T.C. AFYON KOCATEPE ÜNİVERSİTESİ FEN EDEBİYAT FAKÜLTESİ SOSYOLOJİ BÖLÜMÜ
SOSYOLOJİ SEMİNERİ II KİTAP SUNUMU
DEVLET ANA - KEMAL TAHİR
HAZIRLAYAN: ADI SOYADI: CEREN YAŞAR ERDAL NUMARASI: 100113023
DANIŞMAN: Öğr. Gör. OSMAN METİN
Afyonkarahisar Bahar 2013 1
1-Kitabın Künyesi Kitabın Adı: Devlet Ana Yazar: Kemal Tahir Yayınevi: İthaki Yayınları Yılı: Ekim 2010 Şehir: İstanbul Sayfa: 651
2
2-Yazarın Biyografisi / Yazar Hakkında Bilgi ve diğer eserleri Kemal Tahir İstanbul’da doğdu. Gazihasanpaşa Rüştiyesi’ni bitirip girdiği Galatasaray Lisesi’nin ikinci sınıfından ayrılarak öğrenimi yarıda bıraktı. Avukat katipliği, ambar muhasipliği, gazetecilik gibi işlerde çalıştı. 1938’de Nazım Hikmet ile birlikte yargılandığı Donanma Komutanlığı Mahkemesin’de on beş yıl hapse mahkum edildi. On iki yıl Çankırı, Çorum, Kırşehir, Malatya cezaevlerinde yattıktan sonra, 1950’de Genel Af Yasası uyarınca geri kalan cezası bağışlandı. 1955’ten sonra yayımlamaya başladığı romanlarıyla edebiyatımızın önde gelen yazarları arasına katıldığı gibi, tarih konusundaki görüşleriyle de düşün hayatımızı etkiledi. Kemal Tahir, sanat hayatına önce şiir (1932-1934), sonra hikayeler ile (1935) girerek konularını Çankırı, Çorum dolaylarından, cezaevi yaşantılarından, Kurtuluş Savaşı’ndan, eşkıya menkıbelerinden alan romanlarında, törelere bağlı, kökü geçmişlerde köy düzen ve sorunlarını inceledi, eleştirdi. Kemal Tahir, yerli dekor ve renkleri ustalıkla kullanarak gerçek bir Anadolu romanı oluşturdu. Kemal Tahir bunun yanında birçok inceleme eser de yazdı. Özellikle marxist terminoloji’yi yerlileştirerek, Anadolu’ya uygun bir terminoloji oluşturmaya çalıştı. Bu yüzden de çevresine bu tazyiklerden sıkıldığını sık sık dile getirdi. Kemal Tahir’in ölümü de böyle bir tartışma esnasında geçirdiği kalp krizi nedeniyle oldu.(21 Nisan 1973) Kemal Tahir’in Eserleri -Göl İnsanları -Esir Şehrin İnsanları -Rahmet Yolları Kesti -Esir Şehrin Mahpusu -Yorgun Savaşçı -Yol Ayrımı -Devlet Ana -Sağırdere -Büyük Mal -Hür Şehrin İnsanları -Kelleci Memet -Harem’de dört kadın -Bozkırdaki Çekirdek 3
3- Genel Hatları ile Kitabın İçindekiler Devlet Ana, Kemal Tahir’in tarihsel romanlarından birisidir. Bu romanda Osmanlı İmparatorluğu’nun aşiret halindeki dönemine inilir. Osmanlı insan tipi, yaşam tarzı, adetleri gelenek ve görenekleri konu edinerek bir aşiretten devlet olma mertebesine nasıl yükseldiğini destansı bir ifade tarzı ile okuyucuya verilir. Osmanlı İmparatorlu’nun Söğüt’teki yaşam tarzı dikkatlere sunulduktan sonra Ertuğrul Gazi, Osman Bey, Orhan Bey, Yunus Emre, tarihi şahsiyetler olarak dahil edilir. Eserde, Osmanoğullarının bir devlet kurma macerası ile Bizans ve Bizans’a bağlı tekfurların Bursa ve çevresinin Türklerin eline geçmesini önleme çabaları, Türk kültür ve medeniyeti ile Batı karşılaştırılarak feodalitenin ve din sömürücülerinin Batı’yı karanlığa hapsedildiği anlatılır. Devlet Ana altı bölüme ayrılmıştır: Kancık Vuruş, Uyandırılan Işık, Dost Çelmesi, Fal, Derin Geçit, Kerimcan’ın Yolu
