İslâmî yeniden doğuşun sorunları aliya izzet begoviç

Page 1

T.C. AFYON KOCATEPE ÜNİVERSİTESİ FEN EDEBİYAT FAKÜLTESİ SOSYOLOJİ BÖLÜMÜ

SOSYOLOJİ SEMİNERİ II KİTAP SUNUMU

İSLÂMÎ YENİDEN DOĞUŞUN SORUNLARI-ALİYA İZZET BEGOVİÇ

MAŞALLAH ÇAKIR 110110054

DANIŞMAN: Öğr. Gör. OSMAN METİN

Afyonkarahisar

Güz 2013


1) Kitabın Künyesi Kitabın Adı: İslâmî Yeniden Doğuşun Sorunları Yazar: Aliya İzzet Begoviç Yayınevi: Fide Yayınları Yılı: Ağustos 2007 Şehir: İstanbul Sayfa: 184 2) Yazarın Biyografisi / Yazar Hakkında Bilgi Ve Diğer Eserleri Aliya İzzet Begoviç 1925 yılında Bosna'da dünyaya geldi. İlköğretimini Sarejavo’da bitirdikten sonra 1944 yılında liseden mezun oldu. Hukuk, sanat ve bilim konularında eğitim gördü. Konferanslar vererek, yazılar yazarak, hayatı boyunca islami harekette aktif rol aldı. Kendisi gibi genç arkadaşlarıyla birlikte konusu tüm İslam dünyası olan tartışmalara, sohbetlere katıldı. İslami etkinliklerde bulunan “el-hidaye teşkilatı”nın gençlik kolları olan “Genç Müslümanlar Örgütü” içinde gösterdiği faaliyetler dolayısıyla 1949 yılında totaliter Yugoslav rejimi tarafından beş yıl ağır hapis cezasına çarptırıldı. Hapisten çıktıktan sonra tekrar Sarejavo üniversitesindeki çalışmalarına dönen İzzet Begoviç, ziraat konulu kariyer çalışmasını tamamladı. Daha sonra hukuk üzerine çalışmalar yaptı ve 1956'da master derecesini kazandı. 1963 yılında ise avukatlık sınavını verdi. Yirmi beş yıl hukuk danışmanı olarak çalıştıktan sonra emekli oldu. Emekliliğinin ardından bütün zamanını ve enerjisini, felsefi ve islami konularda araştırmalar yapmaya adadı. Yugoslavya’da yayınlanan çeşitli gazetelere ve İslam ülkelerindeki çeşitli yayınlara sürekli yazılar yazdı. Makalelerinden bazıları Sarajevo’daki bazı İslam okullarında ders kitabı olarak okutulacak şekilde derlendi. 1970 yılında ünlü “İslam Bildirisi”ni kaleme aldı. Bildiri, yaşadıkları ülkelerde çoğunluğu teşkil eden Müslümanlara bir çağrı niteliğindeydi. Tüm dünya Müslümanlarına, uyanışın ve yeniden dirilişin öncüleri olma noktasında kendilerine düşen tarihi


