Tüketim Toplumu - Jean Baudrillard

Page 1

T.C. AFYON KOCATEPE ÜNİVERSİTESİ FEN EDEBİYAT FAKÜLTESİ SOSYOLOJİ BÖLÜMÜ

TÜKETİM TOPLUMU Jean BAUDRİLLARD

DANIŞMAN Öğr. Gör. Osman METİN HAZIRLAYAN Ayşe TOKAGÖZ 090110065

Aralık– 2011 AFYONKARAHİSAR


TÜKETİM TOPLUMU Tüketim toplumu Jean BAUDRİLLARD’ ın tüketim toplumlarının özellikleri hakkında yazdığı eseridir. Kitap iki yüz elli iki sayfa olup, ayrıntı yayınları tarafından hazırlanmıştır. Kitap 2008 yılında İstanbul’da basılmıştır. Serdar KESKİN ve Hazal DELİCEÇEYLI tarafından Fransızcadan çevrilmiştir. JEAN BAUDRİLLARD Yazarımız 1929 yılında Reims’de doğmuştur. Mesleki hayatına almanca öğretmenliği yaparak başlamıştır. Dünyanın pek çok ülkesinde ders vermek üzere bulunmuştur. Naterre Üniversitesinde sosyoloji dersleri vermiştir. Esas olarak simülasyon, yığınların zihniyeti, baştan çıkarma gibi konuları ele almıştır. Önemli eserleri arasında similakrlar ve simülasyon, sessiz yığınların gölgesinde toplumsalın sonu başta gelmektedir.


ÖZET Tüketim doğal ihtiyaçların rasyonel olarak tatmin edilmesi midir? Daha çok tüketim ilerleme ve mutluluk anlamına mı gelir? Tüketimin yaygınlaşması sınıf farklarının giderilmesi midir? Uluslar arası markaların tüm dünyaya yayıldığı yeni alışveriş merkezlerinin en geleneksel toplumların tüketim alışkanlıklarını bile değiştirdiği, insani ilişkilerin yerini giderek nesnelerle ilişkiye bıraktığı ve kitle iletişimin tüm bu süreci yönlendirdiği çağımızı Baudrillard bu sorular aracılığı ile tartışıyor. İlk olarak nesnelerin litürjisinden bahsediyor. İnsanlar artık nesneler tarafından kuşatılmış durumda. Nesneler çağını yaşıyoruz. Nesnelerin ritmine ve onların hiç kesintisiz art arda gelişlerine göre yaşıyoruz. Baudrillard bu konunun akabinde

çokluk

ve

takımdan

bahseder.

Konservelerin,

giysilerin

,besin

maddelerinin, hazır giyim eşyalarının aşırı fazlalığıyla büyük mağazalar bolluğun ilk görünümü ve düzenli yeridir. Nesnelerin tüketime asla mutlak bir düzensizlik içinde sunulmadığı görülür. Bazı durumlarda nesneler daha iyi baştan çıkarmak için düzensizliği taklit eder. Tüketici bir nesne hesabına kapılacaktır. Bu mal bolluğunun kendisinden doğan satın alma ve sahip olma çılgınlığından tamamen farklıdır. Baudrillard bu konular hakkında Drugstore ve Parly-2 den bahsetmiştir. Drugstore: ABD’de ilaç, yiyecek, içecek, kozmetik gibi maddelerin toplu olarak bulunduğu ve satıldığı büyük mağaza. Kültür burada kültürelleştirilir. Çünkü oyunsal ve ayrıcalıklı maddelere lüks aksesuarlara tüketim mallarının oluşturduğu genel takımın öğelerinden birine dönüştürülür. Reklamlar buna günümüzün modası diyor. Bunlara bakıldığında aslında insana modernlik sunuyor gibidir fakat öyle değildir. Parly-2: Avrupanın en büyük alışveriş merkezidir. Baudrillard bunları modern ritmin ve aylaklığın merkezi olarak adlandırır. Konforun, güzelliğin ve başarının izdivacı içinde parly-2’ ler eski anarşik kentlerimizin kendilerinden esirgediği mutluluğun maddi şartlarını keşfederler. İnsanlara sunulan imkanlar Parly’lerin işlemesinde önemli faktördür.Örneğin kredi kartı imkanı gibi.”şimdi al sonra öde.” İnsanların o anda maddi imkanları olmasa bile modern toplum ona imkan sunmaktadır. Düşün, şiirin, anlamın oluşumunu sağlayan şey artık mümkün değil.Bu toplumlarda görülen inanç, göstergelerin mutlak gücüne duyulan inançtır. Bir başka üzerinde durulacak konu imgedir. İmge suikastın müjdecisi ve önceden yaşanan hazzıdır.Tüketim toplumunu belirleyen kitle iletişiminde günlük


