlerken bir kuyuya düşmüş. Aslında bu çukur bir boya geçidiymiş. Her yer gökkuşağından bile renkliymiş. Burcu Prenses hep orada kalmak istemiş ama yakınlarını özlemiş. Kendisine yetecek kadar yedi tane boya alıp çıkmaya çalışmış ve bir ip görmüş. O ipe tırmanmış. O ipi bir prens tutuyormuş. Prens ve prenses evlenmiş. Birlikte resimler yaparak hayatlarına devam etmişler. Eylül GİZİR 4B
75
UTKEL VE EBRUTEL Bir zamanlar Utkel ve Ebrutel adında iki kardeş varmış . Anneleri öldüğü için babaları başkasıyla evlenmiş. Evlendiği kadın bir Iphone canavarıymış ve Utkel’i ve Ebrutel'i istemiyormuş; çünkü onlar sürekli Iphone ile oynuyorlarmış. Bir gün babaları piknik yapalım demiş ve Utkel’i ve Ebrutel'i de yanına almış. Onları kandırmış ve ormana bırakmış. Karısı yüzünden belki de onları bir daha göremeyecekmiş. Biraz zaman geçmiş ve Utkel ve Ebrutel bunu fark etmiş. Iphone 5’lerini çıkartıp yolu bulmuşlar. Birden yolda Ipad’den yapılmış bir ev görmüşler.Ipad‘te olan oyunları kendi telefonlarına yüklemişler. Birden kapıda bir robot belirmiş. Robot onları evine davet etmiş. Ebrutel aslında çok korkuyormuş. Robot aslında sevimli görünüyormuş. Robot onlara Ipod ikram etmiş. Robot kendini şarj ederken Utkel ve Ebrutel de onun laboratuarına çıkmışlar.Bir dolap görmüşler ve dolabı açınca kafası olan bir tablet fırlamış. Tablet: - Dikkatli olun bu robot insanların kafasını kopartıp ipad’lere takıyor, demiş. Utkel ve Ebrutel çok korkmuş ve evden kaçmaya çalışmışlar. Sonra ellerinden geldiğince hızlı oradan kaçmışlar ve babalarının yanına dönmüşler. Geldiklerinde babalarının ağladığını görmüşler. Babaları onların yokluğuna çok üzülmüş ve bir daha hiç ayrılmayacaklarını söylemiş. Üvey annelerini de evden kovmuşlar ve mutlu bir şekilde yaşamışlar. Bade KOLUKIRIKOĞLU 4B
© ODTÜ G.V. Özel Mersin İlköğretim Okulu
UTKU HOCA ve ÇİZMELİ KEDİ Bir Çizmeli Kedi varmış. Bu kedi çok tatlıymış. Bir de arkadaşı varmış. Arkadaşının adı Utku Hoca’ymış. Bunlar çok iyi bir ülke keşfetmişler. Ülkenin adı Elmas Diyarı’ymış. Utku Hoca ve Çizmeli Kedi bu diyarı görünce çok sevinmişler. Adında elmas geçse de elmas yokmuş. Utku Hoca ve Çizmeli Kedi’yi güler yüzle karşılamışlar. Daha sonra onları bir ormana götürmüşler. Orası pek güzel değilmiş. Ormanda bir cadıyla karşılaşmışlar. Cadı çok da kötü bir cadı değilmiş. Her istediklerini yapıyormuş. Çizmeli Kedi yaramaz olduğu için durmadan bir şeyler istiyormuş. Cadının sabrı taşmış ve kediyi kovmuş. Kedi kovulunca üzülmüş. Geceyi ormanda geçirmiş. Çizmeli Kedi her şeyi istemenin yanlış olduğunu anlamış ve cadıdan özür dilemiş. Cadı özrünü kabul etmiş ve yanlarında kalmasına izin vermiş. Yusufhan ARSLAN 4B
76
EFSANELERİ BİZ OLUŞTURDUK
RAKALİPSO EFSANESİ Bir zamanlar bir büyücü varmış. Herkes gibi bu büyücünün de bir sıkıntısı varmış. Bu büyücünün bir kızı varmış. Ama bir oğlu yokmuş. Bir gün bir kazanda bazı iksirleri karıştırarak bir oğlan yapmaya karar vermiş. İksirleri karıştırmış. İçeriden bir oğlan değil bir canavar çıkmış. Çünkü iksirin dozunu fazla kaçırmış. Canavar kazandan çıktığı anda kıza saldırmış. Rakalipso adlı bu canavar üç metre boyundaymış. Kızı gittiği her yerde buluyormuş. Sonunda kız suyun altına girmeye karar vermiş. “Poseidon, lütfen beni koru! ” diye dua etmiş ve dileği gerçek olmuş. O anda denizin tüm canavarları, balıkları, bitkileri ve yaratıkları Rakalipso’nun etrafını sarmış ve onu suyun altına gömmüşler. Aniden ortaya Poseidon çıkmış. Rakalipso’yu daha çok suyun altına gömmüş. Artık Rakalipso’nun sadece ağzı görünüyormuş. Rakalipso tam “Haaaayııııır!” diye bağırırken Poseidon onu taşa çevirmiş. Büyücü kızına kavuştuğu için çok mutlu olmuş. Kaan DERE 4B
© ODTÜ G.V. Özel Mersin İlköğretim Okulu
77
TAŞ KAFA OVASI BİLMECESİ Güzel bir ülkenin kraliçesi olan Madam Elly bir gün çok hasta olmuş. Oğlu Maxer bu duruma çok üzülmüş . Fakat en kötü korkusu savaşa bir gün kalmış olmasıymış. Prens askerleri kontrol etmeye gittiğinde ise sadece elli yaralı asker görmüş. Prens geçen savaşın olduğu yere geldiğinde yerde ölü askerler yerine büyük taştan kafalar varmış. Prens krallığa geri dönmüş. Sabah hemen savaş alanına gitmiş. O alana gelince bir sorun hissetmiş. Bağırma yok, kan yok, asker yok ama daha fazla taş kafa varmış. Prens bir taşa yaklaşınca bacaklarını kıpırdatamadığını anlamış. Bir şey yapamayınca sessizce taşlaşmayı beklemiş. Artık bu bilmece çözülmüş. Burası Taş Kafa Ovası’ymış Sena OKUR 4B
ÜRETİMDEN TÜKETİME ÖYKÜLER BİR LİMONUN HAYATI Ben küçük bir limonum. En sevdiğim şey dalların üstünden etrafı izlemek. Bir gün yine dalların üstünden etrafı izlerken biraz kilolu ve uzun boylu bir adam beni aldı; kardeşlerimin de içinde olduğu sepetin içine koydu. Biz yolda giderken aniden durduk. Kocaman bir fabrikanın önündeydik. Bu fabrikayı bir kuş anlatmıştı daha önce bana. Bu fabrikada bizleri işlemlerden geçirerek parfümler, kremler, meyve suları ve hatta ilaç bile yapıyorlarmış. Fabrikanın içine doğru ilerliyorduk ve ne olmak istediğimizle ilgili konuşuyorduk. En küçük kardeşim meyve suyu, ortanca kardeşim parfüm olmak istiyordu. Ben hiçbir işlemden geçmek istemiyordum çünkü limon olmaktan çok mutluydum. Dalda öylece durup etrafı izlemek çok keyifliydi. Fabrikada beklerken hepimiz dağıldık ve bizi farklı yerlere götürdüler. Beni parfüm yaptılar. Kardeşlerim ise ortancası meyve suyu olmuş, küçük kardeşim ise hiçbir işlemden geçmemiş. Hiçbirimiz istediğimiz şey olamamıştık ama belki bu şekilde daha faydalı oluruz diye geçirdim içimden. Olcay Diren AVCI 4B
© ODTÜ G.V. Özel Mersin İlköğretim Okulu
BİR LİMONUN HİKAYESİ Benim annem küçük bir tohumdu. Gün geçtikçe büyüdü büyüdü ve kocaman bir limon ağacı oldu. Annem bana çok fazla kardeş verdi. Kardeşlerimle her zaman sallanma oyunu oynardık. Aradan uzun bir zaman geçtikten sonra hepimiz büyümüştük. Bir gün kocaman bir adam geldi ve hepimizi dallarımızdan kopardı. Çok korkmuştuk. Annemiz fabrikaya gideceğimizi söyledi. Fabrika acaba nasıl bir yerdi. Sepetlerde farklı limonlarla karşılaştık. Onlar farklı işlemlerden geçeceğimizi ve insanlık için çok yararlı şeyler olacağımızı söyledi. Sepetteki herkes krem olmak istiyordu. Krem fabrikasında hepimiz krem olduk. Kremler yarışmasında en iyi kremler biz seçildik. İnsanların yaralarını iyileştirdik ve yararlı olduğumuz için mutlu bir hayat yaşadık. Ahmet Destan KILIÇ 4B
KÜÇÜK LİMONUN HİKAYESİ Bir varmış bir yokmuş, bir limoncuk varmış ve adı “ Limon gibi Limon”muş”. Ailesi ile birlikte yaşamaktan sıkılmış. Bir maceraya atılmak istemiş. Bir gün kendi başına evinden kaçmış ve bir fabrikanın önüne gelmiş. Bu fabrikada kremler, parfümler varmış. Fabrikada çalışanlardan biri bu limonu görmüş. Limon görüldüğünü anlayınca çok korkmuş ve hemen oradan kaçmış. Gece olunca gizlice havalandırma borusuna geçmiş ve geceyi orada geçirmiş. Sabah erken saatte de fabrikadan kaçmış çünkü hiçbir işlemden geçmek istemiyormuş. Bu limonun hayali sofrada ki bir yemeğe sıkılmakmış ve istediğine de kavuşmuş. Eren DAĞDELEN 4A
78
BİR MEYVE SUYU HİKÂYESİ Benim adım Limon. Sabahın erken saatlerinde ben daha gözümü açmamışken bir sepete konuldum. Kendime geldiğimde bir kamyonun içinde tanımadığım limonlarla bir aradaydım. Kocaman bir fabrikaya götürüldük. Bu fabrikada gıdıklayan ve canımızı acıtan makinelere konulduk. Kimi arkadaşlarımız bu makinelerden kendilerini hızla yere atarak “ Yaşasın!” diyorlardı. Yere atladıkları zaman kurtulacaklarını düşünüyorlardı. Ama kurtulamıyorlardı tabi ki. Yere düştüklerini gören görevliler onları alıp meyve suyu yapmak için ayrı yerlere koyuyorlardı. Bizi bazı adamlar alıp kasalara yerleştirdiler ve tekrar kamyonlara bindik. Yolda giderken meyve suyu olacağımızı anladık. Ben kaçmaya çalışmamıştım ama yine de beni meyve suyu fabrikasına götürdüler. Sanırım beni toplarken üstümde oluşan yaralar yüzünden bu fabrikaya gidiyordum. Yunus Emre SOYAL 4A
© ODTÜ G.V. Özel Mersin İlköğretim Okulu
UZUN MACERA Benim adım Lucy. Bir limon ağacındaki küçük bir limonum. Benim arkadaşlarım Tilda ve Yules ile birlikte bir bahçede yaşıyordum. Bu bahçenin mavi gözlü, kahverengi saçlı ve beyaz tenli bir sahibi vardı. Bu kişi beni ve arkadaşlarımı dallarımızdan kopardı ve bir sepete koydu. Sepetlerimizden de kamyonun içindeki kasalara konulduk. Kamyonlarla fabrikalara götürüldük ve orada duş aldık. Ama işlemlerimiz daha bitmemişti. Bizleri büyük bir makineye götürüp yine yıkadılar. Bu işlem de bittikten sonra bizi ayıklama işleminin yapıldığı yerlere götürdüler. Jules kötü kalpli olduğu için siyah görünüyordu; onu bizden ayırdılar. Bizlere yine duş aldırdılar, kuruttular, kasalara yerleştirdiler ve kamyonlara yüklediler. Havaalanına gittik ve İtalya uçağına bindik. Kocaman bir ilaç fabrikasına gittik. Çok sağlıklı ilaçlar olmuştuk artık. Şu anda Tilda’yla ben kanın içindeki bir kaydırakta kayıyoruz ve insanları iyileştirdiğimiz için çok mutluyuz. Delfin TAŞDELEN 4A
79
BEN ÇOCUĞUM Bir bilseniz ne yaptım Yıldızlarla tanıştım Birkaçını toplayıp Saçlarıma taç yaptım Gökkuşağındandır ipim Hoplar zıplar dururum Nasıl olur demeyin Çünkü ben bir çocuğum Alihan TAŞAR 5A ODTÜ KOLEJİ Okulumda öğrenirim tüm bilgileri Derinde saklarım sevgisini Türkiye’m kadar sıcaktır sevgisi Ülkemin en güzel okulu ODTÜ Koleji
BAHAR Mis gibi günleri, Esintisiz güzellikleri, Rengarenk çiçekleri, Sıcacık saatleri, İnsan sevgisi demektir bahar. Aslı AYDIN 5A
Kıymetlidir tüm öğretmenleri O kadar güzel anlatırlar ki dersleri Lisesi, ortaokulu, üniversitesi Eminim hepimiz olacağız meslek sahibi Jet hızıyla geçecek zamanın her dilimi İzindeyiz Atatürk’ün biz öğrencileri… Ceylin CANATAR 5A
KUŞLAR Kuşlar… Küçük sıcak yuvarında Minik yavrularıyla Ötüşen kuşlar… Birden bir avcı geliyor onların dünyasına Tüfek sesleriyle irkiliyor dünya Çığlıklar yükseliyor Cıvıltılar kayboluyor Cemre Deniz KURU 5A
ŞİİR YAZDIM Duygulandım bugün Bir şiir yazdım hemen Bir tek o anladı beni Ona anlattım derdimi Şiire anlattım derdimi O benim arkadaşım oldu Ölümsüzleştirdim duygularımı Ölümsüzleştirdim günlerimi Çağan Efe GÜNAYDIN 5A
80
HAYAT Hayata karşı akan bir su Vardır onunla yüzleşen Zaman onu yense de Onun yüzü güler Mutlulukla yaşayan Yaşamını sürdüren Mutlu olsa da önünde Bir sürü engel olan su Kendine soruyor neden var bu hayat Sordukları cevap veremese de Oturmayı seçiyor su Farkında olmasa da zaman akıyor O oturmaya devam ediyor. Duru KOYUNCUOĞLU 5A
ZAVALLI ÖĞRENCİLER Ben bir öğrenciyim Anlayın beni Ödevler bol, sınavlar bol Her teneffüs kat çıkarız. Sınıfımız yok, Rahatımız yok, Eğlencemiz yok, Derdimiz çok!
