Karakter Aşınması Yeni Kapitalizmde İşin Kişilik Üzerine Etkileri - Richard Sennett

Page 1

T.C. AFYON KOCATEPE ÜNİVERSİTESİ FEN-EDEBİYAT FAKÜLTESİ SEMİNER DERSİ

RİCHARD SENNETT – KARAKTER AŞINMASI YENİ KAPİTALİZMDE İŞİN KİŞİLİK ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ

Hazırlayan Nurhayat KILINÇ 090113021

Öğr. Grv. Osman METİN

Haziran – 2012


RİCHARD SENNETT Richard Sennett, 1943 doğumlu amerikalı teorisyen. Sosyoloji ve tarih ağırlıklı çalışmalarıyla tanınmıştır. New York ve Londra'da üniversite profesörüdür. 2 yıldır London School of Economics and Political Science (LSE) 'de dersler vermektedir. Şehir ile insan ilişkileri, tasarım ve kültürler ve globalizmin insan ve kültür üzerindeki etkileri ve şehir ve insanın tarih içindeki gelişimi ve değişimi ana konularıdır.

Yayınlarından Bazıları: Respect: The Welfare State, Inequality, and the City, Penguin (2003) The Corrosion of Character: The Transformation of Work in Modern Capitalism, Norton (1998) Flesh and Stone: The Body and the City, Faber (1994), reprinting Penguin (2003) The Conscience of the Eye: Urban Design and the Social Life of Cities, Faber (1990) Palais - Royal, Faber (1987) Authority, Faber (1980) The Fall of Public Man, Cambridge University Press (1977), reprinting Penguin (2003) The Hidden Injuries of Class, Cambridge University Press, reprinting Penguin (2003) The Uses of Disorder, Penguin (1970), reprinting Penguin (2003)


KARAKTER AŞINMASI – YENİ KAPİTALİZMDE İŞİN KİŞİLİK ÜZERİNE ETKİLERİ GİRİŞ “Karakter Aşınması” kitabı Richard Sennett’in yeni kapitalizmde işin kişilik, yaşayış üzerindeki etkilerini belgelerle, örnek olaylarla irdeleyen bir çalışmadır. Kitabın ana başlıklarına baktığımızda hiç de yabancı olmadığımız “kapitalizm” olguları ile karşılaşmaktayız. Yazar, bu başlıklar altında eski kapitalizmden yeni (çağdaş) kapitalizme geçişi; bu geçiş sürecinde yapılan işin işleyişindeki değişim ve iş hiyerarşisinde çalışan bireylerin işe bakış açıları, çalışma koşulları, yaptıkları iş ve sosyal hayatlarındaki değişim somut, mesleki örneklerle açıklanmıştır. Yazar, gelişen kapitalizmin sonucunda, modelize edilmiş iş ve işçi örgütlenmelerinin, özellikle, yirminci yüzyılda küreselleşme olgusundan nasıl etkilendiğini ve bu modellerin aksayan yönlerini karşılaştırmalı bir biçimde irdelemiştir. Kapitalizm işleyişinde çalışan insanların çalışma şartlarının, teknolojinin ve iş anlayışının değiştikçe, bu değişimler karşısında nasıl çaresiz kaldığını, kısa vade olgusu karşısında, kendini yeniden yetiştirememenin çaresizliğini hissettiğini görmekteyiz. Bu teknolojik değişimler ve kısa vadede “işin” yerini alan “projelere” yönelme sonucunda, çalışan bireylere daha az ihtiyaç kalmış, ayrıca proje bittikten sonra işten çıkarılma tehdidi altında olan çalışanların kişilik değişimleri (durumu kabullenmeleri) örneklerle incelenmiştir. Ayrıca teknolojik gelişmelerin; yapılan iş üzerindeki fevkalade verim artışı, çalışan bireylerin teknolojik değişime ayak uydurmaları gibi olumlu yönleri; işi tam olarak öğrenememe, güven duygusunun ortadan kalkması gibi uzun vadeli olumsuz yönleri üzerinde durulmuştur. “Karakter Aşınması” , yirminci yüzyılda, kapitalizm anlayışının gelişmesi sonucunda iş sürecindeki değişimlerini ve çalışanların kişilik değişimlerini etkin bir biçimde, veriler ve somut olaylarla açıklamada başarılı olduğu kanısındayım. Ancak örnek olayların yetersiz olduğunu ve bu durumun, ortaya konan verilerle desteklendiğini düşünmekteyim. Örnek olayların bilindik olması anlatımı daha akıcı bir hale getirmiştir.

1. SÜRÜKLENME Richard Sennett, Enrico ile 70'lerin başında yaptığı bir mülakat nedeniyle tanışır. Enrico o zamanlar hademelik yaparak geçimini sağlıyor. Şehrin göbeğindeki bir iş merkezinde tuvalet temizliyor ve yerleri siliyor. Enrico'nun, Amerikan rüyasını gerçekleştirmek gibi bir niyeti yok. İşinin tek ve kalıcı hedefi ailesine hizmet etmek. O yıllarda yeni ergenlik çağına giren oğlu için büyük ümitler besliyor. On beş yılda biriktirdiği parayla bir banliyöde ev almış, yaşadığı İtalyan mahallesiyle bağlarını koparmıştır. Çünkü banliyöde oturmak çocuklar açısından daha uygundur. Karısı Flavia ise kuru temizleme fabrikasında ütücü olarak çalışıyor. 70'lerde ana-baba iki oğlunun üniversite eğitimi için para biriktirmekle meşgul.


