Protestan Ahlakı ve Kapitalizmin Ruhu - Max Weber

Page 1

T.C. AFYON KOCATEPE ÜNİVERSİTESİ FEN EDEBİYAT FAKÜLTESİ SOSYOLOJİ BÖLÜMÜ

SOSYOLOJİ SEMİNERİ 2 KİTAP SUNUMU

PROTESTAN AHLAKI VE KAPİTALİZMİN RUHU MAX WEBER

ÖZLEM ADIGÜZEL 100110010

DANIŞMAN: Öğr. Gör. OSMAN METİN

AFYONKARAHİSAR BAHAR 2013

1


KİTABIN KÜNYESİ

KİTABIN ADI: PROTESTAN AHLAKI VE KAPİTALİZMİN RUHU

YAZAR: MAX WEBER

YILI:2011

ÇEVİREN: EMİR AKTAN

ŞEHİR: ANKARA

SAYFA: 365

2


YAZARIN BİYOGRAFİSİ Max Weber 1864-1920 yılları arasında doğmuştur. Alman düşünürdür, sosyolog ve ekonomi politik uzmanı. Modern antipozitivist sosyoloji incelemesinin babası olduğu düşünülür.

Sosyolojiyi

metodolojik

olgunluğa

ulaştırmıştır.

Marx’ın

sınıf

temelli

çözümlemelerinin yerine statü kavramı getirmiştir. Almanya’nın Erfurt kentinde doğmuştur. Sir Max Weber’in yedi çocuğunun en büyüğüdür. Babası liberal politikacı, annesi Helene Fallenstein ise Protestan’dı. Max Weber, kardeşi Alfred gibi sosyolog ve ekonomisttir. 1982’de Heidelberg Üniversitesi’ne hukuk öğrencisi olarak girdi. Aralıklarla, Strasbourg’da Alman ordusuna hizmet verdi. 1884 sonbaharında, Berlin Üniversitesine çalışmak için girdi. Bir ara stajer avukatlık yaptı. Berlin Üniversitesine doçent olarak girdi. Meslek birliğinin sınavını kazandı. 1880’ler boyunca tarih dersleri almaya devam etti. 1889 yılında “Ortaçağ İşletme Organizasyonları Tarihi” isimli doktora tezini verdi. İki yıl sonra “Roma tarım Tarihi ve Roma tarım Tarihinin Özel ve halk Hukukundaki Önemi” adlı makalesini tamamladı. Artık profesör olması için önünde bir engel kalmamıştı. Doktora tezi sonrasında, ilgisi çağının sosyal politikalarına kaydı. Siyasete ilgisi devam ediyordu ve sol görüşlü Protestan Sosyal Kongresi’ne katıldı. 1883 de. Kuzeni ve geleceğin feminist yazarı olan Marianne Schnitger ile evlendi. 1894’ de Freiburg Üniversitesi’ne Ekonomi Profesörü olarak katıldı. 1920 yılında zatüreden öldü.1 ESERLERİ: Protestan Ahlakı ve Kapitalizmin Ruhu İktisat ve Toplum Din sosyolojisi Hinduizm ve Budizm

1

Bu biyografi sunumu yapılan kitaptan alınmıştır.

3


GENEL HATLARIYLA KİTABIN İÇİNDEKİLER 1.BÖLÜM Mezhepler ve toplumsal sınıflaşma, kapitalizmin ruhu, Luther’in beruf kavramı. Araştırmanın amaçları 2.BÖLÜM Asketik Protestanlığın iş ahlakı, dünyevi asketizmin dini temelleri, kalvinizm, pietizm, metodizm, babtist mezhepler, asketizm ve kapitalist ruhu, protestan mezhepleri ve kapitalizmin ruhu.