MEKTUP Birkaç satır yazıyoruz, Sonra zarfa koyuyoruz. Zarfa pul yapıştırınca, Postaya gidiyoruz.
Eşyamızı kaybetmemek ayrı bir sıkıntımız Stresimizi kantinde atarız. Büyüyünce lise, üniversite Sonunda adam olur çıkarız. Emre AKÇA 5A
Pula damga vuruluyor, Zarfa adres yazılıyor, Ücreti de ödeyince, Mektup diye yollanıyor. Emir İÇEN 5A
81
SİYAH KERTENKELENİN ÇÖLDEKİ BİR GÜNÜ Şeker çölünde, Siyah Kertenkele adında bir kertenkele yaşarmış. Çölde bir gün gezerken, başka bir kertenkele görmüş. Siyah Kertenkele onu takip etmiş ama git git yol bitmiyormuş. İki kertenkele de yorulmuş ve bir sütlü çikolata kaktüsünün altına geçmişler. İkisi de kestirmeye başlamışlar. Ve en sonunda, uyanmışlar. Bakmışlar ki, iki dev topitop yan yana gelmiş parlıyorlar. Siyah kertenkele bağırmış: -Hey! Topitoplar! Yanındaki kertenkele şöyle demiş: -Sus! Onlar Bay Aydede ve Bayan Aynine! Onlar sinirlenince, tam olduğun yere, kaynar sıcak çikolata damlatırlar. Siyah Kertenkele: -Tamam! Tamam! Pardon! -Senin ismi ne? Diğer kertenkele: -Bay Çiroz. - Memnun oldum Bay Çiroz, ben de Siyah Kertenkele! Sabahleyin, Bay Çiroz uyanınca yanında Siyah Kertenkele yoktu! Kalkıp ortalığa göz gezdirdi ve müzik sesleri duymaya başladı. Oraya doğru yol aldı. Ve karşısında dev kurabiyeden oluşmuş bir disco evine vardı. Oraya girdi ve Siyah Kertenkele “Hoş geldin!” diyerek Bay Çirozu karşıladı! Bay Çiroz, o anda Siyah Kertenkelenin neden ayı topitop zannettiğini anladı. Görkem DÖNMEZ 5A
UÇURTMAM Gökyüzünde kendince, Süzülüyor uçurtmam. Baharın müjdesini verircesine, Gülümsüyor uçurtmam. Bulutlar arasında, Uçuyor uçurtmam. Bu güzellik karşısında, Nasıl sevinmez insan. Uçurtmamla birlikte, Özgürlüğü yaşıyor insan. İpi kopup gidecek diye, Sıkıca sarılıyor insan. Uçurtmamdır çocukluğumun parçası, Büyüyüp de ona elveda demek Ne kadar zor, Her zaman gönlümde yerin var, Benim canım uçurtmam. Eylül ALBAYRAM 5A
82
ALEXANDRO Büyük olmayan tenha bir şehirde yaşayan bir çocuk varmış, adı Alexandro. Alexandro'nun ailesi fakir değilmiş, zengin de değilmiş. Orta düzeyde mutlu bir hayat yaşıyorlarmış. Anne ve babası yabancılarla konuşmaması hakkında sık sık Alexandro'yu uyarıyorlarmış. Alexandro çevresi geniş arkadaş canlısı biriymiş. Aynı zamanda büyüklerine ve arkadaşlarına karşı çok saygılıymış. Bir gün bir adam arabası ile Alexandro'nun yanına yaklaşmış. Ona şeker vermiş ve uzaklaşmış Alexandro tabii ki şekeri yemeyip çöpe atmış. Anne ve babasına olayı anlatmış. Anne ve babası ona ''aferin'' deyip ödül olarak çikolata almışlar. Alexandro afiyetle çikolatasını yemiş. Ertesi gün arkadaşlarıyla futbol oynarken yere düşmüş ve bacağı kırılmış. Anne ve babası buna çok üzülmüşler. Alexandro 1-2 ay sonra ayağının üstüne basmaya başlamış. Alexandro tüm arkadaşlarına çikolata almış ve onları ne kadar çok özlediğini söylemiş, arkadaşları da Alexandro'yu özlediklerini söyleyip eskisi gibi oynamaya başlamışlar. Kaan KILIÇ 5A
MACERA Yaşadığım yerde iki arkadaşım var ama herkes yaralı… Bir gün kuşlar cıvıl cıvıl öterken bir adam geldi elinde balta vardı. Başta bizimle konuşmaya oynamaya geldiğini sandım. Belindeki baltayla kesmeye başladı. Tüm orman bizi izliyordu. Çok üzüldüm, ağlamaya başladım. Beni bıraktı, arkadaşlarıma doğru yürümeye başladı. Onları da kesti birer birer. Bizi bir kamyonete yükledi. Büyük bir binaya getirdi. Kağıt fabrikasıymış burası. Bizi bir sürü parçaya ayırdılar. Bizi evimizden arkadaşlarımızdan ayırdı. Hasan DİNLER 5A DOĞA Doğa şarkısını söylemeye hazırlanıyordu, Yeşillere büründü ormanlar, Masmavi elbisesini giydi deniz, Çeşit çeşit türde hayvan, Renk renk bitkiler Yardım etti doğaya, Artık her şey hazırdı. Başladılar şarkıya... İpek TEKLİ 5A
83
YAŞAMAK GÜZEL Sevgi dolu içimiz En iyi dostlarla Ve arkadaşlarla Güzel anılar var aklımızda İyilik dolu kalbimiz Mehmet Ata ARSLAN 5A
BASKETBOL Basketbolu severim Her saat oynamak isterim. Mükemmel bir eğlence Sağlık ve neşe Sarper TECER 5A
KİTAPLAR Kitaplar bazen tozlu raflarda Karanlığın arkadaşı Bazen de bu hayatta İnsanların yoldaşı
ZAMAN Zaman akıp geçiyor bir anda. Hayal ve umutlarla birlikte Ellerimin arasında su oluyor. Berrak ve hayat veren… Sıla YILMAZ 5A
Hayal dünyasının anahtarı Işık saçan bilgi yumağı Mutluluk ve huzur durağı Bazen de eğlencenin kaynağı. Her sayfada farklı renklerle Zamanda yolculuk yaparız Gördüklerimizden bir şey öğrenir Hayatımıza katarız. Kitaplar sevgi ister, Özenle okumalı En iyi arkadaşım Her zaman kitap olmalı. Selin Deniz AKDOĞAN 5A 84
AĞAÇLARIN ÖNEMİ Bir adam varmış. Yaşadığı ülkenin en zengin iş adamlarından biriymiş. Bu adam ağaçları gereksiz boşuna yer kaplayan varlıklar olarak görüyormuş. Bu adamın bahçesinde küçük bir yeşillik bile göremezmişsin. Bahçesi tamamen demir ve metal gibi malzemelerden oluşuyormuş. Aslında çok teknolojik görünüyormuş. Ancak bir ağaç ve ya çimden bir alan gibi güzel görünmüyormuş. Bu adam önüne gelen her ağacı kestiriyormuş. Bir gün limuzini ile giderken bir ağaca çarpmış. Buna çok sinirlenmiş ve ülkedeki tüm ağaçları kestirtmiş. Ülkenin öncelikle görüntüsü zamanla da havası bozulmuş. Azalan oksijen insanları hasta etmeye başlamış. Komşu ülkelerin yardımıyla ağaçlandırma çalışmalarına başlanmış. Ve 8-10 yıl sonra ülke eskisinden de güzel, yeşil hale gelmiş. Yani ağaçlar görüntü olarak güzel olduğu gibi birçok yönden faydaları vardır. Suat Bora ATAKAN 5A
HAYAL DÜNYASI Ne güzel kuşlar Uçan atlar Renk renk dondurmalar Bu benim dünyam. Her gün gök kuşağı çıksa Anka kuşları rengini oluştursa Gülücükler saçsa Bu benim dünyam. Pamuk şekerden bulutlar Baston şekerden ağaçlar Lolipoptan hayvanlar Bu benim dünyam. Yasemin ÇAKIR 5A
MACERA DÜNYASI Eğlenceyle doludur İnsanı mutlu eder Bazen de tehlikeye atar Heyecan doludur macera Macerayla dolu bir dünya Ne eğlenceli Ne tehlikeli Dikkat edin her şey var orada Yaşar YAĞMUR 5A
85
AKRAN DOSTLUĞU Arkadaşım korur beni Her zaman sever beni Mutlu etmek için beni Uğraşır durur
Ben bir Oradan Koşarım Ben bir
Dar günümde yanımda olur Diğerlerine karşı beni korur Bir gülüşü ışık saçar Mutlu bir güneş olur
CEYLAN ceylanım buraya hoplayıp zıplarım kaçarım ceylanım
Kaslı bacaklarım Güçlü omuzlarım Dal gibi boynuzlarım Onlardır benim gizli silahlarım Ahmet Can ÜNAL 5B
Severim onu Mutluyum onunla Canım akran dostum Seni seviyorum. Zakire Sıla AKKAYA 5A
OYUN Oyunu seviyorum ben, Bilmem neden? Keşke herkesle, Eğlenebilsem.
ATATÜRK Atatürk kurtardı bizi kocaman karanlıktan. Bize umut verdi, inancımızı tazeledi… Hayatta bu huzura sahipsek Atatürk’ümüze borçluyuz biz. Kocaman orduyu yönetti üç yıl boyunca. Attı düşmanları yurttan, kurdu Cumhuriyeti baştan. Yenilikler devrimler yetişmedi art arda. Kendini hiç sayıp Türkiye halkını geliştirdi, beklemedi dinlemedi devrimleri peş peşe getirdi. Anladı tüm dünya yeni Türkiye halkını. Ama yumdu gözlerini 10 Kasım 1938’de. Tüm dünya gözyaşlarında boğuldu. Arda ÇİÇEK 5B
Kedimle yumak oynasam, Arkadaşlarımla top Keşke biraz, Oyuna doysam. Ada Beşir BAYRAKTAR 5B
86
RESSAM GÜNEŞ Güneş bir ressamdı Evleri çizen. Bulutları o çizerdi, Gölgeleri sevmezdi. Hem aydınlatır hem gülümserdi. Tüm dünyayı o çizerdi. Işığı herkese, her şeye yeterdi. Her şey birdi Görkemli Ressam güneşe Barış Berk KİNEŞÇİ 5B SANA BİR SIR VERECEĞİM Biri beyin okur, diğeri eşyaları oynattır Biri elektriğiyle çarpar, diğeri görünmez olur Biri geleceği görürken, diğeri istediği kişiye dönüşür Biri ışık hızında koşarken, diğeri duvarlardan geçer Biri hipnotize ederken, diğeri hepsinin gücünü alır
GÜNEŞ Başlığı görünce aklınıza uzaydaki gezegen gelmesin. Bu sefer bahsettiğimiz kıvır kıvır saçları, boncuk gibi kara gözleriyle Güneş adında 11 yaşında bir kız. Beş yaşında afacan bir kardeşi var, adı Kerem. Güneş ile sürekli oyun oynamak ister ama ablası oynamak istemediğinde ise annesine Güneş’i şikayet eder. Annesi Güneş’e kardeşini kırmaması bilgisayarda vakit geçireceğine kardeşi ile ilgilenmesi gerektiğini söyler. Güneş de odasına gidip ya müzik dinler ya da kitap okurdu. Bugün annesi arkadaşlarıyla alışverişe çıkmıştı ve genellikle saat beşe kadar dönmezdi Kerem de televizyonun karşısında uyuya kalmıştı. O zaman Güneş in odasında sakladığı şekerleri midesine indirmesinde bir sakınca yoktu tam elindeki şekeri ağzına atarken Kerem’in sesi kulağında çınladı: - Bana da verir misin abla? Güneş, Kerem’i ilk defa bu kadar şirin bulmuştu, şekerlerin hepsini kardeşine verirken ona sıkı sıkı sarıldı. Ezgi Zeynep HÜSEYİNOĞLU 5B
Hepsi birbirini tamamlar Korurlar her zaman birbirlerini Kötü durumda kalırlarsa Güçleri ortaya çıkar Bunlar özel çocuklar, özel güçleri var Hepsi birbirini çok sever Delfin PEKDAĞ 5B
87
KARA TAHTA Ben kara tahta; Tahtadan olmasam da Bir işe yarıyorum Her gün çocuklar bana bıraktığında, O güzel resimlere bakıyorum. Bazen onlar gibi olup, Pofuduk tek boynuzla, Gökkuşaklarından kayıyorum.
KİTAPÇI ÇOCUK Her zaman kitap okurum. İçine dalarım kitapların. Hayal dünyasında dolaşırım hep. Kitapçı çocuğum ben.