Enrico ve onun kuşağının yaşamlarında zaman son derece doğursal akmaktadır. Her günü neredeyse aynı olan işlerde yıllar boyunca çalışmaktadırlar. Birikimleri zaman boyunca doğrusal olarak artar. Sürprizlere pek de yer olmayan bir hayatı yaşarlar. Savaş ya da büyük ekonomik krizlerin olmadığı bir dönemde işçiler belli sendikal güvenceler altında emekliliklerini beklerler. Enrico hayatını çalışarak, evinde tamirat yaparak, taksit ödeyerek geçirmektedir. Emekli olunca eline ne kadar paranın geçeceğini kuruşu kuruşuna bilmektedir. Kendi yaşam deneyimlerini maddi ve manevi bir birikime dönüştürebilen Enrico, hayatını kendi kendisinin yazdığını hissediyor ve toplumsal hiyerarşinin alt basamaklarında yer almasına rağmen bu anlatı ona belli bir özgüven sağlıyordu. Banliyödeki komşuları arasında sessiz, kendi halinde bir yaşam süren Enrico, eski mahallesine döndüğünde her Pazar ayine giden, dedikodu yapılan kahve sohbetleri için mahallesine uğrayan kendi kurtarmış değerli bir büyük olarak ilgi görüyordu. Enrico'nun hikayesini bilenler ona saygı duyuyordu. Enrico, siyah hademelerle uzun yıllar uyum içinde çalışmış olmasına rağmen siyahları sevmezdi. Kendi babası İngilizceyi doğru dürüst konuşamadığı halde İtalyanlar dışındaki yabancıları, örneğin İrlandalıları sevmezdi. Ancak Enrico en çok orta sınıftan hoşlanmazdı. Onların kendisine bir hiçmiş gibi davrandığını düşünürdü. Onun bu öfkesine alttan alta eğitimsiz olduğu, ayak işleri yaptığı için kendisine bu şekilde davranıldığı korkusu eşlik ediyordu. Öte yandan ergenlik çağına yeni giren oğlu Rico'nun toplumsal hiyerarşide yükselerek bir orta sınıf üyesi olmasını şiddetle arzu ediyordu. Rico yerel bir üniversitede elektrik mühendisliği bölümünü bitirmiş. Ardından New York'ta işletme okumuş. Orada okuldan arkadaşı olan ve daha iyi bir aileden gelen Protestan bir kadınla evlenmiş. Mezuniyetini izleyen ondört yıl boyunca çeşitli gerekçelerle (kimi zaman eşinin kariyeri uğruna, kimi zaman da işten çıkarılma nedeniyle) aile dört kez taşınmış. Sonunda Rico kendi danışmanlık şirketini kurmuş. Eşi Jeannette ise bir şirkette kimi evde, kimi ofiste çalışan bir muhasebeci ekibinin başında bulunuyor. Annesi işe girdiğinde Rico'nun babası Enrico biraz utanmıştı. Rico ise eşi Jeannette'i kendisiyle eşit görüyor ve ona uyum sağlıyordu. Çift oldukça parlak görünen kariyer hikayelerine rağmen kendi yaşamaları üzerindeki kontrolü yitirdikleri duygusuna sık sık kapılıyor. Rico'da bu kontrol kaybı duygusu özellikle zamanın denetimi noktasında ortaya çıkıyor. Kendi danışmanlık şirketini açtıktan sonra en ufak detaylarla ilgilenmenin yanısıra başkalarının programlarına kendinin adapte etmek zorunda kalmış. Aslında belli sözleşmeler çerçevesinde çalışmak istiyor. Ama ardından da itiraf ediyor: Sözleşmeler palavradan ibaret. Rico'nun "Ben şu işi yaparım, bundan sorumluyum" diyebileceği sabit bir işi yok. Jeannette'in yaşadığı kontrol kaybı ise daha ince: başında bulunduğu muhasebeci ekibi, her biri kendisine bilgisayar kablolarıyla bağlı, kendisinden binlerce kilometre uzakta çalışan evde ya da ofiste bulunan, büyük bölümü alt kademe büro elemanlarından oluşan bir grup. Evde çalışanlar telefonlar, mailler yoluyla denetim altında tutulmaya çalışılıyor. Ofiste çalışan memurları organize etmek için ise yüz yüze görüşmeler yerine


