KİTABIN KÜNYESİ
KİTABIN ADI: BERABER YAZARI: RİCHARD SENNETT YAYIN EVİ : AYRINTI YAYINLARI YILI:2012 SAYFA:350
İÇİNDEKİLER
GİRİŞ
1)İŞBİRLİKÇİ DÜŞÜNCE YAPISI 2)VASIFSIZLAŞTIRMA 3)ÇOCUKLUK DÖNEMİNDE İŞBİRLİĞİ 4)DİYALEKTİK VE DİYALOJİK İLETİŞİMLER 5)SEMPATİ VE EMPAT0İ , DOLAYLAMA, ON LİNE İŞBİRLİĞİ BİRİNCİ BÖLÜM 1)TOPLUMSAL SORU 2)HASSAS DENGE 3)BÜYÜK YERİNDEN ETME İKİNCİ BÖLÜM 1)EŞİTSİZLİK 2)SOSYALÜÇGEN 3)İŞBİRLİĞİ YAPMAYAN KENDİLİK ÜÇÜNCÜ BÖLÜM 1)ATÖLYE 2)GÜNDELİK DİPLOMASİ 3)TOPLULUK
KİTABIN ÖZETİ • Bu kitap işbirliğinin nasıl şekillendirilebileceğini
,zayıflatılabileceğini,güçlendirilebileceğini araştıran üç bölüme ayrılmıştır.Her bölümde antropoloji,tarih,siyaset ve sosyoloji alanlarında ki araştırmalardan yararlanarak işbirliği bir bütün olarak araştırılır.Birinci kısımda iş birliğinin siyasette nasıl şekillendiği anlatılmıştır. İkinci bölümde ise işbirliğinin nasıl zayıflatılabildiği üzerine yazılmıştır.Üçüncü bölüm işbirliğini güçlendirecek yollar değerlendirilmiştir.Yazar “Bu benim işbirliğini bir sürü farklı açıdan bütününde nasıl görmeye çalıştığımın hikayesidir.” demiştir.
RİCHARD SENNETT’İN BİYOGRAFİSİ • 1943’te Chicago’da doğmuştur.1964’te Chicago Üniversite’sinden mezun
oldu.1969’da Harvard Üniversite’sinde doktorasını verdi.New York üniversitesinde sosyoloji profesörü İnsan Araştırmaları Merkezi’nde yönetici ve Politika Araştırmaları Merkezi’nde baş araştırma görevlisi olarak çalıştı.Çocukluğunda viyolonsel çalmayı öğrendi;halen New York’ta bazı oda müziği topluluklarında çalmaktadır.Kentli ailelerin hayatı ve toplumsal psikoloji üzerine bir çok kitap yazmıştır.2006 yılında Hegel ödülünü kazanmış,2008 yılında ise Düseldorf Gerda Heykel Vakfı tarafından verilen Gerda Hegel ödülüne layık görülmüştür.
• • • • • • • • •
ESERLERİ KAMUSAL İNSANIN ÇÖKÜŞÜ KARAKTER AŞINMASI ZANAATKAR OTORİTE YENİ KAPİTALİZMİN KÜLTÜRÜ SAYGI GÖZÜN VİCDANI TEN VE TAŞ
KİTABIN ANA HATLARINA GÖRE ANLATIMI • İŞBİRLİKÇİ DÜŞÜNCE YAPISI • Londra’da bir okulun bahçesinde torunumun bir arkadaşı bir keresinde hoparlör
düzenin den bir şarkı patlatmış. Okul yöneticileri bu izinsiz kullanımdan dolayı dehşete kapılmış.Aslında bu hoparlör gaspına hayran kalmakla birlikte dehşete de kapıldım. Gençlerin şarkı sözlerin de neyle dalga geçtikleri ile ilgili ufak bir fikirleri yoktu .Onlara dosdoğru bir bize-karşı-siz beyanı gibi gelmişti .Bu his okulun bulunduğu yerde Londra’nın iç kısımların da çok tehlikelidir zira şehrin bu kısımların da değişik din, ırk ve sınıfların bir arada bulunması zaten bize-karşı olanlar durumu açısından çatışmanın yolunu açar . Bu yüzden Londra’nın bu kısmı sürekli şiddeti alevlendirir.Amerika ise bugün aşırı derece kabile toplumu haline gelmiş durumda insanlar farklı olanlarla iyi geçinme konusunda muhalif.Fakat Avrupalıların da Amerika dan kalır yanı yoktur .Kabilecilik yirminci yüzyılın ilk yarısı boyunca Avrupa’yı yok etmiştir.Kabilecilik benzer olanlarla yapılan dayanışmayı farklı olanlara karşı saldırganlıkla birbirine kenetler.Bütün sosyal hayvanlar kabile biçiminde yaşadığından bu doğal bir dürtüdür.
