AFYON KOCATEPE ÜNİVERSİTESİ FEN EDEBİYAT FAKÜLTESİ SOSYOLOJİ BÖLÜMÜ
SOSYOLOJİ SEMİNERİ
KİTABIN ADI :SİMÜLAKRLAR VE SİMÜLASYON KİTABIN YAZARI :JEAN BAUDRILLARD HAZIRLAYAN :MERVE ÖZTÜRK ÖĞRETİM GÖREVLİSİ: OSMAN METİN
Haziran 2012
SİMÜLAKRLAR VE SİMÜLASYON Herşeyden önce konuya başlarken simülasyon ve simülakr kavramlarını açıklamak gerekir. Simülasyon; Gerçekliğin yapay bir şekilde yeniden üretilmesidir. Simülakr ise; gerçek gibi algılanmak istenen görünümdür Bu bölümde gerçeğin yerini yapayın alması konusunda verilebilecek en güzel örnek Disneyland’dır. Disneyland çocuklar için oluşturulmuş bir oyun alanı olması yanı sıra farklı işlevlere sahiptir. Disneyland oyun merkezi olması dışında Amerika’nın gündelik hayatının yansıtıldığı bir hiper gerçeklik alanıdır. Kendisi bir modeli oluşturur. Gerçeğin ötesinde simülakr örneğidir. Disneyland esasen Amerika ve Los Angeles’in yeniden canlandırılmasıdır. Simülakrlarda etkili olan bir diğer olay ise watergate skandalıdır. Gerçek anlamda bir skandal olmadan böyle bir durum değişen politik anlayışı empoze etmek için oluşturulmuştur. Bu durumu Nixo’nun başından geçenlere dair partisi oluşturmuştur. Simülasyon zamanla gerçeğin yerini alır ve yapaylıktan çıkar. Artık kendisi bir hiper gerçeği oluşturmuştur. Tv programları da bu konuya dair edilebilir .Zamanla tv yaşama dair olması gerekirken durum tam tersine dönmüştür. Tv insan yaşamını denetleyen bir hal almıştır Kitle iletişim araçlarında mesajlar ayrı bir şekilde alıcıya ulaştırılırken artık mesaj konuyla bir bütün haline getirilmiştir. Nükleer enerji açısından ele alındığında simülasyonun ulaşabileceği en üst aşamadır. Günümüzde davranışlarımız farkında olmasakta gerçekliği olmayan şeyler tarafından idare edilir. Nükleer enerji insanlar üzerinde bir caydırma aracıdır. Evrensel boyuttaki proje ve arzuları yok eder. Ancak nükleer enerjinin kullanımı günümüz şartlarında geçerli değildir. Savaşlar varmış gibi gösterilerek barış ortamı yaratılmaya çalışılmaktadır. Bu açıdan bakıldığında nükleer ve biyoloji birer caydırma aracıdır. Ancak savaşlar ve barış artık birbirinin potasında eritilerek bir bütün haline gelmektedir. Bu açıdan bakıldığında bazı tarihi felaketler hiç olmamışta olabilir. Dünyadaki soğuk savaşlar sırasında bir kenara itilen tarih ve mitler yavaş yavaş sinema senaryolarına geri dönmek ve toplumların tarihten koptuklarını ortaya koymaktadır. Tarihin yeniden filmlere alınmasında anlatılanların aksine ortaya konulan kusursuzluk dikkat çekmektedir. Bu kusursuzluğun elde edilişinde filmlerin geçen zaman içinde yeniden düzenlenmeleri etkili olmuştur. Kitaptaki filmlerden örnek verirsen gerçeği kadar muazzam bir film Barry Lyndon’dur. Tam bir simülasyondur. Sinemada
artık gerçekten hiper gerçeğe doğru bir gelişim göstermektedir. Sinema tarihi canlandırmaktan öte onu nesnelleştirip yok etmektedir. Başta birbirine olumlu etkileri bulunan tarih ve sinema zaman içinde özgünlüğünü kaybetmiştir. Holocauste; katliamı unutmak katliamla aynı türden birşeydir .Bir toplumda katliamın unutulması toplumun o katliama dair olan tarihini unutması demektir. Burada etkili caydırmayı da yok etme aracı olarak tv görünmektedir. Gerçek olan olay ses imgelerindeki değişimle yapaylaştırılır. Holocauste unutulmuş bir gerçektir. Tv bunu tarih içinden alarak gözler önüne koymuştur. Tv olup bitmiş olayı yeniden canlandırılmasını sağlayarak olayın yapay sıcaklığından yararlanır. En baştan beri dile getirdiğimiz üzere tv olayın üstünden zaman