1.BÖLÜM 1) MEZHEPLER VE TOPLUMSAL SINIFLAŞMA Hıristiyan topluluklarına bakacak olursak üç tane ana mezhep ile karşılaşırız; Katolik, Protestanlık ve Ortodoksluk.Hıristiyantoplumunda en başta Katolik kilise vardı. Her şey onun öğretisine göre şekilleniyordu. Katolik kilise çok çalışıp az kazansan bile öbür dünyada bunun mükâfatını alacaksın, öbür dünyada bolluk içinde yaşayacaksın derdi. İnsanları çok çalışıp az kazanmayı sevk ediyordu. Az kazanırlarsa bu durumdan şikâyetçi olmamaları gerektiğini vurguluyorlardı. Böylece kilise zenginleşiyor halk fakirleşiyordu. Martin Luther Katolik kilisenin bu öğretilerine karşı çıkıyor. Reform yapıyor ve bu reform hareketiyle birlikte Protestanlık doğuyor. Protestanlık Hıristiyanlık’da reform hareketi sonucunda doğan bir mezheptir. Protestanlıkla birlikte artık dünyevi hayatta önem kazanıyor. İnsanlar bu dünya içinde çalışalım diyor. Halk tamam öbür dünya içinde çalışalım ama neden bu dünyada sefa sürmeyelim ki diyor. Öbür dünya için çalışıp bu dünyadada mutlu ve lüks yaşam sürebiliriz diyorlar. Toplumda Katolik kilise hâkimken yavaş yavaş yerini protestan ahlaka bıraktı. Protestanlıkla birlikte kapitalizm gelişme fırsatı bulmuştur. Weber doğu toplumlarında kapitalizm yoktur demiştir. Çünkü doğu toplumlarında Müslümanlık hâkimdir der. Müslümanlar kendine yetesi kadar para kazanıp o şekilde üretim yapıyorlar. Üretimi

4


kendilerine yetesi kadar yapıp, çok çalışıp çok üretme yoluna gitmedikleri için kapitalizm gelişmemiştir. Ayrıca Müslümanlar zekât verirler, ellerindeki parayı olmayanla paylaşırlar. Buda kapitalizmin gelişmemesinde büyük etkendir. Weber batı toplumlarında kapitalizmin geliştiğini söyler. Batı toplumlarında Protestanlık yükseldiği için, insanlar aklıya ben daha ne kadar fazla para kazanabilirim mantığıyla ilerlemiştir. Batı toplumları hep daha fazla üretim yoluna gitmişlerdir. Buda kapitalizmin gelişmesi için en önemli etkendir. Bu yüzden kapitalizmin ruhu “Protestanlık ahlakı” olmuştur.Birçok mezheplerin bir arada yaşadığı ülkelerin mesleki istatistiklerine bakacak olursak şöyle bir tablo ile karşılaşırız; sermaye sahipleri, işverenler, işçi sınıfının eğitimli yüksek tabakası, Protestan özelliklere sahiptir. Protestanların toplam nüfusa oranla sermayeden büyük pay almaları ticari işletmelerde üst tabakalarda yönetici makamda bulunmaları bazı açılardan tarihi nedenlere dayandırılabilir. Zengin ülkelerin birçoğu 16.yy da Protestanlığı kabul etmiştir. Çünkü Protestanlık ahlakı onların işine gelmektedir. Protestanlık bu dünyadada çok çalışma öğretisini kabul etmektedir. Zengin ülkelerde Protestanlığı kabul edip halkı çok çalışmaya sevk etmiştir. Ekonomik anlamda geleneksellikten uzaklaşma, hem dine hem de geleneksel otoritelere başkaldırma eğilimi destekleyici bir öge olarak görülüyordu. Fakat unutulan nokta, reform kilise otoritesinin etkisini tamamıyla yok edilmesi değil, var olan biçimin yeni bir anlam kazanmasıdır. Kilisenin etkisinden tamamen kurtulmuş değildir, var olan duruma yeni bir biçim verilmiştir. Önceden kilisenin öğretinde sadece öbür dünyaya çalışmak varken, reform hareketiyle birlikte bu dünyada anlam kazandı, bu dünyada da çalışıp gelir elde etmek önemli hale gelmiş oldu. Kilise tamamen yok olmuş değildir yeni bir biçim verilmiştir. Ekonomik açıdan gelişmiş ülkelerde reformcular, kilise ve dini otoritenin yaşam üzerindeki etkisinin çok olmasından değil aksine çok az olmasından yakınmaktadırlar. Protestanlık 16.yy da Martin Luther ve Jean Calvin’ in öncülüğünde Katolik kilisesine ve Papa’nın otoritesine karşı girişilen reform hareketi sonucunda doğmuştur. Protestanlar Papazlara ihtiyaç duymaksızın İncil’i okuyabildikleri için Protestanlığa İncil kiliseside denilmiştir. Dünyada en fazla Protestan Kuzey Amerika’da ve Avrupa ülkelerinde bulunmaktadır. Dünya çapında 590 milyon protestan bulunmaktadır. Hıristiyan nüfusun %27’si Protestan’dır.