doldurulması gereken formlar var. Bu formların bürokrasiyi azalttığını söylemekse oldukça güç. Jeannette'in sözü aynı ofiste çalışanların başında durduğu zamanki kadar geçmiyor artık. Rico'daki ve eşindeki bu kontrolü kaybetme kaygısı sadece işinde iktidarını yitirme kaygısından kaynaklanmıyor. Rico iş hayatında hayatta kalabilmek için yapması gereken şeylerin ve yaşayış tarzının kendi duygularında ve iç dünyasında bir sürüklenmeye yol açacağından korkuyor. Rico ve Jeannette yalnızca iş yerindeki insanlarla arkadaş olabiliyorlar ve sık sık iş değiştirmeleri bu arkadaşlıkların internet üzerinden sürmesine neden oluyor ve devamlılığına ket vuruyor. Rico'nun babası Enrico'nun hademeler sendikasında ya da Italyanlar arasında hissettiği cemaat duygusunu Rico elektronik iletişimde arıyor. Anlık iletilerin ve yüzyüze olmayan kısa görüşmelerin yapıldığı internette bu duygunun ne kadar tatmin edildiği ise ayrı bir soru. İş nedeniyle yapılan taşınmalar da kalıcı bir ilişkiler ağına dahil olmayı zorlaştırıyor. Yeni taşınılan bölgedeki insanlar hep onlara öncesi, tarihi olmayan yabancılar gibi davranıyor. Arkadaşlıklarının ve yaşadıkları muhitlerin geçiciliği Rico'nun en derin kaygısı olan ailesiyle ilgili kaygısının arka planını oluşturuyor. Enrico gibi Rico da, çalışmayı ailesine hizmet etmek olarak görüyor. Ancak Enrico'nun aksine Rico'nun işinin doğası onun bu hedefe ulaşmasını engelliyor. Danışmanlık firmasında işlerinin yoğunlaştığı dönemlerde kendi ailesine yabancı hale geliyor. Çocuklarının ihtiyaçlarını ihmal etmekten yoğun kaygı duyuyor. Çocuklarına gerekli etik disiplini veremeyecek olmak Rico'yu oldukça korkutuyor. Oğluna ve kızına hayatta kararlı hedeflere sahip olmaları konusunda örnek olmak istiyor. Ama kararsız, her an değişebilir bir ortamda çalışıyor. Kendi çalışma hayatını çocuklarına bir etik davranış örneği olarak sunamıyor. İyi bir işin nitelikleriyle iyi bir karakterin nitelikleri birbiriyle örtüşmüyor. Kısa vadeli anlık hesaplar iş dünyasını belirliyor. Günümüz kapitalizminin ayırt edici niteliği olarak küresel piyasa ve yeni teknolojilerin kullanımı gösteriliyor. Buna bir de zamanı, özellikle de çalışma zamanını organize etmenin yeni biçimlerini eklemek gerekir. "Uzun vade yok" sloganı günümüzde iş dünyasının büyük ölçüdeki değişimini ifade ediyor. Artık bir iki kurumda çalışıp belli bir kariyer edindikten sonra emekli olan insanlara rastlamak pek mümkün değil. Kişinin çalışma yaşamı boyuca becerilerini değiştirmeden ilerlemesi de mümkün görülmüyor. Mesela, 2 yıllık bir üniversite eğitimi almış ortalama bir Amerikalı çalışma hayatı boyunca en az 11 defa iş değiştiriyor ve temel becerilerini en az üç defa yenilemeye hazır olması gerekiyor. Rico'nun iş yerinde başarılı olmasını sağlayan esnek davranışlar iyi bir aile babası olmasını sağlamıyor ve kendi karakterini kolayca onarılmaz bir biçimde zayıflatıyor. Bu esnek davranış kalıpları bir baba veya bir cemaatin üyesi olmasına yardımcı olmuyor,


sürdürülebilir sosyal ilişkiler geliştirmesini engelliyor. Rico ve eşi, ailelerinin modern iş yerine ait olan kısa vadeli davranışlara, sadakat ve bağlılık eksikliğine kurban gitmesini engellemeye çalışıyor. Aile ve iş arasında yaşanan bu gerilim çalışanların karakterini de etkiliyor. Başta sorduğumuz soruları hatırlayacak olursak: Hep kısa vadede yaşayan bir toplumda uzun vadeli hedefler nasıl güdülebilir? Kısa fragmanlardan oluşan bir toplumda kişi kendi anlatısını nasıl oluşturabilir? Rico'nun ailesini etik değerleri muhafaza eden bir yapıya büründürme yönelimi onu siyasal anlamda muhafazakarlaştırmış durumda. Eskiden kendisini liberal olarak tanımlayan Rico, şimdilerde muhafazakar görüşlere daha yakın duruyor. Aşınmaya verilen tepki korunmacılığı getiriyor. Rico'nun benimsediği bu kültürel muhafazakarlığının temel nedeni hayatındaki tutarlılık arayışı. Çocuklarının tutarlılıktan yoksun, yönlerini yitirmiş, ahlaki parametrelerden yoksun bireyler olabileceği korkusu Rico'yu muhafazakar değerlere sarılmaya zorluyor. Rico, gerek iş hayatında karşılaştığı değişimler gerekse ailesinin karşı karşıya bulunduğu riskleri içeren sürüklenmenin karşısına kendi iradesini fazlasıyla öne çıkararak direnmeyi koyuyor. Kendisinin kim olduğunu tanımlayan, kesin, değişmeyen, öz itibariyle tanımlanan zaman üstü değerler sistemi inşa ederek bunlara sarılmaya çalışıyor. İradesi statik hale gelmiş, sadece belli statik değerlerin yüceltilmesine saplanıp kalmış durumda. Bir uçta sürüklenme varken diğer uçta statik yüceltme duruyor. Geleceğe dair duyulan kaygı, belirsizlik, istikrarsızlık tarihin belli dönemlerinde hep olagelmiştir. Ama bu dönemler felaket dönemleridir. Şu anda ise ortada görünür bir felaket olamamasına rağmen belirsizlik, istikrarsızlık, geleceğe dair duyulan kaygı gündelik işleyişe sinmekte, normal bir durum olarak karşımıza çıkmaktadır.

