T.C. AFYON KOCATEPE ÜNİVERSİTESİ FEN EDEBİYAT FAKÜLTESİ SOSYOLOJİ BÖLÜMÜ
SOSYOLOJİ SEMİNERİ I KİTAP SUNUMU
KİTABIN ADI – YAZARI FİKİR HAREKETLERİ VE LİBERAL DÜŞÜNCE TOPLULUĞU
Atilla YAYLA
HAZIRLAYAN : Esra YILDIRIM 110110046
DANIŞMAN: Öğr. Gör. OSMAN METİN
Afyonkarahisar
G端z 2013
1- Kitabın Künyesi Kitabın Adı: Fikir Hareketleri ve Liberal Düşünce Topluluğu Yazar:Atilla YAYLA Yayınevi:Liberte Yayınevi Yılı:2003 Şehir:Ankara Sayfa:147 2- Yazarın Biyografisi ve Diğer Eserleri Atilla Yayla 1957’de Kırşehir’de doğmuştur.Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde lisans(1980) ,yüksek lisans (1982),doktora (1986) derecesi aldı. Ankara Siyasal Bilgiler Fakültesi ve Hacettepe Üniversitesi’nde öğretim üyeliği yaptı. Atilla Yayla Gazi Üniversitesi’nde öğretim üyeliği yaptı. TDV,LDT,TSİD, Montpelerin Cemiyeti gibi kurumlarda üyelikleri vardır. LDT kurucularındandır ve uzun süre başkanlığını yürütmüştür. Britanya ve ABD ‘de birkaç defa farklı üniversitelerde ziyaretçi öğretim üyesi olarak bulunmuştur. Yeni Şafak ve Zaman gazetelerinde yazıları yayınlanmıştır. Yeni Şafak gazetesinde yazılarını sürdürmektedir. Atilla Yayla Sinan Çetin’le birlikte Plato Film Okulu’nu meslek yüksek okuluna dönüştürerek ,Gazi Üniversitesi öğretim üyeliğine son vermiştir. Plato Meslek Yüksekokulu müdürlük görevini de yürütmüştür. Halen İstanbul Ticaret Üniversitesi , Uluslararası İlişkiler Bölümü başkanı olarak görev yapmaktadır.1 Diğer Eserleri Tetörizm Üzerine Liberalizm Liberal Bakışlar Soayal ve Siyasal Teori Kanun ve Düzen Genel Hatları ile Kitabın İçindekileri 1) Pratikteki Açmazlarıyla Liberalizm ve Liberal Düşünce Topluluğu A. Liberallerin Dilemmaları B. Liberalizmin Canlanması ve Liberal Enstitüler C. Liberal Düşünce Topluluğu’nun Doğuşu D. Liberal Düşünce Topluluğu’nun Özellikleri 1 http://tr.wikipedia.org/wiki/Atilla_Yayla 29/11/ 2013
E. Liberal Düşünce Topluluğu’nun İşleyiş Biçimi ve Çalışma İlkeleri F. Liberal Düşünce Topluluğu Şimdiye Kadar Ne Elde Etti? 2) Fikir Hareketleri Üzerine A. Ülkelere Renk ,Tarihe Şekil Veren Unsurlar B. Fikir Hareketleri :Tarihi ve Güncel Örnekler C. Fikir Hareketlerinin Başarılı Olma Şartları 3) Liberal Düşünce Topluluğu’nun Doğuşu , Gelişimi ve Geleceği Üzerine A. Neden Böyle Bir Yazı ? B. 1960’lardan 1980’lere Türkiye’nin Entelektüel Ortamı C. Neden ve Nasıl Liberalleştim? D. Demokrasiden Liberalizme E. Liberal Düşünce Topluluğu Doğuyor F. Liberal Düşünce Topluluğu Nerede ve Ne Kadar Başarılı Oldu? G. Liberal Düşünce Topluluğu’nun Arkasında Yatan Faktörler H. LDT Neleri Yapamadı veya Daha Neler Yapması Gerekir 4) Kitabın Anahatlarına Göre Anlatımı 1) PRATİKTEKİ AÇMAZLARIYLA LİBERALİZM VE LİBERAL DÜŞÜNCE TOPLULUĞU A. Liberallerin Dilemmaları Liberal düşünceyi benimseyenlerin Türkiye gibi liberalizmin çok yavaş gelişmekte olduğu ülkelerde sık sık karşılaştığı üç dilemma vardır. Bunların birincisi fikir özgürlüğüyle , ikincisi liberalizmin kurumsal olarak yerleşmesinde izlenecek metotla ve üçüncüsü siyaset ve siyasi süreçlerle bağlantılı olarak ortaya çıkmaktadır. Liberalizm esas itibariyle bir özgürlük teorisidir. İnsanlığın, iktisadi, sosyal tarihi, insanlara her alanda en geniş özgürlüğü sağlayan veya özgürlüklerle en iyi bağdaşan teorinin liberalizm, en iyi kurumsallaşmanın ise liberal siyasi ve iktisadi düzen olduğunu göstermektedir. Liberaller özgürlüğü en temel değer olarak görür ve savunurlar. Fikir özgürlüğü açısından liberaller kendilerini zaman zaman çok güç durumlarla karşı karşıya bulabilirle. Fikir özgürlüğünü savunmakla, saçma sapan fikirleri savunur ve destekler görünmek arasında açık bir sınır çizmekte zorluk çekebilirler. Liberallerin ikinci dilemması, yöntemde reformculukla muhafazakârlık arasında dengeli bir yer tutmakta ve konumlarının doğru ve çelişik olmayan bir konum olduğuna başkalarını inandırmakta karşılaştıkları zorluklar ve yanlış anlaşılmalardır. Yazar yöntemde devrimcilik ve
liberalliğin hiçbir şekilde bağdaştığı kanaatinde değildir. Çünkü devrimleri faydadan ziyade zarar veren; yapmaktan, geliştirmekten çok yıkan ve tahrip eden oluşumlar olarak görmektedir. Devrim yapan ülkelerin değil, kademe kademe ilerleyen ülkelerin daha başarılı olduğuna ve medeniyet yolunda daha fazla mesafe kat ettiğine inanmaktadır. Liberaller devrimci olamazlar ama yaşanılan döneme ve elde edilecek veya elde edilmiş şeylere bağlı olarak reformcu veya muhafazakâr olabilirler. Ancak liberaller reformculuğun sonsuza kadar süreceği ve her alanı her şeyi kapsayacağı kanaatine kapılmamalı, reformculuğun hatırı için reformculuk alışkanlığı edinmemelidir. Öyle zamanlar gelir ki yeni şeylerin kazanılmasından ziyade kazanılmış şeylerin korunması, muhafaza edilmesi önem kazanır. Böyle zamanlarda liberal, belirli alanlarda muhafazakâr bir tavır takınmak mecburiyetinde kalabilir. Bu durumda Türkiye’de bir liberalin bazı konularda reformcu bazı konularda muhafazakâr olması lazımdır. Liberalin yöntemde zaman zaman reformcu zaman zaman muhafazakâr olması, sadece diğer insanların onu anlamakta güçlük çekmesine yol açmakla kalmaz, aynı zamanda kendisi içinde zorluklar doğurur. Liberaller yeterli teorik birikime sahip değilse kişilik karşılaşabilir. Reformculuğa veya muhafazakârlığa sıkı sıkıya sarılması zamanla onu liberallikten uzaklaştırabilir. Liberallerin üçüncü dilemması, siyasete bakışlarında ve siyasi faaliyetlerle olan ilişkilerinde ortaya çıkmaktadır. Liberaller daha ilk liberal filozoflardan itibaren siyasete biraz mesafeli durmuşlar siyasetçilere ve siyasi süreçlere ihtiyatla bakmışlardır. Liberallerin siyasete ve dolayısıyla siyasetin aktörlerine yönelik güvensizlik ve ihtiyatlılıklarının sebepleri şu şekilde sıralanabilir. Siyasetin kollektif ve kolektivist bir süreç teşkil etmesi, yozlaşmaya açık ve elverişli olması, eşitleme adına insanları tektipleştirmesi, özgürlüklere zarar verici oluşumlara ve düzenlemelere yol açabilmesi. B. Liberalizmin Canlanması ve Liberal Enstitüler Savaşlar doğal olarak aynı anda birden çok amaçlar ve değerler skalasının yaşadığı toplumlarda bu skalaları teke indirir ve hiyerarşik bir düzene sokar. Savaş içindeki bir ülkede başlıca amaç milli varlığın korunmasıdır. Bu ülkedeki bütün maddi ve manevi kaynakların tek bir otoritenin sevk ve idaresi altında aynı hedefe yöneltilmesini gerektirir. Söz konusu otorite devlettir. Savaş zamanında büyümüş, yayılmış, devleşmiş, her işe elini atmış devletin savaştan sonrada bu konumu işgale devam etmesi istenir. İkinci Dünya Savaşı sonrasında bu yaşanmıştır. Savaşın mağlubu Almanya dışında bütün ülkelerde devletçilik eğilimi güçlenmiştir.
