T.C. AFYON KOCATEPE ÜNİVERSİTESİ FEN EDEBİYAT FAKÜLTESİ SOSYOLOJİ BÖLÜMÜ
SOSYOLOJİ SEMİNERİ I KİTAP SUNUMU
KİTABIN ADI - YAZARI Hayek’in Liberalizm Anlayışı Atilla YAYLA
HAZIRLAYAN : Kübra COŞKUN 110110041
DANIŞMAN: Öğr. Gör. OSMAN METİN
Afyonkarahisar Güz 2013
1- Kitabın Künyesi Kitabın Adı: Hayek’in Liberalizm Anlayışı Yazar: Atilla YAYLA Yayınevi: Kesit Yayınları Yılı: 2012 Şehir: İstanbul Sayfa:144 2- Yazarın Biyografisi ve Diğer Eserleri 3 Mart1957’de Kırşehir, Kaman’da doğmuştur. Türk siyaset bilimci, akademisyen ve Liberal Düşünce Topluluğu eski başkanı ve kurucularındandır.1 Atilla Yayla 1980’de Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nden mezun oldu. Yüksek lisans ve doktorasını (1986) Ankara Üniversitesi’nde tamamladı. Ankara Üniversitesi (1984-1991) , Hacettepe Üniversitesi (1991-2000) , Gazi Üniversitesi (20002009) ve Plato Meslek Yüksekokulu’nda (2009-2012) görev yaptı. Londra Üniversitesi (1988-1989), George Mason Üniversitesi (1996-1997) ve Backingham Üniversitesi’nde (2007-2008) ziyaretçi ve misafir öğretim üyesi olarak bulunmuştur. Halen İstanbul Ticaret Üniversitesi’nde öğretim üyesi olarak çalışmıştır. Siyaset teorisi, sosyal teori ve politik iktisat alanında çalışmalar yapmıştır. Eserlerinde demokrasi, insan hakları, hukukun hâkimiyeti, adalet, piyasa ekonomisi, barış gibi konularla meşgul olmuştur. Haftada bir Zaman gazetesine yazar. Liberal Düşünce Topluluğu bünyesinde fikri sivil toplum faaliyetleri yürütmüştür.2 Diğer Eserleri Liberalizm Demokrasiyi Koruma Kılavuzu İktisat ve Hayat Liberallik ve Demokratlık Tartışması Siyaset Teorisine Giriş 3-Genel Hatları ile Kitabın İçindekileri Kitap genel hatları ile kendi içinde yedi bölüme ayrılır. Bu bölümler •Önsöz •Hayek’in Fikir Dünyasında Liberalizm/Atilla Yayla •Friedrich A.Hayek/Ronald Hamowy 1 http://tr.wikipedia.org/wiki/Atilla_Yayla 27/11/2013 2 Atilla YAYLA, Hayek’in Liberalizm Anlayışı, Kesit Yayınları, Birinci Baskı, Kasım 2012, S.1.
• Liberalizm/F.A.Hayek Takdim 1.Farklı Liberalizm Anlayışları Tarihsel 2. Klasik ve Ortaçağa Ait Kökler 3. İngiliz Whig Geleneği 4. Kıta Avrupası Liberalizminin Gelişimi 5. Klasik İngiliz Liberalizmi 6. Liberalizmin Gerileyişi Sistematik 7. Liberal Özgürlük Anlayışı 8. Liberal Hukuk Anlayışı 9. Hukuk ve Faaliyetlerin Kendiliğinden Düzeni 10. Doğal Haklar, Kuvvetler Ayrılığı ve Egemenlik 11. Liberalizm ve Adalet 12. Liberalizm ve Eşitlik 13. Liberalizm ve Demokrasi 14. Hükümetin Hizmet Görevleri 15. Liberal Yasamanın Pozitif Görevleri 16. Entelektüel ve Maddi Özgürlük •Liberal Bir Sosyal Düzenin İlkeleri/F.A.Hayek •Liberal Bir Devletin Anayasası/F.A.Hayek •Niçin Muhafazakâr Değilim?/F.A.Hayek 4-Kitabın Ana hatlarına Göre Anlatımı Bu kitabın amacının ne olduğunu yazar kitabın önsözünde Hayek’in liberalizm anlayışını Hayek’in yazılarıyla anlatmak olduğunu söylemiştir. Bunu yapmasının nedenini ülkemizde giderek artan liberalizm yozlaşımını azaltmak ve liberalizmi doğru filozoflarla tanıtmak olduğunu söylemiştir. Bu da Hayek ve benzeri filozoflarla olacaktır. Bu yüzden Hayek hakkında yazılan makalelere ve Hayek’in kendi yazılarına yer vermiştir. Hayek’in Fikir Dünyasında Liberalizm Hayek, 20. Yüzyılda ki çok yönlü filozoflardan en önemlilerinden biridir. İktisat, hukuk, dil felsefesi, psikoloji ve sosyal teori gibi bilimlerde bilgi sahibidir ve bu bilimlerle ilgili yazılan eserlerden haberdardır. Tahlil ve sentez yöntemlerini kullanan bir filozoftur. Özgürlüğe önem veren bir filozoftur. Popülerliğe önem vermez. 1974 yılında
iktisatta Nobel ödülünü almıştır. Avusturya İktisat Okulu’ndan gelip Nobel ödülü alan tek filozoftur. Liberal teoriyi kişisel çalışmalarıyla ve eserleriyle canlandıran kişidir. Liberal teoriyi canlandırmak için Mont Pelerin Topluluğu’nu kuran fikir adamıdır. Hayek’in bütün yazılarında bahsettiği konu liberalizmin önemidir. Hayek’e göre liberalizm, bireysel özgürlüğü merkeze alan bir yaklaşımdır. Liberalizmin savunduğu özgürlük
negatif
karakterlidir.