5


KAPİTALİZMİN RUHU Kapitalizmin ruhundan anlaşılması gereken, bir şeyi tanımlamaya çalışmak araştırmanın doğasındaki zorlukları hemen ortaya çıkarır.Kişi sahip olduklarını kendi mülkiyetinde tutmalı ve ona göre yaşaması gerektiğini aklında tutması gerekmektedir. Birçok insanın yanılgıya düştüğü durum budur. Kişilerin buna engel olması için gelir ve giderlerini tam olarak hesaplamalıdır. Küçük şeylerden bile tasarruf etmeliyiz. Sonucunda da nasıl büyük miktarlara ulaştığını görürüz. Zamanının beş şiline eş değer olan kısmını harcayan kişi, beş şilini rahatlıkla denize atmış olur. Beş şilini kaybeden kişi beş şilini kaybetmekle kalmaz, iş alanında o paranın dönüştürülmesiyle kazanabileceği her şeyi kaybeder. Aslında burada yapılmak istenen yaşamda ilerlemek için kendi yolunu bulmak değildir, özel bir “ahlak” tır. Bu ahlakın zedelenmesi, yalnızca aptallık değil, ödevin unutulması olarak ele alınmaktadır. Öğretilmek istenen yalnızca ticari zekâ değil ethiktir. Bizi ilgilendiren nokta aslında budur. Çin’de, Hindistan’da Babil’de ve Ortaçağ’da da kapitalizm vardı, fakat yoksun oldukları şey ethiktir. Ethik ahlaksal olanın özünü, temelini araştıran bilimdir. Franklin’in bütün ahlaki yaşamları yararcılığa dönüşür. Şeref yararlı bir şeydir çünkü itibar gerektirir. Dakiklik, çalışkanlık, tutumluluk itibar getirir. Bunların hepsi bu yüzden erdemdir. Kazanmak insanın yegâne amacıdır, maddi yaşam gereksinimlerini karşılayacak araç değildir. Benjamin Franklin “mesleğinde azimli biri gördüğünde bil ki o kralların hizmetine girecek olandır.” demiştir. Günümüz kapitalist ekonomik düzeni bireylerin içinde doğdukları, içinde yaşamaları gereken ve değişmez bir barınak sağlayan sonsuz bir evrendir. Bireyler alışveriş yaparak ilişki kurdukları sürece, onları ticari ilişkilerin kurallarına uymaya zorlar. Bu kurallara uyum sağlamayan yada uymak istemeyen işçi nasıl sokağa atılıyorsa, bu kurallara karşı harekette bulunan işletmecide ekonomik yaşamın dışına itilir. Ekonomik yaşamı içine alan günümüz kapitalizmi, işveren ve işçileri eğitir ve onları bir elemeye tabi tutar. Bir yaşam biçimi olarak ve ahlak görünümü altında ortaya çıkan “kapitalist ruh” un savaşması gereken birincil düşman geleneksellik olarak adlandırılabilecek her çeşit duygu ve davranıştır. Burada ilerlemek için gerekli olan eğilimleri teker teker tanımlamak gerekmektedir. Buna en alttan işçilerden başlayalım. Çağdaş işveren, işçilerden mümkün olan 6


en yüksek verimi alabilmek için parça başına ücret ödeme yöntemini kullanmıştır. Örneğin, tarımda hasat yapılırken, mümkün olan en kısa zamanda hasadın bitmesi gerekir. Çünkü hava koşulları belirsizdir. Parça başına ücret ödeme her yerde yaygın olarak görülmektedir. Yalnız burada bir terslik ortaya çıkmıştır. Parça başına verilen ücretleri arttırmak, aynı süre içinde üretimin artması yerine azalmasına neden olmuştur. Çünkü işçi, ücretin yükselmesine, günlük üretimi arttırarak değil de, azaltarak cevap vermiştir. İşçi daha fazla kazanmak değil, kendine yetesi kadar çalışmak istemiştir. Buda üreticiyi olumsuz etkilemiştir. İncil’de “ona yeter” der ve işçi bununla yetinir. İşçiye daha az çalışmak, çok çalışmaktan daha cazip gelir. İşçi mümkün en fazla kapasite ile değil de, ihtiyaçlarını ne kadar ücretle karşıladığını hesap eder ve daha fazla çalışmaz. Parça başına ücret verme sonuçsuz kalınca, eski yolu denemeye başlıyor yöneticiler. Üreticileri düşünüyorlar ve işçinin daha çok kazanması için, daha çok çalışmaya sürüklüyorlar. Bu yolu kapitalizm defalarca kat etmiştir ve düşük ücretin “üretken” olduğu inancı geçerliliğini korumuştur. İş arttırılmış yani halk fakirse ve fakirliği devam ettirilirse çalışır. Düşük ücret vermek pek de karlı değildir ve etkisi beklenenin tam tersi olur. Düşük ücret, ucuz emek ile hiçbir şekilde aynı şey değildir. Nicelik açıdan bakarsak, psikolojik açıdan yetersiz ücret, her koşulda iş gücü kapasitesini düşürür. İşverenlere bakacak olursak; bizde mükemmel ve eşi olmayan örneklerle gösterilen kapitalist işverenin ideal tipi burnu havada olmakla alakası yoktur. O gösterişten ve gereksiz harcamalardan kaçınır.Yaşam biçimi ile dini çıkış noktaları ilişki düzenli bir biçimde eksiktir. İlişkinin olduğu yerlerde de en azından Almanya ‘da olumsuz bir eğilim gösteriyor. Günümüzde de kapitalist ruhu içinde bulunduranlar, kiliseye tümüyle karşı olmasalar da kayıtsızdırlar. Cenneti betimleyen can sıkıcı konular, onların neşeli ile uyuşmaz. Din onlara, insanları dünyevi işlerden uzaklaştıran bir araçmış gibi gelir. Eğer bitmek bilmeyen koşuşturmaların anlamını elindekiler ile neden yetinmediklerini soracak olursak “çocuklarım ve torunlarım için çalışıyorum” derlerdi. LUTHER’İN BURUF KAVRAMI Almanca’ da beruf kavramı meslek anlamına gelmektedir. Tanrı tarafından verilen bir görevdir. Bu kavramı Luther İncil’in çevrisinde kullanmıştır. Sonrasında Protestan hakların kullandığı günlük dilde hızlı bir şekilde yayılmıştır. Dini anlamda meslek kavramının sonuçları 7