Hayek, anavatanında totalitarizmi yaratan gelişmelerin yeni vatanı İngiltere’de ortaya çıkmaya başladığını görünce entelektüelleri uyarmak üzere ünlü ‘’Kölelik Yolunu’’ yazmıştır. Kitap büyük ilgi görmüş ve oniki dile çevrilmiştir. Antony Fisher Kraliyet hava kuvvetlerinden emekli bir pilottur. Kitaptaki fikirleri ve endişeleri aynen paylaşmaktadır. Özgürlüğü korumak ve İngiltere’de totaliterizmin doğmasına yol açabilecek gidişin önüne geçmek gerektiğine inanmaktadır. Bu yüzden siyasete atılmayı düşünmektedir. Bu konuda Hayek’in tavsiyelerini almak istemektedir. Hayek’in cevabı Fisher’in beklediğinin tersidir. Hayek özgürlüğün ve piyasa ekonomisinin ciddi bir desteğe ihtiyacı olduğunu, ancak bunun siyasi bir destek değil bir eğitim desteği olması gerektiğini söyler. Temel ihtiyaç bir eğitim kurumu kurmaktır. 1956’da Ekonomik Araştırmalar Enstitüsü (Institute Of EconomicAffairs –IEA) kurulur. Enstitünün başına Ralph Harris getirilir. Enstitü Londra’da bir binanın zemin katındaki tek odada yerleşiktir. Personel, Ralph Harris ve sekreterdir. Bütçesi son derece mütevazidir ve başlıca para kaynağı Fisher’dır. Enstitü türünün ilk örneği olarak yavaş yavaş fikir camiasında adını duyurur. Liberal değerleri ve kurumları anlatmaya, açıklamaya, geliştirmeye ülkenin problemlerine liberal düşüncelerden ilham alan uygulanabilir çözümler getirmeye yönelik faaliyetler gerçekleştirir. Antony Fisher, IEA’yı kurup finanse etmekle kalmamış dünyanın diğer taraflarında da benzer kuruluşları ya bizzat oluşturmuş veya onlara bir şekilde yardımcı olmuştur. 1987’de vefat edene kadar hayatını bu işe adamıştır. Adeta bir liberal enstitüler zinciri oluşturmuştur. Bu kuruluşların her biri bulundukları yerlerdeki kamu politikalarını liberal ilkeler doğrultusunda etkilemeye çalışan, bağımsız araştırma kuruluşlarıdır. Bütün dünyada 1980’lerde şahit olunan liberalleşmede işte bu enstitüler zincirinin büyük payı vardır. Fikirlerle uğraşmayı severler ve fikirlerin dünyanın en güçlü silahı olduğuna inanırlar. C. Liberal Düşünce Topluluğu’nun Doğuşu Liberal Düşünce Topluluğu 1992 sonunda kuruldu. Bu tür oluşumların ilklerinden ve galiba şimdiye kadar en iyi çalışanlarından biridir. 26 Aralık 1992’de 9 kişi Ankara’da toplanmıştır. Hepsi liberal eğilimliydi ve liberal değerlerin ülkemizde tanıtılması ve yaygınlaştırılması gerektiğinde hemfikirdi. Toplantılardan sonra Liberal Düşünce Topluluğu adıyla enformel bir yapı oluşturulmasına, ilkeler yolunda faaliyetler gerçekleştirilmesine, liberal bir fikir odağının tesis edilmesine, o ana kadar yürütülen çalışmaların koordine edilmesi için gayret gösterilmesine ve bütün bunları yaparken diğer ülkelerdeki kuruluşlarla işbirliği yapılmasına karar verildi. Liberal Düşünce Topluluğu kısa olarak ‘’LDT’’ olarak yazılmaktadır. Bu yazının bütününde de LDT olarak yazılacaktır. 1993’te Ankara ve İstanbul’da Hayek üzerine sempozyumlar düzenlendi. Telif ve çeviri kitaplar yayınlandı. Topluluk üyeleri, çeşitli gazete ve dergilerde yazılar yayımlarken topluluk da
yeni katılımlarıyla genişlemeye başladı. 1994 başında artık enformel bir topluluk olmanın yetmediği resmi bir yapıya kavuşmak gerektiği kanaatine varıldı. Bunun üzerine liberaller için zorluklara rağmen bir dernek kurma faaliyetine girişildi. Tüzük hazırlandı, kurucuların evrakları hazırlandı ve 1 Nisan 1994’te Liberal Düşünce Topluluğu Derneği resmen kuruldu. Kâzım Berzeg’in desteğiyle bir büroya sahip olundu. Resmi kuruluştan kısa bir süre sonra Topluluk 7 Mayıs 1994’te ‘’ Türkiye Birinci Liberal Düşünce Sempozyumu’nu’’ gerçekleştirdi. D. Liberal Düşünce Topluluğu’nun Özellikleri LDT kendisine model olarak IEA’yı almıştır. LDT, IEA’nın yaptıklarına ilaveten liberalizmin klasiklerini Türkçe’ye aktarmak, liberalizm yolunda zihni bir dönüşüme zemin hazırlamak, yaygın bir eğitim faaliyeti sürdürmek, akademik amaçlarla popüler yazı amaçlarını bir şekilde bağdaştırmak, genç liberalleri yetiştirmek gibi işlevleri ve hizmetleri üstlenmiştir. LDT mensuplarının sol fikir akımları, sosyalizm veya yerli ve yabancı sosyalistler karşısında komplekse kapılması için herhangi bir neden yoktur. Çünkü liberalizm sosyalizme karşı bir tepki olarak doğmamıştır. LDT ve bütün liberallerin bir diğer avantajı kolektivist teorilerin en asili, en köklüsü, en kapsayıcısı olan sosyalizmin derin bir buhran içinde bulunmasıdır. Bütün dünyada liberal demokrasiye doğru bir gidiş vardır. Liberalizmin ana alternatifi sosyalizme nispetle hayatla daha bağdaşık, siyasi bakımdan daha medeni olduğu dünya çapında delillerle ispatlanmıştır. LDT ‘da bu gerçeğin ülkemizde daha iyi görülmesini sağlamaya çalışmaktadır. E. Liberal Düşünce Topluluğu’nun İşleyiş Biçimi ve Çalışma İlkeleri LDT aktif siyasetle ilgili değildir. Bu topluluk üyelerinin siyasi tercihleri olmadığı anlamına gelmez. Toplulukta yer alan herkes serbestçe istediği partiyi seçebilir ona destek verebilir. Ama kurum olarak LDT partilere karşı bağımsızdır. LDT prensip olarak kişiler veya partileri değil fikirleri desteklemek durumundadır. LDT bir kitle hareketi değildir. Her kesimle bağ kurmak amacı taşımaz. LDT geleneksel anlamda bir örgüt değildir. Hiçbir zaman bütün üyelerini mutlak anlamda bağlayıcı kararlar almaz, basın açıklamaları ve bildiriler yayınlamaz, ortak bir kimlik adına konuşmaz, miting,yürüyüş gibi eylemler yapmaz. Bütün faaliyetler, katılım gönüllüdür. LDT üyeliği bir meslek veya bir statü aracı değildir. Üyeler zaten kendilerini alanlarında kanıtlamış, meslek sahibi, liberal değerlere bağlılığı bilinen kimselerdir. LDT’ye üye olmak için kişinin isminin üye kayıt defterine yazılması gerekmez. Bütün imkanları bağışlara dayanır. Bağışları mümkün olduğu kadar çok kaynaktan elde etmeye özen gösterir. LDT yurtdışındaki kardeş kuruluşlarla daima bir iletişim ve etkileşim içindedir. İçe kapanmayı değil dünyaya açılmaya yöneliktir.