KİTABIN ANA HATLARINA GÖRE ANLATIMI • Kabilecilik her ne kadar insan yaşamında yıkıcı olsa da kabile yaşamının
•
devam ettirilebilmesi için zorunludur.Yazar okuldaki o olaydan ve dünyanın gidişatından duyduğu endişeyle kabilecilik ile ne yapılabilir diye düşünmüştür.Çok geniş çapta farklı varlıklarla birlikte yaşama problemine tek yada bütüncül bir çözüm olmayabilir. Yazar buna çözüm olarak işbirliği üzerinde durur. İşbirliği kuru kuru katılımcıların karşılaşmadan yararlandığı bir değişim olarak tanımlanabilir.Bu davranış birbirini temizleyen şempanzelerde kumdan kale yapan çocuklarda tanımlanır çünkü karşılıklı destek bütün sosyal hayvanların genlerinde vardır tek başına yapamadıklarını başarabilmek için işbirliği yaparlar.işbirliği rekabet ile bir araya gelebilir tıpkı çocukların sonrasında birbirleriyle yarışabilecekleri bir oyunun kurallarını belirlerken beraber çalışmaları gibi.Yetişkinlerin yaşamında işbirliği ve rekabetin bir araya gelişi Pazar ekonomilerinde , seçim siyasetlerinde diplomatik görüşmelerde ortaya çıkar.İşbirliği çaba gerektiren zorlu bir türdür ayrı yada çatışan çıkarları olan birbirinden hoşlanmayan eşit olmayan yada birbirini anlamayan insanları bir araya getirmeye çalışır.
VASIFSIZLAŞTIRMA • Modern toplum kendine özgü yollarla işbirliğini zayıflatmış
durumdadır.Bu zayıflıkların en doğrudan olanı eşitsizliğe ilişkindir.Eşitsizlik gelişen ve gelişmiş toplumlarda son derece artmış durumdadır.Modern işgücündeki değişmeler farklı olanla işbirliği yapma kapasitesini ve isteğini bir başka yolla da zayıflatır.Temelde her modern örgütlenme işbirliği lehinedir fakat pratikte modern örgütlenme bunu engeller. Maddi ve kurumsal sebeplere ek olarak bugün kültürel güçlerde işbirliği uygulamasına karşı çalışır.Modern toplum yeni bir karakter tipi üretmektedir. Bu siyasal ,ırksal,dini karakterler olarak farklılıkların sebep olduğu kaygıları gidermeye meyilli bir insan tipidir.Kişinin amacı etkileşimden kaçınmak büyük farklılıklardan mümkün olabildiğince az etkilenmektir. Vasıfsızlaştırma terimi karmaşık makinelerin vasıflı zanaatkar emeğin yerine koyulduğu gibi insanın makinelerle olan ikamesinden gelir.Örneğin on dokuzuncu yüzyılda bu ikame çelik yapımında gerçekleşmiş zanaatkarları yerine getirmeleri için daha basit, daha acımasız görevler verilmiştir.Bugünün amacı hem eşyaları yapan hem hizmet sağlayan pahalı insan emeği yerine ikamet edebilecek robot teknolojisine ulaşmıştır.
ÇOCUKLUK DÖNEMİNDE İŞ BİRLİĞİ • İnsan gelişiminin erken dönemlerinde algıda ve hissetmede
şaşırılacak derece gelişmeler meydana gelir ve bunlar işbirliği kapasitemizi şekillendirir.İşbirliği bebeklik döneminin dördüncü ve beşinci ayında bilinçli bir etkinlik haline gelir. Bunlar bebeklerin emzirmede anneyle çalıştığı aylardır.Bebek nasıl davranması gerektiği ile ilgili sözlü ipuçlarına kelimeleri anlamasa da yanıt vermeye başlar.Daha sonra bu işbirliği bebeğin gelişme döneminde devam eder.Bebeğin ağlamaları, oyuncak ve benzeri eşyaları tutmaya çalışması,yapılan davranışlara tepki vermesi bunlar aslında bebeğin ebeveynlerle yaptığı işbirliğinin kanıtıdır. Erikson işbirliğinin bireyleşmeden önce geldiği iddiasındadır.İşbirliği insan gelişiminin temelidir,onun sayesinde nasıl ayrı duracağımızdan önce nasıl beraber duracağımızı öğreniriz.Çocuklar işbirliği yaptıkça sosyal ve bilişsel becerileri birbirine kenetliyor.