dünyevi yaşam biçimi açısından çok farklı yorumlanabilir. Luther’in kendi meslek kavramının kaynağı olarak gördüğü İncil genellikle geleneksel bir yorumu destekler. Luther’e mesleğin insanın doğasının bir gerçeği olarak düşünürsek, reformcu etkinliklerin ilk yıllarında, Aziz Paul’un düşüncesine benzer. Aziz Paul 7. yy’da ifade ettiği üzere: “İnsan her durumda mutlu olabilir, yaşanan bu kısa yolculuk da seçtiğimiz mesleğin ne olacağını düşünmek anlamsızdır. İhtiyacımız olandan fazlasını kazanmak şükretmeyi bilmemezlikten başka bir şey değildir. Sadece başkalarının hakları yenerek fazla servet kazanmak kesinlikle reddedilmelidir.” Fakat Luther ne kadar çok dünyevi işlere karışırsa mesleğin önemini o kadar çok vurgulamaktadır. Ayrıca bireylerin mesleklerinde Tanrı’nın onlara

yüklediği

görevleri

yerine

getirmek,

Tanrı’nın

inayetine

yaklaştıklarını

gösterir.Luther’in meslek kavramına herhangi bir dinsel anlam atfetmemiştir. Ona göre faize vermek, bireylerin servet peşinde koşmaları doğru değildir. Mesleğin yerine getirilmesi en üst ibadet şeklidir. 2.BÖLÜM ASKETİK PROTESTANLIKDA MESLEK AHLAKI 1)DÜNYEVİ ASKETİZMİN DİNİ TEMELLRİ Asketizm, Tanrı için çalışmak, çabalamak dünyevi işlerden elini ayağını çekmektir.Asketik Protestanlığın belli başlı dört kaynağı vardır; kalvinizm, pietizm, metodizm ve babtist hareketlerden doğan mezhepler. Bu hareketler hiçbir zaman tamamen birbirlerinden kopmamışlardır

ve

asketik

olmayan

reform

kiliselerinden

kesin

bir

şekilde

ayrılmamışlardır.Weber o zaman ahlak derlemelerinde kurumsal ve resmi olarak okutulanlar bizi ilgilendirmiyor; kilise kültürü, ruhun kurtuluşu ve dini telkinlerin etkisiyle pratik bir anlamı olduğu kesin olsada, bizi ilgilendiren bambaşka bir şeydir diyor. Dini inanç ve dini yaşam pratiğinin yarattığı ve yaşam biçimini yönlendiren ve bireyi sıkı sıkıya arada tutan psikolojik güdüyü araştırıyoruz. Bu güdüler büyük ölçüde inanç temsillerinden doğmuştur. O dönemdeki insanlar kendi açılarından, anlaşılabilen görünüşteki soyut dogmalar üzerinde düşünüyorlardı. KALVİNİZM