4
4- Kitabın Anahatlarına Göre Anlatımı / Özeti Mavro kız kardeşi Liya ile Ertuğrul Bey’in himayesinde bulunan Karacahisar topraklarında Issızhan adı verilen bir yolcu hanında yaşamaktadır. Kıbrıs Sen-Jean şövalyelerinden Notüs Gladyüs ve Uranha hana gelirler. Mavro silahlara ve silah kullanmaya aşırı derecede ilgili bir gençtir. Şövalye Notüs Gladyüs, Mavro’nun bu zaafından faydalanır, kendisini usta bir şövalye yapacağını söyler. Şövalye son derece kaba ve terbiyesiz biridir. Mavro’nun ablası Liya’ya sarkıntılık eder, onu zorla elde etmeye çalışır. Fakat bu emeline ulaşamaz. Liya, yastığın altından altığı hançerin zehirli olduğunu söyleyerek şövalyeyi odasından çıkarmayı başarır. Şövalye Notüs Gladyüs, Uranha ve Kesiş Benito bataklığı geçerek Ertuğrul Bey’in at eğitimcisi Demircan’ın çadırının bulunduğu yere gelirler. Bu sırada Demircan ile Liya birliktedirler. Şövalye daha önce Liya’nın kendisini reddetmiş olmasını gururuna yediremez, bunun ezikliğiyle yayını gerer, çıplak olan Demircan’ı sırtından vurur. Liya üzerine yığılan Demircan’ın öldüğünü ilk anda anlamaz. Şövalye Notüs Gladyüs, yerde yatan Liya’ya tecavüz eder, bu sırada Uranha’da sarığıyla kızın yüzünü örter bağırmasını önlemek için. Ayrıca arkadaşının yaptığı pisliği görmek istemediğinden gözlerini kapatır. Şövalye eliyle kızın boğazını var gücüyle sıkar, onu öldürür. Çayırda gezeleyen değerli savaş atlarını alırlar. Kızın ölüsünü Türkmen kilimine sarıp iki yanını Türkmen sarığıyla bağlarlar. Cesedi ata yükleyerek bataklığa atarlar. Orhan Bey ile Kerim Çelebi, Demircan’ın çıplak cesedini görürler, büyük bir panik ve şaşkınlık yaşarlar. Köylüler cesedi bu halde görmesin diye hemen giydirirler. Orhan Bey, “baskın var” işaretini vurmaya başlar: dan dan dan, dan dan dan… Kara Osman Bey’in at eğitimcisini öldürmek, savaş atlarını sürüp götürmek depedüz meydan okumaktır. Usta bir izci olan Pop Markos, toprağın üzerindeki izlerden hareketle Demircan’ı öldürenlerin iki kişi olduğunu söyler. Pop Markos, Orhan Bey, Kerim, Demircan’ın yardımcısı Ermeni Toros katillerin peşine düşerler. İzler Karacahisar toprağına kadar gelir. Orhan Bey dedesinin sözlerini hatırlayarak kimsenin izinsiz sınırı aşmamasını ister. Bundan sonrasını Ertuğrul Bey’in karışacağını söyler. Bacıbey, Söğüt kadınlarının başkanıdır. Oldukça sert bir mizaca sahiptir. Uzun boylu ve geniş gövdelidir. Ok atmada ve kılıç kullanmada erkek savaşçılarından geri kalmaz. Son derece korkusuz biridir. Kerim, silah ustası Kaplan Çavuş’un kızı Aslıhan’ı sevmektedir. Kerim, mollalığa heves edince Aslıhan buna üzülür. İnatçı bir kız olan Aslıhan “ Savaşçı olmayana varmam!” diye söz vermiştir.