2. RUTİN Modern toplum iş yaşamını ve devlet yapısını felç edebilen rutin kavramına, bürokratik zaman anlayışına savaş açmış durumda. Oysa sanayi kapitalizminin başlangıç yıllarında rutinin kötü olduğuna dair bir önkabul mevcut değildi. Açmak gerekirse 18. yy ortalarında tekrara dayalı çalışmanın biri olumlu ve faydalı diğeri ise yıkıcı olmak üzere iki sonucu olabileceği düşünülüyordu. Rutinin çalışanları basit bir edimi tekrar eden mekanizmalar haline getiren ve onları aptallaştıran yönünün yanı sıra kapitalizmin yaşadığı bunalımlar – patlamalar – felaketlere karşı insanların güveneceği bir liman olma özelliği de taşımaktadır. İşçiler emeklilik, sağlık gibi çeşitli güvencelere sahip oluyor; biriktirebildikleri üç beş kuruşla da çocuklarına gelecek oluşturmanın hayallerini kuruyorlardı. Rutin, insanlara zarar verdiği kadar onları koruyabilen imkanlar da sunuyordu. Emeği parçalara ayıran rutin aynı zamanda yaşamı bir araya getirebiliyordu.


3. ESNEK Esneklik kelime anlamı olarak eğilip bükülebilirliği, elastikliği ifade eder. Terim, insan davranışlarıyla birlikte düşünülünce değişen koşullara uyum sağlama, onlardan etkilenmeme gibi anlamlar ihtiva eder. Günümüzde toplum, daha esnek kurumlar oluşturarak, rutinin yol açtığı kötülükleri yok etmenin yollarını arıyor. Rutine boyun eğen işçilerle karşılaştırıldığında esnek çalışma koşulları daha fazla özgürlük vaat ediyor gibi görünse de yeni bir kontrol ağı ördüğü gözden kaçırılmamalı: Esnek çalışma, işçilerin gelecekte kendilerini neyin beklediğini bildikleri rutin çalışma takvimlerine benzemez. Ayrıca şirketin gözde çalışanlarına verdiği bir lütuf olarak gözükse de o çalışana özgürlük sağlamaktan ziyade çalışanı şirketin avucunun içine yerleştirir. Evde çalışma içinse şunlar söylenebilir: Öncelikle evde çalışanlar şirkette büyük bir korku yaratır. Nasıl denetleyeceğiz korkusu! Bu korkunun sonucunda bir dizi kontrol mekanizması geliştirilmiştir. Büroyu düzenli olarak aramak, e-postaların düzenli olarak kontrol edilmesi vb… Bu çalışma modelinin pek azında "al sana bir iş, nasıl yaparsan yap" denilir. Çalışanlar, yaptıkları iş üzerinde kontrol şansına sahip değildir. Araştırmalar büroda olmayanlar üzerindeki gözetimin büroda olanlara oranla daha yoğun olduğunu göstermektedir. Bu şekilde işçiler bir boyun eğme türünden diğerine; yüz yüze olandan elektronik olanına geçerler. İş, fiziksel olarak daha merkezsiz bir hale gelse de, işçiler üzerindeki iktidar daha dolaysız hale gelmiştir.

4. OKUNAKSIZ Kitabın bu bölümünde Richard Sennett, 70li yıllarda Bostan'daki bir grup fırın işçisiyle çalışma koşulları, sınıf bilinci üzerine yaptığı görüşmelerden örnekler veriyor. Yaptığı görüşmelerde fark ettiği ilk nokta bu işçiler için sınıf kavramının pek bir anlam ifade etmediği. Her bir işçi kendini orta sınıfa mensup olarak tanımlarken ne kadar para ya da nüfuz sahibi olduklarından değil kendini nasıl değerlendirdiklerinden bahsediyor. Orta sınıfa mensup olduklarını söylerken toplumsal bir aidiyetten değil bireysel değerlendirmeden hareket ediyorlar. Orta sınıftanım demek onlar için "durumum fena değil" anlamına geliyor. Bostoncu fırıncılar örneği: İtalyanca adı olan ve İtalyan ekmekleri pişirilen bu fırında çalışan işçilerin çoğu Yunandı. Bu Yunanlıların babaları da aynı fırın için çalışmıştı. Fırıncılar, Yunan olmalarıyla, toplumsal hiyerarşide görece düşük konumları arasında bağlantı kuruyorlar ve fırın yöneticilerinin İtalyan olmasına büyük anlam yüklüyorlardı. Siyahlara karşı ise büyük bir öfke duyuyorlardı. Siyah kelimesi yoksul ile eşanlamlı tutuluyor; yoksul kelimesi de aşağılık anlamına geliyordu. Siyahlara yönelik bu ırksal öfke bir çeşit sınıf bilincini de ele veriyordu. Kendi "orta sınıf" bilinçlerini ırkçılık üzerinden kuruyorlardı. Yunan işçilerin iş deneyimlerini uzun vadede planlayan bürokratik prensipleri vardı. Fırın işi babalarından kendilerine yerel sendika aracılığıyla geçmiş; sendika ücret,