Negatif
karakter
diye
bahsedilen
özgürlüğü
engelleyebilecek müdahalelerin mevcut olmamasıdır. Buna göre, zorlamaya maruz kalmayan insan özgürdür. Bu özgürlük ise toplum içinde olur ve hukuk sayesinde gerçekleşir. Özgürlük sadece birkaç kişinin özgür olmasıyla değil, herkesin özgür olmasıyla kazanılabilir diye bir düşünce vardır, liberalizmde. Bu düşünceye liberalizm de ‘’eşit özgürlük ilkesi ‘’ denir. Hukuk bireylerin özgürlüğünü uyumlaştırır. Eşit özgürlük ilkesiyle de hukukun bu işlevi anlatılmak istenmiştir. Her toplum tipi özgürlüğe elverişli olmaz. Özgürlük açık toplumlarda ortaya çıkar ve açık toplumlarda gerçekleşir. Açık toplum ise toplum düzeni kendiliğinden oluşan, doğan düzendir. Açık toplum düzeni bireylerin özel alanını koruyan evrensel adil davranış kurallarının uygulanması durumunda doğar. Adil davranış kuralları hayatın akışının ürünüdür. Liberalizme göre devlet anlayışı; devletin temel görevi bu adil davranış kurallarına uyulmasını sağlamaktır. Devlet zoru sadece bu amaçla kullanabilir. Hayek, özgürlük ve özel mülkiyet arasındaki ilişkiyi de açıklar. Ona göre özgürlük ile özel mülkiyet iç içedir. Özgürlük ile özel mülkiyet birbirlerinin var olmasını ve korunmasını sağlarlar. Özgürlük insanın keyfi müdahalelerden arındırılmış bir alana sahip olmasıdır. Bu alan özel mülkiyet olmadan olmaz. Bu durum özel mülkiyetin hukukunda ana kaynağı olduğunu gösterir. Bu yüzden hukuk ikiye ayrılır; özel hukuk ve ceza hukukudur. İdare hukuku ise ceza ve özel hukukla aynı anlamda değildir. İdare hukukun gelişmesi açık toplumun doğal düzeninin bozulduğunu ve özgürlüğün gerilediğini gösterir. Hayek’e göre iyi toplum; kurallar olan toplumdur ve toplum heterojenleştikçe toplum kurallanır. Yine Hayek’e göre hukukun önemi ile liberalizm aslında aynı şeydir. Hayek, heterojenliğin diğer bir koruyucu unsurun piyasa ekonomisi olduğunu söylemiştir. Piyasa ekonomisi insanların kendi imkân ve bilgilerini adil davranış kuralları çerçevesinde kendi amaç ve isteklerine kullanmasına dayanır. Buna göre, Hayek’e göre teşebbüs özgürlüğü düşünce özgürlüğü kadar önemlidir. Teşebbüs özgürlüğü ise rekabet olmadan olmaz, demiştir. Piyasa ekonomisi olmazsa özgürlükte olmaz. Devlet özel mülkiyeti kontrol ederse amaçları da kontrol eder. Bunun da kısaca liberalizmin özeti olduğunu söyler, Hayek.
Hayek liberalizmin üç temel değere dayandığını söylemiştir. Bu değerler; hürriyet, adalet ve barıştır. Bu değerler de negatif karakterlidir ve toplumda kendiliğinden ortaya çıkar. Bu şekilde anlaşılan liberalizm önceleri liberalizm, sonraları klasik liberalizm ve filozofun ara sıra Old Whigcilik dediği akımdır. Zamanla liberalizmin reddettiği düşünceler liberalizmin içine girmiştir. Örneğin; negatif özgürlükten pozitif özgürlüğe geçilmiş, adalet yerine sosyal adalete geçilmiştir. Bu yüzden Hayek modern liberalizme ciddi eleştiriler getirmiştir. Hayek’e göre Amerikan liberalizminin birkaç temel hatası olduğunu düşünür. Bu hataların adalet ve barışla ilgili olduğunu söylemiştir. Hayek’e göre otantik liberalizm aklı önemser ama abartmaz demiştir. Toplumsal hayatın temelini oluşturan beşeri kurumların bilinçli aklın çabalarıyla oluştuğunu ve yaşatıldığını düşünmez. Bunlar kendiliğinden oluştuğunu ve yaşatıldığını düşünür. Beşeri kurumlar insan davranışının eseridir ama insanlar bu beşeri kurumları bilinçli ve amaçlı olarak yapmamışlardır. Klasik liberalizmin bu özelliğine karşın, sahte liberalizm Descartes’ci bir rasyonalizm anlayışına dayanır. Aklın önemini abartır ve akılla kavranamayacak kural ve kurumların terk edilmesi gerektiğine inanır. Hayek bu yaklaşıma ‘’kurucu rasyonalizm’’ demiştir. Klasik liberalizm devlet otoritesine her zaman karşı çıkmıştır. Devletin toplumu baskılayan otoriteler oluşturmasına karşı çıkmıştır. Yozlaşmış liberalizm ise devlete yararlı bir gözle bakar ve müdahalecidir. Sahte liberallerin tamamı ekonomik hayata, piyasanın akışına, piyasanın sonuçlarına eşitlik, sosyal adaletin sağlanması konusunda devletin gerekli olduğunu söylemişlerdir. Hayek, klasik liberalizmin din ve din adamlarına karşı olmamasına rağmen modern liberalizmin bazen dine savaş açtığını belirtmiştir. Klasik liberalizm ile yozlaşmış liberalizmin toplum ve devlet anlayışlarının birbirinden farklı olduğunu söylemiştir. Hayek, toplumun kendi halinde olması durumunda en üstün aklın oluşturacağından daha üstün ve daha başarılı bir toplum düzeninin kendiliğinden ortaya çıkacağını düşünür. Klasik liberallerin düzeni kurallara, modern liberallerin düzeni talimatlara dayanır. Kendiliğinden doğan düzen de toplum nomokratiktir, yani kurallara bağlıdır. Müdahaleci liberaller düzeninde ise toplum teleokratiktir ve belli amaçlara sahiptir. İlk düzen sınırlı devleti gerçekleştirir. İkinci düzen ise müdahaleci büyük devleti gerektirir. Hayek’e göre birçok liberalin, devletçi liberalizme ve sosyalizme kaymasının nedeni sosyal adalet teorileridir. Hayek sosyal adaletin tanımlanamayacağını ve uygulanamayacağını söylemiştir. Hayek’in liberal teorisinin en zayıf yönü; refah devletinin ve uygulamalarının sınırlarını yeterince net şekilde çizememektir. Hayek refah
devlet konusunda birkaç nokta belirtir. Bunlar; piyasa ekonomisinde bireylerin yeri bilgi, beceri ve şans karışımı bir süreçle belirlenir. Liberalizm başta bir anlamda dini kaynaklı ayrımcılık ve baskıya bir isyan hareketi olarak ortaya çıkmıştır. Hayek’in görüşleri özellikle otantik liberallere yol gösterecektir. Friedrich A.Hayek (Ronald Hamowy) Hayek, savaş sonrası dünyanın önemli serbest piyasacı, iktisatçısı ve sosyal teorisyenidir. Hayek, 1899’da Viyana’da doğmuştur. Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra Viyana Üniversitesi’ne girmiştir. 1921’de hukuk, 1923’de siyaset teorisi doktorası almıştır. 1922’de üniversiteyi tamamlarken, Ludwing von Mises planlı ekonomiyi yıkıcı eleştirisini yayımlamıştır. Mises’i okumasının bir sonucu olarak sosyalist eğilimlerden vazgeçmiştir ve serbest piyasayı takip etmeye başlamıştır. Mises’in haftalık seminerlerine katılmıştır. Hayek’in banka kredisi ve konjoktür dalgalanmasına ilgisi onu 1927’de kurulan Avusturya Konjoktür Dalgalanması Enstitüsüne direktör olarak atanmasına yol açmıştır. Bu sırada iktisattaki ilk eseri 1933’te Geldtheorie Und Konjukturtheorie’i yayımlamıştır. Bu kitabında kredi genişlemesi ile yanlış sermaye yatırımı arasındaki ilişkiyi açıklamıştır. Daha sonra Prices and Production kitabını yayımlamıştır. Bunun üzerine The Tooke Profesörlüğü teklif edilmiştir. Bu teklifi 1981’de kabul etmiştir. Hayek ekonomi ve sosyal felsefeye ait bilgi ve fiyatlar üzerine ilk makalelerini London School of Economics’de yayımlamıştır. Hayek yazılarında dil, hukuk, ahlak ve sosyal geleneklerin hepsinin kendi kendine yaratan düzenlerin örnekleri olduğunu vurgulamıştır. 