Fakat ama o şeker tadındaki Düşlerden hiç bir zevk alamıyorum Ben neyim ki? Sadece sıradan bir kara tahta. Ece BOZDOĞAN 5B
Sıkıcı bulurlar kitapları. Sıkıcı değildir kitaplar. Bilgilendirir insanları Öğretir her şeyi Kitapçı çocuğum ben Mutlu olurum kitapları okudukça Yazarlarla tanıştıkça Heyecanlandırır beni yeni serüvenler Kitapçı çocuğum ben. Ece TEMURTAŞ 5B
GÖL VE SIRDAŞLAR Bir minik göl Parıldarken karanlığın sesine Süzülürken asiller gölde Rüzgarın eşsiz esintisiyle
KİTAPLAR Kitaplar kültürü arttırır, Hayal gücünü en iyi onlar yaşatır Eğlenceli bilgilerle, Dünyayı tanıtır.
Fısıldaşırken uçan sırdaşlar Duyar ağaçta fındık yiyen sincaplar Hemen yayarlar duyduklarını Kızdırırlar sırdaşları. Dila Sude TECER 5B
Okuma kitaplarından atlasa, Dergiden ansiklopediye, Yaratıcı fikirlerle, Eğlenceye atlatır. Efehan EFE 5B
88
DÜŞLER VE SOKAKLAR Bir evim olsun istiyorum. Güzel banyosu, yiyeceklerle dolu mutfağı olan bir ev… Ne yazık ki bana yemekler yapan bir annem yok. Sokaklarda yalnızım. Gelecekte bir gün zengin olma hayalleri kuruyorum. Bazen kötü şeyler düşünüyorum. Hırsızlık gibi. Sonra gece kabus görüyorum. Ben bir araba çalmışım, üç polis arabası var peşimde. Bir şekilde kaçmanın yolunu buluyorum. Arabayı satıyorum. Çok param oluyor. Ev alıyorum kendime. Araba alıyorum. Annem olmuyor evde. Üzülüyorum. Sabah gazeteleri katlayıp çöpün arkasına koyuyorum. Uçmasınlar diye. Ege NALBANT 5B
CUMHURİYET Cumhuriyet kuruldu, Ulusumuz mutlu oldu. Mustafa Kemal’in sesi ile Hürriyetimiz duyuruldu. Umudumuzdu, Nihayet gerçek oldu. Yaşasın milletim, yurdum Yaşasın Cumhuriyet. Elis EZİCİ 5B
89
BENİMKİ DAHA FARKLI Şiirleri çok severim. Her zaman şiirler okurum Okudukça içlerine dalar, Daldıkça güzelleşirim. Genellikle sevmezler, Şiir okumayı çocuklar. Ama benim düşüncem farklı Şiirler de anlamlı… Gamze BAYAR 5B KURTULUŞ SAVAŞI Bombalar yağıyor her yerden, Ölüyor askerlerimiz, Yanında olmak isterdim askerlerin, Hepsi savaşıp şehit oluyor. Eline silahını almış ölüyorlar, Her tarafta kılıç kurşun, Siperler parçalanıyor dört yönden, Gerekirse canımı feda ederim Türkiye için. Hüseyin Yiğit ALPAN 5B
OKULUMUZ Açıldı okulumuz Hazırlandı çantalarımız, Kalemle defterimiz Açıldı okulumuz. Neşe dolu içimiz Sevinçliyiz hepimiz Çıktık aydınlık yola Açıldı okulumuz.
AİLELER Kardeşler, babalar, anneler Hepsi birbirini seviyor. Aileler nasıl farklı? Nasıl aynı oldular?
Göklerde bayrağımız Dudaklarda marşımız Andımız söyleniyor Açıldı okulumuz.
Ve akrabalar var Onları çok seviyoruz. Aileler nasıl farklı? Nasıl aynı oldular? Jade AKTAŞ 5B
Başladı derslerimiz Öğrendik her şeyi Öğretmenlerimiz sayesinde Kaan Hasan OLCAR 5B 90
KİTAP Hayallerimin komutanı Şekillendirir hayallerimi Öğretir hayal kurmayı Hayallerimin ressamı
KEDİM MORİTZ Karlı ve soğuk bir mart sabahıydı. Son öykülerimi postalamak için evime çok yakın olan postaneye doğru yürüyordum. Birden soğuktan titreyen sesiyle miyavlayan minik bir kedi gördüm. Aldım onu, paltomun cebine koydum. Evime gittik birlikte. Ananemin anlattığı masallardan birinin kahramanını anımsattı bana. O keçinin adını verdim ona. Bal rengi gözleri vardı ve siyah benekli tüyleri... Eve kısa sürede alıştı. Hatta evin sahibi gibi davranmaya başladı. Benim bir eşim yok, çocuklarım da…. Tek işim yazı yazmak. Moritz bu sıkıcı hayatımın neşesi oldu. İyi ki getirmişim onu evime… Korhan ACAT 5B
Öğretir her bilgiyi hayallerimin ressamı Kötülüklerden uzaklaştırır Öğretir iyileri Benim canım kitabım Yiğit Kağan KAHRAMAN 5B DOĞA Akan akarsular Minik pisiler Balık dolu göller Şırıl, şırıl akan ırmaklar. Ağaçlar, mis kokulu çiçekler Çınarlar Meşeler Papatya ve güller Mis kokulu doğa Mavi doğa, yeşil doğa Eeeey! Doğa. Ilgın Yağmur DAYE 5B
BASKETBOL Basket oyunu Arkadaşlık gelişir Sakat kalınır Küçümsemez kimse kimseyi Eşit düşünür her kez birbirini Topla atarım basketi Basket çok güzel bir oyun Oyun=Basketbol Lütfen basket oynayın. Zeki Boran UÇAR 5B 91
DENİZ Dalgalı Deniz Rüzgar esmeye başlıyor, Güneş veda ediyor, Deniz yine dalgalanıyor, Ay kendini gösteriyor. Dalgalandırıyor denizi rüzgar, Bir oraya bir buraya, Kovalamaca oynayan çocuk misali, Eğleniyorlar yine her gün ki gibi.
Alara ALPAR 6A BEYAZ ŞEMŞİYE Ters çevirince gemi olur, Düz çevirince yağmurdan korur. Rengarenk modelleriyle, Havalı durur. O gün bırakmıştın beni, Bir fırtına gününde. Yapa yalnız döndüm eve, Seni bekleye bekleye.
KUŞLAR Mutlu olmak için yaşar, Daldan dala uçar, Erken kalkıp dal toplar, Durmadan yuva yapar.
Sonra gördüm seni sokakta, Önceden bembeyazdın, Şimdi bir baktım ki, Çamurların içindesin.
Sabah olup uyanınca, Çocuklar bahçeye çıkınca, Eğlence başlayınca, Güne neşe katar kuşlar.
Koştum hemen dışarıya, Atladım çamurlara, Aldım seni sımsıkı kollarıma, Oynadık birlikte çamurlarda. Aysu LÜLECİOĞLU 6A
Güzelce yukarı uçar, Yukardan bize bakar, Kedilerden korkar, Kuşlardır bunlar. Özgürce uçuşur, Kanatları tutuşur, Tüfeği görünce, Kalbine korku doluşur. Ali Burak ÖZCAN 6A © ODTÜ G.V. Özel Mersin İlköğretim Okulu
92
ÇOCUKLARIN NEŞESİ KARTOPU EĞLENCESİ Yine bir aralık ayı, Dışarıda oynuyor çocuklar. Etraf bembeyaz yine, Soğuk kış gününde. BENİM OYUNCAKLARIM Doya doya çocukluğumu yaşadım, Ne güzeldi oyuncaklarım, Bir sürü oyuncağım oldu, Hepsi birbirinden güzel...
Eğlenceli geçiyor vakit, Kardan adam yapıyorlar, Kartopu oynuyorlar, Bu kış gününde. Kartopu savaşı en eğlencelisi, Hiçbir şey tutamıyor yerini. Neden diye sorarsan eğer, Seviyoruz diyor her biri.
Bir zamanlar, Bez bebeklerim vardı, Bir de kağıt uçurtmalarım vardı, Rüzgara karşı uçurduğum.
Ellerinde avuç avuç kartopu, Çocuklar birbirini kovalar. Fırlatınca yüzlerine, Küçük bir gülümseme belirir yüzlerinde. Eliz ŞAHİN 6A
Oyuncaklarımı çok severdim, Korkardım başlarına kötü bir şey gelince. Onlar olmasaydı ben ne yapardım? Ne güzeldi oyuncaklarım. Badesu ÖZEL 6A
KÜÇÜK KURŞUN ASKER On iki kurşun askerden En farklısıdır. Sakat ayağı vardır. Bir oğlan çocuğunun . Şanslı küçük oyuncağıdır.
YALNIZ KEDİ Bir kedi vardı sokakta, Yalnız başına. Duvarların arasında, Sadece tek başına. Batuhan Arda KİBRİT 6A
© ODTÜ G.V. Özel Mersin İlköğretim Okulu
Şömineye atılmıştır, Kendisi yanmıştır . Fakat küçük askerin. Temiz kalbi sağlamdır . Eylül BEZCİOĞLU 6A 93
BABAMIN HEDİYESİ Çocuğum işte, oyun oynamak istiyorum, Arkadaşlarımla oyun oynamayı çok seviyorum, Seviyorum ama öncelikle ders diyorum, İlk lastik topumu babam aldı unutmuyorum.
GÖÇMEN KUŞLAR Yine terk ettiniz beni. Gittiniz en uzağa değil mi? Baharı da aldınız. Bıraktınız ülkemizi.
Kırmızıydı lastik topum hep aklımda, Yatarken bile bırakmazdım hep yanımda, Yeşil sahada koşuyorum sağında solunda, İlk topum lastikti büyüsem de aklımda.
Yağmadan kar, Çabuk gidin güzel kuşlar. Ama söz verin bana, Yine gelin omzuma.
Lastik topum çok güzeldi, kıyamazdım, Babamın hediyesiydi hiç unutamazdım, Sorsalar bana değerini anlatamazdım, Hiç unutamadım ki lastik topumu, şiire yazdım. Baturalp DOĞADAN 6A
Oradan oraya, buradan şuraya. Yorulmaz mısınız hiç? Gökte şekiller çizmekten, Bıkmaz mısınız siz? Cemre ONBAŞLI 6A
CEVİZ Bir ceviz görüyorum ağaçta yalnız. Yenilmekten korkan. Arkadaşlarından uzak. İnsanlar altında yatıyor, onların kafasına düşüyor. Herkesi seviyor Ama onlar onu seviyor mu? Evet, herkes onunla barışıyor Ve yalnız kalmıyor. Gökhan ARSLAN 6A
© ODTÜ G.V. Özel Mersin İlköğretim Okulu
94
OYUNCAKLAR PRENSESİ Bir sürü oyuncağım var, Hepsi birbirinden tatlı, Ama bir tanesi farklı Allı allı yanakları. Boncuk boncuk gözleri Göklerin mavisi, Yumuşak yumuşak saçları, Altınların sarısı. Odamda baş köşede Bekliyor sabırla, Ödevimi bitireyim de Bir çay içelim diye. İdil YAZICI 6A
MUTLU BULUTLAR Bugün bulutlar neşeli, Ne oldu sizlere? Çok tatlı olmuşsunuz, Çok şeker olmuşsunuz bugün. Hep böyle olun, Sizler böyle sevilirsiniz. Böyle güzel kokarsınız, Böyle çok şeker olursunuz. Mert ŞAHİN 6A
OYUNCAK ARKADAŞLARIM Küçücüktünüz siz, Ne güler, ne ağlardınız. İlgilenmeyince sizinle Konuşmazdınız benimle. Saklanırdınız benden, Ne çıkar, ne oynardınız. Ağlardım sizi göremeyince Canım oyuncaklarım. Kardeşimle birlikte Hiç bıkmadan oynardık. Yaşamımıza neşe katardınız, Benim güzel oyuncaklarım. Senasu ÖZEL 6A
RÜYALARIM Cebimde delikler, Ayağımda terlikler, Fırladım yola, Tüm bilyelerim dağıldı sokağa. Saçıldı düşlerim her bir yana; Uyandım…Bilyelerin şakırtısına. Hatırladım; Bilyesiz çocukluğumu. Simdi yırtık olmayan Cebimde para, Bilyelerim kavonozda….. Aksel KONAR 6A
KURŞUN KALEM Bir kalem vardır, İnsanlara kötü haber veren, Bir kalem vardır, İnsanları sevindiren. Bir kalem vardır, Tarih yazan, Bir kalem vardır, Geçmişi yansıtan. Bir eldir kalemi kalem yapan, Bütün gün orda çalışan, Onunla çizen,yazan... Tolga METİN 6A
© ODTÜ G.V. Özel Mersin İlköğretim Okulu
95
PATLAMIŞ MISIR Pat pat patlıyorsun tencerede, Lezzetine doyum olmuyor. Yağıyla, tuzuyla Eşsiz bir çerez oluyor.