rolü tamamlamaları çağrısında bulunuyordu. İzzet Begoviç, bütün dünyada yankılar uyandıran eseri “Doğu ve Batı Arasında İslam”ı ise 1980 yılında tamamladı. Eserin yayınlanışına müteakip 1983 Ağustosu’nda 12 Müslüman aydınla birlikte tutuklandı. Sarajevo bölge mahkemesinde yargılandı ve 14 yıla hüküm giydi. 1989 yılında uluslararası baskılar nedeniyle yönetim tarafından affedilerek hapisten çıkarıldı. Aynı yılın sonbaharında arkadaşları Muhammed Çengiç, Cemalettin Latiç ve Ömer Behmen ile birlikte demokratik hareket partisini kurdu. Başta Müslümanlar olmak üzere cumhuriyetteki tüm etnik grupları kucaklayacak tarzda kurulan parti kısa sürede 700 bin kayıtlı üyeye ulaştı. 1990 yılı haziran ayında yapılan ilk çok partili seçimlerde Begoviç'in partisi, birinci parti durumuna geldi. Hırvat ve Sırpların da katılımıyla bir koalisyon hükümeti oluşturuldu. Aliya İzzet Begoviç devlet başkanı olduğunda tam bir halk kahramanı haline gelmişti. Osmanlı devletinin bölgeden çekilmesinden sonra başlayan ve günümüze kadar süren katliam, tehcir, baskı ve eziyet döneminden sonra haklarını cesaretle savunması, halkın onu “Aliya, Aliya” çığlıklarıyla bağrına basmasına yetmişti. Halkın sevgilisi lider, aydınlar tarafından da “Bilge Kral” adıyla anılıyordu. Bosna Hersek’e bağımsızlık yolunda liderlik eden ve derin bilgi birikimi sebebiyle 'Bilge Kral' olarak anılmaktadır. Ve Bosna’nın bilge kralı, Bosna direnişinin yiğit komutanı Aliya İzzet Begoviç 19.10.2003 Pazar günü hakka yürüdü. Bazı Eserleri: İslam Manifestosu Doğu ve Batı Arasında İslam Tarihe Tanıklığım

 Aliya İzzet Begoviç Biyografisi:www.haberdar.com

tr.wikipedia.org


2) Genel Hatları İle Kitabın İçeriği Müslümanlar Neden Geri Kaldı? Müslüman Kadın-Kadın ve Anne Kur’an’ın 1400. Yıldönümü Dolayısıyla Tefekkür Müslümanlar ve İsrail İslâm ve Çağdaşlık Kur’an’ı Kerim Hakkında Gayr-i Müslümlerin Söyledikleri Müslüman mı Yoksa Tebaa mı Yetiştiriyoruz İslâm Devrimi Hakkında İkilem Allah Adına Devrim Bir Programın ve Eylemin Dış Hatları Kur’an’ı Kerim Nasıl Okunmalı? Hicret Hakkındaki Düşünceler Kur’an ve İslam Şartları Allah’ın Resulü Muhammed (a.s) İslâm ve Müslüman Hakların Milli ve Sosyal Kurtuluş İçin Mücadeleler 1) Kitabın Anahatlarına Göre Anlatımı İSLÂMÎ YENİDEN DOĞUŞUN SORUNLARI İslam’ın Yeniden Doğuşunun Sorunlarını çeşitli başlıklar altında açıklayarak anlatmaktadır. Bu başlıklar altında İslam’ın can alıcı noktalarına vurgu yapmaktadır. Eserde İslam ve İslam düşüncesine dair önemli bilgiler vermektedir. Eserde yer alan başlıklar şunlardır : Eser ilk olarak ”Müslümanlar neden geri kaldı?” sorusuyla başlamaktadır. Bu soru uydurma veya basit bir tefekkürün eseri değildi. Cebelitarık’tan Endonezya’ya kadar bütün bölgelerde mevkut sakinlik ve atalet manzaraları bu soruyu zorunlu kılmıştır. Bazıları tarafından “İslam'ın Karanlık Gecesi”' olarak tarif edilen bir durumu kendisine açıkça göstermesi, Hindistan'ın İngiltere tarafından işgali ile Birinci Dünya Savaşı’nın sonuna kadar olan dönemi kapsamaktadır. Sonuçları günümüze kadar bütün gücüyle hissedilmesi gibi onun daha derin sebepleri ve çok