F. Liberal Düşünce Topluluğu Şimdiye Kadar Ne Elde Etti LDT fikir çevrelerinde liberal düşünceyi en iyi bilen ve en iyi temsil eden isimleri bünyesinde barındıran kümelenme olarak kendini kabul ettirmiştir. LDT varlığı ve faaliyetleri son derece anlamlı ve zengin bir kavram olan liberal kavramının anlam çarpıtmasına uğramasının ve kavram hırsızlığının önüne geçmiştir. 2) FİKİR HAREKETLERİ ÜZERİNE A. Ülkelere Renk, Tarihe Şekil Veren Unsurlar Dünya’nın geçmişini ve bugününü ülkelerin rengini, tarzını belirlemede 2 önemli unsur vardır. Fikirler ve kanaatler. Bugün bilhassa Marxizmin etkisindeki popüler tarih kültürünün bize kaçınılmaz olduğunu, neredeyse insan iradesinin dışında ortaya çıktığını, beşerin irade ve tavrından tamamen bağımsız olarak cereyan ettiğini söylediği birçok gelişmenin,altüst oluşun hadisenin, hiçde kaçınılmaz olmadığını ve insan iradesinin mutlak anlamda dışında vuku bulmadığını biliyoruz. Özellikle onların ortaya çıkmasında rol oynayan etkili olan bireyleri, grupları, organizasyonları buna itenin bir kaçınılmazlık değil, çeşitli faktörler olduğunu ve bu faktörler arasında muayyen fikirlerin,kanaatlerin, anlayış ve algılayışların ve onların etkisiyle ortaya çıkan tercih, karar ve eylemlerin müstesna bir yer işgal ettiğini gösteren pek çok örneğe sahibiz. B. Fikir Hareketleri: Tarihi ve Güncel Örnekler Fikirlerin yaratıcılarının kafasından çıkıp daha geniş kitlelere ve özellikle ülkelerin kaderini çizmede etkili olan kimselere taşınmasında o fikirleri benimseyen onlar adına ve uğruna fikir mücadelesi yürüten grupların vazgeçilmez bir yeri vardır. Bu yazıda da bu tür fikir hareketlerinin 3 tarihi 1 güncel 4 örneği kısaca ele alınmaktadır. 1) R. Cobden ve J. Bright’ın Tahıl Kanunları Karşıtı Hareketi İlk örneğimiz 19.yy İngiltere’sinde Richard Cobden ve John Bright’ın tahıl Kanunları Karşıtları Ligi’dir. Cobden ve Bright, A.Smith’in serbest ticaret fikrini halka taşıyan ve somut bir adım olarak da tahıl ithalatını ağır vergiler koyarak adeta yasaklayan tahıl kanunlarının ilgasını sağlayan bir hareketi yaratan ve yürüten kişilerdir. Cobden ve Bright, tahıl kanunlarının fakir halkı mağdur ettiğini yoksulların kötü beslenmelerine sebep olduğunu görmüşler ve bu konulara karşı sadece iktisadi değil aynı zamanda ahlaki bir savaş açmışlardır. Cobden ve Bright İngiltere’nin her yerini ziyaret etmiş her gittikleri yerde toplantılar yapıp davalarını anlatmışlardır. Bir süre sonra onların fikirlerini paylaşanların sayısı artmakla beraber halkı ikna etmenin hedefe ulaşmada yetersiz kaldığı bu yüzden de parlâmento içinde de etkili olmak gerektiğini anlamışlardır. Cobden 1841’de parlâmentoya girmiştir. Yıl 1845 olduğunda hala ortada bir başarı yoktur.
1845’te yaşanan bir yağmur felaketi tahıl üretimini vurmuş; bu arada İrlanda ‘da meşhur patates kıtlığı yaşanmıştır. Bunun üzerine Cobden ve Bright mücadeleyi yoğunlaştırmış ve nihayet çabaları meyve vermiş 1 Şubat 1849 itibariyle Tahıl Kanunları’nın ilgası kararlaştırılmıştır.Tahıl Kanunları’nın kaldırılması İngiltere’nin refah seviyesinin yukarı tırmanmasının önündeki ciddi bir engeli kaldırmıştır. Özellikle fakir halk kesimleri bu yenilikten büyük yarar sağlamıştır. 2) F. Bastiat ‘nın Serbest Ticaret Birliği İkinci örneğimiz İngiltere’deki Tahıl Karşıtı Lig ile bağlantı halinde olan ve Fransa’da F.Bastiat tarafından ticarette korumacılığa karşı yürütülen serbest ticareti savunma hareketidir. F.Bastiat serbest ticaret politikalarını teşvik etmek için Serbest Ticaret Birliğini kurmuştur. Bastiat tavizsiz bir özel mülkiyet taraftarıdır ve ona göre özel mülkiyet medeniyetin temel dayanağıdır. Özel mülkiyetin olmadığı yerde ne medeniyet ne refah ne barış ne saadet var olabilir. Bastiat 1801’de doğmuş formel bir eğitim almamış ve 1840’lara kadar dikkat çekici bir özellik sergilememiştir. Londra’da yayınlanan gazeteleri okurken Cobden ve Bright ‘ın serbest ticaret için yürüttüğü mücadeleyi öğrenmiş ve bundan çok etkilenmiştir. Bastiat fikirlerde olduğu gibi faaliyetlerinde de Cobden veBright ikilisinin stratejisini takip etmiştir. Parlâmentoya girmiş ve serbest ticaret mücadelesini burada da ve çoğu zaman tek başına sürdürmüştür. Hukukun yağma aracı olarak kullanılmasına şiddetle itiraz etmiştir. 3) Fabian Cemiyeti’nin Demokratik Sosyalizm Davası Üçüncü örneğimiz ise farklı bir ideolojik çizgiden sosyalizm gelmektedir. Bu Fabian Sosyalizmi hareketidir. Demokratik sosyalizmin en etkili temsilcisi olan Fabian Sosyalizmi 19.yy sonlarında İngiltere’de ortaya çıkmış ve 20.yy ortalarına kadar etkisi gittikçe artmıştır. Fabian sosyalistlerinin asıl hedefleri özel mülkiyetin ve piyasanın ortadan kaldırılmasını sağlayacak bir sosyalist devrimi gerçekleştirmektir. Ortaya çıktıkları dönemin özelliği oy hakkının genellikle muhafazarkârların yaptıkları reformlar yoluyla da olsa sürekli genişlemekte olması ve buna paralel olarak işçi sınıfı mensuplarının sayısının da sürekli yükselmesidir. Fabian sosyalistlerine göre bu iki gelişme eninde sonunda sosyalistlerin oy yoluyla iktidara gelmesini sağlayacaktır. Fabian sosyalizminin kurucuları Sidney ve Beatrice Webb’dir. 1884’te kurulan ve hiçbir zaman çok fazla üyeye sahip olmayan Fabian Cemiyeti yumuşak ve barışçıl metodu yüzünden İngiliz türü sosyalizmlerden biri olarak görülebilir. Anayasal çerçeve içinde tedrici reformlar yaparak sosyalizmi kurmayı hedefledikleri için iki ana alana yatırım yapmayı uygun görmüştür. Entelektüeller ve bürokratlar. İngiltere’de ve ABD’de akademik ortamlarda büyük bir ağırlık kazanmışlardır.