DENİZ Deniz göz alıcı Parlıyor Göz kırpıyor hepimize Balıklar bizi çağırıyor
Filmlerin öncesi, Yemeklerin birincisi, Çok güzeldir bu, Mükemmel lezzetin yenmesi. Tonguç Efe NURCAN 6A
Deniz neden parlıyor, Neden böyle tuzlu? Balıklar denizde nasıl yaşıyor? Güneş ışığıyla onlara yaşam mı yolluyor? İbrahim Efe KAYA 6B
ÖĞRETMENİM Bilgiyi öğreten Sevgiyi veren sen Unutulur musun sen Aferin dersin Beni öpersin Bir de çalış dersin Çok ödev verirsin Üstüne yazı yazdırırsın Ama bizi seversin Atahan SİNEKOĞLU 6B
CANIM ANNEM Canım annem benim, Bana şefkatle bakan Beni sevgiyle kollayan Bana paylaşmayı öğreten Canım annem benim, Bana sevdiklerimi sevgiyle korumayı öğreten Eren ATAKAN 6B
© ODTÜ G.V. Özel Mersin İlköğretim Okulu
96
BİR KIŞ MASALI Kemikleri donduran bir kış günüydü. Yalnız ve çelimsiz bir kadın vardı o ıssız sokakta. Üzeri yırtık pırtık, elleri soğuktu. Boncuk boncuk mavi gözleri sokakta kayboluyordu adeta. İki çocuklu biriydi. Hiç parası yoktu ve evi bir çadırdı. İncecik bir çadır... Bir oyuncak fabrikası gördü. Adı "Gretnerm Oyuncakları" idi. Ve duvarında da bir yazı vardı. "- Boyasız ve temiz saç aranıyor! Satmak isteyene 200.000 $ para ödülü var !" Kadın, sevinçle içeriye girdi. Etrafına bakındı ve müdürü gördü. Ağzında puro, şişman ve kötümser bakışları ile tam bir aç gözlüydü. Çok sertti. Çelimsiz kadın: - Saç arıyormuşsunuz, benim saçım acaba bu iş için uygun mudur ?" dedi. - Bu saçlara kuruş bile ödemem! Çık git buradan! diyen müdür, üzgün kadını dışarıya attı. Kadın, üzüntüyle dışarıya çıktı. Yine evine eli boş dönecekti belli ki. Hızlı, hızlı yürüyordu evine doğru. Ayakları çelimsizleşti, tüm vücudu ısındı. O an yere yığıldı. Ama yüzü hala gülümsüyordu... Aysu ÇAM 6B
© ODTÜ G.V. Özel Mersin İlköğretim Okulu
BİR KIŞ AKŞAMI Hırçın bir kış akşamıydı, sokaklar karanlık ve uğultuluydu. Renk renk evlerin içinden gelen ışıklar vardı. Birçoğu da sarıydı çünkü her yerde şömine yanıyordu. Zaten bacası tütmeyen ev yoktu. Gaz lambaları ve mumlar her yerde loş bir hava yaratıyordu. Bütün evlerin üzerine beyaz bir çarşaf serilmişti. Bir çok bahçede kardan adamlar vardı. Şehirde soğuk bir kış havası esiyordu. Evde oturan herkes battaniye örtünüyor sıcak çikolatasını yudumluyor, marşmelov eritip yiyorlardı. Radyodan klasik müzik dinleyip gülüşüyorlardı. Kimisi de oturmuş ailesine masal okuyordu. Kenarda bir ağaç vardı. Çok ilgimi çekti sanki kartpostal gibi. Kenarda birikmiş suların içinde donmuş sarı yapraklar üzerinde sanki ışık oyunu vardı. Gökkuşağı renkleriyle ışıl ışıl parlıyordu. Bütün hayvanlar soğuktan üşümüş ve kuytu köşelere sığınmış, yiyecek arıyorlar. Bütün kuşlar ağaç kovuğuna girmiş solucan var mı diye bakınıyordu. Sincaplar biriktirdiği fındıkları yiyorlardı. Köstebekler kurduğu barajların arkasındaki yuvalarında sıcak bir hava, göz görmeyecek kadar zifiri karanlık vardı. Bu manzara çok iç ısıtıcı değildi ama üç ay sonra kar kalkacak altından yeni yaşamlar doğacaktı. Aleyna Nur DERTSİZ 6B
97
BİR MEVSİMİ YAZMAK Issız ve sessiz bir kış gecesinde, yanıp sönen sokak lambaları, buz tutmuş yollar, sessiz ve güzel bir kış müziği, kalpleri ısıtan bir şömine ve hüzünlü bir çocuk. Yıldızlara bakıp, küçük ve parlak göz damlaları akıtıyor. Sokakta bir yağmur kokusu, yere düşen yağmurun sesi… Evlerin kenarındaki sokak müzisyenleri, önlerinde küçücük bir kap, içinde bir iki lira. Marketlerde bir iki insan, restoranlardan lezzetli kokular, küçük masalarda acıkmış yüzler... Masalın sonunda mutluluk veren sıcacık bir güneş var gökyüzünde. Yollarda servisler, işe yetişmeye çalışan insanlar, koşuşturan çocuklar... Evlerde temizlik zamanı, çocukların beklediği yemeklerin kokuları… Pazarlarda bağıran insanlar, parlak meyveler, lezzetli sebzeler… Tabii bir de başları ağrıtan bir trafik! Kış mevsiminin havası her ne kadar soğuk ve dondurucu olsa da ilham ve keşif dolu. Otursan koltuğuna, alsan kalemi kağıdı eline, yazsan şiirler, metinler… Birazcık izlersen kış mevsiminin manzarasını sormazsın bana niye bu kadar güzel bir metin yazdığımı… Karin TULUK 6B
DOSTLUK DENİZİ En iyi arkadaşım Kerem. Birbirimizi sever ve saygı duyarız. Bu şeyler çok uzun sürmeyecek çünkü arkadaşım Kerem bir iki güne Florida’dan Londra’ya taşınacak. Aklımıza güzel bir fikir geldi, neden birbirimizi hatırlayacağımız eşyalar toplamıyoruz dedik. Hemen sahile koşup akşama kadar bir sürü eşya bulduk, gerçekten çok eğlendik. Kutunun kimde kalması gerektiğine karar veremedik bir türlü. Bende kalırsa şanslı olan ben olacaktım, onda kalırsa o… Nesneler sahibinin yerini tutamaz elbette. Ama bize bizi hatırlatacak şeyler anlamlıydı ve önemliydi. Yazı tura atmayı denedik. Kim kazanırsa kazansın bir türlü mutlu olamadık. Keremin aklına parlak bir fikir geldi. Topladığımız eşyaları bir kutuya koyup denizin derinliklerine bıraktık. Kutu denizde oldukça ikimize de eşit uzaklıkta olacaktı. Deniz anılarımıza iyi bakacaktı… Batuhan OĞUZ 6B
© ODTÜ G.V. Özel Mersin İlköğretim Okulu
98
BAHAR Açtı çiçekler, Uçtu böcekler. Ah şu kavaklar, Ne de yaramazlar! Oyun oynarlar, Gökte kuşlar. Çok üşümüşler, Yeşile dönen yapraklar.
KIŞ Bir kış günü soğuk bir esintiyle başladım güne. Dışarıya baktığımda her yer bembeyazdı. O kadar mutlu oldum ki hemen pijamalarımla dışarı çıktım. Çok garip, sadece kendi nefesimi duyuyordum. O anda bir ürperti hissettim, bir serçe yemek arıyordu, ne kadarda acıklıydı. Hemen eve koşup kilerden pirinç ve buğday aldım. Onları balkona serpiştirdim bir anda bir sürü kuş doldu etrafa, arkadaşlarımın yokluğunu bile unuttum o anda. Artık dilsiz ve yoksul hayvanların bize ihtiyacı olduğunu anladım. O günden beri masaya bir tabak daha ekliyorum… Dalya BALCI 6B
Arılar vızlar, Bal yaparlar. Kızma sonbahar Adımız ilkbahar Dila Yasmin YILMAZ 6B
ÇİÇEK Rengarenk yaprakları Aydınlatır doğayı Işıldar renkleriyle Gülümser yanındakine Arkadaşıdır Güneş Hayat verir ona Olur yanında Sonsuzluğa dek
Dilay Yalçın 6B
© ODTÜ G.V. Özel Mersin İlköğretim Okulu
99
SÖZ DİNLEMEYEN KARINCA Bir gün karınca sürüsü yaprak toplamak için dışarı çıkmış. Karınca ailesinden yeni doğmuş bir karınca annesi ve babasıyla gelmek istemiş ama annesi izin vermemiş çünkü küçük karınca o kadar minikmiş ki annesi biri onu ezer diye korkuyormuş. Fakat küçük karınca dışarıyı ve çevreyi çok merak ediyormuş. Karıncanın aklına bir fikir gelmiş. Hazır annemler evde yokken dışarı çıkayım, akşam olmadan dönerim, demiş ve dışarı çıkmış. Upuzun ağaçları olan bir ormandan geçmiş. İlk önce çok korkmuş sonra ormanın bitiminde bir kulübe bulmuş. Kulübenin içinde bir sürü güzel yiyecek varmış bir de insan. Karınca yiyeceklerden gizlice almış. Sonra da yola çıkmış akşam olmak üzereymiş. Karınca biraz daha hızlanmaya çalışmış ama üstünde çok ağırlık varmış sonra uykusu gelmiş bulanık görmeye başlamış fakat uyumamış yoluna görmeden dümdüz devam etmiş. Sonra başını bir kaldırmış nerde olduğunu anlamamış burada bir sürü ağaç, kuş ve birbirinden farklı hayvanlar varmış. En önemlisi de çok sevdikleri yapraklardan varmış. Gece olmuş karıncanın ailesi çok merak etmiş küçük karıncayı. Başlamışlar aramaya. Küçük karınca da evlerinin yolunu arıyormuş. Bir baykuş çıkmış karşısına. Baykuşa durumu anlatmış. Baykuş ona yardım edebileceğini söylemiş. Karıncanın geldiği ormandan geri dönmüşler karınca hatırlamaya başlamış ve baykuş evinin kapısının önüne bırakmış. Karınca o gece uzun süre uyuyamamış, ya eve dönemeseydim, annemleri bir daha göremeseydim diye düşünmüş. Yarın yeni bir gün diye düşünmüş sonra. İyi ki evimdeyim… Elif BÜYÜKBAŞ 6B
© ODTÜ G.V. Özel Mersin İlköğretim Okulu
PAMUK ŞEKER Gökyüzün o maviliğinde kaybolmuş bir kız çocuğu... Arabadan izliyor etrafı. Benim karışımın çeyreği kadar elleri, boyumun yarısı kadar boyu var. Daha küçük daha sıska ama her şeyi sorgulayıp merak ediyor. Küçücük elleri ile dünyaya meydan okurmuşçasına... Onun hiç kestirmek istemediği hatta kestirmemek için mücadele verdiği upuzun güneş sarısı saçları var. Belki de Rapunzel'e benzemek istiyor kim bilir ki? O sıkıcı arabanın içinde tavandaki camdan gökyüzüne bakıp hayvanlara, çiçeklere, insanlara benzetiyor bulutları. Belki de bir pamuk şekerin hayallerini kuruyor, kendi kendine masallar tasarlıyor. Ve belki de hiç eğlenmediği kadar eğleniyor… Yarım yamalak konuşuyor, konuştuğundan bir şey anlaşılmıyor ama yine de gülüyor. Yüzünde hep bir gülümseme. Hayal kurmayı seviyor mutlu hissediyor kendini. Büyüyecek, büyüyecek, kocaman olacak ileride. Yine de mutlu olacak. Çünkü o ellerinde hep hayalleri olacak. Gökyüzüne bakacak… Melisa ÜNAL 6B
100
ATAM Sen olmasan biz nasıl olurduk? Kurtuluş için çalıştın askerlerle Önderlik ettin, yücelttin. Seni özlüyoruz Atam
HAYAT Hayat nedir ki? Sevgi, Mutluluk, Başarı…
Karanlık kuşaklar vardı gökte Bahar geldi seninle güzel ülkeye Cumhuriyet kuruldu senin sayende Ülkemin mutluluğuna yeni renkler eklendi... Mert OKUYAZ 6B
Hayat Sana verir her şeyi Sen gerçekten istersen, Sen alabilirsen… Kerem KUYUCU 6B
ANNE OLMAK Zorluklara göğüs geren Kardaki kardelen gibi Kalbi güzellikle atan Bir bakışta beni bilen
KURŞUN KALEM O kadar dalga geçtiniz, Ucu hemen bitiyor diye. Uçlu kalemden farkı var mı? O da tükeniyor işte. Zafer Şiar KONYAR 6B
Hasta gününde benimle ilgilenen Sevinmen için türlü nedenler veren Ve beni çok iyi tanıyan annem Seni seviyorum Emir AKKURT 6B
YONCAM Dört yaprağım vardır benim, Beni buluna şans getirim. Yapraklarım temsil eder yeşili, Kaybolurum yeşil dünyasında
ÖĞRETMENİM Ağladığımızda bizleri Bir anda güldürmeyi nasıl başarıyorsunuz? Nasıl her birimizi ayrı ayrı çok sevebiliyorsunuz? Bize bunları da öğretin. Siz bilginin merkezisiniz. Hediyeleri, öpücükleri hak edensiniz. Siz sevginin ve güzelliklerin Vazgeçilmez temsilcisisiniz. Kemal Gürkan ARSLAN 6B
© ODTÜ G.V. Özel Mersin İlköğretim Okulu
101
Yalnızlıkla geçer hayatım Hayal kurarım her gün Arkadaşım olsa diye Aydınlatsa yalnızlığımı. Yağmur BEYAZTAŞ 6B
HAİKU
Haiku Japonya'da 16.Yüzyıl'dan beri kullanılan bir şiir türüdür. Bu şiir türü son zamanlarda yalnız Japonya'da değil bütün dünyada sevilen bir tür olmuştur. Bu şiirlerde doğayı, renkleri, mevsimleri, çelişkileri ve sürprizleri bulmak mümkündür. Genellikle üç dizeden oluşur ve 17 heceli ölçüye sahiptir. Bu şiirlerde bir anın, belli bir andaki duygunun, doğanın belli bir gerçeğinin dramatik bir izlenimini bulmak olanaklıdır. YUNUS Mavinin sonsuz derinliğinde, Özgürlüğe kulaç atar, Hayattan bıkan her yunus. Aytaç Onur İLBEYİ 7A
Ve yolcular Ulaşabilmek uğruna daha beyaza Kışın dokusuna açar iki derin yara… Sude TOROS 7A
KİRAZ AĞACI Öyle güzeldi ki ağacın pembesi, Kuşlar bile çalmak istedi, Kiraz ağacının güzelliğini. Aytaç Onur İLBEYİ 7A
© ODTÜ G.V. Özel Mersin İlköğretim Okulu
Bir demet papatya da solar Ulaşamazsa eğer Sahibinin tenine Sude TOROS 7A
102
JAPON BAHÇESİ İnsanın içine huzur veriyor Japon bahçesindeki Rengârenk ağaçlar Ece ERTAN 7A
SAKLI Düşüyorlar evlerinden, Toprağa gömülüp unutuluyorlar, Aynen bir saklı hazine gibi. Desmin ALPARSLAN 7A SIRA
SAYIŞMACA Rengârenk çiçekler karşı karşıya Bakışıyorlar birbirleriyle, Hangimiz daha renkli diye. Desmin ALPARSLAN 7A
Güneş doğuyor Yeni bir gün başlıyor Geçmiş günün üstüne Ece ERTAN 7A
KAZLARLA SELAMLAŞMA Tüm ihtişamı ile, Mehtap parlatıyor gökyüzünü . Göç eden kazlara selam veriyor. Göktuğ UÇAK 7A ÖZLEM Kış örtmüş bembeyaz örtüsüyle her yeri. Nehir durmaktan sıkılmış, Yazı geri istiyor. Göktuğ UÇAK 7A
ZAMANIN GÖTÜRDÜĞÜ Akarsular dökülür yükseklerden Aynı zaman gibi Götürdüğü geri gelmez. Okan ALTIN 7A
© ODTÜ G.V. Özel Mersin İlköğretim Okulu
103
SARHOŞLUK Sonbaharın tatlı havasıyla birlikte, Dökülen yaprakların ardından, Umutlarımızın da başı dönüyor. Boran ALTUNTOP 7A ŞELALENİN GERDANI Şelaleden akan sularların coşkusuna, Ağaçlarla birlikte, Bir gök kuşağı eşlik eder her zaman. Boran ALTUNTOP 7A
ORMANIN AYIBI Ormanın koynuna Uzanınca kurşun renkli yol Ağaçlardan damlar, kan renkli yapraklar. Ahmet Celal GÜNDOĞDU 7A
YAPRAKLAR Kendi eşyalarını saklıyor doğadan, O eşsiz güzelliği ile, Soğukkanlılığı ile.