1944’te Kölelik Yolu adlı eserini yazmıştır ve bu kitap sıradan insanlara yöneliktir. 1950’de Hayek, University Of Chicago’da Sosyal Düşünce Komitesi’ne atanmıştır. Hayek, Şikago Üniversitesi’nde sosyal ve legal felsefe eserlerini yayımlamıştır. Özgürlüğün Temel Yapısı eserinde özgür bir toplumun teorik temellerini kurmaya çalışmıştır. The Constitution of Liberty, Hayek’in liberal bir toplum da hukukun kaynağı ve önemi hakkındaki görüşlerini ve hür toplum kavramını açıklar. Hayek’in son çalışmalarından bir tanesi de; Hukuk, Yasama ve Özgürlüktür. Bu eserinde özgürlüğün önemini ve hür siyasi birliğin yasal çerçevesiyle ilgili önceki görüşlerini dile getirmiştir. Fatal Conceit, Hayek’in son kitabıdır. Bu kitabında aklın modern bir toplumu oluşturabileceğini ve bilinçli sosyal planlamanın mümkün olduğu konularını incelemiştir. Hayek, 1922’de ölmüştür. Liberalizm (F.A.Hayek) Takdim 1.Farklı Liberalizm Anlayışları
Liberalizm terimi 19.yüzyıl ve 20.yüzyıl başlarında kullanılmaya başlanmıştır. Bu çalışmada üzerinde durulacak konunun söz konusu dönemde Batı ve Orta Avrupa’da etkili olan akımlardan biri olan liberalizm adı altında geçen ideallerin ana akımıdır. Bu akım iki kaynaktan ve bu kaynakların neden olduğu iki gelenekten ortaya çıkmıştır. Bu iki gelenek birbirine karışmıştır ama liberalizmin anlaşılması için birbirinden ayrılması gerektiğini söylemiştir, Hayek. Bu geleneklerden liberalizm adından çok daha eski olanı klasik ilkçağa kadar geriye uzanmıştır. İngiliz Whig’lerin doktrinleri olarak 17-18. Yüzyıl modern şeklini almıştır. Bu kurumlar, Kıta Avrupası’nda Britanya’da bütün toplumun aklın ilkelerine göre bilinçli bir şekilde yeniden inşa edilmesini isteyen rasyonalist ya da kurucu görüş ışığı altında yorumlandılar. 19.yüzyıl da liberalizm diye adlandırılan şeyin oluşumunu sağlayan düşüncenin bu iki farklı kolu; düşünce, ifade ve basın hürriyeti gibi ilkeler hakkında, muhafazakâr ve otoriter düşüncelere karşı çıkmak için işbirliği içindeydiler. Liberalizm taraftarları bireysel girişim özgürlüğünü ve bütün insanların eşitliği fikrini kabul ederler. Ama Hayek’e kitapta söylediği üzere özgürlük ve eşitlik farklı anlamlarla kullanıldığından bu iki kolun işbirliğinin lafta olduğunu söylemiştir. 19.yüzyıl’da
liberalizm
diye
bilinen
bu
fikirler
henüz
liberalizm
diye
tanımlanmamıştı. Liberal kelimesi 18.yüzyıl’da politik bir anlamda kullanılmıştır. Liberalizm politik bir hareket olarak önce 1812’de İspanyol Liberal Partisi tarafından kullanıldı kısa süre sonra Fransa’da parti ismi olarak kabul edildiğinde ortaya çıkmıştır. Britanya’da liberalizm kelimesi ise Whigler ve Radikaller 1840’ların başında Liberal Parti adıyla bilinen parti de birleştikten sonra kullanılmaya başlanmıştır. ABD’da 19.yüzyıl boyunca, Avrupa’nın büyük kısmını etkileyen, Avrupa’da milliyetçiliğin ve sosyalizmle mücadele eden, 1870’lerde etkisi çok büyük bir etkisi olan ve sonra gerileyen, ama 1914’e kadar kamu hayatına belirleyen akıma karşı liberal bir akım oluşturulamamıştır. Tarihsel 2.Klasik ve Ortaçağa Ait Kökler Old Whig’lerin evrimci liberalizmi biçimlendirdikleri temel ilkeler tarih öncesi bir geçmişe sahiptir. Bu ilkeleri çalışan 18.yüzyıl filozofları klasik çağdan gelen fikirlerle ve İngiltere’de ki bazı Ortaçağ geleneklerince desteklenmiştir. Bireysel özgürlük idealini ortaya çıkaran ilk insanlar İ.Ö 4. ve 5. Yüzyıl klasik dönemi süresince Eski Yunanlılar ve özellikle de Atinalılardır. Atinalıların özgürlük anlayışı, hukukun altında özgürlük veya hukukun üstün olduğu insanlar arası ilişkiler durumudur. Klasik dönemin başlangıcında, bu özgürlük anlayışı eski adı kullanılmayıp Aristo tarafından belirtilen hukuk önünde
eşitlik idealinde anlatılmıştır. Bu hukuk vatandaşın özel alanının devlete karşı korunmasını sağlar. Bu Yunan özgürlük fikirleri modern döneme Romalı yazarlarla aktarılmıştır. Romalı yazarlar arasında en önemlisi ve yeniden ortaya çıkmasında etkili olan isim Marcus Tullius Cicero’dur. İlk modern filozoflar hukukun altında bir özgürlükten esinlenmişlerdir. Bu dönemde hukuk özgürlüğün düşmanı değildi; özgürlüğün çerçevesi yasa çeşitliliğiyle çizilmiştir. 3.İngiliz Whig Geleneği 1688’de Şanlı Devrim’in iktidara taşıdığı Whig Partisi’nin başlıca ilkeleri olan hukukun önemi ve egemenliği fikirleri İngiliz İç savaşı sırasında açıkça belirtilmeye başlanmıştır. 18-yüzyılda hukuk kuralları ile sınırlandırılmış Whig hükümet doktrini Britanya
doktrininin
ayırıcı
özelliği
haline
gelmiştir.
Bu
doktrin
dünyaya
Montesqueieun’un Kanunların Ruhu ve Fransız yazarların eserleriyle tanıtılmıştır. Britanya’da entelektüel temeller İskoç ahlak filozofları ve David Hume, Adam Smith ve onların çağdaşları tarafından geliştirilmiştir. Hume felsefi çalışmasında liberal hukuk teorisini açıklamıştır. İngiltere Tarihi adlı eserinde liberal anlayışı Britanya dışında tanınmasını sağlayan hukukun üstünlüğü ilkesini İngiliz tarihinin bir yorumunu sunmuştur. Adam Smith’in katkısı ise, eğer insanlar uygun hukuk kurallarıyla sınırlandırılmış ise, kendi kendisini üreten bir düzeni açıklamasıdır. Adam Smith, Ulusların Zenginliğinin Doğası ve Nedenleri Üzerine Bir Araştırma isimli çalışmasında modern liberalizmin başlangıcını göstermiştir. Bu çalışma, devlet yetkilerine yönelik bütün keyfi yetkilere itimatsızlıktan doğan bu sınırlamaların Britanya’nın iktisadi refahının temel nedeni olduğunu insanların anlamasını sağlamıştır. 4.Kıta Avrupa’sı Liberalizminin Gelişimi Fransa’da liberal akım Temmuz Monarşi’sinde üst noktaya çıkmıştır ama daha sonra küçük bir grupla sınırlı kalmıştır. Fransız liberal akımı birkaç farklı düşünceden meydana gelmiştir. Kıta Avrupası’nda ki egemen olan liberalizm tipini Britanya liberalizmden farklı kılan özellik, kendisini dindar ve gelenekselcilik karşıtı olmakla ifade eden, hür düşünceyi belli bir noktaya göre tanımlanan şey olarak tanımlar. 1948 devrimlerine kadar Fransa, Batı ve Orta Avrupa’da ki liberal akım Britanya liberalizmine göre demokratik hareketler daha fazla durumdaydı. Serbest ticaret hareketinin liberalizm canlandırdığı dönem dışında, liberalizm Fransa’nın politik gelişiminde önemli bir rol oynanamamıştır. 1948 yılından sonra Fransız filozoflar liberalizm akımına katkıda bulunmamışlardır.