4) Institute Of Economic Affairs ve Canlanan Liberal Düşünce Son örneğimiz yine İngiltere’den Institte Of EconomicAffairs (IEA). IEA 1950’lerin ortasında doğmuş ve yakın zamanların en başarılı fikir hareketlerinden biri olduğu hem sevenleri hem sevmeyenleri tarafından tekrar tekrar tescil edilmiştir. IEA’nın iki grup ikili kahramanı vardır. İlk ikili 20.yy büyük liberal filozofu F.A.Hayek ve AntonyFisher ‘dır. İkinci ikili ise Ralph Harris ve Arthur Seldon’dır. F.A.Hayek Kölelik Yolu adlı kitabını yayınlayarak 20.yy en büyük fikir savaşını başlatmıştır. Bu savaş sağ kanadı İkinci Dünya Savaşında çöken, sol kanadı ise savaştan canlanıp kanlanarak çıkan totaliterizme karşı fikir planında açılan aslında geç bile kalmış bir savaştır. Savaşın ana hedeflerinden biri İngiltere’de ve Kıta Avrupası’nda entelektüel hakimiyeti ele geçirmiş olan Fabian sosyalizminin tahtını sarsmak nihai hedefi ise özgürlükçü liberal fikirlere 18.yy ve 19.yy başlarındaki entelektüel itibarını siyasi ve ekonomik alanlardaki hakimiyetini kazandırmaktır. IEA yöneticileri kuruluş hedeflerini şu çerçevede ifade etmektedir. Mensuplarının mülkiyet edinme ve elde tutmanın, bireyin serbest rekabetçi piyasalara ulaşabilme hakkına sahip olmasının güvenli ve dürüst bir parça sistemi ihtiyacının ahlaki temelleriyle birlikte serbest piyasa ekonomisinin anladığı bir toplumun ortaya çıkmasını sağlamak . IEA entelektüel mücadelesini başarıyla vermiştir. IEA’nın başarısının altında yatan faktörler baktığımızda; ilk olarak IEA çekici, baştan çıkarıcı fırsatlara ve hedefleriyle doğrudan ilgili olmayan meşgale alanlarına direnerek bir think tank /fikir hareketi olarak çalışmayı ve öyle kalmayı becerebilmiştir. Hiçbir siyasi parti ile aşırı yakınlaşma hatasına düşmemiştir. İkinci olarak IEA personelinin sürekliliği IEA’ nın başarısına önemli katkılarda bulunmuştur. Üçüncü olarak IEA’nın faaliyetlerinin sürekliliğinin başarıda önemli payı vardır. IEA‘nın başarısına katkı sağlayan dördüncü faktör ise onun yerleşim yeridir. IEA hep Londra ve merkezi yerlerde konumlanmıştır. IEA’nın başarısının bir diğer önemli ve mutlaka bahsedilmesi gereken sebebi bağımsızlığıdır. C. Fikir Hareketlerinin Başarılı Olma Şartları Başarı şartlarının altını konuya özellikle liberal fikir hareketleri açısından bakarak yeniden çizmekte yarar vardır. 1) Fikir Hareketleri Fikir Hareketi Olarak Kalmalıdır Her fikir hareketi başarılı olmak istiyorsa fikir hareketi olarak kalmalıdır. Bunun için ise önce fikir hareketi olarak ortaya çıkmalı, öyle olduğunun kati bilincine varmalı ve o şekilde kalma konusunda kararlılık ve irade göstermelidir. Fikir hareketleri için bu açıdan iki belirgin tehlike mevcuttur. İlki aşırı aktivist olmaktır. Aktivistlik heyecanları diri tutar oysa fikir hareketlerinin heyecanı diri tutmaktan çok entelektüel ilgiyi canlı tutması gerekir.
Fikir hareketleri heyecan değil düşünce ocağıdır ve fikir hareketlerinde heyecan hiçbir zaman aklı ve sağduyuyu bastırmamalıdır. Fikir hareketlerini bu açıdan bekleyen ikinci tehlike siyasileşmek, siyasi faaliyeti entelektüel faaliyetin yerine ikame etmek veya siyasi bir hareketin organik bir parçası haline gelmektir. Fikir hareketleri fikir hareketi olarak kalmada ve partiler arasında değil fikirler arasında tercih yapmada dikkatli ve ısrarlı olmalıdır. 2) Fikir Hareketleri Bütün Dünya’yı Yeniden Keşfe Kalkmamalıdır Liberal bir fikir hareketi başarılı olmak istiyorsa dünyayı yeniden keşfe kalkmamalıdır. İnsanlığın önceki birikimini bütünüyle red veya inkar etmemeli bu birikimden olabildiğince yararlanmaya çalışmalıdır. Orijinal olduğunu zannettiğimiz birçok fikir yüzyıllar önce başkaları tarafından dile getirilmiştir. Güçlü etkili bir fikir hareketi olabilmek için önceki nesiller arasındaki bu tartışmalardan yazılıp çizilenlerden, tecrübelerden yararlanmak gereklidir. 3) Fikir Hareketi Mahallici ve Dar Kafalı Olmamalıdır Dünyayı yeniden keşfetme tuhaflığına düşmemenin ikinci ayağı dar kafalılığı ve mahalliliği kırmaktır. Kendi ırkımızın en üstün ırk olduğu başka ırkların tecrübesinden öğrenecek bir şey olmadığını söylemek mahallilik ve dar kafalılıktır. Mahallilik ve dar kafalılık fikir hareketlerini dogmaların savunucusunu kliklere dönüştürür. 4) Fikir Hareketler Yıkıcı Değil Yapıcı Olmalıdır Bir fikir hareketinin başarılı olması için yıkıcı değil yapıcı olması umutsuzluk değil umut aşılaması lazımdır. Her şeyi yıkmayı öngören bir fikir hareketi geniş toplum kesimlerini korkutur. Çok sayıda insanın ve toplumun tepkisini çeker. Toplumların hepsinde asla yıkılıp yok edilemeyecek şeyler vardır. 5) Fikir Hareketleri Marjinallikten Hâkim Akım Olmaya Geçmelidir Başarılı olmak isteyen bir fikir hareketi kendini marjinal görüş olmaktan hakim görüş olmaya terfi ettirmek zorundadır. Bir fikir ne kadar doğru olursa olsun az sayıda insanın kafasında kaldığı yalnızca onların ideallerini süslediği sürece onun toplum hayatında fark edilir bir etkisi olmayacaktır. Başarılı olmak kanaat fikir ortamına hakim olmaktan geçer. 6) Fikir Hareketleri Her Alana Yayılmalıdır Liberal bir fikir hareketi başarılı olmak için entelektüel mücadelesini bir iki alanda sürdürülmelidir. Sadece iktisat ve siyasi düşünce sahalarında özgürlüğü savunmak yetmez aynı çaba hukuk, sosyoloji, edebiyat, felsefe alanlarına sanat ve kültüre de taşınmalıdır. Çünkü fikir mücadelesi her alanda cereyan etmektedir.