ŞARKI Ağaçların arkasında, Sular mırıldanıyor. Şimdi şarkı dinleme vakti. Ahmet Celal GÜNDOĞDU 7A
DOĞA Cilveleşen kuşlar gibi, Bir iki damla mutluluk Lazım olur insana. Bartu BÖCÜOĞLU 7A SAFLIK Doğanın güzelliği ve saflığı, Bir yaprak gibidir, Gerektiği zaman dökülmesini bilen. Bartu BÖCÜOĞLU 7A
© ODTÜ G.V. Özel Mersin İlköğretim Okulu
Başka bir dünyaya Açılan bir kapı gibi Dökülüyor sonsuzluğa yapraklar. Umut Sidar POLAT 7A
UĞULTU Sessiz, sedasız Kızıllıkları içmiş göller, İnsanın saçını savurmuş rüzgârı ağaçların. Öykü ATASOY 7A
104
PEMBENİN KOKUSU Düşlerin gölgesi düşer yapraklara, Umut eder insan, Ciğerlerine çektikçe kokusunu pembeliğin. Öykü ATASOY 7A
AYRILIK Ey yağmurlar, Size gözyaşımla yazdığım Son mektup bu. Selimhan AKMAN 7A YAĞMUR Şu mor bulutlar bile, Hüzünlü bu akşam. Ben neden ağlamayayım? Selimhan AKMAN 7A
TARİF En karanlık gecelerden birinde, Sadece ay ile dostluk kuran, Yalnız bir ağaçtır hüzün. Selin ÇOLAK 7A
KAYIP Bulutlara karışıp Geçmişlerini siliyor günbatımında, Gökyüzüne yol alan yaralı kuşlar. Selin ÇOLAK 7A
© ODTÜ G.V. Özel Mersin İlköğretim Okulu
105
Sonbaharın isteğiyle, Suya düşüp, kimsesiz bir kayık gibi Sürükleniyorlar sonsuza, solmuş yapraklar. Tutku YILDIRIM 7A
Kışın soğuğunda Tek tek usulca süzülüyor kar taneleri Yerde pamuktan bir örtü oluşturmak üzere. Tutku YILDIRIM 7A
© ODTÜ G.V. Özel Mersin İlköğretim Okulu
106
SÖZCÜKLERİN İNSAN RUHUNA ETKİLERİ Sözcükler öyle kullanışlıdırlar ki bir insanın ruh halini çok kısa sürede değiştirirler. Bazen mutluluk durumundan hüzün durumuna geçiş bazen de hüzün durumundan öfke durumuna geçiş yaşatırlar. Bu sadece günlük konuşma ile değil şarkılarla da olur. Dinlediğiniz bir şarkı sizi çok hüzünlendirebilir ya da çok eğlendirebilir. Bu durum şarkının hangi yöreden geldiğiyle alakalıdır. Çünkü yaşanılan çevrenin dil kullanımında büyük bir etkisi vardır. Bir şarkı gibi bir denemenin de insan duygularına hitap etmesi önemlidir. Çünkü sözcük kullanımının en geniş olduğu yerlerden biride denemelerdir, tabi bu denemenin içeriğine göre değişiklikler gösterebilir. Sadece yöre insanın değil metnin yazarının da sözcük kullanımını iyi bilmesi lazımdır. Çünkü bazen düşündürebilmeli bazen de güldürebilmelidir. Deneme metni kadar şiirler de sözcüklerin en geniş kullanıldığı yerlerden biridir. Şair dili, sözcükleri öyle kullanmalı ki okuyucu bu şiirden büyülenmeli her sözcük onun için farklı bir şey ifade etmelidir. Sözcükler iyi kullanıldığı zaman büyülüdürler ve insanlar üzerinde farklı etkiler bırakabilirler. Bir cümle üzerinden ne kadar fikir yürütebiliyorsak o cümledeki sözcükler o kadar iyi seçilmiştir. Aslında bir cümlenin iyi olması biraz da içinde bulunduğu dile bağlıdır çünkü diller ve kalıplar farklılık gösterir. Mesela bir dilde bir kelimenin iki ya da üç karşılığı varken bir diğer dilde bir kelimenin kırk kadar karşılığı olabilir. Ama bir metin için içinde bulunduğu dilden daha fazla yazarın ustalığı etkilidir. Atakan YÜKSEL 8A 107
BAYRAMLAR ÖNEMLİDİR ÇÜNKÜ… Hepimizin de bildiği gibi her bayram sabahı erken kalkılır. Kimimiz bu olayı sevmesek de o günün yıllardan beri süregelen bir önemi vardır. O gün, sevdiklerimiz ziyaret edilir, eller öpülür, para alınır. Zaten çocukların da en sevdiği kısmı bu. İşin içinde para varsa çocuklar belki ailelerinden bile erken kalkarlar. Bayramlaşmanın toplumumuzda önemli bir yeri vardır. Özellikle yaşlıları ziyaret etmek bence çok güzel bir şey. Hem siz mutlu oluyorsunuz, hem de onlar mutlu oluyorlar. En azından onlara yalnız olmadıklarını hissettiriyoruz. Bu özel günde dargını da küsü de barışır, hiçbir tatsızlık olmaz. Eğer biz bu bayramları böyle eski usulüne uygun bir şekilde devam ettirirsek, yeni nesillerin de bayramın ne kadar özel ve önemli bir gün olduğunu anlamalarını sağlayabiliriz. Bir de bayram öncesi bayram sabahı için alışveriş yapılır. Eskiden çocuklara bir şeyler alındığında çocuklar çok sevinirmiş. Fakat şimdi bana sorarsanız bayram hediyelerinin değeri pek bilinmiyor, sıradan bir hediyeymiş gibi geliyor. Çünkü artık aileler çocuklarına her istediklerini almaya başladılar. Bence bu pek de doğru bir tutum değil çünkü böylece bayramların değeri bilinmiyor. Eski bayramları hiç yaşamamış biri olarak eski bayramları bir kez de olsa yaşamayı dilerdim. Neyse ki hala olan bir tutum var; bayram sabahı kapılar çalınıp şeker veya para isteniyor. Eğer bu da olmasa ben bayramlara artık bayram demezdim zaten. Kısacası bayramların kıymetini bilmeliyiz. Belki yakında böyle bir şey de olmayacak. Bu yüzden bayram günü geldiğinde tüm sevdiklerinizi ziyaret edin, küs olduklarınızla barışın ve kapıları çalmaya devam edin! Sedef ŞAYAN 8A
BETON ŞEHİR İstanbul, Mersin, Adana… Türkiye’de sayamadığım o kadar çok şehir var ki. Hepsi aynı, bulutları izlemek için kafamı kaldırsam her yerde aynı görüntü. Bu görüntü insanları boğmaya başladı. Her sabah uyandığımda camımdan bakıp deniz manzarası izlemeyi veya portakal bahçelerinden gelen kokuları almayı o kadar çok isterim ki. Her yerde binaların gölgeleri ile yaşıyoruz. Kafamı kaldırıyorum bina, sağıma bakıyorum bina. Bu binalarda beş katlı olsa keşke. Hepsi yirmi, yirmi beş katlı. Buna örnek gösterilecek en güzel şehirlerden biri Mersin. Beş sene önce araba ile geçtiğimiz yollarda portakal bahçeleri vardı. Bahçelerin yanından geçerken, arabanın içinde olsam bile portakal ağaçlarının kokusu burnuma gelirdi. İki sene sonra bahçelerdeki portakal ağaçları kesildi. Bahçenin tam ortasına bir inşaat resmi ve firma adı yazıldı. Birkaç ay sonra inşaat malzemeleri geldi. Resimdeki uzun binanın aynısı yapılmaya başlandı. Bina gittikçe büyüyor, binanın yanına aynısından bir tane daha yapıp bahçe site konumuna getiriliyordu. Güzel ve göz alıcı bir ad ile evler teker teker satılmaya başlandı. Bunları gören öbür inşaat firmaları
yerlerinde dururlar mı? Asla! Tüm bahçeler, ağaçlar, arsalar gittikçe yok olmaya başladı. Yollardan geçerken portakal ağaçları kokusu yerine inşaat sesleri doldurdu boşluğu. Şehir gittikçe betonla kaplanıyor ve havası daralıyordu. Betonlar bir çarşaf gibi bahçeleri, tarlaları örterken binalar onları toprağa sabitliyor. Bahçeler bir yatak gibi onların altında kalıyor. Beton şehirler oyunu kazanıyor. Sera TARHÜK 8A
YEŞİLLİKLERLE DOLU MERSİN Çok mutluyum, her taraf yeşilliklerle dolu. Ağaçlardaki portakalları izliyor ve Mersin’in güzel kokusunu içime çekiyorum. Bir şey eksik gibi, ağacın altına oturup portakal yiyorum. Araba sesleri az geliyor, etrafımızda sadece iki, üç tane apartman var. Oturduğumuz yerde betonlaşma yok henüz. Şanslıyız. Mersin kendini betonlaşmanın yıkıcı etkisinden korur umarım. Eda DİNAR 8A
108
MİLLİ MİRASIMIZ… Bayramlarımız bizim kültürel miraslarımızdır. Bana akrabaları ziyaret etmeyi çağrıştırıyor. Çünkü bayramda mutlaka akrabalarımızı ziyarete gideriz. Onları her zaman göremeyiz ve istesek bile fırsat bulamayız. Ama bayram günü herkes bu imkânı rahatça bulabilir. Bayram gününden bir önceki günü Arife olarak biliriz hepimiz. Çünkü herkes bayramda evinin temiz olmasını ister ve Arife günü evlerde temizlik yapılır. Öncelikli olarak ziyarete gelen çocuklar ve büyükler için tatlılar, çikolatalar ve şekerler alınır. Bunun yanında tabii ziyarete gidenler de hazırlığını yapar. Ama her zaman küçükler büyüklerin ziyaretine giderler. Çocuklar bir gün önceden yıkanır, tertemiz olan gömleklerini giyip, gıcır gıcır kunduralarını ayaklarına geçirirler. En son olarak ellerine poşet benzeri bir şey alarak kapıların yolunu tutarlar. Çocuklar kapı kapı dolaşıp, herkesin elini öpüp onlardan şeker alırlar. Ama hepsi olmasa da birçoğu kâsedeki şekerleri avuçlar. Büyükler de buna bir şey demez çünkü bu herkes tarafından bilinir ve hoş karşılanır. Ne de olsa zamanında onlar da böyle yapmışlardı. Tabii ki de benim anlattığım gibi büyükler, küçükken yaşadıkları anıları ziyarete gidilen yerde paylaştıkları zaman sohbet ortamı pek de hoş olur. Bayramlar dini de olsa milli de olsa bizim vazgeçilmezlerimizdir. Bayramlar gerçekten yakınlarımızı ve dostlarımızı görebilmek için bize verilmiş önemli ve kaçırılmayacak fırsatlardır. Onur AKKAYA 8A
109
BİR KIŞ GECESİ YOLCUSU En keyifli anlarımı kış gecelerinde kahvemi yudumladığım kahve fincanım ve okurken beni başka dünyalara götüren kitaplarımla yaşarım. Kulağıma adeta bir melodi gibi gelen yağmur sesi ile ayrılmaz birer parça olan kahve fincanım ve kitaplarım daha önce hayal dahi etmediğim güzellikte yerlere sürükler beni. Bu hayal dünyasının sınırlarını ancak siz belirleyebilirsiniz ve hayatının monotonluğundan sıkılmış biri için keyfine doyulmaz bir şeydir. Her zaman kış mevsiminin etkileyici bir yanının olduğunu düşünmüşümdür. En azından odamdaki pencereden öyle görünür. Kışın gelmesi ile başlayan bu günler her kitapta farklı bir kapıya, her yağmur melodisinde farklı bir duyguya bürünür. Bazı geceler kitabımı ve kahve fincanımı bir kenara bırakıp odamın penceresinden bir süre yağmuru izler ve hissederim. Çünkü her damlanın bana başka bir şey söylediğine inanırım. Bazen düşüncelere dalmış bir şekilde pencerenin başında uyuyakalırım ama sabah kalktığımda yağmuru yarım bıraktığım için büyük bir pişmanlık duyarım. Bazen de bütün gece kitabımı okur, yağmurun bitmesini hiç istemem. Ama her şeyin bir sonu olduğu gibi yağmurun da düşlerin de bir sonu vardır elbet…
Sözcüklerin yetersiz kaldığı üç ayım böyle geçer işte. Bu üç ayın sonunda yağmurların melodisini duyamaz ve kitaplarımı zevkle okuyamaz olurum. Çünkü kış gecelerini yarattığı bütün büyü bir anda uçup gider. Kış mevsiminin evlerde yarattığı sıcaklık ve mutluluk yerini güneşe bırakır. Güneşe bırakır bırakmasına da kendinden bir parça hayal bile bırakmaz geride. Kitaplarım ve kahve fincanlarım gelecek kışa hazırlık yapsın. Ne de olsa bitiremediğimiz birçok yolculuk ve hayal var geride… Melis Vural 8A
110
BİR KIŞ GECESİ ZAFERİ
‘’Şimdi sıcacık yatağımda uzanıyor olacaktım. Rüzgârın uğultulu şarkısının yanı sıra yağmur damlalarının pencereme çarpışını, ikisi beraber ortaya çıkan melodiyi dinleyecektim. Her damla, bir nota. Kahvemi yudumlarken kitabımın sayfalarını tek tek çevirip hayal dünyama fırlayıp gidecektim.’’ Böyle bir kış gecesi, mevsimi bütünden yaşanılır, sevilir yapmıyor mu? Düşüncesi yüzümüzde bir tebessüm oluşturuyor olsa da bir bakmışız şurada iki üç saat anın tadını çıkaracağımıza horul horul uyumuşuz. Yerine getirmeye üşendiğimiz dileklerden, güzel kış geceleri. En azından bu konuda herkes ortaklığa varmış. Eh, kahve sevmeyen biri olarak hayal kırıklığına uğradım. Sıcak çikolata veya ıhlamur çayı tercihim. Şu kış havasında hasta olanlar zaten ıhlamur çayının faydalarını yalayıp yutmuş olmalı. Kitaba dalmışken, belki de dışarıdan alıp odada barındırdığım sıcaklık kış gecelerine eşsizlik katıyor. Artık ne içiyorsam, o fincan içinde sıcaklığı barındırırken can dostum, sımsıkı sarıldığım battaniyem beni soğuktan korumaya hazır. Kışa karşı zırhım battaniye, kalkanım fincanım. Bu sırada uğuldayan rüzgâr bana usulca bakıyor pencereden. Fakat yer miyim hiç? İçeri girmek, savaşmak istiyor belli. Kendisi soğuk, ben sıcak. ‘’Buraya girmek istiyorsan önce bedenimi çiğneyeceksin!’’