5
Orhan Bey, babası Osman Bey’e Demircan’ın sırtından bir okla kalleşçe vurulduğunu söyler. Dedesinin “beylerden gerçek saklanmaz” öğüdünü hatırlayarak cesedin çıplak olduğunu belirtir. Ertuğrul Bey, oğlu Osman Bey’e sakin olmasını, barışı bozmak isteyenlerin olabileceğini bu nedenle dostu düşmanı net olarak bilmeden savaş açmanın doğru olmayacağını söyler. Cavlakların delibaşısı Adem ejderhası, Kaplan Çavuş’un kızı Aslıhan’ı çeşme başında sıkıştırır. Bu sırada kerim gelir. Adem ejderhası Kerim’e saldırır. Kerim, kırbacıyla adamı bir güzel döver. Söğüt bacılarının beyi Devlet hatun, oğullarına hem bilek hem de yürek gücüyle babasızlığın boyun büküklüğünü hiç duyurmamıştır. Oğlu Kerim’in de babası gibi usta bir savaşçı olmasını ister. Oğlunu mollalıktan vazgeçirmek için elinden gelen her şeyi yapar. Oğlu Kerim’in kitaplarını yakar. Eline kırbacı alır “Bugünden tezi yok bırakacaksın mollalığı, ağanın kılıcını takacaksın omzuna. Artık Kerim Çelebi değil, Kerimcan’sın.” der. Kerim annesinin isteğini kabul etmez. Bunun üzerine Bacıbey elindeki kırbaçla Kerim’i bir güzel döver. Eli yüzü kan içinde kalan Kerim annesinin isteğini kabul eder. Üstündeki cübbeyi çıkarır, Demircan’ın savaş elbiselerini giyer, silahlarını kuşanır. Halk meydana toplanmıştır. Dündar Alp ve Daskalos Derviş halkı galeyana getirmeye çalışırlar. Acılar içinde ağıt yakan Bacıbey’i de arkalarına alırlar. Bu sırada Ertuğrul Bey ölür. Akçakoca, topluluğa Ertuğrul Bey’in vasiyetini bildir; sakin olmaları gerektiğini, aklıyla saldırmanın zararlı sonuçları olacağını söyler. Akçakoca hemen bey seçiminin yapılmasını söyler. Bey olarak Osman Bey seçilir. Osman Bey, Şeyh Edebali’nin kızı Bala Hatun’u sevmektedir. Üç yıl önce, Balkız henüz on dört yaşındayken konuşmuş, kızın evlenmeye razı olduğunu anlayınca onu istemiştir. Ertuğrul Bey’den habersiz yapılan bu istemeyi Şeyh Ebedali uygun görmediği için kabul etmemiştir. Babasının ölümünden sonra Osman Bey, Edebali’nin yanına gider. Şeyh Edebali, karşısına babasının ölümüyle sorumluluk altında iki büklüm olmuş bir delikanlı beklerken, Osman Bey’in cesur konuşmalarını duyunca şaşırır. Babasının vasiyetlerini bildirdikten sonra oradan ayrılır. Daskolas Derviş, halkı Demircan’ın intikamı için savaş yapılması konusunda kışkırtır. Bacıbey de savaştan yanadır. Osman Bey dostun düşmanın iyice bilinmediği bir durumda savaş yapmanın doğru olmayacağını; bebelerin, yaşlıları, sakatların düşünülmesi gerektiğini söyler. Filatyos yanındaki savaşçılarla meydana gelir ve ortaya bir Türkmen sarığını fırlatır. Kerim hemen tanır. “ Bu sarık Demircan ağabeyimindi.” der. Filatyos, Liya’nın önce ırzına 6