tazminat ve emekli maaşlarını tespit etmişti. Sendikalar ne kadar yozlaşma içinde olsalar da işçiler sendikaların kendi dertlerini anladığını söylüyordu. İşçiler biraradalıklarını sınıf üzerinden değil etnik kimlik üzerinden tarif ediyorlardı. Bu şekilde bir "biz" ortaya çıkıyordu. İşyerinde onurlu davranarak, işbirliği yapıp adil ilişkiler kurarak cemaat karakterlerini dışa vuruyorlardı. Richard Sennet yıllar sonra fırın örneğini yeniden ele aldığında fırının yeni sahibinin dev bir gıda şirketi olduğunu görür. Fırın esnek uzmanlaşma prensiplerine uygun bir biçimde farklı ürünlere göre ayarlanabilen gelişmiş makinelerle işlemektedir. Piyasanın günlük taleplerine bağlı olarak farklı türden ekmekleri seri bir biçimde üretiyordu. Fırınlara bilgisayarların girmesi çalışma tarzını oldukça değiştirmişti. İşçilerin pek azı ürettikleri ekmeği görebiliyor, yalnız bir düğmeye dokunarak Rus, İtalyan ve Fransız ekmeği üretiyorlardı. Burası artık bir Yunan dükkanı da sayılmazdı. Çalışan Yunanlılar çoktan emekli olmuştu. Fırında birkaç İtalyan, iki Vietnamlı, birkaç Anglosakson, Protestan hippi ve belli bir etnik kimliği olmayan birkaç kişi çalışıyordu. Fırın daha çok kadınları ve birkaç erkeği kapsayan yarı zamanlı çalışma saatleriyle örülü karmaşık bir ağ gibi işliyordu. İşyerinde sendikanın gücü azalmıştı. İşçiler geçici sürelerle esnek bir çalışma programına göre çalışıyorlardı. Eski önyargıları hatırlayacak olursak en çarpıcı gelişme ustabaşının siyah olmasıydı. Teknolojinin işin içine girmesi ekmeğin nasıl üretildiğini unutturmuştu. Makineler bozulduğunda elle ekmek yapmaları mümkün değildi. Bilgisayar programına bağlı ekmekçiler olarak hiçbir pratik bilgiye sahip değillerdi. Hatalı ekmekleri atıp bilgisayarları yeniden programlamaktan başka bir şey yapamıyorlardı. Fırının çöpleri ise kömürleşmiş ekmeklerle dolup taşıyordu. Bu, ekmekçilik zanaatinin yok oluşunun bir örneğiydi. Eskiden fırın işçileri kendini bu meslek üzerinden tanımlarken yeni işçilerin mesleki kimliği son derece zayıftı. Bu işi hayatlarının sonuna kadar yapmayacaklarını biliyorlardı. Yunan işçilerin "Nasıl saygı görmek istersiniz?" sorusuna verdikleri cevap öncelikle iyi bir baba sonra da iyi bir fırın ustası olmaktı. Yeni işçilerin cevabının aileyle olan kısmı yaş ve cinsiyet üzerinden çeşitlenmiş olsa da onlar için iyi bir işçi olmak önemli değildi. Fırında kullanılan teknoloji mesleki kimliği zayıflatıyordu. Bu makinelerin kullanılmasının ekonomik gerekçesi ise daha düşük ücretli işçi tutulmasını sağlamaktı. Eskiye göre işçilerin hepsi daha yüksek teknik bilgiye sahip olsa da aldıkları ücret eskiye nazaran daha düşüktü. Makinelerle çok daha fazla ve çeşitli ekmek seri bir biçimde üretilebiliyordu. Makinelerin bozulması, çöpe atılan ekmekler de işin maliyeti olarak hesaplanıyordu. Makinelerin zekası, işçilerinkinin yerini almış durumda. Çalışanlar makineyi olumlu, işi kolaylaştıran bir alet olarak görüyor. İşçiler yüzeysel bir iş anlayışına ve son derece uçucu bir işçi kimliğine sahipler. Esnek çalışma koşullarında işçiler arasını ilişkiler de yüzeyselleşiyor ve bağlılık duygusu kalmıyor. Yunanlı işçilerin aralarındaki etnik bağlar yaptıkları işi yüzeysel olmaktan çıkarıyordu.