Almanya’da ise liberal hareket daha farklı bir gelişme yolu bulmuştur. Britanya ve Fransa’da ortaya çıkan fikirlerden etkilendikleri halde bu gelişme Immanuel Kant, Wilhelm von Humboldt ve Friedrich Schiller gibi liberallerin fikirlerinde değişikliğe sebep olmuşlardır. Kant bireysel özgürlük ve hukukun önemi koruması olarak hukuk anlayışı üzerine odaklanan, David Hume ‘un benzer bit teori sunmuştur. Humbolt.1845’te yayınladığı Almanya’yla birlikte İngiltere’yi de etkileyen Devletin Alanı ve Görevleri Üzerine isimli eseriyle hukuk ve devleti korumakla sınırlandırılmış devlet modeli oluşturmuştur. 5.Klasik İngiliz Liberalizmi 19.yüzyılda liberal ilkelerin Avrupa’da en çok uygulandığı ülke olarak Büyük Britanya görülebilir. Bu ilkelerin çoğu liberal parti tarafından değil çoğu kez muhafazarlar tarafından kabul edilmiştir.
Barış, Tasarruf ve Reform kelimeleri bu
dönemin liberal anlayışını oluşturmuştur. 19.yüzyılın ikinci yarısında liberalizmin temel ilkeleri Herbert Spencer ile yorumlanmıştır. Liberal fikirlerin Büyük Britanya’da ki üstünlüğü 20.yüzyıla kadar devam etmiştir. Liberalizm o dönemde taleplerin yeniden canlanmasını sağlamıştır. Britanya ‘da liberalizmin etkisi Birinci Dünya Savaşı’na kadar sürmüştür. 6.Liberalizmin Gerileyişi Birinci Dünya Savaşı’ndan sonrada Avrupalı devlet adamları liberalizme yönlendirilse de liberalizmin etkisi İkinci Dünya Savaşı’na kadar gerilemeye devam etmiştir. Sosyalizmin gözünde liberalizm yerinden olmuştur. Liberalizmin gerilemesi sonucunda devletin bürokratik aracı hızla büyümüştür ve devlet keyfi yetkiler kazanmıştır. Bu düşünceler savaş sonrasında ki on yıl boyunca Birleşik Devletlerin çöküşüyle birlikte, Büyük Bunalım sürecinde daha da güçlenmiştir. İkinci Dünya Savaşının bitmesiyle liberal fikirler canlanmıştır. Liberal ekonomik ilkelere geri dönüşü çağrıştıran görünen olay, Ludwing Erhard’ın girişimiyle kendisini sosyal piyasa ekonomisine adamıştır ve bunu sonucunda ekonomik olarak geri durumda olan Almanya refah olarak iyileşmiştir. Liberal kelimesi Avrupa’da ve ABD’de sosyalist istekler için isim olarak kullanılmaktadır. SİSTEMATİK 7.Liberal Özgürlük Anlayışı Liberalizm ilkelerinin sistematik açıklamasına yönelen düşünceler Britanya ya da evrimci liberalizm tipine yönelmek zorunda kalmışlardır. Çünkü Britanya ya da evrimci liberalizm belirli bir program geliştirmiştir. Liberalizmin en parlak döneminde özgürlük anlayışının belirli bir anlamı vardır. Bu anlayışın öncelikle özgür insanın keyfi zorlamaya
tabii olmadığını söylemiştir. Toplum içinde yaşayan insan için, bu türden zorlamaya karşı korunma bütün insanlar üzerinde, onların başkalarını zorlama imkânından yoksun bırakarak kısıtlamayı gerektirir. Immanuel Kant’ın formülü ile herkes için özgürlük, her bir
kişinin
özgürlüğü
herkesi
özgürlüğü
ile
bağdaştırıldığının
genişlemesiyle
kazanılabilir. Bu nedenle liberal özgürlük anlayışı her bir kişinin özgürlüğünü herkes için aynı özgürlüğü korumak amacıyla sınırlayan, hukukun himayesi altında bir özgürlüktür. Bu özgürlük diğer insanların özgürlüğünü korumak için zorunlu kuralları olan özgürlük anlamındadır. Bu özgürlük anlayışı insanları hareketlerinden de sorumlu tutmaktadır. Bu devletin herkese verebileceği faydadır ve bunun yanında insanları kendi bilgi ve yeteneklerini, kendi isteklerine göre kullanmaya, başkalarının refahı için katkı konusunda teşvik eder. Liberal özgürlük anlayışı çoğunlukla negatif karakterlidir. Liberal özgürlük isteği, toplum veya devlet belirli malları arz etmelidir iddiası değil, ama bireysel çabalar önündeki bütün insan yapımı engellerin kaldırılması isteğidir. Hukuk bilimi altında eşit özgürlük ilkesi sınırlandırılmış olarak adlandırılmıştır. 8.Liberal Hukuk Anlayışı Kıta Avrupası liberallerine ve Jeremy Bentham’a göre her yasa bir özgürlüğün ihlalidir ve bundan dolayı her yasa kötülüktür. John Locke gibi düşünenlere göre ise özgürlük hukukun çatısı altında var olabilir. Kanunlar özgürlüğü yok etmek için de kullanılabilir. Ancak yasama organının her ürünü John Locke,David Hume, Adam Smith,Immanuel Kant veya sonraki İngiliz Whig’lerinin özgürlüğün himayesi olarak kabul ettikleri anlamda bir yasa değildir. Devlet yetkileri bu adil davranış kuralları ile sınırlandırmış olduğu söylenir. 9.Hukuk ve Faaliyetlerin Kendiliğinden Düzeni Liberal teorinin adil davranış kurallarına yüklediği önem, farklı bireyler ve grupların kendiliğinden faaliyet düzeninin korunması için gerekli bir koşul olduklarının kavramasına dayalıdır. Liberal teorinin 18.yüzyıldaki kurucuları David Hume ve Adam Smith farklı bireylerin farklı çıkarlarının uygun davranış kurallarına sadık kalarak uzlaştırılabilir olduğunu ileri sürmüşlerdir. Liberaller anladılar ki özel mülkiyet kurumu ve sözleşmelerin uygulanması, farklı bireylerin faaliyet planlarının karşılıklı intikabını istemiştir. Davranış kurallarının işlevi, her kişinin kendi amaçları takibinde diğerlerinin çabalarından mümkün olduğunca yararlanmasını sağlayan genel bir faaliyet düzenidir. Liberal hukuk anlayışı içinde şekillenen belirli anayasal ilkeleri göz önünde tutmak gerekir. 10.Doğal Haklar, Kuvvetler Ayrılığı ve Egemenlik