eskilere dayanan bir başlangıcı vardır. Bir halkın yükseliş ve çöküş sebepleri çok karmaşık ve çeşitlidir. O sebeplerin sadece bir kısmı objektiftir ve böylece değerlendirme ve öğrenmeye açık, diğer kısmı ise insanların kalp ve iradelerinde bulunduklarından dolayı ulaşılmaz ve açıklanamazdır. Tarih, matematik gibi kesin bir bilgi değildir. Onun kendisine göre kuralları vardır. Fakat kurallarını kesin olarak açıklamak mümkün değildir. Tarih, hayatla alakalı bir şey olduğu için kesin olarak açıklanamaz. Çünkü hayat, özgürlüğün, kendiliğinin ve öngörülemezliği tezahürüdür. Bu nedenle bir halk neden geri kaldı sorusuna kesin ve tam bir cevap verilemez. Alan sınırlaması sebebiyle mümkün olmadığı gibi bu makalenin hedefi Müslüman halkların gerileme sebeplerini araştırmak ve saymak değildir. Fakat diğerlerinden önem itibari ile ayrılan iki sebebi vardır: Birincisi Dış Sebep Moğol İstilası, İkincisi ise İç Sebep - İslam'ın Teolojik Yorumu'dur. Moğol İstilası ile İslam için hayati önem taşıyan muazzam büyüklükteki alanda yüzlerce şehir ve insan eli ile yaratılan ne varsa ve hatta eski tarihte örneği bulunmayacak şekilde yok edilmiştir. Birçok bölgenin nüfusu, son insana kadar, tamamen ortadan kaldırılmıştır. Ayaklar altına alınmış insanların ayağa kalkması mucize olarak sayılabilmekteydi. Diğer taraftan; İslam'ın teolojik olarak anlaşılması - onun sadece dini mesaj olarak algılanması ve böylece dış dünyayı düzenleyen ve değiştiren rolünün dışlanması hatta yok sayılması - İslam toplumunun, gücü ve direncini içerden zayıflatarak barbarların kolay avı haline gelmesine sebep olmuştur. Temel meselesi İslam’’Halkların geri kalmasının sebebi olabilir mi?’’meselesini değerlendirmektedir. Geçmişte İslam halkları veya onların büyük çoğunluğu geri kalmış değillerdi. Ama bugün ise geri kalmışlık vardır. Fakat Müslümanlar İslam’ı takip etmemektedir. Tarihi ve kendisini burada örnek göstermektedir. Çünkü kendisi İslam konularıyla ilgilenmesine rağmen bilge bir kişiliğe sahiptir. Müslümanların geri kalmasını dine yaklaşmakla değil dinden uzaklaşmakla bağlantılandırmaktadır. Çünkü İslam kardeşliği, adaleti, eşitliği, kötü huylardan uzak durmayı, batıl inançlara inanılmamasını söylemektedir. Oysa insanlar günümüzde İslam’dan uzaklaşarak bunların tam tersini yapmaktadır. Bu yüzden geri kalmışlardır. İslam ilk ortaya çıktığında bilime önem verilmiş ve bilimle ilgili birçok kütüphane ortaya çıkmıştır. Yani kısacası Müslümanların geri kalmasında İslam'ın bir etkisi yoktur. Bir diğer başlık Müslüman Kadın - Kadın ve Anne mevzusuna dair de sanayileşme ile birlikte bir makinenin ayağı muamelesini gören kadın ancak İslam ile birlikte hak ettiği yere ulaşacağını söylemektedir ve kadının asıl görevinin annelik olduğunu, neslin iyileştirilmesinin annelerden geçtiğine değinmektedir. Kadın ve erkek yaratılışına dikkat çekerek ”Birbirine eşit midir?” den ziyade birbirini tamamlamasına vurgu yapmaktadır. İslam ”Kadının eşitliği taraftarı mıdır?” sorusuna hem evet hem de hayır der. İnsan olarak aynı ve eşit değerde olan bir şahıs olarak, etik, ahlaki ve insani mükellefiyetlerin yöneticisi olarak söz konusu ise evet. Ama yaratılış itibari ile birbirine eşit değildir. İslam'da Kur’an’da belirtildiği gibi kadın - erkek dini görevleri tamamen aynıdır. Kadın ve erkeğin sorumluluklarının eşit olduğunu ve değerlerinin de eşit olduğunu söylemektedir. İslam anneyi annelik görevinin aşağılanmış olmadığını aksine kutsal ve aşkın