5. RİSK Rose'un Hikayesi: Rose New York'taki Trout Bar'ın sahibidir. New York'ta bar işinde yükselmenin iki yolu var: orta sınıf ve zengin müşterileri cezbedebilmek ya da sadık yerel bir müdavim grubu oluşturabilmek. İkinci yolu seçen Rose zengin olmasa da sadık bir müşteri profili oluşturabilmişti. 50'li yaşlarına geldiğinde kendi barında servis yaparak hayatını heba etmek istemediğini fark etti. Huzurlu ve karlı iş ortamını bırakarak çalışanları barının müşterisi olan bir reklam şirketiyle iki yıllık bir sözleşme imzalayarak yeni bir işe başladı. Ne olur ne olmaz diye barını satmayarak kiraladı. Reklam sektöründeki işine bir yıl dayanabilen Rose, yine barını işletmeye başladı. Richard Sennett Rose'un geri dönmesinin nedeninin yaşadığı kültür şoku olduğunu düşünüyor: İşlettiği barda günlük kar-zarar, başarı-başarısızlık bilançosunu görebilen Rose reklam firmasında bu bilgilere ulaşamıyordu. Şirketin nasıl işlediği, çalışanların nasıl başarılı olabileceği ona bilinmez geliyordu. Reklamcılık işinde başarılı olmak için hırslı olmak yetmiyordu, tehlikelerden kaçınıp topu başkalarına atabilenler yani zarardan kaçınabilenler başarılı olabiliyordu. Şirketler, çalışanlarının geçmiş başarısızlıklarına değil sahip oldukları bağlantılara ve network kurma becerisine önem veriyor; bu şekilde çalışanın gerçek performansı göz ardı edilebiliyordu. Çalışanlar sözleşmeleri olduğu halde her an işlerini son verilecekmiş hissine kapılıyordu. Rose şirkette sürekli sınandığını hissediyordu ve asla patronların kendi performansı hakkında ne düşündüğünü bilemiyordu. Patronların çalışanlarına yönelttiği en ufak jestlerden derin anlamlar çıkarılmaya çalışılıyordu. İşin nasıl yapılacağına dair hiçbir nesnel ölçüt yoktu. Bürodaki her şey mevcut ana odaklanmıştı. İşyerinde çalışanların birikim ve deneyime önem verilmiyor, Rose gibi orta yaşlı insanlara külüstür gözüyle bakılıyordu. Rose'un bulunduğu konum konusunda yaşadığı belirsizlik ve geçmiş deneyimlerinin değersiz görülmesi gittikçe asabını bozuyordu. Risk alarak girdiği işte aradığı değişim, fırsat ve yenilik artık Rose için bir şey ifade etmiyordu. Rose risk alarak yaşamıyla bir kumar oynamıştır. Rose yeni bir şey yaptığı gerçeğinin kendisini bunalttığını söylüyor. Risk altında olmak umut verici değil bunaltıcı bir durum olarak karşımıza çıkıyor. Rose yeni işini enerjik bir biçimde yapsa da reklam içinde başarı ve başarısızlığın belirsiz olması nedeniyle garip ve sürekli bir kaygı duyuyordu. İşyerinde sürekli baştan başlamak, her gün kendinizi tekrar kanıtlamak zorunda kalırsınız. Bu şekilde sürekli riske maruz kalmak karakter duygunuzu iyice aşındırır. Rose'un riske maruz kalmasının sosyolojik boyutu, kurumların, insanın kendi yaşamını değiştirme çabasını nasıl şekillendirdiğiyle yakından ilgilidir. Rose'un risk alma girişimi zamanı ve mekanı kuralsızlaştırmaya çalışan bir toplumda gerçekleşti. Toplumda ciddi bir ekonomik kayma var. Vasıflı kesimin ücretleri ile diğerleri arasındaki fark giderek açılıyor ve birçok genç aşırı risk alarak, ayrıcalıklı azınlığa dahil olma umuduyla adeta kumar oynuyor. Ve bunlar "kazanan hepsini alır piyasası" denilen ortamda oluyor. Toplam kazancı hiyerarşinin her noktasına dağıtacak bürokratik yapı olmayınca bütün ödülleri en güçlü olan alıyor. Bu ortam da eşitsizliği arttırıyor.


Günümüz toplumunda risk almamak kendini baştan beceriksiz olarak kabul etme anlamına gelmekte. O yüzden insanlar kazanma şanslarının çok az olduğunu bilseler de bu bilgiyi askıya alıp risk alıyorlar. Önemli olan başarısızlığı göre göre çaba göstermek ve fırsatı değerlendirmektir. Şirkette orta yaşlı insanlara karşı önyargılı olunmasının nedeni şirket kültüründe orta yaşlıların riskten kaçan insanlar olarak görülmesidir. Yaşı büyük olan çalışanların esnek kafa yapılarına sahip olmadıkları, risk almaktan kaçındıkları, esnek işyeri koşullarının getirdiği fiziksel enerjiden yoksun oldukları düşünülüyor. Reklamcılık işinde 30'u geçince öldünüz demektir. 40'ı geçtiyseniz işverenler kafanızın çalışmadığını düşünüyor. 50'yi geçtiyseniz işiniz bitiktir. Esneklik eşittir gençlik; katılık eşittir yaşlılık sonucuna varılıyor. Yeniden tasarlama işinde yaşlı kişiler ilk işten çıkarılacaklar arasında yer alıyor. Bu nedenle orta yaşlı insanlar işini kaybedecekleri kaygısını çok sık yaşıyor. Çalışma yaşı gittikçe düşerken üretken yaşam süresi git gide kısalıyor. Gençlerin daha esnek olduğu düşünülüyor. Rose, kendini çalıştığı şirkette genç görünmek için çaba gösterirken buluyor. Şık giysiler alıyor, gözlüklerini atıp lens takıyor yine de yaşıyla ilgili önyargıları kıramıyor. Kimse Rose'u reklamcılık işinin döndüğü asıl mekanlar olan kulüplere ve barlara davet etmiyor. Oysa Rose önce deneyimi, pratik bilgisi olduğu için bu işe alınmış ancak sonrasında pili bitmiş gözüyle bakılarak bir kenara atılmıştı. Gençlerin tercih edilme nedenlerinden biri de yeni teknolojilerin bilgisine vakıf olmaları. İlk bölümde örneğini verdiğimiz mühendis Rico'yu hatırlayalım. 40'lı yaşlarında bir mühendis olan Rico işinin bittiğini hissediyor. Üniversitede öğrendiği bilgilerin son gelişmelerin gerisinde kaldığını söylüyor. 20'li yaşlardaki genç mühendisler 40'ındaki Rico'ya antika gözüyle bakıyor. Rico'nun deneyimleri onlarda saygı uyandırmıyor. Bu önyargı Rico'da güçten düşme korkusunu tetikliyor. Rico otoritesini kaybediyor. Rose da benzer şekilde kendi bilgilerinin erozyona uğradığını hissediyor.