8


İslam da kadercilik anlayışıyla örtüşen mezheptir. Weber’in protestan ahlak anlayışı temelde kalvinist yoruma, onun ilahi takdir öğretisine ve dünyevi asketizm dayanır. Kalvinistler kendilerine özgü kaderci anlayıştan dolayı protestan kollardan ayrılırlar. Kalvinizmin temel ilkesi ilahi takdir öğretisidir. Bu öğretiye göre Tanrı evreni kendi şanından yarattı, Tanrı’ya ulaşılamaz, insanın cennete mi cehennememi gideceği önceden bellidir ve inşalar bunu bilemezler. Dünyevi her türlü zevk, eğlence günah ve yasaktır. Kapitalizmin en çok geliştiği Hollanda, İngiltere, Fransa gibi kültür düzeyi yüksek ülkelerde 16. Ve 17.yy’larda büyük mücadeleler inanç kalvinizmdir. O günden bu güne geçerli olan dogması alın yazısıdır. Kötülerin bir şey hak etmediklerini düşünerek şikâyet etmeleri, hayvanların insan olarak doğmadıkları dertlenmeleri ile aynı şey olurdu. Çünkü bütün yaratıkları Tanrı’dan ayıran buydu ve Tanrı kudretini başka bir biçimde göstermedikçe ebedi ölümü bu yüzden hak etmektedirler. Bildiğimiz tek şey, insanlığın bir kısmının kurtulacağı, diğerlerinin de lanetlenmiş olarak kalacağıdır. İnsani erdemin ya da suçluluğun bu alın yazısını belirlemede payı olduğunu kabul etmek, Tanrı’nın tamamen özgür buyruğunun düşünülmesinden ileri gelmektedir ve insani etkiler ile değişikliğe uğradığını varsaymak olur; buda gerçekleşmesi mümkün olmayan bir düşüncedir. Bu öğreti insaniyet dışıdır. Bireyleri görülmemiş bir içsel yalnızlık yaşatmıştır. Protestanlıkta kalvinizm mezhebine göre dürüstlük ve çalışkanlık birinci sırada yer alır. Calvin’e göre, çalışkan dürüst olan dünya nimetlerinden uzak durarak ibadet eden rahipler kadar Tanrı’nın selametini hak kazanmıştır. Günah olansa lüks yaşam, süslü elbiseler ve mücevherler kullanmak, dans etmek, sarhoş olmak ve tembelliktir. Kalvinizme göre kişinin kurtuluşa ermesi için Hıristiyanlığın yaşamında etkin olması gerekir. Tanrı’nın şanını artırıcı işler yapması gerekir. Kişi her zaman seçilmiş yada atılmış olma seçeneğini göz önünde bulundurarak düzenli bir şekilde öz denetim yapmalıdır. Kalvinistin tek amacı, toplumsal etkinliği ve Tanrı’nın şanını arttırmaktır. Katolik de kişi tövbe eder ve pişmanlıkla af diler. Ancak kalvinizm de baştan beri değişmez bir kader vardır. PİETİZM Kişisel ahlak ve duyguyu dindarlığın temel ögesi sayan söyleme sahiptir. Pietizmin çıkış noktası alınyazısı öğretisidir. Bu hareket reform kilisesi sınırları içerisinde kaldığı için pietist Kalvinistler ve pietist olmayan Kalvinistler arasında belirli bir sınır çizmek 9