7) Fikir Hareketleri Bir Çekim Merkezi Olmalıdır Liberal bir fikir hareketinin başarısı liberal fikir ortamlarının oluşmasına ve bu ortamların cezbedici bir merkez haline gelmesine de bağlıdır. Çekim merkezi olmakta hem doğru ve etkili fikirlerin temsilcisi statüsünü kazanmak hem de güç sahibi olduğunu göstermek etkili olmaktadır. Doğruluk ve güç insanları elbette çeker. 8) Fikir Hareketleri Uygulamacılığa Kalkışmamalıdır Liberal fikir hareketleri başarılı olmak için fikir hareketi olarak kalmalı uygulamacılığa yönelmemelidir. Fikir insanlarıyla uygulayıcılar arasında bir çeşit iş bölümü vardır. Ama ikisinin birbirinin yerini alması ne mümkün ne de gereklidir. Fikirlerle uğraşanlar genel ilkeleri gözetmeli, trendler üzerinde etkili olmaya çalışmalı fakat ayrıntıları ve fiiliyatı uygulayıcılara bırakmalıdır. 9) Fikir Hareketleri Bağımsızlıklarını Korumaya Hassasiyet Göstermelidir Liberal fikir hareketleri bağımsızlıklarını özenle korumalıdır. Bağımsızlığın değişik ayakları vardır. İlki organizasyonel bağımsızlıktır. Fikir hareketleri herhangi bir siyasi partinin eki, uzantısı organik parçası olmamalıdır. Liberal fikir hareketlerinin sadece devlete karşı değil büyük işletmelere, işverenlere ve işçi sendikalarına karşı da bağımsızlıklarını korumada hassas olması icap eder. 10) Fikir Hareketleri Para ve Mevkinin Baştan Çıkartıcılığına Karşı Uyanık Olmalıdır Bir fikri savunan bir hareket olmak için paraya ihtiyaç olduğu parasız bunun yapılamayacağı görüşü yanlıştır. Önce fikirler ve savunulacak idealler, izlenecek davalar olmalıdır. Para gerekliyse ondan sonra gelecektir. 11) Fikir Hareketleri Kurumsallaşmalıdır Fikir hareketlerinin başarılı olma şartlarından en önemlilerinden biri kurumsallaşmadır. Bir fikir hareketinin ortaya çıkmasında bir bireyin veya aynı anda birkaç bireyin etkisi olabilir. Bir defa bir fikir hareketi tek kişiyle özdeşleşmemelidir. Fikir hareketine mensup olanların sayısı ve etki alanı genişlemeli, genişletilmelidir. Bir fikir hareketinin kurumsallaşmasında ilk adım budur. Yıllarca hep aynı kişilerle anılan ve aynı kişilerce temsil edilen bir fikir hareketinde bir şeyler yanlış demektir. Kurumsallaşmanın bir diğer gereği veya yansıması fikir hareketlerinde aynı mevkilerin özellikle öncülük ve idarecilik mevkilerinin hep aynı kişi veya isimlere devredilmesi veya yeni isimlerle paylaşılmasıdır. Kurumsallaşmanın en sağlıklı göstergelerinden biri faaliyetlerde süreklilik ve kalıcılıktır.
3) LİBERAL DÜŞÜNCE TOPLULUĞUNUN DOĞUŞU, GELİŞİMİ VE GELECEĞİ ÜZERİNE A. Neden Böyle Bir Yazı? Yazarın bu yazıyı yazmaktaki başlıca sebebi hem LDT’ nin on yılını değerlendirmek hem de LDT tarihiyle ilgilenecek kişilere ilk elden bilgi ve kaynak sağlamaktır. B. 1960’lardan 1980’lere Türkiye’nin Entelektüel Ortamı LTD’nin niçin ve nasıl doğduğunu ve bu doğuşun ne anlama geldiğini tam olarak anlamak için 1960’lardan bugüne uzanan dönemin genel şartlarına ve entelektüel ortamına göz atarak işe başlamak gereklidir. 1960 askeri isyanının ardından yapılan 1961 Anayasası görünürdeki yapıcılarının ve onlara bu anayasayı yapma talimatı veren silahlı bürokratların benimsediği bir hedef üzerinde odaklanmaktaydı. Darbecilerin zihniyetine göre demokrasiye geçme tarihi olan 14 Mayıs 1950’den beri bütün seçimlerde halk hep yanlış lideri ve yanlış partiyi seçmişti. O yüzden öyle bir düzenleme yapılmalıydı ki gerçek iktidar kendilerini cumhuriyet muhafızı olarak gören bürokratların elinde kalmalıydı. Halkın seçtiği iktidar bir taraftan bürokratik iktidarla öte yandan temel amacı sistemi korumak olan tespit edilen yüksek yargı yoluyla sınırlandırılmalıydı. 1961 Anayasası’nın bir başka ve bu kez olumlu sonucu DP’nin bazı anti-demokratik uygulamalarına tepki olarak bazı temel hak ve özgürlüklerde nisbi bir iyileşme sağlamasıydı. İfade özgürlüğü ve yansımaları bu haklar arasındaydı. 1960 darbesi sonrasında muazzam bir entelektüel, kültürel, fikri faaliyet hızlanışı oldu. O zamana kadar gerek taktik sebeplerden gerekse gördükleri ağır baskıdan dolayı yer altında kalan ve görüş, talep ve emellerini doğrudan değil dolaylı ifade etmeye özen gösteren sosyalist-komünist hareketler artık yer üstündeydi ve kendini daha açık tarzda ortaya koymaktaydı. Kolektivizmin bu en asil ve en iddialı türünü savunanlardan faaliyetleri ve etkileri bir süre sonra başka kolektivist hareketlerin ortaya çıkmasına sebep olacaktı. 1960-1980 devresinde Türkiye’de egemen olan yaklaşımlar kolektivizmin sağ ve sol versiyonlarıydı. Ağır basan ise sol kollektivizimdi. O kadar ki entelektüel muhitlerde sola sempati duymamak, sosyalist olmamak neredeyse ayıptı. Anti-komünist olmak kınanacak bir tavırdı. Sol fikirlerin birine bağlı olmak aydın olmanın ön koşuluydu. Anti-kominizm edebiyatıyla vaktini geçiren sağcıların büyük bir bölümü hem fikri olarak çok zayıf ve temelsizdi hem de ironik bir biçimde ideolojik tercihlerini nerede demirleyeceğinin farkına varmayan sosyalistlerdi. Bunların komünizme karşı ciddiye alınabilecek doğru dürüst temelleri olan bir eleştirileri yok gibiydi. Sosyalistleri ideolojik bakımdan kökü dışarda bulunmakla ve sosyalizmi de yabancı bir ideoloji olarak suçlamak en büyük eleştiri silahlarıydı. 1960ile 1980 arasında kolektivizmin sağ ve sol versiyonlarına karşı, bireyciliği ve liberalizmi savunan akımlar pek mevcut değildi. Şurada burada tek başına kolektivizme karşı
duran, bireyciliği, piyasa ekonomisini ve liberal demokrasiyi savunan yazarlar vardı. Bu yazarların yaptığı adeta ümitsiz bir kahramanlıktı. Kahramanlardan biri, merhum Namık Zeki Aral,1960’ların başında liberal tezlere ve piyasa ekonomisini dirayetle savunan yazılarıyla yükselen sol kolektivist dalgaya karşı mücadele etmekteydi. 1970’lerde liberal iktisat anlayışının kavgasını veren bir diğer önemli isim Aydın Yalçın’dı Özetle, ne 1960’larda ne 1970’lerde ne de 1980’lerde Türkiye’de etkili, yetkin ve yeterli bir liberal akım boy gösterebilecekti. C. Neden ve Nasıl Liberalleştim Geleneksel Anadolu muhitinin temel özelliği olan anti-komünizm de aile ortamında yansımakta ve büyüklerimiz bizim ne olduğunu bilmediğimiz kendilerinin de ne olduğunu bildiği şüpheli bir şeye, yani komünizme şiddetle karşı çıkmaktaydı. Bu genel hava içinde Siyasal Bilgiler’e girdiğimde kafamda ideolojilerle ilgili net bir ayrışma, açık bir tercih yoktu. Okulum sol kolektivizmin, takıldığım gençlik grubu ise sağ kolektivizmin ortamıydı. Okul yıllarında Mustafa Erdoğan’la tanıştım. Mustafa Erdoğan’la Fakülte hayatımızda ortak yan azdı. Ben Siyasal’da Mustafa Hukukta eğitimine devam ediyordu. Siyasal Bilgiler’deki eğitim, teyakkuz halime rağmen, beni yavaş yavaş bir anti-komünist sosyaliste Hayek’in tabiriyle sağcı sosyaliste çevirmekteydi. Bu akışa bir engel yine Fakülteden çıktı: Aydın Yalçın. A.Yalçın’la ilgili, mason olduğu Batıcı olduğu vs. yolundaki sözleri her şeye rağmen onunla aramda hissi ve fikri bir mesafe bırakmaya çalışmama sebep oluyordu. Üçüncü yılımda müfredat gereği bir seminer hazırlamam gerekiyordu. Ben Yalçın Hoca’yı seçtim ve onun danışmanlığı altında seminerimi hazırlamaya başladım. Bu seminer işi Yalçın’ın odasına gidip gelmemi gerektirdi. Aydın Hoca’da bilgi, nezaket, vakar, kendine güven gördüm. Onunla uzun sohbetler yaptım gençliğin bilgisizliği, aceleciliği ve toptancılığı içinde söylediğim her şeyi dikkate aldı. Bu beni etkiledi ve sağ çevrelerin Yalçın’la ilgili etiketleme ve karamalarını gözümde önemsizleştirdi. Fakülte’yi 1980’de bitirdiğimde ülkede tuhaf bir durum vardı. 12 Eylül darbesi olduğunda ülkede ilan edilmemiş bir iç savaş vardı. Herkes gelecek hakkında ümitsizdi. Bende istikballe ilgili bir şey düşünemiyordum. A. Yalçın’ın etkisiyle öğretim üyeliği gönlümden geçiyordu; ama ülkenin genel ortamı ve benim bir Anadolu çocuğu oluşum heyecan ve taleplerimi frenliyordu. Mustafa Erdoğan’da aynı dönemde Hukuktan mezun olmuştu. İkimizde bir arayış içindeydik. Ne yapacaktık, ne yapmalıydık? Beni sarsan bir şey, komünizme karşı olduğumu zannetmeme rağmen aslında bir sosyalist olduğumu keşfetmemdi. Komünizme karşıydım ama sosyalizmin temel tezlerini bilmeden savunuyordum. Kapitalizmden nefret ediyordum.