6. İŞ ETİĞİ Günümüzde, geçmiş deneyimlerin derinliğinin en fazla saldırıya uğradığı alan iş etiğidir. Bu sığlığın kaynağı zamanı organize etmenin mümkün olmayışıdır. Sürekli olarak yeniden tasarlanan, rutine düşman olan ve kısa vadeye odaklı bir politik ekonomide uzun vadeli bir zamanlama yapılamıyor. İnsanlar uzun süreli insani ilişkilerin ve kalıcı hedeflerin yokluğunu hissediyor. Eski iş etiği çok ağır koşulları beraberinde getiriyordu. "Dünyevi çilecilik" yapılıyor; mükafatların ertelenmesi kişiye içten içe zarar veriyordu. Eski iş etiği kişinin zamanını öz disiplin çerçevesinde kullanmasına dayanır. İçselleşmiş gönüllü bir disipline vurgu yapılır. Kişiden mükafatı ve tatmine ulaşma arzusunu ertelemesi ve tembelliğe karşı koyup sürekli çalışması beklenir. Max Weber'e göre bununla birlikte yeni bir karakter doğmuştur: Ahlaki değerlerini çalışarak ispat etmeye çalışan "amaçlı insan". Weber, bu iş etiğinin tam bir sahtekarlık olduğunu söyler. Çünkü ertelemelerin sonu gelmez, kişi kendinden vazgeçer ama vaat edilen ödüllere asla ulaşamaz.


Günümüzde bu iş etiğinin zayıflaması uygarlık için bir kazanım olarak görülebilir. Modern takım çalışması Weber'in bahsettiği iş etiğinin birçok bakımdan tam zıddıdır. Bireyin yükselmesine değil, üyeler arasındaki karşılıklı uyuma vurgu yapar. Modern iş etiği takım çalışmasına odaklanır. Bu takım belirli ve anlık bir görevi gerçekleştirmek için bir araya gelmiş insanlardan oluşur. Başkalarına karşı duyarlı davranmayı savunur; karşıdakini dinlemek ve işbirliği yapabilmek gibi "elastik beceriler" talep eder; her şeyden çok da takımın değişen koşullara uyum sağlayabilmesini ister. Takım çalışması, esnek bir ekonomi politiğine uygun bir iş etiğidir. Takımlarda zaman esnektir ve belirli kısa süreli görevlere göre ayarlanır. Kısa süreli görevler üstlenen her bir işçi, kısa vadeli görevlerde sürekli değişen bir oyuncu kadrosuyla çalışabilme becerisine sahip olmalıdır. Ancak takım çalışması, beraberinde modern işyerini hakimiyeti altına alan sığ ilişkileri getirir. Gruplar bütünlüklerini korumak için sadece olayların yüzeyiyle ilgilenir; yüzeyselliğin paylaşılması sayesinde grubu bölebilecek, karmaşık ve kişisel meselelerden uzak durulur ve insanlar bir arada tutulur. Dolayısıyla takım çalışması "gruba uyum" davranışının başka bir türüdür.

7. BAŞARISIZLIK Richard Sennett başarısızlığı günümüzün en büyük tabusu olarak tanımlıyor. İnsanlar başarısızlıkları üzerine açık açık konuşmaktan korkuyor. Bu durum, insanlardaki obsesyonu ve utancı daha da şiddetlendiriyor. Başarısızlık, artık sadece en yoksul ve çaresiz kesimleri bekleyen bir kader olmaktan çıkarak, orta sınıfların yaşamında da daha sık karşılaşılan, sıradan bir olay haline geldi. Toplumsal elitin giderek daralması, her türlü başarıyı daha da ulaşılmaz hale getirdi. Bugünkü "kazanan her şeyi alır" piyasası pek çok eğitimli insanı başarısızlıkla karşı karşıya getiren rekabetçi bir yapıya sahiptir. İşten çıkarma ve yeniden tasarlama süreçlerinde orta sınıfa mensup pek çok insan felaketler yaşayabiliyor. Başarı ve başarısızlığın birbirine zıt kabul edilmesi bile başarısızlıkla yüzleşmekten kaçınmanın bir yoludur. Bu basit ayrım, belli bir maddi kazanç elde edildiyse yetersizlik veya beceriksizlik hissetmememiz gerektiğini ima eder. Max Weber'in amaçlı insanı hiçbir şeyi yeterli bulmaz ve başarısızlık duygusunu çok derinden hissederdi. Başarısızlığı yenmenin en etkili yolu ise kişinin hayatına yön vermesini sağlayacak süreklilik arz eden bir kariyere sahip olmasıdır. İnsanların kendi yaşamlarının kontrolünü ele almasının kariyer anlamına geleceğine inanılıyordu. "İyi yapılmış bir yol" anlamına gelen kariyerin kişisel başarısızlığın en büyük panzehiri olduğuna inanılıyordu.