DİYALEKTİK VE DİYALOJİK İLETİŞİMLER • Müzikal prova ile sözlü iletişim arasında bir analoji
olsa da aynı zamanda üzeri örtülü bir sorunda vardır.Müzisyenler arasında gerçek iletişimin çoğu kalkmış kaşları,homurdanmaları ,bir anlık bakışları ve sözel olmayan jestleri içerir.Müzisyenler bir şeyi açıklamak istediklerinde anlatmaktan çok onu gösterir.Bu diğerlerine bir parça çalarak onlara ne yaptıklarını yorumlamayı bırakmaktır.Halbuki karşılıklı bir konuşmada sözcükler bulmak zorundayız.Dikkatlice dinlemek iki çeşit karşılıklı konuşma üretir; diyalektik ve diyalojik.Diyalektikte okulda öğrenildiği gibi zıtlıkların sözel oyunu aşama aşama bir sentez oluşturmalıdır.Diyalektik Aristoteles’in politika kitabındaki şu gözleminde başlar.”Aynı kelimeleri kullansak bile aynı şeylerden bahsettiğimizi söyleyemeyiz.”Amaç, sonunda ortak bir anlayışa ulaşmaktır.Diyalektik konuşma becerisi bu ortak zemini neyin kurabileceğini belirlemekte yatar.Diyalojik Rus edebiyat eleştirmeni Bakhtin’in kendisini ortak bir zemin bularak çözümleyemeyen tartışmaları adlandırmak için türettiği bir sözcüktür.Ortak bir anlaşmaya ulaşılamasa da karşılıklı alışveriş sürecinde insanlar kendi görüşlerinin daha çok farkına varır ve diğerlerine yönettikleri anlayışlarını genişletir.
SEMPATİ VE EMPATİ , ON LİNE İŞBİRLİĞİ • Bu iki kavram da tanımayı aktarır, ikisi de kişiler arası bağ
kurar. Sempati kişinin hislerine odaklanır. Birine “acınızı hissediyorum” dediğinizde farklılıktan benzerliğe sihirli bir sıçrayış yapmış olursunuz. Böylelikle garip ya da yabancı tecrübeler size aitmiş gibi görünür. Bu şekilde onlarla özdeşleşebilir ve davalarını anlayıp paylaşabilirsiniz.Empatide ise merak daha yoğundur. Onunla dikkatinizi vererek ilgilendiğinizi gösterir. Sempati farklılıkların üstesinden özdeşleşmenin hayali eylemleri ile gelir; empati ise, başka bir insana ona ait koşullarla bakmaktır. Sempati kucaklaşmayken, empati karşılaşmadır. Empati daha zahmetli bir çalışmadır çünkü dinleyici kendi dışına çıkmak zorundadır. Diyalojik konuşma, empati aracılığıyla, diğer insanların kendilerinde kim olduğu hakkında merak duygusuyla başarıya ulaşır.Neticede diyalektik ve diyalojik yöntemler karşılıklı konuşma için iki yol sunar. Biri anlaşmaya yönlendiren zıtlıkların oyunuyla, diğeri açık uçlu bir yolda görüşleri ve tecrübeleri değiş tokuş ederek.
ON-LİNE İŞBİRLİĞİ • Yazar değindiği diğer bir konu ise on line
işbirliği benim yaşımda ki bir çok insanda olduğu gibi on-line iletişim bana da doğal gelmiyor.mektup yazdığım zaman yazı üzerinde zaman harcıyorum, dikkat gösteriyorum ve bu yüzden az yazıyorum.Her gün aldığım çığ gibi e-postaların sayısı cesaret kırıcı. Diğer taraftan,on-line yazılı bir konuşmayı yönlendirmek birisiyle telefonda yüz yüze konuşmayla kıyaslandığında acı verici bir şekilde yavaş geliyor.Ama bir yandan da yeni iletişim teknolojileri iletişimin manzarasını geri döndürülemez biçimde değiştirmiştir.İletişim teknolojilerinin en güçlü en güçlü siyesi etkisi insanların ekranda yaşamalarındansa off-line harekete geçirmek için uyarırken ve canlandırırken meydana gelir.Sıkıştırılmış tweetler ve metin mesajları da bu etkiyi taşıyabilmektedir.Tıpkı Tunus ve Mısır’daki gibi 2011 ayaklanmalarında olduğu gibi .Kısa mesajlar insanlara önemli bir olayın nerede gerçekleştiğini yada kimlerin bu olaya dahil olduğunu anlatmıştır.On-line işbirliği işbirliğini ete kemiğe büründürür.