Aniden lafıma karşılık olarak gürlüyor, pencereler gürlemeyle tangırdıyor. Pencere daha fazla dayanamıyor ve açılıyor. O an korkudan gidip geliyorum ama kahramanlar korkar mı hiç? Ne yapacağımı bilmeden elimdeki fincanı kafama dikiyorum. Ne yazık ki, dilim acıyla yanarken battaniyeyi hemen sırtımdan atıp ortada delice sallıyorum. Bu sefer battaniye, elimden pencereye uçuyor ve açılan bölümü tıkıyor. Rüzgâr geri çekilip uzaklaşıyor. Artık kış gecesi uyku yok! Dışarıda kıyametler koparken zaferin mutluluğunu yaşıyorum. Evet, elde edilmesi zor ama mutlu bir zafer. Böylece battaniyem ve fincanım bir günü –pardon, geceyi- daha kurtarmış oluyor! Nilsu DURAN 8A
111
İnsanlar beslenmek için kesilen hayvanların derilerini kullanabilir, ancak sırf kürkleri için öldürülen hayvanlar var ve bir insanın dolabında birçok çeşit kürk varsa bu suça onlar da ortak olmuş demektir. İnsanlar yaptıkları kötü davranışlara çoğu zaman hayvanlar üzerinden örnekler verir ancak hayvanlar insanların yaptığı kötülükleri yapmazlar. Ancak bazı insanlar da hayvanlar için çok önemli işler yapıyorlar. Mesela diğer insanların hayvanlara yaptıklarını önlemek için barınaklar kuruyor, sokak hayvanlarını besliyorlar. Köpeklere fısıldayan adam gibi köpeklerin psikolojik problemlerini çözerek onlara iyi davranan insanlara geri veriyorlar, yani sahiplerine. Elbette hayvanlar için iyiliklerde bulunanlar göz ardı edilemez. Anatole France bir sözünde ‘’İnsan ruhunun bir parçası hayvan sevgisini tadana kadar uyanmaz’’ demiştir. Deniz KORKMAZ 8A
SESSİZ DOSTLARIMIZ Geçmişten beri insanlar hayvanlara hep zulüm etmiştir. Sırf kendi eğlenceleri için onları dövüştürmüş, kapalı bir odaya hapsetmiş, yemeksiz bırakmış, işkence etmişler, tabii ki bunların sonunda hayvan saldırganlaşmıştır. Bunların örneklerini horoz dövüşleri, saldırgan köpekler, jaws gibi filmlerde görüyoruz. Aslında hiçbir zaman bir hayvan bir insana durduk yerde saldırmaz.(Köpek balıkları, köpekler, kediler, foklar v.b.) insanların yaptıkları sonucunda bu canlılar saldırganlaşabilir. George Elliot ‘’En iyi arkadaşlarımız hayvanlardır; ne soru sorarlar, ne kusur ne kabahat bulurlar’’ demiştir. Bir insan en iyi arkadaşını neden aç bırakır, neden en iyi arkadaşını ticaret malzemesi olarak kullanır ki? İnsanlar hayvanları kesip, yiyip post olarak kullanıyorlar. Pet shoplarda minik cam fanuslarda sergiliyorlar.
112
Deniz, mavinin en net açıklamasıdır. Bir sorunun varsa, sinirliysen ya da çok kalabalık bir ortamdan kurtulmak istiyorsan sahile gitmelisin. Mavinin mükemmel tonlarında, mavi kadar sakin ve zor duyulan su sesiyle sakinleştirir seni deniz. Zaten mavinin tanımında da rahatlatıcı kelimesi geçer. Mavi acıyı anlatır bence. İçindeki acı belki de bu kadar soğuk yapmıştır maviyi. Sade bir renktir ama içinde çok duygu barındırır. İçine kapanık biri gibi. Her ne kadar olumsuz yönleri de olsa mavi olmak isterdim ben. Her yeri kaplayan, soğuk ama en çok sevilen renklerden biri. Çok şey barındırır içinde ama hiç dışarıya vurmaz. Çok özeldir ama normalmiş gibi davranır. Sonsuzdur ama sadece belli yerlerde. Rahatlatıcıdır ama bir o kadar boğar. Ne olursa olsun huzur verir. Düşündürür. Çoğu zaman şiir yazdırır. Kalbe işler mavi. Derinlere iner. Belki de bu yüzden sonsuz deriz maviye. Anlaması zor ama betimlemesi kolay bir renktir. Ne mutluluk rengi diyebiliriz ne de hüzün. İki arada bir derede kalmıştır. Soğuktur ama kesinlikle basit ve ucuz bir renk değildir. Mavi her şeyi anlatır. Olumsuzlukları da olabilecek şeyleri de. Mutluluğu da hüznü de. Sevgiyi de nefreti de. Her şeyin açıklaması mavidir aslında. İpekçe KUŞATMAN 8A
HER ŞEYİN AÇIKLAMASIDIR MAVİ Mavi denince akla hep deniz, gökyüzü, sonsuzluk gelir. Ama mavi, bunların daha fazlasıdır. Mavi birçok bilimsel açıklamaya göre genellikle yalnız, çok düşünen ve tembel insanlar için favori renktir. Oysaki mavi huzuru taşır tonlarında. Bu yüzden denizden hiçbir zaman gözümü ayıramam. Mavi, soğuk bir renk olmasına rağmen herkes tarafından sevilir. Gerçekçi bir renktir. Açık ve net. Abartılı da değil. Hayat gibi biraz. Her şeyi direk yüzüne vuruyor. Çekinmeden. Mavinin tonlarında da bu var işte. Abartısız öylece bir renk mavi. Deniz kadar sonsuz, gökyüzü kadar özgür, hayat kadar net. 113
KAPILAR ARDINDA Her zaman merak etmişimdir, insanların kapalı kapılar ardındaki yaşamlarını. Sabahları servis beklerken işe giden insanların yüzlerinden anlamaya çalışırım bazen, nasıl bir akşam geçirdiklerini. Sims oyunu oynar gibi evlerine girmek isterim, sanki mutluluklarıyla mutlu olacak, sıkıntılarında destek olacakmışım gibi. Herkes bir mücadele içinde, büyüklerimiz hayat mücadelesinde, bizlerse okul. Bazen düşünüyorum bu yoğun koşuşturmanın amacını, anlamını, yarışın içinde kaybolurken yaşamadığımızı, annem benim için hep “ Geleceğin için ders çalışman lazım.” diyor, kendi içinse yaşlandığımızda para lazım çok çalışmam lazım diyor. Halbuki akıp giden de zaman değil mi? Geçip giden zamanın da, bugünlerin de kıymetini bilmek, yarınlar kadar önemli değil mi? Durup nefes almak, bir mola
vermek, sıkıntıları unutmak, neşeli kahkahalar patlatmak ta yarınlarımızdaki sağlığımıza yapılan yatırım değil mi? Ufkumuzu büyük tutmak ve yanı sıra küçük şeylerle mutlu olmak gerekmez mi? Açalım kapılarımızı bırakalım hayat içeri girsin, nefes aldığımız sürece biliyoruz ki hiçbir şey durmaz, hayat devam eder. Yeter ki yarınlarımız kadar bugünlerimizin de kıymetini bilerek yarınlara yatırım yapalım. Yeter ki günümüzü yaşayalım, yaşarken yarınları unutmayalım. Hiç ölmeyecekmiş gibi çalışmayı, yarın ölecekmiş gibi yaşamayı amaçlayalım. Hobiler edinelim, hayatımızı, saatlerimizi planlamaya çalışalım, stresle baş etmeyi, sorunlarla yüzleşerek mücadele etmeyi öğrenelim, pes etmeyelim. Herkese bol yarınlı, güzel bugünler dilerim. Sude GÖKÇEL 8A
114
SÖZCÜKLER Sözcükler ağızdan insanları mutlu etme gücüne sahip olarak çıkarlar. Ağızdan çıkan iki sözcük kalpleri alevlendirir, insanları “biz” yapar. Sözcükler insanları birbirinden ayırır, kavuşturur. Sözcükler ağızdan çıkıp doğru kalbe konarlarsa mutluluk olur, heyecan olur. Sözcükler insanı, insan yapar. Kalplerin, gözlerin, insanların arasında sözcükler birer köprüdür. Sözcükler yağmur olur, kasırgalar çıkartır, kasırgalar kopartır. Şiir olur, kalpleri kışın ayazından kurtarır korları alevle buluşturur. Dünyayı anlamlandıran, sesleri duymaktan ziyade hissetmek içindir sözcükler. Hissetmek; paylaşmak, duyguları aktarmak, ifade etmek, anlatmaktır. Kalpler arasındaki en kestirme yol dudakların arasından dökülüverecek, yıllarca bastırılmış birkaç sözcüktür. Özenle seçilmiş sözcükler bizi bu dünyadan hiç bilmediğimiz başka insanların haylinde yaşayan dünyaların kapısını açar. Asırlar boyu süregelmiş destanları sözcük topluluğundan fazlası yapan o sözcüklerin her ağızla ayrı ayrı harmanlanıp ayrı ayrı aktarılmasıdır. Her seferinde büyü katılmasıdır. Bugün okurken bizi oradan oraya sürükleyen, ruhumuzun derinliklerindeki başka bir odacığın kapısını açan yan yana doğru şekilde getirilmiş sözcüklerle bir başkasının ruhunun paylaştıklarıdır.