geçilip sonra da boğularak öldürüldüğünü söyler. Katilin Demircan olduğunu zanneden Filatyos, Osman Bey’den açıklama bekler. Osman Bey, Demircan’ın da bir Karacahisar okuyla sırtından vurularak öldürüldüğünü söyler. Tüm bunların iki tarafı birbirine düşürmek için yapılmış haince bir plan olduğu anlaşılır. Filatyos geri döner. Karacahisar’a savaş açılması için halkı kışkırtan Daskalos Derviş’in dili utancından dişine kitlenir. Kaplan Çavuş, Mavro ile Kerim’e ok atma ve kılıç tutma dersleri verir. Omzunda sazı ile Yunus Emre gelir. Kaplan Çavuş uzun süre görmediği çocukluk arkadaşını görünce çok sevinir. Sohbet etmeye başlarlar. Yunus Emre onlara gördüğü hayırlı rüyayı anlatır:” İtburnu’nda, Şeyh Edebali Efendi’mizin mübarek katında, hayırlı perşembeyi hayırlı cumaya bağlayan gece, bir düş gördüm. Şeyh Ebedali efendi’mizin mübarek kucaklarında bir ay doğdu, parıltısı karanlığı çalkaladı çıktı, yükseldi, orak biçimindeyken dola dola sini değirmesine döndü. Dünyayı nura boğdu. Öyle ki, gözler kamaşıp bakmaya güç yetisi kalmadı. Baktım ki, sizin Osman Bey’iniz dedi ki dizi üstünde sağ yanındadır ve de tesbihe girmiştir. Gökleri bezeyen ay inip eldi, göğsüne yaslandı, gövdesine karıştı. Aman nedir, ne hikmettir? Dememize kalmadı, ayın gömüldüğü yerde bir fidan belirdi, yeşerip büyüdü, göklere dal budak saldı…” Yunus Emre, gördüğü bu rüyayı Şeyh Ebedali’ye de anlatır. Edebali, bunun bir Tanrı işareti olduğunu söyleyerek,”Osman Bey, kızımı istesin, bundan böyle veririm.” der. Kaplan Çavuş, müjdeli haberi vermesi için Kerim’i gönderir. Osman Bey, müjdeli haberi alınca çok sevinir, ikinci kez Ali Şar Bey’i dünürcü gönderir. Ali Şar Bey, Osman Bey adına gittiği Şeyh Edebali’den Balkız’ı kendine ister. Para, hediye, mal, mülk teklif eder. Fakat Edebali kızını vermez. Osman Bey’in bu olanlardan haberi yoktur, çünkü Ali Şar Bey, Şey Edebali’den kızını Osman Bey için istediğini, fakat cevabının yine olumsuz olduğunu söylemiştir. Kadınlara aşırı derecede düşkün olan Ali Şar Bey, Hop Hop kadı’dın da şişirmesiyle Balkız’ı kaçırmaya karar verir. Kahyası Pervane Subaşı’yı kaçırma işinde yardımcı olması için Çudaroğlu’nu iknaya gönderir. Çudaroğlu işin tehlikeli olduğunu öne sürerek alacağı paranın miktarını yükseltmek ister. Çudaroğlu, Notüs Gladyüs ve Uranha ile birlikte Ali Şar Bey’in yanına gelip pazarlık ederler. Beş yüz altına anlaşırlar. Şeyh Edebali’nin kızı Balkız’ı kaçırmaya çalışırlar fakat başarılı olamazlar. İmdat davulunun vurulmasıyla Bacıbey gelir. Aslıhan da Osman Bey’in dünürcü olarak Ali Şar Bey’i gönderdiğini söyler. Balkız, Ali Şar Bey’in Osman Bey adına değil, kendisine istediğini söyler. Osman Bey, Voyvoda Konağı’nda iken Filatyos, Çudaroğlu, Ali Şar Bey, Notüs Gladyüs ve yanlarındaki savaşçılar konağa saldırırlar. Mavro baskını önceden haber aldığı için Orhan Bey, Kerim’i yardım çağırması için göndermiştir. Çarpışmanın başladığı vakit 7