1)ŞEKİLLENDİRİLMİŞ İŞBİRLİĞİ • Bölümün “Toplumsal Soru” adlı ilk kısmı, işbirliğinin siyasetle nasıl
şekillendiği üzerine kurulur.1900’ da Paris’te memurlar Endüstri ve İmparatorluğun zaferini kutluyordu ama bir yan sokakta bu zaferin yol açtığı sorunlara adanmış dar odaları insanlar tıka basa doldurmuşlardı.Toplumsal soru odalarının iştirakçilerinin ve tartışmacı ziyaretçilerinin ortak bir düşmanı vardır: eşitsizlikleri ve baskılarıyla çağlarının hızla yükselen kapitalizmi. Bir arada yaşayabilme ile ilgili dayanışmanın karşıtı olan bir kavramdan bahsediyor Sennett; “toplumsallık” . Toplumsallık, beraber harekettense ortak bir farkındalığı, yabancı karşısında soğukkanlılığı imleyen bir kavram. Ötekine aktif bir ulaşım biçimi olmanın tersine, “ortak tecrübenin iyileştiremediği yaraları tanımakta trajik gücü olabilen bir kavram. Paris’te siyasi sol ativistleri büyük bir gücü yine büyük bir güçle karşı gelinmesi gerektiğini savunuyordu.Onlara göre geniş siyasi partiler ve işçi sendikaları kapitalist canavarı dönüştürmek için tek yoldu.Askeri örgütlenme bu radikal politika politika için bir model görevi görüyordu. Militan kelimesi on ikinci yüzyıldan beri her çeşit asker için eş anlamlı bir kelime olarak kullanılmış.Nitekim karşı reform boyunca Katolik kilise kendisinden Protestanlarla savaşta olan militan bir örgüt gibi bahsediyordu.Yirminci yüzyılın başları da kelime özellikle radikal politikalara uygulanmak amacıyla İngiltere ve Fransa da konuşma diline girmiştir.
HASSAS DENGE • Bir takım oyunun da oynamış bir iş anlaşması
yapmış yada bir çocuk yetiştirmiş her insan bilir ki karşılıklı işbirliği ve rekabet birleşebilir.Rekabetin altında yatanlar insanoğluna fiziksel olarak bağlı olan duygular: saldırganlık ve öfke .Provalar ,diyaloglar koalisyonlar yada atölyeler bu yıkıcı gayrete karşı eşit kuvvetle karşı durur. Çünkü iyi niyette aynı şekilde genlerimize işlemiştir.Sosyal hayvanlar olarak deneyim aracılığıyla nasıl bir ortak noktada buluşacağımızı bulmamız için çalışmamız gerekir.Kitabın bu kısmı bunu yapabilmenin olanaklarını anlatır.Aslında tek tanrılı dinler bunu için bir rehber sağlamıştır.Cennetin yıkılışını çarpışan doğal güçlerin serbest kalışı olarak resmetmişlerdir. Amerkalı ilkel sanatçı Edward Barışçı krallık tablosunda her türlü hayvanı ormanın bir köşesinde uyurken gösterir .Gerçek sanat bu resme girmiştir.Bu tual Düşüş’ten önceki Tanrısı eksik Cennet Bahçesi’dir.Bu görünün herhangi bir saldırganlık önerisini uzaklaştırır ve kuşkusuz gerçek doğa buna hiçbir şekilde benzemez.Cennetteki doğal barışın görünümü üç büyük tek tanrılı dinde hakim bir düşüncedir.Her biri ahengin insan eliyle yıkıldığına inanır.Azteklerin dünya görüşünde işbirliği sadece kızgın ve kıskanç tanrıları yatıştırmak için bir araçtır, bu işlev ritüeller aracılığıyla sakallı yılana yemek altın ve insan sunularak yapılır .