Tabi sözcükleri doğru seçmek kadar doğru söylemek de önemlidir. Sözcüklerin geride bıraktığı tadı alarak, ahengine, kendine mahsus ritmine saygı duymalı, onlara bir şeyler katıp söylemek o sözcükleri bize ait, biz yapsa da hiçbir zaman bizim yapmayacağını kabullenmelisiniz. Bir de söylemekten bıkmadığımız sözcükler vardır, bizi etkileyen, kulağımızda hoş bir tını bırakan, bizi olduğumuz yerden çok uzaklara götüren, başka soluklara karıştıran. Sözcüklerin büyülerini özümsemek sıradan bir iletişim aracı gibi değil, zihnimizdekilerin yeryüzüne yansıyan birer izi olarak görmek o sözcükleri bizim yapar. Sözcükleri sevmeye başlamak için en sevdiğiniz bir sözcük edinebilir. Onun damağınızda bıraktığı tatları başka sözcüklerle ifade etmeyi deneyebilir lügatınızı açıp bir sözcüğün insan zihninde ne kadar çok anlama karşılık gelebildiğini ve TDK’nın ne kadar kısır kaldığını rahatlıkla fark edebilirsiniz. En sevdiklerinizin adlarının anlamlarını araştırabilir hatta Türkçe öğretmeninize soyadlarınızın anlamlarını sorarak sözcüklerin aslında kendi içlerinde neler gizlediğine tanık olabilirsiniz. Siz de sözcüklerden tat alabilir, onlara kendinize ait bir şeyler değil kendinizi katabilirsiniz. M. Can ÇETİN 8A
115
“HAYAT” VE PENCERELER Her matematik dersini mavi ve biraz küçük bir derslikte yaparız. Derslik küçük olduğundan içerisindeki hava (oksijen diyelim) çabucak ya solunum ya da konuşma yoluyla gider. İçerisi kısa sürede hamam gibi olur. Ve ne zaman gidip pencereyi açmaya çalışsam bana açmamam söylenir. Pencereyi kapatırım ama mutlaka kapatmadan önce o serin ve temiz havayı içime çekerim. Herhangi bir yere giderken yanından geçtiğiniz evlere bakın. Evlerin hepsi farklı bir biçimde tasarlanmış, farklı düşüncelerin eseri olmuştur. O gördüğünüz evlerde göze batan bir şey daha görürsünüz: Pencereler. Onlarda farklı bir biçimde hazırlanmıştır ama yine de koyulmuştur. Peki, soruyorum size: O pencereleri ne için kullanırsınız? “hayat”ı izlemek için mi? İçeri hava girsin diye mi? Hani o yanından geçtiğiniz evler var ya, işte o evlerin çoğunun penceresi kapalıdır. Kışın soğuktan korunmak için, yazın sıcaktan korunmak için. Hal böyle olunca pencerelerin camdan yapılmış duvarlardan pek bir farkı kalmıyor. “hayat”ı izleyebileceğimiz duvarlara dönüşüyor pencereler. Dışarı ile iç içe olduğumuzu sanıyoruz ama aslında dışarıdan daha da soyutlanıyoruz. Havasız, dört duvarlı odalarda durmaktan başka bir şey yapmıyoruz. Acaba ne zaman pencerleri açacağız? Ne zaman ”hayat”a bakmak için değil de, “hayat”ın içine girmek için kullanacağız onları? Zor değil aslında. Tek engel ince bir cam. Ve bir kol. “hayat”ı içeri sokmak size kalmış. Kutay KOKULU 8A
SARI Bir renk olabilseydim hangi renk olurdum? Bazı insanlar bu soruyu cevaplamaya ömür yetmez dese bile benim için cevap çok basit: sarı. Bildiğiniz gibi günümüzün sorunlarından bir tanesi de dışlanmak. İnsanlar hep bir gruba ait olmak ister, arkasında duracak insanlar arar. Lakin sarı renkte öyle bir sorun yok. Neden mi? Cevap çok basit çünkü sarı doğadaki her renkte var, sarı hiçbir gruba ait değildir çünkü sarı her grupta vardır. Sarı rengi tanımlamak gerekirse bugünlerde sosyal medyada yaygın olan admin sözcüğünü kullanabiliriz. Sarı renk her grubunun kurucu üyesi, grup yöneticisidir. Araştırmalara göre üç ana renkten kırmızı insanları öfkelendirir, mavi üzer lakin sarı kusursuzdur. Sarının yorumlanması tamamen kişiye bağlıdır istenen her duyguyu verir işte bu yüzden kusursuzdur, işi sizin hayal gücüne bırakır. Sarı renk ile en benzer özelliğimin de bu olduğunu düşünürüm. Ne de olsa işi sizin hayal gücünüze bırakır yani üşengeçtir. İnsanların dediği gibi bende üşengecim. Sarı renk bana şahsen ayna gibi gelir çünkü ne zaman sarı renk görsem kendimi de görürüm. Alperen AKYOL 8A 116
DOĞAL YAŞAM VE İNSANLAR İnsanlar hayvanların doğal yaşamını bozmamalılardır. İnsanlar günümüzde yaşadıkları ortamlarda yalnızca kendilerinin olduğunu zannediyorlar, oysaki hayvanlar da bizimle aynı doğada yaşıyorlar. Yaşadığımız doğada insanlar bir şey yaparken sadece kendini düşünür. Bizim hayvanlara yardımcı olmamız gerekiyor. Sokak kedisi ve köpeklerine sahip çıkıp onları beslememiz gerekiyor. Çoğu hayvanlar açlıktan ölüyor. İnsanların birazcık daha hayvan sever olmaları gerekiyor. Aynı zamanda hayvanların yok oluşu dünyanın dengesini de bozuyor. Kimi insanlar var ki birkaç hayvan besleyip yardımcı oluyor. Kimileri var ki hayvanları öldürüp bir şey olmamış gibi arkasını dönüp gidiyor, işte bu çok kötü bir durum. Hayvanlar da bizim gibi canlı onlar da bu doğada yaşıyorlar. Tabii ki de insanlar da avlanacak ama bunun da bir sınırı var. Bu hayvanları korumak için günümüzde bir sürü dernekler ve firmalar kuruldu. Ne kadar güzel bir şey, böylelikle insanlar hayvanlarla arkadaş olmayı öğrenip birlikte barış içinde yaşamayı öğreniyorlar. Mesela insanlar tarım alanlarında ilaç yaparken dikkat etmeliler çünkü orada arılar var ve onlar da bal yapıp polen taşırlar. Böylelikle en önemli hayvanlardan biridir arılar. Onlar olmasa polen üretimi de olmaz, bu yüzden bir hayvanın canını incitirken düşünün neler olabileceğini, çok şeye mal olabiliriz. Doğal yaşam önemlidir, bir hayvanın bile neslinin tükenmesi ekosistemi bozar, iklimler ve hava şartları değişir. Doğal yaşam bizim için önemli, geleceğimizi düşünerek yarınlara iyi bir hayat bırakalım hayvanlarla barış içerisinde olalım. Yiğit YÜCEL 8A
İNSANLAR VE HAYVANLARIN BENZERLİKLERİ İnsanlar ve hayvanlar birbirine birçok yönden benzer. İkisi de O2 alıp CO2 vererek solunum yapar, yaşamak için besine ihtiyacı var, kendi besinlerini kendileri üretmeyip besin ihtiyacını ya bitkilerden ya da diğer hayvanlardan karşılarlar. İkisi de (şimdilik) aynı dünyada yaşıyor. İkisi de konuşmadan (el ya da vücut hareketleri ile) anlaşabiliyor. İkisi de ses (sürtünme, el çırpma, yere vurma ve benzeri sesler) çıkarabilir, ses çıkmasını (vurma, sokma, ısırmadan sonra kurbandan çıkan sesi [genelde bağırma]) sağlayabilir. Aslında neden böyle bir ayrım yapılıyor ki? İnsanlar da hayvan değil mi sonuç olarak? Hatırlıyorum da küçük sınıflarda canlı türlerini şöyle sınıflandırıyorlardı “bitkiler, mantarlar, mikro organizmalar (tamam belki öyle değildir ona “mikrop” diyorlardır ama neyse ben öyle hatırlıyorum), hayvanlar, ‘insanlar’ ”. Ne saçma bir şey? Küçücük çocuklara yalan bilgi öğretiyorlar. Sonra da o çocuğa gerçeği söylediğin zaman reddediyor ve diyor ki “Hayır insanlar hayvan değil! Yanlış biliyorsun. Öğretmenimiz bize insanların hayvanlar grubuna girmediğini öğretti!”. Fakat insanlar da hayvandır. Farklı bir grup değildir. Hayvanlar Âlemi içinde “Memeliler” grubunun “Kara Memelileri” kısmında yer alır, insan. İnsanın tek farkı çok daha zeki olmasıdır ki bu kadar buluş yapıp ateşi kullanabiliyor. İnsanlar da hayvanlara benzer zeki olsalar da bunu düzgün kullanmaz ve daha zeki olmalarının bir anlamı kalmaz. Yalkın ÇIRAK 8B
117
TÜRKÜLER Türküler halkı ve Türk kültürünü yansıtan en içten eserlerdir. Türküler direkt olarak duyguları ifade etmektedir. Daha samimi ve gerçekçilerdir. Bir olay üzerine yazılmış da olabilirler, anlık bir duygu üzerine de. Neredeyse her türkünün bir hikayesi vardır. Bu hikayelere göre türkü yazılmış da olabilir türküler üzerine hikayeler oluşturulmuş da olabilir. Ama genel olarak hikayeler türkülere göre oluşmuştur. Türküler milli kültürümüzün bir parçasıdır ve eski zamanlardan bu yana kadar ülkemizi, ülkemizdeki yaşantıyı anlatır. Şimdiki zamanın şarkılarının hiç biri halkı, yaşamı, dünyayı türküler gibi anlatamaz. Türküler insanın kalbinden gelir. Saf ve temizdir. Belli bir amacı yoktur. Sadece duyguları, olayları aktarır. İçlerinde kültürümüzü içerir. Fakat türkülerin artık eskisi kadar beğenildiği pek söylenemez. Türküler gün geçtikçe değerini kaybetmektedir. Nesil değiştikçe sevilen müziğin tarzı da değişti ve artık insanlar türkülere yönelmektense daha çok türküler melodilerini değiştirmeye başladı. Bu olayın kültürün değişmesinden hiçbir farkı yoktur. Ülkemiz kendi milli kültürü yerine başka ülkelerin kültürüne özeniyor ve birkaç yıl sonra türküler tamamen unutulmuş duruma bile gelebilir. Her ülkenin farklı özellikleri, gelenekleri, görenekleri vardır. O ülkeyi farklı yapan bunlardır. Başka ülkelerin müzik türlerini dinlememeniz açısından bir şey söylemiyorum. Bir denizi, bir gölü veya bir su birikintisini örnek alalım. İnsan kendi kültürünü unutursa o su birikintisindeki küçük bir su damlasından farkı kalmaz. Sadece diğerlerine kapılıp kişiliğini yitirmiş bir kişi haline gelir. Ayda ACAR 8B
YA UMUTLARIMIZ OLMASA? İnsanlar hayatları boyunca, hayatlarının her döneminde zorluklarla karşılaşırlar. Bu zorlukların üstesinden gelmek için çok çalışır, çabalarlar. Ama umut etmeden, inanmadan aşılamaz hiçbir zorluk. İnsan umutları ile hayatta mutlu olur. İnsanları ayakta tutan hayatta iyi şeylerin olacağına inancıdır. Bilindiği üzere hayatımızın her döneminde zorluklarla karşılaşırız. Ve her zaman hiçbir şey dört dörtlük olmaz. Bu zorluklar, sorunlar karşısında umutsuzluğa kapılıp sorun odaklı olmak yerine, çözüm odaklı olup umutlarımıza sahip çıkmamız gerekir. Yazının başında bahsettiğim gibi insan umudunu kaybederse ayakta kalamaz. Karamsarlık aslında en büyük düşmanı umutlarımızın. Bu nedenle karşımıza çıkan bütün sorunlardan daha büyüktür karamsarlık. Karamsar olup hayatı kendimize zindan etmektense umut dolu olup daha rahat bir insan olursak yaşadığımız her tecrübeden, zorluktan kısacası yaşadığımız hayattan büyük zevk alırız. Umut ederek yaşamayı becerebilirsek eğer mutlu olmayı ve mutlu kalmayı başarabilen insanlar oluruz. Zorlukları aşmamız için en önemli etken umutlarımızdır. Umudumuz olmazsa her zaman sorun çıkartan, takıntılı, hayattan zevk almayı bilmeyen insanlar olarak kalırız. Ayşe DERİN 8B
118
Çevresindekilere güven verir. Mor insanı, ihtişamdan, gösterişten hoşlanır, gözü yükseklerdedir. Siyah insanı, güçlüdür, tutkuludur. Hırslıdır. Bunu siyahın diğer renklere göre baskın bir renk olmasına bağlayabiliriz. Siyah aralarından en karmaşık olandır aslında. Batı’da yas, hüzünken, Japonya’da mutluluktur. Kahverengi insanı, planlıdır, hareketlidir. Fakat pek göz önünde değildir, sıradandır. Pembe insanı, hayalperesttir. Her şeye iyi yönleriyle bakmaya çalışır. Kendi hayal dünyasında gezinir. Aynı zamanda âşıktır. Turuncu insanı, hareketlidir, cesurdur, güvenilirdir. Neşelidir. Renkler, insanların kabuğudur. Renklerin arkasına saklarlar özelliklerini, duygularını. Dediğim gibi her rengin insanı vardır. Farklı özellikleriyle duygularıyla. Peki ya siz hangi rengin insanısınız? Beril KAPLANCIK 8B
RENKLERİN DİLİ Bütün renklerin dili vardır. Bize duyguları, kişilik özelliklerini ifade ederler. Bana göre insanlar renklerle kendi özelliklerini yansıtırlar. Kırmızı insanı, hareketlidir, duygusaldır, dikkat çekmeyi, göz önünde olmayı sever. Hırslı ve sert bir yapısı vardır. Tıpkı kırmızının koyu bir renk olması gibi. Mavi insanı, umutludur. Mavi umut rengidir çünkü. Özgürdür, içinden geldiği gibi davranır. Tıpkı gökyüzü gibi. Huzurludur, sakindir, çevresindekileri güvende hissettirir. Sarı insanı, etrafına pozitif enerji yayar. Mutludur. Dikkat çeker. Tıpkı güneş gibi. Güneşli günlerde mutlu oluruz, hareketleniriz. Yeşil insanı, huzurludur, uyumludur. En çarpıcı özelliği ise güvenilir olmasıdır. Gri insanı, ağır başlıdır. Üşengeçtir, hareketsizdir. Bunu grinin arada kalmış, rahat bir renk olmasına bağlayabiliriz. Beyaz insanı, saftır, sakindir, huzurludur çevresindekilere de huzur ve güven verir. Lacivert insanı, mavi gibi umutludur. Umutlu olmasının yanında otoriterdir. Güçlü bir imajı vardır.