Liberal anayasacılık ifadesi iki anlayış ile ifadesini bulmuştur. Bu anlayışlar; bireyin feshedilemez veya doğal hakları anlayışı ve kuvvetler ayrılığı anlayışıdır. 1789 Fransa İnsan ve Yurttaş Hakları Bildirgesi'nde olan ve liberal ilkelerin en etkili ifadesi; hakların garanti edilmediği ve kuvvetler ayrılığının belirlenmediği bir toplum anayasaya sahip değildir. Amerikan Devrimi sırasında ortaya çıkmış düşünce ve basın özgürlüğü, özgürlük, mülkiyet gibi fikirlerin garanti altına alınması liberal ilkenin belirli halklara yönelik bir uygulamasıdır. Genel liberal ilkeye göre hükümetin bütün zorlama faaliyetlerinin bu türden genel kuralların uygulanması ile sınırlandırılmış olması gerekir. Hayek, bireylerin faaliyetleri sadece herkese eşit bir şekilde uygulanabilir genel kurallarla sınırlandırabilirse, diğer bütün özgürlüklerin de korunabileceğini söylemiştir. Kuvvetler ayrılığı ilkesi de aynı genel ilkenin bir uygulamasıdır. Kuvvetler ayrılığının esas anlayışında anlatılmak istenen yasama yetkilerinin sınırlandırılmasıdır ve bununla birlikte herhangi bir örgütlenmiş güç otoritesinin her istediğini yapabilmesi fikrini reddeder. 11.Liberalizm ve Adalet Liberal adalet anlayışı liberal hukuk anlayışıyla yakından alakalıdır. Hayek’e göre liberal hukuk anlayışı günümüzdeki hukuk anlayışından iki konuda farklılık gösterir. Bu anlayış özel çıkarlardan bağımsız objektif adil davranış kurallarının keşfedilmesi imkânına duyulan bir inanç üzerine temellendirilmiştir. Bu anlayış insan davranışını yöneten kurallarla ilgilenmiştir. Hayek, liberalizmin daha çok karşılıklı uygulanan adaletle ilgilendiğini söylemiştir. Bu düşünce sosyalizme ve sosyal adalete karşıdır. Liberalizm özel çıkarlardan bağımsız bir inanca sahiptir. Modern düşünce tarafından reddedilen, bir doğa yasası anlayışına dayanır. Liberal teori, yasal pozitivizm ile bütün yasaların bir yasa koyucunun iradesinin ürünü olduğu konusunda çatışma içindedir. Dağıtımcı adalet fikirleri liberal düşünürleri sık sık cezp etmektedir ve liberalizmden sosyalizme kaymasının başlıca sebeplerinden birisidir. Dağıtımcı adalet tutarlı liberaller tarafından reddedilmiştir. Bunun sebepleri; dağıtımcı adaletin kabul edilmiş ya da keşfi mümkün genel ilkelerinin bulunmaması ve bu türden bilgilerin, kendi bilgi ve yeteneklerini kendileri için kullanmakta özgür olan insanlara dayalı bir toplumda uygulamaya geçirilemeyişidir. 12.Liberalizm ve Eşitlik Liberalizm, insanların altında faaliyet gösterdiği şartları belirlediği sürece, devletin bunu herkes için aynı biçimsel kurallara göre yapmasını istemiştir. Liberalizm bütün yasal ayrıcalıklara ve hükümetin herkese vermediği özel avantajlar vermesine karşı çıkmıştır. Liberalizm, farklı bireylerin birbirine bağıntılı sosyal mevkilerin kendisiyle belirlendiği yöntemin adil olmasını istemiştir. Klasik liberalizmin en parlak döneminde,
bu istek genellikle bütün mesleklerin yetenekli kişilere açık olması gerekliliği ile fırsat eşitliği olarak ifade edilmiştir. Bu sadece kişiler arası yasal ayrımcılıkların sonucunda oluşan, yüksek statülere yükselmeye yönelik engellerin kaldırılması anlamına gelir. Liberal yöntemlerle kazanılabilecek maddi eşitlik dercesine yönelik sınırlamalar vardır. Biçimsel eşitlik için yani köken, vatandaşlık, ırk, inanç ve cinsiyet konularına yapılan, bütün ayrımcılıklara karşı mücadele liberal düşüncenin en önemli özelliklerinden birisidir. Liberal düşünce, maddi konumlarda ki büyük farklılıkları ortadan kaldırmanın mümkün olmadığını söylemiştir. Ama bu farklılıktan doğacak olumsuzlukları dikey hareketliliğinin artışıyla ortadan kaldırmayı düşünmüştür. Çoğu liberaller, insanları kendi içinde doğdukları sınıfa bağlayan sosyal engelleri ortadan kaldırmak için uğraşmışlardır. 13.Liberalizm ve Demokrasi Herkes için aynı hukuk kurallarında ısrar ederek ve yasal ayrıcalıklara karşı çıkarak liberalizm demokrasiyle bir ortaklık kurmuştur. Liberalizm devletin görevleriyle ve devletin yetkilerinin sınırlandırılmasıyla ilgilenir. Demokrasi ise hükümeti kimin yöneteceği sorunuyla ilgilenir. Liberalizm bütün iktidarların ve aynı zamanda çoğunluğun iktidarının da sınırlandırılmasını gerektirir. Hayek, demokrasi ve liberalizm arasındaki farkın karşıtlarını belirlersek daha çok ortaya çıkacağını söylemiştir. Buna göre demokrasinin karşıtı otoriteryen hükümettir; liberalizmin karşıtı ise totaliteryenizmdir. Ama
bu
iki
ilke
diğerlerinin
karşıtını
dışlamazlar.
Bu
nedenle,
liberalizm
sınırlandırılmamış demokrasi ile bağdaşmaz. Liberalizm, yasamayı etkin bir şekilde sınırlandırmak amacıyla devlet yetkilerinin kısıtlanması gerektiğini kabul eder. 14.Hükümetin Hizmet Görevleri Liberal ilkelerin isteklerine göre, devlet yetkilerinin genel adil davranış kuralları ile sınırlandırılması zorunlu devlet yetkilerine işaret eder. 19.yüzyılda liberal teori tarafından hizmetlerin merkezi hükümettense yerel hükümete bırakılması fikri vardır. Liberal ilkelerin sorunlara uygulanışında ki başarısızlık modern Refah Devleti’nin gelişimi esnasında kendini göstermiştir. 15.Liberal Yasamanın Pozitif Görevleri Geleneksel liberal ilkesi yeni sorunlarla başa çıkmada başarısız olmakla beraber piyasa düzenini korumak amacıyla yasal çerçevenin geliştirilmesi için açık bir program oluşturamamıştır. 16.Entelektüel ve Maddi Özgürlük Liberal terimi sık sık ve son zamanlarda, devletin uygun görevlerine dair belli görüşlerden çok, genel bir zihin tutumunu tanımladığı anlamda kullanılmaktadır. Liberalizmin vurgusunun tamamen maddi gelişim üzerine olduğu iddia edilir.