•
DEĞİŞİMİN YELPAZESİ Karşılıklı değişim basitçe tüm hayvanlar arasındaki değiş tokuş tecrübesine verilen addır. Beslenme rejimlerinde yada dövüşlerde meydana gelir.Değişim tüm canlıların ne alıp verdikleri üzerine düşünüp taşındıklarına bir kanıt gösterir. Değiş tokuş yelpazesi beş bölüme ayrılmıştır.Kendinden vermeyi gerektiren diğerkamcı değiş tokuş , iki tarafında yarar sağladığı çift kazanlı kazanç değiş tokuşu, bir tarafın diğeri pahasına hüküm sürdüğü sıfır-toplam değiş tokuş , bir tarafın diğer tarafı tamamen ortadan kaldırdığı kazanan her şeyi alır değiş tokuşu.İnsanlar normalde iyi işlere ihtiyaç duyar ve onlardan övgüyle bahseder. Diyerkamlık gölge kişilik yerine davranışlarını ortaya koyup diğer insanlardan takdir alınmayacak olmasına rağmen girişilen eylemlerde söz konusudur. Çift kazançlı değiş tokuşun en önemli örneği yuva yapımıdır. Yuvanın her üyesinin sonuç için gösterilen çabada ve sonuçtan elde edilen kazançta payı vardır.İnsanlarda başka bir örneği ise iş anlaşmalarıdır.Farklılaşan değiş tokuş ise yelpazenin tam ortasındadır.Hayvan çevrelerinde bu değiş tokuş alanları belirler.Böylelikle hayvanlarda saldırganlık rekabeti en aza indirilebilir.Sıfır –toplam değiş tokuşu ise hepimiz birinin ve ya bir grubun kazancının diğerinin kaybı olduğu karşılıklı değiş tokuşlarda gerçekleşen sıfırtoplam oyunlarına aşinayızdır. Çocukluğumuzdan beri okulda olduğu kadar spor sahalarında bu tarz oyunları oynamışızdır.Kazanan hepsini alır son bölüm kurtlar zirvedeki yırtıcı hayvanlardır. Besin zincirinin tepesinde kendilerine denk bir rakipleri yoktur.İnsanoğlu bu duruma dahil olmadığı sürece istediklerini istedikleri zaman alırlar.İnsan toplumunda ise kazanan hepsini alır değiş tokuşu topyekun savaş ve soykırımın mantığıdır.İşbirliği ve rekabetin en dengeli olduğu yer değiş tokuş yelpazesinin en ortasıdır.Yelpazenin orta kısmında semboller çok önemlidir . Ritüeller sembolik değişimleri düzenlemenin bir yoludur.Ritüeller güçlü toplumsal bağlar kurmuş ve çoğu insan topluluğunun işbirliği ve rekabeti dengelemeleri için kullandığı araçları meydana getirmiştir .Ritüellerin üç temel yapı taşı vardır bunlar işbirliği ve rekabeti dengelemeye yardım eder.Birincisi ritüeller yoğunlukları açısından tekrara bağlıdırlar. İkinci olarak ritüeller nesneleri bedensel hareketleri ve sıkıcı kelimeleri sembollere dönüştürürler.Üçüncü yapı taşı ifadelerle ilgilidir özellikle dramatik ifadelerle ilgili. Eğer evleniyorsanız bir koridordan yürümek bir sokakta yürümeye hiç benzemez. Attığınız her adım gözlenmektedir. Ritüelin bu üç görünüşü iş birliği ve rekabeti dengeleyen araçlardır.İşbirliği ve rekabet aynı tür içindeki yada değişik türler arasında ki doğal topluluklarda dengelenebilir. Sınırlılıkları belirlemek bu dengeyi gerçekleştirmenin yoludur.Denge karşılıklı değişimlere bağlıdır.bu değiş tokuşlar diyerkamlıktan kazanan hepsini alıra kadar ilişkilerin tamamını kapsar.
Atölye • Maddi üretim pratiklerinin cereyan ettiği
yerler atölyelerdi. Atölye içindeki üretim ritüelleri, çıraklıktan kalfalığa, kalfalıktan ustalığa geçiş süreçlerinde (üretilen nesnelerin sergilenmesi ve bunlar etrafında şekillenen ritüeller) matbaanın ortaya çıkışıyla ciddi bir dönüşüm geçirdi. Kişi önceleri, benzer bir ürün üzerinde belki de bir ömür harcayarak çalışırken, artık farklı bir nesnenin nasıl yapıldığına dair kitaplarda elden ele dolaşmaya başlamıştı. Farklı bir nesnenin nasıl üretildiğine yönelik merak, atölyedeki zanaatkâra olan bağlılığı sarstı. Dükkân hiyerarşisi altüst oldu. Bu, atölyeden laboratuvar a gidecek yolu açtı. Bazı atölyeler, görünürde doğrudan pratik bir amaçları olmayan araştırmaların mekânları haline gelmişti. Laboratuvar şeklindeki atölyeler diyalojik iletişimi ön plana çıkardı.