geçsede insana ulaşımda önemli bir yere sahiptir. Kitabın bu bölümünde üç film ele alınmış ve çin sendromu olarak nitelendirilmiştir. Filmde geçen olay gerçeğin kendisinden önce çekilmiştir. Zamanla olaylar yerine geçmiş olan modelleriyle çakışmak zorunda kalmıştır. Simülasyon her zaman gerçekten daha etkili olmuştur. Bireylerin yaşam alanlarının oluşumunda artık önemli bir yere sahip olan hipermarketler gitgide gelişim göstermektedir. Hipermarketler her türlü toplumsallığın birleşim yeri olmuştur. Kapitalizmin ortaya çıkardığı bu model kent merkezlerindeki çarşıların yerlerini almıştır. Toplumsal kaynaşmayı engellemektedir. Kentlerin uyduları haline gelen hipermarketler banliyölerin oluşumunda etkin rol oynamıştır. Günümüzde iletişim araçları ile toplumsallaşma arasında bağlantı kurulmaktadır. Haberin genel anlamda haber ürettiği sanılır. Ama haber herşeyin ötesinde iletişim ve toplumsallığı yok etmektedir. Kitle iletişim araçları toplumsallığı sağlamaktan ziyade kendi içinde kaynamasına neden olur. Mc Luhan’ın ifadesi ile mesaj iletişim aracının kendisidir. Zaten iletişim aracının en önemli yanı da mesajdır. Anlamdan yoksun reklamlar kültürel özellik ve dil yetilerini içine alıp yutmaktadırlar. Güncel olaylar günümüzde reklama benzemeye çalışmakta ve reklamın içinde yok olmaktadır. Farklı anlamları içeren reklam ve propaganda artık aynı mesajı vermektedir. Toplumsallaşma günümüzde reklamlarda da kendini göstermekte ve reklamlar geleneksel bir hal almaktadır. İnsanların büyük bir çoğunluğunda kendisinin aynısını düşlediği bir gerçektir. Ancak ikiz ruh ve gölge gibi düşsel görüntüsüdür. Bu konuda yapılan en önemli çalışma klonlamadır. Klonlama ve ikizlik birbirinden oldukça farklıdır. Bütüne ait özellik her parçada bulunuyorsa bütün anlamını yitirir. Klonlaştırmada vücut bir model haline gelir.
Genetik formül ile seri bir şekilde çoğalır. Klonlaştırma diğerinin aynısını yaratırken ikizlikte bireyler arası farklılık görülebilir. Hologramlarda klonların hikayesinde olduğu gibi ikizlerin hali peşinde koşarlar. Hologramın en yaygın örneği stüdyodaki projektör ışıklarıyla saydamlaşan bireylerdir. Hologram bir imge olarak yeniden üretilmemiştir. Genel anlamda bir simülasyon olarak kalmıştır. Günümüzde
hayvanlar
bilim
adına
kullanılmakta
sanki
öldürülürken
kendilerinden birşeyleri itiraf etmeleri istenmektedir. Bilim açısından bakıldığında aslında hayvanlara özgü davranışlar fizyolojik mekanizmalarla açıklanabilmektedir. Hayvanlarda görülen psikolojik rahatsızlıklar devamında fizyolojik rahatsızlığıda getirir. Hayvanların yaşadığı hastalıklar işletmelerinde verimini düşürmekte ve insanlarda olduğu gibi çözüm aranmaktadır. Hayvanlar için geçerli olan bütün bu şartlar bireyler içinde önemlidir. kapitalist sistemde bireylerinde verimine önem verilir. Hayvanlarla ve bireyler karşılaştırılarak bakıldığında aslında her ikisininde yazgısı aynıdır. Sorunlar birbirine bağlantılı olarak açıklanır. Hayvanlar insanlığa her türlü alanda hizmet etmiştir. Hayvanlar ve insanlar arasında bir karşılıklılık söz konusudur. Hayvanın bakımında özellikle evcilleştirme ve doğal ortamda bakım açısından farklılık vardır. Hayvanların geçmişte kurban edilmesi sevilmedikleri günümüzde ise sevildiklerinden dolayı evcilleştirildikleri anlamına gelmez. Artık hayvanlar doğal ortamında değildir. Hayvan insanlığı kurban etmek için var olmuş gibidir. Hayvanlarda belli bir yaşama alanı vardır. Bireylerde ise yaşama alanı olmadığı için bilinçaltı gelişmiştir.