olduğunu ancak insanın onu alçalttığını söylemektedir. Avrupa ülkeleri ise anneliğe, çocuk sahibi olmaya, aşağılık bir şeymiş gibi bakmışlardır. Oysa İslam anneliğe büyük bir değer vermektedir. Kur’an’ın 1400. Yıldönümü Dolayısıyla Tefekkür başlığında ise yazar İslam’la ilgili kendi düşünce ve görüşlerini ortaya koymaktadır. İslam hakkında genel kanaatleri şöyledir:”İslam sadece inançla değil daha fazlasıdır. O insanın sadece özel hayatını ve davranışlarını değil toplumsal hayatı da tamamen kapsayan bir dindir.” İslam’ın sadece inanç olmadığını onun insan hayatını bütün yönleriyle kapsayan bir sistem olduğudur. Kur’an’la ilgili kafasında çeşitli sorular bulunmaktadır. Bunların çözümü için gençliğinde Kur’an’ın bu yıl dönümünde bunları düşünerek Kur'an'ı okuduğunu söylemektedir. Kur’an’ın insan hayatının bütün sorunlarına nasıl cevap verdiğini merak etmiştir ve bu doğrultuda Kur’an’ı okumuştur. Bu bölümde insan hayatına, yaratılışına dair önemli ayetlere yer vererek önemli açıklamalarda bulunmaktadır. Üzerinde durulan bir başka başlık ise “Müslümanlar ve İsrail”dir. İsrail, siyasi tarihte benzeri olmayan bir vaka olarak görülmektedir. Kuruluşu esnasında bu devletin ne toprakları ne de nüfusu vardı. Topraklarını satın alarak veya gasp ederek, nüfusunu ise dünyanın her tarafından insanlar getirerek edinmekteydi. İsrail'in kuruluşu esnasında Filistin’de belli sayıda Yahudi yaşamaktaydı. İsrail'in kuruluşundan 1967 yılına kadar İsrail çeşitli bölgelerden Yahudi getirerek nüfusunu daha da arttırmıştır. Göç için gerekli olan parayı ise dünyadaki bütün Yahudilerden gönüllü yardımlar toplayan “Yahudi Halk Cephesi”nden edinmekteydi. Yahudiler ve Müslümanlar arasındaki ilişki değerlendirilirken her zaman bir gerçeği göz önünde bulundurmak gerekir. Çok sayıda ülke ve asırlar boyunca Yahudiler Müslümanların çoğunlukta ve hakim oldukları bölgelerde yaşadılar; buna karşın Müslümanlar şimdiki İsrail'in kısa hakimiyet dönemi hariç hiç bir zaman Yahudilerin hakimiyeti altında yaşamamıştır. Yahudiler bütün Müslüman ülkelerinde azimi barış ve dini hoşgörüye sahiptirler ve Yahudilere karşı nadiren de olsa bazı haksızlıklar yapıldıysa da bunlar münferit hadiselerdi ve muazzam büyüklükteki karşılıklı ilişki ve tesir döneminde kaybolup gitmektedir. Avrupa Antisemitizm tepkisine benzer bir tepki Arap ve İslam dünyasında hiçbir zaman söz konusu olmamıştır. Ayrıca Yahudi ve Müslümanlar sürgün ve yok edilme kaderini birlikte yaşamışlardır. İslam ve çağdaşlık bu eserde üzerinde durulan bir başka konudur. İslam’ın belli konularda çağ dışı olduğunu kabul etmemiz gerektiğini ve bunun savunucusu olmamız gerektiğini söylemektedir. Çünkü İslam'da bazı genel kabuller vardır ve bunların dışına çıkılmıyor. Bu yüzden de gelişme gösteremiyor. Ama İslam bazı konularda çağ dışı olduğunu gururla söylemektedir. Mesele esrar ve alkol kullanmamak çağ dışılık ise gururla çağ dışı olduğunu vurgulamaktadır. Günümüzde dine yakın olan kişilere çağ dışı denilmektedir. Kur’an’ı Kerim Hakkında Gayr-i Müslümlerin Söyledikleri eserin bir başka başlığıdır. Tarihte Kur’an gibi sert saldırılara ve aynı zamanda heyecan ve sebatla savunulan bir başka kitap nadir bulunmaktadır. Kur’an lehine ve aleyhine birçok eser yazılmıştır. Kur’an’ı Kerim hakkında Gayri Müslümler genel olarak çok olumlu konuşmuşlar ve Kur’an’ın yüceliğinde değinmişlerdir. Birçok Gayr-i Müslüm düşünür Kur’an’ın diğer kitaplardan çok daha iyi olduğuna dair