119
SOKAKLARIN RUHU Herkesin kişiliklerini, ruhlarını yansıtan belirli şeyler vardır. Bu bazen bir bakış, bazen bir söz bazen ise sadece bir gülümsemedir. Ya da en basitinden giyiniş şeklinden bile insanların nasıl biri olduklarını aşağı yukarı tahmin edebiliriz. Peki ya sadece insanlar mı kişilik sahibidirler? Kim bilir. Belki de oturduğumuz sokakların bile kendine özgü kimlikleri vardır. Aslında biraz düşününce kesinlikle vardır. Sokakların kişilikleri düşündüğünüzden de zengindir. Fakat insanlar sokakların iyi yanına o kadar çok alışmışlardır ki bir- iki kuş cıvıldamayınca veya diğerlerine göre daha tenha olunca sokaklar, gözlerinde birden ıssız ve korkutucu bir hal almaya başlar hele de güneş ortalıklarda görünmüyorsa. Herkes gün ışığında sokakta yankılanan kahkahalara odaklanırken kimse karanlıkta sokaklardan gelen sessiz çığlıkları duymaz. Yapılan kötülükler, saklanan sırlar karanlıkta çığlıklarla birlikte boğulur. Geriye sadece sessizlik kalır. O zifiri karanlıkta bir süre sonra küçük bir ışık belirir. Bir de fısıltılar, kıkırdamalar duyulur. Sebep ise anca kendine yeten, eski sokak lambasının altında gizlice buluşan yeni âşıklardır. Bu olay bize sokakların bir başka özelliğini gösterir. Sokak, daha kısa bir süre öncesine kadar soğuk, korkutucu ve acımasızken şimdi ise heyecanlı, romantik, sıcacık bir hal almıştır.
Sokaklar, aslında tıpkı insanlar gibidir. Onların da duyguları vardır. Sokaktaki evlerin birinden feryatlar yükseliyorsa o da üzülür, sessizliğe bürünür. Veya evdeki sevinç naraları sokağa taşıyorsa, sokağa bir mutluluk dalgası yayılır. Duyguların nedenleri belirsizdir onlara belki. Fakat bu duyguları paylaşmaları için bir engel değildir. Gün gelir siz de paylaşmaya karar verirseniz eğer, sadece gözlerinizi kapatın, etrafınızı dinleyin yeter. Sokaktan gelen sesler hepsini anlatır zaten. Billur ARIKAN 8B
120
İNSANI AYAKTAN TUTAN UMUTLARIDIR En ufak bir umudunuz olmadan ayakta durabilir miydiniz? Umudunuz olmadan yaşayabilir misiniz? Eğer bir gün umudunuz biterse siz de bitmişsiniz demektir. Bir inancınız olmadan yaşamak yaşamamak gibidir. Umudunu kaybetmiş insan yıkılmıştır artık. Bir işe umudunuz olmadan inanmadan başlarsanız o iş yürümez, aksine daha kötü sonuçlar verebilir. İnsan umutlarıyla var olur. Onlar olmasa yaşamın bir anlamı kalmaz zaten. Bir bina düşünün fakat bu binanın temeli eksik, sizce sağlam durabilir mi? Hayır. İşte umudu olmayan insan da temeli olmayan binaya benzer, hemen yıkılıverir. Sulanmayan çiçek artık yaşayabilir mi? İnsan; benim hala umudum, var diyebilmeli. Zaten her şey burada başlar. Bazen gerçekten artık sıkılırsınız, yılarsınız ama sonra bir baktınız başarmışsınız. Nasıl oldu derseniz sizi ayakta tutan umutlarınız sayesindedir. Hiç umudunuz olmadan yaşamayı düşündünüz mü? Ya da umudu olmadan yaşayan insanları?Ölmüş,yaşamıyorlar gibi.Umudunu kaybetmiş insanın başka kaybedecek hiçbir şeyi yoktur. Umudu kalmayan demek, artık yıkılmış demek. Umudu kalmayan demek, artık tükenmiş demek. Umutlarınıza sarılın. Burcu YÜCESOY 8B
SOKAKLARDAKİ SESLER Sokaklar, gerçek yaşamın olduğu yerlerdir. Gerçek yaşamın nabzı burada atar. İnsanların sıcaklığı ve samimiyeti sokaklarda aranır. Sokaklardan gelen sesler insanların yaşamına renk katar. Bu renklilik insanların yaşama bağlanmasını sağlar. Bazı insanlar aslında geçimini sokaklarda bağırarak, insanları kendilerine çekerek sağlar. İnsan o sırada birçok ses duyar ama en çok ilgisini çekene yönelir. Ama bazı sokaklar öylesine sessizdir ki sanki ölüme terk edilmiştir. Zaten bu sesler de yaşamın kendisi değil midir? Canlılık insanın olduğu her yerde vardır. İnsan düşünen duyan konuşan sosyal bir varlıktır. İnsanların sosyalleşmesin de sokakların önemi tartışılamaz derecede büyüktür. Sokaklarda duyduğumuz her ses aslında bir hayatı da anlatır. Bir insanın başkasına söylediği bir sözden bir hayat hikâyesi bile yazabiliriz aslında. Sokaktan gelen her ses bize bir hayatı anlatır. Küçük bir cümleden bir yaşamı öğrenebiliriz, bu da sokaktaki seslerin ilginç yanlarından biridir, diğer ilginç yanı ise sokaklardaki en güzel seslerin gece yankılanmasıdır. En güzel İstanbul sokaklarıdır akşamları, barlardan gelen insan gülüşmeleriyle karışmış o güzel müzik sesleri öyle güzeldir ki pencereden izlemek yerine hemen pijamalarını değiştirip orada olmak istersin. Sabaha doğru bu ses azalır ve yaklaşık saat en erken beşe doğru herkes dağılmaya başlar, o zaman güneşin doğuşuyla sessizlik çöker ortama. Öyle huzurludur ki o sessizlik insanı her dakika hayatın güzelliklerine daha yakınlaştırır. Zaten sokaklardaki sesler insana hayatı anlatır. Eğer bir gün sokaklar tamamen sessiz olursa o zaman sonumuzun geldiğini anlarız çünkü bu insanoğlundan eser kalmamıştır demektir. Deren ÇAKAR 8B 121
YAŞAM İÇİN MÜZİK BİZİ MUTLU EDEN KÜÇÜK ŞEYLER Müzik kimi için aşk, kimi için Bizi mutlu eden küçük şeyler hüzün, kimi içinse coşku demektir. vardır. Bazen mutluluk sadece müzik dinlemektir. Bazen ise sadece sekiz Benim için ne demektir acaba? harfli bir varlıktır, “çikolata” gibi. Küçük Bunu düşünüyordum geçenlerde. şeylerden mutlu olmak hayatı Sonunda buldum. güzelleştirmenin ilk adımıdır bence. Benim için yaşam biçimidir müzik. Elde edebileceğimiz şeylerle mutlu Nasıl su içerseniz, nefes alırsanız benim olmaya çalışırsak mutlu oluruz fakat için de odur müzik. Bazen küçük bir elde edemeyeceğimiz şeylerle mutlu çocuğu anımsatır bana, elinde lolipopla. olmaya çalışırsak olamayız. Bazen bir fırtınayı, önüne çıkan her şeyi Büyük düşler kurmak elbette iyi alıp götüren. Bazense yaşamı anımsatır bir şey ama bu düşleri mutluluk bana. Bütün doğrularıyla ve yanlışlarıyla kaynağımız yapmamalıyız, olmazsa çok yaşamı hatırlatır. Gereksinimdir müzik, üzülürüz çünkü. Biz yanlış yapıyoruz yaşamak için. Hayattır müzik, hayatı mutluluk parayla alınacak bir şey değil, anlayabilmek için. Müziksiz bir hayat mutlu olmak için seni mutlu edecek düşünemem ben, melodisiz. Bu müzik küçük şeyler bulman lazım. her yerden gelebilir. Kuşların cıvıltısı müziktir mesela veya rüzgârın sesi. Yeter ki küçük şeylerle mutlu olmayı öğren. Ve şunu unutma ne zaman Belki de denizin sesi müziktir üzülürsen kimseye mesaj atmakla kimisi için. Ama ne olursa olsun müzik, aramakla uğraşma. En sevdiğin şarkıyı müziktir. aç ve çikolata ye, küçük şeylerle mutlu Önemli olan ona değer vermek, olmayı öğren. dikkat etmektir. Müzik öyle bir şeydir Şimal İZOL 8B ki sen onun varlığından haberdar olduğun sürece mutlu eder seni. Arkanı dönüp gidersen seni üzer. Müziksiz yaşanamaz. Ne müziği olduğu, hangi kültüre ait olduğundan çok o müziğe verilen emektir önemli olan. Ve nerden gelirse gelsin lazımdır müzik. Yaşamak için. Ve birleştiricidir müzik. Dünyanın neresinden gelirseniz gelin müzik hep vardır. Çünkü müzik yaşamdır. Ilgın GÖKTEN 8B 122
SEVİMLİ DOSTLARIMIZ Hayvanlar insanın en iyi arkadaşıdır. Sadece kedi, köpek değil bütün hayvanlar ayrı bir güzeldir. Köpekler sadıktır, kuşlar doğanın en iyi müzisyenleri, kediler en asilleri, atlar en güzelleri, balıklar ise denizlerin sahibi ve süsleridir. Herkes evde kısa süreli olsa da bir hayvan beslemiştir. Kaplumbağa, kuş, köpek, balık veya kedi. Sokaktaki bir köpeğe veya kediye su, yemek vermek bize iyi hissettirir, bizi her seferinde hayvanlara daha çok bağlar. Hem sokaktaki hem evdeki bir hayvana eğer sevgiyle yaklaşırsanız o size o sevginin iki katıyla geri döner. Her hayvanın ilgiye, sevgiye ihtiyacı vardır. Hayvanlar insanlardan çok daha sadık ve iyidir, bununla ilgili birçok söz vardır; mesela Marilyn Monroe ‘’ Beni köpekler asla ısırmaz, sadece insanlar ısırır.’’ demiş ki bence bu çok doğru bir söz. Bir köpek veya herhangi bir hayvan bir insana, insanın ona yaptıklarını yapmaz. Çok saldırgan bir köpek bile ona sevgiyle yaklaşan insanın yanında küçük bir çocuğa dönebilir. Hayvanlar hayatımızın tadı, tuzudur. Adeta bir nimettir. Onlar olmasa dünya hiç güzel bir yer olmazdı. Ama ne yazık ki bazı insanlar bunun bilincinde değil. Köpekleri, ısıran varlıklar, inekleri süt fabrikaları, kedileri sokakta yaşayan pislik torbaları olarak değerlendiren insanlar oldukça fazla. Hayvanlara işkence edenler, yolda gördüğü bir köpeğe ve kediye tekme atanlar, önüne çıkan bir köpeği göre göre yola devam edenler de oldukça fazla. Bunları düşününce bile tüylerim diken diken oluyor. Ve bu insanların onlara en ufak zararı dokunmayan hayvanlara böyle kötü şeyleri neden yaptıklarını aklım almıyor.
Dünyanın her yerinde hayvanlara bu tür şeyler yapılıyor ve bunu gören insanlar da müdahale etmiyor. Eğer insanlar, hayvanlar konusunda bilinçlendirilirse daha iyi olabilir. Çünkü onlar dünyanın olmazsa olmazı, hayatımızın neşesi, en sadık dostlarımızdır. İpek VARLIK 8B
123
TÜRKÜLER YAŞAR Öyle durumlar olur ki insanlar birçok duyguyu bir arada yaşarlar. Acıyı, mutluluğu, hüznü, heyecanı… Böyle zamanlarda insanların anlatamadıklarını anlatırlar türküler. İnsan konuşamazken bile onun yerine konuşurlar. Onun yerine hüzünlenir, onun yerine neşelenirler. Söylenmesi gerekenleri samimi bir şekilde söylerler. Yıllar boyunca insanlar duygularını anlatmıştır türkülerde. Hiçbiri değerini yitirmemiş, günümüze kadar hayatın renklerini taşımıştır. Biz farkında olmasak da aslında türkülerle büyümüşüzdür. Doğduğumuz andan itibaren etrafımızda duyduğumuz, dinlediğimiz birçok şey kültürümüzün büyük bir kısmını oluşturan türkülerdir. Tarihimizde önemli yerleri olan, efsaneleşen kahramanlarımız hakkında yazılmış türkülerdir bunların birkaçı. Onlara karşı duyduğumuz gururun bir ifade şeklidir bunlar. Düğünlerde gülüp oynadığımız, neşemizi yerine getiren türküler vardır bir de. İnsanların sevincini doyasıya yaşatırlar. Yöresine göre değişen danslarla insanları coştururlar. Karadeniz’de insanlar horon teperek, Güney Doğu’da halay çekerek günün yorgunluğundan biraz uzaklaşırlar. Ama insanın yaşadığı duyguları, kuşkusuz en iyi hissettiği türküler ayrılık, hüzün türküleridir. Ne
yaşadığımızı hissedebiliyormuşçasına tam hissettiğimiz o duyguları anlatırlar. Bu türküleri hissedenler gözlerinden yaşlar akmasına engel olamazlar. Günümüzde türkülere olan bu ilginin düştüğünün hepimiz farkındayız. Ben de dahil bu zamanlarda büyüyen çocuklar günümüzün müzik tarzlarını hatta bunlardan da genelde yabancı olanları dinliyorlar. Yeni çıkan bu müzikleri dinlememizde hiçbir sakınca olmasa da bir yandan da türkülerimizi dinlemeyi bırakmamalıyız. Geçmişten beri insanların en sıkı dostlarından biri olan bu kültür öğelerimizi de unutmamalıyız. Günümüze kadar insanın en iyi sırdaşlarından olmuştur türküler. Hayatımızı renklendirmiş, bir günlük misali yüreğimizden geçenleri en anlamlı kelimelerle insanlara aktarmışlardır. Hayatımızın ve kültürümüzün büyük ve vazgeçilmez parçaları olmuşlardır. Bizle büyüyen bu türküler bizle birlikte yaşarlar. Melisa KARAKULLUKCU 8B
124