2 ) ZAYIFLATILMIŞ İŞBİRLİĞİ •
Bölüm, “Eşitsizlik” kısmını anlatmakla başlıyor. Eşitsizlik çocuk yaştan itibaren hayatlarımızı bir çok alanda etkiliyor, özellikle de okul yaşamından itibaren. Ekonomik durum burada önemli bir etken. UNICEF raporu, iç eşitsizlik barındıran ülkelerde çocuklar arasında daha fazla zorbalık içeren davranışın açığa çıktığını, nispeten daha eşit olan toplumlarda ise çocukların birbiriyle çalışma eğiliminin oldukça yüksek olduğunu göstermiştir. Çocuklar ise eşitsizliğin getirdiği bu olumsuz davranışları “haksız karşılaştırmayla” içselleştiriyor. Haksız karşılaşma, eşitsizliğin kişiselleştirilmesi olarak tanımlanabilir. ‘Ben senden daha iyiyim’ ya da ‘yeterince iyi değilim’ düşüncesiyle ifade edilebilir.İşbirliği, özellikle modern batı toplumlarında bireysellik karşısında zayıftır. Bunun önemli nedeni de batıda diğerlerine bağımlılığın bir zayıflık işareti, başarısız bir karakter özelliği olarak görülmesidir. Farklı bir kültürde ise, bir başkasından yardım istememekle övünen insan sorunludur.İşbirliği yapma becerilerinin zayıflamasında yüz yüze iletişimin yerini internet araçlarının almasının da payı vardır. Facebook gibi ağlar aracılığıyla arkadaşlıklar ticarileşmiştir, reklamcılık burada arkadaşlar arasındaki güven ilişkisini kullanır. Ayrıca yüz yüze iletişime göre internet daha az zorlayıcı bir sosyallik sunar. Arkadaşlarınızın nerede olduklarını ve ne yaptıklarını görür ve bunlar hakkında yorum yazabilirsiniz ancak olaya derinlemesine dâhil olmanız gerekmez. Ancak eşitsizlik burada da kendini gösterir. Örneğin İngiltere’de yapılan bir araştırma, en yoksul ailelerin televizyon ve internet ekranı karşısında varlıklı akranlarından çok daha fazla zaman geçirdiğini tespit etmiştir. Bu da sosyal ağlarla ilgili bir gerçeği ortaya koyuyor: Yüz yüze bağlantılar, kişisel ilişkiler ve fiziksel mevcudiyet, ayrıcalığın biçimleri olabilir. Yoksul toplumlarda, yüz yüze bağlantılar çocukları güçlendirmez, arkadaş çevresi kapıları açmaz.
ZAYIFLATILMIŞ İŞBİRLİĞİ • iş yaşamında ise işbirliğinin nasıl şekillendiği üzerinde durulmuştur. Eski
ekonomide resmi olmayan, kuvvetli, samimi bağlar kurulabildiğini görüyoruz.. Sosyal üçgeni oluşturan üç ana öğe birincisi çalışanların dürüst patronlara karşı duyduğu saygı gönülsüzdü aynı şekilde patronlar da güvenilir çalışanlara karşı gönülsüz bir saygı duyuyorlardı.İkinci olarak çalışanlar önemli ortak sorunlarla ilgili özgür bir şekilde konuşuyordu aynı zaman da dükkanda çalışanların bir işleri olduğunda onları idare ediyorlardı.Üçüncü olarak dükkanda bir şeyler geçici olarak ters gittiğinde insanlar fazla mesaiye kalıyor ve ya diğerlerinin işlerini yapabiliyorlardı.Sosyal üçgenin bu üç yönü kazanılmış otorite karşılıklı saygı ve kriz anında işbirliği yapmayı içeriyordu . Kazanılmış otorite, gündelik deneyimin eşitsizliğini yönetir, emir ve itaat ilişkisindeki aşağılanmayı hafifletirdi. Sosyal üçgenin ikinci ayağı güvendir. Güven burada doğrulanıp doğrulanmayacağını bilmemeye rağmen inanmak anlamına gelir . Birbirini kollama örneğin, gerektiğinde çalışanların birbirini korumak için üstlerine -‘bir gün bizim de başımıza gelebilir’ düşüncesiyle- söyledikleri yalan durumlarında örneklerini görebiliriz. Diğer yol ise kriz anlarında gösterilen işbirliğidir. Kriz anlarında rutin kırılır ve rutin deki bu kırılma insanları canlandırır ve çalışanlar normal şartlarda görevleri olmayan işleri yapabilirler. Nihayetinde iş yerinde bu birliğin gerçekleşmesi için zamana ve dolayısıyla köklü kurumlara ihtiyaç vardır.