imkânsızgibidir.Dünyanın etkinliklerinden uzaklaşmış bir biçimde, bireylerin Tanrı’nın buyruklarına göre düzenlenmiş bir yaşam sürmesini istiyorlardı. Pietizmin tohumlarını attığı erdemlerin daha çok bir yandan işine çalışan sadık çalışan memur, işçi ve küçük imalatçılar öte yandan ataerkillik, alçakgönüllü dindarlık ve tatmin olma gibi duygulara hükmedebilen ile ilgili olduğu ortaya konulabilir. Bununla karşılaştırıldığında katı, yasal ve etken anlamda kapitalist burjuva işvereniyle daha yakından alakalı görünür. METODİZM 18.yy’da İngiltere’de ortaya çıkmıştır. Amerika’ya yayılmıştır ve halen 25-30 mensubu olan bir protestan mezhebidir. İbadet ve günlük hayatta, metodik bir düzen takip etmelerinden dolayı “metedoistler” diye adlandırılmışlardır. Metedoistler alınyazısı öğretisinin taraftarıdırlar. Metedoizmin ahlakı, pietizm gibi kesin olmayan temeller üzerine kurulmuş gibi görünür. Fakat daha yüksek bir yaşam, ikinci bir mutluluğa ulaşmak için çabalamak, alınyazısı öğretisine dengi olarak ana hizmet etmiştir. Çıkış yerini de hesaba katarsak, ahlak uygulaması kendisini kabaca, yeniden doğuş fikrini esinlendiği İngiliz püritenizmine göre uyarlamıştır. BAPTİST MEZHEPLER Babtist hareketinden doğan tarikatlardır. Hollanda’da doğmuş bir protestan mezhebidir. 25-30 milyon mensubu bulunmaktadır. Bunlarla, ahlakları ilkece kalvinist öğretininkine karşı olan dini bir grupla bağlantıya geçmiş oluruz. Babtist mezhep olduklarını her zaman reddetmişlerdir. Ama devlete bağlı olmadıkları için kilise değil mezhep olarak kalmışlardır.Ciddi bir biçimde dünyanın dışında bir hayat yaşama, yani gerekmedikçe başkalarıyla ilişkiyi en alt seviyede tutma ve ilk Hıristiyanların yaşamlarını örnek alma anlamında en ciddi ilişki kurma ilk babtist toplulukların, kendilerini adadıkları sonuçlardı. Babtist mezhepler, alınyazısı taraftarları ve hepsinden önemlisi katı kuralcı Kalvinistler ile birlikte kutsallık aracı bütün ayinleri esas olarak değersizleştirmeyi sağladı; böylece de dünyanın arındırılması için gerekenleri yapmaya koyuldular, ta ki uç sonuç elde edene kadar. Her babtist topluluk “saf” bir kilise istiyordu, yani üyelerinin mükemmel işler yapan insanlardan oluşmasını istiyorlardı. Dünyanın ve dünyevi zevklerin içten bir şekilde reddedilmesi, vicdanın sesinin konuştuğu, Tanrı’ya koşulsuz boyun eğmenin kabul edilmesi, 10


yenilenmenin inkâr edilmeyen belirtileriydi ve sonrasında yaşam biçiminin tipide kurtuluşa giden zorlu yoldu. Bu mutluluk kazanılacak bir şey değildi; Tanrı’nın inayetinin bir armağanıydı. ASKETİZM VE KAPİTALİST RUH Asketik Protestanlığın temel dini kavramları ile günlük ekonomik yaşamın eylem ilkeleri arasındaki ilişkiye bakabilmek için, öncelikle ruhun kurtuluşu uygulamalarından din bilimsel yazılara başvurulması gerekir. Hıristiyanlık’da papazlar çok etkiliydi. Burada asketik Protestanlığı bir bütün olarak ele alacağız. Kalvinizmden türemiş olan İngiliz Püritenizmi Beruf kavramının en tutarlı temelini verdiği için, ülkemize uygun olarak onun temsilcilerinden birini ele alacağız. Bu kişi Richard Baxter tir. Baxter’in çalışmalarına bakacağız. Başlarda zenginlik ve zengin olmakla ilgili yargılardaki Yeni Ahit’in Ebianistik ögesinin vurgulanışı göze çarpar. Zenginliğin büyük bir tehlike olmasının yanında yarattığı eğilimlerde sınırsızdır. Zenginlik peşinde koşmak sadece anlamsız değil, aynı zamanda ahlaki olarakda şüphe çekicidir. Calvin ile karşılaştırıldığında buradaki asketizm, dünyevi bir servet edinilmesi için harcanan çabaları çok katı bir biçimde yargılamıştır. Ahlaki olarak itiraz edilecek şey servete sahip olmanın getirdiği rehavet, zenginliğin tembelliğe ve bedensel zevklere yol açan mutluluğu, hepsinden önemliside “azizlerinki gibi” yaşamı elde etme çabasından uzaklaşılmasıdır. Mülkiyet rahatlık tehlikesini beraberinde getirdiği için şüphe ile karşılanmıştır. Çünkü “azizlerin ebedi istirahatı” öte dünyadadır. Fakat gün bitmediği sürece onları gönderenin işlerini yapacaklardır. Tanrı’nın isteği boş zaman ve zevk ile değil, sadece çalışma ile hizmet etmek vardır. Zamanını boşa geçirme günahlar içinde ilk ve en ağır olanıdır. Zaman sonsuz derecede önemlidir. Çünkü kaybedilen her saat Tanrı’nın kudretini arttırma hizmetindeki çalışmadan çalınmıştır. Peki, pazar günü dinlenmeye ayrılamaz mı? Baxter’e göre, içinde gayretli çalışanlar Tanrı’ya vakit ayıramayacak olanlardır.Baxter’e göre evlenmenin amacı temkinli bir şekilde çocuk yapmaktır. Çünkü Tanrı tarafından istenen şey “üreyin ve çoğalın” tır. Aziz Paul’un “kim çalışmak istemiyorsa o bundan sonra yemek yemesin” sözü herkes için geçerlidir. İşe karşı isteksizlik, kutsanmışlık durumunun eksikliğinin işaretidir. Belirli bir mülkiyete sahip olan çalışmadan yememelidir. Gereksinimlerini karşılamak için çalışması gerekmese bile, fakirler gibi onunda boyun eğmek zorunda olduğu bir Tanrı 11