açıklamalarda bulunmuşlardır. Müslüman mı Yoksa Tebaa mı Yetiştiriyoruz? başlığı ise herkesin, özellikle de ailelerin okuması gereken bir bölümdür. İdare eden, sakin olan, itaat eden bir nesilden ziyade sorgulayan, düşünen, başkaldıran, sadece ve sadece Allah’a teslim olmuş bir nesil oluşturmayı ön görmektedir. Onlara alçak gönüllü olmaktan çok şeref ve haysiyet, teslimiyetçilikten çok cesaret, merhametten çok adalet hakkında konuşmayı tavsiye etmektedir. İhtiyacımız olan nesil kendi yolunda giderek ve bunun için kimseden izin istemeyecek bir nesil olduğunu söylemektedir. Ancak böyle bir nesille gelişme olacağını vurgulamaktadır. İslam Devrimi Hakkında adlı başlıkta ise İslam devrimini ikilem, Allah adına devrim, bir programın ve eylemin dış hatları alt başlıklarında açıklamaktadır. İkilemde bir devrimi yapabilecek iki çeşit insan olduğunu söyler: Müslümanlar ve Komünistler. Bu dünya için devrim sayılan İslam ve Komünizm yıkım ve inşa anlamına gelir. İslam devrimi geçmişin olumsuz yükünden kurtulmak iken komünist devrim aynı geçmişin yıkılması, kesintiye uğratılması demektir. İslam geleceğe doğru yol almaktadır. İleriye doğru hareket ederek İslam bir geriye dönüşü, kendimize ve kendimize ait olan manevi kaynaklara olan dönüşümümüzü de içine alır. Tersine Komünizm ise devamlılığı kesintiye uğratılması, yıkım ve yeniden teşkilatlanmanın mekanik süreci ve kurumların ilişkilerinin değişimi demektir. Yani dış devrimdir. Her ikisi de dünyayı değiştirebilmektedir. Allah adına devrimde ise İslam devriminin Allah adına yapılacağını söylemektedir. Eğer devrim adalet, eşitlik ve özgürlük ise o zaman Allah olmadan imkansızdır. Dolayısıyla devrim bunlarla ilgili olduğu için yapılacak her devrim Allah adına yapılacaktır. Tarihsel olarak da bakıldığında devrim ortaya çıktığı her yerde, onlar insanı adalete olan arzusunun neticesiydi, adalet ise üretilmiş veya sosyal dini bir kategoridir. Dini talepleri ise Allah adına olan taleplerdir. Bir program ve eylemi dış hatlarında ise Müslüman ülkelerin çoğundaki İslami kurumlar ve onun yüksek temsilcileri, görevlerini yerine getirmede her türlü bağımsızlığını kaybettiler. Onlar İslam ve çıkarlarının savunucuları değil aksine iktidardaki rejimlerin memurlarıdır, onlar İslam hakkında, siyasi iktidarın iradesi istediği kadar konuşurlar ve genelde bu iktidara hizmet ederler. Yani kurum memurları ve iktidar sahipleri arasındaki ilişkiyi ortaya koyuyor. İslam dünyasında böyle bir yapı söz konusuydu. Kur’an Nasıl Okunmalı? Başlığın da ise her şeyden önce Kur’an’ın bir bütün olduğunu, tek başına alınmış ve metinlerden ayrılmış birçok ayet tam bir hakikat değil, sadece hakikatin bir parçasıdır. Sadece Kur’an bütün ve eksiksiz bir hakikattir. Bu yüzden Kur’an bir bütün olarak okunması gerekmektedir. Kur’an’daki mesajları ve anlamı ayetleri tek tek değil, ancak bir bütün olarak okunulduğunda anlaşılacağını söylemektedir. Kur’an’ın unutulmaması için belirli aralıklarla okunması gerekir ve onun özel bir okuma biçimi olan, yani Arapça orjinaline göre okunulması gerekir. Hicret Hakkında Düşünceler ise Allah’ın Resulü’nün Mekke’den Medine’ye Hicretinden yola çıkarak Medine’den Mekke’ye tekrar dönüşüne dikkat çeken ve ancak şartları iyileşmiş ve gücünü toplamış olarak yurda dönen ve yurduna sahip çıkan bir harekettir Hicret. Hicret’in içinde