ZAYIFLATILMIŞ İŞBİRLİĞİ • Son kısım, sosyal bağların çaba gerektiren, karmaşık biçimleriyle başa çıkamayan ve bu
yüzden geri çekilen insan. Burada bahsedilen duyulan kaygıyı azaltma amacıyla gerçekleştirilen gönüllü geri çekilmeler, diğerleriyle uğraşmak istememe boyutu. Mills’e göre kaygı, karakter şekillendiricidir. Ona göre sosyal aktörler toplum tarafından kendilerine tahsis edilen rollere hem adapte olmaya hem de onlarla aralarına bir mesafe koymaya çalışırlar. İnsanlar kendilerinin yaratmadığı koşullarla beslenen kaygıyla uğraşırken içsel bir güç geliştirir. Kaygının azalmış olduğu durumda, işbirliği yapmama konusunda insanlar kendilerini biraz kararsız, içsel olarak huzursuz hissederler.Geri çekilmeyi harekete geçirecek temel öğe narsisizmdir. Narsizm bencilliğin eş anlamlısı gibi görülebilir ama psikanaliz uzun zaman önce bunu daha karmaşık bir konu haline getirmiştir.Freud, narsisizmin insanın diğerleriyle olan ilişkilerinde, tıpkı aynaya bakarken olduğu gibi, sadece kendi yansımasını gördüğü bir “ayna evresi” olarak yeniden formüle etti. . Heinz Kohut, ayna evresine psikanalizdeki “şişirilmiş kendilik” kavramını getirmiştir.. “Ben”, gerçekliğin tüm alanını kaplar. Böyle bir şişirilmişliğin ifade edilmesinin yollarından biri, sürekli kontrollü olma ihtiyacında yatar; kişinin kendi bedeni ve duyguları üzerindeki kontrolüne kayar. ‘Ne hissediyorum’ sorusunun ‘ne yapıyorumun yerini aldığı böylesi bir durumda bulunan kişi, “gerçeklik kapıyı çaldığında kaygılanacaktır, zira kendiliğin zenginleşmesinden ziyade onu kaybetme tehdidi söz konusudur. Sonuç sosyal işbirliğinin azalmasıdır.Narsizm diğer insanlardan geri çekilmeyi harekete geçirecek temel öğedir.Geri çekilmelerin nedenlerinden ilki eylemin değersizleşmesi, ikincisi diğerine ilgisizlik sorunudur. Diğer bir geri çekilme türü ise kaygıyı korumayı amaçlayan “saplantı”dır. Bu durumda, bireyler artık kendilerine karşı yarışırlar. Sadece olduğu gibi yeterince iyi değilsinizdir. Haksız karşılaştırma kendiliğe karşıttır artık. Saplantını üç temel öğesi vardır. Birincisi tekrarlama mecburiyetidir , tekrarlama mecburiyeti statiktir.Bir şeyi tekrar tekrar yapmayı içerir.Weber’in güdülenmiş insanı bir şeyin peşinden koşar , naktini arttırır zaman geçtikçe hissetmeden gerçekten bir şeyleri başarır.Bu durum ikinci öğemiz olan insanı güdülerse anlam kazanır .Üçüncü olarak güdülenmiş insan ontolojik güvensizlikten mustariptir.Bu güvensizlik gündelik deneyime dair bir güven kaybıdır.
3)GÜÇLENDİRİLMİŞ İŞ BİRLİĞİ • Sennett bu bölümde kalifiye karmaşık işbirliğini •
nasıl güçlendireceğimizi araştırır . Modern toplumun acil olarak tamir edilme ihtiyacı duyduğunu söylüyor. Teknik beceriler iki temel formdadır: bir şeyler yapmak ve onları tamir etmek. Yapmak, tamire oranla daha yaratıcı bir eylem gibi gözükebilir. Şeyleri üretmekte ustalaşan zanaatkâr, sosyal yaşama uygulanan fiziksel beceriler geliştirir. Beceriler, alışkanlık kazanma , oturmuş alışkanlığı sorgulama, sorgulama sonrası yeni alışkanlık kazanma şeklinde bir yol izlenerek edinilir. Beceriyi geliştirmek bir hareketi doğru yapmaktan fazlasıdır. Bazen becerikli olmanın, bir işi gerçekleştirmenin tek bir doğru yolunu bulmak olduğu düşünülür. Bu, araç ve amacın arasında bire bir eşleşmenin var olduğunu söylemektir. Gelişimin daha doğrudan bir yolu, aynı soruna farklı yollardan yaklaşabilmeyi içerir. Bir sürü teknik, karmaşık sorunlarda ustalığı mümkün kılar, tüm amaçlara hizmet eden tek bir doğru yol olması durumuna nadir rastlanır. Beceri gelişiminin ritmi, eğer tekrar tekrar icra edilirse ritüel halini alır. Bir zanaatkârın atölyesinde olduğu gibi, sosyal pratiklerde, ailede ve sokakta da becerilerin gelişme düzeni ritüellere yol açar.