Liberalizm Bir Sosyal Düzenin İlkeleri(F.A.Hayek) Hayek’in ‘’Liberal Bir Sosyal Düzenin İlkeleri’’ makalesini Atilla Yayla Türkçeye çevirmiştir. Bu bölümde liberal sosyal düzenin özelliklerini, ilkelerini anlatmıştır. Bu bölümde kısaca liberalizm teriminden, İngiltere’de ki Old Whig ve Gladstone dönemine kadar olan zamanda gelişen siyasal düzen fikrini anlamamız gerekir. İngiltere’de ki liberalizm temsilcileri David Hume, Adam Smith, Edmund Burke, T.B.Macaulay ve Lord Acton’dur. Kıta Avrupasında ki liberalizmi teşvik eden ve Amerikan politik geleneğinin temelini oluşturan, hukukun egemenliğini altındaki bireysel özgürlük kavramıdır. Kıta Avrupasında bu gelenek içinde filozoflar; Fransa’da B.Constant ve A.de Tocqueville, Almanya’da Immanuel Kant, Ficdrich von Schiller ve Willheim von Humboldt, Birleşik Devletlerde ise James Modison, John Marshall ve Daniel Webster ‘dır. Hayek, köken olarak kıta Avrupa’sında gelen liberalizm ile Birleşik Devletlerde liberalizm olma iddasında bulunan akımın birbirinden açık bir biçimde ayrılması gerektiğini söylemiştir. Liberalizm ve demokrasi birbiriyle anlaşmalarına rağmen aynı şey değildirler. Liberalizm devlet kuvvetlerinin sınırlarıyla ilgilenirler. Liberalizm ile demokrasi arasındaki fark bunların zıtlarında daha çok ortaya çıkar. Demokrasinin zıttı otoriterizm liberalizmin ki ise totaliterizmdir. Liberalizmin Birleşik Devletlerdeki ikinci akımı liberalimden çok demokratizmi ve çoğunluğun iktidara sahip olmasını isteyerek anti liberal olmuştur. Bu akım farklı felsefi temellere dayanır. Kıta Avrupası akımı kültür ve zihin kavramlarının evrimci yorumuna ve insan aklının sınırlarını kavrama düşüncesine dayanır. Birleşik Devletlerdeki akım ise kurucu rasyonalizm akımına dayanır. Liberalizm sosyal ilişkilerde kendiliğinden doğan düzenin keşfinden kaynaklanır. Bu düzen toplumdaki bütün insanların bilgi ve becerilerini kullanmayı, bunun sonucunda kendiliğinden düzenleyici olan sosyal güçleri kullanmayı mümkün kılmıştır. Liberalizmin temel görüşü şudur. İnsanları özel alanını koruyan evrensel adil davranış kurallarının uygulanması durumunda kendiliğinden oluşan insan faaliyetleri düzeni kendi kendine oluşturacaktır. Sonuç olarak devletin bütün zorlayıcı hareketleri bu kuralları gerçekleşmesiyle sınırlandırılmalıdır. Özgür bir toplumun özelliklerinin anlaşılması açısında insanların kendi bilgilerini kendi amaçları için kullanmakta serbest bırakan kendiliğinden oluşan düzen ile buyruklara dayanan düzen ile arasındaki fark önemlidir. Hayek bunları ayrıntılı bir şekilde açıklanması gerektiğini düşünmüştür. Kendiliğinden oluşan düzenin ilk özelliği üyelerin davranışlarının düzenliliğini kullanarak daha kompleks bir yapı elde edebilirizdir.
Özgür toplumun ortak refahı veya kamunun iyiliği kavramları toplumun rastgele seçilecek bir üyesinin kendi bilgisini kendi amaçları için başarıyla kullanmasını sağlayan soyut bir düzen olarak tanımlanmıştır. Kendiliğinden doğan düzenin önemi karşılıklı çıkarları için barış içinde olan ve somut ortak amaçlara sahip olan büyük ve açık toplumun doğmasına neden olan gerçeklere dayanır. Liberalizmde pazarın kendiliğinden doğan düzeni genellikle ekonomik bir düzen olarak anlatılmıştır. Bu düzeni soysal ekonomi veya dünya ekonomisi gibi bir ekonomi olarak adlandırmak yanlıştır. Ekonomi belirli kaynaklar mevcudunun birleşik amaçlar düzeninin hizmetindeki bir organizasyondur. Pazar ise bir çok ekonominin karşılıklı etkileşimleriyle ortaya çıkar. Hayek, pazarın kendiliğinden doğan düzeni ile açıklanan anlamda kullanılan ekonomiden farklı olduğunu söylemiştir. Kendiliğinden doğan düzen için yeni bir terim bulunması gerektiği fikrindedir. Bu terime catallaxy demiştir. Catallaxy ile ilgili önemli nokta şudur; kendiliğinden doğan düzen olarak onu düzenliliği amaçlar hiyerarşisine dayanmaz ve bundan dolayı daha önemlin önde gelmesini garanti etmez. Liberalizm bireysel alanın metaryal kısmı olan özel mülkiyetten ayrılmaz. Liberalizm adil davranış kurallarının uygulanmasını ister. Bu davranışların uygulandığı kendiliğinden doğan düzenin kendi kendine ortaya çıkaracağını düşünür. Liberalizm pazarın kendiliğinden oluşan güçlerinin bazı nedenlerden dolayı yeterince yerine getiremediği belirli hizmetleri olduğunu ve bu hizmetlerin insana verilebilmesi için, bazı kaynakların devleti tasarrufuna bırakılmasının uygun olduğunu söyler. Liberalizm örf ve adet hukuku ve eski tabii hukuk teorilerinin mirasçısı olmuştur. Liberalizm hukukun önemi konusunda kendiliğinden doğan düzenin oluşumu için adil davranış kurallarıyla ve ortak otorite tarafından çıkartılan bütün özel emirler arasında ayrım yapılmasına izin vermiştir. Negatif karakterli olan adil davranış kuralları evrensel uygulanabilirlik testiyle geliştirilebilir. Liberalizmin geliştirmeyi düşündüğü adil bireysel davranışın evrensel kurallarının karakteri, hukukun ve hükümetin organizasyonunu belirleyen kısmıyla karıştırılmıştır. Özel bireyin yalnızca özel hukukun ve ceza hukukunun kurallarına uymaya zorlanabilmesi liberal bir toplumun özelliğidir. Özel hukuk ve caza hukuku davranış kurallarını yerine kamu hukukundan kaynaklana bir kavramla belirtilmesi, liberal toplumların totaliter toplumlara dönüştürüldüğü süreçtir. Hayek bu makalenin bir maddesinde özgür toplumun ekonomik politikası belirli insanlara belirli sonuçları garanti edemez ve bu politikanın başarısı böyle özel sonuçların değerini toplamaya yönelik herhangi bir girişimde ölçülemez demiştir. Bunun sonucu olarak refah ekonominin amacı yanlıştır diye düşünür.