yardım gelir. Mavro, ablasının katili Şövalye Notüs Gladyüs’ü gözünden vurur. Osman Bey de Ali Şar Bey’e bir kılıç darbesi indirir. Mavro savaşın başında karşı tarafın kendisini istemesi üzerine Müslüman olduğunu söylemiştir. Osman Bey sessiz sedasız Balkız ile evlenir. Orhan Bey, Yar Hisar Tekfuru Hrisantos’un kızı Lotus’u sevmektedir. Söğütlülerin yayla göçüne Filatyos, Çudaroğlu ve Pervane Subaşı tarafından pusu kurulduğu öğrenilir. Osman Bey, adamlarına hazır olmalarını emreder. Bacıbey’i yanına çağırır, uydurma bir yayla göçü tertipleyip boğaza girmelerini ister. Orhan Bey önden giderek gözcüleri ortadan kaldırır. Osman Bey’in sesiyle birlikte pusu kuranların üzerine ok yağdırılır. Orhan Bey, Lotus’a evlenme teklif eder. Lotus bu teklifi kabul eder. Orhan Bey, Lotus’a bir yıl beklemesini söyler. Kerim, Keşiş Benito’nun mağrasına girer. Burada bir yıl önce İstanbul- Tebriz kervanına ait çok değerli kitapları görür. Sayısı on olan bu kitapların dünyada eşi benzeri yoktur. Bu nedenle de çok değerlidir. Kerim, bu kitapları yanına alır. Mağradan çıkarken ayağını kapana kıstırır. Kerim ayağı yaralı olduğu için bir süredir evde yatmaktadır. Kendisini yoklamaya gelen Aslıhan’ türlü oyunlarla kandırarak sevgisini gösterir. Yar Hisar tekfurunun kızı Lotus, “Gelsin beni kaçırsın seviyorsa…” diye haber gönderir. Orhan Bey gitmek için izin ister, ancak babası izin vermez. Orhan Bey, Pir Elvan, Kamagan Derviş, Mavro ve Kerimcan, Keşiş Benito’nun mağarasına girerler. Keşiş Benito ile Daskalos Derviş’in konuşmalarını gizlice dinlerler. Bu konuşmalardan Kesiş Benito’un ve Derviş Bey’in olup biten herşeyi vakit geçirmeden bu soysuzlara yetiştirdiğini, casusluk yaptığını, Notüs Gladyüs’ün Demircan’ı nasıl arkadan vurduğunu, Liya’ya tecavüz ettiğini, onu boğarak öldürdüğünü, yarın da Balkız’ı Osman Bey’in gözü önünde sahip olduktan sonra boğarak öldüreceklerini duyarlar. Orhan Bey ve arkadaşları ortaya çıkarlar, Keşiş Benito’yu kendi zehirli hançeriyle öldürürler, Daskalos Derviş’in de kafasını uçururlar. Osman Bey geceleyin bir toplantı yapar. Toplantıya Dündar Bey’i de çağırtır. Mavro mağrada duyduklarını anlatır. Yaptığı hainliklerin, kötülüklerin bir bir ortaya çıkmasıyla Dündar Bey’in dünyası kararır. Hançerini çekerek Osman Bey’e saldırır. Tam bu sırada Pir Elvan, elindeki kısa kargıyı Dündar Bey’e saplar, onu öldürür. Bacıbey, savaşçı kadınlar ve kadın kılığına girmiş askerlerle Bilecik Hisarı’na girer. Sadece Şirin Kız’ın kaybıyla kale ele geçirilir. Şövalye Notüs Gladyüs, Uranha ve Pervane Subaşı giderken Mavro, Şövalye Notüs Gladyüs’ün omzuna bir ok saplar. Bataklığa doğru var güçleriyle kaçmaya başlarlar. Kerimcan ve Mavro onları takip ederler, sabaha karşı Issızhan’a gelirler. Mavro, Uranha ile 8