Liberalizm diye bir şeyden haberdar değildim. Fakülteyi bitirdikten sonra M. Erdoğan ile birlikte Yüksek Lisansa başladık. Yıllar boyunca her ortamda ve her vesileyle yaptığımız uzun sohbetler sonunda bizi 19821983 gibi bir tarihte totaliterizmin ne olduğunu anlama noktasına getirmişti. Türkiye’nin de dünyanında başının belası totaliter zihniyetti. Totaliterizmin ne olduğunu yaşayarak, gözleyerek öğrenmiştik. İki kaynak imdadımıza yetişti. G.Orwell’ın 1984’ü ve Juan J. Linz’in Totaliter ve Otoriter Rejimler. Bunlar olurken Y.Forum çevirisiyle, daha doğrusu A.Yalçın ile ilişkilerimiz de sıkılaşmaktaydı. Yalçın’ı ikna ederek 1984’te Orwell’ın 1984 adlı romanı üzerine bir panel tertip ettirdik. Burada totaliterizmin bir anlamda özel hayatın kamulaştırılması demek olduğu yolundaki tanımımızı tekrarladım. Y.Forumdaki entelektüel faaliyetteki bir taraftan ufkumuzu açıyor diğer taraftan da bizi sayıları yavaş da olsa artan geç arkadaşlarımız için bir çekim merkezi haline getiriyordu. Yeni Forumdaki faaliyetler Mustafa’yı ve beni iki noktaya sürüklemişti. İlk olarak bizi Y.Forumda Aydın Hocadan sonraki en önemli pozisyona oturtacaktı. Y.Forum bizim paradigma değiştirme operasyonumuzun en önemli dayanaklarındandı. Ülkeyi kasıp kavuran kolektivist sosyalist tezlerin entelektüel olarak darmadağın edilebileceği ve zaten edildiğini biz orada gördük. Ne var ki Y.Forum bir koalisyondu. İçinde liberal unsurlar kadar devletçi unsurlar da vardı. Y.Forumdaki en büyük yapıştırıcı anti-komünizmdi. Bu başlangıçta bizi de Yeni Foruma çeken unsurlardan biriydi. 1980’lerin ortalarında SSCB ‘de Gorbaçov’un iktidara gelmesi ve sonrasında ortaya çıkan bilgiler ve belgeler bu ülkenin ve sosyalizmin ne derin bir buhran içinde olduğunu ortaya serdi. Artık sosyalizm gerilemekteydi. Y.Forum zafere doğru gitmekteydi. Bu olay yavaş yavaş Y.Forumda bir ayrışmanın temellerini attı. 1980’ lerin sonuna doğru daha genel felsefi kaynaklara meylettik. Biz totaliterizme karşı mücadele ettiğimize inanıyorduk. Totaliterizme karşıydık ve totaliterizmin panzehirinin demokrasi olduğunu düşünüyorduk. Türkiye etnik, dini, kültürel bakımdan çoğulcu bir ülkeydi. İhtiyacımız bu çoğulcu yapıyı barış içinde bir arada yaşatabilecek bir çerçeve kurmaktı. İşte bu çerçeve demokrasiydi. Hepimiz kominizmin kaba totaliterizmine karşıydık ama ya ülkemizde de kısmen totaliter yapılanma ve buna birçok alanda yansımaları varsa ne yapacaktık? Bu problem 1980’lerin ikinci yarısında yavaş yavaş Y.Forumda belirmeye başladı. İki tipik problem alanı, Kürt sorunu ve lâiklik meselesiydi. Y.Forumdaki ayrışma daha doğrusu M. Erdoğan ve benim Yeni Forumun dışına taşmamız Kürt sorunu ve lâiklik çıkmazı ile ilgili somuta varan ve beraberliği imkansızlaştıran tartışma ve restleşmelerden çok, genel felsefe farklılaşması ve yapmak istediğimiz şeyi yapmaya çalışma şekliydi.