Hayek sadece bireysel davranışın bir adaleti vardır, ayrı bir sosyal adalet yoktur düşünmüştür. Hayek göre devlet belirli bir hizmeti yerine getirirken hiçbir tekele sahip olmamalıdır. Devlet bu hizmetlerini toplumun kendiliğinden düzenlenmiş çabalarını bozamayacak şekilde yerine getirmelidir. Bu makalenin sonunda Hayek liberal toplumun özelliklerini şu şekilde özetlemiştir. Böyle bir toplumda, devletin bütün zorlayıcı fonksiyonları üç büyük negatif olan; barış, adalet ve özgürlük kavramları tarafından yönlendirilmelidir. Liberal Bir Devletin Anayasası ( F.A.Hayek) Liberal anayasacılık hareketini başlatanlar, bireysel özgürlüğü kuvvetler ayrılıpı sayeside korunabileceğini ümit etmişlerdir. Bu düşüncenin arkasında yatan fikir, yasama organlarının kabul edebileceği bireysel davranışın evrensel kurallar uygulanması için izin verilmesi gerektiğiydi. Kuvvetler ayrılığın bu amacı başarısız olmuştur. Hayek bugün belirli bir tür norma veya emre, yasama organın her kararına yasa diyoruz demiştir. Bu gelişmenin kaynağı demokratik hükümetin sınırsız hükümet olduğu biçimindeki yorumun ortaya çıkmasına ve hukuk felsefesinin rağbet görmesidir. Hayek göre bu görüş belli bir gücün faaliyetinin içeriği sınırlı olmuş olsaydı doğru olurdu. Hayek demokrasi teorisinin yaşadığı dönemde yanlış anlaşılır olmasını nedeni olarak, Rousseau’nun halk idaresini genel inancın yerine konmasını ve bunu sonucu olarak halk egemenliği görüşünü kabul eder. Bu düşünce çoğunluğun verdiği kararın herkes için uygulanabilecek bir yasa olması demektir. Hayek bu düşüncenin bireysel özgürlükle bağdaşmayacağını söylemiştir. Demokrasinin artmasıyla birlikte halkın temsilcilerinin sadece adil davranışın kurallarının tespiti değil, devletin faaliyetleri hakkında karar verme yetkisine sahip olması kabul edilir hale gelmiştir. Hayek demokratik yasama ve demokratik hükümetin ikisinin de kabul edilebilir olduğunu söylemiştir. Hayek makalede sınırsız yetkileri bulunan bir meclisi, bu gücü belirli insanları ve grupları ayırmak üzere kullanabilecek konumda olduğunu anlatmıştır. Bunun sonucu olarak da taraftarlarına özel çıkarlar sağlayan çıkar grupları oluşacağını söylemiştir. Hayek bireysel özgürlüğün yasanın herhangi bir organının keyfi iradesiyle ilgili mesele olarak görülmediği ülkelerde doğduğunu söylemiştir. Adil davranışın genel kurallarını değiştirmeye yönelik yasama faaliyeti tarihsel olarak yeni bir olgu şeklinde nitelendirilmiştir. Hayek yasama meclislerinin hiçbir zaman var olmadığını düşünmüştür. Ona göre kuvvetler ayrılığı hiçbir zaman gerçekleşmemiştir. Çünkü yasa yapma yetkisiyle hükümeti yönetme yetkisi aynı meclislerde birleştirilmiştir. Bunu sonucunda hiçbir modern demokratik ülkede devletin son yetkileri hukuka bağlı olmamıştır.
Demokratik bir sistemde kuvvetler ayrılığının amacına ulaşması için farklı görevleri olan ve birbirinden bağımsız hareket eden iki ayrı meclisin olması gerekir. Hayek bugün mevcut demokratik kurumları demokratik hükümetin ihtiyaçları biçimlendirmiştir demiştir. Demokratik hükümet partilerin varlığını gerektirir. Çünkü demokratik hükümetin amaçlarına uygun olarak, somut hedeflerin gerçekleşmesi için örgütlü bir organa ihtiyaç vardır. Hayek çoğunluğun gücünden daha yüksek bir güç yoksa bu gücün sınırlı olduğu hükümet sistemi tanımlamak için demorşi demiştir. Bu sistem ilan edilip halka sunulmuş ve devamlı olmak üzere konmuş yasalarla yönetmek işiyle sınırlı bir sistemdir. Niçin Muhafazakâr Değilim?(F.A.Hayek) Gerçek muhafazakârlık kabul edilmiş, keskin bir değişikliğe karşı bir tavırdır. Muhafazakârlık, Fransız Devrimi’nden beri Avrupa siyasi tarihinde önemli bir yere sahiptir. Sosyalizmin artışına kadar muhafazakârlığın zıddı liberalizmdir. Amerikan radikalleri ve sosyalistleri kendilerini liberal olarak adlandırmaya başlamışlardır. Hayek, bu bölümde sosyalizm ve muhafazakârlıktan da farklılaşan kendi pozisyonunu liberal olarak anlatacağını söylemiştir. Hayek, ABD’de liberal terimin yanlış anlamlara yol açtığını ve Avrupa’da ki rasyonalist liberalizmin sosyalizmin araçlarından biri olarak ele alındığını söylemiştir. Hayek bu bölümde neden muhafazakârlığa karşı olduğunu açıklamıştır. Bu durumun nedenlerini açıklamıştır. Muhafazakârlık yapısı gereği hareket konusuna bir çözüm sunmamıştır. Muhafazakârlık mevcut yeniliklere direnerek yavaşlatılabilir ama bunlara yön göstermediğinden yeniliğin devam etmesini engelleyemez. Bu yüzden kendisinin seçmediği bir yolu benimsemek zorunda kalmıştır, muhafazakârlık. Hayek, muhafazakârlar ve ilerlemeciler arasındaki çekişmenin günümüzdeki gelişmelerin hızına etki eder demiştir. Liberalizmin sorması gereken ne kadar hızlı ve ileri hareket etmemiz gerektiğidir. Muhafazakârlar, zamanın önyargılarının aşırıya kaçmayan bir yönünü belirlemiştir. Hayek’e göre muhafazakârların sosyalistlerle paylaştığı temel görüşlerden bazılarına liberaller karşı çıkmışlardır. Siyasi bir çizgide sosyalistler solda, muhafazakârlar sağda ve liberaller ortadadır. Ama Hayek bu akımları siyasi bir üçgene yerleştirmeyi daha doğru bulmuştur. Muhafazakârlar liberal yoldan çok sosyalist yolu izlemeye yeltenmişlerdir. Muhafazakâr olarak anlatılacak olan konum, mevcut eğilimlerin yönüne bağlıdır. Hayek’e göre son yıllarda ki gelişme sosyalizm yönünde geliştiği için muhafazakârlar ve liberaller bu gelişmeyi yavaşlatmayı istemektedirler. Liberalizmin temel noktası; liberalizm durmak değil, başka bir yere gitmektir. Liberalizm hiçbir zaman geçmişe bakan bir akım olmamıştır. Liberalizm evrime ve değişmeye hiçbir zaman
karşı çıkmamıştır. Liberalizm, kendiliğinden ortaya çıkan değişimler hükümet tarafından bastırıldığı zaman büyük siyasi değişimler olmasını istemiştir. Liberal akım ile muhafazakâr akım arasında fark olmasına rağmen liberal filozoflar, muhafazakâr filozofların eserlerinden yararlanmışlardır. Hür bir toplumu bu eserler sayesinde anlayabileceğimizi söylemiştir, Hayek. Muhafazakâr akım değişimden korkmaktadır. Yeniye karşı güvensizdirler. Liberal akım ise değişimin gerçekleşmesine izin verir. Muhafazakârlarda sosyal güçlere güvenme özelliğinin altında otoriteye düşkünlük ve ekonomik güçleri anlamamak yatar. Muhafazakârlık, sosyal güçlere güvenmediği için kendiliğinden doğan düzeni de anlamamıştır ve siyasi bir temele de dayanmamıştır. Muhafazakârlara göre düzen otoritenin belirli şartların gerektirdiği şeyleri yapmasına izin vermelidir ve otorite katı kurallarla kayıt altına alınmamalıdır. Muhafazakâr sosyal düzenin oluşumu konusunda başarısız olmuşlardır. Bu yüzden muhafazakârların modern taraftarları liberal yazarlara başvurmuşlardır. Muhafazakârlar, zora veya
iktidara,
doğru
gördüğü
amaçlar
için
kullanıldığı
sürece
karşı
çıkmamıştır.