haberin evrenselliğidir. Kitle iletişimin bize verdiği gerçeklik değil, gerçekliğin baş döndürücülüğüdür. Göstergelere sığınarak ve gerçeğin yadsınması içinde yaşıyoruz. Medya bize gerçeğin teminatıyla doğrulanmış göstergeleri tükettirir. Tüketimin boyutu meraktır. Yanlış bilme boyutudur. Göstergeleri aç gözlü bir biçimde ve her yerde tüketmek üzere kurulu bir gerçeklik yadsıması. Tüketimin yeri gündelik yaşamdır. Tüketim toplumu etrafı kuşatılmış zengin ve tehlike altında bir Kudüs olmayı diler. İşte bu onun ideolojisidir. Bolluğun artmasının yani gitgide çoğalan bireysel ve kolektif mallar ile donanımlara daha fazla sahip olmanın karşılığı gitgide ciddileşen zararlardır. Bunlar bir yandan endüstriyel gelişme ile teknik ilerlemenin öte yandan tüketimin kendi yapılarının sonuçlarıdır. Tüketim toplumunun büyük bedeli kendisinin neden olduğu genelleşmiş güvensizlik duygusudur. Zengin toplumların bolluğunun savurganlığa ne kadar bağlı olduğu biliniyor. Hatta Baudrillard burada diyor ki “bana fırlatıp attığın şeyi söyle sana kim olduğunu söyleyeyim.”o derece savurganlığın üzerinde duruyor. Kitle kültürünün Riesman ve Morin’in çözümlediği büyük temalarından biri bunu epik bir tarzda dile getirir. Bu tüketim kahramanlarının temasıdır. En azından batıda üretim kahramanlarının yüceltilen biyografileri yerini bugün her yerde tüketim kahramanlarının biyografilerine bırakmıştır. Tarihsel kişilerin yaşamını takip eden, sıfırdan başlayan adamın ve kurucular, öncülerin, kaşiflerin ve sömürgelerinde yaşayan Avrupalının örnek niteliğindeki yaşamları yerlerini sinema, spor ve oyun yıldızlarının birtakım yaldızlı prenslerin ya da uluslar arası feodallerin yani kısaca büyük savurganların yaşamına bıraktı. Magazin ve tv dedikodularını renklendiren tüm bu büyük dinazorlarda yüceltilen her zaman aşırıya kaçan yaşamları ve korkunç harcamalar yapabilme gücüdür. Onların insanüstü niteliği yarattıkları havasıdır. Tüketim Kuramı: Bu kuramda mutluluktan bahsedilmektedir. Mutluluk kavramının ideolojik gücü toplumsal ve tarihsel olarak modern toplumlarda söyleminin eşitlik söylemini devşiren ve canlandıran söylem olmasından ileri gelir. Tüm insanlar ihtiyaç ve tatmin ilkesi özünde eşittir. Çünkü tüm insanlar nesnelerin ve malların kullanım değeri önünde eşittir. Bu konuya Galbrith da değinmiştir. Ona göre büyüme bolluktur, bollukta demokrasidir. Büyüme eşitsizliğe yol açan bazı etkilerle birlikte herkesi kapsayan ve uzun vadeli bir demokratikleşmeyi verir. Şu ya da bu nedenle endüstriyel sistemin dışında kalanlar ayrımcılıklıları getirmektedir.

yoksuldur. Bütün bunlar beraberinde yeni


Kentsel ve endüstriyel ortamın etkisi yeni kıtlıklar ortaya çıkarır. Mekan ve zaman, temiz hava, yeşillik, su, sessizlik… Eskiden bedava olan ve bol bol kullanılan mallar sadece ayrıcalıklıların erişebildiği lüks mallar haline gelirken üretilmiş mallar ya da hizmetler kitlelere sunulur. Doğa, mekan, temiz hava, sessizlik… B u ender bulunan malların aranır olmasının ve yüksek fiyatların yansıması iki uç toplumsal kategori arasındaki farklılaştırıcı harcamalar göstergelerinde olunur. Tüketim göstergelerin düzenlenmesini ve grubun bütünleşmesini güvence altına alan bir sistemdir. Dolayısıyla tüketim hem bir ahlak hem de bir iletişim sistemi bir değiş tokuş yapısıdır. Tüketici insan kendisini haz almak zorunda olan şey olarak bir haz ve tatmin işletmesi olarak düşünür. Modern insan hayatını giderek daha az emek içinde üretimle ama giderek daha fazla kendi ihtiyaçlarının ve refahının üretimi ve sürekli yenilenmesiyle geçirir. Modern insan tüketimci potansiyelliklerinin ve kapasitelerinin tamamını seferber edecek şekilde kendisini hazırlamak zorundadır. Bütün bu yaşam şeklinin içinde bireyinde işlevleri vardır. Birey sisteme tasarruflarını yatıracak ve sistemi sermayesiyle besleyecek değil ama sistemin ürünlerini tüketerek hizmet eder. Ayrıca bireyin böylesine eksiksiz ustaca ve pahalı şekilde hazırladığı başka hiçbir dinsel politik ya da ahlaklı bir etkinlik yoktur. Sistem insanları emekçiler, tasarrufçular değil ama gitgide daha çok tüketiciler olarak ihtiyaç duyuyor. Bireyin işlevi kendini modada gösterir. Modada herkes her şeyden haberdar olmayı ve elbiseleri, nesneleri, ve otomobili konusunda yıldan yıla, aydan aya, mevsimden mevsime kendini yeniden çevrimlemeyi görev bilmelidir. Eğer bunu yapmazsa tüketim toplumunun gerçek bir vatandaşı olamaz. Kitsch: Plastikten, mermerden yapılmış benzetmeler, biblolar göstergesi fazladan nesnelere verilen addır. Bunların çok kullanılmasından bahsetmiştir. İçerik olarak bunun başka gerçeklerin buna atfedilmesinden şikayetçidir. Fakat insanlar bunları çok beğenerek kullanmaktadırlar. Bunlar tüketim toplumlarında yaygındır. Bu bir simülasyondur. Bu sözde nesneler kümesi kanser gibi büyümektedir. Bunlar tüketim dünyasını düzenler. Başka bir gösterge olarak vitrinlere değinir. Nesneler ve ürünler vitrinde görkemli bir sahnelemeyle kutsayıcı bir gösterişle sunulur ve bunlar tüketiciyi cezbedip onu mağazanın içine davet eden simgelerdir. Tüketim toplumu aynı anda hem bir ilgi toplumu hem barışçıl hem de şiddet toplumudur. Barışçıllaştırılmış gündelikliğin sürekli olarak tüketilen şiddetle beslendiğini gördük. Gündelik haberler cinayetler, devrimler, nükleer ya da bakteriyolojik tehlike. Kitle iletişimin tüm mahşeri özü. Tüketim toplumu bir bolluk