kılıç tutuşur, Kerimcan da Şövalye Notüs Gladyüs’e saldırır. Şövalye Notüs Gladyüs’ün ayağı da bir kılıç darbesiyle Uranha’yı yere serer. Pervane Subaşı da bataklıktan çıktığı sırada Kaplan Çavuş tarafından yakalanır, Karacahisar Zindanına atılır. Kerimcan odasına girer, kılıcını çıkarır, saygıyla öptükten sonra duvara asar. Keşiş Benito’nun mağarasından aldığı kitapları okşar gibi karıştırmaya, rastgele okumaya başlar. Aslıhan da gizlice Kerim’i gözetlemektedir. Kerim, Aslıhan’a savaşçılığı gözü kesmediğini, kitapları seçtiğini, Şeyh Edebali’nin medresesine molla olarak gireceğini söyler. Aslıhan bir an, Kerim ile Mavro’nun bataklıktan öldüğü haberini duyduğunda ne kadar üzüldüğünü, acı çektiğini hatırlar. Kerim’i çok sevmektedir. Onu molla haliyle kabul eder. Kerimcan’ın tekrar Molla olacağını duyan Bacıbey, çok sinirlenir, kırbacı eline alır. Kerimcan, kızgın bir şekilde üzerine gelen anasını, babası Rüstem Pehlivan’ın kükreyişiyle durdurur, kırbacı elinden alır. Aslıhan, kaynanasını dışarıya çıkarır. Kadınlar çıkınca Kerim Çelebi, kamçıyı atıp sedire oturur.
9
5- Yazarın Yöntemi / Tekniği ve Kavramları ve açıklaması Yazar, realist bir bakış açısıyla yazmış olduğu eserde, romanı iki öykü üzerine kurar: Birincisi, Osmanlı beyliğinin daha çok Bizans toprakları aleyhine genişlemesi, ikincisi ise, Bacıbey’in oğlu Demircan’ın öldürülmesiyle ve kardeşi Kerimcan’ın düşmanlardan öç almasıdır. Toplumsal ve bireysel temaların iç içe verildiği eserde, “ iki öykü de, romanlarda, destanlarda, masallarda rastladığımız ve kökeni mitoslarda yattığı söylenen kalıplardan oluşur.” Yazar, Osmanlının yapısını her bakımdan sağlam bilgilerle vermeye özen gösterir. Törelere bağlılık, bey seçimi, büyüklere saygı, kadının toplumdaki yeri ve ahilik teşkilatı gibi konularda okuyucuyu bilgilendirir. Özellikle Ahi geleneğini canlı biçimde gözler önüne serer. Yazar, çocukların Ahilik oyunu oynamalarını Ahilik teşkilatına öykünmeleri, “Söğüt’teki Türk topluluğunun, yozlaşmış Bizans, Moğol ve Oğuz topluluklarından ahlakça ne denli üstün olduğunun işaretidir.” Karşı Güç / Çatışan Kişi ve Kavramlar: Eserde tematik yönden iki güç vardır. İyiler, kötüler. Romandaki çatışma unsuru iyi-kötü üzerine kurulmuş olmasıyla beraber, Müslüman-Hristiyan çatışması da eserde önemli yer tutar. Tematik Güç / Değer ve Kavramlar: 1-Kavram Seviyesinde: Cesaret: Güç veya tehlikeli bir işe girişirken kişinin kendinde bulduğu güven. Erdem: İnsanın tam bir ahlaki olgunluğa ulaşması demektir. Barışsever: Barışçı, barışçıl. Bilgelik: Bilge olma durumu ve niteliği. Dürüstlük: Doğruluk, özü sözü bir olma. Yiğitlik: Yiğit olma