SONUÇ Bu eserde günlük hayatta tarihte karşılaşılan olayların gerçeğe uygun olarak yeniden simüle edilmesi üstünde durulmuştur. Kitap filmlerden hareketle gerçeğin yeniden nasıl canlandırıldığı ve gerçeğin arka planda kalarak simülasyonun gerçek oluşunu gözler önüne serer. KİTABA DAİR YORUMLAR Günümüz dünyasında gerçeklik yerini hiper gerçekliğe simültane yaşantılara bırakmıştır. Çevremiz nesnelerle sarılmış durumdadır ve bu simülasyonlar dünyasında biz anlamımızı yitirmekteyiz. Sessiz çoğunluklar içinde kaybolmaktayız. Amerikadaki disneylandlar insanları içine çekmektedir. Bu insanlar öyle yerlerde mutlu olduklarını zannederler. Oysa hepsi de yalnızlığa mahkum edilmiş durumdadırlar. Gerçeklik bu anlamda bir sümülasyona dönüşmüştür. ( AYŞE TOKAGÖZ )
Bu
kitapta batı toplumunun krizi gözler önüne serilirken bunu da
postmodernlikle açıklamaya çalışmaktadır. simülasyon evrenin dünya görüşünü dile getirmiştir. ( ZEYNEP GÜL ATEŞ )
Bu kitapta benim en çok ilgimi çeken örnek''Disneyland'' örneği oldu. aslında çocukları eğlendirmek için kurulan bir eğlence merkezi gibi görünüyor ancak altında yatan ideolojiler çok farklıymış. Disneyland'ın her köşesinde nesnel bir Amerikan modeliyle karşılaşmak
mümkün
.burada
Amerika’nın
sahip
olduğu
tüm
değerler
minyatürleştirilmekte ve çizgi filmler aracılığıyla çoğaltılarak insanlar kendilerinden geçmektedir .aslında Disneyland'la gerçek Amerika gizlenmeye çalışılmaktadır. çocuksu bir görünüm verilmesinin nedeni gerçek ve başka bir evren olduğunu kabul ettirmektir. Amerika'nın gerçeği aslında Disneyland'dır. Disneyland yapaylaştırılarak insanlara farklı bir gerçek gösterilmeye çalışılmaktadır. Ancak disneylad’ın tek amacını çocukları eğlendirmek olduğunu düşünmüyordum aslında ama altında bu kadar büyük bir ideolojinin yattığının farkına varamazdım. bu kitap bize sanalmış gibi gösterilen şeylerin aslında gerçekliğin kendisi olduğunu göstermektedir. gerçeklik kendisini hayal ürünü olarak sunarak geçeği örtpas ediyor. (ÖZNUR KOYUNCU ) Bu kitap gerçek ve hakikat kavramlarının üzerinde durmuştur ve bu kavramların birbiriyle nasıl yer değiştirdiğini anlatmaktadır. saf ve temiz görünüşe sahip olmak isteyen her şey karşıtına dönüşmüştür diyerek bizi düşündürmeye itmiştir. medyayı sık sık kullanan yazar reklamlara yönelik örnekler vermiştir. reklamı kamusal alana ait her şeye karşı duyarsız kalındığını gösteren aynadır demiştir .gerçeğin ve gerçeğin yerini alan şeyleri özenle açıklamaya çalışan yazar bir olayın ya da savaşın bize anatılırken önce sinemalarda izletildiğini ,kitaplarda okutulduğunu ve sonra bizim onu kabullendiğimizi ve normalleştirdiğimizi söylemiştir. ( ASLIHAN KESDEL ) Boudrıllard gördüğümüz