toplumudur. Bolluk ve şiddet birlikte vardır. İkisi birlikte çözümlenmelidir. Bu durumda insanların eğitilmesi bu duruma ayak uydurulması gerekmektedir. Tüketim toplumunda zorlamalar sisteminin olduğunun hissettirilmesi gerekir. Yazılı ve görüntülü basınla birlikte son yıllarda bu ikisini de geçeceğe benzeyen internet tüketim toplumunu yönlendirmede başlıca kaynaktır. Artık ihtiyaçlar medya tarafından belirlenmekte neyin ihtiyaç olduğunu düşünecek zamanı bulamayan tüketici önüne sunulan alternatiflere evet-hayır cevabından birisini verebilecek bir zamanı ancak bularak şuurlu olmaktan çok gayri iradi ve şuursuz bir şekilde cevaplar üretmektedir. Postmodern tüketici içerik yerine biçime daha çok ilgi duyabilen hazcı yanı öne çıkan kendini tüketime hazır bir imaj haline getirmiş tüketicidir.

Yeni

medyada

işte

bu

tüketicinin

taleplerini

görmek

üzere

yapılandırılmıştır. Gündelik hayat bir simülasyona dönüştürülmüştür. Tüm bunların akabinde şu soruyu sorabiliriz. Tüketici toplumu neden meydana gelmiştir? Baudrillard tüketim toplumunun meydana gelişinin altında yatan sebepleri ortaya koyarken şundan bahseder. Tarihte olayların iki kere vuku bulduğu görülür. Birincisinde bu olaylar gerçek bir değere sahipken ikincisi birincisinin karikatürüdür ve efsane olmuş bir atıfdan beslenir. Bu tespitin ardından Baudrillard yitirdiğimiz değerleri gerçeklerinin yerini tutamayan suni düzenlemelerle telafi etmeye çalışıldığını söyler. Yeşilini yitiren, hayatta yok olan insanlık, şehirlerin göbeğinde oluşturduğu suni teneffüs borusu misali parklarla vicdanını rahatlatmaktadır. İnsanlık tarihe karışmış bazı güzellikleri, ritüel biçiminde zorla yeniden güncelleştirerek tüketmektedir. Baudrillard tüketim toplumlarını bütün yanlarıyla bu şekilde ortaya koymaya çalışmıştır. İnsanlar bilmeden bu toplumun içine girmekte ve bu toplumun getirdiği bütün işlevleri yerine getirmeye çalışmaktadırlar. Fakat aynı zamanda hastalıklı bir toplum yapısına büründüklerinin farkında değildirler. Birtakım tehlikelerle karşı karşıya kalmaktadırlar. Obezite, şizofreni gibi tipik hastalıklar baş göstermeye başlamıştır ve tedavisi zor olan vakalardır. Bu şekilde insan hayatı giderek doğallığını yitirmekte yerini nesnelere, suniliğe bırakmaktadır. Bu da mutluluk kavramının ne kadar daraldığını göstermektedir. Bu eserde çok kullanılan kavram; Simülasyon: Taklit etme, benzerini yapmak, suretler anlamına gelmektedir. Eserde kullanılan anlamı daha çok nesnelere, imgelere, göstergelere işaret etmektedir.


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.