durumu, yiğitçe davranış. Korkaklık: Korkak olma durumu. Çıkarcılık: Yalnızca kendi çıkarını düşünme durumu. Sömürü: Maddi ya da manevi olarak istenilmeden faydalanılmak, çıkar sağlamak. İhanet: Hainlik etme. 2- Tipler Seviyesinde: Osman Bey: Orta boylu, geniş omuzlu, çatık kaşlı, kalın pazılıdır. İyi bir savaşçı, tuttuğunu koparması, güvenilir, öz konuşan bir kişiliktir. Akçakoca: Ertuğrul Bey’in çocukluk arkadaşı, ahi yoldaşı, savaşlarda eşi, kardeşten ileri kan kardeştir. 10
Şeyh Edebali: Ertuğrul bey, Osman Bey ve Orhan Bey’in saygı duydukları, akıl danıştıkları bir şeyhtir. Orhan Bey: Osman Bey’in oğludur. Yumuşak başlı, en karmaşık durumlarda hemen bir çıkar yol bulan kıvrak zekalı biridir. Bacıbey (Devlet Hatun): Rum bacılarının başkanıdır. Uzun boylu, geniş gövdesiyle yürürken Söğüt’ü depreme vermektedir. Demircan: Bacıbey’in büyük oğludur. İri cüsseli, son derece güçlü biridir. Kerim (Kerimcan): Silahşörlüğü sevmeyen, okumaya aşırı derecede düşkün olan bir gençtir. Ali Şar Bey: Kadınlara aşırı düşkünlüğünden başına türlü belalar gelir. Vaktiyle savaşlarda pazı gücü, silahşorluktaki ustalığıyla ün salmıştır. Kesiş Benito: Çorak bir tepenin tam ortasında, pislik içindeki bir mağrada yaşar. Her türlü kötülüğü yapan birisidir. Notüs Gladyüs: Kaba, saygısız, ahlaksız, hain biridir. Liya: Issızhan’da kardeşi Mavro ile yaşayan genç bir kızdır. Demircan’ın sözlüsüdür. Mavro: Kız kardeşi Liya ile Issızhan’da yaşar. Savaşçı olmaya özenen bir gençtir.
11
6- Sonuç Kemal Tahir’in Devlet Ana romanı esas itibariyle Osmanlı Devleti’nin kuruluş dönemini konu etmektedir. Ancak romanın detaylarına inildikçe kuru bir tarih anlatımı yerine Türk kültür hayatının zenginlikleriyle karşılaşılır. Yunus Emre, Dervişlik, Ahi Teşkilatı, Anadolu’daki ilk kadın teşkilatlanması, Şeyh Edebali gibi Türk kültür tarihinin çok önemli simgelerinin meydana getirdiği mutabakatın, Osmanlı Devleti’nin alt yapısını oluşturduğu tezi işlenir. Romanın bir önemli yönü de bu unsurların karşıtlarıyla birlikte işleniyor olmasıdır. Böylece roman “Anadolu” coğrafyasına hayat veren farklı kültürlerin birbiriyle olan ilişkilerine de tarihsel bir bakış açısıyla değinmiş olur. Devlet Ana, yaklaşık altı yüz elli yıllık bir süre boyunca dünyayı idare eden bir devletin doğuşunun anlatıldığı romandır. Okur, kuru, yavan tarihi bilgilerle değil, kültür dünyamızın renkli, çekici ve bir o kadar zengin taraflarıyla tarihi bir yolculuğa çıkarken, aynı zamanda altı- yedi asır önce yapılandırılmış, kurumsal kimlik kazandırılmış müesseseleri ve siyasi teşkilatlanma biçimiyle yüzleşir. Kemal Tahir’in daha anlaşılır, daha gerçekçi bu tavrı, geniş kitlelerin kendi tarihi ve kültürüne olan yaklaşımını pozitif yönde geliştirecek bir tavırdır.
12