geri dönüşü barındırdığına ancak bununla anlam bulacağına vurguda bulunur. Çünkü daha güçlü bir şekilde dönüş yapmışlardır. Hicret zamanında birçok olumsuz durumla karşılaşılıyor ama mücadele edilerek bütün olumsuzlukların üstesinden gelmektedirler. Kur’an ve İslam’ın Şartları başlığında İslam’ın beş şartı olduğu vurgulanır. Bunlar; Kelime-i Şahadet getirmek, namaz kılmak, oruç tutmak, zekat vermek ve hacca gitmektir. Bir insanın sadece bunları veya bunlardan herhangi birisini yaparak Müslüman olmayacağını vurgular. İslam’ın namaz, oruç, zekat, hac gibi ibadetlerinden önce iman ettikten sonra Salih amel işlemeye, yani güzel işler yapmaya öncelik vermesi gerektiğini söyler. İyi bir Müslüman, iyi bir insan olduktan ve güzel ahlakı oluşturduktan sonra ibadetlerinin anlam kazanacağını söylemektedir. Kimilerine göre İslam’ın bir diğer altıncı şartı mücadeledir. İslam karşılaşılan sorunlara karşı mücadeleci olmayı emretmekte ve öğütlemektedir. Kaderimde bu varmış demekten ziyade mücadeleci olmayı öğütlemektedir. Son bölümünde ise Allah’ın Resulü’nün bunu en güzel örnekleyen ve yerine getiren kişi olduğunu kanıt getirerek bitirmektedir. Allah'ın Resulü'nün karşılaştığı durumlara karşı nasıl davrandığını anlatmaktadır. Bu başlıklar altında İslam’ın çeşitli konulardaki açıklamalarına ve kendisinin İslam’la ilgili görüşlerine yer vermektedir. İslam’a dair önemli bilgiler vermesi açısından önemli bir eserdir. 5) Yazarın yöntemi / tekniği, kavramları ve açıklaması Eserinde sosyal bilimler metodu olan açıklama, anlama ve yorumlama metotlarını kullanmaktadır. İslam’a dair açıklamalara yer vermekte ve bunları anlamaya çalışarak yorumlamaya çalışmaktadır. Ayrıca eserini çeşitli başlıklar altında makale tekniğine uygun olarak yazmıştır. Makale tekniğinin kanıtlayıcı yöntemini kullanmaktadır. Yazdığı konular hakkında açıklamalarını destekleyen Kur’an ayetlerinden alıntı yaparak delil göstermiştir. Böylece İslam hakkındaki düşüncelerini ve açıklamalarını daha güvenilir kılmıştır. Eserini derinlemesine tahlil etmekten ziyade insanda merak uyandırmayı hedeflemiştir. Ayrıca eserin bazı bölümlerinde kendi hayatına dair bazı bilgilere de yer vermektedir. İslam :İman etmek ve iyi amel işlemektir. Ondan sonra da namaz, oruç, zekat ibadetlerini yerine getirmektir. Çağdaşlık :Uyumlu, mantıkı ve içi bakımından barışık bir durum değildir. Bir taraftan o,takibinde, refah toplumunun inşası, durağan ve kozmopolitik fikirlerle karışık yazılı söz ve eğitim gelişimi sürekli devam eden teknik bir devrimdir. Hicret :Herhangi bir Müslüman birey ve topluluğun inançları yüzünden baskı gördükleri bir yerden başka bir yere göç etmesidir. Tebaa :Bir kimsenin etkisi altında olma durumu, körü körüne bağlanma, gözü kapalı inanma. Uyruk, bir devletin yönetiminde olan kimse.