SSCB’nin çöküşü ve tek bağımsız Türk Devleti’ne yeni kardeşler gelmesi Aydın Hocayı bir çeşit Türkçülük çizgisine çekti. Aydın Hoca bu yeni çizgide ısrar edince bize yavaş yavaş Yeni Forumla bağlarımızı gevşetmekten başka yapacak şey kalmadı. D. Demokrasiden Liberalizme Totaliterizmden duyduğumuz korku ve kendimize totaliterizme karşı konumlandırma görevi bir süre sonra başka sulara yelken açmamıza neden olacaktı. Şahsen demokrasiye ilk sahip çıktığımda neredeyse problemin kuvvetler ayrılığı,temel insan hakları,anayasacılık,hoşgörü vs. ne ölçüde demokrasinin malı olduğunun farkında değildim. İkinci olarak iktisadi model konusunda yeterince kafa netliğine ulaşamamıştım. Demokrasinin iyi ve insanı bir hayat için gerekli olduğu ve fakat yeterli olmadığı kavrayışı M. Erdoğan’ın ve benim kafamda ayrı ayrı gelişti ve daha sonra birleşti. Bu seferde buluşumuzu hem hissediş ve tecrübeyle hem de başkalarının yönlendirmesinden ziyade kendi çabalarımızla ulaşmak suretiyle yapmıştık. Bunu yazıya ilk döken Mustafa oldu. 1988‘ de bana gönderdiği bir mektupta demokrasinin asıl amacı veya işin esasını teşkil etmediği onunda altında yatan bir şeylerin bulunması gerektiğini söylemekteydi. Bu elbette liberalizmdi. 1980’ lerin sonunda demokrasi üzerine bir kitap yazmaya karar verdim. Sosyalist rejimlerin bile bir tür demokrasi olduğu iddia edilmekteydi. Bir süre sonra bir teknik olarak demokrasiyle uğraşmanın beni tatmin etmeyeceği kanaatine vardım ve bu sefer liberal demokrasi üzerine bir kitap olsun yazayım dedim. Liberalizmsiz demokrasi zaten bir fanteziden ibaretti. Demokrasi dediğimiz aslında liberal demokrasiydi. Yine entelektüel zenginleşme ve tatminle başlayan bir noktaya kadar süren okumalarım yavanlık hissettiren yeni bir noktaya ulaştı. O noktada anladım ki önemli olan demokrasi değil özgürlüktü. Özgürlük çalışmak zaten liberalizm çalışmak demekti ve benim kitap projem liberalizm üzerine bir kitap yazma haline dönüştü. Bu kitap benim liberal olarak şekillenişimin tamamlanması anlamına geldi. E. Liberal Düşünce Topluluğu Doğuyor Y. Forum’da bir şey yapamayacağımızı anlamamız bizi onun dışında bir oluşum gerçekleştirme mecburiyetinde olduğumuz fikrine ulaştırdı. Yalnızca iki kişiydik. Karşımıza Avukat Kâzım Berzeg çıktı. Kâzım Bey bizim gibi sonradan liberalleşmemişti. Gençlik yıllarından itibaren liberaldi. Mustafa Erdoğan ve benim çalışmalarımız yavaş yavaş etrafta tesirli olmaya başladı. Bizden etkilenen daha öncesinde liberal eğilimler gösteren kişilerle bir toplantı düzenledik. Toplantının sonunda bir entelektüel hareket oluşturmaya karar verdik ve isim olarak Liberal Düşünce Topluluğu sonucuna vardık. Topluluk kuruluşunu izleyen yıl bizim için bir varlık gösterisi dönemiydi. O zamanlar yeni yayıncılığa atılmış olan Ünal Sevindik, Mustafa ve ben peş peşe beş kitap yayınladık. Gazete ve dergilerden röportaj talepleri; televizyonlardan programa katılma davetleri gelmeye
başladı. LDT etiketini röportajlarda ve televizyon programlarında kullanır olduk. LDT artık büyüyen bir entelektüel hareket olma noktasındaydı. Ancak hala remi bir hüviyetimiz ve ofisimiz yoktu. 1993’ta Kâzım Bey’in ısrarıyla onun ofisini kullanmaya başladık. Randevularımızı burada vermeye başladık. Yine Kâzım Bey’in ısrarıyla 1 Nisan 1994’te resmen dernek statüsü aldık. Bugün LDT hem faaliyet tarzı hem de faaliyet alanının genişliği bakımında Türkiye’de eşi benzeri bulunmayan bir oluşumdur. LDT sadece entelektüel bir oluşumdur. LDT büyük fikir hareketlerinin güncel yaşayan bir örneğidir. F. Liberal Düşünce Topluluğu Nerede Ne Kadar Başarılı Oldu? LDT başarılı oldu mu? Sorusuna gönül rahatlığı içinde LDT’nin hatırı sayılır ölçüde başarılı olduğunu söyleyebilirim. Bu LDT’nin işinin bittiği anlamına gelmez elbette. LDT’nin başarısının göstergelerini veya sonuçlarını aşağıdaki gibi sıralayabiliriz. 1) Fikir Hareketi Olarak Ayakta Kalmaya Muvaffak Olmak Fikir hareketlerinin yaratılması ve sürekli kılınması kolay ve herkesin her zaman başarabileceği bir iş değildir. LDT on yıl boyunca çizgisinden sapmalar yapmadan ve kurumsal kimliğinden taviz vermeden varlığını koruma ve faaliyetlerini geliştirip genişleterek sürdürme başarısını göstermiştir. 2) Liberal Kavramına ve Etiketine Sahip Çıkmak LDT liberal kelimesinin başka bazı yerlerde olduğu gibi anlam çarpıtmasına uğratılmasını engelleyen başlıca kuruluştur. Liberal düşünce
geleneğinin zengin ve anlamlı birikiminin
hakkıyla ve doğru olarak tanınması ve tanıtılması en büyük pay kuşku yok ki LDT’ ye aittir. 3) Liberalizmin Doğru ve Yeterli Derecede Anlaşılmasını Sağlamak LDT’ nin faaliyetleri, yayınları liberalizmin daha doğru kavranmasına yardımcı olmuştur. Liberalizmin liberal olmayanlar yanında liberalim diyenler tarafından da yanlış anlaşılmasını önlemede hayati rol oynamaktadır. 4) Sağ ve Sol Kolektivizme Karşı Bireyci ve Özgürlükçü Bir Alternatif Oluşturmak LDT kolektivizme karşı bireyciliği, totaliterizme karşı özgürlüğü savunan bir fikir hareketidir. LDT on yıl içinde sağ ve sol kolektivizme karşı bireyci ve özgürlükçü bir alternatif oluşturmayı başarmıştır. 5) Türkiye’nin Entelektüel Potansiyelini Harekete Geçirmek ve Fikir ve Kültür Hayatımızı Zenginleştirmek Türkiye’nin en büyük sıkıntısı yeterince fikir üretememesi veya başka topraklarda üretilen fikirlerin ülkeye taşınmamasıdır. LDT bunu değiştirmede önemli ve öncü bir rol oynamaktadır. Türkiye’ye şimdiye kadar zayıfta olsa sosyalistler ve İslamcılar kendi çizgilerinde bir fikir ortamı ve iç dinamizmi olan bir fikir hayatı oluşturabilmişlerdir. LDT liberal fikirlere yakın ve
liberal değerlere bağlı kimseleri bulma, teşvik etme, birbirleriyle tanıştırma ve aktive etme yoluyla Türkiye’nin beyin gücünü harekete geçirmektedir. G. Liberal Düşünce Topluluğu’nun Başarısının Ardında Yatan Faktörler LDT’ nin başarılı olmasını sağlayan unsurları şu şekilde sıralayabiliriz. 1)
Liberal Düşünce Topluluğu Fikir Hareketi Olarak Doğmuştur ve Öyle Yol Almaktadır LDT bir fikir hareketi olarak doğmuş ve öyle kalmıştır. Siyasileşmekten, günlük siyasetin
bir parçası haline gelmekten ve siyasi olaylarda taraf olmaktan özenle kaçınmıştır. LDT ne siyasi fonksiyonları belirgin ve baskın olan bir kuruluştur ne de siyasi partiler arasında bir taraftır. 2) LDT Deneme Yanılma Yöntemine Dayanarak ve Spontane Biçimde Gelişmektedir LDT liberal bir yöntemle deneme yanılma yöntemiyle ve adım adım gelişmiştir. Spontane oluşumlara dayanmanın insanların çabalarına değer vermenin herkese fırsat tanımanın yararlarını görmüştür. 3) LDT Bütün Ülkenin ve Her Toplum Kesiminin Lehine Olacak Öneriler Geliştirmektedir LDT mensuplarının savunduğu ilkeler ülkede yaşayan herkese yararlı olacak herkesin hayatını rahatlatabilecek ilkelerdir. LDT‘ nin klasik liberal geleneğe göre savunduğu üç temel değer hürriyet, adalet ve barıştır. 4) LDT 28 Şubat Sürecinde ve Kürt Sorununda Toplumun Vicdanı Olma Fonksiyonunu Üstlenmektedir LDT din özgürlüğünün budandığı 28 Şubat sürecinde ve Kürt sorununda özgürlüğü, insan haklarını, anayasal yönetimi, adalet ve barışı savunmaktan vazgeçmemiştir. 28 Şubat sürecinde LDT mensuplarının ilkeli ve onurlu tutumu LDT’ yi daha başka bazı yazarlarla birlikte âdeta toplumun vicdanı haline getirmiştir. 5) LDT Batıcı ve Modernleşmeci Çizgiyi Değil Özgürlükçü Çizgiyi Savunmaktadır LDT bünyesindeki yazarların çoğunun lisansında batılılaşma veya modernleşme kavramları ya hiç görülmemiş ya merkezi bir konum işgal etmemiş veya liberallik dozu yüksek bir anlamda kullanılmıştır. Liberallerin arzusu ülkenin batılılaşması veya modernleşmesi ve bunun devlet öncülüğünde yapılması değildir. Özgürlüğün bütün gerekleriyle tesis edilmesidir. Ve bunun her seviyede çeşitli şartları vardır. Sadece devlet değil toplum da bu olayın tarafıdır. 6) LDT Fikri Çeşitliliğe ve Serbestliğe Önem Vermektedir LDT liberal fikirleri savunan ve yaymaya çalışan bir kuruluştur. Liberallerin bağlı olduğu ana değer özgürlüktür. LDT bünyesinde bulunan fikirlere hevesli gençlere yalnızca bir görüşü savunan, anlatan kitap ve dergileri okumaları yerine her fikri izlemeleri ve her yayını okumaları telkin ve tavsiye edilmektedir. LDT diğer fikir akımlarına açıktır.