Muhafazakârların inandığı şey iktidar doğru insanların elinde olursa devlet katı kurallarla sınırlandırılmamalıdır. Muhafazakârlığın isteği akıllı ve iyi insanların yönetim işinde olmalarıdır. Muhafazakârlarda, sosyalistler gibi devletin sahip olduğu diğer insanlara kabul ettirme yetkisine sahip olduğunu düşünmektedir. Tipik muhafazakârlar güçlü ahlaki görüşlere sahiptir. Liberalizmi, muhafazakârlık ve sosyalizmden ayıran en önemli özelliği, insanların korunan alanına doğrudan doğruya müdahale etmeyen davranışlarla alakalı ahlaki inançların zoru haklılaştırmayacağı görüşüdür. Muhafazakâr akım ise şu görüşe sahiptir; her toplumda değerli, korunması gereken kamusal işlerde diğer insanlardan daha fazla etkili olması gereken, açık bir biçimde üstün olan insanlar vardır. Liberaller ise böyle insanların olduğunu inkâr etmez ama kimsenin bu insanları belirleme otoritesine sahip olmadığını söylemişlerdir. Hayek, çoğunluk yönetimi arasında en az kötü olan demokrasiyi tercih edeceğini söylemiştir. Hayek’e göre muhafazakârlar oluşan kötü şeyleri demokrasiyle bağdaştırdıklarında yanılmaktadırlar. Hayek ise en kötü şeyin sınırsız devler olduğunu söylemiştir. Hiç kimse sınırsız iktidara sahip olmaya elverişli değildir. Hayek itiraz edilmesi gerekenin demokrasi değil sınırsız devlet olduğunu söylemiştir. Hayek muhafazakârların anti demokratik yönüne sempati duymadığını söylemiştir. Muhafazakârlar endüstriyel alanlarda korumacıdır ve tarımda ki sosyalist politikaları desteklemiştir. Hayek bugünkü endüstri ve ticaretteki sınırlamaların sosyalist görüşlerin sonucunda olduğunu ve tarımdaki sınırlamalarında muhafazakârlar tarafından yapıldığını söylemiştir.
Muhafazakârlar yeni fikirlerden korkarlar çünkü bu yeni fikirlerle muhalefet etmek için kendilerine ati ilkelere, teoriye güvenmezler. Liberaller ise fikirlerin uzun süre gücüne inanmışlardır. Muhafazakârlık ve liberalizm arasındaki fark bilginin ilerlemesine yönelik farklı düşüncelerde kendini gösterir. Liberal her değişimi ilerlemeci olarak görmemiştir ama bu değişimi insani gelişmenin kendisi olduğunu farkındadır.
5-Yazarın Yöntemi ve Kavramları ve Açıklaması Liberalizm: Özgürlüğü birincil politik değer olarak olarak ele alan bir ideoloji, politika geleneği ve düşünce akımıdır. Sosyalizm: İktidar ve üretim araçlarının halk tarafından kontrol edildiği bir toplum fikrine dayanan düşünce sistemidir. Muhafazakarlık: Bireysel özgürlük, serbest ekonomi girişimciliği, düşünce, din ve vicdan özgürlüğünü halkın geleneksel, kültürel yapısı dikkate alınarak reformu öngören sağcı ideoloji özgürlüğüdür. Eşit Özgürlük İlkesi: Özgürlük sadece birkaç kişinin özgür olmasıyla değil, herkesin özgür olmasıyla kazanılabilir düşüncesidir. Nomokrasi: Hukukun üstünlüğüne dayanan bir yönetim biçimidir. Teokrasi: Dine dayalı yönetim biçimidir. Catallaxy: Hayek, kendiliğinden doğan düzen için catallaxy terimini kullanmıştır. Mutedil: Düşüncede aşırıya kaçmayan, ılımlı. Nihai: İşi sona erdiren, son, sonuncu. Atilla Yayla, bu kitabını çeşitli makalelerden oluşturmuştur. Kitabın ilk makalesi olan ‘’Hayek’in Fikir Dünyasında Liberalizm’’ kendi makalesidir. Bu makalede Hayek’in liberalizm akımı için önemli bir filozof olduğunu anlatmıştır. Hayek’in liberalizm anlayışına yer vermiştir. Kitabın ikinci makalesi ‘’Friedrich A.Hayek’’. Bu makale Ronald Hamowy’dan çeviri bir makaledir. Bu makalede kısaca Hayek’in hayatı anlatılmıştır. Kitabın diğer makaleleri olan ‘’Liberal Bir Sosyal Düzenin İlkeleri’’, ‘’Liberal Bir Devletin Anayasası’’ ve ‘’Niçin Muhafazakâr Değilim?’’. Atilla Yayla, Hayek’in liberalizm görüşünü anlatmak için Hayek’in eserlerine başvurmuştur. Liberalizm hakkında çeşitli eserlerine yer vermiştir. 6-Sonuç Atilla Yayla, gerçek anlamından uzaklaşmış ve yozlaşmış olan liberalizm anlatmak istemiştir. Çünkü liberalizm kelimesinin farklı anlamlarda kullanıldığını söylemiştir. Atilla Yayla’ya göre liberalizmi anlatmanın en iyi yolu liberalizm akımını öncü filozoflarından olan Hayek’le mümkündür. Çünkü Atilla Yayla’ya göre liberalizmi anlamanın şartı Hayek’in
görüşlerini bilmektir. Liberalizmi en iyi anlatmak için de Hayek’in liberalizmle ilgili makalelerine yer vermiştir. Kitapta liberalizm tanımını yapmış ve liberal bir toplumun özelliklerini, sosyal düzenini, anayasasını anlatmıştır. Son olarak da liberalliğin tersi olan muhafazakârlığı neden savunmadığını anlatmıştır. Atilla Yayla bana göre bu kitabında Hayek üzerinden liberalizmin tanımını, liberal toplumun özelliklerini iyi bir şekilde anlatmıştır. Bununla birlikte liberalizmin tarihsel gelişim sürecini ve liberalizmin karşı olduğu akımları da vererek liberalizmin doğru bir şekilde anlaşılması için uğraşmıştır.