Devrim :İnkılap ya da ihtilal, bir durumdan başka bir duruma geçiş, evrim ve dönüşümdür. Tefekkür :İslam dininde günahlarını, kainata, varlıkları, doğayı, Allah’ı, kendisini düşünmek ve Allah'ın yarattığı varlıklardan kainattaki eşsiz mükemmellikteki düzenden ders çıkarılması demektir. Atalet :Tembellik, işten ve sorumluluktan kaçmak, yavaş hareket etmek demektir. Tezahür :Belirme, görülme, gözükme, ortaya çıkma, oluşma. Muazzam :Alışılmışın sınırlarını aşan. Ahiret :Dini inançlara ahiret ölümünden sonra insanların tekrar dirilmesiyle başlayan ve ebediyen devam eden hayatın adıdır. Tahribat :Yıkıp bozma, harap etme. Mükellefiyet :Hukuk, yasal düzenlemeler yoluyla ya da genel kanun gereğince, bireyin yerine getirmekle yükümlü olduğu eylemlerdir. Münferit : Tek, ayrı, kendi başına olan şey anlamına gelmektedir. Antisemitizm : Sami topluluğuna mensup kişilere karşı olmaktır. Teşebbüs : Girişim, gelişme. Komünist : Sosyal örgütlenme üzerine kurumsal siste ve üretim araçlarının ortak mülkiyetine dayalı bir politik bir harekettir. Sebat : Sözünden veya kararından dönmemek, bir işi sonuna kadar sürdürme, direnmek, direniş. Riayet : Sayma, saygı, ağırlama, itibar etme. 6) Sonuç İslam konusu her zaman tartışılan ve merak edilen bir konu olmuştur. İslama dair merak edilen konular hakkında bilgi verdiği ve bunu ayetlerden delil getirerek ele alması bakımından okunması gereken bir eserdir. İslama dair sorunlara nasıl yaklaşılacağına ve nasıl çözümleneceğine dair insanlarda çeşitli izlenimler bırakmaktadır. Ayrıca İslam konusunda merak edilen pek çok soruya cevap verebilecek bir eser niteliğindedir. İslam konusunda pek bilgisi olmayan kişileri veya bilgisi olupta bilgilerini pekiştirmek isteyenlerin okuması gereken bir eserdir. İslam dinine ait çeşitli konularda açıklamalar yapmış ve bunu ayetlerle desteklemesi de güvenirliliğini arttırmıştır. Sade, anlaşılır bir dil kullanıldığı için kolay anlaşılan bir eserdir. Ayrıca kendi yaşamına dair de dini inançlarına yer vermektedir. İslam konusunda merakı olan ve ilgi duyan kişilere tavsiye edebileceğim bir eserdir.


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.