GÜÇLENDİRİLMİŞ İŞBİRLİĞİ • Sennett, ikinci bölüme”Gündelik Diplomasi” ismini vermiş. Gündelik
diplomasi, insanların anlamadıkları, bağ kuramadıkları ya da çatıştıkları insanlarla alışveriş içinde olmalarının bir yolu olarak tarif ediyor. Sıradan insanlar da diplomatlar gibi, zorluklarla başa çıkarken minimum güç kullanırlar, kodlanmış jestlerden sosyal alanlar yaratırlar, travmaları kabullenen gelişmiş tamiratlar yaparlar. Gündelik diplomasi diyalojik konuşmayı pratik olarak işleme koyar. Bir sonucu, ustalıklı çatışma yönetimidir.Bölümün devamı gündelik diplomasinin ve önceki bölümlerde bahsedilen medenilik ile ilgili Rönesans’ta ortaya atılan yeni fikirlerin modern yaşamdaki tezahürleri ile şekilleniyor. “Sosyal maske” kavramı burada karşımıza çıkıyor, tiyatrodan bir örnekle: Jacques Lecoq tiyatrosu. Maskeler ve jestler üzerine kurulu İtalyan halk tiyatrosu geleneği “commedia dell’arte”den beslenen Jacques Lecoq’un maske kullanarak icra ettiği tiyatrosu bu anlamda ilgi çekicidir. Lecoq’un yardımcılarının sahnelediği bir oyunu izlerken, izleyicilerin oyuncunu neye benzediğinden çok nasıl oynadığıyla ilgilendiğini görmek Sennett’i etkilemiştir. Bunun bir dışa dönüş olduğunu söyler; tıpkı işbirliğinin karmaşık formlarında insanların sevmediği ya da tanımadığı insanlara karşı sergilemesi gereken dönüş gibi.
• İŞBİRLİĞİNİN ÖRNEKLERİ
SONUÇ • Sonuç olarak “Hiçbir zaman diğerlerinin içsel yaşamının derinlerine gerçekten inemeyiz… Karşılıklı bir anlayış yoksunluğu bizi insanlarla aramızda bir bağ kurmaktan alıkoymamalıdır; beraber bir şeyleri başarmak isteriz. Beraberce zor işlerin üstesinde rahatça gelinebilir iş bölümü yapılarak bir çok el ele verilerek yapılamayacak yoktur .Benim kitaptan çıkardığım sonuç eğer bir işi daha kolay daha yarar sağlayacak şekilde ve daha çabuk yapmak istiyorsak işbirliğinden yararlanmalıyız.kitapta işbirliğinin bir çok etkisinden bahsedilmiştir. İşbirliği bir beceri işidir. .Eğer başarılı bir iş birliği yapmak istiyorsak çatışmadan çok dinlemeyi ve tartışmayı öğrenmemiz gerekir. İnsanların yüz yüze ilişkilerinin değerini ve bu ilişkilerin sınırlarını geliştirdiği dünyaya bir katılım süreci olarak topluluklar, işbirliğinin yaşam alanıdır. Ancak özellikle kendilik kültürünün yaygınlaştığı modern yaşamda işbirliğinin zahmet gerektiren bir uğraş ve dışa dönük bakışın da öğrenilmesi gereken bir beceri olduğu unutulmamalı.
KAVRAMLAR • Diyalojik:Bu teknik kelime diğer insanlara gösterilen dikkati ve yanıt diğer •
•
insanlara gösterilen dikkati ve yanıt verebilirliği anlatır. Narsizm : diğer insanlardan geri çekilmeyi harekete geçirecek temel öğedir.
Kişinin kendisine tapması olarak ta ifade edilir. Ritüel:Dini bir inanç gibi benimsenmiş alışkanlık, kişilerce kutsallaştırılmış davranışlar, biçimler, davranış biçimleri, temalar şeklinde tanımlayabiliriz.
• Diğerkemlık:başkalarının yararını da kendi yararı kadar gözetme ya da diğer insanlara maddi veya manevi kişisel çıkar gözetmeksizin yararlı olmaya çalışma ve ‘bencillik karşıtı hareketlerde bulunma olarak tanımlanır.
• Diyalektik:Karşıtlıkları kullanarak gerçekleştirilen akıl yürütme
biçimidir, iki insanın karşıt fikirleri tartışması anlamını da içerir
ZAHİDE KARA 110110022 SOSYOLOJİ BÖLÜMÜ