8. TEHLİKELİ BİR ZAMİR Yeni kapitalizmin yol açtığı sorunlara yönelik en ciddi politik çözüm önerileri işin yapıldığı mekanlara odaklanıyor. Modern şirketler için artık tek bir mekandan bahsedemiyoruz. Şirketler kendilerini yer olgusundan kurtulmuş gibi sunuyorlar. Bir şirket dünyanın pek çok yerinde ofis, fabrika, işyeri açabiliyor. Meksika'da bir fabrika, Bombay'da merkez ofis, Manhattan'da iletişim merkezi, sadece küresel network üzerinde yer alan farklı noktalar. Günümüzde yerel yönetimler, şehirler ve ya ülkeler


şirketlere vergi uygulamak ya da işten çıkarmaları kısıtlamak gibi haklarını kullandıklarında, bu şirketlerin hemen başka bir lokasyona kaçabileceğini düşünürler. Bunun yanında ekonominin mekana kayıtsız olmadığını gösteren birçok işaret de vardır. Ekonomi politik uzmanı Saskia Sassen, dünyadaki en esnek emek piyasalarında – Güneydoğu Asya'da bile- yerel, sosyal ve kültürel coğrafyanın belirli yatırım kararları üzerinde çok etkili olduğunu söyler. Hudson Vadisi'ndeki IBM yurtdışına kaçamayacak ölçüde bölgedeki satıcı ve dağıtıcı network'ün içine gömülmüştü. Yer, büyük bir güce sahiptir; ve bu, yeni ekonomiyi sınırlayacak bir güçtür. Modern kapitalizm takım çalışmalarında yüzeysel bir "biz" duygusu yaratmaya çalışır. Karşılıklı güven ve ihtiyaç ilişkilerinden beslenmeyen bu "biz" duygusu "bana ihtiyaç duyan kim?" sorusuna yanıt üretemiyor. Ortada bir tarih var; ama insanlarca paylaşılan bir mücadele anlatısı, dolayısıyla ortak bir kader bulunmuyor. Değişim kitlesel ayaklanmalarla değil, ihtiyaçlarını birbiriyle paylaşan insanların arasında gerçekleşebilir. Richard Sennett bu ihtiyaçların ne tür bir politik programahayat vereceğini bilemiyor ancak insanları birbirleri için kaygılanmaz hale getiren bir rejimin de meşruluğunu uzun süre koruyamayacağının altını çiziyor.


ARKADAŞLARIN KİTAP HAKKINDAKİ YORUMLARI AYŞE TOKAGÖZ Bu kitapta yazar, modern toplumlardaki çalışan insanlar üzerinden bir araştırma yapmıştır. Rico adında bir mühendisten bahsetmiştir. Rico, alt tabakadan bir aileden gelmiş, çalışarak sınıf atlamış bir mühendistir. Fakat sonradan evlenip çocukları olduğunda modern toplumun getirdiği değişimden dolayı kaygılar yaşamaktadır. İnsanlar makinalara bağlı bir iş hayatı sürdürmektedirler ve esnektirler. Bu da onların karakterlerinin aşınmasına neden olmuştur. Rico, sınıf atlayarak iyi bir iş sahibi olmuştur, fakat zaman ilerledikçe iyi bir işin nitelikleriyle iyi bir karakterin nitelikleri örtüşmektedir. İnsanların karakterleri de değişmektedir. Kısacası bu kitapta modern hayatın getirdikleriyle birlikte karakterde yarattığı sorunlar güzel bir şekilde ele alınmıştır.

ASLIHAN KÜSDÜL İş dünyası teknoloji ile birlikte insanın karakterini farklı yansımalar yapmıştır. Önceden sakıncalı olan iş değiştirme o zamanlarda yadırganan bir şeyken modern dünyada artık iş değiştirmeyene tedirgin bakılmaktadır. Bunu risk kavramı ile açıklayan yazar artık günümüzde güvensizliğin en büyük hedef olduğunu söylemektedir. Ayrıca teknoloji ile birlikte insanların iş ile ilgili yaklaşımlarının değiştiğini söyleyen yazar bilgisayar bilen herkesin her işi yapabildiğini fırın örneği ile vermiştir. Eskiden fırında işcilerin alın teri ile ekmek pişirdiğini ancak günümüzde "tek tuşa basmanın" yeterli olduğunu söylemiştir.

ÖZNUR KOYUNCU Kitabın adı ve arkasında yazanlar başta bende büyük bir merak uyandırdı ancak kitap beklentimi karşılamadı. Çok farklı bir bilgi edinemedim. Kapitalizmin insan üzerindeki etkilerini günümüzde de görmekteyiz. Çokta uzak olmadığımız bir konu. Kitapta öğrendiğim ilk kelime “career” oldu. Kariyer kelimesinin asıl anlamının “taşıtların kullandığı bir yol” olduğunu bilmiyordum. Kapitalizmin, teknolojinin üretim üzerindeki etkilerini anlattığı fırın örneği konunun anlaşılması için güzel bir örnek. Teknolojinin fırına girmesiyle herşeyin bilgisaraylarla kontrol edilmesi insan emeğini geriye itti ve insan kendini aşağılanmış hissetti. Teknolojiyle birlikte emeğin geri plana atıldığını görebilmemiz mümkün. Yazar, “çöp kovaları, fırıncılık mesleğindeki dönüşüm için uygun bir sembol bence” diyor. Kapitalizmin etkilerini anlamak için çöp kovalarına bakmak hiç aklıma gelmemişti.

SELAMET AYDIN Richard Sennet kitaba bir ailenin yaşantısını ve sonraki nesile geçişte nasıl bir değişime uğradığını anlatmıştır. Karakter aşınması 20. yy da kapitalizm anlayışının gelişmesi sonucunda iş sürecindeki değişimleri ve çalışanların kişilik değişimlerini etkin bir biçimde veriler ve somut olaylarla açıklamaktadır.


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.