7) LDT Mali Bağımsızlığa Hassasiyet Göstermektedir LDT çok büyük maddi ve mali imkanları olan bir kuruluş olmadığı gibi o hale gelme çabası içinde de değildir. LDT faaliyetlerinde mali, maddi imkanların esiri olmamaya özen gösterdiği gibi mali kaynak bulmada bağımsızlığının ihlal edilmemesine de büyük önem vermektedir. 8) LDT Kurumsallaşmaya Büyük Önem Vermektedir LDT göz doldurmak ve kuru gürültü çıkartmak yerine kurumsallaşmayı amaçlamaktadır. Kurumsallaşmanın bir yansıması liberal fikirleri savunan ve kamu tarafından bu yönüyle bilinen kimselerin çoğalmasıdır. Yeni isimler yetiştirmek bunlara yardımcı olmak topluma tanıtmak LDT’ nin amaçları arasındadır. H. LDT Neleri Yapamadı veya Daha Neler Yapması Gerekir ? Türkiye’de liberalizmin geliştirilmesi ve ülkenin liberalleştirilmesinin uzun vadeli ve zorlu bir mücadele olduğunu LDT’nin bu konuda iyi bir başlangıç yaptığını ama hala kat edilmesi gereken uzun bir mesafenin ve yapılması gereken pek çok şeyin bulunduğu söylenebilir. Hatırı sayılır bir ilerleme kaydetmiş olmakla beraber LDT yine de uzun ve zorlu bir yolculuktadır. Liberallerin yolculuğu asla bitmeyecektir. LDT şimdiye kadar daha ziyade yaygın büyüme alanında mesafe kat etmiştir. Yaygın büyüme liberal ilkelerden liberal düşüncenin birikiminden genel anlamda haberdar fikir insanlarının kanaat önderlerinin sayısını artmasıdır. LDT yaygın büyümede başarılıdır. Yaygın büyüme özellikle üç alanda tecelli etmiştir: iktisat, hukuk ve siyaset bilimi. LDT bir kitle hareketi değil bir entelektüel harekettir. Bu yüzden uzun vadede yoğun büyüme en azından yaygın büyüme kadar önemlidir. Yoğun büyümeye gereken önemin verilmesi LDT’nin yeterince başarılı olabilmesi için şarttır. Yoğun büyüme konumuz çerçevesinde iki anlama gelir. İlki LDT’li yazar ve akademisyenler dünya ölçeğinde konuşup yazabilmeyi etkili olmayı hedeflemelidir. İkinci anlamı liberal yazarların hukuk, siyaset ve iktisada ilaveten edebiyat, sanat, tarih, sosyoloji gibi alanlarda da etkili olmalıdır. LDT gerçek bir okuldur ve bu her bakımdan böyledir. Sadece yeni fikir insanlarının yetişmesinde değil akla zor gelebilecek alanlarda da LDT bir okul olma güç görevini üstlenmektedir. LDT mensuplarının dikkat etmesi gereken bir diğer husus ortodoksi oluşturmaktan uzak devam etmektir. Liberal düşünce geleneği içindeki her rengi bünyesinde taşıyabilmekte değişik renklerin varlığını bir problem olarak görmemekte aksine bunda çok yararlanmaktadır. LDT içinde ayrıca ülkenin her mahalli rengi yansıyabilmekte ve yaşabilmektedir. Liberalizmin dogmatik olmadığını her derdin çaresini teşkil etmediğini her sorunun cevabının liberal fikirlerde bulunamayacağını devamlı göstermek gerekmektedir. Gelecek
dönemde LDT kurumsallaşmaya hız vermek zorundadır. LDT önceki liberallerden ne bir ofis ne teknik imkanlar ne de yeterli yayın devralmıştır. Ama gelecek neslin liberallerine bütün bunları sağlamalı liberallerin birikimliliğe ulaşması için kurumsallaşmalıdır. LDT mensupları kendi aralarında bir ortodoksi oluşturmamaya çalışma yanında alternatif fikirleri de izlemeli ve ciddiye almalıdır. Liberaller kendilerine ne kadar saçma görünürse görünsün her fikri dinlemeli ve sevmedikleri fikirleri peşinen reddetmek yerine mantık hakikat muhakeme temelinde çürütmelidir. LDT bugüne kadar ki çizgisini bundan sonra da devam ettirmelidir. 5) Yazarın Yöntemi ve Kavramları ve Açıklaması Yazar kitabını oluştururken kendi bilgi ve birikimlerinin dışında başka yazar ve düşünürlerinde makale ve kitaplarına yer vermiştir. Liberalizm: Esas itibariyle bir özgürlük teorisidir. İnsanlığın siyasi, iktisadi, sosyal tarihi, insanlara her alanda en geniş özgürlüğü sağlayan yahut kazanılmış teordir. Kolektivist Fikir: Hisleri ve heyecanları manipüle ve mobilize etmek. Dilemma: İkilem Mücerret: Soyut Skala: Genellikle ölçü aletlerinde gösterge çizgisi Temerküz: Bir yerde toplanma Oportünizm: Fırsatçılık Klik: Gruplaşma İlga: Ortadan kaldırmak Saikim: Sebep 6) Sonuç LDT bir fikir hareketi olarak doğmuş ve bugüne kadar öyle gelmiştir. LDT siyasi faaliyetle entelektüel faaliyetin birbirinden farklılığını görmüş ve entelektüel faaliyetin gereklerini yerine getirmeye çalışmıştır. Entelektüel ilgili ve merakı canlı tutmuş kalabalıklar toplama yerine zihnin açıklığını ve merakı teşvik etmiş itaat ve sadakat kültürü yerine şüphe ve sorgulamayı cesaretlendirmiştir. Partiler arasında değil fikirler arasında taraf olmuştur. Bunlar LDT ‘nin başarısının ardında yatan faktörlerdir. LDT devrimci bir kuruluş değildir. Liberaller toplum mühendisliğine karşı çıkarlar. Liberaller toplumu bir fabrika gibi unsurları sabit dışardan her türlü müdahaleye açık yeni baştan dizayn edilmeye elverişli bir düzen olarak görmezler. LDT bünyesindeki liberaller genel olarak bu çizgide olagelmiştir.
Liberalleri bir araya getiren LDT’nin kolektif bir kimliği yoktur. Liberallik ve LDT üyeliği LDT’li liberallerin hayatının tamamını işgal etmektedir. LDT ‘liler sadece sınırlı bir amaç için LDT’dedir. Atilla Yayla bu kitabında Liberal Düşünce Topluluğu’nun doğuşunu, özelliklerini, işleyiş biçimi ve çalışma ilkelerini, şimdiye kadar ne elde ettiğini ve gelecekte neler yapması gerektiğini anlatmaktadır.