buyruğu vardır. Çünkü alınyazısı istisnasız bütün insanlar için kabul edilir ve çalışmak zorunda olduğu bir meslek öngörülmüştür. Bu meslek Tanrı’nın kudreti için bireylere yönelik oluşturduğu bir buyruktur. Bireyin Tanrı’nın ona ayırdığı yerde kalması onun dini görevdir. Toplumsal hayatta iş bölümüde gereklidir. Çünkü iş bölümü işçinin yeteneğinin gelişmesini sağlar, üretimde artışı sağlar. Belirli bir meslek herkes için iyidir. Baxter, insanın kendisi için belirlenen mesleğin dışında yaptığın işler hayra ulaşmaz der. Ürettikleri düzensiz ve geçici olacaktır. Quoker ahlakına göre insanın mesleki yaşamı, asketik erdemin sınava tabi tutulmasıdır. Eğer zevk içinde geçirebileceğimiz hayatın peşinden koşuyorsak, zenginlik, günahkârlığa ve tembelliğe yol açar. Ama mesleki görevimizi yerine getirilmesi açısından zenginliğe izin verilmekle kalmaz bu bir buyruktur.Meslek kavramının püriten yorumunun ve asketik yaşam biçiminin kapitalist yaşam biçimini dolaysız olarak etkilediği noktalar vardır. Asketizm, var gücüyle tek bir şeye karşı mücadele ediyordu; Varlıktan saf bir zevk alınması ve bunları getirdiği mutluluk. Dünyevi asketik Protestanlık mal sahibi olmanın verdiği, kendiliğinden oluşan mutluluğa tüm gücüyle karşı çıkmış, tüketimi, özelliklede lüks tüketimi yavaşlatmıştır. Asketizm Eski Ahit’e uygun olarak”iyi meslek” anlayışının zenginlik peşinde koşmayı reddetmesi gerekir. Fakat mesleki uğraşın bir ürünü olarak zenginliğe ulaşmayı Tanrı’nın kutsaması olarak görmekle kalmaz ayrıca asketizme ulaştıracak en yüksek araç olarak görülür. Kapitalizmin ruhu olarak adlandırdığımız yaşam biçiminin yayılmasında en önemli etken bu olmuştur. John Wesley bir parçasında asketik eğilimin önde gelenlerinin görüşlerine yer vermiştir. O parçası; “korkarım ki zenginliğin arttığı yerde dinin kurallarıda aynı ölçüde azalmıştır. Gerçek bir dinin yeniden doğuşunun uzun süre kalıcı olması ihtimalini imkânsız olarak değerlendiriyorum. Çünkü din, zorunlu olarak, hem çalışkanlık hemde tutumluluk üretmelidir. Bunlarda ancak zenginliğe yol açar. Fakat zenginlik artınca dünyaya duyulan sevgi, gurur ve kızgınlıkda artacaktır. Metedoistler gittikleri her yerde çalışkan ve tutumlu olmuşlardır. Böylecede malları artmıştır. Buda beraberinde gururlarının, kızgınlıklarının, bedensel ve dünyevi arzularının artmasını neden olmuştur. Bu yüzdende dinin biçimi olduğu gibi kalırken ruhu hızla yok olmuştur. Çalışkan ve tutumlu insanları engelleyemeyiz. Bütün Hıristiyanları kazanabildikleri kadar çok kazanmaya ve tasarruf edebildikleri kadar çok tasarruf edebilmeye, bunun sonucunda da zengin olmaya teşvik etmeliyiz. Bunların aynı

12


zamanda kutsanmışlık içinde güçlendirebilmek ve gökyüzünde bir servet biriktirmek için “verebildiği kadar çok vermesi gerektiği” öğüdü verilmelidir.