gerçeklikleri
hipergerçek yada simüle edilmiş bir
gerçek olarak tanımlar. Bu kitapta anlatıldığı üzere gerçeklik artık sürekli üretilen birşeydir var olan bir şey değildir artık. Rasyonel olması gerekmez. kitapta hasta örneği verirmiş. Bir insan hasta olmadığı halde yatıp hastayım diyorsa eğer simüle etmeye
çalışıyor ve sonunda hastaymıs gibi bir psikolojiye sahip oluyor. Disneyland örneğide olduğu gibi. Disneyland bütün simülakr düzenlerinin iç içe geçmiş olduğu kusursuz bir modeldir. Disneyland Amerika’nın bir Disneylanda benzediğini gizler. Bu yüzden kendisi bir modeldir, Disneylandın amacı Amerika’nın gerçek olduğunu onaylatma arzusudur. Halbuki Amerika ne gerçek ne de sahte arası hipergerçek bir ülkedir. ( ELİF MAMUR ) Bizi bir insan bir birey olmanın ötesinde kendine özgü, özgür ve tek yapan şeyler inançlarımız, duygu-düşünce, hayata bakış açımız, içinde yaşadığımız gerçekliklerdir belki. Hiç inanmamış düşünmemiş kavramamış da olabiliriz. Aslında biz bize öğretilen bir hayatı öğretildiği şekilde yaşıyor da olabiliriz. simülakr taklit değildir gerçeğin kendisidir. Hastaymış gibi yapan bir kişi yatağa uzanır ve bizi hastalığına ikna eder. Bir hastalığı simüle eden ise kendinde bu hastalığa dair septomlar görülen kişidir. Taklit yapanı tahlil ile anlayabiliriz ama simüle olana ne hastasın ne de değilsin denilebiliyor. (SELAMET AYDIN ) Postmodern bir sosyolog olarak nitelenen Jean Baudrillard Simülakrlar ve Simülasyon adlı eseri ile Kapitilazmin tüm boyutları ile gerçekliği ve toplumsal hayatı nasıl kuşattığını ele almaktadır. Ona göre “Çağımızdaki temel hastalığın adı: Gerçeğin üretimi ve yeniden üretimi denilen seydir. Bu yüzden ‘maddi’ üretimin bizzat kendisi hipergerçek bir şeye dönüşmüştür. ”Baudrillard,”Gerçek simülasyona dönüştü. Buna yol açansa kültür endüstrisinin kendisidir. Yasadığımız evren simülasyon evrenidir.” der. Gerçekliğin simülakrlar sayesinde dumura uğratılması sonucunda bir kaosa girildiğini belirten Baudrillard, bu durumu Möbiyus şeridi denilen kısır döngülü bir sarmala benzetir. Bu aşamada artık için için kaynama/iç patlamalar yaşanacağı ifade edilir. Yakın dönem Sosyologları içinde çarpıcı analizleri ile çözümlemeler yapan Baudrillard, simülasyon kuramı ile sosyolojiye önemli katkılar sağlamıştır. (NURHAYAT KILIÇ ) Okunması açısından zevkli olan bu kitapta bireyler zaman içinde simülasyon ve gerçeğin ne olduğu ikilemine düşmüştür. Kitapta dikkatimi çeken en önemli nokta disneyland örneği olmuştur. Oyun alanı olarak bilinen disneylandın aslında Amerika’nın minimize edilmiş hali olduğu gözler önüne serilmiştir. ( SELEN ÜREGİL )