Her iki dünyada da hakkını vermek egemen hak gelince iyi bir bilinç, refah bir burjuva yaşamının araçlarından biri haline gelmiştir. Dünyadaki nimetlerin eşit dağıtılmamış olmasının Tanrı’nın inayetinden kaynaklanmaktadır. Bütün astetik yazılar, hayatın adil davranmadığı insanların, düşük ücret karşılığında bile olsa mesleğine sadık olmalarının Tanrı’nın çok hoşuna gideceği görüşüyle ile doluydu. PROTESTAN MEZHEPLERİ VE KAPİTALİZMİN RUHU Uzun zaman önce ABD kilise ve devlet işlerinin ayrılması kuralıyla tanıştı. Bu ayrılma o kadar katı bir şekilde gerçekleştiki mezheplerin resmi istatistiki kaydı bile yoktur. Çünkü vatandaşlara hangi mezhepten olduğunu sormak bile kanunlara aykırıdır.Mezhebe üye olmak ahlaki yaşam biçimine, özelliklede iş alanında ahlaklı olmak anlamına geliyor. Bir kiliseye bağlı olmak kural olarak zorunluydu ve üye olan kişinin özellikleri hakkında bir fikir elde edilmesini sağlıyordu. O zamanda kişiler birbirlerine hangi kiliseye bağlısın diye sorarlardı. Bir kişi doktora ve doktora ben şu mezheptenim demiş. Doktor bunu niye söylediğini anlamamış ve bir arkadaşını sormuş, oda o kişinin o mezhebe ait olduğu için borcuna sadık olduğunu ima ettiğini söylemiş. Protestan mezheplerinin dinsel arka planına bakacak olursak, sürekli olarak dünyanın günahkâr çocuklarının iş konularında birbirlerine değil, dindar olduğu onaylanmışlara güvenilmesi gerektiğinden bahsetmektedir. Bu yüzden yalnız dindar olanlara saygı

gösterip

para

veriyorlardı,

yalnızca

onların

dükkânlarından

alışveriş

yapıyorlardı.Protestan mezhebi kapitalizm kurallarına uygun olarak şu fikirle bağdaşmaya çalıştı “dürüstlük en iyi politikadır” YAZARIN KULLANDIĞI KAVRAMLAR Beruf: meslek anlamına gelmektedir. Kişiye tanrı tarafından bir görev olarak algılanmaktadır. Asketizm: Tanrı için çalışmak, çabalamak, dünyevi birçok şeyden elini ayağını çekmek. Kalvinizm: İslam da kadercilik anlayışına karşılık gelmektedir. Kalvinistlerin kendilerine özgü kaderci anlayışları vardır. Temel ilkesi ilahi takdir öğretisidir. 13


Pietizm: kişisel ahlak ve duyguyu dindarlığın temel ögesi sayan söyleme sahiptir. Çıkış noktası alınyazısı öğretisidir. Metedoizm: Alınyazısı öğretisi taraftarıdırlar, ibadet ve günlük hayata metodik bir düzen takip ettiklerinden dolayı bu ismi almışlardır. Ebianistik: dünyevi bir servet yakalamak isteyenlerin ruhlarından tiksinmeleridir.

SONUÇ Kapitalizmin ruhu Protestanlık ahlakı ile canlanmıştır. Çükü Protestanlık ahlakı devamlı, vaktini israf etmeden çalışma taraftarıdır. Çok çalışma ile de kapitalizm gelişmiştir. İlk zamanlar Hıristiyanlık’da Katolik kilise hâkimdi. Katolik kilisenin hâkim olduğu bu toplumda çok çalışılıp, az kazanılsa bile halinden şikâyet edilmemesi gerekiyordu. Çünkü bu dünyada çok çalışırsak karşılığı öbür dünyada alırız düşüncesi vardı toplumda. Reform olduktan sonra Protestanlık ahlakı gelişti. Protestanlıkla da birlikte kapitalizm gelişti. Çünkü Protestanlık hem bu dünya için çalışmayı hem de öbür dünya için çalışmayı öneriyordu. İnsanların çalışmalarının karşılığını bu dünyada da alması gerektiğini düşünüyordu. Protestanlık öbür dünyada lüks bir şekilde yaşamaya karşı değildi, çalışmalarımızın karşılını öbür dünyada alalım ama neden bu dünyada da lüks bir şekilde yaşamayalım ki diyordu. Bu sebeple insanları hayatta çalışmalarının karşılığını almaya sevk ediyordu. İnsanlarda bu dünyadada çalışmalarının karşılığını alınca, daha çok çalışıp, daha çok kazanmak için çaba sevk etti. İnsanların çok çalışması da kapitalizmin gelişmesini sağladı. Böylece kapitalizmin ruhu Protestanlık ahlakı olmuştur.

14


15


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.